Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Haksız şekilde yetimlerin mallarını yiyen kimseler, ancak karınlarına ateş doldurmuş olurlar. İşte onlar, yakında kızgın
alev
li ateşe atılacaklardır....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onların bir kısmı O'na inandı, bir kısmı da O'ndan kaçındı. Böylelerine kızgın
alev
li Cehennem yeter....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak, kulak hırsızlığı yapan olursa, onu parlak bir
alev
kovalar....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Hayır! Onlar Sa'at'i yalanladılar. Ve Biz, o Sa'at'i yalanlayanlara
alev
li ateş hazırladık....
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara, "Allah'ın indirdiği şeye uyun." dendiği zaman: "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." dediler. Peki! Ya şeytan onları
alev
li ateşin azabına çağırmış olsa da mı?...
Əhzab Suresi, 64. Ayet:
Allah, Kafirlere lanet etmiştir. Onlar için
alev
li ateşi hazırlamıştır....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Sabahleyin bir aylık yol gitmeyi, akşamleyin bir aylık yoldan geri dönmeyi sağlayan rüzgar, Süleyman içindi. Ve erimiş bakırı kaynağından ona akıttık. Ve cinlerden, Rabb'inin izni ile onun elinin altında çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden çıkacak olsa, ona
alev
li ateşin azabından tattırdık....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Kuşkusuz şeytan sizin düşmanınızdır. Öyleyse siz de onu düşman edinin. O kendisine uyanları
alev
li ateşin halkından olmaya çağırır....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak oradan bir söz kapan olursa, kayıp giden parlak bir
alev
ona yetişir ve onu yakar....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Kentlerin anası ve civarındakileri, geleceği kesin olan toplanma günü ile uyarman için sana Arapça bir Kur'an vahyettik. Onların bir kısmı Cennet'tedir, bir kısmı da
alev
li ateştedir....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah'a ve Resul'üne inanmazsa, bilsin ki Kafirler için
alev
li bir ateş hazırladık....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin üzerine ateşten bir
alev
ve duman gönderilir ve siz yardımlaşamazsınız....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
"Eğer dinlemiş veya düşünmüş olsaydık, şimdi
alev
li ateşin halkı içinde olmazdık." dediler....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır! Hayır! O
alev
alev
yanan ateştir;...
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Kafirler için zincirler, kelepçeler ve
alev
li ateş hazırladık....
Mürsəlat Suresi, 31. Ayet:
Gölge yapmayan ve
alev
den de korumayan....
İnşiqaq Suresi, 12. Ayet:
Fakat
alev
li ateşe girecek....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Alev
saçan bir ateşe karşı sizi uyardım....
Təkəsur Suresi, 6. Ayet:
Bilesiniz ki kesinlikle
alev
li ateşle karşı karşıya kalacaksınız....
Təbbət Suresi, 3. Ayet:
Alev
li ateşe atılacak....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ h
alev
ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn(mustehziûne)....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
lekû
: karşılaştılar, buluştular
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
âmenû
: îmân et...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Münâfıkların hakka davet karşısındaki davranışları, müjde ve uyarı ateşi yakan kimsenin verdiği bilgiye kuşkucu ve kararsız yaklaşan kimselerin haline benziyor.
Alev
ler, Kur’ân âyetleri, peygamberin sünneti, Muhammed’in çevresindeki münafıklara da aydınlık sağlarken, iki yüzlülükleri sebebiyle, Allah onlara hak ve hakikati gösterecek aydınlığı yok ederek, onları şüphe, nifak ve inkâr karanlıklarında bırakıyor. Ne doğruyu, hakkı görebiliyorlar, ne de hayrı şerden ayırt edebiliyorlar....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne h
alev
min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun)....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa zan mı ettiniz
2.
en tedhulû
: girmeniz
3.
el cennete
: cennet
4.
ve lemmâ
: ve olmadıkça
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her tür meyvası olan, hurmalardan,üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye
alev
li bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn(kâzibîne). ...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
1.
fe men
: o zaman, artık kim
2.
hâcce-ke
: seninle tartıştı
3.
fî-hi
: onun hakkında
4.
min ba'di
: sonradan, so...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli (yahudiler ve hristiyanlar)
3.
teâlev
: gelin
4.
ilâ kelimetin
...
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ h
alev
addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). ...
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
1.
hâ entum ulâi
: işte siz busunuz, böylesiniz
2.
tuhıbbûne-hum
: onları seversiniz
3.
ve lâ yuhıbbûne-kum
: ve onlar sizi sevmezler
4.
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Ve li ya’lemellezîne nâfekû, ve kîle lehum teâlev kâtilû fî sebîlillâhi evidfeû kâlû lev na’lemu kıtâlen letteba’nâkum, hum lil kufri yevmeizin akrabu minhum lil îmân(îmâni), yekûlûne bi efvâhihim mâ leyse fî kulûbihim, vallâhu a’lemu bi mâ yektumûn(yektumûne). ...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
1.
ve li ya'leme
: ve bilmesi, belirlenmesi için
2.
ellezîne nâfekû
: nifak çıkaranlar, münafıklar
3.
ve kîle
: ve denildi
4.
l...
Nisa Suresi, 10. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: onlar
3.
ye'kulûne
: yerler
4.
emvâle
: mallar
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Muhakkak ki yetimlerin mallarını zulümle (haksızlıkla) yiyenler, karınlarına sadece ateş yerler. Ve onlar, yakında
alev
li ateşe atılacaklar....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını zulümle yiyenler, ancak ateş yerler, o mallar, karınlarında ateştir âdeta ve onlar,
alev
li ateşe atılacaklardır....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar
alev
lenmiş ateşe gireceklerdir....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler var ya, onlar karınlarını ateşle doldurmuş olurlar!
Alev
li ateşe sokulacaklardır....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Haksız yere yetimlerin, dulların mallarını yiyenler, karınlarına ateş doldurmuş, bedenlerini ateşle beslemiş olurlar. Yakında körüklenen
alev
püsküren cehennemin dehşet verici ateşine yaslanacaklar....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Şüphesiz yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler karınlarına ateş yemiş olurlar. Ve bunlar
alev
li bir ateşin içine atılacaklardır....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını zulmen (haksız olarak) yiyenler karınlarına ancak bir ateş yerler ve yakında
alev
li ateşe gireceklerdir....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarini haksiz yere yiyenler, karinlarina ancak ates tikinmis olurlar, zaten onlar cilgin
alev
e atilacaklardir. *...
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar çılgın
alev
e atılacaklardır....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar
alev
lenmiş ateşe gireceklerdir....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını haksız biçimde yiyenler, midelerini ateşle doldurmaktan başka birşey yapmıyorlar. Zaten kudurmuş
alev
lerin içine atılacaklardır....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Şübhesiz ki haksız olarak yetimlerin mallarını yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar! Ve (onlar,) yakında çılgın
alev
li bir ateşe gireceklerdir!...
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını zulmen yiyenler, şüphesiz ki karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar ve onlar
alev
lenmiş ateşe gireceklerdir....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına sadece ateş doldururlar ve
alev
li bir ateşe atılırlar....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Yetimlerin mallarını haksız şekilde yiyenler, karınlarına ateş dolduruyorlar. Sonra da onlar
alev
li bir ateşe gireceklerdir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
min-hum
: onlardan
3.
men
: kim, kimi
4.
âmene
: îmân etti
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Artık onlardan kimi O'na îmân etti ve onlardan kimi de O'ndan yüz çevirdi ve (îmân etmeyenlere)
alev
li ateş olarak cehennem kâfidir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onlardan, ona inanan da var, ondan yüz çeviren de ve bunlara
alev
li, yakıp kavuran cehennem yeter....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Yahudilerden bir kısmı ona iman etti. Bir kısım da peygamberin faaliyetlerine engel tedbirler aldı. İman etmeyenlere körüklenen,
alev
püsküren, dehşet verici bir ateş olarak cehennem yeter....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
İşte o Yahudilerden kimi Muhammed (Aleyhisselâma) iman etti, kimi de ondan yüz çevirdi. O iman etmiyenlere cehennem
alev
î kâfidir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
(55-56) Onlardan ona inananlar ve yuz cevirenler vardi. Cilgin bir
alev
olarak cehennem yeter. Dogrusu, ayetlerimizi inkar edenleri atese sokacagiz; derilerinin her yanisinda, azabi tatmalari icin onlari baska derilerle degistirecegiz. Allah gucludur, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
(55-56) Onlardan ona inananlar ve yüz çevirenler vardı. Çılgın bir
alev
olarak cehennem yeter. Doğrusu, ayetlerimizi inkar edenleri ateşe sokacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah güçlüdür, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onun için onlardan kimi ona iman etmekte, kimi de ondan men'eylemekte ona da cehennem
alev
i yetmektedir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onun için onlardan kimi ona iman etmekte, kimi de ondan yüz çevirmekte; ona da cehennem
alev
i yetmektedir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
İşte o yahudilerden bir kısmı ona iman etti. Bir kısmı da ondan yüz çevirdi. O iman etmeyenlere cehennem
alev
i yeter....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Fakat İbrahim'in soyundan gelenlerin kimi O'na inandı, kimi de kendisine sırt çevirdi. Öylelerinin hakkından
alev
li cehennem gelir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Buna rağmen onlardan bir kısmı ona (Muhammed’e) îmân etti, bir kısmı da ondan yüz çevirdi. Artık
alev
li bir ateş olarak Cehennem (onlara) yeter!...
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onlardan kimi O(Hak Kitabı)na inandı, kimi de ondan yüz çevirdi. Öylesine de çılgın
alev
li cehennem yetti....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Sonra onlardan kimi buna iman etti, kimi de yüz çevirdi. Onlara Cehennemin
alev
li ateşi yeter....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onlardan bir kısmı ona inanmıştır; bir kısmı da ondan alıkoymaktadır. Böylesine, çılgın
alev
li cehennem yeter....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
(55-56) Onlardan ona inananlar ve yuz cevirenler vardi. Cilgin bir
alev
olarak cehennem yeter. Dogrusu, ayetlerimizi inkar edenleri atese sokacagiz; derilerinin her yanisinda, azabi tatmalari icin onlari baska derilerle degistirecegiz. Allah gucludur, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
(55-56) Onlardan ona inananlar ve yüz çevirenler vardı. Çılgın bir
alev
olarak cehennem yeter. Doğrusu, ayetlerimizi inkar edenleri ateşe sokacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah güçlüdür, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve ilâr resûli raeytel munâfıkîne yesuddûne anke sudûdâ(sudûden). ...
Nisa Suresi, 61. Ayet:
1.
ve izâ
: ve ... olduğu zaman
2.
kîle
: denildi
3.
lehum
: onlara
4.
teâlev
: haydi gelin
Maidə Suresi, 10. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkar ettiler
3.
ve kezzebû
: ve yalanladılar
4.
bi âyâti-nâ
: â...
Maidə Suresi, 10. Ayet:
Ve inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar
alev
li ateş (cehennem) halkıdır....
Maidə Suresi, 10. Ayet:
İnkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da,
alev
li ateşin halkıdırlar....
Maidə Suresi, 10. Ayet:
Kafirler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da
alev
li ateşin halkıdır....
Maidə Suresi, 10. Ayet:
Küfredib de âyetlerimizi yalanlayanlar (a gelince:) Onlar da
alev
li ateşin (cehennemin) yâr-ü hemdemidirler. ...
Maidə Suresi, 10. Ayet:
Küfre sapanlar ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da,
alev
li ateşin halkıdırlar....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş
alev
lendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler, "Tanrı'nın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır, O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse (öyle) infak eder. Andolsun, rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlığını ve küfrünü arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş
alev
lendirdilerse Tanrı onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Tanrı ise bozguncuları sevmez....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Yahudiler: «Allah'ın eli sıkıdır» dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini artıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş
alev
lendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yer yüzünde bozgunculuğa çaba harcarlar. Allah ise bozguncuları sevmez....
Maidə Suresi, 86. Ayet:
Küfre sapıp âyetlerimizi yalan sayanlara gelince, onlar da
alev
li cehennemi boylayacaklardır....
Maidə Suresi, 104. Ayet:
Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve iler resûlî kâlû hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne)....
Maidə Suresi, 104. Ayet:
1.
ve izâ kîle lehum
: ve onlara denildiği zaman
2.
teâlev
: gelin
3.
ilâ mâ enzele
: indirdiği şeye
4.
allâhu
: A...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
Kul teâlev etlu mâ harreme rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â(şey’en), ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak(imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
1.
kul
: de
2.
teâlev
: gelin
3.
etlu
: okuyayım
4.
mâ
: şeyler
Tövbə Suresi, 35. Ayet:
O gün, cehennem, o altını, gümüşü
alev
leyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azâbını....
Yunus Suresi, 102. Ayet:
Fe hel yentezırûne illâ misle eyyâmillezîne h
alev
min kablihim, kul fentezırû innî meakum minel muntezirîn(muntezirîne). ...
Yunus Suresi, 102. Ayet:
1.
fe hel
: artık, yoksa, mi, mı
2.
yentezırûne
: bekliyorlar
3.
illâ
: muhakkak ki
4.
misle
: misli, benzeri
...
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir
alev
sütunu düşmüştür....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak, dinleme yoluyla bilgi sızdıranlar, bilgi hırsızlığı yapanlar var. Hiç fırsat vermeden, gökten yere doğru delip geçen, kor halinde düşen gök cisimleri,
alev
ler, gök mermileri onların peşlerini bırakmaz, işlerini bitirir....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir
alev
sütunu düşmüştür....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak onlardan kulak hırsızlığı eden olursa onu
alev
li bir ateş mermisi kovalar...
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir
alev
takip etmektedir....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir
alev
sütunu takip eder....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
öyle ki, ((göğün) sırlarını) çalmaya kalkışacak olan(lar)ın ardına hemen parlak bir
alev
takılır....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa onu da parlak bir
alev
izler....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş
alev
i düşer....
Hicr Suresi, 27. Ayet:
Cinni de daha önce dumansız
alev
den yarattık....
Hicr Suresi, 27. Ayet:
Daha önce de cinnleri
alev
li ateşten yarattık....
Hicr Suresi, 27. Ayet:
Cinleri de daha önce şiddetli ateş
alev
inden yarattık....
İsra Suresi, 7. Ayet:
İn ahsentum ahsentum li enfusikum ve in ese’tum fe lehâ, fe izâ câe va’dul âhıreti li yesûu vucûhekum ve li yedhulûl mescide kemâ dehalûhu evvele merretin ve li yutebbirû mâ
alev
tetbîrâ(tetbîren)....
İsra Suresi, 7. Ayet:
1.
in ahsentum
: eğer ahsen olursanız, ahsen davranırsanız
2.
ahsen-tum
: ahsen oldunuz
3.
li enfusi-kum
: kendi nefsiniz için
4.
...
İsra Suresi, 97. Ayet:
1.
ve men
: ve kim, kimi
2.
yehdi allâhu
: Allah (Kendisine) ulaştırır
3.
fe huve
: artık, o zaman, o taktirde o
4.
el muhtedi<...
İsra Suresi, 97. Ayet:
Ve Allah, kimi (Kendisine) ulaştırırsa, artık o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse), o taktirde onlar için O'ndan (Allah'tan) başka dostlar bulamazsın. Ve kıyâmet günü onları kör, dilsiz ve sağır olarak yüzüstü (sürünerek) haşrederiz. Onların me'vası (kalacakları yer) cehennemdir. Ve Biz, onlara (ateşin) her sönmeye yüz tutuşunda (
alev
li ateşi) arttırdık (arttırırız)....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah, kimi doğru yola sevkederse odur doğru yolu bulan ve kimi saptırırsa o çeşit adamlara ondan başka hiçbir yardımcı bulamazsın ve biz onları, kıyâmet günü, yüzükoyun kapanmış olarak kör ve dilsiz haşrederiz, yurtları da cehennemdir; orasının ateşi ve harâreti sâkin oldukça
alev
ini fazlalaştırır, yakar yandırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah'tan başka dostlar bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça onun
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allâh, kimi hakikate yönlendirirse, işte odur hakikati bulan! Kimi de saptırırsa, artık onlar için O'nun dûnunda velîler bulamazsın! Kıyamet sürecinde onları körler (Hakikati görmeyen); lâl olmuşlar (Hakikati dillendirmeyenler); ve sağırlar (Hakikati algılamayanlar) olarak yüzleri üzere haşr ederiz! Onların barınağı Cehennem'dir!
Alev
i söndükçe, onlara ateşlerini artırırız!...
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime hak yolu aydınlatıcı bilgiler lütfederse, işte o doğru yolu bulup tercih eder. Kimlerin de hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine özgürlük tanırsa artık onlara, Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden asla koruyucular bulamazsın. Kıyamet günü, onları görme, konuşma ve duyma nimetinden mahrum bir halde yüzükoyun sürükleyerek toplar getiririz. Onların mekânları cehennemdir. Ateşi azaldıkça, cehennemin yakıtını takviye eder, körüklemeyi ve püsküren al...
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletirse o doğru yoldadır. Kimi de saptırırsa onlar için O'ndan başka dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü yüzleri üstüne, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Ateşi dindikçe onlara ateşin
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın
alev
ini onlara arttırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah'in dogru yola eristirdigi kimse hak yoldadir. Kimleri de saptirirsa, artik onlar icin Allah'dan baska dostlar bulamazsin. Biz onlari kiyamet gunu yuzukoyun, korler, dilsizler ve sagirlar olarak hasrederiz. Varacaklari yer cehennemdir. Onun atesi ne zaman sonmeye yuz tutsa hemen
alev
ini artiririz....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletirse, o doğru yolu bulmuş olur. Kimi de saptırırsa. artık Allah'tan başka onlar için elbette dost ve yardımcı bulamazsın. Kıyamet günü ise onları yüzükoyun körler, dilsizler, sağırlar olarak kaldırıp hesap alanına sevkedeceğiz. Varıp eyleşecekleri yer Cehennem'dir. Onun ateşi tesirini kaybetmeye yüz tutunca, biz onun çılgınca (yükselen)
alev
lerini onlardan yana artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimleri de saptırırsa, artık onlar için Allah'dan başka dostlar bulamazsın. Biz onları kıyamet günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah'tan başka dostlar bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça onun
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur. Kimi de saptırırsa onlar için O'ndan başka bir koruyucu da bulamazsın. Diriliş günü de onları kör, dilsiz ve sağır olarak yaka paça toplarız. Cehennemdir yerleri. Soğudukça
alev
lerini arttırırız...
İsra Suresi, 97. Ayet:
Ve Allah her kime hidayet ederse, o doğru yolu tutar; her kimi de sapıklık içinde bırakırsa, artık onlar için Allah'tan başka yardımcılar bulamazsın. Ve Biz onları kıyamet günü, kör, dilsiz, sağır oldukları halde yüzükoyun haşrederiz; varacakları yer cehennemdir;
alev
i dindikçe onlara ateşi artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Tanrı, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın
alev
ini onlara arttırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime hidâyet (nasıyb) ederse işte o, doğru yolu bulmuşdur. Kimi de şaşırırsa artık bunlar için Ondan başka asla yardımcılar bulamazsın. Biz onları kıyamet günü körler, dilsizler, sağırlar olarak yüzükoyun hasredeceğiz. Onların varacağı yer cehennemdir ki ateşi yavaşladıkça biz onun
alev
ini artırırız. ...
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (isyankârlığı yüzünden) dalâlete atarsa, artık kendilerine O’ndan başkayardımcılar aslâ bulamazsın! Ve onları kıyâmet günü yüzleri üstü, kör, dilsiz ve sağır olarak haşrederiz. Onların varacağı yer Cehennemdir. (Onun ateşi) her yavaşladığında, onlara bir
alev
artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi hidayete erdirirse; o, hidayete ermiştir. Kimi da dalalete düşürürse; O'ndan başka onlar için dostlar bulamazsın. Biz, onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Yurtları cehennemdir. O ne zaman sönmeye yüz tutsa; hemen
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah'ın yol gösterdiği kimsedir doğru yola erişen; O'nun saptırdığı kimselere gelince, böylelerini O'na karşı koruyacak kimse bulamazsın: Biz onları Kıyamet Günü, varacakları yer cehennem olmak üzere, yüzleri yerde, körler, dilsizler ve sağırlar olarak toplayacağız; (ve) ne zaman (ateş) yatışır gibi olsa, (onu hemen) harlı
alev
lerle onlar için canlandıracağız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Ve Allah kime hidâyet ederse işte hidâyete eren odur ve kimi idlâl ederse artık onlar için onun gayrı asla yardımcılar bulamazsın ve onları Kıyamet gününde kâfirler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzleri üzerine haşrederiz. Onların varacakları yer cehennemdir. Her ne zaman
alev
azalırsa onlar için cehennem ateşini arttırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi hidayete erdirirse, işte asıl hidayeti bulan O'dur. Kimi de dalâlete düşürürse, onlar için O'ndan başka dostlar bulamazsın. Biz onları kıyamet günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir. Ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime doğru yolu gösterirse o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık onlar için Allah’tan başka veli bulamazsın. Biz onları Kıyamet günü yüzleri üzeri, kör, sağır ve dilsiz olarak haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Sönmeye yüz tuttukça onun
alev
ini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletirse işte doğru yolda olan odur. Kimi şaşırtırsa, artık Allah’tan başka ona hâmi ve yardımcı bulamazsın. Kıyamet günü onları kör, sağır ve dilsiz olarak yüzü koyun haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi zayıfladıkça
alev
lerini artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allâh kime hidâyet ederse, işte doğru yolu bulan odur. Kimi de sapıklıkta bırakırsa artık onlar için O'ndan başka veliler bulamazsın. Kıyâmet günü onları, yüzükoyun, kör, dilsiz ve sağır bir halde süreriz. Varacakları yer cehennemdir. Ateş her dindikçe, onlara çılgın
alev
i artırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah, kimi hidayete ulaştırırsa, işte o, hidayet bulmuştur, kimi de saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükûn buldukça, çılgın
alev
ini onlara arttırırız....
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime hidayet verirse doğru olan yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, böyleleri için O'nun dışında dostlar bulamazsın. Kıyamet günü böylelerini kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzleri üstüne sürerek haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir ki,
alev
i dindikçe kızgın ateşini körükleyiveririz....
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun
alev
den duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir....
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
'Toplumda hakça bir düzen gerçekleştirecek olan hak kitap, Kur’ân Rabbiniz tarafından gelmiştir. Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradesi ve tercihi ile dileyen İslâm’a ve Kur’ân’a iman etsin. Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradesi ve tercihi ile dileyen bu hak dini inkâr etsin.' de. Biz inkâr ile isyan ile Kur’ân’ı hafife alan zâlimlere, duvarları,
alev
i, dumanı kendilerini saracak bir ateş hazırladık. F...
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
Ve (onlara bir tehdîd olarak) de ki: 'Hak Rabbinizdendir; artık dileyen böylece îmân etsin, dileyen de inkâr etsin!' Çünki biz, zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki,(çadırın etrâfındaki) duvarı (gibi
alev
den perdeler) onları çepeçevre kuşatmıştır. Ve (onlar)yardım isterlerse, erimiş ma'den gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü içecektir! Ve (o Cehennem) ne kötü bir kalma yeridir!...
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
Ve de ki: "(Bu) hak, Rabbinizden (gelmiş)tir: Artık ona dileyen inansın, dileyen reddetsin". Gerçek şu ki, Biz, (sunduğumuz hakikati teperek kendi kendilerine) yazık edenler için dalga dalga yükselen
alev
katmanlarıyla onları çepeçevre kuşatacak bir ateş hazırladık; öyle ki, onlar su istediklerinde ergimiş kurşunu andıran ve yüzlerini kavuran bir su verilecek onlara: ne korkunç bir sudur o ve ne kötü bir duraktır orası!...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık
alev
iyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım."...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Şöyle demişti: “-Ey Rabbim, doğrusu ben (o kimseyim ki), benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başımın saçı bembeyaz
alev
gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiç bir zaman mahrum olmadım....
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
«Ey Rabbim ! Kemiklerim gerçekten iyice zayıfladı ve başımdaki saçlarım da aklaşıp
alev
alev
tutuşurcasına ağardı. Rabbim ! Sana yalvarıp yakarmakta hiç de bedbaht olmadım....
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişti: yarab işte ben artık kemik gevşedi benden, ve baş bembeyaz
alev
aldı, sana duâ ile ise rabbım hiç bir zaman bedbaht olmadım...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişti ki: «Ey Rabbim, gerçek şu ki, benim kemik(im) gevşedi, baş(ım) bembeyaz
alev
aldı (Saçlarım ağardı) ve sana (ettiğim) dua ile ise hiçbir zaman mutsuz olmadım ey Rabbim!...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Şöyle demişti: «Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz
alev
gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım.»...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Ve demişti ki; «Ey Rabbim, kemiklerim yıprandı, yaşlılık
alev
i başımı sardı. Şimdiye kadar sana dua edip de bedbaht olduğum hiç olmadı.»...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık
alev
iyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım"...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Şöyle demişti: 'Rabbim! Gerçekten ben (o hâldeyim ki) kemik(lerim) benden gevşedi (zayıfladı); (ihtiyarlıktan) baş(ım), beyaz
alev
aldı (saçlarım ağardı); Rabbim! Sana duâ (etmek) ile hiçbir zaman mahrûm olmadım.'...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Ve demişti ki: Rabbım; gerçekten kemiklerim yıprandı, baş yaşlılık
alev
i ile tutuştu. Rabbım; şimdiye kadar sana yalvarmakla bir şeyden mahrum olmadım....
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişti ki: “Ey Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, baş ihtiyarlık
alev
iyle tutuştu, saçlarım ağardı. Ey Rabbim! Sana yalvarmak sayesinde şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım. ”...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
"Ya Rabbî, iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, eridi, başımdaki saçlarım ağardı, beyaz
alev
ler gibi tutuştu. Ya Rabbî, Sana her ne için yalvardıysam, asla mahrum kalmadım."...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
"Rabbim, demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlk
alev
iyle tutuştu. Rabbim, sana du'â ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her du'â ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin)."...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişti ki: «Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık
alev
iyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.»...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
'Rabbim,' demişti. 'Artık benim kemiklerim yıprandı; başım ihtiyarlık
alev
iyle tutuştu. Sana dualarımda da, ey Rabbim, mahrum kaldığım hiç olmadı....
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Şöyle demişti: "Rabbim, işte karşındayım. Kemik gevşedi bende. İhtiyarlıktan başım beyaz
alev
le tutuştu. Sana yakarma konusunda ise Rabbim, hiç bedbaht olmadım."...
Taha Suresi, 10. Ayet:
Hani o bir ateş görmüş ailesine: 'Burda bekleyin. Gözüme, dostluk parıltısı saçan, yüreğimi ısıtan bir ateş ilişti. Belki size
alev
li bir eğsi-köz getiririm. Yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum.' demişti....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Ezelden takdîr edilmiştir, kim, onu sever, kim ona uyarsa şüphe yok ki o, azdırır onu ve
alev
alev
yanan ateşin azâbına sürükler....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki (şeytan) kendisini saptıracak ve
alev
li ateşin azabına sürükleyecektir....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun (şeytan - kendini yalnızca beden sanma vehmi) hakkında: "Kim onun peşine takılırsa; muhakkak ki o, kişiyi saptırır ve onu
alev
li ateşin azabına yönlendirir" diye yazılmıştır....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Şeytanın, kendisini dost edineni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihine imkân sağlayacağı, dostunu körüklenen,
alev
püsküren ateş cezasına sürükleyeceği hükmü yazılı kanun haline getirilmiştir....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun hakkinda soyle yazilmistir: O kendisini dost edinen kimseyi saptirir ve
alev
li azaba goturur....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun hakkında şöyle yazılmıştır : Kim onu dost ve yardımcı edinirse, mutlaka o, onu doğru yoldan saptırır ve onu o çılgın
alev
li (Cehennem) azabına iletir....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun hakkında şöyle yazılmıştır: O kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve
alev
li azaba götürür....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki (şeytan) kendisini saptıracak ve
alev
li ateşin azabına sürükleyecektir....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
'Bu, kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve
alev
li azaba yol gösterir,' diye hakkında hüküm verilmiştir....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Bu şeytana ilişkin kesinleşmiş hükme göre kim onun peşinden giderse kendisini doğru yoldan saptırarak
alev
li ateşin azabına sürükler....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
(Öyle şeytan ki) aleyhinde şu (ilâhî) hüküm yazılmışdır: «Kim bunu dost edinirse şübhesiz bu, onu sapdırır, onun o
alev
li ateşin (cehennemin) azabına götürür». ...
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Ki onun (o şeytanın) hakkında gerçekten şöyle yazılmıştır: 'Her kim bunu dost edinirse, artık şübhesiz ki o, kendisini dalâlete düşürür ve onu
alev
li ateşin azâbına götürür!'...
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun aleyhinde şu hüküm yazılmıştır: O, kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve
alev
li ateşin azabına götürür....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun üzerine yazılmıştır ki, muhakkak her kim onu dost tutarsa elbette o, onu sapıtır ve onu
alev
li azap ateşine götürür....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu dost edinirse, bilsin ki o kendisini saptırır ve
alev
li ateşin azabına sürükler....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
O şeytan ki alnında âdeta şöyle yazılmış: "Bu, kendisini dost edineni yoldan çıkarır ve doğru
alev
li ateşe sürükler"...
Həcc Suresi, 4. Ayet:
O (Şeytâ)nın hakkında: "Kim bunu takibederse muhakkak bu, onu saşırtır ve onu
alev
li ateş azâbına götürür" diye yazılmıştır....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Şeytan için ise yazılan şudur: O, kendisini veli edinenleri saptırır ve
alev
li ateş azabına götürür....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
O şeytan üzerine şöyle yazılmıştır: Kim buna dost olursa muhakkak o onu saptırır ve onu,
alev
i zorlu ateşin azabına götürür....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Delillerimize karşı gelmeye uğraşanlara gelince: Onlar,
alev
alev
yanan cehennemin ehlidir....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ayetlerimiz konusunda (mü'minleri) acze düşürmek için koşuşturanlar ise işte onlar
alev
li ateşin halkıdır....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar,
alev
li ateşin halkıdır....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar,
alev
li ateşin halkıdır....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Âyetlerimiz (in, akıllarınca, red ve ibtaali) hususunda birbirini âciz bırakacak bir halde (fesâd yarışına) koşanlar (a gelince:) onlar da çok
alev
li ateşin (cehennemin) yaranıdırlar. ...
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ayetlerimizden alıkoymaya çalışanlara ise, işte onlar da
alev
li ateşin dostlarıdır....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, onlar da
alev
li ateşin halkıdır....
Möminun Suresi, 104. Ayet:
Orada yüzlerini
alev
ler yalar da, ateş dudaklarını yaktığında, dişleri açıkta kalıverir....
Nur Suresi, 34. Ayet:
Ve lekad enzelnâ ileykum âyâtin mubeyyinâtin ve meselen minellezîne h
alev
min kablikum ve mev’izaten lil muttekîn(muttekîne)....
Nur Suresi, 34. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
enzelnâ
: indirdik
3.
ileykum
: size
4.
âyâtin
: âyetler
Furqan Suresi, 11. Ayet:
1.
bel
: hayır
2.
kezzebû
: uydurdular, yalanladılar
3.
bi es sâati
: o saati, kıyâmeti
4.
ve a'tednâ
: ve hazırla...
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Hayır, onlar o saati (kıyâmeti) yalanladılar. Ve Biz, o saati tekzip edenlere (yalanlayanlara),
alev
li ateş (cehennem) hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Hattâ onlar, kıyâmeti de yalanladılar ve biz, kıyâmeti yalanlayana,
alev
alev
yanan ateşi hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Fakat onlar o saati de (ölüm akabinde başlayacak olan sonsuz yaşam süreçlerini) yalanladılar. . . O saati yaşayacaklarını yalanlayanlara
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Müşrikler sadece seni yalanlamadılar. Asıl Kıyamet’in kopacağı ânı, ölümden sonra diriltmemizi, sorguyu suali yalanladılar. Biz ise, Kıyamet’in kopacağını inkâr edenler için körüklenen
alev
püsküren dehşetli cehennem ateşini hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Zaten onlar, kiyamet saatini de yalanladilar. O saaatin gelecegini yalanlayanlara cilgin
alev
li bir ates hazirlamisizdir....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Zaten onlar, kıyamet saatini de yalanladılar. O saatin geleceğini yalanlayanlara çılgın
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Doğrusu, onlar Saati (dünyanın sonunu) yalanladılar. Saati yalanlayanlara
alev
li cehennemi hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Fakat onlar o saati (kıyameti) de yalanladılar. Biz ise o saati yalanlayanlara çılgın
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Aslında onlar Kıyamet gününü yalanlamışlardır. Biz de Kıyamet gününü yalanlayanlara çılgın
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Bil'akis (onlar) kıyâmeti yalanladılar; bunun üzerine (biz de) kıyâmeti yalanlayanlara (pek)
alev
li bir ateş hazırladık!...
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Üstelik onlar kıyameti de yalanladılar. Biz o saati yalanlayanlara
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Onlar zaten (Kıyamet) saatini yalanlamışlardı. Kıyameti yalanlayanlar için
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Ayrıca onlar kıyameti de yalan saydılar. Kıyameti yalanlayana ise Biz
alev
li bir ateş hazırlardık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Onlar (senin hakkında o yakışıksız sözleri söylemekle kalmadılar) bilakis, (Duruşma) sâ'ati(ni) de yalanladılar. Biz (Duruşma) sâ'ati(ni) yalanlayanlara
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
Aslında onlar kıyameti yalanladılar. Biz ise, kıyameti yalanlayanlar için
alev
li bir ateş hazırladık....
Furqan Suresi, 11. Ayet:
İş onların söyledikleri gibi değil. Onlar o kıyamet saatini yalanladılar. Ve biz, kıyamet saatini yalanlayanlara
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani Mûsâ ailesine: 'Gözüme, dostluk parıltısı saçan, yüreğimi ısıtan bir ateş ilişti. Gidip size ordan bir haber, yahut
alev
li bir eğsi-köz getireyim. Ocak tüttürmenize vesile olur, ısınırsınız.' demişti....
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
1.
fe
: artık, böylece
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
kadâ
: tamamladı
4.
mûse
: Musa
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Böylece Musa (A.S), süresini tamamladığı zaman ailesi ile (yürüyerek) yola çıktı. Tur dağı tarafında bir ateş farketti. Ailesine: "Durup bekleyin. Gerçekten ben bir ateş gördüm. Belki size oradan bir haber veya
alev
li bir ateş getiririm. Böylece siz ısınasınız diye." dedi....
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Mûsâ, sonunda, süreyi doldurup ailesi ile yola çıkınca Tur’un yamacında gözüne, dostluk parıltısı saçan, yüreğini ısıtan bir ateş ilişti. Ailesine: 'Siz burada bekleyin, gözüme, dostluk parıltısı saçan, yüreğimi ısıtan bir ateş ilişti. Belki size oradan bir haber veya
alev
li bir eğsi-köz getiririm. Ocak tüttürmenize vesile olur, ısınırsınız.' dedi....
Loğman Suresi, 21. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
kîle
: denildi
3.
lehum
: onlara
4.
ittebiû
: tâbî olun
<...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Ve onlara "Allah'ın indirdiği şeye (Kitaba) tâbî olun!" denildiği zaman: "Hayır, babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (putlara) tâbî oluruz." dediler. Ve şeytan onları,
alev
li ateşin (cehennemin) azabına çağırıyor olsa da mı?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Ya şeytan; onları
alev
li ateşin azabına çağırıyor idiyse!...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara: "Allâh'ın inzâl ettiğine tâbi olun" denildiğinde: "Hayır, babalarımız ne yaptıysa biz de ona tâbiyiz" dediler. . . Şeytan (bedensel istekleri) kendilerini
alev
li ateşin azabına çağırırsa da mı?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’daki hükümlere uyun!' denildiğinde, 'Hayır! Biz bildiğimiz, gördüğümüz, atalarımızın hayat tarzına uyarız.' derler. Ya şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler onları körüklenen
alev
püsküren ateşin azâbına çağırıyor ise, o zaman da mı atalarının izinden gidecekler?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara, «Allah'in indirdigine uyun» denince: «Babalarimizi uzerinde buldugumuz yola uyariz» derler. Ya seytan, babalarini
alev
li atesin azabina cagirmissa....
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara, «Allah'ın indirdiğine uyun !» denildiği zaman, «hayır, babalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız» derler. Ya Şeytan babalarını çılgın
alev
li ateşe cağırmışsa (ona ne derler)?....
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara, 'Allah'ın indirdiğine uyun' denince: 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' derler. Ya şeytan, babalarını
alev
li ateşin azabına çağırmışsa?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara «Allah'ın indirdiğine uyun» dendiğinde: Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Ya şeytan, onları
alev
li ateşin azabına çağırıyor idiyse!...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Kendilerine, 'ALLAH'ın indirdiğine uyun,' denildiği zaman, 'Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yolu izleriz,' derler. ?eytan kendilerini
alev
li ateşin azabına çağırıyor olsada mı?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara: «Allah'ın indirdiğine uyun!» denildiği zaman: «Hayır biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa onun ardınca gideriz.» diyorlar. Ya şeytan onları kızgın
alev
li ateşin azabına çağırıyor idiyse de mi?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara; «Allah'ın indirdiğine uyun!» dense; «Hayır biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» derler. Şeytan babalarınızı
alev
li ateşin azabına çağırmış olsa da mı?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Ve onlara: 'Allah’ın indirdiğine tâbi' olun!' denildiği zaman: 'Hayır! (Biz) atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tâbi' oluruz!' derler. Ya şeytan, onları o
alev
li ateşin azâbına çağırıyor idiyse! (Yine de onlara mı tâbi' olacaklar?)...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara «Allah'ın indirmiş olduğuna tâbi olun», denildiği vakit, dediler ki: «Hayır. Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tâbi oluruz.» Ya şeytan onları
alev
li ateşin azabına davet eder olsa da mı (yine tâbi olacaklar)?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara: “Allah'ın indirdiğine uyun!” denildiğinde: “Hayır! Biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız. ” derler. Ya şeytan babalarını
alev
li ateşin azabına çağırıyor idiyse!...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Kendilerine: "Gelin, Allah’ın indirdiği buyruklara uyun!" denilince:"Hayır, biz babalarımızdan ne görmüşsek onu uygularız, sadece onlara uyarız" derler. Peki şeytan atalarını o
alev
li ateş azabına çağırmış olsa da mı onların peşinden gidecekler?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara: "Allâh'ın indirdiğine uyun!" dense: "Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız (onların yolundan gideriz)" derler. Şeytân onları
alev
li ateşin azâbına çağırmış olsa da mı (babalarının izinde gidecekler)?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine uyun' dendiğinde, onlar 'Biz, atalarımızdan ne gördüysek ona uyarız' dediler. Peki, ya Şeytan onları
alev
li ateş azabına çağırıyorsa?...
Loğman Suresi, 21. Ayet:
Böylelerine, Allah'ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Peki, şeytan onları,
alev
li ateşin azabına çağırmış olsa da mı?...
Səba Suresi, 12. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
allâhe
: için, ... e ait
3.
suleymâne
: Süleyman
4.
er rîha
: rüzgâr
Səba Suresi, 12. Ayet:
Ve sabah gidişi ile bir aylık, akşam gelişi ile bir aylık mesafeyi kateden rüzgâr, Süleyman içindi (onun emrine vermiştik). Erimiş bakırı, kaynağından onun için akıttık. Ve cinlerden, Rabbinin izniyle onun elinin altında (emrinde) çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona
alev
li ateşin azabını tattırırız (tattırdık)....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman’ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgârı verdik. Erimiş bakır ocağını da ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun önünde çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa, ona
alev
li ateş azabını tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona
alev
li azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık yol, akşam dönüşü bir aylık yol olan o rüzgâr (gibi hareket edeni verdik)! Onun için bakır kaynağını sel gibi akıttık! Rabbinin elvermesiyle cinnden (görünmeyen türden) kimileri de (ifrit türü) Onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona
alev
li bir ateş azabından tattırırız. (Bakır kaynağı tanımlamasını, Zülkarneyn'in yaptığı, yecüc mecüc'e karşı set inşaatında kullandığı eriyik bakır - demir olayıyla birlikte düşünürsek; anladığımız maddi anl...
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman’ın faydalanması için de rüzgârı koyduğumuz kurallara boyun eğdirdik. Gündüzün ilk saatlerinde, bir aylık yol aldırıyor, gündüzün son saatlerinde de bir aylık yol, mesafe kat ettiriyordu. Erimiş bir bakır madenini de ocağından, onun için sel gibi akıttık. Rabbinin bilgisi ve iradesi dahilinde, emriyle, yalnız Süleyman’ın gözü önünde çalışan, iş yapan cinlerden bir grup da vardı. İçlerinden, icra planımızın dışına çıkanlara körüklenen,
alev
püsküren, dehşetli cehennem ateşinin azâbını tat...
Səba Suresi, 12. Ayet:
Gunduz estiginde bir aylik mesafeye gidip, aksam da bir aylik mesafeden gelen ruzgari Suleyman'in buyrugu altina verdik. Onun icin su gibi erimis bakir akittik. Rabbinin izniyle, yaninda is goren cinleri onun buyrugu altina verdik ki, bunlar icinde buyrugumuzdan cikan olursa ona
alev
li atesin azabini tattirirdik....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona
alev
li ateşin azabını tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona
alev
li azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'ın buyruğuna da rüzgârı vermiştik. Bu rüzgâr sabahleyin esince bir aylık uzaklığa gider ve akşamleyin de bir aylık mesafeyi aşarak geri gelirdi. Onun için erimiş bakırı su gibi akıttık. Rabb'inin izni ile yanında çalışan bazı cinleri de buyruğuna sunmuştuk. Bu cinlerden buyruğumuzun dışına çıkanlara kızgın
alev
li ateşin azabını tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleymân’a da rüzgârı (boyun eğdirdik)! (Öyle ki) sabah gidişi bir ay(lık mesâfe), akşam dönüşü de bir ay(lık mesâfe)dir. Ve erimiş bakır menba'ını onun için (sel gibi)akıttık. Rabbisinin izniyle onun önünde çalışan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona
alev
li ateş azâbından tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da rüzgarı, gündüz estiğinde gidişi bir aylık mesafedir. Akşamleyin de gelişi bir aylık mesafedir. Ve onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Cinnlerden de Rabbının izniyle elinin altında iş göreni verdik. Onlardan her kim, Bizim emrimizden çıkarsa; ona
alev
li ateşin azabından tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan rüzgârı boyun eğdirdik. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan her kim emrimizden sapsa, ona
alev
li azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleymân'a da, sabah gidişi bir ay(lık mesafe), akşam dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgârı boyun eğdirdik ve onun için katran (petrol) kaynağını da akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona
alev
li azâbı taddırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'ın emrine de rüzgârı verdik ki, sabah bir aylık, öğleden sonra bir aylık yol giderdi. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabbinin izniyle onun gözü önünde çalışanlar vardı ki, onlardan her kim emrimizden çıkmak istese, ona
alev
li ateş azabından tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse,
alev
li ateş azabını kendisine tattırdık....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
eş şeytâne
: şeytan
3.
lekum
: münafık erkekler
4.
aduvvun
: düşman
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki şeytan, sizin düşmanınızdır. Öyleyse onu düşman edinin. O, kendi hizbini (taraftarlarını) sadece
alev
li ateş (cehennem) ehlinden olmaları için çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak
alev
li ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki şeytan (bedenin organlarının yolladığı impulslarla beyinde oluşmuş olup, bilinçte açığa çıkan kendini bedenden ibaret sanma kabulü) sizin için bir düşmandır (Allâh'tan, hakikatinizden uzaklaştırıcı bir faktör)! Siz de onu düşman edinin! (Kendini yalnızca beden kabulü,) kendine inananları,
alev
li ateşin ehli olmaları için çağırır!...
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler sizin düşmanınızdır. Siz de, Allah’a itaatte musır olarak ona düşmanlığa devam edin. O, kendi taraftarlarını, kesinlikle, körüklenen,
alev
püsküren Cehennem ehlinden olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tanıyın. O kendi grubunu
alev
li ateşin halkından olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
seytan suphesiz sizin dusmaninizdir; siz de onu dusman tutun; o, kendi taraftarlarini, cilgin
alev
li cehennem yarani olmaya cagirir....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki şeytan sizin düşmanınızdır. Artık siz de onu düşman edinin. Çünkü o kendi yandaşlarını
alev
alev
köpüren bir ateşin yakın dostları olsunlar diye çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın
alev
li cehennem yaranı olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Haberiniz olsun ki, şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun; çünkü O, etrafına toplanan yandaşlarını ancak
alev
li cehennemlik dostlarından olsunlar diye davet eder....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Çünkü şeytan sizin bir düşmanınızdır. Onun için siz de onu bir düşman tutun O, (kendisine tâbi' olan) güruhunu ancak
alev
li cehennemin yaranından olmaları için da'veteder. ...
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şübhesiz ki şeytan size düşmandır; öyle ise (siz de) onu (kendinize) düşman edinin!(O,) kendi tarafdarlarını ancak
alev
li ateş ehlinden olsunlar diye çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki şeytan, sizin düşmanınızdır. Öyleyse siz de onu düşman edinin. O, taraftarlarını ancak çılgın
alev
li ateşin yaranı olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şüphe yok ki, şeytan sizin için bir düşmandır. Artık siz de onu bir düşman tutun. O muhakkak ki, kendi etrafında toplananları davet eder ki,
alev
li cehennemin yârânından oluversinler....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şeytan şüphesiz ki sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın
alev
li cehennem halkından olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şeytân, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun. O, partisini
alev
li ateşin halkından olmağa çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şeytan size düşmandır; siz de onu düşman belleyin. O, kendi taraftarlarını
alev
li ateşte barınmaya çağırır....
Saffat Suresi, 8. Ayet:
(8-9) (O şeytanlar, artık) mele-i a'lâyı (semâdaki melekleri) dinleyemezler ve her taraftan kovularak (
alev
li yıldızlarla) taşlanırlar ve onlar için devamlı bir azab vardır....
Saffat Suresi, 9. Ayet:
(8-9) (O şeytanlar, artık) mele-i a'lâyı (semâdaki melekleri) dinleyemezler ve her taraftan kovularak (
alev
li yıldızlarla) taşlanırlar ve onlar için devamlı bir azab vardır....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
1.
illâ
: ancak, başka
2.
men
: kim, kimse
3.
hatıfe
: kaptı, kaçtı
4.
el hatfete
: kapmak, kaçmak
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak kim bir söz kapıp kaçarsa, o taktirde kayıp giden yakıcı bir
alev
onu takip eder (ona ulaşır, yok eder)....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir
alev
izler (ve yok eder)....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak bir söz kapan olursa, bu yüzden onu yakıcı bir
alev
takip eder....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak bilgi sızdıranlar, uzaya kulak verip bilgi hırsızlığı yapanlar var. Hiç fırsat vermeden, gökten yere doğru delip geçen kor halinde düşen gök cisimleri,
alev
ler, gök mermileri onların peşlerini bırakmaz, işlerini bitirir....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak (sözü hırsızlama) çalıp kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir
alev
' izler (ve yok eder)....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Hele bir tek soz kapan olsun; delici bir
alev
onun pesine dusuverir....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir
alev
onun peşine düşüverir....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir
alev
takip eder....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan
alev
li yıldızlar takip eder....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak (sözü hırsızlama) çalıp kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir
alev
' izler (ve yok eder)....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Meğer ki (içlerinden) bir çalıb çarpan (ı) olsun. Fakat onu da delib geçen bir
alev
ta'kıyb etmişdir. ...
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak bir söz kapan olursa, onu da delici,
alev
li bir yıldız ta'kib eder....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak çalıp çırpan olursa; onu da hemen delip geçen yakıcı bir
alev
takib eder....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
ama eğer birisi (bu bilgiden) bir kırıntı koparmayı başarırsa, (bundan dolayı) yakıcı bir
alev
in pençesine düşsün....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Hele bir tek söz kapan olursa delici bir
alev
onun peşine düşüverir....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak, tek bir söz kapan olursa, hemen onu delip geçen bir
alev
takip eder....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak (sözü hırsızlama) çalıp kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir
alev
' izler (ve yok eder)....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Ancak kulak hırsızlığıyla birşey kapan olursa, onu da delip geçen bir
alev
izler....
Saffat Suresi, 10. Ayet:
Yüce konseyden bir söz çalıp çarpan olabilirse de onun peşine hemen delici,
alev
li bir yıldız takılır....
Saffat Suresi, 63. Ayet:
Gerçekten biz, onu (
alev
ler içindeki o ağacı) zâlimler için bir fitne (dünyada bir imtihan vesîlesi) kıldık....
Şura Suresi, 7. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böyle, böylece
2.
evhaynâ
: biz vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
kur'ânen
: Kur'ân
...
Şura Suresi, 7. Ayet:
İşte böylece sana, Arapça Kur'ân'ı vahyettik, şehirlerin anasını (Mekke halkını) ve onun etrafındakileri, hakkında şüphe olmayan toplanma günü (kıyâmet günü) ile uyarman için. Onların bir kısmı cennette ve bir kısmı
alev
li ateştedir (cehennemde)dir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın
alev
li cehennemdedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
İşte böylece sana (Onu) Arapça bir Kur'ân (olarak) vahyettik ki, hem Mekke halkını ve Onun yöresindekileri uyarasın; hem de kendisinde şüphe olmayan toplanma sürecinin dehşeti hakkında bilgi edinilsin! (Onlardan) bir bölümü cennettedir, bir bölümü de
alev
dalgaları yayılan ateştedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Senin sorumluluk sınırlarını belirlediğimiz gibi, görevlerini de hatırlatarak biz sana bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, açık, edebî, Arapça, okunan bir kitap, Kur’ân vahyettik. Manevî merkez Mekke’yi ve çevresindeki bütün dünyayı, bütün insanları uyarasın, gerçekleşeceği ve hesap sorulacağı konusunda şüphe olmayan toplanma günü, hesap günü ile ilgili insanları ikaz edesin diye vahyettik. Buna rağmen insanların bir kısmı cennette, bir kısmı körüklenen
alev
püsküren dehşetli Ceh...
Şura Suresi, 7. Ayet:
İşte biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki şehirlerin anası (Mekke halkı)nı ve etrafında olanları uyarasın. Hakkında hiçbir şüphe olmayan toplanış günü konusunda uyarıda bulunasın. (O gün) bir grup cennette bir grup da
alev
li ateştedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Boylece sehirlerin anasi olan Mekke'de ve cevresinde bulunanlari uyarman, suphe goturmeyen toplanma gunu ile uyarman icin sana arabca okunan bir Kitap vahyettik. Insanlarin bir takimi cennete, bir takimi da cilgin
alev
li cehenneme girer....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın
alev
li cehenneme girer....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın
alev
li cehennemdedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Ey Muhammed! Şehirlerin anası Mekke'de ve onun çevresinde bulunanları uyarman; hakkında asla şüphe olmayan toplanma gününe karşı korkutman için sana Arapça bir Kur'an vahyettik. O gün insanların bir kısmı cennete, bir kısmı da çılgın
alev
li cehenneme girerler....
Şura Suresi, 7. Ayet:
İşte sana böyle Arabca bir Kur’ân vahyettik ki, şehirlerin anasını (Mekke’yi) ve onun etrâfındaki (bütün yeryüzü belde)leri(ni) korkutasın ve (geleceği) hakkında hiç şübhe olmayan o toplanma günü (kıyâmet) ile (onları) korkutasın! (O gün) bir kısım (insanlar) Cennette, bir kısım (insanlar) da
alev
li ateştedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Şehirlerin anasını ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve hakkında hiç bir şüphe bulunmayan o toplanma günüyle korkutman için, sana böyle arabça bir Kur'an vahyettik. Bir fırka cennette, bir fırka da çılgın
alev
li cehennemdedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Şehirlerin anası olan Mekke'de ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve aslâ şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böylece Arapça bir Kur'an vahyettik. O gün bir fırka cennette, bir fırka da çılgın
alev
li cehennemdedir....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Mekke ve çevresindekileri uyarman için, hakkında hiçbir kuşkunun bulunmadığı toplanma günü ile uyarasın diye; işte sana, böyle Arapça bir Kur’an vahyettik. O gün insanların bir takımı cennettedir, bir takımı da çılgın
alev
ler içinde....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Böylece sana Arapça bir Kur’ân vahyettik ki sen Anakent olan Mekke ile bütün etrafını uyarıp irşad edesin ve gerçekleşeceğinde hiç şüphe olmayan mahşer günündeki büyük buluşmayı haber veresin. O ne müthiş manzara: Bir kısım cennette… Bir kısım
alev
li cehennemde!...
Şura Suresi, 7. Ayet:
Beldelerin anası ile onun çevresindekileri uyarman ve geleceğinde kuşku olmayan toplanma gününden sakındırman için, sana böylece Arapça bir Kur'ân vahyetmiş bulunuyoruz. O gün insanların bir kısmı Cennette, bir kısmı da çılgın
alev
lerin içindedir....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
lem yû'min
: îmân etmez
3.
billâhi
: Allah'a
4.
ve resûli-hî
: ve onun resûlü
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Ve kim Allah ve O'nun Resûl'üne îmân etmezse işte o zaman, muhakkak ki Biz, kâfirler için
alev
li ateş (cehennemi) hazırladık....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah’a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için
alev
li bir ateş hazırladık....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim varlığının Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve Rasûlüne iman etmezse, bilsin ki hakikat bilgisini inkâr edenler için saîri (
alev
li bir ateşi - radyasyon dalgaları) hazırlamışızdır....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Allah ve Rasulüne iman etmeyenlere, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere, körüklenen
alev
püsküren dehşetli bir ateş hazırladık....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah'a ve Peygamber'ine iman etmezse, şüphesiz biz inkar edenler için
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Allah'a ve peygamberine kim inanmamissa bilsin ki, suphesiz Biz, inkarcilar icin cilgin
alev
li cehennemi hazirlamisizdir....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah'a ve Peygamberine imân etmezse, elbette biz, kâfirlere
alev
leri köpüren bir ateş hazırladık....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Allah'a ve Peygamberine kim inanmamışsa bilsin ki, şüphesiz Biz, inkarcılar için çılgın
alev
li cehennemi hazırlamışızdır....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah'a ve Resulüne inanmazsa bilsin ki biz, kafirler için
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Hâlbuki kim Allah’a ve Resûlüne îmân etmezse, hiç şübhesiz ki biz, o kâfirler için
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah’a ve Peygamberine iman etmezse, biz o kafirlere
alev
li bir ateş hazırladık....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah’a ve Resulüne inanmazsa bilsin ki Biz kâfirlere
alev
li ateşler hazırladık....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah'a ve Elçisine inanmazsa bilsin ki, biz, kâfirler için
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....
Fəth Suresi, 13. Ayet:
Kim Allah'a ve resulüne iman etmezse bilsin ki biz, inkârcılar için
alev
li bir ateş hazırladık....
Fəth Suresi, 26. Ayet:
Hani o inkâra sapanlar kalblerinde Cahiliyye Devri'nin gurur ve taassubunu
alev
lendirdikleri zaman Allah, Peygamberi ve mü'minler üzerine güven, huzur ve kalb sükûneti indirdi de onlara takva sözünü gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze daha lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir....
Tur Suresi, 6. Ayet:
Yemin olsun o
alev
lerle kaynatılıp köpürtülmüş denize,...
Tur Suresi, 18. Ayet:
1.
fâkihîne
: sevinçli ve mutlu olanlar
2.
bi-mâ
: şeylerle
3.
âtâ-hum
: onlara verdi
4.
rabbu-hum
: onların Rab'l...
Tur Suresi, 18. Ayet:
Rab'lerinin onlara verdiği şeylerle mutludurlar ve Rab'leri onları
alev
li ateşin (cehennemin) azabından korudu....
Tur Suresi, 18. Ayet:
Rab’lerinin kendilerine verdikleri ile sevinçlidirler. Rableri, onları çılgın
alev
in azabından korumuştur....
Qəmər Suresi, 47. Ayet:
İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, dalâlet, ahmaklık ve körüklenen
alev
püsküren ateşler içindedirler....
Qəmər Suresi, 48. Ayet:
1.
yevme
: o gün
2.
yushabûne
: sürüklenirler
3.
fî en nâri
: ateşin içine, ateşe
4.
alâ vucûhi-him
: yüz üstü (sü...
Qəmər Suresi, 48. Ayet:
O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (
alev
li ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir)....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
1.
ve halaka
: ve yarattı
2.
el cânne
: cinler
3.
min mâricin
: parlak, dumanı olmayan
alev
den
4.
min nârin
: ateş...
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Ve cinleri, mariç ateşten (parlak, dumanı olmayan
alev
den, enerjiden) yarattı....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cinleri de yalin bir
alev
den yaratmistir....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cinleri de yalın bir
alev
den yaratmıştır....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cinleri de dumansız
alev
den yarattı....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cânnı (cinlerin babasını) ise, ateşin dumansız
alev
inden yarattı....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cinnleri de yalın bir
alev
den yaratmıştır....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş
alev
inden yaratmıştır....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cinleri de dumanı olmayan halis bir ateş
alev
inden yarattı....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
Cinleri de yalın bir
alev
den yarattı....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
1.
yurselu
: gönderilir
2.
aleykumâ
: siz ikinizin (iki toplumun) üzerine
3.
şuvâzun
:
alev
4.
min nârin
: ateşten...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Sizin üzerinize, ateşten bir
alev
ve duman gönderilir. O zaman yardımlaşamazsınız (kurtulamazsınız)....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üstünüze ateşten yalın bir
alev
le kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşten
alev
ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin de üzerine Nâr'dan
alev
ve duman (bilinç bulanıklığı) irsâl edilir de başarılı olamazsınız!...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşten yalın bir
alev
le ateşsiz kıpkızıl bir duman salıverilir de kendinizi savunamazsınız. [3]...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir
alev
ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup başaramazsınız.'...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
(Kabirlerinizden çıktığınız zaman) üstünüze saf ateşten bir
alev
le, bir duman salıverilir; (ve onlar, sizi mahşere sevkederler). Onları engelleyib kurtulamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Ey insanlar ve cinler! Uzerinize dumansiz bir
alev
ve atessiz bir duman gonderilir de kurtulamazsiniz....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir
alev
ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşten
alev
ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üstünüze ateşten bir
alev
, bir zehir duman salınır; aman dileseniz de kurtulamazsınız;...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşten
alev
ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize dumansız
alev
ve bakır eriyiği püskürtülür de bu azaptan sizi kurtaran bulunmaz....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir
alev
ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup başaramazsınız'....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşten (dumansız) bir
alev
ve
alev
siz bir duman gönderilir dekurtulamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize dumansız bir
alev
ve ateşsiz bir duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Bir ateş
alev
i ve duman üzerinize salınacak ve hiçbir yardım görmeyeceksiniz!...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
(35-36) Sizin üzerinize ateşten dumansız bir
alev
ve
alev
siz bir duman gönderilir, artık yardımlaşamıyacaksınızdır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz?...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üstünüze ateşten bir
alev
bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşler, duman
alev
leri gönderilir de artık kendinizi savunamazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin de üzerine, ateşten yalın
alev
ve kıpkızıl bir duman (yahut erimiş bakır) gönderilir, başaramazsınız....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir
alev
ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup başaramazsınız.'...
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
Üzerinize ateşten saf
alev
ler, bakır eriyiği gibi dumanlar salınır da birbirinize hiçbir yardımınız olmaz....
Rəhman Suresi, 35. Ayet:
İkinizin de üzerine ateşten bir
alev
ve erimiş bakır/duman gönderilir de başarılı olamazsınız....
Rəhman Suresi, 36. Ayet:
(35-36) Sizin üzerinize ateşten dumansız bir
alev
ve
alev
siz bir duman gönderilir, artık yardımlaşamıyacaksınızdır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz?...
Vaqiə Suresi, 42. Ayet:
Onlar ateşin
alev
i ve kaynar su içindedirler....
Vaqiə Suresi, 42. Ayet:
İnsanın içine işleyen ateşin
alev
i ve kaynar su içindedirler....
Hədid Suresi, 19. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
âmenû
: îmân ettiler (Allah'a ulaşmayı dilediler)
3.
bi allâhi
: Allah'a
4.
ve rusuli-...
Hədid Suresi, 19. Ayet:
Ve, Allah'a ve O'nun Resûl'üne inananlar, işte onlar, onlar sıddıklardır ve şehitlerdir. Rab'lerinin yanında onların ecirleri ve nurları vardır. Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cahîm (
alev
li ateş) halkıdır....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Ve izâ kîle lehum teâlev yestagfir lekum resûlullâhi levvev ruûsehum ve reeytehum yesuddûne ve hum mustekbirûn(mustekbirûne)....
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
kîle
: denildi
3.
lehum
: onlara
4.
teâlev
: geliniz
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Ey inananlar, koruyun kendinizi ve ailenizi o ateşten ki yakacağı şeyler, insanlardır ve kibrit taşlarıyla da harâreti ve
alev
i çoğalıp durur, kalpleri katı ve kuvvetli melekler de ona memûrdur ki Allah ne emrettiyse isyân etmezler ve emredildikleri şeyi işlerler....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
zeyyennâ
: süsledik
3.
es semâe
: sema, gökyüzü
4.
ed dunyâ
: dünya
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için
alev
li ateşin azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara
alev
li ateş azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara
alev
li ateş azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki dünyanın (düşünce) semâsını, aydınlatıcılar (hakikat bilgileriyle) olarak donattık! Onları meydana getirdik ki, şeytanları (şeytanî fikirleri) taşlayıp uzaklaştırmaları için! Onlar için
alev
li ateşin azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Biz dünya semasını parlayan yıldızlarla süsledik. Bunları şeytanlara, şeytanî güçlere karşı göğü koruyan mermiler haline getirdik, insanların ve cinlerin şeytanlarının bir değer ifade etmeyen tahminlerine konu yaptık. Onlara bir de körüklenen,
alev
püsküren, dehşetli cehennem ateşi azâbı hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki biz en yakın göğü kandillerle (yıldızlarla) süsledik, onları şeytanlar için taşlama araçları kıldık ve onlar için
alev
li ateş azabı hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
And olsun ki, yakin gogu kandillerle donattik, onlarla seytanlarin taslanmasini sagladik ve seytanlara cilgin
alev
azabini hazirladik....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
And olsun ki biz, Dünya semâsını (veya en yakın semâyı) kandillerle süsedik; onları şeytanlara atılacak şeyler yaptık ve onlara
alev
alev
köpüren Cehennem azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın
alev
azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara
alev
li ateş azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
En aşağı göğü lambalarla süsledik ve onları şeytanlar için bir taşlama kıldık. Onlara
alev
li ateş azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık ve onları, şeytanlar için taşlamalar yaptık. Ve onlar için
alev
li ateş azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
And olsun ki, dünya semâsını kandillerle süsledik ve onları (kulak hırsızlığı yapan)şeytanlar için (atılacak) taşlar yaptık ve onlara
alev
li ateş azâbını hazırladık!...
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki; Biz, yere en yakın göğü kandillerle donattık. Onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık. Ve onlara, çılgın
alev
li azabı hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Biz, yeryüzüne en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik ve onları (insanlar arasında bulunan) şeytan ruhluların boş ve anlamsız spekülasyonlarına konu yaptık ve onlar için yakıcı
alev
den bir azap hazırladık;...
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki en yakın olan göğü kandiller ile bezedik ve onları şeytanlar için atılacak şeyler kıldık ve bunlar için
alev
li ateş azabı hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki biz dünya göğünü kandillerle donattık. Onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve onlara
alev
li ateş azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Gerçekten biz, en yakın göğü ışık veren yıldızlarla donattık. Onlarla şeytanların bertaraf edilmesini sağladık. Onlar için bir de çılgın
alev
azabını hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Biz yere en yakın semayı lambalarla donattık. Onları şeytanlara atılan mermiler yaptık. Hem onlara
alev
li ateş hazırladık....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Biz Dünya semâsını kandillerle donattık. Şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık; onlara bir de
alev
li ateş azabı hazırladık....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
lev
: şâyet, eğer
3.
kunnâ
: biz olduk
4.
nesmeu
: işitiriz
<...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık,
alev
li ateş halkı arasında olmazdık.” dediler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu
alev
li ateştekilerden olmazdık.”...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu
alev
li cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Derler ki: "Eğer dinleseydik onları, aklımızı kullansaydık;
alev
li ateşte yanan halk içinde olmazdık!"...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
'Eğer peygamberlerin tebliğlerini anlama niyetiyle dinlemiş olsaydık veya davet edildiğimiz konularda akıllıca muhakeme yapabilseydik, körüklenen,
alev
püsküren, çıldırırcasına yanan cehennem ehlinden olmazdık' derler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
«Eger kulak vermis veya akletmis olsaydik, cilgin
alev
li cehennemlikler icinde olmazdik» derler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Hem derler ki: «Eğer biz işitseydik ve aklımızı kullansaydık,
alev
i köpüren Cehennem'in yaranları arasında olmazdık.»...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
'Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın
alev
li cehennemlikler içinde olmazdık' derler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu
alev
li cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın
alev
li cehennemlikler içinde olmazdık derler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve derler ki: 'Eğer (biz) işitir veya akıl eder olsaydık, bu
alev
li ateş ashâbı arasında bulunmazdık!'...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, bu çılgın
alev
li ateş halkı arasında bulunmazdık, derler....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve derler ki: "Eğer biz kulak vermiş olsaydık veya düşünüp anlasaydık, şu çılgın
alev
li cehennemliklerin arasında bulunmazdık. "...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve ilave edecekler: "Şayet biz gerçeği işiten ve aklını çalıştıran kimseler olsaydık, elbette bu
alev
li ateşe girenlerden olmazdık!"...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
'Keşke dinleseydik,' derler. 'Keşke akıl edebilseydik! O zaman bu çılgın
alev
lerin arasında olmazdık.'...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
1.
fe i'terefû
: itiraf ettiler
2.
bi zenbi-him
: kendi günahlarını
3.
fe
: o zaman, artık
4.
suhkan
: uzaklaşsın,...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık
alev
li ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun, o
alev
li cehennemin mahkûmları!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Suçlarını böylece itiraf ettiler! Uzaklığı yaşasın dev
alev
li ateş ehli!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Demek ki, günahlarını itiraf ettiler. Körüklenen,
alev
püsküren cehennem ehlinin yüzlerine karşı : 'İlâhi rahmetten ve mağfiretten uzak olun.' denilecek....
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Boylece, gunahlarini itiraf ederler. Cilgin
alev
li cehennemlikler yok olsunlar!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını gizlemeyip söylerler.
Alev
alev
köpüren Cehennem dostlarına uzaklık ve helak olsun !...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın
alev
li cehennemlikler yok olsunlar!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun, o
alev
li cehennemin mahkûmları!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgın
alev
li cehennemlikler yok olsunlar!...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını itiraf ettiler. Yok olsun çılgın
alev
li cehennem ashabı....
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
el cahîme
:
alev
li ateş (cehennem)
3.
sallû-hu
: onu (ateşe) yaslayın, atın
...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
Sonra onu
alev
li ateşe (cehenneme) atın!...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
Sonra
alev
li ateşe atın onu!...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
"Sonra çılgın
alev
lerin içine atın."...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
Sonra
alev
li ateşe atın onu!...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
"Sonra çılgın
alev
lerin içine atın."...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
«Sonra onu o
alev
li ateşe atın». ...
Haqqə Suresi, 31. Ayet:
«Sonra onu çılgın
alev
lerin içine atın.»...
Məaric Suresi, 15. Ayet:
1.
kellâ
: hayır asla
2.
inne-hâ
: muhakkak ki o
3.
lezâ
:
alev
alev
yanan ateş (cehennem)
...
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır, asla! Muhakkak ki o (kurtulmak istediği),
alev
alev
yanan ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran
alev
li ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Fakat imkânı yok; şüphe yok ki cehennem
alev
alev
yanmadadır....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem)
alev
lenen bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır, asla! Muhakkak ki o Leza'dır (dumansız
alev
)....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Ne mümkün! Cehennem inkâr edenleri, suçluları yakarak
alev
lenmektedir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır (Allah onu azabdan kurtarmaz). Çünkü, o cehennem
alev
li bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
(15-18) Hayir, olmaz... Orada sirtini cevirip yuzgeri edeni, malini toplayip kimseye hakkini vermeden saklayani cagiran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ates vardir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır (bu mümkün değil), doğrusu Cehennem
alev
alev
köpürüp duran yerdir.....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
(15-18) Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ateş vardır....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem)
alev
lenen bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır, o
alev
li ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır, çünkü o salgın
alev
li bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır, o
alev
lenen bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır! O
alev
den bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Fakat ne mümkin! Çünkü o (ateş) (kâfirler için hazırlanmış) haalis
alev
dir, ...
Məaric Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Hayır! Çünki o (ateş), derileri kavurup soyan, şiddetli bir
alev
dir!...
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Fakat ne mümkün, çünkü o; halis
alev
dir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Ama hayır! (Onu bekleyen) tek şey
alev
saçan bir ateştir,...
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Fakat ne mümkün! O cehennem,
alev
lenen bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Asla, şüphesiz O,
alev
almıştır....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Lâkin ne mümkün! O cehennem
alev
alev
yanan bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır! O (ateş),
alev
lenen bir ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Heyhat! O
alev
alev
yanan ateştir....
Məaric Suresi, 15. Ayet:
Hayır, hayır! O,
alev
lenen bir ateştir....
Məaric Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran
alev
li ateştir....
Məaric Suresi, 16. Ayet:
(15-18) Hayir, olmaz... Orada sirtini cevirip yuzgeri edeni, malini toplayip kimseye hakkini vermeden saklayani cagiran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ates vardir....
Məaric Suresi, 16. Ayet:
(15-18) Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ateş vardır....
Məaric Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Hayır! Çünki o (ateş), derileri kavurup soyan, şiddetli bir
alev
dir!...
Məaric Suresi, 17. Ayet:
(15-18) Hayir, olmaz... Orada sirtini cevirip yuzgeri edeni, malini toplayip kimseye hakkini vermeden saklayani cagiran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ates vardir....
Məaric Suresi, 17. Ayet:
(15-18) Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ateş vardır....
Məaric Suresi, 18. Ayet:
(15-18) Hayir, olmaz... Orada sirtini cevirip yuzgeri edeni, malini toplayip kimseye hakkini vermeden saklayani cagiran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ates vardir....
Məaric Suresi, 18. Ayet:
(15-18) Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran,
alev
li ateş vardır....
Cin Suresi, 8. Ayet:
Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle,
alev
huzmeleriyle doldurulmuş bulduk....
Cin Suresi, 8. Ayet:
'Doğrusu biz göğü yokladık. Fakat onu sağlam, ciddi bekçiler ve kor halinde, düşen gök cisimleriyle,
alev
lerle dolu gördük.'...
Cin Suresi, 8. Ayet:
Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle,
alev
huzmeleriyle doldurulmuş bulduk....
Cin Suresi, 8. Ayet:
Doğrusu biz o göğü yokladık da onu kuvvetli muhafızlar ve atılmaya hazır ateşin
alev
iyle doldurulmuş bulduk....
Cin Suresi, 8. Ayet:
(Cinler, dediler ki): «Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve
alev
lerle dolu bulduk.»...
Cin Suresi, 8. Ayet:
'Doğrusu biz, (melâikeleri dinlemek için) göğe dokunduk (orayı yokladık) da onu(artık), kuvvetli bekçiler ve
alev
li yıldızlarla doldurulmuş bulduk.'...
Cin Suresi, 8. Ayet:
Doğrusu biz; göğü yokladık da, onu sert bekçiler ve
alev
lerle doldurulmuş bulduk....
Cin Suresi, 8. Ayet:
Ve (zaman oldu) biz göğe uzandık ama onu güçlü muhafızlar ve
alev
lerle dolu bulduk,...
Cin Suresi, 8. Ayet:
"Biz göğü yokladık, onu çok kuvvetli bekçilerle ve
alev
lerle doldurulmuş bulduk. "...
Cin Suresi, 8. Ayet:
-Biz, göğü yokladık ve onu şiddetli bir koruma ve
alev
le dolu bulduk....
Cin Suresi, 8. Ayet:
-"Biz göğe çıkmak istedik: Bir de ne görelim: orası sert ve kuvvetli bekçiler, şihablar,
alev
ler, (roket gibi mermiler)le dolu!...
Cin Suresi, 8. Ayet:
'Biz göğü yokladık; fakat onu güçlü bekçiler ve
alev
lerle dolu bulduk....
Cin Suresi, 8. Ayet:
"Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/
alev
lerle doldurulmuş bulduk."...
Cin Suresi, 9. Ayet:
Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir
alev
huzmesi buluyor....
Cin Suresi, 9. Ayet:
'Halbuki daha önce, biz göğün bazı bölgelerinde, haber dinlemek için oturacak yerler bulup oturuyorduk. Fakat şimdi, kim bilgi hırsızlığı yapmak isterse, kendisini gözetleyen kor halinde düşen gök cisimleriyle,
alev
lerle karşılaşıyor.'...
Cin Suresi, 9. Ayet:
Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir
alev
huzmesi buluyor....
Cin Suresi, 9. Ayet:
Doğrusu biz dinlemek için onun bazı mevkilerinde otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir
alev
buluyor....
Cin Suresi, 9. Ayet:
«Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir
alev
buluyor.»...
Cin Suresi, 9. Ayet:
'Hâlbuki şübhesiz biz, (peygamberin gönderilmesinden önce) ondan oturulacak yerlerde (semâvât ehlini) dinlemek için otururduk. Fakat şimdi kim dinlemeye kalksa,(karşısında) kendisini (helâk etmek üzere) gözetleyen bir
alev
buluyor!'...
Cin Suresi, 9. Ayet:
Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir
alev
buluyor....
Cin Suresi, 9. Ayet:
halbuki onu(n gizlediği her sırrı) dinleyebileceğimiz (uygun) yerlere kurulmuştuk ve şimdi (veya başka zaman) onu dinlemeye çalışan herkes (aynı şekilde) kendisini bekleyen bir
alev
ile karşılaşacaktır!...
Cin Suresi, 9. Ayet:
"Biz bundan evvel, haber işitmek için göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Artık şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyen bir
alev
bulunuyor. "...
Cin Suresi, 9. Ayet:
Oysa, orada bizim dinlemek için oturma yerlerimiz vardı. Şimdi kim dinlemek istese onu gözeten bir
alev
yakalıyor....
Cin Suresi, 9. Ayet:
"Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir
alev
le karşılaşıyor....
Cin Suresi, 9. Ayet:
'Önceden, haber dinlemek için orada oturacak yerler bulup otururduk. Şimdi kim birşey dinlemeye kalksa, kendisini gözetleyen bir
alev
bulur....
Cin Suresi, 9. Ayet:
"Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir
alev
/ışık bulur."...
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ledeynâ
: bizim yanımızda ..... vardır
3.
enkâlen
: ağır kelepçeler, ağır zincirler
4.
ve cahîmen
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
Muhakkak ki bizim yanımızda (ayaklara bağlanan) ağır zincirler ve
alev
li ateş vardır....
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
Muhakkak ki bizim yanımızda enkal (güçlü bağlar, zincirler) ve cahîm (cehennem, yakıcı ateş) vardır. Not: Ünlü Kur'ân yorumcusu İmam Razi, gelecek yaşamdaki azabın bu sembolizmini izah ederken şunları söyler: "Bu dört durum, kişinin hayattayken yaptıklarının ruhî sonuçları olarak görülebilir. "Ağır prangalar", ruhun önceki maddi ilgilerine ve bedenî zevklerine mahkûmiyetinin devam etmesinin bir sembolüdür. Bunların gerçekleşmesinin imkânsız hâle geldiği o gün, bu prangalar ve zincirler, yeniden ...
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
çünkü, Katımızda ağır prangalar ve yakıcı bir
alev
(onları beklemektedir),...
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
Şüphe yok ki Bizim yanımızda ağır bukağılar ve bir
alev
li ateş vardır....
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
(12-13) Muhakkak ki Bizim nezdimizde bukağılar,
alev
li ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var....
Müzzəmmil Suresi, 12. Ayet:
Bizim katımızda nice bukağılar,
alev
ler,...
Müzzəmmil Suresi, 13. Ayet:
(12-13) Muhakkak ki Bizim nezdimizde bukağılar,
alev
li ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var....
Müddəssir Suresi, 26. Ayet:
1.
se- uslî-hi
: yakında onu sürükleyip yaslayacağım, atacağım
2.
sekara
: sekar,
alev
li ateş (cehennem)
...
Müddəssir Suresi, 26. Ayet:
Yakında Ben, onu
alev
li ateşe yaslayacağım (atacağım)....
Müddəssir Suresi, 27. Ayet:
1.
ve mâ edrâ-ke
: ve ne olduğunu sana bildiren
2.
mâ
: nedir
3.
sekaru
: sekar,
alev
li ateş (cehennem)
...
Müddəssir Suresi, 27. Ayet:
Ve sekarın (
alev
li ateşin), ne olduğunu sana bildiren nedir?...
Müddəssir Suresi, 42. Ayet:
1.
mâ
: ne
2.
seleke-kum
: sizi sevkeden, sürükleyen
3.
fî sekara
: sekarın içine,
alev
li ateşe
...
Müddəssir Suresi, 42. Ayet:
Sizi sekarın içine (
alev
li ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?...
Müddəssir Suresi, 42. Ayet:
"Sizi Sakar'a (dev
alev
li kuşatan ateşe) sokan nedir?"...
Müddəssir Suresi, 42. Ayet:
"Sizi Sakar'a (
alev
li cehenneme) sokan nedir?"...
İnsan Suresi, 4. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
hum
: hazırladık
3.
li el kâfirîne
: kâfirler için
4.
selâsile
: zincirler
...
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Muhakkak ki Biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve
alev
li ateş hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve
alev
li bir ateş hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Doğrusu biz, kâfirler için zincirler; demir halkalar ve
alev
li bir ateş hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Muhakkak ki biz hakikat bilgisini inkâr edenler için silsileler (zincirler - toplumsal şartlanmalar ve değer yargıları), ağlal (boyun bağları - bedenselliğin bağları) ve saîr (
alev
li ateş - yanış) hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Biz kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler, nankörler için zincirler, demir halkalar, körüklenen,
alev
püsküren, dehşetli Cehennem ateşi hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Çünkü biz, kâfirler için zincirler, bukağılar ve
alev
li bir ateş hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Dogrusu, inkarcilar icin zincirler, demir halkalar ve cilgin
alev
li cehennem hazirladik....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Hakikat biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve
alev
alev
köpüren bir ateş hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Doğrusu, inkarcılar için zincirler, demir halkalar ve çılgın
alev
li cehennem hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
Doğrusu biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve
alev
li bir ateş hazırladık....
İnsan Suresi, 4. Ayet:
İnkarcılar için zincirler, prangalar ve
alev
li bir ateş hazırlamışızdır....