Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de
aleyhin
edir. "Rabb'imiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabb'imiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabb'imiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevlamız'sın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et....
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
"Kendi dininize tabi olanlardan başkasına inanmayın." dediler. De ki: "Hidayet, Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilmiş olanın benzerinin verilmesinden veya Rabb'inizin katından
aleyhin
ize kanıt getirebileceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz." De ki: "Lütuf, Allah'ın elindedir, onu hak edene verir." Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınlar üzerinde kavvamdırlar. Kendi mallarından infak etmelerinden dolayı Allah bazınızı bazınıza göre faddale yapmıştır. İyi düzeltici kadınlar; bağlılık gösteren ve Allah'ın korumasını istediğini, kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Nuşuzundan endişe ettiğiniz kadınlara önce öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, sonra bir süre ayrılın. Eğer size uyarlarsa onların
aleyhin
e bir yol aramayın. Kuşkusuz Allah Çok Yüce'dir ve Çok Büyük'tür....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak, aranızda antlaşma olan halka sığınanlar veya ne sizinle ne de kendi halkıyla savaşmayı içine sindiremeyip size gelenler hariç. Eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer tarafsız kalarak ve sizinle savaşmayıp barış isterlerse, Allah onların
aleyhin
de size bir yol vermemiştir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah işlerse, onu ancak kendi
aleyhin
e işlemiş olur. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizin, anne ve babanızın ve akrabalarınızın
aleyhin
e bile olsa; tanıklık ettiğiniz kimseler, zengin de olsa, fakir de olsa, Allah için hakkaniyetli tanıklar olarak adaleti gerçek anlamıyla yerine getirin. Allah, onlara sizden daha yakındır. Haddi aşarak, tutkunuza tabi olmayın. Eğer gerçeği çarpıtıp, yüz çevirirseniz, Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'minlerin yanı sıra Kafirleri evliya edinmeyin. Allah'a,
aleyhin
ize olacak apaçık bir sultan mı vermek istiyorsunuz?...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rabb'inizden size basiret verilmiştir. Kim gerçeği görürse kendi yararınadır, kim de gerçeği görmezse kendi
aleyhin
edir. Ben üzerinize bekçi değilim....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin velileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların velayetinden size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir halkın
aleyhin
e olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Zayıflara, hastalara ve harcayacakları bir şeyi olmayanlara, Allah ve Resul'üne bağlı kaldıkları sürece bir sorumluluk yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
e de bir yol yoktur. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar, işte Rabb'inizden size Hakk geldi. Doğru yolu kabul eden, kendisi için kabul etmiş olur. Sapkınlık eden de kendi
aleyhin
e sapmış olur. Ve ben sizin vekiliniz değilim....
Rum Suresi, 44. Ayet:
Kim küfrederse, küfrü kendi
aleyhin
edir. Kim salihatı yaparsa, onlar kendileri için iyi bir gelecek hazırlamış olurlar....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun taraftarlarından imanını gizleyen bir kimse, şöyle dedi: "Rabb'im Allah'tır dediği için mi bir adamı öldüreceksiniz? Oysaki o, size Rabb'inizden açık kanıtlarla geldi. Eğer yalancı biriyse yalanı kendi
aleyhin
edir. Eğer doğru söylüyorsa uyardığı şeylerin bir kısmı size isabet edecektir. Allah, aşırı giden yalancı bir kimseyi doğru yola iletmez."...
Fussilət Suresi, 22. Ayet:
"İşitme ve görme duyunuz ve bedeniniz
aleyhin
ize tanıklık eder diye sakınmıyordunuz. Yapmakta olduğunuz birçok şeyi Allah'ın bilmediğini zannediyordunuz."...
Şura Suresi, 41. Ayet:
Kim de haksızlığa uğradıktan sonra hakkını alırsa, onun
aleyhin
e bir yol tercih edilmez....
Məhəmməd Suresi, 38. Ayet:
İşte siz böylesiniz. Allah yolunda infak etmeye çağrılırsınız ancak sizden bir kısmınız cimrilik yapar. Kim cimrilik yaparsa, aslında kendi
aleyhin
de cimrilik yapmış olur. Allah zengindir, siz ise yoksulsunuz. Eğer yüz çevirirseniz, sizin yerinize başka bir halk getirir. Onlar sizin gibi olmazlar....
Fəth Suresi, 10. Ayet:
Sana bi'at edenler, aslında Allah'a bi'at etmişlerdir. Allah'ın eli onların eli üzerindedir. Kim bağlılığını bozarsa ancak kendi
aleyhin
e bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği söze bağlı kalırsa, Allah, ona büyük bir ödül verecektir....
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Nifak çıkaranları görmüyor musun? Kitap Ehli'nden Kafir yoldaşlarına: "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılacak olursanız, kesinlikle biz de sizinle birlikte çıkarız. Sizin
aleyhin
ize olan konularda kimseye boyun eğmeyiz. Eğer sizinle savaşırlarsa, kesinlikle size yardım ederiz." derler. Allah, tanıklık eder ki onlar gerçekten yalancıdırlar....
Qiyamə Suresi, 14. Ayet:
Hayır! Aslında o insan, kendi
aleyhin
e tanıktır....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar, inananlarla buluştular mı inandık derler de sonra birbirleriyle yalnız kaldılar mı aklınız mı yok derler, Rabbiniz indinde sizinle çekişsinler,
aleyhin
ize delil göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyi tutup onlara söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında "İman ettik" derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katında sizin
aleyhin
ize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Bunlar iman edenlerle karşılaştıklarında "iman ettik" derler; sonra da birbirleriyle başbaşa kaldıklarında, "Allâh'ın size açtığı hakikati,
aleyhin
izde delil olarak kullanmaları için mi bunlara anlatıyorsunuz, bunu düşünemiyor musunuz?" derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İmân edenlerle karşılaştıkları zaman, sözde: 'Biz de imân ettik' diyorlar. Birbirleri ile tenhada bir araya geldikleri zaman: 'Rabbinizin huzurunda,
aleyhin
ize delil olarak kullansınlar diye Allah’ın size açıkladığı hakikatleri onlara da mı söylüyorsunuz? Hiç akıllıca davranmayacak mısınız?' diyorlar....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Yahûdilerin münafıkları; müminlerle karşılaştıkları zaman; “- Biz de sizin gibi müminleriz” derlerdi. Birbirleriyle tenhada başbaşa kaldıkları vakit, ileri gelen Yahûdiler, münafıklara:”- Allah’ın size beyan buyurduğu (Rasûlüllah’a ait Tevrat’daki vasıfları), müminler, Rabbiniz katında
aleyhin
ize delil getirsinler diye mi onlara söyleyip duruyorsunuz? buna aklınız ermiyor mu” derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında «İman ettik» derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katında sizin
aleyhin
ize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Hem iman edenlere rast geldiklerinde «amenna» derler. Birbirleriyle halvet yaptıklarında da «rabbinizin huzurunda
aleyhin
ize huccet edinsinler diye mi tutup Allahın size açtığı hakikati onlara söylüyorsunuz? aklınız yok mu be?» dediler...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İman edenlere rasladıklarında: «İnandık» derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıklarında da: «Rabbinizin huzurunda
aleyhin
ize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı hakikatı onlara söylüyorsunuz? Aklınız yok mu be!» derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, «Rabbinizin huzurunda
aleyhin
ize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?» derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar müminler ile karşılaştıklarında «inandık» derler. Fakat birbirleri ile başbaşa kaldıkları zaman «Rabbiniz katında
aleyhin
ize delil olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladıklarını onlara anlatıyorsunuz? Bunun yanlış olduğuna aklınız ermiyor mu?» derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) halvet oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden arkadaşlarına) : «Allahın size açdığı şey'i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü'minler onunla Rabbiniz katında (
aleyhin
izde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. ...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Mü'minlerle karşılaştıkları zaman, inandık derlerdi, birbirleriyle baş başa kaldıklarında, Rabbınızın katında,
aleyhin
de delil göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz, buna aklınız ermiyormu? diye birbirlerini uyarırlardı....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) müminlerle karşılaştıkları zaman: “Biz de iman ettik. ” derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıklarında ise: “Allah'ın size açtıklarını, Rabbiniz katında sizin
aleyhin
izde kullansınlar diye mi onlara söylüyorsunuz? Bunları hiç düşünemiyor musunuz?” derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında «Biz de iman ettik» derler. Kendi aralarında kaldıklarında ise: «Ne yapıyorsunuz? derler, Rabbinizin huzurunda
aleyhin
ize hüccet edinsinler diye mi tutup Allah’ın size açtığı gerçeği onlara söylüyorsunuz? Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?»...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İnananlara rastladıkları zaman: "İnandık" derler; birbirleriyle yalnız kaldıkları zaman: "Allâh'ın size açtığını onlara söylüyorsunuz ki, onu Rabbiniz katında sizin
aleyhin
izde delil olarak mı kullansınlar? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" derler....
Bəqərə Suresi, 84. Ayet:
Bizim sizden, birbirinizin kanını dökmeyeceğiniz, içinizden bir kısmını zorla ve zulmederek yurtlarınızdan çıkarmayacağınız konusunda kesin sözünüzü, taahhüdünüzü aldığımızı hatırlayın. Sonra siz Tevrat’taki Allah’ın emrini bilerek, kendiniz ve birbiriniz
aleyhin
e şâhit olacak şekilde buna ikrar da vermiştiniz....
Bəqərə Suresi, 84. Ayet:
Hani sizden (ey Yahudiler,) : «(Birbirinizin) kanlarını (haksız) yere) akıtmayın, kendinizi kendi yurdlarınızdan çıkarmayın» diye kat'î söz almışdık. Sonra siz de (buna karşı) ikraar vermişdiniz ve haalâ (bu yolda
aleyhin
izde) şâhidlik edib duruyorsunuz da. ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra da sizler, o kişilersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz. Bir bölüğünüzü yerinden yurdundan çıkarıyorsunuz. Onların
aleyhin
de, kötülükte, düşmanlıkta bulunmak üzere birleşiyorsunuz. Elinize esir düşerlerse onlara karşılık esirler veriyor, gene onları yurtlarına sokmuyorsunuz. Halbuki onları yurtlarından çıkarmak bile haramdı size. Yoksa kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyor musunuz? İçinizde bunları yapanların kazancı, dünya hayatında ancak horluktan ibaret, kıyamet günüyse on...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Hâlbuki siz birbirinizi öldürüyorsunuz, içinizden bir grubu yurtlarından çıkartıyorsunuz. Onlar
aleyhin
e haksız yere düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Esir olup da geri getirilirlerse fidyelerini verip onları aranızdan çıkartıyorsunuz (oysa bu haramdı). Yoksa siz (Kitabın) hakikat bilgisinin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların ereceği karşılık, dünya yaşamında rezil olmaktır. Kıyamet sürecinde ise azabın en şiddetlisine düçar olurlar! Allâh yaptıklarınızdan ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar
aleyhin
de kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz. Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne k...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz o kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürürsünüz ve sizden olan bir fırkayı da yurtlarınızdan çıkarırsınız. Ve onların
aleyhin
e mâsiyet ile, zulm ile yardımlaşıyorsunuz. Ve onlar size esir olarak gelince de onlar gibi fidyeleşmekte bulunuyorsunuz. Halbuki onların öyle yurtlarından çıkarılması sizin üzerinize haram bulunmuştur. Artık siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı eyliyorsunuz? İmdi sizden böyle bir fiilde bulunanların cezası, bu dünya hayatında zilletten başka değ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar
aleyhin
e kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleler...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktaki onlara Allah katından nezdlerinde bulunan (Tevrat) ı tasdıyk edici (ve doğrultucu) bir Kitab (Kur'an) geldi, ki daha evvel küfredenlerin (Arab müşriklerinin)
aleyhin
e (Allahdan böyle bir) feth istiyorlardı, işte (Tevrâtın şehâdet ve saraahatiyle) tanıdıkları o şey (Kur'an) kendilerine gelince ona (hasedlerinden ve mevki' hırsından dolayı) küfretdiler. Artık Allahın lâ'neti o kâfirlerin tepesine. ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman'ın saltanatı
aleyhin
e, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil'deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğrenenler de Allah'ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Yahudiler, Süleyman’ın devleti, iktidarı
aleyhin
e şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin uydurup ortaya sürdükleri şeylerin, rüzgârın ve cinlerin Süleyman’a hizmetinin sihirle gerçekleştirildiği uydurmasının ardına düştüler. Süleyman sihirle uğraşarak inkâr edip kâfir olmamıştı. Fakat şeytanlar, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar iyice küfre saplandılar. İnsanlara sihri, büyüyü öğretiyorlardı. Babil’deki iki meleğe, Hârût ve Mârût’a, sihirle ilgili bir bilgi, bir emir ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların Süleyman'ın yönetimi
aleyhin
de uydurmuş oldukları şeylerin peşine düştüler. Oysa Süleyman küfre düşmedi. Ama insanlara sihiri ve Babil'deki Harut ve Marut adını taşıyan iki meleğe indirilen şeyleri öğreten şeytanlar küfre düştüler. Bu iki melek: 'Biz ancak bir imtihan vesilesiyiz, sakın küfre düşme' demeden kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Onlar, o iki melekten bir adamla karısının arasını açmada yararlanacakları şeyleri öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadan kimseye bir zarar doku...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
(Yahûdi’ler Allah’ın kitabını bırakarak sihir yapmağa başladılar) ve Süleyman Aleyhisselâmın (devletini yıkmak için) saltanatı
aleyhin
e şeytanların okudukları şeye (sihire) tâbi oldular. Hazreti Süleyman (nihayet onlara galib gelmekle) sihir edip kâfir olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihir öğrettiklerinden kâfir oldular; Bâbil (şehrin) deki Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirilen şeyleri (sihirleri) öğretiyorlardı. Halbuki, o iki melek: “- Biz ancak bir imtihan ve tecrübe için Allah taraf...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar şeytanların Süleyman’ın mülkü
aleyhin
e uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küfrettiler. Onlar insanlara sihri ve Babil’deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise: “Biz ancak fitneyiz, sakın küfretme.” demedikçe kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değildil...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların; Süleymanın mülk (-ü saltanat ve nübüvvet) i
aleyhin
e uydurub ta'kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insanlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârur ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek) : «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koc...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar şeytanların Süleyman'ın mülkü
aleyhin
e uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küfrettiler. Onlar, insanlara sihri ve Babil'de ki iki meleğe; Harut ile Marut a indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise: «Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın küfretme. «demedikçe kimseye sihirden bir şey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar v...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar Süleyman aleyhisselâm mülkü
aleyhin
e şeytanların uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman, asla küfretmedi, fakat o şeytanlar kâfir oldular. Onlar nâsa sihir ve Babil'deki iki meleğe, Harût ile Marût'a indirilmiş olan şeyleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise, «Biz ancak bir fitneyiz, sakın kâfir olma!» demedikçe bir kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. İşte birtakım kimseler bu iki melekten zevç ile zevcenin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat bunlar Alla...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet)
aleyhin
de şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onla...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki, insanlarınsizin
aleyhin
izde (kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan korkmayın. Benden (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin üzerinizdeki ni'metimi tamamlayayım da böylece hidayete eresiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nerede bulunursan bulun, yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin de insanlar,
aleyhin
izde bir itirazda bulunamasınlar, ama haksızlık edenler ve zulümde bulunanlar başka. Siz korkmayın onlardan, benden korkun da hem size verdiğim nîmetimi tamamlayayım, hem de bu sûretle hidâyete erişin....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet Resûlüm! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların
aleyhin
izde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık, vechini (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Nerede olursanız olun, vechlerinizi o tarafa döndürün ki, insanların sizin
aleyhin
ize bir delili olmasın. Ancak onlardan bilfiil zulüm edenler
aleyhin
ize olur. O hâlde, onlardan korkup çekinmeyin benden çekinin ki üzerinize olan nimetimi tamamlayayım. . . Ki böylece umulur ki hidâyete ulaşırsınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a, Beytullah’a doğru çevir. Her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların ellerine,
aleyhin
ize kullanacakları bir delil vermeyesiniz. Buna rağmen zâlimler gene de söyleyecek laf bulacaklardır. Onlardan korkmayın, benden korkun. Böylece size olan nimetimi, İslâm’ı, fetihleri tamamlayayım da, hak yolda sebatkâr olasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. İçlerindeki zalimler dışında, insanların ellerinde sizin
aleyhin
ize kullanacakları bir delillerinin olmaması için her nerede bulunursanız bulunun yüzlerinizi onun tarafına çevirin. Onlardan korkmayın, benden korkun ki, size olan nimetimi tamamlayayım. Böylece olur ki, hidayete erersiniz. [29]...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir ve her nerede olursanız yüzünüzü o tarafa çevirin ki, Yahudî veya müşrikler için
aleyhin
izde bir hüccet olmasın (dinimizi terkedip kıblemize tâbi oluyorsunuz, demesinler); Ancak onlardan inad ederek nefislerine zulmedenler müstesna (bunlar her şey söyleyebilirler). Artık siz de onlardan korkmayın, benden korkun, tâ ki size karşı olan nimetimi tamamlayayım. Böylece hidayete kavuşmuş olabilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet, Peygamberim!) Nereden çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey mü'minler!) nerede olursanız olun, yüzünüzü (namazda) o tarafa doğru döndürün; tâ ki insanlar için
aleyhin
ize bir hüccet kalmasın; ancak içlerinden zulmedenler hâriç. Siz artık onlardan korkmayın. Benden korkun; hem size olan nimetimi tamamlayayım; ola ki doğru yolu bulursunuz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet Resûlüm!) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların
aleyhin
izde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescidi harama doğru çevir ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki nas için
aleyhin
izde bir hüccet olmıya, ancak içlerinden haksızlık edenler başka siz de onlardan korkmayın benden korkun, hem üzerinizdeki ni'metimi tamamlıyayım hem gerek ki hidayete eresiniz...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir ve her nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için
aleyhin
izde bir delil olmasın. Ancak içlerinden haksızlık edenler başka. Siz de onlardan korkmayın, Benden korkun ki hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım hem de bu sayede doğru yola eresiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid- i Haram'a doğru çevir, ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için
aleyhin
izde bir delil olmasın. Ancak içlerinden haksızlık edenler başka. Siz de onlardan korkmayın, benden korkun. Hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem gerek ki doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden yola çıkmış olursan ol, yüzünü Mescid- i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin ki, insanların elinde
aleyhin
izde kullanacakları bir bahane bulunmasın. Yalnız, zalimler başka. Onlardan da korkmayın, benden korkun. O tarafa dönün ki, size vereceğim nimeti tamama erdireyim ve böylece doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet habîbim) hangi yerden çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i haraama doğru çevir. (Siz de ey mü'minler) nerede olursanız (olun) yüzlerinizi o yana döndürün. Tâki
aleyhin
izde, insanların, içlerindeki zaalim olanlarından başkasının (tutunabitaceği) bir hüccet (bir vesika ve bir i'tiraz mevzuu) kalmasın. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Tâki size karşı olan ni'metimi tamamlayayım. (Bu sayede) siz de hidâyete kavuşmayı ümîd edebilirsiniz. ...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Evet, nereden (yolculuğa) çıksan, bundan sonra (namaz kılarken) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ve (Ey mü’minler! Siz de) nerede olsanız, artık (namazda) yüzlerinizi onun tarafına çevirin ki, içlerinden zulmedenlerin dışında, insanlar (bilhassa yahudi ve müşrikler) için
aleyhin
ize bir delîl olmasın! Artık onlardan korkmayın; öyleyse (ancak) benden korkun ki üzerinize olan ni'metimi tamamlayayım! Hem tâ ki doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (yola) çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Siz de nerede olursanız, yüzünüzü o yana döndürün, Ta ki, zalim olanlardan başka insanların
aleyhin
izde bir delili bulunmasın. Artık onlardan korkmayın, Benden korkun ki, hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem de siz hidayeti ümid edebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i haram tarafına çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o tarafa çevirin. Tâ ki zâlim olanlardan başka, insanların
aleyhin
izde bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Benden korkun ki, ben de size verdiğim nimetlerimi tamamlayayım, böylece siz de doğru yolu bulmuş olasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden yola çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız yüzünüzü o yöne döndürün ki, insanların zulmedenlerinin dışında
aleyhin
ize kullanacakları bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun. Ben de size verdiğim nimeti tamamlayım. Böylece umulur ki, siz de doğru yolu bulursunuz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, sen yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir! Ve siz de ey müminler! Her nerede olursanız yüzünüzü oraya doğru çevirin ki Halk
aleyhin
izde kullanacak bir delil bulamasın. Yalnız onlardan haksızlık edenler başka! Siz de onlardan değil, Ben’den çekinin ve o tarafa yönelin ki size olan nimetlerimi tamamlayayım ve böylece siz de doğru yolu tutmuş olasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (yola) çıkarsan yüzünü Mescid-i Harâm'a doğru çevir, nerede olursanız, yüzünüzü o yana çevirin ki, haksızlardan başka hiç kimsenin,
aleyhin
izde bir delili olmasın. Onlardan da çekinmeyin, benden çekinin ve (o yana dönün ki) size olan ni'metimi tamamlayayım, böylece yolu bulmuş olasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin
aleyhin
ize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî
aleyhin
ne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli
aleyhin
ne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
1.
ve el mutallakâtu
: ve boşanmış kadınlar
2.
yeterabbasne
: dururlar, beklerler
3.
bi enfusi-hinne
: kendi kendilerine
4.
sel...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah herkesi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin, işlediği sâlih ameller, yaptığı hayırlar, kazandığı sevaplar lehine değerlendirilecektir. İşlediği günahlar, yaptığı kötülükler de
aleyhin
e değerlendirilecektir. 'Ey Rabbimiz, unutursak veya istemeden, bilmeden hata edersek bizi sorumlu tutma, cezalandırma. Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekileri sorumlu tuttuğun ağır ve katı hükümlere benzer, riayeti güç sınırlamalar, altından kalkılmaz ağır mükellefiyetler yükleme. Ey Rabbimiz ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları
aleyhin
edir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kisiye ancak gucunun yetecegi kadar yukler; kazandigi iyilik lehine, ettigi kotuluk de
aleyhin
edir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz Bizden oncekilere yukledigin gibi, bize de agir yuk yukleme. Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmeyecegi seyi tasitma, bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlamizsin, kafirlere karsi bize yardim et. *...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de
aleyhin
edir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği
aleyhin
edir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Tanrı hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları
aleyhin
edir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler kavmine karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı (iyilik)kendi lehine, işlediği (kötülük) de kendi
aleyhin
edir. (Ey mü’minler! Şöyle duâ ediniz:)'Rabbimiz! Eğer unutursak veya hatâ edersek, bizi mes’ûl tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere onu yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kendisine(dayanabilmek için) takatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! Hem bizi affeyle! Ve bizi bağışla! Hem bize merhamet buyur! Sen bizim Mevlâmızsın; artık kâfirler topluluğuna ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez. Kazandığı lehine, yüklendiği
aleyhin
edir. Ey Rabbımız, unuttuk veya yanıldıysak sorumlu tutma bizi. Ey Rabbımız, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbımız, bize gücümüzün yetmeyeceğini yükleme. Affet bizi, bağışla bizi. Sen Mevlamızsın. Kafirler güruhuna karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
"Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez: Kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi
aleyhin
e." "Ey Rabbimiz! Unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama!" "Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma!" "Ve günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze! Sen Yüce Mevlamızsın, hakikati inkar eden topluma karşı bize yardım et!"...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz. Herkesin kesbettiği kendi lehinedir. Ve iktisab eylediği de kendi
aleyhin
edir. «Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk ise veya hata ettik ise bizi muaheze buyurma. Ey Rabbimiz! Ve bize, bizden evvelkilere yüklemiş olduğun gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim için kendisine takat bulunmayan bir şey de yükleme. Ve bizden af buyur ve bizim için mağfiret buyur ve bizlere merhamet kıl, Sen bizim mevlâmızsın. Artık kâfirler olan kavim üzerine bizl...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. (Herkesin) kazandığı (iyilik) lehine ve işlediği (kötülük) ise
aleyhin
edir! -Rabbimiz, eğer unuttuk veya hata yaptıysak, bizi hesaba çekme, Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir görev yükleme. Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceğini bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bizim mevlâmızsın. Kafir topluma karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi
aleyhin
edir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardı...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. Kazandığı lehine, kazandırdıkları da
aleyhin
edir. «Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünden fazlasıyla yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı hayır kendi lehine, işlediği kötülük de kendi
aleyhin
edir. Ey Rabbimiz! Unutur yahut hatâ edersek bizi cezalandırma. Ey Rabbimiz! Bize, daha öncekilere yüklediğin gibi ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeylerle bizi yükümlü tutma. Günahlarımızı affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Bizim dostumuz ve yardımcımız Sensin; kâfirler güruhuna karşı Sen bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi
aleyhin
edir/kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun
aleyhin
edir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı
aleyhin
edir. "Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
«Önümüzdeki Tevrâtı tasdıyk edici olarak ve
aleyhin
ize haram edilen ba'zı şeyleri fâidenize halâl kılmaklığım için (geldim). Size Rabbinizden (peygamberliğimi isbât eder) âyet (alâmet, mu'cize) getirdim. Artık Allahdan korkun, bana da itaat edin». ...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Mekr yaptılar ve karşılığını Allâh'tan mekr ile aldılar. Allâh mekr yapanların en hayırlısıdır. (Hakikati dillendirenin ortadan kalkması için gizli hileye başvurdular, Allâh da olayı aynı yoldan, yani onlar fark edemeden onların
aleyhin
e sonuçlandırdı. ) (Kişinin kendisini Allâh'tan ayrı düşüren - uzaklaştıran fiile devam edip bundan zarar görmediğini sanması, mekre uğraması demektir. Çünkü zarar görmediğini sanarak o fiile devam etmesi, sonuçta Allâh'tan daha fazla uzaklaşmasına yol açar ki, Al...
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey îmân edenler! Kendinizden başkasını sırdaş edinmeyin; onlar size fesad çıkarmakta kusûr etmezler. (Her zaman) sıkıntıya düşmenizi istediler. Doğrusu kinleri ağızlarından taşmıştır (hep
aleyhin
izde konuşurlar). Sînelerinin gizlediği (kin ve düşmanlık)ise daha büyüktür. Eğer akıl erdirirseniz, doğrusu âyetlerimizi size iyice açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
ha, sizler öyle kimselersinizdir ki onları seversiniz onlar ise bütün kitaba iman ettiğiniz halde sizi sevmezler, hem yüzünüze geldiler mi «inandık» derler, ve tenha kaldılarmı gayızlarından
aleyhin
izde parmaklarını ısırdılar, de ki: gayzınızla ölün, her halde Allah bütün sinelerin künhünü bilir...
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
Ha sizler öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise, bütün kitaba inandığınız halde sizi sevmezler. Sizinle karşılaştıklarında: «Biz inandık?» derler. Yalnız kaldıklarında ise size olan kinlerinden
aleyhin
izde parmaklarını ısırırlar. De ki: «Kininizle ölünüz!» Allah, kesinlikle bütün sinelerin özünü bilir....
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler. Ve siz kitabın hepsine inanırsınız ve size mülâki oldukları zaman «İmân ettik,» derler. Ve kendi kendilerine kaldıklarında ise sizin
aleyhin
izdeki gayızdan dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: «Gayzınız ile ölünüz.» Şüphe yok ki Allah Teâlâ sinelerdeki olanı hakkıyla bilicidir....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size bir yara dokunduysa, o topluluğa da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler... onları biz insanlar arasında çevirip dururuz (kâh bir kavme, kâh ötekine gâlibiyet veririz; bazen bir topluma iyi veya kötü günler gösteririz, bazan ötekine). Allâh inananları ortaya çıkarmak, sizden şehidler edinmek için (zamanı kâh lehinize, kâh
aleyhin
ize çevirmektedir). Allâh, zâlimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 173. Ayet:
Öyle kişilerdir onlar ki halk, kendilerine, bütün insanlar,
aleyhin
izde birleşti, korkun onlardan dedi de bu söz, onların inancını arttırdı ve Allah yeter bize, ne de güzel vekildir o dediler....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Vellâtî ye’tînel fâhişete min nisâikum festeşhidû
aleyhin
ne erbaaten minkum, fe in şehidû fe emsikûhunne fîl buyûti hattâ yeteveffâhunnel mevtu ev yec’alallâhu lehunne sebîlâ(sebîlen)....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
1.
vellâtî (ve ellâtî )
: ve onlar (kadınlar)
2.
ye'tîne
: gelirler, yaparlar
3.
el fâhişete
: fuhuş, zina
4.
min nisâi-kum
...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Ve kadınlarınızdan fuhuş yapmış olanlara ( onların
aleyhin
e) sizden dört şahit isteyin. Eğer şahitlik ederlerse o taktirde, artık onlara ölüm gelinceye kadar veya onlar için, Allah bir yol gösterinceye kadar evlerin içinde tutun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanların
aleyhin
de olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Zina suçu işleyen kadınlarınızın
aleyhin
de dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanların
aleyhin
de olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Tanrı onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuşta bulunmuş olanların
aleyhin
e sizden dört şahit ikame ediniz. Eğer şehadet ederlerse o kadınları evlerde hapsediniz. Kendilerine ölüm gelinceye kadar veya onlara Cenab-ı Hak bir yol açıncaya kadar....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara (zinâ edenlere) karşı aranızdan dört şâhit getirin. Eğer onların
aleyhin
de şâhitlik yaparlarsa, ölüm onları alıp götürünceye, ya da Allah kendilerine bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Fuhuş irtikâp eden kadınlarınız
aleyhin
de sizden dört şahit getirin. Şahitlik edecek olurlarsa, ölüm onlara erişinceye ve Allah onlar hakkında bir yol gösterinceye kadar onları evde hapsedin....
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât(mu’minâti). Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d(ba’dın), fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân(ahdânin), fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe
aleyhin
ne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb(azâbi). Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
1.
ve men
: ve kim, kimin
2.
lem yestetı'
: gücü yetmez
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
tavlen
: güç, bolluk, ze...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû
aleyhin
ne sebîlâ(sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîran)....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
1.
er ricâlu
: erkekler
2.
kavvâmûne
: kâim olanlar, idareciler, koruyup gözetenler
3.
alâ en nisâi
: kadınlar üzerinde
4.
bi m...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, mallarından (kadınlar için mehir ve nafaka olarak) harcamaları sebebiyle ve Allah'ın, onların bir kısmını, diğerlerine üstün kılmasından dolayı, kadınların üzerinde daha çok kâimdirler (koruyup gözetici, idare edicidirler). Bu bakımdan salih amel (nefs tezkiyesi) yapan kadınlar itaatkârdırlar, Allah'ın (onların haklarını ve iffetlerini) korumasıyla, onlar da gaybde (kocalarının yokluğunda hem kendilerini, hem kocalarının mal ve şerefini) koruyucudurlar. İtaatsizliklerinden (baş kaldırm...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederl...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların
aleyhin
e başka bir yol aramayın; çünkü ...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların
aleyhin
e başka bir yol aramayın; çünkü ...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler kadınlar üzerine idareci (hâkim)dirler. Çünkü Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler, mallarından kadınlara harcamaktadırlar. İyi kadınlar itaatkâr olan ve Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi koruyan kadınlardır. İtaatsızlıklarından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, (uslanmazlarsa) onları yataklarında yalnız bırakın. Yine de dinlemezlerse dövün. Eğer size itaat ederlerse, artık onların
aleyhin
e başka bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah çok yücedir, ...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın bir kısmını bir kısmına üstün kılması ve erkeklerin mallarından geçimi sağlamaları dolayısıyla, erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler. İyi kadınlar, gönülden (Allah’a) boyun eğen, Allah’ın koruduğu gizlilikleri koruyanlardır. Kötü davranışlarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin. Daha sonra yataklarında yalnız bırakın ve (sonunda) onları dövün. Eğer size itaat ederlerse onların
aleyhin
e yol aramayın. Elbette Allah yücedir, büyüktür....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allâh, insanları birbirinden üstün kıldığı ve mallarından harca(yıp kadınların geçmini sağla)dıkları için erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler. Bundan dolayı iyi kadınlar itâ'atkâr olup, Allâh'ın kendilerini korumasına karşılık (Allâh'ın verdiği başarı ile) gizliyi korurlar (kocalarına aslâ ihânet etmezler). Hırçınlık, etmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarda onlara sokulmayın, onları dövün. Eğer size itâ'at ederlerse artık onların
aleyhin
e başka bir yol aramayın. Çünkü Al...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa a...
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Öyleyse (Hesap Günü), her topluluk içinden şahitler getireceğimiz ve seni (ey Peygamber) onlar
aleyhin
de şahit tutacağımız zaman, ne olacak (o günahkarların hali?)...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Yüzüne karşı 'peki' derler. Fakat onların bir gurubu yanından ayrıldıktan sonra geceleyin
aleyhin
de sana verdikleri sözle bağdaşmayan komplolar kurarlar. Hiç şüphesiz Allah onların geceleri kurdukları komploları yazıyor. Sen onlara aldırış etme, Allah'a güven. Vekil olarak Allah sana yeter....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak sizinle onların arasında ahitleşme olan bir kavme sığınanlar, yahut sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaya yürekleri dayanmayıp size gelenler, bu hükümden dışarıdır ve Allah dileseydi onları size mûsâllat ederdi de sizinle savaşırlardı. Sizi bırakırlar, sizinle savaşmazlar ve barış teklifinde bulunurlarsa Allah da onların
aleyhin
de bulunmaya bir yol bırakmamıştır size....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların
aleyhin
de bir yola girme hakkı vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak, aranızda antlaşma olan bir kavme sığınanlar, ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sindiremeyip, darlanarak size gelenler müstesna. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, onları sizin başınıza musallat ederdi de, sizinle savaşırlardı. Artık onlar, sizden uzak dururlar, sizinle savaşmaz, size düşmanca davranmaz, barış teklif ederlerse, bu durumda Allah, size, onların
aleyhin
de olabilecek bir ruhsat vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluğa sığınanlar yahut size karşı veya kendi toplumlarına karşı savaşmaktan içleri sıkıldığından dolayı size gelenler müstesnadır. Allah dileseydi onları başınıza musallat ederdi de size karşı savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, size karşı savaşmaz ve barış teklif ederlerse (bilin ki) Allah onların
aleyhin
e size bir yol bırakmamıştır. [17]...
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların
aleyhin
de bir yol kılmamıştır....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar; yahut ne size karşı harp etmeyi, ne de kendi kavimlerine karşı savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp bîtaraf olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, bunları üzerinize musallat kılaradı da sizinle savaşırlardı. O halde sizi bırakıp bir tarafa çekildikleri ve sizinle savaşmayıp barışa yattıkları takdirde de Allah, onların
aleyhin
de sizin için tecavüze bir yol (izin) vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların
aleyhin
de bir yola girme hakkı vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar
aleyhin
e bir yol vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Tanrı dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Tanrı, sizin için onların
aleyhin
de bir yol kılmamıştır....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme iltica edenler, yahud ne sizinle, ne de kendi kavmleriyle muhaarebe etmekden göğüsleri daralıb (doğruca) size gelenler müstesnadır. Allah dileseydi elbette onları sizin başınıza musallat eder de sizinle her halde savaşırlardı: Artık onlar sizi bırakıb bir tarafa çekilirler de sizinle vuruşmazlar ve barışı size bırakırlarsa o halde Allah onların
aleyhin
de sizin için (tecâvüze) bir yol bırakmamışdır. ...
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar yâhut sizinle savaşmaktan veya kavimleriyle savaşmaktan (hoşlanmayarak) göğüsleri daralmış hâlde size gelenler müstesnâ. Hâlbuki Allah dileseydi, muhakkak ki onları size musallat ederdi de elbette sizinle savaşırlardı. Fakat sizi bırakırlar da sizinle savaşmazlar ve size barış teklîf ederlerse, o takdirde Allah, size onlar
aleyhin
de bir yol (bir müsâade) vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
O kimseler müstesna ki, onlar sizin aranızla kendi aralarında bir muâhede bulunan bir kavme iltica etmiş veyahut sizinle mukatelede bulunmaktan veya kendi kavimleriyle muharebe etmekten göğüsleri darlaşmış oldukları halde size gelmiş olurlar. Ve eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi elbette onları size musallat ederdi de sizi katlediverirlerdi. İmdi onlar sizden bir tarafa çekilirler de sizinle savaşta bulunmazlarsa ve müsalemeti size bırakırlarsa artık Allah Teâlâ sizin için onların
aleyhin
e bir yo...
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir topluluğa sığınmış kimseler veya ne sizinle ne de kendi topluluklarıyla savaşmayı göğüslerine sığdırmayıp size gelenler müstesnâdır. Allah dileseydi onları sizin başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, bu durumda Allah size onların
aleyhin
e olarak yol vermemiştir....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlara, sizinle veya kendi toplumları ile savaşmak istemeyip içleri daralıp sıkılıp size gelenlere dokunmayın. Eğer Allah, dileseydi onları sizin üzerinize musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve barışı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların
aleyhin
e bir yol bırakmamıştır....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun) dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları da üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların) ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların
aleyhin
de bir yol kılmamıştır....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin olmak isteyen başkalarını da göreceksin. Fitne çıkarmak, ortalık bulandırmak, inkâra, küfre yardımcı olmak, müslümanların kanına girmek için davet olunduklarında balıklama dalarlar. Sizden uzak durmazlar, size barış teklif etmezler, ortalık karıştırmaktan da ellerini çekmezlerse, onları yakalayın, bulduğunuz yerde onları öldürün. İşte onların
aleyhin
e, size, apaçık bir ferman, bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların
aleyhin
de apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğer bir takım kimseleri de bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin kalmak isterler. Her ne zaman fitneye çağırılırlarsa, o tarafa döner, içine düşerler. Eğer bunlar sizden çekinmezler, barışınıza yatıp taarruzdan ellerini çekmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar
aleyhin
de size açık bir ferman ve salâhiyyet verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Onlardan diğer bir kısmını da hem sizden güven içinde olmayı, hem kendi kavimlerinden güven içinde kalmayı arzu eder (bir tutum içinde) bulursunuz. Ama ne kadar fitneye sevkedilirlerse, başaşağı (o fitnenin) içine atılırlar. Şayet sizi bırakıp bir tarafa çekilmezler, size barış teklif etmezler ve ellerini de (sizden) çekip tutmazlarsa, bulduğunuz yerde onlar
aleyhin
e, size çok açık bir belge ve yetki verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğer bir takımlarını bulacaksınız ki hem sizden emin olmak hem de kavmlerinden emin kalmak isterler, fitneye sevkedildikce de döner döner içine atılırlar, eğer bunlar sizden çekinmezler ve sulha yatıb taarruzdan ellerini çekmezlerse kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün, işte bunlar
aleyhin
de size açık bir ferman verdik...
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğer bir takımını da hem sizden emin kalmak hem de kendi milletinden güven içinde olmayı ister halde bulacaksın. Fitneye sürüklendikçe de döner döner içine atılırlar. Eğer bunlar sizden çekinmez ve barışa yanaşıp saldırıdan geri durmazlarsa, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayıp öldürün. İşte bunların
aleyhin
e size açık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğer birtakım kimseleri de bulacaksınız ki; hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her davet olunuşlarında onun içine başaşağı dalarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar
aleyhin
de size açık bir ferman verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğerlerini de hem sizden güvende (yemenüküm) olmayı, hem de kendi kavimlerinden güvende (yemenü) olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nedere bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların
aleyhin
de apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Bir başkalarını (da) bulacaksınız ki, (o münâfıklar) hem sizden emîn kalmak, hem de kendi kavimlerinden emîn olmak isterler. Ne zaman fitneye çağrılsalar, ona baş aşağı dalarlar. Ama sizi bırakmazlar, size barış teklîf etmezler ve (savaştan) ellerini çekmezlerse, artık onları yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün! Ve işte onlar yok mu, kendileri
aleyhin
de size apaçık bir delil (ve salâhiyet) verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Başka bir tâife de bulacaksınız ki, onlar hem sizden emin olmayı ve hem de kavimlerinden emin bulunmayı dilerler. Fitneye her sevkedildikleri zaman da onun içine başaşağı atılırlar. Artık onlar sizden çekinmezlerse ve barışı size bırakmazlarsa ve ellerini çekmezlerse onları her nerede ele geçirirseniz tutunuz ve öldürünüz. İşte sizin için onların
aleyhin
e apaçık bir ferman verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Başkalarını da sizden ve kendi topluluklarından güvende olmayı arzu eder gibi bir halde bulabilirsin ama fitneye her çağrılışlarında ona balıklama dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barışı size bırakmazlar ve ellerini de çekmezlerse, onları bulduğunuz yerde tutup öldürün. İşte size onların
aleyhin
e açık bir yetki veriyoruz....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğerlerinin de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların) ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların
aleyhin
de apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir suç işlerse o suçu kendi
aleyhin
e kazanmıştır, zararı kendine ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah her şeyi bilicidir, büyük hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bile bile bir günah işlerse, onu ancak kendi
aleyhin
e işleyip sırtına yüklenmiş olur. Allah herşeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa onu kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah ilim sahibidir, hakimdir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi
aleyhin
de onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah yaparsa, onu ancak kendi
aleyhin
e işlemiş olur. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim gunah islerse bunu ancak kendi
aleyhin
e yapmis olur. Allah bilendir, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim de bir günah kazanırsa, herhalde onu kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah (her şeyi lâyıkıyle) bilendir, hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim günah işlerse bunu ancak kendi
aleyhin
e yapmış olur. Allah bilendir, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah her şeyi bilicidir, büyük hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Maamafih kim bir vebal kazanırsa onu sırf kendi
aleyhin
e kazanır, Allah alîm, hakîm de bulunuyor...
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim de bir günah işlerse, onu yalnız kendi
aleyhin
e işlemiş olur. Allah ise herşeyi bilir ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir suç işlerse onu kendi
aleyhin
e işlemiş olur. Kuşkusuz Allah bilir ve hakimdir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi
aleyhin
de onu kazanmıştır. Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günâh kazanırsa onu ancak kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah her şey'i bilicidir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir. ...
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Ve kim bir günah işlerse, böylece onu ancak kendi
aleyhin
e kazanır. Allah ise, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim, bir günah kazanırsa; bunu ancak kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Ve Allah; Alim, Hakim olandır....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Ve her kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi nefsi
aleyhin
e kazanır. Allah Teâlâ ise alîmdir, hakîmdir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi
aleyhin
e kazanmış olur. Allah her şeyi bilicidir, hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah işlerse, onu ancak kendi
aleyhin
e işler. Allah ise bilen ve hükmedendir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim günah kazanırsa, onu sırf kendi
aleyhin
e kazanır. Allah her işi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günâh işlerse onu kendi
aleyhin
e kazanır. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi
aleyhin
de onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Günah işleyen, kendi
aleyhin
e günah işlemiştir. Allah ise herşeyi bilir, her işi hikmetle yapar....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Günah kazanan onu kendi nefsi
aleyhin
e kazanır. Allah Alîm ve Hakîm'dir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın
aleyhin
e de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, Allah için daima adâleti tam yerine getirin ve tanıklığı o yolda yapın, hattâ kendi
aleyhin
ize, yahut anayla babanın ve yakınların
aleyhin
e bile olsa. Hattâ zengin, yahut yoksul bile olsa, çünkü Allah ikisine de sizden daha ziyade sahiptir, sizden daha fazla korur onları ve siz, adâleti icra ederken nefsinizin dileğine uymayın. Bir tarafı gözeterek hüküm verir, yahut birinden yüz çevirirseniz bilin ki Allah, şüphe yok, yaptıklarınızın hepsinden haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız
aleyhin
de de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, adaleti uygulamaya aziymli olun! Ana-baba veya akrabanız
aleyhin
e de olsa, zengin veya fakir fark etmeksizin Allâh için şahitlik edin; zira Allâh hakkı, ikisinin de önündedir! O hâlde adaleti sağlamada geçersiz kabullerinize tâbi olmayın! Eğer gerçeği çarpıtırsanız, muhakkak Allâh yaptıklarınızın yaratanı olarak Habiyr'dir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, Allah adına Kurân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, Allah için doğruları konuşan şâhitler olarak, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni adâletle yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun; kendinizin, yandaşlarınızın, ana-babanızın, akrabalarınızın
aleyhin
de de olsa, düzenin kurallarını aksatmadan uygulayın. Zengin ve fakir de olsalar uygulamada ayırım gözetmeyin; şun...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi nefisleriniz, anne babalarınız ve yakınlarınız
aleyhin
e de olsa Allah için şahitlikte bulunarak adaleti gereği gibi uygulayan kimseler olun. (Muhatabınız) zengin de olsa fakir de olsa, (bilin ki) Allah onlara daha yakındır. Şu halde adaleti yerine getirme konusunda kendi tutkularınıza uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız
aleyhin
e bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey mü’minler! Hak üzere durup adâleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyliyen şahidler olun. Velev ki şahidliğiniz, nefsinizin yahut ana ve babanızla yakın akrabanızın
aleyhin
de olsun, ister üzerine şahidlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun... Çünkü Allah, ikisine de (zengin ile fakire) sizden daha yakındır. Onun için siz, hakdan yüz çevirip nefsin arzusuna uymayın. Eğer adâlet üzere hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten dilinizi bükerseniz veya (büs...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey imân edenler! Haktan yana olup adaleti sapasağlam ayakta tutun, Allah için şâhidler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın
aleyhin
e olsun (adaletten şaşmayın), isterse onlar zengin veya fakir bulunsun.. Allah onları (korumada) sizden elbette öndedir ve daha yeğdir. Artık hak ve adalette (kendi) heves(iniz)e uymayın. Eğer dilinizi (hak ve adaleti yerine getirmede) büker veya yüzçevirirseniz, (bilmiş olun ki), Allah yaptıklarınızdan haberlidir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız
aleyhin
de de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
İnananlar! Kendiniz, ananınz, babanız ve yakınlarınız
aleyhin
de dahi olsa ALLAH için tanıklık ederek adaleti gözetin. İster zengin, ister fakir olsun, ALLAH her iki gruba da bakar. Öyleyse, kişisel çıkar ve duygularınıza uyarak taraflı davranmayın. Gerçeği çarpıtırsanız veya tanıklık etmekten çekinirseniz, bilesiniz ki ALLAH yaptıklarınızı haber alır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Hakkaniyyetle durub adaleti yerine getirmeğe uğraşır hâkimler, Allah için şahidler olunuz, gerekse nefislerinizin, veya ebeveyninizin veya en yakınlarınızın
aleyhin
e olsun, gerek zengin ve gerek fakır bulunsun, çünkü Allah ikisinden de akdemdir, onun için haktan udul edib de nefsin arzusuna tabi' olmayın ve eğer dilinizi eğer veya çekinirseniz şüphe yok ki Allah her ne yaparsanız habîr bulunur...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, hak ölçülerle hareket edip adaleti yerine getirmeye uğraşan hakimler, Allah için şahitlik yapan kişiler olunuz. Gerek kendileriniz veya ana-babanız yahut en yakınlarınız
aleyhin
e olsun; gerek zengin, gerek fakir olsun. Çünkü Allah, ikisinden de önceliklidir. Bundan dolayı adaletten uzaklaşıp da nefsinize uymayın. Şahitlik yaparken dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana - babanız ve yakın akrabanız
aleyhin
e de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey müminler, kendinizin, ana-babanızın ve akrabalarınızın
aleyhin
de bile olsa, adalete sıkı sıkıya bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz. Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler ister zengin, ister fakir olsunlar, Allah kendilerine herkesten daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak doğruluktan sapmayınız. Eğer kaypaklık eder, ya da şahitlik yapmaktan kaçınırsanız, kuşku yok ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız
aleyhin
e bile olsa, Tanrı için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Tanrı onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îman edenler, adaleti titizlikle ayakda tutan (haakim) ler ve Allah için şâhidiik eden (insan) lar olun. (O hükmünüz veya şâhidliğiniz) velev ki kendinizin veya ana ve babalar (ınız) ın ve yakın hısımlar (ınız) ın
aleyhin
de olsun, (isterse onlar) zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah ikisine de (sizden daha) yakındır (ve hallerini sizden iyi bilicidir). Artık siz (hakdan) dönerek (keyf-ü) hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğib büker (hakkı olduğu gibi söylemekden çekinir) veya (büsbütün ondan...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îmân edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan (hâkim)ler, Allah için şâhidlik eden kimseler olun! (Bu tavrınız) velev kendiniz veya ana-baba ve akrabâlar(ınız)
aleyhin
e olsun! (Hem aleyhlerine karar verilen veya şâhidlik edilen) ister zengin, ister fakir olsun; Allah, ikisine de (sizden) daha yakındır (onların maslahatını daha iyi bilir); öyleyse(haktan) saparak nefsin arzûsuna uymayın! Buna rağmen (dilinizi) eğip büker veya (îcâb eden hüküm ya da şâhidlikten) yüz çevirirseniz, artık muhakkak ...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler; kendiniz, ana-babanız ve yakınlarınız
aleyhin
de de olsa Allah için şahid olarak adaleti gözetin. İster zengin, ister fakir olsun; onları Allah'ın koruması daha uygundur. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz; Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın
aleyhin
e de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allahın hakkı onların her birinin (hakkının) önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
İmân edenler! Adaletle bihakkın kâim, Allah için şahit kimseler olunuz. Velev ki kendi şahıslarınızın veya ebeveyninizin veya en yakınlarınızın
aleyhin
e olsun, ister zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah Teâlâ onlara daha yakındır. Artık haktan dönerek hevâya tâbi olmayınız. Ve eğer dilinizi eğer bükerseniz veya yüz çevirirseniz şüphe yok ki Allah Teâlâ işlediğiniz şeyden bihakkın haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız ve akrabanız
aleyhin
de bile olsa, zengin de fakir de olsa, Allah için şâhitlik ederek adâleti titizlikle ayakta tutanlar olun! Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın! Eğer (şâhitlik ederken) dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
-Ey iman edenler! Adalet ile hükmeden hakimler ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. Şahitliğiniz kendi
aleyhin
ize veya çocuklarınızın ve yakınlarınızın
aleyhin
e olsa bile, zengin olsun fakir olsun doğru şahitlik edin. Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Adaletten sapmamak için heveslerinize uymayın. Eğer (adalet ile hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten çekinir) dilinizi eğip bükerseniz ve yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız
aleyhin
de olsun. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için, sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsa...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, adâleti tam yerine getirerek Allâh için şâhidlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın
aleyhin
de bile olsa, (şâhidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü Allâh, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şâhidlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı bilir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız
aleyhin
de bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları) nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve Allah için şahitlik eden kimseler olun-isterse kendi
aleyhin
ize veya anne baba yahut yakınlarınızın
aleyhin
e olsun. Onlar zengin de olsa, fakir de olsa, Allah onlara sizden daha yakındır. Onun için heveslerinize uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer sözü eğip büker veya şahitlikten kaçınırsanız, hiç şüphe yok ki Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız
aleyhin
e de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin
aleyhin
e kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar, sizin ahvâlinizi gözetip dururlar. Siz, Allah'ın lütfüyle bir fetih elde ederseniz biz de derler, sizinle değil miydik? Kâfirlere bir zafer payı düşse üstünlüğünüzü temin etmedik mi, inananların, size hücumunu menetmedik mi derler. Kıyamet gününde, Allah hakkınızda hükmeder ve Allah, kâfirlere, müminler
aleyhin
e bir yol, bir başarı vermez....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gözetleyip duranlar, eğer size Allah'tan bir zafer (nasib) olursa, "Sizinle beraber değil miydik?" derler. Kâfirlerin (zaferden) bir nasipleri olursa (bu sefer de onlara), "Sizi yenip (öldürebileceğimiz halde öldürmeyip) müminlerden korumadık mı?" derler. Artık Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir ve kâfirler için müminler
aleyhin
e asla bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar başınıza gelecekleri izliyorlar. . . Eğer size Allâh'tan zafer ulaşırsa "Biz de sizinle değil miydik?" derler. Hakikati inkâr eden güruha bir başarı nasip olursa da bu defa "Biz sizden üstün gelmedik mi, iman edenlere karşı sizi korumadık mı?" derler. Allâh kıyamet sürecinde aranızda hükmeder. Allâh iman edenler
aleyhin
e fırsat vermeyecektir, hakikati inkâr edenlere!...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Gözleri üstünüzde olanlar, size Allah’tan bir zafer nasip olursa: 'Biz sizinle beraber değil miydik?' derler. Şâyet kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin zaferden bir payı olursa, 'İstesek sizi yenemez miydik? Mü’minlerden taraf olmamakla, sizi onlardan korumuş olmuyor muyuz?' derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin
aleyhin
e kulluk sözleşmesindeki o...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi sürekli gözetleyip dururlar. Eğer size Allah tarafından bir fetih nasip olursa: 'Biz de sizinle birlikte değil miydik?' derler. Eğer kâfirlere bir pay olursa bu kez onlara: 'Size üstünlük sağlayıp sizi mü'minlerden korumadık mı?' derler. Kıyamet gününde Allah aranızda hüküm verecektir. Allah, kâfirlere mü'minlerin
aleyhin
e bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü'minlerin
aleyhin
de kesinlikle yol vermez....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
O münafıklar sizin hâlinizi gözetleyip beklerler: Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) olursa derler ki: “- Biz sizinle beraber değil miydik, bize de mal ve ganimetten verin.” Fakat kâfirlere bir zafer hissesi düşerse, kâfirlere hitaben: “- Biz, size yardım ederek üstünlüğünüzü temin etmedik mi? Size mü’minlerden gelecek ziyanı önlemedik mi? (Bizi de ganimete ortak yapın)”, derler. Artık Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verir; ve Allah elbette o günde, kâfirler için mü’minler aley...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gozleyenler, Allah'tan size bir zafer gelirse, «Sizinle beraber degil miydik?» derler; eger kafirlere bir pay cikarsa, onlara: «Size ustunluk saglayarak sizi muminlerden korumadik mi?» derler. Allah kiyamet gunu aranizda hukum verir. Allah inkarcilara, inananlar
aleyhin
de asla firsat vermeyecektir. *...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
(Öyle münafıklar ki), sizi gözleyip duruyorlar (sonunuzun nereye varacağını bekliyorlar). Size Allah'tan bir zafer kapısı açılırsa, «sizinle beraber değil miydik ?» derler. Kâfirlere (zaferden yana) bir pay çıkarsa, «size yardım edip üstün gelmenizi sağlamadık mı. mü'minlerden size dokunacak (zararı) engellemedik mi ?» derler. Artık Allah Kıyamet günü aranızda hükmedecek ve Allah elbette mü'minler
aleyhin
e kâfirlere bir yol vermiyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gözleyenler, Allah'tan size bir zafer gelirse, 'Sizinle beraber değil miydik?' derler; eğer kafirlere bir pay çıkarsa, onlara: 'Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?' derler. Allah kıyamet günü aranızda hüküm verir. Allah inkarcılara, inananlar
aleyhin
de asla fırsat vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gözetleyip duranlar, eğer size Allah'tan bir zafer (nasib) olursa, «Sizinle beraber değil miydik?» derler. Kâfirlerin (zaferden) bir nasipleri olursa (bu sefer de onlara), «Sizi yenip (öldürebileceğimiz halde öldürmeyip) müminlerden korumadık mı?» derler. Artık Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir ve kâfirler için müminler
aleyhin
e asla bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar ki, sizi gözetleyip duruyorlar; Eğer Allah tarafından size bir zafer ulaşırsa: «Beraber değil miydik?» diyecekler; Eğer kafirlere zaferden bir pay düşerse: «Biz sizden üstün gelmedik mi? Sizi müminlerden kurtarmadık mı?» diyecekler. Allah kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Ve hiçbir zaman kafirler için müminler
aleyhin
e bir yol ve imkan verecek değildir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasip olursa: «Biz sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlerin zaferden bir payı olursa: (Bu defa da onlara): «Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?» derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin
aleyhin
e kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip duruyorlar. Size Tanrı'dan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, inançlılardan size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Tanrı, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Tanrı, kafirlere inançlıların
aleyhin
de kesinlikle yol vermez....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar hep sizi gözetleyib duranlardır. Onun için eğer Allahdan size bir feth (-u zafer) olursa: «Biz de sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlere bir (zafer) hisse (si) düşerse (o vakit da kâfirlere dönerek): «Biz size (yardım ederek) galebenizi te'min etmedik mi? Size mü'minlerden (gelecek felâketi) önlemedik mi?» derler. Artık Allah, kıyaamet günü (onlarla sizin) aranızda hükmünü verecekdir. Allah, kâfirlere mü'minlerin
aleyhin
de (galebeye) asla bir yol (ve imkân) bahşetmez. ...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar (o münâfıklar öyle kimselerdir) ki, sizi gözetliyorlar; bu yüzden size Allah’dan bir fetih (bir zafer nasîb) olursa: '(Biz de) sizinle berâber değil miydik? (Bize de ganîmet verin!)' derler; fakat kâfirlere bir (zafer) nasîb olursa (onlara da): 'Size galib gelmedik mi (sizi öldürme imkânına sâhib olup da kendi hâlinize bırakmadık mı)? Hem mü’minleri sizden men' etmedik mi?' derler. Artık Allah, kıyâmet günü aranızda hüküm verecektir. Ve Allah, kâfirlere mü’minler
aleyhin
de (kalıcı bir gali...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar, hep sizi gözetleyip durular. Allah'tan size bir zafer gelince; sizinle beraber değil miydik? derler. Kafirlere zaferden bir pay düştüğü zaman da onlara; size üstünlük sağlayarak mü'minlerden korumadık mı? derler. Kıyamet günü aranızda hüküm vercek Allah'tır. Allah, mü'minlerin
aleyhin
de asla fırsat vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar ki, sizi gözetiverirler, eğer sizin için Allah Teâlâ'dan bir zafer olursa, «Biz de sizinle beraber değil miydik?» derler. Ve eğer kâfirler için bir nâsib olursa, «Biz size galip gelmez miydik ve size mü'minlerin tecavüzünü men eder olmadık mı?» derler. Artık Allah Teâlâ Kıyamet gününde aranızda hükmedecektir. Ve elbette Allah Teâlâ kâfirler için mü'minler
aleyhin
e bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar hep sizi gözetleyip duranlardır. Eğer Allah'tan size bir zafer gelirse: “Biz de sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlere bir pay çıkarsa, onlara: “Size üstünlük sağlayarak, sizi müminlerden korumadık mı?” derler. Allah kıyamet günü aranızda hüküm verir. Allah kâfirlere, müminler
aleyhin
de aslâ fırsat vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gözetleyen (münafık / kafir) kimseler, eğer size Allah’tan bir zafer gelirse: -Sizinle beraber değil miydik? derler. Eğer kafirlere bir hisse düşerse: -Biz, size yardım ederek üstünlüğünüzü sağlamadık mı? Size gelecek felakete engel olmadık mı? derler. Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir. Allah, kafirlere müminlerin
aleyhin
e bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Münâfıklar sizinle ilgili olayları çok yakından izler, devamlı olarak havayı yoklarlar:Şayet Allah size bir zafer lütfederse: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" derler. Eğer kâfirler zaferden yana bir pay elde ederlerse onlara: "Bizim taraf size galip durumda iken sizi kollamadık mı, müminlerin size karşı savletini içten içe engellemedik mi?" derler. Kıyamet günü Allah, sizinle onlar arasında hükmünü verecek ve Allah kâfirlere müminler
aleyhin
de asla fırsat vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip durmaktalar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: «Sizinle birlikte değil miydik?» derler. Ama kâfirlere bir pay düşerse: «Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?» derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kâfirlere mü'minlerin
aleyhin
de kesinlikle yol vermez.....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip dururlar. Size Allah'tan bir zafer erişirse, 'Biz sizinle beraber değil miydik?' derler. Kâfirlerin payına birşey düşecek olsa, bu defa da 'Bizim taraf size üstün iken size karşı mü'minlere engel olmadık mı?' derler. Aranızdaki hükmü kıyamet gününde Allah verecektir. Allah, o kâfirlere mü'minler
aleyhin
de fırsat vermez....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gözetleyip duruyorlar. Allah'tan size fetih nasip olursa, "sizinle birlikte değil miydik" diyecekler. Kâfirlere bir nasip ulaşırsa şunu söyleyecekler: "Başarınıza destek vermedik mi, müminlere karşı size siper olmadık mı?" Artık kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir. Allah, müminler
aleyhin
e kâfirlere bir yol asla nasip etmez....
Nisa Suresi, 144. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey (seslenme edatı)
2.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
3.
âmenû
: amenu oldular, îmân ettiler, ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dilediler
...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenler)! Mü'minlerden başkasını, kâfirleri dost edinmeyin. Kendi
aleyhin
ize Allah'a apaçık bir delil kılmak mı istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi
aleyhin
ize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey inananlar, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. İster misiniz kendi
aleyhin
izde Allah'a apaçık bir delil veresiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a,
aleyhin
izde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler, iman edenleri bir yana bırakıp hakikati inkâr edenleri dost edinmeyin! (Bu davranışınızla)
aleyhin
ize güçlü bir delil mi oluşturmak istersiniz Allâh indînde!...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, şuurlu ve kâmil mü’minleri bırakıp, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost, müttefik, veli edinmeyin. Böyle bir şey yaparak, Allah’a
aleyhin
ize kullanacağı apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp kâfirleri kendinize dost edinmeyin. Kendi
aleyhin
ize Allah'a açık bir hüccet mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi
aleyhin
izde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey Inananlar! Muminleri birakip kafirleri dost edinmeyin. Allah'in
aleyhin
ize apacik bir ferman vermesini mi istersiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey imân edenler! Mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin, (onları başınıza geçirmeyin). Yoksa Allah'a kendi
aleyhin
izde açık bir belge mi vermek istiyorsunuz ?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey İnananlar! Müminleri bırakıp kafirleri dost edinmeyin. Allah'ın
aleyhin
ize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a,
aleyhin
izde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! mü'minleri bırakıb da kâfirleri başlarınıza geçirmeyin, ister misiniz ki Allah için
aleyhin
izde açık bir saltanat husule getiresiniz...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler, müminleri bırakıp da kafirleri başınıza geçirmeyin! Kendi
aleyhin
izde Allah'a açık bir saltanat vermek ister misiniz....
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi
aleyhin
izde Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey müminler, sakın müminleri bırakıp kafirleri dost edinmeyiniz. Yoksa Allah'a,
aleyhin
ize işleyecek açık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey inananlar, inançlıları bırakıp kafirleri veliler edinmeyin. Kendi
aleyhin
izde Tanrı'ya apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey îman edenler, mü'minleri bırakıb da kâfirleri dostlar edinmeyin. Kendi
aleyhin
izde Allaha apaçık bir hüccet vermek ister misiniz? ...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey îmân edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin! Kendi
aleyhin
izde Allah’a apaçık bir delil kılmak ister misiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler; mü'minleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. Allah'ın
aleyhin
ize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyiniz. İstermisiniz ki, Allah için
aleyhin
ize bir apaçık hüccet edinesiniz....
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın
aleyhin
ize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
-Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kafirleri veli edinmeyin. Allah’a
aleyhin
izde apaçık bir delil vermek ister misiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri müttefik edinmeyin. Böyle yaparak, Allah’a,
aleyhin
izde kesin bir belge mi vermek istiyorsunuz? Göz göre göre, Allah’ın hışmını üzerinize çekmek mi istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey inananlar, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost tutmayın! Allah'a,
aleyhin
izde olacak açık bir delil vermek mi istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kâfirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi
aleyhin
izde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri kendinize veli edinmeyin. Yoksa kendi
aleyhin
izde Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi
aleyhin
ize Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 155. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem
aleyhin
de müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(Bir de) İnkâra sapmaları ve Meryem'in
aleyhin
de büyük bühtanlar söylemeleri,...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
Bir de o Yahudî’lerin İsa’yı inkâr etmeleri ve Meryem’e zina isnâdı ile büyük bir iftirada bulunup
aleyhin
e sözleri,...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(Bir de) küfretmeleri ve Meryem'in
aleyhin
de büyük bühtanlar söylemeleri,...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem
aleyhin
de müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(Bir de) Küfre sapmaları ve Meryem'in
aleyhin
de büyük bühtanlar söylemeleri....
Nisa Suresi, 156. Ayet:
Küfürleri yüzünden, Meryem
aleyhin
de büyük bir yalan söylemeleri yüzünden......
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem
aleyhin
de müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 158. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem
aleyhin
de müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü, o (İsa) onların
aleyhin
e şahit olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ve kitap ehlinden hiçbiri kalmayacak ki onun ölümünden önce ona inanmasın, o da kıyâmet günü, onların
aleyhin
e tanık olacak....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ehl-i kitaptan her biri, ölmeden önce onun ilâh olmadığına, insan neslinden bir Rasul olduğuna, gerçek hüviyetine kesinlikle iman edecektir. Îsâ da, kıyamet günü onların
aleyhin
de şâhitlik edecektir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap ehlinden ölümünden önce ona inanmayacak yoktur. Kıyamet gününde o, onların
aleyhin
e şahitlik eder. [27]...
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların
aleyhin
e şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap ehlinden, olmeden once, Isa'ya inanmayacak yoktur. O, gerektigi gibi inanmadiklarindan, kiyamet gunu onlarin
aleyhin
e sahit olur....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap Ehli'nden hiç kimse yok ki, ölmeden önce O'na imân edecek olmasın. Kıyamet gününde İsâ onların, (dosdoğru imân etmiyenlerin)
aleyhin
de şâhid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap ehlinden, ölmeden önce, İsa'ya inanmayacak yoktur. O, gerektiği gibi inanmadıklarından, kıyamet günü onların
aleyhin
e şahit olur....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap Ehli'nden hiç kimse yoktur ki, ölümünün eşiğinde İsa'ya iman etmemiş olsun. Fakat kıyamet günü İsa, onların
aleyhin
de şahitlik edecektir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, Kitap ehlinden ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların
aleyhin
e şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ehl-i kitabdan hiç biri haaric olmamak üzere, ölümünden evvel, andolsun, ona (Îsâya) mutlakaa iman edecek, o da kıyaamet günü kendileri
aleyhin
e bir şâhid olacakdır. ...
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Hem ehl-i kitabdan hiçbir kimse yoktur ki ölümünden önce mutlaka ona îmân edecek olmasın! Kıyâmet gününde ise, onların (kendisine îmân etmeyenlerin)
aleyhin
e şâhidlik edecektir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Nitekim geçmiş vahyin izleyicilerinden hiç kimse yoktur ki, ölümü anında, İsa ile ilgili hakikati kavramamış olsun; ve Kıyamet Günü İsa, (bizzat) onların
aleyhin
e hakikate şahitlik yapacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ve ehl-i kitaptan hiçbir fert yoktur ki illâ ölümünden evvel elbette O'na imân edecektir! Ve kıyamet gününde onların
aleyhin
e bir şahit olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ehl-i kitaptan hiç kimse yoktur ki, ölmeden ona inanacak olmasın. Kıyamet günü gelince de o, onların
aleyhin
de şahitlik edecektir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, kitâp ehlinden hiç kimse yoktur ki, ölümünden önce ona inanacak olmasın. Kıyâmet günü de O, (Îsâ) onların
aleyhin
e şâhid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların
aleyhin
e şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ehlikitap'tan her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet günü de o, onlar
aleyhin
e bir tanık olacaktır....
Maidə Suresi, 60. Ayet:
De ki: «Allah katında bir ceza olmak bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allahın lâ'net ve
aleyhin
de gazab etdiği, içlerinden maymunlar, domuzlar yaptığı kimselerle şeytana tapanlardır ki işte bunların mevkii daha kötü ve dümdüz yoldan daha sapıkdır». ...
Maidə Suresi, 60. Ayet:
De ki: Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? O kimse ki; Allah ona la'net etmiş,
aleyhin
e gazab etmiş ve onlardan maymunlar, domuzlar ve Tağut'a kullar kılmıştır. İşte onlar; yer bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o ikisi
aleyhin
de kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o ikisi
aleyhin
de kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Tanrı'ya yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o iki (şâhid)
aleyhin
de — (bu hususda) muhakkak bir vebale hak kazanmış (şâhidlikde hıyanet etmiş) olduklarına (dâir — bir) ıttıla haasıl edilirse o vakit, kendilerine hak terettüb eden (haksızlığa uğrayan mirasçılar) dan iki kişi ki onlar buna daha lâyık, (ölüye de) daha yakındırlar — öbürlerinin yerlerine geçerler. Binâen'aleyh «Vallahi bizim şâhidliğimiz (yeminimiz) o iki kişinin şâhidliğinden (yemininden) daha doğrudur. Biz (hakıykatı çiğneyib) aşmadık. Çünkü bu takdirde muhakkak ki zaa...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Şayet onların
aleyhin
de gerçekten bir vebale hak kazanmış oldukları ortaya çıkarsa; onların aleyhlerine hak iddia ettikleri iki kişi, bunların yerine geçer. Ve; bizim şehadetimiz onların şehadetinden daha doğrudur, biz haddi aşmadık, o takdirde biz, doğrusu zalimlerden oluruz, diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer bu iki şâhidin gerçekten günahı gerektiren bir şey yaptıkları ortaya çıkarsa, onların
aleyhin
e hak iddiâ ettikleri iki kişi bunların yerine geçer ve: “Bizim şâhitliğimiz onların şâhitliğinden daha doğrudur. Biz şâhitlikte haddi aşmadık. Şüphesiz ki biz o takdirde zâlimlerden oluruz. ” diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o ikisi
aleyhin
de kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: «Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz» diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer onların bir günah işledikleri kesinlikle anlaşılırsa o zaman, tercih edilmiş olan bu ikisinin yerine bunların
aleyhin
de bulundukları taraftan iki kişi geçerek şöyle yemin ederler: "Allah şahit olsun ki bizim tanıklığımız, onların tanıklığından daha doğrudur. Biz hiçbir haksızlık yapmadık. Aksi halde mutlaka zalimlerden olurduk."...
Ənam Suresi, 24. Ayet:
Kendi benlikleri
aleyhin
e nasıl yalan söylediklerine ve uydurdukları (hayallerinde tanrılaştırdıkları) şeylerin nasıl da onlardan kaybolup gittiğine bir bak....
Ənam Suresi, 24. Ayet:
Kendileri
aleyhin
de nasıl yalan söylediklerini ve uydurma ilâhları tarafından nasıl yüzüstü bırakıldıklarını görüyor musun?...
Ənam Suresi, 24. Ayet:
Bak kendi nefisleri
aleyhin
e nasıl yalan irtikab ettiler. Ve onlardan iftira eder oldukları şey de nasıl zail oluverdi....
Ənam Suresi, 52. Ayet:
O zâtları yanından kovma ki, sabah ve akşam Rablerine O'nun cemalini dileyerek dua ederler. Senin
aleyhin
e onların hesabından birşey yoktur, ve senin hesabından da onların üzerine birşey yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
1.
kad
: oldu, olmuştu
2.
câe-kum
: size geldi
3.
basâiru
: basiretler, basarlar (görme yeteneği)
4.
min rabbi-kum
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rabbinizden size basiretler (kalp gözlerinize görme yeteneği) gelmiştir. Artık kim bu basiretle (kalp gözüyle) görürse onun lehinedir (kendi nefsi içindir). Kimin de kalp gözü kör kalırsa, o taktirde onun
aleyhin
edir. Ve ben, sizin üzerinize muhafız değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Gerçek şu ki, size Rabbinizden değerlendirilesi deliller gelmiştir. . . Kim basîretiyle gelenleri değerlendirirse kendi lehine, kim de basîretsiz olursa kendi
aleyhin
edir. . . Ben, üzerinize muhafız değilim!...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
'Size Rabbinizden açık deliller gelmiştir. Kim görürse yararı kendine, kim de kör olursa, kendi
aleyhin
edir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.' [11]...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi
aleyhin
edir. Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Size Rabbinizden, hakkı ve batılı ayırd etmek için açık hüccetler geldi. Artık kim, hakkı görür de ona iman ederse, kendi lehinedir. Kim de hakkı görmeyip batılı seçerse, kendi
aleyhin
edir. (günahını yüklenir). Ben üzerinize bir gözetleyici değilim (vazifem tebliğden ibarettir.)....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Dogrusu size Rabbiniz'den acik belgeler gelmistir; kim gorurse kendi lehine ve kim korluk ederse kendi
aleyhin
edir. Ben sizin bekciniz degilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Gerçekten Rabbinizden size kalb gözünüzü açacak, aklınıza ışık tutacak belgeler gelmiştir. Artık kim gözünü açar, aklını kullanırsa, kendilehine, kim de körlük ederse kendi
aleyhin
edir. Ve ben, üzerinizde koruyucu bir bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Doğrusu size Rabbiniz'den açık belgeler gelmiştir; kim görürse kendi lehine ve kim körlük ederse kendi
aleyhin
edir. Ben sizin bekçiniz değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Hakıkat Rabbınızdan size bir çok basıretler geldi artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de körlük ederse kendi
aleyhin
edir ve o halde ben size karşı muhafız değilim...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Gerçekten Rabbinizden size birçok deliller geldi, artık kim gözünü açarak onları görürse kendi lehine, kim de körlük ederse, kendi
aleyhin
edir. Ve o durumda ben sizin bekçiniz değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Hiç kuşkusuz size Rabbinizden birçok uyarıcı kanıtlar, açık belgeler geldi. Kim bunları görürse, kendi lehine ve kim bunlara karşı göz yumarsa kendi
aleyhin
e davranmış olur. Ben sizin başınızda korucu, bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Gerçek şu ki size rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi
aleyhin
edir. Ben sizin üzerinize gözetleyici değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Size Rabbinizden muhakkak basıyretler gelmişdir. Artık kim (onlarla hakkı) görür (ve îman eder) se kendi lehine, kim (ondan) kör kalırsa o da kendi
aleyhin
edir. Ben sizin üzerinizde bir bekci değilim. ...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Muhakkak ki size Rabbinizden basîretler (kalb gözünüzün nûru olan deliller)gelmiştir. Artık kim (hakkı) görürse, kendi lehinedir. Kim de körlük ederse, kendi
aleyhin
edir. Ve ben, sizin üzerinize (yaptıklarınızı gözetici bir) muhâfız değilim!...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Doğrusu size, Rabbınızdan basiretler gelmiştir. Kim, onları görürse; kendi lehine, kim de körlük ederse; kendi
aleyhin
edir. Ve ben, sizin üzerinize bir bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Şimdi Rabbinizden size (bu ilahi kelam yoluyla) anlama ve kavrama araçları verilmiştir. O halde, kim görmek isterse kendi lehine, ve kim de körlüğü tercih ederse kendi
aleyhin
e davranmış olur. Ve (kalbi katılaşmış olanlara de ki): "Ben sizin bekçiniz değilim!"...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
«Muhakkak size Rabbiniz tarafından basiretler gelmiştir. Artık kim görürse kendi lehinedir, kim de görmezse kendi
aleyhin
edir. Ve ben sizin üzerinize bir muhafız değilim.»...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Size Rabbinizden basiret (kalp gözü) gelmiştir. Kim görürse kendi lehine ve kim körlük ederse kendi
aleyhin
edir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Size Rabbinizden apaçık deliller gelmiştir. Her kim bunları görürse kendisi içindir. Kim de körlük ederse
aleyhin
edir. Yoksa ben, sizin üzerinizde bir bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rabbinizden size muhakkak ki deliller gelmiştir. Artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de hakkı görmeyip batılı seçerse kendi
aleyhin
edir. (Sen de ki:) "Ben sizin üzerinizde bekçi değilim."...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Gerçek şu ki size Rabbinizden basîretler gelmiştir. Kim basiretle görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi
aleyhin
edir. Ben sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
Allah: 'Ey cin ve insan toplulukları, içinizden, size âyetlerimi anlatan, bugün hesaba çekilerek cezalandırılacağınız konusunda sizi uyaran Rasuller gelmedi mi?' diye sorar. Onlar: 'Kendi aleyhimize, birbirimizin
aleyhin
e şâhitlik ederiz ki, geldi' derler. Dünya hayatı onları aldattı. Kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine, birbirlerinin
aleyhin
e şâhitlik ettiler....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
Ey İns-ü Cin ma'şeri! İçinizden size âyetlerimi anlatır ve bu gününüzün gelip çatacağını haber verir Peygamberler gelmedimi? Ya rabbena, diyecekler: kendilerimizin
aleyhin
e şahidleriz; evet, Dünyâ hayâtı onları aldattı da kendi aleyhlerinde olarak kâfir idiklerine şâhid oldular...
Ənam Suresi, 130. Ayet:
Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz hususunda sizi uyaran resuller gelmedi mi? "Kendi aleyhimize tanıklık ettik." dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre saptıklarına ilişkin, öz benlikleri
aleyhin
de tanıklık ettiler....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Aynen bunun gibi, müşriklerden birçoğuna, Allah'a ortak koştukları kişiler, öz evlatlarını öldürmeyi güzel göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de dinlerini onlar
aleyhin
e karmakarışık hale getirsinler. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, düzdükleri iftiralarla baş başa bırak....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Erginlik çağına erişinceye kadar yetim malına yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru dürüst yapın. Kişiye gücünün yetmediğini yüklemeyiz. Konuştuğunuz zaman akrabanız
aleyhin
de bile olsa doğru olun. ALLAH'a verdiğiniz sözü tutunuz. Bunlar, ders alasınız diye O'nun size verdiği öğütlerdir....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Yetimin malına, rüşdüne erişinceye kadar, o en güzel olanından başka bir suretle, yaklaşmayın. Ölçüyü, tartıyı tam ve doğru tartın. Biz bir kimseye gücünün yetdiğinden başkasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz vakit — (leh ve
aleyhin
de söyleyeceğiniz kimse) hısım dahi olsa — adaleti gözetin. Allahın ahdini (verdiğiniz sözü) yerine getirin. İşte (Allah) size, iyice düşünesiniz diye, bunları emretdi. ...
Ənam Suresi, 152. Ayet:
"Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız/
aleyhin
e de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi
aleyhin
e kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: "O, her şeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiç bir nefis, kendisinden başkasının
aleyhin
e (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: "O, her şeyin rabbi iken ben Tanrı'dan başka bir rab mi arayayım? Hiç bir nefis, kendisinden başkasının
aleyhin
e (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: 'O, herşeyin Rabbi iken, Allah’dan başka bir rab mi arayacağım?' Hem herkes ancak kendi
aleyhin
e (günah) kazanır! Ve hiçbir günahkâr, başkasının günâhını yüklenmez! Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir; artık (O,) hakkında ihtilâfa düşmekte olduğunuz şeyleri size haber verecektir....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: «Ben Allah Teâlâ'dan başka bir Rab mı ararım ki, O herşeyin Rabbidir. Ve herkesin kazanacağı (günah) ancak kendi
aleyhin
edir. Ve hiçbir günahkâr nefis, başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O zaman o Rabbiniz kendisinde ihtilâfa düşmüş olduğunuz şeyleri size haber verecektir.»...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: “Ben Allah'tan başka bir Rab mı arayayım? Oysa O her şeyin Rabbidir. Herkesin kazandığı ancak kendi
aleyhin
edir. Hiçbir kimse başkasının yükünü (günahını) yüklenmez, sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Ayrılığa düştüğünüz şeyleri O size haber verecektir. ”...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: «O, her şeyin Rabbi iken ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiç bir nefis, kendi
aleyhin
den başkasını kazanmaz. Günâhkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.»...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: O herşeyin Rabbi iken, ben kendime Allah'tan başka rab mi arayacağım? Herkes ne kötülük işlerse kendi
aleyhin
e işler. Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Sonunda hepinizin döneceği yer Rabbinizin huzurudur; anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri O size bildirecektir....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Yalan yere Allah'a iftirâ edenden, yahut onun âyetlerini inkâr eyleyenden daha zâlim kimdir ki? Kitaptan nasipleri neyse erişecek onlara; sonunda canlarını almak için elçilerimiz, onlara gelip çatınca Allah'ı bırakıp da kulluk ettiğiniz, kendilerini çağırıp durduğunuz putlar Nerede diyecekler. Onlar da kaybolup gittiler diyecekler ve kâfir olduklarına dâir kendileri, kendilerinin
aleyhin
de tanıklık edecekler....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Allah adına yalan uydurandan, Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, ilkelerini yalanlayanlardan daha zâlim kimler olabilir? Can alarak ölümü gerçekleştiren elçilerimiz, melekler kendilerine gelinceye kadar kitapta, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan kısmetleri, payları, onlara, işte onlara verilmiş olur. Melekler, onların ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirirken: 'Allah’ın dışında kulu durumundaki, yalvarmakta olduğunuz tanrılar nerede?' derler. Onlar da: 'Onlar bizi ortada bırakıp, kayboldular' derle...
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Artık daha zalim kimdir o kimseden ki, yalan yere Allah Teâlâ'ya iftirada bulunmuş veya O'nun âyetlerini tekzîp etmiş olur. Onlar yok mu, onlara kitaptan nâsipler erişecektir. Nihâyet onlara elçi meleklerimiz gelip onların canlarını alırlarken derler ki: «Allah'tan başka kendilerine tapındıklarınız nerede?» Onlar da diyeceklerdir ki: «Taptıklarımız bizi bırakıp kayboldular». Ve onlar kendi nefisleri
aleyhin
e kendilerinin şüphesiz kâfirler bulunmuş olduklarını itiraf ve şehâdette bulunacaklardır....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri
aleyhin
e kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Onları doğru yola çağıracak olursanız size uymazlar. Onları ha çağırmışsınız, ha susup ses çıkarmamışsınız, sizin
aleyhin
ize (olan tutumları) aynıdır, değişmez....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
ve eğer siz onları doğru yola çağıracak olsanız size uymazlar, ha onları çağırmışsınız yani samıtmişsiniz
aleyhin
izde müsavi gelir...
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Eğer siz onları doğru yola çağıracak olsanız, size uymazlar; onları ha çağırmışsınız, ha susmuşsunuz,
aleyhin
izde sizin için aynıdır....
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
Ey inkarcilar! «Zafer istiyorsaniz, iste zafer geldi (
aleyhin
ize cikti).Peygambere karsi gelmekten vazgecerseniz sizin iyiliginize olur, yok tekrar donerseniz biz de doneriz; toplulugunuz cok da olsa size hicbir fayda vermez. Allah inananlarla beraberdir.*...
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
Ey inkarcılar! Zafer istiyorsanız, işte zafer geldi (
aleyhin
ize çıktı). Peygambere karşı gelmekten vazgeçerseniz sizin iyiliğinize olur, yok tekrar dönerseniz biz de döneriz; topluluğunuz çok da olsa size hiçbir fayda vermez. Allah inananlarla beraberdir....
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
Ey müşrikler eğer zafer istiyorsanız, size zafer geldi (fakat
aleyhin
ize çıktı). Eğer Peygamber'e karşı çıkmaktan vazgeçerseniz iyiliğinize olur. Yok eğer bir daha aynı şeyi yaparsanız biz de size yine aynı akibeti tattırırız. Topluluğunuz ne kadar kalabalık olursa olsun size hiçbir yarar sağlamayacaktır. Allah kesinlikle mü'minler ile beraberdir....
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke'den sürmek amacı ile
aleyhin
de tuzak kurmuşlardı. Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz, vâdinin (Medîne’ye) daha yakın (olan, savaşa elverişsiz kumluk ve susuz) kenarında idiniz; onlar ise daha uzak kenarında (daha müsâid bir mevki'de) idiler; kervan da (
aleyhin
ize olarak) sizden daha aşağıda idi. Eğer (savaşmak üzere belli bir yer için) sözleşmiş olsaydınız, elbette o anlaştığınız yer husûsunda ihtilâfa düşerdiniz; fakat Allah, (ezelî ilminde) yapılmış (hükmedilmiş) bir işi yerine getirmek için (sizi onlarla karşı karşıya getirdi) ki, helâk olan apaçık bir delîl ile(daha...
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar kendileriyle muahede (andlaşma) yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında sözleşmelerini bozuyorlar. (Hazreti Peygamber aleyhisselâm
aleyhin
e hareket etmemek üzere söz veren Beni Kurayza kabilesi, bu andlaşmayı bozup Bedir’de müşriklere yardım etmiş ve bundan sonra yapılan bir andlaşmayı da bozarak Hendek savaşında yine aleyhte bulunmuştu.)...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim
aleyhin
e olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görme...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Onlar ki iman ettiler ve (bu uğurda) hicret ettiler; Allâh yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede ettiler ve hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler; işte bunlar birbirlerinin velîleridir. . . İman edip hicret etmeyenlere gelince; hicret edinceye kadar onlara sahip çıkma konusunda bir sorumluluğunuz yoktur! Eğer Din'de sizden yardım isterler ise, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle onlar arasında bir anlaşma olan kavmin
aleyhin
e olmamak üzere. . . Allâh yapmakta oldukl...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun
aleyhin
de değil. Allah, yaptıklarınızı görendir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edenler, Allah için hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede edenler (ki bunlar Muhacirlerdir) , bir de Muhacirleri barındıranlar ve onlara yardım edenler var ya, işte onlar mirasta birbirlerinin velileridirler. (Bidâyette muhacirlerle Ensar birbirlerine mirasçı olurlardı. Sonra bu hüküm kaldırılmıştır). İman edip de hicret etmiyenlere gelince; hicretlerine kadar sizin için mirasda onlara hiç bir velâyetiniz yoktur. Bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse, o...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim
aleyhin
e olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görme...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
O kimseler ki iyman ettiler ve mühacir oldular ve mallariyle, canlariyle Allah yolunda mücahede eylediler ve o kimseler ki barındırdılar, ve yardıma koştular işte bunlar birbirlerinin velileridirler, iyman edib de hicret etmiyenler ise hicretlerine kadar sizin için onlara velâyet namına bir şey yoktur, bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse yardım etmek de üzerinize borcdur, ancak sizinle aralarında mîsak bulunan bir kavm
aleyhin
e değil, Allah amellerinizi gözetiyor...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip yurtlarından göç eden ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanlar ile onları barındıranlar ve yardıma koşanlar, birbirlerinin dostudurlar. İman edip de hicret etmeyenler hicret edinceye kadar sizin için onlara velayet namına birşey yoktur. Bununla beraber sizden dine ait bir konuda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir topluluk
aleyhin
de olmamak şartıyla, yardım etmek de üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı görüp gözetir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Gerçekten de iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İman ettiği halde henüz hicret etmemiş olanlar, hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardım isterlerse, sizinle arasında antlaşma bulunanlar
aleyhin
e bir durum olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzerinize borçtur. Allah bütün yaptıklarınızı görüp duruyor....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Gerçek şu ki, inananlar, hicret edenler ve Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İnanıp hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun
aleyhin
de değil. Tanrı, yaptıklarınızı görendir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edib hicret edenler, Allah yolunda bulunanlar, canlariyle cihâdda bulunanlar, (muhacirleri) barındırıb yardım edenler (yok mu?), işte onlar birbirinin (mîrasda) velîleridir îman getirib de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri zamana kadar, sizin onlara hiç bir şey ile velayetiniz yokdur. (Bununla beraber) eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üstünüze borcdur. Şu kadar ki sizinle aralarında muaahede bulunan bir kavm
aleyhin
de değil. Allah yapacaklarınızı hakkıy...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Muhakkak ki iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler; barındırıp yardım edenler, işte onlar; birbirinin dostudurlar. İman edip de hicret etmeyenlere gelince; hicret edene kadar sizin onlarla bir dostluğunuz yoktur. Şayet onlar da din hususunda sizden yardım isterlerse; sizinle aralarında muahede bulunan bir kavim
aleyhin
de olmamak üzere onlara yardım etmek boynunuza borçtur. Allah yaptıklarınızı görendir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
O kimseler ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah yolunda mallarıyla ve nefisleriyle mücâhedeye atıldılar ve o kimseler ki, yer verdiler ve yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin velîleridir. Ve o kimseler ki, imân ettiler de muhâcerette bulunmadılar. Hicret edinceye kadar onların velâyetinden hiçbir şey size ait değildir. Ve eğer din hususunda yardımınızı isterlerse yardım etmek üzerinize icab eder. Ancak sizinle aralarında bir muâhede bulunmuş olan bir kavim
aleyhin
e değil! Ve A...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler birbirlerinin dostlarıdırlar. İman edip hicret etmeyenlerle, hicret edinceye kadar sizin dostluğunuz yoktur. Şayet onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda sözleşme bulunan bir kavim
aleyhin
e olursa o, bu hükmün dışındadır. Allah yaptıklarınızı görmektedir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip Allah yolunda hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerle onları barındıran ve onlara yardım eden Ensar var ya, işte bunlar birbirlerinin velileridir (malda da birbirlerinin vârisidirler). İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret etmedikçe, sizin için mirasda onlara hiçbir velayet yoktur. Bununla beraber eğer din hususunda sizden yardım isterlerse sizinle aralarında sözleşme bulunan bir topluluk
aleyhin
e olmamak şartıyla, onlara yardım etmeniz ge...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun
aleyhin
de değil. Allah, yapmakta olduklarınızı görendi...
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk
aleyhin
de olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin
aleyhin
ize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak müşriklerden ahitleştiğiniz kimseler, bu ahitten sonra size karşı sözlerinden hiçbir sûretle dönmemiş, şartlardan hiçbirini bozmamış ve
aleyhin
ize hiçbir kimseye yardıma kalkışmamış olanlar müstesna. Onlarla olan ahdinizi, müddeti bitinceye dek tamamlayın. Şüphe yok ki Allah, çekinenleri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin
aleyhin
ize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Anlaşma yaptığınız müşriklerden, (anlaşma şartlarınızda) size karşı bir eksik uygulama yapmamış, sizin
aleyhin
ize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar hariç. . . Anlaşmaların süresi kadarıyla sözünüzü yerine getirin. Muhakkak ki Allâh korunanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden size karşı herhangi bir eksiklik yapmayan ve
aleyhin
ize kimseyle yardımlaşmayanlar müstesnadır. Onlarla olan antlaşmanızı belirlenmiş süreye kadar devam ettirin. Allah sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak muahede (sözleşme) yaptığınız müşriklerden sözleşme şartlarında size hiç bir noksanlık etmemiş ve
aleyhin
izde hiç kimseye yardım yapmamış olanlar müstesnâdır. Bu sadakat gösterenlere, sözleşme müddetleri bitinceye kadar ahidlerini tamamiyle yerine getirin. Çünkü Allah, haksızlıktan sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Yalniz, andlasma hukumlerinde size karsi bir eksiklik yapmayan ve
aleyhin
izde kimseye yardim etmeyen musriklerle yaptiginiz andlasmaya sonuna kadar riayet edin. Allah sakinanlari sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak müşriklerden kendileriyle anlaşma yaptıktan sonra anlaşma maddelerinde size karşı hiçbir eksiklik yapmayan ve sizin
aleyhin
ize başka birine destek olup yardım etmiyenler müstesna. Bunlarla olan anlaşma hükümlerine, süresinin sonuna kadar tamamen bağlı kalın. Şüphesiz ki Allah (döneklikten) sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Yalnız, andlaşma hükümlerinde size karşı bir eksiklik yapmayan ve
aleyhin
izde kimseye yardım etmeyen müşriklerle yaptığınız andlaşmaya sonuna kadar riayet edin. Allah sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin
aleyhin
ize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak muahede yapmış olduğunuz müşriklerden bilahare size ahidlerinde hiç bir eksiklik yapmamış ve sizin
aleyhin
izde hiç bir kimseye muzaheret etmemiş bulunanlar müstesna, bunlara müddetlerine kadar ahidlerini tamamiyle iyfa edin, her halde Allah, müttekileri sever...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak antlaşma yaptığınız müşriklerden daha sonra antlaşmalarında hiçbir eksiklik yapmamış ve
aleyhin
izde hiçbir kimseye arka çıkmamış olanlar başka. Bunlarla yaptığınız antlaşmayı süresine kadar tamamen yerine getirin. Allah, her halde sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size olan ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin
aleyhin
ize hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bunun dışındadır. Siz de onlarla olan antlaşmanızın hükümlerine antlaşma süresinin sonuna kadar uyunuz. Muhakkak ki, Allah müttakileri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Muaahede yapdığınız müşriklerden size (ahidierinin şartlarında) hiçbir şey eksiklik yapmamış,
aleyhin
izde (düşmanlarınızdan) hiç bir kimseye yardım etmemiş olanlar (bu hükümden) müstesnadır. O halde onların müddetleri (bitinceye) kadar ahidlerini tamamlayın. Çünkü Allah (haksızlıkdan) sakınanları sever. ...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle andlaşma yaptığınız, sonra da (andlaşma şartlarında) size hiçbir eksiklik yapmamış ve
aleyhin
izde hiçbir kimseye yardım etmemiş olan müşriklermüstesnâ; artık onlara müddetleri (bite)ne kadar andlaşmalarını tamamlayın! Muhakkak kiAllah, (sözünde durup, haksızlıktan) sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Yalnız muahede yaptığınız müşriklerden, muahede hükümlerinde size karşı bir eksiklik yapmayan ve
aleyhin
izde kimseye yardım etmeyenler, müstesnadır. O halde anlaşmayı, sonuna kadar tamamlayın. Muhakkak ki Allah, müttakileri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Kendileriyle muâhede yapmış olduğunuz, sonra da size karşı bir eksiklikte bulunmamış ve sizin
aleyhin
izde olarak bir kimseye yardım eylememiş olan müşrikler müstesna. Artık onlara müddetlerine kadar ahdlerini tamamlayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle andlaşma yaptığınız müşriklerden size olan ahidlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin
aleyhin
izde hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bu hükmün dışındadır. Siz de onlarla olan andlaşmalarınızın hükümlerini, kendilerine tanıdığınız süreye kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Yalnız antlaşma hükümlerinde size karşı bir eksiklik yapmayan ve
aleyhin
ize kimseye yardım etmeyen müşriklerle yaptığınız antlaşmaya sonuna kadar riayet edin. Allah muttakileri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yapmanızdan sonra, şartları hiç bir şey eksiltmeksizin tamamen yerine getiren ve sizin
aleyhin
izde hiçbir kimseye destek vermeyen müşrikler, bu hükmün dışındadırlar. Bunlarla sözleşmenin müddeti tamamlanıncaya kadar antlaşma şartlarına riayet edin. Allah, Kendisine karşı gelmekten, özellikle ahdi bozmaktan sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve
aleyhin
izde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Onlarla nasıl sözleşme olabilir ki, sizin
aleyhin
ize ellerine bir fırsat geçse, hakkınızda ne bir antlaşma gözetirler, ne de bir yemin. Dil ucuyla sizi hoşnud etmeye çalışırlar, fakat kalbleri o kadarına da razı olmaz. Zaten onların çoğu fasıktırlar....
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Onların nasıl andlaşmaları olabilir? Onlar size galip gelselerdi (sizin
aleyhin
ize ellerine bir fırsat geçseydi), hakkınızda ne yemin ne de andlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla (dil ucuyla) sizi hoşnud etmeye çalışırlar, halbuki kalpleri istemez. Onların çokları yoldan çıkmış fâsıktırlar....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan müşrikler, inkârları konusunda kendi aleyhlerine, birbirlerinin
aleyhin
e şâhit olup dururlarken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri, canlandırmaları, şenlendirmeleri mümkün değildir. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Cehennem ateşinde de ebedî kalacaklar....
Tövbə Suresi, 48. Ayet:
Andolsun ki onlar, bundan önce de fitne ve fesat peşinde koşmuşlar, işini gevşetmeye uğraşıp
aleyhin
e düzenler kurmuşlardı da sonucu gerçek olan yardım vaadi gelip çatmış ve Allah'ın dîni, onların zoruna gitse de meydana çıkmıştı....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
(Senin
aleyhin
de söyledikleri yakışıksız sözleri) söylemediklerine Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü söylediler, İslâm olduktan sonra inkâr ettiler, başaramadıkları bir şeye yeltendiler. Sırf Allâh ve Elçisi, Allâh'ın lutfiyle kendilerini zengin etti diye (şimdi) öc almağa kalktılar. (Allâh ve Elçisinin iyiliğine karşı böyle nankörlük ettiler.) Eğer tevbe ederlerse kendileri için daha iyi olur. Yok eğer (inkâr yoluna) dönerlerse Allâh onlara dünyâda da, âhirette de acı bir biçimde ...
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah ve Resûlü için (insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. Zira iyilik edenlerin
aleyhin
e bir yol (sorumluluk) yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Zayıflar, hastalar ve harcayacak bir şey bulamayanlara, Allah ve Peygamberine bağlı kaldıkları takdirde herhangi bir günah yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
e bir yol yoktur. Allah bağışlayandır, rahmet edendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah'a ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece, güçsüz zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
de de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah ve Resûlü için (insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. Zira iyilik edenlerin
aleyhin
e bir yol (sorumluluk) yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Tanrı'ya ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece, güçsüz zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
de de bir yol yoktur. Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne sâdık kaldıkları takdirde, zayıflara da hastalara da sarf edecek bir şey bulamayanlara da (cihaddan geri kalmalarından dolayı) bir günah yoktur. (Böyle sâdık kalarak) iyilik edenlerin
aleyhin
e (onları suçlamak için) bir yol yoktur. Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Ne zayıflar üzerine, ne de hastalar üzerine ve ne de harcayacakları bir şey bulamayanlar üzerine bir günah yoktur, Allah Teâlâ için ve Peygamberi için hayırhâh bulundukları takdirde. İhsanda bulunanların
aleyhin
e hiçbir yol yoktur. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Zayıflara, hastalara ve harcayacak bir şeyleri bulunmayanlara, Allah'a ve Resul'üne sâdık kaldıkları takdirde bir vebal yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
e de yol yoktur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Zayıflara, hastalara, harcayacak bir şey bulamayanlara, Allâh ve Elçisi için öğüt verdikleri takdirde (sefere katılmamalarından ötürü) bir günâh yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
e bir yol yoktur (onlar kınanmazlar). Allâh, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah'a ve Resulüne karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece, güçsüz zayıflara, hastalara ve infak etmek için birşey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin
aleyhin
de de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Güçsüzlere, hastalara, infak edecek bir şey bulamayanlara, Allah ve resulü için öğüt verdikleri takdirde bir günah yoktur. Güzel davrananlar
aleyhin
e bir yol yok. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Tövbə Suresi, 92. Ayet:
Kendilerini (savaşa katılmak üzere bir binek te’mîn ederek) bindirmen için sana geldikleri zaman: 'Sizi üzerine bindireceğim bir şey (bir binek) bulamıyorum!' deyince,(kendilerinden) sarf edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselerin
aleyhin
e de (suçlamak için yol yoktur)!...
Tövbə Suresi, 92. Ayet:
Kendilerini (binek sağlayıp) bindirmen için sana geldikleri zaman, sen: "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" deyince harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak dönen kimselerin
aleyhin
e de (yol yoktur, Onlar da kınanmazlar)....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Yol, ancak o kimseler
aleyhin
edir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Yol, ancak o kimseler
aleyhin
edir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birtikte olmayı seçerler. Tanrı, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar bilmezler....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Yol, ancak o kimseler
aleyhin
edir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Ancak şu kimseler
aleyhin
e yol vardır: Zengin oldukları halde senden izin isterler. Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı olmuştur bunlar. Ve Allah, kalplerine mühür basmıştır, artık bilemezler....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi
aleyhin
izedir. (Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi
aleyhin
izedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Allah onları kurtardığı zaman, yeryüzünde, ülkede haksız yere, tecavüze, saldırıya, azgınlığa, baskıya, zulme devam ederler. Ey insanlar, kural tanımamanız, hakka riayet etmemeniz, tecavüzünüz, isyanınız ve zulmünüz kendinizin, birbirinizin
aleyhin
edir. Bunlar dünya hayatının geçici zevkleridir. Sonra hesap vermek üzere bizim huzurumuza getirileceksiniz. İşlemekte olduğunuz amelleri birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekeceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
O durumdan kurtardığında ise hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlık etmeye başlarlar. Ey insanlar! Gerçekte sizin kendi
aleyhin
ize olan taşkınlığınız dünyanın geçici zevkleridir. Sonra dönüşünüz bizedir ve ne yaptığınızı size bildiririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi
aleyhin
izedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz bizedir, biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat, Allah, onları selâmete çıkarınca, bakarsın ki, yeryüzünde yine haksız yere azgınlıklarda bulunuyorlar. Ey insanlar! sizin azgınlığınız ancak kendi
aleyhin
izedir. O kıymetsiz dünya hayatının biraz zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Allah onlari kurtarinca, hemen yeryuzunde haksiz yere taskinliklara baslarlar. Ey insanlar! Gecici Dunya hayatinda yaptiginiz taskinlik
aleyhin
izedir. Sonra donusunuz Bizedir. Yaptiklarinizi size bildiririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ne vakit ki Allah onları kur. tarır, (vakit kaybetmeden) yeryüzünde haksız yere taşkınlık ve azgınlığa başlarlar. Ey insanlar! Taşkınlık ve azgınlığınız ancak kendi
aleyhin
izedir. Bu da dünya hayatının geçici önemsiz bir geçimliğidir. Sonra da dönüşünüz bizedir; yapageldiklerinizi size bir bir haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar! Geçici dünya hayatında yaptığınız taşkınlık
aleyhin
izedir. Sonra dönüşünüz Bizedir. Yaptıklarınızı size bildiririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi
aleyhin
izedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Derken vaktâki onları halâs eder, çıkar çıkmaz Yer yüzünde haksızlıkla bagye başlarlar, ey insanlar, bagyiniz sırf kendi
aleyhin
izedir, o alçak hayatın biraz zevkını sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz...
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat Allah kendilerini bu zor durumdan kurtarır kurtarmaz hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara dalarlar. Ey insanlar, yapacağınız taşkınlıklar aslında kendi
aleyhin
izedir, bu yolla geçici dünyanın yararını elde edersiniz, ancak sonra bize dönersiniz, biz de yaptıklarınızı size bir bir haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama (Tanrı) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi
aleyhin
izedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz bizedir, biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat (Allah) onları selâmete erdirince bakarsın ki yer (yüzün) de yine haksız yere taşkınlıklarda bulunuyorlar! Ey insanlar, sizin taşkınlığınız ancak kendinize karşıdır. (Kendi
aleyhin
izedir. Bu da) dünyâ hayaatının (o fânî) menfaati gibi (süreksiz) dir. Nihayet dönüşünüz ancak bizedir. O vakit neler yapıyor olduğunuzu size biz haber vereceğiz! ...
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat (Allah) onları kurtarınca, haksız yere yeryüzünde fesad çıkarırlar. Eyinsanlar! Fesad çıkarmanız ancak kendi
aleyhin
izedir; dünya hayâtının (az bir) menfaati(nielde edersiniz ama), sonra dönüşünüz bizedir; artık (biz de) yapmakta olduklarınızı (hesâb sormak üzere) size haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Allah onları kurtarınca; hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar; yaptığınız taşkınlık
aleyhin
ize, dünya hayatının eğlencesidir. Sonra dönüşünüz, Bizedir. Biz de yapmış olduğunuzu size bildiririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat onları kurtarınca onlar derhal yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar! Şüphe yok ki, sizin taşkınlığınız kendi şahıslarınızın
aleyhin
edir. Dünya hayatı bir meta'dır. Sonra dönüşünüz Bizedir. Artık Biz de size neler yapmış olduklarınızı elbette haber vereceğizdir....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat Allah onları kurtarınca, yeryüzünde haksız yere azgınlık etmeye başlarlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendi
aleyhin
izedir. Dünya hayatının zevkinden bir süre istifade edersiniz. Sonunda dönüşünüz bize olacaktır. Biz de o zaman size bütün yaptıklarınızı haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlık ederler. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız dünya hayatı boyunca kendi
aleyhin
izedir. Sonra da dönüşünüz bizedir. O zaman size yapmakta olduğunuz şeyleri haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki yine yeryüzünde haksız taşkınlıklar ve türlü yolsuzluklar yapıyorlar. Ey insanlar! İyi biliniz ki taşkınlığınız sadece kendi
aleyhin
izedir. Elde edeceğiniz en fazla şey, bu fani hayatın geçici menfaatidir. Sonunda dönüp Bizim huzurumuza geleceksiniz ve Biz de yaptıklarınızı size bir bir göstereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama (Allâh) onları kurtarınca hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar. Ey insanlar, taşkınlığınız kendi
aleyhin
izedir. Sadece şu yakın (geçici) hayâtın zevkinden ibârettir. Sonra dönüşünüz bizedir; size bütün yaptıklarınızı haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama (Allah) onları kurtarınca, onlar hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi nefisleriniz
aleyhin
edir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra sizin dönüşünüz bizedir, biz de yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Allah onları kurtardığında ise, yine yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara girişiverirler. Ey insanlar! Taşkınlığınız kendi
aleyhin
izedir. Bir süre dünya hayatından yararlanırsınız, ama sonunda dönüşünüz Bizedir; yapmakta olduklarınızı o zaman Biz size haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit geçirmeden yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar. Ey insanlar! Şu iğreti hayatın menfaati için yaptığınız azgınlık ve taşkınlık yalnız sizin
aleyhin
izedir. Bir süre sonra bize döndürüleceksiniz ve yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz....
Yunus Suresi, 33. Ayet:
İşte fıska düşmüş olanların
aleyhin
e Rabbinin kelimesi şöylece tahakkuk etmiştir ki, şüphe yok onlar imân etmezler....
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Baskı zulüm işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, İslâm dini
aleyhin
de propaganda yapan herkes yeryüzündeki bütün servet ve imkâna sahip olsa, cezadan kurtulmak için elbette onu feda eder. Azâbı gördükleri zaman, için için pişmanlık duyacaklar. İşte böyle bir zamanda bile mü’minlerle kâfirler arasında hakları, mükâfatları ve cezalarının tesbiti ile ilgili âdil bir muhakeme yapılarak kararlar icra edilir. Onlara haksızlık da yapılmaz....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
1.
kul
: de ki
2.
yâ eyyuhe en nâsu
: ey insanlar
3.
kad câe-kum
: size gelmiştir
4.
el hakku
: hak, gerçek
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: “Ey insanlar, Rabbinizden size hak gelmiştir! Kim hidayete erdiyse, muhakkak ki kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette olduysa (kaldıysa) ancak kendi
aleyhin
e (sorumluluğu kendi üzerinde) dalâlette olur. Ve ben, sizin üzerinize vekil değilim.”...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi
aleyhin
e sapar. Ben sizden sorumlu değilim.”...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi
aleyhin
e sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum)....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar. . . Gerçek ki size Rabbinizden hakikat bilgisi gelmiştir! Artık kim hakikate yönelirse yalnızca kendi nefsi için yönelmiş olur; kim de saparsa sadece kendi nefsi
aleyhin
e sapmış olur! Ben sizin Vekiyliniz (hakikatinizin şuurunuzdaki yönlendiricisi) değilim. "...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: 'Ey insanlar! Size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayeti kabul ederse kendi yararına kabul etmiş olur; kim de sapıtırsa kendi
aleyhin
e sapıtmış olur. Ben sizin üzerinize bir vekil değilim.'...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar, şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da, kendi
aleyhin
e sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim."...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
Rasûlüm, şöyle de: “- Ey insanlar! Size Rabbinizden hak (Kur’an ve Peygamber) geldi. Artık hidayeti kabul eden, kendi nefsi için kabul etmiş olur; ve sapıklığa düşen ve kendi
aleyhin
e (zararına) sapmış olur. Ben de sizin üzerinize vekil değilim.”...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Gerçekten Rabbinizden size Hak (olan kitab ve hak olan peygamber) geldi. Artık bu durumda kim doğru yolu seçerse, ancak kendi lehine seçmiştir. Kim de sapıtırsa, kendi
aleyhin
e sapıtmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekîl (bekçi, koruyucu ve işleri yüklenen, sizi dilediğim gibi savunan) değilim....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi
aleyhin
e sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum)....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
Ey insanlar! işte rabbınızdan size hak geldi, artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapkınlık eden de kendi
aleyhin
e sapmış olur: ve ben sizin üzerinize vekil değilim, de...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: «Ey insanlar, işte size Rabbinizden hak geldi. Artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur; sapkınlık eden de kendi
aleyhin
e sapmış olur. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim.»...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar, şüphesiz size rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da, kendi
aleyhin
e sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim."...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: 'Ey insanlar! Gerçekten size Rabbi niz den hak gelmiştir. Artık kim hidâyete ererse, o takdirde ancak kendisi için hidâyete ermiş olur.Kim de dalâlete düşerse, artık ancak kendi
aleyhin
e dalâlete düşmüş olur. Ben sizin üzerinize (ille de îmân etmeniz için) vekil değilim!'...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
(Ey Peygamber,) de ki: "Ey insanlar, şimdi size Rabbinizden hakikat (bilgisi) gelmiş bulunuyor artık. Bundan böyle her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi lehine seçmiş olacaktır; ve her kim ki sapıklığı seçerse, yine bunu kendi
aleyhin
e seçmiş olacaktır. Sizin davranışınızdan sorumlu değilim ben"....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: «Ey insanlar! Muhakkak ki, Rabbiniz tarafından size hak gelmiştir. Artık her kim hidâyeti kabul ederse kendi nefsi için hidâyete ermiş olur. Ve her kim dalâlete düşerse şüphe yok ki, kendi nefsi
aleyhin
e dalâlete düşmüş olur. Ve ben sizin üzerinize bir vekil değilim.»...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! İşte Rabbiniz tarafından, hakikat size gelmiş bulunuyor. Artık kim bu gerçeği kabul eder de doğru yolu tutarsa, bunun faydası sadece kendisinedir. Her kim de bu yoldan saparsa, o da kendi
aleyhin
e olarak sapar. Bilin ki, ben işlerinizi yönetmeyi üstüne almış biri değilim."...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: «Ey insanlar, şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayete ulaşırsa, o, ancak kendi nefsi için hidayete ulaşmıştır. Kim de saparsa, o da, kendi
aleyhin
e sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim.»...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak gelmiştir. Doğru yolu tutan kendisi için tutar; sapan da kendi
aleyhin
e sapar. Ben ise sizden sorumlu bir vekil değilim....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Şu bir gerçek ki hak size Rabbinizden gelmiştir. Artık doğruya yönelen kendi benliği için yönelir; sapan da kendi benliği
aleyhin
e sapar. Ben sizin üzerinize vekil değilim."...
Hud Suresi, 18. Ayet:
Hem Allah’a yalan söyleyerek iftirâ edenden daha zâlim kim olabilir? İşte onlar(kıyâmet günü) Rablerine arz olunacaklar ve (kendileri
aleyhin
e) şâhidler (olarak melekler, peygamberler ve kendi uzuvları da): 'İşte Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır!' diyecek. Dikkat edin! Allah’ın lâ'neti o zâlimlerin üzerinedir!...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: "(Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile -(boğulacağına dair)
aleyhin
de söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet gemilerin yapımı bitirilip, planımızın icra vakti geldiğinde, bütün kaynaklardan fışkıran sularla, yeryüzünde sular yükselirken, tan yeri ağardığı sırada; buhar kazanları çalıştırılıp istim yükselmeye başlayınca, biz Nûh’a: 'Canlıların her birinden erkekli dişili birer çift ile,
aleyhin
de hüküm verilenlerin dışında aileni ve iman edenleri gemiye al, yükle' dedik. Zaten onunla beraber kavminden pek azı iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Buyrugumuz gelip tandirdan sular kaynamaga baslayinca, «Her cinsten birer cifti ve
aleyhin
e hukum verilmis olanin disinda kalan coluk cocugunu ve inananlari gemiye bindir» dedik. Pek az kimse onunla beraber inanmisti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda emrimiz gelip tennur kaynamaya başlayınca (Nuh'a) dedik ki: «Her (hayvanın) dişi ve erkeğinden ikişer taneyi ve
aleyhin
de (ilâhi) hüküm geçmiş olanlar dışında aileni ve imân edenleri gemiye yüklet (bindir)!» Ne var ki, beraberinde imân edenler pek az kimseler idi....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Buyruğumuz gelip tandırdan sular kaynamağa başlayınca, 'Her cinsten birer çifti ve
aleyhin
e hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve inananları gemiye bindir' dedik. Pek az kimse onunla beraber inanmıştı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: «(Canlı çeşitlerinin) her birinden birer çift ile -(boğulacağına dair)
aleyhin
de söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz geldiği ve tennur feveran ettiği vakıt dedik ki: yükle içine her birinden ikişer çift, ve
aleyhin
de huküm sebketmiş olandan maada ehlini ve iyman edenleri, maamafih pek azından maadası beraberinde iyman etmemişti, dedi...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de tennür (geminin kazanı) kaynayınca Nuh'a: «Her birinden ikişer çift alıp
aleyhin
de hüküm geçmiş olanların dışında aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» dedik. Zaten onunla birlikte pek azı dışında kimse iman etmemişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelib de fırın kaynadığı zaman (Nuha) dedik ki: «Her birinden (her bir neviden erkek ve dişi) ikişer çift ile —
aleyhin
de söz geçmiş (helakleri takdîr edilmiş) olanlar müstesna — aileni ve îman edenleri içine yükle». Zâten onun maiyyetindeki az kimselerden başkası da îman etmemişdi. ...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihâyet emrimiz gelip de fırın kaynadığı (iş kızışıp, sular kabarmak üzere olduğu) zaman, (Nûh’a) buyurduk ki: '(Canlıların) her birinden (erkek ve dişi olmak üzere) ikişer eş ile (sana îmân etmediklerinden, boğulacaklarına dâir)
aleyhin
de söz geçmiş olanlar (bir oğlun ile diğer zevcen) dışında âileni ve îmân edenleri ona (gemiye)yükle!' Zâten onunla berâber ancak pek az kimse îmân etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihâyet emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı vakit dedi ki: «Onun içine herbirinden ikişer çift ve
aleyhin
e hüküm sabketmiş olandan maada ehlini ve imân etmiş olanları yükle.» Ve maamafih pek azından başkası onunla beraber imân etmemişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de fırın kaynadığı zaman, Nuh'a dedik ki: “Her cinsten ikişer çift ile,
aleyhin
de hüküm verilmiş olanlar dışında, âileni ve iman edenleri gemiye yükle!” Zaten pek az kimse onunla beraber iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve
aleyhin
de hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc
aleyhin
n(
aleyhin
ne), fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm(kerîmun)....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece, olduğu zaman
2.
semiat
: işitti (kadın)
3.
bi mekrihinne
: çekiştirdiklerini, dedikodu yaptıklarını
4.
e...
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Hanım o kadınların kendisi
aleyhin
deki bu dedikodularını işitince onları konağına dâvet etmek üzere dâvetçi gönderdi. Onlar için mükellef bir sofra hazırlattı. Sofrada, ikram edilen meyveleri soysunlar diye, her misafir için bir de bıçak koydurmuştu. Onlar meyvelerini soyup kesmekle meşgul oldukları sırada, beriden de Yusuf’a: "Çık şimdi onların karşısına!" dedi. Kadınlar onu görünce hayran kaldılar, onun güzelliğine dalıp gittiklerinden, farkında olmadan kendi ellerini kestiler ve: "Hâşâ! Allah...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Kral, kadınlara: 'Yakınlık gösterip Yûsuf’a sahip olmayı arzuladığınızda sizi buna iten sebep ne idi? Onda size karşı bir meyil mi gördünüz?' dedi. Kadınlar: 'Hâşâ, Allah için, biz onun
aleyhin
e olacak bir kötülüğünü bilmiyoruz' dediler. Devletlü vezirin karısı ise: 'Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Ben yakınlık gösterip hile yaparak ona sahip olmaya kalkıştım. O kesinlikle doğru söyleyenlerdendi.' dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar o kadınları toplayıp kendilerine) sordu: “Yûsuf’un nefsine yaklaşmak istediğiniz zaman ne halde idiniz?” Kadınlar: “-Hâşâ, Allah için, biz onun
aleyhin
de bir fenalık bilmiyoruz.” dediler. Vezirin karısı da şöyle dedi: “- Şimdi hak meydana çıktı. Onun nefsine yaklaşmak isteyen ben idim. O ise, hakîkaten sadıklardandır.”...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Kral o kadınlara : «Yûsuf'u kendinize çekmek istediğinizdeki durum ne idi ?» diye sordu. Kadınlar da «Hâşâ, Allah için biz onun
aleyhin
e fenalıktan hiçbir şey bilmiyoruz» diye cevap verdiler. Aziz (vezir)in eşi, «Şimdi hak ortaya çıktı. Onunla ilişki kurmak isteyen ben idim ve şüphesiz Yûsuf doğrulardandır» diyerek gerçeği anlattı....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Melik, o kadınlara, derdiniz ne idi ki o vakıt Yusüfün nefsinden murad almağa kalktınız? Dedi, hâşâ dediler Allah için biz onun
aleyhin
de bir fenalık bilmiyoruz. Azîzin karısı şimdi, dedi, hak tezahür etti, onun nefsinden ben kâm almak istedim, o ise şeksiz şüphesiz sadıklardandır...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar o kadınlara: «Derdiniz neydi ki, o zaman Yusuf'un nefsinden murad almağa, onunla birlikte olmaya kalkıştınız?» dedi. Onlar: «Haşa, Allah için biz onun
aleyhin
e bir kötülük bilmiyoruz!» dediler. Azizin karısı: «Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun nefsinden ben kam almak istedim. O ise kesinlikle doğru söyleyenlerdendir.» dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar, o kadınlara «Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?» dedi. Onlar «Hâşâ, Allah için, biz onun
aleyhin
de hiçbir fenalık bilmiyoruz» dediler. Aziz'in, karısı da: «Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır» dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar kadınlara dedi ki: «Mühim haliniz ne idi. O vakit ki, Yusuf'un nefsinden muradını almak istemiş idiniz?» Dediler ki: «Hâşâlillâh! Biz O'nun
aleyhin
de bir fenalık bilmiş değiliz.» Azîz'in karısı da dedi ki: «Şimdi hak tebeyyün etti. O'nun nefsinden ben murad almak istemiştim ve şüphe yok ki, o elbette sâdıklardandır.»...
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Vaktâ ki ondan ümidi kestiler, fısıldayarak çekildiler, büyükleri dedi ki: babanızın
aleyhin
izde Allahdan mîsak almış olduğunu, bundan evvel de Yusüf hakkında ettiğiniz kusuru biliyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam tâ babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir huküm ta'yin edinceye kadar ki o Hayrül'hâkimîndir....
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ne zaman ki ondan ümit kestiler, fısıldaşarak çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın,
aleyhin
izde Allah'tan söz almış olduğunu, bundan öncede Yusuf hakkında yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Ben artık babam izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam; O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.»...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin (hayır ve şer) bütün kazandığına naazır olan (zât-i ecell-ü a'lâ böyle olmayan gibi midir?) Onlar Allaha ortaklar tanıdılar. De ki: «Bunlara ad takın (necidir, ne iş yaparlar bunlar?). Yoksa siz yer yüzünde ona (Allaha) bilmeyeceği bir şey'i mi haber veriyorsunuz? Yahud (gelişi güzel) sözün dış yüzü ile mi (kendinizi aldatıyorsunuz?) Hayır, o kâfirlere (mü'minlerin
aleyhin
deki) tuzakları süslü (ve hoş) göründü ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi şaşırırsa artık onun için h...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler. Fakat (senin
aleyhin
de olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır.”...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene (Kur'an'a) sevinirler. Fakat (senin
aleyhin
de birleşen) guruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O'nadır....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine verdiğimiz kutsal kitapların hükmünce amel edenler, sana indirilene, Kur’ân’a sevinirler. Senin
aleyhin
de birleşen gruplardan Kur’ân’ın bir kısmını inkâr eden de vardır. 'Bana, ancak Allah’ı ilâh tanımam, candan müslüman olarak Allah’a bağlanmam, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmem, ilahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O’na dâvet ediyorum. Hesap vermek üzere yalnız O’nun huzuruna götürüleceksiniz.' de....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (müslümanların
aleyhin
de birleşen) gruplardan, onun bazısını inkâr edenler vardır. De ki: "Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır."...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimizden iman edenler, sana indirilen bu Kur’ân ile ferah duyuyorlar. Düşmanlıklarından ötürü Peygamberin
aleyhin
de hizibleşenlerden Kur’ân’ın bir kısmını inkâr eden de var. (Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben yalnız Allah’a ibadet etmekle ve ona ortak koşmamakla emrolundum; ancak ona davet ederim ve dönüp varışım da ancak onadır.”...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen şey (Kur'ân) ile sevinirler. (İslâm
aleyhin
e birleşen) gruplardan kimi onun bir kısmını inkâr eder; de ki: Ben ancak Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ancak O'na davet ederim ve dönüşüm de O'nadır....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene (Kur'an'a) sevinirler. Fakat (senin
aleyhin
de birleşen) guruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: «Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O'nadır....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler fakat [müslümanların
aleyhin
de birleşen] gruplardan, onun bir kısmını inkar edenler vardır. De ki: "Bana, yalnızca Tanrı'ya kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam buyruldu. Ben ancak O'na davet ederim ve dönüşüm (meab) O'nadır."...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler sana indirilen (bu Kur'an) ile sevinirler. Fakat (peygamberlerin
aleyhin
de birleşen) güruh içinde onun bir kısmını inkâr eden kimseler de vardır. De ki: «Ben ancak Allaha kulluk edib Ona ortak koşmamamla emrolundum. Ben ancak Ona düâ ederim. Dönüşüm de yalınız Onadır.» ...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (müslümanların
aleyhin
de birleşen) gruplardan, onun bazısını inkâr edenler vardır. De ki: «Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır.»...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den müslüman olanlar) sana indirilen Kur'an ile sevinirler. Fakat peygamberlerin
aleyhin
e birleşenler içinde Kur'an'ın bir kısmını inkar edenler de vardır. (Habibim!) De ki: "Ben yalnız Allah'a kulluk etmekle ve O'na eş koşmamakla emrolundum. Ancak O'na davet ederim ve dönüp varışım da ancak O'nadır."...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiklerimiz, sana indirilen Kur'an ile sevinirler. Fakat senin
aleyhin
de birleşen gruplardan onun bir kısmını inkar edenler de vardır. De ki: "Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O'nadır."...
Hicr Suresi, 42. Ayet:
"Benim kullarım
aleyhin
e senin elinde hiçbir güç/kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna."...
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Kendilerinden öncekiler de (tıbkı müşrikler gibi peygamberleri
aleyhin
e) faasid pilânlar kurmuşlardır. Nihayet Allah, onların binalarını tâ temellerinden (yıkmayı) diledi de üstlerindeki tavan tepelerine göçdü (onları helak etdi). Hem bu azâb onlara şuurlarının eremeyeceği tarafdan gelmişdir. ...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Her ümmetin
aleyhin
de kendilerinden bir şahit göstereceğimiz günde seni de onların
aleyhin
de şahit tutarız. Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir bilge, bir doğru yol rehberi, bir rahmet kaynağı ve müslümanlara yönelik bir müjde olarak indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Her ümmet içinde, kendi aralarından, aleyhlerine bir şâhid getireceğimiz gün, seni de bunların
aleyhin
e şâhid getirmiş olacağız. Sana bu Kitabı, her şeyi açıklayan ve müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak indirdik....
Nəhl Suresi, 99. Ayet:
Şu bir gerçek ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar
aleyhin
e hiçbir sulta/hiçbir kanıt yoktur....
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendi
aleyhin
izedir. Sonuncu vaad geldiğinde (öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi kötü duruma soksunlar, ilk keresinde girdikleri gibi yeniden Mescid'e girsinler ve ele geçirdiklerini darmadağın edip bıraksınlar....
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi)
aleyhin
izedir. Sonunda vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar', birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler.'...
İsra Suresi, 7. Ayet:
İyilik ederseniz, kendinize iyilik yapmış olursunuz ; kötülük işlerseniz, onu da kendi
aleyhin
ize (işlemiş olursunuz). Diğer ikinci fesadın vakti gelince, yüzlerinizi karartıp kötüleştirenleri, ilk defa girdikleri gibi Mescid'e girmeleri; alt-üst ettiklerini büsbütün mahvu perişan etmeleri için (üstünüze yeni güçlü düşmanları göndereceğiz)....
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi)
aleyhin
izedir. Sonunda vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar', birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler'....
İsra Suresi, 7. Ayet:
(Kendilerine bildirdik ki:) 'Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz; eğer kötülük ederseniz, yine onun içindir (kendi nefsiniz
aleyhin
edir). Artık sonrakinin(ikinci fesâdınızın) va'desi geldiği (ve tekrar azdığınız) zaman ise, (yine birtakım kulları başınıza musallat ettik ki) yüzlerinizi kötü etsinler, ilk def'a girdikleri gibi, yine mescide(Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ele geçirdikleri şeyleri tamâmen imhâ ederek mahvetsinler!'...
İsra Suresi, 7. Ayet:
İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, onu da kendi
aleyhin
ize işlemiş olursunuz. Derken sonraki taşkınlığınızın vâdesi gelince, kederinizden suratlarınız asılsın, daha önce girdikleri gibi yine Mescide girsinler ve istila ettikleri yeri mahvedip dursunlar diye başınıza yine düşmanlarınızı musallat ederiz....