Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
Və sizin dininizə tabe olanlardan başqa heç kəsə inanmayın!”
(-
dedilər). (Ey peyğəmbər!) De ki: “Əlbəttə, doğru yol Allahın yoludur”. (Yəhudilər yenə öz aralarında belə dedilər:) “Sizə verilənin (Tövratın) bənzərinin başqa birisinə (müsəlmanlara) veriləcəyinə, yaxud Rəbbiniz nəzdində sizinlə mübahisə edəcəklərinə (inanmayın)!” De: “Həqiqətən, lütf Allahın əlindədir. Onu, dilədiyi şəxsə bəxş edər. Allah (lütfü ilə) genişdir, (hər şeyi) biləndir”....
Səba Suresi, 10. Ayet:
Şübhəsiz ki, Biz Davuda Öz tərəfimizdən bir üstünlük verib: “Ey dağlar və quşlar, onunla birlikdə Allahı təsbeh edin!”
(-
buyurduq) və dəmiri onun üçün yumşaltdıq....
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De: “Göyləri və yeri yaradan, (yaratdıqlarını) bəslədiyi halda Özü bəslənməyən Allahdan başqasınımı özümə dost tutacağam?!” De: “Mənə ilk müsəlman olmağım əmr edildi və: “Əsla müşriklərdən olma!”
(-
deyə buyuruldu)”....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların; Süleymanın mülk
(-
ü saltanat ve nübüvvet) i aleyhine uydurub ta'kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insanlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârur ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek) : «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koc...
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarrufu) hakıykaten Allahın olduğunu ve sizin Allahdan başka ne bir yâr, ne de hakıykî bir yardımcı bulunmadığını bilmedin mi? ...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Beyt
(-
i şerifi, Kâbey) i insanlar için bir toplantı yeri ve emîn bir mahal yapmışdık (hatırlayın). «Siz de İbrâhîmin makamından bir namazgah edinin», İbrâhîm ile İsmâîle de: «Evimi tavaf edenler, (ibâdet kasdıyle orada) kalanlar, rükû ve sücûd eyleyenler (namaz kılanlar) için titizlikle temizleyin» diye kuvvetli emir vermişdik. ...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Allâh hakkında bizle mi tartışıyorsunuz? O, Rabbimiz ve Rabbinizdir! Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız
(-
ın sonuçları da) sizedir. Biz O'na ihlâsla yönelenleriz. "...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za'f göstermekde olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etdi, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allahın hakkınızda yazdığını isteyin. (Bütün gece) fecr
(-
Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tîkâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: «Allahdan kork» denildiği zaman izzet
(-
i nefsi, cahilane kibr) i kendisini (daha ziyâde) günâh işlemeye götürür. İşte öylesine cehennem yetişir. O, hakıykat ne kötü yatakdır!.. ...
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
(Habîbim, sayıları) binlerce olduğu halde ölüm korkusiyle yurdlarından (bırakıb) çıkanları gör (müş gibi bil) medin mi? Allah onlara «Ölüm!» dedi, sonrada kendilerini diriltdi. Her halde Allah insanlara karşı fazl
(-
ü ınayet) saahibidir. Fakat insanların pek çoğu şükretmezler. ...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Derken (düşmanla karşılaşır karşılaşmaz) Allahın izniyle onları (düşmanlarını) bozguna uğratdılar (Mü'minlerin arasında bulunan) Dâvud da Câlutu öldürdü. Allah da ona (Eşmuîlin ve Taalutun vefatından sonra, bir arada) saltanat ve hikmeti (peygamberliği) verdi ve daha dilemekde olduğundan da ba'zı şeyler öğretdi. Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile önleyib savmasaydı yer (yüzü) muhakkak fesada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı büyük fazi
(-
u inayet) saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk
(-
ü saltanat) verdiği için (şımararak) İbrâhîm ile, Rabbi hakkında, çekişeni görmedin mi? Hani İbrahim: «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince o: «Ben de diriltir, öldürürüm» demişdi. İbrâhîm: «Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen de onu batıdan getir» deyince ise o kâfir şaşırıb (ve tutulub) kalmışdı. Allah zaalimler güruhunu muvaffak etmez. ...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitablılardan bir güruh (şöyle) dedi: «Kendilerine indirilen (Kur'ân-ı kerîm) e îman edenlere gündüzün evvelinde inanın, âhirinde küfr
(-
ü inkâr) edin. Olur ki (mü'minler dînlerinden) dönerler»!. ...
Ali-İmran Suresi, 107. Ayet:
Fakat vechi
(-
hakikatlerini idrakın getirisi olarak) parlayanlar, Allâh rahmeti içindedirler. . . Orada sonsuza dek kalırlar....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
Evet, siz sabr
(-
u sebat) eder, (itaatsizlikden) sakınırsanız, bu (nlar, ya'ni düşmanlar) da ansızın üstünüze gelecek olurlarsa Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle imdâd edecekdir. ...
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size bir yara
(-
nın ızdırabı) dokunuyorsa, o topluluğa da bir benzeri dokunmuştur. Böyle günler, devridaim olur insanlar arasında. İman edenlerin Allâh'ça bilinmesi (varlığındaki Esmâ mertebesince açığa çıkarılanın sonucunun meydana getirilmesi) ve hakikate hayatları pahasına şehâdet edenlerin oluşması içindir. Allâh zulmedenleri (nefslerinin veya başkalarının hakkını vermeyenleri) sevmez....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamber (gelib geçmişdi ki) maiyyetinde bir çok âlimler muhaarebe etdi de Allah yolunda kendilerine gelen (belâlar) dan dolayı ne gevşeklik, ne za'f göstermediler, (düşmana) boyun da eğmediler. Allah sabr
(-
u sebat) edenleri sever. ...
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey îman edenler, eğer küfr
(-
ü inkâr) edenlere itaat ederseniz sizi ökçelerinizin üstünde (gerisin geri küfre) çevirirler de (dünyâda da, âhiretde de) büyük zarara uğrayanların haaline dönersiniz. ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Andolsun ki Allahın size olan va'di Onun izn
(-
ü keremi) ile onları (düşmanları kolayca) öldüregeldiğiniz, hattâ sevmekde olduğunuz (zafer) i de size gösterdiği zamana kadar — yerine gelmişdi. (Sonra) siz yılgınlık gösterdiniz, isyan etdiniz, (verilen) emir hakkında çekişdiniz. İçinizden kimi dünyâyı istiyor, (yine) içinizden kimi âhireti diliyordu. Sonra Allah size ibtilâ vermek için sizi onlardan geri çevirdi. (Bununla beraber) sizi muhakkak bağışladı da. Zâten Allah mü'minlere bol lutf-ü inay...
Ali-İmran Suresi, 174. Ayet:
Bunun üzerine kendilerine hiç bir fenalık dokunmadan Allahdan ni'met (afiyet ve selâmet) ve fazl
(-
u ticâret) ile geri geldiler. (Bu suretle) Allanın rızaasına da uymuş bulundular. Allah, çok büyük lutf-ü inayet saahibidir. ...
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allahın fazl
(-
u kereminden) kendilerine verdiğini (sarf-u infakda) cimrilik edenler zinhar bunun, kendileri için bir hayır olduğunu sanmasın (lar). Bilakis bu, onlar için bir serdir. Onların cimrilik etdikleri şey kıyaamet günü boyunlarına dolanacakdır. Göklerin ve yerin mîrâsı Allahındır. Allah ne yaparsanız (hepsinden) hakkıyle haberdârdır. ...
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Andolsun ki mallarınız ve canlarınız hususunda imtihaana çekileceksiniz. Sizden evvel kendilerine Kitab verilenlerden ve Allaha eş tanıyanlardan da her halde incitici birçok (lâflar) işideceksiniz. Eğer katlanır, sakınırsanız işte bu, haadiselere karşı (gösterilmiş) bir azm
(-
ü metanet) dendir. ...
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey îman edenler, sabr
(-
ü sebat) edin. (Düşmanlarınızla) sabır yarışı edin (onlara galebe çalın. Sınırlarda) nevbet beklesin (yurdunuzu çiğnetmeyin.) Allah'dan korkun (Bu sayede) felah bulacağınızı umabilirsiniz. ...
Nisa Suresi, 53. Ayet:
Yoksa onların (yer yüzünün) mülk
(-
ü saltanatın) dan bir hissesi mi var? Fakat öyle olsaydı insanlara çekirdeğin arkasındaki minik bir tomurcuğu bile vermezlerdi. ...
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar Allahın fazl
(-
u kerem) inden insanlara verdiği şeylere (ni'metlere) karşı hased mi ediyorlar? Biz, hakıykat, İbrâhîm haanedanına da kitab ve hikmet vermişizdir. Onlara (başkaca) büyük bir mülk
(-
ü saltanat) da bahşetdik. ...
Nisa Suresi, 139. Ayet:
Onlar mü'minleri bırakıb kâfirleri dost edinenlerdir. İzzet
(-
ü şevket) i onların yanında mı arıyorlar? Hakıykî bütün ululuk ve kudret Allahındır. ...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar hep sizi gözetleyib duranlardır. Onun için eğer Allahdan size bir feth
(-
u zafer) olursa: «Biz de sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlere bir (zafer) hisse (si) düşerse (o vakit da kâfirlere dönerek): «Biz size (yardım ederek) galebenizi te'min etmedik mi? Size mü'minlerden (gelecek felâketi) önlemedik mi?» derler. Artık Allah, kıyaamet günü (onlarla sizin) aranızda hükmünü verecekdir. Allah, kâfirlere mü'minlerin aleyhinde (galebeye) asla bir yol (ve imkân) bahşetmez. ...
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Fakat îman edip güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince: Allah) hem onların mükâfatlarını tastamam ödeyecek, hem kendi fazl
(-
u kerem) inden onlara ziyâdesini verecekdir. Amma o kibirlenib çekinenleri pek acıklı bir azaba uğratacak, onlar kendileri için Allahdan başka ne bir yâr, ne bir mededkâr bulamayacaklardır. ...
Maidə Suresi, 40. Ayet:
Hakıykatde göklerin ve yerin mülk
(-
ü saltanat) ı Allahın olduğunu bilmedin mi? (Elbette bildin). O, kimi dilerse azaba çeker, kimi dilerse yarlığar. Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Maidə Suresi, 52. Ayet:
İşte kalblerinde bir (nifak) maraz (ı) bulunan kimselerin «Felâketin bize (dönüb) çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında koşuşduklarını görüyorsun. Belki Allah feth
(-
ü zafer) veya kendi katından bir emir getirecek de onlar, yüreklerinde gizledikleri şey'e karşı peşiman kimseler olacaklardır. ...
Maidə Suresi, 120. Ayet:
Göklerin, yerin ve içlerinde ne varsa (hepsinin) mülk
(-
ü tasarruf) u Allahındır. O her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Ənam Suresi, 147. Ayet:
Eğer (bunun üzerine) seni tekzîb ederlerse de ki: «Rabbiniz geniş bir rahmet saahibidir. Onun satvet
(-
ü kudret) i ise günahkârlar güruhundan (uzaklaşdırılıb) döndürülemez». ...
Əraf Suresi, 48. Ayet:
(Yine) a'raaf yârânı (kâfirlerden) sîmalarıyla tanıdıkları (elebaşı) birtakım adamlara şöyle nida ederek derler: «Ne çokluğunuz (yahut topladığınız mallar), ne de (hakka karşı) yeltenmekde devam etdiğiniz o kibr
(-
ü azamet) size hiç bir fâide vermedi». ...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Ey insanlar, şübhesiz ben göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) una mâlik olan, kendisinden başka hiç bir Tanrı bulunmayan, hem dirilten, hem öldüren Allahın size, hepinize gönderdiği peygamberim. O halde Allaha ve Onun ümmî nebiy olan resulüne — ki kendisi de o Allaha ve Onun sözlerine îman etmekde olandır — îman edin, ona tâbi' olun. Tâki doğru yolu bulmuş olasınız». ...
Əraf Suresi, 170. Ayet:
Hakikat bilgisine (Kitap) sımsıkı sarılanlar ve salâtı ikame edenler
(-
e gelince); doğrusu biz ıslah olan ve ıslah edenleri mükâfatsız bırakmayız....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani O, kendinden bir sükûn ve güven hâli oluşturuyordu; sizi onunla (nefsanî duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları
(-
nızı) (bu ilimle) sâbit tutmak için de üzerinize semâdan bir su inzâl ediyordu (SU, ilmî marifet; kesinlikle Allâh muradı neyse onun yerine geleceğine, yakîn hâline işaret eder). (Bu âyet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su - yağmur, ayakları yere ba...
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
Eğer siz (ey kâfirler) feth
(-
u zafer) istiyor idiyseniz işte o feth size gelmişdir. Eğer (bundan) vaz geçerseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Eğer (tekrar muhaarebeye) dönerseniz biz de döneriz. Cemâatiniz çok da olsa sizden hiç bir şey'i asla def'edemez. Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir. ...
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların Beyt
(-
i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkâr ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların, Beyt
(-
i Şerif) önündeki namazları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. "Öyleyse küfretmeniz nedeniyle / küfrettiğiniz için (tekfürun) azabı tadın"....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların Beyt
(-
i şerîf) huzurundaki duaları ıslık çalmakdan, el çırpmakdan başka bir şey değildir. (Ey kâfirler) devam edegeldiğiniz o küfrünüzden dolayı tadın artık azabı! ...
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların, Beyt
(-
i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık küfretmekte olduklarınız dolayısıyla tadın azabı....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allaha ve Onun Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekinmeyin. Sonra korku ile za'fa düşersiniz, rüzgârınız (kesilib) gider. Bir de sabr
(-
u sebat) edin (katlanın). Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. ...
Tövbə Suresi, 116. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü saltanat) ı hakıykaten Allahındır, Onundur. O, hem diriltir, hem öldürür. Sizin Allahdan başka ne bir yâriniz, ne de bir yardımcınız yokdur. ...
Yunus Suresi, 58. Ayet:
De ki: «Ancak Allahın fazl
(-
u keremi) ile, rahmetiyle, işte yalınız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıb durdukları (bütün dünyalıklar) ından hayırlıdır». ...
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allaha karşı yalan Uydurmakda devam edenlerin kıyamet günü (hakkındaki) zanları nedir? Şübhesiz ki Allah insanlara fazl
(-
u kerem) saahibidir. Fakat onların çoğu (bu nimete) şükretmezler. ...
Yunus Suresi, 70. Ayet:
(Onların bu yalanları kendilerine belki) dünyâda (cüz'î) bir fâide (sağlayabilir). En son dönüşleri ise ancak bizedir. (Bundan) sonra da küfr
(-
ü inkâr) da ısraar etmekde olduklarına mukaabil onlara çetin azabı (mızı) tatdıracağız. ...
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa: «Ey Rabbimiz, dedi, hakıykaten Sen Fir'avne ve ileri gelenlerine dünyâ hayaatında zînet
(-
ü haşmet) ve (nice) mallar verdin, Senin yolundan sapdırsınlar diye mi hey Rabbimiz?! Sen onların mallarını yok et Rabbimiz, kalblerini şiddetle sık ki onlar o çetin azabı görecekleri zamana kadar îman etmeyeceklerdir». ...
Yunus Suresi, 107. Ayet:
Eğer Allah sana (her hangi yüzden bir keder,) bir zarar dokundurursa onu kendinden başka hiç bir açıcı (giderici) yokdur. Eğer sana bir hayır da dilerse Onun fazl
(-
u kerem) ini geri çevirici hiç bir (kuvvet) de yokdur. O, bunu kullarından dilediğine erişdirir. O, çok yarlığayıcı çok esirgeyicidir. ...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve tâki Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra (ıhlâs ile) ona dönün ki sizi adı konmuş (ta'yîn ve takdîr edilmiş) bir müddete kadar güzel ni'metleriyle fâidelendirsin, her fazıylet saahibine kendi fazl
(-
u kerem) ini versin. (Habîbim onlara de ki:) «Eğer (îmandan) yüz çevirirseniz ben sizin başınıza (gelecek) büyük bir günün azabından korkarım». ...
Hud Suresi, 48. Ayet:
Denildi ki: «Yâ Nuh, sana ve (gemide) maiyyetinde bulunanlardan (gelecek mü'min) ümmetlere bizden selâm
(-
ü selâmet) ve bereketlerle in (gemiden. Onlardan türeyecek diğer kâfir) ümmetler de vardır ki biz onları dahi (dünyâda bol rızıklarla) fâidelendireceğiz. Sonra ise (âhiretde) onları bizden acıklı bir azâb çarpacakdır.. ...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan bir Mısırlı, karısına dedi ki: «Bunun makaamını (indimizde) şerefli tut. Umulur ki bize fâidesi olur. Yahud onu evlâd ediniriz», işte Yuusufu böylece arz
(-
ı Mısır) da yerleşdirdik ve ona rü'yâların ta'bîrini öğretdik. Allah emrinde (haakim ve) gaalibdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. ...
Yusif Suresi, 101. Ayet:
«Ya Rab, Sen bana mülk
(-
ü saltanat) verdin ve sözlerin te'vîlini öğretdin. Ey gökleri ve yeri yaratan, sen, dünyâda da, âhiretde de benim yârimsin. Benim canımı müslüman olarak al. Beni saalihler (zümresin) e kat». ...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Onlar ki (sırf) Rablerinin rızaasını isteyerek (her zorluğa) katlanırlar, namazı dos doğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıkdan gizli ve aşikâr (hayır yoluna) harcarlar, kötülüğü iyilikle savarlar, işte onlar, onlar için bu dâr
(-
i dünyân) ın (iyi) bir sonucu vardır. ...
Rəd Suresi, 24. Ayet:
«Sabretdiğiniz şeylere mukaabil sizlere selâm (ve selâmet). Dâr
(-
i dünyân) ın en güzel sonucudur bu»! ...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Ama fıtrat sözleşmesinin ardından Allah’a verdikleri sözü ihlâl edenler, dahası Allah’ın kurulmasını emrettiği bağları kesip kopararak yeryüzünde sosyal çürümeye neden olanlar var ya: işte onlar Allah’ın rahmetinden kesinlikle dışlanmışlardır ve dâr
(-
ı dünyanın) ardından gelen kötü akıbet onları beklemektedir....
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Bir Kur'an ki eğer onunla dağlar (yerlerinden koparılıb) yürütülseydi veya onunla yer parça parça edilseydi, yahud onunla ölüler konuşdurulsaydı (İşte o, ancak bu kitâb-ı kerîm olurdu). Fakat bütün emir (ve kudret-i mutlaka) yalınız Allahındır. îman edenler haalâ şu hakikati bilmediler mi ki Allah dileseydi elbette insanların hepsine birden hidâyet ederdi. O kâfirler (e gelince:) Allahın va'di (erişinceye) kadar kendi sun
(-
u taksıyrleri, küfürleri, kötü amel) leri yüzünden ya ansızın başlarına ...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer şâhid
(-
i hak) göndereceğimiz gibi seni de (Habîbim) onların üstüne tam bir şâhid olarak getirdik. Sana (bu) kitabı her şey'in apaçık bir beyânı, bir hidâyet, bir rahmet ve (hele) müslümanlar için bir müjde olmak üzere peyderpey indirdik. ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi îman üzere (sabit ve bununla) mutmein (ve müsterih) olduğu halde (cebr-ü) ikrah e uğratılanlar müstesna olmak üzere kim îmanından sonra Allâhı tanımaz, fakat küfre sîne
(-
i kabul) açarsa Allahın gazabı onların başındadır. Onlar için en büyük bir azâb vardır. ...
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
(Bundan) sonra (şunu bil ki) senin Rabbin bir cehalet yüzünden kötülük yapıb da sonra bunun ardından tevbe ve ıslah
(-
ı nefs) edenlerin, hiç şübhesiz, lehinedir. Hakıykat, senin Rabbin, (bu hallerin) arkasından elbette çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
İsra Suresi, 4. Ayet:
Biz kitabda Isrâîl oğullarına şu haberi verdik: «Siz arz
(-
ı mukaddes) de muhakkak iki defa fesâd çıkaracak ve muhakkak (bana karşı) büyük bir serkeşlik yapıb kabaracaksınız». ...
İsra Suresi, 66. Ayet:
Rabbiniz, fazl
(-
u kerem) inden (nasıyb) arayasınız diye, sizin için denizde gemileri yürütendir. Şübhe yok ki O sizi çok esirgeyicidir. ...
İsra Suresi, 80. Ayet:
Ve şöyle de: «Rabbim, beni sıdk (ve selâmet) girdirilişi ile girdir. Sıdk (ve selâmet) çıkarışı ile çıkar ve tarafından bana hakkıyle yardım edici bir hüccet
(-
i kaahire ve kudret-i kâmile) ver». ...
İsra Suresi, 87. Ayet:
Ancak Rabbinden olan bir rahmetdir (ki onu ibkaa etmişdir). Hakıykat, Onun, senin üzerindeki fazl
(-
u keremi) büyükdür. ...
İsra Suresi, 111. Ayet:
(Şöyle) de: «Evlâd edinmeyen, mülk (ün) de hiç bir ortağı olmayan, züll
(-
ü aciz) den nâşî yardımcıya da (ihtiyâcı) bulunmayan Allaha hamd olsun». Onu büyük bil, büyüklükle an. ...
Kəhf Suresi, 1. Ayet:
(1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib
(-
i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü'minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma'ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur'ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. ...
Kəhf Suresi, 2. Ayet:
(1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib
(-
i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü'minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma'ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur'ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. ...
Kəhf Suresi, 3. Ayet:
(1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib
(-
i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü'minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma'ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur'ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. ...
Kəhf Suresi, 4. Ayet:
(1-2-3-4) (Kâfirleri) cânib
(-
i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü'minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma'ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur'ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun. ...
Məryəm Suresi, 39. Ayet:
(Habîbim) sen onları bulacağı vakt ile, emr
(-
i ilâhî) nin yerini hasret (ve nedamet) günü ile korkut. Onlar gaflet içindedirler, onlar haalâ îman etmiyorlar. ...
Məryəm Suresi, 73. Ayet:
Kendilerine açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman küfr
(-
ü inkâr) eden o adamlar mü'minlere: «İki zümreden hangisi ikaametgâh i'tibariyle daha hayırlı, meclis ve topluluk bakımından daha güzeldir?» dediler. ...
Ənbiya Suresi, 112. Ayet:
(Peygamber) dedi: «Yârab, sen (benimle o tekzîb edenlerin arasını) hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz; O çok esirgeyen (Allah) dır ki sizin vasf
(-
ü isnâd) edegeldiklerinize karşı (yegâne) sığınılan Odur». ...
Həcc Suresi, 56. Ayet:
O gün mülk
(-
ü saltanat yalınız) Allahındır. (Mü'minlerle kâfirlerin) aralarında O hükmeder. Artık îman edenler, güzel güzel de amel (ve hareket) lerde bulunanlar Naıym cennetlerinin içindedir. ...
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Onun kavminden — kendilerine dünyâ hayâtında refah verdiğimiz halde küfr
(-
ü inkâr) eden, âhirete kavuşmayı yalan sayan — bir gurüh dedi ki: «Bu, sizin gibi bir beşerden başkası değildir. Sizin yediklerinizden yiyor, içdiklerinizden içiyor». ...
Möminun Suresi, 88. Ayet:
De ki: «Her şey'in mülk
(-
ü tasarruf) u elinde bulunan kimdir, ki dâima O himaaye ediyor, kendisi asla himayeye muhtâc olmuyor? (Haydi söyleyin) biliyorsanız». ...
Möminun Suresi, 91. Ayet:
Allah hiçbir evlâd edinmemişdir. Onunla birlikde hiçbir Tanrı da yokdur. (Öyle olsaydı) bu takdîrde elbette her Tanrı kendi yaratdığını (sürükler) götürür ve elbette kimi kiminin üstüne çıkıb (galebe edib) yükselirdi. Allah, onların bütün vasf
(-
u isnâd) etdiklerinden münezzehdir. ...
Nur Suresi, 32. Ayet:
İçinizden bekârları ve kölelerinizden, cariyelerinizden saalih (mü'min) olanları evlendirin. Eğer fakîr iseler Allah onları (evlenmeleri sayesinde) fazl
(-
u kerem) iyle zengin yapar. Allah (ın lütfü) boldur, (O, her şey'i) hakkıyle bilendir. ...
Nur Suresi, 33. Ayet:
Nikâha (evlenmiye çâre) bulamayanlar Allah kendilerini fazl
(-
u kerem) inden zengin kılıncaya kadar, (zinâya karşı) iffetlerini korusun. Ellerinizin mâlik olduğu (köle ve cariyelerden) mükâtebe isteyenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız, kitabete kesin, onlara Allahın size verdiği maldan verin. Dünyâ hayâtının, geçici metâını kazanacaksınız diye cariyelerinizi, eğer kendileri de iffetli olmak isterlerse, siz fuhşa mecbur etmeyin. Kim onları (buna) mecbur ederse şüphesiz ki Allah onlara (o ...
Nur Suresi, 42. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Allahındır. Dönüş ancak Allâhadır. ...
Furqan Suresi, 2. Ayet:
(O Allah) ki göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Onundur. Hiçbir evlâd edinmemişdir O. Mülkünde Onun bir ortağı da yokdur. O, her şey'i yaratıb ona bir nizâm vermiş, onun mukadderaatını ta'yîn etmişdir. ...
Nəml Suresi, 40. Ayet:
Nezdinde kitabdan bir ilim olan (zât). «Ben, dedi, gözün sana dönmeden (gözünü yumub açmadan) evvel onu sana getiririm». Vaktaki (Süleyman) onu yanında durur bir halde gördü, «Bu, dedi, Rabbimin fazl
(-
u lutf) ündendir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim, beni imtihan etdiği içindir (bu). Kim şükrederse kendi fâidesinedir. Kim de nankörlük ederse şübhe yok ki Rabbim (onun şükründen) tamamen müstağnidir, (hem O) hakkıyle kerem saahibidir». ...
Nəml Suresi, 73. Ayet:
Şüphesiz ki senin Rabbin insanlara karşı (mutlak) bir fazl
(-
u kerem) saahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler. ...
Rum Suresi, 23. Ayet:
Gece gündüz uyumanız ve Onun fazl
(-
u kerem) inden (nasıyb) aramanız da yine Onun âyetlerindendir. Şübhesiz ki bunda da (hakıykatlara) kulak verecek bir zümre için mutlak ibretler vardır. ...
Fatir Suresi, 30. Ayet:
Çünkü (Allah) onların mükâfatlarını eksiksiz öder. Onlara, fazl
(-
u kerem) inden, ziyâdesini de verir. Şübhesiz O, çok yarlığayıcıdır, çok in'aam edicidir. ...
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Sonra bir o kitabı kullarımızdan (beğenib) seçdiklerimize mîras bırakdık. İşte onlardan kimi nefsine zulmedendir, onların ba'zısı mu'tedildir, onlardan bir kısmı da Allahın izniyle hayrat (ve hasenat yarışların) da öncü ol (up kazan) andır. İşte bu, büyük fazl
(-
u kerem) in ta kendisidir. ...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«Ki fazl
(-
u inayet) inden bizi (ebedî) durulacak bir yurda kondurdu O. Burada bize hiçbir yorgunluk değmeyecek burada bize hiçbir usanç dokunmayacak». ...
Saffat Suresi, 1. Ayet:
(1-2-3) Saflar bağlayıb duranlara, sevk
(-
u idare) ve (men'-u) zecredenlere, zikir okuyanlara yemîn ederim ki, ...
Saffat Suresi, 2. Ayet:
(1-2-3) Saflar bağlayıb duranlara, sevk
(-
u idare) ve (men'-u) zecredenlere, zikir okuyanlara yemîn ederim ki, ...
Saffat Suresi, 3. Ayet:
(1-2-3) Saflar bağlayıb duranlara, sevk
(-
u idare) ve (men'-u) zecredenlere, zikir okuyanlara yemîn ederim ki, ...
Sad Suresi, 10. Ayet:
Yahud o göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin mülk
(-
ü tasarruf) u onların mı? Öyle ise sebeblerine yapışarak göğe yükselsinler! ...
Sad Suresi, 35. Ayet:
Dedi ki: «Ey Rabbim, beni yarlığa. Bana öyle bir mülk
(-
ü saltanat) ver ki o, benden başka hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şübhesiz bütün muradları ihsan eden Sensin, Sen». ...
Sad Suresi, 49. Ayet:
Bu,(peygamberler için bir şeref ve) bir zikr
(-
i cemîl) dir. Takvâye erenlerin dönüb varacağı yerde elbette güzel (bir merci) dir: ...
Zümər Suresi, 32. Ayet:
(Böyle iken) Allaha karşı yalan söyleyenden, sıdk
(-
u hakıykat) ı — o, kendisine gelir gelmez — tekzîb edenden daha zaalim kimdir? Kâfirler için cehennemde bir karargâh mı yokdur?! ...
Zümər Suresi, 33. Ayet:
Sıdk
(-
u hakıykat) ı getirene ve onu tasdıyk edenlere (mü'minlere) gelince: İşte onlar takvâye erenlerin ta kendileridir. ...
Zümər Suresi, 44. Ayet:
De ki: «Bütün şefaat (hakkı) Allahındır. Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarrufu) onundur. Nihayet (hepiniz) ancak Ona döndürü (lüb götürü) leceksiniz». ...
Mömin Suresi, 2. Ayet:
(2-3) (Bu) kitabın indirilmesi; O mutlak gaalib, O (her şey'i) hakkıyle bilen, (mü'minlerin) günâhı (nı) yarlığayan, tevbesini kabul eden, (kâfirler ve muhaalifler için) azâbı çetin, (ariflere) fazl
(-
u kerem) saahibi olan Allahdandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Dönüş ancak Onadır. ...
Mömin Suresi, 3. Ayet:
(2-3) (Bu) kitabın indirilmesi; O mutlak gaalib, O (her şey'i) hakkıyle bilen, (mü'minlerin) günâhı (nı) yarlığayan, tevbesini kabul eden, (kâfirler ve muhaalifler için) azâbı çetin, (ariflere) fazl
(-
u kerem) saahibi olan Allahdandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Dönüş ancak Onadır. ...
Şura Suresi, 22. Ayet:
Sen o zaalimlerin (dünyâda) işleyib kazandıkları (kötülükler) yüzünden (kıyamet gününde nasıl) korkulara dûçâr olacaklarını — ki bu (kötülüklerin cezası o gün mutlakaa) onların başına gelecekdir — göreceksin. İman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlar ise cennetlerin (haas) bağçelerindedir. Rableri huzurunda ne dilerlerse (hepsi) onlarındır. İşte bu, büyük fazl
(-
u kerem) in ta kendisidir. ...
Şura Suresi, 26. Ayet:
İman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlar (ın duasın) a icabet eder. Onlara fazl
(-
u kerem) inden (daha nicesini) artırır da. Kâfirlere gelince: Onlar için de çok çetin bir azâb vardır. ...
Duxan Suresi, 57. Ayet:
(Bütün bunlar) Rabbinden bir fazl
(-
u kerem) olarak (verilmişdir). İşte bu, en büyük seâdetin ta kendisidir. ...
Casiyə Suresi, 12. Ayet:
Allah, Emir (ve izn) iyle — içinde gemilerin akıb gitmesi için, fazl
(-
u kerem) inden (nasıyb) aramanız için — size denizi müsahhar etmiş olandır. Gerekdir ki şükredesiniz. ...
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Allahındır. Baatıla sapanlar kıyametin kopacağı gün, (işte) o gün hüsrana düşecekdir. ...
Əhqaf Suresi, 20. Ayet:
Kâfirlere, ateşin karşısına (getirilerek) gösterileceği gün, (denilir ki) «Siz bütün zevkleri (nizi) dünyâ hayatınız içinde (yaşayıb) bitirdiniz. Bunlarla safa sürdünüz. İşte yer (yüzün) de haksız yere kibirlenmekde ve fısk
(-
u fücûr) a sapmakda olmanıza mukaabil bugün horluk azâbiyle cezalandırılacaksınız». ...
Fəth Suresi, 1. Ayet:
Biz hakıykat sana (Hudeybiyye musaalehası ile) apâşikâr bir feth
(-
u zafer yolu) açdık. ...
Fəth Suresi, 14. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Allahındır. Kimi dilerse yarlığar, kimi dilerse azâblandırır. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed Allahın resulüdür. Onun maiyyetinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (ve metîn), kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû' ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Onlar Allahdan (dâima) fazl
(-
u kerem) ve rızaa isterler. Secde izinden (meydana gelen) nişanları yüzlerindedir. İşte onların Tevrâtdaki vasıfları budur. İndideki vasıfları da (şöyledir: Onlar) filizini yarıb çıkarmış, gitgide onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, sakları üzerine doğrulub kalkmış bir ekine benzerler ki ...
Zariyat Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz
(-
ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi. ...
Zariyat Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz
(-
ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi. ...
Nəcm Suresi, 37. Ayet:
O çok vefalı İbrahim
(-
in sayfalarında olanlar)?...
Hədid Suresi, 2. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Onundur. Hem diriltir, hem öldürür. O, her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Hədid Suresi, 5. Ayet:
Göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Onundur. (Bütün) işler ancak Ona döndürülür. ...
Hədid Suresi, 15. Ayet:
İşte bugün ne sizden (ey münafıklar), ne de (zaahiren ve baatınen) küfredenlerden hiçbir fidye
(-
i necat) alınmaz. Sığınacağınız yer ateşdir, size yaraşan odur. O, ne kötü gidiş yeridir! ...
Hədid Suresi, 21. Ayet:
Rabbinizden mağfirete ve — genişliği yerle, göğün eni kadar olan, Allaha ve peygamberlerine îman edenler için hazırlanmış bulunan — cennete (ulaşmak) için yarış yapıb kazanın. İşte bu, Allahın fazl
(-
u kerem) idir ki onu kime dilerse ona verir. Allah, büyük fazl
(-
u inayet) saahibidir. ...
Həşr Suresi, 8. Ayet:
(Bilhassa o reyi'), hicret eden fakirlere âiddir ki onlar Allahdan fazl
(-
u inayet) ve hoşnudluk ararlar ve Allaha ve peygamberine (mallariyle, canlariyle) yardım ederlerken yurdlarından ve mallarından (mahrum edilerek) çıkarılmışlardır. İşte bunlar saadıkların ta kendileridir. ...
Həşr Suresi, 19. Ayet:
Şu, Allâh'ı unuttukları için, Allâh'ın da onlara nefslerini
(-
n hakikatini) unutturduğu kimseler gibi olmayın. . . İşte onlar inancı bozukların ta kendileridir!...
Cümə Suresi, 4. Ayet:
Bu, Allahın, kimi dilerse ona vereceği, bir fazl
(-
u inayet) dir. Allah, büyük fazl
(-
u kerem) saahibidir. ...
Təğabun Suresi, 3. Ayet:
Gökleri ve yeri, hakk
(-
u adl) in ikaamesine sebeb olarak, O yaratdı, size suuret verdi, hem suuretlerinizi de güzel yapdı. Dönüş ancak Onadır. ...
Mülk Suresi, 1. Ayet:
(Bütün) mülk
(-
ü tasarruf, ilâhî kudretinin) elinde bulunan (Allah) ın şanı ne yücedir! O, her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Mürsəlat Suresi, 11. Ayet:
Rasûller
(-
Nebiler değil-) yeni işlevleri için yerlerini aldıklarında....
Mutəffifin Suresi, 19. Ayet:
İlliyyîn
(-
in ne olduğunu) sana bildiren nedir?...
Bürüc Suresi, 9. Ayet:
(O Allah ki) göklerin ve yerin mülk
(-
ü tasarruf) u Onundur. Allah herşey'e hakkıyle şâhiddir. ...
Bələd Suresi, 17. Ayet:
Sonra da (o sarp yokuşu aşıb geçerken) îman edenlerden, birbirlerine sabr
(-
u sebat) ı tavsiye, (halka) merhameti tavsiye edenlerden olmakdır. ...
Leyl Suresi, 4. Ayet:
ki hakıykaten sizin sa'y
(-
ü amel) iniz bölüm bölüm (çeşid çeşid) dir. ...
İnşirah Suresi, 3. Ayet:
Ki o
(-
nun ağırlığı), senin belini çatırdatmıştı!...
Qədr Suresi, 2. Ayet:
Kadr gecesini
(-
n kadrini, şerefini, haşmetini) bilir misin?...
Əhzab Suresi, 47. Ayet:
(Habîbim) Allahdan kendilerine cidden büyük bir fazl
(-
u kerem inayet buyurulmuş) olduğunu mü'minlere müjdele. ...
Qaf Suresi, 37. Ayet:
Şübhesiz ki bunda aklı olan, yahud, kendisi huzuur
(-
ı kalb) içinde olarak, kulak veren kimseler için elbette bir öğüd (ve haatıra) vardır. ...
Zariyat Suresi, 59. Ayet:
Artık muhakkak ki o zulmedenler için (geçmiş) arkadaşlarının (azâb) hissesi gibi bir nasıyb
(-
i hüsran) vardır. Şimdi (onu) acele istemesinler. ...
Hədid Suresi, 29. Ayet:
Ehl-i kitâb, hakıykaten Allahın fazl
(-
u kerem) inden hiçbir şey'e nail olamayacaklarını, muhakkak bütün inayetin Allahın elinde bulunduğunu, onu (ancak) dileyeceği kimselere vereceğini bilmedikleri için mi (küfürde inâd ediyorlar? Halbuki bunu pek a'lâ biliyorlar da). Allah büyük fazl
(-
u kerem) saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman gətirənlər! (Peyğəmbərə xitab edərkən) «raina» (bizi riayət elə) deməyin, «unzurna» (bizə nəzər sal) deyin
(-
çünki, birinci ifadə yəhudilərin yanında nifrin mənasınadır-) və (Allahın əmrini) eşidin! Kafirlər üçün ağrılı bir əzab vardır....
Ənam Suresi, 28. Ayet:
Xeyr, (onların bu heyifsilənmələri) daha əvvəl gizlədikləri şeylər onlara göründü
(-
yü üçündür). Əgər geri qaytarılsaydılar, əlbəttə, onlara qadağan olunan şeylərə yenə qayıdacaqdılar. Şübhəsiz, onlar yalançıdırlar....
Hud Suresi, 78. Ayet:
Qövmü (pis niyyətlə) tələsik onun yanına gəldi. Onlar əvvəl də bu cür çirkin işlər görürdülər. Lut dedi ki: “Ey qövmüm! Budur bunlar mənim qızlarımdır. Onlar
(-
la evlənməyiniz) sizin üçün daha təmizdir. Allaha qarşı gəlməkdən çəkinin və qonaqlarımın yanında məni rüsvay etməyin. Aranızda heç ağlı başında bir adam yoxdurmu?”...