Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten su indirdi. Dereler kendi ölçüsünce çağlayıp aktı. Akıntı, üste çıkan köpüğü taşıyıp götürür. Buna benzer bir köpük de değerli maden elde etmek için veya faydalanmak için ateşte eritilen madenlerin üzerinde de oluşur. İşte Allah hakk ve batıla böyle örnek verir. Köpük yok olup gider. İnsana fayda veren şey ise kalıcı olur. İşte Allah böyle örnekler verir....
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah sizin için, kendinizden eşler var etti ve eşlerden de çocuklar ve torunlar var etti. Temiz şeylerle rızıklandırdı. Hala batıla mı inanıyorlar? Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir." Batıla inananlar ve Allah'ı yalanlayan kimseler, işte onlar hüsranda olanlardır....
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevresindeki insanlar can güvenliği içinde değilken, orayı güvenli harem ve emin bir yer kıldığımızı görmediler mi? Hala batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Hayır, öyle değil! Doğuların ve batıların Rabb'ine yemin ederim ki kesinlikle Bizim her şeye gücümüz yeter;...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Gerçeği (Hakk'ı), aslı olmayana (
bâtıla
) karıştırmayın! Bildiğiniz hâlde gerçeği gizliyorsunuz!...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
bâtıla
karıştırıp da bile bile gizlemeyin (Peygamber A.S.V’ın vasfını Tevrat’da bulmadık diye hakkı örtmeyin)....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakki batila karistirmayin ve bile bile hakki gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bildiğiniz halde hakkı
bâtıla
karıştırıp gerçeği gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin!...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı batıla karıştırıp da, bile bile siz gerçeği gizlemeyin....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
1.
huve ellezî
: O ki
2.
enzele
: indirdi
3.
aleyke
: sana
4.
el kitâbe
: kitap
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (
bâtıla
meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır" der...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, niçin gerekçeli, hikmete dayalı gelen hak kitaba bâtılı karıştırıyor, hakkı
bâtıla
âlet ediyor, bile bile hakikati, Muhammed’in hak Peygamber olduğu gerçeğini, ilâhî hükümleri gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyorsunuz ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Kitab ehli! Nicin hakki batila karistiriyor ve bile bile hakki gizliyorsunuz? *...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Kitap Ehli! bildiğiniz halde neden hakkı
bâtıla
karıştırıp hakkı gizlersiniz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler, neden hakkı batıla buluyorsunuz da gerçeği bile bile gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Ehl-i Kitab; Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı
bâtıla
karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Kitap ehli, niçin hakkı
bâtıla
karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(
bâtıla
n), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı). ...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yezkurûne allâhe
: Allah'ı zikrederler
3.
kıyâmen
: ayakta iken
4.
ve kuûden
: ve oturur ik...
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve
bâtıla
(tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!...
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve
bâtıla
(tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: «Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır» diyorlar!...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, içinde önceki kitaplara ait olanları tasdik eden, doğrulayan, yürürlükte kalan hükümlerini içeriğine dahil edip koruyan, hakkı belirleyicilik vasfına sahip kitabı, Kur’ân’ı, gerekçeli, hikmete dayalı olarak, toplumda hakça düzeni gerçekleştirmen için indirdik. O halde ehl-i kitabın arasında Allah’ın indirdiği emir ve hükümleri esas alarak hüküm ver, icraat yap. Sana gelen hakça düzenin, İslâm’ın, şeriatın kurallarından, doğrudan, Kur’ân’dan ayrılarak ehl-i kitabın arzu ve ihtiraslarına,...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Onların, zımmîlerin vârisleri arasında, Allah’ın indirdiği ile, Kur’ân ahkâmıyla hüküm ver, icraat yap. Onların şahsî arzu ve ihtiraslarına,
bâtıla
uyma. Onların, Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp azaba dûçar etmelerinden sakın, kendini koru. Eğer Allah’ın hükümlerinden, yargı ve icra ile ilgili indirdiği emirlerden yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse, Allah’ın azabından kurtulamazlar. Bilesin ki, Allah, onların...
Ənam Suresi, 150. Ayet:
'Allah şunu yasak etti diyen, bilgi sahibi şâhitlerinizi, önderlerinizi getirin. Eğer onlar şâhitlik ederlerse, sen onlarla birlikte olup şâhitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve âhirete, ebedî yurda iman etmeyenlerin şahsî arzu ve ihtiraslarına,
bâtıla
uyma. Onlar, başkalarını Rablerine denk tutuyorlar.' de....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Zayıf, hor-hâkir bir hale getirilen kavme, yeryüzünün feyiz ve bereket ihsân ettiğimiz doğularını da, batılarını da mîras olarak verdik ve sabrettiklerinden dolayı Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, tamamlandı, yerine geldi ve Firavun'la kavminin yaptıklarını, yükselttiklerini yıkıp mahvettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor görülüp güçsüz bırakılmış topluluğu, içinde bereketler oluşturduğumuz yeryüzünün doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. . . Rabbinin İsrailoğullarına olan o en güzel sözü, sabretmeleri sonucu yerine geldi. Firavun ve halkının yapageldikleri şeyleri ve dikip yükselttiklerini de yerle bir ettik!...
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler tarafından kahır altında ezilmekte olan kavmi, yeryüzünün, bereketle donattığımız doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrâiloğulları’na verdiği o güzel sözü, va’di, sabırla mücadeleye devam etmeleri sebebiyle gerçekleşti. Firavun’un ve kavminin yapageldikleri mâmur yerleri, fabrikaları ve sanat eserlerini, yükselttikleri köşkleri ve diktikleri bahçeleri yerle bir ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Sonra da zayıf düşürülen topluluğu (mustaz'afları) bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Böylece Rabbinin İsrailoğullarına olan güzel sözü sabretmelerine karşılık tam yerine geldi. Firavun ile toplumunun yapmakta olduklarını ve yükselttiklerini de yıktık....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Firavun’un işkencesi altında kıvranan o kavmi de, arzın bereketlerle donattığımız doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Böylece, Rabbinin İsraîl oğullarına olan o güzel vâdi, felâketlerle sabretmeleriyle tam yerine geldi. Firavun’un ve kavminin yapmakta oldukları sarayları ve yükseltmekte bulundukları binaları hep harap ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor gorulen yahudileri, bereketlendirdigimiz yerin dogularina ve batilarina mirasci kildik. Rabbinin Israilogullarina verdigi guzel soz, sabirlarina karsilik yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptigini ve yukselttiklerini yiktik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ve küçümsenip hırpalanan kavmi de feyiz ve bereketli kıldığımız yerin (arz-ı mev'ûd'un) doğularına, batılarına vâris kıldık. Rabbin, İsrail oğullarına olan o güzel sözü, sabretmelerine karşılık tam anlamıyla gerçekleştirdi. Fir'avn ile kavminin yapageldikleri eserlerini ve yükselttikleri köşklerini yıkıp yok ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor görülen yahudileri, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptığını ve yükselttiklerini yıktık....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ülkenin verimli kıldığımız doğularına ve batılarına, horlanan ve zayıf düşürülen insanları mirasçı kıldık. Sıkıntılara direndikleri için, Rabbinin İsrail oğullarına verdiği güzel söz gerçekleşti. Firavun ve halkının oluşturduğu yapı ve kurumları da yerle bir ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hakaaretlere ma'ruz bırakılmış olan o kavmi de kendisine feyz ve bereket verdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mîrascı kıldık. (Bu suretle) Rabbinin İsrâîl oğullarına olan o pek güzel va'di, (şedâide) katlandıkları sebebiyle, tam yerine geldi. Fir'avnın ve kavminin yapmakda oldukları şeylerle yükseltmekde devam etdikleri (binaları) ise hep harab etdik. ...
Əraf Suresi, 137. Ayet:
(Öteden beri) güçsüz düşürülmekte olan kavmi ise, kendisini bereketli kıldığımız yerin (Şam ve Mısır’ın) doğularına ve batılarına vâris kıldık. Böylece Rabbinin İsrâiloğullarına olan o pek güzel söz, sabretmeleri sebebiyle tamâmen yerine geldi. Fir'avun’un ve kavminin yapmakta olduğu (sarayları)nı ve yükseltmekte oldukları (köşk ve bahçeleri)ni ise, harâb ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor görülmüş olan kavmi de, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbının İsrailoğullarına vukü bulan güzel sözü de onların sabretmelerinden dolayı yerini buldu. Firavun'un da, kavminin de yapmakta ve yükselmekte oldukları şeyleri harab ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor görülüp hırpalanan o kavmi de, mübarek kıldığımız yerin doğularına ve batılarına mirasçı yaptık. Sabretmelerine karşılık, Rabbinin İsrâiloğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta ve yükseltmekte oldukları şeyleri yıkıp yok ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Horlanan, ezilen milleti de, bereketlerle donattığımız o ülkenin doğularına ve batılarına (yani tamamına) vâris kıldık. Böylece sabretmelerine mükâfat olarak İsrail oğullarına, senin Rabbinin yaptığı güzel vaad tamamen gerçekleşti. Firavun ile kavminin yaptıkları binaları ve yetiştirdikleri bahçeleri ise imha ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor görülüp ezilmekte olan milleti de içini bereketlerle donattığımız yerin, doğularına ve batılarına mirâsçı kıldık. Rabbinin İsrâil oğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden tam yerine geldi. Fir'avn'ın ve kavminin yapageldiği şeyleri ve yükseltmekte oldukları sarayları (ve bahçeleri) de yıktık....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Yahut: 'Daha önce babalarımız ortak koştular biz de onların artlarından gelen bir nesildik. Batıla çalışanların yaptıklarından dolayı bizi helak eder misin?' demeyesiniz diye....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
-Bizim atalarımız önceden şirk koşmuşlar. Biz de onlardan sonra gelen bir nesiliz. Batıla düşenlerin yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin? dersiniz diye.....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, Uzeyr, Allah'ın oğludur dedi, Nasrânîler de Mesîh, Allah'ın oğludur dedi. Bu söz, onların uydurup ağızlarına aldıkları bir söz. Daha önce kâfir olanların sözlerini taklît etmedeler, hay Allah kahredesiler, nasıl da yalana kapılıyorlar,
bâtıla
uyuyorlar....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan
bâtıla
) döndürülüyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: 'Üzeyr, Allah’ın oğludur' dediler. Hristiyanlar da: 'Mesih, Allah’ın oğludur' dediler. Bu onların ağızlarında geveledikleri sözlerdir. Bu sözlerle kendilerinden önce kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden, küfre sapmış olanların sözleri arasında benzerlik de kuruyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl haktan batıla dönüyorlar....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudi’ler, “Üzeyr (Aleyhisselâm) Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da “Mesîh (aleyhisselâm) Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarıyla uydurdukları sözleridir ki daha önce küfredenlerin (Melekler Allah’ın kızlarıdır, diyenlerin) sözlerine benziyor. Allah, onları kahretsin, hakdan batıla nasıl çevriliyorlar?...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan
bâtıla
) döndürülüyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: "Üzeyir Allah’ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar da "Mesih, Allah’ın oğludur." dediler. Bu onların ağızlarında geveledikleri sözlerden ibarettir. Onlar, sözlerini daha önce geçmiş kâfirlerin sözlerine benzetiyorlar. Hay Allah kahredesiler! Nasıl da haktan batıla döndürülüyorlar?...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahûdiler: "Uzeyr, Allâh'ın oğludur." dediler. Hıristiyanlar da: "Mesih Allâh'ın oğludur." dediler. Bu, onların ağızlariyle geveledikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden inkâr etmiş(olan müşrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allâh onları kahretsin, nasıl da (haktan
bâtıla
) çevriliyorlar!?...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlâtça daha çok idiler. Onlar (dünya malından) paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (
bâtıla
) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar!) Siz de, sizden öncekiler gibisiniz. Onlar sizden daha güçlüydüler ve malları da, çocukları da sizinkilerden daha çoktu. Onlar (dünyadan) paylarına düşenden yararlanmaya baktılar. Sizden öncekilerin paylarına düşenden yararlandıkları gibi siz de kendi payınızdan yararlandınız. Aynı şekilde onların (batıla ve dünya zevklerine) daldıkları gibi siz de daldınız. İşte onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir ve zarara uğrayanlar da onlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Ey ikiyuzluler! Siz, sizden once daha kuvvetli, mallari ve cocuklari daha cok olup, hisselerince bunlardan faydalanan kimseler gibisiniz. Sizden oncekiler, hisselerince faydalandiklari gibi siz de hissenizce faydalandiniz ve onlarin batila daldiklari gibi siz de daldiniz. Iste bunlar dunyada ve ahirette isleri bosa cikanlardir, iste bunlar mahvolanlardir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Ey ikiyüzlüler! Siz, sizden önce daha kuvvetli, malları ve çocukları daha çok olup, hisselerince bunlardan faydalanan kimseler gibisiniz. Sizden öncekiler, hisselerince faydalandıkları gibi siz de hissenizce faydalandınız ve onların batıla daldıklarıgibi siz de daldınız. İşte bunlar dünyada ve ahirette işleri boşa çıkanlardır, işte bunlar mahvolanlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlâtça daha çok idiler. Onlar (dünya malından) paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (
bâtıla
) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münâfıklar! Siz de) sizden öncekiler gibisiniz; (hâlbuki onlar) kuvvetçe sizden daha şiddetli, mallar ve çocuklar cihetiyle daha çok idiler. Böylece (onlar dünyadan) kendi nasibleriyle faydalanmak istediler; sizden öncekiler kendi paylarına düşenle nasıl zevk sürmek istedilerse, artık siz de kendi kısmetinizle faydalandınız ve (
bâtıla
) dalanlar gibi (siz de o batağa) daldınız. İşte onlar dünya ve âhirette amelleri boşa gidenlerdir. Ve yine onlar gerçekten hüsrâna uğrayanlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Ey münafıklar!) Siz de evvelkiler gibi ki, onlar sizden kuvvetçe daha şiddetli idiler ve emval ve evlatça daha ziyâde idiler. Artık onlar kendi nâsipleriyle faidelendiler. Siz de kendi nâsibinizle faidelenmek istediniz, o sizden evvelkilerin kendi nâsipleriyle faidelendikleri gibi ve siz de
bâtıla
dalanlar gibi dalıverdiniz. İşte onların amelleri dünyada ve ahirette bâtıl oldu ve işte ziyana uğramış olanlar da onlardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
(Siz de), sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar kuvvetçe sizden daha yaman, mal ve evlâdça sizden daha çok idiler. Onlar, (dünyâ malından) kendi paylarına düşenle zevklerine baktılar, sizden öncekilerin, (dünyâdan) kendi paylarına düşenle zevklerine baktıkları gibi, siz de kendi payınıza düşenle zevkinize baktınız ve (
bâtıla
) dalanlar gibi siz de(
bâtıla
) daldınız. Onlar, eylemleri, dünyâ ve âhirette boşa gitmiş kimselerdir ve ziyana uğrayanlar da onlardır....
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de: 'Muhammed’e Rabbinden maddî bir delil, bir mûcize indirilse, olmaz mı?' derler. Sen de: 'Duyu ve bilgi alanı ötesi, gayb âlemi ile ilgili tasarruflar Allah’a aittir. Siz hakkın
bâtıla
galebesini bekleyin, ben de sizinle beraber ilâhî iradenin tecellisini bekleyeceğim.' de....
Yunus Suresi, 32. Ayet:
İşte O, sizin, varlığı konusunda şüphe olmayan hak, gerçek Rabbiniz Allah’tır. Allah’a kulluk ve ibadet, Allah’ın dini ve kitabı, Allah’ın koyduğu düzen terkedildikten sonra, başına buyruk davranmanın, dalâletin, bozuk düzenin, helâke mahkûm olmanın dışında ne kalır? Ortadaki kesin delillere rağmen nasıl da Hak’tan
bâtıla
çevriliyorsunuz!...
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Onlar, imandan vazgeçirilip hak yoldan
bâtıla
döndürüldükleri gibi, hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, Rabbinin doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan fâsıklar, âsiler, bozguncular hakkındaki: 'Onlar artık iman etmeyecekler' gerekçeli hükmü gerçekleşir....
Yunus Suresi, 34. Ayet:
De ki: Ona eş saydıklarınızın içinde halkı önce yaratıp sonra öldüren, sonra da yeniden hayâta getiren var mı? De ki: Allah, her şeyi ve herkesi yaratır, öldürür de sonra gene hayâta getirir artık nasıl oluyor da gerçeği bırakıp
bâtıla
dönersiniz?...
Yunus Suresi, 34. Ayet:
Onlara: 'İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koştuğunuz varlıklar arasında, mahlûkatı yoktan var ederek aralıksız yaratmaya devam edip, öldükten sonra tekrar diriltecek olan var mı?' de. 'Allah mahlûkatı, yoktan var ediyor, aralıksız yaratmaya devam ediyor, ölümden sonra tekrar diriltecek. Nasıl da, Hak’tan
bâtıla
çevriliyorsunuz?' de....
Yunus Suresi, 34. Ayet:
De ki: Allah'a ortak koştuklarınız arasında mahlûkatı hem baştan yaratacak, hem de sonradan diriltecek birisi var mı? De ki: Mahlûkatı Allah yaratır ve diriltir. Öyleyse nasıl
bâtıla
dönersiniz?...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Semadan su indirdi. Böylece vadiler takdir edildiği kadar sel oldu aktı. Ve sel, üste çıkan köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya meta (eşya) yapmak isteyerek ateşte yakılan (eriyen) şeylerden (madenlerden) de, üzerlerinde onun gibi köpük oluşur. Allah, işte böylece hak ve
bâtıla
misal verir. Sonra köpük çözülüp, dağılarak gider. Fakat insanlara faydası olan şeyler, böylece yeryüzünde kalır. Allah, işte böyle misaller verir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
O, gökten su indirdi de vâdiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile
bâtıla
böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten su indirdi de dereler kendi ölçüşünce dolup taştı. Sel, üste çıkan köpüğü yüklenip götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak (başka) bir şey elde etmek amacıyla ateşte ısıtıp erittikleri şeylerden de bunun gibi köpük (posa) meydana gelir. İşte Allah hak ile
bâtıla
böyle misâl getirir. Köpüğe gelince, uçup gider ; insanlara yarar sağlayan şeylere gelince", yerde (dipte) kalır. İşte Allah, böylece misâller getirir.....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
O, gökten su indirdi de vâdiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile
bâtıla
böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Tanrı) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Tanrı, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayack şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Tanrı örnekleri böyle vermektedir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Îmân ile küfrün mukāyesesi şuna ben zer: Allah,) gökten bir su indirdi de vâ diler kendi mikdarlarınca aktı; sel de üste çıkan bir köpük yüklendi. Bir ziynet veya bir eşyâ yapmak için, ateşte üze rini körük lemekte oldukları şeyler (ma'den ler)den de buna benzer bir köpük meydana gelir. İşte Allah, hak ile
bâtıla
böyle misâl getirir. Ama köpüğe gelince, böylece (o) yok olarak gider, (bâtıl böyledir). Hâlbuki insanlara fayda veren şeyler ise, artık o yerde (sâbit olarak)kalır (hak da buna benzer...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler) de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
İş bitince (Cennetlik cennete ve cehennemlikler cehenneme girince), Şeytan ateşte olanlara der ki: “- Doğrusu Allah size gerçeği vaad etti. Ben de size vaad ettim ama size yalancı çıktım. Aslında benim sizin üzerinizde bir hâkimiyetim yoktu; ancak sizi (
bâtıla
) çağırdım, siz de hemen bana uydunuz. Artık beni kötülemeyiniz, nefislerinizi kötüleyin. Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Doğrusu ben, bundan önce, sizin beni Allah’a ortak koşmanıza inanmamıştım.” Muhakkak ki, zalimlere a...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
ceale
: kıldı, halketti
3.
lekum
: size, sizin için
4.
min enfusi-kum
: sizin...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Ve Allah, sizin için sizin nefsinizden zevceler (eşler) ve sizin için zevcelerinizden oğullar ve torunlar kıldı. Ve sizi tayyib (helâl, temiz) rızıklarla rızıklandırdı. Hâlâ
bâtıla
mı inanıyorlar? Ve onlar, Allah'ın ni'metini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Ve Allah size, kendi cinsinizden eşler halketti, eşlerinizden de size oğullar, torunlar verdi ve tertemiz şeylerle rızıklandırdı sizi. Hâlâ
bâtıla
inanırlar da Allah'ın nîmetine karşı nankörlükte mi bulunurlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla
bâtıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah, size, kendi nefislerinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar verdi. Size temiz, helâl ve sağlıklı rızıklar ihsan etti. Hâlâ,
bâtıla
mı iman ediyorlar? Allah’ın nimetlerini, insanlığa tevdi ettiği İslâmî değerleri, şeriatı inkâr mı ediyorlar? Nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi nefislerinizden eşler varetti. Eşlerinizden de size oğullar ve torunlar varetti ve sizi güzel şeylerle rızıklandırdı. Böyleyken
bâtıla
inanıp da Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah, size kendilerinizden zevceler verdi ve zevcelerinizden de, sizin için, oğullarla torunlar yarattı, sizi güzel ve pâk nimetlerden rızıklandırdı. Şimdi
bâtıla
(putlara) iman ediyorlar da Allah’ın nimetini (İslâm’ı) inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendinizden esler var eder. Eslerinizden de ogullar ve torunlar var eder. Size temiz seylerden rizik verir. yleyken batila inaniyorlar ve Allah'in nimetini inkar mi ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah, size kendinizden eşler verdi ve eşlerinizden size oğullar ve torunlar sundu ve sizi pâk ve helâl şeylerden rızıklandırdı. Buna rağmen
bâtıla
inanıyorlar da Allah'ın nîmetini onlar inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızık verir. Öyleyken batıla inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla
bâtıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Ve ALLAH kendi cinsinizden sizin için eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için çocuklar ve torunlar yarattı ve size güzel rızıklar verdi. Böyleyken onlar batıla inanıp ALLAH'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendilerinizden zevceler de verdi ve size zevcelerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nı'metlerden merzuk buyurdu, şimdi
bâtıla
inanıyorlar da onlar Allahın nı'metine küfür mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah sizlere kendi cinsinizden eşler yarattı. Eşlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nimetlerle rızıklandırdı. Onlar, şimdi batıla inanıp da Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah, size kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helal ve güzel gıdalarla rızıklandırdı. Onlar, hâlâ batıla mı inanıyorlar? ve Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi türünüzden eşler sundu; bu eşlerinizden size çocuklar, torunlar verdi, size temiz rızıklar bağışladı. Durum böyleyken, onlar batıla inanıp Allah'ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Tanrı size kendi nefslerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar batıla mı inanıyorlar ve Tanrı'nın nimetine küfür mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Hem Allah, size kendi nefislerinizden eşler kıldı ve eşlerinizden de size oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyle iken (onlar),
bâtıla
inanıp da Allah’ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar, torunlar varetti. Temiz şeylerden size rızık verdi. Böyleyken batıla inanıyorlar da Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Ve Allah Teâlâ sizin için kendi cinsinizden zevceler kıldı ve sizin için zevcelerinizden oğullar, torunlar yarattı. Ve sizi temiz, hoş şeylerden merzûk kıldı. Ama
bâtıla
imân ederler de onlar Allah'ın nîmetlerini inkârda mı bulunurlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar torunlar vâretti. Hoş nimetlerle, güzel rızıklarla sizi besledi. Böyleyken onlar hâlâ
bâtıla
mı inanıyorlar, Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Kendi canlarınızdan sizin için eşler kıldı Allah. Ve yine kendi eşlerinizden size oğullar ve torunlar vermiştir. Sizi temiz ve güzel rızıklarla rızıklandırmıştır. Buna rağmen batıla inanıp, Allah’ın nimetini inkar mı ediyor onlar?!...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah kendilerinizden, insan kardeşlerinizden size eşler yarattı. Eşlerinizden size oğullar, torunlar verdi ve sizleri hoş, güzel gıdalarla besledi. Böyle iken onlar batıla inanıyor da Allah’ın bunca nimetlerini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allâh size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve eşlerinizden de size oğullar ve torunlar yarattı ve sizi güzel rızıklarla besledi. Böyle iken onlar,
bâtıla
inanıp da Allâh'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size kendi nefislerinizden eşler, eşlerinizden oğullar ve torunlar yarattı ve sizi tertemiz nimetlerle rızıklandırdı. Böyleyken
bâtıla
iman edip Allah'ın nimetine karşı nankörlük mü ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar,
bâtıla
mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise, hakkı
bâtıla
dayanarak ortadan kaldırmak için bâtıl yolla mücadele verirler. Onlar âyetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır....
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise, hakkı
bâtıla
dayanarak ortadan kaldırmak için bâtıl yolla mücadele verirler. Onlar âyetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır....
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Ve Biz peygamberleri göndermeyiz, ancak mübeşşirler, münzirler olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise bâtılâne mücadelede bulunurlar ki, onunla hakkı iptal etsinler ve onlar Bizim âyetlerimizi ve korkutulmuş oldukları şeyleri eğlence ittihaz ettiler (onlar ile istihzâda bulundular)....
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise; hakkı,
bâtıla
dayanarak ortadan kaldırmak için mücadele verirler. Onlar âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alırlar....
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Küfre sapanlar ise
bâtıla
yapışarak onunla hakkı kaydırmak için uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler....
Furqan Suresi, 55. Ayet:
Buna rağmen bir kısım insanlar, kendilerine, tapmaları halinde fayda, tapmamaları halinde zarar veremeyen birtakım şeyleri tanrılaştırıp, Allah’ın dışında onlara ibadet ettiler. Zaten kâfir, Rabbine karşı hep batıla arka çıkar....
Furqan Suresi, 55. Ayet:
Fakat onlar Allah'ın gayrısında, kendilerine ne bir yararı, ne de bir zararı dokunmayan şeylere kulluk ediyorlar. Zaten kâfir, Rabbine karşı hep
bâtıla
arka çıkmıştır....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı,
bâtıla
uyanlar kuşku duyarlardı....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen daha önce ne bir kitap okuyor ne de onu elinle yazıyordun. Öyle olsaydı batıla uyanlar kuşkulanırlardı....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı,
bâtıla
uyanlar kuşku duyarlardı....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen bundan önce kitap okur değildin, hala da elinle yazı yazmazsın; öyle olsaydı batıla uyanlar şüphelenebilirlerdi....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Hâlbuki (sen), bundan önce ne bir kitab okumuş, ne de sağ elinle onu yazmış değildin. Öyle olsaydı elbette
bâtıla
dalanlar şübheye düşerdi....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı
bâtıla
saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
1.
kul
: de
2.
kefâ
: kâfi, yeterli
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'a
4.
beynî
: benim aramda
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Sizinle benim aramda şahit olarak Allah, kâfidir. Göklerde ve yerde ne varsa bilir." Batıla inananlar ve Allah'ı inkâr edenler, işte onlar hüsranda olanlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.”...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Aramda ve aranızda tanık olarak Allah yeter; bilir ne varsa göklerde ve yeryüzünde ve
bâtıla
inanıp Allah'a kâfir olanlara gelince: Onlardır ziyan edenlerin ta kendileri....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir.
Bâtıla
inanıp Allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle aranızda şahitlik itibarıyla Esmâ'sıyla hakikatim olan Allâh yeterlidir! Semâlarda ve arzda olanı bilir!
Bâtıla
inanıp (kendilerini toprak olacak beden kabul edip); Esmâ'sıyla nefslerinin hakikati olan Allâh'ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir!"...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
'Benimle sizin aranızdaki konularda, benim hak peygamber olduğum konusunda şâhit olarak Allah yeter. O, göklerdekileri ve yerdekileri bilir.
Bâtıla
inanıp, Allah’ı inkârda ısrar edenler, işte ziyana uğrayacak olanlar onlardır.' de....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: 'Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkar edenler ise, işte onlar ziyana uğrayanlardır.'...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır."...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
(Ey Rasûlüm), de ki: “- Benimle sizin aranızda (peygamber olduğuma dair) Allah şahid olarak yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla inanıb Allah’ı inkâr edenler, (küfre varanlar) işte onlar, tamamen aldananlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: «Allah benimle sizin aranizda sahit olarak yeter. O, goklerde ve yerde olani, batila inananlari ve Allah'i inkar edenleri bilir.» Iste kaybedenler bunlardir....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Aramızda şâhid olarak Allah yeter; O göklerde ve yerde olanları bilir.
Bâtıla
inananlar ve Allah'ı inkâr edenler var ya, işte onlar zarara uğrayanlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: 'Allah benimle sizin aranızda şahit olarak yeter. O, göklerde ve yerde olanı, batıla inananları ve Allah'ı inkar edenleri bilir.' İşte kaybedenler bunlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir.
Bâtıla
inanıp Allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki benimle sizin aranızda şâhid, Allah yeter, o Göklerde ve Yerde ne varsa bilir,
bâtıla
iyman edip de Allaha küfredenler, işte onlardır hep husrâna düşenler...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: «Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkar edenler, işte zarara düşenler hep onlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
Onlara de ki; «Benimle sizin aranızda Allah'ın tanıklığı yeterlidir. O göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla, eğriye inanıp Allah'ı inkar edenler var ya, onlar hüsrana uğrayacak kimselerdir.»...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Tanrı yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Tanrı'ya küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır."...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: 'Benimle sizin aranızda şâhid olarak, Allah yeter! (O,) göklerde ve yerde ne varsa bilir.
Bâtıla
inanıp Allah’ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrâna uğrayanların ta kendileridir!'...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Şahid olarak benimle sizin aranızda Allah yeter. O; göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanıp Allah'a küfredenler, işte onlar hüsrana uğrayanların kendileridir....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: «Benimle sizin aranızda Allah Teâlâ'nın şahit olması kifâyet eder. Göklerde ve yerde ne olduğunu bilir. Ve o kimseler ki,
bâtıla
inanmışlar ve Allah'ı inkar etmişlerdir. İşte hüsrâna düşmüş olanlar, ancak onlardır.»...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: “Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir.
Bâtıla
inanan ve Allah'ı inkâr edenler; işte onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir. ”...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki:-Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inananlar ve Allah’ı tanımayanlar ise, işte onlar, hüsrana uğrayacak olanlardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Gerçek ortada iken, batıla iman edip Allah’ı inkâr edenler, işte asıl ziyana ve hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır."...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allâh yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir.
Bâtıla
inanıp Allah'a karşı nankörlük edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır."...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: «Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkâr edip küfredenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.»...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olan herşeyi bilir. Allah'ı inkâr ederek
bâtıla
inananlar ise hüsrana düşenlerin tâ kendileridir....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Sizinle benim aramda tanık olarak Allah yeter. Göklerde ne var, yerde ne var biliyor O.
Bâtıla
iman edip Allah'ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir."...
Ənkəbut Suresi, 61. Ayet:
Ve muhakkak ki eğer sen onlara, "Gökleri ve yerleri kim yarattı, Güneş ve Ay'ı kim (size) musahhar (emre amade) kıldı?" diye sorarsan mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan batıla) döndürülüyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 61. Ayet:
Andolsun ki, onlara: 'Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı emrine, kurduğu düzene boyun eğdiren kimdir?' diye sorsan, kesinlikle: 'Allah’tır' diyecekler. O halde nasıl haktan, Allah’ın birliğini tasdikten ayrılıp,
bâtıla
döndürülüyorsunuz?'...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
1.
e
: mi
2.
ve lem yerev
: ve görmediler
3.
ennâ
: nasıl
4.
cealnâ
: biz kıldık, biz yaptık
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Onun etrafındaki insanlar (zorla) kapılıp götürülürken (esir alınıp) malları alınırken, onu (Mekke'yi) haram (hürmet edilen, kargaşadan yasaklanan) ve emin bir yer kıldığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın ni'metini inkâr mı ediyor?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmezler mi ki etraflarındaki insanlar, birbirlerini öldürüp dururken biz Harem'i, emîn ettik; hâlâ mı
bâtıla
inanırlar da Allah'ın nîmetine nankörlük ederler?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla
bâtıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki, onların çevresinden insanlar çekilip alınırlarken güvenli bir Harem kıldık. . .
Bâtıla
(kendilerinin bedenden ibaret olup, vefat ederek yok olacaklarına) iman edip, Allâh nimetini (nefslerindeki El Esmâ kuvvelerini) inkâr ederek nankörlük yapmıyorlar mı?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanlar, saldırıya uğrarken, kaçırılırken, kapıp götürülürken bizim Mekke’yi kutsal, güvenli bir yer haline getirdiğimizi görmüyorlar mı? Hâlâ
bâtıla
inanıp Allah’ın nimetlerine ilâhî düzene, şeriatın getirdiklerine karşı çıkarak nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki çevrelerinde insanlar kapılıp alınırken (kendi beldelerini) güvenli, dokunulmaz bir bölge kıldık. Hala batıla inanıp da Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp yağma edilirken, biz Harem (Mekke'y)i güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Mekke halkı görmediler mi ki, biz (şehirlerini her türlü yağma, tecavüz, esaret ve adam öldürme hâdiselerinden) emniyet içinde bir koru yaptık, halbuki çevresinde insanlar çarpılıb yağma ediliyor. Artık
bâtıla
inanıb da Allah’ın nimetini inkâr mı edecekler?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Cevrelerinde insanlar kapilip goturulurken Bizim Mekke'yi guven icinde ve kutsal bir yer kildigimizi gormediler mi? Batila inanip Allah'in nimetini inkar mi ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki, çevrelerindeki ve civarlarındaki insanlar kapılıp (malları) yağma edilirken, biz (Mekke'yi) güven verici bir Harem yaptık. Onlar hâlâ batıla inanıyor, Allah'ın nîmetini inkâr mı ediyorlar ?!...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken Bizim Mekke'yi güven içinde ve kutsal bir yer kıldığımızı görmediler mi? Batıla inanıp Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla
bâtıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, kutsal bölgeyi güvenli kıldık. Batıla inanıp ALLAH'ın nimetini mi reddediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Ya görmedilerde mi biz bir Harem yapmışız, emniyyet içinde, halbuki etraflarında nas çarpılıp kapılıyor, artık
bâtıla
inanıyorlar da Allahın nı'metine küfran mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsi bir yer yaptığımızı görmediler mi? Oysa çevresindeki insanlar çarpılıp kapılıyor, artık batıla inanıyorlar da Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken (öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp yağma edilirken, biz Harem'i (Mekke) güvenilir (aminen) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Tanrı'nın nimetlerine küfür mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Etraflarından insanlar kapılıp götürülürken (kimisi öldürülüp, kimisi esîr edilirken)şübhesiz bizim (Mekke’yi) emniyet içinde, dokunulmaz bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ
bâtıla
inanıp, Allah’ın ni'metini inkâr mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen orayı emin bir harem yaptığımızı onlar görmediler mi? Yoksa batıla inanıp da Allah'ın nimetine küfür mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Ya görmediler mi ki, Biz emniyete nâil bir harem yapmışızdır, halbuki, nâs onların çevresinden zorla kapılmaktadır. Artık
bâtıla
mı imân ediyorlar ve Allah'ın nîmetine mi nankörlükte bulunuyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim Mekke'yi güven verici bir harem yaptığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ
bâtıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmüyorlar mı ki, etraflarındaki insanlar, birbirini boğazlarken, biz Harem’e emniyet verdik. Hala, batıla inanıp, Allah’ın nimetlerine nankörlük mü edecekler?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmüyorlar mı ki etraflarında bulunan insanlara saldırılırken, can güvenlikleri yokken, Biz Mekke’yi güvenli, emin bir belde yaptık. Hâlâ mı batıla inanıp Allah’ın nimetlerini inkâr edecekler?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi çevrelerinde insanlar kaçırılırken biz (kendi şehirleri Mekke'yi), güvenli, dokunulmaz bir bölge yaptık? Hâlâ
bâtıla
inanıp Allâh'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp yağma edilirken, biz Harem (Mekke'y)i güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık. Yine de onlar, batıla inanıp Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Çevrelerindeki insanlar birbirini kapıp götürürken Mekke'yi hürmetli ve güvenli bir belde yaptığımızı onlar görmedi mi? Yoksa onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük edip de
bâtıla
mı inanıyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar çarpılıp götürülürken Harem'i güven içinde tuttuk. Hâlâ
bâtıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?...
Saffat Suresi, 5. Ayet:
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir....
Sad Suresi, 26. Ayet:
Ey Dâvûd, biz seni yeryüzünde, ülkede ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya yetkili halife-rasul olarak tayin ettik. İnsanlar arasında hakkaniyet ile, adâlet ile hüküm ver, icraat yap. Şahsî arzu ve ihtiraslarına,
bâtıla
uyma. Bu seni başına buyruk hale getirerek, Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaşmana, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihine imkân sağlar. Başlarına buyruk hareket ederek Allah yolundan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlere, h...
Sad Suresi, 27. Ayet:
Ve mâ halaknes semâe vel arda ve mâ beynehumâ
bâtıla
(bâtılen), zâlike zannullezîne keferû, fe veylun lillezîne keferû minen nâr(nâri)....
Zümər Suresi, 6. Ayet:
Allah sizi bir tek nefisten, Âdem’den yarattı. Sonra ondan da eşini var etti. Sizin için büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardan erkekli, dişili sekiz hayvan yaratıp varlığını bildirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık (batın, rahim ve döl yatağı) içinde peş peşe çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı Rabbiniz Allah’tır. Mülk ve hâkimiyet O’na aittir. Hak ilâh yalnızca O’dur. Öyleyken nasıl oluyor da, haktan ayrılıp,
bâtıla
çevriliyorsunuz?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki fırkalar da yalanladılar. Her ümmet peygamberlerini yakalamaya yeltendi. Hakkı ortadan kaldırmak için batıla dayanarak mücadele ettiler. Böylece ben de onları yakaladım. Benim cezalandırmam (bak) nasıl oldu?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet kendi elçilerini [susturmak için] yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış!...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi peygamberlerini (susturmak için) yakalamağa yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Bunlardan önce Nuh kavmi ile onu izleyen topluluklar da peygamberlerini yalanlamışlardı. Herbir ümmet, peygamberini ele geçirmeye kalktı ve hakkı gidermek için
bâtıla
sarılarak mücadele etti. Sonra Ben onları yakalayıverdim de cezamın nasıl olduğunu gördüler....
Mömin Suresi, 69. Ayet:
Allah’ın âyetleriyle ilgili tartışanları görmüyor musun? Allah’a imandan ve Kurân’ı tasdik edip uygulamaktan nasıl uzaklaşıyor ve
bâtıla
yüzlerini dönüyorlar?...
Şura Suresi, 15. Ayet:
Geçmişten gelen dinî kalıntılarla senin tebliğ ettiğin dinin, örtüşen ve örtüşmeyen taraflarının bulunması sebebiyle, etrafında olup bitenlere kulak kabartmadan, sen insanları değişmez doğruları getiren dine, İslâm’a, Allah’ın emirlerini yerine getirmeye, birliğe davete devam et. Emrolunduğun gibi ilâhî emirleri doğru uygulayarak itaatte daim ol. Onların, geçmişteki din sâliklerinin şahsî arzu ve ihtiraslarına,
bâtıla
uyma. 'Ben, Allah’ın peygamberlerine indirdiği kitaplarına iman ettim. Bana, a...
Şura Suresi, 24. Ayet:
Em yekûlûnefterâ alâllâhi kezibâ(keziben), fe in yeşeillâhu yahtim alâ kalbik(kalbike), ve yemhullâhul
bâtıla
ve yuhıkkul hakka bi kelimâtih(kelimâtihî), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri)....
Şura Suresi, 24. Ayet:
1.
em
: yoksa
2.
yekûlûne
: diyorlar
3.
ifterâ
: iftira attı, uydurdu
4.
alâ allâhi
: Allah'a karşı
Casiyə Suresi, 18. Ayet:
Bir de, seni, din, devlet, ekonomi, sosyal ve ferdî hayat ile ilgili bir şeriatı öğretmeye, yaşamaya, uygulamaya, benimsetmeye memur olarak hazırlayıp görevlendirdik. Bilmeyenlerin, bilgi toplumu olmayanların şahsî arzu ve ihtiraslarına,
bâtıla
uyma....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün
bâtıla
sapanlar hüsrana uğrayacaklardır....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü, saltanatı Allah'ındır. Kıyâmet'in kopuşu, meydana geleceği gün, evet o gün (daha önce)
bâtıla
saplanıp kalanlar hüsrana uğrayacak....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün
bâtıla
sapanlar hüsrana uğrayacaklardır....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır; kıyametin kopuş saati geleceği gün; o gün batıla sapanlar hep hüsrana düşeceklerdir....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır. Kıyâmetin kopacağı gün var ya, işte o gün batıla sapanlar hep hüsrana düşecekler....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün; işte o gün, batıla saplananlar hüsranda kalırlar....
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyametin koptuğu gün var ya, işte o gün
bâtıla
sapanlar hüsrana uğrayacaklardır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunlar, kâfirlerin
bâtıla
tâbî olması ve âmenû olanların, Rab'lerinden (inen) hakka tâbî olmaları sebebiyledir. Allah insanlara, işte böyle kendi durumlarını misâl verir....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi, inkâr edenlerin
bâtıla
uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin
bâtıla
uymaları, inananların da, Rablerinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap, Kur’ân’a uymuş olmaları sebebiyledir. İşte böylece Allah, insanların iyiliği, kurtuluşu için kendilerinden misaller vererek doğruları anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkâr edenlerin
bâtıla
uymaları, iman edenlerin ise Rablerinden gelen gerçeğe uymaları dolayısıyladır. İşte Allah insanlara örneklerini böyle açıklar....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi: Çünkü kâfir olanlar
bâtıla
uymuşlardır. İman edenler ise, Rablerinden gelen Kur’an’a uymuşlardır. İşte Allah, insanlara, hallerini böyle beyan eder....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkar edenlerin batila uymalari ve inananlarin Rablerinden gelen gercege uymalarindan oturu boyledir. Allah boylece insanlara kendilerinin misallerini anlatir....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu böyledir. Çünkü inkâra sapanlar
bâtıla
uydular; imân edenler ise Rablarından gelen hakka uydular. İşte böylece Allah, insanlara kendileriyle ilgili misâllerini getirir....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkar edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından ötürü böyledir. Allah böylece insanlara kendilerinin misallerini anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi, inkâr edenlerin
bâtıla
uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Çünkü inkar edenler batıla uymakta, inananlar ise Rab'lerinden gelen gerçeğe uymaktadırlar. ALLAH halkın durumunu böyle sergiler....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi çünkü küfredenler kendilerini
bâtıla
uydurmakta, iyman edenler ise rablarından gelen hakka uymaktadırlar, işte Allah insanlara kılıklarını böyle tanıtır...
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi inkar edenlerin kendilerini batıla uydurmaları, iman edenlerin ise Rablerinden gelen gerçeğe uymalarıdır. İşte Allah, insanlara kılıklarını böyle anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen gerçeğe tâbi olmalarından dolayı böyledir. İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi, inkar edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarındandır. İşte Allah, onların durumlarını, insanlara böyle anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi, şübhesiz inkâr edenlerin
bâtıla
uymaları, hakikaten îmân edenlerin ise Rableri tarafından (gelen) hakka tâbi' olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara (kendi hâllerini açıklayan) misâllerini getirir....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
İşte böyle. Muhakkak ki o küfredenler, batıla uymuşlar ve iman edenler de Rabblarından gelen hakka uymuşlardır. Böylece Allah, insanlara misallerini anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi şudur ki, şüphe yok, kâfir olanlar
bâtıla
tâbi olmuşlardır, imân edenler de Rablerinden gelen hakka tâbi bulunmuşlardır. İşte Allah, nâsa hallerini böylece beyan eder....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
İşte böyle. İnkâra sapanlar
bâtıla
uydular, iman edenler ise Rablerinden gelen hakka uydular. Allah insanlara misallerini işte böyle anlatır....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, inkar edenlerin batıla, iman edenlerin ise Rab’lerinden gelen hakka tabi olmalarından dolayıdır. Allah, insanlara kendi örneklerini işte böyle vermektedir....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu böyledir. Çünkü kâfirler batıla uydular. İman edenler ise Rab’leri tarafından gönderilen hakka uydular. İşte Allah insanlara kendi durumlarını böylece beyan eder....
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
Bu, böyledir: Çünkü inkâr edenler
bâtıla
uymuşlar; inananlar ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allâh, onların durumlarını, insanlara böyle anlatır....
Zariyat Suresi, 9. Ayet:
Akıllarını kullanma ve düşünme zaafı olanlar, bu çelişkili sözler yüzünden,
bâtıla
, küfre döndürülüyor....
Nəcm Suresi, 1. Ayet:
(1-3) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve
bâtıla
inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz....
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve
bâtıla
inanmadı....
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
Hemşehriniz, arkadaşınız Muhammed, başına buyruk hareket etmedi, hak yoldan uzaklaşmadı, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmedi,
bâtıla
inanmadı, insanlara karşı hiçbir zaman haince bir düşünce taşımadı....
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
(1-3) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve
bâtıla
inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz....
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
(2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve
bâtıla
inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez....
Nəcm Suresi, 3. Ayet:
(1-3) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve
bâtıla
inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz....
Nəcm Suresi, 3. Ayet:
(2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve
bâtıla
inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez....
Səff Suresi, 5. Ayet:
Ve an o zamânı ki hani Mûsâ, kavmine, ey kavmim demişti, ne diye beni incitirsiniz ve gerçekten de bilirsiniz ki ben, şüphe yok ki Allah'ın gönderdiği peygamberim size; derken onlar, eğrilince Allah da gönüllerini gerçekten
bâtıla
meylettirdi ve Allah, buyruktan çıkan topluluğu doğru yola sevketmez....
Səff Suresi, 5. Ayet:
Hani bir zaman Musa, kendi milletine, «ey milletim !» demişti, «neden beni incitip üzüyorsunuz ? Oysa siz, gerçekten benim Allah'ın peygamberi olduğumu biliyorsunuz.» Ne vakit ki, onlar (haktan
bâtıla
) meyledip saptılar, Allah da onların kalblerini (hakkı kabulden uzak tutup) eğik hale getirdi. Allah, hakkın sınırlarını çiğneyip yozan milleti doğru yola çıkarmaz....
Səff Suresi, 5. Ayet:
Hani bir vakit Mûsa kendi milletine "Ey benim milletim!" demişti, "Benim Allah’ın Resulü olduğumu bildiğiniz halde niçin bana böyle eziyet ediyorsunuz?" Onlar batıla meyledince, Allah da onların kalplerini hakkı kabul etmekten, hakka meyletmekten uzaklaştırdı. Öyle ya, Allah yoldan çıkmakta direten bir güruha hidâyet etmez, onları, emellerine ulaştırmaz....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık hayır (öyle değil). Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim. Muhakkak ki Biz, elbette kaadiriz (öyle ki)....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Andolsun doğuların Rabbine ve batıların Rabbine, gerçekten de bizim gücümüz yeter....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, bizim gücümüz yeter:...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Doğuların ve batıların Rabbi olarak kasem ederim ki, gerçekten biz her şeye gücü yetenleriz!...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Hayır. Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, biz güç yetireniz....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz;...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık doğuların ve batıların Rabbine kasem olsun ki, muhakkak biz kadiriz,...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Dogularin ve batilarin Rabbine yemin ederim ki, onlarin yerine daha iyilerini getirmege Bizim gucumuz yeter ve kimse de onumuze gecemez....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Hayır, (İlâhî sünnet onların sandığı gibi değildir). Doğuların ve batıların Rabbına and içerim ki, elbette bizim onların yerine kendilerinden hayırlısını getirmeğe kudretimiz yeter ve bizim önümüze de geçilmez....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Şu halde (işin gerçeği) öyle (umdukları gibi) değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Doğuların ve batıların Rabbine andolsun; bizim gücümüz yeter......
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık o doğuların ve batıların Rabbi için yemine ne hacet; şüphesiz ki, Bizim elbette gücümüz yeter!...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Yoo, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki bizim gücümüz yeter....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık, doğuların ve batıların rabbine yemin ederim; biz gerçekten güç yetireniz;...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Yine hayır, (iş onların umdukları gibi değildir). Doğuların, batıların Rabbine andederim ki, şübhesiz biz onların yerine kendilerinden daha hayırlısını getirmiye de elbette kaadiriz ve biz, önümüze geçilebilecekler (den) de değiliz. ...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine (Zâtım üzerine) yemîn ederim ki, şübhesiz biz(onların) yerine onlardan daha hayırlılarını getirmeye elbette gücü yetenleriz ve biz(kudretinin) önüne geçilenler değiliz!...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Doğuların ve Batıların Rabbına yemin ederim ki, şüphesiz Biz; gücü yetenleriz....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki biz muktediriz....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Hayır, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz bizim onların yerine daha iyilerini getirmeye gücümüz yeter. Bizim önümüze de geçilemez....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Hayır, Allah’ın nizamı onların sandığı gibi değildir! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, Biz onların yerine kendilerinden daha hayırlı insanlar getirmeye kadiriz. Bizim elimizden kurtulan, gücümüzün yetmediği hiçbir şey yoktur....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Yoo, doğuların ve
bâtıla
rın Rabbine yemin ederim ki bizim gücümüz yeter:...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; biz gerçekten güç yetirenleriz;...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha hayırlılarını getirmeye Bizim elbette gücümüz yeter; hiç kimse de Bize engel olamaz....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
İş onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin olsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz;...
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Dogularin ve batilarin Rabbine yemin ederim ki, onlarin yerine daha iyilerini getirmege Bizim gucumuz yeter ve kimse de onumuze gecemez....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Hayır, (İlâhî sünnet onların sandığı gibi değildir). Doğuların ve batıların Rabbına and içerim ki, elbette bizim onların yerine kendilerinden hayırlısını getirmeğe kudretimiz yeter ve bizim önümüze de geçilmez....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Şu halde (işin gerçeği) öyle (umdukları gibi) değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Yine hayır, (iş onların umdukları gibi değildir). Doğuların, batıların Rabbine andederim ki, şübhesiz biz onların yerine kendilerinden daha hayırlısını getirmiye de elbette kaadiriz ve biz, önümüze geçilebilecekler (den) de değiliz. ...
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine (Zâtım üzerine) yemîn ederim ki, şübhesiz biz(onların) yerine onlardan daha hayırlılarını getirmeye elbette gücü yetenleriz ve biz(kudretinin) önüne geçilenler değiliz!...
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Hayır, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz bizim onların yerine daha iyilerini getirmeye gücümüz yeter. Bizim önümüze de geçilemez....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Hayır, Allah’ın nizamı onların sandığı gibi değildir! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, Biz onların yerine kendilerinden daha hayırlı insanlar getirmeye kadiriz. Bizim elimizden kurtulan, gücümüzün yetmediği hiçbir şey yoktur....
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha hayırlılarını getirmeye Bizim elbette gücümüz yeter; hiç kimse de Bize engel olamaz....
Məaric Suresi, 42. Ayet:
(Ey Habîbim!) Artık onları bırak, va'd olunageldikleri günlerine kavuşuncaya kadar(
bâtıla
) dalsınlar, oynasınlar!...
Məaric Suresi, 42. Ayet:
Artık sen onları kendi hallerine bırak da, kendilerine vâd edilen gün gelinceye kadar
bâtıla
dalsın, oynasınlar....
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
1.
ve kunnâ
: ve biz olduk
2.
nahûdu
:
bâtıla
(boş şeylere) dalıyoruz
3.
mea
: beraber
4.
el hâidîne
:
bâtıla
dala...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
Ve biz
bâtıla
dalanlarla beraber
bâtıla
(boş şeylere) dalıyorduk....
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
(
Bâtıla
) dalanlarla birlikte dalıyorduk,...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
"(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik."...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
Batıla dalanlarla beraber dalıyorduk,...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
(
Bâtıla
) dalanlarla birlikte daldık.....
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
'Batıla dalanlarla biz de dalardık.'...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
(
Bâtıla
) dalanlarla birlikte dalıyorduk,...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
"(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik."...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
'(
Bâtıla
) dalanlarla berâber (biz) de dalardık.'...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
«Ve biz
bâtıla
dalanlar ile beraber dalan kimseler olmuştuk.»...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
"
Bâtıla
dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk. "...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
Batıla dalanlarla biz de dalıyorduk....
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
«(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.»...
Müddəssir Suresi, 45. Ayet:
'
Bâtıla
dalanlarla biz de dalıp gitmiştik....
Əbəsə Suresi, 42. Ayet:
İşte bunlar facir (
bâtıla
meyleden) hakikat bilgisini inkâr edenlerin ta kendileridirler!...
Zuxruf Suresi, 83. Ayet:
Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar
bâtıla
dalsınlar, oynaya dursunlar....
Zuxruf Suresi, 83. Ayet:
Onları kendi hallerine bırak. Tehdit edildikleri günle karşılaşıncaya kadar,
bâtıla
dalıp, bilgisizce ileri geri konuşarak oynasınlar....
Zuxruf Suresi, 83. Ayet:
Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar
bâtıla
dalsınlar, oynaya dursunlar....
Zuxruf Suresi, 83. Ayet:
Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar oynasınlar....
Zuxruf Suresi, 83. Ayet:
O hâlde bırak onları, tehdîd edilegeldikleri günlerine kavuşuncaya kadar (
bâtıla
)dalsınlar, oynasınlar!...
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
(26,27) "De ki: “Allah, sizi diriltir. Sonra sizi O öldürür, sonra da kendisinde şüphe olmayan kıyâmet gününde bir araya toplayacaktır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar. Göklerin ve yeryüzünün mülkü de sadece Allah'ındır. Kıyâmet anının geleceği gün; işte o gün,
bâtıla
sapanlar zarara uğrayacaklardır.” "...
Casiyə Suresi, 27. Ayet:
(26,27) "De ki: “Allah, sizi diriltir. Sonra sizi O öldürür, sonra da kendisinde şüphe olmayan kıyâmet gününde bir araya toplayacaktır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar. Göklerin ve yeryüzünün mülkü de sadece Allah'ındır. Kıyâmet anının geleceği gün; işte o gün,
bâtıla
sapanlar zarara uğrayacaklardır.” "...
Nəhl Suresi, 72. Ayet:
Ve Allah, sizin için kendinizden eşler yaptı, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi. Sizi hoş, güzel, yararlı şeylerden de rızıklandırdı. Şimdi onlar,
bâtıla
inanıyorlar ve Allah'ın nimetini örtbas mı ediyorlar? ...
Məaric Suresi, 40. Ayet:
(40,41) Artık hayır. Doğuların ve batıların Rabbine kasem ederim ki Biz, onların yerine kendilerinden daha hayırlı olanları getirmeye kesinlikle güç yetirenleriz. Ve Biz, önüne geçilenler değiliz. ...
Məaric Suresi, 41. Ayet:
(40,41) Artık hayır. Doğuların ve batıların Rabbine kasem ederim ki Biz, onların yerine kendilerinden daha hayırlı olanları getirmeye kesinlikle güç yetirenleriz. Ve Biz, önüne geçilenler değiliz. ...
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
"Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; sen Kur’ân'ı kendiliğinden yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı,
bâtıla
inananlar kesinlikle kuşku duyacaklardı. "...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: “Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olan şeyleri bilir.
Bâtıla
inanan ve Allah'ı bilerek reddeden/ inanmayan kimseler, işte onlar, zarara/ kayba uğrayıp acı çekenlerin ta kendileridir. ...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Yoksa kıyılarında insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen Mekke'yi, güvenli, dokunulmaz yaptığımızı da görmediler mi? Hâlâ
bâtıla
mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine iyilikbilmezlik mi ediyorlar? ...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Ve siz bile bile hakkı
bâtıla
karıştırmayınız, hakkı gizlemeyiniz. ...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Sizler bilip dururken, niçin hakkı
bâtıla
karıştırıyor ve gerçeği gizliyorsunuz? ...
Məhəmməd Suresi, 3. Ayet:
"Allah'ın böyle yapması, şüphesiz kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden/inanmayan kimselerin
bâtıla
uymaları, şüphesiz iman eden kimselerin de Rablerinden gelen gerçeğe uymaları sebebiyledir. İşte Allah insanlara, onların örneklerini böyle verir. "...
Rum Suresi, 58. Ayet:
Andolsun biz bu Kur'an'da insanlara her tür örneği verdik. Onlara bir mucize getirsen inkar edenler mutlaka: 'Siz ancak batıla yöneltenlersiniz' diyeceklerdir....