Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek (hakikat ışığı) neredeyse göze dayalı müşahedelerini kapsayacak. Onlara her aydınlık geldiğinde, o hakikat ışığıyla birkaç adım ilerler, hakikat ışığı kesilince de içine düştükleri karanlıkta kalakalırlar. Allâh dilemiş olsaydı Semi' ve Basıyr isminin onlarda açığa çıkmasını kısardı. Kesinlikle Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip hakikati yaşamayı sağlayacak fiiller ortaya koyanları müjdele, ki onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler (Allâh Esmâ'sının açığa çıkışının seyredildiği ortamda sürekli oluşan ilimler) vardır. Bu rızıktan rızıklandıkça (bu müşahede içinde): "Bu daha önceden de tattığımız gibi bir şey" derler. Bu önce tattıklarına benzer. Orada, sonsuza dek şirk kirinden arınmış eşleri iledirler!...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allâh ahdini (Esmâ'sını açığa çıkarmanın farkındalığıyla yaşama istidadının gereğini) dünyaya geldikten sonra yerine getirmezler. Birleştirilmesini emrettiğini (Esmâ hakikati müşahedesini) keserler ve arzda (bedensel yaşam boyutunda) fesat çıkarırlar (bedensel arzular {karındaki ikinci beyin dürtüleri - komutları/nefsi emmâre} peşinde ömür tüketirler). İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
ya o fasıklar hem bunları tanımıyacaklar hem de ne zaman bir ahd üzerine muahede yapsalar her def'asında mutlaka içlerinden bir güruh onu bozup atıverecek öyle mi? hattâ az bir güruh değil ekserisi ahd tanımaz imansızlar...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Ya her ne zaman bir ahd ile mu
âhede
yapacak olsalar onlardan bir gürûh o ahdi bozup atacak mı? Belki onların ekserisi imân etmezler....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, vechinin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın vechi ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le davet ettiği Kâbe varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde vechini (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (Kâbe - içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık, vechini (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Bu elbette Rabbinden (kaynaklanan) bir Hak'tır. Allâh varlığınızın hakikati olarak, ortaya koyduklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık, vechini (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Nerede olursanız olun, vechlerinizi o tarafa döndürün ki, insanların sizin aleyhinize bir delili olmasın. Ancak onlardan bilfiil zulüm edenler aleyhinize olur. O hâlde, onlardan korkup çekinmeyin benden çekinin ki üzerinize olan nimetimi tamamlayayım. . . Ki böylece umulur ki hidâyete ulaşırsınız....
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
Ey iman edenler, hakikatinizin açığa çıkartacağı sabır (dayanma kuvvesi) ve salât (hakikatiniz olan Esmâ mertebesine yönelişin getirisi olan müşahede) ile yardım isteyin. Muhakkak ki Allâh sabredenlerledir (Es Sabur Esmâ'sıyla - mâiyet sırrı)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz «bir» değildir. Lakin asıl «bir»; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Birr (takvâ) yüzlerinizi maşrık ve mağrip tarafına çevirmeniz değildir. Fakat birr, o kimsenin birridir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân etmiş olur. Ve malını seve seve karabet sahiplerine, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilenenlere verir. Ve esirleri azad etmek hususuna sarfeder. Ve namazını kılar, zekâtını verir. Bir de mu
âhede
yaptıkları zaman ahidlerini yerine getirirler ve ihtiyaç, hastalık ve şiddetli savaş hallerinde de sabırlı bulunurlar. İşte sâdık...
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
Şüphesiz ki iman edenler ve Allâh yolunda hicret ve mücahede edenler var ya, işte onlar, Allâh rahmetini umarlar. Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
şübhesiz iman ederler ve Allah yolunda muhacir olub da mücahede edenler muhakkak bunlar Allahın rahmetini umarlar, Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
Şüphe yok ki imân edenler ve hicret edip de Allah yolunda müc
âhede
de bulunanlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah Teâlâ da gafûrdur, rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahud o kimse gibisini (görmedin mi) ki (binalarının) çatıları çökmüş, dıvarları üstüne yıkılmış (kimsecikleri de kalmamış bir kasabaya uğramış. (Kendi kendine) : «Allah burasını ölümden sonra acaba nasıl diriltecek?» demiş. Allah da onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra diriltmiş (kendisine) : «Ne kadar eğlendin?» demiş o da: «Bir gün, yahud bir günden az» diye söylemişdi. Allah (ona) : «Hayır, yüz yıl (ölü) kaldın, işte yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamışdır. Bir de merkebine bak. (Böyle yap...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya (görmedin mi) o kimse gibisini (Uzeyr’i) ki, o (duvarları), çatıları üzerine çökmüş (harâb olmuş) bir şehre uğradı. 'Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?' dedi. Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra kendisini diriltti. (Ona) buyurdu ki: 'Ne kadar kaldın?' (O da:) 'Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım!' dedi. (Allah ona)şöyle buyurdu: 'Hayır! Yüz yıl kaldın; şimdi yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış! Bir de eşeğine bak (kemikleri dahi çürümüş)! İşte (bunlar)...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz zannetiniz mi ki Allâh, içinizden o mücahede edenleri (aziym ve kararlılıkla hakikati yaşamak için mücadele edenleri) belli etmeden, bu yolda sabırla devam edenleri ortaya çıkarmadan, cenneti yaşayacaksınız!...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz zannettinizmi ki Allah içinizden o mücahede edenleri hiç belli etmeden, sabredenleri belli etmeden Cennete giriverceksiniz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah Teâlâ sizden müc
âhede
edenleri ayırdetmedikçe ve sabredenleri belli buyurmadıkça cennete girivereceğinizi mi sanıverdiniz?...
Nisa Suresi, 90. Ayet:
O kimseler müstesna ki, onlar sizin aranızla kendi aralarında bir mu
âhede
bulunan bir kavme iltica etmiş veyahut sizinle mukatelede bulunmaktan veya kendi kavimleriyle muharebe etmekten göğüsleri darlaşmış oldukları halde size gelmiş olurlar. Ve eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi elbette onları size musallat ederdi de sizi katlediverirlerdi. İmdi onlar sizden bir tarafa çekilirler de sizinle savaşta bulunmazlarsa ve müsalemeti size bırakırlarsa artık Allah Teâlâ sizin için onların aleyhine bir yo...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'min için layık değildir ki, bir mü'mini öldürüversin, meğer ki, yanlışlıkla olsun. Ve kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse bir mü'min rakabe azad etmesi ve öldürülenin varislerine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki, tasadduk etsinler. Eğer maktul, mü'min olduğu halde size düşman olan bir kavimden ise her halde bir mü'min rakabe azad edilmesi icab eder. Ve eğer maktul, sizin ile aralarında bir mu
âhede
bulunan bir kavimden ise o zaman varislerine teslim olunmuş bir diy...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mazeretsiz, evde oturup seferden kaçan iman edenler ile Allâh yolunda mallarıyla, nefsleriyle mücahede edenler, eş değerde olmazlar. . . Allâh, mallarıyla ve nefsleriyle mücahede edenleri, oturup kalanlardan derece olarak üstün kıldı. . . Hepsine Allâh en güzeli vadetmiştir. . . (Ancak) Allâh, mücahitleri, oturup kalanların üzerine büyük bir mükâfat ile üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyla, canlarıyla müc
âhede
de bulunanlar müsavî olmazlar. Allah Teâlâ malları ile ve canları ile cihada atılanları, oturanlar üzerine derece itibariyle tafdil buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ hepsine de hüsnayı vaadetmiştir. Ve Allah Teâlâ mücahit olanları, oturanlar üzerine pek büyük bir mükâfaat ile tercih kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminler elbette bir olmaz. Allah malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından cihada gitmeyenlerden üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de en güzel yurt olan cenneti vâd etmiştir, ama mücahede edenleri, cihada katılmayanlardan çok daha büyük mükâfatlarla, tarafından derece derece rütbeler, hususi bir mağfiret ve rahmetle mümtaz kılmıştır. Değil mi ki Allah gafurdur, r...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminler elbette bir olmaz. Allah malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından cihada gitmeyenlerden üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de en güzel yurt olan cenneti vâd etmiştir, ama mücahede edenleri, cihada katılmayanlardan çok daha büyük mükâfatlarla, tarafından derece derece rütbeler, hususi bir mağfiret ve rahmetle mümtaz kılmıştır. Değil mi ki Allah gafurdur, r...
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’dan korkun ve onun rahmetine yaklaşmağa yol arayın. O’nun yolunda müc
âhede
yapın ki, kurtuluşa varasınız....
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allahdan korkun ve ona yaklaşmağa vesile arayın ve onun yolunda mücahede edin ki felâha irebilesiniz...
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey imân edenler! Allah Teâlâ'dan korkunuz ve O'na vesile arayınız ve O'nun yolunda müc
âhede
de bulununuz ki, felâh bulabilesiniz....
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’ın hukukunu gözetin, onun hukukunu ihlal etmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda mücahede edin ki korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşasınız....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allâh (onun yerine) öyle bir topluluk getirir ki, (O) onları sever, (onlar da) O'nu severler. . . İman edenlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkâr edenlere karşı onurludurlar. (Onlar) hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın, Allâh uğruna mücahede ederler. . . Bu Allâh'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. . . Allâh Vasi'dir, Aliym'dir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! İçinizden kim dininden dönerse duysun: Allah onun yerine öyle bir kavm getirecek ki Allah onları sever, onlar Allahı severler, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kâfirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda mücahede ederler, dil uzatanın levminden korkmazlar, işte o Allahın fazlıdır, onu dilediğine verir, ve Allah vasi'dir, alîmdir...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki,Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allahı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Allah yolunda mücahede eder ve bu hususta dil uzatan hiçbir kimsenin ayıplamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın öyle bir lütfudur ki dilediğine verir. Allah vâsi ve alîmdir (ihsanı boldur, her şeyi hakkıyla bilir)....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
İman edip imanının gerektirdiği fiilleri ortaya koyanlar, korunmaya devam ederlerse (bir üst mertebede) imana ulaşıp, o imanın gereği çalışmalar yaparlar. . . Sonra bu anlayışa göre korunarak daha üst mertebede iman anlayışına kavuşurlar. . . O anlayışla imanlarının sonucu olarak da ona göre korunmaya başlarlar. . . Bundan sonra, ulaştıkları bu anlayışa göre korunmaya devam etmeleri, onları ihsana (Müşahede mertebesine) erdirir. . . Allâh muhsinleri sever....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerini müşahede sürecinde (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini fark ettiklerinde) bir görsen! "İşte, Hak bu değil miymiş!" dedi. . . "Evet, Rabbimizmiş!" dediler. . . "Öyle ise, hakikat bilgisini inkâr eden olmanızdan dolayı şimdi tadın azabı!" buyurur....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
1.
ve huve
: ve o
2.
ellezî halaka
: ki o yaratandır
3.
es semâvâti
: semâlar, gökler
4.
ve el arda
: ve arz, yery...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve O, o Zât-ı Kibriyâ'dır ki, gökleri ve yeri hakkıyla yaratmıştır. Ve O'nun «Ol!» diyeceği gün (herşey) hemen oluverir, kelâmı haktır ve sûra üfürüleceği gün mülk O'nundur. Gaip olanı da müşahede olanı da bilendir. O hakîmdir, habîrdir....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun «ol» deyiverdiği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı da müşahede edebileni de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
İşaretlerimizi yalanlayıp, onlara karşı büyüklenenler (var ya muhakkak ki) onlara semâ kapıları (hakikati müşahede boyutu) açılmaz ve halat iğne deliğinden geçinceye kadar (ki bu da olanaksızdır!) (onlar) cennete (varlıklarındaki Esmâ kuvvelerini yaşama şartlarına) dâhil olamazlar. . . Mücrimleri böyle cezalandırırız!...
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani O, kendinden bir sükûn ve güven hâli oluşturuyordu; sizi onunla (nefsanî duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları (-nızı) (bu ilimle) sâbit tutmak için de üzerinize semâdan bir su inzâl ediyordu (SU, ilmî marifet; kesinlikle Allâh muradı neyse onun yerine geleceğine, yakîn hâline işaret eder). (Bu âyet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su - yağmur, ayakları yere ba...
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar kendileriyle muahede (andlaşma) yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında sözleşmelerini bozuyorlar. (Hazreti Peygamber aleyhisselâm aleyhine hareket etmemek üzere söz veren Beni Kurayza kabilesi, bu andlaşmayı bozup Bedir’de müşriklere yardım etmiş ve bundan sonra yapılan bir andlaşmayı da bozarak Hendek savaşında yine aleyhte bulunmuştu.)...
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar ki kendilerinden muahede almışındır da sonra her def'asında ahidlerini nakzederler ve hiç çekinmezler,...
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar, içlerinden kendileriyle muaahede etdiğin kimselerdir ki (muaahededen) sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar da. ...
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar ki, kendileriyle mu
âhede
yapmış idin, sonra her defasında ahitlerini bozarlar ve onlar hiç çekinmezler....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Bir topluluğun hâinlikte bulunacağından korkarsan aradaki muahedeyi boz ve bunu, yâni iki tarafın da bir sözle bağlı olmadığını onlara bildir. Şüphe yok ki Allah, hâinleri sevmez....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer seninle muahede yapan bir kavimden de sözleşmeye aykırı bir hainlik alâmeti duyarsan, savaş açmadan önce ahidlerini reddettiğini doğruca kendilerine ilân et. Çünkü Allah, hainleri sevmez....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer (muaahede eden) bir kavmin haainliğini (ahdine sadakatsizliğini anlayarak bu cihetden) kat'î endîşeye düşersen (evvelâ) hak ve adalet üzere (keyfiyyeti) kendilerine (bildir ve ahidlerini) at. Çünkü Allah haainleri sevmez. ...
Ənfal Suresi, 66. Ayet:
Ama şimdi Allah yükünüzü hafifletti, çünkü sizde savaşma konusunda bir zayıflık olduğunu müşahede etti. O halde sizden sabırlı yüz kişi, Allah’ın izniyle onlardan iki yüz kâfire üstün gelir ve eğer sizden bin kişi olursa, onlardan iki bin kişiye galip gelir.Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Onlar ki iman ettiler ve (bu uğurda) hicret ettiler; Allâh yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede ettiler ve hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler; işte bunlar birbirlerinin velîleridir. . . İman edip hicret etmeyenlere gelince; hicret edinceye kadar onlara sahip çıkma konusunda bir sorumluluğunuz yoktur! Eğer Din'de sizden yardım isterler ise, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle onlar arasında bir anlaşma olan kavmin aleyhine olmamak üzere. . . Allâh yapmakta oldukl...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edenler, Allah için hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede edenler (ki bunlar Muhacirlerdir) , bir de Muhacirleri barındıranlar ve onlara yardım edenler var ya, işte onlar mirasta birbirlerinin velileridirler. (Bidâyette muhacirlerle Ensar birbirlerine mirasçı olurlardı. Sonra bu hüküm kaldırılmıştır). İman edip de hicret etmiyenlere gelince; hicretlerine kadar sizin için mirasda onlara hiç bir velâyetiniz yoktur. Bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse, o...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
O kimseler ki iyman ettiler ve mühacir oldular ve mallariyle, canlariyle Allah yolunda mücahede eylediler ve o kimseler ki barındırdılar, ve yardıma koştular işte bunlar birbirlerinin velileridirler, iyman edib de hicret etmiyenler ise hicretlerine kadar sizin için onlara velâyet namına bir şey yoktur, bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse yardım etmek de üzerinize borcdur, ancak sizinle aralarında mîsak bulunan bir kavm aleyhine değil, Allah amellerinizi gözetiyor...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edib hicret edenler, Allah yolunda bulunanlar, canlariyle cihâdda bulunanlar, (muhacirleri) barındırıb yardım edenler (yok mu?), işte onlar birbirinin (mîrasda) velîleridir îman getirib de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri zamana kadar, sizin onlara hiç bir şey ile velayetiniz yokdur. (Bununla beraber) eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üstünüze borcdur. Şu kadar ki sizinle aralarında muaahede bulunan bir kavm aleyhinde değil. Allah yapacaklarınızı hakkıy...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Muhakkak ki iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler; barındırıp yardım edenler, işte onlar; birbirinin dostudurlar. İman edip de hicret etmeyenlere gelince; hicret edene kadar sizin onlarla bir dostluğunuz yoktur. Şayet onlar da din hususunda sizden yardım isterlerse; sizinle aralarında muahede bulunan bir kavim aleyhinde olmamak üzere onlara yardım etmek boynunuza borçtur. Allah yaptıklarınızı görendir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
O kimseler ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah yolunda mallarıyla ve nefisleriyle müc
âhede
ye atıldılar ve o kimseler ki, yer verdiler ve yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin velîleridir. Ve o kimseler ki, imân ettiler de muhâcerette bulunmadılar. Hicret edinceye kadar onların velâyetinden hiçbir şey size ait değildir. Ve eğer din hususunda yardımınızı isterlerse yardım etmek üzerinize icab eder. Ancak sizinle aralarında bir mu
âhede
bulunmuş olan bir kavim aleyhine değil! Ve A...
Ənfal Suresi, 74. Ayet:
Onlar ki iman ettiler, hicret ettiler, Allâh yolunda mücahede ettiler ve onlar ki (hicret edenleri) barındırdılar ve yardım ettiler; işte onlar imanı tam hakkını vererek yaşayan iman edenlerdir! Onlar için bağışlanma ve rızk-u kerîm (bol rızık) vardır....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Onlar ki daha sonra iman ettiler, hicret ettiler ve sizinle beraber mücahede ettiler; işte onlar da sizdendir! Ulül Erham (kan bağı olanlar), Allâh Kitabı'nda, birbirlerine daha evlâdır. . . Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey'in Aliym'dir (her şeyi, Esmâ'sıyla hakikati olarak bilendir)!...
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
O kimseler ki, sonradan iman getirdiler ve hicret edip sizinle beraber mücahede yaptılar, bunlarda sizdendir. Akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar, Allah’ın hükmüne göre mirasta birbirine daha yakındır. Muhakkak ki, Allah her şeyi bilendir....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
O kimseler ki sonradan iyman ettiler ve hicret edib sizinle beraber mücahede yaptılar bunlar da sizdendir, bir de erham sahibleri Allahın kitâbında birbirine daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şeyi bilir...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Bir ültimatum; Allah ve Resûlünden, muahede ettiğiniz müşriklere:...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Müşriklerin içinden (kendileriyle) muaahede etdiklerinize Allahdan ve Resulünden bir ültümatomdur (bu)! ...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Müşriklerden muahede yaptıklarınıza; Allah ve Rasulünden bir ihtardır:...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Bu, bir ayrılık ihtarıdır! Allah Teâlâ ile Resûlü tarafından kendileriyle mu
âhede
yapmış olduğunuz müşriklere....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Ve (bu), hacc-ı ekber günü Allahdan ve Resulünden insanlara (şöyle) bir i'lâmdır: Allah ve Resulü müşrikler (i himaye etmek) den artık kat'iyyen uzakdır. (Bununla beraber) eğer (küfürden ve muaahedelere haainlik etmekden) tevbe ve rücû ederseniz bu, sizin için hayırlıdır. Eğer (yine) yüz çevirirseniz, (şunu) bilin ki, şübhesiz, siz Allâhı aaciz bırakabilecek değilsiniz. O küfredenlere (Allâhı ve peygamberi tanımayanlara) acıklı bir azâbı müjdele! ...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak muahede (sözleşme) yaptığınız müşriklerden sözleşme şartlarında size hiç bir noksanlık etmemiş ve aleyhinizde hiç kimseye yardım yapmamış olanlar müstesnâdır. Bu sadakat gösterenlere, sözleşme müddetleri bitinceye kadar ahidlerini tamamiyle yerine getirin. Çünkü Allah, haksızlıktan sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak muahede yapmış olduğunuz müşriklerden bilahare size ahidlerinde hiç bir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiç bir kimseye muzaheret etmemiş bulunanlar müstesna, bunlara müddetlerine kadar ahidlerini tamamiyle iyfa edin, her halde Allah, müttekileri sever...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Muaahede yapdığınız müşriklerden size (ahidierinin şartlarında) hiçbir şey eksiklik yapmamış, aleyhinizde (düşmanlarınızdan) hiç bir kimseye yardım etmemiş olanlar (bu hükümden) müstesnadır. O halde onların müddetleri (bitinceye) kadar ahidlerini tamamlayın. Çünkü Allah (haksızlıkdan) sakınanları sever. ...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Yalnız muahede yaptığınız müşriklerden, muahede hükümlerinde size karşı bir eksiklik yapmayan ve aleyhinizde kimseye yardım etmeyenler, müstesnadır. O halde anlaşmayı, sonuna kadar tamamlayın. Muhakkak ki Allah, müttakileri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Kendileriyle mu
âhede
yapmış olduğunuz, sonra da size karşı bir eksiklikte bulunmamış ve sizin aleyhinizde olarak bir kimseye yardım eylememiş olan müşrikler müstesna. Artık onlara müddetlerine kadar ahdlerini tamamlayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
O müşriklerin Allah katında ve Rasûlüllah yanında nasıl bir sözleşmesi olabilir? (Onlar sözleşmeyi bozarlar.) Ancak Mescîd-i Harâmda muahede yaptığınız kimseler (Damîre ve Kinâne kabileleri) vardır ki, onlar müstesnâdır. Bunlar size karşı doğru durdukça (ahidlerini bozmadıkça) siz de onlara doğru harekette bulunun. Allah, şüphesiz ki hiyânetten sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
O müşriklerin Allah yanında, Resulü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak mescidi haram yanında muahede yaptıklarınız var ki bunlar size doğru durdukça siz de onlara doğru bulunun, Allah, hıyanetten sakınanları elbette sever...
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
O müşriklerin Allah yanında, resulü yanında nasıl bir ahdi olabilir? Mescid-i haraamın yanında muaahede etdikleriniz müstesnadır. O halde bunlar size karşı (ahidlerine sadâkat hususunda) doğrulukla haraket ederlerse siz de kendilerine öylece doğrulukla muamele edin. Şübhesiz ki Allah (ahde vefâsızlıkdan) sakınanları sever. ...
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Mescid-i Haram'ın yanında muahede yaptıklarınız müstesna, müşriklerin Allah yanında ve Rasulünün yanında nasıl bir ahdi olabilir ki? Onlar, size doğru davrandıkça siz de onlara karşı doğru davranın. Muhakkak ki Allah; müttakileri sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Allah Teâlâ'nın katında ve peygamberinin katında o müşrikler için nasıl bir ahd olabilir! Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle mu
âhede
yapmış olduklarınız müstesna. İmdi onlar size karşı istikamet gösterdikçe siz de onlar için istikamette bulunun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ muttakîleri sever....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, Allâh sizden mücahede edenleri, Allâh'tan ve Rasûlünden ve iman edenlerden başkasını velî (sırdaş, dost) edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allâh yapmakta olduğunuz şeylere Habiyr'dir (nefsinizdeki Habiyr ismi mânâsı ile)....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz zannetiniz mi ki halinize bırakılıvereceksiniz de Allah içinizden mücahede edenleri ve Allahdan, Resulünden ve mü'minlerden mâada sokulacak bir locaya tutunmıyanları hiç de bilib görmiyecek? Halbuki Allâh bütün amellerinize habîrdir...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa sandınız mı ki bırakılacaksınız ve Allah Teâlâ sizden müc
âhede
de bulunanları ve Allah Teâlâ'dan ve Resûlünden ve mü'minlerden başkasını öz dost ittihaz etmeyenleri bilmeyecek? Halbuki, Allah Teâlâ bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenlerle Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı zannettiniz? Halbuki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
E cealtum sikâyetel hâcci ve ımâratel mescidil harâmi ke men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve c
âhede
fî sebilillâh(sebilillâhi), lâ yestevûne indallâh(indallâhi), vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne)....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
1.
e cealtum
: yaptınız mı, kıldınız mı
2.
sikâyete el hâcci
: hacılara su verdi (suladı)
3.
imârate el mescidi el harâmi
: Mescid-i Haram'ı mamur etti
4.<...
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
(Ey müşrikler) siz, hacıların su ihtiyacını karşılamayı ve Mescid-i Haram'ı imar etmeyi, Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden ve Allâh uğruna mücahede eden gibi mi kabul ettiniz? (Bunlar) Allâh indînde eşit olmazlar! Allâh, zâlimler topluluğuna hidâyet etmez....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
Ya siz hacı sakalığını ve Mescid-i Haram'ın imarını, Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe imân eden ve Allah Teâlâ yolunda müc
âhede
de bulunan kimse gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah Teâlâ'nın indinde müsavî olamazlar ve Allah Teâlâ zalimler olan bir kavme hidâyet etmez....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman eden, hicret eden ve Allâh yolunda mallarıyla canlarıyla mücahede edenler, derece itibarıyla Allâh indînde daha azîmdir. . . İşte bunlardır kurtuluşa erenlerin ta kendileri!...
Tövbə Suresi, 41. Ayet:
Gerek hafif ve gerek ağır silahlı olarak cihada çıkın. . . Mallarınızla, canlarınızla Allâh yolunda mücahede edin. . . Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır....
Tövbə Suresi, 41. Ayet:
Siz hafif ve ağırlıklı olarak cihada çıkınız ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarınızla ve nefislerinizle müc
âhede
de bulununuz. Bu, sizin için hayırlıdır. Eğer bilir kimseler oldunuz ise....
Tövbə Suresi, 44. Ayet:
Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve yaşanacak sonsuz sürece iman edenler, mallarıyla, canlarıyla mücahede etmekten (geri kalmamak için) senden izin istemezler. . . Allâh korunanları (Esmâ'sıyla onların hakikati olarak) Bilen'dir....
Tövbə Suresi, 44. Ayet:
Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe imân edenler, müc
âhede
de bulunmak hususunda senden izin istemezler. Allah Teâlâ muttakîleri bihakkın bilicidir....
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
Ey En Nebi! Hakikat bilgisini inkâr edenler ve münafıklar ile mücahede et ve onlara tavizsiz ol! Onların barınağı Cehennemdir! Ne kötü bir dönüş yeridir o!...
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
Ey o şanlı Peygamber kâfirlere, münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın ol, onların varacakları yer Cehennemdir ki o, ne kötü meaddır!...
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
Ey peygamber-i Zîşan! Kâfirler ile ve münafıklar ile müc
âhede
de bulun ve onların üzerine şiddetli davran ve onların varacakları yer cehennemdir. Ve ne fena bir dönülecek yer!...
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
Ey şanlı Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla mücahede et. Onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!...
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men
âhede
allâhe
: Allah'a ahd veren kimse
3.
le in
: eğer, ise
4.
âtâ-nâ
: bize ve...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allâh Rasûlünün isteğinin aksine, gitmeyip geride kalanlar, evlerinde oturmakla sevindiler; Allâh uğruna mallarıyla, canlarıyla mücahede etmek hoşlarına gitmedi ve dediler ki: "Şu sıcakta savaşa çıkmayın". . . De ki: "Cehennem nârı sıcaklık olarak çok daha şiddetlidir!" Keşke kavrayabilselerdi!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Resûlullah'a muhalefet için geri kalmış olanlar, oturmalarıyla sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla müc
âhede
de bulunmalarını kerih gördüler ve, «Şu sıcakta cihada çıkmayın,» dediler. De ki: «Cehennemin ateşi sıcaklıkça daha şiddetlidir.» Eğer iyice anlar kimseler olsalar idi....
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
"Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a iman edin ve Rasûlü ile beraber mücahede edin" diye bir sûre inzâl edildiğinde, içlerinden zengin olanlar (cihada çıkmamak için) senden izin istediler ve "bırak bizi, evlerinde oturanlarla beraber olalım" dediler....
Tövbə Suresi, 88. Ayet:
Fakat Rasûl ve beraberindeki iman etmişler, mallarıyla, canlarıyla mücahede ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır! İşte kurtuluşa erenler bunlardır....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun Resulü de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: «Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun Resulü de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.»...
Tövbə Suresi, 100. Ayet:
Muhacir (Mekke'den hicret etmişler) ve Ensardan (Medine'nin yerlileri) ilk öne geçenlerle, onlara hakikati müşahede yollu (ihsan ile) tâbi olmuşlar var ya, işte onlardan Allâh razı olmuştur. . . (Onlar da) "HÛ"dan razı olmuşlardır! Onlar için, içinde sonsuz yaşayacakları altlarından nehirler akan cennetler hazırlamıştır. . . İşte bu aziym bir kurtuluştur....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Yapıp edin. Allah sizin yapıp ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve mü'minler de. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni Bilen'e döndürüleceksiniz ve O, size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Yapıp edin. Tanrı sizin yapıp ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve inançlılar da. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni bilene döndürüleceksiniz ve O size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: «Yapıp edin. Allah sizin yapıp ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir, O'nun Resulü ve mü'minler de. Yakında gaybı da, müşahede edilebileni de Bilen'e döndürüleceksiniz ve O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.»...
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ mü'minlerden nefislerini ve mallarını, cennet muhakkak onların olması mukabilinde satın almıştır. Allah Teâlâ yolunda müc
âhede
de bulunacaklar da öldürecekler ve öldürüleceklerdir. Onların öyle cennete konulmaları, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da mezkûr, hak olan bir vaad-i ilâhîdir. Ve ahdini Allah Teâlâ'dan ziyâde ifâ edebilen kim vardır? Artık yapmış olduğunuz o alışverişten dolayı size müjdeler olsun ve işte bu, en büyük bir saadettir....
Tövbə Suresi, 112. Ayet:
Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rükû edenler (Azamet-i İlâhiyye'yi müşahede edip eğilenler), secde edenler (mutlak kulluğunu itiraf edenler), olumlu olanı emredenler, olumsuzdan yasaklayanlar ve Allâh'ın koyduğu sınırları muhafaza edenler. . . Müjdele o iman edenleri!...
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepiniz topluca O'na rücu edeceksiniz (O'na rücu; mekânsal değil boyutsal olur; hakikatinde müşahede anlamında). . . Allâh'ın, kesin uygulayacağıdır bu! Muhakkak ki O, halkı ibda eder (Esmâ'sından Mubdi' ismi anlamına göre, tüm yaratılmışları, muradı doğrultusunda topluca ve birimselliksiz yaratır; "ORİJİN BENLİK"), sonra (birimsellik boyutunda) iman edip imanın gereği fiilleri açığa çıkaranları (OLUŞMUŞ BENLİK) hak ettiklerine göre cezalandırmak (yani kendisinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşat...
Yunus Suresi, 43. Ayet:
İnanmayanlar arasında, senin peygamberlik alâmetlerini müşahede edip de seni tasdik etmeyenler de var. Sen, hakikati görmek istemeyerek kör kesilenlere, üstelik basîretleri de yoksa, hak yolu gösterebilir misin?...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Kavminden inkâra sapanların ileri gelenleri: «Biz seni de ancak kendimiz gibi bir insan olarak görüyoruz ; hem sana ancak ilk bakışta bizden en rezil ve aşağılık kimselerin uyduğunu müşahede ediyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de, faziletinizi de göremiyoruz; belki sizi yalancılar sanıyoruz» demişlerdi....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir....
Hicr Suresi, 16. Ayet:
Andolsun ki biz semâda (beyinde) burçlar meydana getirdik (beyinde hakikat müşahedesini oluşturan özel alanlar {pineal gland} oluşturduk) ve ona ibretle bakanlar için (çeşitli özelliklerle) bezedik....
Nəhl Suresi, 91. Ayet:
Bir de muahede ettiğinizde Allahın ahdini yerine getirin, ve sağlam sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın, nasıl olur ki ona Allahı kefil kılmıştınız, şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız temamen bilir...
Nəhl Suresi, 91. Ayet:
Karşılıklı muaahede yapdığınız vakit Allahın ahdini yerine getirin. Sapasağlam etdiğiniz yeminleri bozmayın. (Nasıl otur ki) üzerinize Allâhı kefil yapmışsınızdır. Şübhe yok ki Allah ne yapacağınızı bilir. ...
Nəhl Suresi, 91. Ayet:
Ve mu
âhede
yaptığınız zaman da Allah'ın ahdini yerine getiriniz ve yeminleri takviye ettikten sonra bozmayınız. Halbuki, Allah Teâlâ'yı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacağınız şeyi tamamen bilir....
Nəhl Suresi, 110. Ayet:
Sonra, muhakkak ki Rabbin, belâya maruz bırakıldıktan sonra hicret edenlerin; sonra mücahede edenlerin ve sabredenlerin (yanındadır). . . Daha sonra (da) Rabbin muhakkak ki Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Nəhl Suresi, 110. Ayet:
Bundan sonra şunu bil ki: Şüphesiz ki senin Rabbin, mihnet ve işkenceye, zulme ve baskıya uğradıktan sonra mücahede edip sabreden, ardından da hicret edenlerle beraberdir. Evet Rabbin, onların bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda bulunacaktır. Çünkü O gafurdur, rahîmdir....
İsra Suresi, 1. Ayet:
Bir gece, kulu Muhammedin Mescidi Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya, en yüce makama vuslatını gerçekleştiren, huzurunda secdesini sağlayan Allah’ı tesbih, tenzih ve takdis ederiz. Kudretimizin açık delillerinden olan o evrensel peygamberi ins-ü cinne, bütün kainata tanıtalım; kainat ve ötesinin, geçmişte olanlar ve gelecekte olacakların bir kısmını ona müşahede ettirelim diye bu miracı gerçekleştirdik.Şüphesiz Rasulü Muhammedin, kainat ve ötesinin duyduklarını ve gördükleri...
İsra Suresi, 78. Ayet:
1.
ekımı es salâte
: namazı kıl, ikame et
2.
li dulûki
: dönmesi
3.
eş şemsi
: güneş
4.
ilâ gasakı el leyli (gasaka)
<...
İsra Suresi, 78. Ayet:
Namazı güneşin zevalinden gecenin karanlığına kadar güzelce kıl, sabah namazını da. Şüphe yok ki, sabah namazı müşahede olunmuş bulunmaktadır....
Kəhf Suresi, 14. Ayet:
Onların kalplerine râbıta koyduk (şuurlarını, müşahede hâlinde devamlı kıldık)! İşte (o delikanlılar) ayağa kalktılar da şöyle dediler: "Rabbimiz (aslımız olan El Esmâ mertebesi), semâların ve arzın Rabbidir (varlıkta olan her şeyi El Esmâ'sıyla oluşturandır)! O'nun dûnunda (o kavrama denk olmayan) ilâh (varlıkta tasarruf eden) kabul edemeyiz! Andolsun, bunun aksini dillendirirsek o takdirde akıl ve mantığın alamayacağı kadar saçma bir laf etmiş oluruz. "...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah-akşam O’nun rızâsını (ve cemâlini müş
âhede
etmeyi) dileyerek, Rablerine yalvaranlarla berâber nefsini sabırlı tut; dünya hayâtının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan (o yalvaranlardan) ayırma; ve (isyanları sebebiyle) kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itâat etme!...
Məryəm Suresi, 37. Ayet:
1.
fahtelefe (fe ihtelefe)
: ayrılığa düştüler, ihtilâf ettiler
2.
el ahzâbu
: gruplar, hizipler
3.
min beyni-him
: onların arasından, kendi aralarında
4.<...
Məryəm Suresi, 37. Ayet:
Bundan sonra hizipler (gruplar) kendi aralarında ihtilâf ettiler. Büyük gün müşahede edildiği (şahit olunduğu) zaman vay o kâfirlerin haline!...
Məryəm Suresi, 58. Ayet:
İşte bunlar, Allâh'ın kendilerine in'amda bulunduğu Nebilerden, Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in (Yakup) zürriyetinden hakikate erdirdiğimiz ve (ezelden) seçtiğimiz kimselerdir. Onlara Rahman'ın varlığının delilleri okunduğu zaman (yakînî müşahede ile) secde ederler ve ağlarlar. (58. âyet secde âyetidir. )...
Taha Suresi, 39. Ayet:
' 'Onu sandığa koy, sonra kendisini denize (Nîl’e) bırak! Böylece deniz onu sâhile çıkarsın; bana da düşman, ona da düşman olan biri onu alsın!’ diye (ilhâm etmiştik). (Hem sevilesin) ve müş
âhede
m altında yetiştirilesin diye sana tarafımdan bir sevimlilik de verdim.'...
Taha Suresi, 117. Ayet:
Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ'sı...
Ənbiya Suresi, 12. Ayet:
(Evet), onlar azabımızı his (ve müşahede) etdikleri zaman hemen oralardan harıl harıl kaçıyorlardı. ...
Həcc Suresi, 40. Ayet:
Onlar ki yurtlarından haksız yere sırf: "Rabbimiz Allâh'tır" dedikleri için çıkarıldılar. . . Eğer Allâh, insanların bir kısmıyla bir diğer kısmını defetmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allâh isminin çokça zikredildiği mescitler elbette yıkılırdı. . . Allâh kendisine (tefekkür, riyâzat ve mücahede ile) yardım edene elbette yardım eder (Esmâ kuvvelerini kullandırtır). . . Muhakkak ki Allâh Kaviyy'dir, Aziyz'dir....
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Allâh için, O'nun Hak cihadı olarak, mücahede edin! O, sizi seçti ve Dinde size bir zorluk yüklemedi. . . Babanız İbrahim'in milletinin (din anlayışıdır bu). . . Daha önce de şimdi de O, sizi "Müslimler = teslim olmuşlar" diye isimlendirdi ki, O (Sistemi "OKU"yan, vahdeti açıklayan) Rasûl (Hz. Muhammed s. a. v. ) sizin üzerinize bir şahit olsun, siz de insanlar üzerine şahitler olasınız! Artık salâtı ikame edin ve zekâtınızı verin; Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a tamamıyla bağlanın! O, Mevlâ...
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi o seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahimin milletine, bundan evvel ve bunda size müsliman ismini o (Allah) taktı, ki Peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr!...
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Ve Allah yolunda bihakkın cihad ile müc
âhede
de bulununuz. O sizi intihab etti ve sizin üzerinize dinde hiçbir güçlük kılmadı. Babanız İbrahim'in milleti gibi. O bundan evvel size müslümanlar ismini vermişti ve bunda da. Tâ ki Resûl sizin üzerinize şahit olsun ve siz de nâs üzerine şahitler olasınız. Artık namazı ikame ediniz ve zekâtı veriniz ve Allah'a sığının. O sizin mevlânızdır. İşte ne güzel mevlâ, ve ne güzel yardımcı....
Möminun Suresi, 9. Ayet:
Yine onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh'a yönelişleri - müşahedeleri süreklidir)....
Möminun Suresi, 57. Ayet:
Onlar ki Rablerinin haşyetinden titreyenlerdir (hakikati müşahede sonucu)....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir....
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allâh, semâların ve arzın nurudur (NUR, ilimdir - candır - datadır; semâlar ve arzın hakikati ilimden {DATA} ibarettir)! O'nun nurunun (ilminin varlığı ve açığa çıkışı) misali şuna benzer: İçinde lamba (bilinç) bulunan bir kandil (beyin) gibidir. . . O lamba da bir sırça (şuur) kapsamındadır! O sırça (şuur) sanki inciden bir yıldız (yaradılış amacına göre işlevlenmiş Esmâ bileşimi) gibidir ki, doğu ve batıya (mekân ve zamana) ait olmayan mübarek bir ağaçtan (insanî hakikatin), yani zeytinden (TE...
Nur Suresi, 36. Ayet:
(O Nur = hakikat ilmi) Allâh'ın, yükseltilmesine ve içlerinde (şuurda) kendi isminin (işaret ettiğinin) zikredilmesine (hatırlanıp müşahedesine, Esmâ'sının elvermesiyle) izin verdiği evlerdedir (beyin - bilinç)! Sabah-akşam (âfakî ve enfüsî seyirde) oralarda (o evlerde) O'nun tespihindedirler!...
Nur Suresi, 37. Ayet:
(Onlar o) Ricaldir ki, kendilerini ne ticaret ne de (dünyevî) alışveriş Allâh'ın Zikri'nden (hakikatlerini hatırlamaktan engelleyip), salâtın ikamesinden (hakikatini yaşamaktan) ve zekâtı vermekten (kendisindekini karşılıksız paylaşmaktan) alıkoymaz! Onlar, kalplerinde (şuurlarında açığa çıkan içsellikteki hakikat) ve gözleriyle görecekleri (âfakta müşahede edilecek dışsal gerçeklik) nedeniyle, dönüşülecek süreçten korkarlar....
Nur Suresi, 43. Ayet:
Görmedin mi ki Allâh bulutları (fikirler) sürüyor, sonra aralarını birleştiriyor (onları hikmetle bütünleştirip), sonra üst üste yığıyor (sistem ve düzen)! Böylece yağmurun (rahmetin) onların aralarından çıktığını görürsün. . . Semâdan, dağlar misali bulutlardan (rahmet kaynağından) dolu (hakikat ilmi sağanağı) boşanır. . . Onu dilediği kimseye isâbet ettirir, dilediği kimseden de çevirir! Onun şimşeğinin (tecelli-i zât'ı berkî = anlık şuurda parlayan zâta dönük hakikat müşahedesi) şiddetli parı...
Nur Suresi, 44. Ayet:
Allâh geceyi ve gündüzü birbirine dönüştürüyor (müşahede, içsellikle {enfüsî} dışsallık {âfakî} arasında yer değiştirmede)! Muhakkak ki bunda basîret sahipleri için bir ibret vardır....
Furqan Suresi, 52. Ayet:
(Vazîfe yalınız senin üzerindedir). O halde kâfirlere boyun eğme de bununla (bu Kur'an ile) onlara karşı olanca savaşınla büyük bir müc
âhede
yap. ...
Furqan Suresi, 52. Ayet:
Öyle ise kâfirlere uyma ve bununla (bu Kur’ân’la) onlara karşı büyük bir cihâd ile müc
âhede
et!...
Furqan Suresi, 52. Ayet:
Artık sen kâfirlere itaat etme ve onlara karşı bununla büyük bir cihad ile müc
âhede
de bulun....
Furqan Suresi, 52. Ayet:
(Fakat evrensel uyarma görevini sana verdik) O halde sen asla kâfirlere itaat etme ve Kur’ân’a dayanarak onlarla büyük bir mücahede gerçekleştir....
Furqan Suresi, 64. Ayet:
Onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek ("yok"luklarının farkındalığıyla) ve kıyamda (varlıklarında kâim olan Kayyum'un müşahedesinde) geçirirler....
Şüəra Suresi, 202. Ayet:
(Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A. H. )...
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Firavun dedi ki: "Ey önderler. . . Sizin için benden gayrı bir tanrı bilmemekteyim! Ey Haman, tuğla ocağı yak da (tuğladan) bir kule inşa et, belki tepesine çıkar Musa'nın her şeyin üstündeki Tanrısını görürüm! Doğrusu ben Onun yalancılardan olduğunu düşünüyorum!" (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahede yerine; birimselliğine hasrederek bedenselliğine vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına, nefs-i emmâre yaşamına düşmüş...
Qəsəs Suresi, 44. Ayet:
Ve Mûsa'ya emri vahy ettiğimiz zaman sen (Tûr'un) batı tarafında değildin ve sen müşahede edenlerden de olmadın....
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Ve men c
âhede
fe innemâ yucâhidu li nefsihî, innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne)....
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
c
âhede
: cihad etti
3.
fe
: o zaman, o taktirde
4.
innemâ
: sadece
...
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Kim (Allah yolunda veya nefsi ile) mücahede ederse, kendisi için mücahede eder, (Sevabı onadır): Çünkü Allah bütün âlemlerden müstağnidir, (kullarının mücahedesine de ihtiyacı yoktur)....
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Müc
âhede
eden sırf kendi hısabına mücahede eder, çünkü Allah ganiy, âlemînden müstağnidir...
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Ve her kim müc
âhede
de bulunursa ancak kendi nefsi için müc
âhede
de bulunmuş olur. Şüphe yok ki Allah, elbette âlemlerden müstağnidir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bize itaat uğrunda mücahede edenlere, (iç ve dış düşmanlarla savaşanlara) gelince, elbette biz onlara (bize götürecek) yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyilik yapanlarla beraberdir (daima onlara yardımcıdır)....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim uğurumuzda mücahede edenlere gelince elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şübhesiz ki Allah her halde muhsinlerle beraberdir...
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim uğrumuzda müc
âhede
edenler (e gelince:) Biz onlara elbette yollarımızı gösteririz. Şübhesiz ki Allah her halde ihsan erbâbiyle beraberdir. ...
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim uğrumuzda mücahede edenleri elbette yollarımıza eriştiririz. Şüphesiz ki Allah, ihsan edenlerle beraberdir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Ve o kimseler ki Bizim uğrumuzda müc
âhede
de bulundular, elbette onları Bizim yollarımıza hidâyet ederiz ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ elbette muhsin olanlar ile beraberdir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim uğrumuzda bizim için mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah muhsinlerle beraberdir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim uğrumuzda müc
âhede
edenlere gelince; elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şüphesiz ki Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Uğrumuzda (rızamızı isteyerek zâhirî ve bâtınî düşmanlarla) müc
âhede
edenlere, biz elbette yollarımızı (bize doğru yürüyeceği ve cenâbımıza vâsıl olacağı yolları) gösteririz. Şüphesiz ki Allahû Tealâ (dünyâda) nusrât ve âhiret'te de afiv ve mağfiretle) muhsinlerle berâberdir....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Bizim yolumuzda (çalışıp, didişenler) mücahede edenleri muhakkak ki (doğru) yollarımıza iletiriz. Hak Tealâ iyi işler işleyenlerle beraberdir....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minlerden bir kısım erler vardır ki, Allah'a karşı üzerine mu
âhede
de bulundukları şeyde sâdık oldular. Artık onlardan öylesi vardır ki, nezrini ödedi ve onlardan öylesi de vardır ki, gözetiyor. Hiçbir tebdîl ile tebdîlde bulunmadılar....
Saffat Suresi, 80. Ayet:
Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak'tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız!...
Sad Suresi, 32. Ayet:
(Onları seyrederken Süleyman kendi kendine düşündü) dedi ki: "Rabbimin zikrinden (müşahedesinden) atların sevgisine yönelip meşgul oldum". . . Nihayet (atlar gidip) gözden kayboldu!...
Sad Suresi, 33. Ayet:
"Onları bana geri getirin" (dedi Süleyman). . . (Atların) bacaklarını ve boyunlarını (bu defa müşahede ile) mesh etmeye başladı....
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan (fatır), gaybı ve müşahede edilebileni bilen Tanrım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."...
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
Andolsun ki biz, sizden, mücahitler (Allâh yolunda mücahede edenler) ve sabredenler (sizce de) bilininceye kadar sizi (belâlarla) deneyeceğiz. . . Haberlerinizi duyuracağız!...
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
Sizi mutlaka imtihan edeceğiz, ta ki içinizden mücahede edenleri, sabır ve sebat gösterenleri ortaya çıkaracak ve gösterdiğiniz yararlılıkları imtihan meydanlarında örnek göstereceğiz....
Fəth Suresi, 1. Ayet:
Kesinlikle sana öyle bir fetih (görüş açıklığı) verdik ki, (o) Feth-i Mubiyn'dir (apaçık açık hakikati sistemi müşahede)!...
Fəth Suresi, 10. Ayet:
İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ
âhede
aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen)....
Fəth Suresi, 10. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yubâyiûne-ke
: sana biat ederler, tâbî olurlar
3.
innemâ
: sadece, oysa, olunca
4.
yubâyiûne allâhe
<...
Fəth Suresi, 10. Ayet:
Şüphe yok, sana bîat edenler, muhakkak ki, Allah'a bîat ederler. Allah'ın yed'i onların ellerinin üstündedir. Artık kim (ahdini) bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur ve her kim de Allah ile üzerine mu
âhede
de bulunduğu şeyi yerine getirirse ona da (Allah Teâlâ) büyük bir mükâfaat verecektir....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
MUHAMMED, Rasûlullâh'tır! O'nunla beraber bulunanlar, küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert, kendi aralarında çok merhametlidirler. . . Onları rükû eder (varlıkta her an tedbir edenin Allâh Esmâ'sı olduğunu müşahedesinin haşyeti, tâzimi içinde), secde eder (varlığın yalnızca Esmâ özelliklerinden ibaret olarak kendilerine özgü bağımsız vücutları olmadığının müşahedesiyle "yok"luklarını hisseder) ve Allâh'tan fazl (lütfu - Esmâ kuvvelerinin farkındalığı) ve RIDVAN (Hakikatinin farkındalığıyla ...
Hucurat Suresi, 15. Ayet:
Mü'minler ancak o kimselerdir ki Allaha ve Resulüne iyman ettikten sonra şübheye düşmeyip Allah yolunda mallariyle, canlariyle mücahede etmektedirler işte onlardır ki sâdıklardır...
Hucurat Suresi, 15. Ayet:
Mü'minler ancak o zâtlardır ki, Allah'a ve O'nun Peygamberine imân etmişlerdir, sonra bir şüpheye düşmemişler ve mallarıyla ve nefisleriyle Allah yolunda müc
âhede
de bulunmuşlardır. İşte sâdık olanlar da onların tâ kendileridir....
Hucurat Suresi, 15. Ayet:
Müminler ancak o kimselerdir ki Allah’ı ve resulünü tasdik eder ve sonra da hiçbir şüpheye düşmezler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücahede ederler. İşte imanına bağlı, gerçek müminler bunlardır....
Nəcm Suresi, 8. Ayet:
Sonra yaklaştı, tedelli etti (âfaktan enfüse dönüştü müşahedesi)....
Nəcm Suresi, 17. Ayet:
Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!...
Rəhman Suresi, 37. Ayet:
(Ölüm esnasında) semâ (benlik bilinci) parçalanarak yanık yağ rengi alıp, gül misali (hakikat müşahede edildiğinde)!...
Səff Suresi, 10. Ayet:
(10-11) Ey iman edenler! Sizi gayet acı bir azaptan kurtaracak, üstelik size çok kârlı bir ticaret sağlayacak bir iş bildireyim mi? Allah’a ve Elçisine inanır, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla mücahede edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır....
Səff Suresi, 11. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine iman edib mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda mücahede edersiniz. Bu sizin için çok hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Səff Suresi, 11. Ayet:
Allah ve Resulüne iyman edip mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda mücahede eylersiniz, bu sizin için çok hayırlıdır, eğer bilir iseniz...
Səff Suresi, 11. Ayet:
Allah'a ve O'nun peygamberine imân edersiniz. Ve Allah'ın yolunda mallarınız ile ve nefisleriniz ile müc
âhede
de bulunursunuz. İşte bu, sizin için çok hayırlıdır. Eğer bilir kimseler oldu iseniz....
Səff Suresi, 11. Ayet:
(10-11) Ey iman edenler! Sizi gayet acı bir azaptan kurtaracak, üstelik size çok kârlı bir ticaret sağlayacak bir iş bildireyim mi? Allah’a ve Elçisine inanır, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla mücahede edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır....
Cümə Suresi, 8. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
inne
: muhakkak
3.
el mevte
: ölüm
4.
ellezî
: o ki, ki o
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Tanrı)ya döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: «Hiç tartışmasız sizin kendisinden kaçmakta bulunduğunuz ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.»...
Təhrim Suresi, 9. Ayet:
Ey Nebi! Hakikat bilgisini inkâr edenler ve ikiyüzlüler (münafıklar) ile mücahede et ve onlara kesin davran (tavizsiz ol)! Onların barınağı cehennemdir! Ne kötü dönüş yeridir o!...
Təhrim Suresi, 9. Ayet:
Ey o Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın bulun, onların varacakları yer Cehennemdir, ona gidiş de ne fena gidiştir....
Təhrim Suresi, 9. Ayet:
Ey Peygamber! Kâfirler ile ve münafıklar ile müc
âhede
de bulun ve onlara karşı sert davran ve onların varacakları yer cehennemdir ve ne fena bir gidiştir....
Təhrim Suresi, 9. Ayet:
Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla mücahede et ve onlara sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Gidilecek yer olarak ne fena yerdir orası!...
Cin Suresi, 10. Ayet:
"Gerçek ki biz, arzda (bedende) olanlardan açığa çıkarılacak olan şerr mi; yoksa Rablerinin muradı, kendilerinde bir reşad mı (hakikati müşahedenin olgunluğu), buna vâkıf değiliz. " (Bu âyet dahi göstermektedir ki Rabbinin {Esmâ hakikatinin} kişiye ne yaşatacağı, kişinin Allâh indîndeki açığa çıkış amacı, cinler tarafından bilinmemektedir. A. H. )...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Muhakkak ki Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor. . . Seninle beraber olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir ediyor! (Allâh) onu asla değerlendiremeyeceğinizi bildi de tövbenizi kabul etti. . . Kurân'dan kolaylaşanı okuyun (idrak edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh'ın lütfundan talep eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır. Artık Ondan kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame ...
Mürsəlat Suresi, 44. Ayet:
Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak'tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız!...
Naziat Suresi, 24. Ayet:
"Ben, sizin en âlâ Rabbinizim!" dedi. (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahedesi yerine; bilincine yükleyerek bedenselliğine vermiş; bilinç varlığına tanrısallık vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına yani nefs-i emmâre yaşamına düşmüştü. Bu yüzdendir ki Musa a. s. ona hakikat bilgisini aktarmak yerine, yani Allâh'a iman yerine, Rabb-ül âlemîn'e iman noktasına çekerek uyarı yapmıştı. Yani tüm varlıkta tedbir eden Esmâ me...
Təkvir Suresi, 23. Ayet:
Andolsun ki Onu apaçık ufuk olarak müşahede etti!...
İnfitar Suresi, 16. Ayet:
Onlar her an cehennemi müşahede eder hâldedirler!...
Mutəffifin Suresi, 21. Ayet:
Onu mukarrep olanlar, müşahede eder görür....
Saffat Suresi, 105. Ayet:
"Gerçekten rüyanı doğruladın. . . Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak'tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız (yaptığının sonucunu yaşatırız). "...
Həşr Suresi, 22. Ayet:
1.
huve allâhu ellezî
: O Allah ki
2.
lâ
: yoktur
3.
ilâhe
: ilâh
4.
illâ
: den başka
Həşr Suresi, 22. Ayet:
O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur....
Həşr Suresi, 22. Ayet:
O Tanrı ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur....
Həşr Suresi, 22. Ayet:
O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
"HÛ" Allâh, tanrı yok, sadece "HÛ"! Melik'tir (efâl, oluşlar âleminde mutlak hükmü yürüyen), Kuddûs'tür (yaratılmışlığa ve kevne ait nitelenmelerden, yaratılmış kavramlardan münezzeh), Selâm'dır (yaratılmışlarda yakîn ve kurb hâlini oluşturup mâiyet sırrını açığa çıkartan), Mu'min'dir (iman açığa çıkartarak hakikatini müşahedeye yönelten), Müheymin'dir (gözetip himaye eden, muhteşem azametini seyirde yaratılmışlığı kaldıran), Aziyz'dir (karşı konulması imkânsız olarak dilediğini yapan), Cebbâr'd...
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)dir....
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)dir....
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hakim (hüküm ve hikmet sahibi) olandır....