Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Ona h
amile
kaldı ve gözden uzak bir yere çekildi....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiğini unutur. Her h
amile
kadın, bebeğini düşürür. Ve insanları sarhoş olmadıkları halde, sarhoş gibi görürsün. Zira Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah; sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Hiçbir dişi, O'nun bilgisi olmadan ne h
amile
kalabilir ne de doğurabilir. Bir kimseye ömür verilmesi; ömrünün uzaması veya kısalması, hepsi bir Kitap'tadır. Kuşkusuz bu Allah'a kolaydır....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
O Sa'at'ın bilgisi yalnızca O'na havale olunur. O'nun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi h
amile
kalmaz ve doğum yapmaz. Onlara: "Bana ortak koştuklarınız nerede?" diye seslenileceği gün, onlar: "Bizden bir tanık olmadığını Sana bildiririz." derler....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan adet görmekten kesilenler ve adet görmeyenler hakkında kuşku duyarsanız, o zaman onların iddetleri üç aydır. H
amile
kadınların bekleme süresi ise doğum yapıncaya kadardır. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah ona işinde kolaylık sağlar....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Oturduğunuz yerin bir bölümünde gücünüz yettiğince onları oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için, zarar verecek bir şey yapmayın. Eğer h
amile
iseler, doğum yapıncaya kadar onlara karşılıksız yardımda bulunun. Sonra emzirirlerse ücretlerini verin. Aranızda konuşarak ma'ruf bir şekilde anlaşın. Eğer bir zorlukla karşılaşırsanız o zaman emzirme işini başkasına yaptırın....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve
amile
sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz onlar
2.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler)
3.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
4.
...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Size, oruç günlerinin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmanız helal kılındı. Onlar sizin için bir örtüdürler, siz de onlar için bir örtüsünüz. Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceğinizi bildi de tevbelerinizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şu halde artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Ve şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden size göre ayırdoluncaya kadar yiyip için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. C
amile
rde itikafta olduğunuz zamanlarda hanımlarını...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
1.
ve etimmû
: ve tamamlayın
2.
el hacce
: hac
3.
ve el umrete
: ve umre
4.
li allâhi
: Allah için
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar üç kur (üç ay hali müddeti) kendi kendilerine beklerler (h
amile
olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve yevm'il âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde Allah'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlar için helâl olmaz. Şâyet onların kocaları barışmak (arayı düzeltmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde onlara tekrar geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde maruf (hakları) v...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar üç aybaşı süresi h
amile
olup olmadıklarını anlamak için evlenmeyip bekleyeceklerdir. Hakikatleri olan Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman ediyorlarsa, Allâh'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeye hakları yoktur. Kocaları da bu süre zarfında barışmak isterse, başkalarından daha önceliklidir. Karıların kocaları üzerindeki hakkı gibi kocaların da karıları üzerinde hakkı vardır. Ancak kocaların hakkı bir derece daha ileridir (erkekten kadına akış olduğu için). Allâh Aziyz'dir...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, üç kur'(üç âdet veya üç temizlik süresi bekleyip) kendilerini gözetlerler (hâmile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allâh'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri (karınlardında çocuk bulunduğunu saklamaları) kendilerine helâl olmaz. Kocaları da bu arada barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin, ka...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû e...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
1.
ve el vâlidâtu
: ve anneler
2.
yurdı'ne
: süt emzirirler
3.
evlâde-hunne
: kendi evlâtlarını
4.
havleyni
: iki ...
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
Hem korunun öyle bir güne hazırlanın ki döndürülüb o gün Allaha götürüleceksiniz, sonra herkese kazandığı tam
amile
ödenecek ve hiç bir zulme maruz olmıyacaklar....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Yevme tecidu kullu nefsin mâ
amile
t min hayrin muhdâran, ve mâ
amile
t min sû’(sûin), teveddu lev enne beynehâ ve beynehû emeden baîdâ(baîden), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
1.
yevme tecidu
: o gün, bulur
2.
kullu nefsin
: her nefs, herkes
3.
mâ
amile
t
: ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
4.
min hayrin
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). ...
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
1.
hâ entum ulâi
: işte siz busunuz, böylesiniz
2.
tuhıbbûne-hum
: onları seversiniz
3.
ve lâ yuhıbbûne-kum
: ve onlar sizi sevmezler
4.
Nisa Suresi, 139. Ayet:
Onlar ki mü'minleri bırakarak kâfirlerin velâyetine tutunuyorlar, ızzeti onların yanında mı arıyorlar? Fakat ızzet tam
amile
Allahındır...
Nisa Suresi, 151. Ayet:
İşte kâmilen kâfir olanlar onlardır. Biz de kâfirler için ihanetbahş olan bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İşte o zaman o iyman edib salâh işlemiş olanlara ecirlerini tam
amile
ödeyecek, hem de fazlından onlara ziyadesini verecek, amma, o kibirlerine yediremeyib çekinenleri elîm bir azab ile ta'zib edecek, ve Allaha karşı kendilerine ne bir hâmi, ne de bir yardımcı bulamıyacaklar...
Maidə Suresi, 69. Ayet:
İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiûne ven nasâra men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve
amile
sâlihan fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Maidə Suresi, 69. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
ellezîne âmenû
: Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler (yaşarken)
3.
ve ellezîne hâdû
: ve yahudi olanlar, yahudiler
4.
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Allah’ın huzurunda toplandıklarında, Allah’tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur’ân’la uyar ki, O’nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir h
amile
ri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Ve izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe rabbukum alâ nefsihir rahmete ennehu men
amile
minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun)....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-ke
: sana geldi
3.
ellezîne yu'minûne
: îmân eden kimseler
4.
bi âyâti-nâ
: âye...
Əraf Suresi, 3. Ayet:
Ey insanlar! Siz, Rabbiniz tarafından size indirilen vahye tâbi olun, O’ndan başka birtakım hâmîler edinip de onlara uymayın. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki, ... yapan odur
2.
halaka-kum
: sizi yarattı
3.
min nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir ...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefsten yaratan ve onunla sükûn bulmanız için, ondan onun eşini yaratan O'dur. Böylece, onu (sarılıp) örtünce, hafif bir yük yüklendi (h
amile
kaldı). Artık onunla dolaştı. Ağırlaştığı zaman ikisinin Rabbi Allah'a (ikisi) dua ettiler: “Eğer bize bir salih (evlât) verirsen mutlaka şükredenlerden oluruz.”...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (h
amile
kaldı). Onu bir müddet taşıdı. H
amile
liği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefisten (Âdem’den) yaratan ve bu nefisten de, gönlü kendisine meyledip rahat etsin diye zevcesini (Havva’yı) yaratan O’dur. Âdem, eşiyle münasebette bulununca, zevcesi hafif bir yük yüklendi (hâmile oldu). Bir müddet bu hafiflikle geçti. Nihayet gebeliği ağırlaşınca, her ikisi Rableri Allah’a şöyle dua ettiler; “-Eğer bize salih bir çocuk (teşekkülü tam olarak) verirsen yemin ederiz ki, şükreden kimselerden olacağız....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefisten yaratan ave gonlunun huzura kavusacagi esini de ondan var eden Allah'tir. Esine yaklasinca, esi hafif bir yuk yuklendi ve bu halde bir muddet tasidi. H
amile
ligi agirlasinca, kari koca, Rableri olan Allah'a: «Bize kusursuz bir cocuk verirsen, and olsun ki sukredenlerden oluruz» diye yalvardilar....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah'tır. Eşine yaklaşınca, eşi hafif bir yük yüklendi ve bu halde bir müddet taşıdı. H
amile
liği ağırlaşınca, karı-koca, Rableri olan Allah'a: 'Bize kusursuz bir çocuk verirsen, and olsun ki şükredenlerden oluruz' diye yalvardılar....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (h
amile
kaldı). Onu bir müddet taşıdı. H
amile
liği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, o zattır ki sizi bir tek nefisten yarattı, eşini de ondan yarattı ki gönlü buna ısınsın. Onun için eşine yaklaşınca o hafif bir yükle h
amile
kaldı, bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden kendilerini yetiştiren Allah'a şöyle dua ettiler: «Bize salih yaraşıklı bir çocuk ihsan edersen, yemin ederiz ki, kesinlikle şükreden kullarından oluruz!»...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a şöyle dua ettiler: «Eğer bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız.»...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da gönlünün ısınıp huzura kavuşacağı eşini vâreden Allah'tır. Ne vakit ki o, eşini örtüp bürüyünce hafif bir yük yüklendi. Onu bir müddet taşıdı. H
amile
liği ağırlaşınca, karı-koca Rableri olan Allah'a: “Eğer bize sâlih bir çocuk verirsen muhakkak ki şükredenlerden olacağız. ” diye duâ ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da, gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti. Erkek eşini sarıp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi, h
amile
kaldı. Onu bir müddet taşıdı. H
amile
liği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri olan Allah’a yönelip "Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlat verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz" diye yalvardılar....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Öte yandan imana erişen, zulmün egemen olduğu diyardan göç eden, Allah yolunda mallarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin dostu ve h
amile
ridir. Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz, ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar. Yine de, dinsel baskılara karşı sizden yardım isterlerse, (onl...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Allah’ın içinizden hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihad edenleri; Allah’tan, Rasûlünden başka ve mü’minlerin dışında, kimselere sığınmayan, dost ve sırdaş tutmayan ve başka hâmîler aramayanları ortaya çıkarmadan, onları tesbit etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, işlediğiniz, gizli-açık bütün amellerinizden haberdardır....
Hud Suresi, 20. Ayet:
Bunlar Arzda âciz bırakacak değillerdir, kendilerini Allahdan kurtaracak bir hâmileri de yoktur, onlara azâb katlanacaktır, hem işitmeğe tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı...
Hud Suresi, 20. Ayet:
Onlar yer yüzünde (Allâhı) âciz bırakabilecek değillerdir. Kendilerini Allahdan (kurtaracak) hiç bir haamîleri de yokdur. Onların azabı kat kat olacakdır. (Çünkü) onlar (hakkı) işitmiye tehammül edemezlerdi, (onu) görmezlerdi de. ...
Hud Suresi, 20. Ayet:
Allah onları azaba uğratmak isterse, onlar dünyadan kaçıp Allah’ın hükmünden kurtulamazlar. Allah’tan başka kendilerini koruyacak hâmiler de bulamazlar. Onların azabı kat kat olur.Çünkü hakkı işitmeye tahammül edemiyorlardı. Hem de gerçeği görmüyorlardı....
Hud Suresi, 109. Ayet:
O halde sakın şunların ıbadet edişlerinden şüpheye düşme başka değil atalarının ıbadeti gibi ıbadet ediyorlar, biz de elbet kendilerine tam
amile
nasîblerini veririz...
Rəd Suresi, 8. Ayet:
Allâh, her dişinin neye h
amile
olduğunu, rahimlerin neyi noksanlaştıracağını ve neyi ziyade edeceğini bilir. . . O'nun indînde her şey kendi yaradılış amacına göre kapasitesi iledir....
Rəd Suresi, 8. Ayet:
Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye h
amile
kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir....
Rəd Suresi, 8. Ayet:
Tanrı, her dişinin neyi yüklendiğini (neye h
amile
kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir....
Rəd Suresi, 8. Ayet:
Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye h
amile
kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Liyahmilû evzârehum kâmileten yevmel kıyâmeti ve min evzârillezîne yudıllûnehum bi gayri ilm(ilmin), e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne). ...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
1.
li
: için, bunun için, böylece
2.
yahmilû
: yüklenirler, taşırlar
3.
evzâre-hum
: onların kendi yükleri, kendi günahları
4.
...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Şunun için Kıyamet günü kendi veballerini kâmilen yüklendikten başka ılimsizlikleri yüzünden ıdlâl ettikleri kimselerin veballerinden bir kısmını da yüklenecekler, bak ne fena yük yükleniyorlar...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
(Böyle söylemeleri ancak şu akıbete uğrayacakları içindir:) Çünkü onlar kıyamet gününde kendilerinin günâh yüklerini k
amile
n taşıdıktan başka sapdırdıkları bilgisiz kimselerin veballerinden bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki onların sırtlayacakları bu yükler ne kötüdür! ...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Onlar nihâyet Kıyamet günü kendi günahlarını kâmilen yüklenecekler ve bilgisizlikten dolayı sapıtmış oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et! Yüklenecekleri şey ne kadar fena!...
Nəhl Suresi, 97. Ayet:
Men
amile
sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu hayâten tayyibeh(tayyibeten), ve le necziyennehum ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn(ya’melûne). ...
Nəhl Suresi, 97. Ayet:
1.
men
: kim
2.
amile
sâlihan
: salih amel (nefsi tezkiye edici amel)
3.
min zekerin
: erkek(ler)den
4.
ev unsâ
: ...
Nəhl Suresi, 111. Ayet:
Yevme te’tî kullu nefsin tucâdilu an nefsihâ ve tuveffâ kullu nefsin mâ
amile
t ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). ...
Nəhl Suresi, 111. Ayet:
1.
yevme
: gün, o gün
2.
te'tî
: gelir
3.
kullu nefsin
: bütün nefsler
4.
tucâdilu
: mücâdele eder
Nəhl Suresi, 111. Ayet:
O gün ki; herkes nefsi için mücadele ederek gelir, her nefse işlemiş olduğu amel tam
amile
ödenir ve hiç birine zulmedilmez...
İsra Suresi, 80. Ayet:
Ve şöyle de: «Rabbim, beni sıdk (ve selâmet) girdirilişi ile girdir. Sıdk (ve selâmet) çıkarışı ile çıkar ve tarafından bana hakkıyle yardım edici bir hüccet (-i kaahire ve kudret-i kâmile) ver». ...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
Sen şöyle söyle: "Ne kadar kaldıklarını asıl Allah bilir. Zira göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na mahsustur. O öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki!Oysa onların O’ndan başka hâmileri yoktur. O, kendi hükmüne kimseyi ortak yapmaz." de....
Kəhf Suresi, 88. Ayet:
Ve emmâ men âmene ve
amile
sâlihan fe lehu cezâenil husnâ ve se nekûlu lehu min emrinâ yusrâ(yusren). ...
Kəhf Suresi, 88. Ayet:
1.
ve emmâ
: ve amma, fakat
2.
men âmene
: kim âmenû olursa (kim ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dilerse)
3.
ve
amile
sâlihan
: ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı, amel etti
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
hamelet-hu
: ona h
amile
kaldı
3.
fentebezet (fe intebezet)
: sonra çekildi
4.
bi-hî
: onunla
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Böylece ona h
amile
kaldı. Bundan sonra onunla uzak bir mekâna (yere) çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Meryem ona h
amile
kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
(Meryem) Ona (İsa'ya) h
amile
kaldı. Onunla uzak bir bölgeye çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Meryem 'ol' emrinin sonucu olarak ona h
amile
kaldı. Bunun üzerine, o haliyle dağın arkasına uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Böylelikle ona h
amile
kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Meryem ona h
amile
kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Bu şekilde ona h
amile
oldu ve bu haliyle uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Böylece (Meryem, Cebrâîl’in üflemesiyle) ona (Îsâ’ya) hâmile kaldı; bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Artık (Meryem nefh-i rûh ile) O'na h
amile
kaldı. Onunla hemen uzakça bir mahalle çekilip gitti....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Nihayet ona h
amile
kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Sonra çocuğuna h
amile
kaldı ve bu haliyle uzakça bir yere çekildi....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
İllâ men tâbe ve âmene ve
amile
sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en)....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
1.
illâ
: hariç, sadece
2.
men tâbe
: tövbe eden kimse
3.
ve âmene
: ve âmenû oldu
4.
ve
amile
sâlihan
: ve salih ...
Taha Suresi, 75. Ayet:
Ve men ye’tihî mu’minen kad
amile
s sâlihâti fe ulâike lehumud derecâtul ulâ....
Taha Suresi, 75. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
ye'ti-hî
: ona gelir
3.
mu'minen
: mü'min olarak
4.
kad
: olmuştu
...
Taha Suresi, 82. Ayet:
Ve innî le gaffârun li men tâbe ve âmene ve
amile
sâlihan summehtedâ....
Taha Suresi, 82. Ayet:
1.
ve in-nî
: ve muhakkak ki ben
2.
le gaffârun
: elbette, mutlaka gafur olan, mağfiret eden (günahları
3.
li men
: kimse için
4.
...
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her h
amile
kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu göreceğiniz süreçte, her emziren (besleyici) emzirdiklerini unutur, her h
amile
yükünü taşıdığını düşürür! İnsanları sarhoşlar olarak görürsün! (Oysa) onlar sarhoş değildirler. Fakat Allâh azabı şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Bu depremi gördüğünüz gün, bütün emzikli kadınlar, emzirdikleri çocuklarını unutur. Bütün h
amile
kadınlar çocuklarını düşürür. İnsanları sarhoş bir halde görürsün. Gerçekte onlar sarhoş değildirler. Fakat Allah’ın azâbı dehşetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Kiyameti goren her emzikli kadin emzirdigini unutur, her h
amile
kadin cocugunu dusurur. insanlar sarhos gibi gorursun oysa sarhos degildirler, fakat bu sadece Allah'in azabinin cetin olmasindandir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her h
amile
kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece Allah'ın azabının çetin olmasındandır....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu göreceğiniz gün, her emzikli (kadın) emzirdiğinden geçer ve her h
amile
kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azabı şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer. Ve her h
amile
kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
O sarsıntı ile karşılaştığınız gün bütün çocuk emziren kadınlar memedeki çocuklarını bir yana bırakıverirler, bütün h
amile
kadınlar çocuklarını düşürürler, insanları sarhoş gibi görürsün, oysa sarhoş değildirler. Ama Allah'ın azabı ağırdır....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu göreceğiniz gün, her emziren kadın emzirdiği (yavrusu)nu unutur ve her hâmile kadın yükünü (karnındaki çocuğunu) düşürür; (o gün) insanları, sarhoşlar (gibi yalpalarken) görürsün; hâlbuki onlar sarhoş kimseler değildir. Fakat Allah’ın azâbı (pek)şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her h
amile
kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün! Halbuki onlar sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azabı pek şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutur, her h
amile
kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş olmuş görürsün. Onlar sarhoş değiller, fakat Allah’ın azabı şiddetlidir....
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu göreceğiniz gün... Çocuğunu emziren anne, dehşetten çocuğunu unutup terk eder. Hâmile olan her kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş olmuş görürsün, halbuki gerçekte onlar sarhoş değildirler. Fakat Allah’ın azabı pek çetindir....
Həcc Suresi, 40. Ayet:
Onlar, sadece, ' Rabbimiz Allah’tır' demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılanlardır. Eğer Allah insanların bir kısmıyla diğer bir kısmının devletlerini, medeniyetlerini ortadan kaldırmasa, iktidarlarından uzaklaştırmasa, zulümlerine karşı koydurmasa, azgınlarını, kötülük yapanlarını engelletmese, insanlara savunma imkânı vermeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın adı çok zikredilen mescitler, c
amile
r elbette yıkılırdı. Allah, cihadı benimseyerek, emirlerini ye...
Həcc Suresi, 40. Ayet:
Onlar haksiz yere ve «Rabbimiz Allah'tir dediler diye yurtlarindan cikarilmislardir. Allah insanlarin bir kismini digeriyle savmasaydi, manastirlar, kiliseler, havralar ve icinde Allah'in adi cok anilan c
amile
r yikilip giderdi. And olsun ki, Allah'a yardim edenlere O da yardim eder. Dogrusu Allah kuvvetlidir, gucludur....
Həcc Suresi, 40. Ayet:
Onlar haksız yere ve 'Rabbimiz Allah'tır' dediler diye yurtlarından çıkarılmışlardır. Allah insanların bir kısmını diğeriyle savmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan c
amile
r yıkılıp giderdi. And olsun ki, Allah'a yardım edenlere O da yardım eder. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür....
Nur Suresi, 36. Ayet:
Bu lâmba, o c
amile
rde yakılır ki, onların yüce tanınmasını ve içlerinde isminin anılmasını Allah emretmiştir. Buralarda sabah ve akşam (beş vakit) Allah’ı tesbih eder namaz kılarlar....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Küfredenlerin ise amelleri bir engin çölde serab gibidir, susayan onu bir su zanneder, nihayet ona vardığı vakıt onu bir şey bulmaz da yanında vicdanı Allahı bulur, o da ona tam
amile
hisabını görüverir ve Allah seri' hisablıdır...
Furqan Suresi, 70. Ayet:
İllâ men tâbe ve âmene ve
amile
amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Furqan Suresi, 70. Ayet:
1.
illâ
: ancak
2.
men
: kim
3.
tâbe
: tövbe etti
4.
ve âmene
: ve mü'min oldu
Furqan Suresi, 71. Ayet:
Ve men tâbe ve
amile
sâlihan fe innehu yetûbu ilâllâhi metâbâ(metâben)....
Furqan Suresi, 71. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
tâbe
: tövbe etti
3.
ve
amile
sâlihan
: ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
4.
fe
: böylece...
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Bunun üzerine biz onu ve ehlini k
amile
n kurtardık. ...
Qəsəs Suresi, 67. Ayet:
Fe emmâ men tâbe ve âmene ve
amile
sâlihân fe asâ en yekûne minel muflihîn(muflihîne)....
Qəsəs Suresi, 67. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
emmâ
: fakat
3.
men
: kim
4.
tâbe
: tövbe etti
Qəsəs Suresi, 80. Ayet:
Ve kâlellezîne ûtûl ilme veylekum sevâbullâhi hayrun li men âmene ve
amile
sâlihâ(sâlihan) ve lâ yulekkâhâ illes sâbirûn(sâbirûne)....
Qəsəs Suresi, 80. Ayet:
1.
ve kale
: ve dedi
2.
ellezîne
: onlar
3.
ûtû
: verildi
4.
el ilme
: ilim
Səba Suresi, 37. Ayet:
Ve mâ emvâlukum ve lâ evlâdukum billetî tukarribukum indenâ zulfâ illâ men âmene ve
amile
sâlihan fe ulâike lehum cezâud dı’fi bimâ amilû ve hum fîl gurufâti âminûn(âminûne)....
Səba Suresi, 37. Ayet:
1.
ve mâ
: ve değil
2.
emvâlu-kum
: sizin mallarınız
3.
ve lâ
: ve değil
4.
evlâdu-kum
: sizin evlâtlarınız
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Ve Allah sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden. Sonra (da) sizi çiftler kıldı. O'nun ilmi olmaksızın bir kadın yüklenemez (h
amile
kalamaz) ve doğum yapamaz. Ömür verilen bir kimsenin ömrü kitapta olanın dışında uzatılmaz veya onun ömründen eksiltilmez. Muhakkak ki bu, Allah için çok kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah’ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne h
amile
kalır, ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allâh sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı; sonra sizi çiftler (ikili genetik sarmal) olarak meydana getirdi. O'nun (genetik sarmaldan açığa çıkan) ilmi dışında hiçbir dişi (üreten) ne h
amile
kalır (üretim aşamasına geçer) ve ne de doğurur (yeni bir canlı meydana getirir). . . Bir yaşam sahibinin ömür süresi muhakkak bir kitapta (yaratılış genetik kodlarında) yazılıdır! Muhakkak ki bu Allâh üzerine çok kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi topraktan yarattı. Sonra sizi bir katre sıvıdan, spermden, yumurtadan üretti. Sonra sizi iki ayrı cins halinde yaratarak, evli çiftler durumuna getirdi. O’nun bilgisi, planı, iradesi dışında hiçbir dişi ne h
amile
kalır, ne doğurur. Dünyaya gelmiş birisine ömür verilmesi, ömrünün uzatılması; ömründen kısaltılma da mutlaka bir kitapta, kütükte, bilgi işlem merkezinde, Levh-i Mahfuz’da yazılıdır. Hiçbir şey tesadüfî değildir. Bunun icrası, Allah’a çok kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir damla sudan yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmadan ne bir dişi h
amile
olur, ne doğurur. Kendisine ömür verilenin de ömrünün uzatılması da, ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır. Şüphe yok ki bu, Allah'a göre kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi önce topraktan, sonra spermadan yarattı. Sonra erkekli dişili çiftlere dönüştürdü. O'nun bilgisi dışında hiçbir dişi ne hâmile kalabilir ve ne de doğurabilir. Ömrü uzun olanın çok yaşaması ve kısa ömürlülerin az yaşamaları kesinlikle bir kitapta kayıtlıdır. Hiç kuşkusuz bu Allah için kolay bir iştir....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah ise sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden (hakir bir damla sudan süzülmüş bir hulâsadan) yaratmış, sonra da sizi (erkek ve dişi) çiftler kılmıştır. Fakat O’nun ilmi olmadan hiçbir dişi, ne hâmile kalır, ne de doğurur. Kendine ömür verilen bir kimseye (daha çok) ömür verilmesi de, onun ömründen kısaltılması da ancak bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da yazılı)dır. Şübhesiz ki bu, Allah’a göre pek kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah, sizi topraktan yaratmıştır, sonra bir damla sudan sonra da sizleri çiftler olarak var etmiştir. Hiç bir dişi O'nun bilgisi olmadan h
amile
kalmaz ve doğum yapmaz. Bir ömürlünün çok yaşaması ve ömrünün azalması ancak kitabdadır. Muhakkak ki bu; Allah' a pek kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Ve (hatırlayın) Allah sizi(n her birinizi) topraktan yaratır, sonra da bir damla spermden ve sonra sizi iki cinsten biri şekline sokar. Hiçbir dişi O'nun bilgisi olmadan ne h
amile
kalabilir, ne de doğum yapabilir ve (Allah'ın) fermanında öngörülmedikçe hiç kimse ömrünü uzatamaz ve hiç kimse de onu kısaltamaz; ama bunlar, kuşkusuz, Allah için kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı. O'nun bilgisi olmadan hiçbir dişi h
amile
kalamaz ve doğuramaz. Ömrü uzayanın ömrünün uzaması, ömrü kısalanın ömrünün kısalması kitapta (Levh-i mahfuz'da) yazılmıştır. Şüphesiz ki bu da Allah'a göre çok kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi (atanız Âdemi) topraktan, sonra(ki nesilleri de) nutfeden yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı. Onun bilgisi dışında hiçbir dişi ne h
amile
kalır, ne de doğurur. Herhangi bir canlının ömrünün uzaması veya kısaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır. Bütün bunlar, Allah’a göre, elbette pek kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne h
amile
olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir Kitap'ta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır....
Yasin Suresi, 35. Ayet:
Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne). ...
Yasin Suresi, 35. Ayet:
1.
li ye'kulû
: yesinler
2.
min semeri-hi
: onun ürününden, meyvesinden
3.
ve mâ
: ve şey
4.
âmilet-hu
: onu yaptı...
Zümər Suresi, 3. Ayet:
İyi bilin ki halis din, yani bütün gönlüyle candan itaat, yalnız Allah’a yapılır. Allah’tan başka birtakım hâmiler edinerek: "Biz onlara sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." diyenlere gelince, elbette Allah, onların hakkında ihtilaf ettikleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Allah yalancılığı, nankörlük ve kâfirliği huy edinenleri hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz....
Zümər Suresi, 70. Ayet:
Ve vuffiyet kullu nefsin mâ
amile
t ve huve a’lemu bimâ yef’alûn(yef’alûne). ...
Zümər Suresi, 70. Ayet:
1.
ve vuffiyet
: ve vefa edildi, ödendi
2.
kullu
: her, hepsi
3.
nefsin
: nefs, kişi
4.
mâ
: şey
Mömin Suresi, 40. Ayet:
Men
amile
seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men
amile
sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin). ...
Mömin Suresi, 40. Ayet:
1.
men
: kim
2.
amile
: yaptı, işledi
3.
seyyieten
: seyyie, günah, kötülük
4.
fe
: böylece, artık
Fussilət Suresi, 33. Ayet:
Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve
amile
sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne). ...
Fussilət Suresi, 33. Ayet:
1.
ve men
: ve kim, kimse, kişi
2.
ahsenu
: daha güzel, en güzel
3.
kavlen
: söz
4.
mimmen (min men)
: kimseden, k...
Fussilət Suresi, 46. Ayet:
Men
amile
sâlihan fe li nefsihî ve men esâe fe aleyhâ, ve mâ rabbuke bi zallâmin lil abîd(abîdi). ...
Fussilət Suresi, 46. Ayet:
1.
men
: kim
2.
amile
: yaptı, işledi
3.
sâlihan
: salih amel, nefs tezkiyesi
4.
fe
: böylece, artık
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
1.
ileyhi
: ona
2.
yureddu
: döndürülür, reddedilir
3.
ilmu es sâati
: o saatin ilmi
4.
ve mâ tahrucu
: ve çıkmaz<...
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
O saatin (kıyâmetin) ilmi O'na döndürülür (O'na aittir). O'nun ilmi olmadan, hiçbir meyve, tomurcuğundan çıkmaz. Hiçbir kadın, h
amile
kalmaz ve doğum yapamaz. Onlara “Benim ortaklarım nerede?” diye seslenileceği gün “Sana arzettik, bizden bir şahit yoktur.” dediler (derler)....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O’na havale edilir. Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında h
amile
kalır ve doğurur. Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.”...
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
O Saat'in (ölüm) ilmi O'na aittir! O'nun bilgisi dışında ne meyveler tomurcuklardan meydana gelir, ne bir dişi h
amile
kalır ve ne de taşıdığını doğurur! "Nerede benim ortaklarım?" diye onlara (Allâh'ın) nida ettiği gün, dediler ki: "Senin bir ortağın olduğuna kimse şahit olmamıştır; bunu itiraf ederiz!"...
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
Kıyâmetin (ne zaman kopacağı) bilgisi, O’na havâle edilir. O’nun ilmi olmaksızın, ne mahsûller tomurcuklarından çıkar, ne bir dişi hâmile kalır, ne de doğurur! Ve (Allah) onlara: 'Nerede (bana koştuğunuz) ortaklarım?' diye sesleneceği gün (onlar): 'Sana arz ederiz ki,(şimdi buna dâir) bizden hiçbir şâhid yoktur!' derler....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. O'nun bilgisi olmadan hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi h
amile
kalamaz ve doğuramaz. Onlara: "Nerede benim ortaklarım?" diye seslendiği gün: "Sana arzettik, içimizden buna dair hiçbir şâhit yoktur. " derler....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
(Kıyamet) Saatinin bilgisi Allah’a aittir. Onun bilgisi olmadan ne meyveler kabuklarından çıkar; ne bir dişi h
amile
kalır ve ne de doğurur. Allah; onlara: -Nerede ortaklarım? diye seslendiği gün: -Bir şahidimiz olmadığını sana bildiririz, derler....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
Kıyamet (yani dirilme) vaktini yalnız O bilir. O’nun bilgisi ve izni olmaksızın, ne bir meyve tomurcuğundan çıkabilir, ne her hangi bir dişi h
amile
kalabilir, ne hâmile olan biri yavrusunu doğurabilir. Gün gelir: "Neredeymiş Bana ortak saydığınız putlar?" diye nida eder de, müşrikler: "İçimizden buna şahitlik edecek bir tek kişi bile olmadığını Sana arz ederiz!" derler....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
Kıyametin vaktini bilmek Ona mahsustur. Onun bilgisi dışında ne bir meyve tomurcuğundan çıkar, ne bir dişi h
amile
kalır veya doğurur. O 'Nerede ortaklarım?' diye seslendiği gün, müşrikler 'Sana arz ederiz ki, buna dair hiçbir tanığımız yoktur' derler....
Şura Suresi, 6. Ayet:
Allah’tan başka birtakım hâmiler (veliler) edinenlere gelince, Allah onları daima gözetleyip kontrol etmektedir, sen onlar üzerinde yönetici değilsin....
Şura Suresi, 8. Ayet:
Eğer Allah dileseydi bütün insanları, aynı dine bağlı, tek ümmet yapardı. Ama O, insanların hak etmelerine göre dilediği kimseyi rahmetine dahil eder. Zalimlerin ise ne hâmileri, ne de yardımcıları vardır....
Şura Suresi, 9. Ayet:
Gerçek bu iken, bilakis onlar Allah’tan başka birtakım hâmiler edindiler. Olacak iş midir bu! Hâmi ancak Allah’tır, ölüleri diriltecek de O’dur ve O her şeye kadirdir....
Casiyə Suresi, 10. Ayet:
Peşlerinde de cehennem onları beklemektedir. Ne kazandıkları servetler, ne de Allah’tan başka edindikleri dostlar ve hâmiler, kendilerine fayda vermez. Onlara müthiş bir azap vardır....
Casiyə Suresi, 15. Ayet:
Men
amile
sâlihan fe li nefsih(nefsihî), ve men esâe fe aleyhâ summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne)....
Casiyə Suresi, 15. Ayet:
1.
men
: kim
2.
amile
sâlihan
: salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptı
3.
fe
: o taktirde, o zaman
4.
li nefsi-hi
: ...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (h
amile
likte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım."...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne ve babasına iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (h
amile
likte) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım."...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (h
amile
likte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: «Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda da salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım.»...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne-babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. H
amile
liği ve sütten kesilmesi de otuz ay sürdü. Nihayet kırk yaşına varıp da olgunlaştığında, 'Yâ Rabbi,' dedi. 'Bana ve anne-babama lütfettiğin nimetlerin şükrünü yerine getirmeyi ve Seni hoşnut kılacak güzel işler yapmayı bana nasip eyle; soyumdan gelenlere de iyilik ver. Ben Senin kapına döndüm ve Sana teslim oldum.'...
Talaq Suresi, 4. Ayet:
1.
ve ellâî
: ve onlar (o kadınlar)
2.
yeisne
: kesilir
3.
min el mahîdı
: hayzdan, adetten
4.
min nisâi-kum
: kad...
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Ve eğer hayzdan (adetten) kesilmiş olan kadınlarınızdan şüphe ederseniz, o taktirde onların iddeti (müddeti) 3 aydır ve henüz hayz (adet) olmamış kadınların da (iddeti 3 ay). Yüklü olan (h
amile
) kadınların müddetleri ise yüklerini bırakıncaya (doğum yapana) kadardır. Ve kim Allah'a karşı takva sahibi olursa, (Allah) işinde ona kolaylık sağlar....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. H
amile
olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan aybaşı hâlinden ümit kesenlere (menopoza girenlere) gelince, eğer (iddetlerinden) kuşkuluysanız, onların iddeti üç aydır. Aybaşı olmamış kadınların da (böyledir). . . H
amile
lerin (iddeti) ise, onların iddetleri yüklerini bırakmalarına kadardır. Kim Allâh'tan korunursa, onun için işinde bir kolaylık oluşturur....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Hanımlarınız içinden, âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz onların iddeti, bekleme süresi üç aydır. H
amile
olanların iddeti ise, doğum ile sona erer. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışanlara, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara Allah, gerçekleştirmek istedikleri işlerinde kolaylık verir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş olanların (iddetlerinden) şüphe ederseniz, onların iddetleri üç aydır. H
amile
olanların bekleme süreleri ise yüklerini bırakmalarına (doğum yapmalarına) kadardır. Kim Allah'tan sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık verir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. H
amile
kadınların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah'tan korkup sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. H
amile
kadınların bekleme süresi (ecel) ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Tanrı'dan korkup sakınırsa (Tanrı) ona buyruğunda bir kolaylık gösterir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan hayızdan kesilmiş olanlar ile (henüz) hayız görmemiş olanlar(ın bekleme müddetleri) husûsunda şübheye düşerseniz, o takdirde (bilin ki) onların bekleme müddetleri üç aydır. Hâmile olanların bekleme müddeti ise, yüklerini bırakmalarına(çocuklarını doğurana) kadardır. Artık kim Allah’dan sakınırsa, (Allah) ona kendi işinden bir kolaylık kılar....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Ay hali görmekten kesilen ve hiç ay hali görmeyen kadınlarınıza gelince, onların iddeti, -eğer (onun süresiyle ilgili) bir şüpheniz varsa- üç (takvim) ay(ı) olacaktır; h
amile
olanların iddetleri ise, doğum yaptıklarında sona erecektir. Allah, kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese, buyruklarına uymayı kolaylaştırır....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş olanların iddetinde eğer tereddüt ederseniz, onların iddeti üç aydır. H
amile
olanların bekleme süresi ise yüklerini bırakmalarına (doğum yapmalarına) kadardır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah onun her işinde bir kolaylık verir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar eğer tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Henüz âdet görmemiş olanlar da böyledir. H
amile
kadınların bekleme süresi, yüklerini bırakıncaya kadardır. Kim Allah’tan korkarsa, ona işinde bir kolaylık sağlar....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan âdetten kesilenlerin iddetinde tereddüt ederseniz, onların iddet süreleri üç aydır. Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir. H
amile
olan kadınların iddetleri, çocuklarını doğurdukları vakit biter. Kim Allah’ı sayıp O’ na karşı gelmekten korunursa, Allah onun işinde bir kolaylık verir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
(Yaşlılıklarından dolayı) hayızdan kesilmiş kadınlarınızdan şüphe ederseniz, bilin ki onların bekleme süresi üç aydır. Henüz hayız görmeyenler de böyledir. H
amile
olan kadınların bekleme süresi doğurmaları ile son bulur. Kim Allah'tan korkarsa (Allah) onun işine kolaylık verir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Hayızdan kesilmiş hanımlarınızın iddetinde şüpheye düşerseniz, onların da, henüz hayız görmemiş olanların da iddeti üç aydır. H
amile
olanların iddeti de çocuklarını doğurunca sona erer. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde kolaylık verir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
1.
eskinû- hunne
: onları (kadınları) iskân edin, oturtun
2.
min haysu
: yerden
3.
sekentum
: siz iskân oldunuz, siz ikâmet ettiniz, mesken edindiniz
4.
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Sizin ikâmet ettiğiniz yerin bir kısmında, gücünüz yettiği kadar onları oturtun. Ve onları sıkıntıya düşürmek için onlara zarar vermeyin ve eğer onlar yüklü (h
amile
) iseler, o taktirde yüklerini bırakıncaya (doğum oluncaya) kadar onlara infâk edin (nafakalarını verin). Ve eğer bundan sonra sizin için emzirirlerse, o zaman onların ücretlerini verin. Ve maruf ile aranızda görüşün. Ve eğer bir güçlüğünüz olursa (zorlanırsanız), o taktirde onu bir başkasına emzirteceksiniz....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer h
amile
iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp (gitmelerini sağlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hâmile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Onları (boşadığınız kadınları) şartlarınız elverdiğince yaşadığınız mekânın bir kısmında iskân edin. Onları sıkıntıya sokmak için onlara zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar h
amile
iseler, yüklerini bırakıncaya (doğum yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Eğer sizin (çocuklarınızı) emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Aranızda (bu meseleleri) güzel örf ile istişare edin. Eğer anlaşamazsanız, onun (çocuğun babası) için başka bir kadın (çocuğu) emzirir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
İddetlerini bekleyen hanımlarınızı imkânlarınızın elverdiği ölçüde ikamet ettiğiniz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırıp, gitmelerini sağlamak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hâmile iseler, doğuruncaya kadar nafakalarını verin. Sizin adınıza çocuğunuzu emziriyorlarsa, onlara ücretlerini ödeyin. Çocuk konusunda, birbirinize danışarak, Kur’ân ve sünnetin hükümlerine, meşrû, İslamî kurallarla örtüşen örfe, ilmî verilere, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü ...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
O kadınları [3] gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeğe kalkmayın. Eğer h
amile
iseler yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verin. Sizin için (çocuklarınızı) emzirirlerse ücretlerini verin. Aranızda güzellikle danışın. Eğer güçlük içine düşerseniz o zaman (çocuğu) onun (babanın) hesabına bir başka kadın emzirir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
(Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar h
amile
iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Bosadigniz, fakat iddeti dolmamis kadinlari gucunuz nisbetinde, kendi oturdugunuz yerde oturtun. Onlari sikintiya sokmak icin zarar vermeye kalkismayin. Eger h
amile
iseler, dogurmalarina kadar nafakalarini verin. Cocugu sizin icin emzirirlerse, onlara ucretlerini deyin; aranizda uygun bir sekilde anlasin; eger guclukle karsilasirsaniz cocugu baska bir kadin emzirebilir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nispetinde, kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer h
amile
iseler, doğurmalarına kadar nafakalarını verin. Çocuğu sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin; aranızda uygun bir şekilde anlaşın; eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirebilir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp (gitmelerini sağlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hâmile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Boşadığınız kadınları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp, gitmelerini sağlamak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer h
amile
iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer güçlüğe uğrarsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
(Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar h
amile
iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve islama uygun bir tarz) üzere görüşüp konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir b...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
(Boşadığınız) o kadınları gücünüz nisbetinde kendi oturduğunuz ye rin bir bölümünde oturtun; on ları sıkış tırmak (ve bir an önce çıkmalarını sağ lamak) için kendilerine zarar verme(ye kalkışma)yın!Eğer hâmile iseler, artık yüklerini bıra kıncaya kadar onlara nafaka verin! Sonra sizin için(çocuğunuzu) emzirirlerse, onlara ücretlerini de verin! (Bu hu sus ta) aranızda güzel bir şekilde an laşın! Eğer (anlaşmakta) zorluk çekerse niz, o zaman (çocuğu) onun (babanın) hesâbına baş ka sı emzirecektir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Onları, gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun. Onları, sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer h
amile
iseler, yüklerini koyuncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için emzirirlerse; onlara, ücretlerini verin. Aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer güçlüğe uğrarsanız; çocuğu bir başka kadın emzirir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
(O halde, iddetlerinin içinde bulunan) kadınların, sizinle aynı yerde, aynı imkanları kullanarak geçinmelerini sağlayın ve onları rahatsız edip hayatlarını çekilmez hale getirmeyin. Eğer h
amile
kalırlarsa, doğumlarını yapıncaya kadar onlar için her türlü harcamayı yapın; (boşanma kesinleştikten sonra) çocuğunuzu emzirirlerse onlara (hak ettikleri) karşılığı verin ve kendi aranızda (çocuğun geleceğini) uygun bir şekilde konuşun. Eğer ikiniz de (annenin çocuğu emzirmesi ihtimalini) zor görürseniz ...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Boşadığınız o kadınları (iddetleri müddetince) gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırıp evden çıkarmaya zorlamak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar h
amile
iseler, çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını verin. Sonra doğan çocuğu sizin faidenize emzirirlerse, emzirme ücretlerini verin. Aranızda bu hususta güzelce istişare edin. Anlaşmakta güçlük çekerseniz, bu takdirde çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Boşadığınız kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya düşürmek için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer h
amile
iseler doğuruncaya kadar nafakalarını verin. Eğer sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer bir güçlükle karşılaşırsanız, çocuğu bir başkası emzirir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Boşadığınız eşlerinizi, imkânlarınız nisbetinde oturduğunuz meskenlerin bir bölümünde iddetlerini tamamlayıncaya kadar oturtun! Onlar üzerinde çıkıp gitmelerini sağlamak için bir baskı kurmak niyetiyle onlara zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar h
amile
iseler, çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını verin. Sonra boşadığınız eşlerle ilginiz kesilince sizin hesabınıza çocuklarınızı emzirirlerse, ücretlerini verin. Aranızda ücret işini meşrû çerçevede, örfe uygun olarak güzellikle görüşüp sonuç...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
(Boşandığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onları 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' kendilerine zarar vermeyin. Eğer onlar h
amile
iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslâm'a uygun bir tarz) üzere görüşüp konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (bab...
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Boşadığınız hanımları, gücünüz ölçüsünde, evinizin bir bölümünde oturtun. Sıkıştırıp da çıkmaya zorlamak için onlara zarar vermeyin. H
amile
iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Eğer sizin için çocuğu emzirirlerse ücretlerini verin. Aranızda güzellikle anlaşın. Bu size zor gelecek olursa, çocuğu başka biri emzirsin....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
O kadınları, imkânlarınız ölçüsünde, barındığınız yerin bir kısmında barındırın. Onları baskı altında tutmak için onlara zarar verme yönüne gitmeyin. Eğer h
amile
iseler yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verin. Eğer sizin için çocuk emziriyorlarsa, ücretlerini de verin. Aranızda örfe uygun biçimde konuşup tartışın. Eğer anlaşmakta zorluk çekerseniz o zaman, doğmuş olan çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir....
Cin Suresi, 18. Ayet:
Mescidler, c
amile
r Allah içindirler. Öyleyse oralarda Allah'ın yanısıra başkasına yalvarmayınız....
Mürsəlat Suresi, 1. Ayet:
Andolsun (Allahın emirlerini ha
amile
n) birbiri ardınca (yahud şer'-u akle uygun şeylerle ve iyiliklerle) gönderilib de, ...
Ğaşiyə Suresi, 3. Ayet:
Âmiletun nâsıbeh(nâsıbetun)....
Ğaşiyə Suresi, 3. Ayet:
1.
âmiletun
: amel eden, iş yapan
2.
nâsıbetun
: yorgun olan, yorucu olan
...
Hud Suresi, 114. Ayet:
Gündüzün iki tarafında, gecenin gündüze yakın saatlerinde (sabah, akşam, yatsı) namazları âdâbına riâyet ederek, aksatmadan kıl. İyilikler, namazlar, câmiler, müesseseler, hukuk kurallarının işletilmesi, fazileti, sevabı yüksek hükümlere öncelik verilmesi kötülükleri, günahları, başıbozukluğu yok eder. Bu Kur’ân, düşünebilenler için, kulağına söz girecek kimseler için büyük bir öğüttür....
Yasin Suresi, 71. Ayet:
E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ
amile
t eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne). ...
Yasin Suresi, 71. Ayet:
1.
e
: mı
2.
ve lem yerev
: ve görmüyorlar, görmediler
3.
ennâ
: nasıl
4.
halaknâ
: biz halkettik, yarattık
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Ve Allah sizi bir topraktan, sonra nutfeden oluşturdu. Sonra sizi çiftler yaptı. Dişi ancak O'nun bilgisi ile h
amile
olur ve bırakır [doğurur/düşürür]. Kendisine ömür verilenin de ömründen yaşadığı ve ömründen eksilen kesinlikle bir kitapta yazılıdır. Şüphe yok ki bu, Allah'a çok kolaydır. ...
Həcc Suresi, 1. Ayet:
(1,2) Ey insanlar! Rabbinizin koruması altına girin, şüphesiz kıyametin kopuş anının sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden vaz geçer. Ve her h
amile
kadın taşıdığını bırakır. Ve sen, insanları sarhoş olmadıkları hâlde sarhoş görürsün. Velâkin Allah'ın azabı çok şiddetlidir. ...
Həcc Suresi, 2. Ayet:
(1,2) Ey insanlar! Rabbinizin koruması altına girin, şüphesiz kıyametin kopuş anının sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden vaz geçer. Ve her h
amile
kadın taşıdığını bırakır. Ve sen, insanları sarhoş olmadıkları hâlde sarhoş görürsün. Velâkin Allah'ın azabı çok şiddetlidir. ...
Rum Suresi, 44. Ayet:
1.
men
: kim
2.
kefere
: inkâr etti
3.
fe
: öyleyse, artık, böylece
4.
aleyhi
: onun üzerine
Rum Suresi, 44. Ayet:
Men kefere fe aleyhi kufruh(kufruhu), ve men
amile
sâlihan fe li enfusihim yemhedûn(yemhedûne)....