Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Əgər istəsək, şübhəsiz ki, hamıya hidayət verərdik. Lakin Benin vədi gerçəkləşdi: “Cəhənnəmi tamamilə cin və insanlarla dolduracağam”....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hatırlayın! Musa, halkına: "Ey halkım! Siz buzağıyı edinmekle kuşkusuz kendinize zulmettiniz. Hemen tevbe edin ve böylece nefislerinizi öldürün. Bu Bari'nizin yanında sizin için hayırlı olandır." demişti. Sonra da O, tevbenizi kabul etmişti. Kuşkusuz O, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani! Rabb'i, İbrahim'i birtakım kelimeler ile sınamış; o da onları yerine getirmişti. Allah, "Ben seni insanlara önder yapacağım." dedi. İbrahim, "Soyumdan olanları da." deyince; Allah, "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz!" dedi....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, sana, Ben'i sorarlarsa bilsinler ki Ben, yakınım. Bana dua edenin, duasına karşılık veririm. O halde onlar da Benim çağrıma uysunlar ve Bana gerçek anlamda iman etsinler. Böylece irşad olurlar....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Siyam gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırla...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi diye İbrahim'le Rabb'i hakkında tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabb'im diriltir ve öldürür." demişti. O da: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Öyleyse, Allah Güneş'i doğudan çıkarıyor, sen de batıdan çıkar." deyince, küfreden şaşırıp kaldı. Allah, zalim olan halka doğru yolu göstermez....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
"Ey Rabb'im! Ben iyice yaşlanmışken, hanımım da çocuktan kesilmişken, benim nasıl çocuğum olabilir!" dedi. O da: "Pek ala olur, Allah dilediğini yapar." dedi....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
"Rabb'im! Bana hiçbir beşer dokunmamışken, benim nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. Allah: "Öyle de olsa, Allah neyi dilerse onu yaratır." dedi. O, bir şeyin olmasına karar verdiği zaman ona sadece "ol" der, o da oluverir....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
"Allah, benim de Rabb'im, sizin de Rabb'inizdir. O halde O'na kulluk edin. Doğru yol budur."...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Ve Rabb'leri, onlara cevap verdi: "Ben, sizden; erkek olsun, kadın olsun -ki hepiniz birbirinizdensiniz- iyi şeyler yapanların yaptıklarının karşılığını boşa çıkarmam. Onlar ki benim yolumda hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerdir. İşte bunların kötülüklerini örterim. Onların yaptıklarının karşılığı Allah'ın yanındadır. Kuşkusuz, onları içinden nehirler akan Cennetlere koyacağım. Karşılıkların en iyisi, Allah katındadır."...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah, size açıklamak; sizi, sizden öncekilerin yasalarına iletmek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Maidə Suresi, 28. Ayet:
"Yemin olsun ki! Beni öldürmek istesen de ben sana elimi kaldırmayacağım. Ben alemlerin Rabb'i olan Allah'a karşı gelmekten korkarım."...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Dilerim ki, benim günahımla birlikte kendi günahını da yüklenerek Ateş'e gidenlerden olursun. Çünkü zalimlerin cezası budur."...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Kuşkusuz, Biz, doğru yola iletici ve aydınlatıcı olan Tevrat'ı indirdik. Nebiler, onunla teslim olan Yahudiler için hüküm veriyorlardı. Rabbaniler ve ahbar olanlar da Allah'ın kitabından ezberletilmiş olmasından dolayı, ona tanıklık ediyorlardı. Öyleyse siz insanlardan değil, Bana karşı gelmekten sakının. Benim ayetlerimi az bir bedele değişmeyin! Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, Kafirlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Ant olsun Meryem oğlu Mesih'e, "O Allah'tır." diyenler Kafir oldular. Oysaki Mesih: "Ey İsrailoğulları! Benim de sizin de Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a şirk koşarsa, Allah ona Cenneti haram etmiştir. Ve onun varacağı yer ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." dedi....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Allah: "Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, Allah'tan başka beni ve annemi iki ilah edinin diye sen mi söyledin?" buyurduğunda, "Sen yücesin." dedi. "Gerçek olmayan bir şeyi söylemek haddim değil. Ben onu söyleseydim, Sen onu bilirdin. Nefsimde olanı bilirsin, ben ise Sen'in zatında olanı bilmem. Sen, gaipleri eksiksiz bilensin."...
Maidə Suresi, 117. Ayet:
"Onlara, bana emrettiklerinden başkasını söylemedim. Benim ve sizin Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin dedim. Ben içlerinde olduğum sürece onlara gözetleyiciydim. Fakat beni vefat ettirince onların üzerinde gözetleyici yalnızca Sen oldun. Ve Sen, Her Şeye Tanıksın."...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: "Ben, Rabb'imden açık bir kanıt üzerindeyim. Siz onu yalanladınız. Acelece istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm ancak Allah'a aittir. Zira O, hakkı anlatır. Ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır."...
Ənam Suresi, 58. Ayet:
De ki: "Eğer acelece istediğiniz o şey benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızdaki iş çoktan olup biterdi." Allah, zalimleri en iyi bilendir....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Halkı onunla tartıştı. "Bana doğru yolu gösteren Allah hakkında benimle niçin tartışıyorsunuz? Ben, O'na eş koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak Rabb'imin dilediği olur. Rabb'imin İlmi Her Şeyi Kuşatmıştır. Hala düşünmeyecek misiniz?"...
Ənam Suresi, 161. Ayet:
De ki: "Rabb'im, beni dosdoğru bir yola iletti: Dimdik ayakta duran bir dine, Hanif olan İbrahim'in inanç sistemine. O müşriklerden değildi."...
Ənam Suresi, 162. Ayet:
De ki: "Benim salatım, nusukum, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabb'i olan Allah içindir."...
Əraf Suresi, 12. Ayet:
"Sana buyurduğum halde, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" dedi. "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten onu çamurdan yarattın." dedi....
Əraf Suresi, 14. Ayet:
"Tekrar diriltilecekleri güne kadar beni gözle" dedi....
Əraf Suresi, 71. Ayet:
"Rabb'inizin azabı ve öfkesi, hakkınızda kesinleşti. Haklarında Allah'ın hiçbir yetki belgesi indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı isimler hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse! Kuşkusuz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." dedi....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Mademki sizin bir kısmınız benimle gönderilene iman etmiş, bir kısmınız da iman etmemişse; o halde Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
"Allah adına, hakikatten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size, Rabb'inizden açık beyyinelerle geldim. Öyleyse İsrailoğulları'nı benimle gönder."...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Musa'ya, otuz gece süre verdik, sonra buna on gece daha ekledik. Böylece Rabb'inin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a, "Benim halkım içinde benim yerime geç, onları ıslah et ve bozguncuların yoluna uyma!" dedi....
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Ve Musa, belirlediğimiz yere gelip de Rabb'i onunla konuşunca: "Bana görün de Sana bakayım!" dedi. "Sen Beni göremezsin, fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de Beni göreceksin." buyurdu. Rabb'i dağa tecelli edince onu darmadağın etti ve Musa baygın düştü. Kendine gelince: "Sen münezzehsin. Tevbe ettim Sana. Ben Mü'minlerin ilkiyim." dedi....
Əraf Suresi, 148. Ayet:
Musa'nın halkı, onun arkasından, böğürmesi olan, süs eşyalarından yapılmış bir buzağı heykelini benimsediler. Onun kendileriyle konuşamadığını ve yol gösteremediğini görmediler mi ki onu benimsediler? Onu benimsemekle zalimlerden oldular....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara: "Benim yokluğumda ne kötü işler yapmışsınız! Rabb'inizin emrini çabuklaştırdınız mı?" dedi. Levhaları bırakıp, kardeşinin başını tutup kendine çekti. "Ey annemin oğlu! Gerçekten bu halk beni zayıf buldu, neredeyse beni öldüreceklerdi; sen de düşmanları benimle sevindirme, beni bu zalim kimselerle bir tutma." dedi....
Əraf Suresi, 151. Ayet:
"Rabb'im! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetine dahil et. Sen merhametlilerin en merhametlisisin." dedi....
Əraf Suresi, 152. Ayet:
Buzağıyı benimseyenlere Rabb'lerinden bir öfke erişecektir ve dünya hayatında da zillete uğrayacaklardır. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Musa, belirlediğimiz buluşma için adamlarından yetmiş kişi seçti. Kendilerini sarsıntı tutunca: "Ey Rabb'im! Dileseydin bunları da beni de daha önce yok ederdin. İçimizdeki birtakım beyinsizler yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, ancak senin bir fitnendir. Onunla hak edeni sapkınlıkta bırakırsın hak edene de doğru yolu gösterirsin. Sen bizim velimizsin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın." dedi....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir yarar sağlamak ya da kendimden bir zararı uzaklaştırmak benim elimde değil. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok yararıma olan şeyi yapardım ve bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben, inanan bir halk için sadece bir uyarıcı ve haber verenim."...
Əraf Suresi, 196. Ayet:
"Kuşkusuz benim velim, Kitap'ı indiren Allah'tır. O, salih olanları koruyup gözetir."...
Tövbə Suresi, 49. Ayet:
Onlardan kimi de: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme." der. İyi bilmiş ol ki, onlar, fitneye düşmüşlerdir. Cehennem onları kuşatacaktır....
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Eğer Allah, seni onlardan bir grupla karşılaştırırsa, onlar da seninle savaşa çıkmak için izin isterlerse; de ki: "Benimle asla çıkamayacaksınız. Artık benimle hiçbir düşmanla savaşamayacaksınız. Çünkü siz daha önce oturup kalmayı tercih ettiniz. Artık, geride kalanlarla oturun!"...
Yunus Suresi, 41. Ayet:
Eğer seni yalanlarlarsa de ki: "Benim yaptıklarım bana, sizin yaptıklarınız da sizedir. Siz benim yaptıklarımdan sorumlu değilsiniz ben de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim."...
Yunus Suresi, 72. Ayet:
"Eğer yüz çevirirseniz, siz bilirsiniz. Yaptığım işe karşılık sizden bir ücret istemiş değilim. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. Ben, Müslümanlardan olmakla emrolundum."...
Yunus Suresi, 104. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Eğer benim dinimden kuşku duyuyorsanız, ben, sizin Allah'ın yanı sıra kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Ben, ancak sizin canınızı alacak olan Allah'a kulluk ederim. Ve bana inananlardan olmam buyruldu."...
Hud Suresi, 29. Ayet:
"Ey halkım! Buna karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca Allah'a aittir. Siz, hor görüyorsunuz diye, iman edenleri yanımdan kovacak değilim. Onlar, Rabb'lerine kavuşacaklardır. Fakat ben, sizi cahillik eden bir halk olarak görüyorum."...
Hud Suresi, 31. Ayet:
"Ben size, "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Yine "Ben meleğim." de demiyorum. Hor gördüğünüz kimseler için, "Allah, onlara hiçbir hayır vermeyecektir." de demiyorum. İçlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Böyle bir şey yaptığım takdirde zalimlerden olurum."...
Hud Suresi, 43. Ayet:
O: "Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır." deyince; "Bugün Allah'ın rahmetine erişenden başkasını, Allah'ın emrinden koruyacak hiçbir şey yoktur." dedi. Aralarına dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh, Rabb'ine seslendi: "Ey Rabb'im! Oğlum benim ehlimdendir. Senin uyarın elbette gerçektir. Sen, hakimlerin hakimisin." dedi....
Hud Suresi, 47. Ayet:
"Rabb'im! Bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten Sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum." dedi....
Hud Suresi, 51. Ayet:
"Ey halkım! Bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca bana bu benliği verene aittir. Aklınızı kullanmayacak mısınız?"...
Hud Suresi, 56. Ayet:
"Ben, benim de Rabb'im sizin de Rabb'iniz olan Allah'a tevekkül ettim. Hiçbir canlı yoktur ki O'nun buyruğunda/kontrolünde olmasın. Kuşkusuz Rabb'im dosdoğru bir yol üzerindedir."...
Hud Suresi, 78. Ayet:
Halkı koşa koşa ona geldiler. Onlar, önceden de kötü işler yapıyorlardı. "Ey halkım! İşte şunlar kızlarımdır, onlar sizin için temiz olandır. Allah için takvalı olun, misafirlerime karşı beni rezil etmeyin, içinizde hiç aklı başında kimse yok mu?" dedi....
Yusif Suresi, 13. Ayet:
"Onu götürmeniz beni tasalandırır." dedi. "Sizin ondan habersiz olduğunuz bir sırada kurdun onu yemesinden korkarım."...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde kaldığı kadın, ona sahip olmak istedi. Ve kapıları sıkıca kapatıp onu yanına çağırdı. Yusuf: "Allah'a sığınırım. Rabbim bana çok iyi davrandı. Beni çok güzel bir konuma sahip kıldı. Haksızlık yapanlar kurtuluşa ermezler." dedi....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın: "İşte! Bu gördüğünüz, beni, kendisi hakkında kınadığınız kimsedir. Ant olsun ki, onun benim olmasını istedim, ancak o reddetti. Ama ondan istediğim şeyi yapmazsa, zindana atılacak ve kesinlikle burnu yere sürtülenlerden olacaktır." dedi....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
O ikisinden, kurtulacağını umduğu kimseye dedi ki: "Rabbinin yanında beni an." Ne var ki şeytan, ona rabbine Yusuf'tan söz etmeyi unutturdu. O da nice yıllar zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 45. Ayet:
Ancak o zaman o iki kişiden kurtulmuş olanı, aradan geçen bunca zamandan sonra hatırladı. "Beni hemen gönderin, rüyanın yorumunu ben size söyleyeceğim."...
Yusif Suresi, 55. Ayet:
Yusuf: "Beni ülkenin hazinelerinin başına tayin et. Zira ben onları korurum ve iyi bilirim." dedi....
Yusif Suresi, 100. Ayet:
Yusuf, anne ve babasını makamına çıkardı. Hepsi onun makamına saygı ile eğildiler. Yusuf: "Ey babacığım! Bu durum, daha önceki rüyamın gerçekleşmesidir. Rabb'im onu gerçek kıldı. Ve gerçekten bana ihsanda bulundu. Çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, O sizi çölden getirdi. Benim Rabb'im dilediğine lütuf sahibidir. Gerçek şu ki: O, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir."...
Yusif Suresi, 101. Ayet:
"Rabbim! Bana yöneticilik verdin ve bana hadislerin yorumunu öğrettin. Ey göklere ve yere yasalarını koyan! Sen, dünyada da ahirette de velimsin; canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat."...
Yusif Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Benim yolum, basiret üzere Allah'a davet etme yoludur. Ve bana uyanların yolu da. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim."...
Rəd Suresi, 30. Ayet:
Kendilerinden önce nice toplumların gelip geçtiği bir topluma seni gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyup duyurasın. Onlar, Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O benim Rabbimdir; Ondan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim, tevbe O'nadır."...
Rəd Suresi, 32. Ayet:
Ant olsun senden önceki resullerle de alay edildi. Kafirlere süre tanıdım. Sonra zamanı gelince onları yakalayıverdim. Benim cezam nasıl olurmuş gördüler....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kafirler, "Sen gönderilmiş değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanlarında Kitap'ın bilgisi olanlar yeter."...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Ne zaman ki hüküm gerçekleşti, şeytan onlara: "Şüphesiz ki Allah'ın vaktiyle yaptığı uyarıların hepsi gerçekleşti. Ben de size vadettim. Benim verdiğim sözler ise boş çıktı. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ben size sadece çağrıda bulundum siz de kendiliğinizden çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Gerçekten ben, daha önce beni Allah'a ortak koşmanızı da yok saymıştım." dedi. Zalimlerin hakkı ...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Bir zamanlar İbrahim şöyle demişti: "Rabb'im! Bu şehri güvenli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara kulluk yapmaktan uzak tut."...
İbrahim Suresi, 39. Ayet:
"Hamd, yaşlılığımda bana İsmail'i ve İshak'ı bağışlayan Allah'a aittir. Kuşkusuz, benim Rabbim duayı işitendir."...
İbrahim Suresi, 40. Ayet:
"Rabbim! Beni ve soyumu salatı ikame eden kıl. Rabbimiz isteğimi kabul et."...
İbrahim Suresi, 41. Ayet:
"Rabb'imiz! Hesabın görüleceği gün, beni, annemi, babamı ve Mü'minleri affet."...
Hicr Suresi, 39. Ayet:
İblis: "Rabbim! Beni azdırmandan dolayı, ben de yeryüzündeki her şeyi cazip göstererek, kesinlikle onların hepsini azdıracağım."...
Hicr Suresi, 54. Ayet:
İbrahim: "Ben yaşlı bir beşer olduğum halde mi, beni müjdeliyorsunuz? Neye dayanarak bu müjdeyi veriyorsunuz?"...
Hicr Suresi, 68. Ayet:
Lut: "Bunlar benim misafirlerim. Sakın beni mahcup etmeyin;...
Hicr Suresi, 69. Ayet:
Allah'a karşı takva sahibi olun. Beni rezil etmeyin." dedi....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Ve merhametle, alçakgönüllüce onlara kol kanat ger. Ve de ki: "Rabb'im, onların beni büyütürken gösterdikleri merhamet gibi, onlara merhamet et."...
İsra Suresi, 80. Ayet:
De ki: "Rabb'im! Beni doğru bir girişle girdir ve beni doğru bir çıkış ile çıkar. Ve bana katından bir sultan ver."...
İsra Suresi, 93. Ayet:
"Veya altından bir evin olmalı, ya da göğe yükselmelisin. Çıksan dahi, bize oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe senin yükselişine asla inanmayız. De ki: "Benim Rabb'im noksanlıklardan arıdır. Ben, bir beşer ve resulden başka bir şey miyim ki?"...
İsra Suresi, 96. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter." Kuşkusuz O, kulları için Her Şeyden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Ancak, "Allah'ın dilemesiyle yapacağım." de. Ve unuttuğun zaman Rabb'ini an. Ve "Umulur ki Rabb'im beni en doğru olanı yapmaya yöneltir." de....
Kəhf Suresi, 38. Ayet:
"Oysa benim Rabb'im Allah'tır. Ve ben Rabb'ime kimseyi ortak koşmam."...
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
"Her ne kadar beni mal-mülk ve evlat bakımından eksik görüyorsan da bahçene girdiğin zaman: "Allah ne dilerse o olur, Allah'tan başka hiçbir güç yoktur, deseydin ya!"...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani! Biz, meleklere, "Âdem'e secde edin." demiştik. İblis hariç hepsi secde etmişti. O cinlerdendi. Böylece Rabb'inin sözünden dışarı çıktı. Benim yanım sıra, onu ve soyunu evliya mı ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir tercihtir bu!...
Kəhf Suresi, 52. Ayet:
O gün Allah, "Benim ortaklarım olarak sandıklarınızı haydi çağırın." der. Sonra onları çağırdılar fakat onlar, kendilerine cevap vermedi. Ve Biz onların aralarına aşılmaz bir engel koyduk....
Kəhf Suresi, 67. Ayet:
"Sen, benimle beraber olmada sabretmeye asla güç yetiremezsin."...
Kəhf Suresi, 69. Ayet:
"İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı çıkmayacağım." dedi....
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
"Gerçek şu ki sen benimle birlikte olmada sabretmeye asla güç yetiremezsin." dememiş miydim?...
Kəhf Suresi, 73. Ayet:
"Unutmuş olmamdan dolayı beni kınama ve bu işimden dolayı güçlük çıkarma." dedi....
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
Sana, "Sen, kesinlikle benimle birlikte olmaya sabretmeye asla güç yetiremezsin, demedim mi?" dedi....
Kəhf Suresi, 76. Ayet:
"Eğer bir daha sana bir şey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etmezsin! Tarafımdan yeterince özür dilemede bulundum."...
Kəhf Suresi, 95. Ayet:
"Rabb'imin, beni içinde bulundurduğu imkanlar daha hayırlıdır." dedi. "Şimdi bana güç verin de sizinle onların arasına çok sağlam bir engel yapayım." dedi....
Kəhf Suresi, 102. Ayet:
Yoksa Kafirler, Benim yanım sıra evliya edinebileceklerini mi sandılar? Biz, Cehennem'i Kafirlere bir ikram olarak hazırladık....
Məryəm Suresi, 8. Ayet:
"Rabbim! Hanımım kısır, ben de ayakta duramayacak kadar yaşlanmışken, benim nasıl bir oğlum olabilir?" dedi....
Məryəm Suresi, 9. Ayet:
"Haklısın, ne var ki senin Rabb'in böyle olmasını buyurdu." Ve "Bu Benim için kolaydır. Bundan önce de seni, sen hiçbir şey değilken yarattım." dedi....
Məryəm Suresi, 20. Ayet:
"Benim nasıl bir oğlum olabilir? Bana kesinlikle bir beşer dokunmamışken. Ve ben kesinlikle iffetsiz değilim." dedi....
Məryəm Suresi, 30. Ayet:
"Kuşkusuz ki ben Allah'ın kuluyum. Bana Kitap verdi ve beni Nebi yaptı." dedi....
Məryəm Suresi, 31. Ayet:
"Ve beni bulunduğum her yerde mübarek kıldı. Ve yaşadığım sürece bana salatı ve zekatı tavsiye etti."...
Məryəm Suresi, 32. Ayet:
"Ve anneme karşı birr yaptı. Ve beni bir zorba, bir isyankar yapmadı."...
Məryəm Suresi, 33. Ayet:
"Doğurulduğum gün, öleceğim gün ve canlı olarak diriltileceğim gün, selam benim üzerimedir."...
Məryəm Suresi, 36. Ayet:
Allah, benim de Rabb'im sizin de Rabb'inizdir. O halde, O'na kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur....
Məryəm Suresi, 46. Ayet:
"Ey İbrahim! Sen, benim ilahlarıma değer vermiyor musun? Eğer vazgeçmezsen kesinlikle seni taşlarım. Şimdi uzun bir süre gözüme görünme." dedi....
Taha Suresi, 18. Ayet:
"O benim asamdır, ben ona dayanırım. Ve onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onda benim için başka yararlar da var." dedi....
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu sandığa koy da suya bırak. Su da onu kıyıya bıraksın. Benim ve onun düşmanı, onu alsın." Ve "korumam altında yetiştirilmen için seni sevimli biri yaptım."...
Taha Suresi, 84. Ayet:
Musa: "Onlar, benim yolumdalar. Acele etmemin nedeni, Sen'i hoşnut etmektir." dedi....
Taha Suresi, 125. Ayet:
"Rabbim, beni neden kör olarak haşrettin? Oysa dünyada iken gören biriydim." der....
Ənbiya Suresi, 24. Ayet:
Yoksa O'nun yanı sıra başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Burhanınızı getirin. Bu benimle beraber olanların ve benden öncekilerin öğüdüdür." Fakat onların çoğu gerçeği bilmezler ve onlar, ondan yüz çevirenlerdir....
Ənbiya Suresi, 89. Ayet:
Ve Zekeriyya'yı da an! Rabb'ine: "Rabb'im! Beni tek başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın." diye seslenmişti....
Həcc Suresi, 44. Ayet:
Ve Medyen sahipleri de. Musa da yalanlandı. Fakat Kafirlere süre tanıdım. Sonra da onları yakaladım. Benim inkarım nasılmış gördüler....
Möminun Suresi, 29. Ayet:
Ve de ki: "Rabbim! Beni kutlu, bereketli bir yere indir. Ve Sen doğru yere yerleştireceklerin en hayırlısısın."...
Möminun Suresi, 94. Ayet:
"Rabbim! Beni, o zalim halk içinde bırakma."...
Möminun Suresi, 98. Ayet:
"Rabbim! Benimle yakınlık kurmalarından Sana sığınırım."...
Möminun Suresi, 99. Ayet:
Onlardan birine ölüm geldiği zaman, "Rabb'im beni hayata geri döndür." der....
Möminun Suresi, 110. Ayet:
"Siz ise onları alaya aldınız; öyle ki Benim öğütlerimi kulak ardı ettiniz. Onların haline gülüyordunuz."...
Furqan Suresi, 29. Ayet:
"Ant olsun ki bana öğüt geldiği halde, beni o sapıttı." Şeytan, insanı yalnız ve yardımsız bırakır!...
Şüəra Suresi, 12. Ayet:
Musa, "Rabbim! Beni yalanlamalarından korkuyorum." dedi....
Şüəra Suresi, 14. Ayet:
"Onlara göre ben suçluyum. Bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum."...
Şüəra Suresi, 21. Ayet:
Sizden korktuğum için de hemen kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bağışladı ve beni resullerden kıldı....
Şüəra Suresi, 62. Ayet:
Musa: "Hayır, endişelenmeyin! Kuşkusuz Rabb'im benimledir. Bana yol gösterecektir." dedi....
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
"Yalnızca Âlemlerin Rabbi (dostumdur). O'nun dışındakilerin hepsi benim düşmanımdır."...
Şüəra Suresi, 78. Ayet:
"Beni yaratan ve yol gösteren O'dur."...
Şüəra Suresi, 79. Ayet:
"O'dur beni yediren ve içiren."...
Şüəra Suresi, 81. Ayet:
"Beni öldürecek ve tekrar diriltecek olan O'dur."...
Şüəra Suresi, 83. Ayet:
"Rabb'im bana karşılıksız hüküm ver ve beni salihlerin arasına dahil et."...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
"Ve beni nimeti bol Cennet'in mirasçılarından kıl."...
Şüəra Suresi, 87. Ayet:
"Yeniden dirilme gününde beni utandırma."...
Şüəra Suresi, 109. Ayet:
"Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca alemlerin Rabb'ine aittir."...
Şüəra Suresi, 117. Ayet:
"Rabbim! Halkım beni yalanladı." dedi....
Şüəra Suresi, 118. Ayet:
"Artık benim onlarla işimi tamamen bitir. Beni ve benimle beraber iman edenleri kurtar." dedi....
Şüəra Suresi, 127. Ayet:
"Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca alemlerin Rabb'ine aittir."...
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
"Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."...
Şüəra Suresi, 164. Ayet:
"Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca alemlerin Rabb'ine aittir."...
Şüəra Suresi, 169. Ayet:
"Rabb'im beni ve ehlimi bunların yaptıklarından kurtar."...
Şüəra Suresi, 180. Ayet:
"Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca alemlerin Rabb'ine aittir."...
Nəml Suresi, 10. Ayet:
"Asanı bırak!" Musa, asasını bırakmasıyla birlikte onun yılan gibi hareket ettiğini görünce, geri dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Korkma, gerçekten Benim. Benim huzurumda resuller korkmaz."...
Nəml Suresi, 19. Ayet:
Bunun üzerine Süleyman onun sözüne gülümseyerek tebessüm etti. Ve "Ey Rabb'im! Bana, anne ve babama bağışladığın nimetlerin karşılığında, şükretmede ve hoşnut olacağın işler yapmada beni başarılı kıl. Ve rahmetinle beni salih kullarının arasına kat." dedi....
Nəml Suresi, 40. Ayet:
Kitaptan yanında bir bilgi bulunan kimse: "Onu bakışın sana dönmeden getiririm." dedi. Süleyman, onun yanı başında durduğunu görünce: "Bu Rabb'imin lütfundandır; şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak içindir." dedi. Ve kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur, kim de nankörlük ederse, bilsin ki Rabb'im Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Cömert'tir....
Qəsəs Suresi, 16. Ayet:
"Rabb'im! Doğrusu ben kendime haksızlık yaptım. Artık beni bağışla." dedi. Böylece onu bağışladı. Gerçekten O; Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Qəsəs Suresi, 19. Ayet:
İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak istediğinde: "Ey Musa! Dün öldürdüğün kimse gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Sen yalnızca yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arayı düzelticilerden olmak istemiyorsun." dedi....
Qəsəs Suresi, 21. Ayet:
Bunun üzerine korku içinde etrafı kollayarak oradan ayrıldı: "Rabb'im! Beni bu zalim halktan kurtar." dedi....
Qəsəs Suresi, 27. Ayet:
Bu iki kızımdan birini, bana sekiz hacc boyunca çalışmana karşılık seninle evlendirmek istiyorum. Eğer ona tamamlarsan sen bilirsin. Sana rahatsızlık vermek istemem. İnşaallah beni salihlerden bulacaksın." dedi....
Qəsəs Suresi, 33. Ayet:
"Rabb'im! Onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum." dedi....
Qəsəs Suresi, 34. Ayet:
"Kardeşim Harun'un konuşması benden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak, benimle birlikte gönder. Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum."...
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Firavun: "Ey halkımın meleleri! Ben, sizin için benden başka ilah bilmiyorum. Ey Haman, benim için çamur üzerine hemen bir ateş yak; bana yüksek bir kule yap. Belki Musa'nın ilahı ile karşılaşırım. Onun yalancılardan olduğunu zannediyorum." dedi....
Qəsəs Suresi, 62. Ayet:
O gün, onlara seslenilir: "Benim ortaklarım olduğunu ileri sürdükleriniz hani nerede?"...
Ənkəbut Suresi, 23. Ayet:
Allah'ın ayetlerini ve O'nunla buluşma gerçeğini yok sayanlar; işte onlar, Benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir. Onlar için acıklı bir azap vardır....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir." Batıla inananlar ve Allah'ı yalanlayan kimseler, işte onlar hüsranda olanlardır....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Benim Rabb'im, dilediği kimseye rızkı genişletir ve takdir eder. Fakat insanların çoğu idrak etmezler."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Benim Rabb'im, kullarından dilediği kimse için rızkı genişletir ve takdir eder. Bir şey infak ettiğiniz zaman; O, onun karşılığını verir. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır....
Səba Suresi, 45. Ayet:
Kendilerinden öncekiler de yalanlamışlardı. Ve onlara verdiğimiz nimetlerin onda birine bile sahip değillerdi. Buna rağmen resullerimizi yalanladılar. Fakat Beni yok sayma neymiş gördüler!...
Səba Suresi, 47. Ayet:
De ki: "Sizden bir karşılık beklemiyorum. Sizden bir beklentim yok. Benim ücretim, yalnızca Allah'a aittir. Ve O, Her Şeye Tanık'tır."...
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki "Benim Rabb'im gerçeği ortaya koyar. O, bütün gaybı en iyi bilendir."...
Fatir Suresi, 26. Ayet:
Sonra Kafirleri yakaladım. Benim inkarım nasıl oldu?...
Yasin Suresi, 22. Ayet:
"Ben, niçin benim fıtratımı belirleyene kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döndürüleceksiniz."...
Yasin Suresi, 23. Ayet:
"Ben, O'nun yanı sıra ilahlar edinir miyim? Eğer Rahman, bana bir zarar dilerse, onların şefaatinin bana hiçbir yararı olmaz. Onlar beni kurtaramazlar."...
Yasin Suresi, 25. Ayet:
"Ben, sizin de Rabb'iniz olana inandım. Beni dinleyin!"...
Yasin Suresi, 27. Ayet:
"Rabb'imin beni bağışladığını ve ikram edilenlerden yaptığını."...
Saffat Suresi, 51. Ayet:
İçlerinden biri dedi ki: "Benim yakın bir arkadaşım vardı."...
Saffat Suresi, 56. Ayet:
"Vallahi az kalsın beni de mahvedecektin." dedi....
Saffat Suresi, 102. Ayet:
Çocuk babasıyla birlikte iş tutacak çağa eriştiği zaman, babası: "Ey oğulcuğum! Ben, uykumda seni boğazladığımı görüyorum. Bir düşün bakalım, sen ne dersin?" dedi. Çocuk: "Ey babacığım! Sana buyurulanı yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi....
Sad Suresi, 8. Ayet:
"Zikir, aramızda ona mı indirildi?" Oysaki onlar Benim zikrimden kuşku içindedirler. Hayır, onlar azabımı henüz tatmadılar....
Sad Suresi, 23. Ayet:
"Bu benim kardeşim Onun doksan dokuz koyunu var ve benim bir tek koyunum var. Buna rağmen onu da kendisine vermemi istedi ve tartışmamızda bana üstünlük sağladı."...
Sad Suresi, 35. Ayet:
"Ey Rabb'im! Beni bağışla. Bana, benden sonra hiç kimsenin sahip olamayacağı bir mülk bağışla. Kuşkusuz ki Sen, Bol Bol Bağışlayıcı'sın." dedi....
Sad Suresi, 69. Ayet:
Onlar tartışırlarken, benim Mele-i A'la'ya dair bir bilgim yoktu....
Sad Suresi, 76. Ayet:
"Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." dedi....
Mömin Suresi, 26. Ayet:
Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. O istediği kadar Rabb'ini yardıma çağırsın. Ben, onun sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." dedi....
Mömin Suresi, 27. Ayet:
Musa: "Kuşkusuz ben, Hesap Günü'ne inanmayan bütün kibirlilerden, benim de Rabb'im, sizin de Rabb'iniz olan Allah'a sığınırım." dedi....
Mömin Suresi, 36. Ayet:
Firavun: "Ey Haman! Benim için yüksek bir kule yap. Belki böylece o sebeplere ulaşırım;"...
Mömin Suresi, 41. Ayet:
"Ey halkım! Ne gariptir ki siz beni ateşe, ben ise sizi kurtuluşa çağırıyorum!"...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
"Siz beni Allah'ı yalanlamaya ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi Mutlak Üstün ve Çok Bağışlayıcı Olan'a çağırıyorum."...
Mömin Suresi, 43. Ayet:
"Şu bir gerçek ki, sizin beni kendisine çağırdığınız şey, dünyada da ahirette de kendisine çağıranlara cevap verme gücü olmayan şeydir. Kuşkusuz dönüşümüz Allah'adır. Haddi aşanlar Cehennemliktirler."...
Fussilət Suresi, 50. Ayet:
Fakat kendisine dokunan sıkıntıdan sonra, ona Tarafımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu benim hakkımdır. Ve Sa'at'ın geleceğini de sanmıyorum. Gelse bile, Rabb'imin huzuruna çıkarılacak olursam, O'nun yanında kesinlikle benim için en iyisi vardır." der. O zaman, Kafirlere yaptıklarını kesinlikle bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir cezadan tattıracağız....
Şura Suresi, 10. Ayet:
Bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, artık onun hükmü Allah'a aittir. İşte o Allah, benim Rabb'imdir. O'na tevekkül ettim ve O'na yöneldim....
Zuxruf Suresi, 27. Ayet:
"Ancak fıtratımı belirleyen başka. Kuşkusuz O beni doğru yola iletecektir."...
Zuxruf Suresi, 51. Ayet:
Firavun, halkına seslendi: "Ey halkım! Mısır'ın egemenliği ve ayaklarımın altından akıp giden şu nehirler benim değil mi? Görmüyor musunuz?"...
Zuxruf Suresi, 64. Ayet:
Allah, benim de sizin de Rabb'inizdir. Öyleyse O'na kulluk edin! Bu, dosdoğru yoldur....
Duxan Suresi, 20. Ayet:
"Ben, beni taşlamanızdan, sizin de Rabb'iniz olan Rabb'ime sığındım."...
Əhqaf Suresi, 8. Ayet:
Yoksa "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuş olsaydım, Allah'tan bana gelecek şeye siz engel olamazdınız. O, sizin ona karşı nelere giriştiğinizi çok iyi biliyor. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne ve babasına çok iyi davranmasını öğütledik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle bıraktı. Onun taşınması ve ayrılması otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına ulaştığı ve kırk yaşını tamamladığında: "Ey Rabbim! Bana, anne ve babama bağışladığın nimetlerin karşılığında şükretmede ve hoşnut olacağın işler yapmada beni başarılı kıl. Ve soyuma da düzgün ve düzeltici olmayı nasip et. Kuşkusuz ben, Sana yöneldim. Ve kuşkusuz ben, Sana teslim olanlardanım." dedi....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Anne ve babasına: "Öf be, ikinizden de bıktım! Bunca insan gelip geçtiği halde, hala, beni öldükten sonra diriltileceğimle mi tehdit ediyorsunuz?" dedi. Onlar, onun için Allah'a dua ederek: "Yazık sana! Gel iman et. Kuşkusuz Allah'ın sözü haktır." dediler. Bunun üzerine o: "Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." dedi....
Əhqaf Suresi, 23. Ayet:
"O bilgi, yalnızca Allah'ın yanındadır. Ben, size, benimle gönderileni bildiriyorum. Ne var ki sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum." dedi....
Qaf Suresi, 45. Ayet:
Onların ne dediklerini en iyi bileniz. Sen, onları zorla yola getirecek değilsin. O halde Benim uyarımdan korkan kimselere Kur'an'la öğüt ver....
Zariyat Suresi, 57. Ayet:
Onlardan bir rızık da istemiyorum, Beni doyurmalarını da istemiyorum....
Mümtahinə Suresi, 1. Ayet:
Ey inananlar! Benim ve sizin düşmanlarınızı evliya edinmeyin. Onlar, Hakk'tan size geleni inkar ettikleri halde onlarla yakınlık kuruyorsunuz. Oysaki Rabb'iniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı Resul'ü ve sizi yurdunuzdan çıkardılar. Eğer Benim yolumda mücadele etmek ve rızamı kazanmak için yola çıktıysanız, niçin onlara yakınlık kurup sır veriyorsunuz? Ben, sizin gizli ve açık bütün yaptıklarınızı bilirim. Sizden kim bunu yaparsa o, kesinlikle yolun ortasından sapmış olur....
Səff Suresi, 5. Ayet:
Hani Musa, halkına: "Ey halkım! Benim, size Allah tarafından gönderilen bir resul olduğumu bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Ne zaman ki onlar eğrildiler, Allah da onların kalplerini eğriltti. Allah, fasıklar topluluğuna doğru yolu göstermez....
Səff Suresi, 14. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun! Meryem Oğlu İsa'nın havarilere: "Allah yolunda benim yardımcılarım kimdir?" dediği zaman, havarilerin: "Allah yolunun yardımcıları biziz." dedikleri gibi. Sonuçta, İsrailoğulları'nın bir kısmı inandı, bir kısmı da inanmadı. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece, onlar üstün geldiler....
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allah, inanan kimselere, Firavun'un hanımını örnek verdi. Hani o, "Rabb'im! Katında, benim için Cennet'te bir ev yap. Beni Firavun ve yaptıklarından kurtar. Ve zalimler topluluğundan beni kurtar." demişti....
Mülk Suresi, 28. Ayet:
De ki: "Bakın, Allah beni ve benimle birlikte olanları ister yok eder ister merhamet eder; peki, Kafirleri acıklı azaptan kim koruyacak?"...
Qələm Suresi, 45. Ayet:
Onlara süre tanıyorum. Kuşkusuz, Benim planım çok sağlamdır....
Nuh Suresi, 6. Ayet:
"Fakat benim çağrım, onların kaçışlarını daha da artırdı."...
Nuh Suresi, 28. Ayet:
"Rabbim! Beni, annemi, babamı ve mü'min olarak evime girenleri ve mü'min erkekleri ve mü'min kadınları bağışla. Zalimlerin yalnızca tükenişlerini arttır."...
Cin Suresi, 22. Ayet:
De ki: "Beni, Allah'a karşı hiç kimse koruyamaz ve ben asla O'ndan başka sığınacak bir yer bulamam."...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan rızkını aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat ne zaman ona sınamak için rızkını ölçülü verirse, "Rabb'im beni alçaltı." der....
Kafirun Suresi, 3. Ayet:
"Siz de benim kulluk ettiğime kulluk etmezsiniz."...
Kafirun Suresi, 5. Ayet:
"Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz."...
Kafirun Suresi, 6. Ayet:
"Sizin dininiz size, benim dinim de bana."...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin (ezelî irâdesi Âdem'i var kılmayı murad ettiğinde) meleklere : «Ben yeryüzünde herhalde (emirlerimi yerine getirecek, Benim adıma konuşacak) bir halîfe var kılacağım» demişti. (Melekler de) «Orada fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın ?! Oysa biz Seni hamdinle tesbîh ve Seni takdîs ediyoruz» demişlerdi. (Allah), «Şüphesiz ki Benim bildiğimi siz bilmezsiniz» demişti....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani Rabbin meleklere: «Muhakkak ben yer yüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza me'mur) bir halîfe (bir insan, âdem) yaratacağım» demişdi. (Melekler) de: «Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis (ayıblardan, eş koşmakdan, eksikliklerden tenzîh) edib dururken (yerde) orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?» demişlerdi. Allah (da) : «Sizin bilemeyeceğinizi her halde ben bilirim» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Biz onlara şöyle dedik: 'Hepiniz oradan inin. Benden size bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayet yoluma girerse onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Biz onlara: “- Hepiniz cennetten inin! Benden size bir hidayet (Peygamber ve kitab) gelince, biliniz ki, benim bu hidayetime tâbi ve bağlı olanlar için aslâ korku yoktur; ve onlar mahzûn da olmazlar.” dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
«nin oradan hepiniz, tarafimdan size bir yol gosteren gelecektir; Benim yoluma uyanlar icin artik korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir» dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
'İnin oradan hepiniz, tarafımdan size bir yol gösteren gelecektir; Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir' dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Onlara dedik ki: «Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki; «Hepiniz oradan aşağı inin. Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler.»...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(Evet, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber) gelir de kim benim hidâyetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki; hepiniz oradan inin. Eğer, tarafımdan size bir hidayet gelir de, kim benim hidayetime uyarsa, artık onlar için hiçbir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olacak değillerdir....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Biz, "Hepiniz buradan çıkıp gidin!" dedikse de size yol göstericiliğimiz devam edecektir: ve Benim yol gösterici mesajlarıma uyanlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü;...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki: «O cennetten hepiniz aşağıya ininiz. Eğer benim tarafımdan size bir hidâyet gelir de her kim hidâyetime tâbi olursa artık onlar için bir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmayacaktır.»...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Onlara: “Hepiniz oradan inin! Size benden bir hidayet geldiği zaman, kim benim hidayetime tâbi olursa, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. ” dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
-Hepiniz oradan inin, dedik. Tarafımdan size bir yol gösterici gelecektir; benim yol göstericime uyan kimselere hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
"Hepiniz oradan inin," dedik, "Yalnız (iyi bilin ki) size benden bir hidâyet geldiği zaman, kimler benim hidâyetime uyarsa artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki: «Oradan tümünüz inin. Artık, ne zaman size benden bir hidayet gelir de, kim benim hidayetime uyarsa, onlar için ne bir korku vardır, ne de mahzun olacaklardır.»...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Onlara dedik ki: Hepiniz oradan inin. Benden size bir hidayet eriştiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Yâ
benî
isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn(ferhebûne)....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî
isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
: zikredin, hatırlayan, anın
4.
ni'metiye
: ni'metimi
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâiloğulları, size ihsan ettiğim nimetlerimi, size tevdi ettiğim ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin, şükredin. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size olan va’dimi tutayım. Benden, yalnız benim azâbımdan dolayı dehşete düşün, korkun....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Benim sizlere ihsan etmiş olduğum nîmetlerimi yâdediniz. Ve Benim ahdimi ifâ ediniz ki Ben de sizin ahdinizi yerine getireyim. Ve ancak Benden korkunuz....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin. Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizdeki doğru bilgileri, Tevrat’taki doğru bilgileri tasdik edici olarak indirdiğime, Kur’ân’a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki, örneği, önderi siz olmayın. Âyetlerimi, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişmeyin. Bana, yalnız bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve beraberinizdeki Tevrât’ı (aslını) tasdik edici olarak indirdiğim Kur’an’a îman edin, ona inanmayanların ilki olmayın; benim âyetlerimi, dünyâ menfaatı karşılığında bir kaç paraya değişmeyin ve ancak benden korkun. (Kitabıma iftira ve tahrif yapma hususunda yalnız Benden korkun.)...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin. Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
ve beraberinizdekini musaddık olarak indirdiğim Kur'ana iman edin, ona inanmıyanların birincisi olmayın, benim âyetlerimi bir kaç paraya değişmeyin, ve benden sakının artık benden...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Ancak benden korkun....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Sizin yanınızda bulunanı doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğum (Kur'ân)a inanın ve onu ilk inkâr eden, siz olmayın; benim âyetlerimi birkaç paraya satmayın ve benden sakının....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Yâ
benî
isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
1.
yâ
benî
isrâîle
: ey İsrailoğulları
2.
uzkurû
: zikredin, anın, hatırlayın
3.
ni'metiye
: ni'metimi
4.
elletî
:...
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Benim size vermiş olduğum nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni'met(ler)imi ve gerçekten benim sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın!...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
mûsâ
: Musa
3.
li kavmi-hi
: kendi kavmine
4.
yâ
: ey
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa (a.s) kavmine: “Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız'a tövbe edin. Artık nefslerinizi (birbirinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.Muhakkak ki O, O tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Mûsâ, kavmine, siz buzağıya kapılmakla gerçekten kendinize zulmettiniz; tertemiz yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için çok hayırlıdır demişti de Allah, bu yüzden tövbenizi kabul etmişti. Şüphe yok ki o, tövbeleri kabul eden rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim, buzağıyı kendinize (tanrı) edinerek nefslerinizdekine (hakikatinize) zulmettiniz! Bu yüzdendir ki Bari'ye (varlığı kendi Esmâ'sından olarak özel bir yapıda yaratana) tövbe edin (varlığınızdaki kendisini inkâr edip, dışınızda tanrı edindiğiniz için) ve benliklerinizi öldürün! Bunu yapmanız Bari indînde hayırlıdır, tövbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, tövbe edeni affeden ve sonucunda rahmetini bağışlayandır. "...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Ey kavmim, siz buzağıyı put edinmekle kendinize, birbirinize yazık ettiniz, zulmettiniz. Bari gelin, günah işlemekten vazgeçerek tevbe ile, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınıza itaate yönelin. Değilse iç karışıklığa düşerek, birbirinizden bulun, birbirinizin kanını dökün. Tevbe etmeniz, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.' demişti. Bunun üzerine tevbe ettiniz de Allah te...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: 'Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıya tapınmakla kendinize zulmettiniz. Şu halde, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. [9] Böyle yapmanız yaratanınız katında sizin için daha hayırlıdır' demişti. Yaratanınız da sizin tevbenizi kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri her zaman kabul eden ve çok bağışlayandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa milletine «Ey milletim! Buzagiyi tanri olarak benimsemekle kendinize yazik ettiniz. Yarataniniza tevbe edin, tevbe etmeyenlerinizi oldurun, bu Yarataniniz katinda sizin icin hayirli olur; O daima tevbeleri kabul ve merhamet eden oldugu icin tevbenizi kabul eder,» demisti....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa da kavmine : «Ey milletim! Cidden buzağıyı (İlâh) edinmenizle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pak ve yüce olan) Yaradanınıza tevbe edin; (nefsinizin kötü arzularını kesin de Allah yolunda) kendinizi öldürün. Bu, Yaradanınız katında sizin için daha hayırlıdır,» demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul buyurmuştu. Şüphesiz ki O, O'dur tevbeleri çokça kabul eden, O'dur çokça merhamette bulunan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa milletine 'Ey milletim! Buzağıyı tanrı olarak benimsemekle kendinize yazık ettiniz. Yaratanınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün, bu Yaratanınız katında sizin için hayırlı olur; O daima tevbeleri kabul ve merhamet eden olduğu için tevbenizikabul eder' demişti....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve bir vakit Musa kavmine dedi ki: «Ey kavmim cidden siz o danaya tutulmanızla kendinize zulmettiniz gelin bârinize dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün, böyle yapmanız bâriniz yanında sizin için hayırlıdır» bu suretle tevbenizi kabul buyurdu. Filhakika o, öyle tevvab öyle rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmine dedi ki: «Ey kavmim, cidden siz o buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Gelin yaratanınıza dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız yaratanınız yanında sizin için hayırlıdır.» Böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten O, tevbeleri çok kabul eden, devamlı merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Musa, kavmine dedi ki: «Ey kavmim, sizler buzağıyı ilâh edinmekle kendinize zulmettiniz. Gelin, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınız katında bu sizin için hayırlıdır': Allah da tevbenizi kabul etti. Hiç şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine demişti ki: "Ey kavmim, sizler buzağıyı (Tanrı) edinmekle nefsinize zulmettiniz. Barinize tevbe edin ve nefsinizi öldürün (faktulü). Bu, bariniz katında sizin için daha hayırlıdır. (Bunun üzerine) O, tevbenizi (kabul etti) (fetabe aleyküm). Elbette O, tövbeleri kabul edendir (tevvab), rahimdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O vakit Mûsâ, kavmine: 'Ey kavmim! Şübhe yok ki siz, buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz; öyle ise yaratanınıza tevbe edip, nefislerinizi öldürün! Bu (hâliniz), yaratanınızın katında sizin için daha hayırlıdır' dedi. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabûl etti. Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (çok merhametli olan) ancak O’dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani, Musa, kavmine: Ey kavmim, buzağıya tapınmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün. Bu yaradanınızın katında sizin için daha hayırlıdır, demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Muhakkak ki Tevvab, Rahim O'dur, O....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: “Ey kavmim! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, yaratıcınızın katında sizin için daha hayırlıdır. ” demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: -Ey halkım! Siz buzağıyı ilah edinerek kendinize yazık ettiniz. Hemen yaratıcınıza tevbe edip, nefislerinizin hakkından geliniz. Böyle yapmanız, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır, o daima tevbeleri kabul eden ve acıyan olduğu için tevbenizi kabul eder, demişti....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ kavmine demişti ki: "Ey kavmim, sizler, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz; gelin Yaratıcınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. (Bu sûretle O), sizin tevbenizi kabul buyurmuş olur. Çünkü O, öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O vakit Musa kavmine, 'Ey kavmim,' demişti. 'Buzağıyı tanrı edinmekle kendinize yazık ettiniz. Yaratanınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınızın katında bu sizin için daha hayırlıdır.' Böylece Allah tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olandır....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâka
benî
isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn(mu’ridûne)....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka
: misak, yemin, kesin söz
3.
benî
isrâîle
: İsrailoğulları
4.
lâ ta'budûne
...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Musa size mucizeler getirdi, sonra ardindan kendinize yazik ederek buzagiyi tanri olarak benimsediniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Musa size mucizeler getirdi, sonra ardından kendinize yazık ederek buzağıyı tanrı olarak benimsediniz....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
(Yahûdi’ler Allah’ın kitabını bırakarak sihir yapmağa başladılar) ve Süleyman Aleyhisselâmın (devletini yıkmak için) saltanatı aleyhine şeytanların okudukları şeye (sihire) tâbi oldular. Hazreti Süleyman (nihayet onlara galib gelmekle) sihir edip kâfir olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihir öğrettiklerinden kâfir oldular; Bâbil (şehrin) deki Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirilen şeyleri (sihirleri) öğretiyorlardı. Halbuki, o iki melek: “- Biz ancak bir imtihan ve tecrübe için Allah taraf...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Keşke imân edip, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunsalar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davransalardı, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olsalar, takvâ esaslarını benimseselerdi, elbette Allah katından verilecek mükâfat daha hayırlı olacaktı. Keşke bunları anlayabilselerdi....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
Yâ
benî
isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî
isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
: zikredin, hatırlayın
4.
ni'metiye
: ni'metim
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni'met(ler)imi ve şübhesiz benim sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın!...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
1.
ve iz ibtelâ
: ve imtihan etmişti
2.
ibrâhîme
: İbrâhîm
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
bi kelimâtin
: kelimeler il...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve İbrâhîm'i Rabbi kelimelerle imtihan etmişti. Nihayet (imtihan) tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: “Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım.” (İbrâhîm a.s): “Benim zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (Allah): “Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zâlimler nail olamaz.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
O zamanlar Rabbi, İbrahîm'i bâzı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim. İbrahîm, soyumu da imam et dedi. Allah, benim ahdime dedi, zâlimler nail olamazlar....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrâhim’i bir takım kelimeler, suallerle imtihan etmiş, sınamış; İbrâhim imtihanını başarı ile tamamlayınca, Allah: 'Ben seni insanların iyiliği, kurtuluşu için imam, önder olarak hazırlayıp görevlendireceğim' buyurmuştu. İbrâhim: 'Benim neslimden de imamlar, önderler görevlendir ya Rabbi' dedi. Allah: 'Benim peygamberlik ve önderlik ile ilgili sözüm, taahhüdüm zâlimler, âsiler için geçerli olmayacaktır' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani, Rabbi İbrahim'i bazı sözlerle imtihan etmişti de o da onların gereğini tam olarak yerine getirmişti. Rabbi ona: 'Ben seni insanlara önder kılacağım' dedi. O: 'Soyumdan da!' dedi. Rabbi de: 'Benim ahdim (sözüm) zalimlere erişmez' dedi....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hatırlayın ki bir vakıt Hz. İbrahim’i, Rabbi bir takım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihan etti. Hz. İbrahim o kelimeleri tamamen yerine getirdi. Allah: “- Ben, seni, insanlara (dinde önder) imam yapacağım ( tâ ki, din işlerinde sana uysunlar).” buyurdu. Hazreti İbrahim: “- Benim zürriyetimi de imam yap.” diye yalvardı. Allah: “- Senin zürriyetinden olan zâlimler benim imâmetime nâil olamaz.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Rabbi Ibrahim'i bir takim emirlerle denemis, o da onlari yerine getirmisti. Allah, «seni insanlara onder kilacagim» demisti. O «soyumdan da» deyince, «zalimler benim ahdime erisemez» buyurmustu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve hatırlayın o zamanı ki, Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemiş, o da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) ona : «Seni insanlara imam (bir rehber, bir önder) yapacağım» demişti. İbrahim : «Benim neslimden de...» deyince, Allah : «Benim ahdim (imamet ve önderlik rahmetim) zâlimlere erişmez,» buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Rabbi İbrahim'i bir takım emirlerle denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, 'seni insanlara önder kılacağım' demişti. O 'soyumdan da' deyince, 'zalimler benim ahdime erişemez' buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Rabbi, bir zamanlar İbrahim'i birtakım kelimelerle sınamış; o da onlara eklemişti: (Tanrı) 'Seni insanlara önder yapacağım,' demişti. 'Soyumdan da?..,' deyince, 'Zalimler benim sözüme dahil olmaz' buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da hatırda tutun ki bir vakit İbrahimi Rabbı bir takım kelimat ile imtihan etti, o onları itmam edince «ben seni bütün insanlara İmam edeceğim» buyurdu «ya Rabbi zürriyetimden de» dedi, buyurdu ki benim ahdime zalimler nail olamaz...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da hatırlayın ki, bir vakit Rabbi, İbrahim'i bir takım kelimelerle imtihan etti. O, onları tamamlayınca Rabbi: «Ben seni bütün insanlara önder yapacağım.» buyurdu. İbrahim: «Rabbim zürriyetimden de yap» dedi. Rabbi ise: «Zalimler Benim ahdime nail olamaz.» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, «Ben seni bütün insanlara imam yapacağım.» buyurdu. İbrahim, «Zürriyetimden de yap!» dedi. Rabbi ona «zâlimler benim ahdime nail olamaz!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Tanrı İbrahim'e:) "Seni kuşkusuz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Tanrı:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve (şunu hatırlayın): Rabbi, İbrahim'i buyrukları ile sınadığında ve İbrahim de bunları yerine getirdiğinde O'na: "Seni insanlara önder yapacağım!" demişti. İbrahim de sormuştu: "Benim neslimden de mi (önderler çıkaracaksın)?" (Allah) cevap vermişti: "Benim ahdim zalimleri kapsamaz."...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da yâd et ki, bir vakit İbrahim'i Rabbisi birtakım kelimeler ile imtihan etmişti. O da bunları tamamen yerine getirmişti. (Cenâb-ı Hak) Dedi ki, «Ben seni nâsa imam kılacağım.» O da dedi ki: «Zürriyetimden de.» (Hak Teâlâ da) Buyurdu ki, «Benim ahdime zalimler nâil olamaz.»...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemeden geçirmişti. O da bunları tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e) : «Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım» demişti. (İbrahim) «Ya soyumdan olanlar?» deyince (Allah:) «Zalimler benim ahdime erişemez» demişti....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani İbrahim'i Rabbi birtakım buyruk ve yasaklarla sınamış, o da bu imtihanı tamamlamıştı. Allah 'Seni insanlara önder yapacağım' buyurdu. İbrahim, 'Neslimden de önderler yap' dedi. Allah ise, 'Benim ahdim zalimleri kapsamaz' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabb'i, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdime zalimler eremezler." buyurdu....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve o vakti de yâd ediniz ki, Biz Beyt-i Şerifi nâs için bir sevapgâh ve bir Darü'l-Emân kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim'den bir namazgâh ittihaz ediniz. Ve Biz İbrahim'e ve İsmail'e kat'i emir vermiştik ki, «Benim beytimi tavaf edenler için ve orada mücavir bulunanlar için ve rüku'a, sücûda varacaklar için tertemiz bulundurunuz.»...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Ibrahim ve Ismail, Kabenin temellerini yukseltiyordu. «Rabbimiz! Yaptigimizi kabul buyur. suphesiz ki, Sen hem isitir hem bilirsin» dediler....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim ve İsmail, Kabenin temellerini yükseltiyordu: 'Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin'...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim, İsmail ile birlikte evin (kabenin) temellerini yükseltiyor: 'Rabbimiz, bizden kabul et, şüphesiz sen İşitensin, Bilensin.'...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim, İsmail ile birlikte Evin (Kabenin) temellerini / sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz, bizden (bunu) kabul et, kuşkusuz sen işitensin, bilensin"....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'benin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti:) «Rabbimiz bizden (bunu) kabul et, şüphesiz, Sen işiten ve bilensin»;...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
İbrahim (Aleyhisselâma) Rabbi: “- Benim emrime teslim ol.” buyurduğu zaman o şöyle demişti: “- Kendimi âlemlerin Rabbine teslim ettim.”...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve vassâ bihâ ibrâhîmu
benî
hi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne)....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
1.
ve vassâ
: ve vasiyet etti
2.
bi-hâ
: onunla
3.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
4.
benî
-hi
: kendi oğullarına
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Bu dini, İbrâhim oğullarına tekrar tekrar tavsiye etti. Yâkub da: 'Ey benim oğullarım, Allah bu dini, İslâm’ı sizin için seçti. Kesinlikle, İslâm’ı yaşayan müslümanlar olarak ruhunuzu teslim edin' diye tekrar tekrar tavsiyede bulundu....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Em kuntum şuhedâe iz hadara ya’kûbel mevtu, iz kâle li
benî
hi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne)....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
kuntum
: siz oldunuz
3.
şuhedâe
: şahitler
4.
iz hadara
: hazır olduğu zaman, hazır olmuştu...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
yoksa siz şahidler mi idiniz, Yakuba ölüm hali geldiği vakit: oğullarına benim arkamdan neye ibadet edeceksiniz? dediği vakit? Dediler ki senin Allahın ve ataların İbrahim ve İsmail ve İshak'ın Allâhı, ilâh-ı vâhide ibadet ederiz, biz ancak ona boyun eğen müslimleriz...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Ne o, yoksa siz ölüm Yâkub’a gelip çattığında, o evlatlarına: "Benim ölümümden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde siz orada mı bulunuyordunuz? Onlar cevaben şöyle demişlerdi: "Senin İlahına, senin ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın İlahı olan Tek İlaha kulluk ederiz. Ve biz ancak O’na teslim olan müslümanlarız."...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece sizi orta yolu benimseyen bir ümmet yaptık ki, siz insanlara örnek olasınız ve peygamber de size örnek olsun. Biz sırf Peygambere uyanları, bağlı kalanları O'na uymaktan vazgeçenlerden ayırdedelim diye daha önce yöneldiğin kıbleyi tekrar kıble yaptık. Bu değişiklik, Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı boşa çıkaracak değildir. Hiç şüphesiz, Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
1.
fe
: o halde, öyle ise
2.
uzkurû-nî
: beni zikredin
3.
ezkur-kum
: ben sizi zikrederim (zikredeyim)
4.
ve uşkurû
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Artık siz de anın beni, anın da ben de anayım sizi. Nankörlüğü bırakın da şükredin bana....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O hâlde beni zikredin (anın - düşünün) ki sizi zikredeyim. Şükredin bana (değerlendirin beni), sakın küfretmeyin (hakikatiniz ve varlığın hakikati olduğumu inkâr etmeyin)....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O halde zikirle, şükürle, ibadetle, dinimi, şeriatımı anlatarak beni anın ki, ben de size lütfumla muamele yapayım. Bana şükredin, bile bile beni inkâr ederek, ihsan ettiğim nimetlere nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Şu halde beni anın ki ben de sizi anayım ve bana şükredin, bana karşı nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O halde siz, bana itaat ve ibadet ederek beni anın ki, ben de sizi mağfiretimle anayım. Nimetlerime şükredin de nankörlük yaparak küfre varmayın. (Beni ve nimetlerimi inkâr etmeyin.)...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Artik Beni anin, Ben de sizi anayim; Bana sukredin, nankorluk etmeyin. *...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O halde anın Beni, anayım sizi; şükredin Bana ve sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Artık Beni anın, Ben de sizi anayım; Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Beni hatırlayın ki ben de sizi hatırlayayım. Bana teşekkür edin; nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
o halde anın beni, anayım sizi ve şükredin de bana nankörlük etmeyin...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O halde anın Beni, anayım sizi; Bana şükredin, nankörlük etmeyin!...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O halde beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O halde siz beni hatırlayın ki, ben de sizi hatırlayayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse (yalnızca) beni anın. Ben de sizi anayım. Ve yalnızca bana şükredin ve (sakın) küfretmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise siz beni (taatle, ibâdetle) anın, ben de sizi (sevab ile, mağfiretle) anayım. Bir de bana şükredin, bana nankörlük etmeyin. ...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise beni (ibâdetle) zikredin ki, (ben de) sizi (rahmetimle) yâd edeyim; ve bana şükredin fakat bana nankörlük etmeyin!...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse Beni zikredin ki, Ben de sizi anayım. Bir de Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse Beni anın ki, Ben de sizi anayım; Bana şükredin ve Beni inkar etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Artık Beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim ve Bana şükrediniz, Bana nankörlükte bulunmayınız....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise beni anın ki, ben de sizi anayım; bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Siz Beni anın ki, Ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
(159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
(159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak, tevbe edenler, kendilerini düzeltenler ve (tebliğ edilen) hakikati duyuranlar bunun dışındadır: Onların tevbesini kabul edeceğim; zira yalnız Benim tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edenler, hallerini düzeltenler ve onu açıklayanlar müstesna. Bunların tevbelerini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden, bağışlayan benim!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Insanlar arasinda, Allah'i birakip, O'na kostuklari esleri tanri olarak benimseyenler ve onlari, Allah'i severcesine sevenler vardir. Muminlerin Allah'i sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir. Zalimler azabi gordukleri zaman, butun kuvvetin Allah'a aid bulunacagini ve Allah'in azabinin siddetli oldugunu keski bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar arasında, Allah'ı bırakıp, O'na koştukları eşleri tanrı olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah'a aid bulunacağını ve Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size, (eti yenen hayvanlardan) boğazlanmaksızın ölmüş olanı, akan kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası için (putlar ve şahıslar adına) kesilenleri, kesin olarak haram kıldı. Fakat helâk olacak derecede darlığa düşen kimse, helâl benimsemiyerek ve hududu aşmıyarak (zarurî ihtiyacını giderecek kadar) bu haram şeylerden yiyebilir, ona bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah Gafûr’dur = çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaareb...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olunca
2.
seele-ke
: sana sordu
3.
ıbâdî
: kullarım
4.
an-nî
: benden
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar)....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben, muhakkak onlara pek yakınım. Beni çağıran, bana dua eden kişiye çağırdığı, dua ettiği anda icabet ederim. Artık onlar da benim çağırmama koşsunlar, bana inansınlar da doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana beni sordukları zaman, benim kendilerine daima yakın olduğumu söyle. Bana dua ettiği vakit, dua edenin duasını kabul ederim, dileğini yerine getiririm. O halde kullarım da benim davetime uysunlar, bana imân etsinler. Umulur ki, doğru, huzurlu ve aydınlık yolu bulurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana benden sorarlarsa (bilsinler ki) ben onlara yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasını kabul ederim. Şu halde benim çağrıma kulak versin ve bana iman etsinler. Olur ki doğru yola uyarlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
(Ey Rasûlüm) kullarım sana benden sordularsa, muhakkak ki ben çok yakınımdır; bana dua edince, dua edenin duasını kabul ederim. O halde onlar da benim dâvetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola ulaşmış olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarim sana Beni sororlarsa, bilsinler lki Ben, suphesiz onlara yakinim. Benden isteyenin, dua ettiginde duasini kabul ederim. Artik onlar da davetimi kabul edip Bana inansinlar ki dogru yolda yuruyenlerden olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana benden sorarlarsa, şüphesiz ki Ben (onlara çok) yakınım. Bana duâ edince, duâ edenin dileğini kabul ederim. O halde onlar da benim davetime gelsinler ve bana inansınlar (imânlarında devamlılık göstersinler) ki doğruya erişmiş, saadete kavuşmuş olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım beni sana soracak olurlarsa bilsinler ki ben yakınım. Beni çağırdığı vakit çağıranın çağrısına karşılık veririm. Doğru yolu bulmaları için onlar da bana karşılık vermeli ve bana inanmalı....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve şayed kullarım sana benden sual ettilerse muhakkak ki ben çok yakınımdır, bana dua edince duacının duasına icabet ederim o halde onlar da benim da'vetime koşsunlar ve bana hakkile iman etsinler ki rüşd ile gidebilsinler...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Şayet kullarım Beni senden sorarlarsa gerçekten Ben çok yakınım. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim; O halde onlar da Benim davetime koşsunlar ve Bana layıkiyle iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Eğer kullarım sana benden sorarlarsa onlara de ki; ben kendilerine yakınım, bana dua edenin duasını, dua edince, kabul ederim. O halde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık vererek bana iman etsinler ki, doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım beni sana soracak olurlarsa, muhakkak ki ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana inansınlar. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım (Habîbim) sana beni sorunca (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır. Bana düâ edince ben o düâ edenin da'vetine icabet ederim. O halde onlar da benim da'vetime (itaatle) icabet ve bana İman (da devam) etsinler. Tâki (o sayede) doğru yola ulaşmış olalar. ...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarım sana benden sorarsa, şübhe yok ki ben(onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevab veririm; öyle ise(onlar da) benim (rızâm) için (da'vetime) icâbet etsinler ve bana îmân etsinler; tâ ki hak yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, sana Beni sorarsa; şüphesiz ki Ben, çok yakınım. Bana dua edince Ben, o dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da Benim da'vetime icabet etsinler. Bana iman etsinler ki, doğru yola varmış olalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarsa -(bilsinler ki) Ben çok yakınım; dua edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm; öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve kullarım sana Ben'den sual ettikleri zaman şüphe yok ki, Ben pek yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dâvetine icabet ederim. Artık onlar da Benim için icabet etsinler. Ve Bana imân eylesinler. Tâ ki hakka isabet etmiş olalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
-Kullarım benden sana sorarlarsa; şüphesiz ben yakınım. Bana dua edenin, dua ettiği zaman, duasına karşılık veririm. O halde onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana inansınlar ki doğru yolda olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. du'â eden, bana du'â ettiği zaman onun du'âsına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin(benim çağrıma uysun)lar, bana inansınlar ki, doğru yolu bulmuş olalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım beni sana soracak olursa, işte Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da benim çağrıma cevab versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım senden Beni sorarlarsa, Ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Onlar da Bana cevap versinler ve Bana iman etsinler ki, doğru yolu bulmuş olsunlar....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde iti...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size helâl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki nefsinizi yenemeyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik) helal kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda nefsinize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günlerin gecelerinde, hanımlarınızla ilişkiye girmeniz size helâl ve meşrû kılındı. Onlar sizin iyiliğiniz için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, sizi koruyan, sırlarınızı saklayan ortağı, rahat ve huzur kaynağıdırlar. Siz de onların iyiliği için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, onları koruyan, sırlarını saklayan, ortağı, rahat ve huzur kaynağısınız. Allah, o gecelerde kendinize hâkim olamadığınızı, kendinize haksızlık ettiğinizi bildi de, yüzünüze baktı, tevb...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ı...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi, onlar sizin ortunuz, siz de onlarin ortulerisiniz. Allah, nefsinize guvenemiyeceginizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artik onlara yaklasabilirsiniz. Allah'in sizin icin takdir ettigini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilinceye kadar, yiyin icin, sonra orucu geceye kadar tamamlayin. Mescidlerde itikafa cekildiginizde kadinlariniza yaklasmayin. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ramazan'da) Oruç (tuttuğunuz günlerin) gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşmada bulunmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize olan güveni kötüye kullanacağınızı biliyordu. (Bu hususta) tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın size yazıp takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten size seçilinceye (gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıp ayrılıncaya) kadar yeyin, iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı, onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah, nefsinize güvenemiyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ili...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size helal edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir libassınız. Sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah bildi de, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın. Ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin. Ve fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i’tikafta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu, Allah’ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Tanrı, gerçekten sizin nefslerinize ihanet etmekte olduğunuzu (veya: zaaf gösterdiğinizi ya da yazık ettiğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Tanrı'nın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir (vakti) sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itik...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za'f göstermekde olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etdi, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allahın hakkınızda yazdığını isteyin. (Bütün gece) fecr (-Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tîkâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz. Allah şübhesiz sizin, (oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmakla) nefislerinize ihânet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabûl etti ve sizi affetti. Artık şimdi (oruç gecelerinde de) onlara yak laşın ve Allah’ın sizin için takdîr ettiğini isteyin! Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya (imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir elbisesiniz. Sizin nefislerinize hıyanet eder olduğunuzu Allah bildi de tevbenizi kabul edip, sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin. Sizin için şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden seçilinceye kadar yeyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tikafta bulunduğunuz zaman, kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu Allah'ın hudududur. Sakın onlara yaklaşma...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınızla mücâmaatta bulunmak helâl kılındı. Onlar sizin için libastır. Siz de onlar için libassınızdır. Muhakkak sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah Teâlâ bildi ve tevbenizi kabul etti ve sizden (günahlarınızı) af buyurdu. Şimdi onlara mübaşerette bulununuz. Ve Allah Teâlâ'nın sizler için yazdığı şeyi isteyiniz. Ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar yiyiniz ve içiniz. Sonra orucu ertesi geceye kadar tam tutunuz. Ve siz ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah sizin nefislerinize hiyanet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için. Sonra da orucu gece oluncaya kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafta iken hanımlar(ınız)a yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın koyduğu s...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtüsüsünüz. Allah, nefsinize ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Bu sebeple, tevbenizi kabul edip sizi bağışladı; artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyiniz. Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafa çekilmiş olduğunuzda kadınlara (geceleri de) yaklaşmayın. İşte, Allah, insanlara kö...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmak, size helâl kılındı. Onlar sizin elbisenizdir, siz de onların elbisesisiniz. Allâh, sizin kendinize yazık etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul edip sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allâh'ın sizin için yaz(ıp takdir etmiş ol)duğunu arayın; şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırdelinceye kadar yeyin, için; sonra tâ gece oluncaya dek orucu tamamlayın; mescidlerde ibâdete çekilmiş iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar, Allâh'ın (yasak) sınırları...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onların örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, A...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınızla ilişki size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz onlar için bir elbisesiniz. Allah biliyor ki siz kendinize hıyanet ediyordunuz; onun için tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara serbestçe yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazmış olduğu şeyi arayın. Fecirde tanyerinin beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden ayırt edilir hale gelinceye kadar da yiyin, için; sonra da geceye kadar oruca devam edin. Yalnız, mescidde itikâfa girdiğiniz zaman kadınlarınız...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca başlayıp da, haccı kendisine farz haline getirirse, hac günlerinde kadına yaklaşamaz, ilişkiyi çağrıştıracak laf söz edilemez, günaha, isyana, haktan uzaklaşmaya götüren davranışlar sergilenemez, kimseye hakaret edilemez, kavga yapılamaz. Haccın başka aylara kaydırılması, ibadet yerleri ve makbuliyetiyle ilgili ihtilâf doğuracak konular konuşulamaz. Hac sırasında yerine getireceğiniz ilahî emirlerin, her türlü iyiliğin, ihsanın, izzetin, ikramın hepsin...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, bilinen aylarda uygulanmalı. Kim o aylarda hacca karar vermişse bilsin ki, hacda cinsel ilişki, kötülük yapmak, tartışmak yoktur. Yaptığınız her iyiliği ALLAH bilir. Yol için azığınızı hazırlarken en hayırlı azığın erdemlilik olduğunu unutmayın. Anlayış sahipleri! Beni dinleyin...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Sel
benî
isrâîle kem âteynâhum min âyetin beyyineh(beyyinetin), ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi)....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
1.
sel
: sor
2.
benî
isrâîle
: İsrailoğulları
3.
kem
: kaç tane, nice
4.
âteynâ-hum
: onlara verdik
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Beni İsraile sor: biz onlara ne kadar açık âyet vermiştik, fakat Allahın ni'metini her kim kendine geldikten sonra değişdirirse şüphe yok ki Allahın ıkabı şiddetlidir...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Benî
İsrail'e sor, Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik. Ve her kim Allah'ın nîmetini kendisine geldikten sonra tebdîl ederse artık şüphe yok ki Allah Şedîdü'l-İkab'tır....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
E lem tera ilel melei min
benî
isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: görmedin mi
2.
el melei
: ileri gelenleri, eşrafı
3.
min
benî
isrâîle
: İsrailoğulları'ndan
4.
min ba'di mû...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra,
Benî
İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. "Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?" dedi. "Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?" dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra,
Benî
İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: «Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. «Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?» dedi. «Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?» dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Baksan â Beni İsrailin Musadan sonra yüze gelenlerine hani bir Peygamberlerine «bize bir melik gönder Allah yolunda muharebe edelim» dediler, nasıl dedi, üzerinize farz kılınırsa muharebe etmeyi verir misiniz? biz, dediler, neye muharebe etmiyelim? yurdlarımızdan çıkarıldık evlâdlarımızdan cüda edildik, vektaki bunun üzerine muharebe kendilerine farz kılındı fakat pek azından maadası dönüverdiler, Allah o zalimleri bilir...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmedin mi Mûsa'dan sonra
Benî
İsrail'den olan bir cemaatı ki onlar kendi peygamberlerine: «Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda muharebe edelim» dediler. Peygamberleri de dedi ki: «Üzerinizde muharebe farz kılınsa muharebe etmeyecek olmayasınız?» Dediler ki: «Biz ne için Allah yolunda muharebe etmeyelim; biz yurtlarımızdan, evlâdımızdan çıkarıldık (uzaklaştırıldık).» Fakat vaktâ ki, onların üzerlerine muharebe farz kılındı, onlar içlerinden birazı müstesna, geri dönüverdiler, Allah Teâlâ ...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: ... a bakmadın mı, görmedin mi
2.
ellezî
: o kimse, o
3.
hâcce
: tartıştı
4.
ibrâhîme
: İbrâhî...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). Allah zâlimler kavmini hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah'ın saltanat verdiği kişinin, İbrahîm'le çekişmeye başladığını görmedin mi? O zaman İbrahîm, benim Rabbim diriltir, öldürür demişti. O, ben de diriltirim, öldürürüm dedi. İbrahîm dedi ki: Şüphe yok ki Allah, güneşi doğudan çıkarmada, sen batıdan doğdur. İnanmayan, bu söze şaşırıp kalmıştı. Allah zâlim kavmi doğru yola sevketmez ki....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allâh, kendisine hükümdarlık verdiği için, İbrahim ile Rabbi konusunda tartışanı görmedin mi? İbrahim: "Benim Rabbim O'dur ki diriltir ve öldürür" dediğinde, o da :"Ben de diriltir ve öldürürüm" dedi. İbrahim: "Allâh Güneş'i doğudan doğduruyor, hadi sen batıdan doğdur bakalım" dediğinde ise, o kâfir (hakikati örten) apışıp kaldı! Allâh zâlimler topluluğuna hidâyet etmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümdarlık verdi diye, İbrahim'le Rabbi hakkında tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: 'Benim Rabbim dirilten ve öldürendir' dediğinde 'Ben de diriltir ve öldürürüm' demişti. Bunun üzerine İbrahim: 'Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir bakalım' deyince o inkar eden şaşırıp kaldı. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine saltanat ve mülk verdi diye (azarak) İbrahim ile Rabbi hakkında mücadele eden Nemrud’u görmedin mi? İbrahim ona; “- Benim Rabbim (kudreti ile) hem diriltir, hem öldürür.” dediği vakıt o Nemrud; “- Ben de diriltir, öldürürüm.” demişti. İbrahim (Aleyhisselâm); “- Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir” söyleyince, o küfreden Nemrud şaşırıp tutuldu. Allah zâlimler kavmini muvaffak etmez. (Nemrud öldürülmesi gereken bir kimseyi azâp edip, bir suçsuzu da öldürmek...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah (kendi hikmet ve sünneti gereği) mülk verdi diye (ölçüsüzlük ve aşırılık göstererek) İbrahim ile Rabbi hakkında hüccet getirme yarışına kalkışıp tartışanı görmedin mi ? İbrahim ona : «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince, o: «Ben de diriltir ve öldürürüm» demişti. İbrahim bu defa : «Allah şüphesiz ki güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir» deyince, o küfreden sapık şaşırıp kalmış (cevap veremez olmuştu). Öyle ya, Allah haksızlık içinde olan milleti, doğr...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
ALLAH kendisine hükümdarlık verdiği halde, İbrahim ile Rabbi hakkında tartışan dikkatini çekmedi mi? İbrahim, 'Benim Rabbim O'dur ki yaşatır ve öldürür,' deyince, 'Ben de yaşatır ve öldürürüm,' demişti. İbrahim, 'ALLAH güneşi doğudan getiriyor. Sen de batıdan getirsene,' deyince inkarcı adam şaşırıp kalmıştı. ALLAH zalim toplumu doğruya iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana ona: O, kendine Allah meliklik verdi diye İbrahime rabbı hakkında huccet yarışına kalkana, İbrahim ona «benim rabbım o kadirı kayyumdur ki hem diriltir hem öldürür» dediği vakit «ben diriltirim ve öldürürüm» demişti, İbrahim: «Allah güneşi Meşrıktan getiriyor, haydi sen onu Mağribden getir» deyiverince o küfreden herif dona kaldı, öyle ya: Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana, Allah kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya kalkana! İbrahim ona: «Benim Rabbim, hem dirilten hem öldürendir.» dediği zaman, O: «Ben, diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi, sen de batıdan getir!» deyince, o inkarcı herif donakaldı. Öyle ya, Allah zulmedenleri muvaffak etmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: «Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür.» dediği zaman: «Ben de diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!» deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine iktidar verdi diye şımararak İbrahim ile Rabbi hakkında tartışmaya girişen adamı görmedin mi? İbrahim «Benim Rabbim, diriltebilen ve öldürebilendir» deyince adam «Ben de diriltebilir ve öldürebilirim» dedi. Bunun üzerine İbrahim «Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir, bakalım» deyince o kâfir adam şaşırıp kaldı, söyleyecek söz bulamadı. Allah zalimleri hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Tanrı kendisine mülk verdi diye rabbi konusunda İbrahim ile tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim rabbim diriltir ve öldürür" demişti. O da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Kuşkusuz Tanrı güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o kafir böylece afallayıp kalmıştı. Tanrı zalimler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (-ü saltanat) verdiği için (şımararak) İbrâhîm ile, Rabbi hakkında, çekişeni görmedin mi? Hani İbrahim: «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince o: «Ben de diriltir, öldürürüm» demişdi. İbrâhîm: «Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen de onu batıdan getir» deyince ise o kâfir şaşırıb (ve tutulub) kalmışdı. Allah zaalimler güruhunu muvaffak etmez. ...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümranlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi? İşte o zaman İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür. ” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm. ” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümdarlık verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrâhim ile tartışan kişinin haline bir baksana! İbrâhim ona: "Benim Rabbim hayatı veren ve hayatı alandır." deyince O: "Ben de yaşatır ve öldürürüm." dedi. Bunun üzerine İbrâhim: "İşte Allah güneşi doğudan doğduruyor, haydi sen de batıdan doğdur bakalım!"der demez kâfir donakaldı. Zaten Allah zalimleri hidayet etmez, emellerine kavuşturmaz....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allâh, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımararak) Rabbi hakkında İbrâhim'le tartışanı görmedin mi? İbrâhim: "Benim Rabbim O'dur ki yaşatır, öldürür" demişti. "Ben de yaşatır, öldürürüm" dedi. İbrâhim: "Allâh, güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir!" deyince inkâr eden o adam şaşırıp kaldı. Allâh, zâlim toplumu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi, diye rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: «Benim Rabbim diriltir ve öldürür» demişti; o da: «Ben de öldürür ve diriltirim» demişti. (O zaman) İbrahim: «Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir» deyince, o küfre sapan böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine verdiği hükümranlıkla şımarıp da İbrahim ile Rabbi hakkında tartışmaya giren kimseyi görmedin mi? İbrahim 'Benim Rabbim dirilten ve öldürendir' dediği zaman, o 'Ben de diriltir ve öldürürüm' demişti. İbrahim ise 'Benim Rabbim güneşi doğudan getirir; haydi, sen de onu batıdan getir' dedi ve o kâfir donup kaldı. Zaten Allah öyle zalimler güruhuna yol göstermez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabb'i hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabb'im odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, hem de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbî
: Rabbim
4.
eri-nî
: bana göster
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel
benî
ne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi)....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
1.
zuyyine
: süslü gösterildi
2.
li en nâsi
: insanlara
3.
hubbu
: sevgi, muhabbet
4.
eş şehevâti
: şehvetler, nef...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışırlarsa, 'Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH'a teslim ettik,' de. Kitap verilenlere ve kitap verilmeyenlere (ümmilere), 'Teslim oldunuz mu,' de. Teslim olurlarsa, doğruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktır. ALLAH kulları görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle delil yarışına girerlerse de ki: “Ben kendimi Allah’a teslim ettim. Benim ardımdan gelenler de öyle.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere de ki: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim oldularsa doğru yolu bulmuşlar demektir. Yok eğer yüz çevirirlerse sana düşen, sadece Allah’ın emrini duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görür....
Ali-İmran Suresi, 31. Ayet:
Onlara: 'Siz Allah’ın affına mazhariyet istiyor, Allah’ı seviyorsanız bana tâbi olun, benim sünnetime uyun, uygulayın ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın. Allah kullarını koruma kalkanına alan, çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.' de....
Ali-İmran Suresi, 31. Ayet:
De ki, ' ALLAH'ı seviyorsanız beni izleyin ki ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.'...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
(Îsa’nın büyükannesi olan) İmran’ın zevcesi şöyle demişti: “- Ey Rabbim, karnımdakini dünya meşguliyetlerinden beri olarak sana adadım. Böylece adağımı kabul buyur. Muhakkak ki sen, benim adadığımı hakkıyla işitici ve niyyetimin ne olduğunu kemâliyle bilicisin.”...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
1.
kâle rabbi
: Rabbim dedi,
2.
ennâ yekûnu lî
: benim nasıl olur,
3.
gulâmun
: erkek çocuk, oğul
4.
ve kad beleganiye
...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
(Zekeriyâ A.S) : "Rabbim benim oğlum nasıl olur, bana ihtiyarlık erişmişken. Ve benim kadınım da kısırdır.” dedi. (Allah da ): "İşte böyle, Allah dilediğini yapar." buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya, Rabbim demişti, benim nasıl oğlum olabilir ki ihtiyarlık, üstüme çökmüştür, karım da kısır. Böyle de olsa demişti, Allah dilediğini yapar....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Dedi: "Rabbim, benim nasıl oğlum olur! İhtiyarlamışım, üstelik de karım kısır!" Buyurdu: "(Şartların) öyle ama. . . Allâh dilediğini yapar!"...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya: 'Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Yaşım hayli ilerledi. Üstelik karım da kısır.' dedi. Allah: 'Öyledir, Allah sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olanı icraya devam ediyor' buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
(Zekeriyya) 'Ey Rabbim! Ben iyice yaşlanmış biri ve hanımım da kısırken benim nasıl bir oğlum olur?' dedi. (Allah) 'Allah işte böyle dilediğini yapar' dedi....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya dedi ki: “- Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmışken ve karım da kısırken benim bir oğlum nasıl olabilir?” Allah şöyle buyurdu: “- öyledir, (amma) Allah ne dilerse onu yapar.”...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Yarab! dedi: benim için bir oğul nasıl olur? kendime ihtiyarlık çatmış haremim de kısırken, buyurdu ki: öyle, Allah ne dilerse yapar...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya: «Ey Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmış, karım da kısır iken, benim nasıl bir oğlum olur?» dedi. Allah buyurdu ki: «Öyle, Allah ne dilerse yapar.»...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyya: «Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır.» dedi. Allah: «Öyledir, fakat Allah dilediğini yapar.» buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
(Zekeriyyâ) dedi: «Rabbim, kendime hakıykaten ihtiyarlık çatmış iken, karım da bir kısır iken benim nasıl bir oğlum olabilir»? (Allah): «öyle, dedi, (fakat) Allah ne dilerse yapar». ...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
(Zekeriyyâ) şöyle dedi: 'Rabbim! Doğrusu bana ihtiyarlık geldiği, hanımım da kısır olduğu hâlde, benim için bir oğul nasıl olur?' (Rabbi de ona:) 'Böyledir! Allah, dilediğini yapar!' buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
(Zekeriya) şaşkınlıkla: "Ey Rabbim!" dedi, "Yaşlılık beni yakalamışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" (Ona): "Pekala olabilir!" denildi, "Allah dilediğini yapar."...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Zekeriyâ: “Ey Rabbim! Benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım da kısırdır. ” dedi. Rabbi: “Öyle de olsa, Allah dilediğini yapar. ” buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
-Rabbim, ben iyice yaşlanmış, karım da kısır iken nasıl benim bir oğlum olacak? dedi. Allah: -Öyle de olsa, Allah dilediğini yapar! buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
O: "Ya Rabbî, dedi, nasıl benim çocuğum olabilir ki ihtiyarlık başıma çökmüş, hanımım ise kısır hale gelmiştir?" Allah: "Böyle de olsa, Allah dilediğini yapar" buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Dedi ki: "Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmış, karım da kısırken benim nasıl oğlum olur?" (Allâh): "Öyle (ama) Allâh, dilediğini yapar." dedi....
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Dedi ki: «Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısır iken nasıl benim bir oğlum olabilir?» «Böyledir» dedi, «Allah dilediğini yapar.»...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
Dedi ki: "Rabbim, benim nasıl çocuğum olur? İhtiyarlık tam bir biçimde üstüme binmiş, karım kısır." Allah cevap verdi: "Allah, dilediği şeyi işte böyle yapar."...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
rabbi ic'al lî
: Rabbim benim için kıl,ver
3.
âyeten
: bir delil, alâmet, işaret
4.
kâle
: dedi<...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
"Rabbim, benim için buna bir işaret göster" dedi (Zekeriyya). Buyurdu: "Senin için işaret, üç gün süreyle insanlarla el-yüz işaretleri dışında konuşmamandır; bunun yanı sıra Rabbini çokça an ve sabah akşam O'nun şanının yüceliğini hisset. "...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Dedi ki: «Yarabbi! Benim için bir alâmet kıl.» Buyurdu ki: «Senin için alâmet, nâs ile bir işaretten başka üç gün tekellüm edememektir. Maamafih Rabbini çokça zikret ve akşam sabah namaz kıl!»...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
1.
kâlet rabbi
: Rabbim dedi
2.
ennâ yekûnu
: nasıl olur
3.
lî veledun
: benim çocuğum
4.
ve lem yemses-nî
: ve ba...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Hz Meryem): “Rabbim, benim çoçuğum nasıl olur? Bana bir beşer dokunmadı” dedi. (Allah şöyle buyurdu): “İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman, sadece ona “ol!” der, o hemen olur.”...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem, yâ Rabbi demişti, benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmadı. Allah, öyledir ama demişti, dilediğini yapar Allah ve bir işin olmasını diledi mi hemencecik ol der ona ve o oluverir....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Meryem) sordu: "Rabbim, bana bir erkek dokunmadığı hâlde benim nasıl bir çocuğum olur?". . . Buyurdu ki: "İşte öylece!. . Allâh dilediğini yaratır! O bir işin olmasına hükmederse, sadece 'OL' der ve o iş oluşur. "...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem: 'Rabbim, Bana bir insan eli değmediği halde nasıl benim oğlum olur?' demişti. Allah da: 'Allah, sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olanı, sende Îsâ’yı yarattığı gibi işte böyle yaratır. İlâhî bir planı icraya karar verdiği zaman da, ona sadece 'ol’ der. O da oluverir.' buyurmuştu....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Meryem) 'Ey Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?' dedi. (Allah) 'Allah, işte böyle dilediğini yaratır. Bir şeye hükmettiği zaman ona 'ol' der, o da oluverir' dedi....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem: “- Ey Rabbim, bana bir insan dokunmamışken nerden benim bir çocuğum olabilir?” dedi. Allah şöyle buyurdu: “- Doğrudur, sana bir kimse dokunmamıştır, fakat Allahü Tealâ dilediğini yaratır ve O, bir şeyi murad edince ona sadece “ol” der, o hemen oluverir.”...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Yarabbi! dedi: bir çocuk nerden olabilir benim için? Ki bana bir beşer dokunmadı, buyurdu ki: Öyle, Allah neyi dilerse yaratır, o bir emri murad edince sade ona ol der o oluverir....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Meryem): «Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?» dedi. Allah: «Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece 'ol!' der, o da hemen oluverir.» dedi....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Meryem) dedi ki: «Hey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olabilir?». (Allah) dedi «öyle, (Fakat) Allah ne dilerse yaratır. Bir işe hükmedince ona ancak ol der, o da oluverir». ...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
(Meryem:) 'Rabbim! Bana bir insan dokunmadığı hâlde benim için bir çocuk nasıl olur?' dedi. (Rabbi de:) 'Böyledir! Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece 'Ol!’ der, (o da) hemen oluverir' buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem dedi ki: Rabbım; bana bir beşer dokunmamışken, benim nasıl çocuğum olabilir? Melekler de: Allah, dilediğini öylece yaratır ve bir şeyin olmasını dilerse, ona; ol, der de oluverir, dediler....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: “Ey Rabbim! Bana bir insan eli değmediği halde benim nasıl çocuğum olabilir?” Allah: “Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona 'Ol!' der, o da oluverir. ” dedi....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?" "Allâh, böylece dilediğini yaratır, dedi, bir şey(in olmasını) istedi mi ona 'ol' der, o da oluverir."...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem, 'Yâ Rabbi, bana beşer eli değmemişken benim nasıl çocuğum olabilir ki?' dedi. Allah buyurdu ki: 'Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. O bir iş için hükmünü verdiğinde, ona 'Ol' der; o da oluverir.'...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem dedi ki: "Rabbim, çocuğum nasıl olur benim? Bana hiçbir insan dokunmadı ki!" Allah cevap verdi: "Allah dilediğini işte böyle yaratır. Bir iş ve oluşa karar verdiğinde sadece ona "Ol!" der; ve o hemen oluverir."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve resûlen ilâ
benî
isrâîle ennî kad ci’tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâh(iznillâhi), ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâh(iznillâhi), ve unebbiukum bi mâ te’kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
1.
ve resûlen
: ve resûl, elçi olarak
2.
ilâ
benî
isrâîle
: İsrailoğulları'na
3.
en-nî
: muhakkak ki ben
4.
kad ci'tu-kum bi
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "
Benî
İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size Rabbiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, Allah'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz mu...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Hem Beni İsraile bir Resul olarak, söyleyecek ki: ben size rabbınızdan bir âyetle geldim, ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir mahlûk biçerim de içine üflerim, Allahın izniyle derhal bir kuş olur, yine Allahın izniyle gözsüzü ve abraşı iyi eder ve ölüleri diriltirim, ve evlerinize ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm elbette bunda size şüphesiz bir âyet vardır eğer iman edecek iseniz...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu Beni İsrail'e şöyle konuşan bir resul yapacak: "Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuş görünümünde bir şey yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarınızı size haber veririm. Eğer inananlarsanız, bunda sizin için tam bir mucize vardır."...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
(50-51) «enden once gelen Tevrat'i tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kismini helal kilmak uzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakinin ve bana itaat edin; cunku Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu dogru yoldur"....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
(50-51) 'Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur'....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
' 'Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram edilen bazı şeyleri helal etmek için gönderildim. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. ALLAH'ı dinleyin ve beni izleyin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
(50-51) -Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size haram edilen şeylerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin! Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin! doğru yol budur....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
rabbî
: benim Rabbim
3.
ve rabbu-kum
: ve sizin Rabbiniz
4.
fa'budû-hu
: o h...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim ve sizin de Rabbiniz'dir. O halde O'na kul olun. (İşte) bu “Sırâtı Mustakîm'dir (Allah'a ulaştıran yoldur).”...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
“Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbiniz; ona kulluk edin, budur doğru yol....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
'Allah benim Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’nu ilâh tanıyın, candan müslüman olarak O’na teslim olun, saygıyla O’na kulluk ve ibadet edin, O’nun şeriatına bağlanın, O’na boyun eğin. İşte bu dosdoğru, muhkem, güvenli yoldur, İslâmî hayattır.'...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
'Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O'na kulluk edin. İşte bu, doğru olan yoldur.'...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
"Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse, ona ibadet edin. İşte bu doğru yoldur.”...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
(50-51) «enden once gelen Tevrat'i tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kismini helal kilmak uzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakinin ve bana itaat edin; cunku Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu dogru yoldur"....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphesiz ki Allah benim de, sizin de Rabbinizdir; artık O'na kulluk edin. Doğru yol da budur.» ....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
(50-51) 'Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur'....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
' ' ALLAH benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz; O'na kulluk edin. Budur doğru yol.''...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah benim de Rabbım sizin de Rabbınızdır, onun için hep ona ibadet edin, bu işte doğru yoldur...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! İşte bu doğru yoldur.»...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
«Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur»....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
Allah benim de sizin de Rabbimizdir, O'na kulluk ediniz, doğru yol işte budur....