Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. "Rabb'imiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabb'imiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabb'imiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevlamız'sın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Kuşkusuz Kafirlerin ne mallarının ne de evlatlarının Allah'ın yanında bir yararı olacaktır. Onlar ateşin yakıtıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Kuşkusuz Kafirlerin ne malları ne de evlatları Allah'ın yanında bir yarar sağlamayacaktır. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada sürekli kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır! Sizin Mevla'nız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarında küçük ve aciz evlat bırakanlar, onlara karşı nasıl endişe duyuyorlarsa, aynı endişeyi onlar hakkında da duysunlar. Allah'a karşı takva ehli olsunlar ve doğru olan şey neyse onu söylesinler....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra onlar, gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Dikkat edin, hüküm yalnız O'nundur ve O, hesabı çabuk görendir....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Böylece ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi hoş gösterdiler. Hem onları mahvetmek hem de dinlerini karmakarışık etmek için. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurduklarıyla baş başa bırak....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, sizi bir tek nefisten yarattı ve kendisi ile sükunet bulsun diye ondan eşini var etti. Eşini sarıp örtünce, eşi hafif bir yük yüklendi. Bir müddet böyle geçti. Yükü ağırlaşınca her ikisi de Rabb'leri olan Allah'a: "Eğer bize salih bir evlat verirsen elbette Sana şükredenlerden olacağız." diye dua ettiler....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Fakat onlara, salih bir evlat verince; kendilerine verilen şeyde ona ortaklar koşmaya başladılar. Allah, onların ortak koştukları şeyden yücedir....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Bilin ki mallarınız ve evlatlarınız ancak birer fitnedir. Kuşkusuz Allah'ın yanında çok büyük ödül vardır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah sizin mevlanızdır. O, ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize erişmez. O, bizim mevlamızdır. Öyleyse, mü'minler, yalnız Allah'a tevekkül etsinler....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Tıpkı sizden öncekiler gibisiniz. Onlar; kuvvetçe sizden daha güçlü, mal ve evlat bakımından sizden daha çoktular. Onlar, payları kadar bundan yararlandılar. Sizden öncekilerin paylarınca yararlandıkları gibi siz de payınızca yararlandınız. Ve onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar hüsrana uğrayanlardır....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada, herkes ne yapmışsa onu bulur. Gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülmüş olarak. Uydurdukları şeyler ise kendilerinden uzaklaşıp kaybolurlar....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı, hanımına: "Ona iyi bak, bize faydası olabilir, belki de onu evlat ediniriz." dedi. Böylece Yusuf'u oraya yerleştirdik ki ona kimi hadislerin yorumunu öğretelim. Allah, takdir ettiğini yapandır. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler....
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
Allah, iki adamı da örnek verdi: Bunlardan biri dilsiz ve hiçbir şeye gücü yetmez; mevlasına bir yüktür. Onu nereye gönderirse göndersin, bir iş beceremez. Bu adamla, adaleti emreden ve dosdoğru yolda olan eşit olur mu?...
İsra Suresi, 6. Ayet:
Sonra sizi, onlara karşı tekrar üstün kıldık. Size mallarla ve evlatlarla yardım ettik. Ve sayınızı çokça artırdık....
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
"Her ne kadar beni mal-mülk ve evlat bakımından eksik görüyorsan da bahçene girdiğin zaman: "Allah ne dilerse o olur, Allah'tan başka hiçbir güç yoktur, deseydin ya!"...
Məryəm Suresi, 77. Ayet:
Ayetlerimizi inkar edip, yine de "Bana kesinlikle mal ve evlat verilecek." diyen kimseyi görüyor musun?...
Həcc Suresi, 13. Ayet:
Gerçekten de zararı yararından daha yakın olana dua ediyorlar. O ne kötü mevla ne kötü yoldaştır!...
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Allah yolunda gerektiği gibi cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir zorluk yüklemedi. Bu atanız İbrahim'in milleti. O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi. Resul, size tanık olsun, siz de diğer insanlara. Öyleyse salatı ikame edin, zekatı yapın ve Allah'a sımsıkı bağlanın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel Mevla ne güzel yardımcıdır....
Şüəra Suresi, 88. Ayet:
"Evladın ve malın yarar sağlamadığı gün."...
Şüəra Suresi, 133. Ayet:
"Size davarlarla, evlatlarla yardım etti."...
Qəsəs Suresi, 9. Ayet:
Ve Firavun'un karısı: "Bana ve sana göz aydınlığı olsun. Onu öldürmeyin, belki bize yararı olur. Veya onu evlat ediniriz." dedi. Onlar, olacakların ayırdında değillerdi....
Əhzab Suresi, 4. Ayet:
Allah, hiç kimsenin bedenine iki kalp yerleştirmedi. Zihar yaptığınız eşlerinizi, size anne yapmadı. Ve himayeniz altına aldıklarınızı öz evladınız kılmadı. Bunlar sizin söylediğiniz boş sözlerdir. Allah gerçeği söyler. Ve doğru yola O iletir....
Səba Suresi, 35. Ayet:
"Biz, varlık ve evlat olarak çok daha fazlayız. Ve biz, azap görecek de değiliz." dediler....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi, Bize yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. İnananlar ve salihatı yapanlar, işte onlara yaptıklarına karşılık kat kat ödül vardır. Ve onlar, yüksek makamlarda güven içindedirler....
Məhəmməd Suresi, 11. Ayet:
Allah inananların mevlasıdır. Kafirlerin ise hiçbir mevlası yoktur....
Hədid Suresi, 15. Ayet:
Bugün artık sizden kurtuluş fidyesi kabul edilmez ve Kafirlerden de. Sizin varacağınız yer ateştir. Sizin mevlanız odur. Ne kötü varış yeridir o....
Mücadilə Suresi, 17. Ayet:
Onların malları ve evlatları, Allah'tan gelecek bir şeye karşı, onlara asla yarar sağlamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar. Orada sürekli kalacak olanlardır....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allah, yeminlerinizi, kefaretini ödeyerek çözmeyi size farz kılmıştır. Allah, sizin mevlanızdır. O; Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Təhrim Suresi, 4. Ayet:
Siz ikiniz Allah'a tevbe etmelisiniz. Çünkü ikinizin de kalbi yanlış düşüncelere yöneldi. Eğer ona karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz Allah ona mevladır. Cibril ve iman edenlerin salihleri ve bunlardan başka melekler de onun yanındadırlar....
Nuh Suresi, 21. Ayet:
Nuh: "Rabb'im! Kuşkusuz onlar bana asi oldular. Malı ve evladı kendisine zarardan başka bir şey artırmayan kimseye uydular." dedi....
Müddəssir Suresi, 13. Ayet:
Ve her zaman yanında olan evlatlar....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrail’in evlatları! Hatırlayın ve düşünün size ihsan ettiğim nimetimi! Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim ve yalnız Ben’den korkun!...
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Ey İsrail’in evlatları! Size ihsan ettiğim nimetimi ve vaktiyle sizin atalarınızı diğer insanlara üstün kıldığımı hatırlayın!...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem bir zaman sizi Fir'avun ehlinden kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne(
evlâ
d acısına) ma'ruz bırakıyorlar, (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda (size revâ görülen bu zulümlerde), Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ey İsrail’in evlatları! Bir vakit de Tevratı uygulayacağınıza dair sizden söz almış, sonra bu ahdi bozduğunuz için Dağı üzerinize kaldırarak demiştik ki: «Size verdiğimiz Kitaba kuvvetle sarılın ve muhtevasını iyi inceleyip ders alın ki kötü akıbetten korunasınız....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Bir de: "Allah evlat edindi." dediler. Hâşa! O böyle şeylerden münezzehtir. Bilakis göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nun mahlûkudur. Hepsi O’nun emrine boyun eğmektedir....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Bir de 'Allah
evlâ
t edindi' dediler. Hâşâ, O bundan münezzehtir. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa Onundur; hepsi de Ona boyun eğmiştir....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
Ey İsrail’in evlatları! Size ihsan ettiğim nimetimi. Ve sizi vaktiyle diğer insanlara üstün kıldığımı hatırlayın....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
İbrahim ve daha sonra Yakup şunu çocuklarına öğütledi: 'Evlatlarım! ALLAH sizin için bu dini seçti; müslüman olarak ölmeye bakın.'...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve İbrahim çocuklarına bunu aynen vasiyet etti; Yakup da (böyle yaptı): "Evlatlarım! Bakın, Allah size en saf ve temiz inancı bahşetti; öyleyse O'na teslim olmadan ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin."...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Bu dini İbrâhim kendi evlatlarına vasiyet ettiği gibi Yâkub da böyle yaptı ve: "Evlatlarım! dedi, Allah sizin için bu dini seçti. Sakın Müslümanlıktan başka bir din üzere ölmeyin."...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Ne o, yoksa siz ölüm Yâkub’a gelip çattığında, o evlatlarına: "Benim ölümümden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde siz orada mı bulunuyordunuz? Onlar cevaben şöyle demişlerdi: "Senin İlahına, senin ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın İlahı olan Tek İlaha kulluk ederiz. Ve biz ancak O’na teslim olan müslümanlarız."...
Bəqərə Suresi, 134. Ayet:
İşte o (İbrahim ve Yakub
evlâ
dı) bir ümmetti, geldi geçti. Onların kazandıkları kendilerine, (ve ey Yahûdiler), sizin de kazandığınız sizindir. Onların yaptıklarından siz sorulmazsınız....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa Siz İbrâhim, İsmâil, İshak ve Yâkub’un ve onun evlatlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı? Allah’ın, kitabı vasıtasıyla kendisine ulaştırdığı hakikati gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitap vermiş olduğumuz kimseler, onu (Muhammed’i) tıpkı evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken, onlardan bir kısmı, bile bile gerçeği gizler....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bazıları da: 'Ey Rabbimiz bize dünyada devlet, iyilik ve güzellik, bol servet, sağlık, emniyet, salih-sâliha eşler ve sâlih evlatlar ver. Âhirette de güzel mükâfatlar ver. Cennetini ver, rızana ulaşma mertebesine erenlerden eyle. Bizi ateşten, Cehennem azabından da koru.' derler....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin (evlat verecek) tarlanızdır. Ona göre, nasıl isterseniz öylece ekin tarlanızı. Nefsleriniz için geleceğe hazırlık yapın. Ve Allâh'tan korunun ve iyi bilin ki, O'na kavuşacaksınız. İman edenlere müjdele!...
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin (
evlâ
d yetişdiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza, dilediğiniz gibi, gelin. Kendiniz için önden (iyi ameller) gönderin (hayırlı
evlâ
dlar yetişdirin). Bir de Allahdan korkun ve bilin ki her halde siz ona kavuşacaksınız. îman edenlere müjdele. ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Vel vâlidâtu yurdı’ne
evlâ
dehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû
evlâ
dekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû e...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
1.
ve el vâlidâtu
: ve anneler
2.
yurdı'ne
: süt emzirirler
3.
evlâ
de-hunne
: kendi
evlâ
tlarını
4.
havleyni
: iki ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Analar, emzirme zamanını tamamlamak isterlerse tam iki yıl, çocuklarına süt verirler.
Evlâ
t sahibi olana da
evlâ
dını emzirenin rızkını, elbisesini, örfe göre, vermesi borçtur. Kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne ana
evlâ
dından zarar görmeli, ne baba. Mîrasçıya da hüküm aynıdır. Anayla baba, birbirleriyle danışırlar da, razı olurlar, çocuğu memeden kesmek isterlerse beis yok. Çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğiniz şeyi güzelce, yollu yordamlı verdikten sonra art...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler
evlâ
dlarını emziğin tamamlanmasını istiyenler için iki bütün yıl emzirirler,
evlâ
d kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri, giyecekleri lâyıkiyle borc, maamafih herkes ancak vüsuna göre mükellef olur, ne yavrısiyle bir ana, ne de yavrısiyle bir baba ızrar edilmesin, varise düşen de aynı borc, eğer baba ve ana biribirlerinin müşavere ve rizalariyle memeden kesmek isterlerse kendilerine günah yok, ve şayed çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdi...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler çocuklarını tam iki sene emzirirler, emzirmeyi tamam yaptırmak isteyen için. Bu validelerin nafakaları ve elbiseleri kadri ma'ruf üzere mevludün leh üzerinedir. Hiçbir şahıs kendi takatinden ziyâdesiyle mükellef olmaz. Ne bir ana çocuğu sebebiyle, ne de bir baba evladı sebebiyle zarara sokulmasın. Varis üzerine de onun mislidir. İmdi ana ile baba kendi rızaları ile ve bir müşavere ile çocuğu memeden kesmek isterlerse ikisinin üzerine de bir günah yoktur. Ve siz evladınızı başkasına emz...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmez misin İsrailoğullarının ileri gelenlerini? Hani Mûsâ'dan sonra bir zaman geldi ki peygamberlerine, bize bir padişah gönder de ona uyup Allah yolunda savaşa girişelim demişlerdi. Peygamberleri, size savaş farz edilir de savaşmayıverirseniz demişti. Neden savaşmayacakmışız demişlerdi, yurtlarımızdan çıkarıldık, evladımızdan ayırdılar bizi. Fakat savaş farz edilince pek azı katlandı, öbürleri dönüverdiler. Allah bilir zâlimleri....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Baksan â Beni İsrailin Musadan sonra yüze gelenlerine hani bir Peygamberlerine «bize bir melik gönder Allah yolunda muharebe edelim» dediler, nasıl dedi, üzerinize farz kılınırsa muharebe etmeyi verir misiniz? biz, dediler, neye muharebe etmiyelim? yurdlarımızdan çıkarıldık
evlâ
dlarımızdan cüda edildik, vektaki bunun üzerine muharebe kendilerine farz kılındı fakat pek azından maadası dönüverdiler, Allah o zalimleri bilir...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Mûsâdan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerine bakmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine : «Bize bir hükümdar gönder (ta'yîn et) de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. O (da): «Ya üzerinize bir muhaarebe yazılıb (farz edilib) de savaşı tutmayıverirseniz?» demişdi. Onlar (şöyle) söylemişlerdi: «Allah yolunda neye savaşmayalım? Hem hakıykaten yurdlarımızdan çıkarıldık, hem
evlâ
dlarımızdan (mahrum edildik)». Fakat vaktâ ki uhdelerine savaş yazıldı, içlerinden birazı müstesna olmak üzere, (muhaa...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Mûsâ’dan sonra İsrâiloğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani bir peygamberlerine şöyle demişlerdi: 'Bize bir hüküm dar gönder ki, Allah yolunda savaşalım!' (Peygamberleri) dedi ki: 'Ya üzerinize savaş farz kılınır da, savaşmayacak olursa nız?' (On lar:) 'Gerçekten yurt larımızdan ve
evlâ
d la rımız(ın ya nın)dan çıkarıldığımız hâlde, ne den biz Allah yolunda savaşmayalım?' dediler. Fakat üzer leri ne savaş farz kılınınca, içlerinden pek azı müs tesnâ, (savaştan) yüz çevirdiler. Hâlbuki Al...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmedin mi Mûsa'dan sonra Benî İsrail'den olan bir cemaatı ki onlar kendi peygamberlerine: «Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda muharebe edelim» dediler. Peygamberleri de dedi ki: «Üzerinizde muharebe farz kılınsa muharebe etmeyecek olmayasınız?» Dediler ki: «Biz ne için Allah yolunda muharebe etmeyelim; biz yurtlarımızdan,
evlâ
dımızdan çıkarıldık (uzaklaştırıldık).» Fakat vaktâ ki, onların üzerlerine muharebe farz kılındı, onlar içlerinden birazı müstesna, geri dönüverdiler, Allah Teâlâ ...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Onlar, kendilerine gönderilmiş olan peygambere, 'Bize bir hükümdar tayin et de Allah yolunda savaşalım' demişlerdi. Peygamber, 'Size savaş farz kılındığında sakın bundan kaçınmayasınız?' dedi. Onlar 'Yurdumuzdan çıkarılmış,
evlâ
dımızdan ayrı düşmüşken, bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım?' dediler. Kendilerine savaş farz kılındığında ise, pek azı müstesna, sözlerinden dönüverdiler. Allah o zalimleri bilir....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz ister mi ki, hurma ve üzümlerle dolu bir bahçesi olsun, o bahçeden dereler aksın, içinde her türlü ürün bulunsun da, sonra,
evlâ
dı da güçsüz bir halde iken kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, bu durumda iken bir de ateşli bir kasırga kopsun ve bahçeyi kasıp kavursun? Düşünsünler diye, insanlara âyetlerini Allah işte böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente m
evlâ
nâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
1.
lâ yukellifu
: mükellef kılmaz, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allah
3.
nefsen
: nefs, kişi, kimse
4.
illâ
: ancak,...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet n...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim M
evlâ
mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim m
evlâ
mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allâh kimseyi kapasitesi dışındakinden mükellef tutmaz. (Yaptığı iyi işler sonucu) kazandığı da kendinedir, (zararlı işler sonucu) alacağı karşılık da kendinedir. Rabbimiz, unutursak veya hataya düşersek bizi bundan dolayı cezalandırma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklemiş olduğun ağır vecibeleri bize yükleme. Rabbimiz, takatimizin yetmeyeceği şeyleri de bize yükleme. Bizi affeyle, mağfiret eyle, rahmet et. Sen m
evlâ
mızsın. Tüm hakikati örten seni inkâr edenlere (kâfirlere) karşı bizi zafere erd...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah herkesi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin, işlediği sâlih ameller, yaptığı hayırlar, kazandığı sevaplar lehine değerlendirilecektir. İşlediği günahlar, yaptığı kötülükler de aleyhine değerlendirilecektir. 'Ey Rabbimiz, unutursak veya istemeden, bilmeden hata edersek bizi sorumlu tutma, cezalandırma. Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekileri sorumlu tuttuğun ağır ve katı hükümlere benzer, riayeti güç sınırlamalar, altından kalkılmaz ağır mükellefiyetler yükleme. Ey Rabbimiz ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye kaldırabileceğinin üstünde bir yük yüklemez. Her canın kazandığı iyilik kendi yararına, işlediği fenalıklar da kendi zararınadır. 'Ey Rabbimiz! Eğer unutur veya yanılırsak bundan dolayı bizi sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilerin üzerine yüklemiş olduğun gibi bizim üzerimize de ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bizi güç yetiremiyeceğimiz bir şeyle yükümlü tutma! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize rahmet et! Sen bizim mevlamızsın (yar ve yardımcımızsın) kâfirler topluluğuna...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah bir kimseye, ancak gücü yettiği kadar teklif eder. Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır. Rabbimiz! Eğer unuttuk, yahut kasdimiz olmıyarak hata ettikse bizi (Ondan) hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin musibetler gibi, bize, ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Güç yetiremiyeceğimiz şeyi bize yükletme, bizden çıkan günahları affet, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen m
evlâ
mız, yardımcımızsın. Artık kâfirler topluluğu üzerine biz...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kisiye ancak gucunun yetecegi kadar yukler; kazandigi iyilik lehine, ettigi kotuluk de aleyhinedir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz Bizden oncekilere yukledigin gibi, bize de agir yuk yukleme. Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmeyecegi seyi tasitma, bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlamizsin, kafirlere karsi bize yardim et. *...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her kişiyi ancak gücünün yeteceğiyle mükellef tutar; herkesin kazandığı (iyilik ve güzellik) kendi yararınadır; yüklendiği (kötülük ve vebal) kendi zararınadır. Ey Rabbimiz ! Unutacak ya da yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin ağır bir yükü yükleme. Ey Rabbimiz! Güç getiremiyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.. Sensin M
evlâ
mız (yegâne sahibimiz, koruyucumuz ve yakın dostumuz).. Artık kâfir milletlere karşı bi...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim m
evlâ
mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
ALLAH kişiye ancak kapasitesi kadar yükler. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır. 'Rabbimiz, unutur yahut yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme! Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükletme! Bizi hoşgör, bizi bağışla ve bize acı! Sensin bizim mevlamız (efendimiz ve egemenimiz). İnkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et!...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin m
evlâ
mız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Ey Rabbimiz, eğer unutarak veya yanılarak yaptıksa, bizi sorgulama! Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı! Sensin mevlamız! Bizi, Seni tanımayanlara karşı yardımınla zafere eriştir, kahrolsun kafirler...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye kapasitesini aşacak bir yükümlülük yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına ve işlediği kötülük de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz, eğer unutacak ya da yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz, bizden öncekilere yüklemiş olduğun gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü taşıtma, bizi affet, günahlarımızı bağışla, bize merhamet eyle, sen mevlamızsın bizim. Kâfirlere karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Tanrı hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler kavmine karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç bir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez. (Herkesin) kazandığı (hayır) kendi fâidesine, yapdığı (Şer) kendi zararınadır. «Ey Rabbimiz, unutduk, yahud yanıldıysak bizi tutub sorguya çekme. Ey Rabbimiz, bizden evvelki (ümmet) lere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz, taakat getiremeyeceğimizi bize taşıtma. Bizden (saadır olan günahları) sil, bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge. Sen m
evlâ
mızsın bizim. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et». ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı (iyilik)kendi lehine, işlediği (kötülük) de kendi aleyhinedir. (Ey mü’minler! Şöyle duâ ediniz:)'Rabbimiz! Eğer unutursak veya hatâ edersek, bizi mes’ûl tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere onu yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kendisine(dayanabilmek için) takatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! Hem bizi affeyle! Ve bizi bağışla! Hem bize merhamet buyur! Sen bizim M
evlâ
mızsın; artık kâfirler topluluğuna ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez. Kazandığı lehine, yüklendiği aleyhinedir. Ey Rabbımız, unuttuk veya yanıldıysak sorumlu tutma bizi. Ey Rabbımız, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbımız, bize gücümüzün yetmeyeceğini yükleme. Affet bizi, bağışla bizi. Sen Mevlamızsın. Kafirler güruhuna karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
"Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez: Kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine." "Ey Rabbimiz! Unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama!" "Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma!" "Ve günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze! Sen Yüce Mevlamızsın, hakikati inkar eden topluma karşı bize yardım et!"...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz. Herkesin kesbettiği kendi lehinedir. Ve iktisab eylediği de kendi aleyhinedir. «Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk ise veya hata ettik ise bizi muaheze buyurma. Ey Rabbimiz! Ve bize, bizden evvelkilere yüklemiş olduğun gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim için kendisine takat bulunmayan bir şey de yükleme. Ve bizden af buyur ve bizim için mağfiret buyur ve bizlere merhamet kıl, Sen bizim m
evlâ
mızsın. Artık kâfirler olan kavim üzerine bizl...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir yük ile mükellef kılmaz. Kazandığı iyilik kendi faydasına, yaptığı kötülük de kendi zararınadır. “Ey Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi hesaba çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim M
evlâ
'mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. (Herkesin) kazandığı (iyilik) lehine ve işlediği (kötülük) ise aleyhinedir! -Rabbimiz, eğer unuttuk veya hata yaptıysak, bizi hesaba çekme, Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir görev yükleme. Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceğini bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bizim m
evlâ
mızsın. Kafir topluma karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin M
evlâ
mız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardı...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allâh, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim m
evlâ
mız(sâhibimiz, efendimiz)sin! kâfirler toplumuna karşı bize yardım eyle!"...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. Kazandığı lehine, kazandırdıkları da aleyhinedir. «Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
İnnellezîne keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ
evlâ
duhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ûlâike hum vekûdun nâr(nâri)....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler, kâfirler
3.
len tugniye
: asla fayda etmez
4.
an-hum
: o...
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Muhakkak ki Allah'tan gelen bir şeye (azaba) karşı, kâfirlere, onların malları ve
evlâ
tları asla bir fayda vermez. Ve işte onlar, onlar ateşin yakıtıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Kâfir olanları, Allah katında, ne malları birşeyden kurtarabilir, ne
evlâ
tları. Onlardır ateşin yakacağı kişiler....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de
evlâ
tları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdır....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Muhakkak ki kâfirlere (inkârcılara), Allâh'tan açığa çıkacak şeye karşı ne malları ne de evlatları yarar sağlamaz. Bunlar ateşin yakıtıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhüdünü, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuuraltına itip örtbas ederek Allah’ı, peygamberlerini ve Allah’a imanın gerektirdiği esasları inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin ne malları, ne
evlâ
tları Allah’tan gelecek bir şeyi, bir cezayı asla engelleyemeyecektir. Onlar, işte onlar ateşin yakıtıdır....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Şu (mal ve
evlâ
tlarıyla öğünen ve peygamberin mal ve
evlâ
dı yoktur, diye dil uzatan) kâfirler var ya! Muhakkak ki onlardan ne malları, ne de
evlâ
dları, Allah’dan gelecek hiç bir azâbı geri çeviremez; ve işte onlar, cehennemde ateşin çırasıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de
evlâ
tları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdır....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
O küfredenler, muhakkak ki onlara ne malları ne
evlâ
dları Allahdan zerrece faide vermiyecektir, onlar o ateşin çırasıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Gerçek şu ki, kâfirlere, Allah'tan gelecek bir zararı, ne malları, ne de evlatları engelleyemez. İşte onlar, o ateşin yakıtı olacaklar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Kafirlere gelince onların ne malları ve ne de evlatları Allah'ın karşısında hiç bir işlerine yaramaz. Onlar Cehennem ateşinin yakacağıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne
evlâ
dları Allah yanında onları hiç bir şeyden asla kurtaramaz, işte onlar, (evet) onlar ateşin yakacağıdır. ...
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Şübhesiz ki inkâr edenlerin ne malları ne de
evlâ
dları, Allah’(ın azâbın)a karşı kendilerine hiçbir şeyle fayda vermeyecektir! (Cehennem) ateşin(in) yakacağı olanlar da işte ancak onlardır....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
O kimseler ki kâfir oldular, onların malları ve evlatları onlar için Allah Teâlâ'nın nezdinde hiçbir fayda vermez ve onlar işte ateşin çırasıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
Dini inkâr edenlerin ne malları ne de evlatları, müstahak olmaları sebebiyle Allah’ın vereceği cezayı önlemede, kendilerine asla fayda veremezler. İşte onlar cehennemin yakıtıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, Allah'ın azabından kurtulmak için ne mallarından bir yarar görürler, ne
evlâ
tlarından. Onlar Cehennem ateşinin çırasıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara,
evlâ
dlara, tartı tartı biriktirilmiş altın ve gümüşe, otlağa yayılmış atlara, küçükbaş hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı tutkunluk insanlara cazip gösterildi. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa asıl varılacak yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, evlatlara, öbek öbek yığılmış altın ve gümüşe, güzel cins atlara, davarlara ve ekinlere karşı aşırı sevgi insanlara çekici ve hoş gösterildi. Oysa bunlar, dünya hayatının nimetleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 36. Ayet:
Derken onu doğurunca da: "Ya Rabbî, dedi, ben bir kız doğurdum. -Zaten Allah ne doğurduğunu pek iyi biliyordu-, erkek evlat, elbette kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum. Onu da, onun neslinden gelecekleri de o mel’un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum."...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen bilgiden sonra kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki; 'Geliniz, evlatlarımızı ve evlatlarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi biraraya çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşerek Allah'ın lânetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
1.
inne
evlâ
en nâsi
: muhakkak ki insanların en yakın olanı
2.
bi ibrâhîme
: Hz. İbrâhîm'e
3.
le ellezîne
: elbette onlar
4.
i...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: 'Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a ve onların evlatlarına indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onların hiçbiri arasında bir ayrım yapmayız. Ve biz O'na (Allah'a) teslim olmuş kimseleriz.'...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: Allah'a imân ettik ; bize indirilen (Kur'an)a da ; İbrahim'e. İsmail'e, İshak'a, Yâkub'a ve O'nun
evlâ
dına indirilene de; Rableri katından Musa'ya ve isa'ya, diğer peygamberlere verilenlere de inandık. Onlardan hiç birini diğerinden ayırd etmeyiz. Biz ancak O'na (Allah'a) teslîm olup boyun eğmişizdir....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ
evlâ
duhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler
3.
len tugniye an
: asla fayda vermez
4.
hum
: onla...
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Muhakkak ki inkâr edenlere, malları ve evlatları, Allah'tan bir şeye (azaba) karşı kendilerine asla bir fayda vermez. Ve işte onlar ateş ehlidir, onlar, orada devamlı kalacak olanlardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Gerçekten de o kâfirlerin ne malları Allah azâbından onları koruyabilir, ne
evlâ
tları ve onlardır ateş ehli olanlar, orada ebedî kalırlar....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
İnkâr edenler var ya, onların malları da
evlâ
tları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Hakikati inkâr edenlere gelince; onların ne malları ne de evlatları Allâh'a karşı hiçbir koruma sağlamayacaktır. Onlar yanmaya mahkûmdurlar, sonsuza dek!...
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Allah’ı, peygamberlerini, Allah’a imanın gerektirdiği esasları inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, ne malları ne
evlâ
tları, Allah’tan gelecek bir şeyi, hiçbir cezayı asla engelleyemeyecektir. Onlar cehennemliktirler. Orada ebedî kalırlar....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Kâfir olanlar (var ya!) onların ne malları, ne
evlâ
dları kendilerini Allah’ın azâbından asla kurtaracak değildir. Onlar cehennemliktir ve orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
İnkâr edenler var ya, onların malları da
evlâ
tları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Küfredenler, her halde onların ne malları ne
evlâ
dları kendilerini Allahdan kurtaracak değildir, onlar eshabı nardır hep onda kalacaklardır...
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
O inkâr edenler (var ya), onların ne malları, ne de evlatları, onlara Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar, ateş halkıdır; orada ebedi kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Kafirlere gelince, ne malları ve ne de evlatları kendilerine Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar Cehennemliktirler, orada sürekli olarak kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Hakıykat, o küfredenler (yok mu?) onların ne malları, ne
evlâ
dları kendilerinden, Allanın azabından hiçbir şey'i, kaabil değil, gideremezler. Onlar cehennemin yâr-ü hemdemidirler. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. ...
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Şübhesiz ki inkâr edenlerin ne malları ne de
evlâ
dları, Allah’(ın azâbın)a karşı kendilerine hiçbir şeyle fayda vermeyecektir! Ve işte onlar ateş ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olanlara gelince; onları ne dünya malları ne de evlatları Allah'a karşı koruyabilir. İşte onlar içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum edilmişlerdir....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Muhakkak o kimseler ki, kâfir oldular, onları ne malları ve ne de evlatları Allah Teâlâ'nın azabından kurtaramaz. Ve onlar cehennem ehlidirler. Onlar orada ebedî kalacak kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
İnkâr edenlerin malları ve
evlâ
tları Allah nezdinde kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramayacaklardır. İşte onlar cehennemliktirler, orada ebedî kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Kafir olanlar ise onlara malları da evlatları da Allah’tan gelen bir şeye/azaba karşı bir fayda vermeyecektir. Onlar, cehennem ashabıdır, orada ebedidirler....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Kâfir olanların ne malları ne de evlatları, kendilerini Allah’ın cezasından asla kurtaramaz. Onlar cehennemlik olup orada ebediyyen kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Nankörlere gelince, ne malları, ne de
evlâ
dları onlara, Allah'a karşı hiçbir yarar sağlamayacaktır. Onlar ateş halkıdır; onlar orada sürekli kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, Allah'ın azabından kurtulmak için onlar ne mallarından bir yarar görürler, ne
evlâ
tlarından. Onlar ateş ehlidir; orada sürekli kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Belillâhu m
evlâ
kum, ve huve hayrun nâsırîn(nâsırîne)....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
1.
beli allâhu
: hayır, öyle değil, bilâkis Allah
2.
m
evlâ
-kum
: sizin m
evlâ
nız, dostunuz
3.
ve huve
: ve o
4.
hayru
<...
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır! Sizin m
evlâ
nız (dostunuz) Allah'tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Oysa sizin m
evlâ
nız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Doğrusu m
evlâ
nız Allâh'tır! O yardımıyla zafere ulaştırandır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Aksine, sizin m
evlâ
nız, emrinde olduğunuz otorite, koruyucunuz Allah’tır. O yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, sizin mevlanız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Doğrusu Allah sizin m
evlâ
nız ve yardımcınızdır; ve o, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Halbuki Mevlaniz Allah'tir. O, yardimcilarin en iyisidir....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Oysa sizin M
evlâ
nız (yegâne sahibiniz, koruyucunuz ve yakın dostunuz) Allah'tır. O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Halbuki Mevlanız Allah'tır. O, yardımcıların en iyisidir....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Oysa sizin m
evlâ
nız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, mevlanız (sahibiniz ve dostunuz) ALLAH'tır. O, yardım edenlerin en iyisidir...
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Doğrusu sizin mevlanız bir Allahdır ve o, yardım edeceklerin en hayırlısıdır...
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır! Sizin mevlanız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Oysa Allah'tır sizin m
evlâ
nız. O yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, sizin mevlanız Tanrı'dır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır! Sizin M
evlâ
nız Allah’dır! Ve O, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Halbuki Mevlanız Allah'tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, yalnız Allah'tır sizin Mevlanız ve O'dur en iyi yardımcı....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır. Sizin m
evlâ
nız Allah Teâlâ'dır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Halbuki sizin m
evlâ
nız Allah'tır ve O yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Halbuki sizin mevlanız / yardımcınız, Allah’tır. O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Bilakis sizin m
evlâ
nız Allah’tır, ve O yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, M
evlâ
nız Allah'a (itâ'at edin), yardımcıların en iyisi O'dur....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, sizin m
evlâ
nız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 150. Ayet:
Hayır, hayır! Sizin M
evlâ
'nız Allah'tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Öldükten sonra geride, âciz ve küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, gadra ve zulme uğrayacaklar diye endişe edenler, himayeleri altındaki yetimler hakkında da aynı korkuyu taşısınlar. Böylece Allah’dan sakınıp kendi
evlâ
dları yerinde olan yetimler hakkında da gerçek ve doğru söz söylesinler....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarında âciz ve küçük
evlâ
dlar bırakdıkları takdirde onlara karşı (halleri ne olacak diye düşünüb) endîşe edenler, (himayeleri altındaki yetîmler ve diğer mirasçılar hakkında da aynı hissi taşımamakdan) saygı ile korksun (lar), Allahdan sakınsınlar, (gerek vasıyler, gerek onların nezdinde bulunanlar hatıra gönüle bakmayarak) sözü dosdoğru söylesinler. ...
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Hem (yetimler hakkında) korksun o kimseler ki, eğer kendileri arkalarında güçsüz(ve küçük)
evlâ
dlar bırakacak olsalardı, onlar hakkında endişe edeceklerdi. Öyle ise (diğer yetimler hakkında da) Allah’dan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler!...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Yûsîkumullâhu fî
evlâ
dikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
1.
yûsîkum(u)
: size vasiyet eder, farz kılar
2.
allâhu
: Allah
3.
fî
evlâ
di-kum
: (sizin
evlâ
dınız)
evlâ
tlarınız hakkında
4.
l...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah,
evlâ
dınız hakkında size şunu tavsiye eder: Erkeğin payı, iki kızın payı kadardır. Kızlar, ikiden fazlaysa terekenin üçte ikisi onlarındır, kız bir taneyse yarısı onun. Bir çocuğu varsa anayla babanın her birine, terekenin altıda biri kalır. Çocuğu yok da anasıyla babası mîrasçı olursa üçte biri ananındır. Kardeşleri varsa bıraktığı maldan, vasiyeti yerine getirildikten ve borcu ödendikten sonra kalanın altıda biri anaya aittir. Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi, size daha faydalıdır,...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allâh, evlatlarınız hakkında size (şöyle) vasiyet ediyor: Erkeğin payı, iki kadının payı kadardır. . . Eğer (çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (o takdirde) onlar için (miras bırakan) ne terk etti ise, onun üçte ikisidir; eğer (mirasçı) bir tek (kadın) ise, mirasın yarısı onundur. . . Eğer miras bırakanın (ana-babası yanı sıra) çocuğu varsa, ana-babanın her birine mirasın altıda biri verilir; şayet hiç çocuğu yok, sadece ana-babası kendisine vâris olmuşsa, (bu takdirde) anasına mirasın üçte bi...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah
evlâ
tlarınız arasındaki miras taksimini size şöyle emrediyor. Erkeğe kadının payının iki mislidir. Çocuklar ikiden fazla kadın ise, murisin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer varis bir tek kadınsa, terekenin yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, bıraktığı mirastan, ana-babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da, ana babası ona vâris olmuşsa, anasının payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir düşer. Bütün bu paylar, ölenin yaptığı vasi...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah,
evlâ
dınızın mirastaki durumu hakkında size şöyle emrediyor: Çocuklardan erkeğe, iki dişi payı kadar vardır. Eğer çocukların hepsi dişi olmak üzere ikiden fazla iseler onlara ölünün terk ettiği malın (terikenin) üçte ikisi ve eğer dişi tek ise onda yarısı var. Ölünün ana-babası için, eğer çocuğu varsa, her birine terikesinden altıda bir, fakat çocuğu yoksa ve ölüye yalnız ana ve babası varis oluyorsa, anasına üçte bir vardır. (Geriye kalan, babanın hakkıdır). Eğer ölenin kardeşleri varsa a...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size miras taksimi şöyle ferman buyuruyor:
Evlâ
dınızda: Erkeğe iki dişi payı kadar, eğer hepsi dişi olmak üzere ikiden ziyade iseler bunlara terikenin üçte ikisi, ve eğer bir tek kız ise o zaman ona yarısı; ebeveyni için: Her birine ölenin terikesinden altıda bir şayed çocuğu varsa, amma çocuğu yok da anası babası varis bulunuyorsa anasına üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o vakıt anasına altıda bir, hep ettiği vasıyyetten veya borcundan sonra; babalarınız ve oğullarınız bilmezsini...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size (miras hükümlerini şöylece) tavsiye (ve emr) eder:
Evlâ
dlarınız hakkında (ki hüküm) erkeğe, iki dişinin payı mıkdarıdır. Fakat onlar (o
evlâ
dlar) ikiden fazla kadınlar ise (ölünün) bırakdığının (terikenin) üçde ikisi onlarındır. (Dişi
evlâ
d) bir tek ise o zaman (bunun) yarısı onundur. (Ölenin) çocuğu varsa ana ve babadan her birine terikenin altıda biri (verilir). Çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa üçde biri anasınındır. (Erkek, dişi) kardeşleri varsa o vakit altıda b...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah Teâlâ size evladınız hakkında erkek için, iki dişi hissesi ferman buyuruyor. Eğer dişi olan evlat, ikiden ziyâde ise onlara terekenin üçte ikisi aittir. Ve eğer bir tek kız ise ona da terekenin yarısı verilir ve babasıyla anasından herbiri için de, ölünün çocuğu var ise terekesinde altıda biri vardır. Ve eğer çocuğu yok ve kendisine yalnız babasıyla anası var ise anası için üçte biri aittir. Ve eğer ölünün kardeşleri de var ise, anasına altıda biri verilir. Bu hisselerin böyle verilmesi, ö...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Miras konusunda, Allah çocuklarınız hakkında şöyle emreder: Erkeğin hakkı, kadının hissesinin iki mislidir. Şayet kadınların sayısı ikiden fazla ise onlar terikenin üçte ikisini alırlar. Eğer kız evlat tek ise terikenin yarısını alır. Anne babaya gelince, ölenin çocuğu varsa, onun terikesinden her birine altıda bir hisse vardır. Eğer çocuğu yoksa ve kendisine ana babası vâris oluyorsa annesine üçte bir hisse vardır. Şayet ölenin kardeşleri varsa, ölenin yaptığı vasiyetin ifasından ve borcunun öd...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Çocuklarınız hakkında Allah size şunu emrediyor: Erkek çocuğa iki kız hissesi vardır. Çocukların hepsi kız ise ve ikiden fazla ise, mirasın üçte ikisi onların olur. Sadece bir kız çocuk ise, mirasın yarısı ona aittir. Ölenin çocuğu varsa, ölenin anne ve babasından herbirine mirastan altıda bir hisse vardır. Ölenin çocuğu olmaz da sadece anne ve babası ona mirasçı olursa, annenin hissesi üçte birdir. Ölenin kardeşleri de varsa, annenin hissesi altıda bir olur. Bu hüküm, ölenin yaptığı vasiyetin y...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
1.
ve lekum
: ve sizin
2.
nısfu
: yarısı
3.
mâ terake
: bırakılan şeyler
4.
ezvâcu-kum
: sizin eşleriniz
...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Ve eğer eşlerinizin (kadınlarınızın) çocukları yoksa, onların bıraktıklarının yarısı sizindir. Fakat eğer onların (kadınların) çocukları varsa o zaman dörtte biri sizindir. (Bunlar) yapılan vasiyet veya (üzerindeki) borç ödendikten sonradır. Ve eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (kadınlarındır), fakat eğer çocuğunuz varsa o taktirde bıraktığınızın sekizde biri onlarındır (kadınlarındır). Bu da yaptığınız vasiyet veya borç (ödendikten) sonradır. Ve eğer miras bıraka...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğe...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
(Erkekler); eğer çocukları yoksa karılarınızdan kalanın (miraslarının) yarısı sizindir; şayet çocukları varsa, içlerinden gelen şekilde yaptıkları vasiyetten ve borçlarından sonra (kalanın) dörtte biri sizindir. . . (Erkekler); eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri eşlerinizindir; şayet çocuğunuz varsa, içinizden doğan vasiyetten (hadise göre 1/3'ü aşmamalıdır vasiyet; Buhari, Müslim) ve borcunuzdan sonra (kalanın) sekizde biri onlarındır. . . Eğer (kendisine) vâris olunulan erk...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Hem eğer çocukları yoksa, zevcelerinizin bıraktıklarının yarısı sizindir. Fakat çocukları varsa, yapacakları vasiyetten veya borçtan sonra, artık bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bununla birlikte eğer (sizin) çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onların(hanımlarınızın)dır. Fakat çocuğunuz varsa, bu durumda yapacağınız vasiyetten veya borçtan sonra bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Buna rağmen eğer bir erkek veya bir kadına,(kendi)
evlâ
dı ve babası olmadığı hâlde (yakın akrabâsı...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Eğer çocukları yoksa, eşlerinizin yapacakları vasiyyetten ve borçtan sonra bıraktıkları mirâsın yarısı sizindir. Çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin de çocuğunuz yoksa, yapacağınız vasiyyet ve borçtan sonra bıraktığınızın dörtte biri, onlarındır; çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer mirâs bırakan erkek veya kadının
evlâ
dı ve ana babası olmayıp bir erkek veya bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler, üçte bire ortaktır...
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız ve teyzeleriniz; kız ve erkek kardeşlerinizin kızları; ve süt anneleriniz ile süt kardeşleriniz; eşlerinizin anneleri; ve kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz eşlerinizden doğmuş olan üvey kızlarınız -ki onlar sizin evlatlıklarınızdır- size haram kılınmıştır; fakat gerdeğe girmemişseniz (kızlarıyla evlenmenizde) bir günah yoktur; ve kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleri de (size haramdır); aynı anda ve birlikte iki kız kardeşi (eş o...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
1.
ve mâ
: ve ne, niçin, ne oluyor
2.
lekum
: siz, size
3.
lâ tukâtilûne
: savaşmıyorsunuz
4.
fî sebîli allâhi
: A...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû kavvamîne bil kıstı şuhedâe lillâhi ve lev alâ enfusıkum evil vâlideyni vel akrabîn(akrabîne), in yekun ganiyyen ev fakîran fallâhu
evlâ
bihimâ fe lâ tettebiûl hevâ en ta’dilû, ve in telvû ev tu’rıdû fe innallâhe kâne bi mâ ta’melûne habîrâ(habîran)....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah’a ulaşmayı dilediler
4.
...
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Biz vahyettik sana, nitekim vahyettik Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere ve vahyettik İbrahîm'e, İsmâîl'e, İshak'a, Yakup'a ve
evlâ
tlarına ve İsa'ya, Eyyub'a, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleyman'a ve Dâvûd'a Zebur'u verdik....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahy ettiğimiz gibi (Habîbim) sana da vahy ettik; ve yine İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, Yakub’un
evlâ
dlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harûn’a, Süleyman’a da vahy ettik ve Davud’a Zebûr’u verdik....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Şüphesiz ki biz Nuh'a, ondan sonraki peygamberlere, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a, onun
evlâ
d ve torunlarına; İsa'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Nuuha, ondan sonraki peygamberlere vahy etdiğimiz ve İbrahîme, İsmâîle, İshaaka, Ya'kuba,
evlâ
dlarına, İsâya, Eyyuba, Yunusa, Hârûna ve Süleymana vahy eylediğimiz ve Dâvûda Zebûr verdiğimiz gibi (Habîbim) şübhesiz sana da vahyetdik biz. ...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Dininizde haddi aşmayın; Allah hakkında doğruyu söyleyin. Meryem oğlu Mesih İsa, Allah'ın elçisi ve Onun Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir; Onun tarafından gönderilmiş bir ruhtur. Siz de Allah'a ve peygamberlerine iman edin. 'Üç' demeyin; bundan kaçınmanız sizin için hayırlı olur. Allah tek bir tanrıdır; O
evlâ
t sahibi olmaktan münezzehtir. Gökte ne var, yerde ne varsa hepsi Onundur; hepsinin tedbir ve idaresinde vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Fetva isterler senden, de ki; Allah size fetva vermede babası ve çocuğu olmayanın mîrasına ait:
Evlâ
dı olmayan bir erkek ölür de onun bir tek kız kardeşi kalırsa bıraktığı malın yarısı onundur. Mîrasçı erkek kardeşse çocuğu ve babası olmayan kız kardeşinin bıraktığı bütün mal, onundur; kız kardeş ikiyse, yahut daha fazlaysa erkek kardeşin bıraktığı malın üçte ikisini alırlar. Mîrasçılar, aynı şartlar dahilinde erkek ve kız kardeşlerse erkeğe, kadına nispetle iki pay verilir. Allah, size doğru yo...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Habîbim) senden fetva isterler. De ki: «Allah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü (şöylece) açıklar: Eğer (erkek veya kız)
evlâ
dı (ve babası) olmayan bir erkek ölür, onun (ana baba bir veya sâdece baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı onundur. Eğer (mîrascı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (vefatıyle) bırakdığı (nın tamamını alır). Eğer (aynı şartlarla kalan) kız kardeş iki (veya daha ziyâde) ise oğlan kardeşinin bırakdığının üçde ik...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! ne Allahın şeâirine, ne şehri harâma, ne kurbanlık hediyyelere, ne gerdanlıklarına ne de m
evlâ
larının gerek fazlını ve gerek rızasını arayarak beyti harâma doğru gelenlere sakın hurmetsizlik etmeyin, ihramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanın, sizi Mescidi haramdan menettiler diye bir takımlarına karşı beslediğiniz kin sakın sizi tecavüze sevk etmesin, birr-ü takvâ üzere yardımlaşın, günah-ü taaddi üzere yardımlaşmayın, Allahdan korkun çünkü Allahın ıkabı çok şiddetli...
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hristiyanlar «Biz Allah'ın evladları ve sevdikleriyiz» dediler. Onlara de ki; o halde O, niçin günahlarınızın yüzünden azaba çarptırıyor. Aslında O'nun yarattığı birer insansınız. O dilediğini affeder, dilediğini azaba çarptırır. Gökler, yeryüzünün ve ikisi arasında bulunan tüm varlıklar Allah'ın egemenlik tekelindedir. Dönüş O'nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Hem Yahudiler, hem de Hıristiyanlar "Biz Allah’ın evlatları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "Öyleyse niçin Allah sizi günahlarınız sebebiyle cezalandırıyor?"Hayır, bilakis siz O’nun yarattığı birer beşer topluluğusunuz. Allah dilediğini affeder, dilediğini cezalandırır. Göklerde, yerde ve ikisi arasında olan her şeyin hakimiyeti Allah’ındır. Dönüş de O’na olacaktır....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o iki şahidin geçmişte bir yalan söylediği bilinirse, bunların yerine, karşısında bulundukları taraftan daha evla iki kişi geçer (ve): "Bizim şahitliğimiz o iki şahidin şahitliğinden elbette daha haktır. . . Biz haddi de aşmadık; yoksa o takdirde zâlimlerden olurduk" diye Allâh adına yemin ederler....
Ənam Suresi, 20. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin bilginleri o Peygamberi, kendi öz evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ama kendilerine acımayıp kendi kendilerini en büyük hüsrana uğratanlardır ki iman etmezler....
Ənam Suresi, 61. Ayet:
(61-62) O, kullarin ustunde yegane Hakim'dir, size koruyucular gonderir. Artik birinize olum gelince elcilerimiz, bir eksiklik yapmaksizin onun canini alirlar, sonra gercek Mevlalarina dondururler. Haberiniz olsun, hukum O'nundur. O, hesap gorenlerin en sratlisidir....
Ənam Suresi, 61. Ayet:
(61-62) O, kulların üstünde yegane Hakim'dir, size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar, sonra gerçek Mevlalarına döndürürler. Haberiniz olsun, hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Summe ruddû ilâllâhi m
evlâ
humul hakk(hakkı), e lâ lehul hukmu ve huve esraul hâsibîn(hâsibîne)....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
ruddû
: reddedilirler, iade edilirler, döndürülürler
3.
ilâ allâhi
: Allah'a
4.
m
evlâ
-hum
: on...
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra Allah'a döndürülürler. Onların m
evlâ
sı Hakk'tır. Hüküm onun değil mi? Ve O, hesap görenlerin en hızlısıdır....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra Hak M
evlâ
ları olan Allâh'a döndürülürler. . . Kesinlikle bilin ki, hüküm O'nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Dikkat edin, hüküm O'nundur ve O hesabı en hızlı görendir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Öldükten sonra insanlar, hak olan M
evlâ
’ları Allah’a çevirilip teslim edilirler. Dikkat edin! Hüküm yalnız O’nundur ve O hesaba çekenlerin en çabuk olanıdır....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
(61-62) O, kullarin ustunde yegane Hakim'dir, size koruyucular gonderir. Artik birinize olum gelince elcilerimiz, bir eksiklik yapmaksizin onun canini alirlar, sonra gercek Mevlalarina dondururler. Haberiniz olsun, hukum O'nundur. O, hesap gorenlerin en sratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra da canları alınarak Hakk olan M
evlâ
'larına (yegâne sahiplerine) döndürülürler. Haberiniz olsun ki, hüküm ancak O'nundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
(61-62) O, kulların üstünde yegane Hakim'dir, size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar, sonra gerçek Mevlalarına döndürürler. Haberiniz olsun, hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra gerçek Mevlaları olan ALLAH'a döndürülürler. Bilesiniz ki yargı O'nundur ve O, en hızlı hesap görendir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra o kabzolunanlar hak m
evlâ
ları Allaha redd-ü teslim edilirler, agâh olun, huküm onun, ve o hisab görenlerin en seri'ı...
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra o vefat edenler Mevlaları Allah'a döndürülürler. İyi bilin ki, hüküm O'nundur ve O, hesap görenlerin en sür'atlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra da gerçek M
evlâ
larına döndürülürler. Dikkatli olun, hüküm ancak O'nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra gerçek Mevlaları olan Tanrı'ya döndürülürler. Bilesiniz ki yargı O'nundur ve O, en hızlı hesap görendir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra (hepsi,) hak M
evlâ
ları olan Allah’a döndürülürler. Dikkat edin, hüküm yalnız O’nundur ve O, hesab görenlerin en sür'atlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra onlar, gerçek mevlalarına döndürülürler. Dikkat edin; hüküm O'nundur. Ve; O hesab görenlerin en sü'ratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra (halk) hak olan M
evlâ
larına reddolunmuş olurlar. Agâh olunuz ki, hüküm, o m
evlâ
'ya aittir. Ve O, hesap görenlerin en sür'atlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra gerçek m
evlâ
ları olan Allah’a döndürülürler. Dikkat edin, hüküm O’na aittir. O, hesap görenlerin en hızlısıdır....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra onlar gerçek efendileri, m
evlâ
ları olan Allah’a götürülüp teslim edilirler. İyi bilin ki bütün hüküm yetkisi O’nundur ve O hesaba çekenlerin en süratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra da gerçek m
evlâ
ları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra onlar, gerçek m
evlâ
ları olan Allah'ın huzuruna çıkarılırlar. Şunu iyi bilin ki, hükmü ancak O verir. O, hesap görenlerin en sür'atlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Nihayet onlar gerçek M
evlâ
'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Ve and olsun ki, sizi ilk def'a yarattığımız gibi bize (mal ve
evlâ
dsız olarak ve çıplak bir hâlde) teker teker gelmiş ve (dünyada) size verdiklerimizi sırtlarınızın gerisine(arkanızda) bırakmışsınızdır! Hakkınızda (ibâdetlerinizde) gerçekten kendilerinin (Allah’a)ortak olduklarını zannettiğiniz şefâatçilerinizi de berâberinizde göremiyoruz! Doğrusu, aranız(daki bağlar) kopmuş ve (şefâatçi) zannetmekte olduğunuz şeyler sizden kaybolup gitmiştir....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Ve kezâlike zeyyene li kesîrin minel muşrikîne katle
evlâ
dihim şurekâuhum li yurdûhum ve li yelbisû aleyhim dînehum, ve lev şâellâhu mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûn(yefterûne)....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böyle, böylece
2.
zeyyene
: güzel gösterdi, süsledi
3.
li kesîrin
: çoğuna
4.
min el muşrikîne
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Ve böylece onların ortakları, müşriklerin çoğuna, onları helâk etmek için ve onlara kendilerinin dînini karıştırmaları için,
evlâ
tlarını öldürmeyi güzel gösterdiler (süslediler). Allah dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve uydurdukları şeyleri terket....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine böylece onların ortakları (varsandıkları tanrıları), müşriklerden birçoğuna evlatlarını öldürmeyi süslü gösterdi ki hem onları helâk etsinler, hem de dinlerini karmakarışık etsinler. . . Eğer Allâh dileseydi onu yapmazlardı. . . (O hâlde) onları uydurdukları ile baş başa bırak....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine bu yaptıkları gibi, müşriklerden çoğuna,
evlâ
dlarını öldürmeyi de, o taptıkları putların hizmetçileri, iyi bir şey halinde gösterdi; hem kendilerini yok etmek, hem de dinlerini karmakarışık etmek için. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları bırak da, uydurdukları yalanlarla başbaşa kalsınlar....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine bunun gibi müşriklerden çoğuna
evlâ
dlarını öldürmeyi de o taptıkları şerikler iyi bir şey gibi gösterdi, hem kendilerini ifnâ etmek için, hem dinlerini berbad edib şaşırmak için, eğer Allah dilese idi bunu yapmazlardı, o halde bırak onları uydurdukları kanunlarla ne halleri varsa görsünler...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi güzel gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler, hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurduklarıyla baş başa bırak!...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Tıpkı bunun gibi, bu düzmece ortaklar çoğu müşriklere öz evlatlarını öldürmeyi çekici göstermişlerdir ki, böylece hem fıtratlarını yozlaştırsınlar ve hem de dinlerini bozsunlar. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları asılsız uydurmaları ile başbaşa bırak....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Bunun gibi onların ortakları (olan o putların hizmetçileri), müşriklerden bir çoğuna — hem onları helake düşürmek, hem kendilerine karşı dinlerini karmakarışık etmek için — öz
evlâ
dlarını (kendi elleriyle) öldürmesini hoş göstermişdir. Eğer Allah dileseydi bunu yapmazlardı. Artık sen onları düzmekde devam etdikleri o yalanlarla başbaşa bırak. ...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine bunun gibi ortakları (olan şeytanlar), müşriklerden birçoğuna
evlâ
dlarını öldürmeyi süslü (câzib) gösterdi ki, onları (bunu yapanları böylelikle) helâk etsinler ve dinlerini kendilerine karıştırsınlar! Eğer (kullarını irâdelerinde serbest bırakan) Allah dileseydi onu (aslâ) yap(a)mazlardı; öyleyse onları ve uydurmakta oldukları şeyleri bırak!...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
İşte böyle, onların (taptıkları) ortakları, müşriklerin bir çoğuna kendi evlatlarını öldürmeyi güzel gösterdi. Onları helake sürüklemek ve dinlerini karma karışık etmek için. Eğer Allah dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları, uydurdukları ile başbaşa bırak!...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine bunun gibi, onların, Allah’a ibadette ortak saydıkları putlarının hizmetçileri, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi iyi bir iş gösterdiler ki hem onları mahvetsinler, hem de dinlerini bozup karıştırsınlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurdukları yalanlarla baş başa bırak!...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine ortakları, müşriklerden çoğuna
evlâ
dlarını öldürmeyi süslü gösterdiler ki (böylece) hem onları mahvetsinler, hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allâh dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları, uydurduklarıyle baş başa bırak!...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Aynen bunun gibi, müşriklerden birçoğuna, Allah'a ortak koştukları kişiler, öz evlatlarını öldürmeyi güzel göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de dinlerini onlar aleyhine karmakarışık hale getirsinler. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, düzdükleri iftiralarla baş başa bırak....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Kad hasirellezîne katelû
evlâ
dehum sefehan bi gayri ilmin ve harremû mâ rezekahumullâhuftirâen alâllâh(alâllâhi), kad dallû ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne). ...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
1.
kad
: oldu, olmuştu
2.
hasire
: hüsranda oldu
3.
ellezîne
: o kimseler ki
4.
katelû
: öldürdüler
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Ve bir ilmi olmaksızın akılsızca (aptalca)
evlâ
dını öldürenler hüsrana uğramışlardır. Ve Allah'a iftira ederek, Allah'ın onları rızıklandırdığı şey(ler)i haram kılan kimseler, dalâlette kalmışlardır ve hidayete ermiş değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Cehaletten evlatlarını ahmakça öldürenler ve Allâh'ın kendilerine ihsan ettiği rızkı, Allâh üzerine iftira ederek haram yapanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. . . Gerçekten bunlar sapmışlardır ve hidâyetten mahrumdurlar....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlikle düşüncesizlikle
evlâ
dlarını öldürenler ve Allâhın kendilerine merzuk buyurduğu ni'metleri Allâha iftirâ ederek harâm ve memnu' kılanlar şübhe yok ki ziyan ettiler. Şübhe yok ki yanlış gittiler, ve hiç bir zeman muvaffak olmadılar...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Hiçbir bilgiye dayanmaksızın, aptalca evlatlarını öldürenler ve Allah'a iftira atarak O'nun verdiği rızıkları kendilerine yasaklayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar kesinlikle sapıtmışlardır, doğru yola gelecekleri yoktur....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlik yüzünden beyinsizce
evlâ
dlarını öldürenler ve Allah’ın kendilerinirızıklandırdığı şeyleri, Allah’a iftirâ ederek haram kılanlar gerçekten zarara uğramıştır.(Onlar) muhakkak dalâlete düşmüşler ve hidâyete eren kimseler olamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizce ve beyinsizce
evlâ
tlarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları Allah'a iftira ederek haram sayanlar hüsrana düşmüşlerdir. Onlar şaşırıp sapmış, doğru yolu da bir türlü bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
Kul teâlev etlu mâ harreme rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â(şey’en), ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû
evlâ
dekum min imlak(imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
1.
kul
: de
2.
teâlev
: gelin
3.
etlu
: okuyayım
4.
mâ
: şeyler
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: "Gelin, Rabbinizin size (neleri) haram ettiğini 'OKU'yayım: O'na bir şeyi ortak koşmayın. . . Ana-babaya ihsan üzere olun. . . Fakirlikten dolayı evlatlarınızı öldürmeyin. . . Sizin de onların da gıdasını biz veririz! Fevahişin (çirkin suçların) açık olanına da (içki, fuhuş. . . gibi) içsel olanına da (suç olanları düşünmek) yaklaşmayın. . . Hak kılınan hariç (kısas gibi), Allâh'ın haram kıldığı nefsi öldürmeyin! Aklınızı kullanmanız için, (Allâh) size bu uyarıyı yapar!"...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: geliniz size rabbınız neleri haram kıldı okuyayım: ona hiç bir şey'i şerik koşmayın, babanıza ananıza iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden
evlâ
dınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkınızı biz veririz, fevahışe: açığına da, gizlisine de yanaşmayın, Allahın muhterem kıldığı nefsi haksız öldürmeyin, işittiniz a, işte size o bunları ferman buyurdu, gerektir ki aklınız erer...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki; «Geliniz, Rabbinizin neleri yasakladığını size söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana- babaya karşı iyi davranınız. Yoksulluk kaygısı ile
evlâ
tlarınızı öldürmeyiniz. Sizin de onların da rızkını biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayınız. Haklı bir gerekçe yokken Allah'ın dokunulmaz saydığı cana kıymayınız. İşte Allah, ola ki düşünürsünüz diye size bu direktifleri veriyor....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin, Rabbinizin size neyi haram ettiğini okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne ve babaya iyilik edin. Yoksulluk korkusuyla
evlâ
dınızı öldürmeyin; sizi de, onları da rızıklandıran Biziz. Fuhşiyatın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah'ın haram ettiği bir cana haksız yere kıymayın. Akıl edersiniz diye, Rabbiniz size işte bunları emretti....
Əraf Suresi, 26. Ayet:
"Ey Âdem’in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz giysi, süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takvâ elbisesidir. İşte bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Olur ki insanlar düşünür de ders alırlar"....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
"Ey Âdem’in evlatları! Şeytan, edep yerlerini açığa çıkarmak için, annenizle babanızı -üzerlerindeki takvâ elbiselerini çıkarttırmak sûretiyle- cennetten uzaklaştırdığı gibi, sakın sizi de belaya uğratmasın. Çünkü o da, askerleri de sizin kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden sizi görürler. Doğrusu Biz şeytanları iman etmeyenlerin dostları yapmışızdır."...
Əraf Suresi, 31. Ayet:
Ey Âdem’in evlatları! Her namaz vaktinde mescide giderken, süsünüz olan elbisenizi giyinin. Yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri asla sevmez....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdem’in evlatları! Size her ne zaman içinizden Benim âyetlerimi beyan edip açıklayan resuller gelir de, kim onlara karşı çıkmaktan sakınır, nefsini ıslah ederse artık onlara hiç bir korku yoktur, onlar asla üzülmezler de....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin tecrî min tahtihimul enhâr(enhâru), ve kâlûl hamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye l
evlâ
en hedânallâh(hedânallâhu), lekad câet rusulu rabbinâ bil hakk(hakkı), ve nûdû en tilkumul cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn(ta'melûne)....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (
evlâ
dlarına) da kardeşleri Şuaybı (gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. Rabbinizden size apaçık bir bürhan gelmişdir. Artık kileyi, teraziyi tam tutun, insanların eşyasına (karşı) haksızlık etmeyin. Yer yüzünü — o, ıslah edildikden sonra — fesada vermeyin. (Bana) inanıcı iseniz (bu söylediklerim) sizin için hayırlıdır». ...
Əraf Suresi, 95. Ayet:
Sonra içine düştükleri sıkıntıyı iyilik ile değiştirdik. . . Nihayet refaha erip (mal, evlatça) çoğaldılar ve (bu defa): "Babalarımıza da sıkıntı ve refah dolu günler gelmiştir (bunda alınacak bir ders olamaz)" dediler. . . Biz de onları, ne olup bittiğini fark etmeden yakaladık!...
Əraf Suresi, 95. Ayet:
Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihâyet (mal ve
evlâ
d cihetiyle) çoğaldılar ve: 'Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdîd edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)' dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun’un halkının yetkilileri ona: "Ne yapıyorsun, Mûsâ ile kavmini, seni ve senin tanrılarını terk etsinler, ülkede bozgunculuk yapsınlar diye kendi hallerine mi bırakacaksın?" dediler. Firavun: "Hayır, onların erkek evlatlarını öldürüp, kız çocuklarını hayatta bırakacağız. Biz elbette onların üzerinde tam bir hakimiyet sahibiyiz." diye cevap verdi....
Əraf Suresi, 141. Ayet:
Hem bir zaman sizi Fir'avun ehlinden kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne (
evlâ
d acısına) ma'ruz bırakıyorlardı. (Yeni doğan) oğullarınızı öldürüp, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda, (size) Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Mûsâ ümmetinden yetmiş kişi seçti, onları alıp huzura getirdi. Gelenlerin bu kabul şerefiyle yetinmeyip Allah’ı açıkça görmek istemeleri üzerine, onları şiddetli bir deprem yakaladı. Mûsâ: "Ya Rabbî! dedi, dileseydin beni de bunları da daha önce imha ederdin.Şimdi bizi aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı helâk mi edeceksin?Bu sırf Senin bir imtihanından ibarettir. Dilediğini bu imtihanla şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin. Sensin bizim Mevla’mız! Affet bizi, merhamet eyle! Sen affed...
Əraf Suresi, 172. Ayet:
(172-173) Rabbinin Âdem evlatlarından, misak aldığını da düşünün! Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini isteyerek "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurunca onlar da "Elbette!" diye ikrar etmişlerdi. Kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu!" yahut: "Ne yapalım, daha önce babalarımız Allah’a şirk koştular, biz de onlardan sonra gelen bir nesil idik, şimdi o bâtılı başlatanların yaptıkları sebebiyle bizi imha mı edeceksin?" gibi bahaneler ...
Əraf Suresi, 173. Ayet:
(172-173) Rabbinin Âdem evlatlarından, misak aldığını da düşünün! Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini isteyerek "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurunca onlar da "Elbette!" diye ikrar etmişlerdi. Kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu!" yahut: "Ne yapalım, daha önce babalarımız Allah’a şirk koştular, biz de onlardan sonra gelen bir nesil idik, şimdi o bâtılı başlatanların yaptıkları sebebiyle bizi imha mı edeceksin?" gibi bahaneler ...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki, ... yapan odur
2.
halaka-kum
: sizi yarattı
3.
min nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir ...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefsten yaratan ve onunla sükûn bulmanız için, ondan onun eşini yaratan O'dur. Böylece, onu (sarılıp) örtünce, hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Artık onunla dolaştı. Ağırlaştığı zaman ikisinin Rabbi Allah'a (ikisi) dua ettiler: “Eğer bize bir salih (
evlâ
t) verirsen mutlaka şükredenlerden oluruz.”...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Öyle bir mabuttur ki sizi tek bir kişiden yarattı, ülfet ve ünsiyet etmesi için ondan da eşini halketti. Derken erkek eşine yaklaşınca eşi, hafif bir yük taşımaya ve onunla gidip gelmeye başladı. O yük ağırlaşınca ikisi de, bize âzâsı tam ve iyi bir
evlâ
t verirsen şüphe yok ki biz de şükredenlerden oluruz diye Rablerine duâ ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O sizi bir nefisten yaratan, yanında sükûnet ve huzur bulsun diye, kendisinden eşini var edendir. O eşini koynuna alınca, eşi hafif bir yük yüklenir. Bir müddet böyle geçer, derken yükü ağırlaşır. O vakit ikisi birden Rableri Allah’a: 'Eğer bize sağlıklı, dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi, müslüman sâlih bir evlat verirsen mutlaka şükredenlerden oluruz' diye dua ederler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a şöyle dua ettiler: «Eğer bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız.»...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da, gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti. Erkek eşini sarıp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi, hamile kaldı. Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri olan Allah’a yönelip "Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlat verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz" diye yalvardılar....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece ... olduğu zaman
2.
âtâ-humâ
: ikisine verdi
3.
sâlihan
: salih olan, salih (bir
evlâ
t)
4.
cealâ
...
Əraf Suresi, 190. Ayet:
O ikisine salih bir (
evlâ
t) verdiğimiz zaman o ikisine (insanlardan bir çifte) verdiği şeylerle (hakkında) ona ortaklar kıldılar. Oysa Allahû Tealâ onların şirk koştuklarından yücedir (Âlî'dir)....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Onlara âzâsı tam ve düzgün bir
evlâ
t verince de o yüzden şirk koştular. Oysa onların şirk koştuklarından tamamıyla münezzehtir....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Onlara bir sâlih (evlat) verince, onlara verdiğine bağlı olarak Allâh'a ortaklar oluşturdular. . . Allâh onların ortak koştuklarından Yüce'dir....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Allah kendilerine, sağlıklı, güzel, sâlih bir evlat verince, ikisi birden, verdiği
evlâ
t ile, içinde bulundukları nimetler ve imkânlarla ilgili, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na ortaklar icadetmeye mi başlıyorlar? Allah, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Âdemoğulları’nın ortak koşmaya devam ettikleri şeylerden yüce ve uludur....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Fakat (Allah) onlara, her şeyi tam bir çocuk verince, tuttular çocuğun ismi üzerinde sonradan insanlar Allah’a bir takım ortaklar koşmağa başladılar. (Abdullah ismini verecek yerde, şeytanın kandırmasıyla Abdu’l Hâris ismini verdiler; yahud Âdem Aleyhisselâmın soyundan gelen çiftler,
evlâ
dlarına Abdu’l-uzza, Abdu’l-menat ve Abdu’ş-Şems isimlerini vererek onları taptıkları putlara nisbet etmekle şirke vardılar.) Allah, onların koştukları şirkten münezzehtir....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Fakat Allah, kendilerine salih bir evlat verince, her ikisi de tuttular verdiği evlatlar üzerine ona ortak koşmaya başladılar. Allah, onların koştukları şirkten münezzehtir....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Vaktâ ki onlara sâlih evlat verdi. Bunlar kendilerine verdiği şeyde O'na (O Hâlık-i Kerîm'e) şerikler koşmaya başladılar. Allah Teâlâ ise bunların şerik koştukları şeylerden müteâlidir....
Əraf Suresi, 190. Ayet:
Fakat Allah onlara sâlih bir
evlâ
t verince, kendilerine verdiği bu nimet hakkında Allah'a ortak koştular. Oysa Allah, onların şirk koşmalarından çok yücedir....
Əraf Suresi, 196. Ayet:
Zira benim mevla’m, o kitabı indiren Allah’tır ve O bütün iyi kulların koruyucusudur....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Va'lemû ennemâ emvâlukum ve
evlâ
dukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm(azîmun)....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
1.
ve ı'lemû
: ve biliniz
2.
ennemâ
: ancak, sadece
3.
emvâlu-kum
: mallarınız
4.
ve
evlâ
du-kum
: ve
evlâ
tlarınız,...
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Ve bilin ki mallarınız ve
evlâ
dınız, sizin için bir sınamadır ancak ve şüphe yok ki Allah katındadır büyük mükâfat....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız ancak bir fitnedir (sınav objesidir)! Allâh'a gelince, aziym mükâfat O'nun indîndedir....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız azgınlık, sıkıntı ve ihtilâf sebebidir, imtihan aracıdır. Büyük mükâfat Allah katındadır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Biliniz ki, mallarınız ve
evlâ
dınız ancak bir fitnedir, (sizi günaha sokmağa sebepdir). Allah katında ise büyük mükâfat vardır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Bilesiniz ki mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir sınavdır ve ALLAH'ın yanında büyük ödül vardır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Ve iyi bilin ki mallarınız,
evlâ
dlarınız bir fitneden ıbarettir, Allah yanında ise azîm ecirler vardır...
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için aslında birer sınav konusudur ve büyük ödül Allah katındadır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir fitnedir. Tanrı'nın yanında ise büyük bir ödül vardır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Bilin ki mallarınız da,
evlâ
dlarınız da ancak birer imtihandır, (asıl) büyük mükâfat ise şübhesiz Allah kalındadır. ...
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Biliniz ki mallarınız ve evladınız bir imtihandır. Allah katında ise büyük mükafat vardır....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Biliniz ki mallarınız ve evlatlarınız, sadece birer imtihan konusudur. Büyük mükâfat ise, âhirette Allah nezdindedir....
Ənfal Suresi, 28. Ayet:
Şunu da bilin ki, mallarınız ve
evlâ
tlarınız bir imtihandır; Allah katında ise büyük bir ödül vardır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Ve in tevellev fa'lemû ennallâhe m
evlâ
kum, ni'mel m
evlâ
ve ni'men nasîr(nasîru)....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer, şayet
2.
tevellev
: yüz çevirirler, dönerler
3.
fa'lemû (fe i'lemû)
: artık bilin
4.
enne allâhe
<...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Ve şâyet dönerlerse, Allah'ın sizin m
evlâ
nız olduğunu bilin. Ne güzel m
evlâ
ve ne güzel yardımcıdır!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirler ise, iyi bilin ki Allâh sizin M
evlâ
'nızdır. . . Ne güzel M
evlâ
'dır (sahiptir O) ve ne güzel Nasîr'dir (zafere ulaştırıcıdır O)!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Geri dönerlerse, bilin ki gerçekten Allah, sizin mevlanızdır. O, ne güzel mevladır ve ne güzel yardımcıdır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer onlar iman etmezler ve savaştan geri durmazlarsa, artık bilin ki, gerçekten Allah, sizin yardımcınızdır. O ne güzel M
evlâ
ve ne güzel yardımcıdır!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüzçevirirlerse, bilin ki Allah sizin M
evlâ
'nızdır. Ne güzel M
evlâ
ve ne güzel yardımcıdır O!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Dönerlerse, bilin ki sahibiniz ALLAH'tır. O en iyi Mevla (Egemen/Dost/Koruyucu) ve en iyi Yardımcıdır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Yok vaz geçmezlerse artık bilin ki Allah sizin m
evlâ
nız, ne güzel m
evlâ
, ne güzel nasîr!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Yok vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artık bilin ki, Allah sizin yardımcınızdır. O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Geri dönerlerse, bilin ki gerçekten Tanrı sizin mevlanızdır. O ne güzel mevladır ve ne güzel yardımcıdır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse (korkmayın). Bilin ki Allah sizin m
evlâ
nızdır. Ne güzel m
evlâ
dır, ne güzel yardımcıdır O! ...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Fakat (îmandan) yüz çevirirlerse o hâlde bilin ki, şübhesiz Allah, sizin M
evlâ
nızdır. (O) ne güzel M
evlâ
ve ne güzel yardımcıdır!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse; o takdirde bilin ki Allah, sizin Mevlanızdır. Ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdır O....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Ve eğer yüz çevirirlerse artık biliniz ki, Allah Teâlâ muhakkak M
evlâ
nızdır. (O) Ne güzel m
evlâ
ve ne güzel yardımcıdır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Yok vazgeçmez de yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel M
evlâ
, ne güzel yardımcıdır!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, bilin ki, Allah sizin mevlanızdır. O ne güzel m
evlâ
ne güzel yardımcıdır!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Yok eğer yüz çevirirlerse biliniz ki Allah sizin mevla’nız! O ne güzel m
evlâ
, ne güzel yardımcıdır!...
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Geri dönerlerse, bilin ki gerçekten Allah, sizin m
evlâ
nızdır. O, ne güzel m
evlâ
dır ve ne güzel yardımcıdır....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin M
evlâ
'nızdır. Ne güzel M
evlâ
'dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr'dir O, ne güzel yardım eder....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Vellezîne âmenû min ba'du ve hâcerû ve câhedû meakum fe ulâike minkum, ve ûlûl erhâmi ba'duhum
evlâ
biba'dın fî kitâbillâh(kitâbillâhi), innallâhe bi kulli şey'in alîm(alîmun)....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olan kimseler
3.
min ba'du
: bundan sonra
4.
ve hâcerû
: ve hicret ettiler
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Onlar ki daha sonra iman ettiler, hicret ettiler ve sizinle beraber mücahede ettiler; işte onlar da sizdendir! Ulül Erham (kan bağı olanlar), Allâh Kitabı'nda, birbirlerine daha
evlâ
dır. . . Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey'in Aliym'dir (her şeyi, Esmâ'sıyla hakikati olarak bilendir)!...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki; «Eğer babalarınızı,
evlâ
tlarınızı, kardeşlerinizi, eşlerinizi, hısım akrabanızı, kazandığınız malları, bozulmasından korktuğunuz ticareti ve hoşunuza giden evleri, konakları Allah'dan, Peygamber'den ve Allah yolunda cihad etmekten daha çok seviyorsanız Allah emrini gerçekleştirinceye, yapacağını yapıncaya kadar bekleyiniz. Allah yoldan çıkmışlar güruhunu doğru yola iletmez.»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve m
evlâ
nâ, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn(mu’minûne)....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
1.
kul
: de ki
2.
len
: asla olmaz
3.
yusîbe-nâ
: bize isabet eder
4.
illâ
: ...'den başka, ancak, dışında
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: “Allah'ın bize yazdığı şeyden başkası, bize asla isabet etmez. O, bizim M
evlâ
'mızdır.” Ve artık mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim m
evlâ
mızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: "Allâh'ın bize yazdığından başkası, asla bize erişmeyecektir! "HÛ", M
evlâ
'mızdır! İman edenler ancak Allâh'a tevekkül (hakikatlerindeki El Vekiyl isminin, gereğini yerine getireceğine iman) etsinler. "...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
'Allah’ın, bizim için yazıp takdir ettiğinden başka bir şey asla bizim başımıza gelmeyecek. O bizim m
evlâ
mız, koruyucumuz, emrinde olduğumuz otoritedir. Mü’minler, Allah’a, sadece Allah’a dayanıp güvensinler.' de....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki, “-Bize Allah’ın takdir ettiğinden başkası ulaşmaz. O, bizim m
evlâ
mızdır. Onun için müminler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler. (O’na güvenip bağlansınlar)....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: «Allah'in bize yazdigindan baskasi basimiza gelmez. O bizim Mevlamizdir, inananlar Allah'a guvensin.»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: Bize ancak Allah'ın (takdir edip) yazdığı dokunur; O bizim M
evlâ
mızdır. Mü'minler ancak Allah'a güvenip dayansınlar....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: 'Allah'ın bize yazdığından başkası başımıza gelmez. O bizim Mevlamızdır, inananlar Allah'a güvensin.'...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim m
evlâ
mızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: 'ALLAH'ın bizim için yazdığından başkası bize dokunmaz. O'dur bizim mevlamız, sahibimiz. İnananlar, ALLAH'a güvensinler.'...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: hiç bir zaman bize Allah'ın bizim için yazdığından başka bir şey isâbet etmez o bizim m
evlâ
mızdır ve mü'minler onun için yalnız Allaha mütevekkil olsunlar...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: «Bize hiçbir zaman Allah'ın yazdığından başkası ulaşmaz. O, bizim Mevlamızdır ve mü'minler onun için yalnız Allah'a dayanıp güvensinler!»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: «Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. O bizim mevlamızdır. Müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
Onlara de ki; «Başımıza gelenler, sadece Allah'ın alnımıza yazdıklarıdır. Bizim mevlamız, sahibimiz O'dur. Mü'minler sadece Allah'a dayansınlar.»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: "Tanrı'nın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve inançlılar yalnızca Tanrı'ya tevekkül etsinler."...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: «Allahın bizim için yazdığından başkası asla bize erişmez. O, bizim m
evlâ
mızdır. Onun için mü'minler yalınız Allaha güvenib dayanmalıdır». ...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: 'Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize aslâ isâbet etmez. O bizim M
evlâ
mızdır. Öyleyse mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsin!'...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize erişmez. O, bizim Mevlamızdır. Onun için mü'minler Allah'a tevekkül etsinler....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: «Bize Allah Teâlâ'nın yazmış olduğu şeyden başkası isabet etmez. o bizim M
evlâ
mızdır ve mü'min olanlar artık Allah Teâlâ'ya tevekkül etsinler.»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: -Allah’ın bize yazdığından başkası başımıza gelmez. O, bizim mevlamızdır.’ Müminler Allah’a güvenip, dayansınlar!...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: "Allah bizim hakkımızda ne takdir etmiş, ne yazmışsa başımıza ancak o gelir. Mevlam’ız, sahibimiz O’dur. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler."...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: «Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.»...
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: Allah ne yazdıysa başımıza o gelir. Bizim m
evlâ
mız Odur. Mü'minler de ancak Allah'a tevekkül etsinler....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim M
evlâ
'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar."...
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Fe lâ tu’cibke emvâluhum ve lâ
evlâ
duhum, innemâ yurîdullâhu li yuazzibehum bihâ fîl hayâtid dunyâ ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûn(kâfirûne)....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
1.
fe lâ tu'cib-ke
: artık senin hoşuna gitmesin, imrendirmesin
2.
emvâlu-hum
: onların malları
3.
ve lâ
evlâ
du-hum
: ve onların
evlâ
tları ... olmasın
4.
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Artık onların malları ve
evlâ
tları (da) senin hoşuna gitmesin. Allah dünya hayatında onları, onunla (onlarla) azaplandırmayı ve onların nefslerinin (canlarının), kâfir olarak çıkmasını ister....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Artık onların malları ve
evlâ
tları, seni şaşırtıp imrendirmesin. Şüphe yok ki Allah, onları o malla, o
evlâ
tla dünya hayâtında azaplandırmayı diler ve kâfir olarak da güçlükle can vermelerini murâd eder....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların ne zenginlikleri ve ne de evlatları seni imrendirmesin. . . Allâh bunlarla ancak dünya hayatında onlara azap etmeyi (bunlara yönelmenin getirisi olan Allâh'tan uzak düşmenin oluşturacağı azabı) ve hakikat bilgisini inkâr edenler olarak canlarının çıkmasını irade ediyor (mekr yoluyla)....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların paraları, malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla, sadece dünya hayatında onları cezalandırmak istiyor. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkâr edenlerin canlarının çıkmasını murâd ediyor....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Ey Rasûlüm, sakın onların ne malları, ne de
evlâ
dları seni imrendirmesin. Allah, ancak onlar kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını ve dünya hayatında bunlar sebebiyle kendilerine (münafıklara) azap etmesini diliyor....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Sakın onların ne malları ne
evlâ
dları seni imrendirmesin, o hiç bir şey değil ancak Allah onları Dünya hayatta bunlarla ta'zib etmesini ve canlarının kâfir oldukları halde çıkmasını murad ediyor...
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların malları da, evlatları da sakın seni imrendirmesin. Bu olsa olsa, Allah'ın onları dünya hayatında bu gibi şeylerle azaba uğratmasından ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murat etmiş olmasından başka birşey değildir....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Artık (Habîbim) onların ne malları, ne
evlâ
dları seni imrendirmesin. Allah bunlar sebebiyle ancak kendilerini dünyâ hayâtında azaba çarpdırmayı ve canlarının, kendileri kâfir olarak, güçlükle çıkmasını irâde eder. ...
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Artık onların ne malları, ne de
evlâ
dları seni imrendirmesin! Allah bunlarla ancak, onlara dünya hayâtında azâb etmeyi ve onların kâfir kimseler olarak canlarının çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Artık seni taaccübe düşürmesin, onların ne malları ve ne de evlatları. Allah Teâlâ ancak diler ki, onları bununla dünya hayatında muazzep kılsın ve onların kâfir oldukları halde canları çıkıversin....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların ne malları, ne de
evlâ
dları seni imrendirmesin. Allâh bunlarla onlara dünyâ hayâtında azâbetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların ne malları seni imrendirsin, ne de
evlâ
tları. Allah onlara daha dünyada iken bunlarla sıkıntı vermeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların malları da evlatları da seni imrendirmesin. İş sadece şudur: Allah onlara şu iğreti hayatta azap etmeyi ve canlarının küfre sapmış bir halde çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Kellezîne min kablikum kânû eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve
evlâ
dâ(
evlâ
den), festemteû bi halâkihim, festemta’tum bi halâkikum kemâstemteallezîne min kablikum bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve ulâike humul hâsirûn (hâsirûne)....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
1.
ke ellezîne
: o kimseler gibi
2.
min kabli-kum
: sizden önceki
3.
kânû eşedde
: daha şiddetli, kuvvetli idiler
4.
min-kum
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Sizden önceki kimseler gibisiniz. Kuvvet olarak, mal ve
evlâ
t olarak daha çoktular, sizden daha kuvvetli idiler (oldular). Böylece nasipleri kadar faydalandılar (metalandılar), sizden önceki kimselerin kendi nasipleri kadar faydalandığı gibi siz de nasibiniz kadar faydalandınız. Ve (dünya metaına) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onlar, onların amelleri heba oldu (boşa gitti). İşte onlar, hüsrana uğrayanlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Siz de, sizden öncekilere benziyorsunuz; onlar, kuvvetçe daha ileriydi sizden, malları,
evlâ
tları da daha fazlaydı. Nasîbiniz kadar faydalanmak istediniz, nitekim sizden öncekiler de nasipleri kadar faydalanmak istediler ve onlar nasıl kâfirliğe daldılarsa siz de daldınız. Yaptıkları iş, dünyâda da boşa gitti, âhirette de ve onlardır ziyankârların ta kendileri....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve
evlâ
tça daha çok idiler. Onlar (dünya malından) paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (bâtıla) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Sizden önceki kimseler gibi (tıpkı). . . Onlar kuvvet olarak sizden çok daha güçlüydüler. . . Zenginlik ve evlatlar itibarıyla (sizden) daha çoktular. . . Nasipleri kadarıyla dünya nimetlerinden faydalandılar. . . Sizden öncekilerin kendi nasipleriyle faydalandıkları gibi; siz de kendi nasibinizle faydalandınız; onların daldıkları gibi siz de daldınız! İşte bunların dünyada da, gelecekte de yaptıkları boşa gitmiştir. . . İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Siz de tıpkı sizden önce yaşayıp helâk olmuş milletler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve
evlâ
tları sizinkilerden daha çoktu. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler paylarına düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de onlar gibi payınıza düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız. Siz de, sizden önce batağa, çürük ve asılsız davalara dalanlar gibi batağa daldınız. İşte onların amelleri dünyada da, âhirette, ebedî yurtta da boşa gitm...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Siz ey münafıklar, kendinizden öncekiler gibisiniz. Üstelik onlar, kuvvetçe sizden daha çetin, mal ve
evlâ
d bakımından sizden daha çok idiler. Dünya hayatından nasîbleri kadar zevk sürmeğe bakmışlardı. İşte sizden öncekiler, nasibleriyle nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de öyle kısmetinizle zevk sürmeğe baktınız; siz de o bataklığa dalanlar gibi daldınız. İşte bunların, dünya ve âhirette, bütün amelleri boşa gitmiştir. İşte bunlar, hüsranda kalanlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar!) sizin durumunuz, sizden öncekilerin durumuna benzer. (Ne var ki) onlar sizden daha güçlü, mal ve
evlâ
d bakımından daha çok (imkânlara sahip) idiler. Kendi paylarından yararlanmaya (zevk almaya) çalıştılar; sizden öncekiler (dünyalıktan) kendi paylarından yararlanmak istedikleri gibi siz de kendi (nifak) payınızdan yararlanıp (zevk almak) istediniz, (böyle bir bataklığa) dalanlar gibi daldınız, işte bunların amelleri hem Dünya'da, hem Âhiret'te boşa gitmiştir ve işte ziyana uğray...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve
evlâ
tça daha çok idiler. Onlar (dünya malından) paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (bâtıla) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Sizden evvelkiler gibi ki kuvvetce sizden daha çetin, mal ve
evlâ
dca sizden daha çok idiler de dünya hayatından kısmetleriyle zevk sürmeğe bakmışlardı, o sizden evvelkiler kısmetleriyle nasıl zevk sürmek istedilerse siz de öyle kısmetinizle zevk sürmeğe baktınız, siz de o batağa dalan gibi daldınız, işte bunların Dünya ve Âhırette bütün amelleri heder oldu ve işte bunlar hep o husran içinde kalanlardır...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar!) siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce batağa dalanlar gibi batağa daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran iç...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar) siz de tıbkı kendinizden evvelkiler gibisiniz. (Halbuki) onlar kuvvetçe sizden daha yamandı, malları,
evlâ
dları daha çokdu. (Bu dünyâdaki) nasıybleri kadar (zevkden) fâidelenmek istediler. İşte sizden evvelkiler nasıl öyle nasıyblerince yaşamak istedilerse siz de yine kısmetinizce (zevkden) fâide aradınız. Siz de (o batağa) dalanlar gibi daldınız. Onların dünyâda da, âhiretde de yapdıkları boşa gitdi. İşte bunlar da husran içinde kalanların ta kendileridir. ...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar!) Siz de evvelkiler gibi ki, onlar sizden kuvvetçe daha şiddetli idiler ve emval ve evlatça daha ziyâde idiler. Artık onlar kendi nâsipleriyle faidelendiler. Siz de kendi nâsibinizle faidelenmek istediniz, o sizden evvelkilerin kendi nâsipleriyle faidelendikleri gibi ve siz de bâtıla dalanlar gibi dalıverdiniz. İşte onların amelleri dünyada ve ahirette bâtıl oldu ve işte ziyana uğramış olanlar da onlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce (batağa) dalanlar gibi (batağa) daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanla...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Sizden daha kuvvetli malları ve evlatları daha çok olanlar gibi... Nasipleri kadar yaşadılar. Siz, öncekilerin nasiplerinden istifade ettikleri gibi siz de nasibinize düşenden yararlandınız. Onların daldıkları gibi siz de daldınız. İşte bunlar dünyada ve ahirette yaptıkları boşa gidenlerdir. İşte bunlar mahvolanlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Ey münafıklar! Sizin durumunuz tıpkı sizden önce helâk olan ümmetlerin durumuna benzer. Üstelik onlar kuvvetçe sizden daha güçlü olup, malları daha fazla, evlatları daha çoktu. Onlar bu dünyadaki nasipleri kadar zevk almak istediler. İşte sizden öncekiler nasıl öyle nasiplerince yaşamak istedilerse, siz de yine kısmetinizce zevk almak istediniz. Siz de o batağa dalanlar gibi daldınız. Onların yaptıkları işler, hem dünyada hem de âhirette boşa gitti. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileri o...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Siz de), sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar kuvvetçe sizden daha yaman, mal ve
evlâ
dça sizden daha çok idiler. Onlar, (dünyâ malından) kendi paylarına düşenle zevklerine baktılar, sizden öncekilerin, (dünyâdan) kendi paylarına düşenle zevklerine baktıkları gibi, siz de kendi payınıza düşenle zevkinize baktınız ve (bâtıla) dalanlar gibi siz de(bâtıla) daldınız. Onlar, eylemleri, dünyâ ve âhirette boşa gitmiş kimselerdir ve ziyana uğrayanlar da onlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Siz de, ey münafıklar, sizden öncekiler gibisiniz. Hattâ onlar daha da güçlüydüler; malları ve
evlâ
tları daha fazlaydı. Nihayet onlar bu dünyadan nasiplerini aldılar. Sizden öncekiler nasıl nasiplerini aldılarsa, siz de öylece nasibinizi aldınız ve o batağa dalanlar gibi siz de daldınız. Öylelerinin yaptıkları dünyada da, âhirette de boşa çıkmıştır. Onlar hüsrana düşenlerin tâ kendileridir....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Ve lâ tu’cibke emvâluhum ve
evlâ
duhum, innemâ yurîdullâhu en yuazzibehum bihâ fîd dunyâ ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûn(kâfirûne)....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
1.
ve lâ tu'cib-ke
: ve senin hoşuna gitmesin, seni imrendirmesin
2.
emvâlu-hum
: onların malları
3.
ve
evlâ
du-hum
: ve onların
evlâ
tları
4.
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Ve onların malları ve
evlâ
tları, senin hoşuna gitmesin (seni imrendirmesin). Allah dünya hayatında, onlarla (onların malları ve
evlâ
tları ile) onlara azap etmek ister ve onların nefslerinin (canlarının) kâfir olarak çıkmasını ister....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah, bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları,
evlâ
tları, seni şaşırtıp imrendirmesin. Şüphe yok ki Allah, onları o malla, o
evlâ
tla dünyâda azaplandırmayı diler ve kâfir olarak da güçlükle can vermelerini murâd eder....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların zenginlikleri ve evlatları seni imrendirmesin! Allâh bunlarla dünyada onlara (mekr yoluyla) azap vermeyi ve hakikat bilgisini inkâr eder hâlde canlarının çıkmasını irade ediyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve
evlâ
tları seni imrendirmesin. Allah bunlarla dünyada onları cezalandırmayı, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir olarak onların canlarının çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkâr içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların ne malları, ne de evladları senin gözüne batmasın (bunlar hiç bir şey değil), Ancak Allah, onları dünyada bunlarla azablandırmayı ve kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını murad ediyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Hem onların ne malları, ne
evlâ
dları gözüne batmasın, o hiç bir şey değil, ancak Allah onları Dünyada bunlarla muazzep kılmayı ve kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını murad buyuruyor...
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların ne malları, ne de evlatları senin gözüne batmasın. Allah onlara dünyada ancak bununla azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor, başka birşey değil!...
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah, onları dünyada bunlarla cezalandırmayı ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murad ediyor, başka değil....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve evlatları sakın seni imrendirmesin. Allah bunlar aracılığı ile onların dünya hayatında azaba uğramasını ve canlarını kâfir olarak vermelerini ister....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Tanrı bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar küfür içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların ne malları, ne
evlâ
dları seni imrendirmesin. Allah bunlar (bu varlıkları) sebebiyle ancak kendilerini dünyâda azaba çarpdırmayı ve canlarının, onlar kâfir oldukları halde, güçlükle çıkmasını diler... ...
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve
evlâ
dları seni imrendirmesin! Allah bunlarla ancak (bu ısrarlı inkârları sebebiyle) onlara hem dünyada azâb etmeyi hem de (affa lâyık olmadıklarından)onların kâfir kimseler olarak canlarının çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve evladları seni imrendirmesin. Allah Teâlâ diliyor ki, onları bunlar sebebiyle dünyada azaba uğratsın ve onların canlarını kâfirler oldukları halde gidersin....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Malları ve evlatları seni imrendirmesin, Allah bunlarla onları dünyada cezalandırmak istiyor. Onların canı kafir olarak zorlukla çıkar....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların ne malları ne de evlatları seni imrendirmesin.Çünkü Allah bunlarla onlara dünyada sıkıntı ve azap çektirmek istemekte ve canlarının kâfir olarak çıkmasını dilemektedir....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve
evlâ
dları seni imrendirmesin; Allâh onlara dünyâda, bunlarla azâbetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar küfür içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların malları ve
evlâ
tları seni imrendirmesin. Allah onlara daha dünyada iken bunlarla sıkıntı vermeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Malları da evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla, dünyada onlara azap etmek istiyor. Kâfir olarak çıkaracaktır canları....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Hunâlike teblû kullu nefsin mâ eslefet ve ruddû ilallâhi m
evlâ
humul hakkı ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne)....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
1.
teblû
: imtihan
2.
kullu nefsin
: her nefs, bütün nefsler
3.
mâ eslefet
: geçmişte yaptıklarıyla (selef olan şeyler)
4.
ve r...
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Her nefs (bütün nefsler), geçmişte olan şeylerle orada imtihan edilerek Allah'a döndürüldüler. Onların m
evlâ
sı Hakk'tır. İftira etmiş oldukları şeyler onlardan uzaklaştı (saptı)....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Herkes, evvelce yaptığını bulur, cezâsını çeker orada ve hepsi de gerçek m
evlâ
larının tapısına döndürülmüştür ve iftirâ ettikleri şeyler de gözlerinden kaybolmuş, helâk olup gitmiştir....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada her nefs, önceden ne gönderdi ise onun getirisi olan sonucunu yaşar! Hak M
evlâ
ları olan Allâh'a döndürülmüş; uydurmakta oldukları (tapınma objeleri) kendilerinden kaybolup gitmiştir!...
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada herkes, geçmişte yaptıklarını karşısında bulur, amel defterinde teker teker okur. Gerçek M
evlâ
ları, koruyucuları, emrinde oldukları otorite olan Allah’ın huzuruna götürülürler. Uydurmaya devam ettikleri bütün evham ve hayaller, yanlarından kaybolup gitmiştir....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada her can önceden işlemiş olduğunun hesabını verir. Hepsi gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülmüş, uydurdukları şeyler ise yanlarından kaybolmuştur....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl, gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada herkes, geçmişte yaptığı iyi ve kötü şeylerin imtihanını verecektir. Artık hepsi hak m
evlâ
ları Allah’a döndürülmüşlerdir ve müşriklerin Allah’a eş uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolmuş gitmiş bulunacaktır....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Iste orada herkes dunyada yapmis olduguyla imtihan verir ve gercek Mevlalari olan Allah'a dondurulur. Uydurduklari putlarda ortadan kaybolmustur. *...
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada her kişi işleyip önden gönderdiği şeyleri tadar ve Hakk' olan M
evlâ
lârının (adaletine) döndürülürler ; uydurdukları (putlar ve put misâli) şeyler de onlardan uzaklaşarak yok olup gitmişlerdir....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada herkes dünyada yapmış olduğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlaları olan Allah'a döndürülür. Uydurdukları putlar da ortadan kaybolmuştur....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada her can, geçmişte yapmış olduğunu bulur. Gerçek Mevlaları olan ALLAH'a döndürülürler. Uydurdukları (ortaklar) ise kendilerinden uzaklaşıp kaybolur....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte burada her nefis, geçmişte yaptığını deneyecek, hepsi hak m
evlâ
ları Allaha reddolunmuş ve uydurdukları şeyler kendilerinden gaib olmuş gitmiş bulunacaktır....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte burada herkes geçmişte yaptığını deneyecek ve hepsi gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülmüş ve uydurdukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiş olacaktır!...
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte burada herkes geçmişte yaptığını bulacak. Ve gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. İftira edip uydurdukları şeyler de kendilerinden büsbütün uzaklaşıp gidecek....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl, gerçek mevlaları olan Tanrı'ya döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada herkes evvelden ne gönderdiyse onun imtihaanını verecek. (Artık) hepsi hakıykî m
evlâ
ları olan Allaha (Allahın cezasına) döndürülmüşlerdir. (Kendi hayâllerinden) Uydurmakda oldukları şeyler (baatıl Tanrılar) da onlardan ayrılıb ve gaaib olub gitmişdir. ...
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada herkes geçmişte yaptıklarını deneye(rek, neticenin ne olduğunu iyice anlaya)cak! Artık hak M
evlâ
ları olan Allah’a döndürülmüşlerdir ve uydurmakta oldukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiştir....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada herkes önceden yapmış olduğunu bilir. Gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Uydurdukları şeyler ise kendilerinden kaybolup gider....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada her nefis, evvelce yapmış olduğundan haberdar olacaktır. Ve hak m
evlâ
ları olan Teâlâ'ya reddedilmiş bulunacaklardır. İftira eder oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiş bulunacaktır....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada herkes dünyada yaptığı şeyin gerçek mahiyetini kavrar. Ve gerçek mevlaları olan Allah’a döndürülürler. Ve uydurdukları düzmeceler onlardan kaybolup gider....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl, gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada her nefis, daha önce yapmış olduğu şeyin sınavını verir. Hepsi de gerçek m
evlâ
ları olan Allah'ın huzuruna çıkarılırlar. Uydurdukları şeyler ise onları bırakıp gitmiştir....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada, her benlik önceden gönderdiği şeyi kendisi deneyecektir. Hepsi gerçek M
evlâ
'larına döndürülmüş, iftira aracı yaptıkları şeyler kendilerini koyup gitmiştir....
Yunus Suresi, 68. Ayet:
Allah, kendisine
evlâ
t edinmiştir dediler, münezzehtir o, müstağnîdir. Onundur ne varsa göklerde ve yeryüzünde: Şu iddiânıza dâir bir deliliniz var mı? Allah hakkında bilmediğiniz birşeyi mi söylüyorsunuz?...
Yunus Suresi, 68. Ayet:
Müşrikler 'Allah
evlâ
t edindi' dediler. Haşa! O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu konuda elinizde hiçbir kanıt yoktur. Nasıl oluyor da Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi söyleyebiliyorsunuz!...
Yunus Suresi, 68. Ayet:
Dediler ki: «Allah kendine
evlâ
d edindi». Haaşâ, Allah bundan münezzehdir, O, müstağnidir. Göklerde ne varsa, yerde ne varsa (hepsi) Onundur. Nezdinizde buna (o iddianıza) âid hiç bir delîl de yokdur. Siz Allaha karşı bilmeyeceğiniz (ilim ile isbat edemeyeceğiniz) bir şey'i mi söylüyorsunuz? ...
Yunus Suresi, 68. Ayet:
Müşrikler "Allah evlat edindi" dediler. Haşâ! O bundan münezzehtir. O her şeyden olduğu gibi evladı olmaktan da müstağnidir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Buna dair, ey müşrikler, hiçbir deliliniz yoktur. Ne o, Allah hakkında kesin bilgi sahibi olmadan konuşuyor, rastgele şeyleri mi O’na isnad ediyorsunuz?...
Yunus Suresi, 68. Ayet:
'Allah
evlâ
t edindi' dediler; oysa O bundan yücedir. O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Ganîdir. Göklerde ne var, yerde ne varsa Ona aittir. Sizin ise bu sözünüze dair hiçbir deliliniz olmadığı halde, Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?...
Hud Suresi, 23. Ayet:
Fakat iyman edip salih salih ameller yapanlar ve m
evlâ
larına edeb ve ıtmi'nan ile itaatkâr olanlar işte bunlar eshabı Cennet hep orada muhalleddirler...
Hud Suresi, 23. Ayet:
Fakat iman edip makbul ve güzel işler yapanlar ve m
evlâ
larına gönülden bağlanıp itaat edenler ise cennetliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır....
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken, Nuh biraz ötede olan oğluna: "Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!" diye seslendi....
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi içindekilerle beraber dağ gibi dalgalar arasında yüzerken, Nuh, bir tarafa çekilmiş bulunan oğluna seslenerek, '
Evlâ
dım, gel bizimle beraber gemiye bin de kâfirlerden olma' dedi....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh Rabbine hitâb edip: "Ya Rabbî, dedi, elbette boğulan oğlum da ailemdendi, öz evladımdı. (Halbuki ben onları gemiye alırken Sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin). Senin vaadin elbette haktır ve Sen hâkimlerin hâkimisin!"...
Yusif Suresi, 5. Ayet:
"Evladım!" dedi babası, "sakın bu rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra seni kıskandıklarından sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın besbelli düşmanıdır."...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
1.
ve kâle
: azap eder
2.
ellezî işterâ-hu
: kim, kimse
3.
min mısra
: Mısır'dan, Mısır'da
4.
li imre'eti-hi
: eşi...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan kişi, hanımına şöyle dedi: “Onun yerleşeceği yeri, özenle hazırla (ona karşı kerim ol). Belki bize faydası olur veya (belki de) onu
evlâ
t ediniriz.” Ve işte böylece ona hadîslerin (olayların, sözlerin) tevîlini (yorumunu) öğretelim diye Yusuf'u yeryüzünde yerleştirdik. Ve Allah, emrinde gâlip olandır. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır halkından olup onu satın alan kişi, karısına, buna izzetle muâmele et, umarım ki bize faydası dokunur, yahut da onu
evlâ
t ediniriz demişti. İşte Yûsuf'u, Mısır'da böylece yerleştirdik de ona rüya yormasını öğrettik ve Allah, yaptığı işte üstündür daima, fakat insanların çoğu, bunu bilmez....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu
evlâ
t ediniriz." İşte böylece (Mısır da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusufu o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı, karısına dedi ki: "Ona iyi bak. . . Umarım bize faydası olur, belki de Onu evlat ediniriz". . . Böylece Yusuf'u oraya yerleştirdik ki, bu arada yaşamdaki olayların hakikatini OKUmasını talim edelim. . . Allâh hükmü yerine gelir! Fakat insanların çoğunluğu bunun farkında değildir!...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan kişi hanımına: 'Buna iyi bak! Olur ki bize yarar sağlar yahut kendisini evlat ediniriz' dedi. Böylece Yusuf'u (o) yere yerleştirdik ki, kendisine rüyaların yorumunu öğretelim. Allah emrinde galibdir (mutlak güç ve irade sahibidir), ancak insanların çoğu bilmez....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: "Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz" dedi. Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır halkından Yûsuf’u satın alan (vezir), karısına şöyle dedi: “- Bunun yerini iyi yap, kendisine güzel bak, umulur ki, bize bir faydası dokunur, yahut onu
evlâ
d ediniriz.” İşte, Yûsuf’u böylece Mısır memleketine yerleştirdik ve ona rüyaların tâbirini öğrettik. Allah, emrinde galibdir, (iradesi geri çevrilemez) fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Misir'da onu satin alan kimse karisina: «Ona guzel bak, belki bize faydasi olur yahut ta onu evlat ediniriz» dedi. Biz iste boylece Yusuf'u o yere yerlestirdik; ona, ruyalarin nasil yorumlanacagini ogrettik. Allah, isinde hakimdir, fakat insanlarin cogu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan kimse karısına: 'Ona güzel bak, belki bize faydası olur yahut ta onu evlat ediniriz' dedi. Biz işte böylece Yusuf'u o yere yerleştirdik; ona, rüyaların nasıl yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: «Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu
evlâ
t ediniriz.» İşte böylece (Mısır'da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf'u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu Mısır'da satın alan kişi, karısına, 'Ona iyi bak, olur ki bize yararı dokunur, ya da onu evlat ediniriz,' dedi. Böylece Yusuf'u yeryüzünde yerleştirip ona rüyaların yorumunu öğretiyorduk. ALLAH işini sonuçlandırandır; fakat halkın çoğu bunu bilmez....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısırdan onu satın alan ise haremine dedi ki: buna güzel bak, umulur ki bize faidesi olacaktır, yâhud
evlâ
d ediniriz, bu suretle Yusüfü orada yerleştirdik; hem de ona hâdisatın mealini istihraca dair ılimler öğretelim diye, öyleya Allah, emrine galibdir velâkin insanların ekserisi bilmezler...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısırda onu satın alan kişi karısına: «Ona iyi bak, belki bize yararı olur, ya da onu evlat ediniriz.» dedi.Bu şekilde Yusuf'u orada yerleştirdik, kendisine olayların yorumuna dair bilgiler öğretelim diye. Allah, yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı, eşine dedi ki: «Buna güzel bak. Bize faydalı olabilir, ya da evlat ediniriz.» Yusuf'u böylece oraya yerleştirdik. Ona rüyaların tabirini de öğrettik. Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı, karısına «Bu çocuğa iyi bak, ilerde işimize yarayabilir, belki de onu
evlâ
d ediniriz» dedi. Böylece Yusuf'a güvenli bir barınak sağladık, ona olayların (ya da rüyaların) yorumuna ilişkin bazı bilgiler öğrettik. Allah, meramını kesinlikle yürütür. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan bir Mısır'lı [Aziz] karısına: "Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz" dedi. Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan [olan bir bilgiyi] öğrettik. Tanrı, buyruğunda galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan bir Mısırlı, karısına dedi ki: «Bunun makaamını (indimizde) şerefli tut. Umulur ki bize fâidesi olur. Yahud onu
evlâ
d ediniriz», işte Yuusufu böylece arz (-ı Mısır) da yerleşdirdik ve ona rü'yâların ta'bîrini öğretdik. Allah emrinde (haakim ve) gaalibdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. ...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısır’lı (vezir) ise, karısına: 'Onun makamını şerefli tut (ona iyi bak)! Olur ki bize faydası dokunur veya onu
evlâ
d ediniriz' dedi. Böylece Yûsuf’u o yerde (Mısır’da) yerleştirdik (ki adâletle hükmetsin), bir de ona rüyâların ta'bîrini öğretelim(diye böyle yaptık). Allah ise, emrinde galibdir (dilediği herşeyi yapar); fakat insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı, karısına dedi ki: Ona güzel bak, olur ki bize faydası dokunur veya onu evlad ediniriz. İşte böylece Yusuf'u Biz oraya yerleştirdik. Ve ona rüyaların yorumunu öğrettik. Ve Allah; emrinde galibdir. Fakat insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Ve o'nu satın alan Mısırlı adam, karısına: "Ona iyi bak;" dedi, "belki bize yararı olur; kaldı ki, evlatlık da edinebiliriz o'nu". Böylece, Yusuf'a o ülkede iyi bir yer sağladık; (bunu yaptık)ki, o'na olayların iç yüzüne, gerçek anlamına dair bir kavrayış öğretelim. İşte, Allah edip eylediği işlerde böyle galiptir; ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Ve O'nu satın alan Mısırlı, refikasına dedi ki: «O'nun mevkiine güzelce riâyet et. Umulur ki, bize faideli olacaktır veya O'nu evlad ediniriz.» Ve işte Yusufu öylece Mısır'da yerleştirdik ve hem de O'na rüyaların tâbirini öğretelim diye. Ve Allah Teâlâ, emri üzerine galiptir velâkin nâsın ekserisi bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan kimse karısına dedi ki: “Ona güzel bak! Umulur ki bize faydası dokunur, ya da onu
evlâ
t ediniriz. ” İşte böylece biz Yusuf'u o yere yerleştirdik. Ona rüyâların yorumunu öğrettik. Allah emrini yerine getirmeye kâdirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır’da onu satın alan kimse, karısına: -Ona güzel bak, belki bize faydası olur veya onu evlat ediniriz, dedi. Yusuf’u biz, oraya böyle yerleştirdik. Ona olayların yorumunu öğrettik. Allah, işinde hakimdir fakat insanların çoğu bunu bilmez...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır’da Yusuf’u satın alan vezir, hanımına: "Ona güzel bak!" dedi,"Belki bize faydası dokunur, yahut onu evlat ediniriz!" Böylece Yusuf’un o ülkede yerini sağlamlaştırdık, ona imkân verdik ve bu cümleden olarak, ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah Teâlâ iradesini yerine getirmekte her zaman mutlak galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısır'lı (hazine bakanı Kıtfir), karısı(Zeliha'y)a: "Ona iyi bak, belki bize yararı dokunur, ya da onu
evlâ
d ediniriz!" dedi. Böylece biz Yûsuf'a o yerde güzel bir imkân verdik ki ona düşlerin yorumunu öğretelim. Allâh, buyruğunu yerine getirendir, ama insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: «Onun yerini üstün tut (ona güzel bak). Umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz.» dedi. Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısır'da onu satın alan kişi hanımına dedi ki: 'Ona güzel bak. Belki bize bir faydası dokunur, yahut onu
evlâ
t ediniriz.' Yusuf'u böylece ülkede yerleştirdik. Ve ona rüya tabirini öğrettik. Allah, işlerini kendi dilediği gibi yapar; lâkin insanların çoğu bunu bilmez....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." İşte bu şekilde biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân verip o toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu öğretelim. Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Ve le kad hemmet bihî ve hemme bihâ, l
evlâ
en reâ burhâne rabbih(rabbihi), kezâlike li nasrife anhus sûe vel fahşâ(fahşâe), innehu min ibâdinel muhlesîn(muhlesîne)....
Yusif Suresi, 67. Ayet:
Ve "Evlatlarım!" diye ilave etti: "Şehre aynı kapıdan değil de, ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam, Allah’tan gelecek takdiri önleyemem. Zira hüküm yetkisi, yalnız Allah’ındır. Onun içindir ki ben ancak O’na dayanır, O’na güvenirim. Tevekkül edenler de yalnız O’na dayanıp güvenmelidirler."...
Yusif Suresi, 67. Ayet:
Sonra da şöyle dedi: '
Evlâ
tlarım, şehre bir kapıdan girmeyin, farklı kapılardan girin. Gerçi Allah'tan size gelecek birşeyi ben önleyemem. Hüküm Allah'ındır; ben Ona tevekkül ettim. Tevekkül edecek olanlar da Ona dayansınlar.'...
Yusif Suresi, 78. Ayet:
Yusuf’un kardeşini alıkoyması karşısında, onlar şöyle dediler:"Aziz vezir! Onun pîr-i fanî bir babası var (Bu küçük evladını kaybetmeye dayanamaz), onun yerine bizden istediğini alıkoy. Gerçekten seni anlayış gösteren, iyilik sever insanlardan olarak görüyoruz!"...
Yusif Suresi, 85. Ayet:
(
Evlâ
dları:) 'Allah’a yemîn olsun ki (sen) dermansız bir hastalığa tutuluncaya veya helâke uğrayan kimselerden oluncaya kadar Yûsuf’u anıp durmaktan geri kalmayacaksın!' dediler....
Yusif Suresi, 87. Ayet:
"Evlatlarım, haydi gidiniz, bütün duyularınızı, hislerinizi kullanarak vargücünüzle Yusuf ve kardeşi hakkında bilgi edinmeye çalışınız. Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez."...
Yusif Suresi, 97. Ayet:
(Mısırdan gelen
evlâ
dları) dediler: «Ey pederimiz, bizim için (günâhlarımıza) istiğfar ediver. Biz hakıykaten suçlular idik». ...
Yusif Suresi, 97. Ayet:
Evlatları ise şöyle dediler: "Ey bizim şefkatli babamız! Bizim günahlarımız için Allah’tan mağfiret dile. Doğrusu biz günahkârız."...
Yusif Suresi, 101. Ayet:
"Ya Rabbî! Sen bana iktidar ve hakimiyet verdin. Kutsal metinleri ve rüyaları yorumlama ilmini öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünya’da da, âhirette de mevla’m, yardımcım Sen’sin. Sana tam itaat içinde bir kul olarak canımı al ve beni hayırlı ve dürüst insanlar arasına dahil eyle!"...
Rəd Suresi, 16. Ayet:
De ki: Kimdir göklerin ve yerin Rabbi? De ki: Allah'tır. De ki: Yine de Onun yanı sıra kendilerine ne bir yararı, ne bir zararı dokunmayanları mı kendinize m
evlâ
edindiniz? De ki: Kör ile gören bir olur mu? Yahut karanlıklar ile aydınlık bir olur mu? Yoksa onlar Allah'a, tıpkı onun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da her ikisinin yaratışı onlara benzer mi göründü? De ki: Herşeyi yaratan Allah'tır; O herşeyi kudretine boyun eğdiren tek bir tanrıdır....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Ve onlar ki M
evlâ
larının rızasına ermek için sabretmekte, namazı dürüst kılmakda, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli açık infak eylemektedirler, ve seyyieyi hasene ile defederler, işte bunlar, Dünya yurdunun ukbası onlara...
Rəd Suresi, 38. Ayet:
And olsun ki, biz, hakikaten senden önce de Peygamberler gönderdik; onlara da zevceler ve
evlâ
d verdik. Allah’ın izni olmadıkça hiç bir Peygamberin bir âyet (mûcize) getirmeğe kudreti yoktur ve her vakit için, Allah’ın hikmeti icabı, kullar üzerine farz kılınan hüküm vardır....
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Andolsun ki biz senden önce de peygamberler göndermişiz, onlara da zevceler ve
evlâ
dlar vermişizdir. Allahın izni olmadıkça her hangi bir âyeti (bir mu'cizeyi) getirmek hiçbir peygamberin haddi değildir. Her zamanın (kulların maslahatlarına göre) yazılmış hükmü vardır. ...
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Senden önce birçok peygamber göndermiş, onlara da eşler ve evlatlar vermiştik. Bunlar peygamberliğe aykırı değil ki? Mûcize iddialarına gelince Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir resul mûcize gösteremezdi. Her devrin bir hükmü vardır. Her işin bir vâdesi vardır....
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Biz senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara eşler ve
evlâ
tlar verdik. Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Herşeyin yazılı bir vakti vardır....
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Ve bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: 'Allah’ın size olan ni'metini hatırlayın; hani, sizi Fir'avun ehlinden kurtarmıştı; (onlar) sizi işkencenin en kötüsüne (
evlâ
d acısına)ma'ruz bırakıyor; (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kızlarınızı) ise sağ bırakıyorlardı. İşte bunda, size Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.'...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Bir de, İbrâhim, bir vakitler şöyle demişti: "Ya Rabbî! Burayı emin bir belde kıl, beni de evlatlarımı da putlara tapmaktan uzak tut."...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hani vaktiyle İbrahim 'Yâ Rabbi,' demişti, 'bu beldeyi güvenli bir belde yap; beni ve
evlâ
tlarımı putlara tapmaktan uzak tut....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ben,
evlâ
dımdan bir kısmını senin mukaddes olan evinin (Kâbe’nin) yanında, ekin bitmez bir vadide yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı gereği üzere kılsınlar diye... Artık insanlardan bir kısmının kalblerini onlara meylettir (arzulayarak yanlarına varıp Kâbe’yi ziyaret etsinler). Şükretmeleri için de o belde halkını bazı meyvalarla rızıklandır....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
«Ey Rabbimiz, ben
evlâ
dlarımdan kimini Senin mukaddes olan evinin yanında ekinsiz bir vadiye yerleşdirdim. Sebebi şudur ki, Rabbimiz, dosdoğru namaz (larını) kılsınlar. Artık Sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyl etdir. Onların şükretmeleri me'mul olduğu için kendilerini ba'zı meyvelerle rızıklandır». ...
İbrahim Suresi, 39. Ayet:
Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen, İsmail ile İshak'ı bana
evlâ
t olarak bağışlayan Allah'a hamdolsun. Hiç şüphesiz benim Rabbim duaları işitip kabul edendir....