Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman gətirənlər! Sərxoş olanda nə dediyini bilənə qədər; Cünubda olarkən, səfərdə olmadıqda, yuyunmadan salata yaxınlaşmayın. Əgər sizdən biriniz xəstə və ya səfərdə olarkən tu
alet
dən gəlsə və ya qadınlarınızla yaxınlıq etsə; Əgər o anda su tapa bilməsəniz, təmiz qumla təyəmmüm edin; onunla əllərinizi və üzlərinizi silin. Həqiqətən, Allah Bağışlayandır, Bağışlayandır....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman gətirənlər! Salat yeyərkən üzünüzü və əllərinizi, o cümlədən dirsəklərinizi yuyun. Başınızı və ayaqlarınızı topuq sümüklərinizlə birlikdə məsh edin. Əgər murdarsansa; Tamamilə təmiz olun. Əgər xəstə və ya səfərdə olsanız, tu
alet
dən gəlmisinizsə, yaxud qadınlarınızla yaxınlıq etmisinizsə və bu anda su tapa bilməsəniz, təmiz qumla təyəmmüm edin; onunla əllərinizi və üzlərinizi silin. Allah sizə heç bir çətinlik istəməz. Halbuki O, sizi pak etmək və sizə olan nemətini tamamlamaq istəyir. Üm...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu ad
alet
le yazsın. Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabb'i olan Allah'a karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise, velisi, onu ad
alet
li bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetimler konusunda hakkaniyetli olamayacağınızdan korktuysanız, o zaman uygun olan o kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer o takdirde de ad
alet
i gözetemeyeceğinizden korktuysanız, o zaman bir tanesini ya da Yeminle hak sahibi olduğunuzu nikahlayın. Haksızlık etmemek için en uygun olan budur....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpken -yolculukta olmanız hariç- yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolcuyken sizden biriniz tuv
alet
ten geldiyse veya kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz; o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Kuşkusuz Allah, Çok Affedici'dir ve Çok Bağışlayıcı'dır....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi buyurmaktadır. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında tam anlamı ile ad
alet
li olmaya kesinlikle güç yetiremezsiniz. O halde, anlaşmazlığı çözümsüz hale getirip, onları yüzüstü bırakmayın. Eğer, arayı düzelterek, takvalı davranırsanız kuşkusuz ki Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizin, anne ve babanızın ve akrabalarınızın aleyhine bile olsa; tanıklık ettiğiniz kimseler, zengin de olsa, fakir de olsa, Allah için hakkaniyetli tanıklar olarak ad
alet
i gerçek anlamıyla yerine getirin. Allah, onlara sizden daha yakındır. Haddi aşarak, tutkunuza tabi olmayın. Eğer gerçeği çarpıtıp, yüz çevirirseniz, Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Salata durduğunuz zaman, yüzlerinizi ve ellerinizi -dirseklerinizle beraber- yıkayın. Başlarınızı ve -aşık kemiklerinizle beraber- ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüpseniz; tam olarak temizlenin. Eğer hasta veya yolcukta iseniz veya tuv
alet
ten gelmişseniz veya kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz ve o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Allah size herhangi bir zorluk dilemiyor. Ancak sizi tertemiz etmek ve üzerinize nime...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için gerçeğe bağlı kalmada kararlı olun! Hakkaniyetli tanıklar olun! Bir halka olan düşmanlığınız sizi ad
alet
sizliğe yöneltmesin. Adil olun, bu, takvalı olmaya en uygun olandır. Allah'a karşı takvalı olun. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer birinizde ölüm belirtileri ortaya çıkarsa, vasiyet anında içinizden ad
alet
sahibi iki kişi aranızda tanıklık etsin. Veya yeryüzünde yolculuk ederken ölüm size isabet ederse, sizden olmayan iki kişi tanıklık etsin. Eğer kuşku duyarsanız o iki kişiyi salattan sonra alıkoyun. "Yakınımız da olsa tanıklığımızı hiçbir bedele satmadık ve Allah'ın tanıklığını gizlemedik. Yoksa öyle yaparsak, günahkarlardan oluruz." diye Allah'a yemin etsinler....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Âyetlerimize iman etmiş kimseler sana geldiklerinde, "Size selam olsun."de. Rabb'iniz rahmet etmeyi Kendi üzerine yazdı. Sizden kim ceh
alet
le kötü bir şey yapar da ardından tevbe edip kendini düzeltirse, bilsin ki O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabb'inin kelimesi doğruluk ve ad
alet
çe tamdır. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye kadar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ölçü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Biz, gücünün yettiğinden fazlasını kişiye teklif etmeyiz. Yakın akrabanız da olsa konuştuğunuz zaman ad
alet
i gözetin. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. O, size bunları böylece öğütte bulundu, umulur ki öğüt alırsınız....
Əraf Suresi, 159. Ayet:
Musa'nın halkından da hakka ileten ve onunla ad
alet
li davranan bir topluluk vardı....
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepinizin dönüşü O'nadır. Allah'ın sözü haktır. O, mahlukatı önce yaratır, sonra iman edip salihatı yapanlara ad
alet
le karşılık vermek için tekrar yaratır. Kafirler ise küfürlerinden dolayı, kaynar sudan içecek ve onlara can yakıcı bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
Allah, iki adamı da örnek verdi: Bunlardan biri dilsiz ve hiçbir şeye gücü yetmez; mevlasına bir yüktür. Onu nereye gönderirse göndersin, bir iş beceremez. Bu adamla, ad
alet
i emreden ve dosdoğru yolda olan eşit olur mu?...
Nəhl Suresi, 90. Ayet:
Allah; ad
alet
i, ihsanı ve yakınlarınızda olanlara yardım etmeyi, buyurmakta; fahşadan, münkerden ve beğyiden men etmektedir. İyice anlayıp tutmanız için size öğüt veriyor....
Səba Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Rabb'imiz hepimizi bir araya toplayacak sonra da aramızda ad
alet
le yargıda bulunacaktır. O; En Adil Yargıç'tır, Her Şeyi Bilen'dir."...
Şura Suresi, 15. Ayet:
İşte bunun için, artık sen onlara çağrıda bulun. Buyrulduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevalarına uyma. Onlara de ki: "Allah'ın Kitap'tan indirdiği şeye inandım. Ve bana aranızda ad
alet
i gerçekleştirmem buyruldu. Allah, bizim de Rabb'imizdir, sizin de Rabb'inizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da sizedir. Öyleyse aramızda çekişmeye gerek yoktur. Nasıl olsa Allah aramızı bulacak. Dönüş yalnızca O'nadır....
Hucurat Suresi, 9. Ayet:
Eğer Mü'minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen aralarını düzeltin. Eğer ikisinden biri, diğerine saldırırsa, saldırgan olanlarla, Allah'ın emirlerine uygun davranıncaya kadar savaşın. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse o zaman ad
alet
le aralarını düzeltin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan yana olanları sever....
Zariyat Suresi, 11. Ayet:
Onlar, ceh
alet
içinde ne yaptığını bilmeyenlerdir....
Talaq Suresi, 2. Ayet:
Bekleme süreleri tamamlandığında onları ma'rufa uygun olarak tutun veya ma'rufa uygun olarak onlardan ayrılın. Ve sizden ad
alet
sahibi iki kişi tanık olsun. Tanıklığı, Allah için yerine getirin. İşte Allah'a ve Ahiret Günü'ne inananlara verilen öğüt budur. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah, ona bir çıkış yolu nasip eder....
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
Cehennem ashabını meleklerden başkasını yapmadık. Onların sayılarını, gerçeği yalanlayan nankörler için bir fitneden başka bir şey yapmadık. Kendilerine kitap verilenler; kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanları artsın. Kendilerine kitap verilmiş iman sahipleri kuşku duymasınlar. Kalplerinde hastalık olanlarla, Kafirler de desinler ki: "Allah, bu örnekle ne demek istiyor şimdi?" İşte böyle, Allah, hak edeni dal
alet
te bırakır, hak edeni doğru yolu gösterir. Rabb'inin ordularını, ke...
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
1.
sırâta
: yol
2.
ellezîne
: ki onlar
3.
en'amte
: sen ni'met verdin
4.
aleyhim
: onlara, onların üzerine
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Gazabına uğrayan zâlimlerin, âsilerin, dinine, Kur’ân’ına düşmanlık edenlerin, zalimleri, yahudilerin; başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin, cahillerin, hristiyanların doğruluğu, muhkemliği, güvenliği olmayan yolundan bizi uzak tut Allahım....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Kendilerine ni'met verdiğin kimselerin yoluna; gazab edilmiş olanların ve dalâlete düşenlerin (yoluna) değil! (Âmîn!)...
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Nimete erdirdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve dal
alet
e düşenlerinkine değil....
Bəqərə Suresi, 1. Ayet:
Elif, Lâm, Mîm. (Sûrelerin başında olan bu gibi harflere, mukattaa harfler denir ki, delâlet ettikleri mânayı ancak Cenab-ı Hak bilir.)...
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne)....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
işterevû
: satın aldılar
4.
ed dalâlete
: dalâlet
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar hakikatlerini oluşturan gerçeğe (bilhüda) karşılık, dalâleti (kendi hakikatini fark edememe) satın almışlardır! Oysa bu ticaret onlara kâr getirmedi; gerçeğe de erdirmez!...
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar doğru yolun, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolun yerine, dalâleti başlarına belâ olarak satın alanlar, başlarına buyruk yaşamayı, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerdir. Onların ticaretleri kazançlı olmamıştır. Doğru yola gelmeye istekli de değiller....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Bunlar, o kimselerdir ki, hidayete karşılık dalâleti (sapıklığı, cehennemi) satın almışlardır. Onların ticareti kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almışlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değillerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte bunlar hidayet karşılığında sapıklığı (dal
alet
i) satın almışlardır. Fakat bu ticaretleri bir yarar (kar) sağlamamış / getirmemiş, hidayeti de bulamamışlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hidâyete karşılık dalâleti satın alanlardır. Fakat ticâretleri (onlara) kâr getirmemiştir. (Onlar, o zarardan kurtulmak için) doğru yolu bulmuş kimseler de değillerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar (o münafıklar) o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti satın almışlardır. Onların bu ticaretleri bir kazanç temin etmemiştir. Ve onlar hidâyete ermiş kimseler değildir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar hidâyeti verip, dalâlet satın aldılar. Ama bu, kârlı bir ticaret olmadı. Çünkü kâr yolunu tutmadılar....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onlar birtakım sağırlar, dilsizler, körlerdir. Artık onlar (o dalâletten) dönmezler....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onlar hakkı duymazlar, hakkı söylemezler, hakkı görmezler, dalâletten hidayete dönmezler....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz
2.
allâhe
: Allah
3.
lâ yestahyî
: çekinmez
4.
en yadribe meselen
: darbı mese...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Muhakkak ki Allah bir sivrisineği, hatta onun üstünde olanı da misal vermekten çekinmez. Fakat âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), onun Rab'lerinden bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler (Allah'a ulaşmayı dilemeyenler) ise: “Allah, bu misalle ne demek istedi?” derler. (Allah) onunla birçoğunu dalâlette bırakır, birçoğunu da onunla hidayete erdirir. Ve onunla fâsıklardan başkasını dalâlette bırakmaz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, hakkı açıklamak için sayısız darb-ı meselli delillerden birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı meselli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Tanrı küçük bir sivrisinekten daha büyüğüne kadar her çeşit örneği vermekten (yedribe meselen) çekinmez. İnananlar bunun rablerinden gelen bir gerçek (hakk) olduğunu bilirler. Kafirler ise "Tanrı bu örnek (mesel) ile neyi amaçladı (irade)?" derler. O, bununla bir kısmını / çoğunu (kesiyr) saptırır (yudıllü-dal
alet
) ve bir kısmını / çoğunu da doğruya iletir (yehdiy). O, bununla sadece fasıkları saptırır (dal
alet
)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şübhesiz ki Allah, (kullarına doğru yolu göstermek için) bir sivrisineği, (hattâküçüklük ve kıymetsizlikte) ondan da öte (daha aşağı) bir şeyi misâl getirmekten çekinmez.Ama îmân edenler, bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu hemen bilirler. İnkâr edenleregelince: 'Şimdi Allah, misâl olarak bununla neyi murâd etti?' derler. (Allah,) onunla birçok kimseyi dalâlete atar, birçok kimseyi de hidâyete erdirir. Fakat onunla ancak fâsıkları dalâletedüşürür....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bir sivrisineği ve onun üstünde bulunanı mesel olarak irad buyurmaktan istihya etmez. İmdi imân etmiş olanlar bunun Rableri tarafından bir hak olduğunu bilirler. Kâfir olanlar ise, «Allah bununla mesel olarak ne murad etti?» derler. Hak Teâlâ bu mesel ile birçoklarını dalâlette bırakır, birçoklarını da hidâyete eriştirir. Allah Teâlâ bununla ancak fâsık olanları dalâlete düşürür....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Adem'e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin del
alet
ettiği şeyleri meleklere gösterip: «Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunları isimleriyle haber verin!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Âdeme bütün isimleri öğretmişdi. Sonra onları (onların delâlet etdikleri âlemleri, eşyayi) meleklere gösterib: «Doğrucular iseniz (her şeyin iç yüzünü biliyorsanız) bunları adlarıyle bana haber verin» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
(Bizi) inkâr edip âyetlerimizi (varlığımıza ve birliğimize delâlet eden belgelerimizi) yalanlayanlara gelince, işte onlar ateşin yakın dostu ve arkadaşlarıdır, onlar orada ebediyen kalıcıdırlar.....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının, çekinin
2.
yevmen
: gün
3.
lâ teczî
: karşılığı ödenmez
4.
nefsun
: bir nefs, bir kimse...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve siz: “Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz. Artık bizim için Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” demiştiniz. (Musa a.s): “Hayırlı olanı, daha değersiz olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır'a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti. (Sonra da) onların üzerlerine zillet (sef
alet
) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah'tan bir gazab...
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onların içinde ümmî ler de var ki Kitabı (Tevrâtı) bilmezler. (Bütün bildikleri yalınız reislerinin telkin etdikleri) bir sürü kuruntu ve yalandan başkası değil. Onlar başka değil, yalınız zanda (ve cehâletde) kalmış bulunuyorlar. ...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz, daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, peygamberinizi sorguya çekmek, Mûsâ’dan istendiği gibi Rasulünüzden büyük mucizeler mi istiyorsunuz? Kim imânı inkârla, küfürle değiştirirse, doğru, dengeli bir hayat tarzından uzaklaşır, başına buyruk hareket ederek dalâlete düşer....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey’(şey’in) ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâb(kitâbe), kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne)....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
1.
ve kâleti
: ve dedi
2.
el yahûdu
: yahudiler
3.
leyseti
: değil
4.
en nasârâ
: hristiyanlar
Bəqərə Suresi, 134. Ayet:
Tilke ummetun kad h
alet
, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 134. Ayet:
1.
tilke
: işte o (onlar)
2.
ummetun
: bir ümmet, bir toplum
3.
kad
: oldu
4.
h
alet
: gelip geçti
Bəqərə Suresi, 141. Ayet:
Tilke ummetun kad h
alet
lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 141. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
ummetun
: bir topluluk
3.
kad
: olmuştu
4.
h
alet
: gelip geçti
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece, sizi insanlar üzere şahit, Rasûlü de sizin üzerinize Şehiyd kıldık. Siz ümmeti Vasat'sınız (ad
alet
ve Hakkaniyet üzere olan). Kendisine yöneldiğin kıbleyi, Rasûle tâbi olanlarla, ondan yüz çevirip geri dönenleri ayırt etmek için değiştirdik. Allâh'ın hidâyet ettiklerinin dışındakilere bu olay çok ağır gelecektir. Allâh imanınızı boşa çıkarmaz. Allâh insanlara hakikatlerinden açığa çıkan Rauf ve Rahıym'dir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir topl...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ey Müslümanlar, böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adâlet örneği ve hak şâhidleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun; ve (ey Rasûlüm) hâlen yönelmekte olduğun Kâbe’yi, ancak Rasûle uyanlarla geri dönenler arasını ayırt etmek için kıble kıldık. Gerçi bu kıbleyi çeviriş büyük ve ağır ise de yalnız, o Allah’ın hidâyet ettiği kimselere ağır gelmez ve Allah imanınızı zâyietmez. Muhakkak Allah Tealâ İnsanlara çok merhametlidir, günahlarını bağışl...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizi (ifratla tefrit arasında) vasat bir ümmet kıldık ki, bütün insanlara karşı âdâlet örnekleri, hak şahitleri olasınız. Peygamber de size hakkıyla şâhid olsun. Üstünde durduğun (arzu edip istediğin Beytullah'ı) kıble yapışımız da sırf Peygamber'e uyanları, gerisi gerisine döneceklerden bilip ayırd etmemiz içindir. Her ne kadar bu, Allah'ın doğru yola ilettiklerinden başkasına ağır gelirse de (böyledir). Allah imânınızı zayedip boşa çıkaracak değildir. Herhalde Allah, insanlara ...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
ve işte böyle sizi doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki siz bütün insanlar üzerine ad
alet
nümunesi, hak şahidleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun. Kıbleyi mukaddema durduğun Kâ'be yapışımız da sırf şunun içindir: Peygamberin izince gidecekleri; iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım, o elbette Allahın hidayet eylediği kimselerden maadasına mutlak ağır gelecekdi, Allah imanınızı zayi edecek değil, Her halde Allah insanlara re'fetli çok re'fetlid...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böyle sizi, bütün insanlar üzerine ad
alet
örneği, hak şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun diye, doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir toplum yaptık. Sana önceden durduğun Ka'be'yi kıble yapmamız da yalnız peygamberlerin izinde gidecekleri iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayırt etmemiz içindir. Elbette o, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerden başkasına mutlaka ağır gelecekti. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Allah insanlara karşı çok şefkatli ve ...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine ad
alet
örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merh...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece sizi mu'tedil (a dâletli ve dengeli) bir ümmet kıldık ki, insanların üzerine(hesab gününde u mum peygamberler lehine) şâhidler olasınız, pey gamber de sizin üzerinize şâhid olsun! Hem daha önce üzerinde bulunduğunu (kendisine yöneldiğin Kâ'be’yi) ancak, peygambere tâbi' olanları, ökçeleri üze rinde geri ye (küfre) dönecek olanlardan ayıralım diye kıble yaptık. Çünki şübhesiz (bu,) Allah’ın hidâyet ettiği kimselerden başkasına elbette ağırdır. Allah, îmâ nınızı (Mescid-i Ak sâ’ ya do...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Muhakkak, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün arka arkaya gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde götürüp giden gemide; yeryüzü kuruduktan sonra, Allah gökten yağmur indirerek arzı diriltmesinde, o arzda her türlü hayvanatı yaymasında, rüzgârları her taraftan estirmesinde, yer ile gök arasında Allah’ın emrine tâbi bulutta, akıl ve düşünce sahibi olan bir millet için Allah’ın birliğine, kudret ve yüceliğine delâlet eden bir çok alâmetler vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (Hakkın emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) v...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar ki ..... yapanlar
2.
işteravû
: satın aldılar
3.
ed dalâlete
: dalâleti
4.
bi el hudâ
...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar ki hidayet karşılığında dalâleti, mağfiret karşılığında da azabı satın alanlardır. Öyleyse onları ateşe karşı bu kadar sabırlı kılan nedir?...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte bunlar BilHÜDA (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman) karşılığında dalâleti (dışa yönelik tanrı inancına sapmak); mağfiret (hakikatindeki Esmâ inancı getirisi olan bağışlanma) yerine azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne kadar dayanıklı imişler!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, doğru yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol karşılığında, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk yaşamayı, bağışlanma karşılığında azâbı kendilerine belâ olarak satın alanlardır. Bunlar ateş ile cezalandırılma azâbına rağmen ne kadar da cüretli davranıyorlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar işte hidayeti verib dalâleti, mağfireti bırakıb azabı satın alan kimseler, bunlar ateşe ne sabırlı şeyler!......
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidâyete mukabil dalâleti, bağışlanmaya karşılık azâbı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hidayet karşılığında dal
alet
i, mağfiret karşılığında azabı satın almışlardır. Onlar, ateşe karşı ne de sabırlıdırlar....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti, mağfiret mukabilinde azabı satın almışlardır. Onları ateşe karşı bu kadar sabırlı kılan nedir?...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar hidâyeti bırakıp dal
alet
i, mağfireti verip azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklı imişler!...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Siz, ey imana ermiş olanlar! Öldürme (olayların)da adil karşılık (kısas) size farz kılındı: Hür için hür, köle için köle ve kadın için kadın. Ve eğer kardeşi tarafından suçlu kimse (nin suçunun bir bölümünü) bağışlanmışsa, bu (bağış) uygun şekilde tatbik edilmeli ve kardeşine tazminatı güzellikle ödenmelidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen hak ve ad
alet
sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli azap vardır....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
cunâhun
: günah
4.
en tebtegû
: aramanız, talep etmeniz, is...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın akın geldiğiniz zaman Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. Ve sizi hidayete erdirdiği şekilde siz de O'nu zikredin. Ve siz ondan (hidayetten) önce ise, elbette dalâlette kalanlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden gelecek bir lütfu, kazancı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafattan akın akın indiğinizde, Meş’ar-i Haram yanında, Müzdelife’de Allah’ı zikredin. Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. Allah’ın, Kur’ân’da ve Rasûlünün sünnetinde size öğrettiği şekilde şer’î mükellefiyetleri yerine getirerek, dinini, kitabını ve sünneti anlatarak onu zikredin. Doğrusu siz, bundan önce, başlarına buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni,...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac esnâsında ticâret yaparak) Rabbinizden bir ihsan aramanızda size bir günah yoktur. Nihâyet Arafat’tan (ayrılıp) akın ettiğiniz zaman, Meş'ar-i Harâm (tepesi) yanında(Müzdelife’de) artık Allah’ı zikredin! Ve (O) sizi hidâyete erdirdiği gibi, (siz de) O’nu zikredin! Doğrusu (siz) bundan evvel de elbette dalâlete düşenlerdendiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden bir rızık talep etmeniz sizin üzerinize bir günah değildir. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman Allah Teâlâ'yı Meş'ar-i Haram yanında hemen zikrediniz. Ve O'nu, size hidâyet ettiği gibi zikreyleyiniz. Şüphe yok ki, siz bundan evvel dalâlette kalmış kimselerden idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden rızık/fazl istemenizde her hangi bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılınca Meş’ari Haram’da Allah’ı zikredin. Nitekim, O, size yol göstermeden önce gerçekten, şaşkınlardan / dal
alet
te olanlardan idiniz ya!...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Halk arasında iyi, erdemli ve dürüst görünmek için ALLAH'ı yeminlerinize
alet
etmeyin. ALLAH İşitir, Bilir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın rahmetinden yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. Ve bu süre zarfında barışmak isterlerse, kocalarının onları kabul etmeye öncelikle hakları vardır; ama ad
alet
ölçülerine göre, kadınların (kocaları üzerindeki) hakları, (kocaların) onlar üzerindeki haklarına eşittir, ancak erkekler (bu konuda) onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Ve Allah kudret ve hikmet sahibid...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
1.
lâ ikrâhe
: icbar, zorlama yoktur
2.
fî ed dîni
: dînde
3.
kad
: olmuştu
4.
tebeyyene
: beyan oldu, açığa çıktı...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah'a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah'a îmân ederse (mü'min olur, Allah'a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah'tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem'î'dir, Alîm'dir....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Din ve vicdan hürriyeti, baskıyla, zorbalıkla tahdit edilemez. Kimse baskıyla, tehditle İslâm dinine girmeye zorlanamaz. Hak, doğru, huzurlu ve aydınlık yol, sonu pişmanlıkla biten, haince düşünceler içeren, helake maruz sapık yollardan ayırt edilerek iyice açıklanmıştır. Her kim, putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişiğini keser, geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allaha imanın gerektirdiği esaslara iman ederse, sağlam, kopması mümkün olmayan...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dinde hiçbir zorlama yoktur. Şüphesiz doğru eğriden, hak bâtıldan, hidâyet dalâletten, hayır serden, imân küfürden (ayrılıp) açıkça ortaya çıkmıştır. Artık kim Hakk'a yönelir de ilâhî sınırları aşan sapıklık ve bilgisizliği, azgınlık ve aşırılığı tanımıyarak Allah'a inanırsa, gerçekten o kopmak nedir bilmeyen en sağlam kulpa tutunup yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin velisi, koruyucusu, emrinde oldukları otoritedir. Onları şüphe, inkâr ve ceh
alet
karanlıklarından, hidayet, iman ve ilim aydınlığına, nura çıkarır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuuraltına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin velileri de putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörler, idareler şeytanî güçlerdir, tâğuttur. Onları hidayet, iman ve ilim aydınlığından, nurdan; şüphe, inkâr ve ceh
alet
karanlıklarına götü...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin yardımcısıdır. Onları dâlâlet karanlıklarından (kurtarıp) hidayet nûruna çıkarır. Kâfirlerin dostları ise şeytanlardır. Kendilerini nurdan (ayırıp) karanlıklara sokarlar, işte bunlar cehennemliktirler; orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden g...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
1.
yâ eyyuhe
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler
4.
izâ
: ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Birbirinize belirli bir süreye kadar borç verdiğiniz zaman onu yazın (senet yapın). Aranızda bir kâtip onu ad
alet
le yazsın. Ve kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, aynı şekilde yazsın. İzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve emirlerinden sakınsın) ve ondan bir şey eksiltmesin. Fakat, eğer üzerinde hak olan (borçlu) olan kişi, sefih (aklı ermeyen) veya zayıf (küçük, güçsüz) ise veya kendisi onu (söy...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı ad
alet
le yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi ad
alet
le yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güv...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, muayyen bir müddet için borçlandığınız vakit bunu mutlaka yazın. Aranızda bir yazıcı bulunsun ve bunu dosdoğru yazsın. Yazıcı, Allah kendisine nasıl bellettiyse öylece yazmaktan çekinmesin borçlanan da yazdırsın, onu geliştiren Allah'tan çekinsin de hiçbir noktayı eksik bırakmasın. Borçlu, akılsız biriyse, yahut aklı azsa, yazdırmaya gücü yetmezse velîsi, doğru olarak yazdırsın. Adamlarınızdan iki erkeği de bu muâmeleye tanık tutun. İki erkek olmazsa biri unuttuğu vakit öbürünün ha...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda ad
alet
le yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi ad
alet
le yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız zaman ihmal etmeyin, alacak-borç ilişkisini yazın. Aranızda, yazı yazmayı bilen birisi ad
alet
ten ayrılmadan yazsın. Yazı bilen birisi, Allah’ın kendisine lütfederek yazı öğrettiği gibi, resmî-ticarî belgelerdeki usül ve geleneklere göre, ad
alet
ve hakkaniyet ölçüleri içinde, yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde sorumluluk olan kimse, borçlu da yazdırsın. Günahlardan korunup Allah’a, Rabbine sığınsın, emirlerine yapışsın. Borcunu,...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirli bir vakte kadar aranızda borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir katip doğrulukla yazsın. Katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin ve yazsın. Üzerinde hak olan kişi de yazdırsın ve Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki haktan bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan kişi aklı ermeyen veya zayıf biri olursa yahut kendisi yazdırmaya güç yetiremezse velisi doğrulukla yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek bulamazsa...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, muayyen bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın). Aranızda bir yazıcı da doğrulukla onu yazsın. Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde (başkasına ait) hak olan kimse, borcunu ikrar ederek yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan korksun, o hakdan (borcundan) hiç bir şeyi eksik etmesin. Eğer üzerine hak bulunan kimse (borçlu), akılsız, bunamış olursa, yahud kendisi söyleyip yazdıramıyacaksa velisi dosdoğru söyleyip y...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey imân edenler! Birbirinize belirli bir süreye kadar borçlandığınızda, onu yazın ; aranızdan doğrulukla tanınmış bir kâtip de kendisine Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Bir de üzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korksun, (borcundan ve vâdesinden) bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu (malını düşünmeden ya da bilmeden harcayan) bir bön veya zayıf ya da yazdıramıyacak kadar âcizse, velîsi doğruluk ölçüleri içinde yazdırsın ve erkeklerinizden iki de ş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda ad
alet
le yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi ad
alet
le yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
İnananlar! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Sizden bir yazıcı onu ad
alet
le yazsın. Yazıcı, ALLAH'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlanan kişi de dikte ettirsin. Rabbi olan ALLAH'tan korksun, onda sahtekarlık yapmasın. Borçlanan kişi aklı ermez, veya çaresiz, ya da dikte etmekten aciz ise velisi ad
alet
le yazdırmalı. Erkeklerinizden iki şahit te tanıklık etsin. İki erkek şahit bulamazsanız dilediğiniz şahitlerden bir erkek ve iki kadın ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Muayyen bir va'de ile borclaştığınız vakıt onu yazın, hem aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen yazsın, bir yazı bilen de kendisine Allahın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın; bir de hak kendi üzerinde olan adama söyleyib yazdırsın ve her biri Rabbı Allahı zülcelâlden korkun da haktan bir şey eksiltmesin; Şayed borclu bir sefih veya küçük veya kendisi söyleyip yazdıramıyacak ise velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın, erkeklerinizden iki hazırı şahid de yapı...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, birbirinizden belirli bir vade ile borç aldığınızda, onu yazın; aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen kişi, onu yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Bir de borçlu adam söyleyip yazdırsın, her biri Allah'tan korksun ve haktan birşey eksiltmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen biri yahut küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer ikisi de erkek olamıy...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip yazdırsın....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey îman edenler, ta'yîn edilmiş bir vakta kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı da doğrulukla (onu) yazsın. Kâtib, Allahın kendisine öğretdiği gibi yazmakdan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın (borcunu ıkraar etsin). Rabbi olan Allahdan korksun, ondan (borcundan) hiç bir şey'i eksik bırakmasın. Eğer üstünde hak bulunan (bordu) bir beyinsiz veya bir zaîf olur, yahud da bizzat yazdırmıya (ve ıkraara) gücü yetmezse velîsi dosdoğru yazdırsın (...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey îmân edenler! Belirli bir va'deye kadar bir borç ile birbirinize borçlandığınız zaman artık onu yazın! O hâlde bir kâtib aranızda adâletle yazsın! Hem hiçbir kâtib, Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, (yazabilme ni'metine bir şükür olarak) hemen yazsın! Üzerinde hak bulunan (borçlu olan) da (senedini) yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan sakınsın da ondan bir şey eksiltmesin (tam yazsın)!Buna rağmen üzerinde hak bulunan (borçlu), akıl noksanlığı olan veya zayıf (çocuk yaşta) bir ki...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler; muayyen bir vaad ile borçlandığınız zaman, onu yazın. Aranızda bir katib de doğrulukla yazsın. Yazan; Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın. Rabbı olan Allah'tan korksun da ondan bir şey eksiltmesin. Şayet borçlu sefih, küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise; velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahid yapın. Eğer ki erkek bulamazsa şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda d...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey mü'minler! Muayyen bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazınız ve bir katip, onu aranızda adilane bir sûrette yazıversin.Ve katip, Cenâb-ı Hakk'ın ona öğretmiş olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Ve hak kendi üzerinde bulunan kimse, yazdırsın. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korkusunda ondan bir şey eksiltmesin. Ve şayet borçlu şahıs, sefih veya zayıf veya doğruca yazdırmaya gayri muktedir bulunursa onun velîsi adâlet üzere yazdırıversin. Ve sizin erkeklerinizden iki kiş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızda bir kâtip de adâletle yazsın. Yazan Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın. Rabbi olan Allah'tan korksun ve borcunu aslâ eksik yazdırmasın. Şayet borçlu, aklı ermez veya âciz ya da kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adâletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şâhit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhitliklerine ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
-Ey iman edenler, Belirli bir süreye kadar borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir kâtip doğru olarak yazsın. Kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabbi olan Allah’tan korksun da ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer borçlu cahil veya zayıf, ya da bizzat kendisi yazdırmaya gücü yetmezse, velisi (onu) dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek yoksa, razı olacağınız şahitlerden, bir erkek ve biri unutt...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirli bir vâdeye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu kaydedin! Aranızda doğrulukla tanınmış bir kâtip onu yazsın! Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi (ad
alet
e uygun olarak) yazmaktan kaçınmasın da yazsın! Üzerinde hak olan borçlu kişi akdi yazdırsın, Rabbi olan Allah’tan sakınsın da borcundan hiçbir şey noksan bırakmasın! Eğer üzerinde hak olan borçlu, akılca noksan veya küçük veya yazdırmaktan âciz bir kimse ise, onun velisi ad
alet
ölçüleri içinde yazdırsın! İçin...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı, adâletle yazsın. Yazıcı, Allâh'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın; borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan korksun, borcundan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu olan kimse aklı ermez, yahut zayıf, ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise velisi onu adâletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şâhid tutun. Eğer iki erkek yoksa râzı olduğunuz şâhidlerden...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızdan bir kâtip bunu ad
alet
le yazsın. Kâtip, onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmaksızın yazsın. Onu, borçlu olan kimse yazdırsın; o da Rabbi olan Allah'tan korksun da hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu olan akılca noksan veya küçük yahut yazdırmaya gücü yetmeyen birisi ise, onun velisi âdil bir şekilde yazdırsın. Buna erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek olmazsa, ş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı ad
alet
le yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi ad
alet
le yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
1.
şehide allâhu
: Allah şahitlik etti, şehâdet etti
2.
enne-hû
: muhakkak ki o
3.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
4.
illâ huve
...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de ad
alet
le kâim oldular (şahit oldular) ki, O'ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz'dir, Hakîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına ad
alet
le şâhitlik ettiler. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, ad
alet
i ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kâinattaki dengeyi, düzeni, mahlûkatın rızkını, hayatın devamını ad
alet
le sağlayan, ebedî âlemde adâletle mükâfatlandırıp cezalandıran, hak ilâhın yalnızca kendisi olduğuna şehâdet etti. Melekler ve âdil, objektif düşünen ilim adamları, âlimler de şehâdet etti. Ondan başka ilâh yoktur. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de ad
alet
üzere hareket ederek Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ettiler. Yüce ve hikmet sahibi olan Allah'tan başka ilah yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına ad
alet
le şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka ilah yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kendinden başka ibadete müstahak bir varlık olmadığını delillerle açıkladı. Meleklerle, ilim sahibleri de adâlet ve hak üzere durarak buna iman ettiler. O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur. O, tevhîd getirmiyenlere gâliptir; hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, melekler ve ad
alet
i yerine getiren ilim sahibleri, O'ndan baska tanri olmadigina sahidlik etmislerdir. O'ndan baska tanri yoktur, O gucludur, Hakim'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendinden başka ilâh olmadığına şehadette bulundu, (varlığının ve birliğinin delil ve belgelerini varlık âleminde sergiledi). Melekler de şehadette bulundu.. İlim sahipleri de ad
alet
ölçülerini ayakta tutarak (O'nun varlığına, birliğine) şahitlik ettiler. O'ndan başka ilâh yok. O, çok güçlüdür, hep üstündür ve her şeyi yerine koyup belli bir amaca yöneltendir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, melekler ve ad
alet
i yerine getiren ilim sahibleri, O'ndan başka tanrı olmadığına şahidlik etmişlerdir. O'ndan başka tanrı yoktur, O güçlüdür, Hakim'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, ad
alet
i ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
ALLAH, kendisinden başka tanrı olmadığına şehadet eder; melekler ve ad
alet
i gözeten ilim sahipleri de... O'ndan başka tanrı yoktur. Üstündür, Bilgedir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendisinden başka tanrı olmadığına şahittir. Bütün melekler ve ilim uluları da ad
alet
i yerine getirerek şahittirler. O'ndan başka tanrı yoktur; güçlüdür, hikmet sahibidir O....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve O'nun ad
alet
i ayakta tuttuğuna Allah'ın kendisi, melekler ve bilgili kullar tanıktır. O'ndan başka ilâh yoktur. O üstün iradeli ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Tanrı, gerçekten kendisinden başka tanrı olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka tanrı olmadığına ad
alet
le şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka tanrı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, şu hakıykatı: Kendinden başka hiç bir Tanrı olmadığını, ad
alet
i ayakda tutarak (delilleriyle, âyetleriyle) açıkladı. Melekler (bunu ikrar etdi, hakıykî) ilim saahibleri (nebiler, âlimler) de (böylece inandı). Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. (O), mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidîr. ...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, adâleti kaim kılarak kendisinden başka ilâh olmadığına şâhidlik etti; melekler ve ilim sâhibleri de (adâletle kaim olarak buna şâhidlik ettiler). O’ndan başka ilâh yoktur;(O,) Azîz (kudreti dâimâ galib gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, şehadet etti ki: Gerçekten O'ndan başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahibleri de ad
alet
i ayakta tutarak buna şehadet ettiler; O'ndan başka ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, (bizatihi Kendisi) ile melekler ve hak ve ad
alet
i gözeten ilim sahipleri O'ndan başka tanrı olmadığına şahittir: O'ndan başka tanrı yoktur, Kudret ve Hikmet Sahibi(dir)....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah Teâlâ, kendisinden başka bir ilâh bulunmadığına adâletle kâim olarak şehâdet etmiştir. Melekler de, ilim sahipleri de (şehâdette bulunmuşlardır). O hakîmden başka asla bir ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendisinden başka ilâh olmadığına şâhitlik etmiştir. Melekler ve adâleti yerine getiren ilim sahipleri de O'ndan başka ilâh olmadığına şâhitlik ettiler. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah şahittir ki kendisinden başka bir ilah yoktur. Melekler ve ad
alet
i ayakta tutan ilim sahipleri de (buna şahittir.) O’ndan başka ilah yoktur. O, azizdir, hakimdir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah’tan başka tanrı bulunmadığına şahid bizzat Allah’tır. Bütün melekler, hak ve ad
alet
ten ayrılmayan ilim adamları da bu gerçeğe, aziz ve hakîm (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibi) Allah’tan başka tanrı olmadığına şahittirler....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allâh, kendisinden başka tanrı olmadığına şâhiddir. Melekler ve ilim sâhipleri de adâletle şâhiddir (ki O'ndan başka tanrı yoktur. O), azizdir, hakimdir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına ad
alet
le şahitlik ettiler. Aziz ve hakim olan O'ndan başka ilah yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Ondan başka tanrı olmadığına, bizzat Allah şahitlik etmiştir. Melekler ile, ad
alet
ten ayrılmayan ilim sahipleri de buna şahittir. Ondan başka tanrı yoktur; O herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına tanıktır. Meleklerle ilim sahipleri de ad
alet
ölçüsüne sarılarak tanıklık etmişlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan başka hiçbir ilah yoktur....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Ya Muhammed ! Din hususunda, Yahudiler ve Nasâra, seninle mücadele ederlerse de ki: “Ben, bana tâbî olanlarla birlikte kendimi Allahû Tealâ'ya teslim etmişimdir.” Ya Muhammed! kitap verilenlere ve Arab'ın müşriklerine deki; “Siz islâm'ı kabul ettiniz mi?” Eğer tevhidde ve Muhammed (AS)'ı tasdikte ihlâs ederlerse, dalâletten çıkmış, hidayete ermişlerdir. Eğer İslâm'dan yüz çevirirlerse, sana vacib olan ancak ris
alet
ini tebliğdir. (Yoksa hidayet değil.) Allah Teale, kullarının tasdik ve tekzibini ...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
yekfurûne
: inkâr ediyorlar
3.
bi âyâti allâhi
: Allah'ın âyetlerini
4.
ve yaktulûne
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Muhakkak ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, peygamberleri haksız yere öldürenleri, insanlardan ad
alet
ile emredenleri öldürenleri artık "elîm azap" ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve ad
alet
i emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal ad
alet
i, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, ad
alet
i, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî meselelerle ilgilenenleri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkar eden, peygamberleri haksız yere öldüren ve insanlardan ad
alet
le emredenleri öldürenler var ya, onları acıklı bir azapla müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar arasında insaf ve adâletle emredenleri ezip yok edenler var ya! İşte onları çok acıklı bir azâp ile müjdele......
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'in ayetlerini inkar edenlere, haksiz yere peygamberleri oldurenlere, insanlardan ad
alet
i emredenleri oldurenlere elem verici bir azabi mujdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Doğrusu Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri ve insanlardan ad
alet
ve hakkaniyete uygun iş yapmayı emredenlerin canına kıyanları çok acıklı bir azâb ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve ad
alet
i emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
ALLAH'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere ve halkın arasında ad
alet
i savunanları öldürenlere acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini tanımayanlara, haksızlıkla peygamberleri öldürenlere ve insanlar içinde ad
alet
i ve insafı emreden kimselere kıyanlara acı bir azap müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar içinde ad
alet
i emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Bunları acıklı bir azapla müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkâr edenleri, peygamberleri sebepsiz olarak öldürenleri ve ad
alet
i emreden insanları öldürenleri acıklı bir azapla müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Tanrı'nın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan ad
alet
i buyuranları öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allahın âyetlerini inkâr ile kâfir olanlar, haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanların içinden ad
alet
i emredenlerin canına kıyanlar (yok mu?) onları (Habîbim) pek acıklı bir azâb ile muştula! ...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Doğrusu Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere (haksızlıklarını bile bile)peygamberleri öldürenler ve insanlardan adâleti emredenleri öldürenler yok mu, artık onları(pek) elemli bir azâb ile müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkar edenlere ve haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenlere, işte onlara; elem verici bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın mesajlarını inkar edenlere, peygamberleri haksız yere öldürenlere ve ad
alet
i emreden insanların canına kıyanlara gelince, onlara acıklı azabı bildir....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
O kimseler ki, Allah Teâlâ'nın âyetlerini inkar ve peygamberleri haksız yere katlederler ve nâstan adâletle emredenleri de öldürürler, artık onları elîm bir azap ile müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenlere, haksız yere peygamberlerini öldürenlere ve insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın ayetlerini inkar edenlere, peygamberleri haksız yere öldürenlere, insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenlere, işte onlara, acıklı bir azap müjdesi ver....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri, ad
alet
i isteyip yaymak isteyenlerin canlarına kıyanları, can yakıcı bir ceza ile müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allâh'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar arasında adâleti emredenleri öldürenler (var ya), onlara, acı bir azâbı müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan ad
alet
i emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr eden, peygamberleri haksız yere öldüren, insanlardan da hak ve ad
alet
i teşvik edenleri öldüren kimseleri ise, acı bir azapla müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden ad
alet
le emredenlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı muştula....
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
İz kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîm(alîmu). ...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
1.
iz kâlet
: demişti
2.
imraetu ımrâne
: İmrân'ın kadını
3.
rabbi
: Rabbim
4.
in-nî
: muhakkak ki ben
<...
Ali-İmran Suresi, 36. Ayet:
Fe lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada’tuhâ unsâ vallâhu a’lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîm(racîmi). ...
Ali-İmran Suresi, 36. Ayet:
1.
fe lemmâ
: fakat .... olunca
2.
vadaat-hâ
: onu doğurdu
3.
kâlet rabbi
: Rabbim dedi
4.
in-nî
: muhakkak ki ben...
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın). ...
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
1.
fe tekabbele-hâ
: böylece onu kabul etti (buyurdu)
2.
rabbu-hâ
: onun Rabbi
3.
bi kabûlin hasenin
: güzel bir kabul ile
4.
v...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Ve iz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
1.
ve iz kâlet
: ve demişdi
2.
el melâiketu
: melekler
3.
yâ meryemu
: ey Meryem
4.
inne allâhe
: muhakkak ki Alla...
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
İz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minh(minhu), ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhıreti ve minel mukarrebîn(mukarrebîne). ...
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
1.
iz kâlet
: demiş(ler)di
2.
melâiketu
: melekler
3.
yâ meryemu
: ey Meryem
4.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu). ...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
1.
kâlet rabbi
: Rabbim dedi
2.
ennâ yekûnu
: nasıl olur
3.
lî veledun
: benim çocuğum
4.
ve lem yemses-nî
: ve ba...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
1.
veddet
: diledi
2.
tâifetun
: taife, bir grup, topluluk
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap verilenlerden, yahudiler ve hristiyanlardan
4.
...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehli Kitap'tan bir grup sizi dalâlete düşürmeyi diledi. Onlar, kendilerinden başkasını dalâlete düşüremezler. Ve onlar farkında değiller....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı ne yapıp edip sizin, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihinizin önünü açmak istediler. Kendilerinden, birbirlerinden başkasının, hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerinin önünü açamadılar. Bunun bile farkında değiller....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitabdan bir tâife arzu ettiler ki, keşke sizi dalâlete düşürseler! Hâlbuki sâdece kendilerini dalâlete düşürürler de farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, niçin gerekçeli, hikmete dayalı gelen hak kitaba bâtılı karıştırıyor, hakkı bâtıla âlet ediyor, bile bile hakikati, Muhammed’in hak Peygamber olduğu gerçeğini, ilâhî hükümleri gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Ve kâlet tâifetun min ehlil kitâbi âminû billezî unzile alellezîne âmenû vechen nehâri vekfurû âhirahu leallehum yerciûn(yerciûne). ...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
1.
ve kâlet
: ve dedi
2.
tâifetun
: tâife, bir grup, topluluk
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap verilenlerden
4.
âm...
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler
3.
ba'de îmâni-him
: îmânlarından sonra
4.
summe
: ...
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Muhakkak ki, îmân ettikten sonra inkâr edenlerin ve sonra da küfürlerini artıranların, onların (üçüncü defa fıska düşenlerin) tövbeleri asla kabul edilmez. Ve işte onlar, dalâlette olanlardır....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed peygamber olarak görevlendirilince inkâra, küfre sapanların; sonra İslâm’ın ilerlemesinin, müslümanların gelişmesinin önünü kesme plânları yaparak savaş açan, küfürde ileri giden yahudilerin ve hristiyanların, küfür bataklığında kaldıkları müddetçe tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar işte onlar, başlarına buyruk hareket ederek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Şübhesiz îmân (etme)lerinden sonra inkâr edenler, sonra da inkâr cihetiyle ileri gidenler yok mu, onların (son nefesteki) tevbeleri aslâ kabûl edilmeyecektir! İşte onlar ise, dalâlete düşenlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda açık âyetler var, İbrahimin makamı var ve ona deh
alet
eden eman bulur, yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi de insanlar üzerine Allahın bir hakkıdır ve kim bu hakkı tanımazsa her halde Allahın ihtiyacı yok, o bütün âlemînden ganîdir...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden, iyiliğe, dünya ve âhiret için en hayırlı olana, İslâm’a, Kur’ân’a, Kuran ilkeleriyle yaşamaya davet eden; Kurân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip etttiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, ad
alet
i uygulayarak, kamu düzenini sağlayan, iyiliği emreden, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğ...
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
İşte bunlar, hakkı ayakta tutmak için, uyguladığımız adâletle ilgili okuduğumuz Allah’ın âyetleridir. Allah âlemlere, insanlara ve cinlere hiçbir haksızlık yapmak istemiyor....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanların iyiliği, faydalanması için ortaya çıkarılmış, seçilmiş en hayırlı milletsiniz, en hayırlı kadrolarsınız, hayır toplumusunuz. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adâleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar, iyiliği emreder, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri bunların savu...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlara, nerede olurlarsa olsunlar bir aşağılanma damgası vurulmuştur-ancak Allah'tan bir ahitle veya insanlardan ahitle bundan kurtulabilirler. Onlar Allah'ın gazabına uğramış ve sef
alet
e mahkûm olmuşlardır. Bunun sebebi de Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleridir. Zira isyan etmişler ve haddi aşmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve ad
alet
i ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara, âhiret gününe iman ederler. Kurân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşru olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, ad
alet
i uygulayarak, kamu düzenini sağlarlar, iyiliği emrederler. Şeriat’ın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler al...
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Kad h
alet
min kablikum sunenun, fe sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne)....
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
1.
kad h
alet
: gelip geçmiş
2.
min kabli-kum
: sizden önce
3.
sunenun
: Allah'ın sünnetleri, ilâhi kanuniar?
4.
fe sîrû
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Ve mâ muhammedun illâ resûl(resûlun), kad h
alet
min kablihir rusûl(rusûlu), e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’â(şey’en), ve se yeczîllâhuş şâkirîn(şâkirîne).” ...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
1.
ve mâ muhammedun
: ve Muhammed ... olmadı, değildir
2.
illâ resûlun
: resûl'den başka, sadece resûl
3.
kad h
alet
: gelip geçmiştir
4.
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
menne allâhu
: Allah ni'metlendirdi
3.
alâ el mu'minîne
: mü'minlerin üzerine
4.
iz bease
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, kendilerini, vicdanlarını arındıran, onlara okuma-yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini öğreten özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul görevlendirmekle Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar, başlarına buyruk bir hayat, koyu bir ceh
alet
, dalâlet ve bozuk düzen içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki: Allah, mü'minlere büyük bir lutufda bulunmuştur. Zira onlara Allah'ın ayetlerini okuyan, teskiye eden, kitab ve hikmeti öğreten kendi içlerinden bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar, daha önce apaçık bir dal
alet
içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, Allah Teâlâ mü'minleri minnettar buyurdu. Çünkü içlerinde kendilerinden bir peygamber gönderdi ki onlara Hak Teâlâ'nın âyetlerini okuyor ve onları tezkiye ediyor ve onlara kitap ve hikmet talim buyuruyor. Halbuki bundan evvel apaçık bir dalâlet içinde bulunmuş idiler....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Yetimlere mallarını verin. Temiz olanı pis olanla değişmeyin. Mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Bu büyük bir ad
alet
sizlik olur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
1.
ve in hıftum
: ve eğer korkarsanız
2.
ellâ
: ... olmama, ... olamama
3.
tuksitû
: ad
alet
le davranmanız
4.
fî
: ...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Ve eğer yetimler konusunda ad
alet
e riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, o taktirde hoşunuza giden (size helâl olan diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Fakat, eğer (onlara da) ad
alet
le davranamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir tane ile veya elinizin altındaki sahip olduklarınızla (cariyelerinizle) yetinin. İşte bu, ad
alet
ten ayrılmamanız için daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında ad
alet
sizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) ad
alet
li davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, ad
alet
ten ayrılmamanız için daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Yetim kızlar hakkında adâletle muâmele edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz, hoşunuza giden başka kadınlardan iki, üç ve dört kadın alın. Fakat bunların arasında adâleti gözetemeyeceğinizden korkarsınız o vakit bir zevceyle, yahut sahip olduğunuz cariyelerle iktifa edin. Bu, doğruluktan sapmamanıza daha yakın ve size daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, ad
alet
ten ayrılmamanız için en uygun olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetimler (kadınlar) konusunda haklarını vermede korkunuz yoksa, o zaman sizin için temiz olan (şirk ehli olmayan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer (aralarında) ad
alet
le davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir tane ile veya ellerinizin mâliki ile (yetinin). (Nikâhsız {evlilik anlaşmasız} birlikte yaşamayın. ) Zulmetmemeniz için bu en ehven olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Himayeniz altındaki yetim kızların, dulların, hakları ve menfaatleriyle ilgili konularda, ad
alet
i yerine getirememe endişeniz varsa eğer, onları nikâhınıza almayın. Sosyal zaruretlerin gereği her biriniz, himayeniz altında olmayan, aranızda evlilik yasağı bulunmayan, evlilik çağına gelmiş, hoşunuza giden özelliklere sahip yetim kızlardan, hür, dul kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın, nikâhlandığınızı tescil ve ilan edin. Bu tür hallerde dahi evleneceğiniz hanımlar arasında ad
alet
i sağlay...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (bakımınız altındaki yetim kızlarla evlendiğinizde) o yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız size helal olan başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer ad
alet
li davranamayacağınızdan korkarsanız o zaman yalnız bir kadınla yahut elinizin altındaki cariyelerle yetinin. Bu ad
alet
ten sapmamanıza daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim (kız)lar konusunda ad
alet
i yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet ad
alet
i sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim kızların haklarını (kendileri ile evlendiğiniz takdirde) gözetemiyeceğinizden korkarsanız size helâl olan diğer kadınlardan ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâh edin; ve eğer bu şekilde de âd
alet
yapamıyacağınızdan korkarsanız bir tane seçin yahut sahip olduğunuz cariyelerle yetinmeniz adâletten çıkmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eger, velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz onlarla degil, hosunuza giden baska kadinlarla iki, uc ve dorde kadar evlenebilirsiniz; sayet, aralarinda ad
alet
sizlik yapmaktan korkarsaniz bir tane almalisiniz veya sahip oldugunuz ile yetinmelisiniz. Dogru yoldan sapmamaniz icin en uygunu budur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (velîsi bulunduğunuz) yetim kızlarla (evlenince) haklarını gözetemiyeceğinizden, ad
alet
sağlayamıyacağınızdan korkarsanız, (onlarla değil) size helâl olup hoşunuza giden diğer kadınlarla ikişer, üçer, dörder nikâh ediniz. Eğer bu takdirde de aralarında ad
alet
kuramıyacağınızdan endişe ederseniz bir kadınla veya elinizin altındaki câriye ile yetinin. Bu, ad
alet
ten sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında ad
alet
sizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, ad
alet
ten ayrılmamanız için en uygun olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Yetimler hakkında ad
alet
li davranamamaktan korkuyorsanız uygun gördüğünüz kadınlarla ikişer, üçer, dörder evlenebilirsiniz. Onlara eşit davranamamaktan korkuyorsanız bir taneyle veya yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi olduklari ile yetinin. Sapmamanız için en uygunu budur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
eğer yetimlerin haklarını gözetemiyeceğinizden korkarsanız size halâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâh edin ve eğer bu surette ad
alet
yapamıyacağınızdan korkarsanız o zaman bir tane veya milkiniz cariye alın, ağmamanız için bu daha muvafıktır...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız, size helal edilen kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın ve eğer bu takdirde ad
alet
li davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir kadın ile veya sahibi bulunduğunuz cariye ile yetinin. Bu, azmamanız, haksızlık yapmamanız için daha elverişlidir....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı ad
alet
li davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer ad
alet
i gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim (kız)lar konsunda ad
alet
i yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet ad
alet
i sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetîm kızlar hakkında (ad
alet
i yerine getiremeyeceğinizden) korkarsanız sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin. Şâyed (bu suretle de) ad
alet
yapamayacağınızdan endîşe ederseniz o zaman bir (dâne ile), yahud mâlik olduğunuz câriye (ile iktifa edin). Bu (tek zevce veya cariye) sizin (Hakdan) eğrilib sapmamanıza daha yakındır. ...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim olan (kız)lar hakkında (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) adâletli olamayacağınızdan korkarsanız, o hâlde size helâl olan (başka) kadınlardan iki(nci), üç(üncü)ve (en çok) dörd(üncü hanımınız) olmak üzere nikâhlayın! Buna rağmen (onların da aralarında) adâletli olamayacağınızdan korkarsanız, artık bir tek (hanım) veya sâhib olduğunuz câriyeler (ile yetinin)! Bu, haksızlık etmemenize daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim kızların haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız; size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet aralarında ad
alet
yapamayacağınızdan endişe ederseniz; o zaman, bir tane. Veya sağ ellerinizin sahip oldukları. Bu ad
alet
ten sapmamanıza daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim kızlar hakkında adâlete riâyet edemiyeceğinizden korkarsanız sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer veya dörder nikah ediniz. Ve eğer adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız artık bir zevce ile veya mâlik olduğunuz cariye ile (iktifa ediniz). Çünkü bu sizin için adâletten sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (velisi bulunduğunuz) yetimlerle (evlendiğiniz takdirde) haklarına riâyet edememekten korkarsanız, size helâl olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikâhlayınız. Şayet aralarında ad
alet
yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir tane alın veya sahip olduğunuz câriyenizle yetinin. Bu, ad
alet
ten sapmamanız için daha elverişlidir....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden, ad
alet
i sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz, onlarla değil, size helâl olup arzu ettiğiniz diğer kadınlarla iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin. Eğer bu takdirde de aralarında ad
alet
i gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya elinizin altında olan cariyelerle yetinin. Bu durum, ad
alet
ten ayrılmamanız için en uygun olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Şâyet öksüz(kızlarla evlendiğiniz takdirde on)lar hakkında adâleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. O(kadı)nlar arasında da adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız bir tane alın; yahut ellerinizin altında bulunan(câriye)lerle yetinin. Cevr (ve haksızlık) etmemeniz için en uygun olan budur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim(kız) lar konusunda ad
alet
i yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Şayet (yine de) ad
alet
yapamıyacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin.) Bu sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden endişelenirseniz, size helâl olan diğer kadınlardan iki, üç veya dörde kadar nikâh edersiniz. Eğer aralarında ad
alet
le davranamayacağınızdan endişe ederseniz, bir tane ile veya elinizin altında bulunanlarla yetinin. Ad
alet
ten ayrılmamanız için bu daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Yetimler konusunda ad
alet
i koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda ad
alet
i gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
1.
velyahşa (ve li yahşa)
: ve sakınsınlar, korksunlar, çekinsinler
2.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
3.
lev terakû
: eğer bırakmış olsalardı
4.
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Ve onlar sakınsınlar ki, eğer arkalarında güçsüz olmalarından korktukları çocuklar bıraksalardı, onlar için (onlara haksızlık yapılmasından) korkarlardı. Artık Allah'a karşı takva sahibi olsunlar. Ve ad
alet
li (dürüst) söz söylesinler....
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Ve lekum nısfu mâ terake ezvâcukum in lem yekun lehunne veled(veledun), fe in kâne lehunne veledun fe lekumur rubuu mimmâ terakne min ba’di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyn(deynin). Ve lehunner rubuu mimmâ teraktum in lem yekun lekum veled(veledun), fe in kâne lekum veledun fe lehunnes sumunu mimmâ teraktum min ba’di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn(deynin). Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâs sudus(sudusu), fe in kânû eksera min zâlike...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
1.
ve lekum
: ve sizin
2.
nısfu
: yarısı
3.
mâ terake
: bırakılan şeyler
4.
ezvâcu-kum
: sizin eşleriniz
...
Nisa Suresi, 17. Ayet:
İnnemât tevbetu alâllâhi lillezîne ya’melûnes sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
1.
innemâ
: fakat, ancak, sadece
2.
et tevbetu
: tövbe
3.
alâ allâhi
: Allah'a
4.
li ellezîne
: onlar için
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allâh'ın kabul edeceği, ceh
alet
nedeniyle yapılan kötülüğün fark edilmesi akabinde yapılan tövbedir. İşte Allâh, bunların tövbesini kabul eder. Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak ceh
alet
nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Tanrı'nın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak ceh
alet
nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Tanrı, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Tevbe indallah ancak o kimseler içindir ki, bir ceh
alet
le bir kötülüğü işlerler de az sonra tövbekar olurlar. İşte onlar için Allah Teâlâ tevbeyi kabul buyurur. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak ceh
alet
nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir) . İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını ad
alet
le verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını ad
alet
le verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
lâ takrabû
: yaklaşmayın<...
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Sarhoş iken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken, yolcu olmanız hariç, gusül abdesti alıncaya kadar, namaza yaklaşmayın! Eğer hasta iseniz veya yolculukta iseniz veya sizden biriniz tuv
alet
ten gelmişse veya kadınlara dokunmuş fakat su bulamamışsanız, o taktirde temiz toprağa teyemmüm edin, sonra onu yüzlerinize ve ellerinize mesh edin (sürün). Muhakkak ki Allah, günahları affeden, mağfiret edendir....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoş olduğunuz zaman ne söylediğinizi bilinceye kadar ve cünüpken, yolcu olmanız durumu dışında, gusül edinceye kadar, namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta olursanız, yahut içinizden biri tuv
alet
ihtiyacını görmüş olur veya kadınlara temas etmiş olursanız, [11] su bulamazsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin. O toprakla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Muhakkak ki Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
İnananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilinceye kadar, yolcu olanlar hariç cinsel ilişkiden sonra yıkanıncaya kadar namaza durmayın. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuv
alet
ten gelmişse, yahut kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş olup da su bulamamışsanız, temiz ve kuru bir toprağa dokunup yüzünüze ve ellerinize sürerek teyemmüm edin. ALLAH Affeder, Bağışlar....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
-Ey iman edenler, sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya tuv
alet
ten gelmişseniz yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize hafifçe sürün. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye, cünüp iken de -yoldan geçmeniz dışında- gusledinceye kadar mescide yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya tuv
alet
ten gelmiş yahut hanımlarınızla yatmış olur da gusledecek su bulamazsanız, O vakit temiz toprağa teyemmüm edin, arınmak niyetiyle yüzünüze ve ellerinize meshedin. Muhakkak ki Allah afüv ve gafurdur (af ve mağfireti boldur)....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz. Yoldan geçici olmanız dışında, cünüp iken de yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın). Eğer hasta, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz tuv
alet
ten gelmişse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (bu durumlarda) su bulamadığınız takdirde temiz toprağa teyemmüm edin: (Toprağı) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allâh, çok affeden, çok bağışlayandır....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuv
alet
ten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafûr'dur, hataları bağışlar....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
E lem tera ilâllezîne ûtû nasîben minel kitâbi yeşterûned dalâlete ve yurîdûne en tedıllus sebîl(sebîle)....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
1.
e
: mi?
2.
lem tere
: görmedin
3.
ilâ ellezîne
: onları
4.
ûtû
: verildi
Nisa Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Dalâleti satın alıyorlar ve sizin de yoldan (Allah'ın yolundan) sapmanızı (dalâlete düşmenizi) istiyorlar....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan ehl-i kitap âlimlerini görmüyor musun? Dalâleti, bozuk düzeni, başlarına buyruk yaşamayı, kendilerine belâ olarak satın alıyorlar, sizin de doğru yoldan uzaklaşmanızı, başınıza buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihinizi istiyorlar....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine Kitab’dan (Tevrât’tan) bir nasib verilenleri (yahudileri) görmedin mi? Dalâleti (nasıl da) satın alıyorlar ve sizin de hak yoldan sapmanızı istiyorlar!...
Nisa Suresi, 58. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
allâhe
: Allah
3.
ye'muru-kum
: size emrediyor
4.
en tueddû
: iade etmeniz, teslim etmeniz
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah emanetleri sahiplerine teslim etmenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman ad
alet
le hüküm vermenizi emretmektedir. Allah ne güzel öğüt veriyor! Allah duyandır, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Gerçekten Allah, size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, ad
alet
le hüküm vermenizi emreder. Hakikaten Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah, hükümlerinizi hakkıyle işitici, emanete ait işlerinizi hakkıyle görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hic suphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasinda hukmettiginiz zaman ad
alet
le hukmetmenizi emreder. Allah size ne guzel ogut veriyor. suphesiz Allah isitir ve gorur....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt verir! Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
ALLAH emaneti sahiplerine vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. ALLAH size ne güzel öğüt veriyor. ALLAH İşitendir, Görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Haberiniz olsun ki Allah size şunları emrediyor: Emanetleri ehline veresiniz ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakıt ad
alet
le hükmedesiniz, hakikat Allah size ne güzel va'z veriyor, şüphesiz ki Allah semi', basir bulunuyor....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Haberiniz olsun ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah işiten ve bilendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri, onları taşıyabilecek olanlara yüklemenizi ve insanlar arasında hüküm verirken ad
alet
e uygun hüküm vermenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor! Hiç kuşkusuz Allah işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Tanrı, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde ad
alet
le hükmetmenizi buyuruyor. Bununla Tanrı, size ne güzel öğüt veriyor... Doğrusu Tanrı, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şübhesiz ki Allah size emânetleri ehil (ve erbâb) ına vermenizi, insanlar arasında hükmetdiğiniz zaman ad
alet
le hükmeylemenizi emreder. Allah bununla size, gerçek, ne güzel öğüd veriyor! Şübhe yok ki Allah (sözlerinizi, hükümlerinizi) hakkıyle işidici, (bütün yapdıklarınızı) hakkıyle görücüdür. ...
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şübhe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! Doğrusu Allah, bununla size ne güzel nasîhat veriyor! Şübhesiz ki Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah; size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah; bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah; Semi', Basir olandır....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanet edilen (şey)leri ehil olanlara tevdi etmenizi ve her ne zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allahın size yapılmasını tavsiye ettiği (şey), mutlaka en güzel (şey)dir: Allah, kesinlikle her şeyi işitendir, her şeyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak Allah Teâlâ size emrediyor ki, emanetleri ehline veriniz ve nâs arasında hükmedince adâletle hükmediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok Allah Teâlâ bihakkın işitici ve bihakkın görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde ad
alet
e uygun tarzda hüküm vermenizi emreder. Allah bununla, size ne de güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah semî ve basîrdir (sözlerinizi de, hükümlerinizi de hakkıyla işitir, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görür)....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allâh, size emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allâh size böylece ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu, Allâh işiten, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hüküm verdiğinizde de ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz ki Allah herşeyi işitir, herşeyi görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman ad
alet
i yerine getirmenizi emreder. Bu Allah'ın güzel bir öğüdüdür. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hüküm vermenizi emreder. Gerçekten Allah bununla size ne güzel nasihat veriyor. Şüphesiz Allah, (söylenenleri) işiten, (yaptıklarınızı) görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Gerçekten Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allahû Tealâ, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında ad
alet
le hükmetmenizi emreder. Allah Teala, bununla size ne güzel nasihat ediyor. Allahü Azîmü'ş-şan (sözlerinizi ve hükümlerinizi) işitici ve (bütün yaptıklarınızı) görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
“Şüphesiz ki Allâh size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ad
alet
le hükmetmenizi emrediyor. Muhakkak ki Allâh bununla size ne güzel öğüt veriyor. Elbette Allâh, (hakkıyla) işiten ve görendir.”...
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanet edilen şeyleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verecek olursanız adâletle hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne de güzel öğüt veriyor; zira Allah akıl sır ermez bir biçimde her şeyi işiten, her şeyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, ad
alet
le hüküm vermenizi emrediyor. Allah’ın size verdiği bu öğüt ne güzeldir. Allah hakkıyla işitici ve görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmederken ad
alet
i gözetleyip onunla hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Allah (her yaptığınızı) duyucu ve görücüdür....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
1.
e
: mi?
2.
lem tera
: sen görmedin
3.
ilâ ellezîne
: onları
4.
yez'umûne
: zanda bulunuyorlar, zannediyorlar
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandığını zanneden kimseleri görmedin mi? O'nu (şeytanı) inkâr etmekle emrolundukları halde tagutun önünde muhakeme olunmayı istiyorlar. Ve şeytan, onları uzak bir dalâletle saptırmak (dalâlete düşürmek) istiyor....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene Kur’ân’a, senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara inandıklarını ileri sürenleri görmüyor musun? Putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişkilerini kesmeleri emrolunduğu halde, onların hâkimiyetine teslim olmak istiyorlar. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar da onların, bir daha dönemeyecekleri kadar, hak yoldan uzaklaşmalarının, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerinin önünü açmak istiyor....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Sana indirilene (Kur’ân’a) ve senden önce indirilenlere(diğer kitablara) gerçekten îmân ettiklerini iddiâ edenleri gördün mü? Tâğûta (Allah’ın yerine itâat ettikleri kimseye) muhâkeme olmak (onun hükmüne tâbi' olmak) isterler; hâlbuki onu açıkça inkâr etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan ise onları (tâğûta meylettirerek, haktan) uzak bir dalâlet ile saptırmak ister....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilmiş olana ve senden evvel inzal edilmiş bulunana imân ettiklerini zannedenlere bakmadın mı ki, onlar Tâğût'un huzurunda muhakeme olmayı isterler. Halbuki onu inkar etmekle memur bulunmuşlardı. O şeytan ise onları (doğru yoldan) pek uzak bir sapıklıkla dalâlete düşürmek ister....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara güvenlik veya korkuya dair bir haber geldiğinde doğru olup olmadığını araştırmadan ve yaymakta mahzur bulunup bulunmadığını danışmadan hemen onu yayarlar. Halbuki onlar bu haberi peygambere ve aralarındaki yetkili zatlara arzetselerdi elbette işin içyüzünü araştırıp ortaya çıkaranlar, onun mahiyetini, haberin neye delâlet ettiğini bilirlerdi. Eğer Allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç hepiniz şeytana uymuş gitmiştiniz....
Nisa Suresi, 88. Ayet:
1.
fe
: öyleyse
2.
mâ
: ne, nedir, ne oluyor
3.
lekum
: size
4.
fî
: içinde, hakkında
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Öyleyse size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki grup oldunuz. Ve Allah, onları kazandıkları (negatif dereceler) sebebiyle tersine çevirdi (küfre döndürdü). Allah'ın dalâlete düşürdüğü kimseyi hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Ve Allah, kimi dalâlete düşürürse artık sen onun için asla bir yol bulamazsın....
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Nedir bu şaşkınlığınız, müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklar konusunda iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah, onları, yaptıkları kötülükler, işledikleri günahlar, hak ettikleri cezalar sebebiyle, ters çevirerek ayıplarını açığa çıkarmıştır. Allah’ın hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine özgürlük tanıdığı, akıllı ve sorumlu kimseleri, siz doğru yola mı getirmek istiyorsunuz? Allah’ın, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozu...
Nisa Suresi, 88. Ayet:
O hâlde size ne oldu ki münâfıklar hakkında iki kısım oldunuz; hâlbuki Allah, onları kazandıkları (günahlar) yüzünden geriye (küfre) döndürmüştür. Allah’ın (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) saptırdığını, hidâyete erdirmek mi istiyorsunuz? O takdirde Allah, kimi(kendi isyankârlığı yüzünden) dalâlete atarsa, artık onun (kurtulması) için aslâ bir yol bulamazsın!...
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Size ne oluyor ki münafıklar konusunda Allah onları işledikleri yüzünden ters yüz etmişken iki grup oluyorsunuz? Allah’ın dal
alet
te bıraktığını siz mi doğru yola çıkarmak istiyorsunuz? Allah kimi dal
alet
te bırakırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın....
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Iste siz dunya hayatinda onlari savunuyorsunuz ama, kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim savunacak? Veya onlarin vek
alet
ini kim uzerine alacaktir?...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
İşte siz dünya hayatında onları savunuyorsunuz ama, kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak? Veya onların vek
alet
ini kim üzerine alacaktır?...
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmanın dalâleti, helâki tercihinin önünü açabilirlerdi. Onlar yalnızca kendilerini, birbirlerini başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, helâki tercihlerine imkân sağlayabilirler. Sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı, Kur’ân’ı, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu büyükt...
Nisa Suresi, 116. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
allâhe
: Allah
3.
lâ yagfiru
: affetmez, bağışlamaz, mağfiret etmez
4.
en yuşrake
: ortak, ş...
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Muhakkak ki Allah, kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışındaki şeyleri ise, dilediği kimse için mağfiret eder. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde o, uzak bir dalâletle sapmıştır....
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Allah, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koşulmasını, Allah’a imanın gerektirdiği esasların inkâr edilmesini bağışlamayacaktır. Bunun dışındaki, bunun altındaki büyük-küçük günahları, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimse için bağışlar. Kim, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarsa, tamamen başına buyruk hareket ederek büsbütün hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk d...
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Şübhesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bunun dışındaki(günah)ları ise, (kendi lütfundan) dilediği kimse için affeder. Artık kim Allah’a şirk koşarsa, o takdirde doğrusu (haktan) uzak bir dalâlet ile sapmış olur....
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Elbette Allah; kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Kim, Allah'a şirk koşarsa; çok uzak bir dal
alet
e düşmüş olur....
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ kendisine şerik koşulmasını mağfiret etmez ve bunun dûnundakini de dilediği kimseye mağfiret buyurur. Ve her kim Allah Teâlâ'ya şerik koşarsa muhakkak ki pek uzak bir dalâlete sapmıştır....
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa o derin bir dal
alet
e düşmüştür....
Nisa Suresi, 119. Ayet:
1.
ve le udillenne-hum
: ve mutlakla onları dalâlette bırakacağım
2.
ve le umenniyenne-hum
: ve mutlaka onları emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim
3.
ve le âmuranne-hum
: ve mutlaka onlara emredeceğim
<...
Nisa Suresi, 119. Ayet:
Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka davarların kulaklarını kesecekler ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, Allah'ın yarattığını değiştirecekler. Ve kim, Allah'tan başka, şeytanı dost edinirse artık o, apaçık bir hüsranla hüsrana uğramıştır....
Nisa Suresi, 119. Ayet:
'Onları başlarına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine imkân sağlayacağım. Mutlaka onları boş kuruntulara sevk edeceğim, kesinlikle onları idare edeceğim, sağmal hayvanların kulaklarını yaracaklar, putlar için bel yapacaklar. Şüphesiz onlara emredeceğim de, Allah’ın koyduğu dini, düzeni, yaratılışa uygun özellikleri, kanunları, safiyeti, masumiyeti, yapılan taahhüdü, kurulan düzeni bozarak değiştirecekler.' dedi. Kim Allah’ı bırakarak kulu ...
Nisa Suresi, 119. Ayet:
Ve onları mutlaka dalâlete düşüreceğim, hem onları şübhesiz boş temennîleresevk edeceğim, hem onlara kesinlikle emredeceğim de gerçekten hayvanların kulaklarını yaracaklar ve (yine) onlara mutlaka emredeceğim de Allah’ın yarattığını şübhesiz değiştirecekler' (dedi). Artık kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, o takdirde muhakkak ki apaçık bir zararla hüsrâna uğramış olur....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
1.
ve yesteftûneke
: senden fetva (bilgi) istiyorlar
2.
fî en nisâi
: kadınlar hakkında
3.
kul
: de
4.
allâhu
: Al...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Ve kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, onlar için yazılmış (farz kılınmış) olduğu halde, onlara vermediğiniz haklar ve kendilerini nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ve çocuklardan aciz olanlar hakkında ve yetimlere ad
alet
le davranmanız konusunda Kitab'da size tilavet edilmekte olanlarla (âyetlerle) size fetva veriyor. Ve hayır olarak ne yaparsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar, de ki: Onlar hakkındaki fetvayı Allah veriyor ve kendilerine verilmesi icap eden mîrası vermediğiniz ve beğenip almadığınız yetim kızlarla âciz çocuklar hakkında ve yetimlere adâletle muâmele hususunda işte size kitapta okunan hüküm. Hayra ait neler yaparsanız şüphe yok ki Allah hepsini bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden, haklara dair açıklama istiyorlar. . . De ki: "Onlarla ilgili hükümler hakkında açıklamayı size Allâh veriyor!" Onlar için yazılmış hakları kendilerine vermediğiniz ve (üstelik) kendileriyle nikâhlamaya (evlenmeye) rağbet ettiğiniz yetim kızlar ile zor durumdaki çocuklara ve bir de yetimlere ad
alet
i ikame etmeniz hakkında bilgiler yüzünüze okunuyor. . . Ne hayır yaparsanız, muhakkak ki Allâh onu Aliym'dir (çünkü yaptığınız hayrın yaratanı O'dur)....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınların, kızların durumları, meseleleri ile ilgili açıklama yapmanı istiyorlar. Sen: 'Onlara ait hükmü size Allah açıklıyor. Kendilerine yazılı olarak tanınmış hakları vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar, hür dul kadınlar ve çaresiz zavallı çocuklar hakkında Kur’ân’da size okunan diğer ayetlerle birlikte şu açıklamayı da yapıyor: Yetimleri himayede, sosyal adâleti, sosyal güvenliklerini, refah paylarını artırarak teminde, yetim haklarına riayette ve yetim mallarını idarede ad...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: 'Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor. Bu, onlar için belirlenen hakları vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı arzuladığınız yetim kadınlar ve zayıf durumdaki çocuklar hakkında ve yetimlere karşı ad
alet
li davranmanız konusunda size Kitap'ta bildirilenlerdir. Hayır adına her ne işlerseniz Allah onu bilir.'...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı ad
alet
i ayakta tutmanız konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar hakkında fetvayı Allah size verir; kendileri için farz kılınıp takdir edilen (mehir ve mirası) vermediğiniz ve nikâhlarına da istek göstermediğiniz öksüz kızlar ve zavallı çocuklara ve bir de yetimlere ad
alet
le, insafla davranmanız hakkında Kitab'da size okunan hükümler vardır. Hayırdan ne işlerseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Sana kadınlar hakkında soruyorlar. De ki, 'ALLAH bu Kitap yoluyla kadınlar hakkında sizi aydınlatıyor. Yasal hakları olan mallarını vermeyip kendileriyle evlenmek istediğiniz kadınların yetimleri ve zavallı çoçukları hakkında Kitapta size okunan ayetler yetimlere ad
alet
li davranmanızı emretmektedir.Yaptığınız her iyiliği ALLAH Biliyor.'...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor: Yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermediğiniz ve nikahlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve zavallı çocuklara ve bir de yetimlere ad
alet
le davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan âyetler vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Tanrı veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı ad
alet
i ayakta tutmanız konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Tanrı onu bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: «Onlara dâir fetvayı size Allah veriyor: Kendileri için yazılmış (farz edilmiş) olan (mîras) ı onlara vermediğiniz ve nikahlamalarını da beğenib istemediğiniz yetîm kızlar ve (henüz ergin olmayan) küçük çocuklar hakkında, bir de yetimlere karşı ad
alet
i ayakda tutmanız (onlara iyi bakmanız) hususunda (işte) kitabda okunub duran (âyet) ler! Hayırdan daha ne yaparsanız şübhesiz Allah onu da hakkıyle bilicidir. ...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Kadınlar (ve onların mîrasları) hakkında da senden fetvâ istiyorlar. De ki: 'Onlar hakkında size Allah fetvâ veriyor: Kendilerine yazılmış olan (hak ettikleri mîrâs)ı onlara vermeyip kendilerini nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile çâresiz bırakılmış çocuklar hakkında ve yetimlere karşı adâleti yerine getirmeniz husûsunda Kitab’da (Kur’ân’da) size okunan (âyet)ler var.' Böylece hayır olarak her ne yaparsanız, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Onlar, kadınlar ile ilgili düzenlemeler konusunda kendilerini aydınlatmanı istiyorlar. De ki: "(Bizzat) Allah onlarla ilgili hükümler konusunda sizi aydınlatmaktadır"; nitekim kendiniz onlarla evlenmek istediğinizden haklarını vermediğiniz (sorumluluğunuz altındaki) yetim kızlar ile kimsesiz çocuklar ve sizin yetimlere karşı ad
alet
li davranma yükümlülüğünüz hakkında size tebliğ edilen bu ilahi kelamda (Allahın iradesi tezahür etmiş)tir. Ve ne iyilik yaparsanız, unutmayın ki Allah onu tamamıyla b...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Ve senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: «Onların hakkında size fetvayı Allah Teâlâ veriyor ve kendileri için yazılmış olanı kendilerine vermediğiniz ve kendilerini nikahlamaya rağbet eylediğiniz yetim kadınlar hakkındaki ve zayıf bir durumda bulunan çocuklar hakkındaki ve yetimlere karşı adâletle hareket etmeniz hakkındaki size tilâvet olunan âyetlerde (bu hususlarda size fetva vermektedir). Ve siz hayırdan her ne yaparsanız şüphe yok ki Allah Teâlâ onu bihakkın bilicidir.»...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınlar hakkında fetva istiyorlar de ki: “Size, onlar hakkında Allah fetva veriyor: -Kendilerine farz kılınan mirası vermediğiniz ve onları nikahlamaya rağbet ettiğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere ad
alet
li davranmanız hususunda, size okunan kitapta (fetvalar vardır.) İyilik olarak yapacağınız şeyi Allah hakkıyla bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar hakkındaki hükmü Allah size açıklıyor: Haklarını vermeyerek nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlarla küçük, zayıf yetim çocukların haklarına dair hükümler size bu kitapta okunup duruyor. Yetimlerin haklarını vermekte tam ad
alet
i gözetin. Yaptığınız her iyiliği, Allah mutlaka bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınlar hakkında fetvâ istiyorlar. De ki: "Allâh, size onlar hakkında hükmünü açıklıyor: Kendilerine yazılmış olan(mirâs hakların)ı vermeyip kendileriyle evlenmek istediğiniz öksüz kadınlar, zavallı çocuklar ve öksüzlere karşı adâleti yerine getirmeniz hakkında Kitapta size okunan(âyet)ler (de Allâh'ın hükmünü açıklamaktadır)". Yapacağınız her hayrı muhakkak ki Allâh bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: «Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. Bunun yanısıra size bu kitapta okunmakta olan emirleri, yani kendilerine yazılan (hakları veya mirası) ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı ad
alet
i ayakta tutmanız konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden kadınlar hakkında fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor." Yazılmış hakları olanı kendilerine vermeyip de kendileriyle nikâhlanmak istediğiniz kadınların yetimleri hakkında, ezilip horlanan çocuklar hakkında, yetimler için ad
alet
i yerine getirmeniz hakkında. Kitap'ta olup da yüzünüze karşı okunan şeyler var. Hayır olarak yaptığınız her şeyi Allah, hakkıyla bilmektedir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
len testatîû
: asla güç yetiremezsiniz
3.
en
: olmak
4.
ta'dilû
: ad
alet
le davranırsınız, ad
alet
i sa...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ve kadınlar arasında ad
alet
i sağlamaya gayret etseniz bile asla güç yetiremezsiniz o halde birine tamamen meyledip (ilgi gösterip), böylece diğerini muallakta (boşta) gibi terketmeyin. Ve eğer arayı düzeltir ve takva sahibi olursanız, o taktirde muhakkak ki Allah, Gafur'dur ve Rahîm'dir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında ad
alet
i yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında adâletle muâmele etmeyi ne kadar isteseniz, bu hususa ne kadar düşseniz imkân yok, yapamazsınız, adâletle muâmele edemezsiniz. Hiç olmazsa onların birine tamamıyla meyledip öbürünü muallâktaymış gibi bir vaziyete düşürmeyin, uzlaşır ve sakınırsanız şüphe yok ki Allah, suçları örter rahîmdir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isterseniz isteyin eşleriniz arasında ad
alet
li davranamazsınız! (Hiç olmazsa) birine aşırı ilgi gösterirken diğerlerini boşlukta bırakmayın! Eğer aralarında ad
alet
le davranır ve de korunursanız, muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Çok isteseniz de kadınlar arasında ad
alet
li davranmaya güç yetiremezsiniz. Şu halde bütünüyle birine yönelip de diğerini öyle askıdaymış gibi bırakmayın. [23] Eğer arayı düzeltir ve kötülüklerden sakınırsanız şüphesiz Allah çok baışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında ad
alet
i sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlarınız arasında her yönden ad
alet
li davranmaya ne kadar uğraşsanız yine güç yetiremezsiniz. Bari birisine büsbütün meyledip de ötekini askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlarınız arasında her yönden ad
alet
li davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar özen gösterseniz de eşleriniz arasında ad
alet
i sağlayamayacaksınız. O halde birine iyice tutulup öbürünü ortada bırakmayınız. Eğer barışır Allah'tan korkarsanız, hiç kuşkusuz Allah affedicidir ve merhametlidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında ad
alet
i sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında ad
alet
(ve müsavatı tatbik) etmenize ne kadar hırs gösterseniz, asla güc yetiremezsiniz. Bari (birine) büsbütün meyledib de ötekini (ne dul, ne kocalı bir durumda) askılı gibi bırakmayın. Eğer (nefsinizi) İslah eder, (haksızlıkdan) sakınırsanız şübhe yok ki Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ve ne kadar hırs da gösterseniz, kadınlar arasında adâletli olmaya aslâ güç yetiremezsiniz; öyleyse (birisine) büsbütün meylederek yönelip de onu (diğerini) askıda kalmış gibi (ne kocalı, ne kocasız bir hâlde) bırakmayın! Fakat (aralarında haksız davranışlarınızı) düzeltir ve (geçimsizlikten) sakınırsanız, artık şübhe yok ki Allah, Gafûr(çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz; yine de kadınlar arasında ad
alet
yapamazsınız. Bari bir tarafa tamamen meyletmeyin ki; öbürünü askıdaymış gibi bırakmayasınız. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız; şüphesiz ki Allah; Gafur, Rahim olandır....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de eşlerinize ad
alet
le davranmak elinizde değildir. Dolayısıyla diğerlerini dışlayarak ve onları kocası hem var hem de yokmuş gibi bir durumda bırakarak (içlerinden sadece) birine yönelmeyin. Ancak her şeyi yoluna koyar ve Ona karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ve kadınlar arasında adâlette bulunmanıza ne kadar arzukeş olsanız da asla muktedir olamazsınız, artık birine büsbütün meyl ile temayül edip de ötekini asıklı gibi bırakmayınız. Ve eğer ıslah eder ve sakınırsanız şüphe yok ki Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isterseniz, yine de kadınlar arasında ad
alet
yapamazsınız. Bari bir tarafa tamamen meyletmeyin ki; o birini askıdaymış gibi bırakmış olmayasınız. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ey kocalar! bütün benliğinizle isteseniz dahi eşleriniz arasında tam ad
alet
i sağlayamazsınız. Öyleyse bir tarafa büsbütün gönlünüzü kaptırıp da öbürünü kocasızmış gibi bir vaziyette bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, işlerinizi iyileştirir ve haksızlıktan sakınırsanız, unutmayın ki Allah gafurdur, rahîmdir (affı ve merhameti boldur)....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında (tam) adâlet yapamazsınız. Öyle ise (birine) tamamen yönelip ötekini askıda (kocasızmış) gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, sakınırsanız, Allâh bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında ad
alet
i sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz, kadınlar arasında tam bir ad
alet
sağlayamazsınız; bari tamamen birine meyledip de diğerini ortada bırakmayın. Eğer durumunuzu düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında ad
alet
i sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah’a ulaşmayı dilediler
4.
...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Kendinize, anne ve babanıza ve yakınlarınıza bile olsa, zengin veya fakir de olsalar, Allah için ad
alet
i yerine getiren şahitler olun. Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır. Ad
alet
li davranmak için, artık hevânıza (nefsinize) uymayın. Ve eğer dilinizi eğip bükerseniz (sözü değiştirirseniz) veya (haktan, ad
alet
ten) yüz çevirirseniz o taktirde muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak ad
alet
i titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (ad
alet
ten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise ad
alet
i yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, Allah için daima adâleti tam yerine getirin ve tanıklığı o yolda yapın, hattâ kendi aleyhinize, yahut anayla babanın ve yakınların aleyhine bile olsa. Hattâ zengin, yahut yoksul bile olsa, çünkü Allah ikisine de sizden daha ziyade sahiptir, sizden daha fazla korur onları ve siz, adâleti icra ederken nefsinizin dileğine uymayın. Bir tarafı gözeterek hüküm verir, yahut birinden yüz çevirirseniz bilin ki Allah, şüphe yok, yaptıklarınızın hepsinden haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Ad
alet
i titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup ad
alet
ten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, ad
alet
i uygulamaya aziymli olun! Ana-baba veya akrabanız aleyhine de olsa, zengin veya fakir fark etmeksizin Allâh için şahitlik edin; zira Allâh hakkı, ikisinin de önündedir! O hâlde ad
alet
i sağlamada geçersiz kabullerinize tâbi olmayın! Eğer gerçeği çarpıtırsanız, muhakkak Allâh yaptıklarınızın yaratanı olarak Habiyr'dir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, Allah adına Kurân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, Allah için doğruları konuşan şâhitler olarak, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni adâletle yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun; kendinizin, yandaşlarınızın, ana-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa, düzenin kurallarını aksatmadan uygulayın. Zengin ve fakir de olsalar uygulamada ayırım gözetmeyin; şun...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi nefisleriniz, anne babalarınız ve yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitlikte bulunarak ad
alet
i gereği gibi uygulayan kimseler olun. (Muhatabınız) zengin de olsa fakir de olsa, (bilin ki) Allah onlara daha yakındır. Şu halde ad
alet
i yerine getirme konusunda kendi tutkularınıza uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak ad
alet
i ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse ad
alet
ten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey mü’minler! Hak üzere durup adâleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyliyen şahidler olun. Velev ki şahidliğiniz, nefsinizin yahut ana ve babanızla yakın akrabanızın aleyhinde olsun, ister üzerine şahidlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun... Çünkü Allah, ikisine de (zengin ile fakire) sizden daha yakındır. Onun için siz, hakdan yüz çevirip nefsin arzusuna uymayın. Eğer adâlet üzere hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten dilinizi bükerseniz veya (büs...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey Inananlar! Kendiniz, ana babaniz ve yakinlariniz aleyhlerine de olsa, Allah icin sahit olarak ad
alet
i gozetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakindir. Ad
alet
inizde heveslere uymayin. Eger egriltirseniz veya yuz cevirirseniz bilin ki, Allah islediklerinizden suphesiz haberdardir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey imân edenler! Haktan yana olup ad
alet
i sapasağlam ayakta tutun, Allah için şâhidler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın aleyhine olsun (ad
alet
ten şaşmayın), isterse onlar zengin veya fakir bulunsun.. Allah onları (korumada) sizden elbette öndedir ve daha yeğdir. Artık hak ve ad
alet
te (kendi) heves(iniz)e uymayın. Eğer dilinizi (hak ve ad
alet
i yerine getirmede) büker veya yüzçevirirseniz, (bilmiş olun ki), Allah yaptıklarınızdan haberlidir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak ad
alet
i gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Ad
alet
inizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Ad
alet
i titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup ad
alet
ten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
İnananlar! Kendiniz, ananınz, babanız ve yakınlarınız aleyhinde dahi olsa ALLAH için tanıklık ederek ad
alet
i gözetin. İster zengin, ister fakir olsun, ALLAH her iki gruba da bakar. Öyleyse, kişisel çıkar ve duygularınıza uyarak taraflı davranmayın. Gerçeği çarpıtırsanız veya tanıklık etmekten çekinirseniz, bilesiniz ki ALLAH yaptıklarınızı haber alır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Hakkaniyyetle durub ad
alet
i yerine getirmeğe uğraşır hâkimler, Allah için şahidler olunuz, gerekse nefislerinizin, veya ebeveyninizin veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, gerek zengin ve gerek fakır bulunsun, çünkü Allah ikisinden de akdemdir, onun için haktan udul edib de nefsin arzusuna tabi' olmayın ve eğer dilinizi eğer veya çekinirseniz şüphe yok ki Allah her ne yaparsanız habîr bulunur...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, hak ölçülerle hareket edip ad
alet
i yerine getirmeye uğraşan hakimler, Allah için şahitlik yapan kişiler olunuz. Gerek kendileriniz veya ana-babanız yahut en yakınlarınız aleyhine olsun; gerek zengin, gerek fakir olsun. Çünkü Allah, ikisinden de önceliklidir. Bundan dolayı ad
alet
ten uzaklaşıp da nefsinize uymayın. Şahitlik yaparken dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Ad
alet
i ayakta tutan ve kendiniz, ana - babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak ad
alet
ten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey müminler, kendinizin, ana-babanızın ve akrabalarınızın aleyhinde bile olsa, ad
alet
e sıkı sıkıya bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz. Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler ister zengin, ister fakir olsunlar, Allah kendilerine herkesten daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak doğruluktan sapmayınız. Eğer kaypaklık eder, ya da şahitlik yapmaktan kaçınırsanız, kuşku yok ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Tanrı için şahidler olarak ad
alet
i ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Tanrı onlara daha yakındır. Öyleyse ad
alet
ten dönüp hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îman edenler, ad
alet
i titizlikle ayakda tutan (haakim) ler ve Allah için şâhidiik eden (insan) lar olun. (O hükmünüz veya şâhidliğiniz) velev ki kendinizin veya ana ve babalar (ınız) ın ve yakın hısımlar (ınız) ın aleyhinde olsun, (isterse onlar) zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah ikisine de (sizden daha) yakındır (ve hallerini sizden iyi bilicidir). Artık siz (hakdan) dönerek (keyf-ü) hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğib büker (hakkı olduğu gibi söylemekden çekinir) veya (büsbütün ondan...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îmân edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan (hâkim)ler, Allah için şâhidlik eden kimseler olun! (Bu tavrınız) velev kendiniz veya ana-baba ve akrabâlar(ınız)aleyhine olsun! (Hem aleyhlerine karar verilen veya şâhidlik edilen) ister zengin, ister fakir olsun; Allah, ikisine de (sizden) daha yakındır (onların maslahatını daha iyi bilir); öyleyse(haktan) saparak nefsin arzûsuna uymayın! Buna rağmen (dilinizi) eğip büker veya (îcâb eden hüküm ya da şâhidlikten) yüz çevirirseniz, artık muhakkak ...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler; kendiniz, ana-babanız ve yakınlarınız aleyhinde de olsa Allah için şahid olarak ad
alet
i gözetin. İster zengin, ister fakir olsun; onları Allah'ın koruması daha uygundur. Ad
alet
inizde heveslere uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz; Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak ad
alet
i gözetmeye azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allahın hakkı onların her birinin (hakkının) önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki ad
alet
ten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
İmân edenler! Ad
alet
le bihakkın kâim, Allah için şahit kimseler olunuz. Velev ki kendi şahıslarınızın veya ebeveyninizin veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, ister zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah Teâlâ onlara daha yakındır. Artık haktan dönerek hevâya tâbi olmayınız. Ve eğer dilinizi eğer bükerseniz veya yüz çevirirseniz şüphe yok ki Allah Teâlâ işlediğiniz şeyden bihakkın haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde bile olsa, zengin de fakir de olsa, Allah için şâhitlik ederek adâleti titizlikle ayakta tutanlar olun! Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Ad
alet
inizde heveslere uymayın! Eğer (şâhitlik ederken) dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
-Ey iman edenler! Ad
alet
ile hükmeden hakimler ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. Şahitliğiniz kendi aleyhinize veya çocuklarınızın ve yakınlarınızın aleyhine olsa bile, zengin olsun fakir olsun doğru şahitlik edin. Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Ad
alet
ten sapmamak için heveslerinize uymayın. Eğer (ad
alet
ile hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten çekinir) dilinizi eğip bükerseniz ve yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde ad
alet
i gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için, sakın nefsinizin arzusuna uyarak ad
alet
ten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsa...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, adâleti tam yerine getirerek Allâh için şâhidlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, (şâhidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü Allâh, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şâhidlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı bilir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, Allah için şahidler olarak ad
alet
i ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse ad
alet
ten dönüp heva (tutkuları) nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Ad
alet
i ayakta tutan ve Allah için şahitlik eden kimseler olun-isterse kendi aleyhinize veya anne baba yahut yakınlarınızın aleyhine olsun. Onlar zengin de olsa, fakir de olsa, Allah onlara sizden daha yakındır. Onun için heveslerinize uyarak ad
alet
ten ayrılmayın. Eğer sözü eğip büker veya şahitlikten kaçınırsanız, hiç şüphe yok ki Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, ad
alet
i dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak ad
alet
ten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ...olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
âminû
: amenu olun, îm...
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'a ve O'nun Resûl'üne ve Resûl'üne indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği Kitab'a îmân edin. Ve kim, Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, resûllerini ve yevm'il âhiri (sonraki ahir gününü) inkâr ederse, o taktirde uzak bir dalâletle sapmış olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, Allah’a, Rasûlüne, Rasûlüne bölüm bölüm indirdiği kitaba, Kur’ân’a, daha önce indirdiği kitaplara hakkıyla iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, Rasullerini, son günü, âhiret gününü inkâr ederse, tamamen başına buyruk hareket ederek büsbütün hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmiş olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah’a, Resûlüne ve peygamberine indirdiği Kitâb’a(Kur’ân’a) ve daha önce indirdiği kitab(lar)a îman(da sebât) edin! Kim de Allah’ı, meleklerini, kitablarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, o takdirde doğrusu(haktan) uzak bir dalâlet ile sapmış olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
İmân etmiş olanlar! Allah Teâlâ'ya ve O'nun Peygamberine ve Peygamberine indirmiş olduğu kitaba ve daha evvel indirmiş olduğu kitaba imân ediniz. Ve her kim Allah Teâlâ'yı ve meleklerini ve kitaplarını ve peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse muhakkak ki pek uzak bir dalâletle sapıklığa düşmüş olur....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
1.
muzebzebîne
: tereddüt edenler, bocalayanlar, bocalayıp duranlar
2.
beyne
: arasında
3.
zâlike
: bu, bunlar
4.
lâ ilâ hâulâi...
Nisa Suresi, 143. Ayet:
Onlar, bunların (küfürle îmânın) arasında bocalayıp duranlardır. Ne bunlarla ve ne de onlarla olurlar. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın (onları asla Allah'a ulaştıracak olan Sıratı Mustakîm'e ulaştıramazsın)....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
Küfür ile iman arasında bocalamaktadırlar. Ne mü’minlere bağlanırlar, ne de şu kâfirlere. Allah kimin haktan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihine özgürlük tanırsa, sen ona bir kurtuluş yolu, bir çıkış yolu bulamazsın....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
(O münâfıklar) bunun (îmanla küfrün) arasında bocalayıp duranlardır. Ne onlara(mü’minlere), ne de bunlara (kâfirlere mensubdurlar)! Artık Allah kimi (kendi küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, o takdirde onun (kurtulması) için aslâ bir yol bulamazsın!...
Nisa Suresi, 167. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: onlar, ...olanlar
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
ve saddû an
: ve alıkoydular, enge...
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır....
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoyanlar, İslâm’ı engelleme tedbirleri alanlar, tamamen başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmiş olurlar....
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Şübhesiz ki inkâr edip (insanları) Allah yolundan men' edenler, gerçekten(haktan) uzak bir dalâlet ile sapmışlardır....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
1.
yesteftûne-ke
: senden fetva istiyorlar, soruyorlar
2.
kul
: de, söyle
3.
allâhu
: Allah
4.
yuftî-kum
: size fe...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: Allah size k e I â I e (babası ve çocuğu olmayıp kardeşlerini mirasçı bırakan) hakkında fetva veriyor; Eğer bir adam ölür, çocuğu da yoksa, bir kız kardeşi mîrasçı bulunuyorsa, terekenin yarısı onadır. Kız kardeş çocuksuz (ölür) ise, erkek kardeş onun bıraktığının (tamamını) alır. (Tabii ölenin kocası varsa, malın yarısı ona verildikten sonra kardeşi geriye kalanı alır). (Aynı durumda) kız kardeşler iki (ya da daha fazla) olurlarsa, erkek kardeşlerinin bıraktığının ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva istiyorlar. De ki, «Allah Teâlâ kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) hakkında size fetva veriyor: Bir kimse çocuğu bulunmaksızın ölüp de kendisinin bir kardeşi bulunursa onun için terekesinin yarısı aittir. O kimse de bu kızkardeşine varis olur, eğer bunun çocuğu bulunmazsa. Ve eğer onlar iki kız kardeş iseler onlara terekesinden üçte ikisi aittir. Ve eğer onlar erkek ve kızkardeşler olurlarsa erkek için iki kız hisse-i irsiyesi miktarı ait olur.» Allah Teâlâ size dalâlete düşmey...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın nişanlarına, Haram Aylara, hac kurbanlarına, kurban olarak işaretlenmiş hayvanlara, Rablerinin lütfunu ve rızasını arayarak Kâbe'ye gelenlere tecavüz etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman ise avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haramın ziyaretinden alıkoydukları için bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi ad
alet
sizliğe sevk etmesin. İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezası pek çetindir....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
izâ kumtum
: kalktığınız zaman
4.
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a yaşarken ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinize ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın ve başlarınıza meshedin ve ayaklarınızı da topuklarınıza kadar yıkayın. Eğer cünüp iseniz o taktirde iyice yıkanıp temizlenin (boy abdesti alın). Eğer hasta veya yolcu iseniz veya biriniz tuv
alet
ten gelmişse veya kadınlara dokunmuş (temas etmiş) ise, eğer su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa teyemmüm edin. Ve de ondan yüzlerinize ve ellerin...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuv
alet
ten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler. . . Salâta doğrulduğunuzda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi su ile yıkayın; başlarınızı mesh edin ve iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da yıkayın. . . Eğer cünüp iseniz bütün vücudunuzu yıkayın. . . Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz veya sizden biri tuv
alet
ihtiyacını gidermiş olarak gelirse yahut kadınlarla yatmışsanız, su da bulamamışsanız; temiz toprağa teyemmüm edin. . . Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin. . . Allâh size güçlük oluşturmak dil...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz boydan boya yıkanın. Eğer hasta yahut yolculukta olursanız veya sizden biri tuv
alet
ihtiyacını görmüş ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah size bir zorluk çıkarmak istemiyor; ancak sizi temizlemek ve olur ki şükredersiniz d...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuv
alet
ten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir gü...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
İnananlar! Namaza kalktığınız zaman: Yüzünüzü yıkayın, ellerinizi dirseklere kadar yıkayın, başınızı sıvazlayın, ve ayaklarınızı da topuklara kadar (sıvazlayın/yıkayın). Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut tuv
alet
ten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve kollarınızı onunla sıvazlayın. ALLAH size güçlük çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olu...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
-Ey İman edenler! Namaza kalktığınız zaman, yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başınızı mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer, cünüp iseniz, temizlenin, hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz tuv
alet
ten gelmişseniz, yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah, size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi arındırmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükr...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalkmak istediğinizde yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedip topuklarınızla birlikte ayaklarınızı da yıkayın. Cünüp iseniz tastamam yıkanın (boy abdesti alın). Eğer hasta veya yolcu iseniz veya tuv
alet
ten gelmişseniz, yahut kadınlarla münasebette bulunmuş olup da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin, (mânen arınma niyeti ile) ondan yüzlerinize ve ellerinize meshedin. Allah size güçlük çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye sizi ...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yıkayın: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerizi; meshedin: başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin. Hasta, yahut yolcu iseniz, yahut biriniz tuv
alet
ten gelmişse, ya da kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allâh size güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve size olan ni'metini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaz için kalktığınızda, yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın ve başınızı meshedin. Cünüp iseniz tamamen yıkanın. Hasta olduğunuz zaman, seferde iken veya tuv
alet
ten gelip yahut kadınlarla temasta bulunup da su bulamadığınız zaman, temiz bir toprakla teyemmüm ederek onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor; lâkin şükredesiniz diye üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuv
alet
ten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ist...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
kûnû
: olun!
4.
ka...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah için kavvâmîn olun (hakkı ayakta tutun)! Ad
alet
li şâhidler olun! Ve bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi ad
alet
ten saptırmasın. Adil davranın! O takvaya en yakın olandır. Allah'a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, ad
alet
ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi ad
alet
sizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey inananlar, Allah için daima doğru hükmedin, adâlete tam uygun tanıklıkta bulunun ve bir kavme olan kininiz, sizi adâletten alıkoymasın. Adâlette bulunun ki bu, takvaya daha yakındır ve çekinin Allah'tan. Şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız hepsinden de haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, ad
alet
le şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Ad
alet
li olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler. . . Allâh için dosdoğru durun, âdil şahitler olun. . . Bir topluluğa olan nefretiniz sizi ad
alet
sizliğe sevketmesin! Âdil olun, bu anlayış korunmaya daha yakındır. . . Allâh'tan korunun! Muhakkak ki Allâh tüm fiillerinizi (onların yaratanı olarak) Habiyr'dir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, adâletli konuşan şahitler olarak Allah adına sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun. Bir kavme olan kininiz sizi adâletten ayrılmaya sevketmesin. Adâletli olun, çünkü adâlet takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını hayata geçirmenize daha yakındır. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahla...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, ad
alet
le şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi ad
alet
ten ayrılmaya yöneltmesin. Ad
alet
li davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi ad
alet
ten alıkoymasın. Ad
alet
yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey mü’minler! Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler ve ad
alet
le şâhidlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletsizliğe götürmesin. Adâlet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah’dan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdârdır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey Inananlar! Allah icin ad
alet
i ayakta tutup gozeten sahidler olun. Bir topluluga olan ofkeniz sizi ad
alet
sizlige suruklemesin; adil olun; bu, Allah'a karsi gelmekten sakinmaya daha yakindir. Allah'tan sakinin, dogrusu Allah islediklerinizden Haberdar'dir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey imân edenler! Allah için (hakkı) sağlam ölçülerle ayakta tutun ; ad
alet
li şâhidler olun ve bir kavme (veya millet ve topluluğa) olan kin (ve düşmanlığınız) sizi sakın ad
alet
sizliğe itmesin. Ad
alet
le hareket edin ; o, takva (Allah'tan saygı ile korkup kötülüklerden sakınma)ya daha çok yakındır. Allah'tan korkup takva üzere bulunmaya devam edin. Şüphesiz ki Allah işlediklerinizden haberlidir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey İnananlar! Allah için ad
alet
i ayakta tutup gözeten şahidler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi ad
alet
sizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden Haberdar'dır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, ad
alet
le şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Ad
alet
li olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
İnananlar! ALLAH için ad
alet
i gözeterek tanıklık edin. Bir topluluğa olan kininiz sizi ad
alet
li davranmaktan alıkoymasın. Ad
alet
li davranmak daha erdemlidir. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH yaptıklarınızı haber alır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allah için duran hâkimler, adâlet nümunesi şahidler olunuz ve sakın bir kavme buğzunuz sizi ad
alet
sizliğe sevk etmesin, adâlet edin takvaya en yakın olan odur, Allahdan korkun müttekı olun çünkü Allah her ne yaparsanız habîrdir...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, Allah için duran (gerekeni yapan) hakimler, ad
alet
örneği şahitler olun! Sakın bir kavme olan kininiz sizi ad
alet
sizliğe itmesin! Ad
alet
li davranın! Takvaya en yakın olan odur. Allah'tan korkun! Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve ad
alet
le şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi ad
alet
sizliğe sevketmesin. Ad
alet
li olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey müminler, her davranışınızda Allah'ı sıkı sıkıya gözeten ve ad
alet
e bağlı şahitlik eden kimseler olunuz. Sakın herhangi bir gruba karşı duyduğunuz kin, sizi ad
alet
siz davranmaya sevk etmesin. Adil olunuz, takvaya en yakın tutum budur. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey inananlar, adil şahitler olarak, Tanrı için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi ad
alet
ten alıkoymasın. Ad
alet
yapın. O, takvaya daha yakındır. Tanrı'dan korkup sakının. Kuşkusuz Tanrı yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey îman edenler, Allah için hakkı ayakda tutan (haakimler, insan) lar, ad
alet
le şâhidlik eden (kimse) ler olun. Bir kavme olan kininiz, sizi ad
alet
yapmamanıza sevk etmesin. Ad
alet
yapın ki o, takvaaya çok yakın olandır. Allahdan korkun. Şüphesiz ki Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır. ...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah için (hakkı) ayakta tutanlar, (ve) adâletle şâhidlik eden kimseler olun! Bir kavme olan kîn(iniz), sizi aslâ adâletsiz olmaya sevk etmesin! Âdil olun! Bu, takvâya daha yakındır. Ve Allah’dan sakının! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler; ad
alet
i gözeten şahidler olun. Ve bir topluluğa karşı olan kininiz sizi ad
alet
sizliğe sürüklemesin. Ad
alet
edin. Bu, takvaya daha yakındır. Ve Allah'tan korkun. Muhakkak ki Allah; işlediklerinizden haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! İnsaf ile hakikate şahitlik yaparak Allaha bağlılığınızda sıkı durun; ve herhangi bir kimseye karşı nefretiniz, sizi ad
alet
ten sapma günahına itmesin. Adil olun: bu, Allaha karşı sorumluluk bilinci duymaya en yakın olan (davranış)tır. Ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey imân edenler! Allah Teâlâ için kâîmler, adâletle şahitler olunuz. Bir kavme olan buğzunuz, sizi adâlet etmemeğe sevketmesin. Ad
alet
te bulununuz, o takvâya en yakındır ve Allah Teâlâ'dan korkunuz, şüphe yok ki Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden tamamen haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için ad
alet
i ayakta tutup gözeten şâhitler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi ad
alet
sizliğe sürüklemesin. Ad
alet
li olun, takvâya en çok yakın olan budur. Allah'tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
-Ey İman edenler! Allah için ad
alet
i ayakta tutan şahitler olun. Bir topluma olan öfkeniz sizi ad
alet
sizliğe sürüklemesin, adil olun, bu takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
- Ey iman edenler! Haktan yana olup vargücünüzle ve bütün işlerinizde ad
alet
i gerçekleştirin ve ad
alet
numunesi şahitler olun. Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi ad
alet
sizliğe sürüklemesin.Âdil davranın, takvâya en uygun hareket budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey inananlar, Allâh için adâletle şâhidlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adâletten saptırmasın. Âdil davranın, takvâya yakışan budur. Allah'tan korkun, kuşkusuz Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, adil şahidler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi ad
alet
ten alıkoymasın. Ad
alet
yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve ad
alet
le şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi ad
alet
sizliğe sevk etmesin. Âdil olun; bu takvâya daha yakındır. Allah'tan sakının. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Ad
alet
ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi ad
alet
siz davranmaya asla itmesin. Ad
alet
li olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki, Allah İsrâiloğulları’nın, kesin sözünü, taahhüdünü almıştı. İçlerinden on iki dinî lider görevlendirmiştik. Allah onlara: 'Ben sizlerle beraberim. Namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılarsanız, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verirseniz, Rasullerime iman ederseniz, onlara yardımda bulunursanız, Allah’a karz-ı hasen olarak borç verirseniz, mâli mükellefiyetlerin dışında, Allah rızası için, Allah yolunda cihad edenlerin masraf...
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah, o kitapla, Kur’ân’la, rızasına ulaşma mertebesini gözetenlere, hukukun üstün, hakkın ve ad
alet
in belirleyici güç, barışın hâkim olduğu güvenli bir dünya düzenine, selâmet yurduna, cennete götüren yolları gösterir. Onları iradesiyle bilgilendirerek inkâr ve ceh
alet
karanlıklarından iman ve ilim aydınlığına, nura çıkarır ve onlara doğru, muhkem, güvenli yolu, İslâmî hayatı gösterir....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Ve kâletil yahûdu ven nasârâ nahnu ebnâullâhi ve ehıbbâuh(ehıbbâuhu) kul fe lime yuazzibukum bi zunûbikul bel entum beşerun mimmen halak(halaka) yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâ(yeşâu) ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve ileyhil masîr(masîru). ...
Maidə Suresi, 18. Ayet:
1.
ve kâlet(i)
: ve dedi
2.
el yahûdu
: yahudiler
3.
ve en nasârâ
: ve hristiyanlar
4.
nahnu
: biz
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bu yüzdendir ki, İsrâiloğulları’na şu hükümleri, yazılı kural haline getirdik. Kim haksız yere, kısası gerektiren bir sebep ortada yokken veya yeryüzünde, kanının heder edilmesini gerektirecek bir bozgunculuğa, anarşiye karışmamış bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmek gibi ağır bir cinayet işlemiş olur, sorumlu tutulur. Bir kimseye hayat veren, yaşamasına sebep olan da, bütün insanlara hayat vermek gibi büyük bir hayır işlemiş olur, mükâfatlandırılır. Andolsun ki, Rasullerimiz onl...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık: “Kim bir kimseyi, bir kimseye veya yeryüzünde (yaptığı) bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de ona hayatını bağışlarsa; bütün insanları diriltmiş gibi olur.” Peygamberlerimiz onlara belgelerle gelmişti de onlardan bir çoğu bundan sonra yeryüzünde ad
alet
ten ayrılmışlardı....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Rasûl! Kalpleriyle (şuurlu olarak - anlamını hissedip yaşayarak) iman etmedikleri hâlde, ağızlarıyla "İman ettik" diyenlerden küfürde koşuşanlar, seni mahzun etmesin. . . Yahudi olanlardan öylesi var ki, yalan uydurmak için veya sana gelmemiş bir topluluk adına (aracı olarak) dinleyendir. . . Yerli yerince söylenen Kelimeleri tahrif ederek, "Size şu verilirse alın, eğer o verilmez (Allâh hükmü ile hükmedilir) ise sakın yanaşmayın" derler. . . Allâh bir kimsenin dalâletini dilerse, artık onun ...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Allah’ın Rasulü, akılları yatarak, kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla: 'İnandık' diyenlerin ve yahudiliğin takipçilerinden küfür içinde yarışanların hali seni üzmesin. Onlar devamlı yalana kulak verirler. Senin yanına yaklaşmayan diğer bir kavmin sözlerine kulak kabartırlar. Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarını bozacak şekilde tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, bâtıl tefsirler ve te’viller yapıyorlar. Bir de: 'Eğer hakkınızda şu hükmü uygulamaya kalkarlarsa hemen kabul edin. O ...
Maidə Suresi, 42. Ayet:
1.
semmâûne
: kulak verenler, çok iyi dinleyenler
2.
li el kezibi
: yalanı
3.
ekkâlûne li es suhti
: haramı çok yiyenler
4.
fe<...
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yalan söylemek için dinleyenler, çok haram yiyenler, sonra da (Tevrat'ın hükmüne razı olmayıp) eğer sana gelirlerse, o taktirde onların arasında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Ve eğer, onlardan yüz çevirecek olursan artık sana asla (hiç) bir şeyle zarar veremezler. Ve şayet, aralarında hükmedecek olursan, o taktirde ad
alet
ile hükmet. Muhakkak ki Allah muksıtîn (âdil) olanları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan, aralarında ad
alet
le hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar, yalan söylemek için boyuna dinlerler, haramı ve rüşveti de boyuna yerler. Sana gelirlerse aralarında hüküm ver, yahut da yüz çevir onlardan. Yüz çevirirsen, kesin olarak sana hiçbir zarar veremez onlar ve eğer hüküm verirsen, aralarında, adâletle hüküm ver, şüphe yok ki Allah, adâlet sahiplerini sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında ad
alet
le hükmet. Allah âdil olanları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
(Onlar) sürekli yalan dinleyenler, çokça haram yiyenlerdir. . . Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet yahut onlardan yüz çevir. . . Eğer onlardan yüz çevirir isen, sana hiçbir şekilde zarar veremezler. . . Şayet hükmedersen onların arasında ad
alet
le hükmet. . . Muhakkak ki Allâh muksitleri (âdil olup her şeyin hakkını verenleri) sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerinden hâkimler ve fakirler de hep yalana kulak verirler. Durmadan köklerini kurutan, insânî değer bırakmayan haramı, rüşveti yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onların faaliyetlerine karşı tedbir alarak ilgilenme. Eğer onların faaliyetlerine karşı tedbir alırsan hiçbir şekilde sana zarar veremezler. Eğer onlar senin idaren altında bulunur, aralarında hüküm verme, yargı ve icra yetkisi kullanma durumunda kalırsan, sosyal adâleti, sosyal güvenliğ...
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Sürekli yalana kulak verir, haram yerler. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer kendilerinden yüz çevirirsen sana hiç bir zarar dokunduramazlar. Eğer hüküm verirsen aralarında ad
alet
le hüküm ver. Allah ad
alet
li davrananları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiç bir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen ad
alet
le hükmet. Şüphesiz, Allah, ad
alet
le hüküm yürütenleri sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar boyuna yalancılık için dinlerler, boyuna haram yerler. Eğer aralarında hüküm vermek için sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister kendilerinden yüz çevir; eğer yüz çevirirsen, sana hiç bir zarar veremezler. Eğer hükmedersen, aralarında adâletle hüküm ver. Çünkü Allah, adâlet sahiblerini sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Eger sana gelirlerse aralarinda hukmet, yahut onlardan yuz cevir; yuz cevirirsen sana bir zarar veremezler. Eger hukmedersen aralarinda ad
alet
le hukum ver. Allah adil olanlari sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yalana iyice kulak verirler, durmadan haram yerler. Şayet sana gelirlerse, aralarında hükmet veya (istersen) kendilerinden yüzçevir. Yüzçevirecek olursan sana elbette hiçbir zarar veremezler. Hükmedecek olursan aralarında ad
alet
ve insafla hükmet. Çünkü Allah şüphe yok ki âdil ve insaflı olanları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet, yahut onlardan yüz çevir; yüz çevirirsen sana bir zarar veremezler. Eğer hükmedersen aralarında ad
alet
le hüküm ver. Allah adil olanları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında ad
alet
le hükmet. Allah âdil olanları sever....