Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Məryəm Suresi, 71. Ayet:
İçinizdən ora girməyəcək heç kim yoxdur. Bu, Rəbbinin qəti hökmüdür. (Bir rəvayətə görə, bütün insanlar cəhənnəmə girəcək, ancaq Allah-Təala yaxşıları oradan xilas edəcəkdir. Digər bir rəvayətə görə isə, möminlərin cəhənnəmə girmələri, cəhənnəmin üzərindəki
Sirat
körpüsündən keçmələrindən ibarətdir.)...
Fatihə Suresi, 6. Ayet:
İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). ...
Fatihə Suresi, 6. Ayet:
1.
ihdi-nâ
: bizi hidayet et, ulaştır
2.
es sırâte el mustakîme
: Sıratı Mustakîm, Allah'a ulaştıran yol
...
Fatihə Suresi, 6. Ayet:
(Bu istiane'n ile) bizi,
SIRAT
I MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır)....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne)....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
1.
sırâta
: yol
2.
ellezîne
: ki onlar
3.
en'amte
: sen ni'met verdin
4.
aleyhim
: onlara, onların üzerine
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
O yol (
SIRAT
I MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de, daha önceden Musa (a.s)'a sorulduğu gibi, resulunuzu (ondan şüpheye düşerek) sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Ve kim îmânı küfür ile değiştirirse, artık o doğru yoldan (Sıratı Mustakîm'den) (Allah'a ulaştıran yoldan) sapmıştır....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
1.
se
: yakında, olacak
2.
yekûlu
: derler, söylerler
3.
es sufehâu
: sefihler, kendini bilmeyenler
4.
min en nâsi
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: “Onları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” De ki: “Doğu vebatı Allah'ındır. O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).”...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanların, anlayışı kıt ve aşağılık yaşam ehli olanları "Onları eski kıblelerinden (Kudüs'ten Kâbe'ye) döndüren (gerekçe) nedir?" derler. De ki: "Batı da doğu da Allâh'ındır. Dilediğine hidâyet eder, sırat-ı müstakime yönelmesi için. "...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
Bir kısım beyinsiz kimseler; 'Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?' diyecekler. 'Doğu da, batı da Allah’ındır. Allah, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkları sırat-ı müstakîme, doğru, muhkem, güvenli yola, İslâmî hayata iletir.' de....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) beyyineler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkında ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir . Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa d...
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah(kesîraten), vallâhu yakbidu ve yebsut(yebsutu) ve ileyhi turceûn(turceûne)....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
1.
men
: kim
2.
zellezî (zâ ellezî)
: o kimse ki sahip, o ki sahip, yapan
3.
yukridu
: borç verir
4.
allâhe
: Alla...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece olduğu zaman
2.
fesale
: ayrıldı
3.
tâlûtu
: Talut
4.
bi
: ile
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
İnnallâhe rabbî ve rabbikum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun). ...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
rabbî
: benim Rabbim
3.
ve rabbu-kum
: ve sizin Rabbiniz
4.
fa'budû-hu
: o h...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim ve sizin de Rabbiniz'dir. O halde O'na kul olun. (İşte) bu “Sırâtı Mustakîm'dir (Allah'a ulaştıran yoldur).”...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
"Allâh kesinlikle (El Esmâ'sıyla) Rabbimdir ve Rabbinizdir! O hâlde O'na kullukta olduğunuzun farkındalığına erin ve ona göre yaşayın. Bu Sırat-ı Müstakim'dir. "...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Ve keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluh(resûluhu), ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). ...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
tekfurûne
: inkâr ediyorsunuz
3.
ve entum
: ve siz
4.
tutlâ aleykum
: size okunuyor
...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Ve size, Allah'ın âyetleri okunurken ve aranızda O'nun (Allah'ın) Resûl'ü varken, siz nasıl inkâr edersiniz. Ve kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık o Sıratı Mustakim'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet olunmuştur....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vuruldu. Ancak Allah'ın ipine (Sıratı Mustakîm'e) ve insanlardan bir ipe (Allah'a ulaştıracak olan mürşide) tutunanlar (ulaşanlar) hariç. (Onlar) Allah'tan bir gazaba uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bu, onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları sebebiyledir. İşte bu, onların (Allah'a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandır....
Nisa Suresi, 68. Ayet:
Ve le hedeynâhum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen)....
Nisa Suresi, 68. Ayet:
1.
ve le
: ve elbette, mutlaka
2.
hedeynâ-hum
: onları hidayet erdirdik, ....'a hidayet ettik, ilettik
3.
sırâtan mustekîmen
: Sıratı Mustakîm, Allah'a ulaştıran yola
...
Nisa Suresi, 68. Ayet:
Ve onları mutlaka Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) iletirdik....
Nisa Suresi, 68. Ayet:
Onları sırat-ı müstakime yöneltirdik....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
İllâllezîne yasılûne ilâ kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun ev câûkum hasırat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum. Ve lev şâallâhu le selletahum aleykum fe le kâtelûkum, fe inı’tezelûkum fe lem yukâtilûkum ve elkav ileykumus seleme, fe mâ cealallâhu lekum aleyhim sebîlâ(sebîlen)....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
yasılûne
: vasıl olurlar, gelirler, sığınırlar, iltica ederler
4.
ilâ
...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ darabtum fî sebîlillâhi fe tebeyyenû ve lâ tekûlû li men elkâ ileykumus selâme leste mu’minâ(mu’minen), tebtegûne aradal hayâtid dunyâ, fe indallâhi megânimu kesîrah(kesîratun). Kezâlike kuntum min kablu fe mennallâhu aleykum fe tebeyyenû. İnnallâhe kâne bimâ ta’melûne habîrâ(habîran)....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah’a ulaşmayı dilediler
4.
i...
Nisa Suresi, 137. Ayet:
Muhakkak ki onlar âmenû oldular, sonra inkâr ettiler. Sonra yine âmenû oldular sonra inkâr ettiler. Daha sonra da küfürlerini artırdılar. Allah, onları mağrifet edecek değildir ve onları yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
Onlar, bunların (küfürle îmânın) arasında bocalayıp duranlardır. Ne bunlarla ve ne de onlarla olurlar. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın (onları asla Allah'a ulaştıracak olan Sıratı Mustakîm'e ulaştıramazsın)....
Nisa Suresi, 168. Ayet:
Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen)....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
emmâ
: ama, ise
3.
ellezîne
: onlar, olanlar
4.
âmenû
: îmân ettiler, âmenû oldular, yaş...
Nisa Suresi, 175. Ayet:
Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır)....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
Esmâ'sıyla her şeyin aslı olan Allâh'a iman edip, O'na hakikatleri olarak sımsıkı tutunanlara gelince, onları HÛ'dan bir rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan sırat-ı müstakime hidâyetleyecektir....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilân nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
1.
yehdî bihi Allâhu
: Allâh onunla (Resûlü ile) hidayet eder (ulaştırır)
2.
men(i) ittebea
: tâbî olan kişi, kim tâbî olursa
3.
rıdvâne-hu
: onun rızasına
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır)....
Ənam Suresi, 39. Ayet:
Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ summun ve bukmun fîz zulumât(zulumâti), men yeşâillâhu yudlilhu, ve men yeşe’ yec’alhu alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Ənam Suresi, 39. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar, ...olanlar
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizi
4.
summun
Ənam Suresi, 39. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah (dilediğini) kimi dilerse onu dalâlette bırakır. Ve kimi dilerse onu, Sıratı Mustakîm (Allah'a ulaştıran yol) üzerinde kılar....
Ənam Suresi, 39. Ayet:
İşaretlerimizdekileri yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar (hakikatlerini algılayamayanlar) ve dilsizlerdirler (Hakk'ı itiraf etmeyenler). Allâh dilediğini saptırır, dilediğini de sırat-ı müstakimde tutar!...
Ənam Suresi, 87. Ayet:
Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). ...
Ənam Suresi, 87. Ayet:
1.
ve min âbâi-him
: ve onların babalarından, atalarından
2.
ve zurriyyâti-him
: ve onların zürriyetlerinden, nesillerinden
3.
ve ihvâni-him
: ve onların kardeşlerinden
Ənam Suresi, 87. Ayet:
Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık)....
Ənam Suresi, 126. Ayet:
Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). ...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
1.
ve hâzâ
: ve bu
2.
sırâtu rabbi-ke
: senin Rabbinin yolu
3.
mustekîmen
: istikametlenmiş, yönlendirilmiş (Allah'a götüren)
4.
<...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
İşte bu, Rabbinin sırat-ı müstakimidir. . . Düşünüp değerlendirebilecek bir toplum için delilleri gerçekten detaylı açıkladık....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne). ...
Ənam Suresi, 153. Ayet:
1.
ve enne
: ve muhakkak ki
2.
hâzâ
: bu
3.
sırâtî mustekîmen
: benim mustakîm olan (Allah'a götüren) yolum
4.
fettebiûhu (fe i...
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Bu benim dosdoğru sıratımdır, ona tâbi olun, (başka) yollara tâbi olmayın; (aksi takdirde) sizi O'nun sırat-ı müstakiminden ayırırlar. . . İşte, bilfiil korunasınız diye (Allâh) size bu uyarıları yapıyor!...
Ənam Suresi, 161. Ayet:
Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne)....
Ənam Suresi, 161. Ayet:
1.
kul
: de
2.
inne-nî
: muhakkak ki beni
3.
hedâ-ni
: beni hidayete erdirdi, hidayet etti
4.
rabbî
: Rabbim
<...
Ənam Suresi, 161. Ayet:
“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm'e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm'in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı....
Ənam Suresi, 161. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki Rabbim beni, sırat-ı müstakime hidâyet etti. . . Yürürlükte olan değişmez Din'e, hanîf olan İbrahim'in milletine. . . (O) müşriklerden olmadı. "...
Əraf Suresi, 16. Ayet:
Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme)....
Əraf Suresi, 16. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fe
: artık, bundan sonra
3.
bimâ
: şey sebebiyle
4.
agveyte-nî
: beni azdırdın, beni azdırman
Əraf Suresi, 16. Ayet:
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi....
Əraf Suresi, 16. Ayet:
"Yemin ederim ki, (yudillü men yeşau = dilediğine sapmayı yaşattırır; realitesince) beni sapıttırmanın sonucu olarak, onlara engel olmak için senin sırat-ı müstakimine oturacağım!"...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Ve lâ tak’udû bikulli sırâtın tû’ıdûne ve tasuddûne an sebîlillâhi men âmene bihî ve tebgûnehâ ivecen vezkurû iz kuntum kalîlen fe kesserekum vanzurû keyfe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne)....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
1.
ve lâ tak'udû
: ve oturmayın
2.
bi kulli sırâtın
: her yola, tüm yolların üzerine
3.
tû'ıdûne
: vaad ediyorsunuz (negatif vaad), tehdit ediyorsunuz
4.
Ənfal Suresi, 36. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
ellezîne keferû
: inkâr eden kimseler, kâfirler
3.
yunfikûne
: infâk ederler, verirler
4.
emvâle-hum
Tövbə Suresi, 9. Ayet:
Allah'ın âyetlerini az bir bedele sattılar. Böylece O'nun (Allah'ın) yolundan (insanları) men ettiler (Sıratı Mustakîm'e insanların ulaşmasına mani oldular). Muhakkak ki; onların yapmış oldukları kötü (fena) bir şey (muhakkak ki; onlar, kötü bir şey yapmış oldular)....
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
Lekad nasarakumullâhu fî mevâtıne kesîratin ve yevme huneynin iz a'cebetkum kesretukum fe lem tugni ankum şey'en ve dâkat aleykumul ardu bi mâ rahubet summe velleytum mudbirîn(mudbirîne)....
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
nasarakum allâhu
: Allah size yardım etti
3.
fî mevâtıne
: savaş yerlerinde
4.
kesîratin
Tövbə Suresi, 39. Ayet:
Sefere çıkmanız (Allah'a ulaşmak için ruhunuzu Sıratı Mustakîm'e ulaştırmanız) hariç, (savaşa gönüllü olarak katılmadığınız taktirde) size elîm bir azapla azap eder. Ve sizden başka bir kavimle (sizi) değiştirir. O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah, herşeye kaadirdir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin). ...
Yunus Suresi, 25. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
yed'û
: davet eder
3.
ilâ dâri es selâmi
: teslim yurduna, selâm yurduna
4.
ve yehdî
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allâh, Selâm Yurduna (bedensel sınırlamalar ötesindeki, hakikatinize bahşedilmiş kuvvelerle yaşam boyutuna) çağırır ve dilediğini sırat-ı müstakime hidâyet eder....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah kullarını “Selâm evine” (cennete) davet eder. Ve dilediğini de Sırat-ı Müstakiyme hidayet eder....
Hud Suresi, 19. Ayet:
Onlar ki; Allah'ın yolundan (kişinin mürşidine ulaşmasına mani olarak ruhunun, vücudundan ayrılarak Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e ulaşmasına engel oldukları için) saptırırlar. Ve onu (ruhun ölmeden Allah'a ulaşmasını) eğmek ve bükmek isterler (gerçek kavramından uzaklaştırmak isterler). Onlar, ahireti (ruhun ölmeden Allah'a ulaşmasını) inkâr edenlerdir....
Hud Suresi, 56. Ayet:
İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)....
Hud Suresi, 56. Ayet:
1.
in-nî
: muhakkak ki ben
2.
tevekkeltu
: tevekkül ettim
3.
alâ allâhi
: Allah'a
4.
rabbî
: benim Rabbim
Hud Suresi, 56. Ayet:
Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Tealâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir (Sıratı Mustakîm'in kontrolü Allah'tadır)....
Hud Suresi, 56. Ayet:
"Kesinkes ben, Rabbim ve Rabbiniz olan Allâh'a tevekkül (hakikatimdeki El Vekiyl isminin gereğini yerine getireceğine iman) ettim. . . Hareket eden hiçbir canlı yoktur ki onun "Bi"nasiyesinde (alnında olarak) tutmuş olmasın (Fâtır'ın beyini programlaması) (lafında kalanlara göre: Hükmüne boyun eğdirmek). . . Muhakkak ki benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir. "...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
Onlar, misaklerinden sonra (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah'a misak verdikten sonra) Allah'ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmezler). Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah'a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm'e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun köt...
İbrahim Suresi, 1. Ayet:
Elif lâm râ kitâbun enzelnâhu ileyke li tuhricen nâse minez zulûmâti ilen nûri bi izni rabbihim ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi)....
İbrahim Suresi, 1. Ayet:
1.
elif lâm râ
: elif lâm râ
2.
kitâbun
: bir kitaptır
3.
enzelnâ-hu
: onu indirdik
4.
ileyke
: sana
Hicr Suresi, 41. Ayet:
Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun)....
Hicr Suresi, 41. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
hâzâ
: bu
3.
sırâtun
: yoldur
4.
aleyye
: bana
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi....
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
Ve daraballâhu meselen raculeyni ehaduhumâ ebkemu lâ yakdiru alâ şey’in ve huve kellun alâ mevlâhu eynemâ yuveccihhu lâ ye’ti bi hayr(hayrin), hel yestevî huve ve men ye’muru bil adli ve huve alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). ...
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
1.
ve darabe allâhu
: ve Allah (misal) verdi
2.
meselen
: bir misal, bir örnek
3.
raculeyni
: iki kişi, iki adam
4.
ehadu-humâ<...
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
Allah, iki adamı örnek verdi. İkisinden birisi dilsiz, bir şeye muktedir değil (gücü yetmez). Ve o, Mevlâsı'na (Efendisi'ne) yüktür. Onu nereye yönlendirse (gönderse), bir hayır (fayda) getiremez (sağlayamaz). O, adaletle emreden (irşad makamının sahibi olan) ve Sıratı Mustakîm üzerinde olan kimse ile eşit (müsavi) olabilir mi?...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
Şâkiren li en’umih(en’umihî), ictebâhu ve hudâhu ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). ...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
1.
şâkiren
: şükreden
2.
li en'umi-hî
: onun ni'metlerine
3.
ictebâ-hu
: onu seçti
4.
ve hudâ-hu
: ve onu ulaştırd...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
O'nun (Allah'ın) ni'metlerine şükredici idi. (Allah), onu seçti. Ve onu Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet etti (ulaştırdı)....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
O'nun nimetlerine şükredendi. . . (O), Onu seçmiş ve Onu sırat-ı müstakime yönlendirmişti....
Nəhl Suresi, 125. Ayet:
Rabbinin yoluna (Allah'a ulaştıran yola, Sıratı Mustakîm'e) hikmetle ve güzel (pozitif dereceler kazandıracak) öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Muhakkak ki senin Rabbin, O'nun yolundan (Sıratı Mustakîm'den) sapanları (dalâlete düşenleri) ve hidayete erenleri bilir....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Ve cealnel leyle ven nehâre âyeteyni fe mehavnâ âyetel leyli ve cealnâ âyeten nehâri mubsıraten li tebtegû fadlen min rabbikum ve li ta’lemû adedes sinîne vel hisâb(hisâbe), ve kulle şey’in fassalnâhu tafsîlâ(tafsîlen)....
İsra Suresi, 12. Ayet:
1.
ve cealnâ
: ve kıldık
2.
el leyle
: gece
3.
ve en nehâre
: ve gündüz
4.
âyeteyni
: iki âyet
İsra Suresi, 48. Ayet:
Bak, senin için nasıl misaller getirdiler (sana büyülenmiş, mecnun, deli, şair dediler) ve böylece dalâlette kaldılar. Artık yola (Sıratı Mustakîm'e) ulaşmaya güçleri yetmez....
İsra Suresi, 59. Ayet:
Ve mâ meneanâ en nursile bil âyâti illâ en kezzebe bihel evvelûn(evvelûne), ve âteynâ semûden nâkate mubsıraten fe zalemû bihâ, ve mâ nursilu bil âyâti illâ tahvîfâ(tahvîfen)....
İsra Suresi, 59. Ayet:
1.
ve mâ menea-nâ
: ve bizi engellemedi, bize mani olmadı
2.
en nursile
: bizim göndermemiz
3.
bi el âyâti
: âyetleri, delilleri, mucizeleri
4.
Məryəm Suresi, 36. Ayet:
Ve innallâhe rabbî ve rabbukum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). ...
Məryəm Suresi, 36. Ayet:
1.
ve innallâhe
: ve muhakkak ki Allah
2.
rabbî
: benim Rabbim
3.
ve rabbu-kum
: ve sizin Rabbiniz
4.
fa'budûhu (fe u'budû-hu)<...
Məryəm Suresi, 36. Ayet:
Ve muhakkak ki Allah, benim Rabbim ve sizin (de) Rabbinizdir. O halde, O'na kul olun! İşte bu Sıratı Mustakîm'dir....
Məryəm Suresi, 36. Ayet:
Kesinlikle Allâh'tır benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz! O'na kulluk etmekte olduğunuzu fark edin. . . Bu sırat-ı müstakimdir....
Məryəm Suresi, 43. Ayet:
Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ(seviyyen)....
Məryəm Suresi, 43. Ayet:
1.
yâ ebeti
: ey babacığım
2.
in-nî
: muhakkak ki ben
3.
kad
: oldu
4.
câe-nî
: bana geldi
Məryəm Suresi, 43. Ayet:
Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye'ye (düzgün, seviyeli, Allah'a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım)....
Taha Suresi, 135. Ayet:
Kul kullun muterebbisun fe terabbesû, fe se ta’lemûne men ashâbus sırâtıs seviyyi ve menihtedâ....
Taha Suresi, 135. Ayet:
1.
kul
: de
2.
kullun
: hepsi, herkes
3.
muterebbisun
: bekleyenler
4.
fe
: böylece, öyleyse
Taha Suresi, 135. Ayet:
De ki: “Herkes beklemekte, öyleyse siz de bekleyin! Artık kim Sıratı Seviyye (Sıratı Mustakîm) ehlidir (üzerindedir) ve kim hidayete ermiştir, yakında bileceksiniz.”...
Həcc Suresi, 24. Ayet:
Ve hudû ilet tayyibî minel kavli ve hudû ilâ sırâtıl hamîd(hamîdi)....
Həcc Suresi, 24. Ayet:
1.
ve hudû
: ve hidayet edildiler (yöneltildiler, ulaştırıldılar)
2.
ilâ et tayyibî
: temize, iyiye, güzele
3.
min el kavli
: sözden (sözün)
4.
Həcc Suresi, 24. Ayet:
(Onlar), sözün güzeline (Allahû Tealâ'ya ulaşmayı dilemeye) yöneltildiler ve Sıratı Hamîd'e (İslâm'ın 7 safhasından birincisinin yoluna) hidayet olundular (ulaştırıldılar)....
Həcc Suresi, 53. Ayet:
Kalplerinde maraz (hastalık) olan ve kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve sertleşmiş) olanlara, şeytanın ilka ettiği (ulaştırdığı) şeyi fitne (imtihan) kılmak içindir. Ve muhakkak ki zalimler, elbette uzak bir ayrılık içindedirler (Sıratı Mustakîm'den uzaklaşmışlardır, ayrılmışlardır)....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
1.
ve li ya'leme
: ve bilmeleri için
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
ûtu el ılme
: ilim verildi
4.
ennehu
: onu...
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir....
Möminun Suresi, 73. Ayet:
Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Möminun Suresi, 73. Ayet:
1.
ve inne-ke
: ve muhakkak sen
2.
le ted'û-hum
: mutlaka onları davet ediyorsun
3.
ilâ sırâtın mustakîmin
: Sıratı Mustakîm'e (Allah'a götüren yola)
...
Möminun Suresi, 73. Ayet:
Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun....
Möminun Suresi, 73. Ayet:
Muhakkak ki sen, onları sırat-ı müstakime davet edersin....
Möminun Suresi, 74. Ayet:
Ve innellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti anis sırâtı le nâkibûn(nâkibûne)....
Möminun Suresi, 74. Ayet:
1.
ve inne ellezîne
: ve muhakkak o kimseler
2.
lâ yu'minûne
: inanmazlar
3.
bi el âhıreti
: ahirete (Allah'a hayatta iken ulaşmaya)
4.
Möminun Suresi, 74. Ayet:
Sonsuz geleceklerine iman etmeyenler, o sırattan sapıyorlar....
Nur Suresi, 46. Ayet:
Le kad enzelnâ âyâtin mubeyyinât(mubeyyinâtin), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Nur Suresi, 46. Ayet:
1.
lekad
: andolsun
2.
enzelnâ
: indirdik
3.
âyâtin
: âyetler
4.
mubeyyinâtin
: açıklanmış
Nur Suresi, 46. Ayet:
Andolsun biz, açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediğini Sıratı Mustakîm'e ulaştırır....
Nur Suresi, 46. Ayet:
Andolsun ki açıklayıcı işaretler inzâl ettik. Allâh dilediğini sırat-ı müstakime hidâyet eder....
Nəml Suresi, 13. Ayet:
Fe lemmâ câethum âyâtunâ mubsıraten kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun)....
Nəml Suresi, 13. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
câet-hum
: onlara geldi
4.
âyâtu-nâ
: âyetlerimiz
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Ve Bizim uğrumuzda (nefsleri ile ve Allah'ın düşmanları ile) cihad edenleri, mutlaka Bizim yollarımıza (Sıratı Mustakîmler'e) hidayet ederiz (ulaştırırız). Ve muhakkak ki Allah, mutlaka muhsinlerle beraberdir....
Səba Suresi, 6. Ayet:
Ve yerellezîne ûtûl ılmellezî unzile ileyke min rabbike huvel hakka ve yehdî ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi)....
Səba Suresi, 6. Ayet:
1.
ve yere
: ve görürler, görüyorlar
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
ûtû el ılme
: ilim verilenler
4.
ellezî
: ...
Səba Suresi, 6. Ayet:
Ve kendilerine ilim verilenler, sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu ve onun Azîz (ve) Hamîd Olan'ın (Allah'ın) yoluna (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet ettiğini (ulaştırdığını) görüyorlar....
Yasin Suresi, 4. Ayet:
Alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). ...
Yasin Suresi, 4. Ayet:
1.
alâ
: üzerinde
2.
sırâtın
: yol
3.
mustekîmin
: istikamet verilmiş, yönlendirilmiş
...
Yasin Suresi, 4. Ayet:
Sıratı Mustakîm üzerinde(sin)....
Yasin Suresi, 4. Ayet:
Sırat-ı müstakim üzeresin....
Yasin Suresi, 4. Ayet:
Bir sıratı müstakîm üzerindesin...
Yasin Suresi, 4. Ayet:
Sırat-ı Müstakim üzere....
Saffat Suresi, 22. Ayet:
(22-24) O zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplayın mahşere, toplayın da götürün onları Sırat'a, cehennem köprüsüne doğru ve tutuklayın onları çünkü sorguya çekilecekler....
Saffat Suresi, 22. Ayet:
(22-23) Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru....
Saffat Suresi, 23. Ayet:
Min dûnillâhi fehdûhum ilâ sırâtıl cahîm(cahîmi). ...
Saffat Suresi, 23. Ayet:
1.
min dûnillâhi (min dûni allâhi)
: Allah'tan başka
2.
fehdû-hum
: artık onları hidayet edin, ulaştırın
3.
ilâ sırâtı
: yola
4.
<...
Saffat Suresi, 23. Ayet:
Toplayın da, götürün onları cehennem yoluna, (Sırat köprüsüne doğru)....
Saffat Suresi, 23. Ayet:
Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru...
Saffat Suresi, 23. Ayet:
(22-24) O zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplayın mahşere, toplayın da götürün onları Sırat'a, cehennem köprüsüne doğru ve tutuklayın onları çünkü sorguya çekilecekler....
Saffat Suresi, 23. Ayet:
(22-23) Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru....
Saffat Suresi, 24. Ayet:
(22-24) O zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplayın mahşere, toplayın da götürün onları Sırat'a, cehennem köprüsüne doğru ve tutuklayın onları çünkü sorguya çekilecekler....
Saffat Suresi, 48. Ayet:
Ve indehum kâsırâtut tarfı în(înun). ...
Saffat Suresi, 48. Ayet:
1.
ve inde-hum
: ve onların yanında (vardır)
2.
kâsırâtu
: hapseden, saklayan, kısan
3.
et tarfı
: bakışlar
4.
înun
Sad Suresi, 22. Ayet:
İz dehalû alâ dâvûde fe fezia minhum kâlû lâ tehaf, hasmâni begâ ba’dunâ alâ ba’dın fahkum beynenâ bil hakkı ve lâ tuştıt vehdinâ ilâ sevâis sırât(sırâtı)....
Sad Suresi, 22. Ayet:
1.
iz
: o zaman, olduğu zaman
2.
dehalû
: girdiler
3.
alâ dâvûde
: Davut'un yanına
4.
fe
: böylece, o zaman
Sad Suresi, 52. Ayet:
Ve ındehum kâsırâtut tarfi etrâb(etrâbun)....
Sad Suresi, 52. Ayet:
1.
ve ınde-hum
: ve yanlarında vardır
2.
kâsırâtu
: bakışlarını saklayanlar
3.
et tarfi
: bakışlar
4.
etrâbun
: ya...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yahmilûne el arşa
: arşı taşıyorlar, tutuyorlar
3.
ve men havle-hu
: ve onun etrafındaki kişi
4.
yusebbi...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”...
Şura Suresi, 52. Ayet:
Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)....
Şura Suresi, 52. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
evhaynâ
: vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
rûhan
: ruh
...
Şura Suresi, 52. Ayet:
Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (Kur'ân-ı Kerim) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O'nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O'nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun)....
Şura Suresi, 52. Ayet:
Böylece sana hükmümüzden ruh (Esmâ mânâlarını şuurunda hissetmeyi) vahyettik. . . Sen, Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsi nedir, iman neyedir bilmezdin! Ne var ki, biz Onu (ruhu), kendisiyle hakikate erdirdiğimiz nûr (ilim) olarak meydana getirdik, kullarımızdan dilediğimize! Muhakkak ki sen de kesinlikle hakikate (sırat-ı müstakime) yönlendirirsin!...
Şura Suresi, 53. Ayet:
Sırâtıllâhillezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), e lâ ilâllâhi tesîrul umûr(umûru)....
Şura Suresi, 53. Ayet:
1.
sırâtı allâhi
: Allah'ın yolu
2.
ellezî
: ki o
3.
lehu
: onun
4.
mâ
: şey, ne
Zuxruf Suresi, 43. Ayet:
Festemsik billezî ûhıye ileyk(ileyke), inneke alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)....
Zuxruf Suresi, 43. Ayet:
1.
fe
: artık, o zaman
2.
istemsike
: sarıl, tut
3.
bi ellezî
: ona, onu
4.
ûhiye
: vahyedildi
Zuxruf Suresi, 43. Ayet:
Artık sana vahyedilene sarıl. Muhakkak ki sen, Sıratı Mustakîm üzerindesin....
Əhqaf Suresi, 30. Ayet:
Dediler ki: "Ey halkımız. . . Biz, Musa'dan sonra inzâl edilmiş, öncekileri tasdikleyen, Hakk'a ve sırat-ı müstakime yönlendiren bir Bilgi işitip dinledik. "...
Fəth Suresi, 2. Ayet:
Li yagfire lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ(mustekîmen)....
Fəth Suresi, 2. Ayet:
1.
li yagfire
: mağfiret etsin diye
2.
leke
: senin, sana
3.
allâhu
: Allah
4.
mâ
: şey
...
Fəth Suresi, 2. Ayet:
Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret etsin ve sana ni'metini tamamlasın ve seni Sıratı Mustakîm'e ulaştırsın diye....
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Vaadekumullâhu megânime kesîreten te’huzûnehâ fe accele lekum hâzihî ve keffe eydiyen nâsi ankum, ve li tekûne âyeten lil mu’minîne ve yehdiyekum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen)....
Fəth Suresi, 20. Ayet:
1.
vaade-kum allâhu
: Allah vaadetti
2.
megânime
: ganimetler
3.
kesîreten
: çok, pekçok
4.
te'huzûne-hâ
: onu alı...
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Allah size, alacağınız pekçok ganimet vaadetti. Böylece bu (konuda) sizin için acele etti. Ve insanların ellerini sizden çekti. Ve mü'minlere âyet olsun ve sizi Sıratı Mustakîm'e ulaştırsın diye....
Qaf Suresi, 8. Ayet:
Tebsıraten ve zikrâ li kulli abdin munîbin....
Qaf Suresi, 8. Ayet:
1.
tebsıraten
: basiret, hikmetle bakan kalp gözü
2.
ve zikrâ
: ve zikir
3.
li kulli abdin
: bütün kullar için
4.
munîbin
Hədid Suresi, 19. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine iman edenler; işte bunlar, Rableri katında, (imanları hususunda) tıpkı çok sadık olanlarla, (Allah yolunda can veren) şehidler gibidirler. Onların hem sevabları vardır, hem de (Sırat üzerinde) nurları... Küfre varıb da ayetlerimizi inkâr edenlere gelince; işte onlar, hep cehennemliktirler....
Mümtahinə Suresi, 1. Ayet:
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Benim ve sizin düşmanlarınızı dostlar edinmeyin! Ve onlar, Hakk'tan size geleni inkâr etmiş oldukları halde onlara muhabbet besliyorsunuz (dostluk ilka ediyorsunuz). Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Şâyet siz, Benim yolumda, Benim rızamı aramak için cihada çıktı iseniz (buna rağmen niçin), onlara sevgi gösterip sır veriyorsunuz. Ve Ben, sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da bilirim....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a öyle tevbe edin ki, tam bir pişmanlıkla halis bir tevbe olsun; olur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter ve sizi, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve O’nunla beraber iman edenleri utandırmıyacaktır. (Sırat üzerinde) nurları önlerinde ve sağlarında koşub parlayacak; şöyle diyeceklerdir: “- Ey Rabbimiz! Bizim nûrumuzu tamamla, (bu Sırat üzerinde nûrları sönen münafıklar gibi bizleri yapma). Bizi bağışla; muhakkak ki sen, her şeye ...
Qiyamə Suresi, 14. Ayet:
1.
bel(i)
: hayır
2.
el insânu
: insan
3.
alâ
: ... e
4.
nefsi-hî
: onun nefsi, kendi nefsi
Qiyamə Suresi, 24. Ayet:
1.
ve vucûhun
: ve yüzler vardır
2.
yevme izin
: izin günü
3.
bâ
sirat
un
: çatılmış, kararmış
...
Mürsəlat Suresi, 3. Ayet:
Vennâşirâti neşren....
Mürsəlat Suresi, 3. Ayet:
1.
ve
: andolsun, yemin olsun
2.
en nâşirâti
: yayanlar, neşredenler
3.
neşren
: yayarak, dağıtarak
...
Nəbə Suresi, 14. Ayet:
Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen)....
Nəbə Suresi, 14. Ayet:
1.
ve enzelnâ
: ve indirdik
2.
min el mu'sırâti
: (üstüste yığılıp sıkışan) yağmur bulutlarından
3.
mâen
: su
4.
seccâcen
Nəbə Suresi, 39. Ayet:
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur....
Əbəsə Suresi, 39. Ayet:
Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun)....
Əbəsə Suresi, 39. Ayet:
1.
dâhıketun
: gülen (yüzler)
2.
mustebşiratun
: müjdelenmiş
...
Əhzab Suresi, 67. Ayet:
Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîmi'nden) saptık....
Yasin Suresi, 61. Ayet:
Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). ...
Yasin Suresi, 61. Ayet:
1.
ve eni'budûnî (en i'budû-nî)
: ve bana kul olun
2.
hâzâ
: bu
3.
sırâtun mustekîmun
: Sıratı Mustakîm, Allah'a yönelmiş yol, Allah'a götüren yol
...
Yasin Suresi, 61. Ayet:
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır....
Yasin Suresi, 61. Ayet:
"Bana kulluk edin (hakikatin gereğini hissedip yaşayın)! Sırat-ı müstakim budur" (diye?)....
Yasin Suresi, 61. Ayet:
Lâkin Bana tapın: işte sırat-ı müstakim!"...
Yasin Suresi, 66. Ayet:
Ve lev neşâu le tamesnâ alâ a’yunihim festebekûs sırâta fe ennâ yubsırûn(yubsırûne). ...
Yasin Suresi, 66. Ayet:
1.
ve lev
: ve şâyet, eğer
2.
neşâu
: dileriz
3.
le
: elbette
4.
tamesnâ
: sildik, mahvettik
Saffat Suresi, 118. Ayet:
Ve hedeynâ humes sırâtal mustekîm(mustekîme)....
Saffat Suresi, 118. Ayet:
1.
ve hedeynâ-humâ
: ve o ikisini hidayet ettik, ulaştırdık
2.
es sırâta el mustekîme
: Sıratı Mustakîm
...
Saffat Suresi, 118. Ayet:
Ve ikisini (de) Sıratı Mustakîm'e hidayet ettik (ulaştırdık)....
Saffat Suresi, 118. Ayet:
O ikisini de sırat-ı müstakime yönlendirdik....
Zuxruf Suresi, 61. Ayet:
Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun)....
Zuxruf Suresi, 61. Ayet:
1.
ve inne-hu
: ve muhakkak ki o
2.
le
: elbette, mutlaka
3.
ilmun
: ilim
4.
li es sâati
: o saat için
<...
Zuxruf Suresi, 61. Ayet:
Ve muhakkak ki o, gerçekten o saat (kıyâmetin zamanı) için bir ilimdir (bilgidir). Öyleyse ondan sakın şüphe etmeyin! Ve Bana (Allah'a) tâbî olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir....
Zuxruf Suresi, 62. Ayet:
Ve şeytan sakın sizi, (Sıratı Mustakîm'den) men etmesin. Muhakkak ki o, sizin için apaçık düşmandır....
Zuxruf Suresi, 64. Ayet:
İnnellâhe huve rabbî ve rabbukum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun)....
Zuxruf Suresi, 64. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
huve
: o
3.
rabbî
: benim Rabbim
4.
ve rabbu-kum
: ve sizin Rabbiniz