Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Hud Suresi, 85. Ayet:
"Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Kimsenin malını eksik vermeyin. Bozguncular olarak yeryüzünde
fes
at çıkarmayın....
Hud Suresi, 116. Ayet:
Keşke sizden önceki nesillerde yeryüzünde
fes
atlığa karşı çıkan faziletli kimseler olmuş olsaydı. Onlardan ancak çok azını kurtuluşa erdirdik. Zulmedenler ise içinde bulundukları refaha dalıp böylece mücrim kimseler oldular....
İsra Suresi, 4. Ayet:
İsrailoğulları'na Kitap'ta yargıda bulunduk: "Siz kesinlikle iki kez yeryüzünde
fes
at çıkaracaksınız ve kibirlenip böbürleneceksiniz."...
Kəhf Suresi, 94. Ayet:
"Ey Zu'l-Karneyn! Şüphesiz Ye'cuc ve Me'cuc yeryüzünde
fes
at çıkaranlardır. Onun için, onlarla bizim aramıza ücreti mukabilinde bir set yap, olmaz mı?" dediler....
Ənbiya Suresi, 22. Ayet:
Eğer ikisinde de Allah'tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de kesinlikle
fes
ada uğrardı. Arşın Rabb'i olan Allah, onların niteledikleri şeylerden münezzehtir....
Rum Suresi, 41. Ayet:
İnsanların kendi yaptıklarından dolayı karada ve denizde
fes
at ortaya çıktı. Belki akıllarını başlarına alırlar diye yaptıklarının bir kısmı onlara tattırıldı....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Onun gücünü pekiştirdik. Ona hikmeti ve
fes
le-l hitabı verdik....
Mömin Suresi, 26. Ayet:
Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. O istediği kadar Rabb'ini yardıma çağırsın. Ben, onun sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde
fes
at çıkarmasından korkuyorum." dedi....
Məhəmməd Suresi, 22. Ayet:
Yüz çevirmekle yeryüzünde
fes
adın çıkmasına ve rahmet bağlarının paramparça olmasına sebep olacağınızın farkında mısınız?...
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olunca
2.
kîle lehum
: onlara ..... denildi
3.
lâ tufsidû
:
fes
at çıkartmayın
4.
fî el ardı
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah'ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan men etmeyin)!” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.” dediler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Bunlara, “Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara, yeryüzünde
fes
at çıkarmayın dendi mi, derler ki: Biz ıslâh edicileriz....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara, arzda (yeryüzünde ve bedende)
fes
at çıkarmayın (varoluş amacına uygun olmayan şekilde hareket etmeyin), denildiğinde: "Biz ıslahçılarız (yerli yerinde kullananlarız)" dediler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: 'Yeryüzünde, ülkede nifak çıkararak, kâfirlerle işbirliği yaparak, mü’minleri bölerek
fes
at çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın' denildiği zaman; 'Biz düzen sağlayıcılarız, ıslah edicileriz, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkileri düzgün yaşayanlarız' derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine: "Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: Yeryüzünde (küfür ve günah işleyerek, müminleri aldatarak)
fes
ad çıkarmayın, denildiği zaman: “-Bizim işimiz, ıslâh etmektir.” derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Hem onlara : «Yeryüzünde
fes
ad çıkarmayın» denildiğinde, «biz ancak ıslâh edicileriz» derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Hem bunlara yer yüzünü
fes
ada vermeyin denildiği zaman biz ancak ıslahcılarız derler...
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Hem onlara: «Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın.» denildiğinde: «Biz ancak ıslah edicileriz.» derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine "yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın" denildiğinde "bizler sadece düzeltenleriz / islah edicileriz" derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine «Yer (yüzün) de
fes
âd yapmayın» denildiği zaman «Biz ancak islâh edicileriz» derler. ...
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: 'Yeryüzünde
fes
ad çıkarmayın!' denildiği zaman ise: 'Biz ancak ıslâh edici kimseleriz' derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara, «Yeryüzünde
fes
atta bulunmayınız,» denilince onlar, «Biz ancak ıslah edici kimseleriz,» derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine: “Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın!” denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz. ” derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Ne zaman onlara: "Yeryüzüne
fes
at saçmayın!" denilse "Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!" derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine: «Yeryüzünde
fes
at çıkarmayın» denildiğinde: «Biz yalnızca ıslah edicileriz» derler....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
1.
e lâ
: değil mi, (öyle) değil mi
2.
inne-hum
: muhakkak ki onlar, gerçekten onlar
3.
hum
: onlar
4.
el mufsidûne
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Gerçekten onlar,
fes
at çıkaranlar, onlar değil mi? Ve lâkin farkında değiller....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Bilin ki onlardır
fes
atçılar ama anlamazlar....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Bilin ki; gerçekten, asıl
fes
atçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Haberiniz olsun ki, onlar, onlardır ancak
fes
adçılar, ama farkında değillerdir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Oysa asıl bozguncular /
fes
ad çıkarıcılar onlardır; bilincinde (şuurunda) bile değiller....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Gözünü aç, onlar muhakkak ki
fes
adcıların ta kendileridir. Fakat şuurlarını işletmezler. ...
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Bilesin ki onlar,
fes
adçıların ta kendileridir de bunun farında değiller....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Haberiniz olsun; gerçekten, asıl
fes
atçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza (Hz. Muhammed aleyhisselâma) indirdiğimiz Kur’an’dan şüphede iseniz, haydi siz de onun benzerinden (
fes
ahat ve belâgatta ona eş) bir sûre getirin ve Allah’dan başka şâhidlerinizi (putlarınızı, şair ve âlimlerinizi) de yardıma çağırın; şâyed (Bu beşer kelâmıdır) sözünde sadık (doğru söyleyen) kimseler iseniz......
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yenkudûne
: nakzederler, bozarlar
3.
ahdallâhi (ahdi allâhi)
: Allah'ın ahdi
4.
min ba'di
:...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar (fâsıklar), (kâlû belâ günü Allah'a verdikleri) misaklarından sonra Allah'ın Ahdi`ni bozarlar. Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. Ve (başka insanların, ruhlarını Allah'a ulaştırmalarına da mani olurlar. Ve bu sebeple) yeryüzünde
fes
at çıkarırlar. İşte onlar (kazandıkları pozitif dereceler negatif derecelerden az olup) hüsranda olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar öyle (fâsıklar) ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'ın ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve
fes
at çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allâh ahdini (Esmâ'sını açığa çıkarmanın farkındalığıyla yaşama istidadının gereğini) dünyaya geldikten sonra yerine getirmezler. Birleştirilmesini emrettiğini (Esmâ hakikati müşahedesini) keserler ve arzda (bedensel yaşam boyutunda)
fes
at çıkarırlar (bedensel arzular {karındaki ikinci beyin dürtüleri - komutları/nefsi emmâre} peşinde ömür tüketirler). İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Fâsıklar, kulluk sözleşmesinde kesin söz verdikten sonra, Allah’a verdikleri taahhüdü bozanlar, koyduğu ilâhî düzene, şeriatına aykırı hayat yaşayanlardır. Allah’ın, riayet edilmesini, birleştirilmesini, bütün olarak düşünülmesini, uygulanmasını emrettiği, bütün peygamberlerin tek davet ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenler; şer’î kuralları, şer’î düzeni, Kur’ân’ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm’ı tesirsiz kılmaya çal...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar ki, Allah’ın (ezelde iman ve itaat etmelerine dair) kendilerinden aldığı sözü sağlama bağladıktan sonra, O’nun ahdini bozarlar ve Allah’ın vaslını emrettiği şeyi (yakınlık ve iman bağlarını) keserler, yeryüzünde
fes
at ve bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar, (ebedî olarak cehenneme düşüp) ziyanda kalanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
0 fâsıklar ki, Allah'ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki veya semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah'ın (biraraya getirilip) bitiştirilmesini emrettiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde
fes
ad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar öyle (fâsıklar) ki, Allah'a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve
fes
at çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
ki Allahın ahdini misak ile bağlandıktan sonra bozarlar, Allahın vaslını emrettiğini kat'ederler ve yer yüzünde
fes
ad yaparlar, işte bunlar hep o husrana düşenlerdir...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki Tanrı ile yaptıkları anlaşmayı (ahid) onayladıktan (misakihi) sonra onu bozarlar, Tanrı'nın birleştirilmesini buyurduğu şeyi keserler / ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) yaparlar. İşte onlar zarara uğrayanlardır (hümülhasirun)....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O kimseler (o fâsıklardır) ki, Allah’ın ahdini (O’na verdikleri sözü) kat'iyen kabûlünden sonra bozarlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabâlar ve mü’minler arasındaki irtibâtı) keserler ve yeryüzünde
fes
ad çıkarırlar. İşte onlar, zarara uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Allah'ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar, birleştirilmesini emrettiği şeyi koparanlar, yeryüzünde
fes
ad çıkaranlar, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, (fıtratlarına) yerleştikten sonra Allah'a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparıp ayırır ve yeryüzünü
fes
ada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O kimseler ki Hak Teâlâ'nın ahdini tevsik (yemin ile te'kit) ettikten sonra bozarlar. Bitişmesini emretmiş olduğu şeyi kesiverirler. Yeryüzünde
fes
at çıkarırlar, işte hasîr olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler. Yeryüzünde
fes
at çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Bu fâsıklar o kimselerdir ki, Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah’ın, kurulmasını istediği bağları koparır ve yeryüzünde fitne ve
fes
at çıkarırlar. İşte bunlar ziyana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O bozguncular ki (ezelde) Allah'a (itaat edeceklerine) söz verdikleri halde, sonradan bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini emrettiği (yakınlık ve îmân bağlarını) keserler, yeryüzünü
fes
ad ve bozgunculuğa boğarlar. Bunlar hüsrana uğrayanlardır......
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah'ın ahdini misakla bağlandıktan (yeminle te'kid) ettikten sonra bozarlar ve Allah'u Tealâ'nın vaslını emrettiği şeyi keserler. (İmandan men, Hakk'ı istihza, düzenliği te'min eden vaslı keserek) yeryüzünde
fes
âd ederler. İşte onlar, (vefâ, salah ve sevaba karşılık, bozgunculuk ve azabı satın aldıkları için) ziyan edicilerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki, Allah'a verdikleri sözü bozar, Allah'ın akrabalar ve mu'minler arasında riayet edilmesini emrettiği bağları keser ve yeryüzünde
fes
at çıkarırlar. İşte onlar hüsrana düşmüş olanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(Bu fasıklar,) Allah ile akd olununan sözleşmeyi sağlamladıktan sonra bozarlar. Allah’ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi parçalarlar. Yeryüzünde
fes
at çıkarırlar. İşte bütün ziyana uğrayan bunlardır....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
rabbu-ke
: senin Rabbin
3.
li el melâiketi
: meleklere
4.
innî
: muhakkak ki ben
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada
fes
at çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde
fes
at çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin meleklere: "Ben arzda (bedende) bir halife (Esmâ mertebesinin farkındalığıyla yaşayan şuur sahibi) meydana getireceğim" dedi. Onlar da: "Orada
fes
at çıkarıp kan döken birini mi meydana getireceksin; biz seni hamdinle (bizde açığa çıkardığın varlığını değerlendirme hâliyle) tespih (her an yeni hâle dönüşen isteğine kulluk ederek) ve kudsiyetini (her türlü eksiklikten berî oluşunu) dillendirmiyor muyuz?" dediler. (Buyurdu): "BEN sizin bilmediklerinizin Aliymiyim!. . "...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
(Ey Habîbim), o vaktı hatırla ki, Rabbin Meleklere: “-Ben yer yüzünde (hükümlerimi yerine getirecek) bir halife (bir insan) yaratacağım.” demişti. Melekler de: “- Biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada
fes
ad çıkaracak ve kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?” demişlerdi. Allah: “-Ben, sizin bilemiyeceğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin (ezelî irâdesi Âdem'i var kılmayı murad ettiğinde) meleklere : «Ben yeryüzünde herhalde (emirlerimi yerine getirecek, Benim adıma konuşacak) bir halîfe var kılacağım» demişti. (Melekler de) «Orada
fes
ad çıkaracak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın ?! Oysa biz Seni hamdinle tesbîh ve Seni takdîs ediyoruz» demişlerdi. (Allah), «Şüphesiz ki Benim bildiğimi siz bilmezsiniz» demişti....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde
fes
at çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve düşün ki rabbin melâikeye «Ben Yerde muhakkak bir halife yapacağım» dediği vakıt «Â!.. Orada
fes
at edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?. biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken» dediler. «Her halde ben sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim» buyurdu...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Düşün ki, Rabbin meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim.» dediği vakit, «Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada
fes
at çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?» dediler. «Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
(Ey Habîbim!) Bir zaman Rabbin, meleklere: 'Şübhesiz ki ben, yeryüzünde (insanı)bir halîfe kılacak olanım' buyurmuştu; (melekler:) 'Orada
fes
ad çıkaracak ve orada kanlar dökecek bir kimse mi kılacaksın? Hâlbuki biz, hamdin ile (seni) tesbîh ediyoruz ve seni takdîs ediyoruz' dediler. (Rabbin de onlara:) 'Sizin bilemeyeceğiniz şeyleri, şübhesiz ki ben bilirim!' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani Rabbın meleklere: Ben, yeryüznde bir halife yaratacağım, demişti de melekler: Biz seni hamd ile tesbih, takdis eder dururken yeryüzünde
fes
ad çıkarıp, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da: Sizin bilmediklerinizi ben bilirim, buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere «Ben yeryüzünde muhakkak bir halife kılacağım» diye buyurmuştu. Melekler de, «Yeryüzünde
fes
ad çıkaracak, kanlar dökecek kimseyi mi yaratacaksın? Bizler ise Sana hamd ile tesbih eder, Seni takdîs eyleriz» demişlerdi. «Şüphe yok ki sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Ben bilirim,» diye buyurmuştur....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani Rabbin, Meleklere: «Muhakkak ben, yer yüzünde bir halife var edeceğim» demişti. Onlar da: «Biz seni övüp yüceltir ve (sürekli) takdis edip dururken, orada
fes
at çıkaracak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?» dediler. (Allah:) «Şüphesiz, sizin bilmediğinizi ben bilirim.» dedi....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
isteskâ
: suya kavuşmayı istedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li kavmi-hî
: kendi kavmi...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve Musa (a.s), kavmi için su istemişti. Bunun üzerine: “Asânla taşa (kayaya) vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmiğti. Allah'ın rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde
fes
at çıkaranlar olmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak
fes
at çıkarmayın” demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Gene bir zaman oldu ki Mûsâ, kavmi için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı. Halkın her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah'ın rızkından yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü
fes
ada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa kavmi için su istemişti de: "(Varlığındaki Esmâ kuvvesiyle) asanı taşa vur" demiştik. (Vurunca) taştan on iki gözeden su fışkırmıştı. Her grup insan kendi meşrebini (su içeceği yeri) bildi. "Allâh rızkından yeyin için, arzda
fes
at çıkarıcılar olarak aşırı gitmeyin" dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
(Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) yaparak karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakıt Mûsâ (susuz kalan) kavmi için su dilemişti, biz de: “- asân (değneğin) ile taşa vur.” demiştik. Onun üzerine, o taştan on iki göze kaynadı çıktı; her soy, su alacağı kaynağını bildi. Allah’ın size olan rızkından yeyin, için! fakat kötülük ederek yeryüzünü
fes
ada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa (çölde susuzluktan yok olmaya yüztutan) kavmi için su istemişti. «Asa'nı taşa vur!» demiştik. (O da vurunca) taştan oniki pınar kaynamıştı. (Böylece) her soy su alacağı pınarı bilmişti. (Onlara): «Allah'ın rızkından yeyin, için (fakat)
fes
ad çıkararak yeryüzünde haddi aşmayın (ilâhî sınırların dışına taşmayın) denilmişti....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı menbaı bildi, Allahın rızkından yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü
fes
ada vermeyin...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dileğinde bulunmuştu, Biz de: «Asan ile taşa vur!» demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı. Her kısım insanlar kendi su alacağı kaynağı bildi. Allah'ın rızkından yiyin, için de bozgunculuk yaparak yeryüzünü
fes
ada vermeyin!...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de «asanla taşa vur!» demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü
fes
ada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar kavmi için su aramıştı / istemişti. "Değneğinle taşa vur (daraba)" demiştik de bunun üzerine taştan (hüsneta) on iki pınar / göze (ayn) fışkırmıştı (feceret). Böylece herkes içeceği yeri bilmişti. "Tanrı'nın rızkından yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) yaparak dolaşmayın."...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir de hani Musa, («Tîh» de susayan) kavmi için su arayınca: «Asaanı taşa vur demişdik de ondan (on iki sıbt adedince) on iki pınar kaynamış ve her sınıf, su alacağı yeri öğrenmişdi. (Demişdik ki) «Allanın rızkından yeyin, için. (Fakat) yer yüzünde
fes
adcılar olarak taşkınlık yapmayın». ...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir zaman Mûsâ (Tih çölünde) kavmi için su istemişti de (ona): 'Asânla taşa vur!' dedik. Bunun üzerine (taşa vurunca) ondan on iki pınar fışkırdı. Doğrusu her kabîle (su)içeceği yeri bildi. (Onlara şöyle dedik:) 'Allah’ın (size lûtfettiği) rızkından yiyin, için; fakat
fes
ad çıkarıcılar olarak yeryüzünde bozgun culuk yapmayın!'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsa, kavmi için su arayıp Allah’a yalvarmıştı. Biz de: "Asanı taşa vur!" demiştik. Bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmış, her bölük kendine mahsus pınarı bilmişti. "Allah’ın rızkından yiyin için, fakat sakın yeryüzünde
fes
at çıkararak taşkınlık yapmayın!" demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: «Asanı taşa vur» demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) yaparak karışıklık (ve kışkırtıcılık) çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa'nın, kavmi için su aradığı zamanı da hatırlayın ki, Biz 'Asânı taşa vur' demiştik de taştan on iki pınar kaynamıştı. Böylece, her kabile kendi su içeceği yeri öğrendi. 'Allah'ın rızkından yiyin, için; fakat
fes
atçılık edip de yeryüzünü bozguna vermeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şüphe yok ki, mü'minler ile Yahudilerden ve Nasârâ ile Sâbii tâi
fes
inden herhangi kimseler Allah Teâlâ'ya, ahiret gününe imân edip sâlih amellerde bulunmuş olurlarsa onlar için Rableri indinde mükâfaatlar vardır. Ve kendilerine asla korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Kendini bilmiyenden başka, kim Hazreti İbrahim’in dininden yüz çevirir? Hakikat ki, biz İbrahim’i (dünyada peygamberlik şerefiyle ve Kâbeyi îmar vazi
fes
iyle) seçtik. O, ahirette de sâlihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Evet, siz, (ey İsrailoğulları) Yakub'un, son ne
fes
ini vermeye yaklaşırken oğullarına: "Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz? diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: "Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısına, O Tek Tanrıya kulluk edecek ve O'na teslim olacağız!" diye cevap verdiler....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Ve li kullin vichetun huve muvellîhâ
fes
tebikûl hayrât(hayrâti), eyne mâ tekûnû ye’ti bikumullâhu cemîâ(cemîan), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir re
fes
u ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
El haccu eşhurun ma’lûmât(ma’lûmâtun), fe men farada fîhinnel hacca fe lâ re
fes
e ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacc(haccı), ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâh(ya’lemhullâhu), ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ, vettekûni yâ ulîl elbâb(elbâbi)....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
1.
el haccu
: hac
2.
eşhurun
: aylar
3.
ma'lûmâtun
: malûm, belirlenmiş, bilinen
4.
fe
: o zaman, işte
<...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hacc ma'lûm aylar, kim o aylarda hacca şuru' ederse artık hacda ne re
fes
, ne füsuk, ne cidal yok, hayra dair ise ne işlerseniz Allah onu bilir ve çünkü azığın en hayırlısı takvadır, azık tedarük edin de bana takva ile gelin ey beyni olanlar...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallâhu lâ yuhıbbul
fes
âd(
fes
âda)....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
tevellâ
: döndü
3.
seâ
: çalıştı
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve dönüp (gittiği) zaman, yeryüzünde
fes
at çıkarmak, ekini ve nesli helâk etmek (yok etmek) için çalışır. Ve Allah
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Bir işe koyuldu mu yeryüzünde çalışır çabalar, orayı bozmak, ekini, soyu sopu helâk etmek için uğraşır. Allah'sa
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı
fes
ada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O dönüp gittiği zaman arzda
fes
at çıkarmaya, insanın ürününü ve neslini mahvetmeye koşar. Allâh
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına, iktidara geldikleri, dünya liderliğini ele geçirdikleri, Kurân’ı ve Kur’ân hükümlerini engelleyerek, dünyayı, halkı istedikleri istikamette yönlendirdikleri zaman, yeryüzünde, ülkelerde
fes
adı yaymak, kadına ait değerleri, kazanç ve gelir düzenini bozmak; tabiatı, toprağı tahrip edip ürün veremez hale getirmek; ilmî araştırmaları, Kur’ân üzerinde çalışmayı, derinleşmeyi baltalamak; nesillere hayat hakkı tanımamak, tohumları, bitkileri, ürünleri bozma planları uygulamak; gençleri mahve...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, senin huzurundan ayrılıp gittiği zaman, yer yüzünde
fes
ad çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye koşar. Allah
fes
ad çıkarmaya ve fenalık yapmaya razı olmaz....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı
fes
ada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına geçti mi yer yüzünde içine kadar
fes
ad vermek ve hars-ü nesli helâk etmek için sa'yeder Allah da
fes
adı sevmez...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, yer yüzünde iş başına geçdi mi orada
fes
âd çıkarmıya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmıya koşar. Allah
fes
adı sevmez. ...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(Senden) ayrılınca da, yeryüzünde
fes
ad çıkarmak, hem ekin(lerinizi) ve(hayvanlarınızın) nesli(ni) helâk etmek için çalışır. Hâlbuki Allah,
fes
âdı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve o, yanından ayrılınca yeryüzünde
fes
ad çıkarmaya, harsı ve nesli yok etmeye çalışır. Allah
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde
fes
at çıkarmaya, (insanın) ürünü(nü) ve nesli(ni) yok etmeye çalışır; Allah
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve yanından ayrılınca yeryüzünde
fes
at çıkarmaya, ekinleri, zürriyetleri helâk etmeğe çalışır. Allah Teâlâ ise
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O yanından ayrıldığında (iş başına geçip idareci olduğunda) yeryüzünde
fes
at (anarşi) çıkarmaya, ekini (ekonomiyi) ve nesli helâk etmeye çalışır. Allah
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrılınca, ülkede
fes
at çıkarmaya çalışır, ürünleri ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette
fes
adı (bozgunculuğu) sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevrip gitti mi) yeryüzünde
fes
ad çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise,
fes
adı (bozgunculuğu ve kışkırtıcılığı) sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrıldığında ise, memlekette
fes
at çıkarmaya, ürünleri ve nesilleri helâk etmeye koşar. Fakat Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Yanından ayrıldığında/işbaşına geçtiğinde yeryüzünde
fes
at çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah,
fes
adı sevmez....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
O adama: "Allah’tan kork da
fes
at çıkarma!" denildiğinde, kendini benlik ve gurur kaplar ve bu, onu daha fazla günaha sürükler. Böylesinin hakkından cehennem gelir. Gerçekten ne fena yataktır o cehennem!...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
(219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey'i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onla...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
1.
fî ed dunyâ
: dünya hakkında, dünyada
2.
ve el âhirati
: ve ahiret
3.
ve yes'elûne-ke
: ve sana soruyorlar, sorarlar
4.
an e...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında ve yetimlerden sana soruyorlar. De ki: “Onları ıslah etmek (durumlarını düzeltmek) hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız (birarada yaşarsanız), artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Ve Allah,
fes
at çıkaranı,ıslâh edenden (ayırıp) bilir. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi sıkıntıya sokardı. Muhakkak ki Allah, Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve sonsuz gelecek süreci hakkında (düşünün)! Sana yetimlerden sorarlar. De ki: "Onların şartlarını düzeltmek en hayırlısıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız sizin kardeşlerinizdir onlar. " Allâh
fes
at çıkaranı da düzeltici olanı da bilir. Allâh eğer dileseydi sizi zora sokardı. Muhakkak Allâh, Aziyz ve Hakiym'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (
fes
ad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
(219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey'i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onla...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya (konusun) da, hem ahiret (konusunda) . Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (
fes
ad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder) . Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.»...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Fe lemmâ
fes
ale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece olduğu zaman
2.
fes
ale
: ayrıldı
3.
tâlûtu
: Talut
4.
bi
: ile
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le
fes
edetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
1.
fe
: böylece, sonra, nihayet
2.
hezemû-hum
: onları hezimete, yenilgiye uğrattılar
3.
bi izni allâhi
: Allah'ın izniyle
4.
v...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Nihayet Allah'ın izniyle onları hezimete uğrattılar. Ve Davut, Calut'u öldürdü. Ve Allah ona (Davut'a), meliklik (hükümdarlık) ve hikmet verdi ve ona dilediği şeylerden öğretti. Ve eğer Allah'ın, insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, yeryüzünde mutlaka
fes
at çıkardı (yeryüzünün düzeni bozulurdu). Lâkin Allah, âlemlerin üzerine fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka
fes
ada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Nihayet Allah’ın izni ile kâfirleri bozguna uğrattılar. Müminler safında bulunan Dâvut (aleyhisselâm) da düşman hükümdarı Calût’u öldürdü. Allah, Dâvud’a padişahlık ve peygamberlik verdi ve ona dilediği şeyleri öğretti (Zırh yapmak, kuşlarla konuşmak ve güzel sesle okumak gibi...) Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile defetmeseydi (müminleri kâfirlere üstün kılmasaydı) yeryüzü
fes
ad ve küfür karanlığına bürünürdü. Fakat Allah, âlemler üzerine ihsan ve rahmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Derken Allahın izniyle onları temamen bozdular, Davud Calutu öldürdü ve Allah kendisine mülk ve hikmet verdi ve daha dilediğinden ona ta'lim de buyurdu, Allahın insanları birbiriyle defetmesi olmasa idi Arz, mutlak
fes
ad bulmuş gitmişti ve lâkin Allahın zevil'ukul âlemlerine bir fazlı var...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Allah’ın izniyle onları hemen hezimete uğrattılar. Davut da Calut’u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte olduğu şeylerden de ona öğretti. Şayet Allah insanları birbiriyle def edip savmasaydı yeryüzü muhakkak ki
fes
ada uğrardı. Ancak Allah alemler üzerine fazl u kerem sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Böylece onları Tanrı'nın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davut Calut'u öldürdü.Tanrı da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Tanrı'nın insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka
fes
ada uğrardı. Ancak Tanrı alemlere karşı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Derken (düşmanla karşılaşır karşılaşmaz) Allahın izniyle onları (düşmanlarını) bozguna uğratdılar (Mü'minlerin arasında bulunan) Dâvud da Câlutu öldürdü. Allah da ona (Eşmuîlin ve Taalutun vefatından sonra, bir arada) saltanat ve hikmeti (peygamberliği) verdi ve daha dilemekde olduğundan da ba'zı şeyler öğretdi. Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile önleyib savmasaydı yer (yüzü) muhakkak
fes
ada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı büyük fazi (-u inayet) saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Nihâyet Allah’ın izniyle onları hezîmete uğrattılar ve Dâvûd Câlût’u öldürdü, Allah ona saltanat ve hikmet (peygamberlik) verdi ve dilediği şeylerden ona öğretti. Hâlbuki Allah’ın, insanların bir kısmını (diğer) bir kısmı ile def' etmesi olmasaydı, yeryüzü elbette
fes
âda uğrardı; fakat Allah, (bütün) âlemlere karşı ihsan sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Allah'ın izniyle onları hemen hezimete uğrattılar. Davud da Calut'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte olduğunu da ona öğretti. Şayet Allah'ın insanları birbiriyle def'edip savması olmasaydı yeryüzü muhakkak
fes
ada uğrardı. Ancak Allah, alemler üzerinde lutuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Hemen onları Allah Teâlâ'nın izniyle hezimete uğrattılar ve Dâvud, Câlût'u öldürdü ve Allah Teâlâ O'na mülk ve hikmet verdi ve dilediğinden ona talîm buyurdu. Ve eğer Hak Teâlâ'nın insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı yeryüzü mutlaka
fes
ada uğramış olurdu. Fakat Allah Teâlâ âlemler üzerine fazl-ü kerem sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka
fes
ada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Cizye vermeyi kabul eden kitap ehlini (kâfirleri), İslâm dinine girmek için zorlamak ve onlara cebretmek yoktur. İman ile küfür, kesin olarak meydana çıkmıştır. Artık kim, azgınlığa ve sapıklığa sevkedenleri tanımayıpta Allah’a iman ederse, o muhakkak ki, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir. (bazı mü
fes
sirlere göre bu âyeti kerimenin hükmü kıtal âyeti kerimesinin nâzil olmasıyla nashedilmiş, kaldırılmıştır.)...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
1.
inne ed dîne
: muhakkak ki dîn
2.
inde âllâhi
: Allah'ın indinde, katında
3.
el islâmu
: İslâm
4.
ve ma ihtelefe
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O'nu, İsrailoğullarına şöyle diyecek olan bir peygamber olarak gönderecek; 'Ben size Rabbinizden mucize ile geldim. Ben sizin önünüzde çamurdan kuş biçiminde bir cisim yapar, sonra ona bir ne
fes
üflerim de Allah'ın izni ile kuş oluverir; Doğuştan körler ile alacalık (ebras) hastalarını iyileştiririm; Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim; evlerinizde hangi yiyeceklerinizi yediğinizi ve hangilerini sonraya bıraktığınızı haber veririm. Eğer mümin iseniz, bu sizin için ibret alacağınız kesin bir del...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
1.
fe in tevellev
: buna rağmen dönerlerse
2.
fe inne allâhe
: o zaman muhakkak ki Allah
3.
alîmun
: en iyi bilen
4.
bi el mufs...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Buna rağmen dönerlerse, o zaman muhakkak ki Allah,
fes
at çıkaranları en iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah
fes
at çıkaranları çok iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer (bu hakikatten) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allâh
fes
at çıkaranları bilir (sonucunu yaşatır)....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yine de gün gibi açık hakikatlerden, bütün peygamberlerin davetinin birinci konusu olan tevhid inancına bağlanmaktan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse Allah’ın azabından kurtulamazlar. Allah bozguncuları,
fes
at çıkaranları bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse elbette Allah,
fes
at çıkaranları bilir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer iman etmekten yüz çevirirlerse, elbette Allah o
fes
atçıları hakkıyle bilendir (ve cezalarını verendir.)....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Yine yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah
fes
atçıları bilir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse elbette Tanrı,
fes
at çıkaranları bilir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer (Hakdan, imandan) yine yüz çevirirlerse muhakkak Allah o
fes
âdcıları hakkıyle bilendir. ...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Bundan sonra (yine) yüz çevirirlerse, artık şübhesiz ki Allah,
fes
ad çıkaranları hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah
fes
at çıkaranları bilendir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah o
fes
atçıları hakkıyla bilir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, elbette Allah,
fes
at çıkaranları bilir....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne)....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Elbette iman ettikten sonra kâfir olanlar ve sonra küfürlerini artıranların (son ne
fes
te) tevbeleri kabul olunmaz. İşte bunlar sapıklardır....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Şübhesiz îmân (etme)lerinden sonra inkâr edenler, sonra da inkâr cihetiyle ileri gidenler yok mu, onların (son ne
fes
teki) tevbeleri aslâ kabûl edilmeyecektir! İşte onlar ise, dalâlete düşenlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, îmân edenler
3.
lâ tettehızû
: edinmeyin
4.
bitâneten
: sırda...
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Kendinizden (mü'minlerden) başkalarını sırdaş edinmeyin. Onlar sizi
fes
ada düşürmekten geri kalmazlar ve size sıkıntı verecek şeyleri temenni ettiler. Kin ve öfkeleri ağızlarından (sözlerinden) belli olmuştur. Göğüslerinde gizledikleri şey (kinleri) daha da büyüktür. Akıl etmiş olsaydınız, size âyetleri açıklamıştık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar aranızda
fes
at çıkarmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizlediğiyse daha büyüktür. Eğer akıl ediyorsanız size ayetleri açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey müminler! Din kardeşlerinizden başkasını (kâfir ve münafıkları) dost edinmeyin: Onlar size fenalık yapmakta,
fes
ad çıkarmakta kusur etmezler ve sıkıntaya girmenizi arzu ederler. Onların size karşı olan kin ve düşmanlıkları ağızlarından meydana dökülmüştür. Kalblerinde gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Onların düşmanlıklarına dâir âyetleri açıkladık, eğer düşünür ve anlarsanız......
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey îman edenler, kendi (din kardeş) ferinizden başkasını (dost ve) sırdaş edinmeyin. (Çünkü) onlar size şer ve
fes
âd yapmakda hiç kusur etmezler, size sıkıntı verecek şey (ler) i arzu ederler. Hakikat, onların (kîn ve) buğzları ağızlarından (taşıb) meydana vurmuşdur. Göğüslerinde gizlemekde oldukları (düşmanlık) ise daha büyükdür. Size âyetlerimizi (kat'î suretde) açıkladık, eğer düşünürseniz. ...
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey îmân edenler! Kendinizden başkasını sırdaş edinmeyin; onlar size
fes
ad çıkarmakta kusûr etmezler. (Her zaman) sıkıntıya düşmenizi istediler. Doğrusu kinleri ağızlarından taşmıştır (hep aleyhinizde konuşurlar). Sînelerinin gizlediği (kin ve düşmanlık)ise daha büyüktür. Eğer akıl erdirirseniz, doğrusu âyetlerimizi size iyice açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey imân edenler! Sizden başka olanları dost ittihaz etmeyiniz. Size
fes
at eriştirmekte asla kusur etmezler. Size meşakkat verecek şeyi temenni ederler. Muhakkak buğzları ağızlarından zahir olmuştur. Sinelerinin gizlediği şey ise daha büyüktür. Şüphe yok size âyetleri apaçık beyan ettik, eğer teakkul eder oldunuz ise!...
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler! Siz Müslümanlardan başkasını sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size şer ve
fes
at çıkarmada ellerinden geleni bırakmazlar. Dâima sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Size olan düşmanlıkları, zaten ağızlarından taşıp meydana çıkmıştır. Kalplerinin gizlediği düşmanlık ise daha fazladır. Âyetlerimizi size iyice açıkladık. (Eğer akıllarınızı kullanırsanız, onlardan yararlanırsınız)....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Vellezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe
fes
tagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn (ya’lemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Ve lekad sadakakumullâhu va’dehû iz tehussûnehum bi iznih(iznihî), hattâ izâ feşiltum ve tenâza’tum fîl emri ve asaytum min ba’di mâ erâkum mâ tuhıbbûn(tuhıbbûne), minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhireh(âhirete), summe sarafekum anhum li yebteliyekum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin alel mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
sadaka-kumu allâhu
: Allah size sadık kaldı
3.
va'de-hû
: onun vaadi
4.
iz tehussûne-hum
...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Fes
tecâbe lehum rabbuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba’dukum min ba’d(ba’dın), fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum seyyiâtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâr(enhâru), sevâben min indillâh(indillâhi) vallâhu indehû husnus sevâb(sevâbi)....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar, sizi bir tek nefisten (ne
fes
alan candan) yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabâlık(bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allâh, sizin üzerinizde gözetleyicidir....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Vellâtî ye’tînel fâhişete min nisâikum
fes
teşhidû aleyhinne erbaaten minkum, fe in şehidû fe emsikûhunne fîl buyûti hattâ yeteveffâhunnel mevtu ev yec’alallâhu lehunne sebîlâ(sebîlen)....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
Sizden zina edenlerin her ikisini de eziyetlendirin (döğün ve azarlayın). Eğer onlar tevbe edip islâh olursa, eziyet etmeyin. Allah tevbeleri ziyadesiyle kabul edicidir, çok esirgeyicidir. (Mü
fes
sirlere göre bu âyet-i kerimenin hükmü mensuhtur. (kaldırılmıştır). Bazılarına göre de, zina hakkında değil, livata yapanlar hakkında nâzil olmuştur. Bu itibarla zina işliyenlere dair esas hüküm şudur: Eğer ikisi de bekârsalar cezaları yalnız yüz kırbaç dayaktır. Evli iseler taşlamak suretiyle ölüm cezas...
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa hayatı kötülük yapmakla geçip de, ölüm anı gelince "İşte şimdi tövbe ettim" diyenin tövbesi yoktur! Hakikati inkâr ederek yaşayıp, son ne
fes
te tövbe edenlere de yoktur! İşte onlar için feci azap hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim.
Fes
sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîran)....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke
fes
tagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev
fes
âdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
1.
min ecli zâlike
: bundan dolayı
2.
ketebnâ
: yazdık
3.
alâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
4.
ennehu men
: kim...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bundan dolayı (Tevrat'ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir
fes
ata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki Resûl'lerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, bundan sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu nedenledir ki İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: "Kim bir kişiyi bir kişiye karşılık (kısas) veya yeryüzünde
fes
ada karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. . . Kim de onu diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibidir. . . " Andolsun ki Rasûllerimiz onlara açık deliller olarak geldi; ama hâlâ onlardan birçoğu bunun ardından, yeryüzünde israf etmektedirler (verdiklerimizi değerlendirmemekteler)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir
fes
ada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayı İsrailoğullarına kitabda bildirmiştik ki, kim kısas gerekmeksizin veya yeryüzünde
fes
ad (şirk) olmaksızın bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur. Gerçekten İsraîloğullarına, peygamberlerimiz mûcizeler getirdiler. Sonra, onlardan bir çoğu, bu âyet ve mûcizeler arkasından, yine de yeryüzünde
fes
ad ve cinayet yapmakla haddi aşmaktadırlar....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bundan dolayı (Tevrat' ta) İsrail oğulları üzerine şunu yazdık : «Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında veya yeryüzünde
fes
at (çıkarma suçundan dolayı) olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur; kim de bir kişinin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Şanıma and olsun ki, peygamberlerimiz onlara çok açık belgelerle ve kanıtlarla geldi. Ne var ki onlardan bir çoğu bunca belgelerden sonra yeryüzünde (kötülük ve günahta) aşırı gidenler oldular....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu ecilden Beni İsraîle kitabda bildirmiştik ki her kim bir nefsi bir nefis mukabili veya yer yüzünde bir
fes
adı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur, kim de bir adamın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur; Celâlim hakkı için Resullerimiz onlara beyyinelerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu bütün bunların arkasından hâlâ yer yüzünde
fes
ad ve cinayette israf etmekte bulunuyorlar...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bunun için İsrailoğullarına kitabda bildirmiştik ki: Kim kısas gerekmeksizin veya yeryüzünde
fes
ad işlemeksizin bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur. Andolsun ki onlara Peygamberlerimiz mucizeler getirdiler, sonra buna rağmen, onların çoğu yeryüzünde taşkınlık edenler oldu....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu nedenle (ecli) İsrail oğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir
fes
ada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayıdır ki İsrâîl oğullarına şu hakıykatı hükmetdik: Kim bir canı, bir can mukaabilinde veya yer yüzünde bir
fes
âd çıkarmakdan dolayı olmayarak, öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun ki peygamberimiz onlara beyyineler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişdi. Sonra hakıykaten yine içlerinden bir çoğudur ki bunların arkasından, (haalâ) yer yüzünde (
fes
âd ve cînâyet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır. ...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayıdır ki, İsrâ ilo ğul larına (Tevrât ta) şöyle yazmıştık: 'Kim bir kimseyi, bir kimseye veya (o kimsenin) yeryüzünde bir
fes
ad (çıkarmakta olmasın)a karşılık olmaksızın (ölüm cezâsını gerektiren bir suçu olmadığı hâlde) öldürürse, o takdirde bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onun (bir insanın) hayâtını kur tarırsa, o takdirde bütün insanların hayâtını kurtarmış gibidir.'Hem celâlim hakkı için, peygamberlerimiz onlara apaçık deliller le geldiler. Sonra doğrusu onlardan birçoğu,...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu yüzden Biz İsrailoğullarına bildirdik ki, -cinayetin ve yeryüzünde
fes
adı yayma(nın cezası) olarak işlenmesi dışında- eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibidir; ve bir kimse bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur. Gerçekten elçilerimiz, onlara hakikatin bütün delilleri ile geldiler: ama, buna rağmen, onların çoğu yeryüzünde her çeşitli aşırılığa meyletmeye devam etti....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayı İsrailoğullarının üzerine yazdık ki, her kim bir şahsı, bir şahıs mukabilinde veya yerdeki bir
fes
attan dolayı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur ve her kim de bir şahsın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanları ihya etmiş gibi olur. And olsun ki, Bizim peygamberlerimiz onlara beyyineler ile gelmişlerdir. Sonra onlardan birçokları bunu müteakib yeryüzünde muhakkak müsrif kimseler olmuşlardır....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bundan dolayı İsrail oğullarına kitapta şunu bildirdik:Kim katil olmayan ve yeryüzünde
fes
at çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur. Resullerimiz onlara açık âyetler ve deliller getirmişlerdi. Ne var ki onların çoğu bütün bunlardan sonra, hâla yeryüzünde
fes
at ve cinayette aşırı gitmektedirler....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yer yüzündeki bir
fes
ada karşılık olmaksızın (haksızca) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, peygamberlerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bu yüzden Biz İsrailoğullarına buyurduk ki, kim bir cana kıymamış yahut yeryüzünde
fes
at çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir kimsenin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibidir. And olsun, elçilerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; lâkin bundan sonra bile onların birçoğu hâlâ aşırılığa devam ediyor....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir
fes
at sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı
fes
âden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun)....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
1.
innemâ
: ancak
2.
cezâû
: ceza
3.
ellezîne yuhâribûne
: o harp edenler, savaşanlar
4.
allâhe ve resûle-hu
: All...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve O'nun Resûl'ü ile harp edenlerin ve yeryüzünde
fes
at ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rezilliğidir. Ve ahirette ise, onlara “büyük azap” vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allâh ve O'nun Rasûlü ile savaşanların ve yeryüzünde
fes
at çıkartmak için uğraşanların yaptığının karşılığı; öldürülmeleri yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut hapsedilmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. . . Sonsuz gelecek sürecinde ise onlara aziym bir azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Rasulüne, Kur’ân’a ve sünnete, müslümanlığa, müslüman nesillere karşı savaşan, güç ve iktidar sahiplerinin ve yeryüzünde yol keserek, anarşi çıkararak, cana mala tecavüz ederek, kamu güvenliğini ihlâl ederek
fes
at çıkarmaya çalışanların cezaları, suçlarının derecelerine göre ya öldürülmek, ya idam edilmek, yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da yurtlarından sürgün edilmektir. Bu, onların dünyadaki rezillik ve rüsvaylığıdır. Âhirette, ebedî yurtta da onlara büyük b...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine karşı (müslümanlara karşı) savaşa kalkışanlarla yer yüzünde
fes
ada çalışanların cezâsı, ancak öldürülmeleri, asılmaları yahut sağ elleriyle sol ayaklarının çaprazvâri kesilmesi, yahud da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. İşte, bu ceza, onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Ahirette ise kendilerine büyük bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde
fes
at çıkaranların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çapraz biçimde kesilmesi veya (eyleştikleri) yerden sürülmeleridir. Bu ceza onlar için dünyada bir aşağılık ve rüsvaylıktır. Âhirette ise onlara büyük bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Fakat Allaha ve Resulüne harbetmeğe kalkışan ve Yer yüzünde
fes
ada çalışanların cezası, taktil olunmalarından veya asılmalarından veya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmesinden veya bulundukları yerden nefyedilmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onlara Dünyada çekecekleri bir zillettir, Âhırette ise kendilerine azîm bir azâb vardır...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde
fes
at çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allaha ve Resulüne (müminlere) harb açanların, yer yüzünde (yol kesmek suretiyle)
fes
âdcılığa koşanların cezası, ancak öldürülmeleri, ya asılmaları, yahud (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çaprazvâri kesilmesi, yahud da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyâdaki rüsvaylığıdır. Âhıretde ise onlara (başkaca) pek büyük bir azâb da vardır. ...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve peygamberine karşı savaşan ve yeryüzünde
fes
ad çıkarmaya çalışanların cezâsı, ancak (birini öldürmüşlerse, kendilerinin de) öldürülmeleri veya (malını da alarak öldürmüşlerse) asılmaları veya (sâdece mallarını zorla almışlarsa) elleri ile ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya (tehdidle insanları korkutmuşlarsa, bulundukları)yerden sürgün edilmeleridir! Bu, onlara dünyada bir rezilliktir, âhirette ise onlar için (pek)büyük bir azab vardır!...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Rasulü ile savaşanların ve yeryüzünde
fes
ada koşanların cezası; ancak öldürülmek, asılmak, çaprazvari el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir. Bu, onlara dünyada rüzvaylıktır. Onlara ahirette de büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allaha ve Elçisine karşı savaş açanların ve yeryüzünde
fes
adı yaymaya çalışanların büyük kısmının öldürülmeleri veya asılmaları veya döneklikleri yüzünden büyük kısmının ellerinin ve ayaklarının kesilmesi yahut yeryüzünden (tamamiyle) sürülmeleri, yalnızca bir karşılıktan ibarettir: İşte bu, onların bu dünyada uğradıkları zillettir. Öteki dünyada ise (daha) korkunç bir azap bekler onları,...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah Teâlâ ile ve peygamberleriyle savaşta bulunanların ve yerde
fes
ada çalışanların cezaları ancak öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazca kesilmeleri veya o yerden sürülmeleridir. Bu onlar için dünyada bir zillettir, ve onlar için ahirette pek büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resul'üne karşı savaşanların ve yeryüzünde
fes
ad çıkarmaya çalışanların cezası ancak; ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde
fes
at çıkarmaya uğraşanların cezası, öldürülmek veya asılmak, yahut el ve ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmektir. Dünyada onların cezası böyle bir rezilliktir; âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi minel kitâbi ve muheyminen aleyhi fahkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum ammâ câeke minel hakk(hakkı) li kullin cealnâ minkum şir’aten ve minhâcâ(minhâcen) ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve lâkin li yebluvekum fî mâ âtâkum
fes
tebikûl hayrât(hayrâti) ilâllâhi merciukum cemîan fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne)....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûleh(maglûletun) gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâ(yeşâû) ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufren) ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı
fes
âda(
fes
âden) vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne)....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
1.
ve kâlet(i) el yehûdu
: ve yahudiler dedi
2.
yedu allâhi
: Allâh'ın (cc.) eli
3.
maglûletun
: bağlanmış
4.
gullet eydî-him
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudi'ler: "Allah'ın eli bağlıdır (Allah cimridir)" dediler. Onların elleri bağlandı. Ve bu sözlerinden dolayı lânetlendiler. Hayır, bilakis! O'nun iki eli de açıktır. Nasıl isterse öyle infâk eder (verir). Ve Rabb'inden sana indirilen şey (ilahî buyruklar), mutlaka onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Ve biz onların arasına kıyâmete kadar sürecek düşmanlık ve kin ilka ettik (ulaştırdık). Her ne zaman harb için bir ateş yaktılarsa, Allah onu söndürdü. Ve onlar yeryüzünde
fes
at ç...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Bir de Yahudi’ler: “- Allah’ın eli bağlıdır. (cömert değildir.)” dediler. Bu dedikleri söz sebebiyle elleri hayır yapmak hususunda bağlandı ve lânetlendiler. Doğrusu Allah’ın kudret elleri açıktır, dilediği gibi ihsan eder. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilen âyetler, onlardan bir çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Bununla beraber biz onların arasına kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık bıraktık. Onlar, her ne zaman harb için bir yangın tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Dâima y...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudîler, «Allah'ın eli bağlıdır,» dediler. Dediklerinden dolayı elleri bağlansın ve lanet olsunlar. Hayır, Allah'ın iki eli (lütuf, ihsan ve rahmeti) açıktır, dilediği gibi harcar. Şanıma and olsun ki, sana Rabbinden indirilen (ilâhî buyruklar) onların çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Aralarına tâ Kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin attık. Ne kadar savaş İçin bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür. (Onlar durmadan) yeryüzünde
fes
at çıkarmaya koşuşurlar. Allah ise
fes
at çıkaranları sevme...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Bir de Yehudîler «Allahın eli bağlı» dediler ve dedikleriyle elleri bağlandı ve mel’un oldular, hayır onun iki eli de açık dilediği gibi bahşediyor, celâlim hakkı için sana rabbından indirilen onlardan bir çoğunun tuğyanını ve küfrünü arttıracaktır, maamafih biz onların arasına kıyamete kadar sürecek buğz ve adavet bıraktık, her ne zaman harb için bir yangın tutuşturdularsa Allah onu söndürdü, hep yer yüzünde
fes
ad için koşarlar, Allah ise müfsidleri sevmez...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler «Allah'ın eli sıkıdır» dediler. Bu sözlerinden ötürü elleri bağlansın. onlara lanet olsun! Tersine O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Rabbin tarafından sana indirilen ayetler onların çoğunun azgınlığını ve kafirliğini arttıracaktır. Onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş ateşini körüklediler ise, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde hep
fes
ad, bozgunculuk peşinde koşarlar. Oysa Allah bozguncuları sevmez....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler: «Allahın eli bağlıdır (sıkıdır)» dediler. Hay kendi elleri bağlanası ve söyledikleri (bu söz) den dolayı mel'un olası (insanlar)! Hayır, (Allahın) iki eli de açıkdır. Nasıl dilerse öyle infaak eder O. Rabbinden sana indirilen (âyetler), onlardan bir çoğunun, andolsun ki, azgınlığını, gâvurluğunu artıracak. (Bununla beraber) biz onların arasına kıyaamet gününe kadar (sürecek) düşmanlık ve kîn bırakdık. Onlar ne zaman harb için bir ateş tutuşdurdularsa Allah onu söndürdü (kendilerini dâ...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Hem yahudiler: 'Allah’ın eli bağlıdır (cimridir)' dediler. (Hâşâ!) De dikleri yüzünden(hayırlı işlerde) el le ri bağlansın ve lâ'nete uğrasınlar! Bil'akis O’ nun iki eli de açıktır; dilediği gibi (dilediği kimseye) karşılıksız verir. Ve and olsun ki Rabbinden sana indirilen(bu Kur’ân), onlardan birçoğuna azgınlık ve küf rü artıracaktır.Böylece aralarına, kıyâmet gününe ka dar (devâm edecek) düşmanlık ve kin bıraktık. Ne zaman harb için bir ateş yaktılarsa, Allah onu sön dürmüştür (on ları muvaff...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler dediler ki: Allah'ın eli bağlıdır. Böyle dediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın, la'net olsun. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, nasıl dilerse öyle infak eder. Rabbından sana indirilen; andolsun ki, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfürünü artıracaktır. Onların aralarına kıyamet gününe kadar sürecek kin ve nefret saldık. Savaş için ateşi ne zaman körükleseler; Allah, onu söndürür. Ve yeryüzünde
fes
ada koşarlar. Allah, ise
fes
adçıları sevmez....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Ve Yahûdi tâi
fes
i, «Allah'ın eli bağlanmıştır» dediler. Bu dedikleriyle kendi elleri bağlandı ve lânet olundular. Hayır, bilakis (Cenâb-ı Hakk'ın) iki eli de açıktır, dilediği gibi infakta bulunur. Ve and olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan şey, onlardan birçoğu için tuğyanı ve küfrü arttıracaktır ve Biz onların arasına Kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakıverdilerse onu Allah Teâlâ söndürdü ve onlar yeryüzünde
fes
ada koşarlar. Allah Teâlâ ise...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler: “Allah'ın eli bağlıdır. ” dediler. Böyle dediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın! Lânet olsun onlara! Hayır! Allah'ın iki eli de açıktır, dilediği gibi sarfeder. Andolsun ki Rabbinden sana indirilenler, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Biz onların aralarına kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş için bir ateş tutuştursalar, Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde durmadan
fes
at çıkarmaya koşarlar. Şüphesiz ki Allah
fes
at çıkaranları sevmez....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler: "Allah’ın eli bağlıdır." dediler. Hay kendi elleri bağlanasılar!Hay dediklerinden dolayı mel’ûn olası adamlar! Hayır, hiç de öyle değil! Allah’ın iki eli de açıktır. Dilediği şekilde infak eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, mutlaka onlardan birçoğunun azgınlığını ve gâvurluğunu artıracaktır. Bununla beraber, Biz onların aralarına, kıyamete kadar sürüp gidecek bir kin ve nefret bıraktık. Her ne zaman onlar savaş çıkarmak için bir yangın tutuşturdularsa Allah onu söndürdü. Sırf
fes
...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler bir de 'Allah'ın eli sıkıdır' dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Allah'ın iki eli de açıktır; nasıl dilerse öylece bağışlar. Rabbinden sana indirilenler, onların azgınlığını ve inkârını daha pek çok arttıracaktır. Biz ise onların arasına, kıyamete kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve kin bıraktık. Onlar ne zaman bir savaş ateşi körüklemek istedilerse, Allah onu söndürdü. Onlar dünyada hep
fes
at çıkarmaya uğraşırlar. Fakat Allah
fes
atçıları hiç sevmez....
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer Kitap Ehli imân etselerdi ve (Allah'tan) korkup (fitne ve
fes
at çıkarmaktan) sakınsalardı, günah ve kötülüklerini örter ve kendilerini Naîm Cennetlerine koyardık....
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer ehl-i kitâb îman edip de (
fes
adcılıkdan, bozğunculukdan) sakınalardı onların kötülüklerini her halde örter ve onları her halde ni'meti bol cennetlere sokardık. ...
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer Ehl-i kitap iman etse ve
fes
atçılıktan ve diğer fenalıklardan sakınsalardı, elbette Biz onların kötülüklerini örter ve onları naîm cennetlerine yerleştirirdik....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirilen buyrukları tebliğ et!Eğer bunu yapmazsan risalet vazi
fes
ini yapmamış olursun. Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerlerinden koruyacaktır. Allah kâfirleri hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resûlümüzün vazi
fes
i apaçık duyurmak ve bildirmektir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resûlümüzün vazi
fes
i apaçık duyurmak ve bildirmektir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin, karşı gelmekten çekinin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Peygamber'imizin vazi
fes
i sadece açıkça duyurmak ve bildirmektir....
Maidə Suresi, 99. Ayet:
Peygamberin vazi
fes
i, ancak tebliğdir ve Allah, açığa vurduğunuz şeyleri de bilir, gizlediğiniz şeyleri de....
Maidə Suresi, 99. Ayet:
Peygamberin vazi
fes
i sadece tebliğdir. Allah; sizin açıkladıklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir....
Maidə Suresi, 100. Ayet:
De ki; "Habisin (haram, murdar ve
fes
adın...) çokluğu senin hoşuna gitse bile, habis (haram ve kötü olan) ile tayyib (helâl ve temiz olan) bir değildir. Ey Ulûl Elbâb! Artık Allah'a karşı takva sahibi olun! Umulur ki böylece siz felâha erersiniz....
Ənam Suresi, 90. Ayet:
Onlar (o peygamberler) Allahın hidâyet etdiği kimselerdir. O halde sen de onların gitdiği doğru yolu tutub ona uy. De ki: «Ben buna karşı (bu risâlet vazi
fes
ini ifâ etmeme mukaabil) sizden hiç bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), âlemler için öğüdden başka bir şey değildir». ...
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman da: 'Allah’ın peygamberlerine verilenlerin benzeri, bize de verilmedikçe aslâ îmân etmeyeceğiz!' dediler. Allah, peygamberlik vazî
fes
ini nereye vereceğini en iyi bilendir. Günah işleyenlere, kurmakta oldukları (tuzak) dolayısıyla, Allah katında bir zillet ve şiddetli bir azab yakında isâbet edecektir!...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
1.
fe men
: artık kim(i)
2.
yuridi allâhu
: Allah diler
3.
en yehdiye-hu
: onu hidayete erdirmek
4.
yeşrah
: yarar...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi hidâyete erdirmek isterse, gönlünü İslâm’a açarak ferahlık verir. Kimin de, hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti tercihine özgürlük tanımak isterse, sanki güçlükle göğe yükselirken ne
fes
almakta zorlandığı gibi, artan oranda o kimsenin göğsünü sıkmaya, bunaltmaya devam eder. Allah inanmayacakların boyunlarına, pis, kâfir, lânetli ve ceza mahkûmu yaftasını takarak işte böyle sıkıntıya sokar....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Ve (Allah) o gün, onları hep berâber bir araya getirecektir. (Kendilerine:) 'Ey cinler (tâi
fes
inden olan şeytanlar) topluluğu! Şübhesiz ki (siz,) insanlardan (inkâr edenlerin sayısını) çoğaltmak istediniz!' (denilecek). Onların insanlardan olan dostları ise diyecek ki: 'Rabbimiz! (Doğrusu biz) birbirimizden faydalandık ve bize takdîr ettiğin ecelimize ulaştık!' (O da) şöyle buyuracak: 'Allah’ın dilediği müstesnâ, içinde ebediyen kalıcı kimseler olarak, varacağınız yer ateştir!' Şübhesiz ki Rabbi...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Ve o gün ki, (Allah Teâlâ) onların hepsini haşredecektir. «Ey cin tâi
fes
i! İnsanlardan birçok kimseler edindiniz (diye buyuracak).» Onların insanlardan dostları olanlar da: «Rabbimiz! Bizim bazımız bazımızdan faidelendik ve bizim için tayin ettiğin ecelimize erdik,» diyecekler. Cenâb-ı Hak da buyuracak ki: «Ateş sizin karargâhınızdır, orada ebedîyen kalacaksınız, ancak Allah Teâlâ'nın dilediği müstesna.» Şüphe yok ki, senin Rabbin hakîmdir, alîmdir....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
1.
ve lâ tufsidû
: ve
fes
at, bozgunculuk çıkarmayın
2.
fî el ardı
: yeryüzünde
3.
ba'de
: sonra
4.
ıslâhı-hâ
: onu...
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Islâh olduktan sonra yeryüzünde
fes
at çıkarmayın. Allah'a korkarak ve umutla yalvarın. Şüphesiz ki Allah'ın rahmeti muhsinlere yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Islah edildikten, din ve dünya işleri, sosyal ilişkiler düzeltildikten, yeniden düzene konduktan, geliştirildikten sonra, yeryüzünde ülkede,
fes
at çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın. Korku ve ümit içinde Allah’a kulluk, ibadet ve dua edin, yalvarın. Allah’ın rahmeti, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, iş...
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Yeryüzü (iman ve adaletle) düzeldikten sonra, orada (fenalık işlemekle)
fes
ad çıkarmayın; ve Allah’a hem korku hem de istekle kulluk edin, duada bulunun. Muhakkak ki, iyilik yapanlara Allah’ın rahmeti pek yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın. O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Tanrı'nın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Yer (yüzün) de — o, iyi bir haale getirildikden sonra da —
fes
adcılık etmeyin. Ona (Cenâb- Hakka), korkarak ve umarak, düâ edin. Şübhe yok ki iyi hareket edenlere Allahın rahmeti çok yakındır. ...
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Ve ıslâh edilmesinden sonra yeryüzünde
fes
ad çıkarmayın; (azâbından) korkarak ve (rahmetini) ümîd ederek O’na duâ edin! Şübhe yok ki Allah’ın rahmeti, iyilik edenlere(pek) yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Islah olmuşken yeryüzünde
fes
ad çıkarmayın ve O'na korka korka ve ümitle yalvarın. Muhakkak ki Allah'ın rahmeti; ihsan edenlere çok yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Yeryüzü düzene konduktan sonra orada
fes
at çıkarmayın. Allah'a korku ile ümit içinde dua edin. Şüphesiz ki Allah'ın rahmeti, iyilik yapan ve iyi kulluk eden kimselere yakındır....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
1.
ve uzkurû
: ve hatırlayın
2.
iz ceale-kum
: sizi kılmıştı, yapmıştı
3.
hulefâe
: halifeler
4.
min ba'di
: sonra...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Ve Ad (kavmin)den sonra, sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizleri getirdiğini) hatırlayın. Ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Onun ovalarında saraylar ediniyorsunuz ve dağlarda evler oyuyorsunuz. Artık Allah'ın ni'metlerini hatırlayın, yeryüzünde müfsidler (
fes
at çıkaranlar) olarak bozgunculuk yapmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde
fes
atçılar olarak karışıklık çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Düşünün ki, Allah Âd kavminden sonra sizi dünya düzenini kurmaya, ilâhî hükümleri icraya, yeryüzünü imara yetkili halifeler kıldı. Sizi hazırlayarak yeryüzünde yerleştirdi. Ovalarında saraylar yapar hâle geldiniz. Dağları keserek, yontarak kaya damlar, evler yapıyorsunuz. Allah’ın nimetlerini hatırlayarak şükredin.
Fes
atçılık, bozgunculuk yaparak ülkede, yeryüzünde karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri gitmeyin.' dedi....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Bir de düşünün ki, Allah, sizi Âd’dan sonra halifeler yaptı; yeryüzünde sizi yerleştirdi. Ovalarında kışlık köşkler ediniyor, dağlarında yazlık evler oyup yontuyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini anın da, yeryüzünde
fes
ad peşinde koşarak müfsidlik etmeyin....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Allah'ın Âd Kavmi'nden sonra sizi onların yerine getirdiğini ve sizi bu topraklara yerleştirdiğini bir hatırlayın ; bu toprakların ovalarında köşkler ediniyor, dağlarındaki (kayaları) yontup evler yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın, yeryüzünde bozgunculuk,
fes
ad çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde
fes
atçılar olarak karışıklık çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Ve düşünün ki o, sizi Âdden sonra hulefa yaptı ve bu Arzda sizi yerleştirdi, düzlüklerinden köşkler ediniyorsunuz ve dağlarından evler yontuyorsunuz, artık hep Allahın eltafını zikredin de yer yüzünü
fes
adcılıkla berbad etmeyin...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde
fes
atçılar olarak karışıklık çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
«Düşünün ki (Allah) sizi Âd'den sonra hükümdarlar yapdı. Yer yüzünde sizi yerleşdirdi. Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık (hepiniz) Allahın lütuflarını anın, yer yüzünde
fes
âdcılar olub taşkınlık yapmayın. ...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Hem hatırlayın o zamanı ki (Allah), sizi Âd (kavmin)den sonra (yeryüzünde)halîfeler kıldı ve sizi yeryüzünde yerleştirdi; ovalarından saraylar ediniyorsunuz ve dağlardan evler yontuyorsunuz. Öyle ise Allah’ın ni'metlerini hatırlayın ve yeryüzünde
fes
ad çıkarıcılar olarak bozgunculuk yapmayın!'...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşününüz ki; O, sizi Ad kavminden sonra halifeler yaptı, yeryüzüne sizi yerleştirdi. Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın. Yeryüzünde
fes
adçılar olarak taşkınlık yapmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
"Hatırlayın ki, Allah sizi Ad'dan sonra halefler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın da
fes
at çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin."...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
1.
ve ilâ medyene
: ve Medyen'e
2.
ehâ-hum
: onların kardeşi
3.
şuaybâ
: Şuayb
4.
kâle
: dedi
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Kardeşleri Şuayb; Medyen (kavmine)'e şöyle dedi: “Ey kavmim Allah'a kul olun! O'ndan başka sizin ilâhınız yoktur. Rabbinizden size beyyine (bir mucize, ispat edici bir açıklama) gelmiştir. Artık ölçü ve tartıya vefa edin (tam ve doğru ödeyin). İnsanların eşyalarının değerini eksiltmeyin. Yeryüzünde, O'nun ıslâhından sonra
fes
at (bozgunculuk) çıkarmayın. Şâyet mü'minler iseniz, işte bu sizin için hayırlıdır.”...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. Şuayb: 'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Ondan başka ilâhınız yok. Rabbinizden size açık hak bir delil, kitap ve şeriat gelmiştir. Ölçeği tam doldurun, ölçmede, tartıda adâletten ayrılmayın. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haks...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız."...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (halkına da) kardeşleri Şuâyb'ı (uyarıcı bir peygamber olarak) gönderdik. «Ey kavmim,» dedi, «Allah'a ibâdet edin. O'ndan başka sizin tanrınız yoktur. Doğrusu Rabbinizden size açık bir belge geldi. Artık ölçü ve tartıyı tam tutun; insanların eşyasını (ölçüp tartarken onlara) haksızlık etmeyin ve bir de yeryüzünde düzen sağlanmışken bozgunculuk edip
fes
ad çıkarmayın. Eğer cidden inanıyorsanız, bu (haber verdiğim husus) elbette sizin için hayırlıdır....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen kavmine de kardeşleri Şuayb Peygamberi: Ey kavmim, dedi: Allaha kulluk edin, ondan başka bir ilâhınız daha yok, işte size rabbınızdan bir beyyine geldi, artık kileyi, teraziyi tam tutun, nâsın eşyasına haksızlık etmeyin, yer yüzünü ıslahından sonra yine
fes
ada vermeyin, bana inanırsanız bu söylediklerim sizin için hayırlıdır...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (kavmine de) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara) dedi ki: "Ey kavmim, Tanrı'ya kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size rabbinizden apaçık bir belge gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (mallarını) eşyasını değerinden düşürüp eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inançlılarsanız....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (evlâdlarına) da kardeşleri Şuaybı (gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. Rabbinizden size apaçık bir bürhan gelmişdir. Artık kileyi, teraziyi tam tutun, insanların eşyasına (karşı) haksızlık etmeyin. Yer yüzünü — o, ıslah edildikden sonra —
fes
ada vermeyin. (Bana) inanıcı iseniz (bu söylediklerim) sizin için hayırlıdır». ...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (kavmin)e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin, sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Şübhesiz Rabbinizden size apaçık bir mu'cize gelmiştir; artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanlara, eşyâlarını(mallarını) eksik vermeyin ve ıslâh edilmesinden sonra yeryüzünde
fes
ad çıkarmayın! Eğer mü’min kimseler iseniz, (bilin ki) bunlar sizin için hayırlıdır.'...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı. Dedi ki: Ey kavmim; Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiç bir ilahınız yoktur. Rabbınızdan size apaçık bir burhan gelmiştir. O halde ölçüyü ve tartıyı doğru tutun. İnsanların eşyasını eksik vermeyin. Ve o, ıslah olduktan sonra yeryüzünde
fes
ad çıkarmayın. Bunlar, sizin için hayırlıdır, eğer mü'minlerden iseniz....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Ve Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i (peygamber gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim! Allah Teâlâ'ya ibadette bulunun, sizin için O'ndan başka tanrı yoktur. Muhakkak ki, size Rabbinizden apaçık bir bürhan geldi. Artık ölçeği ve teraziyi tam tutun ve nâsa eşyalarını tenkis etmeyin, ve yeryüzünde ıslahından sonra
fes
ad çıkarmayın, bu sizin için hayırlıdır, eğer siz inanır kimseler iseniz.»...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen ahalisine de içlerinden biri olan Şuayb’ı gönderdik."Ey benim halkım!" dedi, "yalnız Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık delil geldi.""Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların haklarını eksiltmeyin, halka haksızlık etmeyin, ülkede düzen sağlanmışken
fes
at çıkarıp huzuru bozmayın. Böyle yapmanız sizin için daha iyidir. Tabiî eğer inanırsanız....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki: «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (
fes
ad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız.»...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. O da 'Ey kavmim,' dedi. 'Yalnız Allah'a kulluk edin; çünkü sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden bir delil geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam olarak yapın; halkın malını çalıp çırpmayın. Düzene konmuş bir ülkeyi de
fes
ada vermeyin. Eğer inanmış kimseler iseniz, sizin için hayırlı olan budur....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
1.
ve lâ tak'udû
: ve oturmayın
2.
bi kulli sırâtın
: her yola, tüm yolların üzerine
3.
tû'ıdûne
: vaad ediyorsunuz (negatif vaad), tehdit ediyorsunuz
4.
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Tehdit (vaad ederek) ederek her yola (üstüne) oturmayın. Ve O'na (Allah'a) âmenû olan kimseleri Allah'ın yolundan men etmeyin. Ve onda (Allah'ın yolunda) bir eğrilik istiyorsunuz. Ve hatırlayın! Siz az idiniz, sizi çoğalttı. Ve bakın,
fes
at çıkaranların sonları nasıl oldu....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"Tehdit ederek, iman edenleri Allâh yolundan alıkoyarak ve o yoldan sapmalarını isteyerek, inananların yolunu kesmeyin! Düşünün ki siz az idiniz, (O) sizi çoğalttı. . . Bir bakın nasıl oldu
fes
at çıkaranların sonu!"...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Bir de her caddenin başına oturup Allah’a iman edenleri korkutarak Allah yolundan çevirmeyin ve yolun çarpıklığını arzu etmeyin. Düşünün ki, siz, vaktiyle pek azdınız. Böyle iken Allah sizi çoğalttı. Bir bakın ki,
fes
atçıların sonu nasıl oldu?...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Allah'a imân edenleri tehdîd ederek ve Allah'ın yolundan alıkoyarak öyle her yolda —o yolun eğriliğini arzu ederek— oturmayın. Bir düşünün, bir zamanlar az idiniz, O sizi çoğalttı, bozgunculuk yapıp
fes
ad çıkaranların sonunun ne olduğuna bir bakın!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
«Ve siz, Allaha îman edenleri tehdîd ederek, (onları) Allahın yolundan men'ederek, onun (o yolun) eğriliğini arayarak, öyle her caddenin başını tutub oturmayın. Düşünün ki vaktiyle siz, pek az idiniz de (Allah) sizi çoğaltdı. Bakın ki
fes
âd çıkaranların sonu nice olmuşdur» ...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'O hâlde (insanları) tehdîd ederek ve Allah’ın yolundan O’na îmân edenleri men' ederek, hem ona (o yola) bir eğrilik arayarak her yol(un başın)a oturmayın! Hatırlayın ki, bir zamanlar (siz) az idiniz de (O) sizi çoğalttı; ve bakın (sizden önce)
fes
ad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!'...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Ve siz, Allah'a iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve onun eğriliğini isteyerek, her yolun başını tutup oturmayın. Hem hatırlayın ki; siz, vaktiyle pek az idiniz de sizi O, çoğalttı. Ve bakın
fes
ad çıkaranların sonu ne olmuştur....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Bir de, inanan herkesi tehditle Allahın yolundan dönmeye zorlayarak ve onu eğri göstermeye çalışarak (doğruya götüren) her yolun kıyısında pusuya yatmayın. Ve Onun sizi azlıkken (nasıl) çoğalttığını hatırlayın: Ve bakın, sonu ne oldu
fes
at çıkaranların!...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
1.
summe
: bir zaman sonra
2.
beas-nâ
: biz beas ettik, gönderdik
3.
min ba'di-him
: onlardan sonra, onların arkasından
4.
mûsâ...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Bir zaman sonra da, onlardan sonra (onların arkasından), firavuna ve onun (kavminin) ileri gelenlerine Musa (A.S)'ı âyetlerimizle, (mucizelerimizle) gönderdik (görevlendirdik). Fakat ona zulmettiler. Bak
fes
at çıkaranların akibeti nasıl oldu....
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların ardından Musa'yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkâr ettiler; ama, bak ki,
fes
atçıların sonu ne oldu!...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra, onların ardından Musa'yı (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) delillerimiz ile Firavun ve onun ileri gelenlerine bâ'settik. . . (Firavun ve ileri gelenleri ise) onlara (delillerimizin hakkını vermeyerek) zulmettiler. . .
Fes
at çıkaranların sonu nasıl oldu, bir bak!...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların arkasından mûcizelerimizle Mûsa’yı Firavun’a ve topluluğuna gönderdik. Sonra o mûcizeleri inkâr edip kendilerine zulmettiler. Bak ki, o
fes
ad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu?...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra da onların ardından Musa'yı âyetlerimizle Fir'avn'a ve (onun meclisinde yer alan, itibar gören) ileri gelenlerine gönderdik. Âyetlerimize karşı haksızlıkta bulundular ama (sen)
fes
ad çıkarıp (Hakk'a karşı gelenlerin) sonunun nasıl olduğuna bir bak!...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların ardından Musa'yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkâr ettiler; ama, bak ki,
fes
atçıların sonu ne oldu!...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların (o peygamberlerin) ardından Musâyi âyetlerimizle Fir'avne ve onun cem'iyyetine (peygamber olarak) gönderdik de (o âyetlere) zulm etdiler. Bak ki
fes
âdcıların sonu nice oldu! ...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların ardından Mûsâ’yı mu'cizelerimizle Fir'avun’a ve (kavminin) ileri gelenlerine gönderdik de onlara (o mu'cizelere olan inkârlarıyla nefislerine) zulmettiler. Fakat bak
fes
ad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına gönderdik. Onlar buna karşı haksızlık ettiler. Bir bak ki;
fes
adçıların sonu nice oldu?...
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Onlardan sonra da Musa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik. Onlar bu âyetlere karşı zâlimlik ettiler. Bir bak,
fes
atçıların âkibeti nasıl oldu?...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
1.
ve kâle el meleu
: ve ileri gelenler dedi
2.
min
: ...'den
3.
kavmi fir'avne
: firavunun kavmi
4.
e tezeru
: bı...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Ve firavunun kavminden ileri gelenler şöyle dedi: “Musa (A.S)'ı ve onun kavmini, yeryüzünde
fes
at çıkarsınlar ve seni ve ilâhlarını terketsinler diye bırakacak mısın?” (Firavun): “Onların oğullarını keseceğiz (öldüreceğiz) ve kadınlarını sağ (canlı) bırakacağız.” Ve muhakkak ki; biz onların üstünde kahharız (onlara güç kullanacak, tutup yakalayacak kuvvetteyiz).” dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede
fes
at çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun’un kavminden ileri gelen devlet büyükleri: 'Seni ve ilâhlarını terketsinler de, yeryüzünde, ülkede
fes
at çıkarsınlar diye mi Mûsâ’yı ve kavmini serbest bırakacaksın?' dediler. Firavun: 'Onların oğullarını öldüreceğiz. Kızlarını öldürmeyip sağ bırakacağız. Onların üstünde, kahredici bir üstünlüğe sahibiz.' dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun’un kavminden başta gelenler, Firavun’a şöyle dediler: “-Mûsa’yı ve kavmini,
fes
adçılık yapmaları ve Mûsa’nın hem seni, hem de senin tanrılarını terketmesi için mi bu yerde bırakacaksın? “Firavun onlara şöyle cevap verdi: “- Daha önce onlara yaptığımız gibi, doğacak oğullarını öldürtürüz; yalnız kadınlarını sağ bırakırız (ki bize hizmet etsinler). Elbette yine, biz onların üzerine hâkim ve kahredicileriz.”...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Fir'avn kavminin ileri gelenleri (görüşlerini ortaya koyup): «Yeryüzünde
fes
ad çıkarsınlar ve seninle ilâhlarını terkedip (bir tarafa itsinler) diye mi Musa ile kavmini (serbest) bırakacaksın ?» dediler. Fir'avn : «Onların erkek çocuklarını öldüreceğiz, kadınlarını (kız çocuklarını) sağ bırakacağız. Elbette biz onların üstünde kahredici güce sâhibizdir» dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Fir'avnın kavmından yine o cemiyyet ya, dediler: Musâyı ve kavmini bırakacaksın ki seni ve ilâhlarını bıraksın da yer yüzünde
fes
ad çıkarsınlar? Yine, dedi: Oğullarını öldürürüz ve kadınlarını diri tutarız, yine tepelerinde mutlak kahrımızı yürütürüz...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun kavminin yine ileri gelenleri: «Seni ve ilahlarını terk etsinler de yeryüzünde
fes
at çıkarsınlar diye mi Musa'yı ve kavmini serbest bırakacaksın?» dediler. O da: «Oğullarını öldürür, kadınlarını sağ bırakırız. Yine tepelerinde kahrımızı yürütürüz.» dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: «Seni ve ilâhlarını terketsinler de yeryüzünde
fes
at çıkarsınlar diye mi Musa'yı ve kavmini serbest bırakacaksın?» Firavun da dedi ki: «Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüğe sahibiz.»...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Fir'avn kavminden olan ileri gelenler şöyle dedi: «Musâyi ve kavmini —
fes
adcılık etmeleri, seni de, Tanrılarını da terk etmesi için mi — bu toprakda (Mısırda) bırakacaksın? O da: «(Eskiden olduğu gibi yine) oğullarını öldürtürüz, yalınız kadınlarını sağ bırakırız. Şübhesiz ki biz onların tepesinde kahredicileriz» dedi. ...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Fir'avun’un kavminden ileri gelenler ise dedi ki: 'Mûsâ’yı ve kavmini, yeryüzünde
fes
ad çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?'(Fir'avun onlara) dedi ki: '(Biz) onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını (kız çocuklarını)ise sağ bırakacağız! Çünki gerçekten biz, onların üstünde kahredici üstünlüğe sâhib kimseleriz!'...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun'un kavminin ileri gelenleri: Musa'yı ve kavmini yeryüzünde
fes
adçılık etsinler, seni de, tanrılarını da terketsinler diye mi bırakıyorsun? dediler. Dedi ki: Oğullarını öldürtürüz, kadınlarını sağ bırakırız. Elbette biz, onları ezicileriz....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Fir'avun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: «Mûsa'yı ve kavmini bırakır mısın ki, yerde
fes
atta bulunsunlar. Ve seni ve tanrılarını terkeylesinler.» O da dedi ki: «Elbette onların oğullarını öldüreceğiz ve kadınlarını diri bırakacağız ve şüphe yok ki, biz onların üstünde kâhir kimseleriz.»...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun'un kavminden ileri gelenleri: “Musa'yı ve kavmini yeryüzünde
fes
at çıkarıp bozgunculuk yapsınlar; seni de, ilâhlarını da terketsinler diye mi bırakıyorsun?” dediler. Firavun: “Oğullarını öldürtürüz, kadınlarını sağ bırakırız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz. ” dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun kavminin kodamanları dediler ki: "Musa'yı ve toplumunu, yeryüzünü
fes
ada verip seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakıyorsun?" Dedi ki Firavun: "Biz onların oğullarını öldürüp kadınlarını diri bırakacağız/kadınlarının rahimlerini yoklayıp çocuk alacağız/kadınlarına utanç duyulacak şeyler yapacağız. Üstlerine sürekli kahır yağdıracağız."...
Əraf Suresi, 133. Ayet:
Fe erselnâ aleyhimut tûfâne vel cerâde vel kummele ved dafâdia ved deme âyâtin mufassalâtin
fes
tekberû ve kânû kavmen mucrimîn(mucrimîne)....
Əraf Suresi, 142. Ayet:
1.
ve vâad-nâ
: ve vaadettik
2.
mûsâ
: Musa (as)
3.
selâsîne
: otuz
4.
leyleten
: gece
<...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Musa (A.S)'a otuz gece vaad ettik ve onu on ile tamamladık. Böylece onun Rabbinin kararlaştırdığı zaman, kırk geceye tamamlandı. Ve Musa (A.S), kardeşi Harun'a şöyle dedi: “Kavmimde bana halef ol (benim yerime geç) ve ıslâh et ve müfsidlerin (
fes
at çıkaranların) yoluna tâbî olma.”...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Musa'ya otuz geceyi vadettik. . . Sonra ona on ekledik; böylece Rabbinin tayin ettiği süreç kırk geceye tamamlandı. . . Musa, kardeşi Harun'a: "Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et ve
fes
at çıkarmak isteyenlere uyma!" dedi....
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Biz, Mûsa’ya otuz gün (Oruç tutmasına karşılık kendisine Tevrat’ı vereceğimizi, yahut kendisiyle konuşacağımızı) vâdettik; ve ona bir on (gün) daha ilâve ettik. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk gece (gün) olarak tamamlandı. Mûsa, kardeşi Harûn’a şöyle dedi: “- Kavmimin içinde yerimi tut ve onların hallerini düzeltmeğe çalış da
fes
ad çıkaranların yoluna gitme.”...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Musa ile otuz geceye sözleştik ve onu bir on gün ile tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği (ibâdet ve Tevrat'ı almaya hazırlanmak için) vakit kırk gece olarak tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a : «Kavmim arasında benim yerime geç; işleri düzene koy ve
fes
âdçıların yoluna uyma !» dedi....
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Musa ile otuz gece (bize münâcatda bulunması için) sözleşdik ve ona bir on (gece) daha katdık. Bu suretle Rabbinin ta'yin buyurduğu vakit kırk gece olarak tamamlandı. Musa, biraderi Hârûna dedi ki: «Kavmimin içinde benim yerime geç, (onları) ıslah et,
fes
adcıların yoluna uyma. ...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Ve Mûsâ ile otuz gece için va'dleştik, hem bunu on (gece daha ilâve etmek) ile tamamladık; böylece Rabbisinin ta'yîn ettiği vakit, kırk geceye tamamlandı ve Mûsâ kardeşi Hârûn’a dedi ki: 'Kavmimin içinde benim yerime geç, (onları) ıslâh et ve
fes
ad çıkaranların yoluna uyma!'...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Musa'ya otuz gece vade verdik. Sonra bunu on ile tamamladık. Böylece Rabbının ta'yin ettiği vakit, kırk gece olarak tamamlandı. Musa kardeşi Harun'a dedi ki: Kavmim içinde, benim yerime geç. Islah et ve
fes
adçıların yoluna uyma....
Əraf Suresi, 165. Ayet:
Artık o avcılar, edilen nasihatleri unutunca, biz de kötülükten alıkoyanları kurtardık, zulmedenleri ise, çıkardıkları
fes
adlar yüzünden şiddetli bir azab ile yakaladık....
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun
fes
teiz billâh(billâhi), innehu semîun alîm(alîmun)....
Əraf Suresi, 200. Ayet:
1.
ve immâ
: ve ama, fakat ... olursa
2.
yenzeganne-ke
: sana bir vesvese gelir
3.
min eş şeytâni
: şeytandan
4.
nezgun
Əraf Suresi, 204. Ayet:
Ve izâ kuriel kur’ânu
fes
temiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn(turhamûne). ...
Əraf Suresi, 204. Ayet:
1.
ve izâ kurie el kur'ânu
: ve Kur'ân okunduğu zaman
2.
fes
temiû (fe istemiû)
: artık dinleyin
3.
lehu
: onu
4.
ve ensıtû
<...
Ənfal Suresi, 9. Ayet:
İz testegîsûne rabbekum
fes
tecâbe lekum ennî mumiddukum bi elfin minel melâiketi murdifîn(murdifîne)....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
İz yurîkehumullâhu fî menâmike kalîlen, ve lev erâkehum kesîran le feşiltum ve le tenâza'tum fîl emri ve lâkinnallâhe sellem(selleme), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri)....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman
2.
yurîke-hum allâhu
: Allah sana onları gösteriyor
3.
fî menâmi-ke
: senin uykunda
4.
kalîlen
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ lekîtum fieten
fes
butû vezkurullâhe kesîran leallekum tuflihûn(tuflihûne)....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: îmân eden, âmenû olan kimseler
3.
izâ lekîtum
: karşı karşıya geldiğiniz, karşılaştığınız zaman
4.
Ənfal Suresi, 52. Ayet:
Firavun tai
fes
i ve onlardan oncekilerin gidisi gibi, Allah'in ayetlerini yalanladilar da Allah onlari gunahlarindan oturu yoketti. Allah kuvvetlidir, cezalandirmasi siddetlidir....
Ənfal Suresi, 52. Ayet:
Firavun tai
fes
i ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, Allah'ın ayetlerini yalanladılar da Allah onları günahlarından ötürü yoketti. Allah kuvvetlidir, cezalandırması şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
Firavun tai
fes
i ve onlardan oncekilerin gidisi gibi, Rablerinin ayetlerini yalanladilar da onlari gunahlarindan oturu yok ettik. Firavun tai
fes
ini suda bogduk, hepsi zalimlerdi....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
Firavun tai
fes
i ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, Rablerinin ayetlerini yalanladılar da onları günahlarından ötürü yok ettik. Firavun tai
fes
ini suda boğduk, hepsi zalimlerdi....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer bir kavmin hainliğinden endişe edecek olursan, antlaşmayı
fes
hettiğini açıkça ve âdil biçimde onlara bildir. Muhakkak ki Allah hainleri sevmez....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Vellezîne keferû ba'duhum evliyâu ba'dın, illâ tef'alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve
fes
âdun kebîr (kebîrun)....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
ellezîne keferû
: inkâr eden, kâfir olan kimseler
3.
ba'du-hum
: onların bir kısmı
4.
evliyâu
: dost...
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfir olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük
fes
at olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
at olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (
fes
at) olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfirler de birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz emredildiğiniz gibi yardımlaşmazsanız, yeryüzünde bir fitne (İslâm zâ’fiyeti) ve büyük bir
fes
ad (küfür hâkimiyeti) olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
inkâr edip küfre sapanlar ise birbirlerinin dost ve yârıdırlar. Eğer böyle yapmaz (birbirinize dost ve yakın olmaz)sanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
ad meydana gelir....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
at olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
İnkar edenler de birbirlerinin dostudur. Bu emirleri uygulamazsanız, yeryüzünde kaos ve büyük bir
fes
ad olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfir bulunanlar da yekdiğerinin veliyleridir, böyle yapmazsanız yer yüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
ad olur...
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kafirler de birbirlerinin dostlarıdırlar. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
at olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve
fes
at çıkar....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Küfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (
fes
at) olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yer yüzünde bir fitne ve büyük
fes
âd olur. ...
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
İnkâr edenler de birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu (birbirinizle yardımlaşmayı) yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
âd olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Küfredenler ise birbirlerinin dostudurlar. Eğer siz bunu yapmazsanız; yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
ad olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Ve o kimseler ki, kâfir bulunmuşlardır, onların bazıları bazılarının velîleridir. Eğer bunu yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve pek büyük bir
fes
at olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir
fes
ad (kargaşalık) olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Kafir olanlar birbirlerinin velisidir. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
fes
at olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Dini inkâr edenler birbirlerine sahip çıkarlar. Eğer siz birbirinize yardımcı olmazsanız, dünyada fitne kopar, müthiş bir bozukluk, bir
fes
at ortaya çıkar....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Küfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (
fes
at) olur....
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
İnkâr edenler de birbirlerinin velisidirler. Siz bunu yapmazsanız, yeryüzünde fitne çıkar ve büyük bir
fes
at meydan alır....
Tövbə Suresi, 2. Ayet:
Fes
îhû fil ardı erbeate eşhurin va'lemû ennekum gayru mu'cizîllâhi ve ennallâhe muhzîl kâfirîn(kâfirîne)....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Keyfe yekûnu lil muşrikîne ahdun indallâhi ve inde resûlihî illâllezîne âhedtum indel mescidil harâm(harâmi), fe mâstekâmû lekum
fes
tekîmû lehum, innallâhe yuhıbbul muttekîn(muttekîne)....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yekûnu
: olur
3.
li el muşrikîne
: müşrikler için
4.
ahdun
: ahd
Tövbə Suresi, 32. Ayet:
İsterler ki Allah'ın nûrunu ne
fes
leriyle söndürsünler, halbuki Allah, kâfirler istemese de, onlara zor gelse de nûrunu yüceltip itmâm etmekten başka hiçbir şeye râzı değildir....
Tövbə Suresi, 32. Ayet:
Onlar laf ebeliği ile, birkaç üfürüklük ne
fes
le Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler hoşlanmasalar da, Allah nurunu tamamlamaktan, İslâm’ı hakim kılmaktan asla vazgeçmez....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Sizin aranızda onlar da çıksalardı içinizde şerri ve
fes
âdı arttırmaktan başka bir şey yapamazlar, mutlaka içinizde fitne ve
fes
at çıkarmak için koşar dururlardı. Sizden onları adamakıllı dinleyecekler, onlara kulak asacaklar da var ve Allah, zulmedenleri bilir....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer aranızda onlar da (savaşa) çıkmış olsalardı,
fes
ad ve fenalık artırmaktan başka bir şey yapmazlardı. Sizi fitneye düşürmek arzusuyla aranıza sokulup entrikalar çevirirlerdi; aranızda onlara kulak verenler de vardır. Allah zâlimleri çok iyi bilir....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer içinizde onlar da (savaşa) çıksalardı sizde şer ve
fes
adı artırmakdan başka bir şey yapmazlar, aranıza muhakkak ki fitne sokmak isteyerek (bozgunculuğa) koşarlardı. İçinizde onlara iyice kulak verecekler de vardır. Allah o zaalimleri çok güzel bilendir. ...
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer onlar da aranızda çıksalardı size şer ve
fes
adı arttırmaktan başka bir şey yapmazlar ve aranıza muhakkak bir fitne sokmak isteyerek koşarlardı. İçinizde onlara iyice kulak verenler de var. Allah; zalimleri çok iyi bilendir....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Şayet sizinle çıkmış olsalardı, bozgunculuk etmekten başka bir faydaları olmazdı.
Fes
at ve fenalığı artırmaktan başka bir iş yapmazlardı. Sizi fitneye düşürmek arzusuyla aranıza sokulup entrikalar çevirirlerdi. Aranızda onlara kulak verenler de vardır. Allah o zalimleri pek iyi bilir....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer aranızda sefere çıksalardı
fes
at çıkarmaktan başka bir işe yaramazlar; sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuştururlardı. Sizin içinizde de onları can kulağıyla dinleyenler vardır. Allah ise zalimleri hakkıyla bilmektedir....
Tövbə Suresi, 48. Ayet:
Andolsun ki onlar, bundan önce de fitne ve
fes
at peşinde koşmuşlar, işini gevşetmeye uğraşıp aleyhine düzenler kurmuşlardı da sonucu gerçek olan yardım vaadi gelip çatmış ve Allah'ın dîni, onların zoruna gitse de meydana çıkmıştı....
Tövbə Suresi, 48. Ayet:
Andolsun ki onlar bundan evvel de fitne (ve
fes
âd) aramışlar, senin hakkında bir takım işler (dolablar) çevirmişlerdi. Nihayet Hak (nusret ve te'yîd-i ilâhî) geldi. Allahın emri (dîni), onların fenalarına gitmesine rağmen, zuhur ve galebe etdi. ...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Kellezîne min kablikum kânû eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve evlâdâ(evlâden),
fes
temteû bi halâkihim,
fes
temta’tum bi halâkikum kemâstemteallezîne min kablikum bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve ulâike humul hâsirûn (hâsirûne)....
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Fe in receakallâhu ilâ tâifetin minhum
fes
te’zenûke lil hurûci fe kul len tahrucû maiye ebeden ve len tukâtilû maiye aduvv(aduvven), innekum radîtum bil kuûdi evvele merratin fak’udû meal hâlifîn(hâlifîne)....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cenneh(cennete), yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ân(kur’âni), ve men evfâ bi ahdihî minallâhi,
fes
tebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bihî, ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu)....
Tövbə Suresi, 122. Ayet:
Bununla beraber mü'minlerin kâf
fes
i birden toplanıp seferber olacak değillerdir, fakat her fırkadan bir taife toplansa da dinde fıkıh tahsıl etseler, ve döndükleri zaman kavmlerini inzar eyleseler, gerek ki sakınırlar...
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat (Allah) onları kurtarınca, haksız yere yeryüzünde
fes
ad çıkarırlar. Eyinsanlar!
Fes
ad çıkarmanız ancak kendi aleyhinizedir; dünya hayâtının (az bir) menfaati(nielde edersiniz ama), sonra dönüşünüz bizedir; artık (biz de) yapmakta olduklarınızı (hesâb sormak üzere) size haber veririz....
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Kezâlike hakkat kelimetu rabbike alâllezîne
fes
ekû ennehum lâ yu’minûn(yu’minûne)....
Yunus Suresi, 33. Ayet:
1.
kezâlike
: böylece
2.
hakkat
: gerçekleşmiştir
3.
kelimetu
: sözü, kelimesi
4.
rabbi-ke
: senin Rabbin
Yunus Suresi, 40. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men yu'minu
: îmân eden, mü'min olan kimseler
3.
bi-hi
: ona
4.
ve min-hum
: ve onl...
Yunus Suresi, 40. Ayet:
Ve onlardan, ona îmân eden kimseler ve onlardan ona îmân etmeyen kimseler var. Senin Rabbin
fes
at çıkaranları iyi bilir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
İçlerinden buna inanan da var, inanmayan da var. Rabbin ise müfsitleri (Hakk'ı yalanlayıp toplum içinde fitne ve
fes
ad çıkaranları) bilir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
İçlerinden buna inanacaklar da var, inanmayacaklar da var! Rabbin o
fes
at çıkaranları en iyi bilendir!...
Yunus Suresi, 40. Ayet:
Onlardan ona (Kur'ân'a) inanacaklar da var, inanmayacaklar da var. Rabbin
fes
atçıları en iyi bilendir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
İçlerinden ona (Kur'ana) inanan kimseler vardır, ona inanmayanlar vardır. Rabbin
fes
âdcıları çok iyi bilendir. ...
Yunus Suresi, 40. Ayet:
Ve onlardan kimi ona (Kur’ân’a) îmân eder, içlerinden kimi de ona inanmaz. Rabbin ise,
fes
ad çıkaranları en iyi bilendir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
İçlerinden kimisi buna iman eder, kimisi de iman etmez. Rabbın
fes
ad çıkaranları daha iyi bilir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
Aralarında ona (Kur'an'a) inanan da vardır, inanmayan da vardır. Rabbin
fes
at çıkaranları en iyi bilendir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
Onlardan Kur’ân’a iman edenler de var, iman etmeyenler de. Rabbin, hakkı yalanlayıp halk içinde fitne ve
fes
at çıkaranları pek iyi bilir....
Yunus Suresi, 40. Ayet:
Onlardan ona inananlar vardır ve onlardan ona inanmayanlar da vardır. Rabbin
fes
ad çıkaranları daha iyi bilir....
Yunus Suresi, 75. Ayet:
Summe beasnâ min ba’dihim mûsâ ve hârûne ilâ fir’avne ve melâihî bi âyâtinâ
fes
tekberû ve kânû kavmen mucrimîn(mucrimîne). ...
Yunus Suresi, 75. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
beas-nâ
: biz gönderdik
3.
min ba'di-him
: onlardan sonra
4.
mûsâ ve hârûne
: Musa ve Harun
Yunus Suresi, 81. Ayet:
1.
fe lemmâ
: artık, olduğu zaman
2.
elkav
: attılar
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Onlar attıkları zaman Musa (A.S) şöyle dedi: “Sizin getirdiğiniz şey sihirdir. Muhakkak ki Allah, onu bâtıl (geçersiz) kılacaktır.” Allah, muhakkak ki
fes
at çıkaranların amelini ıslâh etmez....
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Onlar da atacaklarını atınca, Musa, «bu getirip ortaya koyduğunuz sihirdir. Doğrusu Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah
fes
atçıların işini düzeltmez» dedi....
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Attıklarında Musa dedi ki: «Bu sizin yaptığınız sihirdir. Muhakkak Allah onu iptal edecektir. Şüphesiz ki, Allah
fes
atçıların işini düzeltmez.»...
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Onlar ortaya atınca Musa dedi ki, «Sizin yaptığınız şey sihirdir. Muhakkak ki, Allah onu iptal edecektir. Şüphe yok ki, Allah
fes
atçıların işlerini düze çıkarmaz.»...
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Vaktaki onlar atdılar. Musa dedi ki: «Bu sizin (meydana) getirdiğiniz (yapdığınız) şey sihirdir. Allah şübhesiz ki onun boşluğunu, asılsızlığını meydana çıkaracakdır. Allah elbette
fes
âdcıların işini düzenlemez. ...
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Bunun üzerine (onlar, iplerini ve değneklerini) atınca Mûsâ dedi ki: 'Sizin getirdiğiniz şey sihirdir (bir göz boyamadır). Şübhesiz ki Allah, onu boşa çıkaracaktır. Çünki Allah,
fes
ad çıkaranların işini düzeltmez.'...
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Onlar atacaklarını atınca; Musa dedi ki: Bu sizin yaptığınız sihirdir, Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah, elbette
fes
adçıların işini düzeltmez....
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Buna rağmen Fir'avun’un ve ileri gelenlerinin, kendilerini fitneye (işkenceye)atmasından korktukları için Mûsâ’ya, kavminin (genç) bir tâi
fes
inden başkası îmân etmedi. Çünki Fir'avun yeryüzünde çok büyüklenen (bir zorba) idi. Ve doğrusu o, gerçekten(haddi aşarak) isrâf edenlerdendi....
Yunus Suresi, 89. Ayet:
Kâle kad ucîbet da’vetukumâ
fes
tekîmâ ve lâ tettebi ânni sebîlellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Yunus Suresi, 89. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
kad
: oldu, olmuştu
3.
ucîbet
: kabul olundu, icabet edildi
4.
da'vetu-kumâ
: ikinizin duası
Yunus Suresi, 91. Ayet:
1.
âl'âne
: şimdi
2.
ve kad
: ve olmuştu
3.
asayte
: sen asi oldun
4.
kablu
: daha önce
...
Yunus Suresi, 91. Ayet:
Şimdi (mi) (teslim oldun, öyle mi?) Ve sen, daha önce asi olmuştun. Ve sen,
fes
at çıkaranlardan idin....
Yunus Suresi, 91. Ayet:
Şimdi mi imân ettin ? Oysa önce isyan ettin ve
fes
atçılardan oldun, (değil mi ?)....
Yunus Suresi, 91. Ayet:
«Ha! Şimdi mi? Halbuki bundan önce isyan etmiştin ve
fes
atçılardan idin....
Yunus Suresi, 91. Ayet:
Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve
fes
atçılardan idin....
Yunus Suresi, 91. Ayet:
Şimdi mî (îman ediyorsun)?! Halbuki sen bundan evvel (ömrün boyunca) isyan etmiş, dâima
fes
adcılardan olmuşdun. ...
Yunus Suresi, 91. Ayet:
(Ona:) 'Şimdi mi (îmân ediyorsun)? Hâlbuki daha önce gerçekten isyân etmiş ve
fes
ad çıkaranlardan olmuştun!' (buyuruldu)....
Yunus Suresi, 91. Ayet:
Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve
fes
at çıkaranlardandın....
Yunus Suresi, 94. Ayet:
Fe in kunte fî şekkin mimmâ enzelnâ ileyke
fes
’elillezîne yakreûnel kitâbe min kablik(kablike), lekad câekel hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne)....
Yunus Suresi, 94. Ayet:
1.
fe in
: bundan sonra, eğer
2.
kunte
: sen oldun
3.
fî şekkin
: şüphe içinde
4.
mim mâ (min mâ) enzel-nâ
: indir...
Hud Suresi, 61. Ayet:
Ve ilâ semûde ehâhum sâlihâ(sâlihan), kâle yâ kavmi'budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), huve enşeekum minel ardı vesta'merekum fîhâ
fes
tâgfirûhu summe tûbû ileyh(ileyhi), inne rabbî karîbun mucîb(mucîbun). ...
Hud Suresi, 70. Ayet:
Fakat ellerinin ona uzanmadığını görünce, onlar(ın durumların)ı yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir çeşit korku düştü. (Onlar ise:) 'Korkma! Şübhesiz ki biz (Allah’ın melekleriyiz ve) Lût kavmine (azab vazî
fes
i ile) gönderildik!' dediler....
Hud Suresi, 85. Ayet:
1.
ve yâ kavmi
: ve ey kavmim
2.
evfû
: ifa edin (yerine getirin)
3.
el mikyâle
: ölçek
4.
ve el mîzâne
: ve tartı...
Hud Suresi, 85. Ayet:
Ve ey kavmim, ölçeği ve tartıyı adaletle ölçün (yerine getirin)! İnsanların eşyalarını (haklarını) eksiltmeyin. Ve
fes
at çıkaranlar (olarak) yeryüzünde bozgunculuk yapmayın....
Hud Suresi, 85. Ayet:
Ey kavmim! Ölçekte ve tartıda adâleti yerine getirin. İnsanların mallarını eksiltmeyin ve yeryüzünde
fes
ad çıkararak fenalık etmeyin....
Hud Suresi, 85. Ayet:
«Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde
fes
atçılık yaparak fenalık etmeyin.»...
Hud Suresi, 85. Ayet:
«Ey kavmim ölçekde ve tartıda adaleti yerine getirin. Nâsin eşyasını (mallarını, hakkını) eksiltmeyin. Yer yüzünde
fes
adcılar olarak fenalık yapmayın». ...
Hud Suresi, 85. Ayet:
«Ve ey kavmim! Ölçeği de, teraziyi de adâlet ile ifâ edin ve nâsa eşyalarını eksiltmeyin ve yeryüzünde müfsidler olarak
fes
ad çıkarmayın.»...
Hud Suresi, 85. Ayet:
-Ey Halkım, ölçü ve tartıyı hakkıyla yapın. Kimsenin malını eksik vermeyin. Yeryüzünde
fes
atçı olup karışıklık çıkarmayın....
Hud Suresi, 85. Ayet:
'Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı, adaletle, tam olarak yapın. Halkın malını çalıp çırpmayın.
Fes
at çıkarıp da memleketi birbirine katmayın....
Hud Suresi, 86. Ayet:
'Eğer mü’min kimseler iseniz, Allah’ın bıraktığı (meşrû' olan kâr) sizin içinhayırlıdır. Ben de sizin üzerinize (her
fes
âdınıza mâni' olacak) muhâfız değilim. (Vazîfem ancak tebliğdir!)'...
Hud Suresi, 106. Ayet:
1.
fe emmâ
: ama, artık
2.
ellezîne şekû
: şâkî olanlar, mutsuz olanlar, bed- baht olanlar
3.
fe
: artık
4.
fî en nâri
...
Hud Suresi, 106. Ayet:
Şâkî olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok zor bir şekilde soluk soluğa, ne
fes
alıp verirler....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Ama kutsuz olanlar, gerçekten de ateştedir, onların inliyerek ne
fes
almaları da oradadır, biten bir inilti gibi ne
fes
vermeleri de....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Bedbaht olanlar ateştedirler, orada onların (öyle feci) ne
fes
alıp vermeleri vardır ki....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) ne
fes
alıp vermeler vardır....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Bedbaht olanlar ateştedirler, orada onların (öyle feci) ne
fes
alıp vermeleri vardır ki....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) ne
fes
alıp vermeler vardır....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Şakıy olanlara gelince: Onlar ateşdedirler ki orada (çok fecî) bir ne
fes
alıb vermeleri vardır onların. ...
Hud Suresi, 106. Ayet:
İşte şaki olanlara gelince, artık (o gün) ateştedirler; onlar için orada ızdırablı (ve çirkin bir sesle) ne
fes
alma ve (çirkin bir hıçkırıkla) ne
fes
verme vardır!...
Hud Suresi, 106. Ayet:
Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orda (kahırla ve acıyla) ne
fes
alıp vermeler vardır....
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Böylece (kadının kocası Yusuf'un) gömleğinin sırtından yırtılmış olduğunu görünce: "Belli ki, bu (yine) sizin oyunlarınızdan biri, ey kadınlar tai
fes
i! Doğrusu, sizin oyunlarınız/tuzaklarınız korkunçtur!...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kâlet fe zâlikunnellezî lumtunnenî fîh(fîhi), ve lekad râvedtuhu an nefsihî
fes
ta’sam(
fes
ta’same), ve lein lem yef’al mâ âmuruhu le yuscenenne ve leyekûnen mines sâgırîn(sâgırîne)....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Fes
tecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu)....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike
fes
’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun)....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a andolsun ki; siz de biliyorsunuz biz burada
fes
at çıkarmak için gelmedik. Ve biz, hırsız değiliz (olmadık)....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede
fes
at çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a andolsun ki, bizim yeryüzünde
fes
at çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Yûsuf’un kardeşleri: 'Allah’a andolsun ki, bizim ülkede, yeryüzünde
fes
at çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz.' dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Kardeşler şöyle dediler; “- Allah’a yemin ederiz, siz de muhakkak anlamışsınız ki, biz buraya
fes
ad çıkarmak için gelmedik, hırsız da değiliz.”...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a yemin ederiz ki, sizin de bildiğiniz gibi biz (Mısır) toprağında
fes
âd çıkarmaya gelmedik ve hırsız da değilizdir, dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a andolsun ki, bizim yeryüzünde
fes
at çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Tallahi, dediler: size muhakkak ma'lûmdur ki biz Arzda
fes
ad çıkarmak için gelmedik, hırsızda değiliz....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a yemin ederiz, kesin olarak bilirsiniz ki, biz bu ülkede
fes
at çıkarmak için gelmedik; hırsız da değiliz! dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
«Allah'a yemin ederiz ki,» dediler, «Muhakkak siz de anlamışsınızdır ya, biz buraya
fes
at çıkarmak için gelmedik. Biz hırsız da değiliz.»...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Ya'kub oğulları): «Allah Allah! (Hüviyyetimizi, ahlâkımızı) siz de öğrenmişsinizdir. Biz bu yere, andolsun ki,
fes
âd çıkarmak için gelmedik. Hırsız kimseler de değiliz biz» dediler. ...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Yûsuf’un kardeşleri:) 'Allah’a yemîn olsun, şübhesiz (siz de) bilmişsinizdir ki(biz) bu yerde (Mısır’da)
fes
ad çıkarmak için gelmedik; (biz) hırsız kimseler de değiliz' dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Dediler ki: Allah'a yemin ederiz, siz de öğrendiniz ki biz, yeryüzünde
fes
ad çıkarmak için gelmedik. Ve biz hırsızlar da olmadık....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Dediler ki: «Allah'a kasem olsun, siz de muhakkak bilmişsinizdir ki, biz bu yerde
fes
at çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız kimseler olmadık.»...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
“Allah Allah. . . Siz de muhakkak anlamışsınızdır ki, biz bu yere
fes
at çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız da değiliz. ” dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
"Allah’a yemin olsun ki, biz ülkede
fes
at çıkarmak, nizamı bozmak için gelmedik, siz de bunu biliyorsunuz. Hele hırsız, hiç değiliz!" dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Yusuf'un kardeşleri 'Allah'a yemin olsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede
fes
at çıkarmak için gelmedik,' dediler. 'Biz hırsız da değiliz.'...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler ki
2.
yankudûne
: bozarlar
3.
ahdallâhi (ahde allâhi)
: Allah'ın ahdini
4.
min ba'di
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Onlar, misaklerinden sonra (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah'a misak verdikten sonra) Allah'ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmezler). Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah'a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde
fes
at çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm'e ulaşmalarına mani oldukları için
fes
at çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun köt...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde
fes
at çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde
fes
at çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah’a verdikleri sözü kulluk sözleşmesi ile belgeledikten, kesinleştirdikten sonra bozanlara, koyduğu ilâhî düzene, şeriata aykırı yaşayanlara, Allah’ın, riâyet edilmesini, birleştirilmesini, bütün olarak düşünülmesini, uygulanmasını emrettiği, bütün peygamberlerin tek davet ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenlere; şer’î kuralları, şer’î hükümleri, şer’î düzeni, Kur’ân’ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm’ı tesirsiz kıl...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Amma (ezelde) Allah’ın tevhîd ahdini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah’ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü
fes
ada verenler (var ya), işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü cehennem de onlara......
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü, sağlam-güvenli bir and ile pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın ulaştırılmasını emrettiğini koparanlar ve yeryüzünde
fes
âd çıkaranlar var ya, işte lanet onlaradır ve onlar için kötü bir yurt vardır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde
fes
at çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Amma Allahın ahdini misak ile tevsık ettikten sonra nakzedenler ve Allahın raptedilmesini emrettiği rabıtaları koparanlar ve yer yüzünü
fes
ada verenler, işte bunlar, lânet onlara, ve yurdun kötüsü onlara...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Fakat Allah'a verdikleri sözü belgeledikten sonra bozanlar ve Allah'ın, birleştirilmesini emrettiği ilişkileri koparanlar ve yeryüzünü
fes
ada verenler; işte bunlar, lanet olsun onlara ve yurdun kötüsü de onlara olsun!...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allaha verdikleri sözü kuvvetli te'mînat ile de destekledikden sonra bozanlar, Allahın bitişdirilmesini (idâmesini) emretdiği şey'i (raabıtayı) kıranlar, yer yüzünü
fes
ada verenler (yok mu?), işte onlar, lâ'net onlara, yurdun kötüsü (olan cehennem) de onlara. ...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Hâlbuki Allah’ın ahdini (O’na) kat'î olarak verdikleri sözden sonra bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabâlar ve mü’minler arasında olması gereken irtibâtı) kesenler ve yeryüzünde
fes
ad çıkaranlara gelince, işte onlar yok mu, lâ'net onlaradır; yurdun kötüsü (Cehennem) de onlar içindir!...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Ve o kimseler ki, Allah'ın ahdini takviye ettikten sonra bozarlar ve Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde
fes
at çıkarırlar. İşte lânet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve yeryüzünde
fes
at çıkaranlar. . . İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt cehennem de onlarındır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Ama Allah’a verdikleri sözü iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde
fes
at çıkarıp nizamı bozanlar yok mu,işte onlara sadece lânet vardır. En kötü yurt olan cehennem vardır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Ama Allah'ın ahdini sağlama bağladıktan sonra bozanlar ve Allah'ın eklenmesini emrettiği bağları koparanlar, yeryüzünü
fes
ada verenler yok mu? Onlara da ancak lânet vardır. Yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terkedenler ve yeryüzünde
fes
at çıkaranlar, işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt olan cehennem onlarındır....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Onlar ki, misak ve tevsik ettikten sonra, Allah Teala'nın ahdini bozarlar ve O'nun vaslını emrettiği şeyi kırarlar. Yeryüzünde (küfür, zulüm ve fitne ile)
fes
ad çıkarırlar. İşte lâ'net, kötü yurt (dünyada fena bir akıbet, Cehennem azabı) bunlar içindir....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
O kimseler ki, söz verdikten sonra Allah'a olan ahidlerini bozarlar, peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmına inanmazlar, akrabalık bağlarını ve Allah'ın yerine getirilmesini emrettiği huhuka riayet etmezler ve yeryüzünde
fes
at çıkarırlar. İşte lanet onlar için, akibetin kötüsü de onlar içindir....
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Onlar ki Allah ile ahde bağlandıktan sonra ahdini bozarlar, Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi keserler, yeryüzünde
fes
at çıkarırlar, işte bunlar lânete uğramışlardır. En kötü yurt onlarındır....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum
fes
tecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun). ...
Hicr Suresi, 27. Ayet:
Cin tâi
fes
ini de evvelce bir dumansız ateşten yaratmıştık....
Hicr Suresi, 62. Ayet:
(Lut aleyhisselâm) Dedi ki: «Muhakkak siz, meçhul bir tâi
fes
iniz.»...
Hicr Suresi, 85. Ayet:
Gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri biz hak (ve hikmete uygun) olmayarak (şer ve
fes
adın devam etmesi için) yaratmadık. Elbette o saat gelecekdir. Şimdilik sen aldırış etme, (onlara karşı) güzel (ve tatlı muaamelede) bulun. ...
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Bir de Allah’a ortak koşanlar, (müşrikler) şöyle dediler: “- Allah dileseydi, ne biz, ne de Atalarımız kendisinden başka hiç bir şeye tapmazdık; onun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık.” Kendilerinden evvelkiler de böyle yaptılar (peygamberlerinin getirdiklerini inkâr ettiler). Buna karşı Peygamberlerin vazi
fes
i, ancak açık bir tebliğdir....
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Bir de müşrikler dediler ki: «Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız ondan başka hiç bir şey'e tapmazdık ve onsuz hiç bir şey tahrim etmezdik, bunlardan evvelkiler de böyle yaptılar, buna karşı peygamberin vazi
fes
i ancak açık bir tebliğden ibarettir...
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Allah'a ortak koşanlar dediler ki: «Allah dileseydi, ne biz, ne atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık» Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazi
fes
i, ancak açık seçik bir tebliğden, ibarettir....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim
fes
’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne). ...
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
1.
ve mâ erselnâ
: ve biz göndermedik
2.
min kabli-ke
: senden önce
3.
illâ
: den başka
4.
ricâlen
: erkekler, ada...
Nəhl Suresi, 45. Ayet:
Fes
âd plânları hazırlayanlar Allahın kendilerini yere batıracağına, yahud şuurlarının eremeyeceği cihetlerden kendilerine azâb gelib çatacağına karşı emîn mi oldu (lar) artık? ...
Nəhl Suresi, 55. Ayet:
Li yekfurû bimâ âteynâhum, fe temetteû,
fes
evfe ta’lemûn(ta’lemûne)....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Summe kulî min kullis semerâti
fes
lukî subule rabbiki zululâ(zululen), yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun lin nâs(nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne). ...
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
kulî
: yeyin
3.
min kulli es semerâti
: meyvelerin, ürünlerin, çiçeklerin hepsinden
4.
fes
lukî (fe uslukî)<...
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler, örttüler
3.
ve saddû
: ve men ettiler, engellediler
4.
an sebîlillâh...
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
İnkâr edenlere (kâfirlere) ve Allah'ın yolundan men edenlere,
fes
at çıkarmış olduklarından dolayı azap üstüne azabı arttırdık....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, küfre saplananlara, insanları Allah yolundan, İslâmî hayatı yaşamaktan, Allah yolundaki faaliyetlerden alıkoyanlara, yapmaya devam ettikleri
fes
atları, bozgunculukları sebebiyle azap üstüne azapları artıracağız....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
Onlar ki inkâr edip başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, —çıkardıkları
fes
âd sebebiyle— kendilerine azâb üstüne azâb artırırız....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
Kâfir olub da (insanları) Allahın yolundan men' edenler (yok mu?) biz onların (çekdikleri) azabın üstünde, (dünyâda) çıkarageldikleri
fes
adlara mukaabil, bir azâb daha katıb artırdık. ...
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
İnkâr edip (insanları) Allah yolundan men' edenlere,
fes
ad çıkarmakta olduklarından dolayı, kendilerine azab üstüne azab katmışızdır....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
İnkâr edip de insanları Allah'ın yolundan alıkoyanlara,
fes
at çıkarmaları yüzünden, azap üstüne azap vereceğiz....