Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani! Sen, Mü'minleri savaş düzenine sokmak için, sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ancak bilinçli olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun bedeli ailenize yedirdiğinizin ortalaması üzerinden on yoksulu yedirmek veya onları giydirmek veya bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunlara gücü yetmeyene üç gün siyam vardır. Bozduğunuz yeminlerinizin bedeli budur. Yeminlerinizi bozmayın. Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Buyruğumuz gelip tandır kaynamağa başladığı zaman, Biz dedik ki: "Her cinsten birer çift ve aleyhlerinde hüküm verilmiş olanlar hariç aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok az kimse iman etmişti....
Hud Suresi, 81. Ayet:
"Ey Lut! Biz, Rabb'inin elçileriyiz." dediler. "Onlar, sana dokunamazlar. Ailenle birlikte gecenin bir bölümünde hemen yola çık. Hanımın hariç, hiç kimse arkada kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan musibet onun da başına gelecektir. Onlara belirlenen vakit sabahtır. Sabah da yakın değil mi?"...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştu. Kadın Yusuf'un gömleğini arka tarafından yırttı. Kapıda kadının kocası ile karşılaştılar. Kadın: "Ailene kötülük yapmak isteyen kimsenin zindana atılması veya acı bir azapla cezalandırılması gerekmez mi?" dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Şu gömleğimi götürün; babamın yüzüne koyun. Görmeye başlayacaktır. Ailenizin tamamını bana getirin." dedi....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"Hemen gecenin bir bölümünde, aileni yola çıkar, arkalarından onları takip et. Sağa sola takılıp oyalanmadan, bir an önce emrolunduğunuz yere doğru gidin."...
Möminun Suresi, 101. Ayet:
Sura üfürüldüğü gün, artık ailenin, akrabanın bir yararı yoktur. Birbirlerinden soramazlar!...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
1.
ve iz
: ve o zaman ...olmuştu
2.
gadavte
: sabah erken
3.
min ehli-ke
: ailenden
4.
tubevviu
: yerleştiriyorsun...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Ve bir sabah erkenden ailenden ayrılmıştın, mü'minleri savaş için (uygun) mevzilere yerleştiriyordun. Ve Allah en iyi işiten, en iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
An o zamanı, hani insanları savaş yerlerine yerleştirmek için sabahleyin erkenden
âilen
den ayrılmıştın ve Allah duyuyordu, biliyordu bunu....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın...-Allah, hakkıyle işiten ve bilendir.-...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen sabah erkenden ailenden ayrılıp iman edenleri savaşmaları için uygun mevzilere yerleştiriyordun. Allâh Semi'dir, Aliym'dir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, sabah erkenden mü’minleri savaş mevzilerine yerleştirip savaş düzenine koymak için ailenden ayrılmıştın. Allah konuştuklarınızı işitiyor, yaptıklarınızı biliyordu....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, mü'minleri çarpışma yerlerine yerleştirmek üzere erkenden ailenin yanından ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
(Ey Rasûlüm), bir vakit erkenden Medîne’deki ailenden çıkmış, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştiriyordun. Allah, sözlerinizi işitir ve niyyetlerinizi bilir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen erkenden ailen arasından çıkıp mü'minleri savaş için uygun yerlere yerleştiriyordun ; Allah (her şeyi) işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın...-Allah, hakkıyle işiten ve bilendir.-...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, sabah erkenden ailenden ayrılarak inananları savaşta tutacakları noktalara yerleştiriyordun. Elbette ALLAH İşitir, Bilir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit erkenden, müminleri savaş için elverişli mevkilere yerleştirmek üzere, ailenden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendi....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, inançlıları savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için ehlinden (ailenden) erkenden ayrılmıştın. Tanrı işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, mü'minleri muhaarebeye elverişli yerlerde ta'biye etmek üzere erkenden ailenden (Medîneden) ayrılmışdın, Allah hakkıyle işidendi, (her şey'i) kemâliyle bilendi. ...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Hani, mü’minleri (Uhud’da) savaş için mevzi'lere yerleştirmek üzere
âilen
den erkenden ayrılmıştın. Allah ise, Semî' (neler söylediğinizi işiten)dir, Alîm (ne düşündüğünüzü bilen)dir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit, ey Resulüm, sen ailenden sabah erken ayrılmış, müminlere savaş mevzileri hazırlamak için yola çıkmıştın. Allah, semî ve alîmdir (hakkıyla işitir ve bilir)....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, erkenden
âilen
den ayrılmıştın, (Uhud'da) mü'minleri savaş üslerine yerleştiriyordun. Allâh da işitendi, bilendi....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir sabah erkenden ailenden ayrılmış, mü'minleri savaş mevzilerine yerleştirmek için yola çıkmıştın. Allah ise herşeyi işitiyor, herşeyi biliyordu....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani, sen ailenden erkenden ayrılmıştın da müminleri savaş için tutulması gereken noktalara yerleştiriyordun. Allah her şeyi çok iyi duyar, çok iyi bilir....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederl...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Boş yere yemin etmenizden dolayı sorumlu tutmaz sizi Allah, fakat yürekten ve kasten ettiğiniz yeminler yüzünden sorumlu tutar. Yemin kefâreti,
âilen
ize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecede olanıyla on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da bir kul azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemininizi bozarsanız budur kefâreti. Koruyun yeminlerinizi. Allah, şükredenlerden olursunuz diye âyetlerini işte böyle açıklar size....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin. . . Değerlendirirsiniz diye, Allâh işaretlerini sizin iç...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, gelişigüzel, kasıtsız yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, cezalandırmaz. Fakat kasıtlı, bile bile yaptığınız yeminlerden sizi sorguya çeker, cezalandırır. Bozulan yeminlerin keffareti, cezası, ailenize yedirdiğinizin günlük ortalamasıyla çevresi, çaresi olmayan on yoksulu doyurmak, yahut on yoksulu giydirmek, yahut bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayan, bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalıdır. İşte ettiğiniz yemi...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyl...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, sehven ve kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz. Fakat bile bile yaptığınız yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak, yahut giydirmek, yahut bir köle azâd etmektir. Bunlara gücü yetmiyen üç gün (arka arkaya) oruç tutar. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffâreti budur. Bununla beraber yeminlerinizi bozmaktan sakının. Allah âyetlerini size böyle açıklıyor ki, şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size rasgele yeminlerinizden dolayi degil, bile bile ettiginiz yeminlerden oturu hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiginizin ortalamasindan on duskunu yedirmek yahut giydirmek ya da bir kole azad etmektir. Bulamayan uc gun oruc tutmalidir; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiginizde yeminlerinizi tutun. Sukredesiniz diye Allah size boylece ayetlerini acikliyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize genellikle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size ağız alışkanlığı ile yaptığınız yeminlerden dolayı değil, bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın cezası, kefareti ya ailenize yedirdiğiniz yemeğin ortalaması üzerinden on yoksulu doyurmak ya yine on yoksulu giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bunların hiçbirini bulamayan (yapamayan) kimse, üç gün oruç tutar. İşte bozduğunuz yeminlerin cezası, kefareti budur. Yeminlerinizi tutun Allah, şükredesiniz diye, size ayetlerini böyle açık açık anlatı...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Tanrı sizi yeminlerinizdeki 'rasgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ehlinize (ailenize) yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır). Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Tanrı size ayetlerini böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, sizi yemînlerinizdeki lâğvden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalblerinizin azmetdiği yeminler yüzünden muâhaze eder. Bunun da keffâreti ailenize yedirmekde olduğunuzun orta (derece) sinden on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir kul azad etmekdir. Fakat kim (bunları) bulamaz (bulmıya muktedir olamaz) sa üç gün oruç (tutması lâzımdır), İşte bu andetdiğiniz vakit yeminlerinizin keffâretidir. Yeminlerinizi muhaafaza edin. Allah âyetlerini size böylece açıklıyor. Tâki şükredesiniz. ...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki ka sıdsız hatâ(larınız) ile mes’ûl tutmaz; fakat (bi le rek)yap tığınız yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Artık bunun keffâreti, (tercihinize göre)ya
âilen
ize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu (bir gün sabah ve akşam) doyurmak ve ya on la rı (baştan ayağa) giydirmek veya bir köle âzâd etmektir.Bununla berâber kim (bunları) bulamazsa (vermeye güç yeti remezse) artık (keffâret olarak ona) üç gün oruç (tutma borcu) vardır.Yemîn ettiğiniz zaman; (bozduğunuz)...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Onun keffareti; ailenize yedirmekte olduğunuzun ortalamasından, on düşkünü yedirmek, yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim de bunları bulamazsa; üç gün oruçtur. İşte bu, yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredersiniz diye Allah ayetlerini size işte böyle açıklar....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır. Her ne zaman yemin eder (ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır. Öyleyse...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah Teâlâ sizleri yeminlerinizdeki lağv sebebiyle muahaze etmez. Velâkin sizi (bile bile) aktettiğiniz yeminler ile muahaze eder. Bunun keffareti ise ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak, veyahut giydirmek, yahut bir köle azad etmektir. Fakat kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutar. İşte bu, yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffaretidir. Maahaza yeminlerinizi muhafaza ediniz. İşte Allah Teâlâ âyetlerini sizin için böylece beyan ediyor, tâ ki şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi boş yere yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz, fakat sizi bile bile ettiğiniz yeminlerinizden dolayı sorumlu tutar. Bozulan yeminin kefâreti,
âilen
ize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedirmek, veya onları giydirmek, yahut bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan kimseye üç gün oruç gerekir. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte böylece Allah âyetlerini açıklıyor, umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, sizi bilinçsiz olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çekmez. Bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çeker. Yemininizi bozma karşılığı, kendi ailenize yedirdiğinizden on yoksulu doyurmaktır. Veya giydirmek ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutması gerekir. Bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah, ayetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi, yeminlerinizdeki lağv(kasıtsız olarak yaptığınız yeminler)den ötürü sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bu(geleceğe bağlı yemini bozma)nın keffâreti:
âilen
ize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedir(ip doyur)mak, yahut onları giydirmek, ya da bir boyun(köley)i hürriyete kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kimse, üç gün oruç tutsun. İşte yemin ettiğiniz zaman, yeminleriniz(i bozman)ın keffâreti budur. yeminlerinizi koruyun. Allâh, âyetler...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağlandığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkân) Bulamıyan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böy...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan sorumlu tutmaz; fakat bilerek edip de sorumluluğu altına girdiğiniz yeminlerin hesabını sizden sorar. Böyle bir yemini bozmanın kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. İşte bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinize sahip çıkın. Şükretmeniz için Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydimek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükr...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: 'Ana babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aileniz, kazandığınız paralar, bozuk gitmesinden korktuğunuz iş ve hoşlandığınız evler ALLAH ve elçisinden ve O'nun yolunda çaba göstermekten daha sevgili ise, ALLAH emrini getirinceye kadar bekleyiniz.' ALLAH yoldan çıkmış toplumları doğruya iletmez....
Hud Suresi, 40. Ayet:
1.
hattâ
: olunca, o zaman
2.
izâ câe
: geldiği zaman, gelince
3.
emru-nâ
: emrimiz
4.
ve fâret tennûru
: ve tennu...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Ve emrimiz gelince, tennur kaynadı. “O zaman herşeyden, iki unsurdan oluşan (bir dişi ve bir erkek) bir çifti ve haklarında söz geçmiş olanlar (boğulacakların sözü: âyet-37) hariç, aileni ve âmenû olanları onun içine yükle.” dedik. Az kişiden başkası, onunla beraber âmenû olmadı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki
âilen
ile iman edenleri ona yükle.” Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonucu emrimiz gelip tandırın altından su kaynamaya başlayınca her mahlûktan birer çifti ve helâki taktîr edilenden başka
âilen
den olanları ve inananları gemiye yükle dedik; zâten maiyetinde bulunan inanmış kişiler de pek azdı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: "(Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile -(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet hükmümüz geldiğinde ve sular kaynaklardan fışkırıp taştığında dedik ki: "Ona, her cinsten bir çift ile daha önce aleyhlerine hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve tüm iman etmiş olanları yükle". . . Zaten Onunla beraber iman eden çok azdı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet gemilerin yapımı bitirilip, planımızın icra vakti geldiğinde, bütün kaynaklardan fışkıran sularla, yeryüzünde sular yükselirken, tan yeri ağardığı sırada; buhar kazanları çalıştırılıp istim yükselmeye başlayınca, biz Nûh’a: 'Canlıların her birinden erkekli dişili birer çift ile, aleyhinde hüküm verilenlerin dışında aileni ve iman edenleri gemiye al, yükle' dedik. Zaten onunla beraber kavminden pek azı iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda emrimiz gelip tennur kaynamaya başlayınca (Nuh'a) dedik ki: «Her (hayvanın) dişi ve erkeğinden ikişer taneyi ve aleyhinde (ilâhi) hüküm geçmiş olanlar dışında aileni ve imân edenleri gemiye yüklet (bindir)!» Ne var ki, beraberinde imân edenler pek az kimseler idi....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: «(Canlı çeşitlerinin) her birinden birer çift ile -(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de tennür (geminin kazanı) kaynayınca Nuh'a: «Her birinden ikişer çift alıp aleyhinde hüküm geçmiş olanların dışında aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» dedik. Zaten onunla birlikte pek azı dışında kimse iman etmemişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; «Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle». Zaten beraberinde iman edenler çok az idi....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda buyruğumuz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında ehlini (aileni) ve inananları ona bindir." Zaten onunla birlikte çok azından başkası inanmamıştı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelib de fırın kaynadığı zaman (Nuha) dedik ki: «Her birinden (her bir neviden erkek ve dişi) ikişer çift ile — aleyhinde söz geçmiş (helakleri takdîr edilmiş) olanlar müstesna — aileni ve îman edenleri içine yükle». Zâten onun maiyyetindeki az kimselerden başkası da îman etmemişdi. ...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihâyet emrimiz gelip de fırın kaynadığı (iş kızışıp, sular kabarmak üzere olduğu) zaman, (Nûh’a) buyurduk ki: '(Canlıların) her birinden (erkek ve dişi olmak üzere) ikişer eş ile (sana îmân etmediklerinden, boğulacaklarına dâir) aleyhinde söz geçmiş olanlar (bir oğlun ile diğer zevcen) dışında
âilen
i ve îmân edenleri ona (gemiye)yükle!' Zâten onunla berâber ancak pek az kimse îmân etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
(Bu böylece devam etti) ta ki, hükmümüz vaki olup da yeryüzünde sular taşkınlar halinde kaynayıp coşuncaya kadar. (Nuh'a): "Her cins (hayvandan) birer çift ve haklarında hüküm verilmiş olanları değil, yalnız aileni ve imana erişenleri gemiye bindir!" dedik, çünkü o'nun inancını paylaşanlar zaten küçük bir topluluktu....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de fırın kaynadığı zaman, Nuh'a dedik ki: “Her cinsten ikişer çift ile, aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında,
âilen
i ve iman edenleri gemiye yükle!” Zaten pek az kimse onunla beraber iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda emrimiz gelip, yerden sular kaynamağa başlayınca: -Her şeyden ikişer çift aleyhlerinde hüküm verilmiş olan dışında aileni ve iman edenleri ona bindir, dedik. Zaten onun yanında iman etmiş olan kimseler çok azdı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de tennur kaynadığı zaman Nuh’a dedik ki:"Her hayvan türünden erkekli dişili ikişer eş ile haklarında helâk hükmü verilmiş olanları hariç olmak üzere, aileni bir de iman edenleri gemiye al!" Zaten beraberinde iman eden pek az insan vardı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihâyet emrimiz gelip de tandır kaynayınca (iş ciddileşip sular kaynamağa başlayınca, Nûh'a) dedik ki: "Her şeyden ikişer çifti ve aleyhlerinde hüküm verdiklerimiz hâric olmak üzere
âilen
i ve inananları gemiye yükle!" Zaten onunla beraber inanan pek azdı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: «Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle.» Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz geldi, sular kaynamaya başladı. Ve Nuh'a dedik ki: 'Hepsinden birer çift ile hakkında azap hükmü verilmiş olanlar dışında aileni ve iman edenleri gemiye al.' Zaten onunla beraber iman eden pek az kişi vardı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti....
Hud Suresi, 46. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ nûhu
: ey Nuh
3.
inne-hu
: muhakkak ki o
4.
leyse
: değildir
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir ilmin (bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.”...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah, “Ey Nûh! O, asla senin
âilen
den değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: Yâ Nûh, o, kesin olarak senin
âilen
den değil, çünkü o, kötü bir iş işledi. Artık bilmediğin şeyi isteme benden şüphe yok ki bilgisizlerden olmaman için öğüt vermedeyim sana....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Buyurdu ki: "Ey Nuh! Muhakkak ki o senin ailenden değildir! Muhakkak ki o (hükmüme karşı oğlun konusunda ısrarlı olman) imanın gereği olmayan bir fiildir! Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme! Muhakkak ki Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim. "...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: 'Ey Nuh, oğlun ailenden, iman edenlerden, kurtarılacaklardan değildi. İtirazın yerinde olmadığı gibi, doğru bir davranış da değil. O, sâlih amel işleyen biri de değil. O halde, hakkında bilgin olmayan bir konuda benden bir şey isteme. Ben sana, bilgiden muhakemeden uzak, tutarsız davranan cahillerden olmamanı tavsiye ediyorum, seni uyarıyorum.' dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allah): 'Ey Nuh! O, senin ailenden değildir. O iyi olmayan bir iş üzereydi. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Sana bilgisizlerden olmamanı öğütlerim' dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah şöyle buyurdu: “-Ey Nûh! O, senin ailenden değildir. Çünkü o, sâlih olmıyan bir amel sahibidir (kâfirdir). O halde bilmediğin bir şeyi benden isteme. Seni, cahillerden olmaktan menederim.”...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: «Ey Nuh! O senin ailenden sayilmaz; cunku kotu bir is islemistir; oyleyse bilmedigin seyi Benden isteme. Iste sana ogut, bilgisizlerden olma» dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah Ona : «Ey Nûh ! Şüphesiz ki, o senin ailenden değildir; çünkü onun (yaptığı) cidden sâlih (İyi-yararlı) bir âmel değildi. Artık (içyüzünü) bilmediğin bir şeyi benden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye gerçekten sana öğüt veriyorum» buyurdu....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: 'Ey Nuh! O senin ailenden sayılmaz; çünkü kötü bir iş işlemiştir; öyleyse bilmediğin şeyi Benden isteme. İşte sana öğüt, bilgisizlerden olma' dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: 'Ey Nuh, o senin ailenden olamaz. Bilmediğin bir konuda benden istekte bulunman erdemli bir tavır değildir. Cahillerden olmamanı sana öğütlerim.'...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: «Ey Nuh, O, asla senin ailenden değildir. O, doğru olmayan bir iştir. O halde bilmediğin birşeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden olmaktan men ederim.» buyurdu....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: «Ey Nuh! O kesinlikle senin ehlin (
âilen
)'den değildir. Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım.»...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah dedi ki; «Ey Nuh, o oğlun senin ailenden değildi. Çünkü o kötü işler yaptı. İçyüzünü bilmediğin bir şeyi yapmamı benden isteme. Sana cahillerden olmamanı öğütlerim.»...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ehlinden (ailenden) değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."...
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allah da şöyle) buyurdu: «Ey Nuh, o kat'iyyen senin ailenden değildir. Çünkü o (nun işlediği) Saalih olmayan (kötü) bir işdir. O halde bilgin olmadığı bir şey'i benden isteme. Seni bilmezlerden olmakdan bihakkın men ederim». ...
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allah) buyurdu ki: 'Ey Nûh! Şübhesiz o, senin
âilen
den değildir! Çünki o(nun yaptığı), sâlih olmayan bir ameldir. Öyleyse hakkında bilgi sâhibi olmadığın bir şeyi benden isteme! Muhakkak ki ben seni câhillerden olmaktan sakındırırım!'...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Buyurdu ki: Ey Nuh; o senin ailenden değildir. Çünkü kötü bir iş işlemiştir. Öyleyse bilmediğin şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaman için sana öğüt veriyorum....
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allah:) "Ey Nuh!" dedi, "O senin ailenden sayılmazdı; çünkü iyi ve doğru olmayan bir şey yaptı o. Ayrıca hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şey isteme Benden: böylece, sana cahillerden olmamanı öğütlüyorum"....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: “Ey Nuh! O senin
âilen
den değildir. Çünkü o sâlih olmayan (kötü) bir iş işlemişti. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi bizden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum. ” buyurdu....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: -Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildi, çünkü doğru olmayanı yaptı. Öyleyse, bilmediğin şeyi benden isteme. Cahillerden olma diye sana öğüt veriyorum, dedi...
Hud Suresi, 46. Ayet:
"Ey Nuh!" buyurdu Allah, "O senin ailenden değil. Çünkü o, dürüst iş yapan, temiz bir insan değildi. O halde, hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme. Cahilce bir davranışta bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum."...
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Rabbi): "Ey Nûh, dedi, o senin
âilen
den değildir. O, yaramaz iş yaptı. Bilmediğin bir şeyi benden isteme. Sana câhillerden olmamanı öğütlerim!"...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: «Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır) . Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.»...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah buyurdu ki: 'Ey Nuh, o senin ailenden değildir. O kötü bir iş yaptı. Bilmediğin şeyi Benden isteme. Cahillik etmeyesin diye Ben sana öğüt veriyorum.'...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım."...
Hud Suresi, 81. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ya lûtu
: ey Lut
3.
in-nâ
: muhakkak ki biz
4.
rusulu
: resûller, elçiler
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Resûller şöyle) dediler: “Ey Lut! Muhakkak ki biz, senin Rabbinin resûlleriyiz (elçileriyiz). Onlar sana asla ulaşamazlar. Hemen gecenin bir kısmında hanımın hariç, ailen ile gece çık, yürü. Sizin içinizden biriniz (hiç kimse) geri dönmesin (dönüp bakmasın). Çünkü; onlara isabet eden şey, ona da isabet edecek. Muhakkak ki onlara vaadedilen vakit, sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil mi?”...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!”...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Melekler, ey Lût dediler, şüphe yok ki biz, Rabbinin elçileriyiz, onlar, sana kesin olarak ilişemezler; sen gece karanlığı basınca
âilen
e mensup olanlarla yola düş, hiçbiriniz, ardına bakmasın, ancak karını berâber götürme, çünkü o da onların uğrayacağı azâba uğrayacak. Şüphe yok ki uğrayacakları azâbın mukadder zamanı, sabah çağıdır; sabah da yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Melekler) dediler ki: "Ey Lût! Doğrusu biz senin Rabbinin Rasûlleriyiz. . . Sana asla ulaşamazlar! Ailenle gecenin ilerleyen saatinde yola çık. . . Karın hariç sizden hiçbiri geri kalmasın! Çünkü onlara isâbet eden, ona da isâbet edecek. . . Onlara tanınan süre sabaha kadardır. Sabah yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Elçiler, melekler: 'Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında karın hariç, ailenle, iman edenlerle yola çıkıp yürü.Sizden hiçbiri geride kalanlarla ilgilenerek geri kalmasın, gözü geride olmasın. Çünkü onlara gelecek olan azap şüphesiz karına da isabet edecektir. Helâk zamanları bu sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?' dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçiler) dediler ki: 'Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyecekler. Gecenin bir vaktinde ailenle birlikte yürü ve sizden kimse geriye dönüp bakmasın. Ancak hanımın hariç. Onların başına gelen onun başına da gelecektir. Onlara vaadedilen (azabın) gelme vakti sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?'...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık). Sakın, hiç biriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
«Ey Lut! Biz Rabbinin ecileriyiz, onlar sana ilisemiyecekler; geceleyin birara, ailenle beraber yola cik; karinin disinda kimse geri kalmasin. Dogrusu onlarin basina gelen onun basina da gelecektir. Vadeleri gun dogana kadardir. Gun dogmasi yakin degil mi?» dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
(O elçi melekler): «Ey Lût,» dediler, «şüphesiz ki biz, Rabbinin elçileriyiz ; onlar sana, mümkün değil el uzatamazlar. Gecenin bir bölümünde ailenle birlikte yola çık, hiç biriniz arkasına dönüp bakmasın. Ancak eşin değil; çünkü kavmine dokunacak olan (azâb) ona da dokunacak. Şüphesiz ki onlara va'dolunan vakit sabahtır ; sabah vakti yakın değil midir?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
'Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana ilişemiyecekler; geceleyin bir ara, ailenle beraber yola çık; karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelen onun başına da gelecektir. Vadeleri gün doğana kadardır. Gün doğması yakın değil mi?' dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Melekler) 'Ey Lut,' dediler, 'Biz, Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana dokunamazlar. Aileni gecenin bir anında yürüyüşe çıkart, sizden hiç kimse geriye bakmasın; fakat senin karın istisna. Ötekilerin başına gelecek olanlar onun da başına gelecektir. Onların belirlenmiş zamanı sabahtır. Sabah yakın değil mi?'...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Elçiler: «Ey Lut, emin ol, biz Rabbinin elçileriyiz; onlar sana ihtimali yok el uzatamazlar, sen hemen ailenle gecenin bir bölümünde yola çık. İçinizden hiçbir kimse geri kalmasın, ancak karın hariç; çünkü onlara gelen felaket ona da gelecektir. Haberin olsun, onlara va'dedilen zaman sabahtır, sabah yakın değil mi?» dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
Melekler dediler: «Ey Lut! Şundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler. Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git. İçinizden hiç kimse geri kalmasın, eşin başka. Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir. Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir. Zaten sabah yakın değil mi?»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Konukları dediler ki; «Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz; onlar sana ilişemeyecekler. Geceleyin bir ara aileni yanına alarak yola çık, hiçbiriniz geride kalmasın. Yalnız eşini yanına alma. Çünkü soydaşlarının başına ne gelecekse onun da başına gelecektir. Vadeleri tanyeri ağarınca dolacaktır. Tanyerinin ağarması yakın değil mi?»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut biz rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ehlinle (ailenle) birlikte yürü (yola çık). Sakın, hiç biriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçi melekler): «Yâ Lût, emîn ol, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kat'iyyen dokunamazlar. Sen hemen gecenin bir kısmında ailenle yürü (yola çık). İçinizden hiç biri geri kalmasın. Yalınız karın müstesna. Çünkü onlara (kavmine) isaabet edecek (azâb) hiç şübhesiz ona da çarpacakdır. Onlara va'd olunan (helak) zamanı sabah vaktidir. Sabah vaktı da yakın değil mi?» dediler. ...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Melekler) dediler ki: 'Ey Lût! Şübhesiz ki biz, Rabbinin elçileriyiz; (onlar) sana aslâ dokunamazlar; artık gecenin bir kısmında,
âilen
i yola çıkar ve içinizden hiçkimse geri dönüp bakmasın! Karın müstesnâ! Çünki onlara gelen (azab) ona da isâbet edicidir. Muhakkak ki onlara va'd olunan azab zamânı, sabah vaktidir. Sabah (zâten) yakın değil mi?'...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Dediler ki: Ey Lut; biz Rabbının elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyecekler. Bir ara geceleyin ailenle birlikte yola çık. Karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan, onun da başına gelecektir. Onların başına gelecek sabahleyindir. Daha sabah yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Bunun üzerine melekler:) "Ey Lut, bak, biz senin Rabbinin elçileriyiz! (Korkma,) (düşmanların) sana asla ilişemeyecekler! Artık, ailenle beraber gecenin bir vaktinde yola çık; aranızdan kimse arkasına bakmasın, karının dışında (ailenden kimse arkada kalmasın): çünkü, bil ki, onların başına gelecek olan onun da başına gelecek. Onlar için belirlenmiş vakit tam da (bu) sabah; eh, sabah da zaten yaklaşmadı mı?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Dediler ki: «Ey Lût! Şüphe yok ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana elbette kavuşamayacaklardır. Artık sen
âilen
ile gecenin bir kısmında yürü ve sizden hiçbir kimse geri kalmasın, zevcen ise müstesna. Şüphesiz ki onlara isabet edecek şey, ona da isabet edicidir. Muhakkak ki onların vaadedilen zamanları, sabah vaktidir, sabah vakti ise yakın değil midir?»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Melekler: “Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana aslâ dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında
âilen
le beraber yola çık. Karından başka hiç kimse geri kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan zaman, gün doğana kadardır. Sabah yakın değil mi?” dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
-Ey Lût, Biz, Rabbinin elçileriyiz. Onlar, sana dokunamayacaklar, karanlık basınca ailenle beraber yola çık, karın dışında kimse geri kalmasın. Onların başına gelen, onun da başına gelecektir. Onlara vaat edilen sabahtır. Sabah da yakın değil mi?! dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
Melekler: "Lût! dediler, Biz Allah’ın elçileri seninleyiz, hiç merak etme, onlar size hiçbir kötülük yapamayacaklardır. Haydi öyleyse, gecenin bir vaktinde ailenle yola çık, yürü! Beraberindekilerin hiç biri geri dönüp bakmasın, yalnız eşin bunun dışındadır. Zira ötekilere ulaşan hangi rüsvaylık varsa, ona da gelecektir. Onların helâk olma zamanı sabah vaktidir. Sahi! Sabah da pek yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Melekler) dediler ki: "Ey Lût, biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Gecenin bir kısmında
âilen
i yürüt; içinizden karından başka hiç kimse geri dönüp bakmasın. Çünkü ötekilerine erişen (azâb) ona da erişecektir. Başlarına gelecek azâb zamanı, sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçiler) Dediler ki: «Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık) . Sakın, hiç biriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Konuklar dediler ki: 'Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana el uzatamazlar. Gecenin bir vaktinde ailenle birlikte yola çık. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Ancak karın müstesna; kavminin başına gelen onun da başına gelecektir. Onların vadesi sabah vaktidir. Sabah ise yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Melekler dediler: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?"...
Hud Suresi, 91. Ayet:
(Fakat soydaşları o'na:) "Ey Şuayb! Söylediklerinden pek bir şey anlamıyoruz" dediler, "ayrıca aramızda ne kadar zayıf olduğunun da açıkça farkındayız; eğer ailen olmasaydı seni mutlaka öldüresiye taşlardık! Öyle ya, bizim üstümüzde bir gücün, bir nüfuzun yok ki!"...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
1.
ve istebekâ
: ve koştular
2.
el bâbe
: kapı
3.
ve kaddet
(kadde)
(kadde (kalın d ile yazılırsa))
(kudde)
: ve yırttı
: (boyuna yırttı)
: (enine yırttı)
: (yırtıldı)
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Ve ikisi de kapıya koştular. (Kadın) onun gömleğini arkadan (çekerek) yırttı. Ve kapının yanında onun (kadının) efendisi ile karşılaştılar. Ve (kadın) şöyle dedi: "Senin ehline (ailene) kötülük yapmak isteyen kimsenin cezası zindana atılmak veya acı (bir) azaptan başka nedir?”...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.”...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın asılıp Yûsuf’un gömleğini arkadan yırtmıştı. Kapıda kadının kocasıyla karşı karşıya geldiler. Kadın: 'Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, kesinlikle zindana atılmak ve can yakıcı, inletici müthiş bir işkencedir' dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru koşuştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. Tam kapının yanında kadının beyiyle karşılaştılar. Kadın: 'Ailene kötülük etmek isteyenin cezası zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka ne olabilir?' dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: "Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?"...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Ikisi de kapiya kostu, kadin arkadan Yusuf'un gomlegini yirtti; kapinin onunde kocasina rastladilar. Kadin kocasina «Ailene fenalik etmek isteyen bir kimsenin cezasi ya hapis ya da can yakici bir azap olmalidir» dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
(O sebeple ikisi birden) kapıya doğru koştular; kadın onun gömleğini arkadan yırttı, derken kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın, «senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası ya zindandır, ya da elem verici bir azâb» dedi. (Ve Yûsuf'u mütecaviz olarak tanıtmaya çalıştı)....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya koştu, kadın arkadan Yusuf'un gömleğini yırttı; kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın kocasına 'Ailene fenalık etmek isteyen bir kimsenin cezası ya hapis ya da can yakıcı bir azab olmalıdır' dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Derken, ikisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. (Tam bu sırada) kapıda kadının kocasıyla karşılaştılar! Kadın hemen "Senin ailene kötü maksatla yaklaşanın cezası, zindana atılmaktan veya gayet acı bir azaptan başka ne olabilir?" dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yûsuf'un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının bey'ine rastladılar. Kadın: "Senin
âilen
e kötülük yapmak isteyenin cezâsı nedir? Zindana kapatılmak veya acı bir biçimde işkence edilmek değil midir?" dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: «Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acıklı bir azabtan başka cezası ne olabilir?»...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: "Ehline (ailene) kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?"...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Nihâyet (Yûsuf önde, ikisi de) kapıya doğru koşuştular; (kadın) onun gömleğini arkadan yırttı ve (derken) kapının yanında (kadının) beyi ile karşılaştılar. (Kadın hemen:)'Senin
âilen
e kötülük etmek isteyenin cezâsı, zindana atılmaktan veya elemli bir azabdan başka ne olabilir?' dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya koştular. Kadın, onun gömleğini arkasından boylu boyunca yırttı. Kapının yanında efendisine rast geldi. Kadın dedi ki: Ailene kötülük etmek isteyenin cezası; zindana atılmaktan veya acıklı bir azabdan başka ne olabilir?...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Ve kapıya koşuverdiler ve kadın O'nun gömleğini arka tarafından çekip parçaladı. Ve kadının efendisine kapının yanında rastladılar. Dedi ki: «Senin ailene kötülük dileyen bir kimsenin cezası, zindana atılmasından veya acıklı bir azabtan başka nedir?»...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın Yusuf'un gömleğini arkadan boylu boyuna yırttı. Kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın: “Senin
âilen
e kötülük yapmak isteyenin cezâsı, zindana atılmaktan ya da acıklı bir şekilde işkence edilmekten başka bir şey midir?” dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Derken, ikisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. (Tam bu sırada) kapıda kadının kocasıyla karşılaştılar! Kadın hemen "Senin ailene kötü maksatla yaklaşanın cezası, zindana atılmaktan veya gayet acı bir azaptan başka ne olabilir?" dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yûsuf'un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının bey'ine rastladılar. Kadın: "Senin
âilen
e kötülük yapmak isteyenin cezâsı nedir? Zindana kapatılmak veya acı bir biçimde işkence edilmek değil midir?" dedi....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: «Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acıklı bir azabtan başka cezası ne olabilir?»...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Sonra kapıya koşuştular. Bu arada kadın onun gömleğini arkasından yırttı. Kapı önünde kadının kocasıyla karşılaştılar. Kadın dedi ki: 'Senin ailene kötülük yapmak isteyen birisinin hapisten veya acı bir azaptan başka bir cezası var mı?'...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi birden kapıya koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının beyi ile yüzyüze geldiler. Kadın seslendi: "Senin ailene kötülük düşünenin cezası nedir; hapsedilmek mi, acıklı bir işkence mi?"...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
1.
yezhebû
(izhebû)
: götürün
: (gidin)
2.
bikamîsî
: benim gömleğimi
3.
hâzâ
: bu
4.
fe
: o zaman
Yusif Suresi, 93. Ayet:
“Bu gömleğimi götürün, sonra da onu babamın yüzüne sürün. Görme hassası (geri) gelir. Ve ailenizin hepsini bana getirin.”...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şu gömleğimi alın da götürün, babamın gözlerine sürün, iyileşir, görmeye başlar. Bütün
âilen
izle gelin buraya....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Şu gömleğim ile (babamıza) gidin. . . Onu (gömleğimi), babamın önüne koyun, gerçeği görür. . . Tüm ailenizi toplayıp bana getirin!"...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Benim şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun, gözü açılır, görür. Bütün ailenizi buraya, bana getirin.' dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şu gömleğimi götürüp babamın yüzüne koyun, görmeye başlayacaktır. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin.'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(Sonra babasının durumunu sorup fazla ağlamaktan gözlerinin görmez halde olduğunu öğrenince şöyle dedi:) “ Şimdi siz, benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın; gözü görür hale gelir. Bütün ailenizle toplanıp da bana gelin.”...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Bu gömleğimi götürün ve onu babamın yüzüne atın; gözü açılsın. Tüm ailenizle birlikte bana gelin.'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi siz benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi şu benim gömleğimi götürüp yüzüne sürün de gözleri açılsın. Sonra bütün ailenizle birlikte bana geliniz....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Bu gömleğimle gidin de babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ehlinizi (ailenizi) de bana getirin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun. İyice görür (bir hale) gelir. Bütün ailenizi de bana getirin». ...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Benim bu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (tâ gözleri) görür hâle gelsin. Ve bütün
âilen
izle birlikte bana gelin!'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi siz, şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, görmeye başlar. Bütün ailenizi de bana getirin....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(Şimdi artık) gidin ve bu benim gömleğimi de yanınıza alın; onu babamın yüzüne sürün; (o zaman) yeniden ışığa kavuşacaktır. Ve sonra hepiniz ailenizle birlikte bana gelin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne sürün. Görücü bir hale gelir. Ve bütün ailenizle beraber bana geliniz.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
“Şu benim gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görecek duruma gelir ve bütün
âilen
izle birlikte bana gelin. ”...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; tüm ailenizle bana gelin, dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Şimdi benim şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun da gözü açılsın. Ve bütün
âilen
izle birlikte bana gelin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün de gözü açılsın. Sonra bütün ailenizle beraber gelin.'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Şu gömleğimi götürün, babamın yüzü üstüne koyun ki, gözü görür hale gelsin. Ve sonra da bütün ailenizle toplanıp bana gelin."...
Hicr Suresi, 63. Ayet:
(63-65) «Biz sana sadece suphe edip durduklari azabi getirdik. Sana gercekle geldik. suphesiz biz dogru soyleyenleriz. Artik, geceleyin bir ara, aileni yola cikar, sen de arkalarindan git; hic biriniz arkaya bakmasin; emrolundugunuz yere dogru yuruyun» dediler....
Hicr Suresi, 63. Ayet:
(63-65) 'Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün' dediler....
Hicr Suresi, 63. Ayet:
(63-65) "Yok" dediler, "Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz. Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin."...
Hicr Suresi, 64. Ayet:
(63-65) «Biz sana sadece suphe edip durduklari azabi getirdik. Sana gercekle geldik. suphesiz biz dogru soyleyenleriz. Artik, geceleyin bir ara, aileni yola cikar, sen de arkalarindan git; hic biriniz arkaya bakmasin; emrolundugunuz yere dogru yuruyun» dediler....
Hicr Suresi, 64. Ayet:
(63-65) 'Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün' dediler....
Hicr Suresi, 64. Ayet:
(63-65) "Yok" dediler, "Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz. Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin."...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
1.
fe esri
: hemen gece yürüyüşe çık
2.
bi ehli-ke
: ailen ile
3.
bi kıt'ın
: bir bölümünde, bir kıt'asında, bir parçasında
4.
...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Hemen ailenle, gecenin bir kısmında yürüyerek yola çıkın! Onların arkasından, onları takip et. Sizden hiçbiriniz arkasına dönüp bakmasın. Ve emrolunacağınız yere gidin....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Gece yarısından sonra
âilen
i yola çıkar, sen de artlarına düş, hiçbiriniz arkanıza bakmayın, emrolunacak yere geçin gidin....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"O hâlde gecenin bir bölümünde aileni al, uzaklaştır. . . Sen de arkalarından takip et. . . Sizden hiçbir kimse geriye bakmasın. . . Emrolunduğunuz tarafa geçin - gidin!"...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından git. İçinizden kimse arkasına dönüp bakmasın. Emrolunduğunuz yere gidin.'...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin."...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Hemen gecenin bir kısmında aileni yürüt (yola çıkar), sen de arkalarından git ve hiç kimse ardına bakmasın (zira göreceği azabın şiddetine tahammül edemez); emrolunduğunuz yere geçin gidin.”...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(63-65) «Biz sana sadece suphe edip durduklari azabi getirdik. Sana gercekle geldik. suphesiz biz dogru soyleyenleriz. Artik, geceleyin bir ara, aileni yola cikar, sen de arkalarindan git; hic biriniz arkaya bakmasin; emrolundugunuz yere dogru yuruyun» dediler....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Gecenin bir bölümünde aileni yola koy, sen de arkalarından onları izle ve sakın sizden hiçbiri dönüp arkasına bakmasın ; emrolunduğunuz yere geçip gidin» dediler....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(63-65) 'Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün' dediler....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
'Geceleyin ailenle birlikte çık. Arkalarından izle ve hiç biriniz arkaya bakmasın. Size emredilen yere gidin.'...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiçbir kimse arkasına bakmasın ve emrolunduğunuz yere geçin gidin!»...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
«Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin.»...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Gecenin bir saatinde aileni ve bağlılarını yola çıkar, sen de peşlerinden git, hiçbiriniz arkasına bakmasın, emredildiğiniz yere doğru yol alın....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"Hemen ehlini (aileni) gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; buyrulduğunuz yere gidin."...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
«O halde gecenin bir kısmında aileni yürüt, sen de arkalarından git. Sizden kimse ardına (dönüb) bakmasın. Emr olunacağınız yere geçib gidin». ...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
'Artık gecenin bir kısmında
âilen
i yola çıkar ve arkalarından git; hem içinizden hiç kimse ardına bakmasın ve emrolunduğunuz yere (Şam’a) gidin!'...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
O halde geceleyin bir ara aileni yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiç biriniz arkaya bakmasın ve emrolunduğunuz yere doğru yürüyün, demişlerdi....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Bu durumda artık sen, ailenle birlikte gecenin bir vaktinde yola koyul; sen onları geriden takip et; sizden hiç kimse arkasına bakmasın; yalnızca emredildiğiniz yöne doğru ilerleyin"....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(65-66) «Artık efrâd-ı aileni gecenin bir kısmında yürüt (yola çıkar) sen de arkalarını takib et ve sizden hiç biri ardına dönüp bakmasın ve emrolunduğunuz tarafa geçip gidiniz.» Ve ona (Hazreti Lût'a) şu emri kat'iyyen vahyettik ki, onların arkaları sabaha çıkacakları vakit elbette kesilmiş olacaktır....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Bu sebeple, gecenin bir saatinde aileni yola çıkar. Sen de onların arkasından git. Sizden hiç kimse arkasına bakmasın, emrolonduğunuz yere gidin....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(63-65) "Yok" dediler, "Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz. Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin."...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"Hemen gecenin bir parçasında
âilen
i yürüt, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse ardına dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere gidin!"...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
«Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin.»...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
'Gecenin bir vaktinde aileni yola çıkar; sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz dönüp arkasına bakmadan, size emredilen tarafa gidin.'...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin."...
Hicr Suresi, 66. Ayet:
(65-66) «Artık efrâd-ı aileni gecenin bir kısmında yürüt (yola çıkar) sen de arkalarını takib et ve sizden hiç biri ardına dönüp bakmasın ve emrolunduğunuz tarafa geçip gidiniz.» Ve ona (Hazreti Lût'a) şu emri kat'iyyen vahyettik ki, onların arkaları sabaha çıkacakları vakit elbette kesilmiş olacaktır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
1.
ve'mur (ve u'mur)
: ve emret
2.
ehle-ke
: senin ehlin, ailen, etrafındakiler
3.
bi es salâti
: namazı, namaz ile
4.
vastabir...
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ve ehline (ailene ve etrafındakilere) namazı emret ve onun üzerinde (namazda) sabırlı ol. Senden rızık istemiyoruz. Seni, Biz rızıklandırırız. Akibet (en güzel sonuç) takva sahiplerinindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene, akrabalarına, halkına, ümmetine namaz kılmayı öğret, namazı muntazam kılabilecekleri bir düzen kur, namaz kılmalarını emret, namazlarını kıldır, onlara rehberlik, imamlık et. Kendin de namaza sabırla, metanetle devam et. Senden ekmek, aş istemiyoruz. Aksine biz sana rızık, ekmek, aş veriyoruz. Güzel âkibet takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını tavizsiz hayata geçirenlerindir, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevle...
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret. Kendin de ona sabırla devam et. Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takva (sahipleri)nindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
(Ey Rasûlüm), ailene ve ümmetine namazı emret. Kendin de ona devam eyle. Biz senden bir rızık (ailenin geçimini temin için çalışmanı) istemiyoruz. Seni, biz rızıklandırırız. Güzel akıbet takva sahiblerinindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret ve bu konunun üstünde önemle dur. Biz senden herhangi bir rızık beklemiyoruz. Aksine biz seni besliyoruz. Sonuç, erdemlilerindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Hem ailene (ümmetine) namazı emret, hem de kendin ona sabırla devam et! Biz, senden bir rızık istemiyoruz, seni Biz rızıklandırırız; güzel sonuç takvanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Âilene namazı emret, (kendin de) ona sabırla devâm et! Senden rızık istemiyoruz. (Bil'akis) seni biz rızıklandırıyoruz. (Güzel) âkıbet, takvâ (sâhibleri)içindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Âilene namaz kılmalarını emret, kendin de onda sebat ile devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana rızık veren biziz. Güzel âkibet takvâ sahiplerinindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret. Sen de onda devamlı ol. Senden rızık istemiyoruz. Biz seni rızıklandırıyoruz. Akibet takvanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et! Biz senden rızık istemiyoruz, bilakis senin rızkın Bize aittir. Güzel âkıbet, takvâdadır, yani Allah’ı sayıp haramlardan korunmaktadır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Âilene namazı emret, kendin de namaz kılmaya dayan. Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz besliyoruz. Sonuç takvâ(sâhipleri)nindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret; sen de onda sebat et. Biz senden rızık istemiyoruz; seni rızıklandıran Biziz. Hayırlı son ise takvâdadır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et! Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
evhay-nâ
: biz vahyettik
3.
ileyhi
: ona
4.
en ısnai
: yapmasını
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.”...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Derken ona, nezâretimiz altında ve vahyimize uyarak bir gemi yap diye vahyettik; derken emrimiz gelip tandırın altından su kaynamaya başlayınca her mahlûktan birer çifti ve helâki takdîr edilenden başka
âilen
den olanları gemiye yükle ve zulmedenler hakkında bana söz söyleme, şüphe yok ki onlar garkolacaklar dedik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz ona: 'Gözlerimizin önünde, gözetimimiz altında, vahyimiz uyarınca gemileri inşa et' diye vahyettik. Nihayet, gemilerin yapımı bitirilip, planımızın icra vakti geldiğinde, bütün kaynaklardan fışkıran sularla, yeryüzünde sular yükselirken, tan yeri ağardığı sırada; buhar kazanları çalıştırılıp istim yükselmeye başlayınca, biz Nûh’a: 'Her türden erkekli dişili birer çifti, içlerinden, daha önce, aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni, ümmetini gemilere al. Baskı zulüm ve işkence il...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Nuh'a, «gemiyi gözümüzün önünde (talimatımız altında) vahyimiz uyarınca yap; emrimiz gelip tandırdan su kaynayıp fışkırınca ona her (cins hayvandan) ikişer çift (veya birer çift) ve aleyhlerinde emir (hüküm) geçmiş olanın dışında aileni getirip yerleştir ve sakın o zâlimler hakkında bana hitap etme; çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır,» diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten birer çift ile, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine kendisine şöyle vahyettik: 'Gözümüzün önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelince, kaynaklar kaynayıp taşınca her çeşit (evcil hayvanı) ve aleyhlerine hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni al. Zalimler adına benimle konuşma; onlar boğulacaklardır.'...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: «Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap sonra emrimiz gelip de tandır (kazan) kaynayınca hemen ona topundan bir iki çifti ve aleyhinde önceden huküm verilmiş olanların dışında aileni ona bindir ve o zulmedenler hakkında bana yakarışta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim buyruğumuz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş olanlar dışında ehlini (aileni) de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona (şöyle) vahyetdik: «Bizim nezaaretimiz ve vahyimizle gemi yap sen. Nihayet (helaklerine) emrimiz gelib de o fırın kaynayınca ona her (nev'i hayvanlardan erkek ve dişi) ikişer çift ile aileni alıb içerisine gir. (Kavminin) içinden aleyhlerine söz geçmiş (hüküm giymiş) olanlar müstesna. O zulmedenler (in kurtulması) hakkında bana hitabda bulunma. Çünkü onlar boğul (mıya mahkûm ol) muşlardır». ...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine (biz de) ona şöyle vahyettik: 'Nezâretimiz altında ve vahyimiz ile gemiyi yap; nihâyet emrimiz gelip de fırın kaynadığı (sular taş maya başladığı) zaman, her bir (hayvan cins)inden (erkek ve dişi olmak üzere) ikişer eş ile (îmân etmediklerinden, boğulacaklarına dâir) ve içlerinden, aley hinde söz geçmiş (hüküm verilmiş) olan (bir oğlunile diğer zevcen) dışındaki
âilen
i (mü’min le ri), ona (gemiye) al!O zulmedenler hakkında ise bana hitabda bulunma (yalvarma)! Çünki onlar suda boğu ...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine, Biz de o'na: "Bizim gözetimimiz altında ve (sana) vahyettiğimiz yöntemlerle (seni ve seninle beraber olanları kurtaracak olan) gemiyi yap;" diye vahyettik, "ve hükmümüz gerçekleşip de seller halinde yeryüzünü sular kapladığı zaman her cins (hayvandan) bir çiftle birlikte -haklarında ceza hükmü verilmiş olanlar dışında- aileni bu (gemiye) bindir; ve sakın, o haksızlık yapmış olanlar için Bana başvurma, çünkü onlar kaçınılmaz olarak boğulacaklar!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: “Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz uyarınca gemi yap! Bizim emrimiz gelip de fırın kaynamaya başlayınca, her cinsten birer çifti ve aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışında kalan
âilen
i alıp gemiye bindir. O zulmedenler hakkında bana hiç yalvarma. Zira onlar mutlaka boğulacaklardır. ”...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: “Gözetimimiz altında bildirdiğimiz gibi bir gemi yap. Buyruğumuz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında kalan aileni gemiye bindir. Zalimler için bana baş vurma, çünkü onlar boğulacaklardır.”...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona vahyettik ki: "Gözlerimizin önünde ve vahyimiz(öğretimimiz)le o gemiyi yap. Bizim buyruğumuz gelip de tandır kaynayınca her cinsten iki çift ve
âilen
i de alıp ona sok. Yalnız onlar içinde alehylerine söz geçmiş (azâbımıza uğrama hükmü giymiş) olanları bırak. O zulmedenler hakkında bana yalvarma; onlar, mutlaka boğulacaklardır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: «Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır» diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona, 'Gözetimimiz altında ve vahyimiz uyarınca gemiyi yap,' diye vahyettik. 'Emrimiz gelip de sular kaynamaya başlayınca, hepsinden birer çift ile, hakkında azap hükmü verilmiş olanlar dışında aileni gemiye al. Zulmedenler hakkında da Bana birşey söyleme; çünkü onlar boğulmaya mahkûmdurlar....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır."...
Nur Suresi, 31. Ayet:
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duym...
Nur Suresi, 31. Ayet:
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duym...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: «Gece ona ve ailesine baskın yapalım; sonra da velisine, 'Biz o ailenin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz' diyelim.»...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
(Birbirine), Allah (adı) ile andlaşarak, dediler ki: «Ona ve ehline herhalde bir gece baskın yapalım (hepsini öldürelim). Sonra da velîsine: — andolsun biz o aailenin helakinde haazır değildik. Şübhesiz ki biz (bu sözümüzde) elbette saadıklarız, diyelim»! ...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: “Gece ona ve âilesine baskın yapalım. (Hepsini öldürelim). Sonra da velisine (geride kalan akrabasına), o
âilen
in öldürülüşü sırasında orada bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu söyleyelim. ”...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
en câet
: gelmesi
3.
rusulu-nâ
: bizim resûllerimiz
4.
lûtan
: Lut
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Ve resûllerimiz Lut (A.S)'a geldiği zaman üzüldü, telâşlandı ve onlarla içi daraldı. (Resûller): "Korkma ve mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki biz, seni ve hanımın hariç, aileni mutlaka kurtaracağız. (Senin hanımın) geride kalanlardan olacak." dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût'a gelince Lût, onların yüzünden kederlenmişti, gönlü daralmıştı. Onlar, korkma ve tasalanma demişlerdi; şüphe yok ki biz, seni de,
âilen
i de kurtaracağız, ancak karın müstesnâ ve şüphe yok o, orada kalanlardan olacak....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Rasûllerimiz Lût'a geldiklerinde onlar yüzünden fena oldu; onlardan dolayı (olacaklardan dolayı) içi daraldı. . . (Rasûllerimiz de) dediler ki: "Korkma, mahzun olma! Doğrusu biz seni ve senin aileni kurtaracağız. . . Karın müstesna; o geride kalanlardan oldu. "...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz, melekler Lût’a gelince, Lût onlarla ilgili endişeye kapılıp kötülendi. Kavmini misafirlerinden uzaklaştırmakta zorlandı. Melekler Lût’a: 'Korkma, üzülme. Seni ve aileni, mü’minleri kurtaracağız. Yalnız karın, geride kalanlardan, cezaya çarptırılanlardan olacak.' dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a gelince onlardan dolayı kaygılandı, göğsüne bir sıkıntı bastı. Dediler ki: 'Korkma ve üzülme. Biz seni ve karın dışında aileni kurtaracağız. O ise geride kalacaklardan olmuştur....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır."...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz (melekler) Lût’a gelince, (kavmi bunlara kötülük yapar diye korkarak) kendisine fenalık geldi; onlar yüzünden çok kederlenib takatı kesildi. Onlar dediler ki: “- Korkma ve keder etme; çünkü biz seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın geride (helâk içinde) kalanlardan olmuştur....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Elcilerimiz Lut'a gelince, onun fenasina gitti; cok sikildi. Ona, «Korkma ve uzulme, dogrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karinin disinda, aileni kurtaracagiz. Bu kasaba halkina yaptiklari yolsuzluklardan oturu gokten, elbette bir azap indirecegiz» dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, 'Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz' dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a vardıklarında elçilerimize yapılan muameleden dolayı fenalaştı, zor durumda kaldı. Kendisine dediler ki, 'Korkma, üzülme. Biz seni ve aileni kurtaracağız. Karın hariç; o geride kalanlardan olmuştur.'...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı (bağlandı). Onlar da: «Korkma ve kederlenme; seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın ötekilerden oldu....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: «Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna» dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve ehlini (aileni) muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır."...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Ve elçilerimiz Lût’a gelince, (kavminin sapıklığını bildiğinden ve melekleri de tanımadığından) onlar için endişeye düştü ve onlardan dolayı göğsü daraldı; bunun üzerine(onlar:) 'Korkma ve üzülme! Doğrusu biz seni ve
âilen
i kurtarıcı olanlarız; ancak karın hâriç; (o) geride kalacak olanlardandır' dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a geldiklerinde, bu yüzden o tasalandı ve çok sıkıldı. Ona dediler ki: Korkma ve tasalanma. Doğrusu biz, seni ve geride kalacaklardan olan karının dışındaki aileni kurtaracağız....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz kendisine geldiklerinde Lut onlar adına üzüntüye kapıldı, çünkü onları koruyamayacağını gördü; ama onlar Lut'a: "Korkma ve üzülme! Biz seni ve karın dışında bütün aileni koruyacağız; karın ise geride bırakılanlar arasında yer alacak....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a gelince, Lut onlar hakkında tasalandı, tâkatten düştü. Ona: “Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de
âilen
i de kurtaracağız. Yalnız karın müstesna. O, (azapta) kalacaklar arasındadır. ” dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz, Lut’a geldiklerinde, onlar sebebiyle kötülenmiş ve içi daralmıştı. -Korkma ve üzülme! Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Geride kalanlardan olan karın hariç....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût'a gelince (Lût) onlar yüzünden fenalaştı ve onlar hakkında arşını daraldı. (Melekler): "Korkma üzülme dediler, biz seni ve
âilen
i kurtaracağız, yalnız karın kalacaklardan olmuştur."...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût'a geldikleri zaman, o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve bunlar dolayısıyla içi daraldı. Dediler ki: «Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni de, aileni de muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacak olanlardandır.»...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz kendisine geldiğinde, Lût bundan çok sıkıldı, göğsü daraldı. Onlar 'Korkma ve üzülme,' dediler. 'Biz seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın müstesna; o arkada kalanlardan olacak....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lût'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden olacaktır."...
Ənkəbut Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Elcilerimiz Lut'a gelince, onun fenasina gitti; cok sikildi. Ona, «Korkma ve uzulme, dogrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karinin disinda, aileni kurtaracagiz. Bu kasaba halkina yaptiklari yolsuzluklardan oturu gokten, elbette bir azap indirecegiz» dediler....
Ənkəbut Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, 'Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz' dediler....
Əhzab Suresi, 5. Ayet:
Onları, öz babalarıyla bağlarını kesmeyecek biçimde çağırın. Bu davranış, ALLAH katında daha doğrudur. Babalarını bilmiyorsanız, o zaman onlar sizin din kardeşlerinizdir ve ailenizin bireyleridir. Kasıtlı olarak yaptıklarınız bir yana, yanılarak yaptığınız şeylerde size bir sorumluluk yoktur. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Səba Suresi, 46. Ayet:
Rasulüm onlara: 'İlimde, teknikte, ahlakî güzellikte çağınızın örneği, önderi olarak Allah için, ikişer ikişer, birer birer, harekete geçip İslâmî sorumlulukları sırtlanarak yerine getirmenizi; insanlara İslam esaslarını öğretmenizi; İslâmî eğitimi kurumsallaştırmanızı, İslamda sebatınızı; ailenizin ve halkınızın meselelerine itina göstermenizi; ihtiyaçlarını karşılamanızı, sorumluluklarının gereğini yapmalarını istemenizi; İslam ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlemenizi; bunları yapar...
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun. Onun üzerinde çok güçlü ve çok sert (acımasız) melekler vardır. Allah'ın onlara emrettiği şeyde, Allah'a asi olmazlar ve emrolundukları şeyi yaparlar....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar, koruyun kendinizi ve ailenizi o ateşten ki yakacağı şeyler, insanlardır ve kibrit taşlarıyla da harâreti ve alevi çoğalıp durur, kalpleri katı ve kuvvetli melekler de ona memûrdur ki Allah ne emrettiyse isyân etmezler ve emredildikleri şeyi işlerler....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler, kendinizi, birbirinizi, ailenizi, halkınızı ve mü’minleri ateşten Cehennem’den koruyun. O ateşin yakıtı insanlar, suçlular, kâfirler, putperestler ve mâbut saydıkları taş putlardır. O ateşin başında kaba ve sert tabiatlı melekler vardır. Allah’ın kendilerine emrettiğine karşı gelmezler. Kendilerine emredilen şeyleri yaparlar....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey imân edenler! Kendinizi ve ailenizi Cehennem ateşinden koruyun ki onun yakıtı insan ve taştır; üzerinde kaba yapılı sert tabiatlı görevli melekler bulunuyordur; Allah'ın kendilerine emrettiği hususlarda O'na karşı gelmezler; emrolundukları şeyleri (kusursuz) yerine getirirler....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar, yakıtı halk ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun. Ateşin üzerinde sert ve güçlü melekler olup, ALLAH'ın buyruğuna karşı gelmezler ve kendilerine ne emredilmişse onu uygularlar....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, iri gövdeli, haşin, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey îmân edenler! Kendinizi ve
âilen
izi, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun! Onun üzerinde sert, şiddetli, Allah’ın kendilerine emrettiğine isyân etmeyen ve ne emrolunurlarsa yapan melekler (zebâniler) vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizi ve
âilen
izi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında pek haşin, pek şiddetli, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, emredildikleri şeyi yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
-Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında, katı ve sert melekler vardır. Allah’ın kendilerine emrettiğine isyan etmezler. Ne emredilirse yaparlar....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun. Onun başında kaba yapılı, sert ve şiddetli melekler olup onlar asla Allah’a isyan etmez ve kendilerine verilen bütün emirleri tam yerine getirirler....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar, kendinizi ve
âilen
izi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gâyet katı, şiddetli, Allâh'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlar ve taşlardır; başında ise hiçbir emrinde Allah'a isyan etmeyen ve ne emredilirse onu yapan güçlü ve sert tabiatlı melekler vardır....
Duha Suresi, 8. Ayet:
Ve vecedeke
âilen
fe agnâ....
Duha Suresi, 8. Ayet:
1.
ve vecede-ke
: ve seni buldu
2.
âilen
: yokluk
3.
fe
: sonra
4.
agnâ
: gani kıldı, zengin kıldı
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a yeminleşerek, “Gece o'na ve ailesine baskın yapacağız, sonra da velîsine/haklarını koruyacak yakınlarına, ‘Biz, o ailenin yok edilişine şâhit olmadık/olay sırasında orada değildik ve biz kesinlikle doğru olanlarız’ diyeceğiz” dediler. ...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda emrimiz geldiği ve iş kızıştığı zaman Biz dedik ki: “Her cinsten birer çifti ve aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında aileni ve iman etmiş olanları onun içine yükle.” –Zaten o'nunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.– ...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Misafir elçiler: “Ey Lût! Şüphesiz ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamayacaklar. Sen, gecenin bir parçasında ailenle birlikte hemen yola çık. Ve içinizden hiç kimse geri bakmasın [burada olanları, eskileri düşünmesin], eşin başka. Şüphesiz onlara isabet eden ona da isabet edecektir. Şüphesiz vaat edilenin zamanı, sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil mi?” dediler. ...
Yusif Suresi, 92. Ayet:
(92,93) Yûsuf dedi ki: “Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun, o, ayıplanan/ dalga geçilen hastalıktan kurtulmuş hâle gelir/derbederlikten kurtulur. Ve bütün ailenizi bana getirin.” *** ...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(92,93) Yûsuf dedi ki: “Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun, o, ayıplanan/ dalga geçilen hastalıktan kurtulmuş hâle gelir/derbederlikten kurtulur. Ve bütün ailenizi bana getirin.” *** ...
Hicr Suresi, 63. Ayet:
(63-65) Elçiler dediler ki: “Tam tersine biz sana onların kuşku duyup durduğu şeyi getirdik. Ve sana gerçeği getirdik ve biz elbette doğru olanlarız. Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından izle. Ve sizden hiç kimse oyalanmasın/ geride bırakılanları düşünmesin, emrolunduğunuz yere doğru geçin gidin.” ...
Hicr Suresi, 64. Ayet:
(63-65) Elçiler dediler ki: “Tam tersine biz sana onların kuşku duyup durduğu şeyi getirdik. Ve sana gerçeği getirdik ve biz elbette doğru olanlarız. Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından izle. Ve sizden hiç kimse oyalanmasın/ geride bırakılanları düşünmesin, emrolunduğunuz yere doğru geçin gidin.” ...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(63-65) Elçiler dediler ki: “Tam tersine biz sana onların kuşku duyup durduğu şeyi getirdik. Ve sana gerçeği getirdik ve biz elbette doğru olanlarız. Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından izle. Ve sizden hiç kimse oyalanmasın/ geride bırakılanları düşünmesin, emrolunduğunuz yere doğru geçin gidin.” ...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
(27-29) "Bunun üzerine Biz o'na: “Bizim gözetimimiz ve vahyimiz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de:...
Möminun Suresi, 28. Ayet:
(27-29) "Bunun üzerine Biz o'na: “Bizim gözetimimiz ve vahyimiz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de:...
Möminun Suresi, 29. Ayet:
(27-29) "Bunun üzerine Biz o'na: “Bizim gözetimimiz ve vahyimiz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de:...