Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen, Kehf ve Rakim Ashabı'nın Bizim en şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın?...
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
İşte ashabı meymene! Nedir ashabı meymene?...
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Ashabı meş'eme! Nedir ashabı meş'eme?...
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
Cehennem ashabını meleklerden başkasını yapmadık. Onların sayılarını, gerçeği yalanlayan nankörler için bir fitneden başka bir şey yapmadık. Kendilerine kitap verilenler; kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanları artsın. Kendilerine kitap verilmiş iman sahipleri kuşku duymasınlar. Kalplerinde hastalık olanlarla, Kafirler de desinler ki: "Allah, bu örnekle ne demek istiyor şimdi?" İşte böyle, Allah, hak edeni dalalette bırakır, hak edeni doğru yolu gösterir. Rabb'inin ordularını, ke...
Müddəssir Suresi, 39. Ayet:
Ancak "ashabı yemin" hariç....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İmân edenler ve sâlih amellerde bulunanlar ise işte onlar cennet ashâbıdır. Onlar cennette muhalleddirler....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus’elu an
ashâbi
l cahîm(cahîmi)....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz, hiç şüphesiz biz
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
bi el hakkı
: hak ile
4.
beşîren
: m...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Muhakkak ki Biz seni, hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ve ashabı cehîmden (cehennemliklerden) sana sorulmaz (sen cehenneme gideceklerden sorumlu tutulmazsın )....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz ki biz seni müjdeleyici ve korkutucu olarak hak ile gönderdik. Cehennem ashabından sen mes'ul olacak değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphe yok ki, Biz seni hak ile mübeşşir ve münzir olarak gönderdik. Sen cehennem ashâbından mes'ul olmazsın....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Haram olan ayda savaşın hükmü nedir, diye sana soruyorlar. De ki: “- O ayda savaş yapmak büyük günahtır. Fakat küfür ve inkârla insanları Allah yolundan çevirmek, Mescid-i Harâm’da tavaf ve namazdan alıkomak, Peygamberi ve ashabını Mekke’den çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Allah’a ortak koşmak fitnesi, Müslümanların haram ayda yaptıkları savaştan da beterdir. Ey müminler, kâfirlerin gücü yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarından geri durmazlar. Sizden kim ...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, “alışveriş, faiz gibidir” demeleri dolayısıyla, ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Halbuki Allah, alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir ve o da (faize) son verirse, geçmişi kendisine, işi Allah’a aittir. Kim de tekrar (faizciliğe) dönerse, işte bunlar cehennem ashabıdır. Onlar orada ebedi kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
Kafir olanlar ise onlara malları da evlatları da Allah’tan gelen bir şeye/azaba karşı bir fayda vermeyecektir. Onlar, cehennem ashabıdır, orada ebedidirler....
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
Hiçbir peygambere, emanete, devlet-kamu malına hıyanet yakışmaz; Ashabı, ümmeti tarafından da peygambere hıyanet edilmesi olacak iş değildir. Kim emanete, devlet-kamu malına hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şey sırtında yüklü, boynunda asılı halde, rezil rüsvay bir vaziyette teşhir edilerek gelir. Sonra herkese işlediği amellerin kazandığı sevapların karşılığı, hak ettiği tamı tamına verilir, yüklendiği günahların cezaları âdil infaz edilir. Onlara haksızlık yapılmaz....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! İndirdiğimiz Kur’âna iman edin ki, o, beraberinizde olan Tevrat’ı (Tevhîd hususunda) tasdik edicidir; hem biz bir takım yüzleri silipte enselerine çevirmezden veya SEBT ASHABI’na (cumartesi gününe saygı göstermiyen Yahudilere) yaptığımız lânet gibi, onları lânetlemezden önce iman edin. Allah’ın (azâb) emri olagelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Biz bir takım yüzleri silip arkalarına çevirmeden, yahut Cumartesi Ashabı'nı lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden önce, yanınızda bulunanı tasdikleyici olarak indirdiğimize inanın. Allah'ın emri yerine getirilmiş olacaktır....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
İnnî urîdu en tebûe bi ismî ve ismike fe tekûne min
ashâbi
n nâr(nâri), ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne)....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
1.
innî urîdu
: gerçekten ben isterim, dilerim
2.
en tebûe bi ismî
: günahımı yüklenmeni (kötülüğe uğramanı)
3.
ve ismi-ke
: ve senin günahın
4.
<...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
«Muhakkak ben isterim ki, sen benim günahımı ve kendi günahını yüklenesin de ateşin ashâbından olasın. Ve o ise zalimlerin cezasıdır.»...
Maidə Suresi, 86. Ayet:
Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, cehennem ashabıdırlar....
Maidə Suresi, 86. Ayet:
Ve kâfir olanlar ve Bizim âyetlerimizi inkar edenler ise onlar cehennem ashâbıdırlar....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İnanıp salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabıdır. Onda sonsuz olarak kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı) dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Onların (cennet ashabının) içlerinde kin, sevgisizlik ne varsa söküp attık. . . Onların altlarından nehirler akar. . . "Bizi buna hidâyet eden Allâh'a aittir, HAMD! Eğer Allâh bize hidâyet etmeseydi, biz buna ulaşamazdık. . . Andolsun ki, Rabbimizin Rasûlleri Hak olarak gelmiştir" derler. . . "İşte yaptığınız çalışmalar sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet!" diye (onlara) nida edilir....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ashabı, cehennem ashabına: Rabbımızın bize vaadettiğini hak bulduk. Siz de rabbınızın size vaadettiğini hak buldunuz mu? diye seslendiler....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve Cennet ashâbı, Cehennem ehline nidâ edip: «Rabbimizin bize vaad ettiğini biz şüphe yok ki hak bulduk, siz de Rabbinizin vaad ettiğini hak buldunuz mu?» diye soracaklar. Onlar da, «Evet» diyecekler. Derken aralarında bir münâdi: «Allah Teâlâ'nın lâneti zalimlerin üzerinedir» diye nidâ etmiş olacaktır....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır. . . A'rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır. . . Cennet ashabına: "Selâmun aleyküm" diye seslenirler. (Bu Rical henüz) cennete dâhil olmamıştır. . . Onlar (cenneti) umarlar....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Ve izâ surifet ebsâruhum tilkâe
ashâbi
n nâri kâlû rabbenâ lâ tec'alnâ mealkavmiz zâlimîn(zâlimîne). ...
Əraf Suresi, 47. Ayet:
1.
ve izâ surifet
: ve çevrildikleri zaman
2.
ebsâru-hum
: onların bakışları
3.
tilkâe
: tarafa
4.
ashâbi
en nâri
...
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri ashabı nâr tarafına çevrildiği vakıt da: «ya rabbenâ bizleri o zalimler güruhiyle beraber kılma» demektedirler...
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri cehennem ashabından tarafa çevrilince de; Rabbımız, bizi zalimler güruhu ile beraber bulundurma, derler....
Əraf Suresi, 48. Ayet:
O ashabı A'raf sîmalariyle tanıdıkları bir takım ricale de nidâ edib: gördünüz mü cem'iyyetinizin ve yaptığınız kibr-ü azametin size hiç faidesi olmadı...
Əraf Suresi, 48. Ayet:
A'raf ashabı; simalarıyla tanıdıkları adamlara seslenirler: Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi, derler....
Əraf Suresi, 48. Ayet:
(48-49) A’râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip: "Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!" O cennetlikleri göstererek "Sahi, şunlar "Allah, bunları asla lütfuna nail etmez." diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi? İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek: "Buyurun girin cennete,...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(48-49) A’râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip: "Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!" O cennetlikleri göstererek "Sahi, şunlar "Allah, bunları asla lütfuna nail etmez." diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi? İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek: "Buyurun girin cennete,...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehenenm ashabı; cennet ashabına: Sudan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize akıtın, diye seslenirler. Onlar da derler ki: Doğrusu Allah; onları kafirlere haram kıldı....
Ənfal Suresi, 5. Ayet:
Bedir ganimetlerinin dağıtımı sırasındaki ashabın tavrı, Rabbinin seni hak uğrunda, sorumluluğun gereği haklı bir gerekçe ile, hikmete dayalı olarak evinden, şehrinden Bedir’e doğru yola çıkardığı andaki tavırlarına benziyor. Mü’minlerden bir grup senin bu tutumundan hiç hoşlanmamıştı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve
ashâbi
medyene vel mu’tefikât(mu’tefikâti), etethum rusuluhum bil beyyinat(beyyinati), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
1.
e lem ye'ti-him
: onlara gelmedi mi
2.
nebeu
: haber
3.
ellezîne min kabli-him
: onlardan önceki kimselerin
4.
kavmi nuhin
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin; Nuh toplumunun, Ad'ın, Semud'un, İbrahim kavminin, Ashabı Medyen'in ve Lût toplumunun haberi gelmedi mi? Onların Rasûlleri açık deliller olarak gelmişti! Allâh onlara zulmediyor değildi; fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh Kavmi'nin, Âd'in, Semûd'un, İbrahim Kavmi'nin, Medyen Ashabı'nın ve o mü'tefikelerin haberi gelmedi mi? Onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara, o kendilerinden mukaddem olanların, Nûh, Âd, Semûd kavminin ve İbrahim kavminin ve Medyen ile Mü'tefikat ashâbının haberi gelmedi mi? onlara peygamberleri açık mûcizeler ile gelmişti. Artık Allah Teâlâ onlara zulmeder olmadı, velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular....
Tövbə Suresi, 113. Ayet:
Cehennem ashabı oldukları muhakkak meydana çıktıktan sonra, akraba bile olsalar, müşrikler için mağfiret dilemek peygambere ve mü'minlere yaraşmaz....
Tövbə Suresi, 113. Ayet:
Peygamber için ve imân edenler için muvafık değildir ki, müşrikler hakkında mağfiret talebinde bulunsunlar, velev ki, karabet sahipleri olsunlar. Onların cehennem ashâbı oldukları kendilerine tebeyyün ettikten sonra....
Hicr Suresi, 97. Ayet:
Onların sana ve ashabına söylemeye devam ettikleri mantıksız, incitici, çirkin sözler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Daha nice alâmetler! Necm (yıldız - hakikat ehli {ashabım gökteki yıldıza benzer; hangisine uyarsanız hakikate erdirir. . . hadisi}) olarak hakikate erdirir!...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Kehf ve Rakıym ashâbının ahvâlini, delillerimiz içinde şaşılacak bir delil mi sandın?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen Kehf ve Rakim ashabının bizim şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? [1]...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa, (ey Rasûlüm), uzun zaman mağarada uykuda kalan Kehf ve Rakîm ashâbı, bizim mûcizelerimizden şaşılacak bir şey oldular mı sandın? (Kehf: Geniş mağaraya denir. Rakîm: uykuya dalanların köy adı ve köpeklerinin adıdır. Bir rivayette de uykuda kalanların adlarının yazılı bulunduğu kitabın ismidir)....
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Sen Kehf ve Rakîm Ashabını Bizim âyetlerimiz içinde garip birşey mi sandın?...
Kəhf Suresi, 18. Ayet:
1.
ve tahsebu-hum
: ve onları sanırsın
2.
eykâzan
: uyanık
3.
ve hum rukûdun
: ve onlar uykudadır
4.
ve nukallibu-hum
...
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ve âyetlerimiz hakkında onları aciz bırakma gayretinde olanlar, işte onlar, ashabı cehîm (cehennem ehli)dir....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Ayetlerimizi tartışarak bozmaya uğraşanlar ise; işte onlar, cehennem ashabıdır....
Furqan Suresi, 38. Ayet:
1.
ve âden
: ve Ad (kavmi)
2.
ve semûdâ
: ve Semud (kavmi)
3.
ve ashâbe er ressi
: ve Ress ashabı (Hz. Şuayb'ın kavmi)
4.
ve ku...
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Ve Ad ve Semud kavmini ve Ress ashabını (Hz. Şuayb'ın kavmini) ve bunların arasındaki (sürede yaşayan) birçok nesilleri (helâk ettik)....
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Âd'ı da helâk ettik, Semûd'u da, Ress ashâbını da ve bunların arasında daha birçok soyları da....
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Âd kavmini de, Semûd kavmini de, (Şuayb’ın) Ress Ashabını da, bunların arasında geçen bir çok ümmetleri de helâk ettik....
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Ad ve Semud'u da, Ress ashabını ve bunların arasında bir çok nesilleri de...
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Ve Âd'i de, Semûd'u da ve Ress ashâbını da ve bunların arasında bir nice çok asırlar erbâbını da (helak ettik)....
Şüəra Suresi, 61. Ayet:
İki topluluk birbirini gördüğü zaman, Musa (A.S)'ın ashabı, “Gerçekten bize yetiştiler.” dediler....
Şüəra Suresi, 61. Ayet:
Vakta ki, iki topluluk (İsraîloğulları ile Firavun’un kıpt kavmi) birbirini görüp karşılaştı, Mûsa’nın ashabı “Yakalandık” dediler....
Şüəra Suresi, 61. Ayet:
Vaktâ ki, iki tâife birbirini gördü. Mûsa'nın ashâbı dedi ki: «Şüphe yok, bizler elbette yetişilmiş (yakalanmış)leriz....
Şüəra Suresi, 61. Ayet:
İki topluluk karşı karşıya gelip birbirlerini gördükleri zaman Musa'nın ashabı: “İşte yakalandık!” dediler....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
İnneş şeytâne lekum aduvvun fettehızûhu aduvvâ(aduvven), innemâ yed’û hızbehu li yekûnû min
ashâbi
s seîr(seîri)....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
eş şeytâne
: şeytan
3.
lekum
: münafık erkekler
4.
aduvvun
: düşman
Zümər Suresi, 8. Ayet:
Ve izâ messel insâne durrun deâ rabbehu munîben ileyhi summe izâ havvelehu ni’meten minhu nesiye mâ kâne yed’û ileyhi min kablu ve ceale lillâhi endâden li yudılle an sebîlih(sebîlihi), kul temetta’ bi kufrike kalîlen inneke min
ashâbi
n nâr(nâri). ...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
1.
ve izâ
: ve ..... olduğu zaman
2.
messe
: dokundu
3.
el insâne
: insan
4.
durrun
: darlık, sıkıntı, zarar
<...
Şura Suresi, 23. Ayet:
İşte Allah, iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olan, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyen kullarını bununla müjdeliyor. 'Ben tebliğ görevime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum. Yalnızca aramızdaki yakın ilişkilere saygıyla riayeti, sevgiyle itaat e...
Əhqaf Suresi, 14. Ayet:
İşte onlar Cennet Ashabı'dır. . . Yaptıklarının cezası olarak onda sonsuza dek yaşarlar!...
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
Ulâikellezîne netekabbelu anhum ahsene mâ amilû ve netecâvezu an seyyiâtihim fî
ashâbi
l cenneh(cenneti), va’des sıdkıllezî kânû yûadûn(yûadûne). ...
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar
2.
netekabbelu
: kabul ederiz
3.
an hum
: onlardan
4.
ahsene
: en güzel
...
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, o kimselerdir ki, onlardan işlediklerinin en güzelini kabul ederiz ve onların günahlarından geçeriz, cennet ashâbı arasındadırlar. (Bu) Bir sâdık vaad iledir ki, onlar vaadolunmuş bulunmaktadırlar....
Qaf Suresi, 11. Ayet:
(11-12) Kullar için bir rızk olarak (bunları bitirdik) ve onunla (o su ile) bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir. Onlardan (Kureyş müşriklerinden) evvel Nûh kavmi, Re's ashâbı ve Semûd (kavmi de peygamberlerini) tekzîp ettiler....
Qaf Suresi, 12. Ayet:
Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress Ashabı ve Semud da yalanladı (vefat sonrası ölümsüz ebedî yaşamı)....
Qaf Suresi, 12. Ayet:
Tekzib etti onlardan evvel Nuhun kavmı ve Ashabı Ress ve Semûd...
Qaf Suresi, 12. Ayet:
(11-12) Kullar için bir rızk olarak (bunları bitirdik) ve onunla (o su ile) bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir. Onlardan (Kureyş müşriklerinden) evvel Nûh kavmi, Re's ashâbı ve Semûd (kavmi de peygamberlerini) tekzîp ettiler....
Qaf Suresi, 13. Ayet:
Ve Âd ve Firavn ve ıhvanı Lût ve ashabı...
Qaf Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Ve Âd ve Fir'avun ve Lût'un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba' kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Ve Âd ve Fir'avun ve Lût'un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba' kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu....
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
İşte ashabı meymene [meymene sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sağından verilen cennetlikler], (ama) ne ashabı meymene!...
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
Sağ ashabı [1] ne (mutludurlar) o sağ ashabı!...
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Ve ashabı meşeme [meşeme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) solundan verilen cehennemlikler], (ama) ne ashabı meşeme!...
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Sol ashabı [2] ne (bedbahttırlar) o sol ashabı!...
Vaqiə Suresi, 27. Ayet:
Ashabı yemin [yemin sahipleri, amel defterleri (hayat filmleri) sağından verilenler], (ama) ne ashabı yemin!...
Vaqiə Suresi, 27. Ayet:
Sağ ashabı ne (mutludurlar) o sağ ashabı!...
Vaqiə Suresi, 27. Ayet:
Ashabı yemîn ise ne Ashab-ı yemîn!...
Vaqiə Suresi, 28. Ayet:
(Ashabı yemin), dikensiz sedir ağaçları arasında....
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
Li
ashâbi
l yemîn(yemîni)....
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
1.
li
: için
2.
ashâbi
el yemîni
: yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
...
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
Ashabı yemin [yemin sahipleri, amel defterleri (hayat filmleri) önünden ve sağından verilenler] için....
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
Sağ ashabı için....
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
Ashabı yemîn için...
Vaqiə Suresi, 41. Ayet:
Sol ashabı ne (bedbahttırlar) o sol ashabı!...
Hədid Suresi, 19. Ayet:
Esmâ'sıyla hakikatleri olan Allâh'a ve Rasûlüne iman edenlere gelince, işte onlar sıddıkların ve Rablerinin indînde şehîdlerin (Âl-u İmran: 18'de belirtilen şehâdet; halk anlayışına göre şehit değil. A. H. ) ta kendileridirler! Onların mükâfatları ve nûrları vardır (hem Nebiye hem Rasûle iman etmişler). . . Hakikat bilgisini inkâr edenler ve varlıklarındaki Esmâ işaretlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cahîm (cehennem)in ashabıdırlar....
Mücadilə Suresi, 17. Ayet:
Onları ne malları ve ne de evlatları hiçbir şey ile Allah'tan kurtaramaz (müstağni kılamaz). Onlar ateş ashâbıdırlar, onlar o ateşte ebedîyyen kalıcılardır....
Həşr Suresi, 20. Ayet:
Cehennem ashabı ile cennet ashabı bir değildir. Cennet ashabı; işte onlardır kurtuluşa erenler....
Həşr Suresi, 20. Ayet:
Ateş ashâbı ile cennet ashâbı müsavî olamaz. Ashâb-ı cennet ki onlar, muratlarına ermiş olanlardır....
Mümtahinə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz, onlara (mektubla bağlılık ve) sevgi yolluyorsunuz; halbuki onlar, Kur’an’dan size geleni inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a iman ediyorsunuz diye, size ve Peygamberi (Mekke’den) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için (Mekke’den Medine’ye) çıktınızsa, (düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin). Siz, sevgi göstererek, onlara sır veriyorsunuz; halbuki ben, sizin gizlediklerinizi de, açıkla...
Mümtahinə Suresi, 6. Ayet:
Andolsun ki onlarda (İbrahim ve ashabında) sizin için, Allâh'ı ve sonsuz gelecek süreci (yaşamayı) umanlar için güzel bir örnek vardır. . . Kim (Allâh'tan) yüz çevirirse, muhakkak ki Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir....
Mümtahinə Suresi, 13. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tetevellev kavmen gadıballâhu aleyhim kad yeisû minel âhireti kemâ yeisel kuffâru min
ashâbi
l kubûr(kubûri)....
Mümtahinə Suresi, 13. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: îmân edenler, âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler
3.
lâ tetevellev
: dönmeyin
4.
Təğabun Suresi, 10. Ayet:
Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar, cehennem ashabıdırlar. Orada ebediyyen kalacaklardır. Ne kötü dönüş yeridir....
Talaq Suresi, 12. Ayet:
O Allâh ki, yedi semâ yarattı ve arzdan da onların bir mislini! Emir (hüküm - iş) onların ARALARINDAN sürekli - kesintisiz inzâl olur (Allâh'ın Esmâ'sındaki özelliklerin açığa çıkışı olan Astrolojik {melekî} tesirlerin varlık üzerindeki etkileri)! Tâ ki Allâh'ın her şeye Kaadir olduğunu ve Allâh'ın her şeyi (yaratanı olarak) ilmen ihâta ettiğini bilesiniz. (Not: Gazalî'nin "İhyâ-u Ulûmi'd Dîn" adlı eserinde, Ashabın âlimlerinden olarak bilinen İbni Abbas r. a. 'ın şöyle dediği nakledilmektedir: ...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî
ashâbi
s saîr(saîri)....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
lev
: şâyet, eğer
3.
kunnâ
: biz olduk
4.
nesmeu
: işitiriz
<...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve derler ki: 'Eğer (biz) işitir veya akıl eder olsaydık, bu alevli ateş ashâbı arasında bulunmazdık!'...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li
ashâbi
s saîr(saîri)....
Mülk Suresi, 11. Ayet:
1.
fe i'terefû
: itiraf ettiler
2.
bi zenbi-him
: kendi günahlarını
3.
fe
: o zaman, artık
4.
suhkan
: uzaklaşsın,...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını itiraf ettiler. Yok olsun çılgın alevli cehennem ashabı....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Muhakkak Rabbin biliyor ki, sen, gece üçte ikisine yakın, yarısı kadar ve üçte biri (olan bir müddet namaz için) kalkıyorsun; ashabından bir topluluk da seninle beraberdir. Gece ve gündüzün miktarlarını ancak Allah takdir eder. O bildi ki, bundan öte, onu başaramazsınız; (bütün geceyi ibadetle geçiremezsiniz). Onun için sizden hafifletti; (gece kaim olmayı size farz kılmadı). Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmiştir ki, aranızda hastalar olacak, bir kısmı Allah’ın fazlından rız...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhesiz Rabbin biliyor ki gerçekten sen, gecenin üçte ikisinden daha azı ve (bazen) yarısı ve (bazen de) üçte biri kadar kalkıyorsun (namaz kılıyorsun); berâberinde bulunanlardan (ashâbından) bir tâife de (böyle yapıyor).Hem geceyi ve gündüzü Allah takdîr eder. (O,) sizin bunu sayamayacağınızı (sürekli gece ibâdetine dayanamayacağınızı) bildi de sizi affetti (yapabildiğiniz kadarına ruhsat verdi); o hâlde Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyun (kolayınıza geldiği kadar gece...
Müddəssir Suresi, 23. Ayet:
Nihayet (Peygambere ve ashabına) arka çevirdi ve kibirlendi de;...
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı'nı ancak (on dokuz) melâike (66. Tahriym: 6) kıldık (ins ve cinn türü değil). . . Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh'ın vahyini tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh'ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları art...
Müddəssir Suresi, 39. Ayet:
Ancak sağ ashabı hariç....
Bürüc Suresi, 4. Ayet:
Kahrolsun o hendek ashabı. [2]...
Bürüc Suresi, 4. Ayet:
Uhdud ashabının canı çıksın,...
Bürüc Suresi, 4. Ayet:
Uhdud Ashabı kahrolsun!...
Bələd Suresi, 18. Ayet:
İşte onlar ashabı meymenedir (meymene sahibidir) (amel defteri (hayat filmi) sağından verilenlerdir)....
Bələd Suresi, 18. Ayet:
İşte bunlar ashab-ı meymenedir (sağ ashabı; saîdler)....
Bələd Suresi, 18. Ayet:
İşte onlar sağ ashabıdırlar....
Bələd Suresi, 19. Ayet:
Ve âyetlerimizi inkâr edenler, onlar ashabı meşemedir (amel defteri (hayat filmi) solundan verilenlerdir)....
Bələd Suresi, 19. Ayet:
İşaretlerimizi inkâr edenler ise, onlar ashab-ı meş'emedir (sol ashabı; şakîler)....
Bələd Suresi, 19. Ayet:
Ayetlerimizi inkar edenler ise, işte onlar da sol ashabıdırlar....
Fil Suresi, 1. Ayet:
E lem tere keyfe feale rabbuke bi
ashâbi
l fîl(fîli)....
Fil Suresi, 1. Ayet:
1.
e lem tere
: görmedin mi
2.
keyfe
: nasıl (neler)
3.
feale
: yaptı
4.
rabbu-ke
: senin Rabbin
Fil Suresi, 1. Ayet:
Fil ashâbına Rabbin ne yaptı, neler etti, görmedin mi?...
Fil Suresi, 1. Ayet:
Görmedin mi? Nasıl etti Rabbın ashabi fîle?...
Yasin Suresi, 55. Ayet:
Muhakkak ki bugün cennet ashabı bir meşguliyet içinde mutlu ve sevinçlidirler....
Yasin Suresi, 55. Ayet:
Şüphe yok ki, o gün cennet ashâbı bir eğlence içinde zevkiyâb olanlardır....
Məhəmməd Suresi, 37. Ayet:
Eğer sizden onları(n hepsini) isteseydi de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve(peygamber ve ashâbının bu talebleri,) sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı....
Zariyat Suresi, 59. Ayet:
Fe inne lillezîne zalemû zenûben misle zenûbi
ashâbi
him fe lâ yesta’cilûni....
Zariyat Suresi, 59. Ayet:
1.
fe inne
: işte, artık gerçekten
2.
li ellezîne
: o kimseler için
3.
zalemû
: zulmettiler
4.
zenûben
: günah, az...
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
Ve emmâ in kâne min
ashâbi
l yemîn(yemîni)....
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
emmâ
: amma, fakat
3.
in kâne
: eğer oldu ise
4.
min
ashâbi
el yemîni
: yemin sahiplerinden, yeminle...
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
Fakat yemin sahiplerinden (ashabı yeminden yani hayat filmleri sağından verilenlerden) ise....
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
Eğer sağ ashabından ise;...
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
Fe selâmun leke min
ashâbi
l yemîn(yemîni)....
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
1.
fe
: o zaman
2.
selâmun
: selâm
3.
leke
: sana
4.
min
ashâbi
el yemîne
: yemin sahiplerinden, yeminlerini yerin...
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
O zaman ashabı yeminden (hayat filmleri sağından verilenlerden) “sana selâm olsun” (denir)....
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
Sağ ashabından sana selâm olsun....
Bürüc Suresi, 4. Ayet:
(4,5) Uhdud'un/şiddetli tutuşturulmuş ateşin ashâbı öldürüldü: ...
Bürüc Suresi, 5. Ayet:
(4,5) Uhdud'un/şiddetli tutuşturulmuş ateşin ashâbı öldürüldü: ...
Sad Suresi, 12. Ayet:
(12,13) "Onlardan önce Nûh'un toplumu, Âd, kazıklar sahibi; muhteşem orduları olan/ görülmemiş işkenceler eden Firavun, Semûd, Lût'un toplumu ve Eyke ashâbı da yalanladılar. İşte onlar, ayrı ayrı baş çeken gruplardır. "...
Sad Suresi, 13. Ayet:
(12,13) "Onlardan önce Nûh'un toplumu, Âd, kazıklar sahibi; muhteşem orduları olan/ görülmemiş işkenceler eden Firavun, Semûd, Lût'un toplumu ve Eyke ashâbı da yalanladılar. İşte onlar, ayrı ayrı baş çeken gruplardır. "...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
(44,45) "Ve cennet ashâbı ateş ashâbına, “Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki, siz Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslendiler. Onlar, “Evet” dediler. Aralarında bir duyurucu, şüphesiz ki Allah'ın dışlamasının/ rahmetinden yoksun bırakmasının, Allah'ın yolundan geri çevirip yolun eğri-büğrüsünü isteyen ve âhireti bilerek reddeden zâlimlerin; yanlış; kendi zararlarına iş yapanların üstüne olacağını duyurdu. "...
Əraf Suresi, 45. Ayet:
(44,45) "Ve cennet ashâbı ateş ashâbına, “Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki, siz Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslendiler. Onlar, “Evet” dediler. Aralarında bir duyurucu, şüphesiz ki Allah'ın dışlamasının/ rahmetinden yoksun bırakmasının, Allah'ın yolundan geri çevirip yolun eğri-büğrüsünü isteyen ve âhireti bilerek reddeden zâlimlerin; yanlış; kendi zararlarına iş yapanların üstüne olacağını duyurdu. "...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
(50,51) "Ve ateşin ashâbı, cennetin ashâbına, “Biraz su veya Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın” diye seslendiler. Onlar da, “Allah, dinlerini alaya ve eğlenceye alan, basit, iğreti dünya hayatına aldanan kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere ikisini de gerçekten yasaklamıştır!” dediler. –Bu günle karşılaşacaklarını umursamadıkları, âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi, Biz de bugün onları umursamayacağız/ ceza...
Əraf Suresi, 51. Ayet:
(50,51) "Ve ateşin ashâbı, cennetin ashâbına, “Biraz su veya Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın” diye seslendiler. Onlar da, “Allah, dinlerini alaya ve eğlenceye alan, basit, iğreti dünya hayatına aldanan kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere ikisini de gerçekten yasaklamıştır!” dediler. –Bu günle karşılaşacaklarını umursamadıkları, âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi, Biz de bugün onları umursamayacağız/ ceza...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Aralarında da bir perde vardır. Ve Kur’ân bölümleri üzerinde bilgisi olan kimseler, onların hepsini alâmetlerinden tanırlar. Ve Kur’ân bilgisine sahip kimseler, cenneti umup da henüz girmemiş olan cennet ashâbına seslenirler: “Selâm olsun size!” ...
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri ateş ashâbına çevrilince, “Rabbimiz! Bizi bu hainlerle birlikte bulundurma” derler. ...
Yasin Suresi, 13. Ayet:
Sen duyarsız topluma, o kentin ashâbını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. ...
Yasin Suresi, 55. Ayet:
Gerçekten cennetin ashâbı bugün gönül şenliği sürerek bir uğraşı içindedirler. ...
Furqan Suresi, 24. Ayet:
Cennet ashâbı o gün kalacak yer açısından çok iyi, dinlenecek yer bakımından da daha güzeldir. ...
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Âd'ı, Semûd'u, Ress ashâbını ve bunlar arasında daha birçok kuşakları da. ...
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şüphesiz o şeytan, sizin için düşmandır. Onun için siz de onu düşman edinin. Şüphesiz şeytan kendi taraftarlarını alevli ateşin ashâbından olmaları için çağırır. ...
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
İşte sağın ashâbı, sağın ashâbı nedir? ...
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Ve solun ashâbı, solun ashâbı nedir? ...
Vaqiə Suresi, 36. Ayet:
(36-38) Ki onları, sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık. ...
Vaqiə Suresi, 37. Ayet:
(36-38) Ki onları, sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık. ...
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
(36-38) Ki onları, sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık. ...
Vaqiə Suresi, 41. Ayet:
Ve solun ashâbı, nedir o solun ashâbı? ...
Vaqiə Suresi, 42. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 43. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 44. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 45. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 46. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 47. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 48. Ayet:
(42-48) "Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. "...
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
(90,91) "Ve eğer o, sağın ashâbından ise; artık sana sağın ashâbından selâm! "...
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
(90,91) "Ve eğer o, sağın ashâbından ise; artık sana sağın ashâbından selâm! "...
Şüəra Suresi, 61. Ayet:
İki topluluk birbirini görünce, Mûsâ'nın ashâbı “Şüphesiz biz, kesinlikle kıstırıldık” dediler. ...
Şüəra Suresi, 176. Ayet:
Eyke Ashâbı, gönderilmişleri [elçileri, mesajları] yalanladı. ...
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzellik yapan kişiler için daha güzeli ve fazlası vardır. Yüzlerine kara bulaşmaz, aşağılık, aşağılanma da. İşte bunlar, cennet ashâbıdırlar. Onlar, orada sonsuz olarak kalıcıdırlar. ...
Yunus Suresi, 27. Ayet:
Kötülük kazanmış olan kimseler de, kötülüğün cezası, bir benzeri iledir. Ve onları bir aşağılık kaplar. Onlar için Allah'tan, hiçbir koruyucu yoktur. Sanki onların yüzleri karanlık gecelerden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar ateşin ashâbıdırlar. Onlar orada sonsuza dek kalacaklardır. ...
Hud Suresi, 23. Ayet:
Şüphesiz iman edenler, düzeltmeye yönelik işleri yapanlar ve Rablerine derin saygı ve alçakgönüllülük ile bağlananlar, işte bunlar da cennet ashâbıdırlar. Onlar orada sonsuz olarak kalırlar. ...
Hicr Suresi, 78. Ayet:
(78,79) "Eyke ashâbı da kesinlikle şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimselerdi de Biz kendilerinden intikam aldık/yakalayıp cezalandırmak sûretiyle adaleti yerine getirdik. İkisi de; Eyke ve Lût toplumu açık bir yol üzerindedir. "...
Hicr Suresi, 79. Ayet:
(78,79) "Eyke ashâbı da kesinlikle şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimselerdi de Biz kendilerinden intikam aldık/yakalayıp cezalandırmak sûretiyle adaleti yerine getirdik. İkisi de; Eyke ve Lût toplumu açık bir yol üzerindedir. "...
Hicr Suresi, 80. Ayet:
Andolsun ki Hicr ashâbı da elçileri yalanladılar. ...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
"İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, bütün gönlünü O'na vererek Rabbine yakarır. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O'na yakardığı hâli unutur da Allah'ın yolundan saptırmak için O'na ortaklar oluşturur. De ki: “Küfrünle; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedişinle biraz yararlan! Şüphesiz sen ateşin ashâbındansın.” "...
Mömin Suresi, 6. Ayet:
"Ve işte böylece kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler üzerine Rabbinin “Şüphesiz onlar ateşin ashâbıdır” sözü hak oldu. "...
Mömin Suresi, 38. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Mömin Suresi, 39. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Mömin Suresi, 40. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Mömin Suresi, 41. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Mömin Suresi, 43. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Mömin Suresi, 44. Ayet:
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe dave...
Əhqaf Suresi, 14. Ayet:
İşte onlar cennet ashâbıdırlar. İşlemekte olduklarına karşılık orada sonsuz olarak kalacaklardır. ...
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
İşte bilgeleşmiş, bilinçlenmiş bu kimseler, vaat olunup durdukları doğru bir vaat olarak ve kendileri haksızlığa uğratılmadan, Allah'ın onlara amellerini tam olarak ödemesi için kendilerinden, yaptıklarının en güzelini kabul edeceğimiz ve cennet ashâbı içinde kötülüklerden koruyacağımız kimselerdir. ...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen, Büyük Mağara ve Rakim/Yazıt Ashâbı'nın şaşılacak alâmetlerimizden/ göstergelerimizden olduklarını mı sandın? ...
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra da iki grubun hangisinin, onların bekledikleri süreyi daha iyi hesapladığını bildirelim/ işaretleyip gösterelim diye Rakim/Yazıt Ashâbı'nı gönderdik. ...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
(19,20) Ve böylece kendi aralarında soruşturma yapsınlar diye yazıt ashâbını gönderdik. Onlardan bir sözcü: “Ne kadar durup kaldınız?” dedi. Diğerleri: “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler. Yazıt ashâbından diğerleri: “Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size yiyecek getirsin. Ve çok nazik davransın ve sizi kimseye sezdirmesin. Şüphesiz şehir halkı, sizin üzerinize ga...
Kəhf Suresi, 20. Ayet:
(19,20) Ve böylece kendi aralarında soruşturma yapsınlar diye yazıt ashâbını gönderdik. Onlardan bir sözcü: “Ne kadar durup kaldınız?” dedi. Diğerleri: “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler. Yazıt ashâbından diğerleri: “Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size yiyecek getirsin. Ve çok nazik davransın ve sizi kimseye sezdirmesin. Şüphesiz şehir halkı, sizin üzerinize ga...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Allah, yazıt ashâbının ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir.” Göklerin ve yerin görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği yalnızca O'nun içindir. O, ne güzel görür, O ne güzel işitir! Onlar için, O'nun astlarından bir yardım eden, yol gösteren, koruyan bir yakın kişi yoktur. Allah, Kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez. ...
Tur Suresi, 1. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 2. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 3. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 4. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 5. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 6. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 7. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Tur Suresi, 8. Ayet:
(1-8) "Tûr'un kaldırılışı, yayılmış ince deri üzerine satırlaştırılmış Allah'ın indirdiği tüm kitaplar, Allah'ın ma‘mur evi; Ka‘be'yi, Fil ashâbı'na yıktırmayışı, Âd ve Semûd toplumlarının değişime/ yıkıma uğratılışları, Nûh toplumunun suya boğdurulması, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semûd ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması kanıttır ki şüphe...
Mülk Suresi, 10. Ayet:
Ve onlar derler ki: “Eğer biz dinlemiş olsaydık yahut akletmiş olsaydık şu çılgın ateşin ashâbı içinde olmazdık.” ...
Mülk Suresi, 11. Ayet:
Böylece günahlarını itiraf ettiler. Artık, un-ufak, toz-duman olmak, çılgın ateş ashâbı içindir. ...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
(37-39) "Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı/kendine vahyedildi; Biz dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş ve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar, ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da Allah, onun tevbesini kabul etti. Kesinlikle O, tevbeleri çokça kabul e...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(37-39) "Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı/kendine vahyedildi; Biz dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş ve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar, ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da Allah, onun tevbesini kabul etti. Kesinlikle O, tevbeleri çokça kabul e...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
(37-39) "Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı/kendine vahyedildi; Biz dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş ve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar, ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da Allah, onun tevbesini kabul etti. Kesinlikle O, tevbeleri çokça kabul e...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Evet, kim bir kötülük kazandıysa ve hatası kendisini kuşattıysa, işte bunlar ateş ashâbıdır. Onlar, orada sürekli kalıcıdırlar. ...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
"İman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimseler de; işte onlar, cennet ashâbıdır. Onlar, orada sürekli kalıcıdırlar. "...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz Biz, seni gerçek ile müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ashâbından sorumlu da tutulmazsın. ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
"Sana dokunulmaz olan aydan ve o dokunulmaz olan ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: “Onda savaşmak, büyük suçtur. Ve Allah yolundan alıkoymak, O'nu ve Mescid-i Harâm'ı/ilâhîyat eğitim merkezini bilerek reddetmek/ görmezlikten gelmek ve Mescid-i Harâm'ın halkını; orada eğitim-öğretim yapanları ve kısa süreli eğitime katılanları oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyüktür. Ve insanları dinden çıkarmak; ortak koşmaya, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmeye sürüklemek, öldürmekten daha büyüktür....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
"Allah, inananların yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden kimselere gelince; onların yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınları tâğûttur ki kendilerini aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Bunlar, cehennem ashâbıdır. Onlar, orada sürekli kalıcıdırlar. "...
Ali-İmran Suresi, 116. Ayet:
"Kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden şu kimselerin malları ve çocukları, Allah'ın katında, onlara asla bir fayda vermeyecektir. Ve işte onlar, ateş ashâbıdırlar. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar. "...
Hədid Suresi, 19. Ayet:
"Allah'a ve Elçisi'ne inanan kimseler; işte onlar, Rableri nezdinde dosdoğru kimselerin ve şehitlerin ta kendileridir. Onlar için karşılıkları ve ışıkları vardır. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler de, onlar cehennemin ashâbıdırlar. "...
Həşr Suresi, 20. Ayet:
Ateş'in ashâbı ve cennetin ashâbı eşit olmaz. Cennet ashâbı kurtulanların ta kendileridir. ...
Həcc Suresi, 42. Ayet:
(42-44) "Ve eğer onlar, seni yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh'un toplumu, Âd, Semûd, İbrâhîm'in toplumu, Lût'un toplumu, Medyen ashâbı da yalanlamışlardı. Mûsâ da yalanlandı da Ben, kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimselere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Peki, Beni tanımamak nasılmış! "...
Həcc Suresi, 43. Ayet:
(42-44) "Ve eğer onlar, seni yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh'un toplumu, Âd, Semûd, İbrâhîm'in toplumu, Lût'un toplumu, Medyen ashâbı da yalanlamışlardı. Mûsâ da yalanlandı da Ben, kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimselere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Peki, Beni tanımamak nasılmış! "...
Həcc Suresi, 44. Ayet:
(42-44) "Ve eğer onlar, seni yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh'un toplumu, Âd, Semûd, İbrâhîm'in toplumu, Lût'un toplumu, Medyen ashâbı da yalanlamışlardı. Mûsâ da yalanlandı da Ben, kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimselere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Peki, Beni tanımamak nasılmış! "...
Mücadilə Suresi, 17. Ayet:
Onların malları ve evlatları, kendilerine, Allah'a karşı hiçbir şekilde asla yararı olmaz. Onlar, Ateş'in ashâbıdırlar. Onlar, orada sürekli kalanlardır. ...
Təğabun Suresi, 10. Ayet:
"İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler; işte onlar, içinde sürekli kalanlar olarak Ateş'in ashâbıdırlar. O, ne kötü dönüş yeridir! "...
Maidə Suresi, 10. Ayet:
"İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler de; işte onlar, cehennemin ashâbıdır. "...
Maidə Suresi, 27. Ayet:
(27-29) "Onlara iki Âdemoğlunun haberini de hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. O: “Seni kesinlikle öldüreceğim” dedi. Diğeri: “Allah, yalnız Kendisinin koruması altına girmiş kişilerden kabul eder. Sen, beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben, elimi, seni öldürmek için uzatacak değilim [ben, elimi seni etkisiz kılmak için uzatırım]. Şüphesiz ben, âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım. Şüphesiz ben, isterim ki sen, be...
Maidə Suresi, 28. Ayet:
(27-29) "Onlara iki Âdemoğlunun haberini de hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. O: “Seni kesinlikle öldüreceğim” dedi. Diğeri: “Allah, yalnız Kendisinin koruması altına girmiş kişilerden kabul eder. Sen, beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben, elimi, seni öldürmek için uzatacak değilim [ben, elimi seni etkisiz kılmak için uzatırım]. Şüphesiz ben, âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım. Şüphesiz ben, isterim ki sen, be...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
(27-29) "Onlara iki Âdemoğlunun haberini de hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. O: “Seni kesinlikle öldüreceğim” dedi. Diğeri: “Allah, yalnız Kendisinin koruması altına girmiş kişilerden kabul eder. Sen, beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben, elimi, seni öldürmek için uzatacak değilim [ben, elimi seni etkisiz kılmak için uzatırım]. Şüphesiz ben, âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım. Şüphesiz ben, isterim ki sen, be...
Maidə Suresi, 85. Ayet:
(85,86) "Allah da, onların böyle demeleri nedeniyle, onları, içinde sürekli kalanlar olarak, altlarından ırmaklar akan cennetler ile ödüllendirmiştir. Ve işte bu, iyilik-güzellik üretenlerin karşılığıdır. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler; işte onlar, cehennemin ashâbıdır. "...
Maidə Suresi, 86. Ayet:
(85,86) "Allah da, onların böyle demeleri nedeniyle, onları, içinde sürekli kalanlar olarak, altlarından ırmaklar akan cennetler ile ödüllendirmiştir. Ve işte bu, iyilik-güzellik üretenlerin karşılığıdır. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler; işte onlar, cehennemin ashâbıdır. "...
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
"Onlara, kendilerinden önceki kişilerin; Nûh'un toplumunun, Âd'ın, Semûd'un, İbrâhîm'in toplumunun, Medyen ashâbı'nın ve alt-üst olmuş kentlerin haberi gelmedi mi? Onlara elçileri açık delillerle gelmişlerdi. Ve sonra Allah, onlara haksızlık eden biri değildi. Velâkin onlar, şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık ediyorlardı. "...
Tövbə Suresi, 113. Ayet:
(113,114) Kendilerine, cehennem ashâbı oldukları iyice belli olduktan sonra Peygamber'e ve iman etmiş kişilere, akraba bile olsalar, ortak koşanlar için bağışlanma dilemek yoktur. İbrâhîm'in babası için bağışlanma dilemesi de yalnızca ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Sonra onun, Allah için bir düşman olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrâhîm, çok içli, çok halim birisi idi. ...
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
(113,114) Kendilerine, cehennem ashâbı oldukları iyice belli olduktan sonra Peygamber'e ve iman etmiş kişilere, akraba bile olsalar, ortak koşanlar için bağışlanma dilemek yoktur. İbrâhîm'in babası için bağışlanma dilemesi de yalnızca ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Sonra onun, Allah için bir düşman olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrâhîm, çok içli, çok halim birisi idi. ...