Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların,
Kəbənin yanındakı duası fit vermək və əl çalmaqdan başqa bir şey deyildir. Elə isə inkar etdiyinizə görə dadın əzabı! (Rəvayətə görə, cahiliyyə dövründə müşrik kişi və qadınlar Kəbəni çılpaq təvaf edirdilər. Təvaf əsnasında onlar fit çalır və əlləri ilə alqış tuturdular. Bu, onlara görə dua sayılırdı. Yuxarıdakı ayədə onların bu batil əməllərinə işarə edilmişdir.)...
Rəd Suresi, 23. Ayet:
(Bu gözəl aqibət)
onların,
eləcə də atalarından, zövcələrindən və övladlarından əməlisaleh olanların daxil olacaqları Ədn cənnətləridir. Mələklər də hər qapıdan onların yanına daxil olarlar (və belə deyərlər:)...
İsra Suresi, 5. Ayet:
Bu ikisindən birincisinin vaxtı gəldiyi zaman üstünüzə güclü bəndələrimizi göndərdik. Onlar evlərin arasında gəzib (sizi) axtarırdılar. Bu, yerinə yetirilməli olan bir vəd idi. (Təfsirlərdə sözü gedən güclü bəndələrin Ninevalı Səncarib, Babilli Büxtünnəsr və ya Calutun orduları olduğu və
onların,
Tövratı və Məscidi-əqsanı yandırdıqları, həmçinin İsrail oğullarının alimlərini öldürüb yetmiş min yəhudini əsir götürdükləri qeyd olunur. Yəhudilərin belə cəzalandırılmalarına səbəb kimi, onların Zəkər...
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu barədə nə
onların,
nə də atalarının məlumatı var. Ağızlarından çıxan söz necə də böyükdür! Onlar yalandan başqa bir şey söyləmirlər....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoxsa
onların,
Allahın izin vermədiyi şeyləri onlar üçün dini hökmlər olaraq təyin edən şəriklərimi var?! Əgər (əzabın təxirə salınmasına dair) qəti hökm olmasaydı, şübhəsiz ki, onların arasında qərar verilərdi. Həqiqətən, zalımlar üçün acı bir əzab vardır....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu barədə nə
onların,
nə də əcdadlarının xəbəri yox idi. Böyük vədlər verirlər. Yalandan başqa heç nə demirlər....
Saffat Suresi, 149. Ayet:
Gedin və onlardan soruşun: “Qız uşaqlar
onların,
qız uşaqları da onlarındırmı?”...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
(Yəhudilər) hər dəfə əhd bağladıqları zaman onların bir qismi onu pozmadımı?!
Onların,
bəlkə də, çoxu (Tövrata) inanmır....
Möminun Suresi, 22. Ayet:
Həm
onların,
həm də gəmilərin üstündə (bir yerdən başqa yerə) daşınırsınız....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba yiyenler, ancak şeytanın dokunuşuyla çarptığı kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Bu,
onların,
"Alışveriş de riba gibidir." demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kim Rabb'inden gelen öğüde uyarak, ribadan vazgeçerse, geçmişte aldığı onundur. Onun kararı Allah'a kalmıştır. Kim tekrar ribaya dönerse, işte onlar ateş ehlidirler ve orada sürekli kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların,
bu dünya hayatında, infak ettikleri şeylerin durumu, kendilerine haksızlık etmiş bir halkın ekinine isabet ederek onu mahveden kavurucu bir rüzgara benzer. Allah onlara haksızlık yapmadı, fakat onlar, kendi kendilerine haksızlık etmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onların,
Allah katındaki dereceleri farklıdır. Allah, yaptıkları her şeyi görendir....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana, "itaat ettiklerini" söylüyorlar. Senin yanından ayrılıp, yalnız kaldıkları zaman, onlardan bir grup, arkandan, senin yanında söylediklerinden farklı şeyler tasarlıyorlar. Allah,
onların,
arkandan gizlice tasarladıkları şeylerin hepsini kaydediyor. Onlara aldırma, yalnız Allah'a dayan, vekil olarak Allah sana yeter....
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Onların,
ateşin karşısında durdurulduklarında: "Keşke geri döndürülsek de Rabb'imizin ayetlerini yalanlamasak ve Mü'minlerden olsak." dediklerini bir görsen....
Əraf Suresi, 167. Ayet:
Hani Rabb'in;
onların,
üzerine Kıyamet Günü'ne kadar kötü azaba uğratacak kimseleri mutlaka göndereceğini bildirmişti. Rabb'in çabuk ceza verendir. Kuşkusuz O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əraf Suresi, 195. Ayet:
Onların,
kendileriyle yürüyecek ayakları mı var? Veya tutacak elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Ya da işitecek kulakları mı var? De ki: "Haydi çağırın ortaklarınızı, sonra göz açtırmaksızın bana tuzak kurun."...
Əraf Suresi, 198. Ayet:
Eğer onları doğru yola çağırsanız sizi duymazlar.
Onların,
sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların,
Beyt'in yanındaki salatları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse küfrünüzden dolayı azabı tadın....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
İnfaklarının kabul edilmesine engel şey,
onların,
Allah'a ve Resul'üne karşı küfretmeleri, salata üşene üşene gelmeleri ve istemeyerek infak etmeleridir....
Yunus Suresi, 8. Ayet:
İşte
onların,
yaptıklarına karşılık olarak, varacakları yer ateştir....
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Onların,
oradaki duası: "Ey Allah'ım! Seni tesbih ederiz." Onların temennileri, "Selam"dır. Dualarının sonu ise: "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun." dur....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyi ve güzel davrananlar için daha güzeli ve fazlası var.
Onların,
yüzleri ne kararır ne de hor görülmekten kızarır. Onlar, Cennet halkıdır. Orada sürekli kalıcıdırlar....
Rəd Suresi, 5. Ayet:
Eğer şaşırıyorsan, asıl şaşılacak şey,
onların,
"Biz toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz bir kez daha mı yaratılacağız?" sözleridir. İşte onlar, Rabb'lerini küfreden kimselerdir. İşte onlar, boyunlarında halkalar olanlardır. Ve işte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada sürekli kalacaklardır....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Gerçek olan dua ancak O'na yapılandır.
Onların,
O'nun yanı sıra istekte bulundukları varlıklar, hiçbir şekilde onlara karşılık veremezler. Onlar, elleri suya ulaşmadığı halde, ağızlarına su kendiliğinden gelsin diye iki avucunu açanlar gibidir. Kafirlerin duası sapkıncadır....
Nəhl Suresi, 20. Ayet:
Onların,
Allah'ın yanı sıra dua ettikleri, bir şey yaratamazlar. Kendileri yaratılmışlardır....
Nəhl Suresi, 37. Ayet:
Sen,
onların,
doğru yola ermelerini ne kadar çok istersen iste; sapkınlıkta kararlı olanları Allah doğru yola iletmez. Onlar için bir yardımcı da bulunmaz....
İsra Suresi, 57. Ayet:
İşte
onların,
o yöneldikleri de Rabb'lerine daha yakın olmak için vesile arayan, O'nun rahmetini uman ve O'nun azabından korkan kimselerdir. Gerçekten Rabb'inin azabı korkunçtur....
İsra Suresi, 98. Ayet:
Onların,
cezalandırılmalarının nedeni, ayetlerimizi inkar etmelerinden ve "Biz bir yığın kemik ve ufalanmış toz haline geldikten sonra mı yeni bir yaratılışla diriltilecekmişiz?" diye alay etmeleridir....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
onları Bize karşı koruyacak ilahları mı var? Onlar, kendilerine dahi yardıma güç yetiremezler. Ve onlara Bizim tarafımızdan sahip çıkılmaz....
Loğman Suresi, 30. Ayet:
Çünkü Allah gerçekliğin ta kendisidir. Ve
onların,
O'nun yanı sıra yakardıkları ise kesinlikle gerçek dışıdır. Kuşkusuz Allah, Çok Yüce'dir, Çok Büyük'tür....
Səba Suresi, 22. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra değer verdiklerinize yakarın! Onlar, göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değildirler.
Onların,
Göklerin ve yerin yaratılmalarında bir payları yoktur. Ve Allah'ın, onların yardımına ihtiyacı da yoktur....
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra yakardıklarınıza bir bakın bakalım!
Onların,
yeryüzünde yarattıkları bir şey varsa bana gösterin! Yoksa onların göklerde bir ortakları mı var? Ya da onlara bir kitap verdik de onlar, ondan bir beyyine üzerinde midirler? Hayır, hayır! Zalimlerin birbirlerine verdikleri sözler, aldatmacadan başka bir şey değildir....
Şura Suresi, 14. Ayet:
Onların,
kendilerine ilim geldikten sonra anlaşmazlığa düşmelerinin nedeni kıskançlık ve ihtiraslarıdır. Eğer Rabb'inden, "belirlenmiş bir süreye kadar" sözü verilmemiş olunsaydı, aralarında hemen hüküm gerçekleştirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar, tam bir ikilem ve kaygı içindedirler....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi, kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer "ayırma kelimesi" olmasaydı kesinlikle aralarında hemen hüküm verilirdi. Kuşkusuz ki zalimler için acı bir azap vardır....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
kendilerine yardım edecek Allah'tan başka velileri yoktur. Ve Allah kimi sapkınlıkta bırakırsa artık onun için bir kurtuluş yolu yoktur....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Onların,
O'nun yanı sıra dua ettikleri kimseler şefaate güç yetiremezler. Bunu ancak gerçeğe tanıklık edenler kavrar....
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra yakardıklarınıza bir bakın bakalım!
Onların,
yeryüzünde yarattıkları bir şey varsa bana gösterin! Yoksa onların göklerde bir ortakları mı var? Eğer doğru söylüyorsanız, bana, daha önce gelmiş bir kitap ya da bilgi kırıntısı bir eser getirin....
Əhqaf Suresi, 28. Ayet:
Allah'ın yanı sıra, kendilerini O'na yaklaştırsınlar diye edindikleri ilahlar, onlara yardım etseydi ya! Aksine onları yüzüstü bırakıp kayboldular. Bu;
onların,
uydurdukları yalandan ibaret bir şeydi....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bu,
onların,
Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: "Bazı işlerde size uyacağız." demeleri nedeniyledir. Allah, onların gizlediklerini biliyor....
Məhəmməd Suresi, 28. Ayet:
Bu,
onların,
Allah'ı öfkelendiren şeylere uymaları ve O'nun rızasını gereksiz görmelerindendir. Böylece onların yaptıkları işleri boşa çıkardı....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
orada dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri buna dair bir belge getirsinler!...
Həşr Suresi, 13. Ayet:
Onların yüreklerinde, Allah'a olan korkudan daha fazla size olan korku vardır. Bu
onların,
gerçeği kavramayan bir halk olmalarındandır....
Beyyinə Suresi, 8. Ayet:
Onların,
Rabb'leri yanındaki ödülleri; onlar için içinden nehirlerin aktığı cennetler vardır. Orada süresiz kalacaklar. Allah onlardan, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabb'ine huşu duyan kimseler içindir....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Allâh,
onların,
beyinlerindeki hakikat algılamasını kilitlemiştir; basîretleri perdelidir. Yaptıklarının sonucu olarak feci bir azabı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip güzel işler yapanlara müjdele:
Onların,
altından ırmaklar akan bahçeleri olacak. O bahçelerden ne zaman rızık olarak bir meyveyle nasiplenecek olsalar, 'Bu daha önce bize verilen rızık' derler; çünkü o rızık, benzer şekilde onlara verilmiştir. Onların orada tertemiz eşleri olacak; ve onlar orada ebedî kalacaklar....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Yine bir vakit şöyle demiştiniz: 'Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret helvası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!' (Mûsâ da onlara:) 'O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır' dedi. Böylece üzerlerine zillet ve meskenet (yoksullu...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şübhesiz ki (zâhiren) îmân edenler, yahudi olanlar, hristiyanlar ve sâbiîler yok mu, (onlardan) kim Allah’a ve âhiret gününe (hakikaten) îmân edip sâlih bir amel işlerse, artık
onların,
Rableri katında mükâfâtları vardır; onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi
onların,
Yahudilerin size güveneceklerini, peygamberiniz Muhammed’in peygamberliğini tasdik edeceklerini ümit edebilir misiniz? Onlardan bir grup Allah’ın kelâmını işitiyor. Sonra da, akılları yattığı halde bile bile ekleyerek, çıkararak, değiştirerek, helâli haram, haramı helâl yaparak, ileri gelenlerinden cezaları kaldırarak ilâhî kelâmı tahrif ediyorlar....
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Onların,
gizledikleri inkârlarını ve yalanlamalarını, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faaliyetleri, açığa vurdukları nifaklarını, alenen yaptıklarını Allah’ın bildiğini, kendileri bilmiyorlar mı?...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline
onların,
ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline
onların,
kazanıp durdukları yüzünden!...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
(Bütün bunlardan) sonra, siz öyle kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyor ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı kötülükte ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esir olarak gelirlerse fidyelerini veri(p onları kurtarı)yorsunuz; hâlbuki o, (
onların,
yurtlarından) çıkarılmaları size haram kılınmıştı.Yoksa Kitâb’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık içinizden böyle yapanın cezâsı, dünya hayâtında rezîl olmaktan başka bir şey değildir! Kıyâmet gü...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Onların,
Allah'ın kullarından dilediği kimse üzerine, fazlından indirmekte olduğuna (vahye), haset ederek Allah'ın indirdiği şeyi inkâr etmeleri ve onunla kendilerini sattıkları şey ne kötü. Böylece gazaptan gazaba uğradılar ve kâfirler için “alçaltıcı azap” vardır....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Andolsun, sen
onların,
yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Hâlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir. Allah, onların bütün işlediklerini görür....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve Allah'ın mescidlerinde, O'nun adının zikredilmesini men eden (yasaklayan) ve onların (mescidlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? İşte
onların,
korkmadan oraya (mescidlere) girmesi olamaz (ancak korka korka girebilirler.) Onlar için dünyada rezillik, ahirette de “azîm azap” (en büyük azap) vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescitlerinde O’nun isminin anılmasını engelleyenlerden ve onları yıkmaya çalışanlardan daha zalim kim vardır?
Onların,
oralara girmemeleri, girseler bile korka korka girmeleri gerekir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
İşte onlar ki,
onların,
kazandıklarından (kazandıkları derecelerden dolayı) nasibi vardır. Ve Allah, hesabı çabuk görendir....
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
Onların,
dünyada ve âhirette iyilik ve güzellik isteyenlerin işledikleri sâlih ameller, yaptıkları hayırlar, kazandıkları sevaplar dolayısıyla mükâfatları vardır. Allah hesabı çok çabuk görür....
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
İşte
onların,
kazandıklarından nasibi vardır. Allah'ın hesap görmesi ise pek sür'atlidir....
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
İman edenlere ve Allah yolunda hicret ve cihad edenlere gelince,
onların,
Allah'ın rahmetini ümit etmeye hakları vardır. Gerçekten de Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bir evlilikte geri dönülebilir boşama iki defa mümkündür. Bundan sonra ya iyilikle, hakkaniyetle, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun şekilde bir daha boşanmamak üzere bir koca eşini nikâhında tutar veya iyilik ve ihsanda bulunarak güzellikle onu salıverir. Boşanma esnasında kadınlara önceden verdiklerinizden bir şey almanız size helâl ve meşrû değildir. Ancak her ikisinin de Allah’ın koyduğu kuralları, yasakları uygulayamamaktan korkmaları hâli müstesnadır. Siz hâkimler, hakemler, idareciler, ...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Ric’i talâk(1) ikidir. Ondan sonra ya kadınları iyilikle tutmak, ya güzellikle salmak vardır. Kadınlarınıza verdiğiniz mihirleri geri almanız size helâl olmaz. Meğer ki, ikisi de aralarındaki (lüzumlu hak ve güzel geçim hususunda) Allah’ın emirlerine riayet edememek korkusunda olsunlar. (Ey hâkimler, bu şekilde) siz de
onların,
Allah’ın hükümlerini hakkıyle yerine getiremiyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde, artık ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın sını...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır, sonra ya iyilikle tutmak ya da güzelce salıvermek gerekir. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi -kadın ve erkek Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmekten korkmadıkça- geri almanız size helal değildir. Fakat
onların,
Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmelerinden korkarsanız, o zaman kadının kocasına fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar, Allah’ın yasalarıdır. Onları bozmayın. Allah’ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra eğer (koca), karısını (iki kere boşadıktan sonra üçüncü kere) boşarsa artık o kadın başka bir zevceye (erkeğe) nikâhlanmadıkça (ve sonra da o nikâhtan boşanmadıkça) kendisi için helâl olmaz. Eğer (ikinci eş de) onu boşarsa, Allah'ın (koyduğu) hudutları ikame edeceklerine (gereği üzere yerine getirip ayakta tutacaklarına) inanırlarsa o taktirde
onların,
(eski karı-kocanın tekrar) birbirine dönmelerinde, ikisinin de üzerine bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Allah bu...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için, boşanmış anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler.
Onların,
Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne çocuğu sebebiyle ve hiçbir baba çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Vârislere de buna benzer hükümler uygulanır. Eğer anne ve baba karşılıklı rıza ve karşılıklı istişare ile anlaşarak çocuğu annesinden ay...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin geriye bıraktıkları eşler; kendi kendilerine dört ay ve on gün beklerler. Müddetlerini bitirdikleri vakit
onların,
kendileri için uygun olanı yapmalarından dolayı size bir günah yoktur. Ve Allah, işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden ölüp geriye eşler bırakan(erkek)ler eşlerinin, (evlerinden) çıkarılmadan bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyyet etsinler. Şâyet kendileri çıkarlarsa,
onların,
kendileri hakkında uygun olanı yapmalarında sizin için bir günâh yoktur. Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Mallarını Allah yolunda sarf etmekte olanlar, sonra sarf ettikleri şey(in arkasın)a başa kakma ve (gönül) incitme katmayanlar var ya,
onların,
Rableri katında mükâfâtları vardır. Hem onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte
onların,
Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Onlara hiç bir korku yoktur; ve onlar mahzûn da olmayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Mallarını gece gündüz, gizli aşikâr (Hak yolunda) harcayanlar (yok mu?), İşte
onların,
Rableri katında mükâfatları vardır, Onlara hiç bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu,
onların,
“Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, ancak Şeytan tarafından çarpılmış gibi bir hale geliverirler. Bu da
onların,
alış-veriş de faiz almaya benzer, onun eşidi demelerindendir. Allah, alış-verişi helâl etti, faizi haram. Rabbinden kendisine öğüt verilen, faizden vazgeçerse eskiden aldıkları ona aittir, işi de Allah'a ait. Fakat bundan sonra gene tutup faiz alanlar, ateş ehlidir, orada da ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba yiyenler, şeytan (cin) çarpmış (asılsız fikirlere obsede olmuş) kişi nasıl ayağa kalkarsa öylece kalkarlar. Bu
onların,
ribayı alışverişle aynı tutmalarından ileri gelir. Oysa Allâh alışverişi helal kıldı, ribayı haram. (Alışverişte aldığının karşılığı ödenir; riba ise verilen borcun çeşitli miktarlarda fazlasıyla karşılığının alınmasıdır. Riba, karşılıksız yardımlaşma "infak" anlayışının tam zıddıdır. ) Artık her kim Rabbinden gelen öğüt ile ribadan vazgeçerse, geçmişi ona aittir, hakkında...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler mahserde ancak seytanin carptigi kimsenin kalktigi gibi kalkarlar. Bu, onlarin, «Zaten alisveris de faiz gibidir» demelerindendir. Oysa Allah alis verisi helal, faizi haram kildi. Kime Rabb'inden bir ogut gelir de faizcilikten geri durursa, gecmisi kendisinedir, onun isi Allah'a aittir. Kim faizcilige donerse, iste onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardir....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu,
onların,
'Zaten alışveriş de faiz gibidir' demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Tefecilikle para yiyenler, şeytanın çarptığı kimse gibi ayağa kalkarlar. Bu,
onların,
'Tefecilik alışveriş gibidir,' demelerinden ötürüdür. Halbuki ALLAH alışverişi helal, tefeciliği ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de vazgeçerse, geçmişte kazandıklarını tutabilir; işi de ALLAH'a kalmıştır. Devam edenler ise cehennem halkıdır ve orada sürekli kalırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O kimseler ki, ribâyı yerler, onlar kalkamazlar, ancak şeytanın çarpmış olduğu delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. Bu ise
onların,
«Alış veriş muamelesi tıpkı ribâ gibidir,» demeleri sebebiyledir. Halbuki, Allah Teâlâ ticâreti helâl, ribâyı ise haram kılmıştır. İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir mev'ize gelir de ribâya nihâyet verirse, evvelce aldığı, kendisinedir ve onun hükmü Allah Teâlâ'yadır. Ve her kim tekrar ribâya dönerse işte onlar cehennem ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardı...
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman eden, makbul ve güzel işler yapanların, namazı hakkıyla ifa eden, zekât verenlerin... İşte
onların,
Rab’leri nezdinde mükâfatları vardır. Onlar için hiçbir endişe yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Bunun sebebi,
onların,
“Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Bu da
onların,
«Bize ateş sayılı günlerden başka asla dokunmayacaktır,» demelerinden dolayıdır. Ve onları, dinlerinde iftira ettikleri şeyler aldatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Bunun sebebi
onların,
"Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır" demeleridir. Uydurmuş oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
"Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da
onların,
“Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da
onların,
"Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur" demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan öyleleri vardır ki, kantar (dolusu) emanet bıraksan, onu sana aynen iade eder. Öyleleri de vardır ki, tek bir dinar (altın) emanet etsen, tepesine dikilip zorlamadıkça sana geri vermez. Bu
onların,
"Bize karşı olan ümmîlerin (hakikati bilmeyenlerin) hiçbir hakkı yoktur" diye (düşünmelerinden kaynaklanır). Onlar bile bile Allâh üzerine yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da
onların,
«Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur» demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da
onların,
«Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur.» demelerinden dolayıdır. Ve onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Geçmiş vahyin izleyicileri arasında öylesi var ki, kendisine bir hazine emanet etsen sana (sadakatle) iade eder; ve öylesi de var ki ona ufak bir altın sikke emanet etsen, başında dikilmedikçe sana geri vermez; bu,
onların,
"Kitap ile ilgisi olmayan bu halk(a yaptığımız hiçbir şey)den dolayı bize bir suç yüklenemez" şeklindeki iddialarının bir sonucudur: (Böylece) onlar, (bile bile) Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Allah'in ahdini ve yeminlerini az bir degere degisenlerin, iste onlarin, ahirette bir paylari yoktur. Allah onlara kiyamet gunu hitab etmeyecek, onlara bakmayacak, onlari temize cikarmayacaktir. Elem verici azab onlar icindir....
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere değişenlerin, işte
onların,
ahirette bir payları yoktur. Allah onlara kıyamet günü hitab etmeyecek, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azab onlar içindir....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Nerede bulunsalar, (cizye vermek şartıyla) Allah’ın ahdi ve insanların(mü’minlerin) ahdi ile (sığınmış olmaları) müstesnâ, üzerlerine aşağılık (damgası)vurulmuştur; Hem Allah’ın gazabına uğradılar ve üzerlerine meskenet (yoksulluk damgası)vuruldu! Bu, şübhesiz
onların,
Allah’ın âyetlerini inkâr etmekte ve haksız yere peygamberleri öldürmekte olmaları sebebiyledir. (Ve yine) bu, (onların) isyân etmeleri ve haddi aşmakta olduklarından dolayıdır....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların,
bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların,
bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların,
bu dünya hayatında harcadıkları şeyler; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup da onu mahveden kavurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın, yoksa kaba ve katı yürekli olsaydın mutlaka yanından ayrılıp giderlerdi. Bağışla onları, yarlıganmalarını dile
onların,
iş hususunda danış onlarla. Fakat işe girişmeyi de kurdun mu dayan Allah'a. Şüphe yok ki Allah, dayananları sever....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte
onların,
Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap verilenlerden de Allah'a, size ve kendilerine indirilene, Allah'a boyun eğerek inananlar ve Allah'ın ayetlerini birkaç paraya satmayanlar vardır. İşte
onların,
Rablerinin katında mükafatları vardır. Şüphe yok ki, Allah hesabını çabuk yapar....
Nisa Suresi, 53. Ayet:
Yoksa
onların,
mülkden bir nasibi mi var? Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek bile vermezlerdi....
Nisa Suresi, 53. Ayet:
Yoksa,
onların,
mülkten (yeryüzü saltanatından) bir hissesi mi var? Öyle olsa, insanlara bir çekirdeğin zerresini bile vermezlerdi....
Nisa Suresi, 53. Ayet:
Yoksa
onların,
hükümranlıkta bir payları mı var? Eğer, öyle olsaydı insanlara, çok az bir şey bile vermezlerdi....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene Kur’ân’a, senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara inandıklarını ileri sürenleri görmüyor musun? Putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişkilerini kesmeleri emrolunduğu halde, onların hâkimiyetine teslim olmak istiyorlar. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar da
onların,
bir daha dönemeyecekleri kadar, hak yoldan uzaklaşmalarının, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerinin önünü açmak istiyor....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve bir mü'minin, bir mü'mini öldürmesi, “hata ile olması hariç” olamaz (caiz değildir) ve kim bir mü'mini bir hata sonucu öldürürse, o zaman bir mü'min köle azad etmesi ve ölenin ailesine bir diyet teslim edilmiş olması gerekir, ancak
onların,
(o diyeti) sadaka olarak bağışlamaları hariç. Fakat o (hata ile öldüren) eğer, size düşman bir kavimden olup ve o mü'minse, o taktirde, bir mü'min köle azad etmesi gerekir. Ve eğer sizinle arasında anlaşma bulunan bir kavimden ise o zaman ölenin ailesine t...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve
onların,
“Muhakkak ki, Allah'ın resûlü Meryem'in oğlu İsa Mesih'i biz öldürdük.” sözleri (çok büyük iftiradır). Ve onu öldürmediler ve onu asmadılar. Fakat (öldürülen adam) onlara, (Meryem'in oğlu İsa Mesih'e) benzer olarak gösterildi. Ve muhakkak ki onun hakkında ihtilafa (anlaşmazlığa) düşenler, ondan (bu hususda) mutlaka şüphe içindeler.
Onların,
onunla ilgili olarak, zanna tâbî olmaktan başka bir ilimleri (bilgileri) yoktur. Ve onu kesinlikle öldürmediler (öldüremediler)....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
"Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler.
Onların,
ona ilişkin bir bilgileri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap Ehli'nden hiç kimse yok ki, ölmeden önce O'na imân edecek olmasın. Kıyamet gününde İsâ
onların,
(dosdoğru imân etmiyenlerin) aleyhinde şâhid olacaktır....
Maidə Suresi, 23. Ayet:
Onların,
o korktukları kimselerden Allahın ni'metini iymanına kavuşturduğu iki er çıktı dedi ki «üzerlerine hücum edin kapıyı tutun bir kerre ona girdiniz mi muhakkak galibsinizdir, haydin Allaha mütevekkil olun gerçekten mü'minlerseniz.»...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Onların,
zımmîlerin vârisleri arasında, Allah’ın indirdiği ile, Kur’ân ahkâmıyla hüküm ver, icraat yap. Onların şahsî arzu ve ihtiraslarına, bâtıla uyma.
Onların,
Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp azaba dûçar etmelerinden sakın, kendini koru. Eğer Allah’ın hükümlerinden, yargı ve icra ile ilgili indirdiği emirlerden yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse, Allah’ın azabından kurtulamazlar. Bilesin ki, Allah, onların...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet, onların keyiflerine uyma ve
onların,
Allâh'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın! Eğer dönerlerse bil ki Allâh, bazı günâhları yüzünden onları felâkete uğratmak istiyordur. Zaten insanlardan çoğu, yoldan çıkmışlardır....
Maidə Suresi, 58. Ayet:
Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu
onların,
akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır....
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğulları’ndan küfre sapanlar, Zebur’da Dâvûd’un, İncil’de Meryem’in oğlu Îsâ’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Bu
onların,
isyankâr olmaları ve devamlı haddi tecavüz etmeleri, aşırı gitmeleri sebebiyledir....
Maidə Suresi, 82. Ayet:
İnsanların, îman edenlere düşmanlık bakımından, en şiddetlisi, andolsun ki, Yahudilerle Allaha eş koşanları bulacaksın.
Onların,
îman edenlere sevgisi bakımından, daha yakınını da, andolsun, «Biz Nasrânîleriz» diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi şudur: Çünkü onların içinde keşişler, râhibler vardır. Şübhe yok ki onlar (hakkı i'tiraf hususunda o derecede) büyüklenmek istemezler. ...
Maidə Suresi, 82. Ayet:
Andolsun ki insanların içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve Allah'a şirk koşanları bulursun.
Onların,
iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanlarını da: “Biz hıristiyanız. ” diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır, onlar büyüklük taslamazlar....
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Onların,
ateşin üzerinde durduruldukları zaman: 'Ne olurdu, dünyaya döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık, Allah’ı ve Rasulünü tasdik etseydik de mü’minlerden olsaydık' dediklerini bir görsen....
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Onlarin, atesin kenarina getirilip durdurulduklarinda, «keske dunyaya tekrar dondurulseydik, Rabbimiz'in ayetlerini yalanalamasaydik ve inananlardan olsaydik» dediklerini bir gorsen!...
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Onların,
ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında, 'keşke dünyaya tekrar döndürülseydik, Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık' dediklerini bir görsen!...
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Onların,
ateşin üzerinde durduruldukları zaman: «Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık» dediklerini bir görsen!...
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Onların,
ateşin başında durdurulmuş iken: "Âh ne olurdu keşke biz (dünyâya) geri döndürülseydik de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık, inananlardan olsaydık!" dediklerini bir görsen!...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer
onların,
tebliğine ilgisizliği, yüz çevirmeleri, engelleme tedbirleri almaları sana ağır geliyorsa, haydi yer kürenin içine inebileceğin bir delik, veya göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onları iman etmeye zorlayacak bir âyet, bir mûcize getiresin. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, elbette onları hak yolda, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolda bir araya getirirdi. Sakın, bilgiden, muhakemeden uzak, tutarsız davranan, ilâhî hik...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar.
Onların,
O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi olurlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rableri huzurunda toplanacaklarından korkanları, sen Kur’an’la korkut ki,
onların,
Rablerinden başka ne bir dostu, ne de bir şefaatçisi yoktur. Gerektir ki, onlar, sakınırlar....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların,
Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların,
Allah’ın dışında, kulları durumundaki taptıkları, yalvardıkları şeyler konusunda yakışıksız sözler söylemeyin. Sonra onlar da, bilgisizlikleri sebebiyle sınırı aşıp Allah hakkında ileri geri konuşmasınlar. Böylece biz, koordineli hareket eden, yetişmiş her millete, topluluğa kendi işlerini süsleyip güzel gösterdik. Sonunda hesap vermek üzere Rablerinin huzuruna getirilecekler. O da, işlemeye devam ettikleri amelleri, birer birer ortaya koyarak onları hesaba çekecektir....
Ənam Suresi, 109. Ayet:
Kendilerine bir mucize gosterilirse, mutlaka ona inananacaklarina dair butun gucleriyle Allah'a yemin ederler. De ki: «Mucizeler, ancak Allah katindadir"; onlarin, mucize geldigi zaman da inanmayacaklarini anlamiyor musunuz?...
Ənam Suresi, 109. Ayet:
Kendilerine bir mucize gösterilirse, mutlaka ona inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. De ki: 'Mucizeler, ancak Allah katındadır';
onların,
mucize geldiği zaman da inanmayacaklarını anlamıyor musunuz?...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, "Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" der.
Onların,
insanlardan olan dostları ise: "Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Allah da buyurur ki: Allah'ın dilediği hariç, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Allah onların hepsini mahşerde topladığı gün cinlere: 'Ey cin topluluğu, siz insanlarla uğraşarak, çoklarını baştan çıkardınız' der.
Onların,
şeytanların insan cinsinden olan dostları ise: 'Ey Rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık' derler. Allah da: 'Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olan hal, daha ağır cezalar hariç, içinde ebedî kalacağınız, devamlı ikametgâhınız ateştir' buyurur. Rabbin hikmet sahibi ve hükümran...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, «Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız» der.
Onların,
insanlardan olan dostları ise: «Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık» derler. Allah da buyurur ki: Allah'ın dilediği hariç, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Hepsini bir araya toplayacağı gün: "Ey cin(şeytân)lar topluluğu, (der), siz insanlarla çok uğraştınız."
Onların,
insan dostları derler ki: "Rabbimiz, birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık." (Allâh da) buyurur ki "Durağınız ateştir. Allâh'ın, dile(yip affet)mesi hariç, orada ebedi kalacaksınız." Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Yine bunun gibi,
onların,
Allah’a ibadette ortak saydıkları putlarının hizmetçileri, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi iyi bir iş gösterdiler ki hem onları mahvetsinler, hem de dinlerini bozup karıştırsınlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurdukları yalanlarla baş başa bırak!...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Derken
onların,
kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: «Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti.» dedi....
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Derken şeytân,
onların,
kendilerinden gizlenmiş olan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek, ya da ebedi kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men'etti" dedi....
Əraf Suresi, 138. Ayet:
1.
ve câvez-nâ
: ve geçirdik
2.
bi benî israîle el bahra
: İsrailoğullarını deniz(den)
3.
fe etev
: o zaman geldiler, karşılaştılar
4.
Əraf Suresi, 146. Ayet:
1.
se asrifu
: çevireceğim, uzaklaştıracağım
2.
an âyâtî
: âyetlerimden
3.
ellezîne
: o kimseler
4.
yetekebberûne
...
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu;
onların,
âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. Bu,
onların,
âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma'ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve
onların,
ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artı...
Əraf Suresi, 195. Ayet:
Onların,
onlarla yürüdükleri ayakları mı var? Veya onlarla tuttukları elleri mi var? Veya onlarla gördükleri gözleri mi var? Veya onlarla işittikleri kulakları mı var? Söyle (onlara) ortaklarını çağırsınlar, sonra bana tuzak kursunlar. Böylece göz açtırmayın (fırsat vermeyin)....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu da
onların,
Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerindendi ve kim, Allah'a ve Peygamberine karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezâsı, şüphe yok ki pek çetindir....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların,
Kâ’be’nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların,
Kabe'deki namazları hile ve menetmekten başka bir şey değil. İnkarınızdan dolayı azabı tadın....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların,
Beyt(-i Şerif) önündeki namazları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. "Öyleyse küfretmeniz nedeniyle / küfrettiğiniz için (tekfürun) azabı tadın"....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların,
Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık küfretmekte olduklarınız dolayısıyla tadın azabı....
Ənfal Suresi, 53. Ayet:
Bu ceza, Allah’ın bir millete ihsan ettiği nimetleri, refahı, sosyal, siyasî ve ekonomik dengeyi,
onların,
sahip oldukları ilahî-insanî değerleri, benliklerini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe değiştirmemesi, geri almaması kuralının işlemesi sebebiyledir. Allah her şeyi işitir, ilmi her şeyi kucaklar....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
(
Onların,
Bedir'de savaşan Kureyşlilerin) hali, firavunun (firavun ordusunun) ve onlardan önceki kimselerin hali gibidir. Rab'lerinin âyetlerini yalanladılar. Böylece günahları dolayısıyla onları helâk ettik. Firavun topluluğunu (ordusunu) boğduk. Ve (onların) hepsi zalimler (zulmeden kimseler) oldular....
Ənfal Suresi, 63. Ayet:
Onların gönüllerini birleştirmiştir. Yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın gene de gönüllerini birleştiremezdin
onların,
fakat Allah, aralarını uzlaştırdı. Şüphe yok ki o, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nebiyyu
: peygamber
3.
harridı el mu'minîne
: mü'minleri teşvik et, isteklerini arttır
4.
alâl kıtâli (...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
ehadun
: biri, birisi
3.
min el muşrikîne
: müşriklerden
4.
istecâre-ke
: senden yardım, him...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Müşriklerden biri, senden aman dilerse aman ver ona da Allah sözünü dinlesin, sonra da emîn olduğu yere dek yolla onu. Bunun sebebi de,
onların,
bilmeyen bir topluluk olmalarıdır....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha),
onların,
bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha),
onların,
bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Eğer verdikleri taahhütlerinden, antlaşmalarından sonra, sözlerine, yeminlerine sahip çıkmazlarsa, dininize, şeriatınıza, medeniyetinize dil uzatırlarsa, doğacak sıkıntıları ve savaşı göze alarak küfrün liderlerini hemen öldürün. Çünkü onlar için yeminin önemi yoktur. Öldürülme korkusu
onların,
küfürden ve müslümanlarla savaşmaktan vazgeçmelerine sebep olabilir....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
Müşriklerin küfürlerine kendileri şahid olurlarken, Allah’ın mescidlerini imar etmeye onların ehliyeti yoktur.
Onların,
hayır diye, bütün yaptıkları boşa gitmiştir; ve onlar, ebedî olarak ateşte kalıcıdırlar....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allâh'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar şenlendirirler.
Onların,
doğru yolu bulanlardan olacakları umulur....
Tövbə Suresi, 21. Ayet:
Onların,
Rableri kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içlerinden kendilerine sürekli bir nimet bulunan cennetlerle müjdeler....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: «Üzeyr Allah'ın oğludur.» dediler. Hıristiyanlar da: «Mesih, Allah'ın oğludur.» dediler. Bu,
onların,
önceden Allah'ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar?...
Tövbə Suresi, 56. Ayet:
1.
ve yahlifûne
: ve yemin ederler
2.
bi allâhi
: Allah'a
3.
inne-hum
:
onların,
...olduğuna, muhakkak ki onlar
4.
le min-kum
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Andolsun ki; “küfür” kelimesini söyledikleri halde, Allah'a söylemediklerine yemin ederler. Ve İslâmlıklarından sonra inkâr ettiler. Nail olamayacakları (yapamayacakları) ve intikam almak istedikleri şey sadece Allah'ın ve Resûl'ünün onları, fazlından zenginleştirmiş olması. Artık tövbe ederlerse onlar için hayırlı olur. Ve şâyet dönerlerse (îmândan geri), Allah onları elîm azapla dünyada ve ahirette azaplandırır. Ve
onların,
yeryüzünde bir dostu ve yardımcısı yoktur....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Bunun üzerine Allah da, kendisiyle karşılaşacakları Güne kadar içlerinde taşıyacakları bir nifakı sokar onların yüreklerine. Bu,
onların,
Allaha verdikleri sözü yerine getirmekten geri durmaları ve yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmeleri yüzündendir....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Bağışlanmalarını niyaz et
onların,
ya da etme (fark etmez)! Yetmiş kere bağışlanma dilesen de onlar için, Allâh onları asla bağışlamayacaktır! Bu
onların,
Esmâ'sıyla kendi hakikatleri olan Allâh'ı ve Rasûlünü inkâr etmeleri nedeniyledir! Allâh inancı bozulmuşlar topluluğuna hakikati yaşatmaz....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için bağışlanma dile, yahut bağışlanma dileme; onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de Allah onları aslâ affetmeyecek, aslâ koruma kalkanına almayacak. Bu,
onların,
Allah’ı ve Rasulünü inkârda ısrar etmeleri, küfre saplanmaları sebebiyledir. Allah hak dinin, doğru ve mantıklı düşünmenin dışına çıkan fâsık, âsi, bozguncu bir kavmi doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak, hidayet, başarı, nasip etmeyecek....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Onlar için ister mağfiret dile, ister onlar için mağfiret dileme (hiç fark etmez)! Eğer onlar için yetmiş def'a da istiğfâr etsen, Allah onları aslâ bağışlamayacaktır! Bu, şübhesiz ki
onların,
Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri sebebiyledir. Allah ise, (inkârlarındaki ısrarları yüzünden) fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez....
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Onlar, oturup kalanlarla berâber olmaya râzı olmuşlardır ve kalplerine mühür vurulmuştur
onların,
muhakkak ki onlar anlamazlar....
Tövbə Suresi, 113. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmadı, olmaz, olamaz
2.
li en nebiyyi
: bir nebi, bir peygamberler için
3.
ve ellezîne âmenû
: ve âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler)
Tövbə Suresi, 113. Ayet:
Hakikaten
onların,
Cehennem ehli oldukları kendilerine belli olduktan sonra, akrabâ bile olsalar, ne peygamberin ne de îmân edenlerin, müşrikler için mağfiret dilemeleri(doğru) olmaz!...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü
onların,
Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne’lilere ve civarlarındaki çöl bedevilerine, Rasûlüllah’ın emrine aykırı hareket etmek (ve yaptığı savaştan geri kalmak) uygun olmadığı gibi, kendisinin bizzat katlandığı zahmetlere onların da katlanmaya rağbet etmemeleri yaraşmaz. Muhalefetin câiz olmayışının sebebi şudur: Çünkü
onların,
Allah yolunda çektikleri bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri kızdıracak bir yeri çiğnemeleri ve düşmana karşı bir muvaffakiyete erişmeleri yoktur ki, mukabilinde kendilerine sâlih bir amel ya...
Tövbə Suresi, 121. Ayet:
Onların,
Allah yolunda yaptıkları küçük veya büyük her harcama veya geçtikleri her vadi karşılığında, yaptıkları işin daha güzeliyle Allah'ın kendilerini mükâfatlandırması için sevap yazılmaması mümkün değildir....
Tövbə Suresi, 125. Ayet:
Kalblerinde hastalık bulunanlara gelince:
Onların,
murdarlıklarına murdarlık katıp artırmıştır ve onlar kâfir oldukları halde ölmüşlerdir....
Tövbə Suresi, 126. Ayet:
1.
e ve lâ yerevne
: ve onlar görmüyorlar mı?
2.
enne-hum
:
onların,
... olduğunu, olduklarını
3.
yuftenûne
: imtihan ediliyorlar
4.
Tövbə Suresi, 127. Ayet:
Bir sûre indiği zaman birbirlerine bakarlar, sizi bir gören var mı derler de sonra dönüp giderler. Allah gönüllerini döndürmüştür
onların,
çünkü onlar, anlamaz bir topluluktur....
Yunus Suresi, 8. Ayet:
İşte
onların,
kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!...
Yunus Suresi, 8. Ayet:
(7-8) (Öldükten sonra yeniden dirilip) bize kavuşmayı ümit etmeyen, Dünya hayatına razı olup onunla gönlü yatışanlarla bizim âyetlerimizden gafil olanlar var ya, işte
onların,
kazandıklarına karşılık varacakları yer ateştir....
Yunus Suresi, 8. Ayet:
(7-8) Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar yok mu, işte
onların,
kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!...
Yunus Suresi, 8. Ayet:
(7-8) (Öldükden sonra dirilib) bize kavuşacağını ummayan, (âhirete inanmayarak sâdece) dünyâ hayaatına raazî olan ve onunla sükûn (ve istirahat) e dalan kimselerle (varlığımıza, birliğimize ve kemâl-i kudretimize delâlet eden) bunca âyetlerimizden gaafil olanlar (yok mu?) işte
onların,
irtikâb etmekde oldukları (şirk ve mâ'siyetler) yüzünden varacakları yer, ateşdir. ...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
Kendilerine dokunan bir darlıktan sonra insanlara bir rahmet (sağlık ve bolluk zevkini) taddırdığımız zaman bakarsın ki, yine
onların,
âyetlerimiz hakkında bir tuzakları vardır. De ki: "Allâh daha çabuk tuzak kurar!" Elçilerimiz, sizin kurduğunuz tuzakları yazıyorlar....
Yunus Suresi, 58. Ayet:
'Allah’ın lütfu ve O’nun rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinsinler. Bu,
onların,
topladıkları dünya malından daha hayırlıdır' de....
Yunus Suresi, 74. Ayet:
Nuh'tan sonra Biz yine kendi milletlerine peygamberler gönderdik. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirdiler; ama
onların,
daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmaya niyetleri yoktu. Hadlerini aşanların kalplerini Biz böyle mühürlüyoruz....
Yunus Suresi, 90. Ayet:
İsrailoğullarını denizden geçirdik, derken Firavun'la askeri de azgınlıkla, düşmanlıkla peşlerine düştü
onların,
sonucu su boğazına girince boğulurken inandım, gerçekten de İsrailoğullarının inandığı Tanrıdan başka tapacak yok ve ben Müslümanlardanım dedi....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü
onların,
aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü
onların,
aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir....
Hud Suresi, 100. Ayet:
İşte bunlar o kentlerin/medeniyetlerin haberlerinden bir kısmı, anlatıyoruz sana. Kimi hâlâ ayakta
onların,
kimi kökünden biçilip gitmiştir....
Hud Suresi, 109. Ayet:
Onların tapmaya devam ettikleri şeylerin bâtıl olduğundan şüphen olmasın. Onlar, daha önce atalarının taptığına benzer şeylere tapıyorlar. Biz
onların,
hak ettikleri cezalarını kendilerine eksiksiz uygulayacağız....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf, zahîre tartan görevlilerine de dedi ki: "
Onların,
zahîre karşılığında verdikleri mallarını da yüklerinin içine koyun. Böylece belki ailelerine döndüklerinde, bunun farkına varıp yine gelirler."...
Yusif Suresi, 107. Ayet:
(Yoksa)
onların,
Allâh azabından hepsini sarıp sarmalayacak bir şeye veya onlar farkında değillerken o Saat'in (ölümün) ansızın kendilerine gelmesine karşı bir güvenceleri mi var?...
Yusif Suresi, 107. Ayet:
Onların,
Allah’ın azâbından kendilerini saracak bir felâketin gelmesinden veya farkında olmadan, ansızın kıyametin kopacağı an ile karşı karşıya kalmalarından bir endişeleri yok mu, bundan emin midirler?...
Yusif Suresi, 111. Ayet:
Andolsun,
onların,
geçmiş peygamberler ve ümmetlerin kıssalarında akıl ve vicdan sahipleri için, pek çok ibretler vardır. Kur’ân uydurularak derlenmiş sözler değildir.Bir kısım insanlar bu hakikati kabul etmeseler de, vahyine muhatap olan önündeki zatın, Peygamber Muhammedin tebliğinin, sözlerinin samimiliğini, doğruluğunu tasdik eden, her şeyi, ayrıntılarıyla açıklayan, iman eden bir kavme hidayet rehberi ve rahmet olan bir kitaptır....
Rəd Suresi, 5. Ayet:
Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan
onların,
“Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır....
Rəd Suresi, 5. Ayet:
Kâfirlerin seni yalanlaması, putlara tapması, kâinattaki hârikulâde oluşlar hayretini mucip olsa da, asıl şaşılacak şey
onların,
'Biz toprak olduğumuz zaman mı, yeniden mi yaratılacağız?' demeleridir. İşte onlar Rablerini inkârda ısrar edenlerdir. İşte onlar boyunlarına tasmalar takılacak olanlardır. Onlar ateş ehli, cehennemliktirler. Orada ebedî kalacaklar....
Rəd Suresi, 11. Ayet:
(Böyle biri sanıyor mu ki) kendisini önünden ve ardından izleyen (ve) onu Allah her ne ki takdir etmişse ona karşı koruyup gözeten refakatçileri vardır. Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) bir felaket tattıracağı zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü
onların,
kendilerini O'na karşı koruyabilecek kimseleri yoktur....
Rəd Suresi, 11. Ayet:
O (insa)nın önünden ve arkasından izleyen(melek)ler vardır, onu Allâh'ın emriyle korurlar. Bir milet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allâh onların durumlarını değiştirmez. Allâh da bir kavme kötülük istedi mi artık onu geri çevirecek yoktur. Zaten
onların,
O'ndan başka koruyucuları da yoktur....
Rəd Suresi, 23. Ayet:
(orada)
onların,
atalarından, eşlerinden ve çocuklarından doğru yolu tutan kimselerle birlikte gireceği, huzurla dolup taşan ebedi hasbahçeler vardır ki, her kapısından melekler onların yanına varıp...
Rəd Suresi, 29. Ayet:
Onlar ki iyman etmişlerdir ve salih ameller işlemektedirler, ne hoş, tubâ
onların,
istikbal güzelliği onların...
Rəd Suresi, 29. Ayet:
Onlar ki iman etmiş ve iyi işler istemektedirler; ne hoş mutluluk
onların,
istikbal güzelliği de onların!...
Hicr Suresi, 43. Ayet:
'
Onların,
azgınların hepsinin varacağı yer Cehennem’dir.'...
Hicr Suresi, 47. Ayet:
Gönüllerindeki kîni, hasedi, tâ kökünden söküp attık
onların,
kardeşlerdir, birbirlerine karşı tahtlar üstünde otururlar....
Hicr Suresi, 47. Ayet:
Biz
onların,
(ayrı görmekten kaynaklanan) kin - düşmanlık duygularını içlerinde söküp attık! Kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar....
Hicr Suresi, 63. Ayet:
Onlar da: «Hayır, dediler, biz sana
onların,
hakkında şek etmekde oldukları şey'i (azabı) getirdik». ...
Hicr Suresi, 63. Ayet:
Dediler ki: "Doğrusu, biz
onların,
hakkında şüphe ettikleri((tanrı azâbı)nı sana getirdik,"...
Nəhl Suresi, 1. Ayet:
Allah’ın planı, Peygamberine yardımı, kâfirlere tehdidi gerçekleşiyor. Sakın bunları acele istemeyin. Allah
onların,
ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir....
Nəhl Suresi, 3. Ayet:
Allah gökleri ve yeri, haklı bir gerekçe ile, hikmete dayalı, hesaplı bir düzen içinde yarattı.
Onların,
ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koştukları şeylerden çok yüce ve çok büyüktür....
Nəhl Suresi, 57. Ayet:
Onların,
kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de, erkek çocuklar da kendilerinin oluyormuş....
Nəhl Suresi, 62. Ayet:
1.
ve yec'alûne
: ve kılarlar (kılıyorlar), isnad ederler (ediyorlar)
2.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'a ait
3.
mâ yekrehûne
: beğenmedikleri, hoşlanmadıkları, kerih gördükleri şey(ler)
<...
Nəhl Suresi, 62. Ayet:
Hem Allaha kendilerinin hoşlanmıyacakları şeyler isnad ediyorlar, hem de dilleri kendilerine yalan söylüyor: en güzel akıbet onlarınmış! Doğrusu ateş
onların,
hem onlar ona en önde gidecekler...
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Ey Resulüm, sana bu kitabı indirmemiz, sırf
onların,
hakkında ihtilaf ettikleri gerçekleri açıklaman ve sırf iman edecek kimselere hidâyet ve rahmet olması içindir....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Andolsun ki biz
onların,
“Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
And olsun ki,
onların,
«Ona (Muhammed'e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur'ân ise çok açık ve fasih bir Arapça'dır,...
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Hiç kuşkusuz
onların,
"Ona (bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!" dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla ima ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu halde, bu mesaj (hem kendisi) açık olan, (hem de gerçeğin özünü) apaçık gösteren Arapça bir söylemdir....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Onların,
“Muhammed’e bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça'dır....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Biz
onların,
Peygamber hakkında: "Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!" dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur’ân, açık bir Arapça ifadedir....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Biz
onların,
"Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Yemin olsun ki, biz,
onların,
"Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir....
Nəhl Suresi, 109. Ayet:
Onların,
ahirette hüsrana düşenler olduğuna şüphe yoktur....
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine de, şefkatle, tevazu ile kol kanat ger. 'Rabbim,
onların,
beni, küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi sen de, onlara merhametinle muamele et' de....
İsra Suresi, 41. Ayet:
Onların akıllarını başlarına toplamaları için, biz, bu Kur’ân’da dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini, çeşitli ikaz ve ihtarları, değişik ifadelerle çok yönlü açıkladık. Bu,
onların,
Kur’ân’dan uzaklaşmalarından, nefretlerini artırmaktan başka bir şey sağlamadı....
İsra Suresi, 43. Ayet:
Allah
onların,
iddialarından münezzehtir, son derece yücedir, uludur....
İsra Suresi, 47. Ayet:
Biz,
onların,
seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, ortalık bulandırmak için Kur’ân’ı yalanlayan ve alaya alan fısıltılar yaydıklarını; isyan ile, inkâr ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimlerin: 'Siz, büyülenerek aklı etki altına alınmış bir adama tâbi oluyorsunuz' dediklerini çok iyi biliyoruz....
İsra Suresi, 47. Ayet:
Biz
onların,
seni dinlerken nasıl dinlediklerini çok iyi biliriz. Birbiriyle fısıldaşırlarken de o zalimlerin: «Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!» dediklerini biz çok iyi biliriz....
İsra Suresi, 47. Ayet:
Biz
onların,
seni dinlerken ne sebeple dinlediklerini, kendi aralarında gizli konuşurlarken de o zâlimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!" dediklerini gâyet iyi biliyoruz....
İsra Suresi, 64. Ayet:
Haydi, şimdi onlardan gücünün yettiğini sesinle ayart; atlarınla ve adamlarınla onların üzerine yüklen ve (böylece)
onların,
mallarıyla çocuklarıyla (ilgili olarak işleyecekleri günahlara) ortak ol; onlara vaadlerde bulun; çünkü (onlar bilmezler ki) Şeytan'ın vaad ettiği her şey sadece akıl çelmek içindir....
İsra Suresi, 94. Ayet:
Nâsı, kendilerine hidâyet geldiği vakit imân etmelerinden men eden şey, başka değil
onların,
«Allah bir beşeri mi resûl olarak gönderdi?» demeleri olmuştur....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne
onların,
Allah evlât edindi diyenlerin, ne de atalarının bu konuda doğru bir bilgileri var. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar kesinlikle yalan yanlış şeyler söylüyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne
onların,
ne de atalarının bu konuda bir bilgileri yoktur. Ağızlarından ne büyük bir söz çıkıyor! Yalandan başka şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne
onların,
ne atalarının buna dâir hiç bir ilgisi yokdur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başkasını söylemezler. ...
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne
onların,
ne de babalarının buna dair bilgileri vardır. O, ağızlarından çıkan ne büyük bir sözdür. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler....
Kəhf Suresi, 7. Ayet:
Biz,
onların,
hangilerinin daha güzel, daha değerli, bilinçli, amaçla örtüşen niyete dayalı, devamlı ameller işleyeceğini denemek için, yeryüzündeki her şeyi, kendine has cezbedici güzelliklere sahip varlıklar olarak yarattık....
Kəhf Suresi, 7. Ayet:
Biz yeryüzündeki şeyleri, kendisine süs olsun diye yarattık ki
onların,
hangisinin daha güzel iş yaptığını deneyelim....
Kəhf Suresi, 13. Ayet:
Biz sana, onların başından geçenleri, doğru ve hikmete dayalı olarak, kıssalarıyla anlatıyoruz. Hakikaten onlar Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de,
onların,
imanda, hak yolda, hayırlı yolda sebat edenlerin şevklerini artırdık....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Ve (yıllarca) güneşin, doğarken onların mağarasını sağ yandan yalayıp geçtiğini, batarken de onlara dokunmadan sol yandan geçip gittiğini ve
onların,
mağaranın genişçe bir odasında bulunduğunu görürdün: Rabbinin alametlerinden biriydi bu; Allah kime yol gösterirse doğru yolu bulan odur ve kimi de sapıklık içinde bıraksa, artık onun için doğru yolu gösteren bir dost, bir koruyucu bulamazsın....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir.” Semaların ve arzın gaybı, O'na (Allah'a) aittir. Onu (gaybı) en iyi işitir, en iyi görür.
Onların,
O'ndan başka dostları yoktur. Hükmüne kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir!
Onların,
O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allâh daha iyi bilir. . . Semâların ve arzın gaybı O'nundur! Görmesi ve işitmesi akılla kavranılamayandır O!
Onların,
O'nun dûnunda bir Veliyy'i de yoktur! O'nun hükmüne ortak olacak da yoktur!"...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir!
Onların,
O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allâh daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel görendir, ne güzel işitendir!
Onların,
O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. Ve O, kendi hükmüne kimseyi ortak etmez."...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. O'nun elindedir göklerin ve yerin gaybı. Ne güzel görendir O, ne güzel işitendir.
Onların,
O'ndan başka bir dostları da yoktur. Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez."...
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Onların,
Benim zikrim (hatırlanmam) konusunda, basîretleri perdeliydi! Dinleyip algılamaya da kapasiteleri yetmiyordu!...
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
"
Onların,
dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar."...
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
"
Onların,
dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar."...
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
«
Onların,
dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar.»...
Məryəm Suresi, 84. Ayet:
Onların,
hemen cezaya çarptırılmalarını isteme. Biz
onların,
suçlarının artarak cezaya yaklaştıkları günleri teker teker sayıyoruz....
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elindekini yere bırak!
Onların,
sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez."...
Taha Suresi, 89. Ayet:
1.
e fe lâ yerevne
: hâlâ görmüyorlar mı
2.
ellâ yerciu
: geri dönmüyor, cevap vermiyor
3.
ileyhim
: onlara
4.
kavlen
...
Taha Suresi, 96. Ayet:
'Sana gelen vahy ve tebliğ ettiğin din konusunda,
onların,
İsrâiloğulları’nın göremedikleri, anlayamadıkları hususlara ben vâkıf oldum. Bu anlayışıma dayanarak elçinin, Cibril’in getirdiği vahyin epeyce bir kısmını ayıklayıp attım. İşte şu gördüğün, duyduğun nefsimin beni aldatarak sürüklediği oyun böylece ortaya çıktı.' dedi....
Taha Suresi, 103. Ayet:
(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -
Onların,
hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir....
Taha Suresi, 104. Ayet:
(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -
Onların,
hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
Bizden men eden (azabımızdan onları koruyan) ilâhları mı var?
Onların,
kendilerine dahi yardım etmeye güçleri yetmez. Ve onlara, Bizim tarafımızdan sahip çıkılmaz....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Onların,
azâbımızı kendilerinden menedecek bir mâbutları mı var yoksa? O mâbutların, ne kendilerine yardım etmeye güçleri yeter, ne de bizden bir yardım görür kâfirler....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
kendilerini koruyacak bizim dûnumuzda ilâhları mı var? (Oysa) onlar (vehmettikleri tanrılar), ne kendi nefslerini kurtaracak güce sahip olurlar; ne de tarafımızdan destek görürler....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
kendilerini koruyacak bizim dışımızda başka ilahları mı var? O sözde ilahlar kendilerine bile yardım edecek güçte olmadıkları gibi bizden de destek göremezler....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
bize karşı kendilerini, engellemeyle koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar bizden yakınlık bulamazlar....
Ənbiya Suresi, 78. Ayet:
Dâvûd ve Süleyman’ı da hatırlayarak insanlara anlat. Hani onlar ziyan verilmiş ekili bir tarla konusunda muhakemeler yaparak hükümler veriyorlardı. Bir kavmin davar sürüsü birilerinin ekinine girip yayılmıştı. Biz de
onların,
bu tür görevler yapan hakimlerin hükümlerini, idarecilerin tasarruflarını denetlemeye, tesbite devam ediyoruz....
Həcc Suresi, 46. Ayet:
Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki
onların,
onunla akıl ettikleri kalpleri ve onunla işittikleri kulakları olsun. Fakat baş gözleri kör olmaz. Lâkin sinelerdeki kalpler kör olur....
Həcc Suresi, 71. Ayet:
Ve (onlar), kendilerine bir sultan (delil, yaptırım gücü) indirilmeyen Allah'tan başka şeylere tapıyorlar. Ve
onların,
ona (taptıkları şeylere) ait ilimleri yoktur. Ve zalimler için yardımcı da yoktur....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Hayır, onların gönülleri, bu hususta sapıklık içindedir ve
onların,
bundan başka işledikleri işler var, onlar, o işleri işlerler....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik
onların,
bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Fakat kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’dan bir gaflet içindedir.
Onların,
müminlerin amelinden başka bir takım kötü işleri vardır ki, hep onlar için çalışıp dururlar....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Fakat kâfirlerin kalpleri, mü'minlerin bu davranışlarından tamamen habersizdir.
Onların,
bunlar dışında, birtakım kötü işleri var ki, sürekli olarak onlarla meşguldürler....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik
onların,
bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır onlar bunun için çalışmaktadırlar....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik
onların,
bunun dışında da yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar....
Möminun Suresi, 96. Ayet:
Fakat onlar ne yaparlarsa yapsınlar, sen yine de kötülüğü en iyi tarzda sav. Biz
onların,
senin hakkındaki asılsız iddialarını pek iyi biliriz....
Möminun Suresi, 98. Ayet:
"
Onların,
başıma üşüşmelerinden de sana sığınırım Rabbim!"...
Möminun Suresi, 100. Ayet:
'Boşa vakit geçirdiğim dünyada Allah’ın birliğini kabul ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçireyim, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayayım, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olayım, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyeyim.' der. Hayır, onun söylediği bu söz, boş laftan ibarettir.
Onların,
yeniden diriltilecekleri güne kadar, geriye, ...
Nur Suresi, 11. Ayet:
O ifki/yalan haberi/iftirayı getirenler, içinizden bir gruptur. Onu sizin için şer sanmayın. Aksine o, sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye o günahtan kazandığı vardır.
Onların,
günahın büyüğünü yönetenine de büyük bir azap vardır....
Nur Suresi, 19. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak o kimseler, onlar
2.
yuhıbbûne
: severler
3.
en teşîa
: yayılması
4.
el fâhışetu
: fuh...
Nur Suresi, 49. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
yekun
: olur
3.
lehum
:
onların,
onlar için
4.
el hakku
: hak
Furqan Suresi, 70. Ayet:
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte
onların,
Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir)....
Nəml Suresi, 37. Ayet:
Elçiye: 'Hediyeleriyle
onların,
seni gönderenlerin yanına dön. Kendilerine asla karşı koyamayacakları, kurmaylar ve ordularla geliriz. Onları, kesinlikle hor ve hakir halde ülkelerinden çıkarırız.' dedi....
Nəml Suresi, 52. Ayet:
İşte
onların,
zulümleri yüzünden çökmüş (ve harâbeye dönmüş) evleri! Şübhe yok ki bunda, bilecek (ve ibret alacak) bir kavim için apaçık bir delil vardır....
Nəml Suresi, 52. Ayet:
İşte
onların,
zulümleri sebebiyle ıssız kalmış, çökmüş evleri... Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibret vardır....
Nəml Suresi, 52. Ayet:
İşte sana
onların,
işledikleri zulümler yüzünden çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç kuşkusuz bunda, ilmi kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır....
Qəsəs Suresi, 9. Ayet:
Firavun'un karısı dedi ki: Senin de gözünü aydınlatır bu, benim de, öldürme bunu, umarım ki bize faydası dokunur, yahut da evlât ederiz onu kendimize ve
onların,
hiçbir şeyden haberleri yoktu....
Qəsəs Suresi, 54. Ayet:
İşte
onların,
sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir....
Qəsəs Suresi, 58. Ayet:
Oysa Biz geçimlerinin bolluğuyla şımarmış nice ülkeleri helâk ettik. İşte
onların,
pek az istisnasıyla, kendilerinden sonra bomboş kalmış meskenleri! Onlara da Biz vâris olmuşuzdur....
Qəsəs Suresi, 69. Ayet:
Rabbin,
onların,
sînelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir....
Qəsəs Suresi, 69. Ayet:
Rabbin,
onların,
sînelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir....
Qəsəs Suresi, 69. Ayet:
Rabbin,
onların,
sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kâfirler, mü'minlere «Bizim yolumuzu izleyin de günahlarınızı biz yüklenelim» derler. Oysa
onların,
mü'minlerin omuzlarındaki hiçbir günahı yüklenmeleri söz konusu değildir. Onlar kesinlikle yalan söylüyorlar....
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Muhakkak ki Allah,
onların,
O'ndan (Kendinden) başka taptıkları şeyleri bilir. Ve O; Azîz'dir (çok yüce) Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibi)....
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Şüphesiz Allah,
onların,
kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Allah,
onların,
kendisini bırakıp, kulları durumundakilerden taptıkları, yalvardıkları şeyleri bilir. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümran olan O’dur....
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Allah, kesinlikle
onların,
kendisini bırakıp da hangi şeylere yalvardıklarını biliyor. Oysa güçlü O'dur, hikmet sahibi O....
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Allah,
onların,
kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını / kulluk ettiklerini bilir. O'dur Azîz, O'dur Hakîm....
Rum Suresi, 4. Ayet:
Birkaç sene içinde galip gelecekler.
Onların,
bu yenilgilerinden önce de, sonra da, plan ve icraat yalnız Allah’ındır. O gün mü’minler sevinecekler....
Rum Suresi, 13. Ayet:
Onların,
Allah’a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçılar da olmayacaktır. Artık onlar ortak koştukları şeyleri de inkâr ederler....
Loğman Suresi, 6. Ayet:
İnsanlar içinde, bilgisizce, Allah yolundan sapdırmak, o (yolu) bir eğlence edinmek için (icâd edilmiş) boş lâfa müşteri çıkan (nice) adam vardır. İşte
onların,
(evet) onların (hakkı) horlayıcı bir azâbdır. ...
Loğman Suresi, 30. Ayet:
Bunlar, bizâtihi Allah’ın varlığında şüphe olmayan hak bir ilâh olmasından;
onların,
Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden taptıklarının, yalvardıklarının bâtıl olmasından kaynaklanmaktadır. Yüce ve ulu olan O’dur, Allah’tır....
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
(Geldikleri zaman da) Size karşı cimriler olarak (gelirler). Ama korkulu bir durum olunca
onların,
üstüne ölüm baygınlığı çökmüş insan gibi, gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gid(ip de sıra ganimetleri paylaşmağa gel)ince mala düşkünlük göstererek sizi sivri dillerle incitirler. Onlar, (içtenlikle) inanmamışlar, bu yüzden Allâh onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah'a göre kolaydır....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Şuurlu ve kâmil mü’minler müttefik düşman birliklerini gördüklerinde: 'İşte Allah ve Rasulünün bize va’dettiği! Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir.' dediler. Bu orduların gelişi,
onların,
ancak imanlarını, Allah’a teslimiyetlerini, bağlılıklarını artırdı....
Səba Suresi, 22. Ayet:
Allah'tan başka zeam ettiklerinizi (değer verdiklerinizi, ilâh saydıklarınızı) çağırın! Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şeye (güce) malik değildirler.
Onların,
o ikisinde (göklerde ve yerde) bir ortaklığı yoktur. Ve O'nun (Allah'ın) onlardan bir yardımcısı yoktur....
Səba Suresi, 22. Ayet:
De ki: «Allah'tan başka tanrı saydığınız tanrılarınıza istediğiniz kadar yalvarın. Onların ne gökte ne de yerde zerre miktarına güçleri yetmez.
Onların,
bunlarda bir ortaklığı da yoktur. O'nun da onlardan bir yardımcısı yoktur....
Səba Suresi, 22. Ayet:
De ki: «Allah'ı bırakıp da tanrı saydığınız putlarınıza istediğiniz kadar yalvarın. Onların ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez.
Onların,
bunlarda bir ortaklığı da yok. Allah'ın da onlardan bir yardımcısı yoktur.»...
Səba Suresi, 22. Ayet:
(Habîbim onlara) de ki: «Allâhı bırakıb da (Onun ortağı olduklarını) kupkuru iddia etdiklerinize (istediğiniz kadar) yalvarın, onların ne göklerde, ne yerde (hayır ve serden) bir zerre mıkdârına bile gücleri yetmez.
Onların,
buralarda hiçbir ortaklığı olmadığı gibi Onun (Allahın) da bunlardan bir yardımcısı yokdur. ...
Fatir Suresi, 36. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler
3.
lehum
:
onların,
onlar için vardır
4.
nâru
: at...
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: Gördünüz mü Allah'tan başka taptığınız ve Tanrıya eş sandığınız şeyleri? Gösterin bana, ne yarattılar onlar yeryüzünde, yoksa göklere bir ortaklıkları mı var
onların,
yahut da onlara bir kitap mı verdik de onlar, apaçık bir delile sâhip? Hayır, zâlimler, birbirlerine ancak yalan vaitte bulunmadalar....
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: "Siz, Allah'tan başka yalvardığınız şu tanrılarınızı gördünüz mü? Bana gösterin (bakayım), onlar yerden hangi şeyi yarattılar?" Yoksa
onların,
gökler(in yaratılmasın)da (Allah'a) ortaklıkları mı var? Yoksa biz onlara (taptıkları putları bize ortak koşmalarını söyleyen) bir Kitap vermişiz de onlar o Kitaptan bir delil üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır, o zâlimler birbirlerine, aldatmadan başka bir şey va'detmiyorlar....
Yasin Suresi, 7. Ayet:
Andolsun ki;
onların,
çoğunun üzerine, söz hak olmuştur. Onlar, artık iman etmezler....
Saffat Suresi, 41. Ayet:
(41-42)
Onların,
tarife hacet olmayan, her yönden mükemmel bir nasipleri vardır, onlara meyveler vardır. Ve onlar hep izzet ve ikramla ağırlanırlar....
Saffat Suresi, 42. Ayet:
(41-42)
Onların,
tarife hacet olmayan, her yönden mükemmel bir nasipleri vardır, onlara meyveler vardır. Ve onlar hep izzet ve ikramla ağırlanırlar....
Saffat Suresi, 67. Ayet:
Sonra
onların,
bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır....
Saffat Suresi, 67. Ayet:
Sonra
onların,
o yedikleri üzerine kaynar su karıştırılmış bir içecekleri vardır....
Sad Suresi, 8. Ayet:
'Okunması ibadet olan övünç kaynağı Kur’ân aramızdan ona mı indirilmiş?' dediler. Aksine,
onların,
Muhammed’in güvenilir birisi olduğundan şüpheleri olmadığına göre, okunması ibadet olan övünç kaynağı Kur’ân’ın benim tarafımdan indirildiğinden bir kuşkuları var. Aslına bakarsanız, onlar benim azâbımı tatmadılar....
Zümər Suresi, 16. Ayet:
Onların,
fevklerinden (bilinç boyutu itibarıyla) de yakıcı - ateşten gölgelikler (katmanlar) vardır, altlarından (bedenleri itibarıyla) da gölgelikler (katmanlar) vardır. . . İşte (gerçek) bu; Allâh onun korkusunu kullarında açığa çıkarıyor! Ey kullarım, benden korunun (Sünnetim gereği sizden açığa çıkan her şeyin sonucunu kesinlikle yaşatacağım için)!...
Mömin Suresi, 4. Ayet:
Allah'ın delilleri hakkında, ancak kâfir olanlar çekişirler,
onların,
şehirlerde dönüp dolaşmaları aldatmasın seni....
Mömin Suresi, 52. Ayet:
O gün özür dilemeleri zalimlere asla fâide etmeyecekdir. Lâ'net
onların,
fena yurd da onlarındır. ...
Mömin Suresi, 52. Ayet:
O gün; mazeretleri zalimlere fayda vermez. La'net
onların,
yurdun kötüsü de onlarındır....
Mömin Suresi, 52. Ayet:
O gün zalimlere mazeretleri bir fayda vermez; lânet de
onların,
yurdun kötüsü de onlarındır....
Fussilət Suresi, 44. Ayet:
Eğer biz Kur’ân’ı yabancı bir dille gönderseydik derlerdi ki: "Neden, onun âyetleri açıkça beyan edilmedi? Dil yabancı, muhatap arap! Olur mu böyle şey?" De ki: "O, iman edenler için hidâyet ve şifadır." Ama iman etmeyenlerin kulaklarında ağırlıklar vardır. Kur’ân onlara kapalı ve karanlık gelir.
Onların,
çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni hiç anlamıyorlar gibi bir halleri vardır....
Şura Suresi, 15. Ayet:
Geçmişten gelen dinî kalıntılarla senin tebliğ ettiğin dinin, örtüşen ve örtüşmeyen taraflarının bulunması sebebiyle, etrafında olup bitenlere kulak kabartmadan, sen insanları değişmez doğruları getiren dine, İslâm’a, Allah’ın emirlerini yerine getirmeye, birliğe davete devam et. Emrolunduğun gibi ilâhî emirleri doğru uygulayarak itaatte daim ol.
Onların,
geçmişteki din sâliklerinin şahsî arzu ve ihtiraslarına, bâtıla uyma. 'Ben, Allah’ın peygamberlerine indirdiği kitaplarına iman ettim. Bana, a...
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Din'den Allâh'ın izin vermediği şeyi kendileri için meşru kılan ortakları mı var? Eğer zamanı geldiğinde ayrışma olacağı sözü olmasaydı, elbette aralarında hükmolunurdu. . . Zâlimlere gelince, onlar için feci bir azap vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah’ın dinde, şeriatta ruhsat vermediği şeyi, kendilerine meşrû kılacak mâbutları mı var? Eğer insanların sorumlu tutularak muhakeme edileceği, mükâfaata nâil olanla cezaya müstehak olanların ayırt edileceği ile ilgili Allah’ın koyduğu-kurduğu mühlet verilen bir düzen olmasaydı, elbette müşriklerle mabut saydıkları putlar arasında acilen yargı gerçekleştirilir, icra edilirdi. Kesinlikle inkârda, isyanda, şirkte ısrar eden, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâ...
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
dinden Allah'ın izin vermediklerini kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer ayırım sözü olmasaydı aralarında hüküm verilmiş olurdu. Gerçekten zalimler için acıklı bir azap vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
dinden Allah’ın kendisine izin vermediği şeyleri, kendilerine meşrû' kılan ortakları mı var? Hâlbuki (haklarında âhirette hüküm verileceğine dâir önceden söylenmiş) ayırma sözü olmasaydı, aralarında elbette hüküm verilmiş (işleri çoktan bitirilmiş)olurdu. İşte şübhesiz o zâlimler yok mu, onlar için, (pek) elemli bir azab vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın izin vermediği bir dini ortaya koyan ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhâl aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki kâfirlere can yakıcı bir azap vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
kendilerine, Allâh'ın izin vermediği dini koyan ortaklar mı var? Eğer (bir süre fırsat verilmesi hakkında) karar olmasaydı derhal aralarında hüküm verilir (işleri bitirilir)di. Kuşkusuz zâlimler için acı bir azâb vardır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın izin vermediği şeyleri din diye kendilerine yasallaştıran ortakları mı var? Hükmün ertelenmesine dair söz olmasaydı, onların aralarında iş çoktan bitirilirdi. Çünkü zalimlerin hakkı acı bir azaptır....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa
onların,
dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe arz olunurlarken
onların,
zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe atılırlarken,
onların,
zilletten başlarını öne eğerek, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İman edenler: 'İşte kıyamet günü asıl hüsrana uğrayanlar, dünyada birbirlerini, kendilerini, ailelerini, vatandaşlarını, milletlerini, hak yoldan uzaklaştırarak zarara, ziyana uğratan liderler, güç ve iktidar sahipleridir' diyecekler. Unutmayın, baskı zulüm ve işkence yaparak temel hak ve hürriyetleri kısıtlayanlar, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenler, haksızlık yapan...
Şura Suresi, 45. Ayet:
Onların,
aşağılıktan boyun bükmüş halde ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla gizlice baktıklarını görürsün. İman edenler de derler ki: 'Asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana uğratanlardır. İyi bilin ki zalimler kalıcı bir azap içindedirler!'...
Şura Suresi, 45. Ayet:
Onların,
alçaklık ve aşağılıktan korktukları halde Cehennem azabına getirildiklerini, göz ucuyla ona baktıklarını görürsün. İmân edenler ise, şöyle derler: Şüphesiz ki hüsrana uğrayanlar, Kıyamet günü hem kendilerini, hem ailelerini ziyana sürükleyenlerdir. Haberiniz olsun ki, zâlimler şüphesiz devamlı azâb içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe arz olunurlarken
onların,
zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Ve
onların,
kendilerine yardım edecek Allah'tan başka dostları yoktur. Ve Allah kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir yol (kurtuluş) yoktur....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah kimin hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihine özgürlük tanırsa, artık onun için bir çıkar yol da yoktur....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onlarin, Allah'tan baska kendilerine yardim edecek dostlari da yoktur. Allah'in saptirdigi kimsenin cikar yolu olmaz....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah'ın saptırdığı kimsenin çıkar yolu olmaz....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
ALLAH'tan başka kendilerine yardım edecek bir dostları yoktur. ALLAH'ın saptırdığı kimse için bir yol bulunmaz....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
Allah'ın önünden kendilerini kurtaracak dostlar da yoktur. Allah kimi de saptırırsa artık onun için (çıkar bir) yol yoktur....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları yoktur. Allah kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun için bir kurtuluş yolu yoktur....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
Allah’tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir velileri yoktur. Allah’ın sapıklıkta bıraktığı kimse için bir yol yoktur....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların,
Allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allâh kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun için bir (kurtuluş) yol(u) yoktur....
Duxan Suresi, 33. Ayet:
Onlarin, her birinde acikca bir imtihan bulunan, mucizeler verdik....
Duxan Suresi, 39. Ayet:
Ancak bunları (iman ve itaatı gerektiren) hak için yarattık; fakat
onların,
(Mekke kâfirlerinin) çoğu bilmezler....
Duxan Suresi, 40. Ayet:
Şübhe yok ki o ayırd etme günü
onların,
topunun (va'd ve ta'yîn edilmiş) yakıtlarıdır. ...
Casiyə Suresi, 24. Ayet:
Ve dediler ki: Yaşayış, ancak bu dünyâdaki yaşayışımızdan ibâret, ölürüz ve diriliriz ve bizi zamândan başka bir şey öldürmez ve bu hususta bir bilgileri yoktur
onların,
yalnız zanna kapılmışlardır onlar....
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
De ki: "Allâh dûnunda yöneldiklerinizi gördünüz mü (düşünün bakalım)? Gösterin bana arzdan ne yaratmışlar? Yoksa
onların,
semâların yaratılmasında bir ortaklığı mı var? Eğer doğruyu söylüyorsanız, bu konuda eskiden gelen bir bilgi yahut ilimden bir kalıntı getirin bana. "...
Əhqaf Suresi, 6. Ayet:
İnsanlar (Yüce Divâna) toplandıkları gün, (taptıkları tanrılar) onlara düşman olurlar ve
onların,
kendilerine tapmalarını tanımazlar....
Məhəmməd Suresi, 9. Ayet:
Bu,
onların,
Allah’ın indirdiğini, Kurân’ı beğenmemeleri sebebiyledir. Böylece amellerini boşa çıkarmıştır....
Məhəmməd Suresi, 9. Ayet:
Bu
onların,
Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Allah da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır....
Məhəmməd Suresi, 9. Ayet:
Bu,
onların,
Allah’ın indirdiğini kötü görmeleri sebebiyledir. Bu sebeple yaptıklarını iptal etmiştir....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bunun sebebi;
onların,
Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bu duruma düşmelerinin nedeni;
onların,
Allâh'ın indirdiğini beğenmeyenlere: "Bu işin bir kısmında size itaat edeceğiz" demeleridir. . . (Oysa) Allâh onların gizlediklerini bilir....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bu,
onların,
Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: 'Bazı önemli planları uygulamada, biz sizinle işbirliği yapacağız.'demeleri sebebiyledir. Allah onların gizli konuşmalarını, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faaliyetleri biliyor....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bunun sebebi;
onların,
Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bunun sebebi;
onların,
Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayanlara «Bazı hususlarda size itaat edeceğiz» demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bunun sebebi; gerçekten
onların,
Allah’ın indirdiğini hoş görmeyen kimselere (o yahudilere): 'Bazı hususlarda size itâat edeceğiz!' demeleridir. Hâlbuki Allah, onların gizlediklerini biliyor....
Məhəmməd Suresi, 27. Ayet:
Artık melekler
onların,
yüzlerine ve arkalarına vura vura, canlarını alırken (halleri) nice olacak? ...
Məhəmməd Suresi, 28. Ayet:
İşte bu,
onların,
Allah'ı öfkelendiren şeylere tâbî olmaları ve O'nun (Allah'ın) rızasını kerih görmeleri sebebiyledir. Böylece onların amellerini boşa çıkardı....
Məhəmməd Suresi, 28. Ayet:
Bu,
onların,
Allah’ı gazaba getiren şeylerin ardınca gitmeleri ve onu râzı edecek şeylerden hoşlanmamaları sebebiyledir. Bu yüzden Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır....
Fəth Suresi, 6. Ayet:
Allâh hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara; (Allah'a) ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara da azâbetsin. (
Onların,
müslümanlar için istedikleri) Kötü olaylar, kendi başlarına gelsin. Allâh, onlara gazabetmiş, onları la'netlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Orası da ne kötü bir yerdir!...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler.
Onların,
rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendir...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed, Allah’ın ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüdür. Onunla beraber bulunanlar, müslümanlar, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere karşı güçlü, kararlı ve tavizsiz, başları dik, aralarında engin merhamet sahibidirler. Onları, cemaat halinde rükûa varırlarken namazlarda, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî fa...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kafirlere karşı şiddetli kendi aralarında merhametlidirler.
Onların,
rüku ve secde ederek Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır.
Onların,
Tevrat'taki vasıfları ve İncil'deki vasıfları da şöyledir: Filizini çıkarmış onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendi...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed Allâh'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kâfirlere karşı katı, birbirlerine karşı merhametlidirler.
Onların,
rükû' ve secde ederek Allâh'ın lutuf ve rızâsını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. Onların Tevrât'taki vasıfları ve İncildeki vasıfları da şöyle bir ekin gibidir ki, filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin üstüne dikildi, ekincilerin hoşuna gider, onlara karşı kâfirleri de öfkelendirir bir duruma geldi. Allâh onlardan i...
Hucurat Suresi, 4. Ayet:
Hücrelerin ardından sana ünleyenler (var ya)
onların,
çoğunun akılları ermez. ...
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!...
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
üzerine çıkıp, kâinatın sırlarını dinleyecekleri merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık anlaşılır bir delil getirsin....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
üzerine çıkıp dinledikleri merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri apaçık bir delil getirsinler....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa
onların,
(göğe çıkıp meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, (meleklerin sözlerini dinlediklerine) açık bir delil getirsin....
Tur Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir....
Tur Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'tan başka bir tanrıları mı var? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, münezzehtir....
Tur Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
Tanrı'nın dışında başka bir tanrıları mı var? Tanrı, onların şirk koştuklarından yücedir....
Tur Suresi, 43. Ayet:
Yoksa
onların,
Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir....
Nəcm Suresi, 28. Ayet:
Onların,
bu hususta hiçbir bilgisi yok, ancak zanna kapılıyorlar ve şüphe yok ki zan, gerçeğe karşı hiçbir şeye yaramaz....
Nəcm Suresi, 30. Ayet:
Onların,
ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir....
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Ve ne oluyor size de Allah yolunda mallarınızı harcamıyorsunuz? Ve Allah'ındır göklerin ve yeryüzünün mîrası; sizden, fetihten önce mallarını harcayan ve savaşan, başkalarıyla bir değildir;
onların,
fetihten sonra mallarını harcayan ve savaşanlara karşı derece bakımından pek büyük bir üstünlükleri var; ve hepsine de Allah, güzel mükâfatlar vaadetmiştir ve Allah, ne yapıyorsanız, hepsinden de haberdar....
Hədid Suresi, 16. Ayet:
İnananlara, o çağ gelmedi mi henüz, Allah'ı anış ve Kur'ân'dan inen şeyler, onların gönüllerini yumuşatsın da tamâmıyla korkup itâat etsinler ve önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler;
onların,
peygamberleriyle araları, uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu, buyruktan çıktı....
Hədid Suresi, 27. Ayet:
Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oğlu İsa'yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar.
Onların,
iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır....
Həşr Suresi, 4. Ayet:
Bu da,
onların,
şüphe yok ki Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerindendir ve kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki artık Allah, pek çetin azâp eder....
Həşr Suresi, 4. Ayet:
Bu,
onların,
Allah’a ve Rasulüne karşı gelmeleri, düşmanca davranmaları sebebiyledir. Kim Allah’a, Allah’ın dinine, Allah’ın samimi kullarına düşmanca davranırsa, bilsin ki Allah, düşmanlık etme suçlarına denk, onları adâletle cezalandırma gücüne sahiptir....
Həşr Suresi, 4. Ayet:
Bunun sebebi
onların,
Allah ve Resulüne karşı çıkmaları oldu. Kim Allah’ı ve Resulünü karşısına alırsa bilmelidir ki Allah’ın cezası pek çetindir....
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onların,
hepsi birden sizinle savaşmazlar, ancak müstahkem yerlerde, yahut da surların ardında çarpışırlar; onların gücü kuvveti, aralarında çetindir, onları bir topluluk sanırsın ama gönülleri dağınıktır, ayrı ayrıdır; bu da akıl etmez bir topluluk olmalarındandır....
Münafiqun Suresi, 3. Ayet:
Bu,
onların,
önce sözde iman etmeleri, sonra inkârda ısrar etmeleri, küfre saplanmaları sebebiyledir. Böylece de, Allah onların kalplerini, kafalarını anlayışsız hale getirdi. Onlar derin düşünemez oldular....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Onlara: Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen
onların,
büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Onlara: Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen
onların,
büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Onlara: «Gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret dilesin.» denildiği zaman başlarını çevirirler ve
onların,
büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Münafıklara: «Gelin de Allah'ın Rasulü sizin için bağışlanma dilesin denildiği zaman, başlarını çevirirler ve
onların,
büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Onlara: "Gelin, Allâh'ın Elçisi sizin için mağfiret dilesin" dendiği zaman başlarını çevirirler ve
onların,
büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün....
Təğabun Suresi, 6. Ayet:
Bu da, peygamberlerinin, apaçık delillerle onlara geldikleri halde
onların,
bir insan mı bize doğru yolu gösterecek deyip de kâfir olmalarından ve yüz çevirmelerindendir ve Allah da onlardan müstağnî olduğunu göstermiştir ve Allah, müstağnîdir ve hamde lâyık, odur....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah â dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü
onların,
nurları, önlerinden ve yanlarından koşar da «Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kadirsin» derler....
Haqqə Suresi, 8. Ayet:
1.
fe
: o halde, artık
2.
hel
: mı, var mı
3.
terâ
: görürsün, görüyor musun
4.
lehum
:
onların,
onlara ait
Məaric Suresi, 5. Ayet:
Şimdi sen,
onların,
seni ve Kur’ân’ı yalanlamalarına, olabildiğince, güzelce sabrederek mücadeleye devam et....
Cin Suresi, 28. Ayet:
Öyle ki
onların,
Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp tesbit etmiştir....
Cin Suresi, 28. Ayet:
Böylece
onların,
Rabblerinin mesajlarını insanlara duyurduklarını belirler. O onların durumlarını ve tutumlarını bilgisi ile kuşatmış, herşeyi bir bir saymıştır....
Cin Suresi, 28. Ayet:
Öyle ki
onların,
rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Tanrı,) onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp tesbit etmiştir....
Cin Suresi, 28. Ayet:
(Böyle yapar) Ki
onların,
Rablerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allâh, onlarda bulunan herşeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve herşeyi bir bir saymış (hesab etmiş)tir....
Cin Suresi, 28. Ayet:
Öyle ki
onların,
Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) Onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp tesbit etmiştir....
Cin Suresi, 28. Ayet:
Ki
onların,
Rablerinin elçiliklerini hedefine tam ulaştırdıklarını bilsin. Allah, onların katında bulunan şeyleri kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıya bağlamıştır....
İnşiqaq Suresi, 23. Ayet:
Allâh
onların,
içlerinde gizledikleri (düşünceleri) biliyor....
Tariq Suresi, 16. Ayet:
Ben de
onların,
planlarını başlarına geçirecek karşı planlar yapıyorum....
Beyyinə Suresi, 8. Ayet:
Onların,
Rableri katındaki ödülleri, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri/sürekli yeşilliklerdeki temizlik/bereketli bahçelerdir. Sonsuza dek kalacaklardır orada. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, içi ürpererek Rabbine saygı duyan kişi içindir....
Əhzab Suresi, 59. Ayet:
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve bütün mü’minlerin hanımlarına söyle: Sokağa tenlerini göstermeyen, vücut hatlarını belli etmeyen elbiselerini giyerek çıksınlar. Bu tür örtünme
onların,
vakar ve heybetleriyle hür kadınlar olarak tanınıp, kendilerine hürmet edilmesine; sarkıntılık yapılmamasına, incitilmemelerine en uygun bir örtünmedir. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....
Yasin Suresi, 57. Ayet:
Orada taze yemiş (ler)
onların,
temennî edecekleri herşey onlarındır. ...
Yasin Suresi, 75. Ayet:
Onların,
güçleri yetmez yardım etmeye onlara ve asıl onlardır o uydurma mâbutların hizmetine hazırlanmış askerler....
Yasin Suresi, 75. Ayet:
Onların,
onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir....
Saffat Suresi, 175. Ayet:
Onların,
inkâr edenlerin âkıbetlerinin nasıl olacağına, dünyada uğrayacakları felâketlere iyi bak. Yakında kendileri de görecekler. Akılları başlarına gelecek....
Mömin Suresi, 80. Ayet:
Sizin onlarda birtakım başka menfaatleriniz de vardır. Ayrıca içinizden hissettiğiniz bir ihtiyacı onlara binerek ve yükünüzü yükleyerek giderirsiniz. Karada
onların,
denizde gemilerin üzerinde taşınırsınız....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Ve
onların,
O'ndan (Allah'tan) başka taptıkları şeyler şefaate malik değildir. Hakk'a şahit olanlar hariç ve onlar (Hakk'ı) bilirler....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Onların,
Allah’ı bırakıp kulları durumundakilerden yalvardıkları, şefaat hakkına sahip değildir. Ancak bilerek, hakkı, Kur’ân’ı, İslâm’ı bayraklaştıranlar, örnek önderler, örnek mü’minler şefaat edebilir....
Qaf Suresi, 35. Ayet:
1.
lehum
:
onların,
onlar için (vardır)
2.
mâ yeşâûne
: diledikleri şey
3.
fî-hâ
: orada
4.
ve ledeynâ
: ve katımı...
Qaf Suresi, 45. Ayet:
Biz
onların,
(o yeniden dirilmeyi inkar edenlerin) ne söylediklerini iyi biliyoruz; ve sen onları hiçbir şekilde (inanmaya) zorlayamazsın. Ama sen yine de Benim uyarımdan korkabileceklere bu Kuran aracılığıyla hatırlatmada bulun....
Qələm Suresi, 42. Ayet:
insan bedeninin bir kemik yığınından ibaret hale getirileceği gün ve
onların,
(şimdi hakikati inkar edenlerin, Allah'ın huzurunda) secde etmeye çağrılacakları ama onu yapmaya güçlerinin yetmeyeceği gün....
Nəml Suresi, 52. Ayet:
İşte,
onların,
şirk koşmak sûretiyle işledikleri yanlışlar yüzünden çatıları çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç şüphesiz ki bunda, bilen bir toplum için bir alâmet/gösterge vardır. ...
Qəsəs Suresi, 69. Ayet:
Ve senin Rabbin,
onların,
sinelerinde gizledikleri şeyleri ve açığa vurdukları şeyleri bilir. ...
İsra Suresi, 97. Ayet:
(97,98) Ve Allah kime kılavuz olursa, işte o doğru yolu bulmuş olandır. Kimi de saptırırsa, artık bunlar için Allah'ın astlarından hiçbir yardımcı, koruyucu, yol gösterici yakın kimse bulamazsın. Ve Biz, onları kıyâmet günü kör, dilsiz ve sağır oldukları hâlde, yüzleri üstü toplayacağız. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne zaman ki cehennem dindi, onlara ateşi arttırırız. İşte bu,
onların,
âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi örtbas etmiş olmaları ve “Bizler, bir yığın kemik ve ufa...
İsra Suresi, 98. Ayet:
(97,98) Ve Allah kime kılavuz olursa, işte o doğru yolu bulmuş olandır. Kimi de saptırırsa, artık bunlar için Allah'ın astlarından hiçbir yardımcı, koruyucu, yol gösterici yakın kimse bulamazsın. Ve Biz, onları kıyâmet günü kör, dilsiz ve sağır oldukları hâlde, yüzleri üstü toplayacağız. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne zaman ki cehennem dindi, onlara ateşi arttırırız. İşte bu,
onların,
âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi örtbas etmiş olmaları ve “Bizler, bir yığın kemik ve ufa...
Ənam Suresi, 27. Ayet:
Ve
onların,
ateşin üzerinde durduruldukları zaman, “Ah, ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık ve mü’minlerden olsaydık!” deyiverdiklerini bir görsen! ...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve Rablerinin huzurunda toplanılacaklarından korkanları, Allah'ın koruması altına girmeleri için sana vahyedilenle uyar.
Onların,
O'nun astlarından yardım eden, yol gösteren, koruyan bir yakın kimseleri ve destekçileri, kayırıcıları yoktur. ...
Loğman Suresi, 30. Ayet:
Bu da şundandır ki, şüphesiz Allah hakkın ta kendisidir. Ve
onların,
Allah'ın astlarından yakardıkları kesinlikle kaybolup gitmiştir. Ve şüphesiz ki Allah, en yücenin, en büyüğün ta kendisidir. ...
Şura Suresi, 21. Ayet:
"Yoksa
onların,
Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendileri için meşru kılmış ortakları mı vardır? Eğer “Fasl Sözü” olmasaydı, aralarında kesinlikle işleri bitirilmişti. Ve şüphesiz şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar; kendileri için acı bir azap olanlardır. "...
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Ve
onların,
O'nun astlarından yalvarıp durdukları kimseler yardıma, desteğe, iltimasa mâlik olamazlar. Ancak hakka şâhit olan Zat bunun dışındadır. Onlar da biliyorlar. ...
Nəhl Suresi, 38. Ayet:
(38,39) Ve kâfirler, “Allah, ölen kimseyi diriltmez” diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, Allah ölüleri, üzerine aldığı gerçek bir vaat olarak,
onların,
hakkında anlaşmazlığa düştükleri şeyi onlara açığa koymak ve gerçekleri örtbas eden kimselerin, yalancıların ta kendisi olduklarını bildirmek için diriltecektir. ...
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
(38,39) Ve kâfirler, “Allah, ölen kimseyi diriltmez” diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, Allah ölüleri, üzerine aldığı gerçek bir vaat olarak,
onların,
hakkında anlaşmazlığa düştükleri şeyi onlara açığa koymak ve gerçekleri örtbas eden kimselerin, yalancıların ta kendisi olduklarını bildirmek için diriltecektir. ...
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Şüphesiz Allah,
onların,
Kendisinin astlarından hangi şeye yalvardıklarını bilir. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/ sağlam yapandır. ...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
"
Onların,
kendilerini karşılığında sattıkları şey; Allah'ın kullarından dilediğine Kendi armağanlarından indirmesini kıskanarak, Allah'ın indirdiği şeyleri; Kur’an’ı bilerek reddetmeleri ne çirkindir! İşte bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Küçültücü azap da yalnızca gerçekleri bilerek reddedenler içindir. "...
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
"Mallarını her zaman, gizlice ve açıkça Allah yolunda harcayan kimseler; işte
onların,
Rableri nezdinde ödülleri vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmezler de. "...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O ribayı [emeksiz, risksiz, çalışıp çabalamadan kolayca elde edilen kazançları] yiyen şu kişiler, şeytânın bir dokunuşuyla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu, şüphesiz
onların,
“Alış-veriş, riba gibidir” demeleriyledir. Oysa ki Allah, alış-verişi helâl, bu ribayı harâm kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'adır. Ve kim ki yeniden dönerse, işte onlar ateşin dostlarıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. ...
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Ve
onların,
kendileri Mescid-i Harâm'ın/dokunulmaz kılınmış ilâhiyat eğitimi merkezinin ayakta tutan mütevellileri/vakıf yöneticileri olmadıkları hâlde ondan menedip dururlarken Allah'ın kendilerine azap etmemesi için neleri var? Onun ayakta tutan mütevellileri/vakıf yöneticileri sadece Allah'ın koruması altına girmiş kimselerdir. Velâkin onların çoğu bilmiyorlar. ...
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
(24,25) Bu,
onların,
“Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır” demeleri nedeniyledir. Onların uydurmuş oldukları şeyler de dinlerinde kendilerini aldatmaktadır. Peki, kendisinde hiç şüphe olmayan o günde onları bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandıkları şeyler tamamen ödendiği zaman nasıl olacaktır? ...
Ali-İmran Suresi, 25. Ayet:
(24,25) Bu,
onların,
“Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır” demeleri nedeniyledir. Onların uydurmuş oldukları şeyler de dinlerinde kendilerini aldatmaktadır. Peki, kendisinde hiç şüphe olmayan o günde onları bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandıkları şeyler tamamen ödendiği zaman nasıl olacaktır? ...
Məhəmməd Suresi, 9. Ayet:
Bu, şüphesiz
onların,
Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Artık Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. ...
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bu,
onların,
Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: “Bazı işlerde biz, size itaat edeceğiz” demeleri sebebiyledir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor. ...
Beyyinə Suresi, 8. Ayet:
Onların,
Rableri katındaki ödülleri, içinde sürekli kalanlar olarak altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine bilgiyle, sevgiyle, saygıyla ürperti duyan kimseler içindir. ...
Həşr Suresi, 13. Ayet:
Kesinlikle siz, onların kalplerinde korku yönünden, Allah'tan daha çetinsiniz.
Onların,
Allah'tan çok sizden korkmaları, şüphesiz bunların iyi anlamayan bir toplum olmasındandır. ...
Maidə Suresi, 58. Ayet:
"Ve siz, onları salâta [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmaya; toplumu aydınlatmaya] çağırdığınız zaman, onlar, onu alay ve eğlence edinirler. Bu,
onların,
akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarındandır. "...
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
"Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergisini veren ve sadece Allah'a saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan kimseler açar ve yaşatırlar. Artık işte
onların,
kılavuzlandıkları doğru yol üzere olan kimselerden olmaları beklenir. "...
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
Sen
onların,
kendi dinlerine uymadıkça ne yahûdiler, ne de hıristiyanlar senden râzı olmazlar. "Asıl doğru yol, Allâh'ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz....
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
Ve dininize uyan kişiden başkasına inanmayın. De ki: Doğru yol, ancak Allah yoludur. Size verilenin başkalarına da verildiğine ve
onların,
Rabbiniz katında deliller göstererek sizinle tartışacaklarına inanmayın dediler mi de, de ki: Lütuf ve ihsân ancak Allah'ın elindedir, dilediğine lütfeder ve Allah'ın lütfü boldur ve her şeyi bilir o....
Yunus Suresi, 7. Ayet:
(7-8) (Öldükten sonra yeniden dirilip) bize kavuşmayı ümit etmeyen, Dünya hayatına razı olup onunla gönlü yatışanlarla bizim âyetlerimizden gafil olanlar var ya, işte
onların,
kazandıklarına karşılık varacakları yer ateştir....
Yunus Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar yok mu, işte
onların,
kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!...
Yunus Suresi, 7. Ayet:
(7-8) (Öldükden sonra dirilib) bize kavuşacağını ummayan, (âhirete inanmayarak sâdece) dünyâ hayaatına raazî olan ve onunla sükûn (ve istirahat) e dalan kimselerle (varlığımıza, birliğimize ve kemâl-i kudretimize delâlet eden) bunca âyetlerimizden gaafil olanlar (yok mu?) işte
onların,
irtikâb etmekde oldukları (şirk ve mâ'siyetler) yüzünden varacakları yer, ateşdir. ...
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
(
Onların,
Bədirdə döyüşən Qureyşlilərin) halı Fironun (Firon ordusunun) və onlardan əvvəlkilərin halı kimidir. Rəblərinin ayələrini yalanladılar. Beləcə günahları səbəbi ilə onları həlak etdik. Firon ordusunu boğduq. (Onların) hamısı zalımlar oldular....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoxsa
onların,
Bizdən (Bizim əzabımızdan) onları qoruyan ilahlarımı var? Onların özlərinə belə kömək etməyə gücləri çatmaz. Onlara Bizim tərəfimizdən sahib çıxılmaz....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
bir də: “Həqiqətən, biz Allahın elçisi Məryəm oğlu İsa Məsihi öldürdük!”– dediklərinə görə (lənətədüçaredildilər.) Halbuki onu nə öldürdülər, nə də çarmıxa çəkdilər. Onlara ancaq (İsanın) bənzəri göstərildi. Şübhəsiz ki, bunda ixtilaf edənlər onun barəsində şəkk-şübhə içindədirlər. Bu haqda
onların,
zənnə uymaqdan başqa heç bir məlumatı yoxdur. Onlar onu öldürdüklərinə yəqinliklə əmin deyillər....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu haqda nə
onların,
nə də atalarının heç bir biliyi yoxdur. Ağızlarından çıxan söz necə də ağırdır. Onlar yalandan başqa bir şey danışmırlar....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoxsa
onların,
üstünə çıxıb (mələklərin söhbətlərini) dinlədikləri bir nərdivanı vardır? Onda qoy onların (mələkləri) dinləyənləri anlaşıqlı bir dəlil gətirsinlər!...
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Heyzdən kəsilmiş (yaşlı) qadınlarınızın (iddəsi barəsində) şübhəniz varsa,
onların,
eləcə də hələ heyz görməmiş qızların gözləmə müddəti üç aydır. Hamilə qadınların gözləmə müddəti isə onlar hamiləlikdən azad olana qədərdir. Kim Allahdan qorxarsa, (Allah) onun işini asanlaşdırar....
Cin Suresi, 28. Ayet:
(hər kəs)
onların,
Rəbbinin göndərdiklərini necə təbliğ etdiyini bilsin. (Allah) onların nə etdiklərini nəzarəti altında saxlayır və hər şeyi ayrı-ayrılıqda hesaba alır”....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Həqiqətən, o kəslər ki, kafirdirlər, bərabərdir onlar üçün nəzərlərinə çatdırasan
onların,
yaxud nəzərlərinə çatdırmayasan – inanmazlar....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Və bildirdi Adama isimlərini külli
onların,
sonra ərz etdi üzərinə mələklərin və dedi: «Xəbər verin Mənə isimləri ilə bunların, əgər oldunuz sadiqlər!»...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Dedi: «Ay Adam! Xəbər ver onlara isimləri ilə onların!» Və amma elə ki, xəbər verdi onlara isimləri ilə
onların,
dedi: «Ə, demədimmi sizə həqiqətən Mən bilirəm qeybini səmaların və ərzin və bilirəm nə ki, aşkar edirsiniz və nə ki, oldunuz gizlədənlər»....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Tapacaqsan onları həris insanlar üzərində həyatın və o kəslərdən ki, müşrikdirlər Istər hər biri
onların,
əgər ömrü ola min il və o uzaqlaşdırmaz onu əzabdan ki ömrü olsa Və Allah Bəsirdir nə ilə əməl edirlər!...
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
Razı olmazlar səndən hidayət olunanlar və yardım olunanlar ta onların millətinə tabe olasan. De: «Həqiqətən hidayəti Allahın - o, hidayətdir!» Və əgər tabe olasan havasına
onların,
sənə gələn elmdən sonra, olmaz sənin üçün Allahdan dostluq və yoxdur yardım...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Onda ki, talaq verdiniz qadınlara və yetişdi əcəlləri
onların,
saxlayın onları mərifətlə, ya buraxın mərifətlə Və saxlamayın onları zorla, həddi aşmaq üçün. Və kim fəaliyyət edərsə bunu, fəqət zülm etdi öz nəfsinə. Və götürməyin ayətlərini Allahın əyləncəyə. Zikr edin nemətini Allahın üzərinizə sizin və nə ki, nazil etdi üzərinizə sizin kitabdan və hikmətdən, nəsihət sizə onunla. Və qorxun Allahdan və bilin ki, həqiqətən, Allah külli şey ilə Alimdir!...
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Onda ki, talaq verdiniz qadınlara və yetişdi əcəlləri
onların,
mane olmayın onlara ki, etsinlər nigah öz zövcləri ilə, onda ki, razıdırlar aralarında onlar mərifətlə. Bu, nəsihətdir onunla, kim oldu sizdən inanan Allah ilə və günü ilə axırın. Bu, sizə zəka sizin üçün və tahirdir. Və Allah bilir və siz bilmirsiniz!...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Ə, görmədinmi o kəsləri ki, əta olunmuşdu nəsib kitabdan? Dəvət olunurlar tərəfinə Allahın kitabının, hökm etmək üçün aralarında
onların,
sonra üz döndərir onlardan olan firqə və onlar üz döndərəndirlər....
Ali-İmran Suresi, 170. Ayet:
Fərəhlənirlər nə ilə əta edib onlara Allah fəzlindən Onun və istəyirlər bəşarətlənmək o kəslər ilə ki, görüşməyiblər onlar ilə arxasındakılardan
onların,
yoxdur xof üzərində onların və onlar hüznlü olmayacaqlar!...
Ali-İmran Suresi, 181. Ayet:
Əlbəttə, eşitdi Allah sözlərini o kəslərin ki, dedilər: «Həqiqətən, Allah fəqirdir və biz isə ehtiyacsız!» Yazarıq
onların,
dediklərini və qətlə yetirmələrini onlar nəbiləri qeyri haqq ilə və deyərik: «Dadın yanar odun əzabını!»...
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Külli ümmət üçün müəyyən əcəl var. Onda ki, gəldi əcəli
onların,
nə bir saat təxirə düşər və nə də təqdim olunar!» ...
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
And içəcəklər qarşınızda Allah ilə sizin üçün onda ki, qayıtdınız tərəfinə
onların,
üz döndərməyiniz üçün onlardan. Onlardan üz döndərin! Həqiqətən, onlar ricsdirlər və yerləri cəhənnəmdir - cəza nə ilə ki, oldular kəsblilər!...
Tövbə Suresi, 110. Ayet:
Kəsməz, binaları onların odur ki, bina ediblər, şübhəni qəlblərində
onların,
ancaq ki, qətt ola qəlbləri onların və Allah Alimdir, Həkimdir!...
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Və amma ki, eşitdi məkrləri ilə
onların,
göndərdi tərəfinə onların və hazırladı onlar üçün mütəkkə və əta etdi külli vahidinə onlardan bıçaq və dedi: «Xaric ol onlara tərəf!» Amma elə ki, onu gördülər, onu böyük sayıb və əllərini kəsdilər və dedilər: «Həşə lilləh! Bəşər deyil bu, ancaq kəramətli mələkdir»....
Rəd Suresi, 30. Ayet:
Beləliklə göndərdik səni ümmətində Xələnin, qabaqcadan orada ümmilərə tilavat etməyin üçün üzərinə
onların,
odur ki, vəhy ilə açaraq öyrətdik tərəfinə sənin və onlar kafirdirlər Rəhman ilə. De: «O Rəbbimdir! Yoxdur Ilahi ancaq O. Üzərinə Onun təvəkkül etdim və tərəfinə Onun qayıtdım». ...
Ənbiya Suresi, 15. Ayet:
Qurtarmırdı bu istəkləri
onların,
ta etdik onları biçilmiş tarlalar....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Onda ki, onları dəvət edirlər tərəfinə Allahın və Onun rəsulunun, ondan ötürü ki, hökm edə aralarında
onların,
onda onlardan bir firqə üz çevirir. ...
Şüəra Suresi, 199. Ayet:
və qiraət etsəydi onu üzərinə
onların,
yenə də ona inanmazdılar....
Fatir Suresi, 39. Ayet:
O – Odur ki, etdi sizi ərzdə xəlifə. Kim kafir oldu, öz əleyhinədir küfrü onun və artırar kafirlər üçün küfrləri onların öz Rəblərinin yanında ancaq qəzəb və artırar kafirlər üçün küfrləri
onların,
ancaq xəsarət....
Yasin Suresi, 10. Ayet:
Bərabərdir üzərində onların. Ə, nəzərlərinə çatdırasan
onların,
ya nəzərlərinə çatdırmayasan, inanmazlar. ...
Zuxruf Suresi, 13. Ayet:
ondan ötrü ki, möhkəmlənəsiniz kürəklərində
onların,
sonra yad edəsiniz nemətini Rəbbinizin. Onda ki, möhkəmləndiniz üzərində onun və dediniz: «Sübhandır – Odur ki, ram etdi bizim üçün bunu və ona yetişməyə bizdə qüvvə olmadıqda!...
Məhəmməd Suresi, 2. Ayet:
Və o kəslər ki, inanırlar və əməli salehdirlər və inandılar, nə ilə ki, nazildir üzərinə Muhəmmədin və o haqdır Rəblərindən
onların,
O örtər üstünü pis günahlarının və islah edər onları....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhəmməd rəsuludur Allahın. O kəslər ki, onunladır, şiddətlidirlər üzərində kafirlərin və rəhimlidirlər öz aralarında. Görərsən onları rüku edən və səcdə edən. Onlar fəzl axtarırlar Allahdan və razılıq. Simaları
onların,
üzlərindən səcdə əsərindən bəllidir. Belədir məsəli onların Tövratda. Məsəli onların Incildə – bir əkinə bənzər, hansı ki, toxum səpilər. Elə ki, torpaqdan bar çıxartdı, çox nazik və zəifdir, sonra qüdrət tapıb qalın olar və öz kökü üstündə möhkəm dayanar. Və əkinçiləri ...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Sakin edin onları harada ki, siz özünüz sakin olmuşdunuz, imkanınız daxilində və onlara zərər yetirməyin yerlərini dar etmək üçün. Əgər onlar hamilə olsalar, infaq edin üzərində
onların,
ta hamiləliklərini sona yetirələr. Əgər onlar sizin uşağınıza süd verələr, onların ücrətlərini verin. Öz aranızda mərifətlə rəftar edin və əgər çətinlik çəksəniz, onda qoy ona başqası süd versin....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoxsa
onların,
üstündə (durub yuxarı aləmdəki söhbətlərə) qulaq asdıqları nərdivanları var? (Əgər belədirsə,) onda gərək onların qulaq asanı (dediklərinə) aşkar bir dəlil-sübut gətirsin....
Qəmər Suresi, 28. Ayet:
Və onları suyun onların arasında bölünməsindən (bir gün
onların,
bir gün də dəvənin olmasından) xəbərdar et. Hər növbədə orada (növbə sahibi) olacaqdır....
Bəqərə Suresi, 141. Ayet:
Onlar keçib getmiş bir ümmətdir. Onların qazandıqları
onların,
sizin qazandıqlarınız sizindir. Siz onların etdiklərindən məsul tutulmazsınız....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitab əhlindən eləsi var ki, ona yüklərlə mal əmanət etsən, onu sənə (əskiksiz) qaytarar. Lakin onlardan eləsi də var ki, ona bir dinar əmanət etsən, başının üstündə durub (tələb etmədikcə) onu sənə qaytarmaz. Bu da
onların,
“Ümmilərə qarşı (etdiklərimizə görə) bizə günah yoxdur” demələri səbəbi ilədir. Onlar biləbilə Allaha qarşı yalan söyləyirlər....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu barədə nə
onların,
nə də ata-babalarının məlumatı vardır. Onların ağızlarından necə də yekə söz çıxır. Onların danışdıqları yalandan başqa bir şey deyildir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Onların,
qarşılığında özlərini satdıqları şey - Allahın Öz bəndələrindən istədiyinə Öz nemətini verməsini qısqanaraq, Allahın nazil etdiyi şeyləri; Quranı bilə-bilə rədd etməkləri necə də pisdir! Bax buna görə qəzəb üstünə qəzəbə düçar oldular. Xar edici əzab da yalnız həqiqətləri bilə-bilə inkar edənlər üçündür....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Və sən, həqiqətən
onların,
insanlar arasında yaşamağa ən həris, Allahın ortağı olduğunu qəbul edənlərdən də daha həris olduqlarını görərsən. Onların hər biri özlərinə min il ömür verilməsini arzu edər; halbuki ömür verilmək/çox uzun yaşamaq onu əzabdan uzaqlaşdırmayacaq. Allah onların nə etdiklərini çox yaxşı görəndir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamaq iki dəfə mümkündür. Bundan sonrası ya adətlərə müvafiq olaraq/hər kəs tərəfindən qəbul edilmiş şəkildə saxlamaq, ya da yaxşılıqla buraxmaqdır. Onlara verdiklərinizdən bir şey almağınız da sizin üçün halal olmaz. Ancaq ikisinin də Allahın hədlərinə riayət edə bilməməkdən qorxmağı istisna olmaqla. Əgər siz dövlət qulluqçuları,
onların,
Allahın hədlərinə riayət edən bilməyəcəyindən qorxsanız, qadının fidyə/ayrılmaq üçün müəyyən haqq verməsində ikisinə də günah yoxdur. Bunlar, Allahın hədlər...
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Mallarını hər zaman, gizlicə və açıq şəkildə Allah yolunda xərcləyən kəslərin; məhz
onların,
Rəbbi yanında mükafatları vardır. Və onlar üçün hər hansı bir qorxu yoxdur və onlar qəm-qüssə də görməzlər....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Bu,
onların,
"Atəş bizə bir neçə gündən artıq qətiyyən toxunmaz" dediklərinə görədir. Onların uydurmuş olduqları şeylər də öz dinlərində onları aldatmaqdadır....
Maidə Suresi, 58. Ayet:
Və siz, onları səlata [maddi və zehni baxımdan dəstək olmağa; cəmiyyəti maarifləndirməyə] çağırdığınız zaman, onlar onu məsxərə və oyun-oyuncaq qəbul edirlər. Bu,
onların,
ağıllarını işlətməyən bir tayfa olmasındandır....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Və Rəbbinin hüzuruna yığışacaqlarını [bilərək] qorxanlara, Allahın mühafizəsi altına daxil olsunlar deyə, sənə vəhy edilənlə xəbərdarlıq et.
Onların,
Onun altındakılardan kömək edən, yol göstərən, qoruyan yaxın bir kəsləri və dəstəkçiləri, şəfaətçiləri yoxdur....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Və
onların,
Allahın altındakılardan yalvardıqları kəslərə söyməyin ki, onlar da bir cahilliklə, hədlərini aşaraq Allaha söyməsinlər. Biz, başçısı olan hər tayfa üçün, işlədikləri əməlləri bax beləcə gözəl göstərdik. Sonra da onların dönüşü öz Rəbbinə olacaq. Sonra O, onlara nə etdiklərini xəbər verəcək....
Ənam Suresi, 114. Ayet:
Və O, sizə Quranı müfəssəl/haqq-batil ayrılmış olaraq nazil etdiyi halda, Allahdan başqa bir hakimmi axtarım?" Və Kitab verdiyimiz o kəslər, Quranın şübhəsiz Rəbbindən haqq ilə nazil edildiyini bilirlər. O halda, sən
onların,
bu kitabın Allah tərəfindən nazil edildiyini bildiklərinədn əsla şübhə etmə....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allahın məscidlərini yalnız Allaha və axirət gününə inanan, səlatı yerinə yetirən [maddi və zehni baxımdan dəstək olma; cəmiyyəti maarifləndirmə qurumlarını qurub yaşadan], zəkatı/vergisini verən və yalnız Allahın qarşısında hörmətlə, məhəbbətlə, elmlə ürpərən kəslər açar və yaşadar. Məhz
onların,
yönləndirildikləri doğru yol üstündə olan kəslərdən olmasına ümid var....
Nəhl Suresi, 20. Ayet:
Və
onların,
Allahın altındakılardan yalvardıqları şeylər hər hansı bir şey əmələ gətirə bilməzlər, özləri yaradılmışdır, ...
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
onların,
haqqında ixtilafa düşdükləri şeyi onlar üçün ortaya qoysun və gerçəkləri ört-basdır edən kəslərin yalançı olduqlarını bildirsin....
Ənbiya Suresi, 43. Ayet:
Yoxsa
onların,
Bizim altımızdakılardan, onları dəf edə bilən tanrıları var? O uydurma tanrıların onlara yardım etməyə gücləri çatmaz. Onlara Bizim tərəfimizdən də bir dəstək olmaz....
Nəml Suresi, 52. Ayet:
Bax,
onların,
şərik qoşmaqla işlədikləri xətalar ucbatından damları çökərək bomboş qalan evləri. Heç şübhəsiz ki, bunda, bilən bir qövm üçün bir nişanə/işarət var....
Ənkəbut Suresi, 42. Ayet:
Şübhəsiz ki, Allah,
onların,
Özünün altındakılardan nəyə yalvardıqlarını bilir. Və O, ən üstün, ən güclü, ən şərəfli, məğlub edilməsi mümkün olmayan/mütləq qalib olandır, ən yaxşı qanun qoyan, pozulmağın qarşısını yaxşı alan/möhkəm edəndir....
Loğman Suresi, 30. Ayet:
Bu da o səbəblədir ki, şübhəsiz, Allah haqqın elə özüdür. Və
onların,
Allahın altındakılardan yalvardıqları şeylər həqiqətən qeyb olub getmişdir. Və şübhəsiz ki, Allah, ən uca, ən böyükdür....
Əhzab Suresi, 18. Ayet:
Şübhəsiz, Allah, sizlərdən o mane olanları, təmbəllik edənləri və sizi qısqanaraq qardaşlarına: "Bizə tərəf gəlin!" deyənləri bilir. Və onlar çətinliyə [dözməyə] çox az gəlirlər. Sonra o qorxu gəlib yetişdikdə, sən
onların,
ölüm [qorxusundan] bayılan kəslər kimi gözləri hədəqəsindən çıxmış halda sənə baxdıqlarını gördün. ...
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Və
onların,
Onun altındakılardan yalvardıqları kəslər köməyə, dəstəyə, şəfaətə malik ola bilməzlər. Ancaq haqqa şahid olan, bunun xaricindədir. Onlar da bilirlər....
Əhqaf Suresi, 6. Ayet:
İnsanlar bir yerə yığıldıqları zaman, ibadət etdikləri kəslər özlərinə düşmən oldular. Və
onların,
özlərinə ibadət etməyini qəbul etmədilər....
Məhəmməd Suresi, 26. Ayet:
Bunun səbəbi,
onların,
Allahın nazil etdiyini bəyənməyən kəslərə: "Bəzi işlərdə biz, sizə itaət edəcəyik" demələridir. Halbuki Allah, onların gizlətdiklərini bilir....
Məhəmməd Suresi, 28. Ayet:
Bunun səbəbi,
onların,
Allahı qəzəbləndirən şeylərə uyması və Onun rizasını bəyənməmələridir. Allah onların əməllərini puç etmişdir....
Həşr Suresi, 13. Ayet:
Həqiqətən, onların ürəklərinde adamlıq baxımından, siz, Allahdan daha şiddətlisiniz.
Onların,
Allahdan çox sizdən qorxmaqları, şübhəsiz, onların anlayışı yaxşı olmayan bir qövm olmasındandır....