Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Yerlerin ve göklerin egemenliğinin Allah'a ait olduğunu bilmez misin? Sizin için Allah'ın yanı sıra ne bir
vel
i ne de bir yardımcı vardır....
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
Yahudiler ve Hıristiyanlar, sen onların milletlerine uymadıkça senden asla razı olmazlar. De ki: "Gerçek şu ki; doğru yol Allah'ın yoludur." Ve sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan; Allah'tan, sana ne bir
vel
i ne bir yardımcı bulabilirsin....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfredenlerin
vel
ileri ise tağutlardır; onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokar. İşte onlar ateş ehlidir ve orada sürekli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu adaletle yazsın. Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabb'i olan Allah'a karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise,
vel
isi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı...
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
İnsanların İbrahim'e en yakın olanları ona tabi olanlar, bu Nebi ve iman edenlerdir. Allah, Mü'minlerin
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
Hani! İçinizden iki grup korkuya kapılıp, geri çekilmeye yeltenmişti. Halbuki Allah, onların
vel
isiydi. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler....
Ali-İmran Suresi, 175. Ayet:
Şeytan, ancak kendi
vel
ilerini korkutur. Eğer Mü'minseniz, onlardan korkmayın, yalnızca Bana karşı gelmekten sakının....
Nisa Suresi, 45. Ayet:
Allah, düşmanlarınızı daha iyi bilendir.
Vel
i olarak Allah yeter ve yardımcı olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Size ne oluyor da Allah yolunda ve: "Ey Rabb'imiz! Bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar, katından bize bir
vel
i ver, bize katından yardım edecek kimseler ver" diyen mustaz'af erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, sizin kendileri gibi küfre dönmenizi isterler, ki onlar gibi olasınız. O halde, Allah yolunda hicret edinceye kadar onları evliya edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan hiç kimseyi
vel
i de yardımcı da edinmeyin....
Nisa Suresi, 119. Ayet:
Mutlaka onları saptırıp, asılsız kuruntulara daldıracağım; onlara buyuracağım, davarların kulaklarını yaracaklar; onlara buyuracağım, Allah'ın yarattığını bozacaklar. Kim, Allah'ın yanı sıra şeytanı
vel
i edinirse, apaçık bir zarara uğramış olur....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Ne sizin kuruntularınız ne de Ehli Kitap'ın kuruntularına göre değil; kim bir kötülük yaparsa, onun karşılığını bulur. O, kendisine Allah'tan başka ne bir
vel
i ne de bir yardımcı bulabilir....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Ama iman edip, salihatı yapan kimselerin, yaptıklarının karşılığı eksiksiz verilecektir. Ve Kendi fazlından daha da artıracaktır. Ama büyüklük taslayan ve kibirlenen kimselere gelince, onlara can yakıcı bir azap ile azap edecek. Ve onlar, Allah'tan başka ne bir yardımcı ne de bir
vel
i bulabilirler....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları
vel
iler edinmeyin. Onlar, birbirlerinin
vel
ileridir. Sizden kim onları müte
vel
li edinirse, kuşkusuz o, onlardandır. Kuşkusuz, Allah, zalim topluma hidayet etmez....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin
vel
iniz; ancak Allah, O'nun Resulü ve "salatı ikame edip ruku halinde zekat yapan" mü'minlerdir....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve kim Allah'ı ve O'nun Resul'ünü ve mü'minleri
vel
i edinirse, Allah'ın taraftarları onlardır. Galip gelecek olanlar da onlardır....
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Kafirlerden, dininizi alay ve eğlenceye alan kimseleri
vel
iler edinmeyin. Eğer iman etmiş kimselerseniz, Allah'a karşı takvalı olun....
Maidə Suresi, 80. Ayet:
Onlardan çoğunun, Kafirleri
vel
i edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendileri için sunduğu şey ne kötüdür. Allah, onlara gazap etmiştir ve onlar sürekli azapta kalacaklardır....
Maidə Suresi, 100. Ayet:
"De ki:" Habis olanla tayyib olan bir değildir.
Vel
ev ki habis olanın çokluğu hoşuna gitse de. Ey selim akıl sahipleri! Allah'a karşı takvalı olun ki kurtuluşa eresiniz....
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De ki: "Göklerin ve yerin fıtratını belirleyen; herkesi yedirip içiren, fakat kendisinin yeme ve içmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı
vel
i edineceğim?" De ki: "Bana, teslim olanların ilki olmam emredildi." Ve sakın müşriklerden olma!...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rabb'lerinin huzurunda hesaba çekilme korkusu olanları, onunla uyar. Kendileri için O'ndan başka ne bir şefaatçi ne de bir
vel
i yoktur. Umulur ki takva sahibi olurlar....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Hiç kimsenin kazandığı şeyle bir felaket yaşamaması için Kur'an ile uyar. O kimse için Allah'tan başka ne bir
vel
i ne de bir şefaatçi vardır. O, bütün varlığını fidye olarak verse de ondan kabul edilmez. Onlar, kazandıklarından dolayı mahvolan kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır....
Ənam Suresi, 127. Ayet:
Onlar için Rabb'leri yanında bir selam yurdu vardır. O, yaptıklarından dolayı onların
vel
isidir....
Əraf Suresi, 3. Ayet:
Rabb'inizden size indirilene uyun. O'nun yanı sıra başka
vel
ilere uymayın. Ne kadar az öğüt tutuyorsunuz!...
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Musa, belirlediğimiz buluşma için adamlarından yetmiş kişi seçti. Kendilerini sarsıntı tutunca: "Ey Rabb'im! Dileseydin bunları da beni de daha önce yok ederdin. İçimizdeki birtakım beyinsizler yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, ancak senin bir fitnendir. Onunla hak edeni sapkınlıkta bırakırsın hak edene de doğru yolu gösterirsin. Sen bizim
vel
imizsin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın." dedi....
Əraf Suresi, 196. Ayet:
"Kuşkusuz benim
vel
im, Kitap'ı indiren Allah'tır. O, salih olanları koruyup gözetir."...
Ənfal Suresi, 31. Ayet:
Onlara, ayetlerimiz okunduğu zaman, "Evet, biz bunu duyduk, dilersek biz de onun benzerini söyleriz; bu, ev
vel
kilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar, Mescid-i Haram'a girmeye engel oldukları halde ve onun
vel
ileri olmadıkları halde Allah neden onlara azap etmesin? Oysa oranın evliyası muttakilerdir. Fakat onların çoğu bilmezler....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
Kafirlere de ki: Eğer vazgeçerlerse geçmişte yaptıkları bağışlanır. Eğer tekrar dönerlerse, ev
vel
kilerin başına gelenler ortadadır....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin
vel
ileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların
vel
ayetinden size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir halkın aleyhine olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin
vel
ileridirler. Ma'ruf olanı yaparlar, munkerden sakındırırlar. Salatı ikame ederler, zekatı yaparlar. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara, Allah rahmet edecektir. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Münafıklar söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Ant olsun küfür sözünü söylediler. İslam olduktan sonra Kafir oldular. Elde edemeyecekleri bir şeye yöneldiler. Öç almaya kalkışmaları da ancak Allah ve Resulünün kendi fazlından onları zengin etmiş olmasındandır. Eğer tevbe ederlerse, haklarında hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette can yakıcı azaba uğratır. Ve onlar için yeryüzünde ne bir
vel
i ne bir yardımcı vardır....
Tövbə Suresi, 116. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Yaşatan ve öldüren O'dur. Sizin, Allah'tan başka bir
vel
i ve bir yardımcınız yoktur....
Yunus Suresi, 62. Ayet:
İyi bilin ki, Allah'ın
vel
ileri için bir korku yoktur, onlar asla üzülmeyeceklerdir....
Yusif Suresi, 101. Ayet:
"Rabbim! Bana yöneticilik verdin ve bana hadislerin yorumunu öğrettin. Ey göklere ve yere yasalarını koyan! Sen, dünyada da ahirette de
vel
imsin; canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat."...
Rəd Suresi, 3. Ayet:
Ve O ki, yeryüzünü uzattı ve orada ağır baskılar ve nehirler yaptı. Orada mey
vel
erin hepsinden ikili eşler yaptı. Gündüzü geceyle örttü. Bunda tefekkür eden bir halk için ayetlervardır....
Rəd Suresi, 11. Ayet:
Onu her şeyi ile izleyenler vardır. Allah'ın işinden olarak onu gözetirler. Kuşkusuz bir halk kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez. Ve Allah, kötü bir halka ceza vermeyi istediğinde hiçbir güç bunu engelleyemez. Onlar için O'ndan başka bir
vel
i yoktur....
Rəd Suresi, 16. Ayet:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabb'i kimdir?" De ki: "Allah'tır! O'nun yanı sıra, kendileri için yarar da zarar da sağlamaya güç yetiremeyenleri
vel
iler mi edindiniz?" De ki: "Hiç gören ile kör bir olur mu? Ya da karanlıkla aydınlık bir midir?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratması olan ortaklar mı buldular da bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, Eşsiz ve Benzersiz Bir Olan'dır, Varlığın Üzerinde Mutlak Egemen'dir."...
Rəd Suresi, 37. Ayet:
İşte böylece Biz onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, seni Allah'tan koruyacak bir
vel
i, bir koruyucu bulamazsın....
Nəhl Suresi, 63. Ayet:
Allah'a ant olsun ki, Biz, kesinlikle senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü gösterdi. Şeytan, o gün de bugün de onların
vel
isidir. Onlar için acı veren bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 67. Ayet:
Üzüm ve hurma mey
vel
erinden sarhoşluk veren içecek ve faydalı besinler elde edersiniz. Aklını kullanan bir halk için, bunda kesinlikle bir ayet vardır....
Nəhl Suresi, 100. Ayet:
Onun sultanlığı, ancak kendisini
vel
i edinen ve Allah'a ortak koşan kimseler için söz konusudur....
İsra Suresi, 33. Ayet:
Allah'ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, Biz onun
vel
isini sultan kıldık. O da öldürmede haddi aşmasın. O yardım olunmuştur....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah, kime hidayet etmişse, işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, onun için, O'ndan başka
vel
iler bulamazsın. Kıyamet Günü, onları; kör, sağır ve dilsiz olarak yüzüstü sürünür durumda mahşer yerine toplarız. Onların varacakları yer Cehennem'dir. O ne zaman dinse, onlara ateşi artırırız....
İsra Suresi, 111. Ayet:
Ve de ki: "Hamd, çocuk edinmeyen Allah'a özgüdür. O'nun mülkte ortağı yoktur. O'nun acizlikten dolayı bir
vel
iye de ihtiyacı yoktur." O'nu tam bir yüceltme ile yücelt....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Onlar, mağaranın geniş bir dehlizinde bulunurlarken, Güneş'in doğduğu zaman, mağaralarından sağa tarafa yöneldiğini, battığı zaman da sol tarafa doğru onları makaslayıp geçtiğini görürsün. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kimi doğru yola iletirse, işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapkınlıkta bırakırsa, artık onun için yol gösteren bir
vel
i bulamazsın....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir." Göklerin ve yerin bilinmezi yalnızca O'na aittir. En iyi gören ve en iyi işiten O'dur! Onlar için O'ndan başka
vel
i yoktur. O, hükümranlığına kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 33. Ayet:
İki bahçenin ikisi de hiçbir şey eksik bırakmadan mey
vel
erini verdi. Ve aralarında bir nehir akıttık....
Kəhf Suresi, 44. Ayet:
İşte bu durumda
vel
ilik, gerçek olarak yalnızca Allah'a aittir. O, ödüllendirme bakımından da en hayırlı olandır. Sonuç bakımından da en hayırlı olandır....
Məryəm Suresi, 5. Ayet:
"Gerçekten, benden sonra yerime geçeceklerden çok endişeliyim. Hanımım da kısır. Onun için bana katından bir
vel
i bağışla."...
Məryəm Suresi, 45. Ayet:
"Ey babacığım! Ben, Rahman'dan sana bir azap dokunur da bu durumda şeytan için bir
vel
i olursun diye korkuyorum."...
Furqan Suresi, 5. Ayet:
Ve "O, onun yazdırdığı ve sabah akşam ona dikte ettikleri ev
vel
kilerin masallarıdır." dediler....
Furqan Suresi, 18. Ayet:
Dediler ki: "Seni tenzih ederiz, Senden başka
vel
iler edinmek bize yakışmaz. Ancak Sen, onları ve atalarını bolca nimetlenirdin, nihayet onlar öğüdüne uymayı boş verdiler. Ve helak olmayı hak eden bir halk oldular."...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a yemin ederek dediler ki: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım. Sonra da onun
vel
isine ailesinin yok edilmesiyle bir ilgimiz yok, biz kesinlikle doğru söyleyenleriz diyelim."...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Ant olsun, bu bize söylenen daha önce atalarımıza da söylenmişti. Ancak bunlar ev
vel
kilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Ənkəbut Suresi, 22. Ayet:
Siz, yerde ve gökte aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah'ın yanı sıra başka
vel
iniz ve yardımcınız yoktur....
Ənkəbut Suresi, 41. Ayet:
Allah'ın yanı sıra
vel
iler edinenlerin durumu, kendisine dişi örümceğin evini ev edinenin durumu gibidir. Kuşkusuz evlerin en dayanıksızı dişi örümceğin evidir. Keşke bunu kavrayabilselerdi....
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. Sizin O'ndan başka
vel
iniz ve şefaatçiniz yoktur. Hala öğüt almaz mısınız?...
Əhzab Suresi, 6. Ayet:
Nebi, inananlar için kendi canlarından daha yakındır. O'nun eşleri onların anneleridir. Aralarında aile bağı olanlar; Allah'ın Kitap'ına göre birbirlerine, diğer mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak
vel
ilerinize yapacağınız iyilik hariç. İşte bunlar Kitap'ta kayıtlıdır....
Əhzab Suresi, 17. Ayet:
De ki: Eğer Allah başınıza bir kötülük getirmeyi dilese sizi kim koruyabilir? Veya size bir rahmet dilese... Onlar, kendileri için Allah'tan başka bir
vel
i de bir yardımcı da bulamazlar....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Onlarsa yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine su seddinin suyunu salıverdik. Ve iki cennetlerini, acı mey
vel
i ağaçlara, meyvesiz ağaçlara ve az miktarda sedir ağacı bulunan iki cennete çevirdik....
Səba Suresi, 41. Ayet:
Onlar: "Seni tenzih ederiz. Bizim
vel
imiz onlar değil, Sen'sin. Bilakis, onlar, cinlere kulluk ediyorlardı. Çoğu onlara inanıyorlardı." derler....
Saffat Suresi, 42. Ayet:
Onlara mey
vel
er ikram edilecek....
Zümər Suresi, 3. Ayet:
Dikkat edin! Halis din yalnızca Allah'a aittir. O'nun yanı sıra
vel
iler edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha yakın bir seviyeye yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." diyorlar. Allah, hakkında tartıştıkları şey için hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve azılı nankörleri doğru yola iletmez....
Fussilət Suresi, 34. Ayet:
İyilikle kötülük bir değildir. Kötülüğü iyilikle sav. Bir de bakmışsın ki seninle arasında düşmanlık olan kişi, candan
vel
in oluvermiş....
Şura Suresi, 6. Ayet:
Onlar, O'nun yanı sıra
vel
iler edindiler. Allah, onları görüp gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin....
Şura Suresi, 8. Ayet:
Eğer Allah dileseydi kesinlikle onları bir tek ümmet yapardı. Ne var ki O hak eden kimseyi rahmetinin içine koyar. Zalimlere gelince, onların
vel
isi ve yardımcısı yoktur....
Şura Suresi, 9. Ayet:
Yoksa O'ndan başka
vel
iler mi edindiler? Oysa ki
vel
i yalnızca O'dur. O, ölüleri diriltir ve O, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Şura Suresi, 31. Ayet:
Siz, yeryüzünde aciz bırakabilecek olanlar değilsiniz. Sizin, Allah'tan başka bir
vel
iniz ve yardımcınız yoktur....
Şura Suresi, 44. Ayet:
Allah, kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık bunun ardından onun için bir
vel
i bulunmaz. Haksızlık yapanların, azabı gördüklerinde: "Acaba geri dönmenin bir yolu var mı?" dediklerini göreceksin....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların, kendilerine yardım edecek Allah'tan başka
vel
ileri yoktur. Ve Allah kimi sapkınlıkta bırakırsa artık onun için bir kurtuluş yolu yoktur....
Casiyə Suresi, 10. Ayet:
Cehennem peşlerindedir. Kazandıkları şeyler ve Allah'ın yanı sıra edindikleri
vel
iler onlara bir yarar sağlamaz. Onlar için büyük bir azap vardır....
Casiyə Suresi, 19. Ayet:
Onlar, Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi senden savamazlar. Zalimler, birbirlerinin
vel
ileridirler, Allah ise takva sahiplerinin
vel
isidir....
Əhqaf Suresi, 32. Ayet:
Her kim, Allah'a çağıran kimsenin çağrısına uymazsa, bilsin ki Allah'ı yeryüzünde aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka
vel
ileri de yoktur. İşte onlar apaçık bir sapkınlık içindedirler....
Fəth Suresi, 22. Ayet:
Eğer, Kafirler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra da bir
vel
i ve yardımcı bulamazlardı....
Tur Suresi, 22. Ayet:
Onlara; mey
vel
erden, etlerden ve canlarının çektiği şeylerden bol bol sunarız....
Rəhman Suresi, 11. Ayet:
Orada mey
vel
er ve salkım salkım hurma ağaçları var....
Vaqiə Suresi, 20. Ayet:
Ve beğendikleri mey
vel
er, ...
Vaqiə Suresi, 32. Ayet:
Her türden mey
vel
er, ...
Vaqiə Suresi, 55. Ayet:
Hem de susuz kalmış de
vel
erin içişi gibi içeceksiniz....
Hədid Suresi, 3. Ayet:
O, Ev
vel
'dir ve Âhir'dir; Zahir'dir, Batın'dır. Ve O, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Cümə Suresi, 6. Ayet:
De ki: "Ey Yahudiler! Eğer diğer insanların değil de yalnızca kendinizin Allah'ın
vel
ileri olduğunuza inanıyorsanız ve bu iddianızda samimi iseniz, haydi hemen ölümü isteyin."...
Qələm Suresi, 15. Ayet:
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Bunlar ev
vel
kilerin masalları." der....
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
Olgunlaşmış mey
vel
eri dallarından sarkmış bir haldedir....
İnsan Suresi, 14. Ayet:
Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkacak, mey
vel
eri yemeye hazır olarak yaklaştırılacak....
Mürsəlat Suresi, 42. Ayet:
Ve canlarının çektiği mey
vel
er....
Əbəsə Suresi, 31. Ayet:
Mey
vel
er ve otlaklar....
Təkvir Suresi, 4. Ayet:
Gebe de
vel
er başıboş bırakıldığı zaman, ...
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Ki o, in'amda bulunduklarının (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman edip, ondaki kuv
vel
erin farkındalığını yaşayanların) yoluna. . . Gazabına uğrayanların (âlemlerin ve nefsinin hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) Ve (Hakikatten - Vahid-ül AHAD üs Samed olan Allâh ismiyle işaret edilen, anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Kendilerine, (fazlından ve ihsanından) nimet verdiğin kimselerin (Peygamberlerle
vel
ilerin) yoluna (hakkı kabul etmeyip küfre vardıklarından) gazâba uğrayanların ve sapıklarınkine değil... (Amin= Kabul buyur, Allah’ım!...)...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Vel
lezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik(kablike) ve bil âhireti hum yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yu'minûne
: îmân ederler
4.
bi mâ
: şeye
<...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler hem senden ev
vel
indirilene, ahırete yakini de bunlar edinirler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki, hem sana indirilene iman ederler, hem senden ev
vel
indirilene. Ahirete kesin inancı da bunlar edinirler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
(O takvaa saahibleri ki Habîbim) onlar sana indirilene de, senden ev
vel
indirilenlere de inanırlar. Âhirete ise onlar şübhesiz bir bilgi ve inan beslerler. ...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar o kimselerdir ki sana indirilmiş ve senden ev
vel
indirilmiş kitaplara da imân ederler ve onlar ahirete de yakînen kani olurlar....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan bir kısmı
2.
men
: kimse, kişi
3.
yekûlu
: der, söyler
4.
âmennâ
: biz îmân ett...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Yuhâdiûnallâhe
vel
lezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn(yeş’urûne)....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum
vel
lezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne)....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
u'budû
: kul olun
4.
rabbe-kum
: (sizin) Rabbiniz
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! O sizi ve sizden ev
vel
kileri yaratmış olan rabbinize kulluk ve ibâdet ediniz ki korunup müttekilerden olasınız...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey nâs! Sizi ve sizden ev
vel
kileri yaratmış olan Rabbinize ibadet ediniz, tâ ki ittikâ etmiş olasınız....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
1.
ellezî
: o ki, ki o
2.
ceale
: kıldı, yaptı
3.
lekum
: sizin için, size
4.
el arda
: arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Öyle bir Allah'tır ki size yeryüzünü döşek etmiştir, gökyüzünü tavan. Gökten yağmur yağdırır, o yağmurla mey
vel
er yetiştirir. Sizi rızıklandırır. Ona eşitler var demeyin, zâten olmadığını bilirsiniz de....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O Rabbiniz, yeryüzünü sizin için bir döşek göğü de bir bina kılmış ve gökten su indirip onunla size rızık olarak birtakım mey
vel
er (ürünler) meydana getirmiştir. Artık bile bile Allah'a başka varlıkları ortak koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Öyle (bir Rab) ki, yeryüzünü size bir döşek, göğü bir kubbe kıldı. Gökten su indirdi ve onunla size (çeşitli) mey
vel
erden (türlü türlü ürünlerden) rızık çıkardı. Artık siz de bildiğiniz halde (nankörlük ederek) Allah'a (gizli ve aşikâr) eşler (ve benzerler) koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O ki; yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirip onunla türlü türlü mey
vel
erden sizin için rızık çıkardı. O halde bile bile Allah'a eşler koşmayınız....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O ki, yeryüzünü size bir dinlenme yeri, gökyüzünü bir çardak yapmış, gökten su indirmiş ve onunla size rızık olarak mey
vel
er çıkarmıştır: O halde (Bir ve Tek İlah olduğunu) bile bile Allah'a ortaklar koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için mey
vel
erden / ürünlerden bir rızk çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın....
Bəqərə Suresi, 24. Ayet:
Fe in lem tef’alû ve len tef’alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu
vel
hicâratu, uiddet lil kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 24. Ayet:
1.
fe
: o zaman, öyleyse, fakat
2.
in lem tef'alû
: eğer yapamazsanız
3.
ve len tef'alû
: ve asla yapamayacaksınız, yapamazsınız
4.
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
1.
ve beşşir
: ve müjdele
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
3.
ve amilû
: ve yaptılar
4.
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve âmenû olup, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amelde bulunanlar için altlarından nehirler akan cennetler olduğunu müjdele. Oradaki mey
vel
erden ve mahsullerden bir rızıkla her rızıklandırılışlarında “İşte bu bizim daha önce de rızıklandırıldığımız (yediğimiz) şeydir.” dediler. Ve ona (dünyadaki rızıklarına) benzer (lezzet ve nefaset bakımından çok üstünü) verilmiştir. Onlar için orada temiz eşler vardır. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin mey
vel
erinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
(Habîbim) îmân eden, bir de güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunan kimselere muştula ki altlarından ırmaklar akan cennetler onların. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse her defasında «ha, bu, ev
vel
ce de (dünyâda) rızıklandığımız (yediğimiz) şeydi» diyecekler Ve o rızk (renkde, şekilde) birbirinin benzeri, (fakat tatda, keyfiyyetde başka başka ve çok yüksek ve müstesna kıymetlerde) olmak üzere kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman eden, salih ameller işleyenlere; altından ırmaklar akan cennetlerin kendileri için olduğunu müjdele. Onlara ne zaman bunlardan bir meyve rızık olarak verilirse bu, ev
vel
ce rızıklandığımız şeydi, derler. Onlara birbirine benzeyen (böyle nimetler) verilecek. Onlar için orada temiz eşler de vardır. Hem onlar orada temelli kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İmân edip sâlih amellerde bulunanlara müjde ver. Şüphe yok ki onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. Her ne vakit o cennetlerden bir meyva ile merzûk olunca diyeceklerdir ki: «Bu meyva bizim ev
vel
ce de merzûk olduğumuz bir meyvadır.» Onlara birbirine benzeyen (böyle nîmetler) verilmiş olacaktır. Ve onlar için cennetlerde tertemiz zevceler de vardır ve onlar o cennetlerde ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edenler ve doğruları yapanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele!.. Ne zaman oradaki mey
vel
erden rızıklandırılsalar: -Bu, daha önce de rızıklandığımız şey! diyecekler. O mey
vel
er kendilerine dünyadakilerin bir benzeri olarak verilecektir ve orada onlar için tertemiz eşler de vardır ve onlar orada ebedi kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip makbul ve güzel işler yapanları müjdele: Onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Öyle cennetler ki, ne zaman mey
vel
erinden kendilerine bir şey ikram edilirse: "Bu, daha önce de dünyada yediğimiz şey!" diyecekler. Oysa bu, onların aynısı olmayıp, benzeri olarak kendilerine sunulacaktır. Orada onların tertemiz eşleri de olacak ve onlar orada devamlı kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Hu
vel
lezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
1.
hu
vel
lezî (huve ellezî)
: o ki
2.
halaka
: yarattı
3.
lekum
: sizin için
4.
mâ
: şey
...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti
vel
ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn(tektumûne)....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Vel
lezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû ev
vel
e kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve âminû
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
2.
bi mâ
: şeye
3.
enzeltu
: ben indirdim
4.
musaddikan
: tas...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve iman edin sizde olanı (Tevrat'ı) tasdik eden, indîmizden inzâl ettiğimize (Kurân'a). O gerçeği inkâr edenlerin ilki olmayın. Varlığınızdaki (B sırrı kapsamındaki) işaretlerimi (Esmâ'nın açığa çıkış kuv
vel
erini) az bir dünya değerine değişmeyin. Benden korunun!...
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe
vel
furkâne leallekum tehtedûn(tehtedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu
vel
meskenetu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın ...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
İnnellezîne âmenû
vel
lezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi
vel
yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
(Gizli şirk içinde olsalar bile {Yusuf: 106}) iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler (yıldızların tanrı olduğuna inanıp onlara tapanlar) arasından; nefslerinin Allâh Esmâ'sından meydana geldiğine ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenler ve bunun gereği kendilerini selâmete çıkaran çalışmalara devam edenler, Rablerinin (Esmâ bileşimlerinin) indînde ecre (bunun getirisi olan kuv
vel
ere) kavuşurlar. Onlar için ne korkulacak bir şey kalır ne de onları üzecek bir olay!...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şübhe yok ki (senden ev
vel
peygamberlere) îman edenler (olsun, Musa dînini kabul eden) Yahudiler (olsun), Nasrânî (Hiristiyan) ve Sabiîler (olsun) kim (peygamberin şerîatine göre) Allaha ve âhiret gününe inanır, bununla beraber (o şerîatin emri vech ile) saalih (iyi) amel (ve hareket) de bulunursa elbette onların Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Hem onlara bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Summe te
vel
leytum min ba’di zâlik(zâlike), fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirîn(hâsirîne)....
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
te
vel
leytum
: siz döndünüz
3.
min
: den
4.
ba'di zâlike
: bundan sonra
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Siz ise bundan sonra da yüz çevirdiniz / döneklik ettiniz (te
vel
leytüm). Tanrı'nın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı kaybedenlerden / hüsrana uğrayanlardan / kendini aldatanlardan / aldatılanlardan (hasiriyn) olurdunuz....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'Bizim için Rabbini çağır da, onun niteliğini bize daha da açıklasın. Çünkü dü
vel
er bizce birbirine benziyor. ALLAH dilerse yolu buluruz,' dediler....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Vel
lezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâ
vel
yetâmâ
vel
mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe te
vel
leytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn(mu’ridûne)....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka
: misak, yemin, kesin söz
3.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
4.
lâ ta'budûne
...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından "Tanrı'dan başkasına kulluk etmeyin, anaya babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın (ihsanen), insanlara güzel söz söyleyin, namazı gözetin ve zekatı verin" diye misak almıştık Sonra siz pek azınız dışında döndünüz / yüz çevirdiniz (te
vel
leytüm) ve (hala) yüz çeviriyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Summe entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi
vel
udvân(udvâni), ve in ye’tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu’minûne bi ba’dil kitâbive tekfurûne bi ba’d(ba’dın), fe mâ cezâu men yef’alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâb(azâbi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Ev
vel
ce kâfir olanlara üst gelmek için imdat isterlerken Allah tarafından, onların inandığı kitabı tasdik eden bir kitap geldi, bildikleri, tanıdıkları zuhur etti mi ona kâfir oldular. Hay Allah'ın lâneti kâfirlere olsun....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktaki onlara Allah katından nezdlerinde bulunan (Tevrat) ı tasdıyk edici (ve doğrultucu) bir Kitab (Kur'an) geldi, ki daha ev
vel
küfredenlerin (Arab müşriklerinin) aleyhine (Allahdan böyle bir) feth istiyorlardı, işte (Tevrâtın şehâdet ve saraahatiyle) tanıdıkları o şey (Kur'an) kendilerine gelince ona (hasedlerinden ve mevki' hırsından dolayı) küfretdiler. Artık Allahın lâ'neti o kâfirlerin tepesine. ...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktâ ki onlara taraf-ı ilâhîden yanlarındakini musaddık olan bir kitap geldi, halbuki ev
vel
ce kâfirlere karşı fetih ve nusret isterlerdi. Fakat o bildikleri şey kendilerine gelince onu inkar ettiler. Artık Allah'ın lâneti kâfirler üzerinedir....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Kendilerinde olanı doğrulayan bir kitap Allah katından geldiğinde-ki daha ev
vel
onunla kâfirlere karşı zafer kazanmak için dua edip duruyorlardı-işte o tanıdıkları kitap geldiğinde, onu da inkâr ettiler. Allah'ın lâneti işte böyle kâfirleredir....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Ve izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve hu
vel
hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Bir de onlara (Yahudilere) : «Allahın indirdiği şey'e (Kur'âna) îman edin» denildiği zaman: «Biz, bize indirilen (Tevrat) a inanırız» der bir de ondan başkasına küfrederler. Halbuki o (gönderilen kitab) nezdlerindeki (Tevrat) ı doğrultan (bir) gerçekdir. De ki: (Habîbim) : «Öyle ise mü'minler idiniz de (Tevrâta inanıyordunuz da) daha ev
vel
Allahın peygamberlerini neye öldürüyordunuz? ...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: «Allah'ın inzal ettiklerine imân ediniz,» denilince, «Biz, bizim üzerimize indirilmiş olana imân ederiz,» derler. Onun ötesindekini inkar ederler. Halbuki O da kendileriyle beraber olanı (Tevrat'ı) musaddık olan hak (bir kitap)tır. De ki: «Eğer siz imân etmiş kimseler iseniz, bundan ev
vel
Allah'ın peygamberlerini ne için öldürüyordunuz?»...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Halbuki onu ev
vel
ce ellerinin takdim etmiş olduğu şeyler sebebiyle asla temenni etmezler....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibrîl'e düşmansa iyi bilsin ki o, Allah'ın izniyle ev
vel
ce inen kitapların doğruluğunu bildiren, inananlara doğru yolu gösteren ve bir müjdeci olan Kur'ân'ı, senin kalbine indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Kim Cebrâîle düşman olursa» (kahrından gebersin!). Çünkü kendinden ev
vel
ki (Kitab) ları tasdik edici (ve doğrultucu) ve mü'minler için ayn-ı hidâyet ve müjde olan (Kuran) ı Allahın izni ile senin kalbinin üstüne o indirmişdir. ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
E lem ta’lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti
vel
ard(ardı), ve mâ lekum min dûnillâhi min
vel
iyyin ve lâ nasîr(nasîrin)....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
1.
e
: mi
2.
lem ta'lem
: bilmiyorsun
3.
enne
: olduğunu
4.
allâhe
: Allah
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkiyetinin Allah'a ait olduğunu bilmez misin?. Sizin de Allah'dan başka bir koruyucunuz (
vel
iniz) ve yardımcınız yoktur....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka
vel
iniz ve yardımcınız yoktur....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
bilmez misin ki Allah, hakikat göklerin ve yerin mülkü, hep onun, size de Allahdan başka ne bir
vel
iy vardır ne bir nasîr...
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Bilmez misin ki gerçekten göklerin ve yerin mülkü Tanrı'nındır. Sizin Tanrı'dan başka
vel
iniz ve yardımcınız yoktur....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkü muhakkak Allah'ındır. Ve sizler için Allah Teâlâ'dan başka ne bir
vel
î ve ne de bir yardımcı vardır....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Ve sizin Allah'tan başka
vel
iniz de yardımcınız da yoktur....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir
Vel
î vardır ne de bir Nasîr/yardımcı....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de peygamberinizi, ev
vel
ce Mûsâ'ya olduğu gibi sorguya mı çekmek istersiniz? Kim küfrü imanla değişirse artık doğru yoldan sapmış, azıtmış gitmiştir....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa, siz ev
vel
ce Hazreti Musâ’ya sorulduğu gibi, peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? İmanı küfre değişen kimse, artık düz yolun ortasında sapıtmıştır....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
yoksa siz Peygamberinizi bundan ev
vel
Musaya sorulduğu gibi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Halbuki her kim imanı küfre değişirse artık düz yolun ortasında sapıtmışdır...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de (ey Yahudiler) ev
vel
ce Musâya sorulduğu gibi Peygamberinizi sorğuya mı çekmek istiyorsunuz? Kim îmanı (nı) küfr ile değişirse dümdüz yolu sapıtmış olur. ...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa ev
vel
ce Mûsa'ya sorulduğu gibi siz de peygamberinizi sorguya mı çekmek istersiniz? Her kim imânını küfr ile değiştirirse şüphe yok ki, yolun doğrusundan sapıtmış olur....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Ve namazı dosdoğru kılın, zekâtı da verin, nefisleriniz için ev
vel
ce hayırdan her ne gönderirseniz onu Allah indinde bulursunuz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ işlediğiniz şeyleri tamamiyle görücüdür....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Ve lillâhil meşriku
vel
magribu fe eynemâ tu
vel
lû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah içindir, Allah'ındır
2.
el meşriku
: şark, doğu
3.
ve el magribu
: ve garb, batı
4.
fe
...
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Ve kâlûttehazellâhu
vel
eden, subhâneh(subhânehu), bel lehu mâ fîs semâvâti
vel
ard(ardı), kullun lehu kânitûn(kânitûne)....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
ittehaze
: edindi
3.
allâhu
: Allah
4.
vel
eden
: çocuk
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Hem o zalimler Allah
vel
ed ittihaz etti dediler, haşa, sübhane: Doğrusu Göklerde ve Yerde ne varsa hep onun, hepsi ona Râm...
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Ve dediler ki: «Allah
vel
ed ittihaz etti» (Haşa!). Allah Teâlâ münezzehtir. Doğrusu göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi de O'na itaat edicilerdir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Bedîus semâvâti
vel
ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu)....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu'cize gelse ya, dediler, bunlardan ev
vel
kiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz mucizeleri açık bir suretde gösterdik...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan ev
vel
kiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve bilmeyen kimseler dedi ki: «Allah bizimle konuşsa ya veya bize bir âyet gelse ya.» Onlardan ev
vel
kiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalbleri birbirine benzemiştir. Biz âyetlerimizi ikan sahibi olan bir kavme apaçık bildirdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'Allah bizimle konuşsa veya bize bir mucize gelseydi' dediler. Daha ev
vel
kiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi hu
vel
hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min
vel
iyyin ve lâ nasîr(nasîrin)....
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
1.
ve len terdâ
: ve asla razı olmaz
2.
an-ke
: senden
3.
el yahûdu
: yahudi
4.
ve lâ en nasârâ
: ve hristiyanlar ...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne
vel
âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi)....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Beyt'i (Kâbe - kalp) insanlara güvenilir sığınak yaptık! İbrahim makamını (Hullet makamı, Esmâ mertebesi kuv
vel
eriyle tahakkuk makamı) musalla (namazın yaşandığı yer) edinin. İbrahim ve İsmail'e: "Beytimi; tavaf edenler, kulluğunu yaşamak için oraya kapananlar ve secde eden rükû edenler için arındırılmış olarak muhafaza edin" dedik....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi
vel
yevmil âhir(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru)....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbi
: Rabbim
4.
ic'al
: kıl, yap
<...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun halkından Allah'a ve yevmil âhire îmân edenleri semerelerinden (çeşitli ürün ve mey
vel
erden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu: “Kâfir olan kimseyi biraz metalandırırım (geçindiririm) ve sonra onu ateşin azabına maruz bırakırım, orası ne kötü bir varış yeridir.”...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O zaman İbrahîm, Yâ Rabbi dedi, bu şehri emniyetli bir yer et. Buradakilerden Allah'a ve son güne inananları mey
vel
arla rızıklandır. Allah, kâfir olanı da bir müddet rızıklandıracağım da sonra zorla onu, ateşle azâba uğratacağım. Oraya gidiş, ne yaman bir sonuçtur, ne kötü bir gidiştir dedi....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli mey
vel
erle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrahim, «Rabbim! Burayı emîn bir belde eyle, burada oturanları, (onlardan) Allah'a ve âhiret gününe inananları türlü mey
vel
erle (gıdalarla) rızıklandır» demişti de Allah, «Küfre sapanları da (yaşadıkları) az bir süre yararlandırırım da sonra onları Cehennem azâbıyla (karşı karşıya kalma) zorunda bırakırım. Varılacak yer ne fenadır!» buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli mey
vel
erle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve o vakit İbrahim: «Ya Rab, burasını güvenilir bir yer kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli mey
vel
erle rızıklandır!» dedi. Allah da: «İnkar edenleri de rızıklandırır, kısa bir zaman için hayattan nasip aldırırım. Sonra onları cehennem azabına girmek zorunda bırakırım ki, o ne yaman bir inkılaptır!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim demişti ki: “Ey Rabbim! Bu şehri emin bir şehir yap. Halkından Allah'a ve âhiret gününe inananları çeşitli mey
vel
erle rızıklandır. ” Allah buyurdu ki: “İnkâr edeni de az bir süre geçindirir, sonra onu ateşin azabına uğramak zorunda bırakırım. Orası ne kötü varılacak yerdir!”...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe
vel
hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe
vel
esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne)....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in te
vel
lev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu)....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde
2.
in
: eğer
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
bi misli
: benzeri, gibi
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe
vel
esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâh(emillâhu), ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâh(minallâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ
vel
lâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku
vel
magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
1.
se
: yakında, olacak
2.
yekûlu
: derler, söylerler
3.
es sufehâu
: sefihler, kendini bilmeyenler
4.
min en nâsi
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece bütün insanlara tanıklık etmeniz, Peygamberin de size tanık olması için sizi, doğru yolun tam ortasında giden bir ümmet yapmışızdır. Zâten ev
vel
ce yöneldiğin Kâ'be'yi kıble yapışımızdan maksat da ancak Peygambere uyacak olanları, iki topuğu üstünde gerisin geriye döneceklerden ayırt etmektir. Bu, elbette Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkalarına ağır gelecek. Allah, imanınızı zayi etmez. Şüphe yok ki Allah, insanları esirgeyicidir, rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizleri de bir ümmet-i vasat kıldık ki nâs üzerine şahitler olasınız. Ve bu Peygamber de sizlerin üzerinize tam bir şahit olsun. Ve senin, ev
vel
ce tarafına müteveccih bulunduğun Kâbe'yi yine kıble yapmadık, ancak Resûle kimlerin tâbi olacaklarını, gerisi gerisine döneceklerden temyiz etmek için yaptık. Gerçi bu büyük bir hadisedir. Ancak Allah'ın hidâyet ettiği zâtlar hakkında değil. Ve Allah sizin imânınızı elbette zâyi edecek değildir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ nâsa elbette raûf...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nu
vel
liyenneke kıbleten terdâhâ, fe
vel
li vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe
vel
lû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
1.
kad
: muhakkak, olmuştu
2.
nerâ
: görüyoruz
3.
tekallube
: çeviriyorsun
4.
vechi-ke
: yüzünü
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Ve li kullin vichetun huve mu
vel
lîhâ festebikûl hayrât(hayrâti), eyne mâ tekûnû ye’ti bikumullâhu cemîâ(cemîan), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
1.
ve li kullin
: ve herkes için vardır
2.
vichetun
: vech, cihet, yön
3.
huve
: o
4.
mu
vel
lî-hâ
: ona yönelinen (...
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve min haysu harecte fe
vel
li vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve innehu lel hakku min rabbik(rabbike), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
1.
ve min
: ve den
2.
haysu
: neresi
3.
harec-te
: sen çıktın
4.
fe
: o zaman
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Ve min haysu harecte fe
vel
li vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe
vel
lûvucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum hucceh(huccetun), illellezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(tehtedûne)....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
1.
ve min haysu
: ve nereden
2.
harecte
: sen çıktın
3.
fe
: o zaman
4.
vel
li
: dön, çevir
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe
vel
hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi
vel
cûi ve naksın minel emvâli
vel
enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
İnnes safâ
vel
mervete min şeâirillâh(şeâirillâhi), fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti
vel
hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne)....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Muhakkak ki, beyyinelerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden ev
vel
ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder....
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi
vel
melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)....
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
Muhakkak ki kâfir olup (âlemlerin ve nefslerinin Allâh Esmâ'sının açığa çıkışı olduğunu inkâr edenler) ve bu anlayışla ölenlere gelince. . . İşte Allâh lâneti (Allâh'tan uzak düşmenin sonuçları), meleklerin lâneti (nefslerini Esmâ kuv
vel
erinden ayrı düşünmenin sonuçları) ve bütün insanların lâneti (onlardan uzak düşmenin sonuçları) onların üzerindedir!...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti
vel
ardı vahtilâfil leyli ven nehâri
vel
fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi
vel
ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hubbillâhi),
vel
lezîne âmenû eşeddu hubben lillâh(lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâb(azâbi). ...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
İnnemâ ye’murukum bis sûi
vel
fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ
vel
azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Leysel birre en tu
vel
lû vucûhekum kıbelel maşrıkı
vel
magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi
vel
yevmil âhırı
vel
melâiketi
vel
kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ
vel
yetâmâ
vel
mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte),
vel
mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tu
vel
lû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuv
vel
erine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri
vel
abdu bil abdi
vel
unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmeh(rahmetun), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun)....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi,
vel
isi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin
vel
îsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin
vel
îsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin
vel
isi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün
vel
isi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya
vel
isi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya
vel
isine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve
vel
isinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün
vel
isi, hakkından ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün
vel
isine, icap eden diyeti güzel...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin
vel
isi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kim (hangi katilin) lehine, onun (maktülün) kardeşi (varisi veya
vel
isi) tararfından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktülün varis veya
vel
isine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Ancak kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (
vel
îsi) tarafından cüz'î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer'in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün
vel
îsine) güzellikle ödemek (lâzımdır). Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile veya taraflarına muhaasa...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (öldürülür). Bununla beraber (katil) bir kimse kendi lehine kardeşi (öldürülenin
vel
isi) tarafından affedilirse, bundan sonra iyiye uymak ve (öldürülenin
vel
isine) güzelce diyet ödemek gerekir. Bu (uygulama) Rabbinizden size bir kolaylık ve rahmettir. Buna rağmen her kim ki bundan sonra haddi aşarsa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülen kimselerin hakkını almak için size kısas farz kılındı. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün
vel
isi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra, diyeti ona güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse, Ona son derece acı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı) . Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehinde, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya
vel
isi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya
vel
isine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden (size) bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim de bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni
vel
akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Üzerlerinize oruc yazıldı, netekim sizden ev
vel
kilere yazılmıştı gerek ki korunursunuz...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey îman edenler sizden ev
vel
ki (ümmet) lere yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz edildi). Tâki korunasınız. ...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey îmân edenler! Sizden ev
vel
kilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak (sizin de)üzerinize farz kılındı; tâ ki (günahlardan) sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey imân edenler! Oruç sizden ev
vel
kilerin üzerine farz olduğu gibi sizin üzerinize de farz olmuştur. Tâ ki sakınabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ
vel
furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî
vel
yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne)....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi
vel
hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne)....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Vaktulûhum haysu sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu ahracûkum
vel
fitnetu eşeddu minel katli, ve lâ tukâtilûhum indel mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum fîh(fîhî), fe in kâtelûkum faktulûhum kezâlike cezâul kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi
vel
hurumâtu kısâs(kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce
vel
umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan ev
vel
sapmışlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde Rabbinizin fazlından ticaret istemeniz (alışveriş etmeniz) size günah değildir. Arafat’dan dönüşünüzde Meş’ari Haram nâmındaki yerde Allah’ı zikredin. O, size nasıl hidayet etti ise, siz de onu öylece anın. Doğrusu siz Bundan önce (Allah’ın hidayetinden ev
vel
) cidden sapıklardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
rabbınızın fazlından ticaret istemeniz size günah değildir, derken Arafattan ifaza ettiniz mi Meş'arı haram yanında Allahı zikredin hem onu size doğrusunu öğrettiği gibi zikredin, doğrusu siz bundan ev
vel
cidden şaşırmışlardan idiniz...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hacc mevsiminde ticâretle) Rabbinizden rızık istemenizde bir günâh yokdur. Arafatdan (orada «vakfe» den sonra, seller gibi) boşanıp (elbirlik) akdığınız zaman «Meş'ar-i haraam» ın yanında Allahı zikredin, O, size nasıl hidâyet etdiyse siz de Onu öylece anın. (Bilirsiniz ya) siz bundan ev
vel
gerçek sapıklardandınız! ...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac esnâsında ticâret yaparak) Rabbinizden bir ihsan aramanızda size bir günah yoktur. Nihâyet Arafat’tan (ayrılıp) akın ettiğiniz zaman, Meş'ar-i Harâm (tepesi) yanında(Müzdelife’de) artık Allah’ı zikredin! Ve (O) sizi hidâyete erdirdiği gibi, (siz de) O’nu zikredin! Doğrusu (siz) bundan ev
vel
de elbette dalâlete düşenlerdendiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden bir rızık talep etmeniz sizin üzerinize bir günah değildir. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman Allah Teâlâ'yı Meş'ar-i Haram yanında hemen zikrediniz. Ve O'nu, size hidâyet ettiği gibi zikreyleyiniz. Şüphe yok ki, siz bundan ev
vel
dalâlette kalmış kimselerden idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizin lütuf ve ihsanını aramanızda size hiçbir vebal ve günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i haram'ın yanında Allah'ı zikredin. O size nasıl hidayet ettiyse, siz de O'nu öylece zikredin. Bundan ev
vel
siz sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden bir fazl istemenizde size sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan ev
vel
sapık olanlardandınız....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve izâ te
vel
lâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallâhu lâ yuhıbbul fesâd(fesâda)....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
te
vel
lâ
: döndü
3.
seâ
: çalıştı
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
Hel yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi
vel
melâiketu ve kudiyel emr(emru), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru)....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Zuyyine lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû,
vel
lezînettekav fevkahum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâb(hisâbin)....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
1.
zuyyine
: süslendi, müzeyyen kılındı
2.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
el hayâtu...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu
vel
lezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun)....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz ey müminler, kendinizden ev
vel
geçenlerin halleri hiç başınıza gelmeden (hemen) cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve maiyetinde iman edenler: “- Allah’ın yardımı ne zaman olacak?” diyesiye kadar... Bilin ki Allah’ın yardımı muhakkak yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz kendinizden ev
vel
geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin Cennete girivereceksiniz mi sandınız? Onlara öyle ezici mihnetler, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ Peygamber ve maiyetinde iman edenler «ne zaman Allah'ın nusratı?» diyeceklerdi. Bak işte Allahın nursatı yakın....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey mü'minler) yoksa siz, sizden ev
vel
geçenlerin haali başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk (lar), ve sıkıntı (lar) gelib çatdı ve (çeşidli belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber (leri) maiyyetindeki mü'minlerle birlikde: «Allahın yardımı ne zaman?» diyordu. Gözünüzü açın: Allahın yardımı yakındır muhakkak. ...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa cennete gireceğinizi mi zannettiniz, sizden ev
vel
ki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe? Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O'nunla beraber imân edenler, «Allah'ın nusreti ne zaman?» diyecek bir halde geldiler. Haberiniz olsun Allah'ın nusreti şüphe yok ki pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne), kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni
vel
akrabîne
vel
yetâmâ
vel
mesâkîni vebnis sebîl(sebîli), ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî
vel
mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi),
vel
fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ
vel
âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
İnnellezîne âmenû
vel
lezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâh(rahmetallâhi), vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun)....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Yes’elûneke anil hamri
vel
meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Fîd dunyâ
vel
âhirah(âhirati) ve yes’elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum hayr(hayrun) ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemul mufside minel muslih(muslihi) ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti
vel
magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrikeleri imân edinceye kadar nikah etmeyiniz. Elbette mü'min olan bir cariye, bir müşrikeden hayırlıdır.
Vel
ev ki müşrike sizin hoşunuza gitsin. Ve müşrik erkeklere de, imân etmedikçe (müslüman kadınları) nikah ettirmeyiniz. Elbette bir mü'min köle, bir müşrikten hayırlıdır.
Vel
ev ki o müşrik hoşunuza gidecek olsun. Onlar (o müşrik ve müşrikeler, insanı) ateşe davet ederler. Allah Teâlâ ise kendi izniyle cennete ve mağfirete davet buyurur. Ve insanlara âyetlerini açıkça bildirir, tâ ki tezekk...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Vel
mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi
vel
yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını ikinci talâktan (boşamasından) sonra bir kere daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitvâr oldukları takdirde ev
vel
kilerin birbirine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, anlayan bir kavim için Allah’ın açıkladığı hükümlerdir. (1)- Ric’i Talâk: Karı-koca arasında akdedilen nikâhta üç mânevi bağ vardır ve bunlara erkek s...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Derken kadını bir daha boşarsa bundan sonra artık ona halâl olmaz ta başka bir kocaya varıncaya kadar; bu da onu boşarsa Allahın hududunu sağlam tutacaklarına ümid var oldukları takdirde ev
vel
kilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar işte Allahın tayin ettiği hudud, ilim ehli olanlar için bunları beyan buyuruyor...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer onu bir daha boşarsa artık bundan sonra ona helâl olmaz. Tâ ki ondan başka bir kocaya varsın. Bu da onu boşarsa hududullaha riayet edeceklerini zannettikleri takdirde onunla ev
vel
ki kocasının yeniden akd-i izdivaçta bulunmalarından dolayı kendileri için bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudududur. Bunları bilir bir kavm için beyan buyurur....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi
vel
hikmeti yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma’rûf(ma’rûfi), zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi
vel
yevmil âhır(âhıri), zâlikum ezkâ lekum ve ather(atheru), vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Kadınları (Ric’î talâkla) boşadınız da iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşrû bir şekilde anlaştıkları takdirde, ey
vel
iler, artık kendilerini kocalarına nikâh etmelerine engel olmayın. Bu anlatılanlar, sizden Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olanlara verilen bir öğüttür. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah sizin menfaatinizi bilir, siz bilemezsiniz....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Vel
vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi
vel
edihâ ve lâ mevlûdun lehu bi
vel
edihî ve alel vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû e...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
1.
ve el vâlidâtu
: ve anneler
2.
yurdı'ne
: süt emzirirler
3.
evlâde-hunne
: kendi evlâtlarını
4.
havleyni
: iki ...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Vel
lezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâ(aşran), fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûf(ma’rûfi), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Ve in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev ya’fu
vel
lezî bi yedihî ukdetun nikâh(nikâhı), ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun)....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (
vel
inin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Eğer siz, onları, kendilerine dokunmadan önce boşamış da, daha ev
vel
onlara mehir tayin etmişseniz, o vakit tayin ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Meğer ki, kendileri veya nikâh bağı elinde olan
vel
i, mehri bağışlamış olsun. Ey erkekler, sizin bağışta bulunmanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti (ve birbirinize iyi muamele etmeyi) de unutmayın. Şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız onu hakkıyla görücüdür....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (
vel
inin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Eğer siz onları kendilerine temas etmeden önce boşar, (fakat daha ev
vel
den) onlara bir mehir ta'yin etmiş bulunursanız, o halde ta'yîn etdiğiniz (o mehr) in yarısı onlarındır. Meğer ki kendileri vazgeçmiş olsunlar, yahud nikâh düğümü elinde bulunan kimse bağış yapmış olsun. (Ey erkekler) sizin bağışlamanız takvaâya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şübhesiz Allah, ne yaparsanız hakkıyle görücüdür. ...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Vel
lezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu te
vel
lev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: görmedin mi
2.
el melei
: ileri gelenleri, eşrafı
3.
min benî isrâîle
: İsrailoğulları'ndan
4.
min ba'di mû...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâl(mâli), kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi
vel
cism(cismi), vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (kalbin - şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru - ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (nefsinizdeki Esmâ kuv
vel
eri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz. "...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve
vel
lezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke
vel
hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o Rasûllerden bazısını bazısından daha üst özellikli kıldık. Onlardan kimi Allâh kelâmına muhatap oldu, kimini de derecelerle daha yükseltti. Meryemoğlu İsa'ya da açık deliller verdik, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds (kutsal kuv
vel
er) ile teyit ettik. . . Eğer Allâh dileseydi, onlardan sonraki toplumlar kendilerine açık deliller ulaştığı hâlde birbirlerini öldürmezdi. Fakat fikir ayrılığına düştüler, kimi iman etti kimi de inkâr etti. Eğer Allâh dilemiş olsaydı birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun),
vel
kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden ev
vel
, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler... Onlar zulmedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey o bütün iman edenler size merzuk kıldığımız şeylerden infak edin: gelmeden ev
vel
bir gün ki onda alım satım yok, dostluk da yok şefaat de yok kâfirler ise hep o zalimlerdir...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey îman edenler, içinde ne bir alış veriş, ne bir dostluk, ne de bir şefaat (imkânı) bulunmayan bir gün gelmezden ev
vel
size verdiğimiz rızıkdan (Hak yolunda) harcayın. Kâfirler zulmedenlerin ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı gün gelmezden ev
vel
, size verdiğim rızıklardan infak edin. Kafirler işte zalimlerin kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Size rızk olarak verdiğimiz şeylerden infak ediniz. Bir günün gelmesinden ev
vel
ki, onda ne alım satım, ne dostluk, ne de şefaat vardır. O kâfirler ise işte zalim olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden ev
vel
, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler, onlar zulmedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâhu lâ ilâhe illâ hu
vel
hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti
vel
ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve hu
vel
aliyyul azîm(azîmu)....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
"DİN"de (Allâh yaratısı sistem ve düzeni {Sünnetullah} kabul konusunda) zorlama yoktur! Rüşd (Hakikat en olgun hâliyle) ortaya çıkmış, sapık fikirlerden ayrılmıştır. Kim Tagut'u (gerçekte var olmayıp vehim yollu var sanılan kuv
vel
ere tapınmayı) terk eder, (varlığını oluşturan) Allâh'a (Esmâ'sına) iman ederse, kesinlikle o kopması mümkün olmayan, hakikatindeki sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allâh Semi' ve Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allâhu
vel
îyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri),
vel
lezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). ...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
vel
îyyu
: dost
3.
ellezîne
: onlar
4.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler), îmâ...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin
vel
ileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allâh iman edenlerin
Vel
iyy'idir; onları zulmattan (karanlıklardan - hakikat bilgisizliğinden) Nur'a (ilmin aydınlığında hakikati görmeye) çıkartır. Fiilen küfür (hakikati inkâr) hâlinde olanlara gelince; onların
vel
îsi Tagut'tur (gerçekte var olmayıp var sandıkları kuv
vel
er, fikirler), onları nurdan zulmete dönüştürür. İşte onlar, ateş ehli (sonuçta yanmaya mahkûm) kişilerdir. Onlar o şartlarda sonsuza dek kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isi, koruyucusu, emrinde oldukları otoritedir. Onları şüphe, inkâr ve cehalet karanlıklarından, hidayet, iman ve ilim aydınlığına, nura çıkarır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuuraltına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin
vel
ileri de putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörler, idareler şeytanî güçlerdir, tâğuttur. Onları hidayet, iman ve ilim aydınlığından, nurdan; şüphe, inkâr ve cehalet karanlıklarına götü...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin
vel
ileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah iman edenlerin
vel
isidir onları zulümattan nura çıkarır, küfredenlerin ise
vel
ileri Taguttur onları nurdan zulümata çıkarırlar, onlar işte eshabı nar, hep orada kalacaklardır...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnanmayanların dostları ise Tağut'tur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. İşte onlar cehennemliklerdir, hep orada kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin
vel
ileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Tanrı, inananların
vel
isidir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; kafirlerin
vel
isi ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateşin halkıdırlar; onda süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah Teâlâ imân edenlerin
vel
îsidir. Onları zulmetlerden nûra çıkarır. Kâfir olanların
vel
îleri ise tağuttur. Onları nûrdan zulmetlere çıkarırlar. İşte onlar cehennem ehlidirler. Onlar o ateşte ebedî olarak kalan kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfredenlerin
vel
ileri ise tağuttur. Onları aydınlıktan, karanlığa çıkarırlar. İşte onlar, ateş arkadaşlarıdır. Orada sürekli olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin
vel
isi (dostu ve destekçisi) dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; küfredenlerin
vel
ileri ise tağut'tur. Onları da nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süreki olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman sahiplerinin
Vel
î'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tağuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada sürekli kalacaklardır onlar....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakıt da İbrahim: «yarabbi göster bana ölüleri nasıl diriltirsin?» demişti, «inanmadın mı ki? buyurdu, «inandım
vel
âkin kalbim iyice yatışmak için» dedi, öyle ise, buyurdu: Kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra her dağ başına onlardan birer parça dağıt sonra da çağır onları sana koşa koşa gelsinler; ve bil ki Allah hakikaten azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni
vel
ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi
vel
yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Mallarını, Tanrı rızasını kazanmak ve özlerindekini yerli bir hale getirip kendilerine mâl etmek için verenlerse bir tepedeki bahçeye benzerler; bol-bol yağan yağmur, o bahçenin mey
vel
erini iki misline çıkarır. Hattâ bu çeşit yağmur yağmasa bile mutlaka bir çisentiye kavuşur orası ve Allah, bütün yaptıklarınızı görür....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın hoşnutluğunu aramak ve kendilerini veya bir kısmını Allah yolunda pay sahibi kılmak için mallarını harcayanların durumu ise bir tepenin üstünde bulunan, üzerine kuvvetli bir sağnağın yağıp mey
vel
erini iki kat artırdığı bir bahçenin durumuna benzer. Bir sağnak yağmazsa, ona mutlaka bir çisinti düşer. Allah, yaptıklarınızı gözetliyor....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allahın rızasını istemek ve ruhlarında olan (îman) ı kökleşdirib takviye etmek için mallarını harcayanların hali de bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir bağçenin haline benzer ki ona bir yağmur isaabet etmiş de mey
vel
erini iki kat vermişdir, ona bol bir yağmur düşmese de (hiç olmazsa onda) bir çisinti (bulunur) Allah, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyle görücüdür. ...
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Ve mallarını rızayı ilâhiyi taleb ve nefislerini tesbit için infakta bulunanların meseli ise bir bahçenin meseli gibidir ki, ona çokça yağmur yağar da mey
vel
erini iki kat olarak yetiştirir. Ona çokça yağmur değil de çiy isabet etse (yine kifâyet eder). Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeyleri görücüdür....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızâsını kazanmak ve içlerindekini kökleştirmek (kalplerini sağlamlaştırmak) için mallarını infak edip sarfedenlerin durumu, yüksekçe bir tepede bulunan güzel bir bahçeye benzer. Üzerine bol bol yağmur yağdığında, mey
vel
erini iki kat verir. Bol yağmur yağmasa bile, hafif bir yağmur, az bir çisinti de yetişir. Allah yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Mallarını, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve kendilerinde olan (imanı) sağlamlaştırmak için harcayanların durumu ise, yüksekçe bir tepede bulunan, oraya sağanak yağmur isabet edince mey
vel
erini iki misli veren bir bahçeye benzer. Sağanak yağmur olmasa da orada bir çisinti vardır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah’ın rızasını kollamak ve ruhlarındaki imanı kökleştirmek için mallarını harcayanların durumu ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin haline benzer. Bir bahçe ki ona bol yağmur yağar, mey
vel
erini iki kat verir. Bol yağmur düşmese de hafif bir yağmur, bir çisinti de yetişir. Allah ne yaparsanız hepsini görür....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
1.
e yeveddu
: ister mi, temenni eder mi
2.
ehadu-kum
: sizden biriniz
3.
en tekûne
: olmasını
4.
lehu
: onun
...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Biriniz arzular mı ki onun bir hurma fidanlığı, bir üzüm bağı olsun, kıyısından ırmaklar aksın, o fidanlıkta, o bağda bütün mey
vel
er yetişsin, kendisi de ihtiyarlığa düşsün, küçük ve âciz dölü-döşü bulunsun da tam bu çağda fidanlığına, bağına, yakıp kavurucu bir sam yeli gelip çatsın, bahçe ve bağ, yanıp mahvolsun? İşte Allah, düşünürsünüz diye size delillerini böyle açıklar....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz ister mi hiç, içinde nehirler akan ve çeşitli mey
vel
er bulunan, hurmalık ve asmalarla dolu bahçesi olsun da, kendisine ihtiyarlık gelsin ve zayıf bir zürriyeti olsun? Derken içinde ateş olan bir fırtına bütün bahçeyi helâk etsin. . . İşte üzerinde tefekkür etmeniz için Allâh bu işaretleri veriyor....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Hangi biriniz, kendisi ihtiyarlamis ve cocuklari da gucsuzken, altlarindan irmaklar akan, hurma, uzum ve her cesit mey
vel
eri bulunan bahcesinin, atesli bir kasirganin kopmasiyle yanmasini ister? Dusunesiniz diye Allah size ayetlerini boylece aciklar. *...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Hangi biriniz, kendisi ihtiyarlamış ve çocukları da güçsüzken, altlarından ırmaklar akan, hurma, üzüm ve her çeşit mey
vel
eri bulunan bahçesinin, ateşli bir kasırganın kopmasıyla yanmasını ister? Düşünesiniz diye Allah size ayetlerini böylece açıklar....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden her hangi biriniz arzu eder mi ki hurmalardan, üzümlerden onun bir bağçesi olsun, altından ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit mey
vel
eri bulunsun, (fakat) ona ihtiyarlık çöksün, âciz ve küçük çocukları da olsun, derken (onun ve yavrularının biricik geçim vasıtaları olan) ona (o bağçeye) içinde bir ateş bulunan bir bora isaabet etsin de o, yanıversin? İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildirir. Olur ki iyi düşünürsünüz. ...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz ister mi ki, kendisinin, altından nehirler akan hurma ağaçları ve üzüm bağlarından bir bahçesi olsun, içinde kendisi için her çeşit mey
vel
erden bulunsun, sonra onun güçsüz (ve küçük) çocukları olduğu hâlde kendisine ihtiyarlık gelsin; derken oraya (o bahçeye), içinde ateş bulunan bir kasırga isâbet etsin de yansın (elbette istemez)! Allah, size âyetleri böyle açıklar, tâ ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Biriniz arzu eder mi ki, onun hurma ve üzüm ağaçlarını hâvi ve bunların altından ırmakları cari olan bir bahçesi bulunsun ve onun için o bahçede her türlü mey
vel
eri olsun, fakat kendisine ihtiyarlık çöksün, kendisinin zayıf yavrucukları da bulunuversin de o bahçeyi, içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıversin? İşte Allah Teâlâ âyetlerini sizlere böylece beyan buyuruyor. Tâ ki tefekkür edesiniz....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların yola gelmesi senin üzerine değil
vel
âkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü gözeterek verirsiniz, bu vechile hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç hakkınız yenmez...
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hidâyete erdirmek senin üzerine (bir vecibe) değildir.
Vel
âkin Allah Teâlâ dilediğine hidâyet nâsip buyurur. Ve hayırdan her neyi infak ederseniz kendi nefsiniz için etmiş olursunuz. Ve siz ancak Allah Teâlâ'nın rızası için infakta bulunursunuz. Ve hayırdan her ne infak ederseniz size karşılığı ödenir ve siz zulme uğratılmayacaksınız....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür faizdir!" derler. Halbuki Allah alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, ev
vel
ki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; ona, (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum olanlar işte böyleleridir....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O kimseler ki, ribâyı yerler, onlar kalkamazlar, ancak şeytanın çarpmış olduğu delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. Bu ise onların, «Alış veriş muamelesi tıpkı ribâ gibidir,» demeleri sebebiyledir. Halbuki, Allah Teâlâ ticâreti helâl, ribâyı ise haram kılmıştır. İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir mev'ize gelir de ribâya nihâyet verirse, ev
vel
ce aldığı, kendisinedir ve onun hükmü Allah Teâlâ'yadır. Ve her kim tekrar ribâya dönerse işte onlar cehennem ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardı...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu, onların 'Alışveriş de faiz gibidir' demeleri yüzündendir. Oysa Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt ulaşır ve o da bundan vazgeçerse, ev
vel
ce almış olduğu kendisine aittir; işi ise Allah'a kalmıştır. Her kim tekrar faize dönecek olursa, öyleleri de ateş ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu),
vel
yektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub,
vel
yumlilillezî aleyhil hakku
vel
yettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil
vel
iyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
1.
yâ eyyuhe
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler
4.
izâ
: ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Birbirinize belirli bir süreye kadar borç verdiğiniz zaman onu yazın (senet yapın). Aranızda bir kâtip onu adaletle yazsın. Ve kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, aynı şekilde yazsın. İzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve emirlerinden sakınsın) ve ondan bir şey eksiltmesin. Fakat, eğer üzerinde hak olan (borçlu) olan kişi, sefih (aklı ermeyen) veya zayıf (küçük, güçsüz) ise veya kendisi onu (söy...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa,
vel
isi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güv...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, muayyen bir müddet için borçlandığınız vakit bunu mutlaka yazın. Aranızda bir yazıcı bulunsun ve bunu dosdoğru yazsın. Yazıcı, Allah kendisine nasıl bellettiyse öylece yazmaktan çekinmesin borçlanan da yazdırsın, onu geliştiren Allah'tan çekinsin de hiçbir noktayı eksik bırakmasın. Borçlu, akılsız biriyse, yahut aklı azsa, yazdırmaya gücü yetmezse
vel
îsi, doğru olarak yazdırsın. Adamlarınızdan iki erkeği de bu muâmeleye tanık tutun. İki erkek olmazsa biri unuttuğu vakit öbürünün ha...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise,
vel
isi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belli bir süre ile borç verdiğinizde onu yazın. Aranızdan âdil biri yazsın. Yazmayı bilen de Allâh'ın kendisine öğrettiği gibi yazsın ve bundan kaçınmasın. Ayrıca hak üzerinde olan (borçlu) da yazdırsın. Rabbi olan Allâh'tan ittika edip, borcundan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer borçlu anlayışı sınırlı veya çocuk ise, onun
vel
isi yazdırsın. Erkeklerden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek yoksa o zaman şahitler bir erkek ve iki kadın olsun. Onlardan biri unutur veya şaşırırsa...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız zaman ihmal etmeyin, alacak-borç ilişkisini yazın. Aranızda, yazı yazmayı bilen birisi adaletten ayrılmadan yazsın. Yazı bilen birisi, Allah’ın kendisine lütfederek yazı öğrettiği gibi, resmî-ticarî belgelerdeki usül ve geleneklere göre, adalet ve hakkaniyet ölçüleri içinde, yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde sorumluluk olan kimse, borçlu da yazdırsın. Günahlardan korunup Allah’a, Rabbine sığınsın, emirlerine yapışsın. Borcunu,...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirli bir vakte kadar aranızda borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir katip doğrulukla yazsın. Katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin ve yazsın. Üzerinde hak olan kişi de yazdırsın ve Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki haktan bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan kişi aklı ermeyen veya zayıf biri olursa yahut kendisi yazdırmaya güç yetiremezse
vel
isi doğrulukla yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek bulamazsa...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse,
vel
isi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza gö...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, muayyen bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın). Aranızda bir yazıcı da doğrulukla onu yazsın. Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde (başkasına ait) hak olan kimse, borcunu ikrar ederek yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan korksun, o hakdan (borcundan) hiç bir şeyi eksik etmesin. Eğer üzerine hak bulunan kimse (borçlu), akılsız, bunamış olursa, yahud kendisi söyleyip yazdıramıyacaksa
vel
isi dosdoğru söyleyip y...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey Inananlar! Birbirinize belirli bir sure icin borclandiginiz zaman onu yaziniz. Icinizden bir katip dogru olarak yazsin; katip onu Allah'in kendisine ogrettigi gibi yazmaktan cekinmesin, yazsin. Borclu olan da yazdirsin, Rabbi olan Allah'tan sakinsin, ondan bir sey eksiltmesin. Eger borclu, aptal veya aciz, ya da yazdiramiyacak durumda ise,
vel
isi, dogru olarak yazdirsin. Erkeklerinizden iki sahid tutun; eger iki erkek bulunmazsa, sahidlerden razi olacaginiz bir erkek, biri unuttugunda digeri ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey imân edenler! Birbirinize belirli bir süreye kadar borçlandığınızda, onu yazın ; aranızdan doğrulukla tanınmış bir kâtip de kendisine Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Bir de üzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korksun, (borcundan ve vâdesinden) bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu (malını düşünmeden ya da bilmeden harcayan) bir bön veya zayıf ya da yazdıramıyacak kadar âcizse,
vel
îsi doğruluk ölçüleri içinde yazdırsın ve erkeklerinizden iki de ş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aptal veya aciz, ya da yazdıramıyacak durumda ise,
vel
isi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise,
vel
isi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
İnananlar! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Sizden bir yazıcı onu adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlanan kişi de dikte ettirsin. Rabbi olan ALLAH'tan korksun, onda sahtekarlık yapmasın. Borçlanan kişi aklı ermez, veya çaresiz, ya da dikte etmekten aciz ise
vel
isi adaletle yazdırmalı. Erkeklerinizden iki şahit te tanıklık etsin. İki erkek şahit bulamazsanız dilediğiniz şahitlerden bir erkek ve iki kadın ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Muayyen bir va'de ile borclaştığınız vakıt onu yazın, hem aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen yazsın, bir yazı bilen de kendisine Allahın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın; bir de hak kendi üzerinde olan adama söyleyib yazdırsın ve her biri Rabbı Allahı zülcelâlden korkun da haktan bir şey eksiltmesin; Şayed borclu bir sefih veya küçük veya kendisi söyleyip yazdıramıyacak ise
vel
isi dosdoğru söyleyip yazdırsın, erkeklerinizden iki hazırı şahid de yapı...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, birbirinizden belirli bir vade ile borç aldığınızda, onu yazın; aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen kişi, onu yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Bir de borçlu adam söyleyip yazdırsın, her biri Allah'tan korksun ve haktan birşey eksiltmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen biri yahut küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise,
vel
isi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer ikisi de erkek olamıy...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise
vel
isi doğrusunu söyleyip yazdırsın....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey müminler, birbirinize belirli bir süre sonra ödenmek üzere borç verdiğiniz zaman bunu yazın. İçinizden biri bunu dürüst bir şekilde yazsın. Yazan kimse onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmayı ihmal etmesin. Bu hesabı yazıcıya borçlu taraf yazdırsın. Ama Rabbi olan Allah'tan korksun da bu hesabı yazdırırken hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu taraf aptal, zayıf ya da nasıl yazdıracağını bilmeyen biri ise yazdırma işlemini onun yerine dürüst bir şekilde
vel
isi yapsın. Bu işleminize ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, belirli bir süre (ecelin) için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip onu doğru olarak yazsın; katip Tanrı'nın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve rabbi olan Tanrı'dan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu) düşük akıllı ya da za'f sahibi ise veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse,
vel
isi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahit tutun; eğer iki erkek yoksa, şahitl...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey îman edenler, ta'yîn edilmiş bir vakta kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı da doğrulukla (onu) yazsın. Kâtib, Allahın kendisine öğretdiği gibi yazmakdan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın (borcunu ıkraar etsin). Rabbi olan Allahdan korksun, ondan (borcundan) hiç bir şey'i eksik bırakmasın. Eğer üstünde hak bulunan (bordu) bir beyinsiz veya bir zaîf olur, yahud da bizzat yazdırmıya (ve ıkraara) gücü yetmezse
vel
îsi dosdoğru yazdırsın (...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey îmân edenler! Belirli bir va'deye kadar bir borç ile birbirinize borçlandığınız zaman artık onu yazın! O hâlde bir kâtib aranızda adâletle yazsın! Hem hiçbir kâtib, Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, (yazabilme ni'metine bir şükür olarak) hemen yazsın! Üzerinde hak bulunan (borçlu olan) da (senedini) yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan sakınsın da ondan bir şey eksiltmesin (tam yazsın)!Buna rağmen üzerinde hak bulunan (borçlu), akıl noksanlığı olan veya zayıf (çocuk yaşta) bir ki...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler; muayyen bir vaad ile borçlandığınız zaman, onu yazın. Aranızda bir katib de doğrulukla yazsın. Yazan; Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın. Rabbı olan Allah'tan korksun da ondan bir şey eksiltmesin. Şayet borçlu sefih, küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise;
vel
isi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahid yapın. Eğer ki erkek bulamazsa şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda d...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey mü'minler! Muayyen bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazınız ve bir katip, onu aranızda adilane bir sûrette yazıversin.Ve katip, Cenâb-ı Hakk'ın ona öğretmiş olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Ve hak kendi üzerinde bulunan kimse, yazdırsın. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korkusunda ondan bir şey eksiltmesin. Ve şayet borçlu şahıs, sefih veya zayıf veya doğruca yazdırmaya gayri muktedir bulunursa onun
vel
îsi adâlet üzere yazdırıversin. Ve sizin erkeklerinizden iki kiş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızda bir kâtip de adâletle yazsın. Yazan Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın. Rabbi olan Allah'tan korksun ve borcunu aslâ eksik yazdırmasın. Şayet borçlu, aklı ermez veya âciz ya da kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise,
vel
isi adâletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şâhit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhitliklerine ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
-Ey iman edenler, Belirli bir süreye kadar borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir kâtip doğru olarak yazsın. Kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabbi olan Allah’tan korksun da ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer borçlu cahil veya zayıf, ya da bizzat kendisi yazdırmaya gücü yetmezse,
vel
isi (onu) dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek yoksa, razı olacağınız şahitlerden, bir erkek ve biri unutt...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirli bir vâdeye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu kaydedin! Aranızda doğrulukla tanınmış bir kâtip onu yazsın! Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi (adalete uygun olarak) yazmaktan kaçınmasın da yazsın! Üzerinde hak olan borçlu kişi akdi yazdırsın, Rabbi olan Allah’tan sakınsın da borcundan hiçbir şey noksan bırakmasın! Eğer üzerinde hak olan borçlu, akılca noksan veya küçük veya yazdırmaktan âciz bir kimse ise, onun
vel
isi adalet ölçüleri içinde yazdırsın! İçin...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı, adâletle yazsın. Yazıcı, Allâh'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın; borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan korksun, borcundan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu olan kimse aklı ermez, yahut zayıf, ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise
vel
isi onu adâletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şâhid tutun. Eğer iki erkek yoksa râzı olduğunuz şâhidlerden...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetirmeyecekse,
vel
isi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden r...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızdan bir kâtip bunu adaletle yazsın. Kâtip, onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmaksızın yazsın. Onu, borçlu olan kimse yazdırsın; o da Rabbi olan Allah'tan korksun da hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu olan akılca noksan veya küçük yahut yazdırmaya gücü yetmeyen birisi ise, onun
vel
isi âdil bir şekilde yazdırsın. Buna erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek olmazsa, ş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa,
vel
isi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu
vel
yettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî
vel
mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru)....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Er Rasûl (Hz. Muhammed a. s. ) Rabbinden (varlığını oluşturan Allâh Esmâ'sı bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir. İman edenler de! Hepsi iman etti ("B" harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allâh Esmâ'sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esmâ kuv
vel
erine), Kitaplarına (inzâl olan bilgilerine), Rasûllerine. . . O'nun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız. ....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden ev
vel
kilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç bir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez. (Herkesin) kazandığı (hayır) kendi fâidesine, yapdığı (Şer) kendi zararınadır. «Ey Rabbimiz, unutduk, yahud yanıldıysak bizi tutub sorguya çekme. Ey Rabbimiz, bizden ev
vel
ki (ümmet) lere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz, taakat getiremeyeceğimizi bize taşıtma. Bizden (saadır olan günahları) sil, bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge. Sen mevlâmızsın bizim. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et». ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz. Herkesin kesbettiği kendi lehinedir. Ve iktisab eylediği de kendi aleyhinedir. «Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk ise veya hata ettik ise bizi muaheze buyurma. Ey Rabbimiz! Ve bize, bizden ev
vel
kilere yüklemiş olduğun gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim için kendisine takat bulunmayan bir şey de yükleme. Ve bizden af buyur ve bizim için mağfiret buyur ve bizlere merhamet kıl, Sen bizim mevlâmızsın. Artık kâfirler olan kavim üzerine bizl...
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allâhu lâ ilâhe illâ hu
vel
hayyul kayyûm(kayyûmu). ...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Nezzele aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte
vel
incîl(incîle). ...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) (Habîbim) O, sana Kitabı hak (ve) kendinden ev
vel
kileri (de) tasdıyk edici olarak (tedricen) indirdi. Bundan ev
vel
de Tevrat ile Incîli indirmişdi (ki onlar) insanlar için birer hidâyetdi. Hak ile baatılı ayırd eden (hüküm) leri de indirdi. Allanın (hak olan, mahz-ı hidâyet olan) âyetlerine küfredenler (yok mu?) onlar için pek çetin bir azâb vardır. Allah cezada amansız bir gaalib-i mutlakdır. ...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O Mabûd-i Kerîm, senin üzerine kitabı, kendisinden ev
vel
(kitapları) musaddık olarak bihakkın tenzil etti. Tevrat ile İncil'i de inzal buyurmuştu....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Ev
vel
ce, insanlara hidâyet olarak, gerçekle bâtılı ayırt eden kitabı da indirdi. Tanrı âyetlerine inanmayanlaradır çetin azap ve Allah öyle üstün bir kudret sahibidir ki aman vermez....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) (Habîbim) O, sana Kitabı hak (ve) kendinden ev
vel
kileri (de) tasdıyk edici olarak (tedricen) indirdi. Bundan ev
vel
de Tevrat ile Incîli indirmişdi (ki onlar) insanlar için birer hidâyetdi. Hak ile baatılı ayırd eden (hüküm) leri de indirdi. Allanın (hak olan, mahz-ı hidâyet olan) âyetlerine küfredenler (yok mu?) onlar için pek çetin bir azâb vardır. Allah cezada amansız bir gaalib-i mutlakdır. ...
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Daha ev
vel
, nâsa hidâyet olarak ve Furkan'ı da inzal buyurdu. O kimseler ki, Allah Teâlâ'nın âyetlerini inkar ettiler, onlar için şüphe yok ki, şedîd bir azap vardır. Ve Allah Teâlâ azîzdir, intikam sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
Hu
vel
lezî yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ’(yeşâu), lâ ilâhe illâ hu
vel
azîzul hakîm(hakîmu). ...
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Hu
vel
lezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi)....
Ali-İmran Suresi, 9. Ayet:
Rabbimiz! Muhakkak ki sen, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez. (1) Müteşâbih: Kasd olunan mânayı bilmek, mümkün olmayan Kur’ân-ı Kerimdeki âyetlere denir. Müteşabih iki nevidir: Lâfzı müteşâbih olan âyet ki, bundan hiç bir mâna anaşılmaz. Sûrelerin ev
vel
inde bulunan Sâd Tâ-hâ gibi (Mukattaa) harfler. Anlamı müteşâbih olan âyet ki, zâhiri mânasını kasdetmek muhâldır. Allah’ın eli, onların elleri üstündedir. Bû âyet-i kerimeye böyle mân...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Ke de’bi âli fir’avne,
vel
lezîne min kablihim kezzebû bi âyâtinâ, fe ehazehumullâhu bi zunûbihim vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi). ...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların gidişi) tıbkı Fir'avn haanedânının ve onlardan ev
vel
gelenlerin gidişi gibidir. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar da Allah da kendilerini günâhları yüzünden yakalayıverdi. Allah, cezası pek çetin olandır. ...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Onların bu gidişi, tıpkı âl-i Fir'avun'un ve ondan ev
vel
ki kimselerin gidişi gibidir ki bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler. Allah Teâlâ da onları günahları sebebiyle yakaladı. Ve Allah Teâlâ Şedîdü'l-İkab'tır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi
vel
benîne
vel
kanâtîril mukantarati minez zehebi
vel
fıddati
vel
haylil musevvemeti
vel
en’âmi
vel
hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi)....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadinlara, ogullara, kantar kantar altin ve gumuse, nisanli atlar ve de
vel
ere, ekinlere karsi asiri sevgi beslemek insanlara guzel gosterilmistir. Bunlar dunya hayatinin nimetleridir, oysa gidilecek yerin guzeli Allah katindadir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve de
vel
er ile ekinlerden gönül çekici, şehvete seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve de
vel
ere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlarından oğullarından, kantar kantar altın ve gümüşten, nişanlı atlardan, de
vel
erden ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük; insanlar için süslenip hoş göründü. Bunlar dünya hayatının geçimidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
Es sâbirîne ves sâdıkîne
vel
kânitîne
vel
munfikîne
vel
mustagfirîne bil eshâr(eshâri). ...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve,
vel
melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ hu
vel
azîzul hakîm(hakîmu). ...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allâh şehâdet eder, kendisidir "HÛ"; tanrı yoktur; sadece "HÛ"! Esmâ'sının kuv
vel
eri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder, Adl'i kaîm kılarlar. Tanrı yoktur, sadece "HÛ"; Aziyz, Hakiym'dir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe
vel
ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in te
vel
lev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
1.
fe in hâccû-ke
: bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa
2.
fe kul
: o zaman de, söyle
3.
eslemtu
: ben teslim ettim
4.
vech...
Ali-İmran Suresi, 22. Ayet:
Ulâikellezîne habitat a’mâluhum fîd dunyâ
vel
âhirah(âhirati), ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne). ...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yete
vel
lâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne). ...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
1.
e lem tera
: görmedin mi
2.
ilâ ellezîne
: onlar
3.
ûtû nasîben
: nasip verildi
4.
min el kitâbi
: kitaptan
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
İman edenler, iman edenleri bırakıp, hakikati inkâr edenleri
vel
î - dost edinmesin. Bunu yapan, Allâh'la bağını koparmış olur. Bu ancak korunma amaçlı olabilir. Allâh sizi kendisine dikkatli olmanız konusunda uyarır. Dönüşünüz Allâh'adır!...
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü’minler, şuurlu ve kâmil mü’minleri bırakıp da kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri, kamu görevlerini icraya yetkili kılmasınlar, candan dost, müttefik edinmesinler. Kimler böyle yaparsa Allah ile bütün
vel
âyet-himaye bağlarını koparmış, Allah’ın rahmetinden, yardımından uzaklaşmış olurlar. Ancak onlar tarafından gelmesi muhtemel bir zarardan gerçekten korunmanız için yaptığınız dost...
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri
vel
iler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi kendisinden sakındırır. Varış Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
İnançlılar, inançlıları bırakıp da kafirleri
vel
iler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Tanrı'dan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Tanrı, sizi kendisinden sakındırır. Varış Tanrı'yadır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Müminler, müminleri bırakıp kafirleri
vel
i / dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah’tan hiç bir şey beklemesin. Ancak, onlardan (gelebilecek bir tehlikeden korkarsanız) korunma gayesiyle, sakınmanız hariçtir. Allah, asıl kendisinden korkmanız için sizi uyarıyor. Dönüş Allah’adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Müminler, müminleri bırakıp, kâfirleri
vel
î edinmesinler! Kim böyle yaparsa, Allah ile ilişiğini kesmiş olur. Ancak onlar tarafından gelebilecek bir tehlike olursa başka! Allah sizi, Kendisine isyan etmekten sakındırır. Dönüş yalnız Allah’adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri
vel
iler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi kendisiyle sakındırır. Varış Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri
vel
i edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'ın dostluk ve yardımından bir nasibi kalmamış olur. Ancak onlardan gelebilecek bir zarardan korkarsanız, o başkadır. Allah, kendisinden gelecek bir azaptan sizi sakındırıyor. Sonunda herkesin gidişi Allah'ın huzurunadır....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in te
vel
lev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn(kâfirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
etîû allâhe
: Allah'a itaat edin
3.
ve er resûle
: ve resûle, elçiye
4.
fe in te
vel
lev
: bun...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike Ona nida etti: "Allâh'tan sana Bi-kelimeyi (İsa - özel kuv
vel
erin açığa çıktığı Allâh kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuv
vel
erinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk'ı yaşayan) Yahya'yı müjdeler. "...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâsete eyyâmin illâ remzâ(remzan), vezkur rabbeke kesîran ve sebbih bil aşiyyi
vel
ibkâr(ibkâri). ...
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
İz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minh(minhu), ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ
vel
âhıreti ve minel mukarrebîn(mukarrebîne). ...
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
Hani melâike Meryem'e şöyle demişti: "Allâh kendisinden Bi-kelimeyi (kendisini tanımladığı Esmâ'sından kendisini vasfettiği bazı kuv
vel
eri açığa çıkaracağı bir kulunu) sana müjdeliyor. Onun ismi El Mesih, Meryemoğlu İsa'dır. Dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde vecîh (şerefi çok yüce) ve mukarrebûndandır (Allâh'a Kurbiyet mertebesinde yaşayan {Allâh'ın bazı kendine has isimlerinin mânâlarının bu yakınlık sebebiyle kendisinde açığa çıktığı} mucizelere vesile kişi). "...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî
vel
edun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu). ...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
1.
kâlet rabbi
: Rabbim dedi
2.
ennâ yekûnu
: nasıl olur
3.
lî
vel
edun
: benim çocuğum
4.
ve lem yemses-nî
: ve ba...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ve yuallimuhul kitâbe
vel
hikmete vet tevrâte
vel
incîl(incîle). ...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve resûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci’tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâh(iznillâhi), ve ubriul ekmehe
vel
ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâh(iznillâhi), ve unebbiukum bi mâ te’kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Mekr yaptılar ve karşılığını Allâh'tan mekr ile aldılar. Allâh mekr yapanların en hayırlısıdır. (Hakikati dillendirenin ortadan kalkması için gizli hileye başvurdular, Allâh da olayı aynı yoldan, yani onlar fark edemeden onların aleyhine sonuçlandırdı. ) (Kişinin kendisini Allâh'tan ayrı düşüren - uzaklaştıran fiile devam edip bundan zarar görmediğini sanması, mekre uğraması demektir. Çünkü zarar görmediğini sanarak o fiile devam etmesi, sonuçta Allâh'tan daha fazla uzaklaşmasına yol açar ki, Al...
Ali-İmran Suresi, 56. Ayet:
Fe emmellezîne keferû fe uazzibuhum azâben şedîden fîd dunyâ
vel
âhıreti, ve mâ lehum min nâsirîn(nâsirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 59. Ayet:
Muhakkak ki, Allâh indînde İsa'nın oluşumu Adem'in oluşumu gibidir (İsa'nın oluşumu Adem'in oluşumu gibiyse, Adem'in oluşumu da İsa'nın oluşumu gibidir. Buna göre düşünülmeli bu konu. A. H. ). Onu topraktan yarattı, sonra "Ol" dedi ve oldu (topraktan - moleküler yapıdan meydana gelene ruhun nefh olmasıyla{Esmâ kuv
vel
eri farkındalığıyla} insan hâline gelmesi ile; ana rahminde moleküler yapıdan meydana gelene ruh nefh olması suretiyle insanın meydana gelmesi aynı şeydir)....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
İnne hâzâ le hu
vel
kasasul hakk(hakku), ve mâ min ilâhin illâllâh(illâllâhu), ve innellâhe le hu
vel
azîzul hakîm(hakîmu). ...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Fe in te
vel
lev fe innallâhe alîmun bil mufsidîn(mufsidîne). ...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
1.
fe in te
vel
lev
: buna rağmen dönerlerse
2.
fe inne allâhe
: o zaman muhakkak ki Allah
3.
alîmun
: en iyi bilen
4.
bi el mufs...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in te
vel
lev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli (yahudiler ve hristiyanlar)
3.
teâlev
: gelin
4.
ilâ kelimetin
...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi lime tuhâccûne fî ibrâhîme ve mâ unziletit tevrâtu
vel
incîlu illâ min ba’dih(ba’dihî), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). ...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Ey ehl-i Kitab, İbrâhîm hakkında neye çekişib duruyorsunuz? Tevrat da İncîl de (daha ev
vel
değil) ancak ondan sonra indirilmişdir. (Buna da) aklınız ermiyor mu?. ...
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
İnne evlen nâsi bi ibrâhîme lellezînettebeûhu ve hâzan nebiyyu
vel
lezîne âmenû vallâhu
vel
iyyul mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
1.
inne evlâ en nâsi
: muhakkak ki insanların en yakın olanı
2.
bi ibrâhîme
: Hz. İbrâhîm'e
3.
le ellezîne
: elbette onlar
4.
i...
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Gerçekte İbrahim'deki hakikate en yakın olanlar; Onun anlayışı üzere yürüyenler, bu Nebi (Hz. Muhammed) ve Ona iman edenleridir. Allâh iman edenlerin
Vel
iyy'idir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
İnsanların İbrahim’e en yakın olanları, ona, onun sünnetine tâbi olanlardır, şu peygamber Muhammed’dir, bir de iman edenlerdir. Allah mü’minlerin
vel
isi, koruyucusu, emrinde oldukları otoritedir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu insanların İbrahime en yakını her halde onun izince gidenler ve şu Peygamber ve iman edenlerdir, Allah da mü'minlerin
vel
îsidir...
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakını, elbette onun izinden gidenler, şu peygamber ve inananlardır. Allah, inananların
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile inananlardır. Tanrı inançlıların
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu İbrahim'e en yakın olanlar; o'na uyanlar, peygamber ve iman edenler. Ve o, müşriklerden de değildi. Ve Allah mü'minlerin
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Şüphe yok ki, İbrahim'e nâsın en yakını, O'na tâbi olmuş olanlardır. Ve bu Peygamberdir ve imân eden kimselerdir. Allah Teâlâ ise mü'minlerin
vel
îsidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu İbrahim’e en yakın olanlar, Ona uyanlarla şu peygamber ve iman edenlerdir. Allah, müminlerin
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamberle iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin
vel
isidir....
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
Şu bir gerçek ki, insanların İbrahim'e gönülce en yakın olanları, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin
Vel
î'sidir....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Yahudîlerden bir topluluk diğerlerine şöyle dedi: “- Müminlere indirilen Kur’ân’a, gündüzün ev
vel
inde inanın ve sonunda inkâr edin (ki müminler şüpheye düşer de) olur ki, dinlerinden dönerler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap Ehlinden bir topluluk, (ayak takımlarına) dediler ki: Şuna (Muhammed'e) inananlara indirilene günün ev
vel
inde inanın, günün sonunda inkâr edin ; ola ki (dinlerinden) dönerler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitablılardan bir güruh (şöyle) dedi: «Kendilerine indirilen (Kur'ân-ı kerîm) e îman edenlere gündüzün ev
vel
inde inanın, âhirinde küfr (-ü inkâr) edin. Olur ki (mü'minler dînlerinden) dönerler»!. ...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Ehl-i kitabdan bir tâife de şöyle dedi: 'Îmân edenlere indirilmiş olan (Kur’ân’)a günün ev
vel
inde (sabahleyin yalandan) îmân edin, sonunda (akşam üstü) de inkâr edin; umulur ki (dinlerinden) dönerler.'...
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Allâh ahdini ve yeminlerini az bir değere satanlara gelince; onların sonsuz gelecek sürecinde hiçbir nasipleri yoktur. Allâh (dıştaki bir tanrıdan değil, hakikatlerindeki Esmâ kuv
vel
erinin tahakkukundan söz edilmede) kıyamet sürecinde onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onları arındırmaz. Onlar için feci bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe
vel
hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn(tedrusûne). ...
Ali-İmran Suresi, 82. Ayet:
Fe men te
vel
lâ ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn(fâsikûne). ...
Ali-İmran Suresi, 82. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
men
: kim
3.
te
vel
lâ
: yüz çevirir, döner
4.
ba'de zâlike
: bundan sonra
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
E fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti
vel
ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn(yurceûne). ...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
Kul âmennâ billâhi ve mâ unzile aleynâ ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe
vel
esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ven nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum, ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi
vel
melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne). ...
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Muhakkak ki o inkâr edip de kendileri kâfir kimseler olarak ölenler yok mu, artık dünya dolusu altın,
vel
ev ki (kendisini kurtarmak üzere) onu fedâ edecek (de) olsa, artık onların hiçbirinden aslâ kabûl edilmeyecektir! İşte onlar yok mu, kendileri için (pek) elemli bir azab vardır ve onlar için yardımcılardan kimse yoktur....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden ev
vel
, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki: "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun"....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden ev
vel
İsrailin nefsine haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi Beni İsraile halâl idi, de ki: haydi Tevratı getirin de onu güzelce okuyun eğer sadıksanız...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden ev
vel
, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki : "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun"....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmezden ev
vel
— Ya'kubun kendisine haram kıldığı şeylerden başka — yiyeceğin her türlüsü İsrail oğulları için helâl idi. De ki: «Eğer doğrucular iseniz Tevratı getirin de onu okuyun». ...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat inmeden ev
vel
İsrail'in, kendi nefsine haram kıldığından başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. Eğer sadıklardan iseniz; haydi Tevrat'ı getirip okuyun, de....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Bütün taamlar, Tevrat'ın nüzûlünden ev
vel
İsrailoğullarına helâl idi. İsrailin kendi nefsine haram kıldığı şeyler müstesna. De ki: «Eğer sâdık kimseler iseniz Tevrat'ı getiriniz de onu okuyuveriniz.»...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden ev
vel
, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki: «Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun.»...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnne ev
vel
e beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
ev
vel
e beytin
: ilk ev
3.
vudia li en nâsi
: insanlar için vaz'edildi, yapıldı
4.
le ellezî
<...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Vel
tekun minkum ummetun yed’ûne ilel hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul muflihûn(muflihûne)....
Ali-İmran Suresi, 111. Ayet:
Len yedurrûkum illâ ezâ(ezen), ve in yukâtilûkum yu
vel
lûkumul edbâr(edbâre), summe lâ yunsarûn(yunsarûne). ...
Ali-İmran Suresi, 111. Ayet:
1.
len yedurrû-kum
: size asla zarar veremezler
2.
illâ ezen
: ezadan başka
3.
ve in yukâtilû-kum
: ve eğer sizinle savaşırlarsa
4.
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Yu’minûne billâhi
vel
yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne). ...
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
İz hemmet tâifetâni minkum en tefşelâ vallâhu
vel
iyyuhumâ ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne). ...
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
1.
iz hemmet
: hamletti, meyletti
2.
tâifetâni
: iki taife, iki grup
3.
min-kum
: sizden
4.
en tefşelâ
: korkmak, ...
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
O zaman sizden iki grup korkup bozulmaya yüz tutmuştu. Allâh onların
Vel
iyy'i idi. İman edenler Allâh'a tevekkül etsinler (hakikatlerindeki El Vekiyl isminin gereğini yerine getireceğine iman etsinler)....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
O zaman, Uhud’da içinizden iki grup (Hazrec’den Selemeoğulları’yla Evs’ten Hâriseoğulları) da, bozguna uğramak üzere idi. Halbuki
vel
ileri, koruyucuları, emrinde oldukları otorite Allah’tı. Mü’minler sadece ve sadece Allah’a dayanıp güvensinler....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
O zaman sizden iki grup, neredeyse 'çözülüp geri çekilmek' istemişti. Oysa Allah onların (
vel
isi) yardımcısıydı. Artık mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etmelidir....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
O zaman sizden iki grup neredeyse 'çözülüp geri çekilmek' istemişti. Oysa Tanrı onların (
vel
isi) yardımcısıydı. Artık inançlılar yalnızca Tanrı'ya tevekkül etsinler....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
O zaman sizden iki grup, neredeyse, 'çözülüp geri çekilmek' istemişti. Oysa Allah onların (
vel
isi) yardımcısıydı. Artık mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
Sizden iki takım, korku ile bozulmak üzereydi. Halbuki Allah onların
Vel
î'siydi. Müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar....
Ali-İmran Suresi, 124. Ayet:
Hani iman edenlere: "İnzâl olunmuş üç bin melâike ile Rabbinizin size yardım etmesi yetmez mi?" diyordun. (Bazı Esmâ ül Hüsnâ kuv
vel
erinin, iman edenlerde açığa çıkmasıyla oluşan yürekliliğin, mücadele azmi vermesi. )...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu
vel
ardu, uiddet lil muttekîn(muttekîne)....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esmâ bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semâlar (idrak mertebeleri) ile arz (kuv
vel
er platformu) genişliğindeki (Allâh Esmâ'sının kuv
vel
eriyle tahakkuk ortamı olan) cennete. . . Korunanlar için hazırlanmıştır o!...
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi
vel
kâzımînel gayza
vel
âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). ...
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Vel
lezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn (ya’lemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
1.
vel
lezîne
: ve onlar
2.
izâ fealû
: yaptıkları zaman
3.
fâhişeten
: kötülük
4.
ev zalemû
: veya zulmettiler
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Sizden ev
vel
kanun olmuş bir takım vak'alar geçti, onun için Arzda dolaşın da bir bakın: Peygamberleri tekzib edenlerin akıbetleri nasıl olmuş?...
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Gerçek sizden ev
vel
bir çok vak'alar, şerîatler gelib geçmişdir. Onun için yer yüzünde gezin, dolaşın da (peygamberleri) yalan sayanların akıbeti nice oldu görün. ...
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Muhakkak sizden ev
vel
birçok vak'alar gelip geçmiştir. Artık yerde dolaşınız da bakınız ki, tekzîp edenlerin akıbetleri nasıl olmuştur?...
Ali-İmran Suresi, 143. Ayet:
Celâlim hakkı için siz o ölümle karşılaşmadan ev
vel
onu temenni ediyordunuz, fakat işte onu gördünüz bakıb duruyordunuz...
Ali-İmran Suresi, 143. Ayet:
Andolsun ki, siz ölümü onunla karşılaşmadan ev
vel
temenni ediyordunuz. İşte siz bekleyip durduğunuz halde onu görüverdiniz....
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed de ancak bir Resuldür ondan ev
vel
Resuller hep geldi geçti, şimdi o ölür veya katledilirse siz ardınıza dönüverecek misiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allaha bir zarar edecek değil, fakat şükredenlere Allah yarın mükâfat verecek...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed bir peygamberden başka (bir şey) değildir. Ondan ev
vel
daha nice peygamberler gelib geçmişdir. Şimdi o, ölür yahud öldürülürse ökçelerinizin üstünde (gerisin geri) mi döneceksiniz? Kim (böyle) iki ökçesi üzerinde (ardına) dönerse elbette Allaha hiç bir şeyle zarar yapmış olmaz. Allah şükür (ve sebat) edenlere mükâfat verecekdir. ...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Ve Muhammed de ancak bir peygamberdir. Ondan ev
vel
de peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölse veya öldürülse siz gerisin geriye mi dönüvereceksiniz? Ve her kim gerisin geriye dönerse elbette Allah Teâlâ'ya hiç bir zarar vermiş olamaz. Ve Allah Teâlâ şükredenlere mükâfaat verecektir....
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
İnnellezîne te
vel
lev minkum yevmel tekal cem’âni, inne mestezellehumuş şeytânu bi ba’di mâ kesebû, ve lekad afâllâhu anhum innallâhe gafûrun halîm(halîmun). ...
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
te
vel
lev
: yüz çevirdiler
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
yevme ilteka
:...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe
vel
hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). ...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
menne allâhu
: Allah ni'metlendirdi
3.
alâ el mu'minîne
: mü'minlerin üzerine
4.
iz bease
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan ev
vel
(Allah'a ulaşmayı dilemeden ev
vel
) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Hakikaten Allah mü'minleri minnetdar kıldı zira içlerinde kendilerinden bir Resul ba's buyurdu, onlara Allahın âyâtını okuyor, onları tezkiye ediyor, onlara kitab ve hikmet öğretiyor halbuki bundan ev
vel
açık bir dalâl içinde idiler...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki mü'minler daha ev
vel
apaçık ve kat'î bir sapıklık içinde bulunuyorlarken Allah, içlerinden ve kendilerinden onlara — âyetlerini okur, onları tertemiz yapar, onlara Kitab ve hikmeti öğretir —bir peygamber göndermiş olduğu için büyük bir lûtufda bulunmuşdur. ...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki, Allah mü’minlere lütufta bulunmuştur. Çünki onlara içlerinden bir peygamber gönderdi, onlara (Allah’ın) âyetlerini okuyor, onları (günahlardan) temizliyor ve onlara Kitâb’ı ve hikmeti öğretiyor. Hâlbuki (onlar) daha ev
vel
gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idiler....