Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: "Bizim için Rabb'ine söyle, onun nasıl bir sığır olduğunu açıklasın." dediler. Musa, "Allah, onun ne tam yaşlı ne de yavru; ikisinin arasında bir yaşta olduğunu söylüyor; öy
leyse
sizden isteneni yapın." dedi....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin yöneldiği bir yönü vardır. Öy
leyse
siz de yararlı işler yapmada birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi bir araya getirir. Kuşkusuz, Allah Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için bir zaman ölçüsüdür." Evlerinize arkalarından girmeniz birr değildir; birr, takvalı davranmaktır. Öy
leyse
evlerinize kapılarından girin. Allah'a karşı takvalı olun ki kurtuluşa erebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi diye İbrahim'le Rabb'i hakkında tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabb'im diriltir ve öldürür." demişti. O da: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Öy
leyse
, Allah Güneş'i doğudan çıkarıyor, sen de batıdan çıkar." deyince, küfreden şaşırıp kaldı. Allah, zalim olan halka doğru yolu göstermez....
Ali-İmran Suresi, 53. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! İndirdiğine iman ettik, resulüne tabi olduk. Öy
leyse
bizi tanıklarla birlikte yaz."...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allah, Nebilerden söz almıştı: "Size, kitap ve hikmet verdim; şimdi yanınızdakini tasdik eden bir resul geldiğinde, ona kesinlikle inanacak ve yardım edeceksiniz." "Bunu kabul ettiniz mi? Bu önemli görevi üstlendiniz mi?" demişti. "Kabul ettik." dediler. Allah: "Öy
leyse
tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım." dedi....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
, ahiret hayatını dünya hayatına tercih edenler, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, Biz, ona ileride büyük bir karşılık vereceğiz....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, iyice araştırın; size selam veren kimseye; dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: "Sen Mü'min değilsin." demeyin. Allah'ın yanında sayısız ganimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz de Allah size iyilik yaptı. Öy
leyse
, iyice araştırın. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar! Resul size Rabb'inizden gerçeği getirdi. Öy
leyse
kendi iyiliğiniz için ona iman edin. Eğer Kafirlik ederseniz, bilin ki gökte ve yerde olan her şey Allah'a aittir. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen ve boğularak ölmüş, vurularak ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş; yırtıcı hayvan tarafından yenmiş -canı çıkmadan kesilmiş olanlar hariç- ve putlar adına kesilenler haram kılındı. Fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır. Artık, Kafirler, dininize bir şey yapmaktan umutlarını kesmişlerdir. Öy
leyse
, onlara huşu duymayın. Bana huşu duyun. Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim/ikm...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Kuşkusuz, Biz, doğru yola iletici ve aydınlatıcı olan Tevrat'ı indirdik. Nebiler, onunla teslim olan Yahudiler için hüküm veriyorlardı. Rabbaniler ve ahbar olanlar da Allah'ın kitabından ezberletilmiş olmasından dolayı, ona tanıklık ediyorlardı. Öy
leyse
siz insanlardan değil, Bana karşı gelmekten sakının. Benim ayetlerimi az bir bedele değişmeyin! Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, Kafirlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Resul'e indirileni duydukları zaman, gerçeği anlamalarından dolayı onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Ey Rabb'imiz! İman ettik, öy
leyse
bizi şahitlerle beraber yaz."...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Böylece ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi hoş gösterdiler. Hem onları mahvetmek hem de dinlerini karmakarışık etmek için. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öy
leyse
onları uydurduklarıyla baş başa bırak....
Əraf Suresi, 71. Ayet:
"Rabb'inizin azabı ve öfkesi, hakkınızda kesinleşti. Haklarında Allah'ın hiçbir yetki belgesi indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı isimler hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öy
leyse
! Kuşkusuz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." dedi....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
"Allah adına, hakikatten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size, Rabb'inizden açık beyyinelerle geldim. Öy
leyse
İsrailoğulları'nı benimle gönder."...
Əraf Suresi, 180. Ayet:
En iyi isimler Allah'ındır. Öy
leyse
O'nu, onlarla çağırın. Ona yakışmayan isimlerle çağıran kimseleri bırakın. Onlar, yaptıklarının cezasını görecekler....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların, Beyt'in yanındaki salatları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Öy
leyse
küfrünüzden dolayı azabı tadın....
Tövbə Suresi, 28. Ayet:
Ey iman edenler! Bu Müşrikler ancak necistir. Öy
leyse
bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi lütfu ile yakında zengin yapar. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 51. Ayet:
De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize erişmez. O, bizim mevlamızdır. Öy
leyse
, mü'minler, yalnız Allah'a tevekkül etsinler....
Tövbə Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oysa biz, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle size bir azap gelmesini bekliyoruz. Öy
leyse
bekleyin. Doğrusu biz de sizinle beraber bekleyenlerdeniz."...
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Öy
leyse
, onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Doğrusu, Allah, bunlarla, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının Kafir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 82. Ayet:
Öy
leyse
yaptıklarına karşılık, az gülüp, çok ağlasınlar....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Öy
leyse
, onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Doğrusu, Allah, bunlarla, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının Kafir olarak çıkmasını istiyor....
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Rabb'iniz, o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı; sonra arşa isteva etti. Bütün işlere yasalarını koydu. O'nun izni olmadan hiçbir şefaatçi olamaz. İşte bu Rabb'iniz olan Allah'tır. Öy
leyse
O'na kulluk edin. Hala düşünüp öğüt almaz mısınız?...
Yunus Suresi, 32. Ayet:
İşte bu gerçek Rabb'iniz Allah'tır. Hakikatten sonra sapkınlıktan başka ne vardır? Öy
leyse
nasıl çevriliyorsunuz?...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara, Nuh'un haberini anlat. Hani o halkına: "Ey halkım! Eğer aranızda durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben yalnızca Allah'a güveniyorum. Öy
leyse
yapacağınızı yapmak için şirk koştuklarınızla toplanıp karar verin. Sonra ne yapacaksanız yapın. Sonra bana fırsat vermeden aldığınız kararı hemen uygulayın!" demişti....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin ehlinden değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öy
leyse
hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaktan seni sakındırıyorum."...
Hud Suresi, 61. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Ey halkım: "Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur." dedi. "Sizi yer yüzünde meydana getiren ve sizi orayı imar etmekle görevli kılan O'dur. Öy
leyse
O'ndan bağışlanma dileyin. Sonra O'na tevbe ile yönelin. Rabb'im, Çok Yakın'dır, İsteklere Cevap Veren'dir."...
Hud Suresi, 123. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öy
leyse
yalnızca O'na kulluk et ve yalnızca O'na tevekkül et. Rabb'in, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir ecele kadar sizi erteleyen Allah hakkında mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öy
leyse
açık bir sultan getirin!"...
İbrahim Suresi, 47. Ayet:
Öy
leyse
sakın Allah'ın resullerine verdiği sözden cayacağını sanma! Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, Hesap Sorucu'dur....
Hicr Suresi, 36. Ayet:
İblis: "Rabbim! Öy
leyse
yeniden diriltilecekleri güne kadar, bana süre tanı." dedi....
Nəhl Suresi, 2. Ayet:
Benden başka ilah yoktur, öy
leyse
bana karşı takva sahibi olun uyarısında bulunmaları için kullarından dilediğine emrinden ruh ile melekleri indirir....
Məryəm Suresi, 84. Ayet:
Öy
leyse
onlar için acele etme. Onların günlerinin hesabını yapıyoruz....
Taha Suresi, 13. Ayet:
"Ben seni seçtim. Öy
leyse
vahyolunanı dinle."...
Taha Suresi, 14. Ayet:
"Ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Öy
leyse
yalnızca Bana kulluk et. Ve öğüdüm için salatı ikame et."...
Taha Suresi, 16. Ayet:
"Öy
leyse
ona inanmayan, tutku ve kuruntusuna uyan kimse, seni ondan alıkoymasın. Yoksa helak olursun."...
Taha Suresi, 51. Ayet:
Firavun: "Öy
leyse
ilk nesillerin durumu ne olacak?" dedi....
Ənbiya Suresi, 5. Ayet:
"Hayır, bunlar karmakarışık düşlerdir. Hayır, belki onu uydurdu. Hayır, o bir şairdir. Öy
leyse
öncekilere gönderildiği gibi bize bir ayet getirsin." dediler....
Ənbiya Suresi, 80. Ayet:
Ona; sizi, sizin şiddetinizden koruyacak elbise yapma sanatını öğrettik. Öy
leyse
şükredenler misiniz?...
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Allah yolunda gerektiği gibi cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir zorluk yüklemedi. Bu atanız İbrahim'in milleti. O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi. Resul, size tanık olsun, siz de diğer insanlara. Öy
leyse
salatı ikame edin, zekatı yapın ve Allah'a sımsıkı bağlanın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel Mevla ne güzel yardımcıdır....
Möminun Suresi, 89. Ayet:
"Allah'tır." diyecekler. De ki: "Öy
leyse
nasıl oluyor da aldanıyorsunuz?"...
Furqan Suresi, 52. Ayet:
Öy
leyse
Kafirlere boyun eğme. Onunla onlara karşı var gücünle büyük bir mücadeleye giriş....
Furqan Suresi, 59. Ayet:
O; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. O, Rahman'dır. Öy
leyse
her şeyden haberdar olandan iste....
Şüəra Suresi, 31. Ayet:
Firavun: "Öy
leyse
haydi getir onu. Eğer doğru söyleyenlerdensen." dedi....
Şüəra Suresi, 108. Ayet:
"Öy
leyse
Allah için takva sahibi olun ve bana itaat edin."...
Şüəra Suresi, 110. Ayet:
"Öy
leyse
Allah için takva sahibi olun ve bana tabi olun."...
Şüəra Suresi, 126. Ayet:
"Öy
leyse
Allah için takva sahibi olun ve bana tabi olun."...
Nəml Suresi, 79. Ayet:
Öy
leyse
Allah'a tevekkül et. Kuşkusuz sen, apaçık gerçek üzerindesin....
Qəsəs Suresi, 61. Ayet:
Öy
leyse
, kendisine iyi bir söz verdiğimiz ve mutlaka ona kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliği ile geçimlerini sağladığımız, sonra Kıyamet Günü hazır bulundurulacak olan kimse gibi midir?...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, Kitap'ın sana iletileceğini beklemiyordun. O, ancak Rabb'inden bir rahmet olarak verildi. Öy
leyse
sakın Kafirlere destek olma....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
"Siz ise, Allah'tan başka, birtakım putlara kulluk ediyorsunuz ve tasarladığınız putlarla iftira ediyorsunuz. Şunu iyi bilin ki, Allah'tan başka kulluk ettikleriniz, size bir rızık vermeye güç yetiremezler. Öy
leyse
, rızkı Allah'tan isteyin. Ve yalnızca O'na kulluk edin. O'na şükredin. Eninde sonunda O'na döndürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 56. Ayet:
Ey inanan kullarım! Yeryüzüm geniştir. Öy
leyse
yalnız Bana kulluk edin....
Rum Suresi, 38. Ayet:
Öy
leyse
; yakınlara, miskine ve yol oğluna hakkını ver. Bu, Allah'ın yüzünü dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Rum Suresi, 43. Ayet:
Öy
leyse
Allah tarafından geri döndürülmesi olmayan gün gelmeden önce, yönünü, koruyup güvene alan dine çevir, ona sıkı sıkıya bağlan. İzin Günü onlar bölük bölük ayrılırlar....
Rum Suresi, 60. Ayet:
Öy
leyse
sabret, kuşkusuz Allah'ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! İnanmayanlar seni gevşetmesinler....
Loğman Suresi, 7. Ayet:
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman sanki onları duymamış, sanki kulakları sağırmış gibi, küstahça umursamazlıktan gelir. Öy
leyse
onu, çok acı veren bir azaptan haberdar et....
Loğman Suresi, 33. Ayet:
Ey insanlar! Rabb'inize takvalı olun. Ve babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamadığı, çocuğun da babasına hiçbir şey ile yarar sağlayamadığı günden sakının. Allah'ın sözü gerçektir. Öy
leyse
, dünya hayatı sizi aldatmasın! Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın....
Səcdə Suresi, 14. Ayet:
Öy
leyse
bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz için tadın azabı. Kuşkusuz Biz de sizi unuttuk. Yapmış olduklarınıza karşılık, sürekli olan azabı tadın....
Səcdə Suresi, 18. Ayet:
Öy
leyse
, mü'min kimse "fasık" olan kimse gibi midir? Elbette bunlar bir olmazlar....
Fatir Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Allah'ın sözü gerçektir. Öy
leyse
, dünya hayatı sizi aldatmasın! Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Kuşkusuz şeytan sizin düşmanınızdır. Öy
leyse
siz de onu düşman edinin. O kendisine uyanları alevli ateşin halkından olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Yeryüzünde büyüklendiler ve kötü planlar yaptılar. Oysa kötü planlar, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öy
leyse
onlar, öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar? Halbuki Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın sünnetinde asla bir sapma bulamazsın....
Sad Suresi, 82. Ayet:
İblis: "Öy
leyse
, izzetine ant olsun ki onların hepsini azdıracağım." dedi....
Zümər Suresi, 2. Ayet:
Biz, bu Kitap'ı sana hakk ile indirdik. Öy
leyse
dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a kulluk et....
Zümər Suresi, 6. Ayet:
Sizi tek bir nefisten yarattı. Sonra ondan eşini meydana getirdi. Sizin için hayvanlardan sekiz eş bağışladı. Sizi annelerinizin karnında üç karanlık içinde, yaratılıştan sonra bir yaratılış ile yaratıyor. İşte bu sizin Rabb'iniz Allah'tır. Mülk, O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Öy
leyse
nasıl oluyor da başka şeylere yöneliyorsunuz?...
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabb'inden bir ışık üzerinde olmaz mı? Öy
leyse
Allah'ın öğütlerine karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlar, apaçık bir sapkınlık içindedirler....
Zümər Suresi, 32. Ayet:
Öy
leyse
, Allah adına yalan uyduran ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kafirlerin yeri Cehennem'de değil mi?...
Mömin Suresi, 14. Ayet:
Öy
leyse
, Kafirler hoşlanmasa da dini yalnızca kendisine özgü kılarak Allah'a dua edin....
Fussilət Suresi, 6. Ayet:
De ki: "Ben de sizin gibi bir beşerim. Bana vahyolunuyor ki, sizin ilahınız, bir tek ilahtır. Öy
leyse
doğrudan O'na yönelin ve yalnızca O'ndan bağışlanma dileyin. Müşriklerin vay haline!"...
Şura Suresi, 15. Ayet:
İşte bunun için, artık sen onlara çağrıda bulun. Buyrulduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevalarına uyma. Onlara de ki: "Allah'ın Kitap'tan indirdiği şeye inandım. Ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem buyruldu. Allah, bizim de Rabb'imizdir, sizin de Rabb'inizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da sizedir. Öy
leyse
aramızda çekişmeye gerek yoktur. Nasıl olsa Allah aramızı bulacak. Dönüş yalnızca O'nadır....
Zuxruf Suresi, 38. Ayet:
Nihayet o Bize geldiği zaman: "Keşke seninle aramız iki doğu uzaklığı kadar uzak olsaydı." der. Öy
leyse
bu ne kötü bir arkadaşlıktır....
Zuxruf Suresi, 43. Ayet:
Öy
leyse
sen, sana vahyedilene sarılmaya bak. Kuşkusuz sen dosdoğru bir yol üzerindesin....
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
"Öy
leyse
ona takılmış altından bilezikler olmalı veya yanında kendisine eşlik eden melekler gelmeli değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 64. Ayet:
Allah, benim de sizin de Rabb'inizdir. Öy
leyse
O'na kulluk edin! Bu, dosdoğru yoldur....
Casiyə Suresi, 18. Ayet:
Sonra da seni buyruklardan apaçık bir şeriat sahibi yaptık. Öy
leyse
ona uy! Bilmeyenlerin hevalarına uyma....
Casiyə Suresi, 36. Ayet:
Öy
leyse
övgünün tamamı, göklerin ve yerin Rabb'i ve alemlerin Rabb'i Allah'a mahsustur....
Hucurat Suresi, 10. Ayet:
İnananlar ancak kardeştir. Öy
leyse
kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a için takva sahibi olun. Umulur ki böylece merhamet olunursunuz....
Hucurat Suresi, 12. Ayet:
Ey inananlar! Zannın birçoğundan sakının. Kuşkusuz bazı zanlar günahtır. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Bir kısmınız, bir kısmınızın gıybetini yapmasın. Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Elbette ondan tiksinirsiniz. Öy
leyse
Allah'a için takva sahibi olun. Kuşkusuz Allah, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Qaf Suresi, 6. Ayet:
Öy
leyse
üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı ki, onu hiçbir çatlağı olmaksızın nasıl bina etmişiz, nasıl süslemişiz!...
Qaf Suresi, 26. Ayet:
O, Allah ile birlikte başka ilah edindi. Öy
leyse
, onu şiddetli azaba atın....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa onların, orada dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öy
leyse
dinleyenleri buna dair bir belge getirsinler!...
Vaqiə Suresi, 58. Ayet:
Öy
leyse
akıttığınız şeyin ne olduğunu hiç düşündünüz mü?...
Mücadilə Suresi, 10. Ayet:
Kuşkusuz gizlilik içinde yapılan görüşmeler, inananları üzmek için şeytancadır. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça onlara bir sıkıntı verecek değildir. Öy
leyse
Mü'minler Allah'a tevekkül etsinler....
Müzzəmmil Suresi, 9. Ayet:
Doğunun ve batının Rabb'idir O. O'ndan başka ilah yoktur. Öy
leyse
yalnız O'nu vekil edin....
Naziat Suresi, 12. Ayet:
"Öy
leyse
, bu hüsranlı bir dönüştür." dediler....
Duha Suresi, 9. Ayet:
Öy
leyse
sakın yetimi hor görme....
Fatihə Suresi, 5. Ayet:
(Haydi öy
leyse
deyiniz): "Yalnız Sana ibadet eder, yalnız senden medet umarız."...
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O (Allah) ki; yeryüzünü sizin için döşek ve göğü bina kıldı. Ve gökten su indirdi. Ve böylece onunla mahsullerden sizin için rızık çıkardı. Öy
leyse
bile bile Allah'a eşler kılmayın (putlar edinmeyin)....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öy
leyse
siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öy
leyse
(bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öy
leyse
siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O, yeryüzünü sizin için bir döşek (firaşen) ve göğü de bir yapı (bina) kıldı / yaptı (ceale). Gökten su indirdi ve bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden (semere) rızk çıkardı. Öy
leyse
bile bile Tanrı'ya eşler (endaden) koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O, sizin için yeryüzünü döşedi ve gökyüzünü bina etti. Gökten su indirip onunla size rızık olsun diye ürünler yetiştirdi. Öy
leyse
, bile bile Allah’a eş koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O Rabbinize ki yeryüzünü size bir döşek, göğü de bir kubbe yaptı. Gökten yağmur indirip, onunla size rızık olarak çeşitli mahsuller çıkardı. Öy
leyse
siz gerçeği bilip dururken sakın Rabbinize eş koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O (Rabb) ki yeri, sizin için döşek, göğü de bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öy
leyse
siz de, bile bile Allah'a eşler koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öy
leyse
(bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
1.
ve in kuntum
: ve eğer siz iseniz
2.
fî reybin
: şüphe içinde
3.
mimmâ (min mâ)
: şeyden
4.
nezzelnâ
: biz indi...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Kulumuza inzâl ettiğimizden (hakikatinden - Esmâ mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allâh (adıyla işaret edilen Ulûhiyetin) dûnunda (Allâh adıyla işaret edilenin misli veya benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen veya tahayyül edilen tanrılar ancak onun "dûnu"nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. "Dûnu" kelimesiyle işaret edilen v...
Bəqərə Suresi, 24. Ayet:
1.
fe
: o zaman, öy
leyse
, fakat
2.
in lem tef'alû
: eğer yapamazsanız
3.
ve len tef'alû
: ve asla yapamayacaksınız, yapamazsınız
4.
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
alleme
: öğretti
3.
âdeme
: Âdem
4.
el esmâe
: isimler
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani: 'Ey Musa! Böyle bir tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız. Rabbine dua et de, bize bakliyat, salatalık, sarmısak, mercimek, soğan gibi yerin bitirdiği bitkilerden çıkarsın' demiştiniz. Musa da: 'Değersiz bir şeyi hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Öy
leyse
bir şehre inin orada istedikleriniz vardır' demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah'ın gadabını hak ettiler. Böyle olması onların Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öld...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öy
leyse
) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani; siz, Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız. Rabbına dua et de bizim için yerde yetişen samısak, sebze, acur, mercimek ve soğan bitirsin, demiştiniz, Musa da; siz bayağı olan şeyle hayırlı olanı değiştirmek mi istiyorsunuz? Öy
leyse
bir şehre inin, istediğiniz şeyler vardır, demişti....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öy
leyse
Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün b...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öy
leyse
) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir de, 'Ey Musa,' demiştiniz. 'Tek çeşit yemeğe katlanamıyoruz. Rabbine bizim için dua et de, yerin bitirdiklerinden bize sebze, hıyar, sarımsak, mercimek, soğan türü şeyler çıkarsın.' Musa ise 'Değerli olan şeyi, âdi şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz?' dedi. 'Öy
leyse
şehre inin; orada istedikleriniz olur.' Böylece onların üzerine bir alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun nedeni de, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmel...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Öy
leyse
bizim adımıza Rabbine dua ederek sor. Bize onun ne olduğunu açıklasın.' dediler. Mûsâ: 'Allah, o, ne geçkin, ne körpe, ikisi arası orta karar, dinç bir sığır, buyuruyor. Size emredileni hemen yapın.' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bunun üzerine Mûsâ’ya: «Peki öy
leyse
Rabbine yalvar da onun ne olduğunu bize açıklasın» dediler. Mûsâ: «Rabbim şöyle buyuruyor: O sığır ne pek geçkin, ne de körpe olmayıp orta yaşta dinç bir inek olacaktır» Haydi size emredilen işi yapın bakalım» dedi....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Bir de İsrâiloğulları: 'Sayılı birkaç günün dışında bize asla Cehennem ateşi dokunmayacaktır' dediler. Sen de: 'Siz Allah’tan bir taahhüt, bir söz mü aldınız? Eğer böy
leyse
, Allah asla sözünden dönmez. Yoksa Allah adına bilmeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?' de....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Sayılı günlerden başka asla bize ateş dokunmayacaktır dediler. Deki: Siz Allah katından bir söz mü aldınız? Öy
leyse
Allah asla sözünden caymaz. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Bir de, 'Sayılı günlerden başka bize ateş dokunmaz' dediler. Sen de ki: Allah katından bir söz mü aldınız-eğer öy
leyse
Allah sözünden dönmez-yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi halkınızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakan! Böyle yaparak, ilahi kelamın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öy
leyse
bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öy
leyse
hemen ölümü dileyin."...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
1.
ve ittebeû
: ve tâbi oldular, uydular
2.
mâ tetlû
: okunan şey
3.
eş şeyâtînu
: şeytanlar
4.
alâ mulki
: mülkün...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden olanların bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlık yüzünden, sizi inanmanızdan sonra tekrar küfre döndürmeyi arzu ederler. Öy
leyse
onlara Allah’ın emri gelinceye kadar ilişmeyiniz, kendi hallerine bırakınız şüphesiz Allah’ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve kâletil yahûdu
leyse
tin nasârâ alâ şey’(şey’in) ve kâletin nasârâ
leyse
til yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâb(kitâbe), kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne)....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
1.
ve kâleti
: ve dedi
2.
el yahûdu
: yahudiler
3.
leyse
ti
: değil
4.
en nasârâ
: hristiyanlar
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O zaman Biz Mabed'i insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık: Öy
leyse
İbrahim için vaktiyle belirlenen yeri ibadet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrahim ve İsmail'e emrettik: "Mabedimi, onu tavaf edecekler için, onun yanında tefekküre dalacaklar için ve (namazda) rüku ve secde edecekler için temiz tutun."...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
1.
ve vassâ
: ve vasiyet etti
2.
bi-hâ
: onunla
3.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
4.
benî-hi
: kendi oğullarına
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve İbrâhîm bunu oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da. (O böylece dedi ki:) 'Ey oğullarım! Şübhesiz ki Allah, sizin için bu dîni seçti; öy
leyse
siz ancak (Allah’a) teslîm olmuş kimseler olarak can verin!'...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve İbrahim çocuklarına bunu aynen vasiyet etti; Yakup da (böyle yaptı): "Evlatlarım! Bakın, Allah size en saf ve temiz inancı bahşetti; öy
leyse
O'na teslim olmadan ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin."...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
İbrahim, bunu oğullarına da tavsiye etti. Yakup da öyle yaptı (ve onun da oğullarından son dileği şuydu:) -Ey oğullarım, Allah sizin için bu dini seçti. Öy
leyse
, siz de ancak müslüman olarak can verin!...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Bizimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Öy
leyse
bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Biz Ona tam bir içtenlikle yönelmiş bulunuyoruz....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
1.
kad
: muhakkak, olmuştu
2.
nerâ
: görüyoruz
3.
tekallube
: çeviriyorsun
4.
vechi-ke
: yüzünü
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak, Rabbındandır. Öy
leyse
asla şüphecilerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak, Rabbindendir. Öy
leyse
şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her müslüman milletin kıbleye yönelişi farklı yönlerdendir, her milletin yöneldiği farklı hedefleri vardır. Öy
leyse
Allah’ın emirlerini yerine getirmede, dünya ve âhiret için en hayırlı olanda, Kur’ân öğretmede, Kur’ân ilkelerini yaşamada hayırlı hedeflere doğru yarışın. Hangi ülkede bulunursanız bulunun, Allah sizin hepinizi bir araya getirerek birliğinizi sağlayacaktır, birlikte hepinizi huzurunda hesaba çekecektir. Allah’ın gücü kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öy
leyse
hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öy
leyse
hayırlarda yarışınız. Nerede olursanız olun, Tanrı sizi bir araya getirir / getirecektir. Kuşkusuz Tanrı her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin bri yönü vardır oraya döner. Öy
leyse
siz hayırlı işlerde birbirinizle yarışın! Nerede bulunursanız bulunun, Allah hepinizi birden getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Çünkü her topluluk, merkezinde O'nun, (Allah'ın) bulunduğu kendisine ait bir istikamete yöneltir. Öy
leyse
, iyi ve güzel işlerde yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır: çünkü, Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin yöneldiği bir yön vardır, Haydin öy
leyse
hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olursanız olunuz, Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin (her toplumun) yüzünü kendisine doğru çevirdiği bir yön vardır. Öy
leyse
hayırlarda birbirinizle yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Evet, nereden (yolculuğa) çıksan, bundan sonra (namaz kılarken) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ve (Ey mü’minler! Siz de) nerede olsanız, artık (namazda) yüzlerinizi onun tarafına çevirin ki, içlerinden zulmedenlerin dışında, insanlar (bilhassa yahudi ve müşrikler) için aleyhinize bir delîl olmasın! Artık onlardan korkmayın; öy
leyse
(ancak) benden korkun ki üzerinize olan ni'metimi tamamlayayım! Hem tâ ki doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
(yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
(yalnızca) beni anın. Ben de sizi anayım. Ve yalnızca bana şükredin ve (sakın) küfretmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
Beni zikredin ki, Ben de sizi anayım. Bir de Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
Beni anın ki, Ben de sizi anayım; Bana şükredin ve Beni inkar etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
siz Ben’i zikredin ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öy
leyse
(yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar ki hidayet karşılığında dalâleti, mağfiret karşılığında da azabı satın alanlardır. Öy
leyse
onları ateşe karşı bu kadar sabırlı kılan nedir?...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Leyse
l birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öy
leyse
sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı... insanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kuran onda indirilmiştir. Öy
leyse
sizden kim bu aya şahit olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Tanrı size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Tanrı'yı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur'an onda (ki Kadir gecesinde levh-i mahfuzdan semâ-i dünyâye) indirilmişdir. (O Kur'an ki) insanlara (mahz-ı) hidâyetdir, doğru yolun ve Hak ile baatılı ayırd eden hükümlerin nice açık delilleridir. Öy
leyse
içinizden kim o aya erişirse (hazır olur, müsâfir olmazsa) onu (orucunu) tutsun, kim de hasta olur, yahud bir sefer üzerinde bulunursa o halde başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu kazaa etsin). Allah size kolaylık diler, size güdük i...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı. İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve hak ile batılı birbirinden ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öy
leyse
sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun) . Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. (Bu kolaylığı) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öy
leyse
, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım beni sana soracak olurlarsa, muhakkak ki ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öy
leyse
, onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana inansınlar. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, sana Beni sorarsa; şüphesiz ki Ben, çok yakınım. Bana dua edince Ben, o dua edenin duasına icabet ederim. Öy
leyse
onlar da Benim da'vetime icabet etsinler. Bana iman etsinler ki, doğru yola varmış olalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarsa -(bilsinler ki) Ben çok yakınım; dua edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm; öy
leyse
onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öy
leyse
onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım Ben’i senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öy
leyse
onlar da dâvetime icabet ve Bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım beni sana soracak olursa, işte Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öy
leyse
, onlar da benim çağrıma cevab versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Gündüz) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız helaldir: onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz. Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfiret ile yönelmiş ve bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır. Şimdi öy
leyse
onlara yaklaşabilir ve Allah'ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökün...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve
leyse
l birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne)....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar, sorarlar
2.
an
: den
3.
el ehilleti
: hilâller (Ay'ın hilâl şeklinden dolunay olana kadar geçirdiği hilâl şekilleri)
4.<...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilâlleri sorarlar. De ki: Onlar insanlar için; özellikle hac için vakit ölçüleridir. Evlere arka taraftan girmeniz fazilet değildir. Asıl fazilet, haramlardan sakınan insanın gösterdiği fazilettir. Öy
leyse
evlere kapılardan girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki umduğunuza kavuşasınız....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öy
leyse
kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay ancak iki taraflı gözetilebilir/Haram ay haram aya karşılıktır. Ateşkese uymak da / hürmetler (de) karşılıklıdır. Öy
leyse
kim size saldırırsa onların saldırdığı gibi siz de onlara saldırın. Tanrı 'dan korkup sakının ve bilin ki Tanrı, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır: hürmetler (de) karşılıklıdır. Öy
leyse
kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki muhakkak Allah, korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, belli aylarda ifa edilecektir. Her kim o (aylar)da haccı ifa edecekse, hac sırasında çirkin konuşmalardan, tüm yakışıksız davranışlardan ve kavgadan kaçınılmalıdır. Her ne iyilik yaparsanız Allah onun farkındadır. Ve kendiniz için hazırlıkta bulunan -ama şüphesiz, tüm hazırlıkların en güzeli, Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olmaktır. Öy
leyse
Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, siz ey derin kavrayış sahipleri!...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac mâlum aylardadır. Kim o aylarda haccı ifaya azmederse bilsin ki hac esnasında ne cinsel yaklaşma, ne günah sayılan davranışlarda bulunma, ne de tartışma ve sürtüşme caiz değildir. Siz hayır olarak her ne yaparsanız, Allah mutlaka onu bilir. Azıklanın ve bilin ki azığın en hayırlısı kötülüklerden korunmadır. Öy
leyse
Bana karşı gelmekten korunun ey akıl sahipleri!...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Leyse
aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne)....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
cunâhun
: günah
4.
en tebtegû
: aramanız, talep etmeniz, is...
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
O hâlde sayılı günlerde (teşrik günlerinde) Allah’ı (tekbirlerle) zikredin! Bundan böyle kim iki günde (Mina’dan dönmek için) acele ederse, artık ona bir günah yoktur. Kim de (Üçüncü güne) geri kalırsa ona da bir günah yoktur. (Bu, günahlardan) sakınanlar içindir. Öy
leyse
Allah’dan sakının ve bilin ki, doğrusu siz O’nun huzûruna toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, fakat, hâlâ
2.
in zelel-tum
: eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
3.
min ba'di
: sonradan
4.
...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Evlenme önerilerinizi o kadınlara bildirmenizden, ya da bu niyetinizi içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. ALLAH onlar hakkında düşüneceğinizi bilir. Onlarla uygun ve erdemli bir şekilde konuşma amacının dışında gizlice sözleşip buluşmayın. Bekleme süreleri dolmadan onlarla nikah bağını kurmaya kalkışmayın. Bilin ki ALLAH içinizde olanı bilir; öy
leyse
O'ndan çekinin. Yine bilin ki ALLAH Bağışlayandır, Şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 244. Ayet:
Öy
leyse
Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe
leyse
minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece olduğu zaman
2.
fesale
: ayrıldı
3.
tâlûtu
: Talut
4.
bi
: ile
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: ... a bakmadın mı, görmedin mi
2.
ellezî
: o kimse, o
3.
hâcce
: tartıştı
4.
ibrâhîme
: İbrâhî...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öy
leyse
muhakkak ki Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). Allah zâlimler kavmini hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Sırf Allah kendisine hükümdarlık bağışladığı için İbrahim ile Rabbi hakkında münakaşa eden o (hükümdar)dan haberin yok mu? Hani İbrahim: "Rabbim hayat veren ve ölüm dağıtandır!" demişti. Hükümdar cevap vermişti: "Ben (de) hayat verir ve ölüm dağıtırım!" İbrahim: "Allah güneşi doğudan doğdurur; öy
leyse
sen de batıdan doğdur!" demişti. Bunun üzerine, hakikati inkara şartlanmış olan o kişi hayretler içinde kaldı: Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbî
: Rabbim
4.
eri-nî
: bana göster
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hz. İbrâhîm: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (Hz. İbrâhîm de): “Evet (inanıyorum). Fakat kalbimin tatmin olması için.” dedi. “Öy
leyse
kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır (parçalayıp) her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Ve Allah'ın, Azîz (ve) Hakîm olduğunu bil!...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öy
leyse
, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öy
leyse
dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir zamanlar İbrâhim de: 'Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster' demişti. Allah: 'Yoksa inanmadın mı?' buyurdu. İbrâhim: 'Elbette inandım. Fakat kalbimde şüphe kalmaması, mutmain olması, aklımın yatması için görmek istiyorum' dedi. Bunun üzerine Allah: 'Öy
leyse
dört kuş yakala. Kuşlarla aranda dostluk kurarak kendine bağlı hale getir. Sonra onları kesip parçala, her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Allah’ın kudretli, hikmet sahibi ve...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öy
leyse
, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ibrahim: «Rabbim! Oluleri nasil dirilttigini bana goster» dediginde, «Inanmiyor musun?» deyince de, «Hayir oyle degil, fakat kalbim iyice kansin» demisti. «Oy
leyse
dort cesit kus al, onlari kendine alistir, sonra onlari parcalayip her dagin uzerine bir parca koy, sonra onlari cagir; kosarak sana gelirler. O halde Allah'in guclu ve Hakim oldugunu bil» demisti....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim: 'Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster' dediğinde, 'İnanmıyor musun?' deyince de, 'Hayır öyle değil, fakat kalbim iyice kansın' demişti. 'Öy
leyse
dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her dağın üzerine bir parça koy, sonra onları çağır; koşarak sana gelirler. O halde Allah'ın güçlü ve Hakim olduğunu bil' demişti....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öy
leyse
dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” deyince “İnanmıyor musun?” demişti. O da “Hayır öyle değil, ama kalbim iyice mutmain olsun” demişti. “Öy
leyse
dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır. Sonra her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana gelirler. Ve bil ki şüphesiz Allah Aziz’dir, Hakim’dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Tanrı ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öy
leyse
, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, kuşkusuz Tanrı, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: Rabbım, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, deyince. İnanmıyor musun? demişti. O da: Hayır öyle değil, ama kalbim iyice mutmain olsun, demişti. Öy
leyse
dört çeşit kuş al; onları kendine alıştır, sonra her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları, çağır, koşarak sana gelirler. Ve bil ki şüphesiz Allah, Aziz'dir, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!" demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim) cevap vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain olsun." "Öy
leyse
" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir, hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim; -Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster, demişti. (Allah da:) -İnanmıyor musun? buyurunca: -Şüphesiz inanıyorum, fakat kalbimin tatmin olması için! (istiyorum) demişti. -Öy
leyse
dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her parçasını bir dağın üzerine koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: «Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster» demişti. (Allah ona:) «İnanmıyor musun?» deyince «Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için.» demişti. Öy
leyse
, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.»...
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Leyse
aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne)....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleyke
: senin üzerine
3.
hudâ-hum
: onların hidayete ermesi
4.
ve lâkinne
: ve lâkin, fakat
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
1.
yâ eyyuhe
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler
4.
izâ
: ...
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Lâ yettehizil mu’minûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minîn(mu’minîne), ve men yef’al zâlike fe
leyse
minallâhi fî şey’in illâ en tettekû minhum tukâta(tukâten), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), ve ilallâhil masîr(masîru). ...
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
1.
lâ yettehiz
: edinmesin
2.
el mu'minûne
: mü'minler
3.
el kâfirîne
: kâfirleri
4.
evliyâe
: dostlar
<...
Ali-İmran Suresi, 36. Ayet:
Fe lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada’tuhâ unsâ vallâhu a’lemu bi mâ vadaat ve
leyse
z zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîm(racîmi). ...
Ali-İmran Suresi, 36. Ayet:
1.
fe lemmâ
: fakat .... olunca
2.
vadaat-hâ
: onu doğurdu
3.
kâlet rabbi
: Rabbim dedi
4.
in-nî
: muhakkak ki ben...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
“Ey Rabbim! Öy
leyse
bana bir işaret ver!” dedi. Allah: “Senin işaretin, insanlarla üç gün işaretten başka söz söyleyememendir. Rabbini çok zikret, sabah akşam O'nu tesbih et!” buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"(Ben), Tevrat'tan günümüze kalanın doğruluğunu tasdik etmek ve (önceden) size yasak edilen şeylerin bazısını helal kılmak için (geldim). Ve size Rabbinizden bir mesaj getirdim; öy
leyse
Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve bana tabi olun."...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Keza ben, benden önceki Tevrat’ı tasdik etmek ve size (Mûsâ şerîatinde) haram kılınan bazı şeyleri mübah kılmak için geldim. Doğrusu ben size Rabbiniz tarafından bir mûcize getirdim. Öy
leyse
Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin."...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
“Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öy
leyse
O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
"Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öy
leyse
O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. Öy
leyse
, ona ibadet edin. İşte bu doğru yoldur.”...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
"Gerçekten Tanrı, benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. Öy
leyse
O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol İşte budur"....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
«Şübhe yok ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz. Öy
leyse
ona kulluk edin. (İşte) doğru yol budur». ...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. Öy
leyse
O'na kulluk edin, dosdoğru yol işte budur....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
"Kuşkusuz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; öy
leyse
(yalnız) O'na kulluk edin: Bu, dosdoğru bir yoldur."...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah hem sizin, hem de benim Rabbimdir. Öy
leyse
, yalnız O’na ibadet edin. İşte doğru yol budur....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
«Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öy
leyse
O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur.»...
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
1.
el hakku
: hak, gerçek
2.
min rabbi-ke
: senin Rabb'inden
3.
fe lâ tekun
: öy
leyse
sen olma
4.
min el mumterîne
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Hak, senin Rabbin'dendir. Öy
leyse
şüphe edenlerden olma!...
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gerçek, Rabbinden (gelen)dir. Öy
leyse
kuşkuya kapılanlardan olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gerçek, rabbinden (gelen) dir. Öy
leyse
kuşkuya kapılanlardan olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Hak, Rabbındandır. Öy
leyse
şüphecilerden olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
(Bu), Rabbinden bir hakikat(tir); öy
leyse
, şüphecilerden olma!...
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Hak Rabbinden gelendir. Öy
leyse
şüphecilerden olma!...
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gerçek, Rabbindendir. Öy
leyse
kuşkuya kapılanlardan olma....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i şehadete, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Hâ entum hâulâi hâcectum fî mâ lekum bihî ilmun fe lime tuhâccûne fî mâ
leyse
lekum bihî ilm(ilmun), vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
1.
hâ entum
: işte siz
2.
hâulâi
: bunlarsınız (busunuz)
3.
hâcectum
: tartıştınız
4.
fî mâ lekum bihî
: onun hakk...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Ve min ehlil kitâbi men in te’menhu bi kıntârin yueddihî ileyk(ileyke), ve minhum men in te’menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâ(kâimen), zâlike bi ennehum kâlû
leyse
aleynâ fîl ummiyyîne sebîl(sebîlun), ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
1.
ve min
: ve ...den, ...dan
2.
ehli el kitâbi
: kitap ehli, kitap sahipleri
3.
men
: kimse, kimseler
4.
in te'menhu
...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?" diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öy
leyse
şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim." buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öy
leyse
şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
An o zamanı ki Allah, peygamberlerden, size kitap ve hikmet verdim, sonra da sizdeki kitabı gerçekleyen bir peygamber göndereceğim, ona mutlaka inanacaksınız, mutlaka yardım edeceksiniz diye söz almıştı ve ikrar ettiniz mi, size yüklediğim bu ağır yükü aldınız, yüklendiniz mi demişti. İkrar ettik demişlerdi de o da öy
leyse
tanık olun demişti, ben de sizinle berâber tanıklık edenlerdenim....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah, peygamberlerden: 'Ben size Kitap ve hikmet verdim. Daha sonra sizin yanınızda olanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona kesin olarak inanacak ve kendisine yardımda bulunacaksınız' diye söz almıştı. 'Bunu kabul edip bu husustaki ağır yükümü üzerinize aldınız mı?' dedi. Onlar da: 'Kabul ettik' dediler. (Allah da): 'Öy
leyse
şahid olun, ben de sizinle birlikte şahitlerdenim' dedi....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öy
leyse
şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: 'Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi (resul) geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi,' demişti. Onlar 'Kabul ettik,' deyince, 'Öy
leyse
şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım,' demişti....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: «Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?» demişti. Onlar: «Kabul ettik» dediler. (Allah da) dedi ki: «Öy
leyse
şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım»....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Tanrı peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak inanacak ve ona yardımda bulunacaksınız". Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı? Onlar : "İkrar ettik" demişlerdi de "Öy
leyse
şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah, (geçmiş) peygamberler (in) den — and olsun ki size Kitab ve hikmet verdim. Sonra da size nezdinizdeki (o Kitab ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmişdir (gelecekdir). Ona kat'iyyen îman ve ona her halde yardım edeceksiniz diye — (ahd ve) mîsâk aldığı zaman dedi ki «Ikraar etdiniz ve uhdenize bu ağır yükümü (vecîbemi) alıb kabul eylediniz mi»? Onlar (cevaben): «Ikraar etdik» dediler. (Allah) dedi ki: «Öy
leyse
(birbirinize ve ümmetlerinize karşı) şâhid olun, ben de sizinle beraber (bu...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah, (geçmiş vahiylerin izleyicilerinden) peygamberler vasıtasıyla şu taahhüdü talep etti: "Eğer, vahyi ve hikmeti size bahşettikten sonra, halen sahip olduğunuz hakikati tasdik eden bir elçi size gelirse o'na inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı ahdimi kabul ve tasdik eder misiniz?" Onlar: "Kabul ederiz!" dediler. Allah: "Öy
leyse
(buna) şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım."...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Yâdet o zamanı ki, Allah Teâlâ peygamberlere hitaben «Size kitap ve hikmet verdim, sonra sizin nezdinizdekini musaddık olarak bir resûl gelecektir. O'na elbette imân ve yardım edeceksiniz» diye peygamberlerden bir müekked ahd aldıkta buyurdu ki, «İkrar ettiniz mi? Ve bunun üzerine benim o ahdimi alıp kabul eylediniz mi?» Onlar da, «İkrar ettik,» dediler. (Cenâb-ı Hak da) Buyurdu ki: «Öy
leyse
şahit olunuz, ben de sizinle beraber şahitlerdenim.»...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak) ' almıştı: «Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksanız.» Demişti ki: «Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?» Onlar: «İkrar ettik» demişlerdi de «Öy
leyse
şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım» demişti....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
1.
kullu et taâmi
: bütün yiyecekler
2.
kâne hillen
: helâl idi
3.
li benî isrâîle
: İsrailoğulları için
4.
illâ
:...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrailoğullarının kendi kendilerine haram kıldığı şeylerden başka bütün yiyecekler İsrailoğulları için helâldi. De ki: "Eğer siz, (yeminlerinizde ve sözlerinizde) sadık iseniz, öy
leyse
Tevrat'ı getirin de okuyun."...
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki: 'Allah doğru söyledi. Öy
leyse
siz de dosdoğru olarak İbrahim'in dinine uyun. O müşriklerden değildi.'...
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki: "Allah doğru söyledi. Öy
leyse
Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."...
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki : "Tanrı doğru söyledi. Öy
leyse
hanifler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi"....
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki: “Allah doğruyu söylemiştir. Öy
leyse
Hakk'a yönelmiş olan İbrahim'in dinine uyunuz. O müşriklerden değildi. ”...
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki: -Allah doğru söylemiştir. Öy
leyse
, hanif olan İbrahim’in dinine/yoluna uyun! O, müşriklerden değildi....
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki: «Allah doğru söyledi. Öy
leyse
Allah'ı bir tanıyan (Hanif) ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.»...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
(105-106). Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra ihtilafa düşerek parçalananlar gibi olmayın. Bir takım yüzlerin parladığı ve bir takım yüzlerin de karardığı günde onlar için büyük bir azap vardır. Yüzleri kararanlara: -İmanınızdan sonra kafir mi oldunuz, öy
leyse
, kafir olduğunuz için tadın azabı (denir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
1.
yevme
: o gün
2.
tebyaddu
: beyazlaşacak, ağaracak
3.
vucûhun
: yüzler
4.
ve tesveddu
: ve siyahlaşacak, karara...
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün (bazı) yüzler ağaracak ve (bazı) yüzler kararacak. O zaman yüzleri kararan kimselere: “Îmânınızdan sonra siz inkâr mı ettiniz? Öy
leyse
inkâr etmiş olmanızdan dolayı azabı tadın” (denir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
(Bu azap) bazı yüzlerin ağaracağı bazı yüzlerin ise kararacağı gündedir. Yüzleri kararanlara (şöyle denilir): 'Siz imanınızdan sonra inkar mı ettiniz; öy
leyse
inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın.'...
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öy
leyse
inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara kesilecek olanlara: "İnandıktan sonra küfrettiniz, öyle mi ? Öy
leyse
küfretmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
(105-106). Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra ihtilafa düşerek parçalananlar gibi olmayın. Bir takım yüzlerin parladığı ve bir takım yüzlerin de karardığı günde onlar için büyük bir azap vardır. Yüzleri kararanlara: -İmanınızdan sonra kafir mi oldunuz, öy
leyse
, kafir olduğunuz için tadın azabı (denir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara kesilecek olanlara: «İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öy
leyse
inkâr etmenize karşılık olarak azabı tadın» (denilir) ....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün kimi yüzler ağarır, kimi yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara gelince: İman ettikten sonra tekrar inkâra sapar mısınız? İnkârınızdan dolayı tadın öy
leyse
azabı!...
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
Andolsun, sizler güçsüzken, Allah size Bedir’de yardım etti. Öy
leyse
Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun ki, şükretmiş olasınız....
Ali-İmran Suresi, 128. Ayet:
Leyse
leke minel emri şey’un ev yetûbe aleyhim ev yuazzibehum fe innehum zâlimûn(zâlimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 128. Ayet:
1.
leyse
leke
: senin için yoktur, değildir, olmadı
2.
min el emri
: emirden, işten
3.
şey'un
: bir şey
4.
ev yetûbe aleyhim
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Sizden önce (nice) hayat tarzları gelip geçti. Öy
leyse
, yeryüzünde dolaşın ve hakikati yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün:...
Ali-İmran Suresi, 139. Ayet:
Öy
leyse
, cesaretinizi yitirmeyin ve üzülmeyin: Eğer (gerçekten) inanıyorsanız mutlaka (insanların) en üstünü olursunuz....
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed yalnızca bir elçidir; ondan önce de (başka) elçiler gelip geçtiler: Öy
leyse
, o ölür yahut öldürülürse, topuklarınız üzerinde gerisin geri mi döneceksiniz? Ama, topukları üzerinde gerisin geri dönen kişi hiçbir şekilde Allah'a zarar veremez. -halbuki Allah, (Kendisine) şükreden herkesin karşılığını verecektir.-...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce de, elçiler gelip geçmiştir. Öy
leyse
şimdi, O, ölür veya öldürülürse topuklarınızın üstünde geri mi döneceksiniz? Kim topukları üzerinde geri dönerse, Allah’a hiç bir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öy
leyse
onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Tanrı'dan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öy
leyse
onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve buyruk konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Tanrı'ya tevekkül et. Şüphesiz Tanrı, tevekkül edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın şüphesiz çevrenden dağılır giderlerdi. Öy
leyse
onları bağışla ve yargılanmalarını dile. İşler hakkında onlarla müşavere et. Bir kerre de azmettin mi artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak Allah, tevekkül edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öy
leyse
onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile, ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güvenenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allâh'ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öy
leyse
onlar(ın kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile. İşini onlara danış, karar verince de Allah'a dayan; çünkü Allâh kendine dayanıp güvenenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'tan bir rahmet dolasıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öy
leyse
onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 160. Ayet:
Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öy
leyse
mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler (Allah'a güvensinler)....
Ali-İmran Suresi, 160. Ayet:
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öy
leyse
mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler....
Ali-İmran Suresi, 160. Ayet:
Eğer Tanrı size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öy
leyse
inançlılar yalnızca Tanrı'ya tevekkül etsinler....
Ali-İmran Suresi, 160. Ayet:
Eğer Allah size yardım ederse, size üstün gelecek hiç kimse olamaz. Şayet o sizi yardımsız bırakırsa, artık O’ndan sonra kim size yardım edebilir ki? Öy
leyse
müminler yalnız Allah’a güvenmelidirler....
Ali-İmran Suresi, 160. Ayet:
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öy
leyse
mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler....
Ali-İmran Suresi, 162. Ayet:
Öy
leyse
, Allah'ın rızasını kazanmak isteyen kişi, Allah'ın lanetine uğramış ve varış yeri cehennem olan kişi ile bir midir? Ne kötü bir duraktır o!...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Ve li ya’lemellezîne nâfekû, ve kîle lehum teâlev kâtilû fî sebîlillâhi evidfeû kâlû lev na’lemu kıtâlen letteba’nâkum, hum lil kufri yevmeizin akrabu minhum lil îmân(îmâni), yekûlûne bi efvâhihim mâ
leyse
fî kulûbihim, vallâhu a’lemu bi mâ yektumûn(yektumûne). ...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
1.
ve li ya'leme
: ve bilmesi, belirlenmesi için
2.
ellezîne nâfekû
: nifak çıkaranlar, münafıklar
3.
ve kîle
: ve denildi
4.
l...
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: "Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öy
leyse
."...
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar, kendileri oturup kardeşleri için : "Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki : "Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öy
leyse
."...
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: «Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi» diyenlerdir. De ki: «Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öy
leyse
.»...
Ali-İmran Suresi, 175. Ayet:
Kendi dostlarından korkmayı (içinize) yerleştiren Şeytandan başkası değildir: Öy
leyse
onlardan değil, yalnızca Benden korkun, eğer gerçek müminler iseniz!...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öy
leyse
siz de Allah'a ve elçisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Tanrı, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar inançlıları, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Tanrı sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Tanrı, elçilerinden dilediğini seçer. Öy
leyse
siz de Tanrı'ya ve elçisine inanın. Eğer inanır ve sakınırsanız sizin için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
(Ey hakikati inkar edenler!) Müminlerin sizin hayat tarzınıza uymalarına göz yummak, Allah'ın istediği bir şey değildir: Sonunda Allah iyiyi kötüden ayıracaktır. Ve Allah, insan idrakini aşan şeyleri kavrama gücünü size verecek değildir: (Bunun için) Allah, elçileri arasından dilediğini seçer. Öy
leyse
Allah'a ve elçilerine inanın; zira eğer O'na inanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız o zaman bilin ki, sizi muhteşem bir karşılık beklemektedir....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak da değildir. Ama Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Öy
leyse
siz de Allah'a ve Resulüne iman edin. Eğer iman eder ve korkup sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 182. Ayet:
Zâlike bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe
leyse
bi zallâmin lil abîd(abîdi). ...
Ali-İmran Suresi, 182. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bimâ
: şeyler sebebiyle
3.
kaddemet
: takdim ettiğiniz (yaptığınız)
4.
eydî-kum
: sizin ell...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
1.
ve in hıftum
: ve eğer korkarsanız
2.
ellâ
: ... olmama, ... olamama
3.
tuksitû
: adaletle davranmanız
4.
fî
: ...
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Ve
leyse
tit tevbetu lillezîne ya’melûnes seyyiât(seyyiâti), hattâ izâ hadara ehadehumul mevtu kâle innî tubtul’âne ve lâllezîne yemûtûne ve hum kuffâr(kuffârun). Ulâike a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen)....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
1.
ve
leyse
t(i)
: ve değil
2.
et tevbetu
: tövbe
3.
li ellezîne
: onların
4.
ya'melûne
: yapıyorlar
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öy
leyse
onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstü...
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır). Bunlar, Tanrı'nın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla(mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öy
leyse
onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstü...
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışında kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffeti koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evliliği veya evlenecek kadın aramanız (veya istemeniz) size helal kılındı. Öy
leyse
onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir) lerini, tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğu...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öy
leyse
onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan en...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İçinizden özgür inançlı(kadın)ları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inançlı cariyelerinizden (alsın). Tanrı sizin inancınızı en iyi bilendir. Öy
leyse
onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak ehlinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın). Bu, sizden günaha sapmaktan endi...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Sizden eşraftan olan hür mümin kadınlarla evlenecek servet ve gücü bulunmayanlar, ellerinizin altında olan mümin cariyelerle evlenebilirler. Allah sizin kadr u kıymetinizi imanınızla bilir. Zaten siz müminler hep aynı aileden sayılırsınız. Öy
leyse
, fuhuşta bulunmayarak, gizli dost da edinmeyerek, namuslu kadınlar olmak üzere onları, sahiplerinin izniyle nikâhlayın. Mehirlerini de güzellikle kendilerine verin. Eğer evlendikten sonra zina yaparlarsa, onlara hür kadınlara ait cezanın yarısı uygulan...
Nisa Suresi, 33. Ayet:
Herkes için (bir şeyler) bırakabileceği mirasçılar tayin etmişizdir: anne-babalar, yakın akrabalar ve kendileriyle ahitleştiğiniz kimseler; öy
leyse
onlara paylarını verin, zira Allah her şeye şahittir....
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Öy
leyse
(Hesap Günü), her topluluk içinden şahitler getireceğimiz ve seni (ey Peygamber) onlar aleyhinde şahit tutacağımız zaman, ne olacak (o günahkarların hali?)...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Öy
leyse
, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler?...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Öy
leyse
, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek : "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Tanrı'ya yemin ederler?...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Öy
leyse
, nasıl olur da, kendi elleriyle işlediklerine karşılık bir musibete uğrayınca sana gelip Allah’a yemin ederek “Biz, iyilikten ve uyum sağlamaktan başka bir şey istemedik.” diyorlar?...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Öy
leyse
, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: «Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik» diyen Allah'a yemin ederler?...
Nisa Suresi, 63. Ayet:
Onlar, Allah’ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öy
leyse
onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle....
Nisa Suresi, 63. Ayet:
İşte onlar, Allah’ın kalblerinde olan (nifâk)ı bildiği kimselerdir; öy
leyse
onlardan yüz çevir, kendilerine nasîhat et ve onlara kendileri hakkında te’sirli söz söyle!...
Nisa Suresi, 63. Ayet:
İşte bunlar, Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir. Öy
leyse
, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara içlerinde olanla ilgili açık ve etkileyici söz söyle....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
dünya hayatını, ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Ve kim Allah yolunda savaşırken öldürülse veya gâlip gelse, o taktirde Biz ona, “büyük ecir” vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda öldürülür veya galip gelirse biz ona ilerde büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Tanrı yolunda savaşsınlar; kim Tanrı yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
, bu dünya hayatını ahiret ile takas etmek isteyenler Allah yolunda savaşsınlar! Allah yolunda savaşan herkese, ister öldürülmüş olsun ister zafer kazansın, zamanı geldiğinde büyük bir mükafat ihsan edeceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır ve öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öy
leyse
şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar ALLAH yolunda savaşırlar. Kafirler ise azgınların ve despotların yolunda savaşırlar. Öy
leyse
şeytanın dostlarıyla savaşın; şeytanın planı zayıftır...
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Tanrı yolunda savaşırlar; kafirler ise tağut yolunda savaşırlar; öy
leyse
şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Îmân edenler, Allah yolunda cenk ederler. İnkâr edenler ise, tâğut (Allah’ın yerine tuttukları şeylerin) yolunda savaşırlar; öy
leyse
şeytanın dostlarıyla cenk edin! Şübhesiz ki şeytanın hîlesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, küfredenler de tağutun yolunda savaşırlar; öy
leyse
şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
1.
fe
: artık, öy
leyse
2.
kâtil
: savaş, cihad et
3.
fî
: ...'da
4.
sebîli allâhi
: Allah'ın yolu
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Öy
leyse
Allah'ın yolunda cihad et.Sen kendi nefsinden başkası ile sorumlu tutulmazsın. Ve mü'minleri teşvik et. Umulur ki Allah, o kâfirlerin kuvvet ve saldırısını (üzerinizden) çeker . Ve Allah, güç olarak daha güçlü ve cezası daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Öy
leyse
, Allah yolunda savaş, sen yalnızca kendinden sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin şiddet ve kuvvetlerini yok eder. Allah, kuvvet yönünden de en güçlü; ceza yönünden en şiddetli olandır....
Nisa Suresi, 88. Ayet:
1.
fe
: öy
leyse
2.
mâ
: ne, nedir, ne oluyor
3.
lekum
: size
4.
fî
: içinde, hakkında
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Öy
leyse
size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki grup oldunuz. Ve Allah, onları kazandıkları (negatif dereceler) sebebiyle tersine çevirdi (küfre döndürdü). Allah'ın dalâlete düşürdüğü kimseyi hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Ve Allah, kimi dalâlete düşürürse artık sen onun için asla bir yol bulamazsın....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerinin inkâra sapmaları gibi sizin de inkâra sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öy
leyse
Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerinin küfretmeleri gibi sizin de küfretmenizi istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öy
leyse
Tanrı yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerinin küfre sapmaları gibi, sizin de küfre sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öy
leyse
Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öy
leyse
iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
İnananlar, ALLAH yolunda çarpışmağa çıktığınız zaman dikkatli olun. Size barış önerene, dünya hayatının geçici yararını gözeterek 'Sen inanmıyorsun,' demeyin. Çünkü ALLAH'ın yanında çok ganimetler var. Daha önceleri siz de onlar gibiydiniz; fakat ALLAH size lütfetti. Öy
leyse
iyice araştırıp emin olun. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey inananlar, Tanrı yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size [islam geleneğine göre] selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen inançlı değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet Tanrı katındadır. Bundan önce siz de böyle idiniz; Tanrı size lütufta bulundu. Öy
leyse
iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah yolunda (cihâd için) sefere çıktığınız zaman, artık iyi araştırın, size selâm veren (veya teslîm olan) bir kimseye, dünya hayâtının geçici menfaatini arzulayarak (onu öldürüp mallarını ganîmet olarak almak için): 'Sen mü’min değilsin(veya sana eman yok)!' demeyin! İşte (unutmayın ki) Allah katında birçok ganîmetler vardır. Daha evvel siz de öyle idiniz de Allah size (hidâyeti) lûtfetti; öy
leyse
iyi araştırın! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
(O halde) siz ey iman edenler, Allah yolunda (sefere) çıktığınız zaman karşılaştığınız durumu açıkça kavramaya çalışın ve size barış teklif edene bu dünyevi hayatın gelip geçici kazançlarına duyduğunuz (özlem ve) isteklerle "Sen mümin değilsin!" demeyin. Çünkü asıl kazanç Allah katındadır. Siz de bir zamanlar aynı durumdaydınız, ama Allah size karşı lütufkar davranmıştı. Öy
leyse
muhakemenizi kullanın. Şüphesiz Allah, yaptığınızdan her zaman haberdardır...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
- Ey iman edenler, Allah yolunda savaş için sefere çıktığınızda teenni ile (aceleye kapılmadan) hareket edin; size selam veren kimseye, dünya hayatını arzulayarak “sen mümin değilsin!” demeyin. Zira Allah katında pek çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz de Allah, size iyilikte bulundu. Öy
leyse
iyice araştırıp anlayın. Allah şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Yeryüzünde Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, son derece dikkatli davranın. Size selâm verene, dünya hayatının geçici ve az bir menfaatini elde etmek için: "Sen mümin değilsin" demeyin! Unutmayın ki Allah’ın yanında birçok ganimetler vardır. Önceden siz de böyle idiniz, Allah size lütfetti de imanla şereflendiniz. Öy
leyse
iyi anlayın, dinleyin çok dikkatli davranın. Muhakkak ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (islam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: «Sen mü'min değilsin» demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öy
leyse
iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 97. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
teveffâ-hum
: onları vefat ettirir, öldürür
3.
el melâiketu
: melekler
4.
zâlimî
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Muhakkak ki melekler, kendi nesflerine zulmedenleri öldürürken : "Siz nerede (ne işte) idiniz?" dediler. (Onlar da): "Biz yeryüzünde zayıf (güçsüz) kimselerdik." dediler. (Melekler): "Allah'ın arzı (yeryüzü) geniş değil miydi? Öy
leyse
oraya hicret etseydiniz!" dediler. İşte onlar, onların varacağı yer cehennemdir ve (o) kötü bir varış yeridir....
Nisa Suresi, 101. Ayet:
Ve izâ darabtum fîl ardı fe
leyse
aleykum cunâhun en taksurû mines salâti, in hıftum en yeftinekumullezîne keferû. İnnel kâfirîne kânû lekum aduvven mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 101. Ayet:
1.
ve izâ
: ve ... olduğu zaman
2.
darabtum
: sefere çıktınız
3.
fî el ardı
: yeryüzünde
4.
fe
: o taktirde
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Leyse
bi emâniyyikum ve lâ emâniyyi ehlil kitâb(kitâbi). Men ya’mel sûen yucze bihî, ve lâ yecid lehu min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîran)....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
1.
leyse
: değil, olmaz
2.
bi emâniyyi-kum
: sizin emaniyyeniz ile (kuruntularınızla)
3.
ve lâ emâniyyi
: ve emaniyye değil
4.
...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
len testatîû
: asla güç yetiremezsiniz
3.
en
: olmak
4.
ta'dilû
: adaletle davranırsınız, adaleti sa...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öy
leyse
, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de kadınlara eşit davranamazsınız. Öy
leyse
tamamen birine yönelip de diğerini askıdaymış gibi bırakmayın. Bu durumu düzeltip erdemli olursanız ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öy
leyse
, büsbütün (birine) eğilim (sevi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ve ne kadar hırs da gösterseniz, kadınlar arasında adâletli olmaya aslâ güç yetiremezsiniz; öy
leyse
(birisine) büsbütün meylederek yönelip de onu (diğerini) askıda kalmış gibi (ne kocalı, ne kocasız bir hâlde) bırakmayın! Fakat (aralarında haksız davranışlarınızı) düzeltir ve (geçimsizlikten) sakınırsanız, artık şübhe yok ki Allah, Gafûr(çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ey kocalar! bütün benliğinizle isteseniz dahi eşleriniz arasında tam adaleti sağlayamazsınız. Öy
leyse
bir tarafa büsbütün gönlünüzü kaptırıp da öbürünü kocasızmış gibi bir vaziyette bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, işlerinizi iyileştirir ve haksızlıktan sakınırsanız, unutmayın ki Allah gafurdur, rahîmdir (affı ve merhameti boldur)....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öy
leyse
, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öy
leyse
adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
İnananlar! Kendiniz, ananınz, babanız ve yakınlarınız aleyhinde dahi olsa ALLAH için tanıklık ederek adaleti gözetin. İster zengin, ister fakir olsun, ALLAH her iki gruba da bakar. Öy
leyse
, kişisel çıkar ve duygularınıza uyarak taraflı davranmayın. Gerçeği çarpıtırsanız veya tanıklık etmekten çekinirseniz, bilesiniz ki ALLAH yaptıklarınızı haber alır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Tanrı için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Tanrı onlara daha yakındır. Öy
leyse
adaletten dönüp hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îmân edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan (hâkim)ler, Allah için şâhidlik eden kimseler olun! (Bu tavrınız) velev kendiniz veya ana-baba ve akrabâlar(ınız)aleyhine olsun! (Hem aleyhlerine karar verilen veya şâhidlik edilen) ister zengin, ister fakir olsun; Allah, ikisine de (sizden) daha yakındır (onların maslahatını daha iyi bilir); öy
leyse
(haktan) saparak nefsin arzûsuna uymayın! Buna rağmen (dilinizi) eğip büker veya (îcâb eden hüküm ya da şâhidlikten) yüz çevirirseniz, artık muhakkak ...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allahın hakkı onların her birinin (hakkının) önüne geçer. Öy
leyse
, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öy
leyse
adaletten dönüp heva (tutkuları) nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
kad
: olmuştur
4.
câe-kum
: size geldi
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar! Resûl size Rabbiniz'den hak ile gelmişti. Öy
leyse
âmenû olun (ölmeden önce ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin), (bu) sizin için hayırlıdır. Ve şayet inkâr etseniz bile yeryüzünde ve göklerde olanlar (herşey) muhakkak ki Allah'ındır. Ve Allah Alîm'dir (en iyi bilendir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi. Öy
leyse
iman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer inkâra saparsanız, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar, kuşkusuz elçi size rabbinizden hakla geldi. Öy
leyse
inanın / inanmanız, sizin için hayırlıdır. Eğer küfrederseniz, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Tanrı'nındır. Tanrı bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar, şüphesiz peygamber size Rabbinizden hakla geldi. Öy
leyse
iman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer küfüre sayarsanız, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
ehle
: ehil, sahip
3.
el kitâbi
: Kitap
4.
lâ taglû
: haddi aşmayın
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey kitab ehli! Dîniniz hakkında haddi aşmayın! Allah'a karşı haktan (doğrudan, gerçekten) başka bir şey söylemeyin. Mesih İsa, Meryem'in oğludur ve sadece Allah'ın resûlü ve O'nun kelimesidir. (Ruh'ûl Kudüs) Onu Meryem'e ilka etti ve o, kendisinden (Ruh'ûl Kudüs'den) bir ruhtur. Öy
leyse
Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin! Ve "Üçtür." demeyin (baba Allah, oğul Allah ve Ruh'ûl Kudüs diye üç Allah vardır demeyin), vazgeçin, sizin için hayırlıdır. Allah sadece tek ilâhtır. O'nu, “çocuk sahibi ol...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öy
leyse
Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öy
leyse
Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Tanrı'ya karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa ancak Tanrı'nın elçisi ve kelimesidir. Onu ['Ol' kelimesini] Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öy
leyse
Tanrı'ya ve elçisine inanın; "üçtür" demeyin. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Tanrı, ancak bir tek tanrıdır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Tanrı yeter....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey ehl-i kitab! Dîninizde haddi aşmayın ve Allah’a karşı, haktan başkasını söylemeyin! Meryemoğlu Îsâ Mesîh ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’n(un tarafın)dan (yaratılmış) bir ruhtur. Öy
leyse
Allah’a ve peygamberlerine îmân edin! '(Allah) üçtür' demeyin! Kendi hayrınıza olarak (bundan)vazgeçin!Allah, ancak tek bir İlâhdır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir! Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. Vekîl olarak da Allah yeter!...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryemoğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın peygamberi ve kelimesidir. Onu (OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öy
leyse
Allah'a ve peygamberine inanınız; «üçtür» demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke
leyse
lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
1.
yesteftûne-ke
: senden fetva istiyorlar, soruyorlar
2.
kul
: de, söyle
3.
allâhu
: Allah
4.
yuftî-kum
: size fe...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlananlar, boğularak, vurularak, yuvarlanarak veya sürüklenerek ölen, yırtıcı hayvan tarafından parçalananlar, canları çıkmadan evvel kestiğiniz müstesna, dikili taşlar üzerine kesilenler ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar fasıklıktır. Bugün, küfredenler sizin dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Öy
leyse
onlardan korkmayın da Ben'den korkun. Bugün, dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü eti, kan ve domuz eti ve üstünde Allahtan başkasının anıldığı hayvanlar ve boğulan, dövülerek öldürülen veya düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar, canlı iken (bizzat) kestikleriniz hariç, size yasaklanmıştır ve putperest sunaklarında kesilenler (de yasaktır). Kehanet yoluyla gelecekte sizi neyin beklediğini öğrenmeye çalışmanız da (yasaklanmıştır): Bu günahkarca bir davranıştır. Bugün hakikati inkara şartlanmış olanlar, sizin dini...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: Kendiliğinden ölen hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adına kesilen, henüz canı çıkmadan yetişip şartına uygun tarzda kestikleriniz müstesna; boğulmuş, bir şey vurularak öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanmış, boynuzlanmış yahut canavar tarafından parçalanmış olup da ölen hayvanların etleri, putlara ait sunaklarda kesilen hayvanların etleri ve zar atarak, kumar oynayarak elde edilen etler. Bütün bunlar itaat dışına çıkıştır. Artık bugün kâfirler dininizi söndürmek...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
(Ey Habîbim!) Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 'Size temiz şeyler helâl kılındı; yetiştiriciler olarak Allah’ın size öğrettiğinden onlara öğreterek terbiye ettiğiniz avcı hayvanlar(ın avladıkları) da (size helâl kılındı). Öy
leyse
onların size tuttuklarından yiyin ve (ava gönderirken) üzerine Allah’ın ismini zikredin! Hem Allah’dan sakının!' Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir....
Maidə Suresi, 17. Ayet:
1.
lekad
: andolsun
2.
kefere
: kafir oldu
3.
ellezîne kâlû
: ... diyenler
4.
inne allâhe
: muhakkak ki Allâh (c.c...
Maidə Suresi, 17. Ayet:
Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh'dir diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: Öy
leyse
Allah, Meryem oğlu Mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)? Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyle kadirdir....
Maidə Suresi, 17. Ayet:
«Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh'dir» diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: Öy
leyse
Allah, Meryem oğlu Mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)! Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyle kadirdir....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öy
leyse
(Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahûdiler ve Nasrânîler, biz Allah'ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz dediler. De ki: Öy
leyse
neden günahlarınızdan dolayı size azâp ediyor? Hayır, siz, ancak onun yarattığı insanlardansınız; o, dilediğini yarlıgar, dilediğine azâp eder ve Allah'ındır göklerin, yeryüzünün ve ikisinin arasında bulunanların saltanatı ve her iş, ona aittir....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: Öy
leyse
günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak O'nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hristiyanlar: 'Biz Allah’ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz' dediler. 'Öy
leyse
, günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor?' de. Hayır, siz de onun yarattıklarından, sıradan insanlarsınız. Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri koruma kalkanına alır, bağışlar, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere ceza da verir. Göklerin ve yerin ve ikisi arasındaki...
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hıristiyanlar: 'Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz' dediler. De ki: 'Öy
leyse
size günahlarınızdan dolayı niçin azab ediyor? Aksine siz O'nun yarattıklarından olan insanlarsınız. Allah dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah'a aittir. Dönüş de O'nadır.'...
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hiristiyanlar, «Biz Allah'in ogullari ve sevgilileriyiz» dediler. Oy
leyse
gunahlarinizdan oturu size nicin azabediyor? Bilakis siz O'nun yarattigi insanlarsiniz» de, Allah diledigini bagislar, diledigine azab eder. Goklerin, yerin ve ikisinin arasindakilerin hukumranligi Allah'indir. Donus O'nadir....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hıristiyanlar, 'Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz' dediler. 'Öy
leyse
günahlarınızdan ötürü size niçin azabediyor? Bilakis siz O'nun yarattığı insanlarsınız' de, Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş O'nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hıristiyanlar «Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz» dediler. De ki: Öy
leyse
günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak O'nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve Hristiyanlar, 'Biz ALLAH'ın çocukları ve sevgilileriyiz,' dediler. 'Öy
leyse
günahlarınızdan ötürü neden sizi cezalandırıyor? Siz sadece O'nun yarattığı insanlardansınız,' de. Dileyeni/dilediğini de bağışlar, dileyeni/dilediğini de cezalandırır. Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin egemenliği ALLAH'a ait olup dönüş de O'nadır...
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Hâlbuki yahudiler ve hris ti yan lar: 'Biz, Allah’ın oğul ları ve sevdikleriyiz!' dedi(ler). De ki: 'Öy
leyse
(Allah), günahlarınız yüzünden size ni çin azâb edi yor? Bil'a kis siz,(O’nun) yarattığından bir insansınız.'(O,) dile diği kimseye (hikmetine bi nâen kendi lüt fundan) mağfiret e der, dilediği kim seye de(hak ettiği üzere) azâb eder. Hem göklerin ve yerin ve iki si arasın da bulunanların mülkü Allah’ındır. Nihâyet dönüş ancak O’na dır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve hristiyanlar dediler ki: Biz; Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: Öy
leyse
günahınızdan dolayı size neden azab ediyor? Hayır, siz O'nun yarattığı insanlarsınız. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah'ındır. Dönüş de O'nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
(Hem) Yahudiler ve (hem de) Hıristiyanlar, "Biz Allahın çocuklarıyız, ve Onun sevgili kulları!" derler. De ki: "Öy
leyse
, Allah, neden günahlarınızdan dolayı size azap çektirsin? Hayır, siz Onun yarattığı (ölümlü) insanlardan başka bir şey değilsiniz! O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap çektirir: Zira göklerde ve yerde ve ikisi arasında bulunan her şey üzerindeki hükümranlık Allaha aittir ve bütün yolculuklar Onda nihayet bulur."...
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudi ve Hıristiyanlar: -Biz, Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz, dediler. De ki: -Öy
leyse
, günahlarınız sebebiyle Allah, sizi niye cezalandırıyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz! Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin hakimiyeti Allah’ındır. Dönüş de O’nadır....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Hem Yahudiler, hem de Hıristiyanlar "Biz Allah’ın evlatları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "Öy
leyse
niçin Allah sizi günahlarınız sebebiyle cezalandırıyor?"Hayır, bilakis siz O’nun yarattığı birer beşer topluluğusunuz. Allah dilediğini affeder, dilediğini cezalandırır. Göklerde, yerde ve ikisi arasında olan her şeyin hakimiyeti Allah’ındır. Dönüş de O’na olacaktır....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
(Musa:) "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öy
leyse
bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır." dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
(Musa:) "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öy
leyse
bizimle fasıklar kavminin arasını sen ayır" dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
(Musa:) «Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öy
leyse
bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır.» dedi....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Allah, "Öy
leyse
orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Allah: 'Öy
leyse
, kırk sene, o kutsal topraklar onlara haram kılınmıştır, yasaklanmıştır. Bu süre içinde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkmış fâsık, âsi, bozguncu bir kavim için üzülmene gerek yok.' buyurdu....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Allah, «Öy
leyse
orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme» dedi....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
"Öy
leyse
, bu (topraklar) onlara kırk yıl boyunca yasaklanmıştır, bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşsınlar; sen artık bu sapkın halk için kendini üzme!" diye cevap verdi Allah....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
onlar, her türlü yalanı can kulağıyla dinleyenler, kötü olan her şeyi aç gözlülükle yutanlardır! Öy
leyse
(bir karar vermen için) sana gelirlerse ister onlar arasında karar verirsin, ister kendi hallerine bırakırsın: Çünkü eğer onları kendi hallerine bırakırsan sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama eğer bir karar verirsen, onlar arasında adaletle karar ver: Allah adil davrananları bilir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öy
leyse
insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hümederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öy
leyse
insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öy
leyse
iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şey...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öy
leyse
aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri si...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öy
leyse
iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şey...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öy
leyse
iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da (Ey Muhammed) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak kitabı (Kuran'ı) indirdik. Öy
leyse
aralarında Tanrı'nın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevalarına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Tanrı dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak (bu) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Tanrı'yadır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Sana da Kitâb’ı (Kur’ân’ı), kendinden önceki kitab(lar)ı tasdîk edici ve on(lar)a bir şâhid olarak hak ile indirdik; öy
leyse
onların (ehl-i kitâbın)arasında Allah’ın indirdiğiyle hüküm ver ve sana gelmiş olan haktan (dönerek) onların arzularına uyma! (Ey insanlar!) Sizden her biri(niz) için (her peygamberin devrine âid) bir şeriat ve bir yol kıldık. Hâlbuki Allah dileseydi, elbette sizi (baştan beri bir din üzere) tek bir ümmet yapardı; fakat size verdiği şeylerle (muhtel...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da; kendinden önceki kitabları doğrulayıcı ve üzerlerine şahid olarak bu kitabı hak ile indirdik. Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana hak gelmişken onların heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir yol, bir şeriat kıldık. Şayet Allah dileseydi; sizi tek bir ümmet yapardı. Lakin sizi verdiği ile denemek istedi. Öy
leyse
hayırda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'a dır. Size ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öy
leyse
, (ey Peygamber,) geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allahın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver, ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnetsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir topluluk yapa...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Resulüm! Sana da, kendinden önceki kitapları tasdik edip doğrulayıcı ve üzerlerine şâhit olarak bu Kitab'ı hak ile indirdik. Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların hevâ ve heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet yapardı. Fakat Allah size verdiği şeyde sizi denemek istedi. Öy
leyse
hayır işlerine koşun! Hepinizin dönüşü Allah'adır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri O size haber ...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Kur’an’ı sana, önce gelen kitabı doğrulayıcı ve onu koruyucu olarak hak ile indirdik. Allah’ın indirdikleri ile aralarında hükmet, hak olan sana geldikten sonra onların arzularına uyma, sizin her biriniz için bir yol ve gidişat belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat, size verdikleriyle sizi denemek için ( bu haldesiniz) öy
leyse
hayırlarda yarışın. Dönüşünüz Allah’adır. Allah, size hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri bildirecektir....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, daha önceki kitapları, hem tasdik edici, hem de onları denetleyici olarak bu kitabı, gerçeğin ta kendisi olarak indirdik. O halde bütün Ehl-i kitabın aralarında, Allah’ın sana indirdiği ile hükmet, sana gelen bu hakikati terkedip de onların keyiflerine uyma!Her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği farklı şeriatlar dairesinde sizi imtihan etmek istediği için ayrı ayrı ümmetler yaptı. Öy
leyse
durmayın, ...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da kendinden önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak Kitabı gerçekle indirdik. Artık onların aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların keyiflerine uyma! Sizden her biriniz için bir şeri'at ve bir yol belirledik. Allâh isteseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiğ(i ni'met)ler(i) içinde sizi sınamak istedi. Öy
leyse
hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O size ayrılığa düştüğünüz şeyler(in hakikatin)i haber ve...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öy
leyse
aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku) larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) size verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyl...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
«Ey Kitab ehli! Tevrat'i, Incil'i ve Rabbinizden size indirileni geregince uygulamadikca bir temeliniz olmaz» de. And olsun ki Rabbinden sana indirilen, Kur'an, onlardan cogunun azginlik ve kufrunu artirir. Oy
leyse
kafirler icin tasalanma....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
'Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni gereğince uygulamadıkça bir temeliniz olmaz' de. And olsun ki Rabbinden sana indirilen, Kuran, onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Öy
leyse
kafirler için tasalanma....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: 'Ey ehl-i kitab! (Siz) Tevrât’ı, İncîl’i ve Rabbinizden size indirilen(Kur’ân)ı hakkıyla tatbîk etmedikçe, hiçbir şey (hiçbir hakikat) üzere değilsiniz!' Ve andolsun ki Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onlardan birçoğuna azgınlık ve küfrü artıracaktır! Öy
leyse
o kâfirler topluluğu için üzülme!...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: Ey Ehl-i Kitab; Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbınızdan size indirileni dosdoğru tatbik etmedikçe; hiç bir şey üzerinde değilsiniz. Andolsun ki; Rabbından sana indirilen; onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Öy
leyse
o kafirler güruhu için tasalanma....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: “Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni (Kur'an'ı) dosdoğru tatbik etmedikçe, siz hiçbir şey (yol) üzerinde değilsiniz. ” Andolsun ki Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Öy
leyse
o kâfirler gürûhu için üzülme!...
Maidə Suresi, 74. Ayet:
Öy
leyse
pişmanlık içinde Allaha yönelip Onun bağışlanmasını hala dilemeyecekler mi? Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır....
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz inandık; öy
leyse
bizi şahidlerle birlikte yaz."...
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz inandık; öy
leyse
bizi şahidlerle birlikte yaz."...
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Onlar bu elçiye indirileni anlamaya başladıkları zaman gözlerinden yaşlar boşaldığını görürsün, çünkü ondaki hakikatin bir kısmını tanırlar; (ve) "Ey Rabbimiz" derler, "Biz inanıyoruz: öy
leyse
bizi hakikate şahitlik yapanlar ile bir tut."...
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Peygambere indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: «Rabbimiz inandık; öy
leyse
bizi şahidlerle birlikte yaz.»...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır. Her ne zaman yemin eder (ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır. Öy
leyse
...
Maidə Suresi, 90. Ayet:
Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öy
leyse
bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Maidə Suresi, 90. Ayet:
Ey inananlar, içki kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öy
leyse
bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Maidə Suresi, 90. Ayet:
Ey îmân edenler! Şarab, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fâl okları ancak şeytanın işinden bir(er) pisliktir; öy
leyse
ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz....
Maidə Suresi, 90. Ayet:
Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öy
leyse
bun(lar) dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Öy
leyse
Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Öy
leyse
Allaha ve Elçisine itaat edin ve (kötülüklere karşı) her zaman hazırlıklı olun: Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Bizim Elçimizin görevi, (kendisine emanet edilen) mesajı apaçık tebliğ etmekten ibarettir....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
Leyse
alellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mettekav ve âmenû ve amilûs sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne)....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
1.
leyse
: yoktur, değil
2.
alâ ellezîne âmenû
: Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenlerin üzerine
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve sâlih amel (nefsi ıslâh edici amel) yaptılar
Maidə Suresi, 96. Ayet:
Ey ihramlılar! Deniz avı ve deniz yiyeceği size helâl kılındı ki size ve yolculara bir rızık vesilesi olsun. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram kılındı. Öy
leyse
huzurunda varıp toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının....
Maidə Suresi, 100. Ayet:
De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öy
leyse
ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz....
Maidə Suresi, 100. Ayet:
De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öy
leyse
ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz....
Maidə Suresi, 100. Ayet:
De ki: Murdarı çokluğu hoşunuza gitse de; murdarla temiz bir olmaz. Öy
leyse
ey akıl sahibleri; Allah'tan korkun ki kurtıuluşa eresiniz....
Maidə Suresi, 100. Ayet:
De ki: “Murdarla temiz bir olmaz, murdarın çokluğu hoşuna gitse de bu böyledir. ” Öy
leyse
ey akl-ı selîm sahipleri! Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz!...
Maidə Suresi, 100. Ayet:
Murdarın çokluğu tuhafına gitse, hatta murdarın çoğu hoşuna da gitse, murdar ile temiz bir olmaz. Öy
leyse
ey akl-ı selîm sahipleri! Siz az çok demeyip daima temize, helâle yönelin. Haram yemekten, Allah’a karşı gelmekten sakının ki felâh bulasınız....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Böylece insanların hakikat gereğince şahitlik yapmaları mümkün olur; yoksa onlar, yeminlerinin başkalarının yeminleri ile tekzip edileceği korkusuna kapılacaklardır. Öy
leyse
Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (Ona) kulak verin: Zira Allah sapkın bir halka doğru yolu göstermez....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve iz kâlellâhu yâ îsebne meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye ilâheyni min dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ
leyse
lî bi hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimteh(alimtehu) ta’lemû mâ fî nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsik(nefsike) inneke ente allemul guyûb(guyûbi). ...
Maidə Suresi, 116. Ayet:
1.
ve iz kâle allâhu
: ve Allâh (cc.) dediği (buyurduğu) zaman
2.
yâ îsâ ibne meryeme
: ey Meryem oğlu Îsâ
3.
e ente kulte
: sen mi dedin
4.
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Ve lev terâ iz vukıfû alâ rabbihim, kâle e
leyse
hâzâ bil hakk(hakkı), kâlû belâ ve rabbinâ, kâle fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne)....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
1.
ve lev terâ
: ve görsen (görseydin)
2.
iz vukıfû
: durduruldukları zaman
3.
alâ rabbi-him
: Rab'lerinin huzurunda
4.
kâle
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler. (Allah), “Öy
leyse
inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!” diyecek....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin tapısında durduruldukları vakit onları bir görseydin. Rableri, bu gerçek değil mi der, Rabbimize andolsun derler, evet, gerçek. Rableri de öy
leyse
kâfirliğiniz yüzünden tadın azâbı der....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara: 'Bu, dünyada iken inkâr ettiğiniz yeniden diriltilme, bir hakikat değil midir?' der. Onlar da: 'Rabbimize yemin ederiz ki, elbette hakikat' derler. Allah: 'Öy
leyse
kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkâr etmekte olduğunuz şeyler sebebiyle, küfrünüz sebebiyle azabı tadın' buyurur....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Onları, Rabblerinin huzurunda durduruldukları zaman bir görsen. (Rabbleri): 'Bu gerçek değil mi?' der. Onlar: 'Evet. Rabbimiz hakkı için gerçektir' derler. O da: 'Öy
leyse
inkar ettiğinizden dolayı azabı tadın' der....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah:) "Bu, gerçek değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah:) "Öy
leyse
inkâr edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Onlari, Rablerinin huzuruna cikarildiklari zaman bir gorsen! Allah: «Bu gercek degil mi?» der; onlar, «Evet, Rabbimiz hakki icin gercektir» derler. Allah da «Oy
leyse
inkar etmenizden oturu azabi tadin» der. *...
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen! Allah: 'Bu gerçek değil mi?' der; onlar, 'Evet, Rabbimiz hakkı için gerçektir' derler. Allah da 'Öy
leyse
inkar etmenizden ötürü azabı tadın' der....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: «Bu, bir gerçek değil midir?». Onlar da: «Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir» derler. Rableri de onlara: «Öy
leyse
inkârınız sebebiyle azabı tadın!» der....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen. (Tanrı:) "Bu gerçek değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, rabbimiz hakkı için" dediler. (Tanrı:) "Öy
leyse
küfretmeniz nedeniyle / küfrettiğiniz için (tekfürun) azabı tadın" dedi....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Bir görseydin eğer; Rabblarının huzurunda durdukları zaman, O: Bu, hak değil miymiş? deyince; onlar da: Rabbımız hakkı için evet, derler. Allah da buyurur ki: Öy
leyse
küfür edegeldiğinizden dolayı tadın azabı....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Ama sen (onları) Rablerinin huzuruna çıkarılacakları (ve) Onun, "Bu, hakikat değil mi?" diye soracağı zaman görsen. Onlar, "Evet, Rabbimiz hakkı için öyle!" diye cevap verecekler. (Bunun üzerine,) Allah, "Tadın öy
leyse
" diyecek, "hakikati reddetmenizden doğan bu azabı!"...
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri: “Bu gerçek değil miymiş?” diyecek. “Evet! Rabbimiz hakkı için gerçektir. ” diyecekler. O da: “Öy
leyse
inkâr etmenizden ötürü tadın azabı!” diyecek....
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah:) «Bu, gerçek değil mi?» dedi. Onlar; «Evet, Rabbimiz hakkı için» dediler. (Allah:) «Öy
leyse
küfredegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın» dedi....
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Bu dünya hayatı, bir oyundan, eğlenceden ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir; ama ahiret hayatı Allaha karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar için çok daha güzeldir. Öy
leyse
aklınızı kullanmaz mısınız?...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öy
leyse
sakın cahillerden olma....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, bilesin ki, yerin içine bir delik açmaya ya da göğe merdiven dayamaya gücün yetse de bir mucize ortaya koysan yine kâr etmez.. ALLAH dileseydi onları doğru yola toplardı. Öy
leyse
cahillerden olma...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer, onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, yerde bir delik veya gökte bir merdiven bulmaya gücün yeterse onlara bir mucize gösterirsin. Allah dileseydi, onları hidayet üzerinde toplardı. Öy
leyse
, cahillerden olma!...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (öyle yap!). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öy
leyse
sakın cahillerden olma....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Biz, peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz. Öy
leyse
her kim ki inanır ve ıslah ederse; artık onlar için korku yoktur. Ve onlar üzülecek de değillerdir....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihim
leyse
lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne)....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
1.
ve enzir
: ve uyar, ikaz et
2.
bi-hi
: onunla
3.
ellezîne yehâfûne
: korkan kimseler
4.
en yuhşerû
: haşrolmak<...
Ənam Suresi, 53. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
kezâlike
: işte böyle, böylece
3.
fetennâ
: biz imtihan ettik
4.
ba'da-hum
: onların bazısını
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet,
leyse
lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefî’(şefîun), ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne)....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
1.
ve zere
: ve bırak, terket
2.
ellezîne
: o kimseler
3.
ittehazû
: edindiler
4.
dîne-hum
: onların dini, kendile...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar
2.
hedâ allâhu
: Allah hidayete erdirdi
3.
fe bi hudâyu-hum ıktedih
: öy
leyse
onların hidayetine tâbî ol
4.
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Öy
leyse
onların hidayetine tâbî ol! “Ben, ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O ancak âlemler için bir zikirdir.” de....
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte Allah'ın hidayet verdikleri bunlardır; öy
leyse
sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir."...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte Tanrı'nın hidayet verdikleri bunlardır; öy
leyse
sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kuran), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir."...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte bunlar; Allah'ın hidayet ettikleridir. Öy
leyse
sen de onların hidayetine uy. De ki: Ben bunlara karşı sizden hiçbir ücret istemem. Bu, ancak alemler için bir öğüttür....
Ənam Suresi, 90. Ayet:
Allahın doğru yola ulaştırdığı insanlara. Öy
leyse
onların rehberliğine uy (ve) de ki: "Sizden bu (hakikat bilgisi) için hiçbir karşılık istemiyorum. Unutmayın ki o bütün insanlığa bir öğütten ibarettir!"...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte Allah'ın hidayet verdikleri bunlardır; öy
leyse
sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: «Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir.»...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Onlar, Allah’ın, yüceliğini, kudretini, kadrini, zâtını vasfının, sıfatlarının tecellisinin ifade ettiği şekilde künhüyle kavrayamadılar, Allah’ı hakkıyla tanıyıp saygıyla hafsalalarına yerleştiremediler. 'Allah insanların iyiliği, kurtuluşu için hiçbir şey indirmedi' deme cehaletinde bulundular. 'Öy
leyse
, Mûsâ’nın, insanların iyiliği, kurtuluşu için bir nur ve hidâyet rehberi olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz onları kâğıt parçaları olarak görüyor, çoğunu gizlediğiniz halde, bir kısım ilâ...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Allah’ın hiç bir beşere, hiç bir şey indirmediğini söylemekle, Allah’ı hakkıyla tanıyamadılar. De ki: -Öy
leyse
Musa’nın insanlar için aydınlatıcı ve yol gösterici olarak getirdiği, sizin de yapraklar haline getirip açıkladığınız, çoğunu da gizlediğiniz, siz ve babalarınız hiç bir şey bilmezken öğretildiğiniz o kitabı kim indirdi? “Allah” de sonra onları bataklıklarında oynamaya bırak....
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Allâh'ı şânına yaraşır biçimde tanıyamadılar, zira "Allâh, insana bir şey indirmedi" dediler. De ki: "Öy
leyse
Mûsâ'nın, insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği, -ki siz onu parça parça kâğıtlar haline getirip gösteriyorsunuz, çoğunu da gizliyorsunuz- ve ne sizin, ne de babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitabı kim indirdi?" "Alah" de, sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar....
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Onlar, 'Allah beşere birşey indirmemiştir' derken, Allah'ı lâyıkıyla takdir edemediler. De ki: Öy
leyse
, Musa'nın insanlara nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz o kitabı kâğıtlara yazar, bir kısmını açıklar, birçoğunu da gizlersiniz. Sizin ve atalarınızın bilmediği pek çok şey de size onunla öğretildi. Sen Allah de, sonra bırak onları, daldıkları batakta oynayadursunlar....
Ənam Suresi, 95. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
fâliku el habbi
: taneyi yarıp çıkaran
3.
ve en nevâ
: ve çekirdek
4.
yuhricu
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Muhakkak ki Allah, (taneyi) tohumu ve çekirdeği yarıp çıkarandır. Ölüden canlıyı çıkarır ve canlıdan ölüyü çıkarandır. İşte bu, Allah'tır. Öy
leyse
nasıl döndürülüyorsunuz?...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öy
leyse
nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Taneyi ve çekirdeği yaran kuşkusuz Tanrı'dır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Tanrı budur. Öy
leyse
nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öy
leyse
nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öy
leyse
O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
Iste Rabbiniz, Allah budur. O'ndan baska tanri yoktur, her seyin yaratanidir. Oy
leyse
O'na kulluk edin; O her seye de vekildir....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte Rabbiniz, Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur, her şeyin yaratanıdır. Öy
leyse
O'na kulluk edin; O her şeye de vekildir....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte rabbiniz olan Tanrı budur. O'ndan başka Tanrı yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öy
leyse
O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte Rabbiniz Allah budur: Ondan başka ilah yoktur, O her şeyin Yaratıcısı (dır): Öy
leyse
yalnız Ona kulluk edin, zira Odur her şeyi görüp gözeten....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte Rabbiniz Allah budur, O'ndan başka ilâh yoktur. O her şeyi yaratır. Öy
leyse
O'na ibadet edin. O her şeye vekildir....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte Rabbimiz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öy
leyse
O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir....
Ənam Suresi, 112. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
cealnâ
: kıldık
3.
li kulli
: hepsine
4.
nebiyyin
: peygamber
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öy
leyse
onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak....
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Böylece her peygambere insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yap(a)mazlardı. Öy
leyse
onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak....
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Ve böylece her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık; (bunlar)aldatmak için birbirlerine (bâtıl) sözün yaldızlısını fısıldarlar. Hâlbuki Rabbin dileseydi onu(aslâ) yapamazlardı; öy
leyse
onları ve uydurmakta oldukları şeyleri bırak!...
Ənam Suresi, 112. Ayet:
İşte böylece Biz, her peygambere insan ve cinn şeytanlarını düşman yaptık. Onlardan kimi, kimini aldatmak için cazip sözler fısıldarlar. Eğer Rabbın dileseydi; bunu yapamazlardı. Öy
leyse
onları iftiraları ile başbaşa bırak....
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Böylece, Biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler telkin ederler, Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Öy
leyse
onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak....
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatma için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öy
leyse
onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak....
Ənam Suresi, 114. Ayet:
Allah size Kitap'i acik acik indirmisken O'ndan baska bir hakem mi isteyeyim? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gercekten Rableri katindan indirilmis oldugunu bilirler. Oy
leyse
, sen supheye dusenlerden olma!...
Ənam Suresi, 114. Ayet:
'Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?' Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öy
leyse
, sen şüpheye düşenlerden olma!...
Ənam Suresi, 114. Ayet:
Allah'tan başka bir hakem mi arayacak mışım? Halbuki O'dur; size, kitabı açık açık indirmiş olan. Kendilerine kitab verdiklerimiz bilirler ki; o Rabbın katından hak olarak indirilmiştir. Öy
leyse
sakın şüpheye düşenlerden olma....
Ənam Suresi, 114. Ayet:
sen onlara (de ki:) "Hakikati apaçık ortaya koyan bu ilahi kelamı size indiren O iken, (neyin doğru neyin yanlış olduğu konusundaki) hüküm için Ondan başkasını mı arayacağım?" Ve kendilerine daha önce vahiy bahşettiklerimiz bilirler ki bu (vahiy) de Rabbin tarafından safha safha indirilmiştir. Öy
leyse
şüphe edenlerden olmayın,...
Ənam Suresi, 118. Ayet:
Öy
leyse
, üzerinde Allahın adının anıldığı şeylerden yiyin, eğer Onun mesajlarına gerçekten inanıyorsanız....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti
leyse
bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....