Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Səndən qiyamətin nə zaman qopacağını soruşurlar. De: “Onun
bilgi
si yalnız Rəbbimə məxsusdur. Vaxtı çatanda onu ortaya çıxaracaq yalnız Odur. Qiyamətin
bilgi
si göylərə də, yerə də ağır gəlmişdir. O sizə qəflətən gələcəkdir”. Sanki sən onun haqqında bir şey bilirsənmiş kimi səndən soruşurlar. De: “Onun
bilgi
si yalnız Allaha məxsusdur. Lakin insanların çoxu bilmir”....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(Onları lənətləməmizin bir səbəbi də,) “Biz Allahın elçisi Məryəm oğlu İsa əl-Məsihi öldürdük!” - demələridir. Halbuki, onu (İsanı) nə öldürdülər, nə də çarmıxa çəkdilər. Lakin onlara o (öldürdükləri şəxs), (İsaya) bənzər şəkildə göstərildi. Onun haqqında ixtilafda olanlar, əlbəttə, şübhə içərisindədirlər. Ona dair onların əlində heç bir (doğru)
bilgi
yoxdur. Onlar ancaq zənnə qapılırlar. Onu (İsanı) qətiyyən öldürmədilər. (Allah İsa peyğəmbəri, onu öldürmək istəyən yəhudilərin əlindən xilas e...
Həcc Suresi, 71. Ayet:
Onlar Allahı qoyub, Onun heç bir dəlil nazil etmədiyi və özlərinin də heç bir
bilgi
ləri olmadığı şeylərə ibadət edirlər. Zalımların heç bir yardımçısı yoxdur....
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Müşriklər: “Əgər Allah diləsəydi, biz də, atalarımız da müşrik olmazdıq və heç bir şeyi haram etməzdik”, - deyəcəklər. Onlardan əvvəlkilər də bu şəkildə (peyğəmbərləri) təkzib etmiş və sonunda əzabımızı dadmışdılar. De: “Yanınızda bizə göstərə biləcəyiniz bir
bilgi
(dəlil) varmı? Siz ancaq zənnə uyursunuz və yalan söyləyirsiniz”....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler de: "Sen subhansın. Bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz Sen her şeyi gerçeği ile bilensin." dediler....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Nebileri onlara: "Allah size Talut'u komutan olarak tayin etti." dedi. Onlar: "Biz komutanlığa ondan daha layık olduğumuz ve o fazla bir servete de sahip değilken, bize nasıl komutan olabilir?" dediler. O da: "Allah, onu üzerinize seçti, ona geniş bir
bilgi
ve üstün bir güç verdi." dedi. Zira Allah, gücü hak edene verir. Allah, Her Şeyi Kuşatan ve Her Şeyi Bilen'dir....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Kuşkusuz, Allah katında din, İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine
bilgi
geldikten sonra ihtirasları nedeniyle ihtilafa düştüler. Kim, Allah'ın ayetlerini kabul etmezse bilsin ki, kuşkusuz Allah, Hesabı Çabuk Gören'dir....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bunlar, sana vahiy ile bildirdiğimiz gayba ait
bilgi
lerdir. Meryem'i kim himaye edecek diye kalemlerini attıkları zaman da çekiştikleri zaman da sen yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Diyelim ki bildiğiniz şeyler hakkında tartıştınız. Peki, hiçbir
bilgi
niz olmayan konularda ne diye tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Nisa Suresi, 153. Ayet:
Ehli Kitap, senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Daha önce Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi: "Bize Allah'ı açıkça göster." demişlerdi. Bu haksızlıklarından dolayı, onları yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine apaçık kanıtlar içeren
bilgi
ler geldiği halde yine de buzağıyı ilah edindiler. Biz onları bağışladık ve Musa'ya apaçık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve yine Allah'ın Resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i, "Kesinlikle biz öldürdük." demeleri nedeniyle. Aslında onu öldürmediler ve onu asmadılar da. Fakat kendilerine öyle göründü. Onlar, herhangi bir
bilgi
sahibi olmadıklarından, ayrılığa düştükleri bu konuda kesin olarak şüphe içindedirler. Onlar, sadece zanna uyuyorlar. Kesin olan şu ki, onu öldürmediler....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana, kendilerine neyin helal olduğunu soruyorlar. De ki: "Temiz ve iyi olanlar, size helal kılındı. Ve Allah'ın size verdiği
bilgi
ile eğittiğiniz eğitimli av hayvanlarının yakaladıklarını yiyin. Ve Allah'ın adını onun üzerine anın. Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz, Allah, hesabı çok çabuk görendir."...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayı İsrailoğulları'na yazdık: "Kim, bir cana karşılık olmaksızın veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmış gibi olur." Resullerimiz onlara kanıtlayıcı açık
bilgi
lerle geldiği halde onların çoğu bundan sonra da yeryüzünde israf etmektedirler....
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Allah, resulleri topladığı gün, "Nasıl karşılandınız der?" "Bizim bir
bilgi
miz yok, doğrusu gaybleri bilen ancak Sen'sin." derler....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları da O yaratmıştır. Bir
bilgi
ye dayanmadan O'na oğullar ve kızlar isnat ettiler! O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır ve yücedir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor ki, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Oysaki O, mecbur yemek zorunda kaldıklarınız dışında, haram kıldığı şeyleri size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Doğrusu birçokları bir
bilgi
ye dayanmaksızın hevasına uyarak saptırıyorlar. Kuşkusuz Rabb'in haddi aşanları en iyi bilendir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bir
bilgi
ye dayanmadan, akılsızca çocuklarını öldürenler ve Allah'ın rızık olarak verdiklerini, Allah adına iftira ederek haram sayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Gerçekten onlar sapkınlaşmışlar ve doğru yolu bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 143. Ayet:
Sekiz çift; koyundan iki, keçiden iki. De ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahminde bulunanı mı haram etti? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bir
bilgi
ye dayanarak haber verin."...
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden iki, sığırdan iki. De ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahminde bulunanı mı haram etti? Yoksa Allah, size bunları tavsiye ettiği zaman siz orada mıydınız? Bir
bilgi
ye dayanmadan, insanları saptırmak için Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah, zalim olan bir halkı doğru yola iletmez."...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Müşrik olanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi biz de müşrik olmazdık, babalarımız da. Ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar da sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bir
bilgi
varsa onu bize gösterin. Siz, zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve ancak yalan yanlış atıp tutuyorsunuz."...
Ənam Suresi, 156. Ayet:
"Kitap, bizden önce yalnızca iki topluluğa indirildi, biz onların edindikleri
bilgi
den habersizdik." dememeniz için;...
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Kesin bir
bilgi
ile onlara yaptıklarını anlatacağız. Zira Biz yaptıkları hiçbir şeyden habersiz değiliz....
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Onlar bir fuhuş yaptıkları zaman, "Atalarımızdan böyle gördük ve Allah bize böyle emretti." derler. De ki: "Allah fuhşu emretmez. Hakkında
bilgi
niz olmayan şeyleri mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 52. Ayet:
Gerçekten Biz, onlara, iman etmek isteyen bir halk için,
bilgi
ye göre açıkladığımız; yol gösterici ve rahmet olan bir Kitap getirdik....
Əraf Suresi, 89. Ayet:
"O, bizi ondan kurtardıktan sonra, eğer tekrar sizin milletinize dönersek, Allah'a karşı yalan yere iftira etmiş oluruz. Rabb'imiz Allah dilemedikçe bizim ona dönmemiz olacak şey değildir. Rabb'imizin
bilgi
si her şeyi kuşatmıştır. Biz, yalnızca Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabb'imiz! Bizimle halkımız arasında gerçeği ortaya çıkar. Sen, gerçeği ortaya çıkaranların en hayırlısısın."...
Əraf Suresi, 109. Ayet:
Firavun halkının meleleri: "Bu gerçekten
bilgi
n bir büyücüdür." dediler....
Əraf Suresi, 112. Ayet:
"Bütün
bilgi
n sihirbazları sana getirsinler."...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana Saat'ten soruyorlar. Ne zaman gerçekleşecek diye. De ki: "Onun
bilgi
si sadece Rabb'imin yanındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de, yere de ağır gelecektir. O size ansızın gelecek." Sanki sen biliyormuşsun gibi onu sana soruyorlar. De ki: "Onun
bilgi
si sadece Allah'ın yanındadır." Ancak insanların çoğu bu gerçeği bilmez....
Tövbə Suresi, 122. Ayet:
Mü'minlerin toptan seferber olmaları uygun değildir. Dinde
bilgi
edinmek için her grubun içinden bir takım kimseler gitmeli ve döndüklerinde halklarını
bilgi
lendirmelidirler. Umulur ki onlar sakınırlar....
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Ant olsun Biz, sizden önce nice nesilleri, resulleri kendilerine kanıt içeren; açıklayıcı, açığa çıkarıcı
bilgi
getirdiği halde iman etmeyip, haksızlık yaptıkları için yok ettik. İşte suçlu halkları böyle cezalandırırız....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır! Onlar,
bilgi
sini kavrayamadıkları ve kendilerine asıl anlamı açıklanmamış bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak!...
Yunus Suresi, 79. Ayet:
Firavun: "Bütün
bilgi
n sihirbazları bana getirin!" dedi....
Yunus Suresi, 100. Ayet:
Allah'ın
bilgi
si dışında hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Ve aklını kullanmayanları rics ile karşı karşıya bırakır....
Hud Suresi, 17. Ayet:
Rabb'inden, kanıt içeren bir
bilgi
üzerinde olan kimse ile böyle olmayan kimse bir olur mu? Bunu Rabb'inden bir tanık ve bir de ondan önce rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı desteklemektedir. İşte bunlar, ona iman ederler. Hangi grup onu inkar ederse, varacağı yer ateştir. Ondan kuşkun olmasın. Kuşkusuz o Rabb'inden bir gerçektir. Fakat insanların çoğu iman etmezler....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin ehlinden değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öyleyse hakkında
bilgi
n olmayan şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaktan seni sakındırıyorum."...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: "Ey Hud! Bize kanıt içeren bir
bilgi
getirmedin; biz, senin sözünle ilahlarımızı terk edecek değiliz. Ve biz sana inanacak da değiliz."...
Hud Suresi, 63. Ayet:
"Ey halkım, söyleyin bakalım, ya Rabb'imin Kendinden verdiği bir rahmetle, kanıt içeren açık bir
bilgi
üzerindeysem! Ona asi olduğum takdirde, Allah'ın vereceği cezaya karşı bana kim yardım edebilir? Bana zarar vermiş olmaktan başka bir şey yapmış olmazsınız." dedi....
Hud Suresi, 88. Ayet:
"Ey halkım! Bana söyleyin! "Ya ben Rabb'imden kanıt içeren apaçık bir
bilgi
ye sahipsem; kendinden bana iyi bir rızık vermişse! Vazgeçmenizi istediğim şeyleri, kendim yapmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadarıyla düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'tandır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve yalnız O'na yöneldim." dedi....
Yusif Suresi, 3. Ayet:
Biz, Sana bu Kur'an'ı iletmekle, daha önce hakkında
bilgi
sahibi olmadığın kıssaları en doğru şekilde bildirmiş oluyoruz....
Yusif Suresi, 6. Ayet:
Böylece Rabb'in seni seçecek ve sana olayların yorumlanmasının
bilgi
sini verecek. Tıpkı daha önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Rabb'in Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Olgunluk çağına erişince ona hükmetme yeteneği ve
bilgi
verdik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kafirler, "Sen gönderilmiş değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanlarında Kitap'ın
bilgi
si olanlar yeter."...
İsra Suresi, 36. Ayet:
Hakkında
bilgi
sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad bunların hepsi ondan sorumludur....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Buna dair kendilerinin de atalarının da hiçbir
bilgi
leri yoktur. Çok büyük söz ediyorlar. Yalandan başka bir şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
"Onlar üç kişidir, dördüncüsü köpekleridir." diyecekler. Gayba taş atar gibi "Beş kişidir, altıncısı köpekleridir." diyecekler, "Yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir." diyecekler. De ki: "Onların sayılarını Rabb'im bilir. Onları pek az kimseden başkası bilmez." Onlar hakkında, Kur'an'ın verdiği
bilgi
dışında onlarla tartışma. Onlar hakkında tartışan hiç kimseden de bir açıklama isteme....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ona: "Sana öğretilen doğru yoldan gitme
bilgi
sini bana da öğretmen için, sana tabi olabilir miyim?" dedi....
Kəhf Suresi, 91. Ayet:
İşte böyle! Biz, onun yanında olan şeyleri
bilgi
mizle kuşatmıştık....
Taha Suresi, 52. Ayet:
"Onun
bilgi
si Rabb'imin yanında yazılıdır. Rabb'im yanlış yapmaz ve unutmaz." dedi....
Taha Suresi, 72. Ayet:
"Bizim açımızdan, ortaya konan bu kanıtlayıcı
bilgi
den sonra, yaradılışımızın esaslarını belirleyen yaratıcıya karşı seni asla tercih etmeyiz. İstediğin şeyi yap. Senin hükmün ancak bu dünya hayatında geçer." dediler....
Taha Suresi, 110. Ayet:
Onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Ama onlar, O'nu
bilgi
ce kavrayamazlar....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Her şeyin gerçek egemeni olan Allah, yüceler yücesidir. Kur'an'ın sana vahyedilmesi bitirilmeden önce acele etme. "Rabb'im bana
bilgi
yi arttır." de....
Taha Suresi, 133. Ayet:
"Rabb'inden bize bir ayet getirse ya!" dediler. Onlara, önceki suhuflarda yer alan kanıt içeren açıklayıcı
bilgi
ler ulaşmadı mı?...
Həcc Suresi, 3. Ayet:
Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; hiçbir
bilgi
si olmadığı halde, Allah hakkında ileri geri konuşurlar ve bütün azgın şeytanların peşinden giderler....
Həcc Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan bazıları, bir
bilgi
ye, bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıyorlar....
Həcc Suresi, 71. Ayet:
Onlar; Allah'ın yanı sıra O'nun kendileri hakkında bir sultan indirmediği ve hakkında
bilgi
sahibi olmadıkları şeylere kulluk ediyorlar. Zalimler için hiçbir yardım edici yoktur....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Hani siz onu dillerinize dolayıp, kendisi hakkında
bilgi
sahibi olmadığınız şeyi aranızda yayıyordunuz. Ve bunun önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysaki bunun Allah'ın yanında önemi çok büyüktür....
Şüəra Suresi, 34. Ayet:
Firavun, yanındaki melelere: "Bu gerçekten çok
bilgi
li bir sihirbazdır." dedi....
Şüəra Suresi, 37. Ayet:
"Bütün
bilgi
li sihirbazları sana getirsinler."...
Şüəra Suresi, 197. Ayet:
Ve İsrailoğulları
bilgi
nlerinin onu bilmesi, onlar için bir ayet değil mi?...
Nəml Suresi, 40. Ayet:
Kitaptan yanında bir
bilgi
bulunan kimse: "Onu bakışın sana dönmeden getiririm." dedi. Süleyman, onun yanı başında durduğunu görünce: "Bu Rabb'imin lütfundandır; şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak içindir." dedi. Ve kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur, kim de nankörlük ederse, bilsin ki Rabb'im Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Cömert'tir....
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Melike geldiğinde ona: "Senin tahtın böyle miydi?" denildi. "Sanki onun gibi." dedi. Ve "Bize daha önce
bilgi
verildi ve biz teslimiyet gösterdik!"...
Nəml Suresi, 66. Ayet:
Aslında onlar ahiret hakkında yeterince
bilgi
lendirildiler. Fakat hala şüphe içindeler. Doğrusu bundan yana kördürler....
Nəml Suresi, 84. Ayet:
Ve geldikleri zaman: "Onu
bilgi
ile kavramadınız da mı ayetlerimi yalanladınız? Yoksa başka bir neden mi var?" dedi....
Qəsəs Suresi, 78. Ayet:
Karun: "Bu serveti
bilgi
li olmam sayesinde elde ettim." dedi. Allah'ın daha önce ondan daha güçlü olan ve ondan daha çok taraftarı ve birikimi olan kuşakları yıkıma uğratmış olduğunu bilmiyor mu? Mücrimlere suçlarından sorulmaz....
Ənkəbut Suresi, 8. Ayet:
Biz, insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında
bilgi
n olmayan bir şey ile Bana şirk koşman için seninle cihad ederlerse, onları dinleme. Dönüşünüz ancak Bana'dır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğim....
Ənkəbut Suresi, 39. Ayet:
Karun, Firavun ve Haman'a; Musa kanıt içeren, açıklayıcı
bilgi
yle geldi. Ne var ki onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Onlar kurtulanlardan olmadılar....
Rum Suresi, 56. Ayet:
Kendilerine
bilgi
ve iman verilenler: "Ant olsun ki, siz Allah'ın yasasındaki diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu dirilme günüdür. Ne var ki siz bu gerçeği algılayamadınız....
Loğman Suresi, 6. Ayet:
İnsanlardan,
bilgi
si olmadığı halde; Allah'ın yolundan saptırmak ve onu alay konusu edinmek için gerçeği boş hadislerle değiştirenler vardır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Eğer o ikisi, hakkında
bilgi
n olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için seninle cihad ederlerse, o zaman sakın onlara itaat etme. Dünyada onlarla güzel geçin. Bana yönelen kimselerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz Bana'dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize sunduğunu, görünen görünmeyen nimetleri sizin için bollaştırdığını görmüyor musunuz? Yine de kimi insanlar; bir
bilgi
ye, bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıyorlar....
Loğman Suresi, 34. Ayet:
Sa'atin
bilgi
si, Allah'ın yanındadır. Ve O, yağmuru yağdırır, rahimde olanı bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Kimse nerede öleceğini de bilemez. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Əhzab Suresi, 63. Ayet:
İnsanlar sana Sa'at'ten soruyorlar. De ki: "Onun
bilgi
si yalnızca Allah'ın yanındadır. Ne bilirsin belki de o Sa'at yaklaşmıştır....
Səba Suresi, 44. Ayet:
Biz, onlara
bilgi
lenecekleri kitaplardan vermedik. Ve senden önce onlara bir uyarıcı da göndermedik....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah; sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Hiçbir dişi, O'nun
bilgi
si olmadan ne hamile kalabilir ne de doğurabilir. Bir kimseye ömür verilmesi; ömrünün uzaması veya kısalması, hepsi bir Kitap'tadır. Kuşkusuz bu Allah'a kolaydır....
Fatir Suresi, 25. Ayet:
Eğer seni yalanlıyorlarsa, bil ki onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Onların resulleri, onlara kanıt içeren
bilgi
yle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi....
Sad Suresi, 69. Ayet:
Onlar tartışırlarken, benim Mele-i A'la'ya dair bir
bilgi
m yoktu....
Zümər Suresi, 49. Ayet:
İnsanın başı derde girdiği zaman Bize yönelir. Sonra ona tarafımızdan bir yardım bahşettiğimizde: "Bu bana
bilgi
mden/yeteneğimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir fitnedir. Ne var ki onların çoğu bilmezler....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı yüklenenler ve çevresinde bulunanlar, Rabblerini övgü ile yüceltirler. Ve O'na iman ederler. İman edenler için bağışlanma dilerler: "Rabb'imiz! Sen, rahmet ve
bilgi
ce her şeyi kuşattın. Tevbe edip senin dosdoğru yoluna uyan kimseleri bağışla. Onları Cehennem azabından koru."...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
"Siz beni Allah'ı yalanlamaya ve hakkında
bilgi
m olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi Mutlak Üstün ve Çok Bağışlayıcı Olan'a çağırıyorum."...
Mömin Suresi, 50. Ayet:
Görevliler: "Resulleriniz, size kanıt içeren
bilgi
lerle gelmediler mi?" derler. Onlar: "Evet, geldiler." derler. Görevliler: "O halde kendiniz yalvarıp yakarın; Kafirlerin duası ancak boş ve anlamsızdır." derler....
Mömin Suresi, 66. Ayet:
De ki: "Bana, Rabb'imden gelen açık kanıtlar içeren
bilgi
lerle; sizin, Allah'tan başka yöneldiklerinize kulluk etmekten kesinlikle men edildim ve ben alemlerin Rabb'ine teslim olmakla emrolundum."...
Mömin Suresi, 83. Ayet:
Resulleri kendilerine kanıt içeren açıklayıcı
bilgi
lerle geldiği zaman, sahip oldukları
bilgi
ye güvenerek şımardılar ve kendisi ile alay ettikleri şey onları kuşattı....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
O Sa'at'ın
bilgi
si yalnızca O'na havale olunur. O'nun
bilgi
si dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi hamile kalmaz ve doğum yapmaz. Onlara: "Bana ortak koştuklarınız nerede?" diye seslenileceği gün, onlar: "Bizden bir tanık olmadığını Sana bildiririz." derler....
Zuxruf Suresi, 20. Ayet:
"Eğer Rahman dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik." dediler. Onların bu konuda hiçbir
bilgi
leri yoktur. Onlar yalnızca saçmalıyorlar....
Zuxruf Suresi, 61. Ayet:
Kuşkusuz o, kesinlikle o Sa'at için bir
bilgi
dir. Sakın ondan kuşku duymayın! Bana uyun. Bu, dosdoğru yoldur....
Zuxruf Suresi, 85. Ayet:
Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin mülkiyeti kendisinin olan Zat ne kutludur. O Sa'at'in
bilgi
si yalnızca O'nun yanındadır. O'na döndürüleceksiniz....
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
Sizin yaratılışınızda ve üretip yaydığı canlı varlıklarda "gerçek
bilgi
" sahibi olan bir toplum için ayetler vardır....
Casiyə Suresi, 17. Ayet:
Onlara, buyruklardan, apaçık, açıklayıcı
bilgi
ler verdik. Sonra onlar, kendilerine ilim geldikten sonra hırslarına kapılarak ayrılığa düştüler. Rabbin, ayrılığa düştükleri konularda Kıyamet Günü hüküm verecektir....
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Hevasını, ilahlaştıran kimseyi gördün mü? Allah, bir
bilgi
ye dayalı olarak, onu sapkınlıkta bıraktı. Ve onun kulağını ve kalbini mühürledi. Gözlerine perde çekti. Artık Allah'tan başka kim onu doğru yola iletebilir? Öğüt almıyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 24. Ayet:
Onlar, "Hayat, ancak bu dünya hayatından ibarettir. Doğar ve yaşarız, bizi ancak zaman yok eder." dediler. Oysaki bu konuda gerçeğe dayalı hiçbir
bilgi
leri yoktur. Onlar, yalnızca zanda bulunuyorlar....
Casiyə Suresi, 32. Ayet:
"Allah'ın verdiği söz gerçektir ve Sa'at mutlaka gelecektir." dendiği zaman, siz: "Biz, o Sa'at nedir bilmeyiz? Yalnızca bir varsayım olduğunu sanıyoruz, kesin
bilgi
sahibi değiliz." dediniz....
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra yakardıklarınıza bir bakın bakalım! Onların, yeryüzünde yarattıkları bir şey varsa bana gösterin! Yoksa onların göklerde bir ortakları mı var? Eğer doğru söylüyorsanız, bana, daha önce gelmiş bir kitap ya da
bilgi
kırıntısı bir eser getirin....
Əhqaf Suresi, 23. Ayet:
"O
bilgi
, yalnızca Allah'ın yanındadır. Ben, size, benimle gönderileni bildiriyorum. Ne var ki sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum." dedi....
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Rabbinden gelen kanıt içeren apaçık
bilgi
yi izleyen kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve hevalarına uyan kimse ile bir olur mu?...
Zariyat Suresi, 28. Ayet:
Durumlarından dolayı içine bir korku düştü. "Korkma." dediler ve ona
bilgi
n bir çocuk müjdelediler....
Nəcm Suresi, 28. Ayet:
Oysaki onların bu konuda hiçbir
bilgi
leri yoktur. Onlar yalnızca zanna uyuyorlar. Oysaki zan, "gerçekten" yana hiçbir değer taşımaz....
Nəcm Suresi, 30. Ayet:
Onların
bilgi
düzeyi bu kadardır. Rabb'in, kimin kendi yolundan sapmış olduğunu en iyi bilendir ve O, iletildiği doğru yolda olanı da en iyi bilendir....
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Yoksa o gaybın
bilgi
sine sahip de onu mu görüyor?...
Təğabun Suresi, 6. Ayet:
İşte bu, resulleri kendilerine açık kanıt içeren
bilgi
lerle geldiklerinde: "Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?" diyerek, kabul etmeyerek yüz çevirmelerindendir. Allah'ın onların inanmalarına ihtiyacı yoktur. Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Övgüye Değer Yegane Varlık'tır....
Talaq Suresi, 12. Ayet:
Allah, yedi göğü ve benzer şekilde yeryüzünü yaratandır. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini, Allah'ın
bilgi
sinin her şeyi kuşattığını bilesiniz diye, buyruğu onlar arasında iner durur....
Qələm Suresi, 37. Ayet:
Yoksa bir kitabınız var da bu
bilgi
leri oradan mı öğreniyorsunuz?...
Qələm Suresi, 47. Ayet:
Veya gaybın
bilgi
sine sahipler de oradan mı yazıyorlar?...
Təkəsur Suresi, 5. Ayet:
Hayır, asla bildiğiniz gibi değil, keşke kesin
bilgi
ile bilseydiniz....
Fatihə Suresi, 5. Ayet:
Allahım, bizi doğru, muhkem, güvenli yolda, İslâmî hayatta büyük hedeflere, hayırlara, büyük mükâfatlara ulaştır, önümüzü aydınlatan
bilgi
lerle donat, bizi sebat ettir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Hakkında şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Geçmiş kutsal kitaplarda, Muhammed’e vahyedileceği müjdelenen, bütün insanların iman etmekle, uygulamakla yükümlü olduğu, yürürlükteki tek ve son ilâhî kitap yalnızca bu mükemmel, kutsal kitaptır, Kur’ân’dır. Allah katından indirildiğinde, kaynağında, vahyinde ve içindeki
bilgi
lerde; geçmiş kitaplarda müjdelenen, bütün insanları muhatap alan, yürürlükteki tek ve son kitap olduğunda, şüphe ve tereddüt yoktur. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve...
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, gayb âlemine, fizik ve
bilgi
alanı ötesindeki varlıklara ve gerçeklere iman edenlerdir. Namazları, âdâbına riâyet ederek aksatmadan âşikâre kılanlardır. Kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten, Allah yolunda, karşılık beklemeden, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenlerdir....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir
bilgi
yle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki, Sana indirilene de, Senden önce indirilene de imân ederler. Âhiret'e de ancak onlar kesin bir
bilgi
yle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
(O takvaa saahibleri ki Habîbim) onlar sana indirilene de, senden evvel indirilenlere de inanırlar. Âhirete ise onlar şübhesiz bir
bilgi
ve inan beslerler. ...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve (yine) onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir
bilgi
yle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Münâfıkların hakka davet karşısındaki davranışları, müjde ve uyarı ateşi yakan kimsenin verdiği
bilgi
ye kuşkucu ve kararsız yaklaşan kimselerin haline benziyor. Alevler, Kur’ân âyetleri, peygamberin sünneti, Muhammed’in çevresindeki münafıklara da aydınlık sağlarken, iki yüzlülükleri sebebiyle, Allah onlara hak ve hakikati gösterecek aydınlığı yok ederek, onları şüphe, nifak ve inkâr karanlıklarında bırakıyor. Ne doğruyu, hakkı görebiliyorlar, ne de hayrı şerden ayırt edebiliyorlar....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Ya da semâdan (gökyüzü - düşünsel boyuttan) inen yağmur (fikirler), zulmet (karanlığın bilinmezliği) gökgürültüsü (doğru - yanlış çatışması) ve şimşek (bir an için akla düşen hakikat
bilgi
si) içindedirler! Yıldırımlara, ölüm korkusu (hakikatin açığa çıkmasıyla benliklerinin yok olması) düşüncesiyle kulaklarını tıkarlar (hakikat
bilgi
sine kendilerini kapatırlar). Allâh, hakikati inkâr edenlerin de varlığını meydana getiren Muhiyt'tir (ihâta etmektedir)....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuz Muhammed’e bölüm bölüm indirdiğimizden, Kur’ân’dan şüpheniz varsa, onun sûrelerine benzer bir sûre de siz ortaya koyun. Eğer söylediklerinizde haklı olduğunuz iddiasında iseniz de, ispat etmek için, Allah’ın dışında, kulları durumundaki önderlerinizi,
bilgi
nlerinizi, şahitlerinizi getirin....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuz (Muhammed) in üzerine parça parça (sûre sûre, âyet âyet) indirdiğimiz (Kur'ânın Allah katından geldiğin) den şübhe ediyorsanız haydi onun benzerinden siz de (meydana) bir sûre getirin. Allahdan başka sahicilerinizi (tapdığınız putları ve
bilgi
nlerinizi) de (yardıma) çağırın, eğer (iddianızda) doğru (insan) lar iseniz. ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah şüphesiz ki bir sivrisineği ve ondan (hilkat ve san'at inceliği bakımından) daha büyüğünü, (yapı itibariyle daha küçüğünü) misâl getirmekten çekinmez. İmân edenlere gelince, onlar bunun Rabları tarafından hak olduğunu elbette bilirler. Küfre saplananlar İse, «Allah bununla misâl olarak neyi murad etmiştir?» derler. (Allah) bununla (insanları imtihan ederek) bir çoğunu (
bilgi
sizlikleri ve nankörlükleri yüzünden) şaşırtır. Bir çoğunu da (
bilgi
li oldukları ve akıllarını hayra kullandıkları iç...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını göklere uygulayıp onları yedi gök şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca O'dur her şeyin tam
bilgi
sine sahip olan....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah Âdem’e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar hakkındaki
bilgi
leri, varlıklarla
bilgi
lerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün
bilgi
leri öğretti. Sonra da onları meleklerin önüne koydu. 'Yeryüzünde Âdem’e ihtiyaç olmadığı iddiasında haklı iseniz, bana bunların isimlerini, varlıklar hakkındaki
bilgi
leri, ...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
subhâne-ke
: sen sübhansın, seni tenzih ederiz
3.
lâ
: yoktur, değil, olmaz
4.
ilme
: ilim, b...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Demişlerdi ki: Noksan sıfatlardan seni arı biliriz, bize bildirdiğin şeylerden başka
bilgi
miz yok. Şüphe yok ki sen, her şeyi bilirsin, hüküm ve hikmet sahibisin....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: 'Yücesin Sen ya Rabbi. Bizim Senin bize öğrettiklerinin dışında bir
bilgi
miz yok. Sen ilim sahibisin, hikmet ve hükümranlık sahibisin.' dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: 'Senin şanın pek yücedir. Biz senin bildirdiğinin dışında bir
bilgi
ye sahip değiliz. Şüphesiz sen her şeyi bilen ve hikmet sahibi olansın' dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir
bilgi
miz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Cevab verdiler «Sen munezzehsin, ogrettiginden baska bizim bir
bilgi
miz yoktur. suphesiz Sen hem bilensin, hem Hakim'sin"....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
(Melekler de): «Seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz ki Sen her şeyi bilensin, yegane hikmet sahibi de Sensin!» dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Cevap verdiler: 'Sen münezzehsin, öğrettiğinden başka bizim bir
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz Sen hem bilensin, hem Hakim'sin'....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler: 'Sen Yücesin, senin bize öğrettiğinden başka bir
bilgi
miz yok. Sen Bilensin, Bilgesin.'...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: «Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz Ya Rab! Bizim için, senin bize bildirdiğinden başka
bilgi
mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin Sen!» dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: «Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin»....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler «Ya Rabbi, sen yücesin, bizim senin bize öğrettiklerin dışında hiçbir
bilgi
miz yoktur, hiç şüphesiz sen herşeyi bilirsin ve her yaptığın yerindedir» dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Sen yücesin (sübhaneke), senin bize öğrettiğinden başka bir
bilgi
miz / bildiğimiz yok. Sen bilensin , hakimsin (aliymülhakiym)"....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
(Melekler) de: «Seni tenzih ederiz. Senin bize öğretdiğinden başka bizim hiç bir
bilgi
miz yok. Çünkü (her şey'i) hakkıyle bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan şübhesiz ki sensin Sen» demişlerdi. ...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler ise: Sana tesbih ederiz, bize öğrettiğinden başka
bilgi
miz yok. Alim, Hakim Sensin Sen, demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Onlar: "Sen kudret ve egemenlikte kusursuz ve eksiksizsin! Senin bize bildirdiğin dışında bir
bilgi
miz yoktur. Doğrusu yalnız Sensin her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi!" diye cevap verdiler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: «Seni tesbih ederiz, Senin bize bildirdiklerinden başka bizim
bilgi
miz yoktur. Şüphe yok ki alîm, hakîm olan Sen'sin.»...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: “Sen münezzehsin, seni tesbih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir
bilgi
miz yok. Şüphesiz ki sen her şeyi hakkıyla bilensin, hüküm ve hikmet sahibisin. ” dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
-Sen yücesin! Yalnız sen eksiklikten uzaksın senin bize öğrettiğinden başka bizim hiç bir
bilgi
miz yoktur. Bilen ve hüküm veren sensin, dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Sen yücesin (ya Rab); bizim senin bize öğrettiğinden başka
bilgi
miz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakimsin (her şeyin içyüzünü bilen, her şeyi yerli yerince yapansın.)...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: «Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç bir
bilgi
miz yoktur. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.»...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler, 'Seni her türlü noksandan yüce tutarız,' dediler. 'Senin bize öğrettiklerinden başka
bilgi
miz yoktur. Herşeyi bilen ve herşeyi hikmetle yapan Sensin.'...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında
bilgi
miz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem, bunları, isimleriyle, varlıklar hakkındaki
bilgi
leriyle, varlıklarla
bilgi
lerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurallarıyla, tek tek anlat' buyurdu. Bu emir üzerine Âdem, onları, isimleriyle, varlıklar hakkındaki
bilgi
leriyle, varlıklarla
bilgi
lerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurall...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizdeki doğru
bilgi
leri, Tevrat’taki doğru
bilgi
leri tasdik edici olarak indirdiğime, Kur’ân’a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki, örneği, önderi siz olmayın. Âyetlerimi, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişmeyin. Bana, yalnız bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun....
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey
bilgi
nler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara Birr'i (Allâh Esmâ'sının sizde oluşturduğu güzelliği yaşamayı) tavsiye ederken, kendi nefsinizde bunu (hissedip) yaşamayı unutuyor musunuz? Oysa Kitabı (varlığın hakikati
bilgi
sini) okuyorsunuz. . . Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey
bilgi
nler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey Yahudi
bilgi
nleri) siz, insanlara iyiliği (gerçeği ve peygambere îman etmeği) emredersiniz de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Kitab (Tevrat) da okursunuz. Haalâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? ...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
(45—46) Sabır ve namaz ile (Allah'tan) yardım isteyin. Gerçi bu, Allah'a kavuşacaklarına ve ancak O'na döneceklerine kesin
bilgi
(ve inanç) edinen saygılı kimselerden başkasına ağır ve sıkıcıdır....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
(45—46) Sabır ve namaz ile (Allah'tan) yardım isteyin. Gerçi bu, Allah'a kavuşacaklarına ve ancak O'na döneceklerine kesin
bilgi
(ve inanç) edinen saygılı kimselerden başkasına ağır ve sıkıcıdır....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Hani Musa'ya Kitabı (varlığın hakikati
bilgi
sini) ve Furkan'ı (doğrularla yanlışları ayırt etme yetisini -
bilgi
sini) vermiştik; gerçeğe yönelesiniz diye....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Mûsâ’ya kutsal kitabı vermiştik. Hakkı bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran
bilgi
leri içeren şeriat ve mûcizeler vermiş, düşmanına karşı zafer ihsan etmiştik. Doğru yolu bulup tercih edersiniz diye sizi uyarmıştık....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
"Yâ Musa, biz Allâh'ı dışarıda, açıkta görmedikçe iman etmeyiz" demiştiniz de; bunun üzerine yıldırım (varlığınızı yok eden hakikat
bilgi
si) çarpmıştı sizi, siz bakıp dururken!...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi (yakıcı Hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâmesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allâh Esmâ'sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza). . . "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat
bilgi
sini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A. H. )...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden söz almıştık ve Tur'u da üstünüze kaldırmıştık (Musa'nın bir mucizesi). Size verdiğimizi (hakikat
bilgi
sini) bir kuvve olarak tutun ve onun içinde olanı zikredip hatırlayın ki korunabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Gene bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı emrediyor. Kavmi, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah'a sığınırım
bilgi
sizlere katılmaktan demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: '
Bilgi
den ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında "İman ettik" derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki
bilgi
leri), Rabbiniz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında «İman ettik» derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki
bilgi
leri), Rabbiniz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan ümmî olanlar vardır ki, vehmettikleri (kafalarında şartlanmalarına göre kurguladıkları) ötesinde Kitabı (hakikat
bilgi
sini) bilmezler; (asılsız) zanlarıyla yaşarlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlar arasında ilahi kelamın gerçek
bilgi
sine sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; (ki bunlar) sadece bir takım kuruntular(a tabi olurlar) ve zanna dayanırlar....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Artık elleriyle (emaniye
bilgi
ler içeren) kitabı yazanların vay haline! Sonra da onu (bu yazdıklarını) az bir bedel karşılığında satmak için: “Bu Allah'ın indindendir.” derler. İşte onlara yazıklar olsun , elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı ve yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Yazıklar olsun kendi elleriyle (nefsanî doğrultuda) bir takım
bilgi
leri yazıp, sonra da az bir paha karşılığı için "Bu Allâh indîndendir" diyenlere!. . Yazıklar olsun elleriyle yazıya döktükleri
bilgi
lere! Yazıklar olsun bu yolla elde ettikleri kazanca!...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Hâlbuki siz birbirinizi öldürüyorsunuz, içinizden bir grubu yurtlarından çıkartıyorsunuz. Onlar aleyhine haksız yere düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Esir olup da geri getirilirlerse fidyelerini verip onları aranızdan çıkartıyorsunuz (oysa bu haramdı). Yoksa siz (Kitabın) hakikat
bilgi
sinin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların ereceği karşılık, dünya yaşamında rezil olmaktır. Kıyamet sürecinde ise azabın en şiddetlisine düçar olurlar! Allâh yaptıklarınızdan ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki Musa'ya (Kitap) hakikat
bilgi
si verdik; ondan sonra da birbiri ardınca içinizden Rasûllerle takviye ettik. Meryemoğlu İsa'ya da beyyineler (hakikat
bilgi
sinin apaçık tasdiki olan hâller) verdik. Onu Ruh-ül Kuds (Onda açığa çıkardığımız kuvve) ile teyit ettik. Nefsinizi yüceltmek uğruna, ne zaman hevânıza uymayan gerçekleri dillendiren Rasûller gelse, onların bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Ama onlar: "Kalplerimiz zaten
bilgi
ile dolu!" derler. Hayır, bilakis Allah, onları hakikati kabullenmeyi reddettikleri için gözden çıkarmıştır. Zira onlar sadece basmakalıp birkaç şeye inanırlar....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Daha önce, dini inkâr eden kâfirlere karşı zafer kazanmak üzere bir açılım istediklerinde (Yahudiler), kendilerindeki
bilgi
yi tasdik eden bir yeni
bilgi
, Allâh tarafından onlara verildi; O geleceğini bildikleri (Hz. Muhammed) geldi, ama onu inkâr ettiler! Artık onlar Allâh'tan uzak düşmüş bir hâlde yaşarlar (Allâh la'neti hakikati reddedenler üzerinedir)!...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından ellerindeki geçerli
bilgi
leri tasdik eden kitaplar gelmişken, öteden beri kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere, inanmayanlara karşı görevlendirilecek peygamberin adını kullanarak üstünlük sağlamaya, insanlardan, tekrar tekrar geleceği ile ilgili haberleri öğrenmeye, mevcut kutsal kitaplardaki
bilgi
leri yeniden değerlendirmeye alarak geleceğini teyide çalışırlarken, ...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a imân edin' denildiği zaman: 'Biz kendimize indirilene, imân ediyoruz' diyorlar. Kendi kitaplarından sonra aynı kaynaktan indirileni, en mükemmel son vahyi; ellerindeki doğru
bilgi
leri tasdik eden, hakça bir nizam içeren hak kitap Kur’ân’ı inkar ediyorlar. Onlara: 'Peki, imanınızda samimi idiyseniz, niçin daha önce Allah’ın nebilerini, peygamberlerini öldürdünüz?' diye sor....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Sen: 'Cebrâil’e düşman olan, Allah’ın düşmanıdır. Çünkü, Kur’ân’ı Allah’ın
bilgi
si, planı dahilinde Allah’ın iradesiyle senin kalbine, hafızana, Cebrâil bölüm bölüm indirip yerleştirdi. Daha önceki kutsal kitaplara âit içinde nakledilenleri tasdik eden mü’minlere hidayet rehberi olan ve müjdeler getiren Kur’ân’ı indirdi.' beyanımızı insanlara söyle....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Kendilerine Kitap (
bilgi
) verilenlerden bir grup, beraberlerinde olanı tasdik eden Allâh indînden bir Rasûl gelince (Yahudi olmadığı için), Kitabullahı (Hakikat
bilgi
sini ve Sünnetullah'ı) arkalarına attılar, işin hakikatini bilmiyormuşçasına....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Allah tarafından onlara, ellerindeki doğru
bilgi
leri, kutsal kitaplardaki
bilgi
leri tasdik edici bir rasûl gelince, kendilerine verilen kutsal kitabın hükmünce sorumlu tutulanlardan bir kısmı, Allah’ın kitabını, sanki hiç tanımıyorlarmış, bilmiyorlarmış gibi, taahhütlerini bozarak, sorumluluklarını yerine getirmediler, Muhammed’in hak peygamberliği ile ilgili, Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini de, Kur’ân’ı da büsbütün kulak arkası ettiler....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun k...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman'ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil'deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğrenenler de Allah'ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Yahudiler, Süleyman’ın devleti, iktidarı aleyhine şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin uydurup ortaya sürdükleri şeylerin, rüzgârın ve cinlerin Süleyman’a hizmetinin sihirle gerçekleştirildiği uydurmasının ardına düştüler. Süleyman sihirle uğraşarak inkâr edip kâfir olmamıştı. Fakat şeytanlar, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar iyice küfre saplandılar. İnsanlara sihri, büyüyü öğretiyorlardı. Babil’deki iki meleğe, Hârût ve Mârût’a, sihirle ilgili bir
bilgi
, bir emir ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman'ın mülkü hakkında uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l 'de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im
bilgi
miz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü ilmini öğrenerek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın otoritesi hakkında şeytanların anlattığına uydular. Oysa Süleyman inkar etmedi; halka büyücülüğü ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki meleğe indirileni öğreten şeytanlar inkar etmişti. Bu ikisi: 'Bu bir sınavdır, (bu
bilgi
yi kötüye kullanıp) nankör olmayın!,' demedikçe kimseye onu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden öğrendiklerini, koca ile karısının arasını açmak için kullandılar. Oysa ALLAH'ın izni olmadan onlar hiç kimseye bir zarar veremezdi. Kendilerine yarar vereni değil, zarar ver...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar Süleyman'ın mülkü hakkında şeytanların anlattığına / okuduğuna (tetluşşeyatıynu) uydular. Süleyman küfretmedi ancak şeytanlar küfrettiler. Onlar insanlara büyücülüğü (sihr) ve Babil'deki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi "Biz bir fitneyiz, (bu
bilgi
yi kötüye kullanıp) küfretmeyin?" demedikçe hiç kimseye onu / birşey öğretmezlerdi. Fakat onlardan koca (beynelmer) ile karısının (zevcihi) arasını açan şeyi öğrendiler / öğreniyorlardı. Oysa onunla Tanrı'nı...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ihdas edilene (uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat
bilgi
si verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Yahudilerle Hıristiyanlar) dediler ki: «Yahudi ve Hıristiyan olanlardan başkası elbette Cennet'e giremez.» Bu, onların kuruntularıdır. De ki: (Eğer bu iddianızda) doğru kimselerseniz haydi kesin
bilgi
veren delillerinizi getirin!...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdiler, Nâsranîlere, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Nâsranîler de, Yahûdiler, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Halbuki hepsi de kitap okurlar.
Bilgi
si olmayanlar da tıpkı onların dediklerini dedi. Allah, aykırılığa düştükleri şey yüzünden, kıyamet gününde aralarını bulur, gerçek hükmü verir elbet....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, "Nasraniler boş şeylerle uğraşıyor"; Nasraniler de, "Yahudiler boş şeylerle uğraşıyorlar" dediler. Bunlar Kitabı (inzâl olmuş
bilgi
yi) okurlar güya! O
bilgi
yi okumamış olanlar da zaten onların dediğini söyler!. . İhtilaf ettikleri konuda Allâh, kıyamet sürecinde hükmünü açıklayacaktır....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı, Tevrat’ı, İncil’i okumakta oldukları halde yahudiler: 'Hristiyanlar, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Hristiyanlar da: 'Yahudiler, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Kutsal kitaplarla ilgili
bilgi
lere sahip olmayanlar da, birbirleri hakkında onların söylediklerine benzer sözler söylediler. Allah, kıyamet günü onların arasında ihtilâf edegeldikleri konularda hükmü...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dediler ki: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (
bilgi
sizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, «Hiristiyanligin bir temeli yoktur» dediler; oysa onlar Kitablarini da okuyorlar.
Bilgi
sizler de tipki onlarin soylediklerini soylemistir. Allah, kiyamet gunu, anlasmazliga dustukleri seylerde onlarin arasinda hukum verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, «Hıristiyanlar kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değillerdir,» dediler. Hıristiyanlar da, «Yahudiler kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değillerdir,» dediler. Halbuki her iki taraf da kendilerine ait kitapları okurlar. Böylece bu hususta
bilgi
si olmayanlar da (takiîd yolunu seçerek) onların dediği gibi demeye başladılar. Allah kıyamet günü ayrılığa düştükleri hususta onlar arasında hükmedecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler 'Hıristiyanlar bir temel üzerinde değil' dediler, Hıristiyanlar da 'Yahudiler bir temel üzerinde değil' dediler; oysa onlar Kitaplarını da okuyorlar.
Bilgi
sizler de tıpkı onların söylediklerini söylemiştir. Allah, kıyamet günü, anlaşmazlığa düştükleri şeylerde onların arasında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dediler ki, «Hıristiyanlar birşey üzerinde değiller», Hristiyanlar da «Yahudiler bir şey üzerinde değiller» dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir
bilgi
si olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir" derken, Hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değildir" dediler. Oysa onlar kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (
bilgi
sizler) de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Tanrı, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ayrıca Yahudiler, "Hıristiyanlar geçerli, tutarlı bir inanç temelinden yoksunlar" iddiasında bulunurken Hıristiyanlar da (aynı şekilde); "Yahudiler, geçerli, tutarlı bir inanç temelinden yoksunlar" diye iddia ederler; ve her iki taraf da (bu iddialarında) ilahi kelama atıfta bulunurlar! Hatta
bilgi
den yoksun bulunanlar, onların söylediklerini aynen tekrarlayıp dururlar; ama anlaşamadıkları şeyler konusunda Kıyamet Günü aralarında hüküm verecek olan Allah'tır....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: «Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir. «; Hıristiyanlar da: «Yahudiler bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir» dedi. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyen (
bilgi
siz) ler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
si olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Allâh ismiyle işaret edilen hakkında)
bilgi
sizler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları hakkıyla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlimden nasipleri olmayanlar: 'Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet, bir mûcize, maddî bir işaret gelmeli' dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri, akılları birbirine benzedi. İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, inanmak isteyen
bilgi
toplumları için, Muhammed’in hak peygamber olduğu ile ilgili âyetleri, mûcizeleri açık seçik açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
sahibi olmayanlar 'Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi?' dediler. Onlardan öncekiler de onların bu sözlerine benzer şeyler söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benziyor. Biz iyi anlayan bir topluluk için ayetlerimizi açık bir şekilde gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
sizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin
bilgi
yle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
den nasibi olmayanlar da «Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
sizler "Tanrı bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz kesin
bilgi
yle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Yalnız)
bilgi
den yoksun olanlar: "Allah neden bizimle konuşmaz ve neden bize (mucizevi) bir işaret göstermez?" derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi: Kalpleri hep birbirine benziyor. Gerçekte Biz, bütün işaretleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
sizler, dediler ki: «Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?» Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir
bilgi
yle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi
den yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya!..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitap (Sünnetullah
bilgi
si) verilmiş olanlar onu hakkıyla okuyup değerlendirirler. . . İşte bunlar Ona iman edenlerdir. Her kim de Onu inkâr ederse, hüsrana uğrayanlardan olur (hakikatini inkâr ettiği için)....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimizden
bilgi
li ve yetkili) kimseler önce onu gerçek mânada (anlayarak) gönüllerine indirerek okurlar. İşte onlar, buna imân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, onlar da zarara uğrayanların kendileridir....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabbimiz, onların içinde senin âyetlerini (âlemlerinde Esmâ'nın açığa çıkışını) onlara öğretip okutan, onlara
Bilgi
yi ve açığa çıkış sistemini (hikmeti) öğreten, onları arındıran Rasûl bâ's et (insanlara Hakikati bildiren Esmâ'nın açığa çıkmış sûretini oluştur). " Kesinlikle sen Aziyz Hakiym'sin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Ey Rabbimiz, onlardan, onların içinde özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere rasuller, peygamberler görevlendir. Onlara, Senin âyetlerini okusunlar. Okuma-yazmayı, kitaplarına vukufu, kitaplarını, Kur’ân’ı, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, sünnetlerini öğretsinler. Onları pisliklerden arındırıp, vicdanlarını tertemiz yapsınlar. Sen, sadece Sen, kudretli, hikmet sahibi ve hükümransın.' diye yalvardılar....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, İbrâhim, İsmâil, İshak, Yâkup ve torunları da yahudi ve hristiyan idiler mi demek istiyorsunuz? 'Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?' de. Allah tarafından kutsal kitaplarda bildirilen ve kendisi tarafından bilinen doğru
bilgi
leri açıkça insanlara bildirmeyip gizleyerek inkâr edenden daha zâlim kim olabilir? Allah işlediğiniz amellerden, zulmünüzden, yalanlamanızdan, şehadeti gizlemenizden gafil değildir. Allah bunları cezalandırmadan bırakmayacak....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyanlardı" mı diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha
bilgi
lisiniz yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, vechinin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın vechi ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le davet ettiği Kâbe varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde vechini (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (Kâbe - içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
1.
ve le in
: ve eğer gerçekten olursa, olsa
2.
eteyte
: getirsen
3.
ellezîne
: o kimselere, onlara
4.
ûtû
: veril...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlere her âyeti (hakikate işaret eden
bilgi
yi) getirsen yine de senin kıblene tâbi olmazlar! Sen de onların kıblesine tâbi olucu değilsin. (Hatta) onlar birbirlerinin kıblesine de tâbi olmazlar. Yemin olsun ki, İlimden sana gelenden sonra onların hevâlarına (şartlanmalarına göre oluşan fikirler/istekler) tâbi olursan, kesinlikle zâlimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki, sen kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesini kabul etmezler. Sana gelen bunca
bilgi
den sonra, sen onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden, âsilerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kitap verilenlere her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen de onlar yine senin kıblene yönelmez. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymaz. Sana gelen bu
bilgi
den sonra, onların keyfine uyarsan zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlere sen her türlü ayeti (delili) göstersen bile onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine de uymazlar. Sana gelen
bilgi
den sonra eğer onların keyiflerine, arzularına uyacak olursan, o zaman, kesinlikle zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine (Kitap)
Bilgi
verdiklerimizden bir kısmı Onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir grup bilerek Hakk'ı gizlerler....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nasıl ki içinizden size bir Peygamber gönderdik. Size âyetlerimizi okumada, ahlâkınızı temiz bir hale koymada. Size kitap ve hikmet öğretmede ve bilmediğiniz şeyler hakkında size malûmat verip sizi
bilgi
sahibi etmede....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim, içinizden (hakikati dillendirmek üzere) Rasûl irsâl ettik (açığa çıkardık); âyetlerimizi (varlığın hakikati oluşumuza dair işaretleri) size tilavet ediyor (okuyup anlatıyor), sizi arındırıyor ve Kitabı (hakikat ve Sünnetullah
bilgi
sini), Hikmeti (varlığın oluş sistem ve düzenini, oluş mekanizmasını) ve bilmediklerinizi öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Üzerinizdeki nimetimizi tamamlamak için, kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, içinizi dışınızı temizleyip sizi, vicdanınızı arındıran, size okuma yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, sünnetini öğreten, size akılla ve düşünerek bilemeyeceğiniz şeyleri gösteren, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir rasül, bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe ederek, İslâmî hakikatleri ortaya koyarak Allah’a itaate yönelenlere, yaymaya devam ettikleri yanlış
bilgi
leri düzeltenlere, Muhammed’in bütün insanlığın son hak peygamberi, Kur’ân’ın Allah’ın son mükemmel kutsal kitabı olduğunu, İslâmî hakikatleri bütün insanlığa açıklayanlara lânet edilmez. İşte onları ben bağışlarım. Ben insanları tevbeye, itaate sevkeder, tevbeleri kabul ederim. Çok merhametliyim....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Sizi yalnız kötülük işlemeye, iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve hakkında
bilgi
sahibi olmadığınız şeyleri Allah'a isnat etmeye çağırır....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara: "Allâh'ın inzâl ettiğine (varlığın ve varlığınızın Allâh Esmâ'sı olduğuna ve Sünnetullah
bilgi
sine) iman edin" denildiğinde onlar: "Hayır, babalarımız neye tâbi ise biz de onların tâbi olduklarına (dışsal tanrısallığa) uyarız" derler. . . Ya babaları gerçeğe akıl erdiremeyen hakikati bulamamış kişidiyseler?...
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Onlar ki, Allâh'ın Kitaptan inzâl ettiğini (varlığın hakikati ve Sünnetullah
bilgi
sini) gizleyip, onu (hakikatlerini) az bir paraya (dünyasal değere) satarlar; işte onlar bâtınlarını (dünyalarını) ateşten (yakıcı) başka bir şeyle doldurmuş olmazlar. Kıyamet sürecinde Allâh onlarla konuşmaz ve onları tezkiye etmez. Onlar için feci azap vardır....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bundan dolayıdır ki, (biennAllah) Allâh, ilmindeki, varlığın hakikati ve Sünnetullah
bilgi
sinin açığa çıkmış hâli olan evren içre evrenler ilmini (Kitap) bizâtihi Hak olarak (bilHakk) inzâl etmiştir. Muhakkak ki Kitapta (bu
bilgi
de - oluşta) ihtilaf edenler (bu gerçeğe karşı çıkanlar) kesinlikle gerçekten çok uzağa (şikakı baiyd) düşmüşlerdir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem
bilgi
sine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüvvet kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah
bilgi
sini) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar Nûh’a kadar aynı dine sahip bir tek milletti. Görüş ayrılığına düşmeleri sebebiyle Allah onlara, rahmeti, merhameti, ihsanı, sevgisi konusunda müjdecilik, sorumluluk hesap ve cezayı hatırlatan, uyarıcılık görevi yapan özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberler gönderdi. İnsanlar arasında, ihtilâf ettikleri konularda, hakem olmaları, hüküm vermeleri, icraat yapmalarına esas olması için onlarla beraber, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda gerçekleştirilmesi gereken ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını üçüncü defa boşar, boşanma kararı alırsa, artık bundan sonra, kadının, bir başka erkekle fiilî evlilik geçirmedikçe eski kocasıyla evlenmesi helâl ve meşrû değildir. Eğer bu kişi de onu boşar, boşanma kararı alırsa, Allah’ın koyduğu kuralları uygulayabileceklerine inandıkları takdirde, onların yeniden evlenmelerinde bir beis yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu kurallar ve cezalardır. Allah bunları ilimde ilerlemeye devam eden
bilgi
toplumları için, ilim adamları için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikahlanıncaya kadar ilk erkeğe helal olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları
bilgi
sahibi bir topluluğa açıklar....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onların Peygamber'i onlara dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizin için melik olarak Talut'u beas etmişti (görevlendirmişti).” Dediler ki: “Bizim üzerimize onun melikliği nasıl olur? Melikliğe biz ondan daha çok hak sahibiyiz (daha çok lâyıkız). Ve de ona maldan bir genişlik (servetçe bolluk) verilmedi.”(Peygamber de) “Muhakkak ki Allah, onu sizin üzerinize (melik) seçti ve onun ilmini (
bilgi
sini) ve cismini (kuvvetini) artırdı.î Ve Allah, mülkünü dilediği kimseye verir. Ve Allah, Vâsi'dir (rahmeti v...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun
bilgi
sini ve gücünü artırdı.” Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri, Allah size padişah olarak Tâlût'u gönderdi dedi. Nasıl olur da dediler, bize buyruk yürütür o? Bizim ondan ziyade padişahlığa hakkımız var, malca da bizden üstün değil. Peygamberleri, şüphe yok ki dedi, onu Allah seçmiş sizden üstün etmiş, ona
bilgi
ve vücut bakımından üstünlük vermiştir. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah'ın rahmeti boldur, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: 'Allah sizin için hükümdar olarak Talut'u gönderdi' dedi. Onlar: 'Biz hükümdarlığa ondan daha layık olduğumuz ve ona bir mal genişliği de verilmediği halde nasıl bizim üzerimize hükümdar olabilir?' dediler. Peygamberleri: 'Doğrusu Allah onu sizin üzerinize seçti ve onun
bilgi
sini ve bedensel gücünü artırdı. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir' dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun
bilgi
ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
İsrailoğullarının peygamberi kendilerine şöyle dedi: “- Allah size Talût’u padişah gönderdi.” Onlar ise: “- Biz padişahlığa ondan daha münasip iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken padişahlık nasıl onun olur?” dediler. Onlara şu cevabı verdi: “- Allah onu üstünüze beğenip seçmiş ve ona
bilgi
ile vücud kuvveti bakımından bir üstünlük vermiştir.” Allah mülkünü dilediğine verir, Allah’ın rahmet ve ihsanı geniştir; her şeyi kemâliyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara «Allah size suphesiz, Talut'u hukumdar olarak gonderdi» dedi. «Biz hukumdarliga ondan layik iken ve ona malca da bir bolluk verilmemisken bize hukumdar olmaga o nasil layik olabilir?» dediler, «Dogrusu Allah size onu secti,
bilgi
ce ve vucutca gucunu artirdi» dedi. Allah hukumdarligi diledigine verir. Allah her seyi kaplar ve bilir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara : «İşte Allah size Tâlût'u hükümdar gönderdi !» dedi. «AA! ona bizim üzerimize hükümdar olma (yetki ve hakkı) neden ? Hükümdarlığa biz ondan daha çok hak sahibiyiz (ve lâyıkız); hem ona mal (ve servetçe) bir bolluk da verilmiş değil» dediler. Peygamber (onların haksız tepkisine karşı) dedi ki: «Şüphesiz ki Allah onu sizin üzerinize seçmiş ve ona
bilgi
de ve vücutta bir gelişme ve üstünlük vermiştir. Allah mülkü (saltanat ve hükümranlığı) dilediğine verir. Allah (mülk ve kudre...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara 'Allah size şüphesiz, Talut'u hükümdar olarak gönderdi' dedi. 'Biz hükümdarlığa ondan layık iken ve ona malca da bir bolluk verilmemişken bize hükümdar olmağa o nasıl layık olabilir?' dediler, 'Doğrusu Allah size onu seçti,
bilgi
ce ve vücutça gücünü artırdı' dedi. Allah mülkü dilediğine verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara, 'ALLAH size kral olarak Talut'u atadı,' dedi. Onlar, 'Biz yönetime ondan daha layık olduğumuz halde nasıl olur da üzerimize buyruk sahibi olabilir? Üstelik zengin biri de değil,' dediler. O da, 'ALLAH onu üzerinize seçti. Onun
bilgi
ve beden gücünü arttırdı,' dedi. ALLAH mülkünü dilediğine verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: «İşte Allah, size hükümdar olarak Talut'u gönderdi.» demişti. Onlar: «O nasıl bize hükümdar olabilir ki? Halbuki biz hükümdarlığa ondan daha layıkız. O, malca da bir bolluk verilmiş biri değil.» dediler. Peygamber: «Onu, Allah size hükümdar seçmiş,
bilgi
ve fizikçe artırmıştır, hem Allah, hükümdarlığı dilediğine verir. Allah geniş mülk sahibi, her şeyi bilendir.» dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: «Allah, size hükümdar olmak üzere Talût'u gönderdi.» demişti. Onlar: «Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir.» dediler. Peygamberleri de «Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve ona
bilgi
ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir.» dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara; Allah size hükümdar olarak Talut'u gönderdi' deyince, 'O bize nasıl hükümdar olabilir? Hükümdarlık bize ondan daha çok yakışır. Çünkü ona bol servet verilmiş, değildir' dediler. Peygamberleri onlara; Allah onu hükümdar olarak seçerek başınıza getirdi, Ona
bilgi
ve vücud gücü bakımından üstünlük bağışladı' dedi. Allah mülkünü (egemenlik yetkisini) dilediğine verir, Allah'ın lütfu geniştir ve O, herşeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: "Tanrı size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa ona göre çok daha hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Tanrı size onu seçti ve onun
bilgi
sini ve bedensel gücünü arttırdı. Tanrı kime dilerse mülkünü verir; Tanrı (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri: «Hakıykat, Allah size bir pâdişâh olarak Taalût'u göndermişdir» dedi. Dediler ki: «Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken nasıl olur da bizim başımızda padişahlık onun olabilir?» (Peygamber) dedi: «Şübhesiz Allah onu sizin üstünüze beğenib seçmişdir. Ona
bilgi
ce, vücudca (kuvvetçe) de bir üstünlük vermişdir. Allah mülkünü kime dilerse ona verir. Allah (in rahmeti, ilmi her şey'e yaygın ve lutf-ü keremi) boldur. Gerçek bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: İşte Allah hükümdar olarak size Talut'u gönderdi. Onlar: Biz hükümdarlığa ondan daha layık iken ve ona malca bolluk da verilmemişken nasıl olur da bizim başımıza hükümdar olabilir? dediler. Peygamberleri de dedi ki: Allah onu sizin üstünüzde beğenip seçmiştir. O'na
bilgi
ce ve vücutça da bir üstünlük vermiştir. Şüphesiz ki Allah; mülkünü dilediğine verir. Ve Allah, Vasi'dir, Alim'dir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Ve onların peygamberi, toplumunun önde gelenlerine, "Bakın," dedi, "Allah Talut'u size kral olarak tayin etti." Onlar: "Biz hükümranlığa ondan daha çok layık iken nasıl bizim üzerimizde hüküm sahibi olabilir?" dediler. (Peygamber) "Bakın," dedi, "Allah onu sizden daha üstün kılmış ve ona derin
bilgi
ve mükemmel bir beden bahşetmiştir. Ve Allah, hükümranlığı istediğine verir: zira Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: “İşte Allah Tâlut'u size hükümdar olarak gönderdi. ” dedi. Bunun üzerine: “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız. Hem ona servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmiş de değil. ” dediler. Peygamberleri: “Allah onu sizin üzerinize beğenip seçmiştir. Ona
bilgi
ce ve vücutça da bir üstünlük vermiştir. Şüphesiz ki Allah mülkünü dilediğine verir. Allah'ın lütfu geniştir, her şeyi bilendir. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara, dedi ki: -Allah, Talût’u size hükümdar gönderdi. -O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha layıkız. Ona, malca da bir bolluk verilmemiştir, dediler. Peygamber de: -Allah, onu sizin üzerinize seçti, onun
bilgi
sini ve gücünü artırdı. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir. O, her şeyi bilendir, dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allâh Talût'u size hükümdar gönderdi." Dediler ki: "O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız, ona bol mal da verilmemiştir." Dedi: "Allâh onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun
bilgi
sini ve gücünü artırdı." Allâh mülkünü dilediğine verir. Allâh(ın lutfu) geniştir, (O, herşeyi) bilendir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: «Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi.» Onlar: «Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?» demişlerdi. O (şöyle) demişti: «Doğrusu Allah size onu seçti ve onun
bilgi
ve vücud gelişimini arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.»...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah, Tâlût'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir." Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu
bilgi
ve beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Sonunda Allah’ın izni ve lütfuyla onları yendiler. Dâvûd, Câlût’u öldürdü. Allah kendisine devlet, hükümdarlık, peygamberlik, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
si verdi. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olan bazı şeyleri de ona öğretti. Eğer Allah insanların bir kısmıyla diğer bir kısmının devletlerini, medeniyetlerini ortadan kaldırmasa, iktidarlarından uzaklaştırmasa, zulümlerine karşı koydurmasa, azgınlarını, kötülük yapanlarını engelletmese, insanlara s...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Bunun üzerine, onları Allah'ın izniyle bozguna uğrattılar, Davud da Calut'u öldürdü; Allah ona hükümranlık ve hikmet verdi ve istediği şeyin
bilgi
sini öğretti. Ve eğer Allah, insanlara kendilerini başkalarına karşı savunma gücü vermeseydi yeryüzü çürüme ve yozlaşmaya maruz kalırdı: ama Allah bütün alemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Öyle bir Allah ki ondan başka yoktur tapacak. Diridir, her an yarattıklarını tedbîr ve tasarruf edip durur. Ne uyuklamaya kapılır, ne uykuya dalar. Onundur ne varsa göklerde ve yeryüzünde. Kimdir izni olmadıkça onun yanında şefaate kalkışacak? Önlerindekini de bilir, artlarındakini de. Onun
bilgi
sinden, dilediği miktardan başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri de kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de. Göğü, yeri korumak, ona ağır da gelmez. O'dur çok yüce ve çok ulu....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
O Allah’tır, Allah. Hak ilâh yalnızca O’dur. Ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzaktır. Varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran O’dur. Onu ne gaflet basar ne de uyku. Göklerdeki varlıkların ve imkânların hepsi ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı O’nun mülkündedir, O’nun tasarrufundadır. O’nun yanında, benzer sıfatların tecellisiyle kudret ve tasarruf kullanan eş bir varlık olmak kimin haddine? Yalnızca O’nun izniyle ilâhî planlamayı yürütenlere görev dağılımı yapılı...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
ALLAH: O'ndan başka tanrı yoktur, Yaşayandır, Sonsuzdur. Kendisini ne dalgınlık ne de uyuklama tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmadan kim O'nun katında aracılık edebilir? Onların geçmişini ve geleceğini bilir. Dilediği miktar dışında O'nun
bilgi
sinden hiç bir şeyi kavrayamazlar. Egemenliği gökleri ve yeri kapsamıştır. Onları düzen içinde korumak onu yormaz. O Yücedir, Büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'tan başka ilâh yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nun dur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun
bilgi
sinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dinde hiçbir zorlama yoktur. Şüphesiz doğru eğriden, hak bâtıldan, hidâyet dalâletten, hayır serden, imân küfürden (ayrılıp) açıkça ortaya çıkmıştır. Artık kim Hakk'a yönelir de ilâhî sınırları aşan sapıklık ve
bilgi
sizliği, azgınlık ve aşırılığı tanımıyarak Allah'a inanırsa, gerçekten o kopmak nedir bilmeyen en sağlam kulpa tutunup yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allâh iman edenlerin Veliyy'idir; onları zulmattan (karanlıklardan - hakikat
bilgi
sizliğinden) Nur'a (ilmin aydınlığında hakikati görmeye) çıkartır. Fiilen küfür (hakikati inkâr) hâlinde olanlara gelince; onların velîsi Tagut'tur (gerçekte var olmayıp var sandıkları kuvveler, fikirler), onları nurdan zulmete dönüştürür. İşte onlar, ateş ehli (sonuçta yanmaya mahkûm) kişilerdir. Onlar o şartlarda sonsuza dek kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah, ilmi, Kur’ân’ın ifadesine vukufu, meseleleri anlamayı, isabetli kararı ve çözümü, olayları değerlendirme kabiliyetini, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere verir. Kendilerine ilim ve hikmet, Kur’ân verilenler, dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşanlardır. Kur’ân hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah dilediğine faydalı
bilgi
(hikmet) ihsan eder. Kime ki hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir. Bu âyet ve öğütleri ancak olgun akıl sahipleri düşünürler....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Ne zaman belli bir vade ile borç verir veya alırsanız yazıyla tesbit edin. Bir yazıcı, tarafsız olarak onu kaydetsin. Ve hiçbir yazıcı, Allah'ın ona öğrettiği gibi yazmayı reddetmesin: öylece, olduğu gibi yazsın. Borçlanan kaydettirsin, Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve taahhüdünden bir şey eksiltmesin. Ve eğer borç altına girenin akli veya bedeni bir zaafı varsa veya kendisi (işlemi) kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer seyahatte iseniz ve bir yazıcı bulamazsanız, alınmış taahhütler ile yetinilebilir: ancak eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, bu güvene uygun davransın ve Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun. Ve şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin; zira, onu gizleyen kalben vebal altındadır; ve Allah yaptığınız her şeyin tüm
bilgi
sine sahiptir....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Er Rasûl (Hz. Muhammed a. s. ) Rabbinden (varlığını oluşturan Allâh Esmâ'sı bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan
bilgi
ye) iman etmiştir. İman edenler de! Hepsi iman etti ("B" harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allâh Esmâ'sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esmâ kuvvelerine), Kitaplarına (inzâl olan
bilgi
lerine), Rasûllerine. . . O'nun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız. ....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Senin ellerin arasındaki, geçmişten gelen Hak
bilgi
leri tasdikleyen bu Kitabı (Hakikat ve Sünnetullah
bilgi
sini), Hakk'ın ta kendisi olarak, inzâl etti (bilincinde açığa çıkardı). Tevrat (Musa'ya gelen vahiyler) ve İncil'i (İsa'ya vahyolanı) de inzâl etmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O sana kitabı, Kur’ân’ı, önceki kutsal kitaplara âit içinde nakledilenleri tasdik edici olarak, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirmen için bölüm bölüm indirdi. Yazılı ve şifahî
bilgi
leri, sünneti içeren Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Önceki indirdiği kitaplar, insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi idi. Şimdi de hakkı bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran
bilgi
leri içeren şeriatı, Kur’ân’ı indirdi. Allah’ın, Kur’ân’daki âyetlerini inkârda ısrar edenler, işte onlar için şiddetli bir azap vardır. Allah kudretli ve hükümrandır. Âyetlerini, Kur’ân’ını yalanlayanlara, Rasulüne muhalefet edenlere lâyık oldukları cezayı verir....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Geçmişte insanlığa yol gösterici olarak; yine O indirmişti, doğruyla eğriyi birbirinden ayırd etmeye yarayan gerçeklik
bilgi
sini... Allah'ın mesajlarını inkara şartlanmış olanlara gelince; onları acı bir azap beklemektedir: Zira Allah kudret sahibidir, kötülüğü cezalandırandır....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Öyle bir Tanrı'dır ki sana kitap indirdi. Onun bir kısmı, mânası-apaçık âyetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Diğer kısmıysa çeşitli mânalara benzerlik gösterir âyetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları tevil etmek için mânaları açık olmayan âyetlere uyarlar. Halbuki onların tevilini ancak Allah bilir.
Bilgi
de şüpheleri olmayacak kadar kuvvetli olanlarsa derler ki: Biz inandık ona, hepsi de Rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünemez....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
"HÛ"dur; ki sana inzâl ettiği BİLGİ (Kitap) işaretlerinin bir kısmı muhkemdir (açık - net anlaşılır hükümler ihtiva eden),
bilgi
nin (Kitabın) anası - temelidir; diğerleri de müteşabihâttır (teşbih - misal benzetme yollu anlatım). Kalplerinde zey (art niyetli, olayı saptırmak isteyen düşünceye sahip) olan kişiler, fitne amaçlı tevilini (yorumunu - neye işaret ettiğini) yapmak üzere müteşabih olanlarıyla hükmederler. Bunların tevilini (kesin olarak ne kastedildiğini) ancak Allâh bilir. İlimde Rasi...
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
O ki sana bu kitabı indirdi. Onun bazı ayetleri kesin anlamlıdır (muhkem), ki bunlar kitabın özüdür. Diğerleri de benzer anlamlıdır (müteşabih). Kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler. Onların gerçek anlamını ise kimse bilmez, ancak istisnadır ALLAH ve derin
bilgi
ye sahip olanlar 'Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır,' derler. Akıl ve anlayış sahiplerinden başkası öğüt almaz....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü
bilgi
ye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
İlahi kelamın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahi kelamı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır(acak şeyler bul)mak için ve ona (keyfi) anlamlar yüklemek amacıyla ilahi kelamın müteşabih olarak ifade edilen kısmına uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden
bilgi
de derinleşenler şöyle derler: "Biz ona inanırız: (ilahi kelamın) tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dış...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kesin olarak bildirdi ki kendisinden başka yoktur tapacak. Meleklerle
bilgi
sahipleri de tam bir doğrulukla bunu bildiler, bildirdiler. O üstün Tanrıdan, o hüküm ve hikmet sahibinden başka yoktur tapacak....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve O'nun adaleti ayakta tuttuğuna Allah'ın kendisi, melekler ve
bilgi
li kullar tanıktır. O'ndan başka ilâh yoktur. O üstün iradeli ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
1.
inne ed dîne
: muhakkak ki dîn
2.
inde âllâhi
: Allah'ın indinde, katında
3.
el islâmu
: İslâm
4.
ve ma ihtelefe
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allâh indînde Din, İslâm'dır! Kendilerine Kitap (bu konuda
bilgi
) verilenler, onlara verilen bu ilimden sonra haset ve ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) örterse, muhakkak ki Allâh Seriy'ul Hisab'dır (yapılan işin hesabını anında sonuçlandıran)....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında, Allah’tan gelen, tek ilâhî din, şeriat, düzen, medenî kurallar İslâm’dır. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru
bilgi
lerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenler, küfre giren ehl-i kitap bilmelidir ki,...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
ALLAH tarafından onaylanan biricik din, Teslim Olmak (islam) dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine
bilgi
geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. ALLAH'ın ayetlerini inkar edenler için ALLAH hesabı çabuk görür...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında geçerli olan din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine
bilgi
geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah nezdinde tek (hak) din, (insanın) O'na teslimiyetidir; daha önce vahiy verilenler, kıskançlıklarından dolayı, kendilerine (hakikat)
bilgi
(si) geldikten sonra (bu konuda) farklı görüşlere sarıldılar. Allah'ın mesajlarının doğruluğunu inkar edenlere gelince; unutma, Allah hesap görmede hızlıdır....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında hak din İslâmdır. Kendilerine kitap verilmiş olanlar ise, onlara
bilgi
ulaştıktan sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse bilsin ki, Allah'ın hesap görmesi pek çabuktur....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Vechim Allâh'a teslimdir; bana tâbi olanların da!" Hakikat - Sünnetullah
bilgi
si verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu
bilgi
den habersiz olanlar - müşriklere) de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?. . " Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allâh, kullarındaki Esmâ'sının sonucu olarak da Basıyr'dir (değerlendirendir)....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Vahyedilen
bilgi
lerden bir nasip verilmiş olanları görmedin mi; aralarında hüküm verilmesi için Allâh vahyine davet ediliyorlar, sonra onlardan bazıları yüz çevirip gidiyor....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu
bilgi
ler, sana vahyetmekte olduğumuz gayba ait haberlerdir. Kim Meryem'in hâmisi olsun, diye kur'a çektiklerinde sen onların yanında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz,
bilgi
alanın dışındaki olaylardan, gayb âleminin haberlerindendir. İçlerinden hangisinin Meryem’i himayesine alacağına dair kura çekmek üzere kalemlerini (oklarını) atarlarken sen onların yanında değildin. Onlar bu yüzden tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Tanrı ona
bilgi
yi, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretir....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona; Kitabı (hakikat
bilgi
sini), Hikmeti (Allâh Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışma mekanizmasını), Tevrat'ı (vahyi - Musa'ya vahyolan
bilgi
yi) ve İncil'i (müjdelenen Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek - programlayacak)....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Allah ona okuma-yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, hekimliği, yazılı ve şifahi
bilgi
leri, sünneti içeren Tevrat’ı, İncil’i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah onu İsrailoğulları’na bir Rasul olarak gönderecek. O: 'Şüphesiz, ben size hak bir dinin peygamberi olduğuma dair Rabbinizden, âyetler, mûcizeler getirdim. Size, çamurdan emsalsiz güzellikte bir kuş planlayıp şekillendirebilir, içine üflerim. Allah’ın
bilgi
si planı dahilinde Allah’ın iradesiyle o kuş olur. Anadan doğma körü, alaca hastalığına yakalananı iyileştirebilirim. Allah’ın
bilgi
si planı dahilinde Allah’ın iradesiyle ölüleri diriltebilirim. Yiyecek, içecek olarak kullandığınız, evler...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
İşte bu
bilgi
ler, (sana gayb olan geçmiş olaylara) işaretler ve hikmetli zikirdir (olayların hikmetini açıklamaktır)....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Bu
bilgi
leri biz sana âyetlerden ve hikmetlerle dolu hükümranlık sağlayan, okunması ibadet olan, övünç kaynağı, muhkem Kur’ân’dan okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana (gerekli)
bilgi
geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.”...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana bu kadar
bilgi
geldikten sonra, deliller getirerek seninle bu konuda tartışanlara: 'Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, biz oğullarımızı, siz de oğullarınızı, biz hanımlarımızı, siz de hanımlarınızı çağıralım. Sonra ihlas ve samimiyetle dua ve niyazda bulunarak, Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine olmasını dileyelim' diye ilan ederek söyle....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana (gereken)
bilgi
geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: Haydi gelin de oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı ve kendimizi, kendinizi çağıralım, sonra da lânetleşelim ; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen bu
bilgi
den sonra her kim bu konuda seninle tartışırsa, de ki: 'Gelin, çocuklarımızı, çocuklarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağırarak bizlerle sizler bir araya gelelim ve sonra ALLAH'ın lanetinin yalancıların üzerine olması için lanetleşelim....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana (gerekli)
bilgi
geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: «Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim»....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen
bilgi
den sonra kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki; 'Geliniz, evlatlarımızı ve evlatlarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi biraraya çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşerek Allah'ın lânetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen asıl
bilgi
den sonra, kim seninle bu (hakikat) hakkında tartışırsa de ki: "Gelin! Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizim yandaşlarımızı ve sizin yandaşlarınızı çağıralım; sonra (birlikte) tevazu içinde ve gönülden yalvaralım ve Allah'ın lanetinin (aramızdan) yalan söyleyenlerin üzerine olmasını dileyelim."...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar, gelin aramızdaki şu ortak anlayışa; Allâh'tan başkasına kulluğu düşünmeyelim; hakikatimiz olan Allâh'a hiçbir şeyi şirk koşmayalım; bazımız bazımızı (mesela İsa'yı) Allâh dûnunda Rab ittihaz etmesin (Allâh yanı sıra ilâh - tanrı edinmeyelim). " Eğer bunlara karşı çıkıp yüz çevirirlerse, o takdirde deyin ki: "Şahit olun ki biz Allâh'a teslim olmuşlardanız. "...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar, niçin İbrahim hakkında tartışıp duruyorsunuz? Tevrat ve İncil Ondan sonra inzâl edilmiştir (dolayısıyla olayı anlatmıştır). Bunu fark edecek aklınız yok mu?...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
1.
hâ entum
: işte siz
2.
hâulâi
: bunlarsınız (busunuz)
3.
hâcectum
: tartıştınız
4.
fî mâ lekum bihî
: onun hakk...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz busunuz. Kendisine dair ilminiz olmayan bir şey hakkında tartıştınız. Artık
bilgi
niz olmayan bir şey hakkında siz niçin tartışıyorsunuz? Ve Allah bilir ve siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz
bilgi
niz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç
bilgi
niz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Şöyle-böyle
bilgi
niz olan şeye dair tartışıp duruyorsunuz ama hiç
bilgi
niz olmayan şeyde de ne diye tartışmaya kalkışırsınız? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında
bilgi
sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat
bilgi
sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böylesiniz. Hakkında
bilgi
sahibi olduğunuz konuda deliller getirerek tartıştınız, anladık. Niçin hakkında
bilgi
niz olmadığı konularda delil icat ederek tartışıyorsunuz? Bunları Allah biliyor, sizin bu konularda
bilgi
niz yok, hiçbir şey bilemezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Siz şu (akıl edemeyen) kimseler! Diyelim ki, hakkında
bilgi
sahibi olduğunuz bir hususta tartışmaya girdiniz. Hakkında
bilgi
sahibi olmadığınız bir hususta niçin tartışıyorsunuz! Allah bilir, siz ise bilemezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında
bilgi
niz olan şeyde tartıştınız, ama hiç
bilgi
niz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz, o kimselersiniz ki, hakkında biraz
bilgi
sahibi olduğunuz şeyde (kitabınızda olan âhir zaman Peygamberine âit vasıflarda) niçin münakaşa ettiniz; ya hiç bir
bilgi
niz olmayan şeyde (İbrahim’in dini hakkında) niçin münakaşa edersiniz? Allah hakikati bilir; halbuki siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Siz, hadi
bilgi
niz olan sey uzerinde tartisanlarsiniz. Ama
bilgi
niz olmayan sey hakkinda nicin tartisirsiniz. Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böylesiniz; haydi
bilgi
niz olan şey hakkında tartışıp durunuz, ama bilmediğiniz şey hakkında niye tartışırsınız ?! Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Siz, hadi
bilgi
niz olan şey üzerinde tartışanlarsınız. Ama
bilgi
niz olmayan şey hakkında niçin tartışırsınız? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında
bilgi
sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat
bilgi
sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Bilgi
sahibi olduğunuz konularda tartışıp duruyorsunuz! Peki hakkında hiç bir
bilgi
ye sahip olamadığınız bir konuda nasıl tartışabiliyorsunuz? Siz bilmeyebilirsiniz; ama ALLAH bilir....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz, haydi biraz
bilgi
niz olan şeyde münakaşa etdiniz, ya hiç bir ilminiz olmıyan şeyde niçin münakaşa edersiniz? Halbuki Allah bilir siz bilmiyorsunuz...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz, diyelim ki, biraz
bilgi
niz olan konuda tartıştınız. Ama hiç
bilgi
niz olmayan konuda ne diye tartışırsınız? Oysa Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böylesiniz. Haydi biraz
bilgi
niz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç
bilgi
niz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Diyelim ki, hakkında
bilgi
sahibi olduğunuz İsa konusu üzerinde tartıştınız. Peki hiç bilmediğiniz bir konu üzerinde ne diye tartışıyorsunuz? Allah bilir fakat siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında
bilgi
niz olan şeyde tartıştınız, ama hiç
bilgi
niz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Tanrı bilir, sizler bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte sizler onlarsınız ki hakkında (biraz)
bilgi
niz olan şeyde (haydi) çekişdiniz (diyelim, ya) hiç
bilgi
(niz) olmayanlar hakkında haalâ neye çekişib duruyorsunuz? Halbuki (her şey'i) Allah bilir, siz bilmezsiniz. ...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, (haydi) hakkında (biraz)
bilgi
sâhibi olduğunuz şeyde(Mûsâ ve Îsâ mes’elesinde) tartıştınız; fakat hakkında hiç
bilgi
sâhibi olmadığınız şeyde(İbrâhîm mes’elesinde) niçin tartışıyorsunuz? Hâlbuki (onun gerçek mâhiyetini) Allah bilir, siz ise bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Siz, hadi
bilgi
niz olan şey üzerine münakaşa eden kimselersiniz. Ya
bilgi
niz olmayan şey üzerine niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Siz,
bilgi
niz olan şeyler hakkında tartışırdınız, ama hiç bilmediğiniz şey hakkında neden tartışıyorsunuz? Halbuki Allah (onu) bilir, ama siz bilmezsiniz:...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz o kimselersiniz ki, sizin için kendisine dair
bilgi
bulunan şeyde mücadelede bulundunuz. Artık sizin için kendisine ait
bilgi
bulunmayan şey hakkında ne için mücadelede bulunuyorsunuz? Halbuki Allah Teâlâ bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Hadi siz
bilgi
niz olan şey hakkında tartışıyorsunuz. Fakat
bilgi
niz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Allah her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz, biraz bir şeyler bildiğiniz konuda hadi tartıştınız, ama
bilgi
niz olmayan bir şey hakkında ne diye tartışıyorsunuz? Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz!...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Haydi diyelim ki az çok bildiğiniz konularda tartışıyorsunuz. Peki ne diye hakkında
bilgi
niz olmayan hususlarda tartışıyorsunuz! Halbuki işin doğrusunu Allah bilir, siz bilemezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Haydi siz, biraz
bilgi
niz olan şey hakkında tartıştınız; ama hiç
bilgi
niz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz? Allâh bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında
bilgi
niz olan şeyde tartıştınız, ama hakkında hiç
bilgi
niz olmayan şey konusunda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Siz ki, bir parça
bilgi
niz olan konuda tartıştınız diyelim; hiçbir
bilgi
niz olmayan şey hakkında nasıl oluyor da tartışmaya giriyorsunuz? Herşeyi Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında biraz
bilgi
niz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir
bilgi
niz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlardan bir grup sizi saptırmayı arzuladılar; oysa onlar kendilerinden başkasını saptırmazlar. Ama bunu idrak edemiyorlar....
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar, siz hakikate şahit olduğunuz hâlde, niçin Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, kitaplarınızda doğruyu gördüğünüz halde, niçin Allah’ın âyetlerini, Muhammed’in peygamberliğini tasdik etmenizi gerektiren
bilgi
leri, Kur’ân’ın hak kitap ve Muhammed’in hak peygamber olduğunu inkâr ediyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar, niçin Hakk'ı bâtılın içinde gizleyip, bilip dururken Hakk'ı gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlardan bir grup şöyle dediler: "Şu iman edenlerin yanına sabah varıp, 'inzâl edilenlere iman ettik' deyin. Günün sonunda da (düşündük olmaz böyle şey diyerek) inkâr edin. Böylece belki onlar da (size uyup) dönerler. "...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlardan öyleleri vardır ki, kantar (dolusu) emanet bıraksan, onu sana aynen iade eder. Öyleleri de vardır ki, tek bir dinar (altın) emanet etsen, tepesine dikilip zorlamadıkça sana geri vermez. Bu onların, "Bize karşı olan ümmîlerin (hakikati bilmeyenlerin) hiçbir hakkı yoktur" diye (düşünmelerinden kaynaklanır). Onlar bile bile Allâh üzerine yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, kendisine bir kantar mal emanet etsen, onu sana geri verir. Ama öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet etsen başına dikilip durmadığın sürece onu sana geri vermez. Bu onların: '
Bilgi
sizlere karşı bizim üzerimizde bir sorumluluk yoktur' demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler. [13]...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve
bilgi
sizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler [zayıf ve
bilgi
sizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar] konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Tanrı'ya karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların «ümmiler (zayıf ve
bilgi
sizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur» demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir kısmı da vardır ki, vahiy olan
bilgi
den diye düşünmeniz için, hakikat
bilgi
sinden olanları, anlamından kaydırarak (farklı bir anlam yükleyerek) konuşurlar. (Oysa) o söyledikleri nâzil olan
bilgi
değildir. "O Allâh indîndendir" derler; O Allâh indînden değildir! Bile bile Allâh hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Bir beşer için olacak şey değildir, Allâh kendisine hakikat
bilgi
sini, hükmü ve nübüvveti versin de, sonra o kalkıp insanlara, "Allâh'ı bırakıp, bana kulluk edin" desin! Bilakis onlara şöyle der: "Hakikat
bilgi
si öğretinize ve yaptığınız çalışmalara uygun olarak, Rabbinize kulluk ettiğinizin bilincinde olanlardan olun. "...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Hiç bir insana uygun olmaz, yakışık düşmez ki, Allah ona kitap versin, hüküm ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara : «Allah'ı bırakıp bana kul olun !» desin. Ama : «Kitabı öğrenip öğrettiğinize ve ders verdiğinize göre öğretici, eğitici ve
bilgi
nizle amel edici olun !» der.....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın kendisine kitap,
bilgi
ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: «Allah'a değil bana kul olun» diyebilme yetkisi yoktur. Ancak: «Kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz!» der....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın vahiy, sağlam muhakeme ve peygamberlik bağışladığı hiç kimsenin bundan sonra halkına, "Allah'ın yanısıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez; aksine, (onlara şöyle öğüt verir): "ilahi kelamın
bilgi
sini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamları olun!"...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allâh Nebilerden (ve ümmetlerinden şu konuda) söz almıştı: "Size hakikat
bilgi
sinden ve Hikmet verdim, bundan sonra beraberinizde olanı tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, Ona bütününüzle iman edecek ve yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?", "Kabul ettik" dediler! "Şahit olun, ben de şahidim hakikatiniz olarak. "...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allahın peygamberlerden, ümmetlerinden şu kesin sözü, taahhüdü aldığını insanlara hatırlat: 'Ben size kitapları ve hikmeti, peygamberliği, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, peygamberinizin sünnetini verdikten sonra, size, ellerinizdeki doğru
bilgi
leri, kutsal kitaplardaki
bilgi
leri tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, ona, mutlaka inanıp yardım etmelisiniz. Bunu kabul ediyor musunuz? Bu şartlarla, sorumluluk gerektiren emirlerimi, hükümlerimi yerine getireceğinize dair söz veriyor musunuz?' ded...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed’in Allah tarafından gönderilen hak peygamber olduğu
bilgi
lerinin doğruluğunu göre göre, kendilerine apaçık âyetler deliller geldikten sonra, inkâr bataklığına giren kavimlere, yahudilere ve hristiyanlara Allah nasıl hidayeti, doğru yolu nasip eder? Allah küfrü imana tercih eden, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olan zâlim bir kavmi, bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Ali-İmran Suresi, 89. Ayet:
Ancak bundan sonra tevbe edip İslâmî hakikatleri ortaya koyarak, Allah’a itaate yönelenler, yaymaya devam ettikleri yanlış
bilgi
leri düzeltenler müstesna. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Onlar ki hakikat
bilgi
sini inkâr ederler ve bu inkâr ile ölürler; arz dolu altını olup da fidye olarak (kurtulmak için) vermeyi düşünseler, bu asla kabul olmaz. Onlar için feci bir azap vardır ve kimse de onlara yardımcı olmaz....
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar. . . Allâh tüm amellerinize şahit iken, niçin Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr edersiniz (veya örtersiniz)?"...
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Allah, alenî-gizli bütün yaptıklarınızı görüp dururken, niçin Allah’ın âyetlerini, kitaplarınızdaki Muhammed’in hak peygamber olduğunu gösteren
bilgi
leri inkâr ediyorsunuz' de....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar. . . Sizler (hakikate) şahit olduğunuz hâlde niçin onu yanlış göstererek, iman edenleri Allâh yolundan alıkoyuyorsunuz? Allâh amellerinizden gâfil değildir. "...
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman edenler, eğer kendilerine hakikat
bilgi
si verilenlerden bir bölümüne (sonradan sapmış olmaları nedeniyle) itaat ederseniz, sizi imandan sonra inkâr ehline dönüştürürler....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı topluluksunuz. Hak ve hakikatle hükmeder, Din'e ters düşen şeylerden kaçınılmasını tavsiye edersiniz ve dahi hakikatinizin El Esmâ ile oluştuğunu idrak ile, Allâh'a iman edersiniz. Şayet kendilerine hakikat
bilgi
si verilmiş olanlar (Ehli Kitap) da iman etmiş olsaydı, kendileri için hayırlı olurdu. Kimileri iman ehlidir ama çoğunluğu hakikati inkâr edenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir. Kendilerine hakikat
bilgi
si verilmiş olanlardan secde edip, gece boyunca Allâh işaretlerini okuyup değerlendiren bir grup da mevcuttur....
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
İşte siz öyle (inanca sahip) kişilersiniz ki (inandığınız hakikat dolayısıyla) onları seversiniz. Onlar ise (sizinle aynı inançta olmadıkları için) sizi sevmezler! Siz hakikat
bilgi
sinin tümüne iman edersiniz. Sizinle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıklarında ise size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar! "Öfkenizin ateşiyle kahrolun!" de. . . Muhakkak ki Allâh, Esmâ'sıyla varlığınızın hakikati olarak içinizdekini bilir....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunacak olsa bu onları üzer. Eğer başınıza bir kötülük gelse bu yüzden sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Hiç şüphesiz Allah'ın
bilgi
si onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Sizden önce kendine özgü yaşam tarzları olan toplumlar gelip geçti. Arzda (fiilen veya
bilgi
yollu) gezinin de (hakikati) yalanlayanların sonu ne oldu görün....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Size bir yara deydiyse o kavim de tıpkı sizin gibi yaralandı. Bu günler, öyle günler ki onları insanlar arasında nöbetle döndürür, dururuz. Böylece de Allah,
bilgi
sini, inananlara açıklar, içinizden şahitler edinir ve Allah zâlimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberler gelip geçti ki onlarla berâber birçok
bilgi
nler, savaşa girişti. Onlar, Allah yolunda başlarına gelenlere dayandılar, ne gevşediler, ne zayıflık gösterdiler, ne de boyun eğdiler ve Allah, sabredenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (
bilgi
n)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberle birlikte birçok rabbani (
bilgi
nler) savaşa girdiler de, Tanrı yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Tanrı, sabredenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (
bilgi
n) ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet) den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne de boyun eğdiler. Allah, sabır gösterenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Siz Allah’ın
bilgi
si, planı dahilinde Allah’ın iradesiyle düşmanlarınızın kökünü kazırken, Allah size olan vaadini yerine getirmiştir. Nihayet öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı, galibiyeti size gösterdikten sonra, zaafa düştünüz, peygamberin yaptığı harp planı konusunda tartışmaya kalktınız ve sizi yerleştirdiği savunma mevzilerini terkederek âsi oldunuz. İçinizden dünyayı isteyeniniz de vardı, âhireti isteyeniniz de vardı. Bir de, Allah sizi denemek için onları mağlup etmekten alıkoydu...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Bu gamdan sonra size emniyetle bir uyku verdi ki içinizden bir bölüğü sarıp kapladı. Bir bölükse can kaygısına düşmüştü. Allah hakkında, Müslümanlıktan önceki
bilgi
sizlik çağında olduğu gibi haksız zanlara kapıldılar. Diyorlar ki: Bu işte nemiz var bizim? De ki: Bütün işler Allah'ındır. Onlar, sana açıklamadıklarını yüreklerinde gizliyorlar ve bu işte payımız olsaydı burada öldürülmezdik diyorlar. De ki: Evlerinizde de olsanız, öldürmeleri yazılanlar, gene çıkarlar, öldürülüp yatacakları yerlere...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allâh iman edenlere bir lütuf olarak, içlerinde nefslerinden bir Rasûl bâ's etti (aralarından kendi türlerinden bir Rasûl ortaya çıkardı), O'nun işaretlerini okuyor; onları arındırıyor, onlara hakikat
bilgi
sini ve Hikmeti (her şeyin oluş sistem ve düzenini) öğretiyor. (Hâlbuki) onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler!...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, kendilerini, vicdanlarını arındıran, onlara okuma-yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, sünnetini öğreten özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul görevlendirmekle Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar, başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar o münafıklardır ki kendileri savaşa çıkmayıp evde oturmaları yetmiyor gibi, bir de kalkıp (
bilgi
çlik taslayarak) savaşta şehid olan arkadaşları hakkında: "Sözümüze kulak verselerdi böyle öldürülmezlerdi." derler. De ki: "Eğer, iddianızda tutarlı iseniz, haydi elinizden geliyorsa kendinizi ölümün elinden kurtarın bakalım!"...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allâh, iman edenleri olduğu gibi bırakmayacaktır. Pis ile temizi ayıracaktır. Allâh sizleri gayba (Zât'ına) erdirecek değildir. Ne var ki, Rasûllerinden dilediğini seçer (size göre gayb olanı bildirmek isterse). Öyle ise, Allâh Esmâ'sının tüm âlemleri ve hakikatinizi var ettiğine ve Rasûllerine (bu
bilgi
yi size açıklamak için irsâl ettiklerine) iman edin. Eğer iman eder ve korunursanız, aziym mükâfata erersiniz....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah mü’minleri, sizin hâkim olduğunuz düzende yaşamaya terkedecek değildir. Sonunda murdarı temizden, kâfiri, fâsıkı, münafığı mü’minden ayıracaktır. Allah sizi, duyu ve
bilgi
alanı ötesine, gayb âlemine vâkıf kılacak da değildir. Fakat Rasullerinden sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri seçip onu gayba vâkıf eder, mü’mini, münafığı ayırt ettirir. Allah’a ve Rasullerine iman edin. İman eder, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışır, g...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın
bilgi
sine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Onlar, seni yalanladılarsa; senden önce açık deliller olarak; kutsal
bilgi
lerle, nurlu - aydınlatıcı
bilgi
lerle gelmiş Rasûlleri de yalanlamışlardı....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Andolsun ki, mallarınızla ve nefslerinizle imtihan edileceksiniz. Sizden önce hakikat
bilgi
si verilenler ve şirk ehli tarafından incitileceksiniz. Eğer dayanır ve korunursanız (bilin ki) bu ancak azminizle başarılır....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Hani Allâh, kendilerine hakikat
bilgi
si verilenlerden, "Onu kesinlikle insanlara açıklayacak, gizlemeyeceksiniz" diye söz almıştı. Derken onlar sözlerini geride bırakıp, karşılığında az bir bedel aldılar. Ne kötü bir alışveriş!...
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Şüphe yok ki Allah katında tövbe, ancak
bilgi
sizlikle kötülükte bulunup sonra derhal tövbe edenlerin tövbesidir. Onlardır Allah'ın, tövbelerini kabul ettiği kişiler ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe,
bilgi
sizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, sizin birbirinize üstün olmanıza vesile kıldığı özelliklere sahip olmayı istemeye, arzulamaya kalkmayın. Erkeklerin işledikleri sâlih amellerden, yaptıkları hayırlardan, kazandıkları sevaplardan dolayı mükâfatları vardır. Kadınların da işledikleri sâlih amellerden, yaptıkları hayırlardan, kazandıkları sevaplardan dolayı mükâfatları vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Her şey, Allah’ın
bilgi
si, planı, iradesi dahilinde gerçekleşmektedir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
O halde Allahın kimilerinize diğerlerinden daha fazla bağışladığı nimetlere imrenmeyin. Erkekler kendi kazançlarından bir fayda sağlarlar, kadınlar da kendi kazançlarından... Bu nedenle lütfu(ndan size bahşetmesini) Allahtan dileyin; şüphesiz Allah, her şeyin tam
bilgi
sine maliktir....
Nisa Suresi, 39. Ayet:
Bunlar, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman etmiş olsalar, Allah’ın verdiği rızık ve servetten karşılık beklemeden, gönüllü harcamış, insanların ihtiyaçlarını görmüş olsalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Onların yaptıkları her şey, Allah’ın
bilgi
si, planı, iradesi dahilinde gerçekleşmektedir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgi
si verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetlemeden önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kurân'a). . . Allâh hükmü yerine gelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar! Biz, bir takım yüzleri silip, arkalarına çevirmeden, yahut onları, Cumartesi yasağını çiğneyenleri, yahudileri lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, elinizdeki mevcut doğru
bilgi
leri tasdik etmek üzere indirdiğimize, Kur’ân’a iman edin. Allah’ın planı mutlaka gerçekleşecektir....
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgi
sinden bir nasip verilenleri görüyor musun? Cibt'e (kendisinde kuvvet vehmedilen put) ve Tağut'a (şeytanî güçler) iman ediyorlar ve hakikati inkâr edenlere, "Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda" diyorlar....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa o insanlara, Allâh'ın fazlından verdiklerini hazmedemeyip, haset mi ediyorlar? Gerçekten biz Âl-i İbrahim'e hakikat
bilgi
si ve Hikmet (Sünnetullah ilmi) verdik. Hem de aziym bir mülk verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah’ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği maddî-manevî nimetleri, imkânları mı kıskanıyorlar? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine ve nesline, kitaplar, peygamberlik, ilim ve hikmet, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini verdik. Onlara büyük bir mülk, büyük bir devlet ve saltanat ihsan ettik....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyâkatli,
bilgi
li, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allâh'a itaat edin, Rasûle itaat edin ve sizden Ulül Emr'e de (Hakikat ve Sünnetullah
bilgi
sine sahip olarak hüküm verme yetisine sahip olana). . . Bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde -şayet Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sonsuz sürece iman ediyorsanız- onu Allâh'a ve Rasûlüne döndürün. . . Bu hem daha hayırlı ve hem de tevil olarak (işin aslına, uygunluğuna ulaşma bakımından) daha güzeldir....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hangi Rasûlü, hangi peygamberi özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdikse, Allah’ın
bilgi
si emirleri ve yasaları dahilinde sırf itaat edilsin, tebliğine, teşriine, sünnetine uyulup uygulansın diye gönderdik. Eğer onlar günah işleyerek kendilerine, birbirlerine zulmettikleri, haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de, Allah’tan bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını dileselerdi, Allah’ın Rasûlü de onlar için Allah’tan bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileseydi, A...
Nisa Suresi, 70. Ayet:
Bu, Allahın lütfudur; ve hiç kimse Allahın sahip olduğu
bilgi
ye sahip olamaz....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara güven ve korkuyla, emniyet ve tehdit ile ilgili stratejik bir haber gelince bu
bilgi
leri yayarlar. Halbuki bu tür
bilgi
leri ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a ve kendi içlerinden, başlarında bulunun ülülemre, savunma görevini yürüten yetkililere (askerî uzmanlara, emniyet ve istihbarat yetkililerine) götürselerdi, bu
bilgi
lerden sonuç çıkarma yeteneğinde olan uzmanlar, devleti, milleti, ümmeti ilgilendiren emniyetin ve te...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlar savaş veya barış ile ilgili herhangi bir (gizli) konuda
bilgi
sahibi olduklarında onu dışarıya yayarlar; halbuki onu Peygambere ve müminler arasından kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara arzetmiş olsalardı, gizli
bilgi
ler elde etmekle uğraşanlar onu(nla ilgili olarak ne yapılması gerektiğini) mutlaka bilirlerdi. Ama Allahın size lütfu ve rahmeti sayesinde aranızdan çok az kimse şeytanın ardına takılmıştır....
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Kesinlikle biz inzâl ettik sana hakikat
bilgi
sini, Hak olarak insanlar arasında Allâh'ın gösterdiği ile hüküm vermen için. Hainleri savunma!...
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Bu kimseler Allah'ın razı olmadığı sözü geceleyin buluşarak karara bağlarken insanlardan saklı tutuyorlar, ama yanı başlarında olan Allah'tan saklayamazlar. Hiç şüphesiz Allah onların yaptıklarını
bilgi
si ile kuşatacak güçtedir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer senin üzerinde Allâh fazlı ve "HÛ"viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi. . . (Oysa) onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allâh sana Kitabı (Hakikat
bilgi
sini) ve Hikmeti (Din ilmini, Sünnetullah marifetini) inzâl etmiş (Esmâ boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir. . . Allâh'ın sana lütfu Aziym'dir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmanın dalâleti, helâki tercihinin önünü açabilirlerdi. Onlar yalnızca kendilerini, birbirlerini başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, helâki tercihlerine imkân sağlayabilirler. Sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı, Kur’ân’ı, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgi
sini, sünnetini ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu büyükt...
Nisa Suresi, 123. Ayet:
(Sünnetullah - Allâh sistem ve düzeni) ne sizin kuruntularınıza ne de kendilerine daha önce hakikat
bilgi
si verilmiş (de onu değerlendirememiş) olanların kuruntularına göre değildir! Kim bir kötülük yaparsa onun sonuçlarını yaşar! (Artık bundan sonra da) Allâh dûnunda olan ne bir hâmi ne de bir yardımcı bulabilir!...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Muhsin olarak (varlığının Allâh Esmâ'sının açığa çıkışıyla yaratıldığının idrakı içinde), vechinin Allâh için olduğunun teslimiyetinde olan ve hanîf olarak (tanrı kavramı olmayan - yalnızca Allâh'a kulluk edilmekte olduğunun bilincinde) İbrahim milletine tâbi olanın din anlayışından daha güzeli ne olabilir ki! Allâh, İbrahim'i Haliyl edindi. (Ona "Hullet makamı" yaşamı ihsan etti. Bu konuda ek
bilgi
: El İnsan-ı Kâmil, Abdülkerîm el Ciylî, Abdülaziz Mecdi Tolun çevirisi. A. H. )...
Nisa Suresi, 126. Ayet:
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allâh'ındır. Allâh(ın
bilgi
si), herşeyi kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
1.
ve yesteftûneke
: senden fetva (
bilgi
) istiyorlar
2.
fî en nisâi
: kadınlar hakkında
3.
kul
: de
4.
allâhu
: Al...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden, haklara dair açıklama istiyorlar. . . De ki: "Onlarla ilgili hükümler hakkında açıklamayı size Allâh veriyor!" Onlar için yazılmış hakları kendilerine vermediğiniz ve (üstelik) kendileriyle nikâhlamaya (evlenmeye) rağbet ettiğiniz yetim kızlar ile zor durumdaki çocuklara ve bir de yetimlere adaleti ikame etmeniz hakkında
bilgi
ler yüzünüze okunuyor. . . Ne hayır yaparsanız, muhakkak ki Allâh onu Aliym'dir (çünkü yaptığınız hayrın yaratanı O'dur)....
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için)! Sizden önce kendilerine hakikat
bilgi
si verilenlere ve size, "Allâh'tan korunun" diye tavsiye ettik. . . Eğer hakikati inkâr ederseniz, (bilmiş olunuz ki) kesinlikle semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir! Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler, "B" harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh'a, O'nun Rasûlüne, Rasûlüne inzâl ettiği (El Esmâ mertebesinden bilincine) gibi daha öncekilere de inzâl etmiş olduğu hakikat
bilgi
sine. . . Kim Esmâ'sıyla her şeyi yaratmış olan Allâh'a, O'nun melâikesine (Esmâ'nın işaret ettiği mânâların açığa çıkan kuvvelerine), O'nun Kitaplarına (inzâl etmiş olduğu hakikat
bilgi
sine), O'nun Rasûllerine ve gelecekteki sonsuz yaşam sürecine kâfirlik ederse (inkâr ederse), gerçekten çok uzak ...
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Size inzâl olan
bilgi
de şu vardır: Allâh işaretlerinin inkâr edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi hâlde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. (Bu uyarıyı "ayna nöronlar" bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Bu âyet aslında bir MUCİZE'dir, ancak günümüz bilimsel çalışmalarıyla tespit edilen bir gerçeği, 1400 küsur yıl önce vurgulaması nedeniyle. Bu konuda detaylı
bilgi
www. okyanusum. com adlı sitede mevcuttur. A. H. ) ...
Nisa Suresi, 148. Ayet:
Allah, mahkeme huzurunda, devlet yetkilileri önünde, zulme uğrayan, zarar gören tarafından dile getirilen
bilgi
lerin dışında, kötülüğün açıkça söylenmesini, ilanını, yayılmasını sevmez. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Nisa Suresi, 155. Ayet:
Böylece, taahhütlerini çiğnedikleri, Allahın mesajlarını reddettikleri, peygamberleri haksız yere öldürdükleri ve "Kalplerimiz zaten
bilgi
ile doludur" diye böbürlendikleri için (onları cezalandırdık), hayır, aslında Allah, hakikati inkar etmelerinden dolayı onların kalplerini mühürlemiştir ve (şimdi) artık çok az şeye inanırlar;...
Nisa Suresi, 155. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(156-157) Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir
bilgi
leri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(156-15) 8 Bu, bir de inkarlarindan Meryem'e buyuk bir iftirada bulunmalarindan ve: «Meryem oglu Isa Mesih'i, Allah'in elcisi oldurduk» demelerinden oturudur. Oysa onu oldurmediler ve asmadilar, fakat onlara oyle gorundu. Ayriliga dustukleri seyde dogrusu suphededirler, bu husustaki
bilgi
leri ancak saniya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu oldurmediler, bilakis Allah onu kendi katina yukseltti. Allah Guclu'dur, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(156-157-158) (Yahudiler, İsâ Peygamberi) inkârları, Meryem'e zina (gibi) büyük bir iftirada bulunmaları ve Allah'ın Peygamberi Meryem oğlu isa'yı gerçekten öldürdük, demeleri (sebebiyle Allah onları lanetleyip kalblerini mühürledi). Oysa onlar İsa'yı öldüremediler ve asamadılar; (öldürülen başkası idi). kendilerine (İsâ gibi) benzetildi. İsâ' nın öldürülmesi hakkında ihtilâfa düşenler elbette bu hususta şüphe içindedirler ; onların bu konuda zanna uymaktan başka bir,
bilgi
leri yoktur. İsa'yı ke...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(156-158) Bu, bir de inkarlarından, Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: 'Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisini öldürdük' demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki
bilgi
leri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
1.
ve kavli-him
: ve onların sözleri
2.
innâ
: muhakkak ki biz
3.
katelnâ
: biz öldürdük
4.
el mesîha
: Mesih (Hz....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve onların, “Muhakkak ki, Allah'ın resûlü Meryem'in oğlu İsa Mesih'i biz öldürdük.” sözleri (çok büyük iftiradır). Ve onu öldürmediler ve onu asmadılar. Fakat (öldürülen adam) onlara, (Meryem'in oğlu İsa Mesih'e) benzer olarak gösterildi. Ve muhakkak ki onun hakkında ihtilafa (anlaşmazlığa) düşenler, ondan (bu hususda) mutlaka şüphe içindeler. Onların, onunla ilgili olarak, zanna tâbî olmaktan başka bir ilimleri (
bilgi
leri) yoktur. Ve onu kesinlikle öldürmediler (öldüremediler)....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(156-157) Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir
bilgi
leri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu ve Mesîh İsa'yı öldürdük demeleri yüzünden cezalarını buldular. Onu öldüremediler de, asamadılar da, onlara öyle göründü. Zâten ihtilâfa düştükleri şeyde de onun hakkında zan içindedir onlar, ona ait bir
bilgi
leri yoktur da ancak şüpheye kapılırlar. Gerçekten de apaçık onu öldüremediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve "Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük" demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam)
bilgi
leri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
"Biz, Allâh Rasûlü Mesih, Meryemoğlu İsa'yı katlettik" sözleri yüzünden. . . Gerçekte Onu ne katlettiler ne de haça astılar; sadece onlara öyle benzetildi (asılan). Onun hakkında tartışanlar bu konuda tam bir şüphe içindedirler; bu konuda kesin
bilgi
leri yoktur, zanlarına göre konuşurlar. Kesin olan, İsa'nın katledilmediğidir!...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
'Mesih’i, Meryem’in oğlu Îsâ’yı, Allah’ın Rasulünü biz öldürdük' demeleri sebebiyle kalplerini mühürledik. Halbuki onlar onu öldürmediler, onu çarmıha da germediler. Fakat öldürdükleri onlara Îsâ’ya benzetilerek gösterildi. Öldürdükleri ile ilgili ihtilâfa düşenler, ondan yana tam bir şüphe içindeydiler. Bu konuda bir
bilgi
leri yoktu. Zan ile karar veriyorlardı. Kesinlikle onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve yine 'Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu Mesih İsa'yı öldürdük' demelerinden dolayı. Gerçekte ise onlar onu ne öldürebilmiş ne de asabilmişlerdir. Ancak ona benzeyen biri kendilerine gösterildi. Onun hakkında aralarında ayrılığa düşenler ondan yana bir tereddüt içindedirler. Bu konuda onlar zanna dayanmaktan başka bir
bilgi
ye sahip değildirler. Kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir
bilgi
leri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: “-Biz, Allah’ın peygamberi olan Meryem’in oğlu İsa’yı öldürdük”, demeleri sebebiyle kendilerini lânetledik, rahmetimizden kovduk. Halbuki onlar İsa’yı öldürmediler ve asmadılar. Fakat kendilerine bir benzetme yapıldı. (onlardan biri İsa şeklinde kendilerine gösterildi ve bu adam öldürüldü). Esasen İsa’nın katli hakkında kendileri de ihtilâfa düşüp kesin bir şüphe içindedirler. Onların bu öldürme hâdisesine ait bir
bilgi
leri yoktur. Ancak kuru bir zan peşindedirler. Onu gerçekten öldürememişl...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(156-15) 8 Bu, bir de inkarlarindan Meryem'e buyuk bir iftirada bulunmalarindan ve: «Meryem oglu Isa Mesih'i, Allah'in elcisi oldurduk» demelerinden oturudur. Oysa onu oldurmediler ve asmadilar, fakat onlara oyle gorundu. Ayriliga dustukleri seyde dogrusu suphededirler, bu husustaki
bilgi
leri ancak saniya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu oldurmediler, bilakis Allah onu kendi katina yukseltti. Allah Guclu'dur, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(156-157-158) (Yahudiler, İsâ Peygamberi) inkârları, Meryem'e zina (gibi) büyük bir iftirada bulunmaları ve Allah'ın Peygamberi Meryem oğlu isa'yı gerçekten öldürdük, demeleri (sebebiyle Allah onları lanetleyip kalblerini mühürledi). Oysa onlar İsa'yı öldüremediler ve asamadılar; (öldürülen başkası idi). kendilerine (İsâ gibi) benzetildi. İsâ' nın öldürülmesi hakkında ihtilâfa düşenler elbette bu hususta şüphe içindedirler ; onların bu konuda zanna uymaktan başka bir,
bilgi
leri yoktur. İsa'yı ke...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(156-158) Bu, bir de inkarlarından, Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: 'Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisini öldürdük' demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki
bilgi
leri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve «Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük» demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam)
bilgi
leri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve ALLAH'ın elçisi 'Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük,' demelerinden ötürü... Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar; fakat öyle yaptıklarını sandılar. Tüm mezhepler bu konuda kuşku içindedir. Onların bu konuda bir
bilgi
si yok; sadece zanna uyuyorlar. Kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
ve: «Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük.» demeleri yüzünden. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat kendilerine bir benzetme yapıldı. Onda anlaşmazlığa düşenler bundan dolayı şüphe içindedirler, o hususta tahmin peşinde gitmekten başka hiç bir
bilgi
leri yoktur. Kesin olarak O'nu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Bir de «Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük» demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir
bilgi
leri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve 'Biz Allah'ın resulü Meryemoğlu İsa- Mesihi öldürdük' demelerinden ötürü. Oysa O'nu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler. Fakat kendilerine öyle göründü. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler bu konuda tam bir kuşku içindedirler, bu konudaki
bilgi
leri sadece sanıya uymaktan ibarettir. Yoksa onu kesinlikle öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: "Biz, Tanrı'nın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik). Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir
bilgi
leri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: «Biz Allahın peygamberi, Meryem oğlu Mesih Îsâyı öldürdük» demeleri sebebiyle (dir ki kendilerini rahmetimizden koğduk). Halbuki onlar onu öldürmediler, onu asmadılar da. Fakat (öldürülen ve asılan adam) kendilerine (Îsâ) gibi gösterildi. (Zâten ve) hakıykaten (îsâ ve onun katli) hakkında kendileri de ihtilâfa düşdüler. (Bu babda) kat'i bir şek ve şübhe içindedirler. Onların buna (onun katline) âid hiç bir
bilgi
leri yokdur. Ancak (kupkuru bir) zanna uymak (dadırlar). Onu yakıynen öldürmemişl...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve Allah elçisi Meryem oğlu İsa Mesihi öldürdük, demelerinden. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Ancak onlara (İsa'ya) benzer gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşerler. Ondan yana şüphe içindedirler. Bu husustaki
bilgi
leri ancak zanna dayanmaktan ibarettir. Onu gerçekten öldürememişlerdir....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
ve "Bakın, biz, Allahın Elçisi (olduğunu iddia eden) Meryemin oğlu İsa Mesihi öldürdük!" diye böbürlendikleri için. Aslında onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler, sadece onlara öyle (olmuş gibi) göründü ve o konuda farklı görüşler taşıyanlar da gerçekten şaşkındılar, onunla ilgili (gerçek) bir
bilgi
leri yoktu ve sadece bir zanna uymuşlardı. Kesin olan şu ki onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve «Muhakkak biz Meryem'in oğlu Allah'ın peygamberi İsâ'yı öldürdük,» demeleri sebebiyle (lânete hedef olmuşlardır). Halbuki, O'nu ne öldürdüler ve ne de asıverdiler. Fakat onlar için bir benzetilmiş oldu. Ve şüphe yok ki, onda ihtilâf edenler, ondan dolayı şekk içindedirler. Onlar için buna dair zanna uymaktan başka bir
bilgi
yoktur ve O'nu hakikaten katletmiş değildirler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve “Allah'ın Resul'ü Meryem oğlu İsâ Mesih'i öldürdük!” demelerinden ötürü. Halbuki onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara, benzer gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düştüler, bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta bir
bilgi
leri yoktur, sadece zanna uyuyorlar. Kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
-Allah’ın Resulü Meryem oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük, demeleri sebebiyledir. Oysa Onu öldürmediler, asmadılar da. fakat onlara öyle gösterildi. ihtilaf ettikleri konuda şüphe içindedirler. Onların zanna uymaktan başka bir
bilgi
leri de yoktur. Kesinlikle Onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
"Biz Allâh'ın elçisi, Meryem oğlu Îsâ Mesih'i öldürdük!" demelerinden ötürü (belâlara uğradılar). Oysa onu öldürmediler ve asmadılar; fakat (bu iş) kendilerine, benzer gösterildi. Onun hakkında ayrılığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta kesin
bilgi
leri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu yakinen öldürmediler (onu öldürdüklerini kesin biçimde bilemediler)....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: «Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük» demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir
bilgi
leri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
"Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler. Onların, ona ilişkin bir
bilgi
leri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
(156-15) 8 Bu, bir de inkarlarindan Meryem'e buyuk bir iftirada bulunmalarindan ve: «Meryem oglu Isa Mesih'i, Allah'in elcisi oldurduk» demelerinden oturudur. Oysa onu oldurmediler ve asmadilar, fakat onlara oyle gorundu. Ayriliga dustukleri seyde dogrusu suphededirler, bu husustaki
bilgi
leri ancak saniya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu oldurmediler, bilakis Allah onu kendi katina yukseltti. Allah Guclu'dur, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
(156-157-158) (Yahudiler, İsâ Peygamberi) inkârları, Meryem'e zina (gibi) büyük bir iftirada bulunmaları ve Allah'ın Peygamberi Meryem oğlu isa'yı gerçekten öldürdük, demeleri (sebebiyle Allah onları lanetleyip kalblerini mühürledi). Oysa onlar İsa'yı öldüremediler ve asamadılar; (öldürülen başkası idi). kendilerine (İsâ gibi) benzetildi. İsâ' nın öldürülmesi hakkında ihtilâfa düşenler elbette bu hususta şüphe içindedirler ; onların bu konuda zanna uymaktan başka bir,
bilgi
leri yoktur. İsa'yı ke...
Nisa Suresi, 158. Ayet:
(156-158) Bu, bir de inkarlarından, Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: 'Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisini öldürdük' demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki
bilgi
leri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Nitekim (geçmişteki) hakikat
bilgi
sine uyanlardan hiçbiri yoktur ki, ölümü anında Ona (bildirdiğine) iman etmiş olmasın! Kıyamet sürecinde aleyhlerinde şahitlik yapacaktır....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
Fakat onlardan
bilgi
de ileri olanlar ve inananlar, sana indirilene de inanırlar, senden önce indirilenlere de ve namaz kılanlardır, zekât verenlerdir, Allah'a ve âhiret gününe inananlardır onlar ve biz onlara büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden
bilgi
de derinleşmiş olanlara, sana ve senden öncekilere indirilmiş olana iman edenlere, (özellikle) namazlarında dikkatli ve devamlı olanlara, karşılık beklemeden harcayanlara, Allaha ve Ahiret Gününe inananlara gelince; işte Biz, bunlara büyük bir mükafat bahşedeceğiz....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Nuh'a ve ondan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. . . İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, Esbat'a (torunlara), İsa'ya, Eyyub'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. . . Davud'a Zebur'u (hikmetler
bilgi
sini) verdik....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Biz, sana, Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz esasların benzerini, Kur’ân’ı ve muhtaç olduğun
bilgi
leri vahyettik. İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a, torunlarına, Îsâ’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyettik. Dâvûd’a da Zebur’u verdik....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat ALLAH, sana indirdiğine tanıklık eder. Onu kendi
bilgi
siyle indirdi. Melekler de buna tanıklık eder. Tanık olarak ALLAH yeter....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat Allah, özellikle sana indirdiği ile şahitlik ediyor ki, onu kendi
bilgi
si ile indirdi. Melekler de şahitlik ediyorlar, kaldı ki Allah'ın şahit olması yeter!...
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat Allah sana indirdiği kitabın kendi
bilgi
si altında indirilmiş olduğuna şehadet eder. Melekler de buna şahitlik ederler. Aslında Allah'ın şahitliği yeterlidir....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Allâh, sana indirdiğini kendi
bilgi
siyle indirmiş olduğuna şâhidlik eder. Melekler de (buna) şâhidlik ederler. Allâh'ın şâhidliği de (bir şeyin gerçekliği için) kâfidir....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgi
si gelmiş olanlar. . . Dininizde ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın. . . Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeyin. . . Meryemoğlu İsa Mesih, yalnızca Allâh Rasûlü ve O'nun Kelimesi'dir. . . Onu Meryem'e ilka etmiştir ve kendinden (El Esmâ ül Hüsnâ'sından) bir mânâdır (ruhtur). . . O hâlde Esmâ'sıyla her şeyin hakikati olan Allâh'a ve Rasûllerine iman edin. . . "Üçtür" (baba - oğul - kutsal ruh) demeyin! Sizin hayrınıza olarak (buna) son verin. . . Allâh ancak İlâh'un Vahid'dir...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey imân edenler! Allah'ın (ibâdet için koyduğu) belirtileri, haram ayını, (hediye olarak Kabe'ye gönderilen) kurbanlığı, kurbanlık hayvana takılan gerdanlıkları; Rablerinin hoşnutluğunu, O'nun fazl-u keremini (kendi
bilgi
leri ölçüsünde de olsa) dileyerek Beytu'l-Haram'a yönelip gelenlerin mal ve canını) helâl sayıp saygısızlık etmeyin, ihramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Harâm'a girmekten alıkoydular diye bir topluluğa beslediğiniz kin ve öfke sizi tecâvüze sevk et...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size ölmüş hayvan eti, kan, domuz eti, Allâh'tan gayrı adına boğazlananlar haram kılınmıştır. Ayrıca boğularak, dövülerek öldürülen veya bir yerden düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi hayvan tarafından parçalanmış olan veya tapınaklardaki dikili taşlarda kesilmiş olan hayvanların etleri de haramdır. Fal oklarıyla (veya bu amaçlı araçlarla geleceğe dönük) kısmet aramanız da! Bütün bunlar fısktır (yoldan çıkmaktır). . . Bu gün hakikati inkâr edenler, sizin Dininizi geçersiz kıl...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine neler helâl edilmiştir diye sana sorarlar. De ki: Size temiz şeyler ve Allah'ın, size öğrettiği
bilgi
yle öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların tuttukları avlar helâl edilmiştir. Sizin için tuttuklarını yiyin ve avlanır, avı tutup keserken Allah adını anın ve Allah'tan sakının, şüphe yok ki Allah, pek tez hesap görür....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. onlara de ki «Size temiz yiyecekler helal kılındı. Allah'ın size sağladığı
bilgi
leri öğreterek yetiştirdiğiniz eğitimli ev hayvanları sizin için avladıkları hayvanları da yiyiniz ve üzerlerine Allah'ın adını anınız. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur.»...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine neyin helal kılındığını sana soracaklar. De ki: "Hayatın bütün güzel şeyleri size helaldir." Allahın size öğrettiği
bilgi
den bir kısmını öğreterek eğittiğiniz av hayvanlarına gelince, onların sizin için yakaladığı şeyi yiyin, ama üstünde Allahın adını anın ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: şüphe yok ki Allah hesap görmede hızlıdır....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Senden, kendilerine neyin helâl edildiğini soruyorlar. De ki: İyi ve temiz olan şeyler size helâldir. Allah'ın size nasip ettiği
bilgi
ile eğittiğiniz av hayvanlarının size tutup getirdiklerini de, üzerlerine Allah'ın adını anarak yiyin. Allah'tan sakının; çünkü Allah pek çabuk hesap görücüdür....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bu gün size güzel - temiz tüm gıdalar helal kılınmıştır. . . Kendilerine hakikat
bilgi
si verilmiş olanların yemekleri size helaldır. . . Sizin yemekleriniz de onlara helaldır. . . İman eden kadınların iffetli olanları ile sizden önce kendilerine hakikat
bilgi
si verilenlerden iffetli olan kadınlar da, mehrlerini vermeniz (nikâhlamanız), zinadan uzak durmaları ve (gizli) dost tutmamaları şartıyla, size helaldır. . . Kim imanın şartlarını ve gereklerini tanımayıp, hakikati inkâr ederse, elbette onu...
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey hakikat
bilgi
si verilmiş olanlar. . . Hakikat
bilgi
sinden gizlediklerinizin birçoğunu size açıklayan ve birçoğunu (gizlemenizi de) affeden Rasûlümüz geldi. . . Gerçekten size Allâh'tan bir Nur ve Kitab-ı Mubiyn (açık seçik Sünnetullah
bilgi
si) gelmiştir....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah, o kitapla, Kur’ân’la, rızasına ulaşma mertebesini gözetenlere, hukukun üstün, hakkın ve adaletin belirleyici güç, barışın hâkim olduğu güvenli bir dünya düzenine, selâmet yurduna, cennete götüren yolları gösterir. Onları iradesiyle
bilgi
lendirerek inkâr ve cehalet karanlıklarından iman ve ilim aydınlığına, nura çıkarır ve onlara doğru, muhkem, güvenli yolu, İslâmî hayatı gösterir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgi
si verilmiş olanlar. . . Rasûllerin arasının kesildiği bir süreçte, size gerçekleri açıklayan Rasûlümüz gelmiştir. . . "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyesiniz (diye). . . İşte size müjdeleyici ve uyarıcı (Rasûl) geldi. . . Allâh her şey üzerine Kaadir'dir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa, halkına şöyle demişti: "Ey halkım, üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması
bilgi
sini) size verdi. "...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Şüphe yok ki biz, Tevrat'ı indirdik, onda doğru yola sevk ediş ve nûr var. Tanrıya teslîm olan peygamberlerle hükümleri bilenler ve Allah kitabını korumaya memûr olan
bilgi
nler, Yahûdilere, hep ona göre hüküm verirlerdi ve hepsi de o kitabın doğruluğuna tanıktı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi, az bir menfaat karşılığında satmayın ve kimler, Allah'ın indirdiği hükme uygun olarak hüküm vermezlerse onlardır kâfirlerin ta kendileri...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (Allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah'ın Kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zâhidler ve
bilgi
nler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfir...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek ki, içinde nur ve hakikat
bilgi
si olan Tevrat'ı biz inzâl ettik. . . Teslim olmuş Nebiler, onunla Yahudilere hükmederdi; Rabbanîler (Tevrat'a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenenler) ve Ahbar (ilim ve hikmet sahipleri) da onun üzerine şahitler olarak hakikat
bilgi
sini korumakla görevliydiler. . . O hâlde insanlardan korkmayın, Ben'den korkun! Benim bildirdiğim gerçekleri az bir menfaate satmayın! Kim Allâh'ın inzâl ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar hakikati inkâr edenlerin ta ...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz içinde hak yolu aydınlatıcı
bilgi
ler ve nur olan Tevrat’ı indirdik. Varlıklarını Allah’a teslim eden, İslâm’ı yaşayan müslüman olan peygamberler, yahudiliğin takipçilerine, Tevrat’taki kuralları esas alarak hüküm verirler, icraat yaparlardı. Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmeleri sebebiyle, kendilerini Rablerine adamış olan zâhitler ve âlimler de, Allah’ın kitabından, korumaya memur edildikleri, muhafaza edebildikleri kurallarla hüküm verirler, icraat yaparlardı. Hepsi de Tevrat’ı b...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi.
Bilgi
n-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek
bilgi
nler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Dogrusu Biz yol gosterici olarak Tevrat'i indirdik. Kendisini Allah'a teslim etmis peygamberler, yahudi olanlara onunla ve Rabbe kul olanlar,
bilgi
nler de Allah'in Kitab'indan elde mahfuz kalanla hukmederlerdi. Tevrat'a sahiddiler. O halde insanlardan korkmayin, benden korkun, ayetlerimi hic bir degerle degistirmeyin; Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler, iste onlar kafirlerdir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Şüphesiz ki, biz, içinde hidâyet (doğru yolu gösterici ve ona iletici) ve (kafa ile gönülleri) aydınlatıcı (belgeler) bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (hakka) teslim eden peygamberler, Yahudiler arasında onunla hükmederlerdi; yine onlardan Rabb için yol gösterenleri de,
bilgi
nleri de Allah'ın kitabından muhafazasıyla emrolundukları hususlarla hükmederlerdi. Ve onlar buna şahitlerdi de.. (Ey hükmetme durumunda olanlar !) artık insanlardan korkmayın benden korkun ; âyetlerimizi az bir değere...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Doğrusu Biz yol gösterici olarak Tevrat'ı indirdik. Kendisini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla ve Rabbe kul olanlar,
bilgi
nler de Allah'ın Kitap'ından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi. Tevrat'a şahiddiler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun, ayetlerimi hiçbir değerle değiştirmeyin; Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (Allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah'ın Kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zâhidler ve
bilgi
nler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfir...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
İçinde hidayet ve ışık bulunan Tevrat'ı biz indirdik. müslüman peygamberler onunla Yahudiler arasında hüküm veriyorlardı. Hahamlar ve din
bilgi
nleri de ALLAH'ın kitabından emredildikleri şeylerle hüküm verirler ve onun üzerine tanık olurlardı. Halkıululamayın, beni ululayın ve ayetlerimi ucuz bir fiyata satmayın. ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermeyenler inkarcıdır....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
İçinde hidayet ve ışık bulunan Tevrat'ı biz indirdik. Müslüman peygamberler onunla Yahudiler arasında hüküm veriyorlardı. Hahamlar ve din
bilgi
nleri de Tanrı'nın kitabından emredildikleri şeylerle hüküm verirler ve onun üzerine tanık olurlardı. Halkı ululamayın, beni ululayın ve ayetlerimi ucuz bir fiyata satmayın. Tanrı'nın indirdiği ile hüküm vermeyenler kafirlerdir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Doğrusu Tevrat'ı Biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla, Rabb'a kul olanlarla
bilgi
nler de Allah'ın kitabından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi. Ve ona şahid idiler. İnsanlardan korkmayın da Ben'den korkun. Ve ayetlerimi az bir değerle değiştirmeyin. Kim de Allah'In indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafirlerin kendileridir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Doğrusu biz yol gösterici ve nurlandırıcı olarak Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla hükmederlerdi. Rabbânîler (Rabbe kul olanlar) ve Ahbar (
bilgi
nler) de Allah'ın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için onunla (hükmederlerdi). Hepsi de ona (Tevrat'a) şâhit idiler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi değersiz olan şeylerle değiştirmeyin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerdir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Tevrat’ı yol gösterici ve aydınlatıcı olarak biz indirdik. Kendisini Allah’a teslim etmiş peygamberler, Yahudilere Tevrat ile ve Rabbin yolunda yürüyenler,
bilgi
nler de Allah’ın kitabından elde kalmış olan kısmı ile hükmederlerdi. Tevrat’ı gözetiyorlardı. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedelle değiştirmeyin. Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hümederlerdi.
Bilgi
n-yöneticiler (Rabbaniyyun) ve yüksek
bilgi
nler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
O Peygamberlerin izinde, onların ardından önündeki kitapta, Tevrat’a ait olanları tasdik eden, Meryem oğlu Îsâ’yı gönderdik. İçinde hak yolu aydınlatıcı
bilgi
ler ve nur olan, önündeki kitapta, Tevrat’a ait olanları, tasdik eden, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere hidayet rehberi, öğüt ve uyarı olan İncil’i...
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Bu peygamberlerin ardından kendisinden önce gelen Tevrat'ı onaylayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik; O'na doğru yol
bilgi
si ile ışık içeren, önündeki Tevrat'ı onaylayan, takvalılar için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, kendinden önce inzâl olmuş hakikat
bilgi
lerini tasdik eden ve onlar üzerine koruyucu, şahit, hâkim olan, Hakk'ı ihtiva eden hakikat (Sünnetullah
bilgi
sini) inzâl ettik. . . O hâlde onların aralarında Allâh'ın inzâl ettiği ile hükmet. . . Hak'tan sana geleni bırakıp, onların boş heves ve arzularına tâbi olma. . . Sizden her biriniz için bir şir'at (yaşam ortam ve şartlarına göre kurallar) ve bir minhac (zamanla değişmesi mümkün olmayan realiteler üzerine kurulmuş sistem) oluşturduk. . . ...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin
bilgi
yle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar Câhiliyye Devri'ne ait hüküm mü istiyorlar? Şüpheden uzak bir
bilgi
yle inanan bir millet için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa cahillik dönemindeki yasaları mı arıyorlar?
Bilgi
ye dayanan kesin inanç sahipleri için ALLAH'tan daha güzel yasa koyucu olabilir mi?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin
bilgi
yle inanan bir topluluk için, hükmü Tanrı'dan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar câhiliye hükmünü mü istiyorlar? Yakîn bir
bilgi
ile inanan bir topluluk için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin
bilgi
yle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar cahiliyet devrinin hükmünü mü arıyorlar? Fakat kesin bir
bilgi
ve inançla iman edenler için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim var?...
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden önce kendilerine hakikat
bilgi
si verilenlerin, dininizi alay, eğlence konusu edinenlerini ve hakikati inkâr edenleri velîler edinmeyin! Eğer iman ehliyseniz Allâh'tan korunun!...
Maidə Suresi, 59. Ayet:
De ki: "Ey hakikat
bilgi
si verilmiş olanlar, yalnızca hakikatimiz olan Allâh'a, bize inzâl olunana ve daha önce inzâl olunana iman ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Sizin ekseriyetiniz, yoldan çıkmışlardır!"...
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Bunları, din adamları ve
bilgi
nler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!...
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Bâri, hükümleri bilenleri ve
bilgi
nleri, onları, suç olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi. İşledikleri iş, ne de kötüdür....
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Gerçek dindarların ve din
bilgi
nlerinin, onları herkesçe bilinen günahların sözcülüğünü, savunuculuğunu yapmaktan, yalan söylemekten ve köklerini kurutan ve insanî değer bırakmayan haramı, rüşveti yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yapmakta oldukları düzenbazlıklar ne kötüdür....