Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu (Quran),
Ümmü
l-Qura (Məkkə) əhlini və onun ətrafındakıları xəbərdar etməyin üçün nazil etdiyimiz və özündən əvvəlkiləri doğrulayan mübarək bir kitabdır. Axirətə iman gətirən kimsələr ona iman gətirər və namazlarını qılmağa davam edərlər. (Məkkə şəhəri İslam dünyasının mənəvi mərkəzidir. Onun ətrafından məqsəd isə bütün dünyadır. Həzrət Mühəmməd (s.ə.s.) həm Məkkə xalqına, həm də digər bütün insanlara göndərilmiş bir peyğəmbər olduğu üçün Qurani-Kərim də bütün insanlara xitab edir. Buna görə d...
Əbəsə Suresi, 10. Ayet:
Sən onunla maraqlanmırsan. (Rəvayətə görə, Həzrət Peyğəmbər Qüreyş başçılarına İslamı təbliğ edən zaman Abdullah ibn
Ümmü
Məktum adında kor bir səhabə onun yanına gəlib: “Ey Allahın Rəsulu! Allahın sənə öyrətdiklərindən mənə də öyrət!” - deyir. Ancaq Həzrət Peyğəmbər ona cavab vermir. Çünki Qüreyşin başçıları Həzrət Peyğəmbərin özləri ilə xüsusi olaraq maraqlanmasını istəyirdilər. Abdullah ibn
Ümmü
Məktum təkrar səsləndikdən sonra Həzrət Peyğəmbər ona yönələrək qaşqabağını tökmüş və üzünü turş...
Zuxruf Suresi, 4. Ayet:
Quran
Ümmü
'l Kitabda bizimlədir. O, həqiqətən Qüdrətlidir və Hökmdardır....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ondan soruşdu: “Öyrədildiyin doğru yolu göstərən elmdən mənə öyrətmək şərtilə sənə tabe olummu?”...
Zuxruf Suresi, 4. Ayet:
Kur'an, nezdimizde Ummu'l Kitap'tadır. Gerçekten yücedir ve hakimdir....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, hesap görüleceğini ummuyorlardı....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn(yerciûne)....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
1.
summun
: sağır
2.
bukmun
: dilsiz
3.
umyun
: kör
4.
fe hum
: artık onlar
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ(nidâen), summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
1.
ve meselu
: ve örneği, misali, durumu, hali
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir oldular
4.
ke
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi)....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
1.
huve ellezî
: O ki
2.
enzele
: indirdi
3.
aleyke
: sana
4.
el kitâbe
: kitap
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Odur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat: onlar «ümmülkitab» ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amenna hepsi rabbımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (ümmülkitabi) (olan) bir kısım ayetler muhkemdir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Tanrı'dan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nubeyyinu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ resûlun
: ancak sad...
Ənam Suresi, 39. Ayet:
Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ summun ve bukmun fîz zulumât(zulumâti), men yeşâillâhu yudlilhu, ve men yeşe’ yec’alhu alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Ənam Suresi, 39. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar, ...olanlar
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizi
4.
summun
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu (Kur'an),
Ümmü
'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu ise,
Ümmü
l Kura'yı (Mekke) ve onun çevresinde yaşayanları uyarman için inzâl ettiğimiz, mübarek ve kendinden öncekini tasdik edici bir Bilgidir (Kitaptır). . . Geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman edenler, O bilgiye de iman ederler. . . Onlar salâtlarına (namazlarına) devam ederler....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu indirdiğimiz kitap mübarektir; ellerindeki (Tevrat ve İncil'i) tasdîk edicidir. Ümmu'l-Kurâ (=Kentler Anası Mekke)lileri ve çevresindekileri uyarman içindir. Âhirete imân edenler, namazlarına devam ederek ona da imân ederler....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu (Kur'an),
Ümmü
'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitab, feyz-u bereketi Dünyayı tutacak, evvelki kitablar bu tasdık etmedikçe mu'teber olmıyacak, bir de ümmülkurayı ve hem bütün çevresindekileri inzar edesin diye ki Âhıreti te'min edecekler buna iyman ederler ve onlar namazlarının üzerine muhafız olurlar...
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Ve işte bu da bir kitaptır ki, O'nu Biz indirmişizdir, mübarektir, kendisinden evvelki kitapları tasdik edicidir ve
Ümmü
'lKura'yı çevresinde bulunanları inzar etmek için indirmiştir. Ve ahirete imân edenler buna da imân ederler. Ve onlar namazlarını da muhafazada bulunurlar....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu, kendinden önceki kitapları doğrulayan,
Ümmü
l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete iman edenler buna da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler....
Əraf Suresi, 81. Ayet:
Siz, kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Meğer siz, alçaklık sınırlarını aşan bir toplummuşsunuz!” dediği vakit...
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
İnne şerred devâbbi indallâhis summul bukmullezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne)....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
şerre ed devâbbi
: hayvanların en şerlisi
3.
inde allâhi
: Allah'ın katında
4.
es summu
:...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit(yusbitu), ve indehu ummul kitâb(kitâbi)....
Rəd Suresi, 39. Ayet:
1.
yemhû
: siler (mahveder, yok eder), imha eder
2.
allâhu
: Allah
3.
mâ yeşâu
: dilediği şeyi
4.
ve yusbitu
: ve ...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allah, dilediği şeyi siler, yok eder (mahveder) ve (dilediği şeyi) sabit kılar ve ümmülkitap (ana kitap), O'nun indindedir (nezdindedir)....
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allâh dilediğini ortadan kaldırır ve (dilediğini de) sâbit kılar. O'nun indîndedir
Ümmü
l Kitap (ana BİLGİ - Esmâ mertebesinin her an nasıl bir şe'nde olacağının ilmi)!...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allah dilediğini siler, dilediğini isbât eder (yerinde sabit bırakır).
Ümmü
'l-Kitâb (=Ana Kitâb) O'nun yanındadır....
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allah dilediği mahv-ü isbat da eder ve ümmülkitab onun nezdindedir...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Tanrı, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası (veya ana kitap) (ümmülkitab) O'nun katındadır....
Məryəm Suresi, 28. Ayet:
Yâ uhte hârûne mâ kâne ebûkimrae sev’in ve mâ kânet ummuki begıyyâ(begıyyen)....
Məryəm Suresi, 28. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
uhte hârûne
: Harun'un kızkardeşi
3.
mâ kâne
: olmadı, değildi
4.
ebû-ki
: senin baban
Taha Suresi, 52. Ayet:
“Onun ilmi, Rabbimin yanında bir kitap (
Ümmü
lkitap)'tadır. Benim Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz.” dedi....
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
Kul innemâ unzirukum bil vahyi ve lâ yesmeus summud duâe izâ mâ yunzerûn(yunzerûne)....
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
1.
kul
: de
2.
innemâ
: sadece
3.
unziru-kum
: sizi uyarıyorum
4.
bi el vahyi
: vahyile
...
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun, senin kavmin, belâ yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun ki onlar, uğramışlardır kötü bir yağmur yağdırılan o şehre, onu olsun görmüyorlar mı? Görüyorlar, fakat onlar, ölümden sonra dirileceklerini ummuyorlar....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun ki belâ yağmuruna tutulmuş o şehre (Lût kavminin helâk olduğu yere) uğradılar. . . Acaba onu görmediler mi? Hayır! Onlar ölüm sonrasında dirilişi, aslına dönüşü ummuyorlardı!...
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun ki, bu Kur’ân’ı inkâr edenler, belâ ve felâket yağmuruna, taş yağmuruna tutulmuş olan beldeye, Sodom ve Gomore’ye uğramışlardır. Orada olanları görmüyorlar mı? Aksine görüyorlar da, onlar öldükten sonra, ölümden önceki vasıflarla diriltilmeyi ummuyorlar....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun onlar üzerine felaket yağmuru yağdırılan kasabaya uğramışlardı. Yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır onlar yeniden dirilişi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun, onlar, üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Bu putperestler and olsun ki, bela yagmuruna tutulmus olan kasabaya ugramislardi. Onu gormediler mi? Hayir: Tekrar dirilmeyi ummuyorlardi....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Bu putperestler and olsun ki, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardı. Onu görmediler mi? Hayır; tekrar dirilmeyi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun, onlar, üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
(Ey Resûlüm!) And olsun ki (bu müşrikler), belâ yağmuruna (taşa) tutulan o şehreuğradılar. Peki onu (oradaki helâk alâmetlerini) görmüyorlar mıydı? Hayır! (Onlar) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Resulüm! Andolsun ki onlar, belâ yağmuruna tutulan o memlekete uğramışlardır. Onlar onu görmüyorlar mıydı? Hayır! Onlar tekrar dirileceklerini ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
(Şu Kureyş müşrikleri) belâ yağmuruna tutulan, (üstüne taş yağdırılan) kente vardılar. Onun durumunu görmüyorlar mıydı (ki ibret alsınlar)? Hayır, onlar (öldükten sonra) tekrar dirilip kalkmayı ummuyorlar....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Andolsun, onlar üstüne felâket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Yemin olsun, onlar o kötülük yağmuruna tutulan kente vardılar. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş)tir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın (Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsinin) sende açığa çıkarılacağını ummuyordun; Rabbinden bir rahmet oldu! Sakın hakikat bilgisini inkâr edenlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen peygamberlikle görevlendirilmeden önce, Kur’ân’ın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu, kesinlikle Rabbinden bir rahmet olarak gelmiştir. O halde sakın kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere arka çıkma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
(Ey Rasûlüm) Kur’an’ın sana vahy olunacağını ummuyordun; ancak Rabbinden bir rahmet (olarak sana indirildi). O halde sakın kâfirlere yardımcı olma......
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, sana bu Kitab'ın vahyolunacağını ummuyordun. Şüphen olmasın ki, bu ancak Rabbından bir rahmet (olarak sana verilmiş)tir. O halde sakın kâfirlere arka olma !...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş)tir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen (bu) kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu), ancak Rabbinden bir rahmetdir. O halde kâfirlere arka olma sakın! ...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Hâlbuki (sen) bu Kitâb’ın sana vahyedileceğini ummuyordun; (bu) ancak Rabbinden bir rahmet olarak (sana vahyedildi); öyle ise sakın kâfirlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Ve sen kendine kitabın gönderileceğini ummuyordun. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (sana gönderilmiş) oldu. Binaenaleyh sakın kâfirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen bu Kitab'ın sana indirileceğini ummuyordun. Bu sana Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, kitabı sana indireceğimizi ummuyordun. Ancak o, Rabbin’den bir rahmettir. Öyleyse inkarcılara arka çıkma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sana kitap verileceğini aslında sen hiç ummuyordun. O Rabbinden bir rahmet eseri olarak sana indirildi. Onun için, sakın kâfirlere arka çıkma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma....
Loğman Suresi, 14. Ayet:
Ve vassaynel insâne bi vâlideyh(vâlideyhi), hamelethu ummuhu vehnen alâ vehnin ve fisâluhu fî âmeyni enişkurlî ve li vâlideyk(vâlideyke), ileyyel masîr(masîru)....
Loğman Suresi, 14. Ayet:
1.
ve vassaynâ
: ve tavsiye ettik, farz kıldık
2.
el insâne
: insan
3.
bi vâlidey-hi
: onun anne ve babasını
4.
hamelet-hu
<...
Fussilət Suresi, 22. Ayet:
Ve siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin, aleyhinizde tanıklık edeceklerini ummuyor, onlardan hiçbir şeyinizi gizlemiyordunuz ve hattâ sanıyordunuz ki yaptıklarınızın çoğunu Allah bile, şüphe yok ki bilmez....
Şura Suresi, 7. Ayet:
İşte böylece biz sana Arapça Kur'ân indirdik ki,
Ümmü
'l-Kurâ'yı (Mekke halkını) ve çevresindekileri uyarasın ve meydana geleceğinde hiç şüphe olmayan o toplanma (Kıyamet) gününü hatırlatıp korkutasın. (O gün insanların) bir kısmı Cennette, bir kısmı da çılgın ateşli Cehennem'dedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Ve işte böyle sana Arabî bir Kur'an vahiyetmekteyiz ki
Ümmü
lkurayı ve çevresindekileri sakındırasın ve o toplama gününün dehşetini haber veresin onda şübhe yok, bir fırka Cennette, bir fırka saîrde...
Şura Suresi, 7. Ayet:
Ve işte sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki,
Ümmü
'lKurâ'yı ve onun çevresinde bulunanları korkutasın ve kendinde şüphe olmayan o toplanma gününden korkutasın. Bir fırka cennettedir ve bir fırka da cehennemdedir....
Zuxruf Suresi, 4. Ayet:
1.
ve inne-hu
: ve muhakkak ki o
2.
fî
: içinde, de
3.
ummi el kitâbi
: ümmül kitap, ana kitap
4.
ledey-nâ
: katım...
Zuxruf Suresi, 4. Ayet:
Ve muhakkak ki O (Kur'ân), katımızda
Ümmü
lkitap'tadır. Gerçekten Âli'dir (yücedir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Zuxruf Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz o bizim katımızda olan ana kitaptadır (ümmülkitab); çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Ve vassaynel insâne bi vâlideyhi ihsânâ(ihsânen), hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhâ(kurhan), ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehrâ(şehren), hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne seneten kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn(muslimîne)....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
1.
ve vassay-nâ
: ve vasiyet ettik
2.
el insâne
: insan
3.
bi vâlidey-hi
: anne ve babasına
4.
ihsânen
: ihsanla d...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
1.
mâ lekum
: siz niçin, size ne oluyor
2.
lâ tercûne
: ummuyorsunuz
3.
li allâhi
: Allah için (Allah'a ait, Allah'tan)
4.
vakâ...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
(Nuh (A.S), kavmine şöyle dedi): “Siz niçin Allah'tan bir vakar (azamet, izzet ve kudret) ummuyorsunuz?”...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
‘Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?’...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
Ne oldu size ki Allah'ın, büyük, ulu ve şerefli bir mâbûd olduğunu ummuyorsunuz?...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
"Size ne oluyor ki Allâh'ın yüceliğini ummuyorsunuz?"...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
"Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz?"...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklük ve ululuğu, ta'zîm ve saygıyı yakıştıramıyorsunuz!?. O'ndan vakar ve şeref ummuyorsunuz?!.....
Nuh Suresi, 13. Ayet:
"Size ne oluyor ki, Tanrı'dan bir vakarı ummuyorsunuz?...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
Size ne oluyor ki Allah için bir azâmet ummuyorsunuz....
Nuh Suresi, 13. Ayet:
'Size ne oluyor ki, Allâh için saygı ummuyorsunuz?'...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
«Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vekarı ummuyorsunuz?»...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
'Size ne oluyor ki Allah'tan öyle bir büyüklük ummuyorsunuz?...
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
1.
innehum
: muhakkak ki onlar
2.
kânû
: oldular
3.
lâ yercûne
: ümit etmiyorlar, ummuyorlar
4.
hısâben
: hesaba ç...
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Muhakkak ki onlar bir hesap (yaşamlarının sonucunu) ummuyorlardı!...
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Onlar hesaba çekileceklerini ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar bir hesap (göreceklerini) ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı,...
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Onlar bir hesap ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı, ...
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünki onlar (kendileri hakkında) bir hesab (görüleceğini) ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar, hesabı ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar bir hesap (görüleceğini) ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı....
Nəbə Suresi, 27. Ayet:
Doğrusu onlar böyle bir hesap ummuyorlardı....
Mutəffifin Suresi, 4. Ayet:
Onlar birgün diriltileceklerini hiç ummuyorlar mı:...
Qariə Suresi, 9. Ayet:
Fe ummuhu hâviyeh(hâviyetun)....
Qariə Suresi, 9. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
ummu-hu
: onun anası (onu saracak olan)
3.
hâviyetun
: haviye, cehennem ateşi
...
Qariə Suresi, 9. Ayet:
Artık onun da anası (ümmühü) (barınağı, son durağı) 'haviye'dir (uçurum)....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
"Ve sen Kitab'ın sana vahyedileceğini/indirileceğini ummuyordun. O, ancak Rabbinden bir rahmet olarak verildi. Öyleyse sakın kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere arka çıkma/ yardımcı olma. "...
İsra Suresi, 1. Ayet:
{Kasas:85-88: Şüphesiz ki Kur’ân'ı sana farz kılan Allah, elbette seni dönülecek yere döndürecektir. De ki: “Benim Rabbim, kimin doğru yol kılavuzu ile geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu daha iyi bilendir.” Ve sen Kitab'ın sana vahyedileceğini/indirileceğini ummuyordun. O, ancak Rabbinden bir rahmet olarak verildi. Öyleyse sakın kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere arka çıkma/ yardımcı olma. Ve ortak koşanlar sana indirildikten sonra, sakın seni A...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
Size ne oluyor ki, Allah için “ağır davranış”ı ummuyorsunuz? “...
Hud Suresi, 29. Ayet:
"Ey kavmim; üstelik bu mesaj(ı size ulaştırdığım) için sizden bir çıkar da ummuyorum; benim (çabalarımın) karşılığı ancak Allah katındadır. Ayrıca, ben imana erişenler(in hiç birini) yanımdan kovmayacağım. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklar(ını biliyorlar); ama size gelince, sizin (doğrudan eğriden habersiz, yol yordam) bilmez bir topluluk olduğunuzu görüyorum!...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allah dilədiyi şeyi silər və (dilədiyi şeyi) sabit saxlayar və
Ümmü
lkitap (ana kitab) Onun yanındadır....
Taha Suresi, 52. Ayet:
’Onun elmi Rəbbimin yanında bir kitabdadır (
Ümmü
lkitab). Mənim Rəbbim xəta etməz və unutmaz.’ dedi....
Zuxruf Suresi, 4. Ayet:
Şübhəsiz ki, O (Quran), dərgahımızda
Ümmü
lkitabdadır. Həqiqətən ucadır, Hakimdir (hökm və hikmət sahibidir)....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa dedi ona: «Sənə tabe olummu, o elm rəşd kamaldan ki, sənə təlim olunub, mənə təlim verəsən?»...
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu, Bizim nazil etdiyimiz mübarək, özündən əvvəlkiləri (peyğəmbərləri və səma kitablarını) təsdiq edən bir kitabdır. (Onun nazil olması bir sıra məsləhətlərə əsaslanır.) Və (onu həm də) ona görə (nazil etmişik) ki, (vəhy mərkəzi olan)
Ümmü
l-Qura(nın əhalisini) və onun ətrafındakıları (və bütün aləmdəkiləri) qorxudasan. (Keçmiş səma kitablarının və sağlam ağılın köməyi ilə) axirətə imanı olanlar ona iman gətirərlər. Onlar öz namazlarını qoruyarlar (ibadətlərində özlərini Allah qarşısında daxilən ...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allah («məhv və isbat» lövhəsində yazılmış, olacaq hadisələrdən) istədiyini məhv və (bəzi hadisələri orada) dərc edir və
Ümmü
l-kitab (Lövhi-Məhfuz və şeylərin sabit cəhətlərinin yazıldığı yer) Onun yanındadır....
Sad Suresi, 52. Ayet:
Yanlarında ərlərindən başqasına göz yummuş və (yaş, gözəllik, nur və kamal baxımından) bir-birinə bənzəyən zövcələr vardır....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Və beləcə biz sənə ərəbcə bir Qur’an vəhy etdik ki, Ummul-qura (Məkkə) və onun ətrafındakılara (həm vəhyin mərkəzinin, həm də dünyanın digər cəmiyyətlərin insanlarına) xəbərdarlıq edəsən və barəsində şübhə olmayan toplantı günündən (Bərzəx ruhlarının bədənlərlə, ilk insanların son insanlarla, insanların cin və şeytanlarla, boynunda vəzifə olanların öz əməlləri ilə, əməl sahiblərinin əməllərinin cəzası ilə bir yerə toplanacağı gün ilə) qorxudasan. Bir dəstə Cənnətdədir, bir dəstə alovlu odda....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ona: “Sənə öyrədilən biliklərdən doğruya aparan bir biliyi mənə öyrətməyin üçün sənə tabe olummu?” – dedi....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ona dedi: "Sənə öyrədilmiş düz yolu mənə öyrətmək şərtilə sənin ardınca gəlimmi [sənə tabe olummu]?"...
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Sonra Allah, dərhal ona qardaşının cəsədini necə basdırmalı olduğunu göstərmək üçün torpağı eşən bir qarğa göndərdi. O, "Vay mənim halıma, mən, bu qarğa kimi olmaqla aciz oldummu ki, qardaşımın cəsədini basdırıram." dedi. Sonra da peşman olanlardan oldu....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ona: "Doğru yol barədə sənə öyrədiləndən mənə də öyrədəsən deyə sənə tabe olummu?" dedi....