Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam k
alel
erde de olsanız, ölüm gelir sizi bulur. Onlara, bir iyilik isabet etse, "Bu Allah'tandır." derler. Onlara, bir kötülük isabet etse, bu "senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu halka ne oluyor ki söylenen sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap Ehli'nden düşmanlara yardım edenleri k
alel
erinden indirdi. Ve yüreklerine korku saldı. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını esir alıyordunuz....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kabilelere ve sül
alel
ere ayırdık. Allah'ın yanında en kerim olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap Ehli'nden, Kafirleri sürgün için yurtlarından çıkaran O'dur. Siz, onların yurtlarından çıkacaklarını sanmamıştınız. Ve onlar da k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağına inandılar. Oysa Allah'ın buyruğu onlara hesaba katmadıkları yerden geldi. Allah, onların yüreklerine evlerinin kendi elleriyle ve inananların elleriyle harap edileceği korkusunu saldı. Ey basiret sahipleri! Artık ibret alın....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum
alel
melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne)....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namazla yardım isteyin (veste'ıynu). Elbette bu, huşu duyanların / huşu sahiplerinin / saygılı olanların (E.Yüksel) (
alel
-haşiiyne) dışındakilere ağır gelir (lekebiyretün)....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum
alel
âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ
alel
lezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne)....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Ve lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne
alel
lezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi
alel
kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-hum
: onlara geldi
3.
kitâbun
: bir kitap
4.
min indillâhi (inde allâhi)
: Al...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile
alel
melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey’(şey’in) ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâb(kitâbe), kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne)....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum
alel
âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ
alel
lezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun). ...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan
alel
muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu
alel
lezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe
alel
lezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne)....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) ve
alel
lezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh(lehu), ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve
alel
mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve
alel
vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû e...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Lâ cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâh(farîdâten) ve mettiûhunne
alel
mûsiı kaderuhu ve
alel
muktiri kaderuh(kaderuhu) metâan bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan
alel
muhsinîn(muhsinîne)....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Ve lil mutallakâti metâun bil ma’rûf(ma’rûfi) hakkan
alel
muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ
alel
kavmil kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin
alel
âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu
alel
lezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ
alel
kavmil kâfirîn(kâfirîne)....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne
alel
âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Fe lemmâ ehassa îsâ min humul kufre kâle men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel havâriyyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), âmennâ billâh(billâhi), veşhed bi ennâ muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
İz kâlellâhu yâ îsâ innî muteveffîke ve râfiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferû ve câilullezînettebeûke fevkallezîne keferû ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti), summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne). ...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi
alel
kâzibîn(kâzibîne). ...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Ve kâlet tâifetun min ehlil kitâbi âminû billezî unzile
alel
lezîne âmenû vechen nehâri vekfurû âhirahu leallehum yerciûn(yerciûne). ...
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Ve mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ
alel
kavmil kâfirîn(kâfirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Ve lekad sadakakumullâhu va’dehû iz tehussûnehum bi iznih(iznihî), hattâ izâ feşiltum ve tenâza’tum fîl emri ve asaytum min ba’di mâ erâkum mâ tuhıbbûn(tuhıbbûne), minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhireh(âhirete), summe sarafekum anhum li yebteliyekum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin
alel
mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Le kad mennallâhu
alel
mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). ...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum
alel
gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun)....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların olgunlaştıkları, akıllı ve tedbirli davranır hale geldikleri konusunda samimi kanaatiniz oluşursa, vakit geçirmeden mallarını kendilerine verin. Büyüyüp de mallarını geri alacaklar düşüncesiyle yerinde, uygun miktardan fazla cahilce israf ederek,
alel
acele yemeyin. Zengin olan veli iffetli olmaya, onların malına elini sürmemeye çalışsın. Yoksul olan da, Kur’ân’ın ve sünnetin belirlediği ölçüler içinde, İslâmî kurallarla örtüşen, ö...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikah çağına erinceye kadar deneyiniz. Eğer kendilerinde bir rüşt hissederseniz mallarını kendilerine hemen teslim ediniz ve büyüyecekler diye o malları israf ile
alel
acele yemeyiniz. Ve kim zengin ise kaçınsın ve kim fakir ise ma'ruf veçhile yesin. Onlara mallarını teslim edeceğiniz vakit de onlara karşı şahit bulundurunuz. Ve Allah Teâlâ hesapları görmeğe kâfidir....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
İnnellezîne ye’kulûne emvâlel yetâmâ zulmen innemâ ye’kulûne fî butûnihim nârâ(nâran). Ve se yaslevne seîrâ(seîran)....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
1.
eyne mâ
: nerede
2.
tekûnû
: olursunuz
3.
yudrik-kum
: size yetişir, erişir
4.
el mevtu
: ölüm
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır. Hatta sağlam k
alel
erde olsanız bile. Eğer onlara bir iyilik isabet ederse: “Bu Allah'tandır.” derler. Ve eğer onlara bir kötülük isabet ederse: “Bu sendendir.” derler. De ki: “Hepsi Allah'ın katındandır.” Artık bu topluluğa ne oluyor ki söz anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş k
alel
er içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, ölüm sizi bulur; hattâ isterseniz sağlamlaştırılmış yüksek k
alel
erde olun. Onlara bir iyilik geldi mi bu derler, Allah'tan. Bir kötülük geldi mi, bu derler, senden. De ki: Hepsi Allah'tan. Ne oldu bu kavme ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyor....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam k
alel
erde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah'tandır" de! Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Sağlam ve yüksek k
alel
erde bulunsanız bile. . . Eğer onlara bir iyilik isâbet ederse "Bu Allâh indîndendir" derler. Eğer bir kötülük isâbet ederse "Bu senin indîndendir" derler. De ki: "Hepsi de Allâh indîndendir!" Bu insanlara ne oluyor ki hakikati anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sarp ve muhkem k
alel
erde bile olsanız, ölüm gelir, sizi bulur. Onlara bir iyilik dokunursa: 'Bu Allah tarafındandır' derler. Başlarına bir belâ gelirse eğer, 'Bu senin yüzündendir' derler. Sen: 'Hepsi Allah tarafındandır' de. Bu kavim, bu toplum neye güveniyor da, hiç söz anlamaya yanaşmıyor....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerde olursanız olun ölüm size ulaşır. Hatta çok sağlam k
alel
erde olsanız bile. Onlara bir iyilik erişse: 'Bu, Allah katındandır' derler. Bir kötülük dokunsa: 'Bu senin tarafındandır' derler. De ki: 'Hepsi Allah katındandır.' Bu topluluğa ne oluyor da neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Her nerede olursanız, ölüm size erişir; velev ki, tahkim edilmiş yüksek k
alel
erde bulunun. Bununla beraber onlara (münafık ve kâfirlere) bir iyilik gelse: “- Bu Allah’dandır”, derler. Bir musibet de geldi mi: “-Bu, senin uğursuzluğundandır”, derler. (Ey Rasûlüm) de ki: “- Hepsi (iyi ve kötüyü yaratmak) Allah’tandır.” Fakat bu topluluğa ne oluyor ki, Kur’an’ı anlamağa yanaşmıyorlar....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursaniz olun, saglam k
alel
er icinde bulunsaniz bile, olum size yetisecektir. Onlara bir iyilik gelirse: «Bu Allah'tandir» derler, bir kotuluge ugrarlarsa «Bu, senin tarafindandir» derler. De ki: «Hepsi Allah'tandir". Bunlara ne oluyor ki, hicbir sozu anlamaga yanasmiyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, isterse sağlam yapılı k
alel
er içinde bulunun, ölüm gelip size yetişecektir. Kendilerine bir iyilik dokunursa, bu Allah'tandır, derler. Bir kötülük dokunursa bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi de Allah'tandır. O topluluğa ne oluyor da hiçbir söz anlamaya yanaşmıyorlar?!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursaniz olun, sağlam k
alel
er içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: 'Bu Allah'tandır' derler, bir kötülüğe uğrarlarsa 'Bu, senin tarafındandır' derler. De ki: 'Hepsi Allah'tandır'. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam k
alel
erde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler. «Hepsi Allah'tandır» de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam k
alel
erde bile olsanız ölüm sizi yakalar. Başlarına iyi bir şey gelse, 'Bu ALLAH tarafındandır,' derler. Kendilerine bir kötülük dokunsa, 'Bu senin tarafındandır,' derler. De ki, 'Hepsi ALLAH tarafındandır.' Bu topluma ne oluyor ki neredeyse hiç bir söz anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam k
alel
er içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse «Bu, Allahtandır» derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, «Bu, senin yüzündendir.» derler. Ey Muhammed! De ki: «Hepsi Allah'tandır.» Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, surlarla tahkim edilmiş k
alel
erin içinde bile olsanız, ölüm sizi bulur. Eğer onlar bir iyilikle karşılaşırlarsa 'bu Allah'tandır' derler, ama başlarına bir kötülük gelirse 'bu senin yüzündendir' derler. Onlara de ki; "Hepsi Allah'tandır." Niye bu adamlar kendilerine söylenen sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, (hattâ) yüksek k
alel
erde bile olsanız, ölüm size yetişir. Hâlbuki onlara (yahudilere ve münâfıklara) bir iyilik gelirse: 'Bu, Allah katındandır!' derler. Ama onlara bir kötülük gelirse: 'Bu senin yüzündendir!' derler. (Onlara) de ki: 'Hepsi Allah katındandır' Böyleyken, bu kavme ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam k
alel
er içinde dahi olsanız ölüm sizi bulacaktır. İman etmeyenlere bir iyilik gelirse: Bu, Allah'tandır. Bir kötülük erişirse de: Bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi Allah tarafındandır. Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sarp ve sağlam k
alel
er içinde bulunsanız bile, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik erişirse: “Bu Allah'tandır. ” derler, başlarına bir kötülük gelince de: “Bu senin yüzündendir. ” derler. De ki: “Hepsi Allah'tandır. ” Bu gürûha ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olsanız, sağlam k
alel
er içinde de bulunsanız yine ölüm sizi bulur. Onlara bir iyilik erişirse: "Bu, Allâh tarafındandır" derler. Onlara bir kötülük erişirse: "Bu, senin yüzündendir" derler. De ki: "Hepsi Allâh tarafındandır". Bu topluma ne oluyor ki hemen hiç söz anlamıyorlar?...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret eden kimse, yeryüzünde, İslâm’a, müslümanlara hayat hakkı tanımayanları dize getirecek birçok k
alel
er, stratejik bölgeler, imkânlar, bolluk, güç ve özgürlükler bulur. Kim, Allah ve Rasulü uğrunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret ederek evinden...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın kocasının kötü mu
alel
esinden ve kendisinden yüzçevirmesinden endişe ederse, bazı fedakârlıklar göstererek sulh olmak için gayret göstermelerinde mahzur yoktur. Barışma, elbette daha hayırlıdır. Nefisler menfaatlerine düşkün yaratılmıştır. Ey kocalar! Eğer siz iyi davranıp arayı düzeltir, kadınların hakkını çiğnemekten sakınırsanız unutmayın ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır (İyi davranışlarınızın karşılığını size fazlasıyla verecektir)....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ h
alel
tum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû
alel
birri vet takva ve lâ teâvenû
alel
ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi). ...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Kâle fe innehâ muharremetun aleyhim erbaîne senet(seneten), yetîhûne fîl ardı fe lâ te’se
alel
kavmil fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Lekad keferallezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâlel mesîhu yâ benî isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fekad harremallâhu aleyhil cennete ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
Leyse
alel
lezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mettekav ve âmenû ve amilûs sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne)....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
İz kâlellâhu yâ îsebne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehl(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 112. Ayet:
İz kâlel havâriyyûne yâ îsebne meryeme hel yestetîu rabbuke en yunezzile aleynâ mâideten mines semâ(semâi) kâlettekullâhe in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Maidə Suresi, 115. Ayet:
Kâlellâhu innî munezziluhâ aleykum, fe men yekfur ba’du minkum fe innî uazzibuhu azâben lâ uazzibuhû ehaden minel âlemîn(âlemîne)....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve iz kâlellâhu yâ îsebne meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye ilâheyni min dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bi hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimteh(alimtehu) ta’lemû mâ fî nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsik(nefsike) inneke ente allemul guyûb(guyûbi). ...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Kâlellâhu hâzâ yevmu yenfeus sâdikîne sıdkuhum, lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden) radiyallâhu anhum ve radû anh(anhu) zâlikel fevzul azîm(azîmu). ...
Ənam Suresi, 7. Ayet:
Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâlelezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Ve in kâne kebure aleyke i’râduhum fe inisteta’te en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semâi fe te’tiyehum bi âyeh(âyetin), ve lev şâallâhu le cemeahum
alel
hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîn(câhilîne). ...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: «Ben şüphesiz Rabbimden bir beyyine üzerindeyim. Siz ise O'nu tekzîp ettiniz. Sizin
alel
acele istediğiniz şey benim yanımda değil, hüküm ise ancak Allah'ındır. Hakkı o beyan eder ve o ayırdedenlerin en hayırlısıdır.»...
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Ve mâ
alel
lezîne yettekûne min hısâbihim min şey’in ve lâkin zikrâ leallehum yettekûn(yettekûne)....
Ənam Suresi, 86. Ayet:
Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ
alel
âlemîn(âlemîne)....
Ənam Suresi, 96. Ayet:
Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve ce
alel
leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi). ...
Ənam Suresi, 146. Ayet:
Ve
alel
lezîne hâdû harremnâ kulle zî zufur(zufurin), ve minel bakari vel ganemi harremnâ aleyhim şuhûmehumâ illâ mâ hamelet zuhûruhumâ evil havâyâ ev mahteleta bi azm(azmin), zâlike cezeynâhum bi bagyihim ve innâ le sâdikûn(sâdikûne)....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne)....
Ənam Suresi, 154. Ayet:
Summe âteynâ mûsel kitâbe tamâmen
alel
lezî ahsene ve tafsîlen li kulli şey’in ve huden ve rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yu’minûn(yu’minûne)....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Ve beynehumâ hicâb(hicâbun) ve
alel
a'râfi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbel cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn(yatmeûne). ...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbel cenneti en efîdû aleynâ minel mâi ev mimmâ rezekakumullâh(rezekakumullâhu), kâlû innallâhe harremehumâ
alel
kâfirîn(kâfirîne). ...
Əraf Suresi, 54. Ayet:
İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ
alel
arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrih(emrihi), e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârekallâhu rabbulâlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kâlel meleu min kavmihî innâ le nerâke fî dalâlin mubîn(mubînin)....
Əraf Suresi, 62. Ayet:
Size Rabbimin ris
alel
erini (gönderdiklerini) tebliğ ediyorum (ulaştırıyorum). Ve size nasihat ediyorum (öğüt veriyorum). Ve sizin bilmediğiniz şeyleri ben Allah'tan öğreniyorum (biliyorum)....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kâlelmeleullezîne keferû min kavmihî innâ le nerâke fî sefâhetin ve innâ le nezunnuke minel kâzibîn(kâzibîne)....
Əraf Suresi, 68. Ayet:
1.
ubelligu-kum
: size tebliğ ediyorum, ulaştırıyorum
2.
risâlâti
: ris
alel
er
3.
rabbî
: Rabbimin
4.
ve ene
: ve b...
Əraf Suresi, 68. Ayet:
Rabbimin ris
alel
erini (gönderdiklerini) size tebliğ ediyorum (ulaştırıyorum). Ve ben, emin (inanılır, güvenilir) bir nasihat ediciyim....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kâlel meleullezînestekberû min kavmihî lillezînestud'ıfû li men âmene minhum e ta'lemûne enne sâlihan murselun min rabbihi kâlû innâ bimâ ursile bihî mu'minûn(mu'minûne)....
Əraf Suresi, 76. Ayet:
Kâlellezînestekberû innâ billezî âmentum bihî kâfirûn(kâfirûne)....
Əraf Suresi, 79. Ayet:
1.
fe tevellâ
: o zaman yüz çevirdi, döndü
2.
an-hum
: onlardan
3.
ve kâle
: ve dedi
4.
yâ kavmi
: ey kavmim
<...
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Kâlel meleullezînestekberû min kavmihî le nuhricenneke yâ şuaybu vellezîne âmenû meake min karyetinâ ev le teûdunne fî milletinâ, kâle e ve lev kunnâ kârihîn(kârihîne)....
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Ve kâlel meleullezîne keferû min kavmihî le initteba’tum şuayben innekum izen le hâsirûn(hâsirûne)....
Əraf Suresi, 93. Ayet:
1.
fe tevellâ
: o zaman yüz çevirdi
2.
an-hum
: onlardan
3.
ve kâle
: ve dedi
4.
yâ kavmi
: ey kavmim
Əraf Suresi, 93. Ayet:
(Şuayb A.S) böylece onlardan yüz çevirdi (döndü) ve şöyle dedi: “Andolsun ki; Rabbimin ris
alel
erini (gönderdiklerini) size tebliğ ettim (ulaştırdım). Ve size nasihat ettim. Artık kâfir bir kavme nasıl (niçin) üzüleyim?”...
Əraf Suresi, 109. Ayet:
Kâlel meleu min kavmi fir’avne inne hâzâ le sâhırun alîm(alîmun)....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Ve kâlel meleu min kavmi fir’avne e tezeru mûsâ ve kavmehu li yufsidû fìl ardı ve yezereke ve âliheteke, kâle senukattilu ebnâehum ve nestahyî nisâehum ve innâ fevkahum kâhirûn(kâhirûne). ...
Əraf Suresi, 140. Ayet:
Kâle e gayrallâhi ebgîkum ilâhen ve huve faddalekum
alel
âlemîn(âlemîne). ...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ mûsâ
: ey Musa
3.
innî istafeytu-ke
: muhakkak ki ben seni seçtim
4.
alâ en nasi
: insanların...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa (Tûr Dağı'ndaki görevini tamamlayıp kavmine) öfkeli ve üzgün bir h
alel
e dönünce, (Harun'a): «Benden sonra yerime geçip ne kötü işler işlemişsin! Rabbimizin emrini (size vereceği azabı) mı acele beklediniz ?» dedi ve elindeki (Tevrat âyetleri yazılı) Levhaları bırakıverdi de kardeşinin başından tutup kendine doğru çekmeğe başladı. Kardeşi ona : «Anamın oğlu I Doğrusu bu kavim beni küçümseyip hırpaladılar ve neredeyse beni öldürüyorlardı; artık sen de bana karşı düşmanları sevindirme ve bu zâ...
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne)....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Ev tekûlû innemâ eşreke âbâunâ min kablu ve kunnâ zurriyyeten min ba’dihim, e fe tuhlikunâ bimâ fe
alel
mubtilûn(mubtilûne)....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Habîbim) sana harb ganimetleri (nin hükmünü) sorarlar. De ki: «(Bu) ganimetler Allahın ve Resûlünündür. O h
alel
e (tam) mü'minlerseniz Allahdan korkun, (ihtilâfa düşmeyib) aranızı düzeltin, Allaha ve peygamberine İtaat edin. ...
Ənfal Suresi, 37. Ayet:
Li yemîzallâhul habîse minet tayyibi ve yec'
alel
habîse ba'dahu alâ ba'dın fe yerkumehu cemîan fe yec'alehu fî cehennem(cehenneme), ulâike humul hâsirûn(hâsirûne)....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun)....
Yunus Suresi, 3. Ayet:
İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ
alel
arşi yudebbirul emr(emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznih(iznihî), zâlikumullâhu rabbukum fa'budûh(fa'budûhu), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne)....
Yunus Suresi, 11. Ayet:
Eğer Allah, insanların hayırla ilgili taleplerinin çabucak yerine getirilmesini istedikleri gibi, şerri de
alel
acele insanlara vermiş olsa idi, elbette onlara, ecellerinin, ömürlerinin erken sona erdirileceği bildirilmiş olurdu. Fakat bizim huzurumuzda hesaba çekilmeyi mükâfat ve cezayı ummayanları, biz azgınlıkları içinde kendi başlarına bocalar bir halde bırakırız....
Yunus Suresi, 11. Ayet:
Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de
alel
acele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi. Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler....
Yunus Suresi, 11. Ayet:
Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de
alel
'acele verseydi elbette onlara ecelleri hükmedilir, (hepsi helak olub gider) di. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde serserî serserî dolaşmalarına meydan veriyoruz. ...
Yunus Suresi, 11. Ayet:
Eğer Allah Teâlâ, nâsa, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de
alel
acele verecek olsa idi elbette onlara ecellerini yitirivermiş olurdu. Artık Bize kavuşmalarını ummayanları, kendi azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız....
Yunus Suresi, 15. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin)....
Yunus Suresi, 33. Ayet:
1.
kezâlike
: böylece
2.
hakkat
: gerçekleşmiştir
3.
kelimetu
: sözü, kelimesi
4.
rabbi-ke
: senin Rabbin
Yunus Suresi, 50. Ayet:
'Hiç düşündünüz mü? Allah’ın azâbının size geceleyin, uykuda veya güpe-gündüz gelmesi kesinse eğer, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların, bu cezayı
alel
acele istemelerini gerektirecek ne gibi sebepleri olabilir?' de....
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: «O'nun azabı size geceleyin uykuda veya güpe gündüz gelecek olsa, ne dersiniz? Günahkârların onu
alel
acele istemeleri için ne sebep vardır?»...
Yunus Suresi, 51. Ayet:
Küstahça,
alel
acele verilmesini istediğiniz cezanın gerçekleşeceği zaman mı iman edeceksiniz, yoksa şimdi mi iman edeceksiniz?...
Yunus Suresi, 100. Ayet:
Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse
alel
lezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne)....
Hud Suresi, 7. Ayet:
Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin ve kâne arşuhu
alel
mâi li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve le in kulte innekum meb’ûsûne min ba’dil mevti le yekûlennellezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ nerâke illâ beşeren mislenâ ve mâ nerâkettebeake illellezîne hum erâzilunâ bâdiyer re’y(re’yi), ve mâ nerâ lekum aleynâ min fadlin bel nezunnukum kâzibîn(kâzibîne). ...
Hud Suresi, 51. Ayet:
Yâ kavmi lâ es'elukum aleyhi ecrâ(ecren), in ecriye illâ
alel
lezî fetaranî, e fe lâ ta'kılûn(ta'kılûne)....
Hud Suresi, 51. Ayet:
1.
yâ kavmi
: ey kavmim
2.
lâ es'elu-kum
: sizden istemiyorum
3.
aleyhi
: ona (onun karşılığında)
4.
ecren
: bir e...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Ve kâlellezîşterâhu min mısra limre’etihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâ(veleden), ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun(ya’lemune)....
Yusif Suresi, 36. Ayet:
Ve dehale meahus sicne feteyân(feteyâni), kâle ehaduhumâ innî erânî a’sıru hamrâ(hamren), ve kâlel âharu innî erânî ahmilu fevka re’sî hubzen te’kulut tayru minh(minhu), nebbi’nâ bi te’vîlih(te’vîlihî), innâ nerâke minel muhsinîn(muhsinîne)....
Yusif Suresi, 43. Ayet:
Ve kâlel meliku innî erâ seb’a bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’a sunbulâtin hudrin ve uhara yâbisât (yâbisâtin), yâ eyyuhel meleu eftûnî fî ru’yâye in kuntum lir ru’yâ ta’burûn(ta’burûne)....
Yusif Suresi, 45. Ayet:
Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilûn(ersilûni)....
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: «Yedi yıl
alel
ade ekersiniz. Sonra biçeceğiniz şeyleri başağı içinde bırakırsınız. Ancak yiyeceklerinizden biraz miktar müstesna.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun)....
Yusif Suresi, 54. Ayet:
Ve kâlel meliku’tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emîn(emînun). ...
Yusif Suresi, 100. Ayet:
Ve refea ebeveyhi
alel
arşı ve harrû lehu succedâ(succeden), ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâ(hakkan), ve kad ahsene bî iz ahrecenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ’(yeşâu) innehu huvel alîmul hakîm(hakîmu). ...
Yusif Suresi, 100. Ayet:
1.
ve refea
: ve yükseltti, çıkardı
2.
ebeveyhi
: onun annesi ve babası
3.
alel
arşı (alâ el arşı)
: tahtın üzerine
4.
ve harrû...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ
alel
arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne)." ...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
1.
allâhu ellezî
: Allah o ki
2.
refea es semavâti
: gökleri yükseltti
3.
bi gayri
: olmaksızın
4.
amedin
: direkl...
Rəd Suresi, 5. Ayet:
Eğer (kâfirlerin seni yalana çıkardıklarına) şaşıyorsan asıl şaşılacak olan onların: «Biz toprak oldukdan sonra mı ve yeniden mi muhakkak yaratılacağız?» demeleridir,İşte bunlar Rablerini tanımayanlardır, işte boyunlarında lâleler bulunanlar bunlar ve işte içinde müebbed kalacakları ateşin yârânı da yine bunlar, bunlardır. ...
Rəd Suresi, 6. Ayet:
Senden iyilik istemek yerine,
alel
acele, küstahca kötülüğü, cezayı istiyorlar. Halbuki onlardan önce, örnek gösterilecek, ibret alınacak nice azap-ceza kanunları uygulanmıştır. İnsanlar, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engeller koyarak zulmetmelerine rağmen, Rabbin onlara bağışlamasıyla muamele ediyor. Unutma ki Rabbin, emirlerinde temerrüde düşülmesi, kendisine isyan edilmesi suçuna denk, onları adâletle cezalandırma gücüne sahiptir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Peki, görmüyorlar mı, yeryüzünü, sahip olduğu en iyi şeylerden her gün biraz daha yoksun bırakarak (cezalandırıcı müdah
alel
erimizle) nasıl yokluyoruz? (Bilmiyorlar mı ki,) Allah hüküm verdiği (zaman) O'nun hükmünün önüne geçecek kimse yoktur; (ve yine bilmiyorlar mı ki) O hesabı pek çabuk olandır!...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Ellezîne yestehıbbûnel hayâted dunyâ
alel
âhıreti ve yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ(ivecen), ulâike fî dalâlin baîd(baîdin)....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû li rusulihim le nuhricennekum min ardınâ ev le teûdunne fî milletinâ, fe evhâ ileyhim rabbuhum le nuhlikennez zâlimîn(zâlimîne)....
İbrahim Suresi, 39. Ayet:
Elhamdulillâhillezî vehebe lî
alel
kiberi ismâîle ve ishâk(ishâka), inne rabbî le semîud duâ(duâi). ...
Hicr Suresi, 90. Ayet:
Ke mâ enzelnâ
alel
muktesimîn(muktesimîne). ...
Nəhl Suresi, 27. Ayet:
Summe yevmel kıyâmeti yuhzîhim ve yekûlu eyne şurekâiyellezîne kuntum tuşâkkûne fîhim, kâlellezîne ûtul ilme innel hızyel yevme ves sûe
alel
kâfirîn(kâfirîne). ...
Nəhl Suresi, 33. Ayet:
Hel yanzurûne illâ en te’tiyehumul melâiketu ev ye’tiye emru rabbik(rabbike), kezâlike fe
alel
lezîne min kablihim, ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne). ...
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Ve kâlellezîne eşrekû lev şâallâhu mâ abednâ min dûnihî min şey’in nahnu ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min dûnihi min şey’(şey’in), kezâlike fe
alel
lezîne min kablihim, fe hel aler rusuli illel belâgul mubîn(mubînu). ...
Nəhl Suresi, 99. Ayet:
İnnehu leyse lehu sultânun
alel
lezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne). ...
Nəhl Suresi, 99. Ayet:
1.
inne-hu
: çünkü o, muhakkak ki o
2.
leyse
: değil, yoktur
3.
lehu
: onun
4.
sultânun
: sultanlık, yaptırım gücü...
Nəhl Suresi, 100. Ayet:
İnnemâ sultânuhu
alel
lezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî müşrikûn(müşrikûne). ...
Nəhl Suresi, 100. Ayet:
1.
innemâ
: fakat, sadece
2.
sultânu-hu
: onun sultanlığı, yaptırım gücü
3.
alel
lezîne (alâ ellezîne)
: onların üzerinde
4.
yet...
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Zâlike bi ennehumustehebbûl hayâted dunyâ
alel
âhıreti ve ennallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne). ...
Nəhl Suresi, 118. Ayet:
Ve
alel
lezîne hâdû harremnâ mâ kasasnâ aleyke min kabl(kablu), ve mâ zalemnâhum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne). ...
Nəhl Suresi, 118. Ayet:
1.
ve
alel
lezîne (alâ ellezîne)
: ve o kimseler üzerine
2.
hâdû
: yahudiler
3.
harremnâ
: biz haram kıldık
4.
mâ kasasnâ
Nəhl Suresi, 124. Ayet:
İnnemâ cuiles sebtu
alel
lezînahtelefû fîh(fîhî), ve inne rabbeke le yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne)....
Nəhl Suresi, 124. Ayet:
1.
innemâ
: sadece, fakat, oysa
2.
cuile
: kılındı
3.
es sebtu
: cumartesi
4.
alel
lezînahtelefû
: ihtilâfa düşenle...
İsra Suresi, 34. Ayet:
Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfû bil ahd(ahdi), innel ahde kâne mes’ûlâ(mes’ûlen)....
İsra Suresi, 83. Ayet:
Ve izâ en’amnâ
alel
insâni a’rada ve neâbi cânibih(cânibihî), ve izâ messehuş şerru kâne yeûsâ(yeûsen)....
Kəhf Suresi, 7. Ayet:
İnnâ cealnâ mâ
alel
ardı zîneten lehâ li nebluvehum eyyuhum ahsenu amelâ(amelen)....
Kəhf Suresi, 7. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak biz
2.
cealnâ
: kıldık
3.
mâ
: şeyleri
4.
alel
ardı (alâ el ardı)
: yeryüzünde
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Ve kezâlike a'sernâ aleyhim li ya'lemû enne va'dallâhi hakkun ve ennes sâate lâ reybe fîhâ, iz yetenâzeûne beynehum emrehum fe kâlûbnû aleyhim bunyânâ(bunyânen), rabbuhum a'lemu bihim, kâlellezîne galebû alâ emrihim le nettehızenne aleyhim mescidâ(mesciden). ...
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece, işte böyle
2.
a'sernâ
: bildirdik
3.
aleyhim
: onlara, onları
4.
li ya'lemû
: bilmele...
Kəhf Suresi, 31. Ayet:
Ulâike lehum cennâtu adnin tecrî min tahtihimul enharu yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve yelbesûne siyâben hudren min sundusin ve istebrekın muttekiîne fîhâ
alel
erâik(erâiki), ni'mes sevâb(sevâbu), ve hasunet murtefekâ(murtefekan)....
Kəhf Suresi, 31. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
lehum
: onlara, onlar için vardır
3.
cennâtu adnin
: adn cennetleri
4.
tecrî
: akar
...
Məryəm Suresi, 73. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne keferû lillezîne âmenû eyyul ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ(nediyyen)....
Məryəm Suresi, 83. Ayet:
E lem tere ennâ erselneş şeyâtîne
alel
kâfirîne teuzzuhum ezzâ(ezzen)....
Taha Suresi, 5. Ayet:
Er rahmânu
alel
arşistevâ....
Ənbiya Suresi, 18. Ayet:
Bel nakzifu bil hakkı
alel
bâtıli fe yedmeguhu fe izâ huve zâhik(zâhikun), ve lekumul veylu mimmâ tasıfûn(tasıfûne)....
Ənbiya Suresi, 18. Ayet:
1.
bel
: hayır
2.
nakzifu
: atarız
3.
bi el hakkı
: hakkı
4.
alel
bâtıli (alâ el bâtıli)
: bâtılın üzerine
Həcc Suresi, 37. Ayet:
Len yenâlellâhe luhûmuhâ ve lâ dimâuhâ ve lâkin yenâluhut takvâ minkum, kezâlike sahharahâ lekum li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum, ve beşşiril muhsinîn(muhsinîne)....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
E lem tere ennallâhe sahhara lekum mâ fîl ardı vel fulke tecrî fîl bahri bi emrih(emrihî), ve yumsikus semâe en tekaa
alel
ardı illâ bi iznih(iznihî), innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun)....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
1.
e lem tere
: görmedin mi
2.
enne allâhe
: muhakkak Allah
3.
sahhara
: musahhar (emre amade) kıldı
4.
lekum
: si...
Möminun Suresi, 22. Ayet:
Ve aleyhâ ve
alel
fulki tuhmelûn(tuhmelûne)....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ hâzâ illâ beşerun mıslukum yurîdu en yetefaddale aleykum, ve lev şâallâhu le enzele melâikeh(melâiketen), mâ semi’nâ bi hâzâ fî âbâinel evvelîn(evvelîne)....
Möminun Suresi, 28. Ayet:
Fe izesteveyte ente ve men meake
alel
fulki fe kulil hamdu lillâhillezî neccânâ minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne)....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Ve kâlel meleu min kavmihillezîne keferû ve kezzebû bi likâil âhıreti ve etrafnâhum fîl hayâtid dunyâ mâ hâzâ illâ beşerun mislukum ye’kulu mimmâ te’kulûne minhu yeşrebu mimmâ teşrabûn(teşrabûne)....
Möminun Suresi, 81. Ayet:
Bel kâlû misle mâ kâlel evvelûn(evvelûne)....
Nur Suresi, 3. Ayet:
Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen vez zâniyetu lâ yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik(muşrikun), ve hurrime zâlike
alel
mu’minîn(mu’minîne)....
Nur Suresi, 33. Ayet:
Velyesta’fifillezîne lâ yecidûne nikâhan hattâ yugniyehumullâhu min fadlih(fadlihi), vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum
alel
bigâi in eradne tehassunen li tebtegû aradal hayâtid dunyâ ve men yukrıhhunne fe innellâhe min ba’di ikrâhihinne gafûrun rahîm(rahîmun)....
Nur Suresi, 33. Ayet:
1.
velyesta'fif
: ve iffetli olsunlar, iffetlerini korusunlar
2.
ellezîne lâ yecidûne
: bulamayanlar
3.
nikâhan
: nikâh
4.
hatt...
Nur Suresi, 61. Ayet:
Leyse
alel
a'mâ haracun ve lâ
alel
a'raci haracun ve lâ
alel
marîdı haracun ve lâ alâ enfusikum en te'kulû min buyûtikum ev buyûti âbâikum ev buyûti ummehâtikum ev buyûti ihvânikum ev buyûti ehavâtikum ev buyûti a'mâmikum ev buyûti ammâtikum ev buyûti ahvâlikum ev buyûti hâlâtikum ev mâ melektum mefâtihahû ev sadîkıkum, leyse aleykum cunâhun en te'kulû cemîan ev eştâtâ(eştâten), fe izâ dahaltum buyûten fe sellimû alâ enfusikum tehıyyeten min indillâhi mubareketen tayyibeh(tayyibeten), kezâlike y...
Furqan Suresi, 4. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû in hâzâ illâ ifkunifterâhu ve eânehu aleyhi kavmun âharûn(âharûne), fe kad câû zulmen ve zûrâ(zûran)....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Ve kâlellezîne lâ yercûne likâenâ lev lâ unzile aleynel melâiketu ev nerâ rabbenâ, lekad istekberû fî enfusihim ve atev utuvven kebîrâ(kebîren)....
Furqan Suresi, 26. Ayet:
El mulku yevmeizinil hakku lir rahmân(rahmâni), ve kâne yevmen
alel
kâfirîne asîrâ(asîran)....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhil kur’ânu, cumleten vâhideh(vâhideten), kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rettelnâhu tertîlâ(tertîlen)....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Ve lekad atev
alel
karyetilletî umtırat mataras sev’(sev’ı), e fe lem yekûnû yerevnehâ, bel kânû lâ yercûne nuşûrâ(nuşûren)....
Furqan Suresi, 58. Ayet:
Ve tevekkel
alel
hayyillezî lâ yemûtu ve sebbih bi hamdih(hamdihî), ve kefâ bihî bi zunûbi ibâdihî habîrâ(habîren)....
Furqan Suresi, 59. Ayet:
Ellezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ
alel
arşir rahmânu fes’el bihî habîrâ(habîren). ...
Furqan Suresi, 62. Ayet:
Ve huvellezî ce
alel
leyle ven nehâre hılfeten li men erâde en yezzekkere ev erâde şukûrâ(şukûren). ...
Furqan Suresi, 63. Ayet:
Ve ibâdur rahmânillezîne yemşûne
alel
ardı hevnen ve izâ hâtabehumul câhilûne kâlû selâmâ(selâmen). ...
Şüəra Suresi, 129. Ayet:
Sağlam yapılar, k
alel
er yaparsınız da ebedî kalacağını mı umarsınız?...
Şüəra Suresi, 129. Ayet:
Devamlı kalacağınızı umarak birtakım (su kanalları, sarnıçlar, k
alel
er gibi) sanat eserleri sayılacak yapıları mı (kendinize tek iş ve amaç) ediniyorsunuz ?...
Şüəra Suresi, 129. Ayet:
"Belki ebedi yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem k
alel
er) ediniyorsunuz?"...
Şüəra Suresi, 217. Ayet:
Ve tevekkel
alel
azîzir rahîm(rahîmi)....
Şüəra Suresi, 217. Ayet:
1.
ve tevekkel
: ve tevekkül et, güven
2.
alel
azîzi (alâ el azîzi)
: azîz olana, yüce olana
3.
er rahîmi
: rahmet nuru gönderen, rahîm esmasıyla tecelli eden
...
Nəml Suresi, 40. Ayet:
Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk(tarfuke), fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî) ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm(kerîmun)....
Nəml Suresi, 61. Ayet:
Emmen ce
alel
arda karâren ve ceale hılâlehâ enhâren ve ceale lehâ revâsiye ve ceale beynel bahreyni hâcizâ(hâcizen), e ilâhun meallâh(meallâhi), bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Nəml Suresi, 67. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû e izâ kunnâ turâben ve âbâunâ e innâ le muhracûn(muhracûne)....
Nəml Suresi, 79. Ayet:
Fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), inneke
alel
hakkıl mubîn(mubîni)....
Qəsəs Suresi, 5. Ayet:
Ve nurîdu en nemunne
alel
lezînestud’ıfû fîl ardı ve nec’alehum eimmeten ve nec’alehumul vârisîn(vârisîne)....
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
Ve deh
alel
medînete alâ hîni gafletin min ehlihâ fe vecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâzâ min şîatihî ve hâzâ min aduvvih(aduvvihî), festegâsehullezî min şîatihî
alel
lezî min aduvvihî, fe vekezehu mûsâ fe kadâ aleyhi kâle hâzâ min ameliş şeytân(şeytâni), innehu aduvvun mudillun mubîn(mubînun). ...
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
1.
ve dehale
: ve girdi
2.
el medînete
: şehir
3.
alâ hîni
: zamanda, o vakitte
4.
gafletin
: gaflet
Qəsəs Suresi, 63. Ayet:
Kâlellezîne hakka aleyhimul kavlu rabbenâ hâulâillezîne agveynâ, agveynâhum kemâ gaveynâ, teberre’nâ ileyke mâ kânû iyyânâ ya’budûn(ya’budûne)....
Qəsəs Suresi, 79. Ayet:
Fe harece alâ kavmihî fî zînetih(zînetihî), kâlellezîne yurîdûnel hayâted dunyâ yâ leyte lenâ misle mâ ûtiye kârûnu innehu le zû hazzın azîm(azîmin)....
Qəsəs Suresi, 80. Ayet:
Ve kâlellezîne ûtûl ilme veylekum sevâbullâhi hayrun li men âmene ve amile sâlihâ(sâlihan) ve lâ yulekkâhâ illes sâbirûn(sâbirûne)....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû lillezîne âmenûttebiû sebîlenâ velnahmil hatâyâkum, ve mâ hum bi hâmilîne min hatâyâhum min şey’(şey’in), innehum le kâzibûn(kâzibûne)....
Ənkəbut Suresi, 30. Ayet:
Kâle rabbinsurnî
alel
kavmil mufsidîn(mufsidîne). ...
Ənkəbut Suresi, 53. Ayet:
Ve senden azabı
alel
acele isterler. Eğer muayyen bir akit olmasa idi elbette onlara azap geliverirdi. Ve muhakkak ki, onlara kendileri farkında olmaksızın gelecektir....
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ
alel
arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne)....
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
ellezî
: onlar
3.
halaka
: yarattı
4.
es semâvâti
: semalar, gökler
...
Səcdə Suresi, 10. Ayet:
Ve kâlû e izâ d
alel
nâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne)....
Səcdə Suresi, 10. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
e
: mı
3.
izâ d
alel
nâ
: dalıp karıştığımız zaman
4.
fî el ardı
: arzda, yerde (toprağın...
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
Eşıhhaten aleykum fe izâ câel havfu reeytehum yenzurûne ileyke tedûru a’yunuhum kellezî yugşâ aleyhi minel mevt(mevti), fe izâ zehebel havfu selekûkum bi elsinetin hıdâdin eşıhhaten
alel
hayr(hayrı), ulâike lem yu’minû fe ahbetallâhu a’mâlehum, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ(yesîren)....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
1.
ve enzele
: ve indirdi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
zâherû-hum
: onlara arka çıktılar, yardım ettiler
4.
min ehli el k...
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Ve kitap ehlinden onlara arka çıkanları (yardım edenleri) k
alel
erinden indirdi. Ve onların kalplerine korku düşürdü. Bir kısmını öldürüyordunuz ve bir kısmını esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri k
alel
erinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehli oldukları halde onlara yardım edenleri de, yüreklerine korku düşürüp k
alel
erinden sürdü çıkardı, bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da tutsak ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri k
alel
erinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Ehl-i kitaptan onlara arka çıkanları da k
alel
erinden indirdi ve onların kalplerine endişe düşürdü. . . Bir bölümünü öldürüyordunuz, bir bölümünü de esir ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, ehl-i kitaptan, müşrik ordularına yardım edenleri, k
alel
erinden indirdi ve akıllarına, kalplerine korku düşürdü. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehlinden onlara yardım edenleri de k
alel
erinden indirdi ve kalplerine korku saldı. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehlinden onlara arka çıkanları da k
alel
erinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehlinden olub (Hendek savaşındaki) o kâfirlere yardım edenleri (yani Kurayza oğullarını), Allah kalblerine korku düşürerek k
alel
erinden indirdi de bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri k
alel
erinden indirmis, kalblerine korku salmisti; onlarin kimini olduruyor, kimini de esir aliyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap Ehli'nden düşmanlara arka çıkıp yardım edenleri k
alel
erinden indirdi de kalblerine korku saldı. Onlardan kimini öldürüyordunuz, kimini de esir ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri k
alel
erinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri k
alel
erinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Ve kitap halkından onlara destek olanları k
alel
erinden indirdi ve yüreklerine korku düşürdü. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da tutsak alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Hem de kitap ehlinden onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek k
alel
erinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, kitap ehlinden onlara yardım eden Kureyze yahudilerini de k
alel
erinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü. Onlardan bir kısmını öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehlinden onlara arka çıkanları da k
alel
erinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Ve (Allah), ehl-i kitabdan, onlara (o müşrik ordularına) yardım edenleri (Kureyza yahudilerini), k
alel
erinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü; bir tâifeyi öldürüyordunuz, bir tâifeyi de esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Ehl-i kitabdan onlara destek olanları, k
alel
erinden indirdi. Ve kalblerine korku saldı. Onlardan kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
(ve gördüler ki) saldırganlara yardım eden geçmiş vahiylerin mensuplarını k
alel
erinden çekip çıkardı ve kalplerine korku saldı; böylece bir kısmını öldürdünüz, bir kısmını da esir aldınız;...
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, ehl-i kitaptan, kâfirleri destekleyenleri k
alel
erinden indirmiş ve kalplerine korku salmıştı. Onların kimini öldürüyor, kimini esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehlinden olup, onlara yardım edenlerin kalplerine korku düşürüp, k
alel
erinden indirdi. Onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap ehlinden onlara yardım eden (Kurayza yahûdi)lerini de k
alel
erinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü. (Onlardan) Bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitab ehlinden onlara arka çıkanları da k
alel
erinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Ehlikitap'tan onlara arka çıkanları, kulelerinden/k
alel
erinden indirdi, kalplerine korku saldı: Bir grubunu öldürüyordunuz, bir grubunu da esir ediyordunuz....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû lâ te’tînes sâah(sâatu), kul belâ ve rabbî le te’tiyennekum âlimil gayb(gaybi), lâ ya’zubu anhu miskâlu zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve lâ asgaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbin mubîn(mubînin)....
Səba Suresi, 7. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû hel nedullukum alâ raculin yunebbiukum izâ muzzıktum kulle mumezzekın innekum le fî halkın cedîd(cedîdin)....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Cinler, Süleyman için dilediği biçimde k
alel
er, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapıyorlardı. Ey Davûd ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
K
alel
erden, heykellerden, büyük havuzlara benzer çanaklardan ve sağlam, yerinden kalkmaz kazanlardan ne isterse yaparlardı ona; ey Dâvûd soyu, şükredin ve kullarımdan pek azı şükreder....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar Süleyman'a k
alel
erden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!...
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar, Allahın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisi içinde Süleyman’ın, dilediğini yaparlardı. Yüksek binalar, k
alel
er, heykeller, resimler, havuz büyüklüğünde çanak leğenler, sabit kazanlar, ne dilerse yaparlardı. Onlara : 'Hedef belirleyerek planlı çalışın! Ey Dâvûd hanedanı, devlet büyükleri! Şükretmek için hâlis niyet ve amaçlarla ibadette daim olun. Kullarımdan şükreden ne kadar da az.' demiştik....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Ona dilediği gibi k
alel
er, heykeller, büyük havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlar yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükür (görevinizi) yerine getirin. Kullarımdan şükredenler azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Ona dilediği şekilde k
alel
er, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onun için dilediği şekilde k
alel
er, heykeller, havuz gibi lengerler, büyükçe sabit kazanlar yaparlardı. Ey Düvud hanedanı! Şükür için çalışın. Kullarımdan şükredenler azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar Süleyman'a k
alel
erden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!...
Səba Suresi, 13. Ayet:
Ona dilediği şekilde k
alel
er, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar; k
alel
erden, heykellerden, büyük havuzlara benzer çanaklardan ve taşınması güç kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlardı. Ey Davud hanedanı; şükrederek çalışın. Kullarımdan pek azı şükredicidir....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Süleyman için, o ne dilerse yaparlardı. K
alel
erden. . . Heykellerden. . . Havuzlar kadar geniş leğenlerden, sabit kazanlardan. . . "Ey Davut hânedanı! Şükredin! Kullarımdan şükreden azdır. "...
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar, onun için, ne dilerse; k
alel
er, heykeller, büyük havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlar yaparlardı. -Ey Davud Ailesi; şükrederek çalışın. Kullarımdan şükredenler çok azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
O cinler ona k
alel
er, heykeller, havuz büyüklüğünde çanak ve leğenler, sabit kazanlar gibi istediği şeyleri yaparlardı. Ey Davud hanedanı, şükür gayreti içinde olun. Kullarımdan gereği gibi şükredenler çok azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Ona dilediği gibi k
alel
er, heykeller, havuzlar kadar (geniş) leğenler, sabit kazanlar yaparlardı. "Ey Dâvûd âilesi, şükredin!" kullarımdan şükreden azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Ona dilediği şekilde k
alel
er, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. «Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın.» Kullarımdan şükretmekte olanlar azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar Süleyman'ın istediği gibi k
alel
er, suretler, havuz gibi çanaklar, sabit kazanlar yaparlardı. Şükre çalışın, ey Davud hanedanı! Doğrusu, kullarımdan şükredenler pek azdır....
Səba Suresi, 13. Ayet:
Onlar Süleyman için, mihraplardan/k
alel
erden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldırılamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davûd ailesi, şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki!...
Səba Suresi, 31. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû len nû’mine bi hâzel kur’âni ve lâ billezî beyne yedeyh(yedeyhi), ve lev terâ iziz zâlimûne mevkûfûne inde rabbihim, yerciu ba’duhum ilâ ba’dınil kavl(kavle), yekûlullezînestud’ifû lillezînestekberû lev lâ entum le kunnâ mûminîn(mûminîne)....
Səba Suresi, 32. Ayet:
Kâlellezînestekberû lillezînestud’ifû e nahnu sadednâkum anil hudâ ba’de iz câekum bel kuntum mucrimîn(mucrimîne)....
Səba Suresi, 33. Ayet:
Ve kâlellezînestud’ifû lillezînestekberû bel mekrul leyli ven nehâri iz te’murûnenâ en nekfure billâhi ve nec’ale lehû endâdâ(endâden), ve eserrûn nedâmete lemmâ raevûl azâb(azâbe), ve cealnel aglâle fî a’nâkıllezîne keferû, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Səba Suresi, 33. Ayet:
O düşükler de büyüklük taslıyanlara: “- Hayır, gece ile gündüz bizi aldatıyordunuz. Çünkü siz, bize Allah’ı inkâr etmemizi, (Peygamberi tanımamamızı), O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz.”’ derler. Azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir lâleler vururuz. Onlar ancak yaptıklarının cezasını çekerler....
Səba Suresi, 33. Ayet:
Ve zayıf sayılanlar da o büyüklük gösterenlere der ki: «Hayır... Gece ve gündüzdeki hile. O vakit ki, bize emrederdiniz ki, Allah'ı inkar edelim ve O'nun için şerikler ittihaz edinelim.» Ve azabı gördükleri zaman (hepsi de) için için pişman olurlar ve kâfir olanların boyunlarına demir lâleler vurmuş olacağız. Onlar işlediklerinden başka bir şey ile cezalandırılmayacaklardır....
Səba Suresi, 43. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlû mâ hâzâ illâ raculun yurîdu en yasuddekum ammâ kâne ya’budu âbâukum, ve kâlû mâ hâzâ illâ ifkun mufterâ(mufteran) ve kâlellezîne keferû lil hakkı lemmâ câehum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Şüphe yok ki biz, boyunlarına lâleler vurduk, elleri, âdeta çenelerine kenetlendi lâlelerle, bu yüzden onlar, başlarını dimdik tutarlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz onların boyunlarına demir halkalar, lâleler geçirdik. Halkalar çenelerine dayanır. Bu yüzden burunları yukarda, gözlerini yere dikip somurtmuş kalmışlardır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Hakıykat, biz onların boyunlarına öyle lâleler geçirdik ki bunlar çenelerine kadar (dayandı). Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler. ...
Yasin Suresi, 30. Ayet:
Yâ hasreten
alel
ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne)....
Sad Suresi, 4. Ayet:
Ve acibû en câehum munzirun minhum ve kâlel kâfirûne hâzâ sâhırun kezzâb(kezzâbun)....
Sad Suresi, 5. Ayet:
E ce
alel
âlihete ilâhen vâhıdâ(vâhıden), inne hâzâ le şey’un ucâb(ucâbun). ...
Zümər Suresi, 5. Ayet:
Halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), yukevvirul leyle alen nehâri ve yukevvirun nehâre
alel
leyli ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), e lâ huvel azîzul gaffâr(gaffâru). ...
Zümər Suresi, 71. Ayet:
Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi
alel
kâfirîn(kâfirîne). ...
Mömin Suresi, 6. Ayet:
Ve kezâlike hakkat kelimetu rabbike
alel
lezîne keferû ennehum ashâbun nâr(nâri). ...
Mömin Suresi, 30. Ayet:
Ve kâlellezî âmene yâ kavmi innî ehâfu aleykum misle yevmil ahzâb(ahzâbi). ...
Mömin Suresi, 38. Ayet:
Ve kâlellezî âmene yâ kavmittebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi). ...
Mömin Suresi, 48. Ayet:
Kâlellezî nestekberû innâ kullun fîhâ innallâhe kad hakeme beynel ibâd(ibâdi). ...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ve kâlellezîne fîn nâri li hazeneti cehennemed’û rabbekum yuhaffif annâ yevmen minel azâb(azâbi). ...
Mömin Suresi, 71. Ayet:
Boyunlarına demirden lâleler ve zincirler takılıp sürüklendikleri zaman....
Mömin Suresi, 71. Ayet:
O vakit, boyunlarında (demirden) lâleler ve zincirler olduğu halde sürüklenecekler,...
Mömin Suresi, 71. Ayet:
(71-72) Boyunlarında lâleler, zincirler bulunduğu zaman ki onlar (bu vaz'iyyetde evvelâ) sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşde yakılacaklar. ...
Mömin Suresi, 71. Ayet:
O zaman ki, boyunlarında lâleler ve zincirler olarak şiddetle sürükleneceklerdir....
Mömin Suresi, 72. Ayet:
(71-72) Boyunlarında lâleler, zincirler bulunduğu zaman ki onlar (bu vaz'iyyetde evvelâ) sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşde yakılacaklar. ...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Ve emmâ semûdu fe hedeynâhum festehabbûl amâ
alel
hudâ fe ehazethum sâıkatul azâbil hûni bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). ...
Fussilət Suresi, 26. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû lâ tesmeû li hâzel kur’âni velgav fîhi leallekum taglibûn(taglibûne). ...
Fussilət Suresi, 29. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû rabbenâ erinellezeyni edallânâ minel cinni vel insi nec’al humâ tahte akdâminâ li yekûnâ minel esfelîn(esfelîne). ...
Fussilət Suresi, 51. Ayet:
Ve izâ en’amnâ
alel
insâni a’rada ve neâ bi cânibih(cânibihî), ve izâ messehuş şerru fe zû duâin arîd(arîdın). ...
Şura Suresi, 42. Ayet:
İnnemes sebîlu
alel
lezîne yazlimûnen nâse ve yebgûne fîl ardı bi gayril hakk(hakkı), ulâike lehum azâbun elîm(elîmun)....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ve terâhum yu’redûne aleyhâ hâşiîneminez zulli yenzurûne min tarfin hafîy(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), e lâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin)....
Zuxruf Suresi, 10. Ayet:
Ellezî cealekumul arda mehden ve ce
alel
ekum fîhâ subulen leallekum tehtedûn(tehtedûne)....
Duxan Suresi, 32. Ayet:
Ve lekadihternâhum alâ ilmin
alel
âlemîn(âlemîne)....
Casiyə Suresi, 16. Ayet:
Ve lekad âteynâ benî isrâîlel kitâbe vel hukme ven nubuvvete ve rezaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum
alel
âlemîn(âlemîne)....
Əhqaf Suresi, 7. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne keferû lil hakkı lemmâ câehum hâzâ sihrun mubîn(mubînun)....
Əhqaf Suresi, 11. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû lillezîne âmenûlev kâne hayren mâ sebekûnâ ileyh(ileyhi), ve iz lem yehtedû bihî fe seyekûlûne hâzâ ifkun kadîm(kadîmun)....
Əhqaf Suresi, 24. Ayet:
Vaktâ ki, onu kendi derelerine karşı gelen bir bulut halinde gördüler. Dediler ki: «İşte bu, bize yağmur yağdırıcı bir buluttur.» «Hayır. O, kendisini
alel
acele istediğiniz şeydir, bir rüzgardır, onda bir acıklı azab vardır.»...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
(Şirkden) sakınanlara va'd olunan cennetin sıfatı (şudur:) İçinde rengi, kokusu, hiçbir vasfı bozulmayan sudan ırmaklar, tadına h
alel
gelmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şarabdan ırmaklar, süzme baldan ırmaklar vardır, Orada meyvelerin her (çeşidi) onlarındır. (üstelik) Rablerinden de mağfiret vardır. Hiç bu (nlar), o ateşde ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça eden kaynar sudan içirilen kimseler gibi midir? ...
Fəth Suresi, 17. Ayet:
Leyse
alel
a’mâ haracun ve lâ
alel
a’reci haracun ve lâ
alel
marîdı harac(haracun), ve men yutııllahe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), ve men yetevelle yuazzibhu azâben elîmâ(elîmen)....
Fəth Suresi, 26. Ayet:
İz ce
alel
lezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel câhiliyyeti fe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve
alel
mû’minîne ve elzemehum kelimetet takvâ ve kânû e hakka bihâ ve ehlehâ ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen)....
Hucurat Suresi, 9. Ayet:
Ve in tâifetâni minel mû’mînînektetelû fe aslihû beyne humâ, fe in begat ihdâhumâ
alel
uhrâ fe kâtilûlletî tebgî hattâ tefîe ilâ emrillâh(emrillâhi), fe in fâet fe aslihû beynehumâ bil adli ve aksitû, innallâhe yuhıbbul muksitîn(muksitîne)....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah’ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır....
Qaf Suresi, 2. Ayet:
Bel acibû en câehum munzirun minhum fe kâlel kâfirûne hâzâ şey’un acîbun....
Zariyat Suresi, 14. Ayet:
(Onlara) Denilecektir ki: «Azabınızı tadın. Bu odur ki, bunu
alel
'acele ister idiniz.»...
Vaqiə Suresi, 46. Ayet:
Ve kânû yusirrûne
alel
hınsil azîm(azîmi)....
Hədid Suresi, 4. Ayet:
Huvellezî halakas semâvâti vel ardafisitteti eyyâmin summestevâ
alel
arş(arşi), a’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr(basîrun)....
Mücadilə Suresi, 14. Ayet:
E lem tere ilellezîne tevellev kavmen gadıballâhu aleyhim, mâ hum minkum ve lâ minhum ve yahlifûne
alel
kezibi ve hum ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah’a ve âhiret gününe iman eden hiçbir milletin, Allah’ın ve Resulünün karşısına çıkan kimseleri, isterse o kimseler babaları, evlatları, kardeşleri ve sül
alel
eri olsun, sevip dost edindiklerini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı nakşetmiş ve Kendi tarafından bir ruhla onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, hem de ebedî kalmak üzere yerleştirecektir. Allah onlardan, onlar da O’ndan razıdırlar. İşte onlar Allahın tarafında olanlardır. Ve iyi bilin ki, ...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
1.
huve
: o
2.
ellezî ahrece
: çıkaran
3.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
4.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden inkâr edenleri ilk defa sürgün için diyarlarından çıkaran O'dur. Siz, onların (diyarlarından) çıkacağını zannetmediniz. Ve onlar da, k
alel
erinin Allah'tan (gelecek bir şeye) mani olacağını sandılar. Oysa Allah, onlara hesap etmedikleri bir taraftan geldi ve onların kalplerine korku verdi. Evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle harap ediyorlar(dı). Ey basiret sahipleri, artık ibret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Öyle bir mâbuttur ki kitap ehlinden kâfir olanları, ilk defa toplanmaları için ülkelerinden çıkardı; siz, onların çıkacaklarını hiç sanmazdınız, onlar da şüphesiz ki k
alel
eri, kendilerini Allah'tan korur sanırlardı. Derken Allah, onların hesaplamadıkları yerden gelip çattı da yüreklerine dehşetli bir korku düşürdü, evlerini, kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkmadalar, artık ibret alın ey can gözü açık olanlar....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O'nun azabı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O, odur ki, Ehl-i Kitap'tan hakikat bilgisini inkâr edenleri, savaş için toplandıklarında (daha savaşmadan) yurtlarından çıkardı. . . Siz onların (yurtlarından) çıkacaklarını sanmamıştınız. . . Onlar da k
alel
erinin (kendilerini) Allâh'tan (gelene) mâni olacağını zannetmişlerdi! Allâh onlara hiç ummadıkları yerden geldi ve kalplerine korku attı! Kendi elleriyle ve iman edenlerin elleriyle evlerini tahrip ediyorlardı! Ey basîret sahipleri ibret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O, ehl-i kitaptan inkârda ısrar edenleri, kâfirleri müslümanlara karşı savaşmak için ilk defa bir araya gelerek müttefik güç kurduklarında, yurtlarından çıkarıp sürgüne gönderendir. Siz, onların direnmeden çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da, k
alel
erinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah, Allah’ın orduları, onlara beklemedikleri, hesap edemedikleri yerden yüklendi, akıllarına, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini, hem kendi elleriyle harap ediyorlar, hem de mü’m...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden inkar edenleri ilk sürgün için yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız, onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah, [1] hiç ummadıkları yerden kendilerine geldi ve kalplerine korku saldı. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ibret alın ey basiret sahipleri!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap Ehlinden inkâr edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
(Peygamberi inkâr eden ve O’na verdikleri sözden cayan Medine’deki Yahûdi kabilesi Nadir Oğulları’ndan ibaret) ehl-i kitabdan kâfir olanları, ilk sürgünde yurdlarından çıkaran O’dur. Siz, çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da, tahkimatlarının (k
alel
erinin), kendilerini (Allah’ın azabından) koruyacağını zannetmişlerdi. Fakat Allah, onları, hesab etmedikleri tarafdan bastırdı ve kalblerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini, hem kendi elleriyle, hem müminlerin elleriyle harab ediyor, yıkıyorlardı. D...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden inkarci olanlari ilk surgunde yurtlarindan cikaran O'dur. Oysa ey inananlar! Cikacaklarini sanmamistiniz, onlar da, k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacagini sanmislardi. Ama Allah'in azabi onlara beklemedikleri yerden geldi, kalblerine korku saldi; evlerini kendi elleriyle ve inananlarin elleriyle yikiyorlardi. Ey akil sahipleri! Ders alin....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden inkarcı olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Oysa ey inananlar! Çıkacaklarını sanmamıştınız, onlar da, k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı onlara beklemedikleri yerden geldi, kalblerine korku saldı; evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O'nun azabı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O ki, kitap halkından inkarcı olanları ilk sürgün için ülkelerinden çıkarmıştır. Onların çıkacağını hiç beklemiyordunuz. K
alel
erinin kendilerini ALLAH'tan koruyacağını sandılar. Ancak ALLAH onlara ummadıkları bir yerden geldi ve kalplerine korku saldı. Böylece evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlar. Ey görüş sahipleri ibret alınız....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O'dur kitap verilenlerden inkar edenleri ilk haşir için yurtlarından çıkaran. Siz, onların çıkacaklarını sanmadınız, Onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacak engelleri olduğunu sandılar, fakat Allah onları hesap etmedikleri bir yönden bastırdı ve kalplerinin içine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini bir yandan kendi elleriyle, bir yandan da mü'minlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey görecek gözleri olanlar, düşünün de ibret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Ehl- i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden inkar edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlarda k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Allah onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri ibret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da k
alel
erinin kendilerini Tanrı'dan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Tanrı(nın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, kalplerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve inançlıların elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O (Rabbiniz), kitab ehlinden (yahudilerden) inkâr edenleri(n bir kısmını) ilk haşir’de(bu ilk sürgünlerinde) yurtlarından çıkarandır. (Siz o yahudilerin oradan kolayca)çıkacaklarını sanmamıştınız; ve (onlar da) sanmışlardı ki gerçekten kendilerini Allah’dan(koruyacak olan) engelleri, k
alel
eridir. Fakat Allah(’ın azâbı) onlara hesâb etmedikleri yerden geliverdi ve kalblerine korku saldı; (öyle ki) evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerinelleriyle harâb ediyorlardı. Artık ey basîret sâhibl...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
O'dur Ehl-i Kitab'tan küfretmiş olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkarmış olan. Halbuki siz, onların çıkacaklarını sanmıştınız. Onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah' ın azabı onlara hesablamadıkları yerden geldi. Ve kalblerine korku saldı. Kendi elleriyle ve inananların elleriyle evlerini yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri ibret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olan geçmiş vahyin mensuplarını (savaş için) ilk toplanmalarında yurtlarından çıkaran O'dur. Siz (ey müminler,) onların (hiçbir direnme göstermeden) bırakıp gideceklerini düşünmediniz; onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'a karşı koruyacağını sandılar ama Allah onlara hiç beklemedikleri bir tarzda vurdu ve kalplerine korku saldı; onlar (böylece) yurtlarını kendi elleriyle ve müminlerin eliyle yok ettiler. Öyleyse bundan ders alın siz ey derin kavrayış sahipleri!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah onlara beklemedikleri bir yönden geldi ve yüreklerine korku düşürdü. Evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Ey basiret sahibleri! İbret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap ehlinden inkarcıları ilk toplanmalarında yurtlarından çıkaran O’dur. Siz, onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmıştı. Allah’ın azabı onlara hesap etmedikleri bir yerden geldi. Onların kalplerine korku sardı. Kendi elleriyle ve müminler in elleriyle evlerini yıktılar. Bundan ibret alın ey akıl sahipleri!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Nitekim Ehl-i kitaptan olan kâfirleri ilk defa O, yurtlarından bir çırpıda çıkardı. Halbuki siz onların çıkacaklarını asla düşünemezdiniz. Onlar da k
alel
erinin, kendilerine Allah tarafından takdir edilen azabı önleyeceğini sanırlardı. Ama Allah hiç ummadıkları yerden onları bastırdı ve kalplerine korku saldı. Öyle ki evlerini bizzat kendi elleriyle yıkıyorlardı. Bir taraftan da müminlerin elleriyle yıktırıyorlardı. Düşünün de ibret alın ey akıl sahipleri!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap sâhiplerinden inkâr edenleri, hemen ilk haşirde (müslümanların, k
alel
eri önünde toplanmalarında) yurtlarından O çıkardı. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Allâh onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sâhipleri ibret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap Ehlinden küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah('ın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, yüreklerine korku salıverdi; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahibleri ibret alın....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap Ehlinden kâfir olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran Odur. Siz onların çıkacağına ihtimal vermiyordunuz; onlar ise k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah onları hiç ummadıkları bir yerden bastırdı ve kalplerine korku saldı. Öyle ki, evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin eliyle yıkmaya başladılar. Görecek gözü olanlar, ibret alın!...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Ehlikitap'tan küfre sapanları, ilk toplanma gününde yurtlarından O çıkardı. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız; onlarsa k
alel
erinin kendilerini Allah'tan koruyacağını zannetmişlerdi. Ama Allah onlara hiç ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; kendi evlerini kendi elleriyle ve iman sahiplerinin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ibret alın, ey gözleri olanlar!...
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onlar müstahkem k
alel
er içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır....
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onlar ittifak içinde oldukları zaman (bile), ancak sağlam k
alel
er içinden veya surlar arkasından savaşırlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir; sen onları birlik sanırsın, halbuki (aslında) kalpleri (birbirlerine) karşı soğuktur; çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur....
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onlar sizinle toplu durumda savaşmazlar, ancak sağlam k
alel
er içinden veya duvarların arkasından sizinle savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çatışmaları pek şiddetlidir. Sen dışardan onları birlik içinde sanırsın. Halbuki kalpleri darma dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan, düşünmeyen bir güruhtur....
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak müstahkem k
alel
er içinde, yahut duvarların ardından (savaşırlar). Kendi aralarında şiddetli ayrılık vardır. Sen onları toplu sanırsın, ama kalbleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar düşünmez bir topluluktur....
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onlar sizinle toplu halde değil ancak müstahkem k
alel
er içinde yahut duvarlar arasından savaşabilirler. Onların kendi aralarındaki problemleri/çıkmazları çetindir/ciddidir. Sen onları birlik/beraberlik halinde sanıyorsun, oysaki onların kalpleri darmadağınık/parça parçadır. Böyledir; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur....
Qələm Suresi, 16. Ayet:
Se nesimuhu
alel
hurtûm(hurtûmi)....
Haqqə Suresi, 50. Ayet:
Ve innehu le hasretun
alel
kâfirîn(kâfirîne)....
Nuh Suresi, 14. Ayet:
Oysa, sizi türlü merh
alel
erden geçirerek O yaratmıştır....
Nuh Suresi, 14. Ayet:
«Oysa sizi merh
alel
erden gecirerek O yaratmistir.»...
Nuh Suresi, 14. Ayet:
'Oysa sizi merh
alel
erden geçirerek O yaratmıştır.'...
Nuh Suresi, 14. Ayet:
Oysa, sizi türlü merh
alel
erden geçirerek O yaratmıştır....
Nuh Suresi, 14. Ayet:
Oysa sizi merh
alel
erden geçirerek O yaratmıştır....
Nuh Suresi, 14. Ayet:
Halbuki O; sizi merh
alel
erden geçirerek yaratmıştır....
Nuh Suresi, 14. Ayet:
"Allah sizi merh
alel
erden geçirerek yaratmıştır. "...
Nuh Suresi, 16. Ayet:
Ve ce
alel
kamere fîhinne nûren ve cealeş şemse sirâcâ(sirâcen)....
Nuh Suresi, 26. Ayet:
Ve kâle nûhun rabbi lâ tezer
alel
ardı minel kâfirîne deyyârâ(deyyâren)....
Cin Suresi, 28. Ayet:
1.
li ya'leme
: bilsin
2.
en kad eblegû
: tebliğ edilmiş oldu
3.
risâlâti
: ris
alel
er
4.
rabbi-him
: Rab'lerinin
Müddəssir Suresi, 10. Ayet:
Alel
kâfirîne gayru yesîr(yesîrin)....
İnsan Suresi, 1. Ayet:
Hel etâ
alel
insâni hînun mined dehri lem yekun şey’en mezkûrâ(mezkûren)....
İnsan Suresi, 13. Ayet:
Muttekiîne fîhâ
alel
erâik(erâiki), lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ(zemherîren)....
Mürsəlat Suresi, 32. Ayet:
Cehennem, devasa k
alel
er gibi alevler savurarak yalanlayanları içine alır....
Naziat Suresi, 25. Ayet:
Fe ehazehullâhu nekâlel âhıreti vel ûlâ....
Əbəsə Suresi, 19. Ayet:
Onu meniden yaratip merh
alel
erden gecirerek ona sekil vermis;...
Əbəsə Suresi, 19. Ayet:
Onu meniden yaratıp merh
alel
erden geçirerek ona şekil vermiş;...
Əbəsə Suresi, 19. Ayet:
Onu nutfeden (spermadan) yaratıp (merh
alel
erden geçirerek) şekil verdi....
Təkvir Suresi, 24. Ayet:
Ve mâ huve
alel
gaybi bi danîn(danînin)....
Mutəffifin Suresi, 23. Ayet:
Alel
erâiki yenzurûn(yenzurûne). ...
Mutəffifin Suresi, 35. Ayet:
Alel
erâiki yanzurûn(yanzurûne)....
Ələq Suresi, 11. Ayet:
E reeyte in kâne
alel
hudâ....
Zəlzələ Suresi, 3. Ayet:
Ve kâlel insânu mâ lehâ....
Hümeze Suresi, 7. Ayet:
Elletî tettaliu
alel
ef’ideh(ef’ideti)....
Əhzab Suresi, 37. Ayet:
Ve iz tekûlu lillezî en’amallâhu aleyhi ve en’amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllâh ve tuhfî fî nefsike mallâhu mubdîhi ve tahşen nâs(nâse), vallâhu ehakku en tahşâh(tahşâhu), fe lemmâ kadâ zeydun minhâ vetaran zevvecnâ kehâ likey lâ yekûne
alel
mu’minîne haracun fî ezvâci ed’ıyâihim izâ kadav min hunne vetarâ(vetaran), ve kâne emrullâhi mef’ûlâ(mef’ûlen). ...
Əhzab Suresi, 73. Ayet:
Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu
alel
mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Yasin Suresi, 47. Ayet:
Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ rezakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’ameh(at’amehu), in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin). ...
Yasin Suresi, 56. Ayet:
Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin
alel
erâiki muttekiûn(muttekiûne). ...
Yasin Suresi, 70. Ayet:
Li yunzire men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu
alel
kâfirîn(kâfirîne)....
Saffat Suresi, 153. Ayet:
Astafel benâti
alel
benîn(benîne)....
Saffat Suresi, 174. Ayet:
(174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir zamana kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı
alel
acele istiyorlar?...
Saffat Suresi, 175. Ayet:
(174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir zamana kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı
alel
acele istiyorlar?...
Saffat Suresi, 176. Ayet:
(174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir zamana kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı
alel
acele istiyorlar?...
Saffat Suresi, 181. Ayet:
Ve selâmun
alel
murselîn(murselîne). ...
Mömin Suresi, 80. Ayet:
Ve lekum fîhâ menâfiu ve li teblugû aleyhâ hâceten fî sudûrikum ve aleyhâ ve
alel
fulki tuhmelûn(tuhmelûne)....
Səff Suresi, 14. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû ensârallâhi kemâ kâle îsebnu meryeme lil havâriyyîne men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel havâriyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), fe âmenet tâifetun min benî isrâîle ve keferet tâifeh(tâifetun), fe eyyednellezîne âmenû alâ aduvvihim fe asbehû zâhirîn(zâhirîne)....
Şüəra Suresi, 124. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 125. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 126. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 128. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 129. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 130. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 131. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 132. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 133. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 134. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Şüəra Suresi, 135. Ayet:
(124-135) Hani kardeşleri Hûd onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi üzerinedir. Her yüksek tepeye, alâmet bir bina kurarak mı eğleniyorsunuz? Sonsuzlaşmanız için/sanki sonsuzlaşacakmışsınız gibi sanayi üreten yerler [fabrikalar/k
alel
er] mi edinirsiniz? Yakaladığınız vakit de zorba...
Yunus Suresi, 11. Ayet:
Ve eğer Allah, insanlara, onların hayrı çarçabuk istedikleri gibi, kötülüğü
alel
acele verseydi, onlara, kesinlikle kendi sürelerinin sonunu gerçekleştirirdi. Fakat Biz, Bize kavuşmayı ummayanları azgınlıkları içinde bocalayanlar olarak terk ederiz. ...
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
(26,27) Hem de Allah, Kitap Ehlinden kâfirlerle yardımlaşanları k
alel
erinden indirdi. Ve kalplerine korku saldı: Siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. Ve Allah, onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir yere sizi son sahip yaptı. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. ...
Əhzab Suresi, 27. Ayet:
(26,27) Hem de Allah, Kitap Ehlinden kâfirlerle yardımlaşanları k
alel
erinden indirdi. Ve kalplerine korku saldı: Siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. Ve Allah, onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir yere sizi son sahip yaptı. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. ...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(77,78) "Kendilerine, “Elinizi çekin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin” denilenleri görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'a duydukları saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti gibi yahut daha şiddetli olarak insanlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyarlar. Ve “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana erteleme...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
(77,78) "Kendilerine, “Elinizi çekin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin” denilenleri görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'a duydukları saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti gibi yahut daha şiddetli olarak insanlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyarlar. Ve “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana erteleme...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Allah, Kitap Ehli’nden Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri, toplanmanın ilki için yurtlarından çıkarandır. Siz, onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da, şüphesiz k
alel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağına kesinkes inanıyorlardı da Allah'ın azabı, onlara hesaba katmadıkları yerden geliverdi. Ve Allah, onların yüreklerine, evlerini kendi elleriyle ve mü’minlerin elleriyle harap edileceği korkusunu düşürdü. Ey sağduyu sahipleri! Artık ibret alın! ...
Rum Suresi, 56. Ayet:
Ve kâlellezîne ûtûl ilme vel îmâne lekad lebistum fî kitâbillâhi ilâ yevmil ba’si fe hâzâ yevmul ba’si ve lâkinnekum kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne). ...
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Allah Teâlâ size birçok ganîmetler vaadetmiştir ki, siz onları alacaksınızdır. Bunu da size
alel
acele verdi ve sizden nâsın ellerini çekti ki, mü'minler için bir âyet olsun ve sizi bir müstakim caddeye çıkarsın....
Mömin Suresi, 1. Ayet:
Ha Mim. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimliyimizə və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)...
Fussilət Suresi, 1. Ayet:
Ha Mim. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimliyimizə və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)...
Şura Suresi, 2. Ayet:
Eyn, Sin, Qaf. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimliyimizə və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)....
Zuxruf Suresi, 1. Ayet:
Ha Mim. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimliyimizə və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)...
Duxan Suresi, 1. Ayet:
Ha Mim. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimlik və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)...
Casiyə Suresi, 1. Ayet:
Ha Mim. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimliyimizə və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)...
Əhqaf Suresi, 1. Ayet:
Ha Mim. (Bunlar Allah tərəfindən Muhəmmədə (s) təlqin edilmiş sirlərdir. Bu kitab həmin bu hərflərdən təşkil olunmuşdur. Lakin heç kəsin onunla mübarizə aparmaq qüdrəti yoxdur. Bu kitabın «möhkəm», həmçinin bu cür «mütəşabih» ayələri vardır. And olsun Bizim hədsiz həlimliyimizə və mütləq hökmranlığımıza ki, t
alel
ərdə baş verənlər əzəli qəzavü-qədərin hökmündən keçmişdir.)...
Ğaşiyə Suresi, 22. Ayet:
Sən onların üzərində hakim deyilsən (onların qəlbinə hakim deyilsən ki, onları iman gətirməyə məcbur edəsən, nə də onların cəmiyyətlərinə hakim deyilsən ki, zorla hökm yürüdəsən və nə onların t
alel
ərinə hakim deyilsən ki, onlara axirət cəzası verəsən)....