Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
El hamdu lillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
1.
el hamdu
: hamd, övgü, sena, manevî ni'metlere şükür
2.
lillâhi (li allâhi)
: Allah için, Allah'a
3.
rabbi
: Rab
4.
el âlemî...
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
Hamd, o rabbi
âlemîn
,...
Fatihə Suresi, 3. Ayet:
Rahman ve Rahıym'dir. (Rahmaniyetiyle Esmâ âlemini meydana getiren ve Rahıymiyetiyle Esmâ âlemindeki mânâlar ile her an âlemleri yaratandır. )...
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, gayb âlemine, fizik ve bilgi alanı ötesindeki varlıklara ve gerçeklere iman edenlerdir. Namazları, âdâbına riâyet ederek aksatmadan âşikâre kılanlardır. Kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten, Allah yolunda, karşılık beklemeden, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenlerdir....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Ademe bütün esmayı ta'lim eyledi, sonra o
âlemîn
i melâikeye gösterip «Haydin davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin» buyurdu...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem, bunları, isimleriyle, varlıklar hakkındaki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurallarıyla, tek tek anlat' buyurdu. Bu emir üzerine Âdem, onları, isimleriyle, varlıklar hakkındaki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurall...
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
1.
yâ benî isrâîle
: ey İsrailoğulları
2.
uzkurû
: zikredin, anın, hatırlayın
3.
ni'metiye
: ni'metimi
4.
elletî
:...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi (yakıcı Hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâmesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allâh Esmâ'sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza). . . "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat bilgisini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A. H. )...
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
: zikredin, hatırlayın
4.
ni'metiye
: ni'metim
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
1.
iz kâle
: dediği zaman, demişti
2.
lehu
: ona
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
eslim
: teslim ol
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbı ona İslâm emrini verince, teslim oldum Rabbilâlemine dedi...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, vechinin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın vechi ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le davet ettiği Kâbe varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde vechini (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (Kâbe - içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
1.
fe
: böylece, sonra, nihayet
2.
hezemû-hum
: onları hezimete, yenilgiye uğrattılar
3.
bi izni allâhi
: Allah'ın izniyle
4.
v...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
O Allah’tır, Allah. Hak ilâh yalnızca O’dur. Ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzaktır. Varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran O’dur. Onu ne gaflet basar ne de uyku. Göklerdeki varlıkların ve imkânların hepsi ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı O’nun mülkündedir, O’nun tasarrufundadır. O’nun yanında, benzer sıfatların tecellisiyle kudret ve tasarruf kullanan eş bir varlık olmak kimin haddine? Yalnızca O’nun izniyle ilâhî planlamayı yürütenlere görev dağılımı yapılı...
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
O Allah’tır, Allah. Hak ilâh yalnızca O’dur. Ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzaktır. Varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran O’dur....
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allah (Bir'dir), O'ndan başka ilâh yoktur. O hep diridir, kudretiyle (varlık âlemini) tutup duran, gözetip koruyandır O.....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendinden başka ilâh olmadığına şehadette bulundu, (varlığının ve birliğinin delil ve belgelerini varlık âleminde sergiledi). Melekler de şehadette bulundu.. İlim sahipleri de adalet ölçülerini ayakta tutarak (O'nun varlığına, birliğine) şahitlik ettiler. O'ndan başka ilâh yok. O, çok güçlüdür, hep üstündür ve her şeyi yerine koyup belli bir amaca yöneltendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
istafâ
: seçti
3.
âdeme ve nûhan
: Hazreti Âdem ve Hazreti Nuh
4.
ve âle ibrâhîme
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Gerçek Allah, Ademi ve Nuhu ve âli İbrahimi ve âli Imrânı süzdü:
âlemîn
üzerine ıstıfa buyurdu...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Ve iz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
1.
ve iz kâlet
: ve demişdi
2.
el melâiketu
: melekler
3.
yâ meryemu
: ey Meryem
4.
inne allâhe
: muhakkak ki Alla...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Meleklerin Meryem’e: 'Ey Meryem, Seni Allah seçti. O seni kötülükten arınmış olarak tertemiz yarattı. Seni O insanlık âleminin hanımlarının üzerinde seçkin bir yere getirdi.' dedikleri vakti hatırla....
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Hem Melekler dediği vakit, ya Meryem! her halde Allah seni süzüb seçti, ve seni çok temiz pâk kıldı, hem seni âlemin kadınlarının fevkında seçti...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Melekler şöyle demişlerdi: «Ey Meryem, Şüphesiz Allah seni süzüp seçti, seni tertemiz yarattı ve seni alemin kadınlarına üstün kıldı!...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz, bilgi alanın dışındaki olaylardan, gayb âleminin haberlerindendir. İçlerinden hangisinin Meryem’i himayesine alacağına dair kura çekmek üzere kalemlerini (oklarını) atarlarken sen onların yanında değildin. Onlar bu yüzden tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gayb alemine ilişkin haberlerdir. Onlardan hangisi Meryem'in sorumluluğunu üstlenecek diye kalemleri ile kur'a çekerlerken sen yanlarında değildin, bu konuda çekişirken de orada değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Ey Muhammed) Bunlar sana vahyettiğimiz, görünmez âlemin haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye (kur'a) oklarını atarlarken sen onların yanında değildin; birbirleriyle çekiştikleri zaman da sen yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
evvele beytin
: ilk ev
3.
vudia li en nâsi
: insanlar için vaz'edildi, yapıldı
4.
le ellezî
<...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Doğrusu insanlar için vaz'olunan ilk ma'bed, elbette Mekkedeki o çok mübarek ve bütün
âlemîn
e hidayet olan Beyttir...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
1.
fîhi
: orada
2.
âyâtun
: âyetler, deliller, kanıtlar
3.
beyyinâtun
: açık beyyineler
4.
makâmu ibrâhîme
: Hz. İ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda açık âyetler var, İbrahimin makamı var ve ona dehalet eden eman bulur, yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi de insanlar üzerine Allahın bir hakkıdır ve kim bu hakkı tanımazsa her halde Allahın ihtiyacı yok, o bütün
âlemîn
den ganîdir...
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
Tilke âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakk(hakkı), ve mâllâhu yurîdu zulmen lil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
1.
tilke
: bu, bunlar
2.
âyâtu allâhi
: Allah'ın âyetleri
3.
netlû-hâ
: onu okuyoruz, açıklıyoruz
4.
aleyke
: sana...
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
İşte bunlar Allahın âyetleridir onları sana hak sebebile tilâvet ediyoruz, yoksa Allah
âlemîn
e bir zulüm murad edecek değil...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah mü’minleri, sizin hâkim olduğunuz düzende yaşamaya terkedecek değildir. Sonunda murdarı temizden, kâfiri, fâsıkı, münafığı mü’minden ayıracaktır. Allah sizi, duyu ve bilgi alanı ötesine, gayb âlemine vâkıf kılacak da değildir. Fakat Rasullerinden sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri seçip onu gayba vâkıf eder, mü’mini, münafığı ayırt ettirir. Allah’a ve Rasullerine iman edin. İman eder, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışır, g...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmizkurû ni’metallâhi aleykum iz ceale fîkum enbiyâe ve cealekum mulûk(mulûken), ve âtâkum mâ lem yu’ti ehaden minel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
1.
ve iz kâle mûsâ
: ve Hz. Musâ demişti
2.
li kavmi-hi
: kavmine
3.
yâ kavmi uzkurû
: ey kavmim zikredin, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit de Musâ kavmine şöyle demişti: Ey kavmim, Allahın size olan ni'metini düşünün, zira içinizde Peygamberler vücude getirdi ve sizi mülûk yaptı, ve size
âlemîn
den hiç birine vermediği şeyi verdi...
Maidə Suresi, 28. Ayet:
Lein besadte ileyye yedeke li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktulek(aktuleke), innî ehâfullâhe rabbel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Maidə Suresi, 28. Ayet:
1.
le in besadte
: gerçekten eğer sen uzatırsan
2.
ileyye
: bana
3.
yede-ke
: senin elin, elin
4.
li taktule-nî
: ...
Maidə Suresi, 28. Ayet:
Kasem ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben rabbül
âlemîn
olan Allahdan korkarım...
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Allah Rasulleri toplayıp: 'Kendilerine görevle gönderildiğiniz kavimler, milletler tarafından, davetlerinize nasıl icabet edildiği konusunda ne diyorsunuz?' buyurduğu gün, 'Bizim hiçbir bilgimiz yok. Şüphesiz duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini bilen ancak Sensin, Sen' diyeceklerdir....
Maidə Suresi, 115. Ayet:
Kâlellâhu innî munezziluhâ aleykum, fe men yekfur ba’du minkum fe innî uazzibuhu azâben lâ uazzibuhû ehaden minel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Maidə Suresi, 115. Ayet:
1.
kâle allâhu
: Allâh (cc.) buyurdu
2.
innî munezzilu-hâ
: muhakkak ki ben onu indiririm
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
fe me...
Maidə Suresi, 115. Ayet:
Allah buyurdu ki ben onu sizlere elbette indiririm fakat ondan sonra içinizden her kim nankörlük ederse artık onu
âlemîn
den hiç birine yapmıyacağım bir azab ile ta'zib ederim...
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Hani Allah Îsâ’ya: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, insanlara, Allah’ı bırakıp, kulları durumundaki beni ve anamı iki tanrı haline getirin, diye sen mi söyledin?' dediği zaman, Îsâ: 'Hâşâ, seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Ben söylemiş olsaydım, sen onu bilirdin. Sen benim gönlümdekini, sırlarımı bilirsin, ben ise senin zâtında olanı, sırlarını bilemem. Sen, sadece Sen, duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini bilirsin.' dedi....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçmakta olan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi topluluklar (belli bir sistem ve düzene bağlı olarak oluşmuş türler) olmasınlar! Biz "OKU"nası yaratılmışlar âleminde hiçbir şeyi eksik bırakmadık! Sonra (onlar) Rablerine haşrolunurlar....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Fe kutia dâbirul kavmillezîne zalemû, vel hamdu lillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
1.
fe kutia
: böylece kesildi, kurutuldu
2.
dâbiru
: ardı, gerisi
3.
el kavmi
: kavim, topluluk
4.
ellezîne
: onla...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
Onlara: 'Size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Fizik ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini de bilmiyorum. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahy olunana, Kur’ân’a tâbi oluyorum' de. Yine onlara: 'Hiç önünü görmeyen kâfir ile doğruları ve ilerisini gören mü’min bir olur mu? Düşünmeyecek misiniz?' de....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gayb âleminin, bilgi alanı dışındaki güçlerin ve imkânların anahtarları, şifreleri Allah’ın elindedir. Anahtarları, şifreleri ondan başkası bilmez. Karada ve denizde ne varsa O bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru, canlı ve ölü ne varsa, hepsi, her şey doğruları, hakkı ortaya koyan, kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde yazılıdır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Bilinmeyen nice hazineler ve görünmeyen gayb aleminin anahtarları O’nun yanındadır. Onları Kendisinden başkası bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun haberi olmadan bir tek yaprak bile düşmez. Yer altı tabakalarının karanlıkları içindeki tek bir tane, hasılı yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki açık, net bir kitapta bulunmasın....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilel hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e ned'û
: dua mı edelim
3.
min dûni allâhi
: Allah'tan başka
4.
mâ
: şey (şeyler)
...
Ənam Suresi, 71. Ayet:
De ki hiç biz Allahı bırakır da bize ne menfaat ne zarar yapamıyacak nesnelere yalvarır mıyız? ve Allah bizi hidayetine kavuşturmuş iken ardımıza döner miyiz? o avanak gibi ki Arzda şaşkın şaşkın dolaşırken kendini şeytanlar ayartıb uçuruma çekmekte, beride ise arkadaşları var bize gel diye onu doğru yola çağırıb duruyorlar, de ki her halde hidâyet Allah hidayeti ve biz şöyle emr edildik: Halıs müslim olalım rabbül
âlemîn
e...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O gökleri ve yeri gerekçeli, hikmete dayalı, doğru, hesaplı bir düzen içinde yaratandır. 'Ol' diyeceği gün her şey oluverir. O’nun sözü haktır, doğrudur, gerçektir. Sûra üfürüldüğü gün mülk, devlet ve hükümranlık O’nundur. Fizik ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilendir. O hikmet sahibi ve hükümrandır, gizli-açık her şeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
(78-79) Daha sonra güneşi doğarken görünce (iddianıza göre) "Rabbim, her hâlde budur, bu hepsinden daha büyük!" Batıp kaybolunca da: "Ey halkım, ben sizin Allah’a şerik koştuğunuz şeylerden berîyim." "Ben batıl dinlerden uzaklaşarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Rabbülâlemin’e yönelttim, ben asla sizin gibi müşrik değilim!" dedi....
Ənam Suresi, 79. Ayet:
(78-79) Daha sonra güneşi doğarken görünce (iddianıza göre) "Rabbim, her hâlde budur, bu hepsinden daha büyük!" Batıp kaybolunca da: "Ey halkım, ben sizin Allah’a şerik koştuğunuz şeylerden berîyim." "Ben batıl dinlerden uzaklaşarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Rabbülâlemin’e yönelttim, ben asla sizin gibi müşrik değilim!" dedi....
Ənam Suresi, 86. Ayet:
Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ alel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənam Suresi, 86. Ayet:
1.
ve ismâîle
: ve İsmâîl (A.S)
2.
ve ilyesea
: ve İlyasea (A.S)
3.
ve yûnuse
: ve Yunus (A.S)
4.
ve lûtan
: ve Lu...
Ənam Suresi, 86. Ayet:
İsmaili de, Elyesa'ı de, Yunüsü de, Lûtu da, her birini
âlemîn
in üstüne geçirdik...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
Ulâikellezîne hedallâhu, fe bi hudâyuhumuktedih, kul lâ es’elukum aleyhi ecrâ(ecren), in huve illâ zikrâ lil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar
2.
hedâ allâhu
: Allah hidayete erdirdi
3.
fe bi hudâyu-hum ıktedih
: öyleyse onların hidayetine tâbî ol
4.
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte o Peygamberler Allahın hidayetine iriştirdiği kimseler, sen de onların gittiği yoldan yürü, ben, de: Buna karşı sizden bir ecr istemem, o mahzâ
âlemîn
i irşad için ilâhî bir yadigârdır...
Ənam Suresi, 162. Ayet:
Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənam Suresi, 162. Ayet:
1.
kul
: de
2.
inne
: muhakkak
3.
salâtî
: benim namazım
4.
ve nusukî
: benim tüm ibadetlerim, kurbanım
...
Ənam Suresi, 162. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki salâtım (yönelişim - namazım), nüsukum (Allâh'a yaklaştırıcı işlevi olan çalışmalarım), hayatım ve ölümümle yaşayacaklarım; Rabb-ül
âlemîn
olan Allâh içindir (Allâh Esmâ'sına ait özelliklerin açığa çıkması içindir). "...
Ənam Suresi, 162. Ayet:
Benim, de: cidden namazım, ıbadetlerim, hayatım, mematım hep rabbül'
âlemîn
olan Allâh içindir...
Ənam Suresi, 162. Ayet:
(162-163) De ki: "Benim namazım da, her türlü ibadetlerim de, hayatım da ölümüm de hep Rabbülalemin olan Allah’a aittir. Eşi ortağı yoktur O’nun. Bana verilen emir budur. O’na ilk teslim olan da benim....
Ənam Suresi, 163. Ayet:
(162-163) De ki: "Benim namazım da, her türlü ibadetlerim de, hayatım da ölümüm de hep Rabbülalemin olan Allah’a aittir. Eşi ortağı yoktur O’nun. Bana verilen emir budur. O’na ilk teslim olan da benim....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Onlara, olup bitenleri tam bir bilgi ile, ayrıntılarıyla anlatacağız. Biz bunlara ilgisiz olamayız. Gaybı, gayb âlemini bilemeyenler değiliz....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrih(emrihi), e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârekallâhu rabbul
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
rabbe-kum
: sizin Rabbiniz
3.
allâhu ellezî
: Allah'tır ki o
4.
halaka
: yarattı
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Şüphesiz ki Rabbimiz, gökleri ve yeri altı gün (devir)de yaratan, sonra Arş üzerine saltanatını kurup (şaşmayan kanunlarıyla varlık âlemini belli düzende yaratan); birbirlerini aralıksız izleyip gelen gündüzü gece ile bürüyen Allah'tır. Güneş, Ay ve yıldızları buyruğuna başeğdirerek yaratmıştır. Dikkat edin, yaratma da O'na hastır, emir de O'na hastır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yüce, ne uludur!...
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Filvakı' rabbınız o Allahdır ki Gökleri ve Yeri altı gün içinde yarattı, sonra Ârş üzerine istiva buyurdu, geceyi gündüzü bürür, o onu kışkırtarak ta'kıb eyler, güneş ve ay ve bütün yıldızlar emrine müsahhar, bak halk onun, huküm onun, evet o rabbül'âlemin olan Allah ne ulu!.....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Rabbiniz o Allah’tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra da arşa istiva buyurdu. O Allah ki geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürür. Güneş, ay ve bütün yıldızlar hep O’nun buyruğu ile hareket ederler. İyi bilesiniz ki yaratmak da, emretmek yetkisi de O’na mahsustur. Evet o Rabbülâlemin olan Allah ne yücedir!...
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun ve lâkinnî resûlun min rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Əraf Suresi, 61. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
leyse bî
: ben değilim
4.
dalâletun
: dalâlette
Əraf Suresi, 61. Ayet:
(Nuh) dedi ki: "Ey kavmim. . . Bir sapık görüş yok bende. . . Ne var ki ben, Rabb-ül
âlemîn
'den bir Rasûlüm. "...
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Ey kavmim, dedi: bende hiç bir dalâlet yok ve lâkin ben rabbül'
âlemîn
tarafından bir Resulüm...
Əraf Suresi, 61. Ayet:
(61-63) "Ey halkım! dedi, bende hiçbir sapıklık yok, fakat ben Rabbülâlemin tarafından size bir elçiyim. Size Rabbimin mesajlarını tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından gelen vahiy sayesinde, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri biliyorum." "Kötülüklerden korunup Allah’ın merhametine nâil olmanız için, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla, Rabbinizden size bir buyruk gelmesine mi şaşıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 62. Ayet:
(61-63) "Ey halkım! dedi, bende hiçbir sapıklık yok, fakat ben Rabbülâlemin tarafından size bir elçiyim. Size Rabbimin mesajlarını tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından gelen vahiy sayesinde, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri biliyorum." "Kötülüklerden korunup Allah’ın merhametine nâil olmanız için, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla, Rabbinizden size bir buyruk gelmesine mi şaşıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 63. Ayet:
(61-63) "Ey halkım! dedi, bende hiçbir sapıklık yok, fakat ben Rabbülâlemin tarafından size bir elçiyim. Size Rabbimin mesajlarını tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından gelen vahiy sayesinde, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri biliyorum." "Kötülüklerden korunup Allah’ın merhametine nâil olmanız için, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla, Rabbinizden size bir buyruk gelmesine mi şaşıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetun ve lâkinnî resûlun min rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Əraf Suresi, 67. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
leyse bi
: ben değilim
4.
sefâhetun
: sefih, akılsız
Əraf Suresi, 67. Ayet:
(Hud) dedi ki: "Ey kavmim. . . Bir çılgınlık yok bende. . . Fakat ben, Rabb-ül
âlemîn
'den bir Rasûlüm. "...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Ey kavmim, dedi: Bende hiç bir çılgınlık yok lâkin ben rabbül'
âlemîn
tarafından bir Resûlüm...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
"Ey halkım!" dedi, "Bende çılgınlık, beyinsizlik yok, fakat ben sadece Rabbülâlemin tarafından size bir elçiyim."...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
1.
ve lûtan
: ve Lut (as)
2.
iz
: olmuştu
3.
kâle
: dedi
4.
li kavmi-hi
: kavmine
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Ve kâle mûsâ yâ fir’avnu innî resûlun min rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Əraf Suresi, 104. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
mûsâ
: Musa (as)
3.
yâ fir'avnu
: ey firavun
4.
innî
: muhakkak ki ben
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Musâ, ey Fir'avn! dedi: Bil ki ben rabbül'
âlemîn
tarafından bir Resulüm...
Əraf Suresi, 121. Ayet:
Kâlû âmennâ bi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Əraf Suresi, 121. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
âmen-nâ
: biz îmân ettik
3.
bi rabbi el
âlemîn
: âlemlerin Rabbine
...
Əraf Suresi, 121. Ayet:
Dediler ki: "İman ettik Rabb-ül
âlemîn
'e. . . "...
Əraf Suresi, 121. Ayet:
İyman ettik, dediler: o rabbül'
âlemîn
e...
Əraf Suresi, 121. Ayet:
(121-122) "İman ettik!" dediler, "O Rabbül-âlemine, Mûsâ ve Harun’un Rabbine!"...
Əraf Suresi, 122. Ayet:
(121-122) "İman ettik!" dediler, "O Rabbül-âlemine, Mûsâ ve Harun’un Rabbine!"...
Əraf Suresi, 140. Ayet:
Kâle e gayrallâhi ebgîkum ilâhen ve huve faddalekum alel
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Əraf Suresi, 140. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
e gayrallâhi
: Allah'tan başka mı
3.
ebgî-kum
: size, sizin için isteyeyim
4.
ilâhen
: bir ilâh<...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyametin kopacağı ânı soruyorlar: 'Kâinattaki hayatiyet ne zaman ebedî âlemin limanına demir atıp duracak?' diyorlar. 'Kıyametin kopacağı an ile ilgili bilgi Rabbimin katındadır. Kıyameti vaktinde gerçekleştirecek olan da yalnızca O’dur. Göklerde ve yerde onun ağırlığı dayanılacak gibi değildir. O size ansızın gelecektir.' de. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi, sana soruyorlar. 'Onunla ilgili bilgi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilemeyecekler' de....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
'Benim, kendime, Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olanın dışında ne bir menfaat elde etmeye, ne de bir zararı önlemeye gücüm yetebilir. Ben, eğer duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini bilseydim, kazancımı, menfaatlerimi çoğaltmayı, durumumu iyileştirmeyi, mutluluğumu artırmayı isterdim. İnsan cinsinin başına gelen hiçbir kötülük, hiçbir sıkıntı da bana dokunmazdı. Ben sadece iman edecek bir kavmi, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak uyaran ve All...
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Allah’ın, onların sırlarını da ortalık bulandırmak için yaydıkları fısıltılarını da bileceğini; Allah’ın gayb âlemini, bütün bilinmeyenleri bildiğini halâ öğrenemediler mi?...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde, size özür beyan edecekler. Onlara: 'Özür beyan etmeyin. Size kesinlikle güvenmeyiz, inanmayız. Allah bir kısım hallerinizi bize haber verdi. Bundan sonra da, Allah ve Rasûlü amellerinizi görecektir. Sonra, duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilenin huzuruna varacaksınız. Allah, işlemekte olduğunuz amellerinizi birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir.' de....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
'Hayırlı ameller işleyin, amellerinizde samimi olun. Allah, Rasulü ve mü’minler amellerinizi görecektir. Duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilenin huzuruna varacaksınız. İşlemekte olduğunuz amelleri birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir' de....
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde, altı devirde yaratan Allah’tır. Sonra Arş üzerinde, sınırsız kudret ve iktidar makamında hükümranlığını kurdu. Kâinat ve içindeki varlıklarla, dünya ve ötesi ile ilgili ilâhî planlamayı yapıp yürütüyor, hayatın devamını, aslî düzeni sağlıyor. Benzer sıfatların tecellisiyle kudret ve tasarruf kullanan eş bir varlık yok. Varlık âlemindeki her şey, yalnızca O’nun ilmi, planı ve iradesinin tecellisinden sonra vücut bulur ve işlerlik kazanır, O’nun izninden sonra...
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Da'vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tehiyyetuhum fîhâ selâm(selâmun), ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Yunus Suresi, 10. Ayet:
1.
da'vâ-hum
: onların duaları
2.
fî-hâ
: orada
3.
subhâne-ke allâhumme
: Allah'ım Seni tenzih ederim
4.
ve tehiyyetu-hum
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Onların ondaki Allâh'a yönelişleri: "Subhaneke Allahümme = Subhansın sen Allâh'ım; seni tenzih ve tespih ederiz"dir. . . Birbirlerine yönelişleri ise: "Selâm"dır (Selâm ismi mânâsı sürekli açığa çıksın bizde). . . Yönelişlerinin sonucunda ulaştıkları ise: "El Hamdu Lillâhi Rabb-ül
âlemîn
= Hamd Rabb-ül
âlemîn
Allâh'ındır" noktasıdır....
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Orada duaları «subhaneke allahumme» sağlıkları «selam», Dualarının sonu da hakikat «elhamdulillahi rabbilalemîn» dir...
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Bunların oradaki duaları «Yâ Allah, seni tesbîh ve tenzîh ederiz» (sözüdür). Orada (aralarında) ki tahıyyetleri (sağlık temennileri, iltifatları) selâmdır. Dualarının sonu da «Elhamdü lillâhi rabbil aalemîn = Hamd olsun kâinatın Rabbi olan Allaha» (demekdir). ...
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Orada duaları: «Sübhanekeâllahümme (Ya ilâhi! Seni tesbih ve tehzih ederiz)»dir. Orada sağlık temennilleri de: «Selâm! (Selâmette olunuz!)» dur. Dualarının sonu da: «Elhamdülillâhi Rabbi'l-
âlemîn
(Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'ya mahsustur)» demektir....
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Onların orada duaları; "Sübhansın Allah’ım! Her türlü noksandan münezzeh ve yücesin!", birbirlerine iyi dilek ve temennileri ise hep "selam!" dır. Duaları "El-hamdülillahi Rabbi’l-âlemin" "Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur." diye sona erer....
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Ve mâ kâne hâzel kur'ânu en yufterâ min dûnillâhi ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîlel kitâbi lâ reybe fîhi min rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Yunus Suresi, 37. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve değildir
2.
hâzâ
: bu
3.
el kur'ânu
: Kur'ân
4.
en yufterâ
: uydurulmuş
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Bu Kur'ân, Allâh dûnundakilerin uydurusu değildir! Aksine, Rabb-ül
âlemîn
'den olduğu şüphe götürmeyen; kendinden öncekini tasdik eden, tafsilâtlı, hakikat BİLGİsi kaynağıdır!...
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Bu Kur'an Allahın mâsivasından uydurulamaz ve lâkin o, önündekinin bir tasdıkı ve kitabın tafsıyli olarak rabbül'
âlemîn
den indirilmiştir, bunda hiç şüphe yoktur...
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Bu Kur’ân, Allah tarafından gelmeyip başkası tarafından uydurulmuş olması asla mümkün değildir. Lâkin daha önce indirilen kitapları tasdik eder ve farz edilen hüküm ve hakikatleri açıklar. Onda şüphe edilecek hiçbir taraf yoktur. Rabbülâlemin tarafından gönderilmiştir....
Hud Suresi, 31. Ayet:
'Size, benim yanımda Allah’ın hazineleri var, demiyorum. Duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini de bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. O hor gördüğünüz kimseler için, Allah onlara, asla, hiçbir hayır vermeyecektir de, diyemem. Onların gönüllerindekini Allah bilir. Bunların aksini söyleseydim, mutlaka zâlimlerden, hakikatı ortaya koymayanlardan, hakka riayet etmeyenlerden olurdum.' dedi....
Hud Suresi, 31. Ayet:
Size 'Allah'ın hazineleri benim elimin altında da' demiyorum, gayp alemini de bilemem, 'Ben bir meleğim' de demiyorum. Sizin gözlerinize hor görünen kimselere Allah'ın hiçbir hayır vermediğini de söyleyemem, kalplerinde neler olduğunu herkesten iyi bilen Allah'dır. Yoksa zalimlerden biri olurum....
Hud Suresi, 49. Ayet:
İşte bunlar insanlığa ders olacak bilmediğiniz tarihlerin, gayb âleminin cezalandırma haberlerinden bazılarıdır. Biz bunları sana vahyediyoruz. Bundan önce, sen de, kavmin de bunları bilmiyordunuz. O halde sabırla mücadeleye devam edin. Hayırlı âkıbet, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanların, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerin, müttakılerindir....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu, Yûsuf kıssası, insanlığa ders olsun diye anlatılan, bilmediğiniz tarihin, gayb âleminin ibret verici haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar sinsice hile planları yaparak, birlikte planlarına karar verdikleri zaman, sen onların yanında değildin....
Yusif Suresi, 104. Ayet:
Ve mâ tes’eluhum aleyhi min ecr(ecrin), in huve illâ zikrun lil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Yusif Suresi, 104. Ayet:
1.
ve mâ tes'elu-hum
: ve onlardan istemiyorsun
2.
aleyhi
: ona
3.
min ecrin
: (ücretten) bir ücret
4.
in huve
: o...
Yusif Suresi, 104. Ayet:
Buna karşı onlardan bir ecir de istemiyorsun, o ancak bütün
âlemîn
e ilâhî bir tezkirdir...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
(İsmi) Allâh (olan), "HÛ"dur ki semâları (algılanan madde ötesi boyutları - bilinç {yedi nefs} mertebelerini) gördüğünüz bir şeye dayanaksız yükseltti (Farklı algılama sistemlerine dayalı farklı boyutlar meydana getirerek oluşturdu)! Sonra Arş üzerine istiva etti (Esmâ'sının özelliklerini Fiiller âleminde hükümran kıldı)! Güneş'i, Ay'ı hükmünün açığa çıkması için işlevlendirmiştir; her biri belli bir ömre sahip olarak işlevine devam eder. . . Hükmü doğrultusunda (her şeyi) oluşturur - yönlendiri...
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilir. Çok büyüktür. Yücelerden yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
Gayb ve şehâdet alemini de, görünmeyen ve görünen âlemi de bilen, büyük ve yüce olan O’dur....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Kâlû e ve lem nenheke anil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
e
: mı
3.
ve lem
: ve olmadı
4.
nenhe-ke
: seni men ediyoruz, seni nehyediyoruz, seni yasaklı...
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Biz seni elâlemin (başkalarının) işine karışmaktan nehyetmedik (men etmedik) mi?...
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Biz seni, elâlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik? dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Onlar “- Biz, seni âlemin işine karışmaktan men etmedik mi?” dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
«Biz seni, elâlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?» dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan menetmemiş miydik?”...
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Onlarsa: "Biz seni elalemin işine karışmaktan menetmemiş miydik (şunu bunu korumak sana mı kalmış!)" dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
'Biz seni el âlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?' dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Dediler: "Seni el âlemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?"...
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Rahmet sahibi Rahman olan Allah’ın kullarına va’dettiği, duyu ve idrak alanı ötesindeki, gayb âlemindeki, Adn cennetlerine girecekler. Şu bir gerçek ki, O’nun sözü yerini bulacaktır....
Taha Suresi, 111. Ayet:
Bütün başlar, bütün insanlar ve cinler ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzak, varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran Allah’ın huzurunda eğilmiştir. Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellemekten, bir zulüm-haksızlık ve şirkten sorumlu olan gerçekten hüsrana uğramıştır, perişan olmuştur....
Ənbiya Suresi, 71. Ayet:
Ve necceynâhu ve lûtan ilel ardılletî bâraknâ fîhâ lil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənbiya Suresi, 71. Ayet:
1.
ve necceynâ-hu
: ve biz onu kurtardık
2.
ve lûtan
: ve Lut
3.
ilâ el ardı
: arza, yere
4.
elletî
: ki o
Ənbiya Suresi, 71. Ayet:
Ve onu Lût ile beraber kurtarıp içinde
âlemîn
e bereketler verdiğimiz Arza çıkardık...
Ənbiya Suresi, 91. Ayet:
Velletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhâ min rûhinâ ve cealnâhâ vebnehâ âyeten lil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ənbiya Suresi, 91. Ayet:
1.
velletî (ve elletî)
: ve ki o
2.
ahsanet
: korudu
3.
ferce-hâ
: onun ırzı, ırzını
4.
fe nefah-nâ
: o zaman biz ...
Ənbiya Suresi, 91. Ayet:
Ve o dişiyi de ki ırzını muhkem korudu da kendisine ruhumuzdan nefhettik ve kendisile oğlunu
âlemîn
e bir âyet kıldık...
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Onlar her dere ve tepeden akın edip çıkan Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddinin, yollarının açıldığı zamana, kıyametin kopacağı âna kadar berzah âleminde kalırlar....
Ənbiya Suresi, 107. Ayet:
Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənbiya Suresi, 107. Ayet:
1.
ve mâ erselnâ-ke
: ve seni biz göndermedik
2.
illâ rahmeten
: rahmetten başka, sadece rahmet olarak
3.
li el
âlemîn
e
: âlemlere, âlemler için
...
Ənbiya Suresi, 107. Ayet:
Ve seni sâde
âlemîn
e rahmet olarak göndermişizdir...
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Senden azabını acele istiyorlar. . . Allâh vaadinden asla caymaz! Muhakkak ki Rabbinin indînde bir gün, size göre bin yıl gibidir! (Buradaki işaret insanın geçeceği vefat sonrasındaki yaşam boyutu algılamasınadır Allâhu âlem. Çünkü 'Rabbinin' denerek, kişinin Esmâ bileşimi algılamasının getirisi olan bilinç boyutuna {beyninin içindeki - kozasındaki dünyasının zaman anlayışına} atıf yapılmaktadır. İşaret Rabb-ül
âlemîn
'e göre değildir. A. H. )...
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilir. O, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koşan müşriklerin, ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir....
Furqan Suresi, 1. Ayet:
Tebârekellezî nezzelel furkâne alâ abdihî li yekûne lil
âlemîn
e nezîrâ(nezîren)....
Furqan Suresi, 1. Ayet:
1.
tebâreke
: mübarek
2.
ellezî
: ki o
3.
nezzele
: indirdi
4.
furkâne
: furkan
Furqan Suresi, 1. Ayet:
«Tebarek» ne yüce (feyyaz)dır o ki bütün âlemine bir nezîr olsun diye kuluna fürkanı indirdi...
Furqan Suresi, 59. Ayet:
O ki, gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattı. Sonra Arşa hükmetti. (O) Rahmândır; artık bunu (bu âlemin yaratılışını), hakkıyla haberdâr olan birine(Rabbine) sor!...
Şüəra Suresi, 16. Ayet:
Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 16. Ayet:
1.
fe'tiyâ (fe i'tiyâ)
: artık (ikiniz) gidin
2.
fir'avne
: firavun
3.
fe
: böylece, ve de
4.
kûlâ
: deyin
Şüəra Suresi, 16. Ayet:
"İkiniz Firavun'a gelin ve deyin ki: Muhakkak ki biz Rabb-ül
âlemîn
'in (Esmâ özellikleriyle âlemdekileri yaratanın) Rasûlüyüz. . . "...
Şüəra Suresi, 16. Ayet:
Haydin Fir'avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz...
Şüəra Suresi, 16. Ayet:
(16-17) Gidin o Firavun’a: "Biz Rabbülâlemin tarafından sana gönderilen elçileriz, O’ndan sana mesaj getirdik: İsrailoğullarını serbest bırakacaksın, bizimle gelecekler!" deyin....
Şüəra Suresi, 17. Ayet:
(16-17) Gidin o Firavun’a: "Biz Rabbülâlemin tarafından sana gönderilen elçileriz, O’ndan sana mesaj getirdik: İsrailoğullarını serbest bırakacaksın, bizimle gelecekler!" deyin....
Şüəra Suresi, 23. Ayet:
Kâle fir’avnu ve mâ rabbul
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 23. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fir'avnu
: firavun
3.
ve mâ
: ve nedir
4.
rabbu
: Rab
Şüəra Suresi, 23. Ayet:
Firavun dedi ki: "Peki, Rabb-ül
âlemîn
nedir?"...
Şüəra Suresi, 23. Ayet:
Fir'avn, rabbülâlemin de nedir? dedi...
Şüəra Suresi, 23. Ayet:
Firavun: "Sahi, şu bahsettiğin Rabbülâlemin de ne?" dedi....
Şüəra Suresi, 47. Ayet:
Kâlû âmennâ bi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 47. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
âmennâ
: biz îmân ettik
3.
bi
: ile, ...e
4.
rabbi
: Rabbi
Şüəra Suresi, 47. Ayet:
«iyman ettik rabbül'
âlemîn
e...
Şüəra Suresi, 47. Ayet:
(47-48) "Rabbülâlemin’e, Mûsâ ile Harun’un Rabbine biz de iman ettik." dediler....
Şüəra Suresi, 48. Ayet:
(47-48) "Rabbülâlemin’e, Mûsâ ile Harun’un Rabbine biz de iman ettik." dediler....
Şüəra Suresi, 76. Ayet:
(76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'
âlemîn
başka...
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
Fe innehum aduvvun lî illâ rabbel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
1.
fe
: o zaman
2.
inne-hum
: muhakkak onlar
3.
aduvvun
: düşman
4.
lî
: benim için
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
"Kesinlikle onlar benim düşmanımdır. . . Sadece Rabb-ül
âlemîn
. . . "...
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
(76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'
âlemîn
başka...
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
Bilin ki ibadet ettiğiniz o tanrılar, Rabbülâlemin hariç, hepsi benim düşmanlarımdır....
Şüəra Suresi, 78. Ayet:
«O (Rabbülâlemin) ki, beni yarattı, elbette beni hidâyete iletecek olan O'dur.»...
Şüəra Suresi, 96. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 97. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
İz nusevvîkum bi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
1.
iz
: olmuştu
2.
nusevvî-kum
: sizi eşit tutuyoruz
3.
bi
: ile
4.
rabbi
: Rabbi
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
"Hani sizi Rabb-ül
âlemîn
ile eşit kılmıştık. "...
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
Çünkü sizi rabbül'
âlemîn
seviyyesinde tutuyorduk...
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 99. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 100. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 101. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 102. Ayet:
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"...
Şüəra Suresi, 109. Ayet:
Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 109. Ayet:
1.
ve mâ es'elu-kum
: ve sizden istemiyorum
2.
aleyhi
: ona
3.
min
: den
4.
ecrin
: ecir, ücret
Şüəra Suresi, 109. Ayet:
"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum. . . Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan sadece Rabb-ül
âlemîn
'dir!"...
Şüəra Suresi, 109. Ayet:
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'
âlemîn
e aiddir...
Şüəra Suresi, 109. Ayet:
Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbül
âlemîn
’dir....
Şüəra Suresi, 124. Ayet:
(124-127) Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 125. Ayet:
(124-127) Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 126. Ayet:
(124-127) Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
1.
ve mâ es'elu-kum
: ve ben sizden istemiyorum
2.
aleyhi
: ona
3.
min ecrin
: bir ücret
4.
in
: sadece, ancak
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
"Bunun üzerine sizden bir karşılık istemiyorum. . . Çalışmamın karşılığı sadece Rabb-ül
âlemîn
'e aittir. "...
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül'
âlemîn
e aiddir...
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
(124-127) Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 142. Ayet:
(142-145) Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 143. Ayet:
(142-145) Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 144. Ayet:
(142-145) Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
1.
ve mâ es'elu-kum
: ve ben sizden istemiyorum
2.
aleyhi
: ona
3.
min ecrin
: bir ücret
4.
in
: sadece, ancak
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum. . . Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül
âlemîn
'e aittir. "...
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'
âlemîn
e aiddir...
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
(142-145) Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir....
Şüəra Suresi, 161. Ayet:
(161-164) Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir....
Şüəra Suresi, 162. Ayet:
(161-164) Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir....
Şüəra Suresi, 163. Ayet:
(161-164) Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir....
Şüəra Suresi, 164. Ayet:
Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 164. Ayet:
1.
ve mâ es'elu-kum
: ve ben sizden istemiyorum
2.
aleyhi
: ona
3.
min ecrin
: bir ücret
4.
in
: sadece, ancak
Şüəra Suresi, 164. Ayet:
"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum. . . Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül
âlemîn
'e aittir. "...
Şüəra Suresi, 164. Ayet:
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'
âlemîn
e aiddir...
Şüəra Suresi, 164. Ayet:
(161-164) Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir....
Şüəra Suresi, 165. Ayet:
E te’tûnez zukrâne minel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 165. Ayet:
1.
e te'tûne
: gidiyor musunuz
2.
ez zukrâne
: erkekler
3.
min el
âlemîn
e
: âlemlerden (insanlardan)
...
Şüəra Suresi, 165. Ayet:
Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?...
Şüəra Suresi, 165. Ayet:
(165-166) 'Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, el'âlemin (bütün insanların) içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır! Siz haddi aşan bir kavimsiniz!'...
Şüəra Suresi, 166. Ayet:
(165-166) 'Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, el'âlemin (bütün insanların) içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır! Siz haddi aşan bir kavimsiniz!'...
Şüəra Suresi, 177. Ayet:
(177-180) Şuayb onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir."...
Şüəra Suresi, 178. Ayet:
(177-180) Şuayb onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir."...
Şüəra Suresi, 179. Ayet:
(177-180) Şuayb onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir."...
Şüəra Suresi, 180. Ayet:
Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 180. Ayet:
1.
ve mâ es'elu-kum
: ve ben sizden istemiyorum
2.
aleyhi
: ona
3.
min ecrin
: bir ücret
4.
in
: sadece, ancak
Şüəra Suresi, 180. Ayet:
"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum. . . Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül
âlemîn
'e aittir. "...
Şüəra Suresi, 180. Ayet:
Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'
âlemîn
e aiddir...
Şüəra Suresi, 180. Ayet:
(177-180) Şuayb onlara şöyle dedi: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir."...
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
Ve innehu le tenzîlu rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
1.
ve inne-hu
: ve muhakkak ki o
2.
le
: elbette, gerçekten
3.
tenzîlu
: indirmesi
4.
rabbi
: Rabbi
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
Muhakkak ki O (Kur'ân), Rabb-ül
âlemîn
'in tenzîlidir (hakikatin olan El Esmâ mertebesinden şuuruna boyutsal iniştir)!...
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
Ve hakıkat bu (kur'an) rabbül'
âlemîn
in şübhesiz bir tenzilidir...
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
Elbette bu Kur’ân, Rabbülâlemin’in indirdiği bir kitaptır....
Nəml Suresi, 8. Ayet:
Fe lemmâ câehâ nûdiye en bûrike men fîn nâri ve men havlehâ, ve subhânallâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Nəml Suresi, 8. Ayet:
1.
fe
: artık, böylece
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
câe-hâ
: oraya geldi
4.
nûdiye
: nida edildi, seslenildi
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Kîle lehadhulîs sarh(sarha), fe lemmâ raethu hasibethu lucceten ve keşefet an sâkayhâ, kâle innehu sarhun mumerradun min kavârîr(kavârîra), kâlet rabbi innî zalemtu nefsî ve eslemtu mea suleymâne lillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
1.
kîle
: denildi
2.
lehadhulî (lehâ udhulî)
: ona gir
3.
es sarha
: köşk, saray
4.
fe
: o zaman
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: "Köşke gir" denildi. . . (Melike) onu görünce derin bir su sandı ve eteklerini sıvadı. . . (Süleyman) dedi ki: "O iyice cilalı billur camdan bir köşktür". . . (Melike) dedi ki: "Rabbim, ben (dışsal bir güce - güneşe tapmakla) nefsime zulmettim ve (artık) Süleyman ile birlikte Rabb-ül
âlemîn
olan Allâh'a teslim oldum!"...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Köşke gir denildi ona, derken onu görünce derin bir su sandı ve paçalarından çemrendi, Süleyman, o dedi: mücellâ bir köşk, sırçadan, kadın ya rabb! dedi: hakıkaten ben evvel nefsime zulmetmişim, şimdi Süleymanın maıyyetinde teslim oldum Allaha, o rabbül'âlemine...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
'Allah’tan başka, göklerdeki ve yerdeki akıllı ve sorumlu varlıklar bilgi alanları ötesini, gayb âlemini bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.' de....
Nəml Suresi, 66. Ayet:
Onların bilgileri ahirete erememiş, o alemin berisinde kalmıştır. Aslında onlar ahiret konusunda kuşku içindedirler. Hatta ondan yana kördürler....
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtııl vâdil eymeni fîl buk’atil mubâreketi mineş şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbul
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
etâ-hâ
: oraya geldi
4.
nûdiye
: nida edildi, seslenildi
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
Derken ona varınca vâdinin sağ kıyısından o mübarek buk'ada ağaçtan nidâ olundu, şöyle ki: ya Mûsâ, haberin olsun benim ben: Allah rabbül'alemin...
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
Oraya varınca kutlu mekândaki vâdinin sağ tarafında bulunan ağaçtan şöyle nida edildi: "Ey Mûsa! Rabbülâlemin olan Allah Ben’im."...
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Firavun dedi ki: "Ey önderler. . . Sizin için benden gayrı bir tanrı bilmemekteyim! Ey Haman, tuğla ocağı yak da (tuğladan) bir kule inşa et, belki tepesine çıkar Musa'nın her şeyin üstündeki Tanrısını görürüm! Doğrusu ben Onun yalancılardan olduğunu düşünüyorum!" (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahede yerine; birimselliğine hasrederek bedenselliğine vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına, nefs-i emmâre yaşamına düşmüş...
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsihî, innallâhe le ganiyyun anil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
câhede
: cihad etti
3.
fe
: o zaman, o taktirde
4.
innemâ
: sadece
...
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Mücâhede eden sırf kendi hısabına mücahede eder, çünkü Allah ganiy,
âlemîn
den müstağnidir...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi fe izâ ûziye fîllâhi ceale fitneten nâsi ke azâbillâh(azâbillâhî), ve le in câe nasrun min rabbike le yekûlunne innâ kunnâ meakum, e ve leysallâhu bi a’leme bi mâ fî sudûril
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
min
: dan
3.
en nâsi
: insanlar
4.
men
: kim, kimse
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlar içinde kimi de vardır Allaha iyman ettik der, sonra da Allah uğrunda bir eziyyet edildi mi, insanların mihnetini Allahın azâbı gibi tutar, celâlim hakkı için rabbından bir nusrat gelirse cidden biz sizinle beraber idik diyeceklerinde şübhe yoktur, ya Allah bütün alemînin sînelerindekine a'lem değil mi?...
Ənkəbut Suresi, 15. Ayet:
Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Ənkəbut Suresi, 15. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece, sonra
2.
enceynâ-hu
: biz onu kurtardık
3.
ve
: ve
4.
ashâbe
: sahip, halk
Ənkəbut Suresi, 28. Ayet:
Ve lûtan iz kâle li kavmihî innekum le te’tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Ənkəbut Suresi, 28. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
lûtan
: Lut
3.
iz kâle
: demişti
4.
li kavmi-hi
: onun kavmine, kendi kavmine
Ənkəbut Suresi, 28. Ayet:
Lût Peygamberi de, hani kavmine dediği vakıt: «siz cidden o şeni' fi'li yapıyorsunuz ha! sizden evvel
âlemîn
den hiç biri bu haltı etmedi...
Səcdə Suresi, 2. Ayet:
Tenzîlul kitâbi lâ reybe fîhi min rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Səcdə Suresi, 2. Ayet:
1.
tenzîlu
: indirilişi
2.
el kitâbi
: kitap
3.
lâ reybe
: şüphe yok
4.
fî-hi
: onda, onun hakkında
Səcdə Suresi, 2. Ayet:
Kendisinde kuşku olmayan Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (Kitap), Rabb-ül
âlemîn
'den ("İnsan"ların Rabbinden) inzâl olmuştur! (Kurân'da pek çok yerde âlemler kelimesi ile "insan"lara işaret edilmiştir. Bu iyi incelenmeli ve dikkatle düşünülmeli. )...
Səcdə Suresi, 2. Ayet:
İndirilişi bu kitabın, şübhe yok bunda, rabbül'
âlemîn
dendir...
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
Allâh, O ki, semâlar (gökler veya nefs mertebeleri olan bilinç düzeyleri) ve arzı (yeryüzü veya beden - beyin) ve ikisi arasında olanları altı aşamada - süreçte (insan itibarıyla 6 aşama: 1. sperm/yumurta, 2. döllenme (zigot), 3. geometrik hücre çoğalması, 4. hücre farklılaşması, 5. organların oluşması, 6. farklılaşan organların işlevlenmesi - şuur ve duyuların oluşması. A. H. ) yarattı, sonra Arş'a istiva etti (Esmâ özellikleriyle fiiller âleminde tedbirata başladı). . . Sizin O'ndan başka ne b...
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte, duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini, görülen âlemi bilen O’dur. Kudretli ve hükümrandır. Engin merhamet sahibidir....
Səcdə Suresi, 28. Ayet:
'Eğer iddianızda doğru iseniz, bahsettiğiniz zafer ne zaman, Mekke’nin fethi ne zaman, ebedî âlemin kapısının açıldığı gün, diriliş ve karar günü ne zaman?' diyorlar....
Səcdə Suresi, 29. Ayet:
'Zafer kazandığımız gün, Mekke’nin fethedildiği gün, ebedî âlemin kapısının açıldığı gün, diriliş ve karar günü, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, o gün edecekleri iman fayda vermeyecek. Kendilerine mühlet tanınmayacak, tevbe etmelerine, özür dilemelerine fırsat verilmeyecek, merhamet nazarıyla bakılmayacak, göz açtırılmayacaktır.' de....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Hakikat bilgisini inkâr edenler: "O saat (ölümle hakikati fark etmek) bize gelmeyecek" dediler. . . De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbime yemin ederim ki elbette size gelecektir! Semâlarda ve arzda zerre ağırlığınca bir şey dahi O'ndan gizli kalmaz! (Hatta) ondan daha küçük ve daha büyük (ne varsa o da) Kitab-ı Mubiyn'dedir (apaçık kitap olan fiiller âleminde). "...
Səba Suresi, 48. Ayet:
'Benim Rabbim, gerekçeli hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek, bâtılı ortadan kaldıracak hak kitabı, Kur’ân’ı ortaya koyuyor. Gayb âlemini, sizin bilmediklerinizi, bilemiyeceklerinizi, yalnız o bilir.' de....
Səba Suresi, 52. Ayet:
Artık (iş işten geçtikten sonra): 'Ona (Muhammed’e) îmân ettik' demişlerdir. Fakat uzak bir yerden (âhiret âleminden, dünyada olması gereken îmânı) elde etmek, onlar için nasıl (mümkün) olur?...
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Her türlü övgü, göklerin ve yerin yaratıcısı olan ve melekleri iki, üç veya dört kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur. O, dilediğini (kesintisiz şekilde) kendi hilkat alemine katıp onu genişletir. Kuşkusuz Allah, her şeye kadirdir....
Yasin Suresi, 38. Ayet:
Güneş de bir delildir. Sabit bir karar ve düzenli bir kanun dâhilinde, kendi yörüngesinde, görevini tamamlayıncaya kadar döner, âlemin menfaati için hareket eder. Bunlar, kudretli, hükümran olan, ilmi her şeyi kuşatan Allah’ın takdiriyle, sınırlarını, ölçülerini, kanunlarını belirlemesiyledir....
Saffat Suresi, 79. Ayet:
Selâmun alâ nûhın fîl
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Saffat Suresi, 79. Ayet:
1.
selâmun
: selâm, selâm olsun
2.
alâ nûhın
: Nuh'a
3.
fî el
âlemîn
e
: âlemler içinde
...
Sad Suresi, 87. Ayet:
İn huve illâ zikrun lil
âlemîn
(
âlemîn
e)....
Sad Suresi, 87. Ayet:
1.
in
: ancak, sadece
2.
huve
: o
3.
illâ
: sadece
4.
zikrun
: zikir
Sad Suresi, 87. Ayet:
O sırf bir zikir, bir öğüttür bütün
âlemîn
için...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
'Allahım, ey gökleri ve yeri yaratan! Duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilen! Kullarının ihtilâfa, ihtilâf çıkarmaya devam ettikleri konularda, aralarında, sen, yalnız sen hüküm vereceksin.' de....
Zümər Suresi, 75. Ayet:
Ve terel melâikete hâffîne min havlil arşı yusebbihûne bi hamdi rabbihim, ve kudıye beynehum bil hakkı ve kıylel hamdu lillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Zümər Suresi, 75. Ayet:
1.
ve terâ
: ve görürsün
2.
lekum
: melekler
3.
hâffîne
: kuşatanlar, çevreleyenler
4.
min
: den
Zümər Suresi, 75. Ayet:
Melekleri de; Arş'ın (hükümranlık tahtının - El Esmâ özelliklerinin açığa çıkma/seyri makamının) her yanından kuşatmışlar ve Rablerinin hamdini, münezzeh oluşunu dillendirirlerken görürsün. . . Herkes hakkında Hak olarak hükmolunmuş ve: "Hamd, Rabb-ül
âlemîn
olan Allâh'a aittir" denilmiştir....
Zümər Suresi, 75. Ayet:
Melâikeyi de görürsün Arşı etrafından donatmışlar rablarına hamd ile tesbih ediyorlardır ve halk arasında hakk ile huküm icra edilip denilmektedir: «elhamdulillahi rabbil alemîn»...
Zümər Suresi, 75. Ayet:
Sen o gün melekleri de Arş’ın etrafını çevrelemiş Rablerine zikir, tenzih ve hamd eden vaziyette görürsün. Derken, aralarında adaletle hükmolunur ve "Hamd-ü senalar Rabbülâlemin olan Allah’a mahsustur." diye bitirilir....
Mömin Suresi, 57. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılışı/yarattıkları, insanların yaratılışından/insanlar âleminden elbette daha büyüktür. Ne var ki insanların çokları bilmiyorlar....
Mömin Suresi, 64. Ayet:
Allâhullezî ceale lekumul arda karâren ves semâe binâen ve savverekum fe ahsene suverekum ve razakakum minet tayyibât(tayyibâti), zâlikumullâhu rabbukum, fe tebârekallâhu rabbul
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Mömin Suresi, 64. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
ellezî
: ki o
3.
ceale
: kıldı, yaptı, yarattı
4.
lekum(u)
: sizin için, size
Mömin Suresi, 64. Ayet:
Allah o ki sizin için Arzı bir makarr yaptı, Semayı bir bina ve size suret verdi, sonra da suretlerinizi güzellendirdi, hoş ni'metlerden sizi merzuk da buyurdu, işte o Allahdır rabbınız, ne yücedir o Allah, rabbül'
âlemîn
...
Mömin Suresi, 65. Ayet:
Huvel hayyu lâ ilâhe illâ huve fed’ûhu muhlisîne lehud dîn(dîne), el hamdu lillâhi rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Mömin Suresi, 65. Ayet:
1.
huve
: o
2.
el hayyu
: hayy, diri, hayatta
3.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
4.
illâ huve
: ondan başka
Mömin Suresi, 65. Ayet:
Hayy ancak o, ondan başka tapılacak yok, onun için dîni halîs kılarak ona, hep ona yalvarın, hamd, Allâhın, o rabbül'
âlemîn
in...
Mömin Suresi, 66. Ayet:
Kul innî nuhîtu en a’budellezîne ted’ûne min dûnillâhi lemmâ câeniyel beyyinâtu min rabbî ve umirtu en uslime li rabbil
âlemîn
(
âlemîn
e). ...
Mömin Suresi, 66. Ayet: