Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz o kimselersiniz ki; birbirinizi öldüren, bir kısmınızı yurtlarından çıkarıp, onlara karşı günahta ve düşmanlıkta iş birliği yapanlarsınız. Bir de esir olarak size gelirlerse, onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak, üzerinize haram kılınmıştı. Yoksa böyle yapmakla Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz. Sizden böyle yapanların cezası dünya hayatında aşağılanma, Kıyamet Günü'nde de en şiddetli azaba uğramaktır. Zira Allah, yaptıklarınızda...
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar, dünya hayatına karşılık ahiret hayatını satan kimselerdir. Bundan dolayı onlardan azap hafifletilmeyecek ve onlara yardım da edilmeyecektir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Kimi insanın, dünya hayatı ile ilgili sözü senin hoşuna gider. Kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Oysaki o düşmanların en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kafirlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar, iman edenlerle alay ederler. Oysa takva sahibi olan kimseler, Kıyamet Günü'nde onlardan üstün durumdadırlar. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, çocuklara, yığınlarla altın ve gümüşe, soylu atlara, davarlara ve ekinlere karşı tutkulu sevgi insanlara cazip gösterilmiştir. Bunlar, dünya hayatının geçimlikleridir. Oysa asıl iyi olan sonuç Allah'ın yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında, infak ettikleri şeylerin durumu, kendilerine haksızlık etmiş bir halkın ekinine isabet ederek onu mahveden kavurucu bir rüzgara benzer. Allah onlara haksızlık yapmadı, fakat onlar, kendi kendilerine haksızlık etmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet Günü'nde yaptıklarınızın karşılığı, tam olarak verilecektir. Her kim Cehennem'den uzaklaştırılıp Cennet'e konursa, kuşkusuz o kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, ahiret hayatını dünya hayatına tercih edenler, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, Biz, ona ileride büyük bir karşılık vereceğiz....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, iyice araştırın; size selam veren kimseye; dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: "Sen Mü'min değilsin." demeyin. Allah'ın yanında sayısız ganimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz de Allah size iyilik yaptı. Öyleyse, iyice araştırın. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Diyelim ki bu dünya hayatında onları savundunuz, peki ya Kıyamet Günü, Allah'a karşı onları kim savunacak veya onlara kim vekil olacak?...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
"Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur, öldükten sonra diriltilecek de değiliz." dediler....
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünya hayatı, bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, takva ehli olanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Hiç kimsenin kazandığı şeyle bir felaket yaşamaması için Kur'an ile uyar. O kimse için Allah'tan başka ne bir veli ne de bir şefaatçi vardır. O, bütün varlığını fidye olarak verse de ondan kabul edilmez. Onlar, kazandıklarından dolayı mahvolan kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
"Ey cinn ve ins topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi aktaran ve bugünle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran resuller gelmedi mi?" "Kendi aleyhimize tanığız" derler. Dünya hayatı onları aldattı, kendilerinin Kafirler olduklarına tanıklık ettiler....
Ənam Suresi, 162. Ayet:
De ki: "Benim salatım, nusukum, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabb'i olan Allah içindir."...
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Bunlar dünya hayatında iman edenlerindir; Kıyamet Günü ise yalnız onlara aittir." Bilen bir topluma ayetleri böyle detaylı olarak açıklıyoruz....
Əraf Suresi, 51. Ayet:
Onlar ki, dinlerini bir oyun ve eğlence yerine koydular. Dünya hayatı onları aldattı. Onlar, karşılaşacakları bugünü unuttukları ve ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi, biz de onları unuturuz....
Əraf Suresi, 152. Ayet:
Buzağıyı benimseyenlere Rabb'lerinden bir öfke erişecektir ve dünya hayatında da zillete uğrayacaklardır. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız....
Tövbə Suresi, 38. Ayet:
Ey iman edenler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda seferber olun denildiği zaman, işi ağırdan aldınız. Yoksa ahiret hayatı yerine dünya hayatını mı tercih etiniz. Ama ahiret hayatının yanında dünya hayatının değeri pek azdır....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Öyleyse, onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Doğrusu, Allah, bunlarla, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının Kafir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Öyleyse, onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Doğrusu, Allah, bunlarla, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının Kafir olarak çıkmasını istiyor....
Yunus Suresi, 7. Ayet:
Bizimle karşılaşacaklarını ummayanlar ve dünya hayatından hoşnut olup onunla tatmin olanlar ve ayetlerimizi görmezden gelenler......
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama onları kurtarınca, yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendiniz içindir. Dünya hayatı bir geçimliktir. Sonunda bize döneceksiniz. Yaptıklarınızı size haber veririz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Öyle ki yeryüzü bütün süslerini ve güzelliğini kuşandığı ve sahipleri de onu elde edecek güce sahip olduklarını sandıkları bir sırada; geceleyin veya güpegündüz ona emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hale getiririz. İşte düşünen bir halk için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz....
Yunus Suresi, 64. Ayet:
Onlar için dünya hayatında da ahirette de müjdeler vardır. Allah'ın kelimelerinde asla bir değişiklik olmaz. İşte en büyük başarı budur....
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa: "Ey Rabb'imiz! Firavun ve melelerine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin. Ey Rabb'imiz! Onlar ise bunu Senin yolundan saptırmak için kullanıyorlar. Rabb'imiz! Mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver. Zira onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmezler." dedi....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Keşke azap gelmeden önce iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kent olsaydı. Yalnız Yunus'un halkı iman edince, dünya hayatında onlardan rezillik azabını kaldırdık. Ve onları belli bir süre daha yararlandırdık....
Hud Suresi, 15. Ayet:
Kim sadece dünya hayatını ve onun ziynetini isterse, onlara yaptıklarının karşılığını eksiksiz veririz. Bu hususta onlara hiçbir haksızlık yapılmaz....
Hud Suresi, 19. Ayet:
O kimseler, Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Ve o yolu eğri göstermeye çalışırlar. Ve onlar, ahiret hayatını yok sayarlar....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, rızkı dilediğine genişletir de ölçülendirir de. Dünya hayatı ile şımardılar. Oysa dünya, ahiret hayatı yanında bir metadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 34. Ayet:
Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha zordur. Onları Allah'ın azabından koruyabilecek bir koruyucuları da yoktur....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını ahiret hayatına tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onda eğrilik ararlar. İşte onlar, derin bir sapkınlık içindedirler....
İbrahim Suresi, 27. Ayet:
Allah, iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sapasağlam ayakta tutar. Allah, zalim olanları saptırır. Allah dilediğini yapar....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bunun nedeni, onların dünya hayatını sevip onu ahirete tercih etmeleridir. Allah, Kafir halkı doğru yola iletmez....
İsra Suresi, 75. Ayet:
O durumda sana, hayatın da ölümün de azabını tattırırdık. Sonra Bize karşı bir yardımcı da bulamazdın....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam O'nun yoluna yönelerek, Rabb'ine çağrıda bulunanlarla beraber olmada sabırlı ol. Dünya hayatının çekiciliğine kanarak gözlerini onlardan ayırma. Kalbini zikrimizden gafil kıldığımız, tutkularına uymuş, işi aşırılık olan kimseye boyun eğme. ...
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Dünya hayatının neye benzediğine dair şu örneği ver: o, gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yeşeren ve daha sonra çer çöp olup rüzgarla sağa sola savrulan bitki gibidir. Allah'ın Her Şeye Gücü Yeter....
Kəhf Suresi, 46. Ayet:
Mal ve çocuklar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan iyi işler ise Rabb'inin yanında daha değerlidir. Ümit bağlama yönünden de daha değerlidir....
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
"Onlar, dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sanırlarken, yaptıkları boşa gitmiş olan kimselerdir."...
Taha Suresi, 72. Ayet:
"Bizim açımızdan, ortaya konan bu kanıtlayıcı bilgiden sonra, yaradılışımızın esaslarını belirleyen yaratıcıya karşı seni asla tercih etmeyiz. İstediğin şeyi yap. Senin hükmün ancak bu dünya hayatında geçer." dediler....
Taha Suresi, 97. Ayet:
Musa: "Çek git karşımdan! Artık sen, hayatın boyunca toplumdan dışlanacaksın. Ayrıca senin için, asla kurtulamayacağın bir buluşma günü var. Bir de kendini adadığın ilahına bak! Onu kesinlikle yakacağız. Sonra da savurup suya saçacağız." dedi....
Taha Suresi, 103. Ayet:
"Dünya hayatınız sadece on gün sürdü değil mi?" diye aralarında fısıldaşırlar....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı zümrelere, kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere imrenme. Rabb'inin rızkı daha hayırlıdır ve kalıcıdır....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, Kafirlik eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan kavminin meleleri: "Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor." dediler....
Nur Suresi, 33. Ayet:
Nikaha imkan bulamayanlar iffetlerini korusunlar. Allah lütfedip kendilerine bir imkan verinceye dek. Yeminle hak sahibi olduklarınızdan mukatebe yapmak isteyenlerle hemen antlaşma yapın. Eğer iyi niyetli olduklarını biliyorsanız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara verin. İffetli kalmak isteyen gençleri taşkınlığa zorlamayın; basit dünya hayatının geçici çıkarı için. Kim onları zorlarsa, bilsin ki Allah, onların zorlanmalarından dolayı onlara karşı Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintis...
Qəsəs Suresi, 60. Ayet:
Size verilen her şey, aslında dünya hayatının geçimliğidir ve ziynetidir. Allah'ın katında olanlar ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Qəsəs Suresi, 61. Ayet:
Öyleyse, kendisine iyi bir söz verdiğimiz ve mutlaka ona kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliği ile geçimlerini sağladığımız, sonra Kıyamet Günü hazır bulundurulacak olan kimse gibi midir?...
Qəsəs Suresi, 79. Ayet:
Karun, ziynetli bir şekilde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına düşkünlüğü olanlar: "Keşke bizim de Karun gibi varlığımız olsaydı! Gerçekten o, çok kısmetli biri." diye iç geçirdiler....
Ənkəbut Suresi, 25. Ayet:
İbrahim: "Siz, dünya hayatında Allah'ın yanı sıra putları aranızda dostluk vesilesi edindiniz. Sonra Kıyamet Günü, bir kısmınız bir kısmınızı yalanlayacak ve bir kısmınız bir kısmınızı lanetleyeceksiniz. Varacağınız yer ateştir. Ve sizin için bir yardımcı yoktur." dedi....
Ənkəbut Suresi, 64. Ayet:
Bu dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, gerçek hayattır. Keşke, bunun farkında olsalardı!...
Rum Suresi, 7. Ayet:
Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Onlar, ahiret hayatının bilincinde değildirler....
Loğman Suresi, 33. Ayet:
Ey insanlar! Rabb'inize takvalı olun. Ve babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamadığı, çocuğun da babasına hiçbir şey ile yarar sağlayamadığı günden sakının. Allah'ın sözü gerçektir. Öyleyse, dünya hayatı sizi aldatmasın! Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın....
Əhzab Suresi, 28. Ayet:
Ey Nebi! Eşlerine de ki: "Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım. Ve sizi güzellikle boşayayım."...
Fatir Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Allah'ın sözü gerçektir. Öyleyse, dünya hayatı sizi aldatmasın! Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın....
Zümər Suresi, 26. Ayet:
Allah, onlara dünya hayatında zilleti tattırdı. Ahiret azabı elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı....
Mömin Suresi, 39. Ayet:
"Ey halkım! Bu dünya hayatı geçici bir yararlanmadır. Ahiret hayatı ise kesinlikle devamlı kalınacak yerdir."...
Mömin Suresi, 51. Ayet:
Biz, resullerimize ve inanan kimselere dünya hayatında ve tanıkların tanıklık edecekleri günde kesinlikle yardım ederiz....
Fussilət Suresi, 16. Ayet:
Bunun üzerine, dünya hayatında zillet azabını onlara tattırmamız için, o bahtsız günlerde dondurucu bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha rezil edicidir. Ve onlara yardım da olunmaz....
Fussilət Suresi, 31. Ayet:
"Biz, dünya hayatında ve ahirette sizin evliyanızız. Orada canlarınızın istediği her şey vardır ve istediğiniz her şey emrinizdedir."...
Şura Suresi, 36. Ayet:
Size verilen her şey, geçici dünya hayatının geçimliğidir. İman edip, Rabb'lerine tevekkül edenlere Allah katından verilecek nimetler daha hayırlıdır ve daha kalıcıdır....
Zuxruf Suresi, 32. Ayet:
Rabb'inin rahmetini onlar mı dağıtıyorlar? Dünya hayatındaki geçimliklerini Biz paylaştırdık. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye, onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Rabb'inin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır....
Zuxruf Suresi, 35. Ayet:
Ve altına boğardık. Bunların tamamı, dünya hayatının kazanımından başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabb'inin yanında, yalnızca takva sahipleri içindir....
Casiyə Suresi, 24. Ayet:
Onlar, "Hayat, ancak bu dünya hayatından ibarettir. Doğar ve yaşarız, bizi ancak zaman yok eder." dediler. Oysaki bu konuda gerçeğe dayalı hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanda bulunuyorlar....
Casiyə Suresi, 35. Ayet:
İşte bu, Allah'ın ayetlerini alay konusu etmeniz nedeniyledir. Sizi, dünya hayatı aldattı. Artık bugün onlar, Cehennem'den çıkarılmazlar. Ve onlardan özür de kabul edilmez....
Əhqaf Suresi, 20. Ayet:
Kafirler, ateşe arz edilirlerken, onlara: "Dünya hayatınızda sahip olduğunuz tüm güzel şeyleri boşa harcadınız. Onlarla sefa sürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladığınız ve doğru yoldan saptığınız için, artık bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız." denir....
Məhəmməd Suresi, 36. Ayet:
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve takva sahibi olursanız, size ödülleriniz verilir. Ve sizden mallarınızı istemez....
Nəcm Suresi, 29. Ayet:
Dünya hayatından başka bir şey istemeyen, zikrimizden yüz çevirenlerden sen de yüz çevir....
Hədid Suresi, 20. Ayet:
Bilin ki dünya hayatı bir oyundur, bir oyalanmadır; aranızda bir ziynettir, bir övünmedir, mallarda ve çocuklarda çokluk yarışıdır. Onun durumu; bitirdiği bitkilerle Kafirlerin hoşuna giden yağmur gibidir. Ardından o bitkileri kurur, onları sararmış görürsün. Sonra da çer çöp olurlar. Ahirette, şiddetli bir azap da Allah'ın hoşnutluğu ve bağışlaması da vardır. Dünya hayatı ise aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir....
Mülk Suresi, 2. Ayet:
Hanginizin daha iyi iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O, Mutlak Üstün Olan'dır, Çok Bağışlayıcı'dır....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Yalnızca dünya hayatını tercih etmişse, ...
Əla Suresi, 16. Ayet:
Ne var ki siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz....
Əla Suresi, 17. Ayet:
Oysaki ahiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır....
Fəcr Suresi, 24. Ayet:
"Ah keşke hayattayken, ahiret hayatım için hazırlık yapmış olsaydım." der....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutul...
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Biyolojik hücreler, ruhsuz, bilinçsiz ölü varlıklar halinde idiniz, hayatî fonksiyonlarınız yoktu. Hücrelerinize ruh yayarak sizlere hayat verdi. Sonra ecelleriniz gelince, sizlerin ölümlerinizi gerçekleştirecek. Sonra yine diriltecek. Sonra da onun huzuruna götürülüp hesaba çekileceksiniz....
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Ey kâfirler! Allah’ı nasıl inkâr edebilirsiniz ki, siz ölü iken size hayatı veren O’dur. Şunu bilin ki, tayin ettiği vâde gelince sizi öldürecek, yine diriltecek ve sonunda O’nun huzuruna götürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir oldular
3.
ve kezzebû
: ve yalanladılar
4.
bi âyâti-nâ
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi
âyâtî
semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve âminû
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
2.
bi mâ
: şeye
3.
enzeltu
: ben indirdim
4.
musaddikan
: tas...
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbine dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin ...
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Fe kulnâdribûhu bi ba’dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
1.
fe kulnâ
: o zaman biz dedik
2.
ıdribû-hu
: ona vurun
3.
bi ba'dı-hâ
: onun bir kısmı ile
4.
kezâlike
: işte bö...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Summe entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvân(udvâni), ve in ye’tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu’minûne bi ba’dil kitâbive tekfurûne bi ba’d(ba’dın), fe mâ cezâu men yef’alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâb(azâbi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
1.
summe entum
: sonra siz
2.
hâulâi
: onlar
3.
taktulûne
: öldürüyorsunuz
4.
enfuse-kum
: kendileriniz, sizin nef...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz, öyle kimselersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz ve onlara karşı günah ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, size esir olarak gelseler, onların yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış olduğu halde (onların yurtlarında kalmalarına izin vermeyip) fidye karşılığı değiştirirsiniz. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında ancak rezilliktir. Kıyâmet...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haber...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra da sizler, o kişilersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz. Bir bölüğünüzü yerinden yurdundan çıkarıyorsunuz. Onların aleyhinde, kötülükte, düşmanlıkta bulunmak üzere birleşiyorsunuz. Elinize esir düşerlerse onlara karşılık esirler veriyor, gene onları yurtlarına sokmuyorsunuz. Halbuki onları yurtlarından çıkarmak bile haramdı size. Yoksa kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyor musunuz? İçinizde bunları yapanların kazancı, dünya hayatında ancak horluktan ibaret, kıyamet günüyse on...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz Muhammed’in çağdaşları ve onların takipçileri, Allah’ın Tevrat’ta sizden aldığı taahhüde aykırı davranıyorsunuz. Birbirinize düşerek kendi kanınızı döküyorsunuz, içinizden bir kısmını yurtlarından çıkararak sürüyor, bilerek günah işlemekte ve düşmanlıkta onlara karşı birbirinize arka çıkıyorsunuz. Yurtlarından çıkarılıp sürülmeleri size haram kılınmış olduğu halde, size esir olarak geldikleri zaman onları karşılıklı fidyelerini ödeyip kurtarmaya çalışıyorsunuz. Kitabın, Tevrat’ın bir k...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınız...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz, birbirinizi olduren, aranizdan bir takimi memleketlerinden suren, onlara karsi gunah ve dusmanlikta birlesen, onlari cikarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabin bir kismina inanip, bir kismini inkar mi ediyorsunuz? Aranizda boyle yapanin cezasi ancak dunya hayatinda rezil olmaktir. Ahiret gununde de azabin en siddetlisine onlar ugratilirlar. Allah yaptiklarinizdan gafil degildir....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Tüm bunlardan sonra, sizler hala birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir grubu yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmanız zaten size haramken, bu yetmiyormuş gibi size esir düştüklerinde bir de onlardan fidye istiyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Böyle davrananların cezası dünya hayatında rezil olmak ve Diriliş Gününde de azabın en çetinine uğratılmaktan başka ne olabilir? ALLAH yaptıklar...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra da sizler ta şunlarsınız ki kendilerinizi öldürüyorsunuz ve kendinizden bir firkayı diyarlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde ism-ü udvan ile birleşiyor tezahürde bulunuyorsunuz ve şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeğe kalkıyorsunuz, halbuki çıkarılmaları üzerinize haram kılınmış idi, ya siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmına küfür mü ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar binnetice Dünya hayatında bir rüsvalıktan başka ne kazanırlar, kıyamet günü de en şiddetli az...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra sizler yine şöyle kimselersiniz ki kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde günah ve düşmanlıkla birleşip yardımlaşıyorsunuz. Şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkışıyorsunuz. Oysa çıkarılmaları size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizde böyle yapanlar sonuçta dünya hayatında rüsvaylıktan başka ne kazanırlar? Kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırla...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz. Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne k...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen biribirinizi öldürüyor ve içinizden bazılarını yurtlarından sürüyor, onlara karşı günah ve zulüm işlemek için aranızda işbirliği yapıyorsunuz. Onları sürgüne göndermeniz yasaklandığı halde sürgüne gönderiyorsunuz, sonra size esir olarak geldikleri taktirde fidye vererek kendilerini kurtarıyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka birşey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
(Tüm bunlardan) sonra, sizler hala birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir bölümü (ferai) yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmanız zaten size haramken, bu yetmiyormuş gibi size esir düştüklerinde bir de onlardan fidye istiyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına küfür mü ediyorsunuz? Böyle davrananların cezası dünya hayatında rezil olmak ve diriliş gününde de azabın en çetinine uğratılmaktan başka ne olabilir? Tanr...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
(Bütün bunlardan) sonra, siz öyle kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyor ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı kötülükte ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esir olarak gelirlerse fidyelerini veri(p onları kurtarı)yorsunuz; hâlbuki o, (onların, yurtlarından) çıkarılmaları size haram kılınmıştı.Yoksa Kitâb’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık içinizden böyle yapanın cezâsı, dünya hayâtında rezîl olmaktan başka bir şey değildir! Kıyâmet gü...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra sizler; birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımını yurtlarından süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkla birleşen, onları (yurtlarından) çıkarmak haram kılınmışken esir olarak geldiklerinde fidyeleşmeye kalkan kimselersiniz. Yoksa kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanın cezası; dünya hayatında rezil olmaktan başka birşey değildir. Kıyamet gününde ise onlar, azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi halkınızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakan! Böyle yaparak, ilahi kelamın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz o kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürürsünüz ve sizden olan bir fırkayı da yurtlarınızdan çıkarırsınız. Ve onların aleyhine mâsiyet ile, zulm ile yardımlaşıyorsunuz. Ve onlar size esir olarak gelince de onlar gibi fidyeleşmekte bulunuyorsunuz. Halbuki onların öyle yurtlarından çıkarılması sizin üzerinize haram bulunmuştur. Artık siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı eyliyorsunuz? İmdi sizden böyle bir fiilde bulunanların cezası, bu dünya hayatında zilletten başka değ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bu misakı kabul eden sizler yine birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Eğer esir düşüp gelirlerse (kurtulmaları için) fidyelerini veriyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak size haram kılınmıştır. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen, yine birbirinizi öldüren, aranızdan bir grubu yurtlarından süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, -onları çıkarmak haramken- size esir olarak geldiklerinde fidyelerini veren kimselersiniz; yoksa, siz, kitabın bir kısmına inanıyorsunuz da bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanın cezası dünya hayatında rezil olmak ve kıyamet gününde azabın en şiddetlisine uğratılmaktan başka nedir? Allah sizin yaptıklarınızın hiç birinden gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Ama işte siz birbirinizi öldürüyor, bir kısmınızı yurdunuzdan çıkarıyor, onlara karşı günahta ve zulümde birbirinizi destekliyorsunuz. Bununla beraber, onlar esir olarak gelirlerse fidyelerini verip onları kurtarıyorsunuz. Halbuki aslında onların çıkarılması size haram kılınmıştı. Ne o, Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını red mi ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların elde edeceği netice, dünya hayatında rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet günü ise en şiddetli azaba itilirler. Allah ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Ama siz yine birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz; onlara karşı günâh ve düşmanlık yapmakta birleşiyorsunuz, onları çıkarmak size yasaklanmış iken (çıkarıyorsunuz, sonra da) esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyor (kurtarıyor)sunuz. Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezâsı, dünyâ hayâtında rezil olmaktan başka nedir? Kıyâmet gününde de (onlar) azâbın en şiddetlisine itilirler. Allâh yaptıklarınızı ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp -çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yapmakta oldu...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Şimdi siz yine birbirini öldüren ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkaran kimselersiniz. Onlara karşı kötülükte ve azgınlıkta birbirinize arka çıkarsınız. Onlar size esir olarak getirildiklerinde ise fidyelerini verip onları kurtarırsınız. Oysa onları yurtlarından çıkarmak da size yasaklanmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden kim bunu yaparsa, onun cezası dünya hayatında rezillikten ibarettir; kıyamet gününde de onlar azabın en şiddetlisine uğr...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleler...
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte o kimseler, onlar
2.
eşteravu
: satın aldılar
3.
el hayâte ed dunyâ
: dünya hayatı
4.
bi el âhireti
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar öyle kimselerdir ki, dünya hayatını ahirete karşı satın almışlardır. Bu sebeple azap onlardan hafifletilmez ve onlar yardım da olunmazlar ....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar sonsuz gelecekleri (içsel hakikat yaşamları) karşılığında dünya (bedensel arzu ve zevkler) hayatını satın almışlardır. Onların azabı hafifletilmez! Onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar âhiret karşılığında, dünya hayatının süflî zevklerini, debdebesini satın alanlardır. Onların cezaları hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecek....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Bunlar ahirete karşılık dünya hayatını satın alanlardır. Bunların üzerindeki azap hafifletilmeyeceği gibi kendilerine yardım da edilmeyecektir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Bunlar ahireti dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azâb hafifletilmez ve kendilerine yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar ahiret karsilginda dunya hayatini satin alan kimselerdir, bu yuzden azablari hafifletilmez, onlar yardim da gormezler. *...
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar dünya hayatını âhirete karşılık satın alan kimselerdir. Bunun için azâb onlardan hafifletilmez ve onlar yardım da olunmazlar....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir, bu yüzden azabları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar, ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Bunlar Ahıreti dünya hayatına satmış kimselerdir, onun için bunlardan azab hafiflendirilmez ve kendilerine bir yardım da olunmaz...
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Bunlar, ahireti dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yardım da yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Bunlar ahireti, dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yerden yardım da gelmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Bunlar Ahiret karşılığında dünya hayatını satın almış kimselerdir. Bu yüzden onların ne azabı hafifletilecek ve ne de kendilerine yardım edilecektir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte bunlar, ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden / bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez (yunsarun)....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar âhirete bedel dünyâ hayatını satın almış kimselerdir. Bundan dolayı kendilerinden azâb kaldırılıb hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir. ...
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar, âhiret karşılığında dünya hayâtını satın alanlardır. Bu yüzden onlardan azab hafifletilmez ve onlar (o gün) yardım olunmazlar....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar, ahirete karşı dünya hayatını satın almış olanlardır. Bu yüzden kendilerinden azab kaldırılıp, hafifletilmeyecek, yardım da yapılmayacaktır....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Ahiret hayatı karşılığında bu dünya hayatını satın alanlar var ya, işte böylelerinin azabı hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar öyle bir gürûhtur ki, ahiret mukabilinde dünya hayatını satın almışlardır. Binaenaleyh onlardan azap hafiflendirilmeyecektir. Ve onlara yardım da olunmayacaktır....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Onlar ahiret karşılığında dünyâ hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar, ahireti satıp, dünya hayatını satın alan kimselerdir. Onlardan azap hiç hafifletilmeyecektir. Ve onlar, hiç bir yardım da göremeyeceklerdir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar âhiretlerini verip, karşılığında dünya hayatını satın almışlardır. Onun için, bunların cezası asla hafifletilmez, kendilerine yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte onlar, âhireti verip dünyâ hayâtını satın alan kimselerdir. Onlardan azâb hiç hafifletilmez ve onlara hiç yardım edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
İşte bunlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Öyleleri, âhireti dünya hayatıyla değiştiren kimselerdir. Onların azabı hiç hafiflemez; kimseden yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer Allah katındaki ahiret hayatı, başka hiç kimseye değil de yalnız size mahsus ise ve kanaatinizde samimi iseniz o zaman ölümü arzulamanız gerekmez mi?"...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Ve le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe seneh(senetin), ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammer(yuammere), vallâhu basîrun bimâ ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
1.
ve le tecidenne-hum
: ve mutlaka onları bulursun
2.
ahrasa
: en hırslı, çok hırslı
3.
en nâsi
: insanlar
4.
alâ hayâtin
<...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Andolsun ki, onları, insanların hayata en düşkünü olarak bulacaksın. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan, âhiret hayatını, hesap ve cezayı inkâr eden müşriklerden bile dünya hayatına daha düşkündürler. Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular. Halbuki uzun yaşamak, onları cezadan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah onların işlediği amelleri biliyor, görüyor....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Sen, Yahûdi ve müşrikleri, dünya hayatı üzerine, insanların en hârisi bulursun. Bu müşriklerden bazısı, bin sene yaşamağı arzu eder. Halbuki yaşamak, onu azabdan uzaklaştıracak değildir. Allah onların ne yaptığını görmektedir ve görücüdür....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki, onları (dünya) hayatına karşı diğer insanlardan ve (hattâ) Allah'a ortak koşanlardan daha düşkün ve hırslı bulursun! (O kadar ki) onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilmesini ister. Halbuki bu uzun ömür ile yaşama onu azâbdan uzaklaştırıcı değildir. Allah işleyegeldiğiniz şeyleri görüp bilendir.....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar içinde dünya hayatına en hırslı olanların onlar olduğunu görürsün. Hatta bu hırsta müşriklerden bile daha ileridirler. Onlardan her biri bin yıl yaşamak ister. Fakat uzun ömür onu cezadan uzaklaştıracak değildir. Allah, onların bütün yaptıklarını görür....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne)....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
enzelnâ
: biz indirdik
3.
ileyke
: sana
4.
âyâtin
: âyetler
...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ihdas edilene (uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhîm de: 'Rabbim! Burasını emniyetli bir belde kıl ve halkını, içlerinden Allah’a ve âhiret gününe îmân edenleri mahsûllerle rızıklandır!' demişti. (Rabbi de ona) şöyle buyurdu: 'İnkâr edene de (ni'met veririm); fakat onu kısa bir müddet (dünya hayâtında)faydalandırır, sonra da onu ateş azâbına (girmeye) mahkûm ederim! O varılacak yer ise, ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
veb'as (ve ib'as)
: ve beas et, hayata getir, görevlendir 3 - fî-him
3.
resûlen
: bir resûl, elçi, mürşid
4.
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey bizim Rabbımız hem de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki üzerlerine ayatını tilâvet eylesin ve kendilerine kitabı ve hikmeti ta'lim etsin ve içlerini dışlarını temiz paklesin, öyle azîz öyle hakîm sensin ancak sen...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
(De ki: "Hayatımız) Allah'ın rengi (ile renklenir!) Kim (hayata) Allah'tan daha güzel renk verebilir, eğer gerçekten O'na kulluk ediyorsak?"...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve böylece sizin dengeli ve ölçülü bir toplum olmanızı istedik ki (hayatınızla) tüm insanlığın huzurunda hakikatin şahitleri olmanız ve Elçi de sizin huzurunuzda ona şahitlik yapsın. Ve Elçi'ye uyanlar ile ökçeleri üzerinde gerisin geri dönenler arasında açık bir ayrım yapabilmek amacıyla senin, (ey Peygamber) daha önce yöneldiğin hedefi (bu topluluk için) kıble olarak tayin ettik: Şüphesiz bu, Allah'ın doğru yola ulaştırdığı kişilerden başka herkes için zor bir sınavdı. Allah sizin inancınızı k...
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
1.
kemâ
: gibi, olduğu gibi, öyle ki, nitekim
2.
ersel-nâ
: biz gönderdik
3.
fî-kum
: sizin içinizde
4.
resûlen
: ...
Bəqərə Suresi, 154. Ayet:
Allah yolunda, İslâm uğrunda canlarını feda eden yiğitlere, ölüler demeyin. Hayır onlar ölü değil, ebedî hayat ile diridirler. Fakat siz onlardaki hayatın farkına varamazsınız....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz beyyinatı ve ayni bidayet olan âyâtı insanlar için biz kitabda beyan ettikten sonra ketm edenler muhakkak ki onlara Allah lâ'net eder, lâ'net şanından olanlar da lâ'net eder...
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
amma âyâtımızı inkâr etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlar işte Allahın lâ'neti, Meleklerin lâ'neti, insanları lâ'neti hep onların üstüne...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı, servetlerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve ba...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâm(hısâmi)....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan
2.
men
: kim, kimse(ler), kişi(ler)
3.
yu'cibu-ke
: seni hoşnut eder, senin hoşuna gider
4.
...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve insanlardan, dünya hayatında sözü senin hoşuna giden kimseler vardır. Ve kalbinde olana, Allah'ı şahit tutar, (oysa) O, hasımların (düşmanların) en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allâh'ı da şahit tutar. . . Oysa o, düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bazılarının dünya hayatı ile ilgili sözleri senin hoşuna gider. Kalbindeki, kafasındaki düşüncelerinde de samimi olduğuna Allah’ı şâhit tutar. Üstelik tartışmada da hayli usta, Allah’a isyanda musır, yalancı, hilekâr, azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Gerçekte ise o düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı vardır ki, onun bu dünya hayatına ait fasih sözü hoşuna gider ve sözü, kalbinde olana uygundur, diye yemin ederek Allah’ı şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en şiddetlisidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
(204-20) 5 Dunya hayatina dair konusmasi senin hosuna giden, pek azili dusman iken, kalbinde olana Allah'i sahid tutan, isbasina gecince, yeryuzunde bozgunculuk yapmaga, ekin ve nesli yok etmege cabalayan insanlar vardir. Allah bozgunculugu sevmez....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatı hakkındaki sözü beğenmene yol açar ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o (din) düşmanlığı güdenlerin en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
(204-205) Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Dünya hayatı hakkında, sözleri senin hoşuna giden bazı kişiler var. Azılı bir düşman olduğu halde kalbinde olana ALLAH'ı tanık tutar....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Nas içinden kimi de vardır ki dünya hayatı hakkında sözleri seni imrendirir bir de kalbindekine Allahı şahid tutar, halbuki o islâm hasımlarının en yamanıdır...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü seni imrendirir ve o, kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Oysa o, İslam düşmanlarının en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Kimi insan var ki, dünya hayatı ile ilgili konuşması hoşunuza gider ve en amansız düşman olduğu halde kalbindeki duyguların samimi olduğuna Allah'ı şahit gösterir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Tanrı'yı şahit getirir. Oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve insanlardan öylesi vardır ki, dünya hayâtına dâir sözü (senin) hoşuna gider.(Sözlerinin kendi) kalbinde olana (muvâfık olduğuna) da Allah’ı şâhid tutar; hâlbuki o, düşmanların en şiddetlisidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki; dünya hayatına dair sözü senin hoşuna gider. Ve Allah'ı kalbinde olana şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası) kalbindekilere Allah'ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve nâstan bazıları vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider. Ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o pek katı husumet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri de vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri söz senin hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) Allah'ı şâhit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı bir düşman iken, kalbinde olana Allah’ı şahit tutan,...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna Allah’ı da şahit gösterir. Halbuki gerçekte o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünyâ hayâtına dair sözü, senin hoşuna gider. Kalbinde olan (samimi düşüncelerini söylediğin)e Allâh'ı şâhid tutar. Oysa o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
insanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider. Üstelik kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Oysa düşmanlıkta o pek yamandır!...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(204-20) 5 Dunya hayatina dair konusmasi senin hosuna giden, pek azili dusman iken, kalbinde olana Allah'i sahid tutan, isbasina gecince, yeryuzunde bozgunculuk yapmaga, ekin ve nesli yok etmege cabalayan insanlar vardir. Allah bozgunculugu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(204-205) Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
1.
zuyyine
: süslendi, müzeyyen kılındı
2.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
el hayâtu...
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere, dünya hayatı müzeyyen kılındı (süslü gösterildi) ve onlar, âmenû olanların bir kısmı ile alay ediyorlar (fakir olanları küçümsüyorlar). (Oysa) takva sahibi olanlar, kıyâmet günü onların üstündedir. Ve Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Dünya hayatı süslenip bezendi kâfirler için (hakikatlerini inkâr edenler süslü dış dünyaya yönelirler)! Onlar, (bu yüzden) iman edenlerle alay ederler. Oysa o korunan iman edenler, kıyamet günü onların fevkindedir. Allâh dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler için, dünya hayatı süslenip güzel gösterildi. Bu sebeple onlar imân edenlerden bazılarıyla alay ediyorlar. Halbuki, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunan, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler, kıyamet ...
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden mü'minlerle alay ediyorlar. Oysa takva sahipleri kıyamet gününde onların üstündedirler. Allah dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Dünya hayatı kâfirlere süslü göründü de iman edenlerle eğleniyorlar, (onların zenginleri, müminlerin fakirleri ile alay ediyorlar.) Halbuki takva sahibi (fakîr) müminler, kıyamet gününde onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Inkar edenlere, dunya hayati guzel gorunur, onlar, inananlarla alay ederler, oysa, Allah'a karsi gelmekten sakinanlar kiyamet gunu onlarin ustunde olacaklardir. Allah diledigini hesabsiz sekilde riziklandirir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkarcılara dünya hayatı pek süslendi. İnananlarla alay ediyorlar. Oysa Allah'tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar Kıyamet günü onların (birçok derecelerle) üstündedir. Allah dilediğine (nimetler kapısını açıp) hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenlere, dünya hayatı güzel görünür, onlar, inananlarla alay ederler, oysa, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar kıyamet günü onların üstünde olacaklardır. Allah dilediğini hesabsız şekilde rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız lutufta bulunur....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenler için dünya hayatı çekicidir. Bu yüzden inananlarla alay ederler. Oysa erdemliler Diriliş Günü onların üstündedir. ALLAH dilediğine hesapsız şekilde nimetler bahşeder....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Küfredenlere o dünya hayatı bezendi de iman edenlerle eğleniyorlar, halbuki korunan o mü'minler kıyamet günü onların fevkındadır, Allah dilediğine hisabsız ni'metler verir...
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkarcılara dünya hayatı bezendi de iman edenlerle eğleniyorlar. Oysa korunan o müminler, kıyamet günü onların üstündedirler. Allah, dilediğine hesapsız nimetler verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. (Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Dünya hayatı kâfirlere cazip görünür. Bunlar müminler ile alay ederler. Oysa Allah'ın azabından sakınanlar, Kıyamet günü, kâfirlerden üstün konumdadırlar. Allah dilediğine hesapsız olarak rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kafirler için dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, inananlardan kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Tanrı dilediğine hesapsız rızk verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünya hayâtı süslenmiştir de îmân edenlerle alay ediyorlar. Hâlbuki(günahlardan) sakınanlar, kıyâmet gününde onların üstündedirler. Allah ise, dilediği kimseyi hesabsız rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Küfredenlere dünya hayatı pek süslendi. Ve onlar, iman edenlerden kimiyle eğleniyorlar. Halbuki takvaya erenler kıyamet gününde onların üstündedirler. Allah, dilediğine hesabsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olanlara (yalnız) bu dünya hayatı güzel görünür. Bu nedenle, imana ermişlerle alay ederler; ama Kıyamet Günü Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar onlardan daha üstün (bir konumda) olacaklardır. Ve Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlar için dünya hayatı bezetilmiştir. Ve onlar imân edenler ile eğlenirler. Halbuki bu muttakîler Kıyamet gününde onların fevkindedirler. Ve Allah Teâlâ dilediğini hesapsız olarak merzûk kılar....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edip kâfir olanlara dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden onlar inananlarla alay ederler. Oysa ki Allah'tan korkup karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet gününde onların üstünde olacaklardır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Küfredenlere dünya hayatı cazip görünmekte ve bu sebeple iman edenlerle alay etmektedirler. Oysa Allah’tan korkanlar, kıyamet günü onların çok üstündedirler; Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi; Bu yüzden iman edenlerle eğlenirler. Halbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet günü öbürlerinin üstündedir. Allah dilediğine hesapsız nimetler verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünyâ hayâtı süslü gösterildi; (onlar) inananlarla alay ederler. Oysa korunanlar, kıyâmet gününde onlardan üstündürler. Allâh, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi) . Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr etmiş olanlara dünya hayatı sevimli gösterildi; onun için iman edenlerle eğlenip duruyorlar. Takvâ sahipleri ise, kıyamet gününde onlara üstün olacaklardır. Allah, dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Yes’elûneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar, sorarlar
2.
an el hamri
: şaraptan
3.
ve el meysiri
: ve kumar
4.
kul
: de, söy...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyadaki davranışlarınızı, iyi muhakeme ederek, âhirette hesaba çekileceğinizi düşünerek hayatınıza yön verin. Sana yetimlerle, dullarla ilgili sualler de soruyorlar. 'Onları iyi yetiştirmek onlarla iyi ilişkiler kurmak, durumlarını düzeltmelerine, geliştirmelerine vesile olmak, yüzüstü bırakmaktan daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, mallarını kendi mallarınızla müştereken idare ederseniz unutmayın ki, onlar sizin kardeşlerinizdir, kendinize imtiyazlı muamele yapmayın. Allah boz...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Fakat eğer (hayatî bir tehlikeden) korkarsanız, o zaman yaya yürürken veya binekte iken (namazınızı kılın). Nihayet emin olduğunuz zaman, (Allah'ı nasıl zikredeceğinizi) siz bilmiyorken size öğrettiği şekilde, artık Allah'ı zikredin....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Âdâbına riayet ederek, namazı eda edeceğiniz sırada, hayatî bir tehlikeden endişe ederseniz, yürürken veya binekli iken namazlarınızı kılın. Emniyete kavuştuğunuz zaman, güven içindeyken, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin, namazlarınızı her zamanki gibi kılın, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
1.
kezâlike
: işte böyle
2.
yubeyyinu
: beyan ediyor, açıklıyor
3.
allâhu
: Allah
4.
lekum
: sizin için, size
...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. (O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır. O’nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan O’nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir? (Onların) önlerindekini ve arkalarındakini (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Hâlbuki (onlar ise) O’nun ilminden, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Kürsî’si, gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisinin muhâfazası O’n...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümdarlık verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrâhim ile tartışan kişinin haline bir baksana! İbrâhim ona: "Benim Rabbim hayatı veren ve hayatı alandır." deyince O: "Ben de yaşatır ve öldürürüm." dedi. Bunun üzerine İbrâhim: "İşte Allah güneşi doğudan doğduruyor, haydi sen de batıdan doğdur bakalım!"der demez kâfir donakaldı. Zaten Allah zalimleri hidayet etmez, emellerine kavuşturmaz....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne). ...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
1.
e yeveddu
: ister mi, temenni eder mi
2.
ehadu-kum
: sizden biriniz
3.
en tekûne
: olmasını
4.
lehu
: onun
...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden g...
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allâh O; tanrı ve tanrısallık yoktur, sadece "HÛ" (HÛ ismi, hüviyet-i Zât'a işaret eden isimdir ki birçok yerde önce "HÛ" denerek hüviyet-i Zât'ın âlemlerden ve tüm mânâlarla kayıtlanmaktan berî olduğu vurgulanır, sonra O'nda açığa çıkan bir özelliğe işaret eden isim belirtilir, sözü edilen konuya bağlı olarak); Hayy'dır (hayatın kendisidir) ve Kayyum'dur (âlemler O'nunla vücud bulur ve devam eder)....
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
ALLAH, Kendisinden başka ilah olmayan, sonsuza kadar diri, hayatın ve varlığın kaynağı ve dayanağı olan, her şeyi hükmüne, iradesine bağlı kılan yaratıcı!...
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin). ...
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
1.
min kablu
: önceden, daha önce
2.
huden
: hidayete erdiren, hidayete vesile olan, hidayete erdirici olarak
3.
li en nâsi
: insanlar için
4.
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Odur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat: onlar «ümmülkitab» ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amenna hepsi rabbımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Ke de’bi âli fir’avne, vellezîne min kablihim kezzebû bi âyâtinâ, fe ehazehumullâhu bi zunûbihim vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi). ...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
1.
ke de'bi
: gibi, benzer, durumu gibi
2.
âli fir'avne
: firavun ailesi
3.
ve ellezîne
: ve onlar, ve o kimseler
4.
min kabli-...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi)....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
1.
zuyyine
: süslü gösterildi
2.
li en nâsi
: insanlara
3.
hubbu
: sevgi, muhabbet
4.
eş şehevâti
: şehvetler, nef...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Gönül okşayan nefsanî arzular, özellikle kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşlere, soylu, alnı akıtmalı, ayakları sekili, eğitimli, asil, nişanlı yılkı atlara, sağmal hayvanlara, ekinlere, gelire, kazanca düşkünlük, insanlara, süslenip güzel gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, tartılarca yığılmış altın ve gümüşe, nişanlı atlara, hayvanlara ve ekinlere yönelik tutkudan ileri gelen sevgi insanlara çekici gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının geçimlikleridir. Varılacak yerlerin güzel olanı ise Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yaylıma salınmış (güzel) atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefsin isteklerine muhabbet, süslenip bezendi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici menfaatıdır. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadinlara, ogullara, kantar kantar altin ve gumuse, nisanli atlar ve develere, ekinlere karsi asiri sevgi beslemek insanlara guzel gosterilmistir. Bunlar dunya hayatinin nimetleridir, oysa gidilecek yerin guzeli Allah katindadir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve develer ile ekinlerden gönül çekici, şehvete seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınları, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri sevmek gibi zevkler insanlara alımlı görünür. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa gidilecek en güzel yer ALLAH katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara: Kadınlar, oğullar, yüklerle altun ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden şehevat sevgisi bezendi; fakat bunlar Dünya hayatın geçici metâ'ı, halbuki Allah, akıbet güzelliği onun yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin sevgisi, çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, O'nun yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, evlâdlara, tartı tartı biriktirilmiş altın ve gümüşe, otlağa yayılmış atlara, küçükbaş hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı tutkunluk insanlara cazip gösterildi. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa asıl varılacak yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl güzel dönüş-yeri (meab) Tanrı katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlar, oğullar, yığılmış yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler (kabîlin)den nefsin arzu duyduğu şeylerin sevgisi insanlara süslendi(güzel gösterildi). Bunlar dünya hayâtının (geçici) menfaatidir. Hâlbuki varılacak yerin güzeli ancak Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlarından oğullarından, kantar kantar altın ve gümüşten, nişanlı atlardan, develerden ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük; insanlar için süslenip hoş göründü. Bunlar dünya hayatının geçimidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, çocuklara, altın ve gümüş (cinsin)den birikmiş hazinelere, soylu atlara, sığırlara ve arazilere yönelik dünyevi zevkler insanoğlu için çekici kılınmıştır. Bütün bu zevkler bu dünya hayatında tadılabilir, ama hedeflerin en güzeli Allah katında olanıdır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, kadınlardan, oğullardan, kantarlarca altın ve gümüşten, alâmetli atlardan, hayvanlardan, ekinlerden (ileri gelen) şehvetler sevgisi tezyin edilmiştir. Bu, dünya hayatının menfaatidir. Halbuki güzel, dönüp gidilecek yer, Allah Teâlâ'nın nezdindedir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanın gönlünü çeken kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşler, salma ve güzel atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler sevgisi insanlara hoş gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici birer menfaatidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, evlatlara, öbek öbek yığılmış altın ve gümüşe, güzel cins atlara, davarlara ve ekinlere karşı aşırı sevgi insanlara çekici ve hoş gösterildi. Oysa bunlar, dünya hayatının nimetleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin hoşuna giden şeyler insanlara cazip gelmektedir. Bunlar dünya hayatının geçici bir metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer ise, Allah’ın katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, salma atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü (câzip) gösterildi. Bunlar, sadece dünyâ hayâtının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allâh'ın yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, yığılıp istiflenmiş altınla gümüşe, cins atlara, davar ve ekinlere olan zevk düşkünlüğü insanlara hoş gösterilmiştir. Fakat bütün bunlar dünya hayatının malıdır. Varılacak en güzel yer ise Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara, salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların sevgisi, insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın nimetidir. Allah'a gelince, varılacak yerin en güzeli onun yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kâinattaki dengeyi, düzeni, mahlûkatın rızkını, hayatın devamını adaletle sağlayan, ebedî âlemde adâletle mükâfatlandırıp cezalandıran, hak ilâhın yalnızca kendisi olduğuna şehâdet etti. Melekler ve âdil, objektif düşünen ilim adamları, âlimler de şehâdet etti. Ondan başka ilâh yoktur. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı). ...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
1.
inne ed dîne
: muhakkak ki dîn
2.
inde âllâhi
: Allah'ın indinde, katında
3.
el islâmu
: İslâm
4.
ve ma ihtelefe
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
İnnellezîne yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayri hakkın ve yaktulûnellezîne ye’murûne bil kıstı minen nâsi, fe beşşirhum bi azâbin elîm(elîmin). ...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
yekfurûne
: inkâr ediyorlar
3.
bi âyâti allâhi
: Allah'ın âyetlerini
4.
ve yaktulûne
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
ALLAH İsa'ya şöyle demişti: 'Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtaracağım ve sana uyanları Diriliş Gününe kadar inkar edenlerin üzerinde tutacağım. Sonra, dönüşünüz banadır ve anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben hüküm vereceğim.'...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Tanrı, İsa'ya demişti ki : "Ey İsa, doğrusu senin hayatına ben son vereceğim, seni kendime yükselteceğim, seni küfredenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfredenlerin üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda ben hükmedeceğim"....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: «Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni kendime yükselteceğim, seni küfredenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana'dır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim.»...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Zâlike netlûhu aleyke minel âyâti vez zikril hakîm hakîmi). ...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
1.
zâlike
: bu, işte bu
2.
netlû-hu
: onu tilâvet ediyoruz, okuyoruz
3.
aleyke
: sana, senin üzerine
4.
minel âyâti
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi ve entum teşhedûn(teşhedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli, kitap sahipleri, kitab verilenler
2.
lime tekfurûne
: niçin, inkâr ediyorsunuz
3.
bi âyâti allâhi
: Allah'ın âyetlerini
...
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi, vallâhu şehîdun alâ mâ ta’melûn(ta’melûne). ...
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli, kitap sahipleri
3.
lime
: niçin
4.
tekfurûne
: inkâr ediy...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hileli amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Size birliği, karşılıklı sevgiyi, ihtilâftan uzaklaşmayı emreden Allah’ın âyetleri okunurken, Allah’ın Rasulü de aranızda, sünneti, hadisleri elinizde iken, nasıl inkâra, küfre saparsınız? Kim Allah’a, Allah’ın dinine, sımsıkı bağlanır, himayesine sığınırsa, doğru, muhkem, güvenli yolu, İslâmî hayatı bulmuş olur....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
1.
ve ı'tasımû
: ve sarılın
2.
bi habli allâhi
: Allah'ın ipine
3.
cemîân
: topluca, hepiniz
4.
ve lâ teferrekû
: ...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
1.
duribet
: vuruldu
2.
aleyhim
: onların üzerine
3.
ez zilletu
: zillet
4.
eyne mâ
: nerede olursa
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Leysû sevâ’(sevâen), min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne)....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
1.
leysû
: değil
2.
sevâen
: eşit, müsavi, aynı, bir
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden (hristiyan ve yahudilerden)
4.
umme...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Meselu mâ yunfikûne fî hâzihil hayâtid dunyâ ke meseli rîhin fîhâ sırrun esâbet harse kavmin zalemû enfusehum fe ehlekethu ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin enfusehum yazlımûn(yazlımûne)....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
1.
meselu
: misal, durum
2.
mâ yunfikûne
: infak edilen şeyler
3.
fî
: içinde, ...de
4.
hâzihi el hayâti ed dunyâ
...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların (kâfirlerin), bu dünya hayatında (gösteriş ve övünmek için) infâk ettikleri şeylerin durumu, kendilerine zulmeden (Allah'ın emirlerine ve nehiylerine itaat etmeyerek, devamlı derecat kaybeden) bir kavmin, "kavurucu, dondurucu soğuk bir rüzgarın isabet ederek, böylece helâk ettiği" ekininin durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların şu dünya hayatında harcadıkları, tıpkı kendilerine zulmeden bir kavmin tarlalarına vuran zemheri yeline benzer, eser, ekinleri mahvedip gider. Onlara Allah zulmetmez, onlar, kendi kendilerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların şu süflî madde boyutunda (esfeli sâfîliyn - dünya hayatı) harcadıklarının misali, kendi nefslerine zulmeden bir topluluğun ekinlerine isabet edip, onu mahveden dondurucu bir rüzgâra benzer. Allâh onlara zulmetmedi, lâkin onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları, kendilerine, birbirlerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgâra benzer. Onlara Allah asla zulmetmiyor. Fakat onlar, kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlar, zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında yaptıkları harcamaların durumu kendi kendilerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine isabet ederek onu tamamen mahveden dondurucu bir rüzgara benzer. Allah onlara haksızlık etmedi; ancak onlar kendi kendilerine haksızlık etmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine düşmüş de onu mahvetmektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dunya hayatinda sarfettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soguk bir ruzgarin durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazik ettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misâli, kendi kendilerine haksızlık eden bir kavmin ekinine dokunup mahveden kavurucu (ya da dondurucu) soğuk (ya da çok sıcak) bir rüzgârın misâli gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında sarfettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazık ettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatındaki harcamaları, kendi kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinine vurup mahfeden dondurucu bir rüzgar gibidir. ALLAH onlara zulmetmedi; fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet edip onu mahveden kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Allah, onlara haksızlık etmemişti, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki maddi harcamaları, kendilerine zulmetmiş kimselerin tarlası üzerinden eserek bu tarlanın ekinini mahveden dondurucu rüzgara benzer. Allah onlara zulmetmiş değildir, tersine onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdir....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Tanrı, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir kavmin ekinine isâbet edip de onu helâk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında onların sarfettikleri şeylerin durumu; kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet ederek mahveden kavurucu bir rüzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar; kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatı için harcadıkları, kendi kendilerine zulmeden bir halkın ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir rüzgara benzer: Onlara haksızlık yapan Allah değildir, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında infak ettikleri şeyin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir ki, onda kavurucu bir soğukluk vardır, nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerine vurup mahvetmiştir. Ve Allah Teâlâ onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup da onu mahveden kavurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları şeyin örneği; kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Kendilerine zulmetmiş bir toplumun ekinine isabet eder de, onu helak eder. Oysa Allah, onlara zulmetmemiş fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdir....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
O batıl yollarda olanların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendi öz canlarına zulmeden kimselerin ekinine isabet eden ve o mahsulü kasıp kavuran bir rüzgarın durumuna benzer. Doğrusu, Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendi kendilerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünyâ hayâtında harcadıkları malların durumu, nefislerine zulmeden bir topluluğun ekinine vurup onu mahveden dondurucu bir rüzgâr(ın tahribatın)a benzer. Allâh onlara zulmetmedi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat kendi nefislerine kendileri zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları şeyin durumu, kendilerine yazık etmiş bir topluluğun ekinine isabet ederek onu telef eden kavurucu bir rüzgâra benzer. Aslında onlara Allah haksızlık etmemiş, onlar kendi kendilerine yazık etmişlerdir....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgâr örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir toplululuğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû bitâneten min dûnikum lâ ye’lûnekum habâlâ(habâlen), veddû mâ anittum, kad bedetil bagdâu min efvâhihim, ve mâ tuhfî sudûruhum ekber(ekberu), kad beyyennâ lekumul âyâti in kuntum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, îmân edenler
3.
lâ tettehızû
: edinmeyin
4.
bitâneten
: sırda...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed yalnızca ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasulüdür. Ondan önce de görevlerini ifa eden Rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, gerisin geriye, İslâm dışı hayatınıza mı döneceksiniz? Kim geriye İslâm dışı hayata dönerse Allah’a asla, hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberlerle birlikte birçok Allah dostları savaştılar. Allah yolunda, İslâmî hayatı yaşarlarken başlarına gelenlerden dolayı yılgınlık göstermediler. Zaafa düşmediler. Boyun eğmediler. Allah sabrederek mücadeleye devam edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, siz eğer kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin göstermelik hoşgörü taleplerini, şeriatinize aykırı isteklerini kabul eder, onlara boyun eğerseniz, sizi gerisin geriye, İslâm dışı hayatınıza döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Allah’ın haklarında hiçbir ferman, hiçbir yetki indirmediklerini, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında ona ortak koşmaları, âhiret hayatını, hesap ve mükâfatı inkâr etmeleri sebebiyle kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin kalplerine, akıllarına korku yerleştireceğiz. Onların mekânları ateştir. İnkârda, isyanda ısrar eden, Allah’ın kullarını, Allah yolunu, Allah yo...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
-Allah, sevdiğinizi gösterdikten sonra dağıldığınız, emir konusunda tartıştığınız ve isyan ettiğiniz ana kadar, size olan vaadini gerçekleştirmişti. O’nun izni ile kafirleri öldürüyordunuz. Sizden kimi dünya hayatını istiyor, kimi ahiret hayatını istiyordu. Sonra denemek için onların karşısında sizi bozguna uğrattı. Artık Allah sizi affetmiştir. Çünkü Allah, müminlere karşı çok lütufkardır....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Sakın şunlar gibi olmayın ki küfrettiler de ıhvanları arzda bir siyahat ettikleri veya gazaya gittikleri vakit haklarında şöyle dediler «yanımızda olsalar ne ölürlerdi ne katlonurlardı» Allah bunu kalblerinde bir hasret olarak bıraksın diye, halbuki hayatı veren de Allah mematı veren de, ve Allah her ne yaparsanız görüb duruyor...
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey îmân edenler! İnkâr eden ve kardeşleri hakkında yeryüzünde yolculuğa çıktıkları veya gaziler oldukları (savaşa gittikleri) zaman: 'Eğer yanımızda olsalardı ne ölürler, ne de öldürülürlerdi!' diyenler gibi olmayın ki, Allah bunu (bu sözü) onların kalblerinde bir hasret (ve pişmanlık) kılsın! Çünki hayâtı veren de öldüren de (ancak) Allah’dır. Allah ise,yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman edenler! Dini inkâr edip de Allah için seferde ölen veya gazalarda öldürülen arkadaşları hakkında: "Bizim yanımızda olsalardı, ne ölürler ne de öldürülürlerdi." diyenler gibi olmayın! Allah bunu, onların gönüllerinde bir hasret, bir yürek yarası olarak bıraksın diye yaptı. Hayatı veren de, alan da Allah’tır. Allah bütün yaptıklarınızı görür....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). ...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
menne allâhu
: Allah ni'metlendirdi
3.
alâ el mu'minîne
: mü'minlerin üzerine
4.
iz bease
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Hakikaten Allah mü'minleri minnetdar kıldı zira içlerinde kendilerinden bir Resul ba's buyurdu, onlara Allahın âyâtını okuyor, onları tezkiye ediyor, onlara kitab ve hikmet öğretiyor halbuki bundan evvel açık bir dalâl içinde idiler...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
1.
kullu nefsin
: herkes, her nefs
2.
zâikatu el mevti
: ölümü tadıcıdır
3.
ve innemâ
: ve lakin, fakat, amma
4.
tuveffevne
...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz (amellerinizin karşılığı) kıyamet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacaktır. Ancak, kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tamı tamına verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa, o mutluluğa ermiştir. Dünya hayatı yalnızca aldatıcı zevklerden ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde ecirleriniz eksiksiz olarak verilecek. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulursa kurtuluşa ermiş olur. Dünya hayatı aldatıcı geçinmeden başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadacak ve ecirleriniz (mükâfatlarınız) ancak kıyamet günü tamamlanacak. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konursa işte o muradına ermiştir. Yoksa dünya hayatı aldatıcı menfaattan başka bir şey değil......
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her insan olumu tadacaktir. Kiyamet gunu, ecirleriniz size mutlaka odenecektir. Atesten uzaklastirilip cennete sokulan kimse artik kurtulmustur. Dunya hayati, zaten, sadece aldatici bir gecinmeden ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadıcıdır (tadar). (Amellerinizin) karşılığını ancak Kıyamet günü tam olarak göreceksiniz. Artık kim ateşten uzaklaştırılıp Cennet'e konulursa, gerçekten o kurtulmuştur. Dünya hayatı ise aldatıcı bir yararlanma ve geçimlikten ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı, zaten, sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacaktır. Diriliş günü ödülleriniz size eksiksiz olarak verilir. Kim ateşten kurtarılıp cennete sokulursa, zafer kazanmış olur. Dünya hayatı ancak aldatıcı bir zevkten ibarettir...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tatacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konulursa işte o murada erdi, yoksa dunyâ hayâtı aldatıcı bir meta'dan başka bir şey değil...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacaktır. Mükafatlarınız ancak kıyamet günü tamamlanacaktır. Her kim o vakit ateşten uzaklaştırılır da cennete konulursa, işte o, murada erdi. Yoksa, dünya hayatı, aldatıcı bir eşyadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes kesinlikle ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılıkları, kıyamet günü, size eksiksiz olarak verilecektir. O zaman kim Cehennem ateşinden uzak tutulur da Cennet'e konursa gerçekten başarıya ulaşmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir hazdan başka birşey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır! Amellerinizin karşılığı ise, ancak kıyâmet günü size tam olarak verilecektir. Artık kim ateşten uzaklaştırılıp Cennete sokulursa, işte (o kişi)gerçekten kurtulmuş (murâdına ermiş)tir. Hâlbuki dünya hayâtı, aldatıcı menfaatten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır, cennete sokulursa; artık o, kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır: Böylece Kıyamet Günü (yapıp ettiklerinizin) karşılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır: Zira bu dünya hayatı(na düşkünlük), kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Ve şüphe yok sizlere ecirleriniz Kıyamet gününde ödenecektir. Artık kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete girdirilirse necât bulmuş olur. Ve dünya hayatı ise bir aldatıcı metadan başka değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü de ancak yaptıklarınızın karşılığı size ödenecektir. Kim ateşten uzak tutulur ve cennete sokulursa, o kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini ancak kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp cennete yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır. Kıyâmet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ki hemen ateşin elinden çekilip kurtarılır da cennete sokulursa, işte o, kurtuluşa ermiştir. Dünyâ hayâtı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metâdan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet gününde ise ücretlerinizi tam olarak alırsınız. O gün kim ateşten kurtulup da Cennete girmişse, işte o muradına ermiştir. Dünya hayatı ise aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir....
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı). ...
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
fî halkı
: yaratılışında vardır
3.
es semâvâti
: semâlar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yer...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ve inne min ehlil kitâbi le men yu’minu billâhi ve mâ unzile ileykum ve mâ unzile ileyhim hâşiîne lillâhi, lâ yeşterûne bi âyâtillâhi semenen kalîlâ(kalîlen), ulâike lehum ecruhum inde rabbihim innallâhe serîul hısâb(hısâbi). ...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak ki
2.
min ehli el kitâbi
: Kitap ehlinden, kitab sahiplerinden
3.
le men
: elbette, mutlaka o kimseler
4.
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz ehli kitab içinden kimi de vardır ki, Allaha iman ettikleri gibi Allah için hakka boyun eğerek kendilerine indirilene de size indirilene de iman ederler, Allahın âyâtını bir kaç paraya satmazlar, işte bunlar, Rablarının indinde kendilerinin ecirleri vardır, şüphe yok ki Allah hisabını çabuk yapar...
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin....
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Tanrı'nın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin....
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa hayatı kötülük yapmakla geçip de, ölüm anı gelince "İşte şimdi tövbe ettim" diyenin tövbesi yoktur! Hakikati inkâr ederek yaşayıp, son nefeste tövbe edenlere de yoktur! İşte onlar için feci azap hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
İnnellezîne keferû bi âyâtinâ sevfe nuslîhim nâra(nâran). Kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden gayrahâ li yezûkûl azâb(azâbe). İnnallâhe kâne azîzen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizi
...
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse dünya hayatını, ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Ve kim Allah yolunda savaşırken öldürülse veya gâlip gelse, o taktirde Biz ona, “büyük ecir” vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Âhiret hayatı, ebedî yurt karşılığında dünya hayatının süflî zevklerini, debdebesini terk edenler, hiçe sayanlar, Allah yolunda, İslâm uğrunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda, İslâm uğrunda savaşır, öldürülür veya zafer kazanırsa biz ona büyük mükâfatlar vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Kim Allah yolunda çarpışır sonra öldürülür veya üstün gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde dünya hayatı yerine ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaş etsin. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülürse, yahud düşmanına üstün gelirse, ona pek büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde, dunya hayati yerine ahireti alanlar, Allah yolunda savassinlar . Kim Allah yolunda savasir, oldurulur veya galib gelirse, Biz ona buyuk bir ecir verecegiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Gerçek bu olunca, artık dünya hayatını Âhiret (sevabı ve mutluluğu) karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya üstün gelir (gazi olur)sa, ona büyük bir ecir (mükâfat) vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde, dünya hayatı yerine ahireti alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır, öldürülür veya galib gelirse, Biz ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Dünya hayatını ahirete değişenler ALLAH yolunda savaşsınlar. Kim ALLAH yolunda savaşır, ölür yahut yenerse, kendisine büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde seferber olun da o geçici dünya hayatını Âhıretin ebedî hayatına satacak olanlar çarpışsın, her kim Allah yolunda çarpışır da katlolunur veya galib gelirse iki surette de biz ona yarın pek büyük bir ecir vereceğiz...
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde seferber olun da o geçici dünya hayatını ahiretin ebedi hayatı karşılığında satacak olanlar çarpışsın! Her kim Allah yolunda çarpışır da, öldürülür veya üstün gelirse, her iki surette de biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda öldürülür veya galip gelirse biz ona ilerde büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Tanrı yolunda savaşsınlar; kim Tanrı yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyle ise, dünya hayâtını âhiret karşılığında satan (o bahtiyar)lar Allah yolunda savaşsınlar! Artık kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galib gelirse, bunun üzerine ileride ona (pek) büyük bir mükâfât vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde dünya hayatını ahirete satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Allah yolunda savaşan kimse; öldürülse de, galip gelse de Biz, ona büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, bu dünya hayatını ahiret ile takas etmek isteyenler Allah yolunda savaşsınlar! Allah yolunda savaşan herkese, ister öldürülmüş olsun ister zafer kazansın, zamanı geldiğinde büyük bir mükafat ihsan edeceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Artık dünya hayatını ahiret mukabilinde satacak olanlar, Allah yolunda savaşa atılsınlar, ve her kim Allah yolunda mukatelede bulunur da katlolunursa veya galip gelirse ona elbette büyük bir mükâfaat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır ve öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Ahiret karşılığında dünya hayatını satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
O halde, dünya hayatına değil, âhirete talip ve müşteri olanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşa girer de öldürülüp şehid olur veya galip gelir gazi olursa, her iki halde de biz ona yarın pek büyük mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Dünyâ hayâtını âhiret hayâtı karşılığında satanlar, Allâh yolunda savaşsınlar. Kim Allâh yolunda savaşır da öldürülür veya gâlib gelirse, biz ona yakında büyük bir mükâfât vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Dünya hayatını âhiret hayatıyla değiştirmek isteyenler, Allah yolunda savaşsınlar. Allah yolunda savaşan kimseye ise, ister öldürülsün, ister galip gelsin, Biz pek büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
İğreti hayatı âhiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz, yakında, büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Müşriklerle fiilî çatışmaya girmekten kaçının, savaşı aklınızdan çıkarın, namazı âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılın, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin' denilen kimseleri görmüyor musun? Kendilerine savaşmak, yazılı emir halinde farz kılınınca, onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi, yahut daha fazla bir korku ile insanlardan korkuyorlar. 'Rabbimiz, savaşı bize niçin yazılı bir emir haline getirdin? Ne olurdu bize azıcık b...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ darabtum fî sebîlillâhi fe tebeyyenû ve lâ tekûlû li men elkâ ileykumus selâme leste mu’minâ(mu’minen), tebtegûne aradal hayâtid dunyâ, fe indallâhi megânimu kesîrah(kesîratun). Kezâlike kuntum min kablu fe mennallâhu aleykum fe tebeyyenû. İnnallâhe kâne bimâ ta’melûne habîrâ(habîran)....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah’a ulaşmayı dilediler
4.
i...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'ın yolunda (savaşmak üzere) sefere çıktığınız zaman artık (mü'mini kâfirden ayırt etmek için) iyice araştırıp açığa çıkarın. Ve size selâm verip (teslim olan) kimseye, dünya hayatının geçici metaını (çıkarını) isteyerek: “Sen mü'min değilsin.” demeyin. Oysa Allah'ın katında ganimet çoktur. Daha önce siz de öyle idiniz, o zaman Allah (lütufta bulunup) sizin üzerinize ni'met verdi. O halde iyice araştırıp açığa çıkarın. Muhakkak ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler. . . Allâh için sefere çıktığınızda iyice araştırın ve size selâm verene (anlaşmak isteyene), dünya hayatının geçici menfaatini arayarak, "Sen iman eden değilsin" demeyin. . . Allâh indînde çok ganimetler var. . . Daha önce siz de öyle idiniz de Allâh size lütufta bulundu. . . O hâlde iyice araştırın. . . Muhakkak ki Allâh yapmakta olduklarınızın yaratanı olarak Habiyr'dir....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler, Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman, dostu düşmanı ayırt etmek için, iyi anlayıp dinleyin, iyice araştırın. Size boyun eğdiğini, İslâm’a girdiğini duyurana, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: 'Sen mü’min değilsin' demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de onlar gibiydiniz. Allah size lütufda bulundu. O halde, iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah, işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyice araştırın [20] ve dünya hayatının varlığına göz dikerek, size selam verene: 'Sen mü'min değilsin' demeyin. Allah katında çokça ganimetler vardır. Siz de daha önce öyle idiniz Allah size lütufta bulundu. Şu halde iyice araştırın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey mü’minler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mü’mini kâfirden ayırt etmek için iyice araştırın. Size İslâm selâmı veren kimseye, -dünya hayatının geçici nimet ve menfaatına göz dikerek - sen mü’min değilsin, demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâma ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz (dilinizle getirdiğiniz şahâdet, kalblerinizde kökleşmemişti) Sonra Allah, size iman ve istikameti lütfetti. Onun için iyice anlayın (öldürmede acele etmeyin). Muhakkak Allah yaptıklarınızd...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey Inananlar! Allah yolunda yurudugunuz vakit, her seyi iyice anlayin. Size, musluman oldugunu bildirene, dunya hayatinin gecici menfaatine goz dikerek: «Sen mumin degilsin» demeyin. Allah katinda bircok ganimetler vardir. Evvelce siz de oyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu, iyice arastirip anlayin, Allah islediklerinizden suphesiz haberdardir....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey imân edenler! Allah yolunda (savaşmak üzere) adım atıp yürüdüğünüzde, açıklığa kavuşmasını anlamaya, sonucunu tesbit edip öğrenmeye çalışın, size İslâmî ölçüde selâm verip müslüman olduğunu bildirene, —dünya hayatının menfaatini arzulayarak— sen mü'min değilsin, demeyin. (Unutmayın ki) Allah katında birçok ganimetler var. Bundan önce siz de öyle idiniz; Allah size lûtf-u keremde bulundu. O sebeple açıklığa kavuşmasını iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yapageldiğiniz şeylerden haberlidir....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey İnananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: 'Sen mümin değilsin' demeyin. Allah katında birçok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu, iyice araştırıp anlayın, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek «Sen mümin değilsin» demeyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
İnananlar, ALLAH yolunda çarpışmağa çıktığınız zaman dikkatli olun. Size barış önerene, dünya hayatının geçici yararını gözeterek 'Sen inanmıyorsun,' demeyin. Çünkü ALLAH'ın yanında çok ganimetler var. Daha önceleri siz de onlar gibiydiniz; fakat ALLAH size lütfetti. Öyleyse iyice araştırıp emin olun. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allah yolunda adım attığınız vakıt iyi anlayın dinleyin size islâm selâmı veren kimseye -dünya hayatının geçici metaına göz dikerek- sen mü'min değilsin demeyin, Allah yanında çok ganimetler var, önce siz de öyle idiniz, Allah kerem buyurdu da sizleri iyman ile tanıttı onun için iyi anlayın dinleyin, muhakkak ki Allah ne yaparsanız habîr bulunuyor....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız vakit, iyice anlayın, dinleyin. Size İslam selamı veren kimseye -dünya hayatının geçici metaına göz dikerek- «Sen mümin değilsin!» demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz, Allah kerem buyurdu da sizleri iman ile tanıştırdı. Onun için iyice anlayın, dinleyin! Gerçekten Allah, ne yaparsanız haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey müminler Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyice emin olmadan silah çekmeyiniz. Size selam verene, dünya hayatının malına göz dikerek 'sen mü'min değilsin' demeyiniz. Zira asıl bol ganimetler Allah katındadır. Bir zamanlar siz de öyle idiniz de Allah'ın lütfu ile mümin oldunuz. O halde silah çekmeden önce durumu iyice anlayınız. Hiç şüphesiz ne yaparsanız Allah ondan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey inananlar, Tanrı yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size [islam geleneğine göre] selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen inançlı değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet Tanrı katındadır. Bundan önce siz de böyle idiniz; Tanrı size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah yolunda (cihâd için) sefere çıktığınız zaman, artık iyi araştırın, size selâm veren (veya teslîm olan) bir kimseye, dünya hayâtının geçici menfaatini arzulayarak (onu öldürüp mallarını ganîmet olarak almak için): 'Sen mü’min değilsin(veya sana eman yok)!' demeyin! İşte (unutmayın ki) Allah katında birçok ganîmetler vardır. Daha evvel siz de öyle idiniz de Allah size (hidâyeti) lûtfetti; öyleyse iyi araştırın! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler; Allah yoluna koyulduğunuz zaman, iyice araştırın. Size selam verene; dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek; sen mü'min değilsin, demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır. Önce siz de öyleydiniz ama Allah size lütfetti. Onun için iyice araştırın. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
(O halde) siz ey iman edenler, Allah yolunda (sefere) çıktığınız zaman karşılaştığınız durumu açıkça kavramaya çalışın ve size barış teklif edene bu dünyevi hayatın gelip geçici kazançlarına duyduğunuz (özlem ve) isteklerle "Sen mümin değilsin!" demeyin. Çünkü asıl kazanç Allah katındadır. Siz de bir zamanlar aynı durumdaydınız, ama Allah size karşı lütufkar davranmıştı. Öyleyse muhakemenizi kullanın. Şüphesiz Allah, yaptığınızdan her zaman haberdardır...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey imân edenler! Allah Teâlâ'nın yolunda yürüdüğünüz zaman dikkat-i nazarda bulununuz ve size selâm veren kimseye, dünya hayatının fani metaını arayarak, sen mü'min değilsin, demeyiniz. Allah Teâlâ'nın indinde çok ganîmetler vardır. Siz de evvelce öyle idiniz de Allah Teâlâ size inâyet buyurdu. Artık işin güzelce belli olmasına bakınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sizin yaptığınıza hakkıyla haberdar bulunmaktadır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman iyice araştırın. Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: “Sen mümin değilsin!” demeyin. Çünkü Allah'ın katında sayısız ganimetler vardır. Siz de önceden böyle idiniz de Allah size lütfetti. O halde iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
- Ey iman edenler, Allah yolunda savaş için sefere çıktığınızda teenni ile (aceleye kapılmadan) hareket edin; size selam veren kimseye, dünya hayatını arzulayarak “sen mümin değilsin!” demeyin. Zira Allah katında pek çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz de Allah, size iyilikte bulundu. Öyleyse iyice araştırıp anlayın. Allah şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Yeryüzünde Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, son derece dikkatli davranın. Size selâm verene, dünya hayatının geçici ve az bir menfaatini elde etmek için: "Sen mümin değilsin" demeyin! Unutmayın ki Allah’ın yanında birçok ganimetler vardır. Önceden siz de böyle idiniz, Allah size lütfetti de imanla şereflendiniz. Öyleyse iyi anlayın, dinleyin çok dikkatli davranın. Muhakkak ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey inananlar, Allâh yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın, dinleyin, size selâm verene, dünyâ hayâtının geçici menfaatini gözeterek: "Sen mü'min değilsin!" demeyin. Çünkü Allâh'ın yanında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz, Allâh size lutfetti (imânâ geldiniz). O halde iyice anlayın (dinleyin, peşin hüküm vermeyin). Çünkü Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (islam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: «Sen mü'min değilsin» demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Yeryüzünde Allah için sefere çıktığınız zaman dikkatli olun da, size selâm veren kimseye 'Sen mü'min değilsin' demeyin. Siz dünya hayatının gelip geçici menfaatini arıyorsunuz; Allah katında ise nice ganimetler var. Evvelce siz de böyle idiniz, sonra Allah'ın lütfuna eriştiniz; onun için dikkatli olun ve araştırın. Şu bir gerçek ki, Allah sizin bütün yaptıklarınızdan haberdar bulunuyor....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size selam verene/barış teklifi sunana "Sen mümin değilsin!" demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerde idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?...
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son vercekleri zaman derler ki: "Nerde idiniz?" Onlar : "Biz , yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik". derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz içini Tanrı'nın arzı geniş değil miydi?"derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?...
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Melekler kendi kendilerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman, derler ki: «Neyde idiniz?» Onlar: «Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik.» derler. (Melekler de:) «Onda hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?» derler. İşte onların barınma yerleri cehennemdir. Ne kötü yataktır o....
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Hâ entum hâulâi câdeltum anhum fîl hayâtid dunyâ fe men yucâdilullâhe anhum yevmel kıyâmeti em men yekûnu aleyhim vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 109. Ayet:
1.
hâ
: işte
2.
entum
: siz
3.
hâulâi
: bu, bunlar, böyle
4.
câdeltum an
: siz mücadele ettiniz
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz böylesiniz. Dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Fakat, kıyâmet günü onlardan yana kim Allah ile mücadele edecek veya kim onlara vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz o kişilersiniz ki dünya hayâtında onları tuttunuz, onlar için uğraştınız; fakat kıyâmet gününde, Allah'a karşı kim savunacak onları, yahut kim koruyacak onları?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Haydi siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Bakın ey mü’minler, siz, dünya hayatında münafıklar adına savunma yapıyorsunuz. Peki, kıyamet günü, Allah’ın huzurunda onlar adına kim savunma yapacak? Yahut yanlarında bulunarak onları kim himaye edecek?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Diyelim ki siz dünya hayatında onları savundunuz, peki kıyamet gününde onları Allah'a karşı kim savunacak? Yahut kim onların vekili olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz böylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Allah'a mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz (Ey hâinleri müdafaa edenler) öyle kimselersiniz ki, cahiliyyet gayreti ile dünya hayatı uğrunda o hâinlerden yana mücadeleye atılmışsınız. Kıyamet gününde onlara azab edilirken, kendileri hesabına Allah’a karşı mücadele edecek kimdir? Yahut onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Iste siz dunya hayatinda onlari savunuyorsunuz ama, kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim savunacak? Veya onlarin vekaletini kim uzerine alacaktir?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlardan yana çekişip uğraşırsınız, ya Kıyamet günü Allah'a karşı kim onlardan yana savunuculuk yapıp uğraşacak ? Ya da kim onlara vekîl olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz dünya hayatında onları savunuyorsunuz ama, kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak? Veya onların vekaletini kim üzerine alacaktır?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Haydi siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte sizler bu tür kişileri dünya hayatında savunuyorsunuz. Peki, diriliş gününde ALLAH'a karşı kim onları savunacak? Ya da kim onlara avukat olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Haydi, siz bu dünya hayatında onlar adına mücadele ediverdiniz diyelim, fakat kıyamet günü onları kim savunacak ve onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Diyelim ki, siz onları dünya hayatında savundunuz. Peki kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak ya da kim onların vekilliğini üzerine alacak....
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz böylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Tanrı'ya mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, haydi dünya hayâtında onlar (o hâinler)den yana mücâdele ettiniz; fakat kıyâmet günü onlar nâmına Allah ile kim mücâdele edecek, yâhut (ogün) kim onlara vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki; dünya hayatında onları savunuyorsunuz. Ama kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Sizler belki bu dünya hayatında onları savunabilirsiniz; ya Kıyamet Günü kim onları Allaha karşı savunacak, kim onların koruyucusu olacaktır?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatı hususunda onlardan yana mücadelede bulundunuz, fakat Kıyamet gününde onlar tarafından Allah Teâlâ'ya karşı kim mücadelede bulunacak? Veya onların üzerine kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatında onlara taraf çıkıp savunuyorsunuz. Peki kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz, dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Kıyamet gününde kim onları müdafaa eder; kim onlara vekil olur?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Haydi diyelim, siz bu dünya hayatı bakımından onları savundunuz, peki yarın kıyamet günü kim Allah’a karşı onları savunacak? Yahut kim onların vekili olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Haydi siz, dünyâ hayâtında onları savundunuz; ya kıyâmet günü onları Allah'a karşı kim savunacak, ya da kim onlara vekil olacak?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz böylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Allah'la mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Siz dünya hayatında onları savundunuz diyelim; kıyamet gününde Allah'a karşı onları kim savunacak, himayelerini kim üstlenecek?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Diyelim, siz onlar için dünya hayatında mücadele verdiniz. Peki, kıyamet günü Allah'a karşı onlar için kim mücadele verir, onlar hakkında kim vekillik yapar?...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın, kocasının kurulu aile düzenini bozmasından yahut kendisine ilgisiz davranmasından endişe ederse, boşanmaksızın aralarında bir anlaşma yaparak evliliklerini devam ettirmelerinde, sosyal ilişkilerini yeniden düzenlemelerinde, geliştirmelerinde onlara günah yoktur. Sulh, ayrılmaktan ve geçimsiz yaşamaktan daima hayırlıdır. Nefisler ihtiraslı davranmaya her zaman hazırlıklıdır. Eğer iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişki...
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Ve kad nezzele aleykum fîl kitâbi en izâ semi’tum âyâtillâhi yukferu bihâ ve yustehzeu bihâ fe lâ tak’udû meahum hattâ yehûdû fî hadîsin gayrihî, innekum izen misluhum. İnnallâhe câmiul munâfikîne vel kâfirîne fî cehenneme cemîâ(cemîan)....
Nisa Suresi, 140. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştu
2.
nezzele
: indirdi
3.
aleykum
: size
4.
fî el kitâbi
: kitapta
...
Nisa Suresi, 155. Ayet:
Fe bimâ nakdıhim mîsâkahum ve kufrihim bi âyâtillâhi ve katlihimul enbiyâe bi gayrı hakkın ve kavlihim kulûbunâ gulf(gulfun). Bel tabaallâhu aleyhâ bi kufrihim fe lâ yu’minûne illâ kalîlâ(kalîlen)....
Nisa Suresi, 155. Ayet:
1.
fe -- bi mâ
: fakat bu -- sebebiyle
2.
nakdı-him
: onların bozmaları
3.
mîsâka-hum
: onların misâkları
4.
ve kufri-him
Nisa Suresi, 155. Ayet:
Bunun üzerine misaklarını nakzetmeleri ve Allahın âyâtına küfürleri ve Enbiyayı nâhak yere katilleri ve «kalblerimiz gılıflı» demeleri sebebiyle -ki doğrusu Allah o kalblerin üzerini küfürlerile tab'etmiştir- de onun için iymana gelmezler meğer ki pek az...
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Böylece, o zaman, Yahudi itikadına mensup olanlar tarafından işlenen zulümden dolayı, (daha önce) tattırdığımız hayatın bazı nimetlerinden onları yoksun bıraktık; (böyle yaptık), çünkü Allah yolundan her an sapmaktaydılar,...
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoyanlar, İslâm’ı engelleme tedbirleri alanlar, tamamen başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmiş olurlar....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, içinizdeki yahudiler gibi Meryem’e zina isnad ederek Îsâ’nın peygamberliğini tanımayarak; hristiyanlar gibi Îsâ’nın ilâhlığını iddia ederek, haddi aşıp sorumluluk ve cezanızı artırmayın. Allah hakkında da baba olma, oğul edinme, bedenlere girme, değişme ve birleşme iddialarında da bulunmayın. Yalnızca hakkı ve doğruları söyleyin. Mesih, Meryem oğlu Îsâ, Allah’ın Rasulüdür, o Allah’ın Meryem’e ilettiği 'ol' emrinin eseridir, mûcizesidir, ilâhî lütufla yaratılmış...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölmüş hayvan-leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, sert bir cisimle vurulup öldürülmüş, yuvarlanarak ölmüş, boynuzlanıp ölmüş hayvanlar ile yırtıcı hayvanların parçaladığı hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- putperest sunaklarında boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız, geleceğiniz ile ilgili kehanette bulunmanız size haram kılındı. Bütün bunlar fâsıklıktır, hak bir düzenin dışına çıkmadır ve günahkâr, isyankâr davranışlardır. Kulluk sö...