Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğer bir kısmı da suçlarını itiraf ettiler. Onlar, iyi bir ameli kötü bir amelle karıştırmışlardı. Belki Allah, onların tevbesini kabul eder. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onlar Allah katında derece derecedirler (herkesin derecesi, inancı ve ameli nisbetindedir). Allah onların neler işlediklerini görüp bilendir....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
1.
fe istecâbe
: o zaman, icabet etti, dualarına cevap verdi
2.
lehum
: onlara, onlar için
3.
rabbu-hum
: onların Rabbi
4.
ennî...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
O zaman Rab'leri, onların dualarına icabet etti. (Şöyle buyurdu): Sizden erkek veya kadın amel edenin amelini, Ben kesinlikle zayi etmem. Siz birbirinizdensiniz. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Ben'im yolumda işkenceye uğrayanların, savaşanların ve öldürülenlerin seyyiatlarını mutlaka örteceğim. Ve onları mutlaka, altlarından nehirler akan cennetlere sokacağım, Allah'ın katından bir mükâfat olarak. Ve Allah, O'nun katında mükâfatların en güzelidir....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.”...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onların dualarını kabul buyurdu da, «Sizden erkek ve kadın hiç kimsenin amelini zayi' etmem; birbirinizdensiniz. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda işkenceye uğratıldılar ; savaştılar, öldürüldüler, şanıma and olsun ki, onların günah ve kötülüklerini örtüp temizleyeceğim, altlarından ırmaklar akan Cennetlere elbette sokacağım; (böylece) Allah katından bir sevaba (erişecekler). Sevabın güzeli Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onlara şu karşılığı verdi: «Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır»....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Nihayet Rableri onlar (ın duaların) a (şöyle) icabet etdi: «içinizden gerek erkek, gerek kadın — ki kiminiz kiminizden (haasıl olmadır) — (hayırlı) bir iş yapanın amelini ben elbette boşa çıkarmayacağım, işte hicret edenlerin, yurdlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye, hakaarete, ziyana uğrayanların, muhaarebe edenlerin ve öldürülenlerin de, andolsun suçlarını örteceğim ve andolsun, Allah canibinden bir mükâfat olmak üzere, onları altından ırmaklar akar cennetlere de sokacağım. (Daha ...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri de onlar(ın duâların)a şöyle cevab verdi: 'Muhakkak ki ben, içinizden erkek olsun kadın olsun, (sâlih) bir iş yapanın amelini zâyi' etmem. Hep birbirinizdensiniz. İşte hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler var ya, kötülüklerini onlardan mutlaka örteceğim ve Allah katından bir mükâfât olarak onları elbette altlarından nehirler akan Cennetlere koyacağım!' (Rabbiniz olan) Allah ki, mükâfâtın güzeli O’nun katındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Artık Rabb-i Kerîmleri onlara şöyle icabet etti ki: «Ben sizden gerek erkek ve gerek kadın, bir amel edenin amelini zâyi kılmam. Bazınız bazınızdansınız. İmdi hicret etmiş olanlar ve yurtlarından çıkarılmış bulunanlar ve Benim yolumda eziyete uğrayanlar ve savaşta bulunan ve öldürülenler yok mu, elbette Allah indinde bir sevap olmak üzere onların suçlarını örteceğim ve elbette onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım!. Ve güzel mükâfaat ise Allah Teâlâ nezdindedir.»...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Allah da onların duasına karşılık verdi: -Ben, sizden erkek veya kadın hiç bir çalışanın amelini zayi etmem, siz birbirinizdensiniz. Hicret edenler, memleketlerinden çıkarılanlar, benim yolumda işkence edilenler, savaşan ve öldürülenlerin, elbette günahlarını örteceğim ve onları alt taraflarından ırmakların aktığı cennetlere girdireceğim. Allah katından bir mükafat olarak... Mükafatın en güzeli Allah katındandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
1.
el yevme
: bugün
2.
uhılle
: helal kılındı
3.
lekum(u)
: sizin için, size
4.
et tayyibâtu
: güzel ve helâl olan...
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Ve kendilerine kitap verilenlerin yemeği, size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. Ve mü'minlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın namuslu bir biçimde mehirlerini verdiğiniz taktirde, sizlere helâldir. Ve kim îmânı inkâr ederse artık onun ameli boşa gitmiştir. Ve o âhirette hüsrana uğrayanlardandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Kim (İslâmî hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz-yararlı şeyler helâl kılındı; kendilerine kitap verilen (Yahudî ve Hıristiyan)lerin yiyeceği size helâldir; sizin de yiyeceğiniz onlara helâldir. İnanan iffetli kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap verilenlerin iffetli kadınları, —iffetli olduğunuz, zina etmediğiniz, gizli dost tutmadığınız halde— (nikâh akdi yaparak) mahirlerini verdiğinizde (size helâldırlar). Kim (Hakk'a) imânı inkâr ederse, gerçekten ameli boşa gider ve Âhirette de zarara uğrayanlardandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Kim (İslâmî hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitab verilenlerin yiyeceği de size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Gerek mü’ min kadınlardan hür ve iffetli olanlar, gerekse siz den önce kendilerine kitab verilenlerden hür ve iffetli olan kadınlar, zinâdan kaçınan ve gizli dost edinmeyen iffetli kimseler olmak üzere, kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde (size helâl kılındı).Artık kim îmânı (Allah’ı ve İlâhî hüküm leri) inkâr ederse, bu durumda şübhesiz ameli boşa gitmiş...
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yemekleri size helâl olduğu gibi, sizin yemekleriniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan hür ve iffetli olanlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür ve iffetli kadınlar, zinâ etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerinizi verdiğinizde size helâldir. Kim imanı kabul etmezse ameli boşa gider ve o kimse ahirette de hüsrana uğramış olanlardandır....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yemeği, size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İnanan, namuslu, hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar -zinâ etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir biçimde (evlenmek üzere) mehirlerini verdiğiniz takdirde- size helâldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun ameli boşa çıkmıştır ve o, âhirette kaybedenlerdendir....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir. Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Peygamber! Kalbleri îmân etmediği hâl de, ağızlarıyla 'Îmân ettik' diyenlerden ve ya hu di olanlardan küfürde koşuşanlar, seni üzmesin! (On lar sana, aslında sâdece)yalancılık etmek için çokça kulak verenlerdir; sana gelmeyen diğer bir kavim için (câsusluk yap mak üzere) can kulağıyla dinleyicidirler.(Kitab’daki) kelimeleri yerlerin(e ko nulduk)tan sonra değiştirirler. (Üste lik) 'Şâyet size bu(hüküm, değiştirdiğimiz gibi) verilirse onu hemen alın, eğer o verilmezse o hâlde (almaktan)sakının!...
Maidə Suresi, 90. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemel hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn(tuflihûne)....
Maidə Suresi, 90. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allâh'a (c.c.) ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
innemâ
: ancak, sadece, oysa, halbuki
4.
Maidə Suresi, 90. Ayet:
Ey îman edenler, içki, kumar, (tapmıya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bun (lardan kaçının ki muradınıza eresiniz. ...
Ənam Suresi, 52. Ayet:
Sabah, akşam, râzılığını dileyerek Rablerine duâ edenleri kovma; ne onlardan, herhangi bir hususta sen sorumlusun, ne de senin amelinden onlara bir şey sorulur, onun için onları kovup da haksızlık edenlerden olma....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Bırak o dinlerini oyun, eğlence yerine koyan ve dünyâ hayâtının aldattığı kimseleri de, sen o (Kur'ân) ile (şunu) hatırlat ki, bir kişi, yaptığı işin eline teslim edilmeye görsün, (yoksa) Allah'tan başka onun ne bir dostu, ne de bir yardımcısı olmaz. (Amelinin elinden kurtulmak için) her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte onlar, kazandıklarının eline teslim edilmişlerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acı bir azâb vardır!...
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'tan başkasını ilâh edinip (onlara) tapanlara sövmeyin, sonra onlar da bilgisizce sınırı aşıp Allah'a söverler. Her ümmete amelini böylece süslemişizdir. (Hepsinin de) dönüşü Rablarınadır; o zaman neler işlediklerini onlara bir bir haber verecektir....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı bayındır hale getirmeyi, Allah'a ve Âhiret gününe imân edip Allah yolunda cihâd edenin (imân ve ameli) gibi mi tuttunuz ? Bunlar Allah yanında eşdeğerde değildirler. Hem Allah, zâlim bir topluluğu doğru yola eriştirmez....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
(Seferden) onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberlerinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resûlü de. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
(Seferden) onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberlerinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resûlü de. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Yanlarına avdet ettiğinizde size itizar edecekler, de ki: itizar etmeyin ihtimali yok size inanmıyacağız doğrusu Allah bize ahvalinizden bir çok haberler verdi, bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecek, sonra hepiniz o gayb-ü şehadeti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakıt o size haber verecek neler yapıyordunuz...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
(O münâfıklar, Tebük’ten) kendilerine döndüğünüz zaman size özür beyân edecekler. De ki: '(Hiç) ma'zerette bulunmayın, size aslâ inanmayacağız! Allah, sizin haberlerinizden bir kısmını gerçekten bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecek, Resûlü de! Sonra, gizli olanı ve görüneni hakkıyla bilen (Allah’)a döndürüleceksiniz; artık (O da) size, yapmakta olduğunuzu haber verecektir!'...
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Ve diğerleri (savaştan geri kalanların bir kısmı), günahlarını itiraf ettiler. Salih ameli, diğer kötü (amel)le karıştırdılar. Umulur ki; Allah, onların tövbelerini kabul eder, muhakkak ki; Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm (rahmet nuru gönderen)'dir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. (Tevbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri de günahlarını itiraf ettiler. Onlar iyi ameli kötü amele karıştırdılar. Olur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah bağışlayıcı, rahmet edicidir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Münafıklardan diğer bir kısmı da, günahlarını itiraf ettiler ve (evvelce yapmış oldukları) iyi bir ameli, sonradan yaptıkları başka bir kötü (Nifak) ile karıştırdılar. Olur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
(Tebük Seferi'ne katılmayanlardan) diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli kötüsüyle karıştırdılar. Allah'ın onların tevbesini kabul etmesi umulur. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. (Tevbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğer bir kısmı ise suçlarını itiraf ettiler ve iyi bir ameli kötüsüyle karıştırdılar. Umulur ki, Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Onlardan bir kısmı günahlarını itiraf ettiler. Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karıştırdılar. Ola ki, Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Tanrı tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
(Onlardan) diğer bir kısmı da günâhlarını i'tiraf etdiler. Onlar iyi bir ameli başka bir kötü ile karışdırmışlardır. Olur ki Allah onların tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah hiç şübhesiz ki yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. ...
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri de günahlarını i'tirâf ettiler; sâlih bir ameli, kötü olan bir başkasıyla karıştırdılar. Umulur ki Allah, onların tevbesini kabûl eder. Şübhesiz Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğer bir kısımı da günahlarını itiraf ettiler. Onlar iyi ameli kötü ile karıştırdılar. Onlar ki, Allah onların tevbelerini kabul eder. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahim'dir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Ve günahlarını itiraf eden başkaları da iyi bir ameli diğer bir kötü ile karıştırmışlardır. Umulur ki, Allah Teâlâ onların tevbelerini kabul eder. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Onlardan diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler. Onlar iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. Bunlar tevbe ederlerse, umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 102. Ayet:
Diğerleri de günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Resûlü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Resûlü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
Ve de ki: çalışın çünkü amelinizi hem Allah görecek hem Resulü hem mü'minler ve hepiniz mutlaka o, gayb-ü şehadeti bilen hakkın huzuruna götürülüceksiniz o vakit o size haber verecek: Neler yapıyordunuz...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne medenîlerin ne de etraflarındaki bedevîlerin Resulullahtan tahallüf etmeleri, ve onun nefsinde ne yaptığına bakmayıb da kendi nefisleriyle mukayyed olmaları yaraşmaz, çünkü onların Allah yolunda ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri ve ne küffarı gayza getirecek bir mevkii çiğnemeleri ne de düşmandan bir muvaffakıyyete nâil olmaları olmaz ki mukabilinde kendileri için mutlak bir ameli salih yazılmış bulunmasın, çünkü Allah muhsinlerin ecrini zayi' etmez...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Ve in kezzebûke fe kul lî
amelî
ve lekum amelukum, entum berîûne mimmâ a'melu ve ene berîun mimmâ ta'melûn(ta'melûne)....
Yunus Suresi, 41. Ayet:
1.
ve in kezzebû-ke
: ve eğer seni yalanlarlarsa
2.
fe
: o zaman
3.
kul
: de ki
4.
lî
amelî
: benim amelim benim (...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Ve eğer seni yalanlarlarsa o zaman de ki: “Benim amelim bana ve sizin ameliniz size ait. Siz benim yaptığım şeylerden uzaksınız, ben de sizin yaptığınız şeylerden uzağım.”...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Eğer seni tekzibde ısrar ederlerse, de ki: “- Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir. Siz, benim yapacağımdan berisiniz, ben de sizin yapacağınızdan beriyim.”...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Eğer seni tekzibde ısrar ederlerse de ki bana amelim, size de ameliniz, siz benim yapacağımdan berisiniz, ben de sizin yapacağınızdan beriyim...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Eğer seni inkâr etmeyi sürdürürlerse, de ki; «Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir. Benim yapacağım sizi ilgilendirmez, sizin yapacağınız da beni ilgilendirmez.»...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Ve eğer seni tekzîp ederlerse artık de ki: «Benim amelim banadır, sizin ameliniz de sizedir. Siz benim işleyeceğimden berîsiniz, ben de sizin işleyeceğiniz şeylerden berîyim.»...
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Ve mâ tekûnu fî şe'nin ve mâ tetlû minhu min kur'ânin ve lâ ta'melûne min amelin illâ kunnâ aleykum şuhûden iz tufîdûne, fîh(fîhi) ve mâ ya'zubu an rabbike min miskâli zerretin fîl ardı ve lâ fîs semâi ve lâ asgare min zâlike ve lâ ekbere illâ fî kitâbin mubîn(mubînin). ...
Yunus Suresi, 61. Ayet:
1.
ve mâ tekûnu
: ve olmazsınız (olmanız yoktur ki)
2.
fî şe'nin
: bir halde, iş üzerinde, bir durumda
3.
ve mâ tetlû
: ve okumazsınız (okumanız yoktur ki)
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Hangi işi yaparsanız yapın, bütün ilâhî kitaplardaki, dinî-ilmî esasları içeren Kur’ân’dan ne okursanız okuyun, hangi ameli işlerseniz işleyin, unutmayın ki, siz o işlere dalıp giderken, biz sizin üzerinizde şahidiz. Ne yerde, ne de gökte, zerre kadar bir şey bile Rabbinizden gizli kalmaz. Zerreden daha küçük ve ondan daha büyük her şey doğruları, hakkı ortaya koyan, kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde, Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Yunus Suresi, 81. Ayet:
1.
fe lemmâ
: artık, olduğu zaman
2.
elkav
: attılar
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Onlar attıkları zaman Musa (A.S) şöyle dedi: “Sizin getirdiğiniz şey sihirdir. Muhakkak ki Allah, onu bâtıl (geçersiz) kılacaktır.” Allah, muhakkak ki fesat çıkaranların amelini ıslâh etmez....
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Vaktâ ki attılar, Musâ bu, sizin yaptığınız dedi: sihir, her halde Allâh, onu ibtâl edecek, her halde Allah, müfsidlerin ameline salah vermez...
Hud Suresi, 7. Ayet:
“Hanginiz en güzel ameli yapacak?” diye sizi imtihan etmek için 6 günde (6 yevmde) semaları ve yeryüzünü yaratan O'dur. Ve O'nun arşı su üzerinde idi. Eğer sen: “Muhakkak ki siz, ölümden sonra beas edileceksiniz (diriltileceksiniz).” dersen, kâfir olan(inkâr eden, örten) kimseler mutlaka (şöyle) derler: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.”...
Hud Suresi, 7. Ayet:
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler....
Hud Suresi, 7. Ayet:
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler....
Hud Suresi, 7. Ayet:
Hanginizin amelinin daha güzel olduğu hususunda sizi denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Bundan önce ise O'nun Arş'ı su üzerindeydi. Onlara: 'Siz ölümden sonra diriltileceksiniz' desen inkar edenler mutlaka: 'Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir' derler....
Hud Suresi, 7. Ayet:
O sizi denemek, hanginizin amelinin daha güzel olduğunu ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı gün (devir)de yarattı ki Arş'ı da su üstünde idi. Eğer onlara, öldükten sonra dirilip kalkacaksınız, diyecek olsan, o küfredenler, «elbette bu açık bir sihirden başkası değildir!» diyecekler....
Hud Suresi, 7. Ayet:
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): «Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz» desen, kâfir olanlar derhal «Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir» derler....
Hud Suresi, 7. Ayet:
O, hanginizin ameli (haal-ü hareketi) daha güzel olduğu (hususunda) sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yaratandır. (Bundan evvel ise) arşı su üstünde idi. And olsun ki «Ölümden sonra muhakkak yine diriltileceksiniz» desen kâfir olanlar mutlakaa «Bu, apaçık bir aldatmadan başka (bir şey) değildir» derler. ...
Hud Suresi, 7. Ayet:
Hanginizin daha güzel ameli olduğunu denemek için; gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Zaten Arş'ı su üstünde idi. Andolsun ki; ölümden sonra muhakkak siz yine dirileceksiniz, desen; küfredenler mutlaka: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, diyeceklerdir....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: «Ey Nuh! O kesinlikle senin ehlin (âilen)'den değildir. Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım.»...
Nəhl Suresi, 96. Ayet:
Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah katındaki rahmet hazineleri ise bâkidir. Allah yolunda sabredenlere, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükâfatlarını; elbette vereceğiz....
Nəhl Suresi, 96. Ayet:
Sizin yanınızdaki tükenir, Allahın yanındaki ise bâkîdir, elbette biz o sabredenlere yaptıkları amelin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz...
Nəhl Suresi, 96. Ayet:
Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah'ın katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükafatlandıracağız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın kuşunu (amelini, uğurunu) kendi boynuna doladık. Kıyamet günü onun için, açılmış halde kendine ulaşacak bir kitap çıkarırız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Herkesin amelini kendi boynuna taktık (ondan ayrılamaz). Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacak....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın (Dünya'da işlediği) amelini boynuna dolarız; Kıyamet günü de açık vaziyette bulacağı bir kitabı önüne çıkaracağız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın amelini halka yapıp boynuna takarız. Kıyamet günü açık olarak bulacağı bir amel defteri önüne çıkarırız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Ve her insanın amelini, kendi boynuna bağladık. Kıyâmet günü onun için (oamellerinin yazıldığı) bir kitab çıkarırız ki, onu açılmış olarak önünde bulur....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Ve her insanın amelini boynuna dolayıverdik ve Kıyamet günü onun için bir kitap çıkarırız ki, onu neşredilmiş olduğu halde karşılar....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Biz herkesin dünyadaki amelini kendi boynuna doladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın boynuna amelini dolarız. Kıyamet günü, onun için ortaya konacak bir kitap çıkarırız....
İsra Suresi, 18. Ayet:
Kim ameli ile dünya menfaatını isterse, dilediğimiz kimseye istediğimiz şeyi, dünyada peşin veririz; sonra da onu cehennem’e koyarız; kötülenmiş ve rahmetten koğulmuş bir halde ona ulaşır....
Kəhf Suresi, 7. Ayet:
Biz yer üzerinde olan şeylere, onlara mahsus, birer zînet verdik, (insanların) hangisinin ameli daha güzel, onları imtihan edelim diye. ...
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
(Baksaydın) Görürdün ki güneş doğduğu zaman onların içinde bulunduğu mağaranın sağına meylediyor. Battığı zaman da soldan onlara isabet etmeden geçiyor. Halbuki onlar mağaranın geniş bir yerinde bulunuyorlardı. Bu Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet vermişse işte doğru yolu bulan odur. Kimi de (kötü ameli nedeniyle) saptırırsa artık onun için yol gösterici hiçbir dost bulamazsın....
Ənbiya Suresi, 94. Ayet:
inanmis olarak yararli is isleyenin ameli inkar edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayiz....
Ənbiya Suresi, 94. Ayet:
İnanmış olarak yararlı iş işleyenin ameli inkar edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız....
Ənbiya Suresi, 94. Ayet:
Artık inanmış olarak salih amel işleyenlerin ameli inkar edilmez. Ve Biz onu yazanlarız....
Ənbiya Suresi, 94. Ayet:
İnanmış olarak sâlih amel işleyenlerin ameli inkâr edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız....
Möminun Suresi, 62. Ayet:
Biz, herkese ancak güç ve takatı miktarınca teklif yaparız; (gücünün üstünde olan şeylerle sorumlu tutmayız). Katımızda (her kulun amelinin yazılı bulunduğu) bir kitab vardır; o, doğruyu söyler. Onlar zulme uğratılmazlar....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Fakat kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’dan bir gaflet içindedir. Onların, müminlerin amelinden başka bir takım kötü işleri vardır ki, hep onlar için çalışıp dururlar....
Möminun Suresi, 100. Ayet:
“Böylece (geri gönderdiğin taktirde) terkettiğim salih amelleri (nefsi tezkiye edici ameli) işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece (boş) bir kelimedir. Ve beas edilecekleri güne kadar onların arkasında berzah (engel) vardır....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Kâfir olanların amelleri ise, dümdüz engin bir arazideki serab gibidir. Susayan, onu bir su zanneder; nihayet ona vardığı zaman, onu zannetiği gibi bir şey bulmaz (işte kâfir de kıyamet günü, yaptığı amelden bir sevab bulamaz). Yanında Allah’ın cezasını bulur. Allah’da onun hesabını (amelinin cezasını) tamamen verir. Allah, çok çabuk hesab görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
O kâfirler (e gelince:) Onların amelleri (etrafında dağlar ve tepeler görünmeyen) dümdüz ve engin çöllerdeki bir serab gibidir ki susayan onun bir su olduğunu sanır. Nihayet o, buna vardığı zaman onu bir şey olarak bulamamışdır. Kendi (ameli) yanında (yalınız) Allahı bulmuşdur. O da onun hesabını tastamam vermişdir. Allah, hesabı çok sür'atli olandır. ...
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, onların amelleri çöllerdeki serab gibidir; susayan bir kimse onu su zanneder. Nihâyet (yardıma pek muhtaç olduğu, o hesab gününde) ona (o ameline)vardığı zaman, onu (kendisine fayda verecek) bir şey olarak bulamaz ama (amelinin)yanında Allah’ı bulur; (O da) onun hesâbını tamamıyla hemen görüverir. Çünki Allah, hesâbı çok çabuk görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Kâfir olanların amelleri ise engin bir çöldeki bir serap gibidir ki, susamış kimse onu bir su sanır, nihâyet ona vardığı zaman onu bir şey olarak bulmamış olur. Ve amelinin yanında Allah'ı bulmuş olur. O da hesabını tamamen ifâ etmiştir ve Allah hesabı sür'atle görücüdür....
Nur Suresi, 40. Ayet:
Yahud (kâfirlerin ameli) öyle derîn bir denizdeki karanlıklar gibidir ki onu (o denizi) bir dalga kaplayıp bürümekdedir. Bunun üstünde bir dalga, onun üstünde de bir bulut. (Hulâsa) birbiri üstüne (yığılmış tabaka tabaka) karanlıklar. (Hani) o (raya düşen bir kimse) elini çıkardığı vakit hemen hemen bunu bile göremez. Allah kime nuur vermemişse artık onun için bir ışık yokdur. ...
Nur Suresi, 61. Ayet:
Meşrûiyyet sınırları içinde, âmânın, topalın, hastanın teklifsiz, tekellüfsüz davranışlarında bir mahzur, bir günah olmadığı gibi, onlara güven, yardım ve dayanışma da, katı kurallara tâbi değildir. Onların ihtiyaçları esirgenmez. Sizin de, kendi evlerinizden, babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya sahiplerini...
Furqan Suresi, 23. Ayet:
Ve kadimnâ ilâ mâ amilû min amelin fe cealnâhu hebâen mensûrâ(mensûran)....
Furqan Suresi, 23. Ayet:
1.
ve kadimnâ
: ve önüne geçtik
2.
ilâ mâ amilû
: yaptıkları şeylere
3.
min amelin
: amellerden
4.
fe
: böylece
Furqan Suresi, 23. Ayet:
Onların işlediği her ameli ele alıp savrulmuş toz haline getiririz....
Furqan Suresi, 23. Ayet:
Onların işlediği her ameli karşılayıp dağılmış toz haline getiririz....
Furqan Suresi, 62. Ayet:
İbadetlerini vaktinde eda edemeyerek, daha sonra hatırlayıp yerine getirmek, ilmî ve
amelî
bir çalışma yapmak isteyenler veya Allah’ın lütfuna ihsanına daha çok şükretmek isteyenler için O, gece ile gündüzü birbirinin yerine telâfi zamanları olarak kullanılır şekilde düzenleyendir....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
Ancak Allah'a selîm bir kalb ile gelenler müstesna, (onların elbette imânı ve iyi-yararlı ameli fayda verir.)...
Şüəra Suresi, 168. Ayet:
Kâle innî li amelikum minel kâlîn(kâlîne)....
Şüəra Suresi, 168. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
innî
: muhakkak ben
3.
li ameli-kum
: sizin amellerinizi, yaptıklarınızı
4.
min el kâlîne
: şidd...
Şüəra Suresi, 168. Ayet:
Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim...
Nəml Suresi, 11. Ayet:
Ancak, kim zulmeder, sonra (bu amelini) kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, o takdirde (bilsin ki) şübhesiz ben, Gafûr (çok bağışlayan)ım, Rahîm (çok merhamet eden)im....
Nəml Suresi, 47. Ayet:
Kavmi ona: «Biz seninle ve beraberinde bulunanlar sebebiyle uğursuzluğa uğradık» dediler. O da. «sizin uğursuzluğunuz Allah yanında (kötü amelinizden dolayı)dır. Hayır, siz ciddi bir imtihandan geçiriliyorsunuz!» dedi....
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
Ve dehalel medînete alâ hîni gafletin min ehlihâ fe vecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâzâ min şîatihî ve hâzâ min aduvvih(aduvvihî), festegâsehullezî min şîatihî alellezî min aduvvihî, fe vekezehu mûsâ fe kadâ aleyhi kâle hâzâ min ameliş şeytân(şeytâni), innehu aduvvun mudillun mubîn(mubînun). ...
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
1.
ve dehale
: ve girdi
2.
el medînete
: şehir
3.
alâ hîni
: zamanda, o vakitte
4.
gafletin
: gaflet
Qəsəs Suresi, 55. Ayet:
Ve onlar, boş lâf işittikleri zaman yüz çevirdiler ve: "Bizim amelimiz bize, sizin ameliniz sizedir. Selâm sizin üzerinize olsun. Biz cahillerle (beraber olmak) istemeyiz (ilgilenmeyiz)." dediler....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
Ey yavrum! Muhakkak ki o (amelin), bir hardal tanesi kadar dahi olsa ve o, bir kaya içinde veya göklerde veya yerde bile olsa, Allah onu, (kıyâmet günü hayat filminde karşına) getirir. Muhakkak ki Allah; Lâtif'tir (lütuf sahibi), Habîr'dir (haberdar olan)....
Loğman Suresi, 22. Ayet:
Kim amelinde ihlâs sahibi olarak kendini samimiyetle Allah’a teslim ederse, muhakkak ki o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a dayanır....
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Şayet dileseydik, her nefse îmân ve sâlih âmeli tevfik ederdik. Fakat, Benden sâdır olan şu söz hak oldu: "Cehennem'i, muhakkak bütün cinn ve insten (olan kafirlerle) dolduracağım."...
Fatir Suresi, 8. Ayet:
E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe reâhu hasenâ(hasenen), fe innallâhe yudıllu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserât(haserâtin), innallâhe alîmun bimâ yesneûn(yesneûne)....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
1.
e
: mı
2.
fe
: artık, işte, böylece, fakat
3.
men
: kim, kimse, kişi
4.
zuyyine
: süslendi, güzel gösterildi
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Fakat kötü ameli, kendisine süslenen (güzel gösterilen), böylece onu güzel gören kişi mi? İşte muhakkak ki Allah, dilediği kişiyi dalâlette bırakır ve dilediği kişiyi hidayete erdirir. Artık onlar için nefsin, hasret duymasın (hüzünlenmesin). Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helâk etme! Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını hakkıyla bilendir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Bilinçli olarak işlediği kötü ameli kendisine, süslenerek güzel gösterilip de, onu güzel gören kimse, kötülüğü hiç istemeyen mü’min kimse gibi midir? Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkların hak yoldan uzaklaşıp dalâleti tercihlerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkları doğru yola sevketme lütfunda da bulunur. Onlar adına üzülerek, için yanmasın...
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü ameli kendine süslü gösterilen ve böylece onu güzel gören kimse (doğru yolda olanla bir midir)? Şüphesiz Allah dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirir. Öyleyse nefsin onlara karşı hasretlere (üzüntülere) kapılmasın. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını bilmektedir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Hiç kötü ameli kendisine süslenipte onu güzel gören kimse, (hakkı hak ve bâtılı bâtıl gören gibi olur mu?) Doğrusu Allah dilediğini şaşırtır, dilediğine de hidayet verir. O halde (Ey Rasûlüm, insanlar inkârlarından dolayı helâk olacaklar diye) onlara üzülüp kendini mahvetme. Çünkü Allah onların bütün yaptıklarını tamamiyle bilir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü ameli kendisine çekici gösterip de onu güzel gören kimse, (iyi yararlı amellerde bulunan kimse gibi midir?). Allah, elbette dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Artık onlara karşı üzüntülere kapılarak kendini yıpratmaya yönelme. Şüphesiz ki Allah onların neler işlediğini bilendir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Ya artık o kimse de mi ki? Kötü ameli kendisine allanmış pullanmış da onu güzel görmüş, şübhe yok ki Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola çıkarır, o halde nefsin onlara karşı hasretlerle geçmesin, çünkü Allah onların bütün san'atlerini bilir...
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Ya kötü ameli kendisine allanmış pullanmış da onu güzel gören kimse de mi (iman edip yararlı iş yapan gibi olacak)? Şüphe yok ki, Allah, dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola çıkarır. O halde gönlün onlara karşı hasretlerle geçmesin! Allah onların bütün sanatlarını bilir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Ya kötü ameli kendisine allanmış pullanmış da onu güzel görmüş olan kimse de mi (iman edip salih amel işleyenler gibi olacak)? Şüphe yok ki Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de doğru yola çıkarır. O halde canın onlara karşı hasretlerle (üzüntülerle) sıkılıp gitmesin. Çünkü Allah, onların bütün yaptıklarını bilir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, (kötülüğü hiç istemeyen kimse gibi) midir? Artık şübhe yok ki Allah, dilediğini (küfründeki inadı sebebiyle)dalâlete atar, dilediğini de (hikmetine binâen, kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Öyle ise (îmân etmiyorlar diye) nefsin onlara hasretlerle (üzüntüyle tükenip) gitmesin! Muhakkak ki Allah,(onlar) ne yapıyorlarsa hakkıyla bilendir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Ya o kimse ki, ona kötü ameli süslü gösterilmiş de onu güzel görmüştür. (O hiç ehl-i salâh gibi olabilir mi?) Muhakkak ki, Allah dilediğini şaşırtır ve dilediğini doğru yola iletir. Artık nefsin onların üzerine teessüflerle geçip gitmesin. Şüphe yok ki, Allah (onların) neler işlediklerini tamamıyla bilendir....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü işi, kendisine süslendirilip de onu güzel gören kimse (vehmine aldanmayarak kötü amelini güzel görmeyen, aklıyle gerçeği gören kimse gibi olur) mu? Allâh dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini yola iletir. Bundan dolayı canın, onlar için hasretlere (üzüntülere) gitmesin, Allâh onların ne yaptıklarını biliyor....
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar....
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Her kim şeref ve kuvvet isterse bilsin ki, bütün şeref ve kudret Allah’ındır. Hoş kelimeler (tevhid ve tesbihler) ancak O’na yükselir, kabul olunur. Salih ameli de hoş kelimeler (tevhid) yükseltir, makbul kılar. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azap vardır. Bunların yaptıkları tuzak mahvolur gider....
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Her kim ızzet istiyorsa bilsin ki ızzet tamamiyle Allah'ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir, kötülükler kuranlara gelince onlara şiddetli bir azâb vardır ve onların tuzakları hep tarumar olur...
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Kim itibar ve üstünlük isterse bilsin ki, itibar ve üstünlük tümü ile Allah'ın tekelindedir. Güzel söz O'na yükselir, iyi ameli de O yükseltir. Kötü amaçlı komplolar düzenleyenler ağır bir azaba çarpılacaklardır. Ayrıca onların komplosu da boşa çıkar, verimsiz olur....
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Her kim izzet (şeref ve şan) istiyorsa (bilsin ki) bütün izzet (kuvvet ve hakimiyet) Allah'ındır. Pâk söz ona yükselir, sâlih ameli de O yükseltir ve o kimseler ki, hilekârâne bir surette günahları irtikab ederler, onlar için de pek şiddetli bir azap vardır. Ve onların o hileleri mahvolur gider....
Zümər Suresi, 35. Ayet:
Çünkü Allah, onların daha önce işledikleri amelin en kötüsünü bile örtüb bağışlayacak ve yapmakta oldukları güzel amellerin en güzeli ile mükâfatlarını kendilerine verecektir....
Zümər Suresi, 35. Ayet:
Çünkü Allah onların mukaddemâ yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örtüp, işlemekte bulundukları güzel amellerin en güzeline göre ecirlerini kendilerine ihsan edecektir...
Zümər Suresi, 35. Ayet:
Çünkü Allah, onların önceden yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örtüp, işlemekte bulundukları güzel amellerin en güzeline göre mükafatlarını kendilerine verecektir....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.”...
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Andolsun sana da, senden öncekilere de vahyedildi. Eğer ortak koşarsan kesinlikle amelin boşa gider ve mutlaka ziyana uğrayanlardan olursun....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Gerçekten sana ve senden öncekilere şöyle vahy olundu:” - (Farz-ı muhal) eğer Allah’a eş koşarsan, muhakkak amelin boşa gider ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
And olsun ki, sana da, senden önceki (peygamber)lere de şöyle vahyolundu: Eğer Allah'a ortak koşarsan, şüphen olmasın ki, amelin boşa gider ve zarara uğrayanlardan olursun....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Celâlim hakkı için, sana ve senden önceki(peygamber)lere şöyle vahyedildi: 'And olsun ki, (sen de) eğer (Allah’a) ortak koşarsan, amelin mutlaka boşa gider ve elbette hüsrâna uğrayanlardan olursun!'...
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Andolsun ki, sana ve senden evvelkilere vahyolundu ki, eğer «(Allah'ın) Ortağı vardır,» dersen elbette amelin bâtıl olur ve elbette hüsrâna uğramışlardan olursun....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Andolsun ki sana da senden öncekilere de şu vahyolunmuştur: Eğer Allah'a şirk koşarsan, amelin mutlaka boşa gider ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: "Andolsun, eğer (Allah'a) ortak koşarsan amelin boşa çıkar ve kaybedenlerden olursun!"...
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun....
Zümər Suresi, 70. Ayet:
Herkese, işlediği amelinin karşılığı tam olarak verilir. Allah onların davranışlarını iyi bilir....
Zümər Suresi, 70. Ayet:
Herkese yaptığı amelin karşılığı noksansız ödenir. Allah, onların yaptıklarını çok daha iyi bilir....
Mömin Suresi, 36. Ayet:
(36-37) Fir'avun: 'Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap; belki sebeblere, göklerin sebeblerine (yollarına) erişirim de, Mûsâ’nın İlâhına muttali' olurum (hakikaten var mıdır diye bakarım); doğrusu ben onu, gerçekten yalancı sanıyorum' dedi. Böylece Fir'avun’a, kötü ameli süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Zâten Fir'avun’un tuzağı ancak hüsrândadır....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
Esbâbes semâvâti fe attalia ilâ ilâhi mûsâ ve innî le ezunnuhu kâzibâ(kâziben), ve kezâlike zuyyine li fir’avne sûu amelihî ve sudde anis sebîl(sebîli), ve mâ keydu fir’avne illâ fî tebâb(tebâbin). ...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
1.
esbâbe
: sebepler, vesileler, yollar
2.
es semâvâti
: semalar, gökyüzü
3.
fe
: böylece, artık
4.
attalia
: ben ...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin sebeplerine (yollarına) (ulaşırım), böylece Musa'nın İlâhı'na muttali olurum. Muhakkak ki ben, onun yalancı olduğunu zannediyorum." Ve işte böylece firavuna kötü ameli süslendi. Ve böylece yoldan saptırıldı. Ve firavunun hilesi hüsrandan başka birşey olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
Göklerin yollarına (ulaşırım) da Mûsa’nın İlâh’ına bakarım. Muhakkak ben, onu, yalancı sanıyorum.” İşte bu şekilde Firavun’a kötü ameli süslü gösterildi de, doğru yoldan çıkarıldı. Firavun’un hilesi ancak helâk olmağa mahkûmdur....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
Semaların esbabına da Musânın tanrısına muttali' olurum ve her halde ben onu yalancı sanıyorum» İşte bu suretle Fir'avne kötü ameli süslendirildi de yoldan çıkarıldı, Fir'avn düzeni hep husrandadır...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
Göklerin yollarına da Musa'nın tanrısınına muttali olurum ve kesinlikle ben onu yalancı sanıyorum.» dedi. işte bu şekilde Firavun'a kötü ameli güzel gösterildi de yoldan çıkarıldı. Firavun'un düzeni hep hüsrandadır (çıkmazdadır)....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
«Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa'nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum.» İşte böylece Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın tanrısına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
(36-37) Fir'avun: 'Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap; belki sebeblere, göklerin sebeblerine (yollarına) erişirim de, Mûsâ’nın İlâhına muttali' olurum (hakikaten var mıdır diye bakarım); doğrusu ben onu, gerçekten yalancı sanıyorum' dedi. Böylece Fir'avun’a, kötü ameli süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Zâten Fir'avun’un tuzağı ancak hüsrândadır....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
«Göklerin yollarına (eğerim) de Mûsa'nın Allah'ına muttalî olurum ve şüphe yok ki, ben O'nu bir yalancı sanıyorum.» Ve işte Fir'avun için kötü ameli öylece süslendirilmiş oldu ve yoldan saptırıldı ve Fir'avun'un hilesi, başka değil, bir hüsrânda bulunmaktan ibaretti....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
«Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum.» İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı....
Fussilət Suresi, 22. Ayet:
'Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, tenlerinizin, tenasül organlarınızın, aleyhinize şâhitlik edeceğini hesaba katarak gizlenme ihtiyacı duymadınız. Sorumluluğunuzu gerektirecek birçok amelinizi de Allah’ın bilmeyeceğini zannettiniz.'...
Fussilət Suresi, 33. Ayet:
Allah'a (ibadete) davet eden ve salih ameli işleyip “Ben müslümanlardanım.” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?...
Şura Suresi, 15. Ayet:
İşte bunun için, artık sen onları davet et. Ve emrolunduğun gibi istikamet üzere (Allah'a doğru) ol. Ve onların heveslerine tâbî olma. Ve onlara de ki: “Allah'ın kitaptan indirdiği şeye îmân ettim. Ve sizin aranızda adil (adaletli) olmakla emrolundum. Allah, sizin de Rabbiniz bizim de Rabbimiz. Bizim amelimiz bize, sizin ameliniz size. Sizinle bizim aramızda bir huccet (çekişme) yoktur. Allah, bizi biraraya toplayacak. Ve dönüş, O'na (Allah'adır)....
Casiyə Suresi, 28. Ayet:
Ve (Ey Rasûlüm), sen her ümmeti toplanmış bir halde göreceksin. Her ümmet (her din sahibi) amelinin yazılı bulunduğu deftere çağrılacak. (Onlara denir ki:) Bugün o işlediğiniz amellerin cezası size verilecek....
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
İşte bu sözü söyliyenler, cennetliklerle beraber (cennette) o seçkinlerdir ki, kendilerinden işledikleri güzel ameli kabul edeceğiz ve günahlarını bağışlayacağız. Bu, onların vaad edilmiş bulundukları gerçek bir vaaddir....
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
E fe men kâne alâ beyyinetin min rabbihî ke men zuyyine lehu sûu amelihî vettebeû ehvâehum....
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
1.
e
: mi
2.
fe
: o zaman, öyleyse
3.
men
: kim, kimse
4.
kâne
: oldu
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Öyleyse Rabbinden beyyine (delil) üzerinde olan kişi, kötü ameli kendisine süslü gösterilen ve hevalarına tâbî olan kişiler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Şimdi Rabbi katından bir din üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine güzel gösterilmiş de şehvet arzuları ardına düşmüş kimselere benzer mi?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Rabbından açık belge, isbatlayıcı delil üzere bulunan kimse, kendisine kötü ameli süslenip çekici gösterilen ve heveslerine uyan kimse gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Şimdi rabbından bir beyyine üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine süslü gösterilmiş de hevâ ve hevesleri ardına düşmüş kimselere benzer mi?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Şimdi rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi hevalarına uyan kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Rabbisinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, hiç kötü ameli kendisine süslü gösterilen ve (nefislerinin) arzularına uyan kimse gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Ya şimdi Rabbinden bir zâhir hüccet üzerine olan kimse, kendisine kötü ameli bezetilmiş ve hevâlarının ardına düşmüş kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Rabbinden açık bir kanıt üzere olan, amelinin çirkinliği kendisine süslü gösterilip de boş arzularına uyanlara benzer mi?...
Məhəmməd Suresi, 35. Ayet:
Binaenaleyh zaafiyet göstermeyiniz ve sizler en üstün olduğunuz halde sulha dâvet etmeyiniz ve Allah sizinle beraberdir ve sizin amelinizi eksiltmez....
Hucurat Suresi, 11. Ayet:
Ey îmân edenler! Bir topluluk, (başka) bir toplulukla alay etmesin; olur ki (onlar), kendilerinden daha hayırlı olabilirler! Birtakım kadınlar da (başka) kadınlarla (alay etmesinler)! Belki (onlar da) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendinizi (birbirinizi) de ayıplamayın ve birbirinizi (kötü) lâkablar ile çağırmayın! Îmandan sonra fâsıklık ismi (günahla anılmak), ne kötüdür! Artık kim (bu kötü amelinden vazgeçerek) tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir!...
Zariyat Suresi, 6. Ayet:
Ve şübhesiz ki hesab vuku bulacaktır, (herkes amelinin karşılığını görecektir.)...
Tur Suresi, 21. Ayet:
Vellezîne âmenû vettebeathum zurriyyetuhum bi îmânin elhaknâ bihim zurriyyetehum ve mâ eletnâhum min amelihim min şey’in, kullumriin bi mâ kesebe rehînun....
Tur Suresi, 21. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve onlar, o kimseler
2.
âmenû
: âmenû olanlar (hayattayken, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)
3.
ve ittebeat-hum
: ve onlara tâbî oldular
Tur Suresi, 21. Ayet:
İman edib de zürriyyetleri de îman ile kendilerine tâ'bi olanlar (yok mu?) biz onların nesillerini de kendilerine katdık. Kendilerinin amelinden bir şey de eksiltmedik. Herkes kazancı mukaabilinde bir rehindir. ...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun yanında mıdır ki, o (amelinin netîcesini) görüyor (da göze alabiliyor)!...
Nəcm Suresi, 40. Ayet:
Ve muhakkak onun ameli yarın (kıyamette) görülecek....
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Ve dareballâhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne)....
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
1.
ve darabe
: ve vurdu, vurguladı
2.
(darabe meselen)
: (misal getirmek, örnek vermek)
3.
allâhu
: Allah
4.
meselen
<...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allah, iman edenlere de Firavun’un hanımını bir misal yaptı. O vakit, bu kadın şöyle demişti: “- Ey Rabbim! Senin katında benim için cennetde bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun amelinden kurtar; beni o zalimler topluluğundan kurtar.”...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allah, imân edenlere de Fir'avn'ın karısını misâl verir. Hani o şöyle demişti: «Rabbim ! Benim için kendi katında Cennet'te bir ev yap ve beni hem Fir'avn'dan, hem onun amelinden kurtar; beni bu zâlim milletten de kurtar.»...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allah, iyman edenlere de Firavnin hatununu bir mesel yaptı: O vakıt o hatun demişti ki: Ya rabbi! Nezdi ülûhiyyetinde benim için cennette bir ev yap ve beni Firavn'den ve onun amelinden kurtar, beni o zalimler kavmından necate çıkar!...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Ve Allah, imân etmiş olanlara, Fir'avun'un zevcesini bir misal olarak irâd buyurmuştur. O vakit ki (o kadın şöyle) demişti: «Yarabbi! Benim için nezd-i ulûhiyetinde cennette bir ev yap ve beni Fir'avun'dan ve onun amelinden kurtar ve beni zalimler olan kavimden halâs et.»...
Mülk Suresi, 2. Ayet:
“Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını” imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafûr'dur....
Mülk Suresi, 2. Ayet:
Hanginizin amelinin daha güzel olduğu konusunda sizi denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O yücedir, bağışlayandır....
İnsan Suresi, 22. Ayet:
'İşte bu, size bir mükâfattır. Ameliniz, gayretiniz, hâlis niyetiniz devamlı karşılığını bulur.' denir....
İnsan Suresi, 22. Ayet:
(Cennetliklere şöyle denir): İşte bu, sizin mükâfatınızdır. Ameliniz makbul olmuştur....
Nəbə Suresi, 40. Ayet:
Şübhesiz ki biz, sizi yakın bir azâb ile korkuttuk. O gün kişi, ellerinin takdîm ettiği şeye (önceden işlediği ameline) bakar ve kâfir: 'Ah! Keşke ben toprak olaydım!' der....
Leyl Suresi, 21. Ayet:
Elbette ileride de (bu amelinden) hoşnûd olacaktır....
Qariə Suresi, 6. Ayet:
O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse....
Qariə Suresi, 6. Ayet:
(6-7) O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur....
Qariə Suresi, 7. Ayet:
(6-7) O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur....
Qariə Suresi, 8. Ayet:
Ameli yeğni olana gelince....
Qariə Suresi, 8. Ayet:
(8-9) Ameli yeğni olana gelince, işte onun anası (yeri, yurdu) Hâviye'dir....
Qariə Suresi, 9. Ayet:
(8-9) Ameli yeğni olana gelince, işte onun anası (yeri, yurdu) Hâviye'dir....
Saffat Suresi, 163. Ayet:
Ancak (kendi ameli ile hak ederek) Cehenneme girecek olan o kimse hâriç....
Qaf Suresi, 23. Ayet:
Beraberindeki arkadaşı (onu sevketmekle görevli melek), «işte bu (onun amelini yansıtan defter) yanımda hazırdır,» der....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Onun için, kötü ameli kendisine süslü gösterilen sonra da onu güzel gören kişi mi? Şüphe yok ki Allah dilediğini/dileyeni şaşırtır, dilediğine/dileyene de kılavuzluk eder. Onun için canın onlara karşı hasretlerle/ üzüntülerle sıkılıp gitmesin. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilir. ...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Ve eğer seni yalanladılarsa hemen de ki: “Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir. Benim yaptıklarımdan siz uzaksınız, ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.” ...
Zümər Suresi, 65. Ayet:
(65,66) Ve andolsun ki sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: “Andolsun ki eğer ortak koşarsan amelin kesinlikle boşa gidecek ve kesinlikle kaybedenlerden olacaksın. Onun için, tam aksine, yalnız Allah'a kulluk et ve sahip olduğu nimetlerin karşılığını ödeyenlerden ol.” ...
Zümər Suresi, 66. Ayet:
(65,66) Ve andolsun ki sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: “Andolsun ki eğer ortak koşarsan amelin kesinlikle boşa gidecek ve kesinlikle kaybedenlerden olacaksın. Onun için, tam aksine, yalnız Allah'a kulluk et ve sahip olduğu nimetlerin karşılığını ödeyenlerden ol.” ...
Mömin Suresi, 36. Ayet:
(36,37) "Ve Firavun: “Ey Hâmân! Sebeplere; göklerin sebeplerine ulaşmam için bana bir kule yap da Mûsâ'nın ilâhının ne olduğunu anlayayım. Ve şüphesiz ben o'nun yalancı olduğu kanısındayım” dedi. İşte böylece Firavun'a amelinin kötülüğü süslü gösterildi ve yoldan çıkarıldı. Ve Firavun düzeni, yalnızca kayba/ zarara uğratıp acı çekme içindedir. "...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
(36,37) "Ve Firavun: “Ey Hâmân! Sebeplere; göklerin sebeplerine ulaşmam için bana bir kule yap da Mûsâ'nın ilâhının ne olduğunu anlayayım. Ve şüphesiz ben o'nun yalancı olduğu kanısındayım” dedi. İşte böylece Firavun'a amelinin kötülüğü süslü gösterildi ve yoldan çıkarıldı. Ve Firavun düzeni, yalnızca kayba/ zarara uğratıp acı çekme içindedir. "...
Kəhf Suresi, 110. Ayet:
De ki: “Ben ancak sizin gibi bir beşerim. Bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa sâlih ameli işlesin ve Rabbine kullukta, hiç kimseyi ortak etmesin.” ...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
"Bunun üzerine Rableri onlara karşılık verdi: “Şüphesiz Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun –ki hepiniz aynısınızdır– çalışanın amelini kaybetmem. O nedenle, göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerini örteceğim ve Allah katından bir sevap olarak, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzeli Kendi katında olandır.” "...
Rəd Suresi, 19. Ayet:
(19-24) "Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren, Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan des...
Rəd Suresi, 20. Ayet:
(19-24) "Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren, Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan des...
Rəd Suresi, 21. Ayet:
(19-24) "Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren, Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan des...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
(19-24) "Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren, Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan des...
Rəd Suresi, 23. Ayet:
(19-24) "Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren, Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan des...
Rəd Suresi, 24. Ayet:
(19-24) "Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren, Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan des...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
"Allah'a yeminle ‘kesin söz’ verdikten sonra bozan ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri; iman ve ameli kesen/ birbirinden ayıran ve yeryüzünde kargaşa çıkaran kimseler; işte onlar, dışlanma kendileri için olanlardır. Yurdun kötüsü de onlar içindir. "...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır, onların dedikleri gibi değil! Her kim, taat ve amelinde muvahhid bir mümin olduğu halde, kendini tamamen Allah’a teslim ederse, onun için, Rabbi katında amelinin mükâfatı olarak Cennet vardır. Onlara hiç bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar....
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır, kim (taat ve amelinde) «ihsan» mertebesine yükselerek yüzünü (kendini) tastamam Allaha teslîm ederse işte ona Rabbi katında (amelinin) ecri (olarak cennet) vardır. Onlara hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olmazlar. ...
Hud Suresi, 29. Ayet:
"Ey kavmim, buna karşı ben sizden bir mal istemiyorum, benim ücretim Allah'a âittir. Ve (siz istemiyor, hor görüyorsunuz diye) ben, inananları (yanımdan) kovacak değilim. Çünkü onlar Rablerinin huzûruna gidecek(yaptıklarının hesabını verecek)lerdir. (Herkes kendi amelinden sorumludur. Onları niçin kovayım?) Fakat ben sizi, câhillik eden bir kavim görüyorum."...
Rum Suresi, 43. Ayet:
Hiç kimsenin geri çeviremiyeceği Allah’ın o (azab) günü (kıyamet) gelmezden önce, yüzünü (zatını ve amelini) dosdoğru dine, İslâm, dinine doğrult ve sabit ol. O gün (kıyamette insanlar) birbirlerinden ayrılırlar, (bir fırka cennete, bir fırka da cehenneme gider)....