Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Səndən qiyamətin nə zaman qopacağını soruşurlar. De: “Onun
bilgisi
yalnız Rəbbimə məxsusdur. Vaxtı çatanda onu ortaya çıxaracaq yalnız Odur. Qiyamətin
bilgisi
göylərə də, yerə də ağır gəlmişdir. O sizə qəflətən gələcəkdir”. Sanki sən onun haqqında bir şey bilirsənmiş kimi səndən soruşurlar. De: “Onun
bilgisi
yalnız Allaha məxsusdur. Lakin insanların çoxu bilmir”....
Əraf Suresi, 89. Ayet:
"O, bizi ondan kurtardıktan sonra, eğer tekrar sizin milletinize dönersek, Allah'a karşı yalan yere iftira etmiş oluruz. Rabb'imiz Allah dilemedikçe bizim ona dönmemiz olacak şey değildir. Rabb'imizin
bilgisi
her şeyi kuşatmıştır. Biz, yalnızca Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabb'imiz! Bizimle halkımız arasında gerçeği ortaya çıkar. Sen, gerçeği ortaya çıkaranların en hayırlısısın."...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana Saat'ten soruyorlar. Ne zaman gerçekleşecek diye. De ki: "Onun
bilgisi
sadece Rabb'imin yanındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de, yere de ağır gelecektir. O size ansızın gelecek." Sanki sen biliyormuşsun gibi onu sana soruyorlar. De ki: "Onun
bilgisi
sadece Allah'ın yanındadır." Ancak insanların çoğu bu gerçeği bilmez....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır! Onlar,
bilgisi
ni kavrayamadıkları ve kendilerine asıl anlamı açıklanmamış bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak!...
Yunus Suresi, 100. Ayet:
Allah'ın
bilgisi
dışında hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Ve aklını kullanmayanları rics ile karşı karşıya bırakır....
Yusif Suresi, 6. Ayet:
Böylece Rabb'in seni seçecek ve sana olayların yorumlanmasının
bilgisi
ni verecek. Tıpkı daha önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Rabb'in Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kafirler, "Sen gönderilmiş değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanlarında Kitap'ın
bilgisi
olanlar yeter."...
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ona: "Sana öğretilen doğru yoldan gitme
bilgisi
ni bana da öğretmen için, sana tabi olabilir miyim?" dedi....
Taha Suresi, 52. Ayet:
"Onun
bilgisi
Rabb'imin yanında yazılıdır. Rabb'im yanlış yapmaz ve unutmaz." dedi....
Həcc Suresi, 3. Ayet:
Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; hiçbir
bilgisi
olmadığı halde, Allah hakkında ileri geri konuşurlar ve bütün azgın şeytanların peşinden giderler....
Loğman Suresi, 6. Ayet:
İnsanlardan,
bilgisi
olmadığı halde; Allah'ın yolundan saptırmak ve onu alay konusu edinmek için gerçeği boş hadislerle değiştirenler vardır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır....
Loğman Suresi, 34. Ayet:
Sa'atin
bilgisi
, Allah'ın yanındadır. Ve O, yağmuru yağdırır, rahimde olanı bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Kimse nerede öleceğini de bilemez. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Əhzab Suresi, 63. Ayet:
İnsanlar sana Sa'at'ten soruyorlar. De ki: "Onun
bilgisi
yalnızca Allah'ın yanındadır. Ne bilirsin belki de o Sa'at yaklaşmıştır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah; sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Hiçbir dişi, O'nun
bilgisi
olmadan ne hamile kalabilir ne de doğurabilir. Bir kimseye ömür verilmesi; ömrünün uzaması veya kısalması, hepsi bir Kitap'tadır. Kuşkusuz bu Allah'a kolaydır....
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
O Sa'at'ın
bilgisi
yalnızca O'na havale olunur. O'nun
bilgisi
dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz. Hiçbir dişi hamile kalmaz ve doğum yapmaz. Onlara: "Bana ortak koştuklarınız nerede?" diye seslenileceği gün, onlar: "Bizden bir tanık olmadığını Sana bildiririz." derler....
Zuxruf Suresi, 85. Ayet:
Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin mülkiyeti kendisinin olan Zat ne kutludur. O Sa'at'in
bilgisi
yalnızca O'nun yanındadır. O'na döndürüleceksiniz....
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Yoksa o gaybın
bilgisi
ne sahip de onu mu görüyor?...
Talaq Suresi, 12. Ayet:
Allah, yedi göğü ve benzer şekilde yeryüzünü yaratandır. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini, Allah'ın
bilgisi
nin her şeyi kuşattığını bilesiniz diye, buyruğu onlar arasında iner durur....
Qələm Suresi, 47. Ayet:
Veya gaybın
bilgisi
ne sahipler de oradan mı yazıyorlar?...
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Hakkında şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Ya da semâdan (gökyüzü - düşünsel boyuttan) inen yağmur (fikirler), zulmet (karanlığın bilinmezliği) gökgürültüsü (doğru - yanlış çatışması) ve şimşek (bir an için akla düşen hakikat
bilgisi
) içindedirler! Yıldırımlara, ölüm korkusu (hakikatin açığa çıkmasıyla benliklerinin yok olması) düşüncesiyle kulaklarını tıkarlar (hakikat
bilgisi
ne kendilerini kapatırlar). Allâh, hakikati inkâr edenlerin de varlığını meydana getiren Muhiyt'tir (ihâta etmektedir)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah şüphesiz ki bir sivrisineği ve ondan (hilkat ve san'at inceliği bakımından) daha büyüğünü, (yapı itibariyle daha küçüğünü) misâl getirmekten çekinmez. İmân edenlere gelince, onlar bunun Rabları tarafından hak olduğunu elbette bilirler. Küfre saplananlar İse, «Allah bununla misâl olarak neyi murad etmiştir?» derler. (Allah) bununla (insanları imtihan ederek) bir çoğunu (
bilgisi
zlikleri ve nankörlükleri yüzünden) şaşırtır. Bir çoğunu da (bilgili oldukları ve akıllarını hayra kullandıkları iç...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını göklere uygulayıp onları yedi gök şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca O'dur her şeyin tam
bilgisi
ne sahip olan....
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara Birr'i (Allâh Esmâ'sının sizde oluşturduğu güzelliği yaşamayı) tavsiye ederken, kendi nefsinizde bunu (hissedip) yaşamayı unutuyor musunuz? Oysa Kitabı (varlığın hakikati
bilgisi
ni) okuyorsunuz. . . Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Hani Musa'ya Kitabı (varlığın hakikati
bilgisi
ni) ve Furkan'ı (doğrularla yanlışları ayırt etme yetisini -
bilgisi
ni) vermiştik; gerçeğe yönelesiniz diye....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
"Yâ Musa, biz Allâh'ı dışarıda, açıkta görmedikçe iman etmeyiz" demiştiniz de; bunun üzerine yıldırım (varlığınızı yok eden hakikat
bilgisi
) çarpmıştı sizi, siz bakıp dururken!...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi (yakıcı Hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâmesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allâh Esmâ'sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza). . . "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat
bilgisi
ni değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A. H. )...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden söz almıştık ve Tur'u da üstünüze kaldırmıştık (Musa'nın bir mucizesi). Size verdiğimizi (hakikat
bilgisi
ni) bir kuvve olarak tutun ve onun içinde olanı zikredip hatırlayın ki korunabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Gene bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı emrediyor. Kavmi, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah'a sığınırım
bilgisi
zlere katılmaktan demişti....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan ümmî olanlar vardır ki, vehmettikleri (kafalarında şartlanmalarına göre kurguladıkları) ötesinde Kitabı (hakikat
bilgisi
ni) bilmezler; (asılsız) zanlarıyla yaşarlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlar arasında ilahi kelamın gerçek
bilgisi
ne sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; (ki bunlar) sadece bir takım kuruntular(a tabi olurlar) ve zanna dayanırlar....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Hâlbuki siz birbirinizi öldürüyorsunuz, içinizden bir grubu yurtlarından çıkartıyorsunuz. Onlar aleyhine haksız yere düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Esir olup da geri getirilirlerse fidyelerini verip onları aranızdan çıkartıyorsunuz (oysa bu haramdı). Yoksa siz (Kitabın) hakikat
bilgisi
nin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların ereceği karşılık, dünya yaşamında rezil olmaktır. Kıyamet sürecinde ise azabın en şiddetlisine düçar olurlar! Allâh yaptıklarınızdan ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki Musa'ya (Kitap) hakikat
bilgisi
verdik; ondan sonra da birbiri ardınca içinizden Rasûllerle takviye ettik. Meryemoğlu İsa'ya da beyyineler (hakikat
bilgisi
nin apaçık tasdiki olan hâller) verdik. Onu Ruh-ül Kuds (Onda açığa çıkardığımız kuvve) ile teyit ettik. Nefsinizi yüceltmek uğruna, ne zaman hevânıza uymayan gerçekleri dillendiren Rasûller gelse, onların bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Sen: 'Cebrâil’e düşman olan, Allah’ın düşmanıdır. Çünkü, Kur’ân’ı Allah’ın
bilgisi
, planı dahilinde Allah’ın iradesiyle senin kalbine, hafızana, Cebrâil bölüm bölüm indirip yerleştirdi. Daha önceki kutsal kitaplara âit içinde nakledilenleri tasdik eden mü’minlere hidayet rehberi olan ve müjdeler getiren Kur’ân’ı indirdi.' beyanımızı insanlara söyle....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Kendilerine Kitap (bilgi) verilenlerden bir grup, beraberlerinde olanı tasdik eden Allâh indînden bir Rasûl gelince (Yahudi olmadığı için), Kitabullahı (Hakikat
bilgisi
ni ve Sünnetullah'ı) arkalarına attılar, işin hakikatini bilmiyormuşçasına....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat
bilgisi
verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdiler, Nâsranîlere, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Nâsranîler de, Yahûdiler, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Halbuki hepsi de kitap okurlar.
Bilgisi
olmayanlar da tıpkı onların dediklerini dedi. Allah, aykırılığa düştükleri şey yüzünden, kıyamet gününde aralarını bulur, gerçek hükmü verir elbet....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dediler ki: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (
bilgisi
zler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, «Hiristiyanligin bir temeli yoktur» dediler; oysa onlar Kitablarini da okuyorlar.
Bilgisi
zler de tipki onlarin soylediklerini soylemistir. Allah, kiyamet gunu, anlasmazliga dustukleri seylerde onlarin arasinda hukum verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, «Hıristiyanlar kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değillerdir,» dediler. Hıristiyanlar da, «Yahudiler kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değillerdir,» dediler. Halbuki her iki taraf da kendilerine ait kitapları okurlar. Böylece bu hususta
bilgisi
olmayanlar da (takiîd yolunu seçerek) onların dediği gibi demeye başladılar. Allah kıyamet günü ayrılığa düştükleri hususta onlar arasında hükmedecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler 'Hıristiyanlar bir temel üzerinde değil' dediler, Hıristiyanlar da 'Yahudiler bir temel üzerinde değil' dediler; oysa onlar Kitaplarını da okuyorlar.
Bilgisi
zler de tıpkı onların söylediklerini söylemiştir. Allah, kıyamet günü, anlaşmazlığa düştükleri şeylerde onların arasında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dediler ki, «Hıristiyanlar birşey üzerinde değiller», Hristiyanlar da «Yahudiler bir şey üzerinde değiller» dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir
bilgisi
olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir" derken, Hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değildir" dediler. Oysa onlar kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (
bilgisi
zler) de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Tanrı, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: «Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir. «; Hıristiyanlar da: «Yahudiler bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir» dedi. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyen (
bilgisi
z) ler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisi
olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Allâh ismiyle işaret edilen hakkında)
bilgisi
zler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları hakkıyla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisi
zler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisi
zler "Tanrı bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisi
zler, dediler ki: «Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?» Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitap (Sünnetullah
bilgisi
) verilmiş olanlar onu hakkıyla okuyup değerlendirirler. . . İşte bunlar Ona iman edenlerdir. Her kim de Onu inkâr ederse, hüsrana uğrayanlardan olur (hakikatini inkâr ettiği için)....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Ey Rabbimiz, onlardan, onların içinde özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere rasuller, peygamberler görevlendir. Onlara, Senin âyetlerini okusunlar. Okuma-yazmayı, kitaplarına vukufu, kitaplarını, Kur’ân’ı, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, sünnetlerini öğretsinler. Onları pisliklerden arındırıp, vicdanlarını tertemiz yapsınlar. Sen, sadece Sen, kudretli, hikmet sahibi ve hükümransın.' diye yalvardılar....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, vechinin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın vechi ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le davet ettiği Kâbe varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde vechini (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (Kâbe - içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim, içinizden (hakikati dillendirmek üzere) Rasûl irsâl ettik (açığa çıkardık); âyetlerimizi (varlığın hakikati oluşumuza dair işaretleri) size tilavet ediyor (okuyup anlatıyor), sizi arındırıyor ve Kitabı (hakikat ve Sünnetullah
bilgisi
ni), Hikmeti (varlığın oluş sistem ve düzenini, oluş mekanizmasını) ve bilmediklerinizi öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Üzerinizdeki nimetimizi tamamlamak için, kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, içinizi dışınızı temizleyip sizi, vicdanınızı arındıran, size okuma yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, sünnetini öğreten, size akılla ve düşünerek bilemeyeceğiniz şeyleri gösteren, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir rasül, bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara: "Allâh'ın inzâl ettiğine (varlığın ve varlığınızın Allâh Esmâ'sı olduğuna ve Sünnetullah
bilgisi
ne) iman edin" denildiğinde onlar: "Hayır, babalarımız neye tâbi ise biz de onların tâbi olduklarına (dışsal tanrısallığa) uyarız" derler. . . Ya babaları gerçeğe akıl erdiremeyen hakikati bulamamış kişidiyseler?...
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Onlar ki, Allâh'ın Kitaptan inzâl ettiğini (varlığın hakikati ve Sünnetullah
bilgisi
ni) gizleyip, onu (hakikatlerini) az bir paraya (dünyasal değere) satarlar; işte onlar bâtınlarını (dünyalarını) ateşten (yakıcı) başka bir şeyle doldurmuş olmazlar. Kıyamet sürecinde Allâh onlarla konuşmaz ve onları tezkiye etmez. Onlar için feci azap vardır....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bundan dolayıdır ki, (biennAllah) Allâh, ilmindeki, varlığın hakikati ve Sünnetullah
bilgisi
nin açığa çıkmış hâli olan evren içre evrenler ilmini (Kitap) bizâtihi Hak olarak (bilHakk) inzâl etmiştir. Muhakkak ki Kitapta (bu bilgide - oluşta) ihtilaf edenler (bu gerçeğe karşı çıkanlar) kesinlikle gerçekten çok uzağa (şikakı baiyd) düşmüşlerdir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem
bilgisi
ne) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüvvet kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah
bilgisi
ni) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onların Peygamber'i onlara dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizin için melik olarak Talut'u beas etmişti (görevlendirmişti).” Dediler ki: “Bizim üzerimize onun melikliği nasıl olur? Melikliğe biz ondan daha çok hak sahibiyiz (daha çok lâyıkız). Ve de ona maldan bir genişlik (servetçe bolluk) verilmedi.”(Peygamber de) “Muhakkak ki Allah, onu sizin üzerinize (melik) seçti ve onun ilmini (
bilgisi
ni) ve cismini (kuvvetini) artırdı.î Ve Allah, mülkünü dilediği kimseye verir. Ve Allah, Vâsi'dir (rahmeti v...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun
bilgisi
ni ve gücünü artırdı.” Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: 'Allah sizin için hükümdar olarak Talut'u gönderdi' dedi. Onlar: 'Biz hükümdarlığa ondan daha layık olduğumuz ve ona bir mal genişliği de verilmediği halde nasıl bizim üzerimize hükümdar olabilir?' dediler. Peygamberleri: 'Doğrusu Allah onu sizin üzerinize seçti ve onun
bilgisi
ni ve bedensel gücünü artırdı. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir' dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: "Tanrı size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa ona göre çok daha hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Tanrı size onu seçti ve onun
bilgisi
ni ve bedensel gücünü arttırdı. Tanrı kime dilerse mülkünü verir; Tanrı (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara, dedi ki: -Allah, Talût’u size hükümdar gönderdi. -O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha layıkız. Ona, malca da bir bolluk verilmemiştir, dediler. Peygamber de: -Allah, onu sizin üzerinize seçti, onun
bilgisi
ni ve gücünü artırdı. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir. O, her şeyi bilendir, dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allâh Talût'u size hükümdar gönderdi." Dediler ki: "O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız, ona bol mal da verilmemiştir." Dedi: "Allâh onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun
bilgisi
ni ve gücünü artırdı." Allâh mülkünü dilediğine verir. Allâh(ın lutfu) geniştir, (O, herşeyi) bilendir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Sonunda Allah’ın izni ve lütfuyla onları yendiler. Dâvûd, Câlût’u öldürdü. Allah kendisine devlet, hükümdarlık, peygamberlik, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
verdi. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olan bazı şeyleri de ona öğretti. Eğer Allah insanların bir kısmıyla diğer bir kısmının devletlerini, medeniyetlerini ortadan kaldırmasa, iktidarlarından uzaklaştırmasa, zulümlerine karşı koydurmasa, azgınlarını, kötülük yapanlarını engelletmese, insanlara s...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Bunun üzerine, onları Allah'ın izniyle bozguna uğrattılar, Davud da Calut'u öldürdü; Allah ona hükümranlık ve hikmet verdi ve istediği şeyin
bilgisi
ni öğretti. Ve eğer Allah, insanlara kendilerini başkalarına karşı savunma gücü vermeseydi yeryüzü çürüme ve yozlaşmaya maruz kalırdı: ama Allah bütün alemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Öyle bir Allah ki ondan başka yoktur tapacak. Diridir, her an yarattıklarını tedbîr ve tasarruf edip durur. Ne uyuklamaya kapılır, ne uykuya dalar. Onundur ne varsa göklerde ve yeryüzünde. Kimdir izni olmadıkça onun yanında şefaate kalkışacak? Önlerindekini de bilir, artlarındakini de. Onun
bilgisi
nden, dilediği miktardan başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri de kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de. Göğü, yeri korumak, ona ağır da gelmez. O'dur çok yüce ve çok ulu....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
ALLAH: O'ndan başka tanrı yoktur, Yaşayandır, Sonsuzdur. Kendisini ne dalgınlık ne de uyuklama tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmadan kim O'nun katında aracılık edebilir? Onların geçmişini ve geleceğini bilir. Dilediği miktar dışında O'nun
bilgisi
nden hiç bir şeyi kavrayamazlar. Egemenliği gökleri ve yeri kapsamıştır. Onları düzen içinde korumak onu yormaz. O Yücedir, Büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'tan başka ilâh yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nun dur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun
bilgisi
nden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dinde hiçbir zorlama yoktur. Şüphesiz doğru eğriden, hak bâtıldan, hidâyet dalâletten, hayır serden, imân küfürden (ayrılıp) açıkça ortaya çıkmıştır. Artık kim Hakk'a yönelir de ilâhî sınırları aşan sapıklık ve
bilgisi
zliği, azgınlık ve aşırılığı tanımıyarak Allah'a inanırsa, gerçekten o kopmak nedir bilmeyen en sağlam kulpa tutunup yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allâh iman edenlerin Veliyy'idir; onları zulmattan (karanlıklardan - hakikat
bilgisi
zliğinden) Nur'a (ilmin aydınlığında hakikati görmeye) çıkartır. Fiilen küfür (hakikati inkâr) hâlinde olanlara gelince; onların velîsi Tagut'tur (gerçekte var olmayıp var sandıkları kuvveler, fikirler), onları nurdan zulmete dönüştürür. İşte onlar, ateş ehli (sonuçta yanmaya mahkûm) kişilerdir. Onlar o şartlarda sonsuza dek kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah, ilmi, Kur’ân’ın ifadesine vukufu, meseleleri anlamayı, isabetli kararı ve çözümü, olayları değerlendirme kabiliyetini, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere verir. Kendilerine ilim ve hikmet, Kur’ân verilenler, dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşanlardır. Kur’ân hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Ne zaman belli bir vade ile borç verir veya alırsanız yazıyla tesbit edin. Bir yazıcı, tarafsız olarak onu kaydetsin. Ve hiçbir yazıcı, Allah'ın ona öğrettiği gibi yazmayı reddetmesin: öylece, olduğu gibi yazsın. Borçlanan kaydettirsin, Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve taahhüdünden bir şey eksiltmesin. Ve eğer borç altına girenin akli veya bedeni bir zaafı varsa veya kendisi (işlemi) kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer seyahatte iseniz ve bir yazıcı bulamazsanız, alınmış taahhütler ile yetinilebilir: ancak eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, bu güvene uygun davransın ve Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun. Ve şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin; zira, onu gizleyen kalben vebal altındadır; ve Allah yaptığınız her şeyin tüm
bilgisi
ne sahiptir....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Senin ellerin arasındaki, geçmişten gelen Hak bilgileri tasdikleyen bu Kitabı (Hakikat ve Sünnetullah
bilgisi
ni), Hakk'ın ta kendisi olarak, inzâl etti (bilincinde açığa çıkardı). Tevrat (Musa'ya gelen vahiyler) ve İncil'i (İsa'ya vahyolanı) de inzâl etmişti....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Geçmişte insanlığa yol gösterici olarak; yine O indirmişti, doğruyla eğriyi birbirinden ayırd etmeye yarayan gerçeklik
bilgisi
ni... Allah'ın mesajlarını inkara şartlanmış olanlara gelince; onları acı bir azap beklemektedir: Zira Allah kudret sahibidir, kötülüğü cezalandırandır....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Vechim Allâh'a teslimdir; bana tâbi olanların da!" Hakikat - Sünnetullah
bilgisi
verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar - müşriklere) de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?. . " Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allâh, kullarındaki Esmâ'sının sonucu olarak da Basıyr'dir (değerlendirendir)....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona; Kitabı (hakikat
bilgisi
ni), Hikmeti (Allâh Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışma mekanizmasını), Tevrat'ı (vahyi - Musa'ya vahyolan bilgiyi) ve İncil'i (müjdelenen Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek - programlayacak)....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Allah ona okuma-yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, hekimliği, yazılı ve şifahi bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ı, İncil’i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah onu İsrailoğulları’na bir Rasul olarak gönderecek. O: 'Şüphesiz, ben size hak bir dinin peygamberi olduğuma dair Rabbinizden, âyetler, mûcizeler getirdim. Size, çamurdan emsalsiz güzellikte bir kuş planlayıp şekillendirebilir, içine üflerim. Allah’ın
bilgisi
planı dahilinde Allah’ın iradesiyle o kuş olur. Anadan doğma körü, alaca hastalığına yakalananı iyileştirebilirim. Allah’ın
bilgisi
planı dahilinde Allah’ın iradesiyle ölüleri diriltebilirim. Yiyecek, içecek olarak kullandığınız, evler...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar, gelin aramızdaki şu ortak anlayışa; Allâh'tan başkasına kulluğu düşünmeyelim; hakikatimiz olan Allâh'a hiçbir şeyi şirk koşmayalım; bazımız bazımızı (mesela İsa'yı) Allâh dûnunda Rab ittihaz etmesin (Allâh yanı sıra ilâh - tanrı edinmeyelim). " Eğer bunlara karşı çıkıp yüz çevirirlerse, o takdirde deyin ki: "Şahit olun ki biz Allâh'a teslim olmuşlardanız. "...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar, niçin İbrahim hakkında tartışıp duruyorsunuz? Tevrat ve İncil Ondan sonra inzâl edilmiştir (dolayısıyla olayı anlatmıştır). Bunu fark edecek aklınız yok mu?...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlardan bir grup sizi saptırmayı arzuladılar; oysa onlar kendilerinden başkasını saptırmazlar. Ama bunu idrak edemiyorlar....
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar, siz hakikate şahit olduğunuz hâlde, niçin Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar, niçin Hakk'ı bâtılın içinde gizleyip, bilip dururken Hakk'ı gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlardan bir grup şöyle dediler: "Şu iman edenlerin yanına sabah varıp, 'inzâl edilenlere iman ettik' deyin. Günün sonunda da (düşündük olmaz böyle şey diyerek) inkâr edin. Böylece belki onlar da (size uyup) dönerler. "...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlardan öyleleri vardır ki, kantar (dolusu) emanet bıraksan, onu sana aynen iade eder. Öyleleri de vardır ki, tek bir dinar (altın) emanet etsen, tepesine dikilip zorlamadıkça sana geri vermez. Bu onların, "Bize karşı olan ümmîlerin (hakikati bilmeyenlerin) hiçbir hakkı yoktur" diye (düşünmelerinden kaynaklanır). Onlar bile bile Allâh üzerine yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, kendisine bir kantar mal emanet etsen, onu sana geri verir. Ama öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet etsen başına dikilip durmadığın sürece onu sana geri vermez. Bu onların: '
Bilgisi
zlere karşı bizim üzerimizde bir sorumluluk yoktur' demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler. [13]...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve
bilgisi
zler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler [zayıf ve
bilgisi
zler veya Ehl-i Kitap olmayanlar] konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Tanrı'ya karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların «ümmiler (zayıf ve
bilgisi
zler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur» demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir kısmı da vardır ki, vahiy olan bilgiden diye düşünmeniz için, hakikat
bilgisi
nden olanları, anlamından kaydırarak (farklı bir anlam yükleyerek) konuşurlar. (Oysa) o söyledikleri nâzil olan bilgi değildir. "O Allâh indîndendir" derler; O Allâh indînden değildir! Bile bile Allâh hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Bir beşer için olacak şey değildir, Allâh kendisine hakikat
bilgisi
ni, hükmü ve nübüvveti versin de, sonra o kalkıp insanlara, "Allâh'ı bırakıp, bana kulluk edin" desin! Bilakis onlara şöyle der: "Hakikat
bilgisi
öğretinize ve yaptığınız çalışmalara uygun olarak, Rabbinize kulluk ettiğinizin bilincinde olanlardan olun. "...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın vahiy, sağlam muhakeme ve peygamberlik bağışladığı hiç kimsenin bundan sonra halkına, "Allah'ın yanısıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez; aksine, (onlara şöyle öğüt verir): "ilahi kelamın
bilgisi
ni yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamları olun!"...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allâh Nebilerden (ve ümmetlerinden şu konuda) söz almıştı: "Size hakikat
bilgisi
nden ve Hikmet verdim, bundan sonra beraberinizde olanı tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, Ona bütününüzle iman edecek ve yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?", "Kabul ettik" dediler! "Şahit olun, ben de şahidim hakikatiniz olarak. "...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allahın peygamberlerden, ümmetlerinden şu kesin sözü, taahhüdü aldığını insanlara hatırlat: 'Ben size kitapları ve hikmeti, peygamberliği, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, peygamberinizin sünnetini verdikten sonra, size, ellerinizdeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, ona, mutlaka inanıp yardım etmelisiniz. Bunu kabul ediyor musunuz? Bu şartlarla, sorumluluk gerektiren emirlerimi, hükümlerimi yerine getireceğinize dair söz veriyor musunuz?' ded...
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Onlar ki hakikat
bilgisi
ni inkâr ederler ve bu inkâr ile ölürler; arz dolu altını olup da fidye olarak (kurtulmak için) vermeyi düşünseler, bu asla kabul olmaz. Onlar için feci bir azap vardır ve kimse de onlara yardımcı olmaz....
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar. . . Allâh tüm amellerinize şahit iken, niçin Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr edersiniz (veya örtersiniz)?"...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar. . . Sizler (hakikate) şahit olduğunuz hâlde niçin onu yanlış göstererek, iman edenleri Allâh yolundan alıkoyuyorsunuz? Allâh amellerinizden gâfil değildir. "...
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman edenler, eğer kendilerine hakikat
bilgisi
verilenlerden bir bölümüne (sonradan sapmış olmaları nedeniyle) itaat ederseniz, sizi imandan sonra inkâr ehline dönüştürürler....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı topluluksunuz. Hak ve hakikatle hükmeder, Din'e ters düşen şeylerden kaçınılmasını tavsiye edersiniz ve dahi hakikatinizin El Esmâ ile oluştuğunu idrak ile, Allâh'a iman edersiniz. Şayet kendilerine hakikat
bilgisi
verilmiş olanlar (Ehli Kitap) da iman etmiş olsaydı, kendileri için hayırlı olurdu. Kimileri iman ehlidir ama çoğunluğu hakikati inkâr edenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir. Kendilerine hakikat
bilgisi
verilmiş olanlardan secde edip, gece boyunca Allâh işaretlerini okuyup değerlendiren bir grup da mevcuttur....
Ali-İmran Suresi, 119. Ayet:
İşte siz öyle (inanca sahip) kişilersiniz ki (inandığınız hakikat dolayısıyla) onları seversiniz. Onlar ise (sizinle aynı inançta olmadıkları için) sizi sevmezler! Siz hakikat
bilgisi
nin tümüne iman edersiniz. Sizinle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıklarında ise size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar! "Öfkenizin ateşiyle kahrolun!" de. . . Muhakkak ki Allâh, Esmâ'sıyla varlığınızın hakikati olarak içinizdekini bilir....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunacak olsa bu onları üzer. Eğer başınıza bir kötülük gelse bu yüzden sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Hiç şüphesiz Allah'ın
bilgisi
onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Size bir yara deydiyse o kavim de tıpkı sizin gibi yaralandı. Bu günler, öyle günler ki onları insanlar arasında nöbetle döndürür, dururuz. Böylece de Allah,
bilgisi
ni, inananlara açıklar, içinizden şahitler edinir ve Allah zâlimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Siz Allah’ın
bilgisi
, planı dahilinde Allah’ın iradesiyle düşmanlarınızın kökünü kazırken, Allah size olan vaadini yerine getirmiştir. Nihayet öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı, galibiyeti size gösterdikten sonra, zaafa düştünüz, peygamberin yaptığı harp planı konusunda tartışmaya kalktınız ve sizi yerleştirdiği savunma mevzilerini terkederek âsi oldunuz. İçinizden dünyayı isteyeniniz de vardı, âhireti isteyeniniz de vardı. Bir de, Allah sizi denemek için onları mağlup etmekten alıkoydu...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Bu gamdan sonra size emniyetle bir uyku verdi ki içinizden bir bölüğü sarıp kapladı. Bir bölükse can kaygısına düşmüştü. Allah hakkında, Müslümanlıktan önceki
bilgisi
zlik çağında olduğu gibi haksız zanlara kapıldılar. Diyorlar ki: Bu işte nemiz var bizim? De ki: Bütün işler Allah'ındır. Onlar, sana açıklamadıklarını yüreklerinde gizliyorlar ve bu işte payımız olsaydı burada öldürülmezdik diyorlar. De ki: Evlerinizde de olsanız, öldürmeleri yazılanlar, gene çıkarlar, öldürülüp yatacakları yerlere...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allâh iman edenlere bir lütuf olarak, içlerinde nefslerinden bir Rasûl bâ's etti (aralarından kendi türlerinden bir Rasûl ortaya çıkardı), O'nun işaretlerini okuyor; onları arındırıyor, onlara hakikat
bilgisi
ni ve Hikmeti (her şeyin oluş sistem ve düzenini) öğretiyor. (Hâlbuki) onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler!...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, kendilerini, vicdanlarını arındıran, onlara okuma-yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, sünnetini öğreten özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul görevlendirmekle Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar, başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın
bilgisi
ne de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Andolsun ki, mallarınızla ve nefslerinizle imtihan edileceksiniz. Sizden önce hakikat
bilgisi
verilenler ve şirk ehli tarafından incitileceksiniz. Eğer dayanır ve korunursanız (bilin ki) bu ancak azminizle başarılır....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Hani Allâh, kendilerine hakikat
bilgisi
verilenlerden, "Onu kesinlikle insanlara açıklayacak, gizlemeyeceksiniz" diye söz almıştı. Derken onlar sözlerini geride bırakıp, karşılığında az bir bedel aldılar. Ne kötü bir alışveriş!...
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Şüphe yok ki Allah katında tövbe, ancak
bilgisi
zlikle kötülükte bulunup sonra derhal tövbe edenlerin tövbesidir. Onlardır Allah'ın, tövbelerini kabul ettiği kişiler ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe,
bilgisi
zlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, sizin birbirinize üstün olmanıza vesile kıldığı özelliklere sahip olmayı istemeye, arzulamaya kalkmayın. Erkeklerin işledikleri sâlih amellerden, yaptıkları hayırlardan, kazandıkları sevaplardan dolayı mükâfatları vardır. Kadınların da işledikleri sâlih amellerden, yaptıkları hayırlardan, kazandıkları sevaplardan dolayı mükâfatları vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Her şey, Allah’ın
bilgisi
, planı, iradesi dahilinde gerçekleşmektedir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
O halde Allahın kimilerinize diğerlerinden daha fazla bağışladığı nimetlere imrenmeyin. Erkekler kendi kazançlarından bir fayda sağlarlar, kadınlar da kendi kazançlarından... Bu nedenle lütfu(ndan size bahşetmesini) Allahtan dileyin; şüphesiz Allah, her şeyin tam
bilgisi
ne maliktir....
Nisa Suresi, 39. Ayet:
Bunlar, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman etmiş olsalar, Allah’ın verdiği rızık ve servetten karşılık beklemeden, gönüllü harcamış, insanların ihtiyaçlarını görmüş olsalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Onların yaptıkları her şey, Allah’ın
bilgisi
, planı, iradesi dahilinde gerçekleşmektedir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgisi
verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetlemeden önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kurân'a). . . Allâh hükmü yerine gelmiştir....
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Kendilerine hakikat
bilgisi
nden bir nasip verilenleri görüyor musun? Cibt'e (kendisinde kuvvet vehmedilen put) ve Tağut'a (şeytanî güçler) iman ediyorlar ve hakikati inkâr edenlere, "Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda" diyorlar....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa o insanlara, Allâh'ın fazlından verdiklerini hazmedemeyip, haset mi ediyorlar? Gerçekten biz Âl-i İbrahim'e hakikat
bilgisi
ve Hikmet (Sünnetullah ilmi) verdik. Hem de aziym bir mülk verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah’ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği maddî-manevî nimetleri, imkânları mı kıskanıyorlar? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine ve nesline, kitaplar, peygamberlik, ilim ve hikmet, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni verdik. Onlara büyük bir mülk, büyük bir devlet ve saltanat ihsan ettik....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allâh'a itaat edin, Rasûle itaat edin ve sizden Ulül Emr'e de (Hakikat ve Sünnetullah
bilgisi
ne sahip olarak hüküm verme yetisine sahip olana). . . Bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde -şayet Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sonsuz sürece iman ediyorsanız- onu Allâh'a ve Rasûlüne döndürün. . . Bu hem daha hayırlı ve hem de tevil olarak (işin aslına, uygunluğuna ulaşma bakımından) daha güzeldir....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hangi Rasûlü, hangi peygamberi özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdikse, Allah’ın
bilgisi
emirleri ve yasaları dahilinde sırf itaat edilsin, tebliğine, teşriine, sünnetine uyulup uygulansın diye gönderdik. Eğer onlar günah işleyerek kendilerine, birbirlerine zulmettikleri, haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de, Allah’tan bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını dileselerdi, Allah’ın Rasûlü de onlar için Allah’tan bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileseydi, A...
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Kesinlikle biz inzâl ettik sana hakikat
bilgisi
ni, Hak olarak insanlar arasında Allâh'ın gösterdiği ile hüküm vermen için. Hainleri savunma!...
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Bu kimseler Allah'ın razı olmadığı sözü geceleyin buluşarak karara bağlarken insanlardan saklı tutuyorlar, ama yanı başlarında olan Allah'tan saklayamazlar. Hiç şüphesiz Allah onların yaptıklarını
bilgisi
ile kuşatacak güçtedir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer senin üzerinde Allâh fazlı ve "HÛ"viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi. . . (Oysa) onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allâh sana Kitabı (Hakikat
bilgisi
ni) ve Hikmeti (Din ilmini, Sünnetullah marifetini) inzâl etmiş (Esmâ boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir. . . Allâh'ın sana lütfu Aziym'dir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmanın dalâleti, helâki tercihinin önünü açabilirlerdi. Onlar yalnızca kendilerini, birbirlerini başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, helâki tercihlerine imkân sağlayabilirler. Sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı, Kur’ân’ı, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, sünnetini ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu büyükt...
Nisa Suresi, 123. Ayet:
(Sünnetullah - Allâh sistem ve düzeni) ne sizin kuruntularınıza ne de kendilerine daha önce hakikat
bilgisi
verilmiş (de onu değerlendirememiş) olanların kuruntularına göre değildir! Kim bir kötülük yaparsa onun sonuçlarını yaşar! (Artık bundan sonra da) Allâh dûnunda olan ne bir hâmi ne de bir yardımcı bulabilir!...
Nisa Suresi, 126. Ayet:
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allâh'ındır. Allâh(ın
bilgisi
), herşeyi kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için)! Sizden önce kendilerine hakikat
bilgisi
verilenlere ve size, "Allâh'tan korunun" diye tavsiye ettik. . . Eğer hakikati inkâr ederseniz, (bilmiş olunuz ki) kesinlikle semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir! Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler, "B" harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh'a, O'nun Rasûlüne, Rasûlüne inzâl ettiği (El Esmâ mertebesinden bilincine) gibi daha öncekilere de inzâl etmiş olduğu hakikat
bilgisi
ne. . . Kim Esmâ'sıyla her şeyi yaratmış olan Allâh'a, O'nun melâikesine (Esmâ'nın işaret ettiği mânâların açığa çıkan kuvvelerine), O'nun Kitaplarına (inzâl etmiş olduğu hakikat
bilgisi
ne), O'nun Rasûllerine ve gelecekteki sonsuz yaşam sürecine kâfirlik ederse (inkâr ederse), gerçekten çok uzak ...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve ALLAH'ın elçisi 'Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük,' demelerinden ötürü... Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar; fakat öyle yaptıklarını sandılar. Tüm mezhepler bu konuda kuşku içindedir. Onların bu konuda bir
bilgisi
yok; sadece zanna uyuyorlar. Kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Nitekim (geçmişteki) hakikat
bilgisi
ne uyanlardan hiçbiri yoktur ki, ölümü anında Ona (bildirdiğine) iman etmiş olmasın! Kıyamet sürecinde aleyhlerinde şahitlik yapacaktır....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
Nuh'a ve ondan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. . . İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, Esbat'a (torunlara), İsa'ya, Eyyub'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. . . Davud'a Zebur'u (hikmetler
bilgisi
ni) verdik....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat ALLAH, sana indirdiğine tanıklık eder. Onu kendi
bilgisi
yle indirdi. Melekler de buna tanıklık eder. Tanık olarak ALLAH yeter....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat Allah, özellikle sana indirdiği ile şahitlik ediyor ki, onu kendi
bilgisi
ile indirdi. Melekler de şahitlik ediyorlar, kaldı ki Allah'ın şahit olması yeter!...
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat Allah sana indirdiği kitabın kendi
bilgisi
altında indirilmiş olduğuna şehadet eder. Melekler de buna şahitlik ederler. Aslında Allah'ın şahitliği yeterlidir....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Allâh, sana indirdiğini kendi
bilgisi
yle indirmiş olduğuna şâhidlik eder. Melekler de (buna) şâhidlik ederler. Allâh'ın şâhidliği de (bir şeyin gerçekliği için) kâfidir....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar. . . Dininizde ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın. . . Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeyin. . . Meryemoğlu İsa Mesih, yalnızca Allâh Rasûlü ve O'nun Kelimesi'dir. . . Onu Meryem'e ilka etmiştir ve kendinden (El Esmâ ül Hüsnâ'sından) bir mânâdır (ruhtur). . . O hâlde Esmâ'sıyla her şeyin hakikati olan Allâh'a ve Rasûllerine iman edin. . . "Üçtür" (baba - oğul - kutsal ruh) demeyin! Sizin hayrınıza olarak (buna) son verin. . . Allâh ancak İlâh'un Vahid'dir...
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bu gün size güzel - temiz tüm gıdalar helal kılınmıştır. . . Kendilerine hakikat
bilgisi
verilmiş olanların yemekleri size helaldır. . . Sizin yemekleriniz de onlara helaldır. . . İman eden kadınların iffetli olanları ile sizden önce kendilerine hakikat
bilgisi
verilenlerden iffetli olan kadınlar da, mehrlerini vermeniz (nikâhlamanız), zinadan uzak durmaları ve (gizli) dost tutmamaları şartıyla, size helaldır. . . Kim imanın şartlarını ve gereklerini tanımayıp, hakikati inkâr ederse, elbette onu...
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey hakikat
bilgisi
verilmiş olanlar. . . Hakikat
bilgisi
nden gizlediklerinizin birçoğunu size açıklayan ve birçoğunu (gizlemenizi de) affeden Rasûlümüz geldi. . . Gerçekten size Allâh'tan bir Nur ve Kitab-ı Mubiyn (açık seçik Sünnetullah
bilgisi
) gelmiştir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey kendilerine hakikat
bilgisi
verilmiş olanlar. . . Rasûllerin arasının kesildiği bir süreçte, size gerçekleri açıklayan Rasûlümüz gelmiştir. . . "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyesiniz (diye). . . İşte size müjdeleyici ve uyarıcı (Rasûl) geldi. . . Allâh her şey üzerine Kaadir'dir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa, halkına şöyle demişti: "Ey halkım, üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması
bilgisi
ni) size verdi. "...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek ki, içinde nur ve hakikat
bilgisi
olan Tevrat'ı biz inzâl ettik. . . Teslim olmuş Nebiler, onunla Yahudilere hükmederdi; Rabbanîler (Tevrat'a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenenler) ve Ahbar (ilim ve hikmet sahipleri) da onun üzerine şahitler olarak hakikat
bilgisi
ni korumakla görevliydiler. . . O hâlde insanlardan korkmayın, Ben'den korkun! Benim bildirdiğim gerçekleri az bir menfaate satmayın! Kim Allâh'ın inzâl ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar hakikati inkâr edenlerin ta ...
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Bu peygamberlerin ardından kendisinden önce gelen Tevrat'ı onaylayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik; O'na doğru yol
bilgisi
ile ışık içeren, önündeki Tevrat'ı onaylayan, takvalılar için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, kendinden önce inzâl olmuş hakikat bilgilerini tasdik eden ve onlar üzerine koruyucu, şahit, hâkim olan, Hakk'ı ihtiva eden hakikat (Sünnetullah
bilgisi
ni) inzâl ettik. . . O hâlde onların aralarında Allâh'ın inzâl ettiği ile hükmet. . . Hak'tan sana geleni bırakıp, onların boş heves ve arzularına tâbi olma. . . Sizden her biriniz için bir şir'at (yaşam ortam ve şartlarına göre kurallar) ve bir minhac (zamanla değişmesi mümkün olmayan realiteler üzerine kurulmuş sistem) oluşturduk. . . ...
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden önce kendilerine hakikat
bilgisi
verilenlerin, dininizi alay, eğlence konusu edinenlerini ve hakikati inkâr edenleri velîler edinmeyin! Eğer iman ehliyseniz Allâh'tan korunun!...
Maidə Suresi, 59. Ayet:
De ki: "Ey hakikat
bilgisi
verilmiş olanlar, yalnızca hakikatimiz olan Allâh'a, bize inzâl olunana ve daha önce inzâl olunana iman ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Sizin ekseriyetiniz, yoldan çıkmışlardır!"...
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer, önceden kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olup (bunu değerlendiremeyenler), iman edip, (şirkten) korunsaydı, elbette onların kötülüklerini siler ve onları Naîm cennetlerine koyardık....
Maidə Suresi, 66. Ayet:
Bir de eğer onlar Tevrâtı, İncili ve Rablerinden kendilerine indirilen (Kur'ânın hükümlerîn) i dosdoğru tutsalar (tatbîk ve icra etseler) di muhakkak ki hem üstlerinden, hem ayaklarının altından yiyeceklerdi. (Her taraflarından Allahın ni'metlerine gark olacaklardı). İçlerinde iktisatçı (mutedil, tarafsız, yahud iktisâd
bilgisi
ne vâkıf) bir zümre de vardır. Onlardan bir çoğunun yapmakda oldukları ise ne kadar kötüdür. ...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: "Ey önceden kendilerine hakikat
bilgisi
gelmiş olanlar! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size inzâl olunanı ikame etmedikçe (bilfiil yaşamadıkça), bir şey üzere değilsiniz!" Andolsun ki, Rabbinden sana inzâl olunan, onlardan çoğunun inkârını ve taşkınlığını arttırır. . . O hâlde inkârcılar topluluğuna üzülme!...
Maidə Suresi, 80. Ayet:
Onlardan birçoğunun, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri velî edindiklerini görürsün. . . Benliklerinin kendileri için hazırladığı gelecek ne kötüdür! Allâh onlara gazap etmiştir! Azapta ebedî kalacaklardır....
Maidə Suresi, 86. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere ve (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem arkadaşlarıdır!...
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, dokunulmazlığı olan Kâbe’yi, özgürlük yurdu Harem-i Şerif’i, müslümanların hac ibadetini yerine getirmeleri, güçlü olarak ayakta kalmaları, aralarındaki dayanışmayı gerçekleştirmeleri için bir mekân olarak düzenledi. Beytullah’ı saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları, kurbanların, Kâbe’ye yapılan bağışların, boyunlarında gerdânileri, ipleri, tasmaları olan kurbanlık ve sahipli hayvanların dokunulmazlığını, barışın sağlanması, ekonominin canlanması, ins...
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Kabe'yi, o dokunulmaz evi, insanlar için güvenli bir barınak kıldı. Savaşılması yasak ayları, kurbanlıkları ve (bu bölgeye sığınma göstergesi olarak takılan) gerdanlıkları da bu dokunulmazlığın kapsamına aldı. Allah'ın göklerde ve yeryüzünde olan her şeyi bildiğini, O'nun
bilgisi
nin her şeyi kapsamına aldığını bilesiniz diye bunu böyle yaptı....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Kabeyi, o Beytul-Haramı bütün insanlık için bir sembol kıldı; ve (aynı şekilde) kutsal (hac) ayı ve boyunlarında takı olan kurbanlıklar, Allahın göklerde ve yerde olan her şeyin tam
bilgisi
ne sahip bulunduğunu size anlatmayı amaçla(yan sembollerdi)r....
Maidə Suresi, 102. Ayet:
Sizden önce de bir topluluk bunu sordu; (aldıkları cevapları hazmedememeleri yüzünden) hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerden oldular....
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Allâh Bahire, Saibe, Vasıyle ve Ham (isimleriyle tanımlanan bir kısım kurbanlıklar) diye bir şey hükmetmemiştir (bu bir kısım insanların uydurmacılık geleneğidir). Ne var ki, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler, Allâh üzerine yalan uyduruyorlar! Onların çoğunluğu aklını kullanmaz!...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Hani Allâh şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an. . . Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim. . . Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. . . Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım). . . Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya be...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama
bilgisi
ni, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgil...
Ənam Suresi, 1. Ayet:
Hamd; semâlar ve arz'ı yaratan, karanlıkları (
bilgisi
zlikler) ve Nur'u (ilmi) oluşturan Allâh'a aittir. . . Öte yandan, hakikati inkârda ısrar edenler, (varsandıkları dışsal tanrılarını) Rablerine (hakikatlerindeki El Esmâ mertebesine) denk tutarlar (bunun sonucunda da şirk ortaya çıkar)!...
Ənam Suresi, 7. Ayet:
Biz sana kâğıtta (yazılı) bir bilgi indirmiş olsaydık da, ona elleriyle dokunmuş olsalardı; o hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler elbette yine de: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" derlerdi....
Ənam Suresi, 20. Ayet:
O kendilerine hakikat
bilgisi
verdiklerimiz var ya, O'nu (Hz. Rasûlullah'ı), kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. . . Nefslerini hüsrana uğratanlar, işte onlar, iman etmezler....
Ənam Suresi, 28. Ayet:
Hayır, önceden gizliyor oldukları (kendilerine verilmiş hakikat
bilgisi
şimdi) kendilerine zâhir oldu! Eğer geri döndürülseler elbette (gene) yasaklandıklarına geri dönerlerdi! Şüphesiz ki onlar yalancılardır!...
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerini müşahede sürecinde (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini fark ettiklerinde) bir görsen! "İşte, Hak bu değil miymiş!" dedi. . . "Evet, Rabbimizmiş!" dediler. . . "Öyle ise, hakikat
bilgisi
ni inkâr eden olmanızdan dolayı şimdi tadın azabı!" buyurur....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Onların yüz çevirmeleri sana pek ağır geliyorsa gücün yeterse yeraltında bir yurt kurmaya, yahut gökyüzüne bir merdiven dayamaya bak da onlara bir delil getir. Fakat Allah dileseydi onların hepsine de doğru yolu gösterirdi. Artık sakın
bilgisi
zlerden olma....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, haydi yapabilirsen yerin içinde bir tünel açıp veya göğe bir merdiven dayayıp onlara bir mucize getirmeye çalış! Allah dileseydi onların hepsini hidayet üzere toplardı. Sakın
bilgisi
zlerden olma!...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Ama eğer onların yüzçevirmeleri sana ağır geliyorsa, hemen onlara daha başka bir âyet (benzeri olmayan bir mu'cize) getirmen için yerin derinliklerine bir tünel veya göğe (yükselmeğe) bir merdiven aramaya koyul, güç getirebilirsen (durma gerçekleştir). Eğer Allah dileseydi onları doğru yol üzerinde toplayıp biraraya getirirdi. Sakın sen
bilgisi
zlerden olma!...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa; yeri delmeğe ve göğe merdiven dayamaya gücün yetmiş olsaydı; onlara bir ayet gösterirdin. Şayet Allah dileseydi; onları hidayet üzerinde birleştirirdi. Sakın
bilgisi
zlerden olma....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Âyetlerimize inananlar sana gelince de ki: Esenlik size, Rabbiniz, rahmet etmeyi kendisine gerekli kılmıştır; şüphe yok ki içinizden biri,
bilgisi
zlik yüzünden bir kötülük yapar da sonradan tövbe eder, halini düzene korsa muhakkak ki Tanrı, suçları örter, yarlıgar, rahîmdir....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
(Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: "Selâmun aleyküm. . . Rabbiniz rahmeti nefsine yazmıştır! Sizden her kim
bilgisi
zlikten bir kötülük yapar da, arkasından tövbe eder ve (hâlini) düzeltirse, muhakkak ki O, Ğafûr'dur, Rahıym'dir. "...
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Mesajlarımıza inananlar sana geldiklerinde de ki: "Size selam olsun! Rabbiniz rahmet ve merhameti kendisine ilke edinmiştir, böylece sizden biri
bilgisi
zlikten dolayı kötü bir fiil işler ve sonra tevbe edip dürüst ve erdemlice bir hayat yaşarsa O(nun) çok affedici ve rahmet kaynağı (olduğunu görecek)tir"....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz, benliği üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim
bilgisi
zlikle bir kötülük işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir."...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: "Bakın, ben Rabbimden gelen açık bir kanıta dayanmaktayım; ve (bu şekilde) siz Onu yalanlamış oluyorsunuz! (
Bilgisi
zliğiniz yüzünden) bu kadar şiddetle arzuladığınız şey benim elimde değil: Hüküm ancak Allaha aittir. O hakikati ilan edecektir, çünkü (hak ile batıl arasında) en iyi hüküm veren Odur."...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın
bilgisi
dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın (algılayamadıklarınızın) anahtarları (
bilgisi
) "HÛ"nun indîndedir! (Hiç kimse) bilmez onları, ancak "HÛ"! Karada (açığa çıkmış - algılanabilen) ve denizde (derinde - ilimde) ne var ise O bilir. . . O'nun
bilgisi
dışında bir yaprak düşmez (çünkü her bir şey "HÛ"nun Esmâ'sıyla açığa çıkmıştır). . . Ne Arz'ın karanlıklarında bir habbe (tane), ne de yaş ve kuru (bir şey) yoktur ki Kitab-ı Mubiyn'de (apaçık evren kitabında) bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gayb âleminin, bilgi alanı dışındaki güçlerin ve imkânların anahtarları, şifreleri Allah’ın elindedir. Anahtarları, şifreleri ondan başkası bilmez. Karada ve denizde ne varsa O bilir. O’nun
bilgisi
dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru, canlı ve ölü ne varsa, hepsi, her şey doğruları, hakkı ortaya koyan, kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde yazılıdır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onu, O'ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir. O'nun
bilgisi
dışında bir tek yaprak bile düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gizliliklerin anahtarı onun elinde. O'ndan başkası onları bilmez. Karada ve denizde ne varsa onları bilir.
Bilgisi
dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlığında bir tane, yaş veya kuru hiçbir şey yok ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gayb'ın anahtarları Allah'ın katındadır, onu yalnız O bilir. Mutlaka O'nun
bilgisi
altında dalından düşen her yaprak, yerin karanlık derinliklerindeki her tane, yaş- kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onları, kendisinden başkası bilmez. Karada ve denizde olan her şeyi bilir. Onun
bilgisi
olmadan hiç bir yaprak düşmez ve yerin karanlıklarında hiçbir tane, hiç bir yaş ve hiç bir kuru yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları Onun katındadır; başkası onu bilemez. Karada ve denizde olanı da O bilir. Onun
bilgisi
olmadan ne bir yaprak düşer, ne de yerin karanlıklarında bir tane saklı kalır. Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O'nun
bilgisi
dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap'ın içindedir....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimizle ilgili,
bilgisi
zce, dalga geçerek, ileri geri konuşmaya dalanları gördüğün zaman, başka bir konuya geçtiklerini görünceye kadar onlardan uzak dur, onların faaliyetlerine engel tedbirler al. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk, inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlim kavimle birlikte oturma....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyun ve eğlence edinmiş, kendilerini dünya hayatının aldatmış olduğu kimseleri, kendi hâllerine bırak. Ancak bununla beraber hatırlat ki; bir nefs, yaptıkları sonucu helâke düşmesin! Onun Allâh dûnundan ne bir Veliyy'i ve ne de bir şefaatçisi olmaz. . . Her fidyeyi verse de, ondan alınmaz! İşte bunlar yaptıklarının getirisi yüzünden rehin tutulacak olanlardır. . . Onlar için yakıcı bir içecek ve hakikat
bilgisi
ni inkâr etmeleri nedeniyle de acı bir azap vardır....
Ənam Suresi, 76. Ayet:
Gece (
bilgisi
zlik - cehl) onu bürüyüp örtünce bir yıldız (bilincini fark etti) gördü. . . "İşte bu Rabbim" dedi. . . Batınca da (hakikatini anlamada yetersiz kalınca): "Batanları sevmem" dedi....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi, onunla çekişmeye girişince de Allah bana doğru yolu buldurduktan sonra da onun hakkında benimle çekişmeye mi kalkıyorsunuz demişti, ben, sizin Tanrıya eş tanıdıklarınızdan korkmam, Rabbim ne dilerse o olur. Rabbimin
bilgisi
her şeyi kavramıştır, hâlâ mı düşünmeyecek, öğüt kabul etmeyeceksiniz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi onunla tartışmaya girişti, bunun üzerine onlara dedi ki; «Allah beni doğru yola iletmişken sizler, O'nun hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Ben O'na koştuğunuz ortaklardan korkmam. Meğer ki, Rabbim hakkımda bir şey dilemiş olsun. Rabbimin
bilgisi
her şeyi kuşatmıştır. Halâ düşünmüyor musunuz?»...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Ve (sonra) halkı onunla tartışmaya girdi. (Bunun üzerine) onlara: "Beni doğru yola ileten O iken benimle Allah hakkında hala tartışıyor musunuz? Ama Ondan başka ilahlık yakıştırdığınız hiçbir şeyden korkmuyorum, (zira hiçbir kötülük bana dokunmaz) Rabbim dilemedikçe. Rabbim her şeyi
bilgisi
ile kuşatır; peki bunu hiç düşünmüyor musunuz?...
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte Onlar, kendilerine Kitap (Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi), Hüküm ve Nübüvvet verdiğimiz kimselerdir. . . Eğer onlar (halk) bu verdiklerimizi inkâr ederlerse; bütün bunları inkâr etmeyecek bir halkı onlara vekîl kılarız....
Ənam Suresi, 90. Ayet:
Allahın doğru yola ulaştırdığı insanlara. Öyleyse onların rehberliğine uy (ve) de ki: "Sizden bu (hakikat
bilgisi
) için hiçbir karşılık istemiyorum. Unutmayın ki o bütün insanlığa bir öğütten ibarettir!"...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Muhakkak ki Allâh tohumu ve çekirdekleri çatlatıp yarandır (Esmâ tohumundan varlık sûretlerini yaratan)! Ölüden (hakikat ilmi yoksunu) diriyi (Hayy ismi özelliğiyle ölümsüzlüğünü fark edeni) çıkarır. . . Diriden (hakikat
bilgisi
yle yaşarken - mülhime kavrayışı içindeyken) de ölüyü (kozasını terk edemeyip nefsi emmâreye - bedenselliğe düşeni) çıkarır! İşte Allâh budur! Nasıl (hâlden hâle) çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Bir de cinleri Allah’a birtakım ortaklar yaptılar. Oysa onları O yarattı.
Bilgisi
zce Allah’a oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Bir de Allah'a cinleri eş tanıdılar, halbuki onları da yaratan odur ve
bilgisi
zlikle, onun oğulları, kızları olduğunu da uydurdular. O onların tavsîf ettiği şeylerden arıdır ve yücedir....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı.
Bilgisi
zce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
(Onlar bir de) CİNNi (görünmeyen varlıkları) Allâh'a ortak kıldılar. . . Onları (Allâh) yaratmıştır! (Onlarda açığa çıkan özellikler de Allâh Esmâ'sından meydana gelmiştir). . .
Bilgisi
zce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar! Subhan'dır O; onların tanımlamalarından berî ve yücedir!...
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Cinleri, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak durumuna getirdiler. Oysa ki, onları da Allah yarattı.
Bilgisi
zce Allah’a oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ, Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzeh ve yücedir....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Bir de cinleri, —O yarattığı halde— Allah'a ortak koştular. Ayrıca O'na,
bilgisi
zce oğullar ve kızlar uydurup saçmaladılar. Allah onların vasfedegeldiklerinden paktır ve çok yücedir....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı.
Bilgisi
zce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
(Onlar) cinleri de, Allah’a ortaklar saydılar; hâlbuki onları (da Allah) yarattı ve
bilgisi
zce O’na oğullar ve kızlar uydurdular. O, onların vasfetmekte olduklarından çok münezzeh ve çok yücedir!...
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Allah'a bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır.
Bilgisi
zce O'na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O!...
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak,
bilgisi
zce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'tan başka çağırıp duâ ettikleri şeylere sövmeyin ki sonra
bilgisi
zlikle onlar da Allah'a söverler. İşte biz, böylece her topluluğa, yaptıklarını süsleyip güzel gösterdik, sonra da dönüp varacakları yer, Rablerinin tapısıdır ve o da, ne yaptıklarını bildirir onlara....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların, Allah’ın dışında, kulları durumundaki taptıkları, yalvardıkları şeyler konusunda yakışıksız sözler söylemeyin. Sonra onlar da,
bilgisi
zlikleri sebebiyle sınırı aşıp Allah hakkında ileri geri konuşmasınlar. Böylece biz, koordineli hareket eden, yetişmiş her millete, topluluğa kendi işlerini süsleyip güzel gösterdik. Sonunda hesap vermek üzere Rablerinin huzuruna getirilecekler. O da, işlemeye devam ettikleri amelleri, birer birer ortaya koyarak onları hesaba çekecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların Allah'tan başka taptıklarına sövmeyin ki onlar da aşırıya giderek
bilgisi
zce Allah'a sövmesinler. Bu şekilde her ümmete yaptığını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Rabblerinedir ve O kendilerine yapmakta olduklarını haber verir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'tan başkasını ilâh edinip (onlara) tapanlara sövmeyin, sonra onlar da
bilgisi
zce sınırı aşıp Allah'a söverler. Her ümmete amelini böylece süslemişizdir. (Hepsinin de) dönüşü Rablarınadır; o zaman neler işlediklerini onlara bir bir haber verecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da
bilgisi
zce, düşmanca Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Ve onların Allah’dan başka tapmakta olduklarına sövmeyin! Yoksa (onlar da)haddi aşarak
bilgisi
zce Allah’a söverler! Böylece her ümmete (kendi) amellerini süsledik; sonra dönüşleri ancak Rablerinedir; artık (O da, dünyada) yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların Allah'tan başka taptıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak
bilgisi
zce Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Rablerinedir. O, yaptıklarını kendilerine haber verir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların Allah'tan başka yalvardıkları ilâhlarına sövmeyin ki, onlar da
bilgisi
zce hadlerini aşıp Allah'a sövmesinler. Biz her millete işlerini böyle hoş göstermişizdir. Sonunda hepsinin dönüşü Rablerinin huzurunadır; O da yapmakta olduklarını kendilerine bildirir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların Allah dışında dua ettiklerine/çağrıda bulunduklarına sövmeyin. Yoksa onlar da düşmanlıkla ve
bilgisi
zce Allah'a söverler. Biz her ümmete yaptığı işi bu şekilde süslü gösterdik. Sonra hepsinin dönüşü Rablerinedir. O, onlara, yapmakta olduklarını haber verecektir....
Ənam Suresi, 111. Ayet:
Eğer onlara melekleri de indirmiş olsak, ölüler de onlarla konuşmuş bulunsa, her şeyi karşılarında grup grup toplasak yine de Allah dilemedikçe onlar imân edecek değillerdir. Ne var ki çokları (bu gerçeğe)
bilgisi
zdirler....
Ənam Suresi, 114. Ayet:
O, size hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini (Kitabı) tafsilâtlı olarak inzâl etmişken, Allâh'tan gayrı bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, O'nun Rabbinden Hak olarak nüzûl edildiğini bilirler. . . Sakın şüphe edenlerden olma!...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları
bilgisi
zce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Zorunlu ihtiyaç duymanız hariç, neyi haram kıldığını size tafsilâtıyla bildirmişken; ne oluyor da üzerine Allâh İsmi zikredilenden yemiyorsunuz? Muhakkak ki birçoğu
bilgisi
zce, asılsız görüşleriyle (olayı) saptırıyorlar! Haddini aşanları en mükemmel bilen, kesinlikle, Rabbin "HÛ"dur!...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Bildiğiniz bir şey mi var ki Allah’ın emrinden uzak duruyor, Allah’ın adı anılarak kesilen hayvanların etinden yemiyorsunuz? Oysa Allah, mecburiyet altında yemek durumunda kaldıklarınızın dışındaki haram olan şeyleri size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları,
bilgisi
zce, şahsî arzu ve ihtiraslarına uyarak hak yoldan ayrılıyorlar, insanları doğru yoldan uzaklaştırıyorlar, başlarına buyruk hale getiriyorlar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine imkân sağlıyorlar. Rabbin haddi aşanları,...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Allah zorunluluk halleri dışında size haram olan şeyleri ayrı ayrı açıklamış olduğu halde üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan niçin yemeyeceksiniz? Pek çokları
bilgisi
zce arzularına uyarak başkalarını saptırmaktadırlar. Şüphesiz ki Rabbin, sınırı aşanları en iyi bilendir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz ? Halbuki —darda kalıp kesin ihtiyaç duyduğunuz durum dışında— size haram kıldıklarını bir bir açıklayıp bildirmiştir. Doğrusu bir çokları
bilgisi
zce heveslerine uyup sapıtıyorlar. Şüphesiz ki Rabbin aşırı gidip (ilâhî) sınırı aşanları en iyi bilendir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları
bilgisi
zce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Kendisine mecbur kaldığınız (ölmeyecek kadar yemek zorunda olduğunuz)şeyler müstesnâ olmak üzere, (Rabbiniz) üzerinize haram kıldığı şeyleri gerçekten size iyice açıkladığı hâlde, üzerine Allah’ın ismi zikredilmiş olan (besmele ile kesilmiş hayvan)lardan neden yemeyesiniz? Hiç şübhesiz birçokları,
bilgisi
zce kendi (nefsî) arzularıyla (insanları)açıkça saptırıyorlar. Muhakkak ki haddi aşanları gerçekten en iyi bilen ancak O Rabbindir....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
Ölü iken kendisini (Hakikat ilmi ile) dirilttiğimiz; insanlar içinde onunla yaşaması için basîret nuru oluşturduğumuz kimse(nin durumu); karanlıklar içinde kalıp ondan kurtulamayan gibi olur mu? Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere, yapmakta oldukları böylece süslendirildi....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
"Ey cinn ve ins topluluğu, hakikate işaret eden mesajlarımı anlatan ve şu güne ulaşacağınız hakkında sizi uyaran, sizden Rasûller gelmedi mi?". . . "Kendi aleyhimize şahidiz" dediler. . . Dünya hayatı onları aldattı ve (sonuçta) kendilerinin, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerden olduklarına şahitlik ettiler!...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Beyinsizlikleri yüzünden
bilgisi
zce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Muhakkak ki
bilgisi
zlik yüzünden akılsızca hareket ederek çocuklarını öldürenlerle Allah'a boş yere iftirâda bulunarak Allah'ın verdiği rızıkları haram sayanlar, zarara uğramışlar, mahrûmiyet içinde kalmışlardır. Şüphesiz ki onlar sapıtmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlikleri yüzünden akılsızca, ahmakça, dar kafalı düşünerek çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah adına uydurma hükümlerle haram kılanlar kesinlikle ziyana uğradılar. Başlarına buyruk hale gelerek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ettiler. Doğru, hak yolu bulmaya istekli de değiller....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Akılsızlıkları yüzünden
bilgisi
zce çocuklarını öldüren ve Allah'a iftirada bulunarak Allah'ın onlara rızık olarak verdiği şeyleri kendilerine haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar sapıtmışlar ve doğru yola erememişlerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlik yüzünden budalaca çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği halâl rızkı, Allah’a iftira ederek yasaklayanlar muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Gerçekten sapmışlar ve doğru yolu da bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Düşüncesizlikleri ve beyinsizlikleri yüzünden
bilgisi
zce öz çocuklarını öldürenler; Allah'ın kendilerine rızık olarak sunduğu şeyleri, Allah'a iftira ederek haram kılanlar, zarara uğramışlardır. Gerçekten onlar sapmışlardır (ve hiç bir zaman) doğru yolu da bulamadılar....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlikle düşüncesizlikle evlâdlarını öldürenler ve Allâhın kendilerine merzuk buyurduğu ni'metleri Allâha iftirâ ederek harâm ve memnu' kılanlar şübhe yok ki ziyan ettiler. Şübhe yok ki yanlış gittiler, ve hiç bir zeman muvaffak olmadılar...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlik ve düşüncesizlikle çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği nimetleri, Allah'a iftira ederek yasaklayanlar, kesinlikle zarar ettiler. Şüphesiz onlar, yanlış gittiler ve hiçbir zaman muvaffak olamadılar....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlik yüzünden beyinsizce evlâdlarını öldürenler ve Allah’ın kendilerinirızıklandırdığı şeyleri, Allah’a iftirâ ederek haram kılanlar gerçekten zarara uğramıştır.(Onlar) muhakkak dalâlete düşmüşler ve hidâyete eren kimseler olamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlikleri yüzünden; çocuklarını beyinsizce öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı Allah'a iftira ederek haram sayanlar; gerçekten hüsrana uğramuşlardır. Onlar; şüphesiz sapıtmışlardır. Zaten hidayete erenlerden olmamışlardı....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Çocuklarını sefihlikten ve
bilgisi
zlikten dolayı öldürenler ve Allah Teâlâ'nın merzûk ettiği şeyleri Cenâb-ı Hakk'a iftira ederek haram sayanlar, şüphe yok ki hüsrâna uğramışlardır. Muhakkak ki onlar sapıtmışlar, doğru yolu bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlik ve düşüncesizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine ihsan ettiği rızkı Allah’a iftira ederek haram sayanlar, elbette tam hüsrana uğradılar. Saptılar bunlar, doğru yolu da bulamadılar!...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zlik yüzünden beyinsizce, çocuklarını öldürenler ve Allâh'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftirâ ederek harâm kılanlar muhakkak ki ziyana uğradılar, saptılar, yola gelici de değiller!...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisi
zce ve beyinsizce evlâtlarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları Allah'a iftira ederek haram sayanlar hüsrana düşmüşlerdir. Onlar şaşırıp sapmış, doğru yolu da bir türlü bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” İnsanları
bilgisi
zce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı.) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz?
Bilgisi
zce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden iki, sığırdan iki (çift). . . De ki: "İki erkeği mi (Allâh) haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin iştimal ettiğini mi (içine aldığını)? Yoksa Allâh size bunu vasiyet ettiğinde, şahitler mi idiniz?". . . İnsanları saptırmak için,
bilgisi
zce Allâh üzerine yalan uydurandan daha zâlim kimdir?. . Muhakkak ki Allâh zâlim halka hidâyet etmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Yine deveden iki, sığırdan iki. De ki: 'İki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı? Yoksa Allah size bunları emrederken siz şahit miydiniz?' İnsanları
bilgisi
zce saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Ve deveden de iki, sığırdan da iki yarattı. De ki: İki erkeği mi yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahminin kapsayıp sarındığını mı haram kılmıştır ? Yoksa Allah size bununla tavsiyede bulunurken siz hazırmıydınız ?
Bilgisi
z (dayanaksız ve vahiysiz)ce, insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim vardır? Şüphesiz ki Allah, zâlim topluluğu doğru yola eriştirmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı.) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz?
Bilgisi
zce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden iki, sığırdan iki. De ki: 'İki erkeği mi haram etti, iki dişiyi mi, yoksa o iki dişinin rahimlerindekini mi? ALLAH'ın size böyle emrettiğine tanık mı oldunuz? Halkı
bilgisi
zce yoldan saptırmak için, yalan uydurup onları ALLAH'a yakıştırandandaha zalim kim olabilir? ALLAH zalim toplumu doğru yola iletmez.'...
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden de iki, sığırdan da iki! De ki: '(Allah bunlardan) iki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi, yoksa o iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı haram kıldı? Yoksa, Allah size bunu (haram kılmayı) tavsiye buyurduğu zaman (siz buna) şâhidler mi oldunuz?' Öyleyse
bilgisi
zce, insanları dalâlete düşürmek için Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Şübhesiz ki Allah, (küfürlerindeki ısrarları yüzünden) zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki: İki erkeği mi, iki dişiyi mi veya iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı haram kıldı? Yoksa Allah; size bunları buyururken, siz orada mı idiniz? İnsanları
bilgisi
zce saptırmak için Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Muhakkak ki Allah; zalimler güruhunu hidayete erdirmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki: “O, iki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı haram kıldı? Yoksa Allah bunları size emrederken orada hazır mıydınız?” İnsanları
bilgisi
zce saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim vardır? Şüphesiz ki Allah zâlimler topluluğunu hidayete erdirmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Sekiz eşin ikisi deveden, ikisi de sığırdandır. De ki: Allah bunların erkeklerini mi haram kıldı, dişilerini mi? Yoksa dişilerinin rahimlerinde bulunanları mı? Allah bunları emrederken siz şahit miydiniz? Halkı
bilgisi
zce Allah yolundan saptırmak için Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim var? O zalimler güruhuna Allah elbette yol göstermez....
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: Allah dileseydi ne biz (putlara taparak) ortak koşardık, ne de babalarımız ortak koşardı. Ve ne de bir şeyi haram kılardık. Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar (veya böyle yalan söylediler), sonunda kahredici azabımızı tattılar. De ki: (Bunu belgeleyecek) yanınızda ilimden bize çıkaracağınız bir şey varmı ? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve siz ancak (delilsiz,
bilgisi
z, yalan yanlış) atıp tutuyorsunuz....
Ənam Suresi, 154. Ayet:
Sonra, Musa'ya Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini, hüda (hidâyet) ve rahmet olarak, muhsin olanlar üzerine de (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için verdik. . . Ki böylece onlar, Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler....
Ənam Suresi, 155. Ayet:
İşte bu inzâl ettiğimiz de, bereketli Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsidir! O'na tâbi olun ve ittika edin ki, size rahmet edilsin....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yahut: "Eğer bize de O BİLGİ inzâl olunsaydı, elbette onlardan daha fazla, hidâyet olanı değerlendirirdik" demeyesiniz diye. . . Rabbinizden size apaçık deliller, hüda (hakikat
bilgisi
) ve rahmet gelmiştir. . . Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir! İşaretlerimizden yüz çevirenler, yüz çevirmelerinin sonucunu, azabın en kötüsü ile yaşayacaklar!...
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Sana inzâl edilen bu Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (Kitap), Onunla, (iman etmeyenleri) uyarman ve iman edenlere (neye - nasıl iman edip, neleri yapmaları konusunda) öğüt vermen içindir. . . Artık içinde, bundan dolayı bir sıkıntı olmasın....
Əraf Suresi, 26. Ayet:
Ey Ademoğulları. . . Hakikaten size bedenselliğinizi örtecek giysi (hakikat
bilgisi
) ve süs-zinet olan giysi (fazlından gelen ikramlar) İNZÂL ettik. . . Korunma libası elbette en hayırlısıdır. . . İşte bu Allâh işaretlerindendir ki; belki düşünüp ders çıkarırlar....
Əraf Suresi, 26. Ayet:
Ey Ademoğulları! Size yücelerden, hem çıplaklığınızı örtesiniz diye, hem de bir görkem-güzellik nesnesi olarak giyim kuşam (yapma
bilgisi
ni) bahşettik; ama Allaha karşı sorumluluk bilinci örtüsü her şeyin üstündedir. İşte bunda (da) Allahın ayetlerinden biri var ki, insanoğlu belki ders alır....
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Ne zaman fahişet (şirk veya hakikati inkâra yol açan bir fiil veya düşünce) ortaya koysalar: "Babalarımızı da bu hâl üzere bulduk ve Allâh bunu emretti bize" dediler. . . De ki: "Kesinlikle Allâh fahşayı (ihtiva edenleri) emretmez!
Bilgisi
ne sahip olmadığınız şeyleri Allâh'a mı atfediyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Allâh üzerine yalan uydurandan yahut O'nun işaretlerindeki varlığını yalanlayandan daha zâlim kimdir? İşte onlara Kitaptan (nâzil olan bilgideki) nasipleri ulaşır. . . Nihayet onları vefat ettirmek için Rasûllerimiz kendilerine geldiği vakit: "Allâh dûnunda yönelip var sandıklarınız nerede?" derler. . . "Bizden kaybolup gittiler" derler ve hakikat
bilgisi
ni inkâr hâlinde olduklarına kendi aleyhlerine şahitlik ederler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Nâr (ateş - radyasyon) ehli, Cennet halkına: "O sudan (ilimden) veya Allâh'ın sizi rızıklandırdıklarından (cennet yaşamını oluşturan kuvvelerden) bizim üzerimize de akıtın" diye nida ettiler. . . (Cevaben): "Muhakkak ki Allâh onları, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler üzerine haram kılmıştır" derler....
Əraf Suresi, 58. Ayet:
Yaratan, yetiştiren Rabbinin
bilgisi
, planı, iradesi dahilinde verimli toprakların, güzel arazinin bitkisi de güzel biter. Kötü ve verimsiz olan arazide de, faydasız, çer çöpten başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükredecek bir kavim için inkârı mümkün olmayan kudreti ve örnek şeriatı anlatan âyetleri çok yönlü açıklıyoruz....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavminin kâfir olanlarından ileri gelenler, şüphe yok ki dediler, biz seni sapıklık,
bilgisi
zlik içine dalmış görmedeyiz ve sanıyoruz ki yalancılardansın sen....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Halkından, hakikat
bilgisi
ni inkâr etmekte olan o toplumun ileri gelenleri dedi ki: "Seni çılgınlık içinde görüyoruz. . . Biz senin yalancı olduğunu zannediyoruz. "...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
O, ey kavmim dedi, bende sapıklık,
bilgisi
zlik yok, fakat ben, âlemlerin Rabbinden gelen bir elçiyim....
Əraf Suresi, 89. Ayet:
Fakat Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tutar da tekrar sizin dininize dönersek yalan yere Allah'a iftirâ etmiş oluruz. Artık o dine dönmemize imkân yok, meğer ki Rabbimiz olan Allah dileye. Rabbimizin
bilgisi
her şeye yeter, her şeyi şâmildir. Allah'a dayandık biz. Rabbimiz, sen bizimle kavmimizin arasında gerçek olanı hükmet ve sen, hükmedenlerin en hayırlısısın....
Əraf Suresi, 89. Ayet:
'ALLAH bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra ona dönersek ALLAH'a yalan yakıştırmış oluruz. Rabbimiz ALLAH dilemedikçe ona tekrar dönmemiz söz konusu olamaz. Rabbimiz her şeyi
bilgisi
yle kuşatmıştır. Biz yalnız ALLAH'a güvendik. Bizimle halkımızın arasını hak ile aç ey Rabbimiz. Sen açığa çıkaranların en hayırlısısın....
Əraf Suresi, 89. Ayet:
Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra tekrar ona dönersek Allah'a yalan yere iftira atmış oluruz. Rabbimiz Allah dilemedikçe bir daha sizin dininize dönmemiz sözkonusu değildir. Rabbimizin
bilgisi
her şeyi kapsamına almıştır. Sırf Allah'a dayanırız biz. Ey Rabbimiz, soydaşlarımız ile aramızdaki anlaşmazlığı sen hak uyarınca çözüme bağla. Çünkü anlaşmazlıkları en iyi çözüme bağlayan sensin!'...
Əraf Suresi, 89. Ayet:
"Çünkü, bakın,kalkıp yeniden sizin yolunuza dönecek olsaydık -hem de Allah bizi ondan kurtardıktan sonra- o zaman, Allaha düpedüz yalan yakıştırmış olurduk. Rabbimiz Allah bunu bizden istemediği sürece, bizim sizin yolunuza dönmemiz asla doğru olmaz. Rabbimiz sınırsız
bilgisi
yle her şeyi kuşatmıştır; biz de güvenimizi Allaha bağışlamışız. Ey Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında hak neyse, ortaya çıkar; çünkü hakkı ortaya çıkaranların en hayırlısı Sensin!"...
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Halkından hakikat
bilgisi
ni inkâr eden ileri gelenler: "Eğer Şuayb'a tâbi olursanız, o takdirde mutlaka hüsrana uğrayanlar olursunuz" dediler....
Əraf Suresi, 93. Ayet:
(Bunun üzerine Şuayb) onlardan yüz çevirdi ve: "Ey kavmim!. . Andolsun ki Rabbimin risâletlerini size tebliğ ettim. . . Size öğüt verdim. . . Hakikat
bilgisi
ni inkâr eden bir topluluğa (artık) nasıl üzülebilirim?"...
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o çeşitli yerleşim alanındakiler ki onların haberlerinden sana art arda anlatıyoruz. . . Andolsun ki Rasûlleri, açık deliller olarak gelmişti. . . (Fakat) önceden yalanladıklarına (Din'e, B sırrınca) iman etmediler. . . İşte Allâh, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin kalplerini böyle mühürler (bilinçlerini kilitler)....
Əraf Suresi, 138. Ayet:
İsrailoğullarını denizden geçirdik de putlara tapmakta olan bir topluluğa rastladılar. Yâ Mûsâ dediler, onların taptığı putlar gibi bize de putlar yap. Mûsâ, şüphe yok ki dedi, siz
bilgisi
z bir kavimsiniz....
Əraf Suresi, 138. Ayet:
(138-13) 9 Israilogullarinin denizden gecmelerini sagladik. Puta gonulden tapan bir millete rastladilar. «Ey Musa! Onlarin tanrilari gibi bize de bir tanri yap» dediler, Musa: «Dogrusu siz
bilgisi
z bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve isledikleri bosa gidecektir» dedi....
Əraf Suresi, 138. Ayet:
(138-139) İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık. Puta gönülden tapan bir millete rastladılar. 'Ey Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap' dediler, Musa: ' Doğrusu siz
bilgisi
z bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve işledikleri boşa gidecektir' dedi....
Əraf Suresi, 139. Ayet:
(138-13) 9 Israilogullarinin denizden gecmelerini sagladik. Puta gonulden tapan bir millete rastladilar. «Ey Musa! Onlarin tanrilari gibi bize de bir tanri yap» dediler, Musa: «Dogrusu siz
bilgisi
z bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve isledikleri bosa gidecektir» dedi....
Əraf Suresi, 139. Ayet:
(138-139) İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık. Puta gönülden tapan bir millete rastladılar. 'Ey Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap' dediler, Musa: ' Doğrusu siz
bilgisi
z bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve işledikleri boşa gidecektir' dedi....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra, yerlerine hakikat
bilgisi
ne vâris olan, yeni nesiller geldi. . . Şu en sefil dünyanın zenginliğini elde etmek için yaşıyorlar, sonra da "Mağfiret olacağız nasıl olsa" diyorlardı. Şayet onlara onun misli bir dünyalık gelse, onu da alırlardı. . . Kendilerinden, Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeyecekler diye hakikat
bilgisi
adına söz alınmamış mıydı? Onda olanı ders edinip incelemediler mi? Korunanlar için sonsuz olan gelecek yaşam ortamı daha hayırlıdır. . . Aklınızı kullanmayacak...
Əraf Suresi, 170. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ne (Kitap) sımsıkı sarılanlar ve salâtı ikame edenler (-e gelince); doğrusu biz ıslah olan ve ıslah edenleri mükâfatsız bırakmayız....
Əraf Suresi, 175. Ayet:
Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz, ilmî ve dinî
bilgisi
olan şu alçağın yaptıklarını da onlara, yahudilere oku. O menfaat karşılığı âyetlerimizden, kitabımızdan uzaklaştı, ihmal etti. Şeytan ve şeytanî güçler onu peşine taktı. Hain düşünceler taşıyanlardan, hak yoldan sapanlardan biri oldu....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “Onun
bilgisi
ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun
bilgisi
sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun
bilgisi
ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: 'Onun
bilgisi
Rabbimin katındadır. Rabbinden başka onun vaktini bildirecek yoktur. O göklerde ve yerde bulunanlara çok ağır gelmektedir. [15] O size ancak ansızın gelir.' Sanki sen onun hakkında bilgi sahibiymişsin gibi senden onu soruyorlar. De ki: 'Onun
bilgisi
Allah katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler.'...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana Kıyametin kopuş saatinden soruyorlar, ne zaman sübut bulacak (meydana gelecek) ? De ki; Onunla ilgili ilim Rabbimin katındadır. Onun vaktini Rabbimden başkası açıklayamaz. O saat göklerde de, yerde de ağır basmıştır; o size ancak ansızın gelecektir. Sen onu araştırıp biliyormuşsun gibi senden soruyorlar. De ki: Onun
bilgisi
ancak Allah'ın yanındadır; ama ne var ki (bu gerçeği) insanların çoğu bilmezler....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun
bilgisi
ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana o saatin (dünyanın sonunun) ne zaman geleceğini soruyorlar. 'O'nun
bilgisi
Rabbimin yanındadır,' de. Onu vakti gelince O'ndan başkası ortaya çıkarmaz. Göklere ve yere ağır gelen o saat size ansızın gelecektir. Sanki ondan haberdar imişsin gibi sana soruyorlar. 'Onun
bilgisi
ALLAH'ın yanındadır,' de. Fakat insanların çoğu bilmez....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Ne zaman demir atacak? diye sana kıyametten soruyorlar. De ki: «Onun
bilgisi
yalnız Rabbimin katındadır. Onu vakti vaktine meydana getirecek O'dur! O öyle ağır bir meseledir ki, bütün göklerde ve yerde ona dayanacak bir kimse yoktur. O size ancak ansızın gelecektir.» Sanki sen onun hakkında bilgi edinip haberdar olmuşsun gibi senden soruyorlar. De ki: «Onun
bilgisi
ancak Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.»...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun
bilgisi
yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun
bilgisi
Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyamet anı hakkında sorarlar, ne zaman gelip çatacak diye. De ki, «onun
bilgisi
rabbimin tekelindedir. Vakti gelince, onu gerçekleştirip açığa çıkaracak olan O'dur.» Göklerin ve yerin ağırlığını kaldıramayacağı bu olay başınıza ansızın gelecektir. Sanki sen bu konuyu sürekli kurcalıyormuşsun gibi, sana onu soruyorlar. De ki; «onun
bilgisi
Allah'ın tekelindedir, fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.»...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana o saatin (dünyanın sonunun) ne zaman geleceğini soruyorlar. De ki: "Onun
bilgisi
yalnızca rabbimin yanındadır / katındadır. Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O size apansız bir gelişten başkası değildir." Sanki sen ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Tanrı'nın katındadır. Fakat insanların çoğu bilmez."...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun
bilgisi
, ancak Rabbımın katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası açıklayamaz. Onun ağırlığını gökler de, yer de kaldıramaz. O, size ansızın gelir. Sen, onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun
bilgisi
ancak Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onu ancak Rabbim bilir. Onun vaktini O'ndan başka bilecek yoktur. Ağırlığını göklerin ve yerin kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir. ” Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onun
bilgisi
ancak Allah'ın katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler. ”...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana (kıyamet) saatini soruyorlar. Onun vaktinin ne zaman geleceğini. De ki: -Onun
bilgisi
Rabbimdedir. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. Göklere ve yere o saat ağır basar. Kıyamet ansızın gelir. Sanki sen biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: -Onu bilmek sadece Allah’a mahsustur. Ama insanların çoğu bu gerçeği bilmez....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana (Duruşma) sâ'at(in)den soruyorlar: Gelip çatması ne zaman diye. De ki: "Onun
bilgisi
, ancak Rabbimin yanındadır. Onu tam zamanında açığa çıkaracak olan, yalnız O'dur. O, göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir." Sanki sen, onu biliyormuşsun gibi, sana soruyorlar. De ki: "Onun
bilgisi
, Allâh'ın yanındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler."...
Əraf Suresi, 196. Ayet:
Muhakkak ki benim Veliyy'im, O hakikat BİLGİsini (Kitabı) tenzîl eden Allâh'tır! O, sâlihlere Veliyy olur....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Özrü kabul edip suçları bağışla, iyiliği emret ve
bilgisi
zlerden yüz çevir....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve
bilgisi
zlerden yüz çevir....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen af yolunu tut, bagisla, uygun olani emret,
bilgisi
zlere aldiris etme....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret,
bilgisi
zlere aldırış etme....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen, insan fıtratının kabule yatkın olduğu yolu tut; iyi olanı emret;
bilgisi
z kalmayı seçenleri kendi hallerine bırak....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Hani Allâh size iki gruptan (Kureyş ordusu veya kervandan) birinin sizin olacağını vadediyordu. . . Silah sahibi olmayanın (kervanın) sizin olmasını arzu ediyordunuz (kısa vâdeli kazanca, getirisi kolay olana bakıyordunuz, hâlbuki uzun vâdede size zarar verecekti bu isteğiniz). . . Allâh da uyarılarıyla Hakk'ı gerçekleştirmek ve hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin ardını kesmeyi diliyordu....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
Hani Rabbin melâikeye şöyle vahyetmişti: "Muhakkak ben sizinle beraberim (Allâh melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak istenen {tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen}: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allâh'ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır). . . İman edenleri sâbitleyin. . . Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım. . . (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına da...
Ənfal Suresi, 14. Ayet:
İşte size (fiilinizin sonucu); tadın onu! Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler için bir de Nâr (bir tür ateş ki, hem içsellikte hem dışsallıkla yakan) azabı vardır....
Ənfal Suresi, 15. Ayet:
Ey iman edenler. . . Toplu olarak hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler ile karşılaştığınızda, sakın onlardan kaçmayın!...
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte böyle (yaşayıp gördünüz)! Muhakkak Allâh, hakikat
bilgisi
ni yaşamayı inkâr edenlerin tuzağını zayıf düşürendir!...
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Hani o hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler, senin işlevini durdurmak yahut seni öldürmek ya da seni (yurdundan) çıkarmak için sana mekr (hile) düzenliyorlardı. Onlar mekr kurarlar, Allâh, mekrlerine mekrin sonuçlarını yaşatarak cevap verir (yaptıklarını kendi aleyhlerine çevirir)! Allâh mekr oluşturanların en hayırlısıdır!...
Ənfal Suresi, 36. Ayet:
O hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler, Allâh yolundan engellemek için mallarını bağışlarlar! Kalanları da harcayacaklar! Sonra bu harcamaları onlar için bir yürek acısı oluşturacak! Sonra yenilirler! (Nihayet) hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler hep bir arada, cehenneme toplanır....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere de ki: "Eğer (yanlış inançlarından) vazgeçerlerse, geçmişte yaptıkları suçlar onlar için bağışlanır! Eğer (eski inançlarına tekrar) dönerlerse, öncekilerin başına gelmiş olanları hatırlat!"...
Ənfal Suresi, 39. Ayet:
İman edenlere zulüm ve baskı ortadan kalkana; Din (hakikat
bilgisi
ve Allâh sistem ve düzeni) apaçık ortaya çıkıp anlaşılıncaya kadar (bunu yapmanızı engellemeleri hâlinde {zira La ikraha fiyd din = Din konusu zorlama kabul etmez}) onlarla savaşın! Eğer (baskı ve engellemeden) vazgeçerlerse, muhakkak ki Allâh onların yapmakta olduklarını Basıyr'dir....
Ənfal Suresi, 47. Ayet:
Ülkelerinden böbürlenmek ve halka gösteriş yapmak için çıkanlara ve insanları Allah yolundan menedenlere benzemeyin ve Allah onların bütün yaptıklarını
bilgisi
yle kavramıştır....
Ənfal Suresi, 47. Ayet:
Yurtlarından çalım satarak, halka gösteriş yaparak sefere çıkan ve insanları Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayınız. Şüphe yok ki, Allah onların bütün yaptıklarını
bilgisi
ile kuşatmıştır....
Ənfal Suresi, 50. Ayet:
Melâikeyi, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Tadın yakıp kavuran azabı" (diye) öldürürken bir görseydin!...
Ənfal Suresi, 55. Ayet:
Allâh indînde hareket eden canlıların en şerrlisi, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerdir! Onlar iman etmezler!...
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
O hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler, sakın kaçarak kendilerini kurtaracaklarını sanmasınlar. . . Kesinlikle onlar (Allâh'ı) dilediğini yapmaktan âciz bırakamazlar!...
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Nebi! İman edenleri harbe teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi (kişi) olursa, iki yüze galip gelirler. . . Şayet sizden yüz (kişi) olursa, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerden bine (kişiye) galip gelirler. . . Onlar anlayışsız bir topluluktur!...
Ənfal Suresi, 73. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler, birbirlerinin sahipleridir (birbirlerine arka çıkarlar)! Eğer siz de bunu yapmazsanız (birbirinize sahip çıkıp destek vermezseniz) yeryüzünde fitne ve büyük bozulma yaşarsınız....
Tövbə Suresi, 2. Ayet:
Yeryüzünde dört ay daha gezip dolaşın. . . İyi bilin ki, Allâh'ı âciz bırakamazsınız. . . Allâh (sonunda) hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri rezil rüsva eder....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Haccı Ekber Günü, Allâh ve Rasûlünden insanlara bir ezandır (çağrı) ki, Allâh da, O'nun Rasûlü de müşriklerden berîdir! Eğer tövbe ederseniz, sizin için daha hayırlıdır. . . Şayet yüz çevirirseniz, iyi bilin ki Allâh'ı âciz bırakacak değilsiniz. . . O hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri, bunun sonucu acı bir azap ile müjdele....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Puta tapanlardan biri sana siginirsa, onu guvene al; taki Allah'in sozunu dinlesin. Sonra onu guven icinde olacagi yere ulastir. Cunku onlar
bilgisi
z bir topluluktur. *...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Müşriklerden biri aman dileyerek sana gelirse, ona aman ver ki Allah'ın sözünü dinleyebilsin. Sonra da onu güven duyacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar
bilgisi
z bir topluluktur....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Puta tapanlardan biri sana sığınırsa, onu güvene al; ta ki Allah'ın sözünü dinlesin. Sonra onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar
bilgisi
z bir topluluktur....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Putperestlerden biri sizden geçiş emniyeti dilerse ona koruma sağla ki ALLAH'ın sözünü işitsin; sonra onu kendisinin güvenlik bölgesine ulaştır. Çünkü onlar
bilgisi
z bir topluluktur....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güvenlik içinde olduğu yere kadar gönder. Çünkü bunlar gerçekten de
bilgisi
z bir kavimdirler....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver. Tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar gerçekten de
bilgisi
z bir kavimdirler....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Müşriklerden biri senden sığınma hakkı isteyecek olursa, ona bu hakkı ver, tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra da onu güvende olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bir
bilgisi
zler güruhudur....
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allâh, Rasûlünün ve iman edenlerin üzerine sakinlik ve O'na güven hissi inzâl etti, sizin görmediğiniz ordularını da (melekler) inzâl etti. . . (Böylece) hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri azaplandırdı. . . Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin karşılığı işte budur!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: "Üzeyr, Allâh'ın oğludur" dediler. . . Nasara da: "Mesih, Allâh'ın oğludur" dediler. . . Bunu ağızlarıyla söylüyorlar! Daha önce hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. . . Allâh onları öldürsün! Nasıl da (Hak'tan) sapıyorlar!...
Tövbə Suresi, 32. Ayet:
Allâh nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. . . Allâh, nurunun tamamlanmasından başka bir şeye razı değildir! İsterse hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin hoşuna gitmesin!...
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
"HÛ" ki, Rasûlünü hakikatin ta kendisi olarak ve Hak Din (geçerli Sünnetullah, sistem
bilgisi
) ile irsâl etti, bütün din anlayışlarının üstüne geçirmek için. . . İsterse müşriklerin hoşuna gitmesin!...
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Haram ayları ertelemek ancak küfürde bir arttırmadır! Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler, onunla saptırılır. . . Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl da haram yaparlar ki; Allâh'ın haram kıldığının (yalnızca) sayısına uysunlar da (arkasındaki esas önemli olayı örtüp böylece) Allâh'ın haram kıldığını helal kılsınlar! (Oysa haramiyet, ayların özelliğinden değil Allâh hükmündendir). . . Kötü uygulamaları onlara süslü gösterildi. . . Allâh, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler topluluğuna hidâyet etmez....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Gerçekten Allâh O'na yardım etmiştir, siz O'na yardım etmeseniz de! Hani hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler O'nu (yurdundan) çıkmak zorunda bıraktıklarında; O, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) idi! Hani onlar (Hz. Rasûlullah ve Hz. Ebu Bekr) mağarada idiler. . . Hani arkadaşına: "Mahzun olma, muhakkak ki Allâh bizimle beraberdir (mâiyet sırrına işaret ediyordu)" diyordu. . . Allâh, sekinetini (güven duygusuyla oluşan sakinlik) O'nun üzerine inzâl etmiş ve O'nu görmediğiniz ordularla desteklemişti...
Tövbə Suresi, 49. Ayet:
Onlardan bazısı: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" der. . . Dikkat edin, fitnenin tâ içindedirler zaten! Muhakkak ki Cehennem (yanma şartları), hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri (Esmâ'sıyla onların hakikati olarak) ihâta eder!...
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Onların ne zenginlikleri ve ne de evlatları seni imrendirmesin. . . Allâh bunlarla ancak dünya hayatında onlara azap etmeyi (bunlara yönelmenin getirisi olan Allâh'tan uzak düşmenin oluşturacağı azabı) ve hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler olarak canlarının çıkmasını irade ediyor (mekr yoluyla)....
Tövbə Suresi, 66. Ayet:
Mazeret beyan etmeyin! İmanınızdan sonra gerçekten hakikat
bilgisi
ni inkâr eden oldunuz! Bir kısmınızı affetsek bile, suçlarında ısrarlı olmaları sebebiyle diğerlerine azabımızı yaşatacağız....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allâh, erkek ve kadın münafıklara da, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere de, onda sonsuza dek yaşamak için cehennem ateşini vadetmiştir. . . Bu onlara yeterlidir. . . Allâh onlara lânet etmiştir (Esmâ bileşimlerindeki Rahıymiyetten mahrumdurlar). . . Onlara aralıksız yaşayacakları bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
Ey En Nebi! Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler ve münafıklar ile mücahede et ve onlara tavizsiz ol! Onların barınağı Cehennemdir! Ne kötü bir dönüş yeridir o!...
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Söylemediklerine (dair), Esmâ'sıyla onların hakikati olan Allâh namına yemin ederler. . . Andolsun ki, o küfür kelimesini söylediler; İslâm'ı kabullerinden sonra hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler başaramayacakları bir kötülüğe teşebbüs ettiler! Sırf Allâh ve Rasûlü fazlından onları zenginleştirdiği için intikam almağa kalktılar. . . Eğer tövbe ederler ise onlar için daha hayırlı olur. . . Eğer dönerler ise, Allâh onları dünyada da sonsuz gelecek sürecinde de acı bir azap ile azaplandırır. . . Yery...
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın
bilgisi
ne sahip olandır....
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Tanrı, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Tanrı, gaybın
bilgisi
ne sahip olandır....
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın
bilgisi
ne sahip olandır....
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Onların zenginlikleri ve evlatları seni imrendirmesin! Allâh bunlarla dünyada onlara (mekr yoluyla) azap vermeyi ve hakikat
bilgisi
ni inkâr eder hâlde canlarının çıkmasını irade ediyor....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden mazeret uyduranlar, savaşa katılmama izni almak için geldiler. . . Allâh'a ve Rasûlüne yalan söyleyenler de (mazeret bile göstermeden) oturup kaldılar. . . Onlardan hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere, acı bir azap isâbet edecektir....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medine halkına gerekse çevresindeki Bedevîlere, Allâh Rasûlünden geri kalmaları ve kendi nefslerini O'nun nefsine tercih etmeleri yakışmaz! Onların Allâh yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa maruz kalmaları, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri öfkelendirecek yerlere yerleşmeleri, düşmana karşı bir zafer kazanmaları; kendilerine imanın gereği fiiller olarak yazılmıştır! Muhakkak ki Allâh muhsinleri mükâfatsız bırakmaz....
Tövbə Suresi, 125. Ayet:
Hastalıklı düşünce sahiplerine gelince; onların pisliğine pislik katıp arttırmış; onlar hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler olarak ölmüşlerdir....
Yunus Suresi, 1. Ayet:
Eliif, Lââm, Ra. . . İşte bunlar Kitab-ı Hakiym'in (hikmet dolu hakikat BİLGİsi kaynağının) işaretleridir....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
İçlerinden bir ricale: "İnsanları uyar ve iman edenlere de kendileri için Rableri indînde Kadem-i Sıdk (Esmâ açığa çıkışından gelen bir şekilde tasdik) olduğunu müjdele!" diye vahyetmemiz, insanlar için çok şaşkınlık oluşturacak bir şey mi oldu? Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler: "Muhakkak ki bu (adam) apaçık bir büyücüdür" dediler....
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepiniz topluca O'na rücu edeceksiniz (O'na rücu; mekânsal değil boyutsal olur; hakikatinde müşahede anlamında). . . Allâh'ın, kesin uygulayacağıdır bu! Muhakkak ki O, halkı ibda eder (Esmâ'sından Mubdi' ismi anlamına göre, tüm yaratılmışları, muradı doğrultusunda topluca ve birimselliksiz yaratır; "ORİJİN BENLİK"), sonra (birimsellik boyutunda) iman edip imanın gereği fiilleri açığa çıkaranları (OLUŞMUŞ BENLİK) hak ettiklerine göre cezalandırmak (yani kendisinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşat...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
İmdi (hakkı inkar edenler): "Ona niçin Rabbinin katından mucizevi bir alamet indirilmiyor?" deyip duruyorlar. O halde, (onlara) de ki: "İnsanoğlunun görüp algılayamayacağı şeylerin
bilgisi
ancak Allah'a özgüdür. Öyleyse, bekleyin (O'nun iradesi tecelli edinceye kadar:) hem, ben de sizinle bekleyeceğim!"...
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Bu Kur'ân, Allâh dûnundakilerin uydurusu değildir! Aksine, Rabb-ül âlemîn'den olduğu şüphe götürmeyen; kendinden öncekini tasdik eden, tafsilâtlı, hakikat BİLGİsi kaynağıdır!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır! İlmini ihâta etmedikleri ve ne olduğu hakkındaki
bilgisi
henüz kendilerine açılmamış bir şeyi yalanladılar. . . Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar! Zulmedenlerin sonu nasıl oldu bir bak!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
bilgisi
ni kavramadan ve asıl anlamına ulaşmadan onu yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalanladı. Zalimlerin sonuna dikkatle bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Tersine onlar
bilgisi
ni kavrayamadıkları ve henüz açıklamasına da muhatap olmadıkları bir mesajı yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlanmışlardı. Gör bakalım, o zalimlerin sonu nice oldu?...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
bilgisi
ni kavrayamadıkları, yorumu kendilerine gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır,
bilgisi
ni kavrayamadıkları, sonucu henüz başlarına gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bak, o zâlimlerin sonu nice oldu?...
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Ve (sen, ey Peygamber) hangi koşullarda olursan ol, bu (ilahi kitaptan) okunacak hangi konuyu dile getirirsen getir ve (siz ey insanlar) hangi işi yaparsanız yapın, (unutmayın ki) siz bu işlere giriştiğiniz an(dan itibaren) Biz üzerinizde gözlemci bulunuyoruz: çünkü ne yerde, ne de gökte tartıya gelmeyecek kadar küçük şeyler bile senin Rabbinin
bilgisi
nden kaçamaz; ne bundan daha da küçüğü, ne de bundan büyüğü yoktur ki (O'nun) apaçık takdirinde kaydedilmiş olmasın....
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Ne işte bulunsan, Kur'ân'dan ne okusan ve siz ne iş yapsanız mutlaka biz, içine daldığınız an üzerinizde şâhidiz (her yaptığınızı görürüz). Ne yerde, ne de gökte zerre ağırlığınca bir şey, Rabbin(in
bilgisi
n)den kaçmaz. Ne bundan küçük, ne de büyük hiçbir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir Kitapta olmasın....
Yunus Suresi, 86. Ayet:
"Rahmetini bizde açığa çıkararak, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler topluluğundan kurtar. "...
Yunus Suresi, 89. Ayet:
Allah: 'İkinizin de duası kabul olunmuştur. Siz dürüst olmaya, doğru, muhkem ve güvenli yolda itaate devam edin. Sakın
bilgisi
kıt olanların, kendini bilmezlerin, bilgi toplumu olmayanların yolunu, hayat tarzını benimsemeyin.' dedi....
Yunus Suresi, 89. Ayet:
(Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve
bilgisi
zlerin yoluna uymayın."...
Yunus Suresi, 89. Ayet:
(Tanrı) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve
bilgisi
zlerin yoluna uymayın."...
Yunus Suresi, 89. Ayet:
(Allah) Dedi ki: «İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve
bilgisi
zlerin yoluna uymayın.»...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Ey insanlar. . . Gerçek ki size Rabbinizden hakikat
bilgisi
gelmiştir! Artık kim hakikate yönelirse yalnızca kendi nefsi için yönelmiş olur; kim de saparsa sadece kendi nefsi aleyhine sapmış olur! Ben sizin Vekiyliniz (hakikatinizin şuurunuzdaki yönlendiricisi) değilim. "...
Yunus Suresi, 108. Ayet:
(Ey Peygamber,) de ki: "Ey insanlar, şimdi size Rabbinizden hakikat (
bilgisi
) gelmiş bulunuyor artık. Bundan böyle her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi lehine seçmiş olacaktır; ve her kim ki sapıklığı seçerse, yine bunu kendi aleyhine seçmiş olacaktır. Sizin davranışınızdan sorumlu değilim ben"....
Hud Suresi, 7. Ayet:
"HÛ" ki semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yaratmıştır (enfüsî mânâda altı bilinç kademesindeki şuuru {semâ} ve bedeni {arzı}); O'nun Arşı (hükümranlığının açığa çıktığı Esmâ mertebesi) Su (evrenin hakikati olan dalga {wave} okyanusundaki İLİM - DATA olarak); (insan için değerlendirirsek: Esmâ'nın işaret ettiği özellikler kişinin şuuru ve bedeni {yüzde 80 SU yapısı - sudaki hafızanın çeşitli dalgalarla programlanması sonucu} üzerinde hükümrandır, anlamı düşünülebilir. A. H. ) fevkindedir! Sizi...
Hud Suresi, 14. Ayet:
Fakat davetinize icâbet etmezlerse artık iyice bilin ki o, ancak Allah'ın
bilgisi
yle indirilmiştir ve ondan başka hiçbir tapacak yoktur. Hâlâ mı Müslüman olmuyorsunuz?...
Hud Suresi, 14. Ayet:
Size cevap veremedilerse bilesiniz ki o ALLAH'ın
bilgisi
yle indirilmiştir ve O'ndan başka tanrı yoktur. Artık müslüman olacak mısınız?...
Hud Suresi, 14. Ayet:
Eğer bu çağrına karşılık vermezlerse anlayınız ki, bu Kur'an Allah'ın
bilgisi
altında indirilmiştir ve O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl, artık müslüman oldunuz mu?...
Hud Suresi, 14. Ayet:
Eğer size karşılık vermezlerse, onun ancak Allah’ın
bilgisi
ile indirilmiş olduğunu ve O’ndan başka ilah olmadığını bilin! Artık siz gerçeği kabul ettiniz mi?...
Hud Suresi, 14. Ayet:
Eğer size cevap veremedilerse bilin ki (o) Allâh'ın
bilgisi
yle indirilmiştir ve O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl, artık müslüman oldunuz mu?...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Onun halkından hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin ileri gelenleri: "Seni yalnızca bizim benzerimiz bir beşer olarak görüyoruz. . . Basit görüşle hareket eden (düşüncesiz) ayak takımlarımızdan (mal ve mevkileri olmayan) başkasının, sana tâbi olduğunu da görmüyoruz. . . Sizin bizim üzerimize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. . . Aksine, yalan söylemekte olduğunuz kanaatindeyiz" dediler....
Hud Suresi, 38. Ayet:
Nuh gemileri inşa ediyor; kavminden ileri gelen kodamanlar ise, yanına uğradıkça, her defasında, onunla alay ederek cehâletine hükmediyorlardı. Nuh: 'Bizimle alay ederek cehaletimize hükmediyorsanız eğer, bir gün gelecek ki, kesinlikle biz de yaklaşan azaptan yana
bilgisi
zliğinizden dolayı sizinle alay ederek cehâletinize hükmedeceğiz. Tıpkı sizin bizimle alay ederek cehâletimize hükmettiğiniz gibi.' dedi....
Hud Suresi, 38. Ayet:
Ve böylece (Nuh) gemiyi yapmaya başladı; (o bu işle uğraşırken) kavminin ileri gelenleri her ne zaman yanından geçseler onunla alay eder eğlenirlerdi; o da onlara: "Siz bizimle alay ediyorsanız, bilin ki, sizin alay ettiğiniz gibi biz de (yaklaşan azaptan yana
bilgisi
zliğinizden ötürü) sizinle alay ediyoruz" derdi....
Hud Suresi, 42. Ayet:
(Gemi) onlarla birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyor(du). . . Nuh, bir kıyıda olan oğluna: "Oğlum! Bizimle beraber bin (Din anlayışıma katıl). . . Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerle beraber olma!" diye nida etti....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: Yâ Nûh, o, kesin olarak senin âilenden değil, çünkü o, kötü bir iş işledi. Artık bilmediğin şeyi isteme benden şüphe yok ki
bilgisi
zlerden olmaman için öğüt vermedeyim sana....
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allah): 'Ey Nuh! O, senin ailenden değildir. O iyi olmayan bir iş üzereydi. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Sana
bilgisi
zlerden olmamanı öğütlerim' dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: «Ey Nuh! O senin ailenden sayilmaz; cunku kotu bir is islemistir; oyleyse bilmedigin seyi Benden isteme. Iste sana ogut,
bilgisi
zlerden olma» dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah Ona : «Ey Nûh ! Şüphesiz ki, o senin ailenden değildir; çünkü onun (yaptığı) cidden sâlih (İyi-yararlı) bir âmel değildi. Artık (içyüzünü) bilmediğin bir şeyi benden isteme.
Bilgisi
zlerden olmayasın diye gerçekten sana öğüt veriyorum» buyurdu....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: 'Ey Nuh! O senin ailenden sayılmaz; çünkü kötü bir iş işlemiştir; öyleyse bilmediğin şeyi Benden isteme. İşte sana öğüt,
bilgisi
zlerden olma' dedi....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: “Ey Nuh! O senin âilenden değildir. Çünkü o sâlih olmayan (kötü) bir iş işlemişti. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi bizden isteme.
Bilgisi
zlerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum. ” buyurdu....
Hud Suresi, 47. Ayet:
(Nuh) dedi ki: "Rabbim!
Bilgisi
ne sahip olmadığım (içyüzünü bilmediğim) şeyi senden istemekten sana sığınırım! Beni bağışlamaz ve bana rahmet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum. "...
Hud Suresi, 57. Ayet:
"Eğer yüz çevirirseniz, ben gerçekten kendisiyle irsâl olunduğum şeyi (Hakikat
bilgisi
ni) size tebliğ ettim. . . Sizden başka bir halkı yerinize getirir Rabbim; siz O'na bir zarar veremezsiniz. . . Muhakkak ki benim Rabbim her şey üzerinde Hafiyz'dir. "...
Hud Suresi, 92. Ayet:
«Ey Milletim! Benim taraftarlarim size gore Allah'tan daha mi degerlidir ki Allah'a sirt cevirdiniz? Dogrusu Rabbim yaptiklarinizi
bilgisi
yle kusatmistir» dedi....
Hud Suresi, 92. Ayet:
'Ey Milletim! Benim taraftarlarım size göre Allah'tan daha mı değerlidir ki Allah'a sırt çevirdiniz? Doğrusu Rabbim yaptıklarınızı
bilgisi
yle kuşatmıştır' dedi....
Hud Suresi, 92. Ayet:
Ey soydaşlarım, aşiretim sizin gözünüzde Allah'dan daha mı üstün, daha mı önemlidir ki, O'na sırt döndünüz, O'nu yabana attınız? Hiç kuşkusuz, yaptığınız her hareket Rabbimin
bilgisi
nin kapsamı içindedir....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Kıvamına geldiği zaman, Biz ona bir nüfuz ve peygamberlik
bilgisi
verdik. işte Biz, iyi hareket edenlere böyle karşılık veririz....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
Yûsuf, Rabbim dedi, zindan, bunların dâvet ettikleri şeyden daha hayırlı bence. Bunların düzenlerini benden uzaklaştırmazsan belki onlara meyleder de
bilgisi
zlerden olurum....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Yusuf'un kardeşleri babalarının direktifi uyarınca şehre girdiler. Gerçi bu önlem, Allah'ın onlara ilişkin hiçbir ön kararını başlarından savacak değildi. Sadece Yakub, içinden gelen bir görev duygusunun gereğini yerine getirmişti. Onun bu meseleye ilişkin, tarafımızdan kendisine öğretilmiş
bilgisi
vardı. Fakat insanların çoğu bu meseleye ilişkin gerçeği bilmezler....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yusuf) aramaya, kardeşinin heybesinden önce onların heybelerinden başladı. . . Sonra onu (su maşrapasını) kardeşinin heybesinden bulup çıkarttı. . . (Olayı) Yusuf'un lehine işte böyle geliştirdik. Yoksa O (Yusuf), Allâh'ın dilemesi hariç, Melik'in dinine (Melik'in yönetim kurallarına göre) kardeşini alacak durumda değildi. . . Dilediğimizin
bilgisi
ni arttırırız. Her ilim sahibinin üstünde Her şeyi Bilen vardır....
Yusif Suresi, 87. Ayet:
"Ey oğullarım. . . Gidin, Yusuf'tan ve kardeşinden araştırın! Allâh'ın cana can veren rahmetinden umutsuzluğa düşmeyin. . . Çünkü hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler topluluğundan başkası, Allâh'ın cana can katan rahmetinden ümit kesmez. "...
Yusif Suresi, 89. Ayet:
Dedi ki:
Bilgisi
z olduğunuz çağlarda Yûsuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?...
Yusif Suresi, 101. Ayet:
"Ey Rabbim! Bana nüfuz ve iktidar bahşettin; olayların altında yatan gerçekleri kavrayıp açıklama
bilgisi
verdin. (Ey) göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada ve ahirette benim yanımda yakınımda olan/beni koruyup destekleyen Sensin: canımı, bütün varlığıyla kendini Sana adamış biri olarak al ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat!"...
Yusif Suresi, 111. Ayet:
Andolsun ki, onların yaşam hikâyelerinde derinliğine düşünen akıl sahipleri için bir ibret vardır! O (Kur'ân) (beşer tarafından) uydurulan bir söz değildir. . . Fakat öncekilerden önüne gelen orijin bilgiyi tasdik eden; her şeyi tafsilâtlı anlatan ve iman eden bir topluluk için de hüda (hakikat
bilgisi
) ve rahmet (nefsinin hakikatini bilip gereğince yaşamak) olandır....
Rəd Suresi, 1. Ayet:
Eliif, Lââm, Miim, Raa. . . Bunlar Kitap'ın (nâzil Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsinin) işaretleridir. . . (O BİLGİ) Rabbinden sana inzâl olunan Hak'tır. . . Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler....
Rəd Suresi, 5. Ayet:
Eğer (kavrayamadığından dolayı) şaşıyorsan (bu işaretlerimize); asıl şaşılacak olan, onların şu sözüdür: "Biz toprak olduktan sonra, halkı cedîdde mi olacağız (yeni bir yaratılmayla yaşama devam mı edeceğiz)?". . . İşte bunlar Rablerinin hakikatleri olduğu
bilgisi
ni inkâr edenlerdir (Allâh Esmâ'sı hakikatleri olduğu için sonsuza dek ölümsüz yaşayacaklarını kavrayamayanlardır)! Boyunlarında bukağılar (halkalar - karınlarındaki ikinci beyinin oluşturduğu madde bedenden ibaret olma düşüncesinin esi...
Rəd Suresi, 7. Ayet:
O hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler: "O'na Rabbinden bir mucize inzâl edilmeliydi ya!" derler. . . Sen ancak bir uyarıcısın. . . Her toplumun bir Hadiy'i (hakikati göstereni) vardır....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Aranızdan sözü gizleyen de, onu açık söyleyen de, geceleyin gizlenen de, gündüzün görünen de (O'nca) birdir. Hepsini bilir, görür. O'nun
bilgisi
nden ve görmesinden hiçbir şey kaybolmaz....
Rəd Suresi, 13. Ayet:
Ra'd (gök gürültüsü - İnsan-ı Kâmil'in düşünsel boyutta keşfettikleri {salsal-i ceres, Abdülkerîm Ciylî, İnsan-ı Kâmil}) O'nun Hamdı olarak tespih eder; Melekler (kâinatta - insanda mevcut kuvveler) ise O'nun hükümranlığı altında (tespih eder - kulluklarını yerine getirir). . . Onlar, Allâh hakkında (benlikten kaynaklanan fikirle) mücadele edip dururlarken; (O) yıldırımları (hakikati
bilgisi
nin çarpmasını) irsâl eder de, onlarla, dilediğine bunu yaşatır! O, Şediyd ül Mıhal'dır (şiddetle uygulana...
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Hak davet "HÛ"yadır! Yönelip yardım istedikleri O'nun dûnundakilerden, onlara hiçbir şekilde cevap gelmez (çünkü asla var olmadılar)! (Onların durumu) ancak, su içmek isteyip de yalnızca suya elini açanın hâli gibidir. . . (Çeşme olmadığından) o su ona ulaşacak değildir! Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin duası ancak sapkınlık ve boşadır!...
Rəd Suresi, 20. Ayet:
Onlar (hakikate erenler), Allâh ahidlerine uyarlar (Allâh'ın varlıklarında açığa çıkardığı hakikat
bilgisi
nin gereğini yaşarlar), mîsaklarını (yaratılış fıtriyetlerini) bozmazlar....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
O hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler: "O'na Rabbinden bir mucize inzâl edilseydi ya?" derler. . . De ki: "Muhakkak ki Allâh dilediğini saptırır, kendisine dönüp yöneleni de hakikate erdirir. "...
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Eğer ki, kendisi (okunarak) dağların yürütüldüğü yahut arzın parça parça edildiği veya kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir Kur'ân olsaydı bu (gene iman etmezlerdi)! Hayır, Hüküm tümüyle Allâh'ındır! İman edenler açıkça bilmediler mi, eğer Allâh dileseydi elbette insanların hepsini hakikate erdirirdi! Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere gelince, kendi eserleri dolayısıyla; kendilerine veya yurtlarının yakınına bir musîbet isâbet etmekten geri kalmaz. . . Tâ ki Allâh vaadi gelinceye kadar. . . Muh...
Rəd Suresi, 32. Ayet:
Andolsun, senden önceki Rasûller ile de alay edilmiştir. . . Ben o hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere mühlet verdim, sonra onları yakaladım. . . Yaptıklarının sonucu olarak oluşan azap nasılmış!...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
O, her nefsin açığa çıkardığının getirisini oluşturan(ken), (tutup) Allâh'a ortaklar koştular. . . De ki: "Onları isimlendirin! Yoksa siz O'na arzda bilmediği şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa boş laf mı ediyorsunuz?". . . Hayır, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere mekrleri süslendi ve Es Sebiyl'den (Allâh yolundan) alıkondular. . . Allâh kimi saptırırsa, artık onun için hakikate erdirici yoktur!...
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Korunanlara vadolunan CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Altından nehirler akar. . . Yemişi de daimdir, gölgesi de. . . İşte bu takva sahiplerinin geleceğidir. . . Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerin geleceği ise, o malûm ateştir....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine (önceden) Kitap (hakikat BİLGİsi) verdiklerimiz, sana inzâl olunan ile sevinç duyarlar. . . Onlardan bazıları ise, Onun bir kısmını inkâr ederler. . . De ki: "Ben yalnızca Allâh'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla hükmolundum. . . Davetim O'nadır ve dönüşüm O'na!"...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an)
bilgisi
bulunanlar yeter.”...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kâfirler, sen peygamber değilsin derler; de ki: Sizinle aramda tanık olarak Allah ve kitap
bilgisi
ne sâhip olan yeter....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kâfir olanlar: Sen resûl olarak gönderilmiş bir kimse değilsin, derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında Kitab'ın
bilgisi
olan (Peygamber) yeter....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler: "Sen mürsel (irsâl olunmuş bir Rasûl) değilsin" der. . . De ki: "Benimle sizin aranızda, şahidim olarak Allâh ve bir de indînde Hakikat
bilgisi
ilmi bulunanlar kâfidir. . . "...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
İnkâr edenlere, «Sen peygamber değilsin» derler. De ki: benimle sizin aramızda şâhid olarak Allah ve bir de yanında kitâb
bilgisi
bulunanlar yeter....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kâfir olanlar: Sen resûl olarak gönderilmiş bir kimse değilsin, derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında Kitab'ın
bilgisi
olan (Peygamber) yeter....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
İnkar edenler, 'Sen bir elçi değilsin!,' diyorlar. De ki, 'ALLAH ve kitabın
bilgisi
ne sahip olanlar benimle sizin aranızda şahit olarak yeter.'...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Küfredenler: Sen peygamber değilsin, derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah ve kitabın
bilgisi
kendi yanında olanlar yeter....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
İnkâr edenler: "Sen gönderilmiş bir elçi değilsin!" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda Allâh'ın ve yanında Kitap
bilgisi
bulunanların şâhid olması yeter."...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Küfre sapanlar: "Sen gönderilmiş bir elçi değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap
bilgisi
bulunanlar yeter."...
İbrahim Suresi, 2. Ayet:
(Aziyz ve Hamiyd olan O) Allâh ki, semâlar ve arzda ne varsa O'nun içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sıyla işaret edilen özelliklerinin seyri için). . . O hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere yazıklar olsun, kendilerini bekleyen şiddetli azap dolayısıyla!...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar (hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler) ki, (sınırlı) dünya hayatını sonsuz geleceğe tercih ederler ve Allâh yolundan alıkoyup, o yolun sapmasını isterler. . . İşte onlar dönüşü zor bir sapkınlık içindedirler....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler (egosuyla yaşayanlar) Rasûllerine dedi ki: "(Ya) sizi bölgemizden çıkaracağız yahut bizim inancımıza döneceksiniz". . . Rableri, onlara vahyetti ki: "Zâlimleri elbette helâk edeceğiz. "...
İbrahim Suresi, 28. Ayet:
Görmez misin, Allâh nimetini (hakikat
bilgisi
ni) küfür (inkâr) ile değiştiren ve kendi toplumunu dar'ül bevar'a (hakikatin getirisi olmayan yaşama) indiren kimseleri? (Dar'ül Bevar = hakikatin getirisi olmayan yaşam)...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştu
2.
mekerû
: (hile) tuzak kurdular
3.
mekre-hum
: onların hileleri, tuzakları
4.
ve inde allâhi
...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
(Hal böyleyken,) onlar yine de, çürük ve asılsız tasarımlara dayanan oyunlarını oynamaya devam etmekteler; oysa, onların bütün oyunları, bütün düzenleri Allah'ın
bilgisi
içindedir. (Kafirler hakikat karşısında asla başarıya ulaşamazlar) velev ki bu oyunları dağları yerinden oynatacak kadar (yetkince kurgulanmış veyahut güçlü kuvvetli) olsun....
Hicr Suresi, 2. Ayet:
(Öyle olur ki) hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler (hakikatlerinden perdeliler), keşke gerçekte teslim olmuşluğumuzun farkında olsaydık, diye şiddetli arzu duyarlar....
Hicr Suresi, 87. Ayet:
Gerçek ki, biz sana, Seb-ü Mesânî'yi (yedi zâtî sıfatınla hakikati değerlendirme kuvvesini) ve Kur'ân-ı Aziym'i (hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini) verdik....
Hicr Suresi, 90. Ayet:
İnzâl ettiğimizi bölüp ayrıştıranlara (Tevrat ve İncil'i işlerine gelenler ve gelmeyenler olarak) olduğu gibi; sana da inzâl ettik (hakikat BİLGİsini)!...
Hicr Suresi, 94. Ayet:
Emrolunduğunu (hakikat ve Sünnetullah
bilgisi
ni) açıkla ve müşriklerden yüz çevir!...
Nəhl Suresi, 24. Ayet:
(24-25) Onlara: "Rabbiniz ne gönderdi?" denildiğinde "Öncekilerin masallarını!" derler. Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklenmelerinden başka,
bilgisi
zlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günahlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler. Bak! Ne fena bir yük yükleniyorlar!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak,
bilgisi
zce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Bu da, kıyâmet günü kendi günahlarını tamamıyla yüklendikten başka
bilgisi
zlikle doğru yoldan çıkarıp saptırdıkları kişilerin suçlarının bir kısmını da yüklenmeleri içindir. Bilin ki yüklendikleri yük, ne de kötü yüktür....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve
bilgisi
zce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet günü kendi yüklerini tam olarak ayrıca
bilgisi
zce saptırdıklarının yüklerinden bir kısmını yüklenmeleri için (böyle derler). Dikkat edin yüklendikleri şeyler ne kadar kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve
bilgisi
zce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Bunu söylemelerinin sebebi şu : Kıyamet günü, kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, saptırdıkları
bilgisi
z (cahil) kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki, ne fena yük (günah) yükleniyorlar!......
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
(Bu tutum ve sözleriyle) Kıyamet günü, günah ve veballerini tastamam ve bir de
bilgisi
zce saptırdıkları kişilerin günah ve veballerini yüklenecekler. Dikkat et, yüklendikleri yük ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve
bilgisi
zce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Şunun için ki kıyamet gününde kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka,
bilgisi
zlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Bak, ne fena yük yükleniyorlar!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Bunu söylemelerinin sebebi şu: Kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka,
bilgisi
zlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve
bilgisi
zce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
(Böyle söylemeleri ancak şu akıbete uğrayacakları içindir:) Çünkü onlar kıyamet gününde kendilerinin günâh yüklerini kamilen taşıdıktan başka sapdırdıkları
bilgisi
z kimselerin veballerinden bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki onların sırtlayacakları bu yükler ne kötüdür! ...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
(Böyle derler) ki kıyâmet günü hem kendi günahlarını tamâmen yüklensinler, hem de kendilerini
bilgisi
zce saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını! Dikkat edin ki, yüklenecekleri şey ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Bununla onlar; kıyamet günü kendilerinin bütün yüklerini taşıdıktan başka,
bilgisi
zlikle baştan çıkardıklarının yüklerinden bir kısmını da sırtlarlar. Dikkat edin; yüklendikleri yük, ne kötüdür....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Böyle yapmakla, Kıyamet Günü'nde kendi günahlarının yükünü bütünüyle, yoldan çıkardıkları
bilgisi
z kimselerin yükünü de kısmen üzerlerine almış olurlar. Bir bilseniz, bu yüklendikleri ne kötü bir yüktür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Onlar nihâyet Kıyamet günü kendi günahlarını kâmilen yüklenecekler ve
bilgisi
zlikten dolayı sapıtmış oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et! Yüklenecekleri şey ne kadar fena!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Böylece onlar kıyamet gününde hem kendi günahlarını tam olarak yüklenirler, hem de
bilgisi
zce saptırdıkları kimselerin günahlarının bir kısmını yüklenirler. Dikkat edin! Yüklendikleri yük ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak; saptırdıkları
bilgisi
z kimselerin günahlarından bir kısmını yüklensinler. Dikkat, ne kötü bir yük yükleniyorlar....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
(24-25) Onlara: "Rabbiniz ne gönderdi?" denildiğinde "Öncekilerin masallarını!" derler. Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklenmelerinden başka,
bilgisi
zlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günahlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler. Bak! Ne fena bir yük yükleniyorlar!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Ki kıyâmet günü hem kendi vebâllerini tam olarak yüklensinler, hem de
bilgisi
zce saptırdıkları kimselerin vebâllerinden bir kısmını. Bak, ne kötü şey yükleniyorlar!...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve
bilgisi
zce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Sonunda, kıyamet gününde kendi günahlarını tamamen yüklendikleri gibi,
bilgisi
zce saptırdıkları kimselerin günahlarına da ortak olurlar. Heyhat! Ne kötü birşeydir yüklendikleri!...
Nəhl Suresi, 27. Ayet:
Sonra kıyamet sürecinde onları rezil - rüsva eder ve der ki: "Nerede onlar yüzünden bana karşı çıkıp düşman kesildiğiniz ortaklarım?". . . Kendilerine ilim verilenler: "Bugün rezil - rüsvalık ve kötülük, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleredir" dediler....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi kendilerine açıklasın ve hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler kendilerinin yalancılar olduklarını bilsin diye (her ölümü tadanı bâ'sedecektir)....
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Biz sana bu BİLGİyi (Kitabı) karşı çıktıkları şeyi (hakikati) kendilerine açıklayasın diye ve iman eden bir topluma da hidâyet (hakikat
bilgisi
) ve rahmet olarak inzâl ettik....
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Sana bu ilahi kelamı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dini) sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru yol
bilgisi
ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklere ve yere ilişkin bilinmezlerin
bilgisi
Allah'ın tekelindedir. Kıyamet olayı, yakınlığı bakımından bir göz kırpması gibidir ya da bundan bile daha yakındır. Hiç şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye yeter....
Nəhl Suresi, 83. Ayet:
(Onlar) Allâh nimetini (Hz. Rasûlullah'ı) tanırlar, sonra da O'nu inkâr ederler. . . Onların ekseriyeti hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerdir....
Nəhl Suresi, 84. Ayet:
O süreçte, her ümmetten bir şahit çıkartırız. . . Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlere izin de verilmez ve onlardan mazeret de istenilmez....
Nəhl Suresi, 84. Ayet:
Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız: o Gün, hakkı inkara şartlanmış olanlardan (
bilgisi
zlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, af dilemeleri de asla kale alınmayacaktır....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
Hakikat
bilgisi
ni inkâr edenleri ve (insanları) Allâh yolundan alıkoyanları; bozgunculukları dolayısıyla, azabın ötesinde bir azap ile kat kat cezalandıracağız....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit çıkaracağız. Ve seni de (ey Peygamber, mesajının ulaşabileceği) kimseler üzerinde şahit kıldık; nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan, bir doğru yol
bilgisi
, bir rahmet ve Allah'a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bu ilahi kelamı indirdik....
Nəhl Suresi, 102. Ayet:
Onun, apaçık bir gerçeklik ve sarsılmayan bir doğruluk keyfiyeti içinde, imana erişenleri(n durumunu) güçlendirmek ve Allah'a yürekten bağlanıp boyun eğenlere bir doğru yol
bilgisi
, bir müjde olmak üzre Rabbinden safha safha Kutsal İlham yoluyla indirildiğini söyle....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bunun sebebi, onların (sınırlı - sefil) dünya hayatını sonsuz geleceğe tercih etmeleri; Allâh'ın hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler topluluğunu hakikate erdirmemesidir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Sonra şüphe yok ki Rabbin,
bilgisi
zlikle kötü işler yapıp da tövbe ederek hallerini düzeltenleri, yaptıkları kötü işlerden sonra da yarlıgar muhakkak, suçları örter, rahîmdir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Sonra, muhakkak ki Rabbin,
bilgisi
zlikten ötürü kötülük yapıp, bunun arkasından tövbe ederek düzelenlerin tövbelerini gerçekleştirir. . . Rabbin, bunun sonrasında Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Bir de Rabbin,
bilgisi
zlikleri sebebiyle kötülük yapanları, günah işleyenleri, ardından da tevbe edenleri, kötü amellerinden vazgeçerek, kötü niyetlerini ve bozuk amellerini ıslah edenleri, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltenleri, geliştirenleri bağışlayacaktır. Bundan sonra Rabbin çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Sonra Rabbin,
bilgisi
zce kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve durumlarını düzeltenlerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayıcıdır, rahmet edicidir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Bunlara rağmen Rabbin,
bilgisi
zlik yüzünden kötülük işledikten sonra ardından tevbe edip düzelenlere, evet senin Rabbin ondan sonra Bağışlayandır, Rahimdir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Şu da var: Rabbin,
bilgisi
zlik yüzünden kötülük işleyip de bunun ardından tövbe edip hallerini düzeltenler lehindedir. Sonra senin Rabbin gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir....
İsra Suresi, 2. Ayet:
Musa'ya hakikat BİLGİsi (Kitap) verdik. . . Onu: "Ben'im dûnumu vekîl edinmeyin!" diye İsrailoğullarına bir kılavuz kıldık....
İsra Suresi, 8. Ayet:
Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. . . Eğer dönerseniz, biz de döneriz. . . Cehennemi, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenler için kuşatıp kayıtlayan bir ortam kıldık....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın yaptıklarını (veya kaderini) kendi boynuna doladık. . . Kıyamet sürecinde kendisine (kişinin kıyameti olan ölümünde ya da genel anlamda mahşer sürecinde) kaydolmuş olarak
bilgisi
ni çıkarırız....
İsra Suresi, 94. Ayet:
(İşte bunun gibi,) insanlara (bir peygamber eliyle) doğru yol
bilgisi
geldiği zaman onları (ona) inanmaktan alıkoyan, onların: "Allah ölümlü bir insanı mı elçi olarak gönderdi?" diye itiraz etmelerinden başka bir şey değildir....
İsra Suresi, 98. Ayet:
İşte bu onların yaptıklarının sonucudur! Çünkü onlar kendilerindeki işaretlerimizi, hakikat
bilgisi
ni inkâr edenlerdi ve: "Biz kemik yığını ve toz toprak olduğumuzda mı, gerçekten yepyeni bir yaradılış ile bâ'solunacaklarız?" dediler....
Kəhf Suresi, 1. Ayet:
HAMD o Allâh'a mahsustur ki, kuluna Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini (KİTAP), kendisinde hiçbir tutarsızlık olmaksızın inzâl etti....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir
bilgisi
yoktur. Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne onların bir
bilgisi
var, ne atalarının; ağızlarından çıkan söz, ne de büyük söz. Onlar, ancak yalan söylüyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne onların (Allah evlât edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu konuda ne onların ne de atalarının bir
bilgisi
var. Ağızlarından çıkan söz ne kadar büyüktür! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiç bir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Allah'in cocuk edindigine dair ne kendilerinin ve ne de babalarinin bir
bilgisi
vardir. Agizlarindan cikan soz ne buyuk iftiradir. Onlar yalniz ve yalniz yalan soylerler....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
(Allah çocuk edindi) iddiasiyle ilgili ne kendilerinin, ne de babalarının bir
bilgisi
var. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başka bir şey söylemezler....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın çocuk edindiğine dair ne kendilerinin ve ne de babalarının bir
bilgisi
vardır. Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Ne onların (Allah evlât edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu hususta ne kendilerinin bir
bilgisi
vardır, ne de babalarının; o, ağızlarından çıkan ne büyük bir sözdür; sadece yalan söylüyorlar!...
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın evlat edindiği konusunda ne onların ve ne de atalarının hiçbir
bilgisi
yoktur. Rastgele ağızlarından çıkan bu söz ne ağır bir iftiradır! Söyledikleri, yalandan başka bir şey değildir....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiç bir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
(Oysa,) O'nun hakkında ne kendilerinin, ne de atalarının doğru bir
bilgisi
var: Ne ağır bir söz, bu ağızlarından çıkan! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar!...
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Buna dair ne kendilerinin bir
bilgisi
vardır ve ne de babalarının. Ne büyük bir söz ki, ağızlarından çıkıyor. Onlar başka değil, ancak yalan söylüyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu hususta ne onların ne de atalarının bir
bilgisi
vardır. Ağızlarından ne büyük söz çıkıyor! Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Onların da atalarının da o konu hakkında bir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan söz büyük bir günahtır. Çünkü söyledikleri yalandan başka bir şey değildir....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından ne büyük (küstahça) söz çıkıyor! Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiç bir
bilgisi
yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar....
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Bu konuda ne onların bir
bilgisi
var, ne atalarının. Ağızlarından çıkan ise, pek büyük bir sözdür. Fakat söyledikleri yalandan başka birşey değildir....
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa bizim işaretlerimizden (sadece) Ashab-ı Kehf (mağara arkadaşları) ve Rakîm'in (bilgi yazılı taş levha)
bilgisi
nin mi şaşılacak şey olduklarını sandın?...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
(İnsanların kimi:) "Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir" diyecekler; yine: "Beş kişidir; altıncıları köpekleridir" diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de:) "Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir" derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında
bilgisi
olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malum...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
(İnsanların kimi:) «Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir» diyecekler; yine: «Beş kişidir; altıncıları köpekleridir» diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de:) «Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir» derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında
bilgisi
olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malum...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
“Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir. ” diyecekler. “Beştir, altıncıları köpekleridir. ” diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır. “Yedidir, sekizincisi köpekleridir. ” diyecekler. De ki: “Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. Onlar hakkında
bilgisi
olan çok azdır. ” Onun için, onlar hakkında ortaya konulandan fazlası ile bir münâkaşa yapma ve onlar hakkında kimseye bir şey sorma....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
İnsanların kimi: "Onlar, üç kişi idi, dördüncüleri de köpekleri idi." diyecekler. Bazıları da: "Beş kişi idiler, altıncıları da köpekleri idi." diyecekler. Bunlar, gayb hakkında tahmin yürütmekten ibarettir. Kimileri de: "Onlar yedi kişi olup sekizincileri de köpekleri idi." derler. De ki: "Onların sayısını tam tamına Rabbim bilir." Onlar hakkında
bilgisi
olan çok az kişi vardır. Öyleyse onlar hakkında, sathî tartışma dışında kimse ile münakaşa etme ve bu konuda ileri geri konuşanlardan da hiçbi...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
"Üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi." diyecekler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." Gaybı taşlamaktır/bilinmeyen şey hakkında atıp tutmaktır bu. Şöyle de derler: "Yedi kişidirler, sekizincileri de köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında
bilgisi
olan, çok azdır." O halde, onlar hakkında yüzeysel bir tartışma dışında hiçbir çekişmeye girme. Onlar hakkında, konuşup duranlardan hiç kimseye bir şey sorma....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli
bilgisi
O'na aittir. O'nun görmesi de, işitmesi de şâyanı hayrettir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O'ndan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
'Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerdeki ve yerdeki bilinmeyenlerin
bilgisi
Allah’a aittir. O ne güzel görür. O ne mükemmel işitir. Onların onun dışında, kulları durumundakilerden, emrinde oldukları bir otoriteleri, yardım eden bir dostu, koruyucusu da yoktur. O kendi hükümranlığına, otoritesine, yargı ve icra yetkisine, hikmetine kimseyi ortak etmez.' de....