Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cəhənnəm əhli cənnət əhlinə: “Suyunuzdan, yaxud Allahın sizə verdiyi ruzilərdən bizə də
biraz
verin!” – deyə səslənəcək. Onlar isə: “Həqiqətən, Allah bunları kafirlərə haram etmişdir”, - deyəcəklər....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, Cennet halkına, "Suyunuzdan veya Allah'ın rızık olarak verdiği şeylerden
biraz
da bize verin." diye feryat ederler. Onlar, "Allah, bu ikisini Kafirlere haram kılmıştır." derler....
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
Azabın kendilerine geleceği gün ile insanları uyar. O zaman kendilerine haksızlık yapanlar: "Rabb'imiz! Bize
biraz
daha süre ver de Senin çağrını kabul edelim ve resullere uyalım." diyecekler. Allah da: "Daha önce sizin için bir tükenişin, inişe geçişin olmadığına yemin edenler sizler değil miydiniz?" diyecek....
Şüəra Suresi, 203. Ayet:
O zaman; "Bize
biraz
cık olsun süre verilir mi acaba?" diyecekler....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
yararlandırırız. Sonra ağır bir azaba maruz bırakırız....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek bütün benliğiyle O'na dua eder. Sonra kendisine bir nimet lütfettiği zaman, daha önce O'na yöneldiği halini unutur. O'nun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar. De ki: "Nankörlüğünle
biraz
daha yararlan. Kuşkusuz ki sen ateşin halkındansın."...
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz, azabı
biraz
kaldırsak, siz kesinlikle dönersiniz!...
Məhəmməd Suresi, 16. Ayet:
Münafıklardan kimisi de seni dinliyormuş gibi gözükür. Senin yanından ayrıldıktan sonra, kendilerine ilim verilenlere: "O,
biraz
önce ne dedi?" dediler. İşte onlar, Allah'ın kalplerini mühürledikleri ve hevalarına tabi olan kimselerdir....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar, inanan kimselere: "Bize bakın da nurunuzdan
biraz
yararlanalım." derler. Onlara: "Arkanıza dönün de oradan nur arayın." denir. O anda aralarına kapısı olan bir duvar çekilir; duvarın iç tarafı rahmet, dış tarafında ise azap vardır....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Gecenin
biraz
ında kalk!...
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Gecenin yarısında veya ondan
biraz
önce....
Müzzəmmil Suresi, 4. Ayet:
Veya gecenin yarısından
biraz
sonra. Ve daveti düzgün bir şekilde duyur....
Müzzəmmil Suresi, 11. Ayet:
Varlık sahibi, yalanlayıcıları Bana bırak. Onlara
biraz
süre tanı....
Mürsəlat Suresi, 46. Ayet:
Yiyin ve yararlanın
biraz
. Siz suçlularsınız....
Tariq Suresi, 17. Ayet:
Kafirlere
biraz
daha süre tanı, onları kendi hallerine bırak....
Bəqərə Suresi, 15. Ayet:
Allah alayları sebebiyle onları cezalandıracak. Azgınlıkları içinde
biraz
daha bocalasınlar diye onlara mühlet vermiştir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada
biraz
cık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (
biraz
) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada
biraz
cık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek, neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (
biraz
) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Hiç şüphe yok Allah, herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşeğin parıltısı gözlerini alacak gibidir. Şimşek etrafı aydınlatınca o ışıkta
biraz
yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalırlar. Eğer Allah dileseydi, onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Zira Allah'ın kudreti herşeye yeter....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'Bizim adımıza Rabbine dua ederek sor. Onun ne olduğunu bize iyice açıklasın. Bu sığır bize
biraz
karışık geldi, anlaşılamadı. Bununla beraber, Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde iradesi tecelli ederse, istenileni elbette buluruz' dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar, «Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize
biraz
karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz.» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için rabbine dua et de onun niteliğini / durumunu (hiye) bize (
biraz
daha) açıklasın / bildirsin (yübeyyin)". Çünkü bize göre sığırlar birbirine benziyor. Tanrı dilerse doğru yolu / doğruyu (muhtedun) buluruz"....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Artık büyük azâb o kimseleredir ki, kendi elleriyle Tevrat’ı yazarlar da, sonra
biraz
para almak için: “- Bu Allah tarafındandır.” derler. Ellerinin yazdıkları yüzünden büyük azâb onlara; kazanmakta oldukları günah yüzünden yazıklar olsun onlara......
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Artık vay o kimselere ki kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra
biraz
para almak için «bu, Allah tarafındandır» derler, artık vay o ellerinin yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra
biraz
para almak için: «Bu Allah tarafındandır.» derler. Artık vay o ellerinin yazdıkları yüzünden onlara! Vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra
biraz
para almak için «Bu Allah katındandır.» derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!.....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Elleriyle kitap yazıp,
biraz
para almak için: "Bu Allah tarafındandır." diyenlerin vay haline! Vay o ellerinin yazdıklarından ötürü onlara! Vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın hakkını verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk'a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm'dakinden farklıydı. ) Ancak bundan sonra,
biraz
ınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrail oğullarından: «Allahdan başkasına ibâdet etmeyin, anaya, babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın, insanlara güzellikle söyleyin, dosdoğru namaz kılın, zekât verin» diye (emretmiş), te'mînâtlı söz almışdık. Sonra (bu sağlam sözünüze karşı) içinizden
biraz
ınız hark olmak üzere arka döndünüz ve siz (de atalarınız gibi) haalâ yüz çevirmekde berdevamsınız. ...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
(Yahudiler, Peygamberle istihza yolunda) dediler: «Kalblerimiz perdelidir (kaşerlenmişdir. Bize ne söylersen kâretmez)». Öyle değil. Allah onları küfürleri yüzünden rahmetinden koğmuşdur. Onun için ancak
biraz
ı îman edeceklerdir. ...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbi
: Rabbim
4.
ic'al
: kıl, yap
<...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun halkından Allah'a ve yevmil âhire îmân edenleri semerelerinden (çeşitli ürün ve meyvelerden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu: “Kâfir olan kimseyi
biraz
metalandırırım (geçindiririm) ve sonra onu ateşin azabına maruz bırakırım, orası ne kötü bir varış yeridir.”...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbim! Burasını emin, güvenli bir belde haline getir. Halkını, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe imân edenlerini çeşitli meyvalarla rızıklandır.' diye dua etti. Allah: 'Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere dahi rızık verir de, hayattan
biraz
nasib al...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve o vakit İbrahim «Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır» diye yalvardı. Allah buyurdu ki: «küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan
biraz
nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!»...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Bir de, İbrahim, 'Rabbim,' demişti, 'bu beldeyi güvenli bir belde yap; onun ahalisinden Allah'a ve âhiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır.' Allah buyurdu ki: 'İnkâr edeni de Ben
biraz
rızıklandırır, sonra da ateş azabına sürerim. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!'...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi
biraz
korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki mutlaka sizi
biraz
cık korkuyla, açlıkla, mal, can ve meyve noksanıyla sınayacağız. Müjdele sabredenleri....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi
biraz
korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden
biraz
azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Biz sizi
biraz
korku,
biraz
açlık ve
biraz
mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, biz sizi
biraz
korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Ey müminler, (itaatkârı âsi olandan ayırd etmek için) sizi
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
da mallardan, canlardan ve mahsüllerden yana eksiltme ile, andolsun imtahan edeceğiz. (Ey Habibim) sabredenlere (lütuf ve ihsanlarımı) müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak sizi
biraz
korku,
biraz
aclik ve mallardan, canlardan, urunlerden
biraz
eksiltmekle deneriz, sabredenlere mujdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
And olsun ki, sizi
biraz
korku,
biraz
açlık ile,
biraz
da maldan, candan ve ürünlerden noksanlık vermekle deneriz. Artık sabredenleri müjdele.....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak sizi
biraz
korku,
biraz
açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden
biraz
eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi
biraz
korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden
biraz
azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
çaresiz sizleri
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
maldan, candan ve hasılâttan eksiklik ile imtihan edeceğiz, müjdele o sabırlıları...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Çaresiz sizleri
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
maldan, candan ve ürünlerden eksiklik ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabırlıları....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Çaresiz biz sizi
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak ki, sizi
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
mal, cari ve ürün eksiltmesi ile deneriz. Sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, biz sizi
biraz
korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabır gösterenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, sizi
biraz
korku, (
biraz
) açlık, (
biraz
da) mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere (lutf-ü keremimi) müjdele. ...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Sizi mutlaka
biraz
korku ve açlık,
biraz
da mallardan, canlardan ve mahsûllerden bir noksanlık ile imtihân edeceğiz. (Ey Resûlüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi,
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceğiz, sabredenlere müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Vallahi Biz sizleri elbette
biraz
korku ile, açlık ile mallardan, canlardan, mahsulattan
biraz
eksiklik ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki
biraz
korku,
biraz
açlık,
biraz
da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltmekle sizi imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Sizi,
biraz
korku, açlık, mallardan, canlardan, ürünlerden yana eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Biz mutlaka sizi
biraz
korku ile,
biraz
açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Biz sizi
biraz
korku ve açlıkla,
biraz
mal, can ve ürün eksikliğiyle sınayacağız. Müjdele o sabredenleri!...
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allah’ın indirdiği kitab (Tevrat) dan Hazreti Peygamberin vasfını gizleyipte bununla
biraz
para alanlar var ya, kıyamet gününde, yedikleri rüşvet, onların karınlarında ancak ateş olur. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşur, ne de onları temize çıkarır. Onlara yalnız acıklı bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allahın indirdiği kitabdan bir şeyi ketmedib de bununla
biraz
para alanlar muhakkak ki onlar karınlarında ateşden başka bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlara ne söyler ne de kendilerini tezkiye eder, onlara sade bir «azabı elim» vardır...
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allah'ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyip de bununla
biraz
para alanlar muhakkak ki, karınlarına ateşten başka bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlarla ne konuşur, ne de onları temize çıkarır; onlara sadece pek elem veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla
biraz
para alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka birşey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Mûsâdan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerine bakmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine : «Bize bir hükümdar gönder (ta'yîn et) de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. O (da): «Ya üzerinize bir muhaarebe yazılıb (farz edilib) de savaşı tutmayıverirseniz?» demişdi. Onlar (şöyle) söylemişlerdi: «Allah yolunda neye savaşmayalım? Hem hakıykaten yurdlarımızdan çıkarıldık, hem evlâdlarımızdan (mahrum edildik)». Fakat vaktâ ki uhdelerine savaş yazıldı, içlerinden
biraz
ı müstesna olmak üzere, (muhaa...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmedin mi Mûsa'dan sonra Benî İsrail'den olan bir cemaatı ki onlar kendi peygamberlerine: «Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda muharebe edelim» dediler. Peygamberleri de dedi ki: «Üzerinizde muharebe farz kılınsa muharebe etmeyecek olmayasınız?» Dediler ki: «Biz ne için Allah yolunda muharebe etmeyelim; biz yurtlarımızdan, evlâdımızdan çıkarıldık (uzaklaştırıldık).» Fakat vaktâ ki, onların üzerlerine muharebe farz kılındı, onlar içlerinden
biraz
ı müstesna, geri dönüverdiler, Allah Teâlâ ...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut orduyla birlikte ayrılıp, çıktığı vakit dedi ki: “Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa şüphesiz ki bendendir. Yalnız eliyle bir avuç alanlar başka.” Derken onlardan
biraz
ı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Talut ve beraberindeki mü’minler ırmağı geçtikleri vakit dediler ki: “Nice az bir topluluk Allah’ın izniyle pek çok fırkaları mağlup etmişlerdir. Allah sabredenlerle beraberdir.”...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Taalut ordusiyle ayrılıb çıkdı, dedi ki: «Şübhesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edicidir, işte kim ondan (kana kana) içerse benden değil, kim onu tutmazsa artık o benden. Eliyle bir avuç alanlar başka (onlara müsâade var)». Derken (ırmağa varır varmaz), içlerinden
biraz
ı müstesna olmak üzere ondan (bol bol) içdiler. Nihayet o (Taalut) ve mahiyyetindeki mü'minler vaktaki onu (ırmağı) geçdiler, (beri yanda kalanlar) dediler ki: «Bugün bizim Câluta ve ordusuna karşı (duracak) takatimiz yo...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut orduyla birlikte ayrılıp çıktığı vakit dedi ki: Allah, sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa şüphesiz ki bendendir. Eliyle bir avuç alanlar başka. Derken onlardan
biraz
ı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Talut ve beraberindeki mü'minler ırmağı geçtikleri vakit; bizim bugün Calut ve ordusuna karşı gücümüz yoktur, dediler. Mutlaka Allah'a kavuşacaklarını bilenlerse dediler ki: Nice az topluluk, Allah'ın izniyle pek çok topluluğu...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktâ ki Tâlut, ordusu ile hareket etti. Dedi ki: «Allah Teâlâ sizi bir ırmak ile imtihan edecektir. İmdi her kim ondan içerse benden değildir ve her kim ondan tatmazsa o şüphesiz bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan müstesna.» Fakat onlardan
biraz
ı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Vaktâ ki Tâlût ve maiyetindeki imân edenler ırmağı geçtiler. Dediler ki: «Bizim bugün Câlût ile ordusuna karşı takatimiz yok.» Allah Teâlâ'ya mülâki olacaklarına kani olanlar ise dediler ki: «Nice az ...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Şöyle birinin (haberini almadın mı)? Bir yerleşim alanına uğramıştı ki binaların üstü altına gelmiş, insanları helâk olmuş, "Allâh şurayı bu ölüm sonrasında nasıl diriltir" diye düşünmüştü. Allâh onu orada öldürmüş ve yüz sene sonra diriltmişti. "Ne kadar kaldın" dedi. . . O da: "Bir gün veya
biraz
ı kadar" cevabını verdi. Allâh buyurdu: "Hayır, yüz sene geçti üzerinden. . . İşte bak yiyecek içeceğine, hiç bozulmamış, ama eşeğine bak (nasıl çürüyüp sırf kemikleri kalmış!) Seni insanlar için bir i...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yoksa sen, altı üstüne gelmiş, ıpıssız kalan bir şehre uğrayan kimsenin gördükleri karşısında: 'Bu şehri, böyle bir ölümden sonra Allah nasıl diriltecek?' diyen kimse gibi mi düşünüyorsun? Suali soran kimseyi Allah yüz sene ölü halde bulundurdu. Sonra onu diriltti. Ona: 'Burada ne kadar kaldın?' diye sordu. O: 'Bir gün kaldım veya bir günden
biraz
daha eksik bir süre' dedi. Allah: 'Hayır, yüz sene kaldın. Öyle iken yiyeceğine, içeceğine dikkatlice bir bak, henüz bozulmamış. Hele eşeğine bak. Se...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yoksa (ey insanoğlu, sen,) halkının terk ettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş (virane) bir kasabadan geçen (ve): "Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltebilirmiş?" diyen o kişi (ile aynı fikirde) misin? Bunun üzerine Allah, onu yüzyıl süre ile ölü bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: "Bu halde ne kadar kaldın?" O da: "Bu halde bir gün veya bir günden
biraz
daha az bir süre kaldım" diye cevap vermişti. (Allah): "Hayır" dedi, "bu halde bir yüzyıl kaldın! Yiyeceğine ve içec...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş ıssız bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? “Allah bunu bu ölümden sonra nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene ölü bıraktı, sonra da diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. O da: “Bir gün ya da bir günün
biraz
ı kadar kaldım. ” dedi. Allah ona: “Hayır! Yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış! Hele eşeğine de bak! Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar diriltti...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut şu kimse gibisini (görmedin mi) ki, duvarları, çatıları üstüne yığılmış (alt üst olmuş) ıssız bir kasabaya uğramıştı; "Allâh, bunu böyle öldükten sonra nasıl diriltecek?" demişti. Allâh da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti. "Ne kadar kaldın?" dedi. "Bir gün, ya da bir günün
biraz
ı kadar kaldım" dedi. (Allâh) "Hayır, dedi, yüz yıl kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak, seni insanlar için bir ibret kılalım diye (böyle yaptık). Kemiklere bak, nasıl onları birbiri ü...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, sadakalarınızı, başa kakmak, kalp kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Tıpkı malını insanlara gösteriş için dağıtan; Allah'a ve ahiret gününe inanmayan herif gibi. Artık onun durumu, üstünde
biraz
toprak bulunan ve üzerine bir sağnağın inip kendisini bütün yalçınlığı ile ortada bıraktığı bir kaya gibidir. Böyle kimseler, yaptıklarının hiçbir yararını görmezler. Allah, inkarcılar topluluğunu doğru yola çıkarmaz....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde
biraz
toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey îmân edenler! İnsanlara gösteriş için malını sarf etmekte olan, Allah’a ve âhiret gününe îmân etmiyor olan kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın! İşte onun misâli, üzerinde
biraz
toprak bulunan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isâbet etmiş de, onu çıplak bir hâlde bırakmıştır. (Onlar) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah ise, kâfirler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle)hidâyete erdirmez!...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (
biraz
) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Sadakalarınızı minnetle, incitmekle iptal etmeyiniz. O kimse gibi ki, malını nâsa gösteriş için infak eder de Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe inanmış bulunmaz. Artık o kimsenin meseli, üzerinde
biraz
toprak bulunan bir kaypak taşın hali gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isabet ederek onu dümdüz bir halde bırakmış olur. Onlar kazanmış olduklarından bir şeye kâdir olamazlar. Ve Allah Teâlâ kâfirler gürûhuna hidâyet etmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağanak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir (Toprağı gider, kaya kalır). Kazandıklarından hiçbir şey elde edemez. Allah kâfirler gürûhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
-Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara gösteriş için malını harcayan adam gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Bunun durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan bir kayaya benzer ki, şiddetli bir sağanak iner de onu kupkuru bırakır. Onlar, kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah inkarcı topluma yol göstermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, insanlara gösteriş için malını verip Allah'a ve âhiret gününe inanmayan adam gibi, başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Öylesinin durumu, üzerinde
biraz
toprak bulunan şu kayaya benzer ki, bir sağnak indi de (üstündeki toprağı silip süpürerek) onu sert bir taş halinde bıraktı. (Böyleleri), kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allâh, kâfir toplumu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhıret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde
biraz
toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki
biraz
bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz, o kimselersiniz ki, hakkında
biraz
bilgi sahibi olduğunuz şeyde (kitabınızda olan âhir zaman Peygamberine âit vasıflarda) niçin münakaşa ettiniz; ya hiç bir bilginiz olmayan şeyde (İbrahim’in dini hakkında) niçin münakaşa edersiniz? Allah hakikati bilir; halbuki siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz, haydi
biraz
bilginiz olan şeyde münakaşa etdiniz, ya hiç bir ilminiz olmıyan şeyde niçin münakaşa edersiniz? Halbuki Allah bilir siz bilmiyorsunuz...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz, diyelim ki,
biraz
bilginiz olan konuda tartıştınız. Ama hiç bilginiz olmayan konuda ne diye tartışırsınız? Oysa Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böylesiniz. Haydi
biraz
bilginiz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte sizler onlarsınız ki hakkında (
biraz
) bilginiz olan şeyde (haydi) çekişdiniz (diyelim, ya) hiç bilgi (niz) olmayanlar hakkında haalâ neye çekişib duruyorsunuz? Halbuki (her şey'i) Allah bilir, siz bilmezsiniz. ...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, (haydi) hakkında (
biraz
) bilgi sâhibi olduğunuz şeyde(Mûsâ ve Îsâ mes’elesinde) tartıştınız; fakat hakkında hiç bilgi sâhibi olmadığınız şeyde(İbrâhîm mes’elesinde) niçin tartışıyorsunuz? Hâlbuki (onun gerçek mâhiyetini) Allah bilir, siz ise bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz,
biraz
bir şeyler bildiğiniz konuda hadi tartıştınız, ama bilginiz olmayan bir şey hakkında ne diye tartışıyorsunuz? Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz!...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Haydi siz,
biraz
bilginiz olan şey hakkında tartıştınız; ama hiç bilginiz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz? Allâh bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında
biraz
bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 111. Ayet:
Biraz
eziyet dışında size asla zarar veremezler. Sizinle savaşırlarsa size sırtlarını dönerler. Sonra onlara yardım da edilmez....
Ali-İmran Suresi, 178. Ayet:
Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara,
biraz
daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Vaktiyle Allah, kendilerine kitap verilenlerden (âlimlerden) şöyle teminat almıştı: “- Celâlim hakkı için, kitabı, muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız, onu gizlemiyeceksiniz.” Onlar ise o söz ve teminatı sırlarının arkasına attılar. Böylece karşılığında
biraz
para aldılar. Bu ne kötdü alış veriştir!......
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde
biraz
para aldılar, bakın ne kötü alış veriş...
Nisa Suresi, 4. Ayet:
ve aldığınız kadınlara mihirlerini efendicesine verin, şayed ondan
biraz
ını kendileri gönül hoşluğile bağışlarlarsa onu da içinize sine sine yeyin...
Nisa Suresi, 4. Ayet:
(Aldığınız) kadınların mehirlerini yürekden isteyerek ve (Allahın) bir atiyye (si) olarak verin. Bununla beraber eğer ondan
biraz
ını gönül hoşluğu ile size bağışlamış olurlarsa onu da içinize sine sine yeyin. ...
Nisa Suresi, 4. Ayet:
Kadınlara mehirlerini gönül rızâsı ile verin! Fakat size ondan
biraz
ını kendi gönlüyle bağışlarlarsa, artık onu âfiyetle, rahatça yiyin!...
Nisa Suresi, 4. Ayet:
Kadınlara mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak verin. Eğer ondan
biraz
ını kendileri kişisel istekleriyle size sunmuşlarsa artık onu içinize sine sine yiyin....
Nisa Suresi, 8. Ayet:
miras taksim olunurken uzak karabeti bulunanlar ve yetimler, miskinler de hazır bulunuyorlarsa hem kendilerine ondan
biraz
bir şey verin hem de gönüllerini alacak sözler söyleyin...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size halal olmaz. (Cahiliyyet devrinde mevcud bir âdete göre, bir erkek, akrabasından ölen birinin malına varis olduğu gibi, onun karısına da varis olurdu. Bunu isterse mihir vermeksizin kendine nikâhlar ve dilerse mihrini almak suretiyle başkasına nikâhlardı. Bu âyet-i kerime o kötü âdeti yasaklamıştır.) Verdiğiniz mehrin
biraz
ını kurtaracaksınız diye, onları tazyik etmeniz, mal karşılığında boşamak istemeniz de helâl olmaz. Meğer ki onlar, arayı a...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size halâl olmadığı gibi verdiğiniz mehrin
biraz
ını kurtaracaksınız diye onları tazyık etmeniz de halâl olmaz, meğer ki arayı açacak bir fuhş irtikâb eylemiş olsunlar, haydin onlarla güzel geçinin, şayed kendilerini hoşlanmadınızsa olabilir ki siz bir şeyi hoşlanmazsınız da Allah onda bir çok hayırlar takdir etmiş bulunur...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal olmadığı gibi, verdiğiniz mehrin
biraz
ını kurtaracaksınız diye, açık bir fuhuş işlemeleri durumu hariç, onları sıkıştırmanız da helal olmaz. Haydi onlarla güzel geçinin! Kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, sizin hoşlanmadığınız bir şeyde Allah, birçok hayırlar takdir etmiş olur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey îman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız ve onların — kendilerine verdiğiniz (mehir) den
biraz
ını gider (ib elinize geçire) bilmeniz için — tazyik etmeniz size halâl olmaz. Meğer ki arayı açacak bir fuhuş irtikâb etmiş olsunlar. Onlarla (kadınlarınızla) iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur. ...
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudi olanlardan kimi kelimeleri (Allah tarafından) konuldukları yerlerinden (kaldırıb) değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek, dîne de saldırarak (sana) derler ki: «(Sözünü zaahiren) dinledik, (fakat kalbimizle) isyan etdik. İşit, işitmez olası. Râînâ». Eğer onlar: «Dinledik, itaat etdik. İşit, bize bak» deselerdi kendileri için elbet daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, kendi küfürleri yüzünden onları rahmetinden koğmuşdur. Artık onlar,
biraz
ı müstesna olmak üzere, îman etmezler....
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Şu, kendilerine okuyup yazmaktan
biraz
nasib verilenlere bakmaz mısın? Kendileri, ruhlu ve ruhsuz putlara inanıyorlar da küfredenler için: “- Bunlar iman edenlerden daha doğru bir yoldadır” diyorlar....
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Bakmaz mısın şu kendilerine okuyub yazmaktan
biraz
nasıb verilmiş olanlara? Cibt-ü taguta inanıyorlar da Allahı tanımıyanlara bunlar mü'minlerden yolca daha doğru diyorlar...
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Şu kendilerine okuyup yazmaktan
biraz
nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Put ve şeytanlara inanıyorlar da Allah'ı tanımayanlara: «Bunlar, müminlerden daha doğru yoldalar.» diyorlar....
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Bakmadın mı şu kendilerine kitabdan
biraz
nasıyb verilenlere? kendileri haça, şeytana inanıyorlar, diğer küfredenler için de: «Bunlar îman edenlerden daha doğru bir yoldadır» diyorlar. ...
Nisa Suresi, 66. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, ... olsa
2.
ennâ
: biz ... olduk
3.
ketebnâ
: yazdık
4.
aleyhim
: onların üzerine, onlara
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Hakıykat, biz onlara: «Kendinizi öldürün, yahud yurdlarınızdan çıkın» diye yazsaydık, içlerinden
biraz
ı müstesna olmak üzere, bunu yapmazlardı. Onlar öğüd verildikleri şeyleri hakkıyle icra etselerdi bu, kendileri için elbet hem daha hayırlı, hem (îmanlarını) sağlamca kökleşdirmiş olurdu. ...
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onların üzerine «Nefislerinizi öldürünüz veya yurtlarınızdan çıkınız,» diye yazsaydık bunu onlardan
biraz
ı müstesna olmak üzere yapmazlardı. Ve eğer onlar kendisiyle öğüt verildikleri şeyi yapsa idiler elbette onlar için hayırlı ve berdevam olmak itibariyle daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, «Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin» denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve «Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da
biraz
daha yaşasaydık?» derler. Onlara de ki: «Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez.»...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Daha önce kendilerine 'savaştan uzak durun, namazı kılın ve zekatı verin' direktifi verilmiş olanları görmüyor musun? Şimdi üzerlerine farz kılınınca, onların; Allah'tan korkar gibi ya da bundan bile daha fazla, insanlardan korkan bir grubu «Ey Rabbimiz niye üzerimize savaşmayı farz kıldın, bize
biraz
daha mühlet tanısaydın olmaz mıydı?» dediler. Onlara de ki; «Dünya zevki kısa sürelidir. Ahiret ise sakınanlar için daha hayırlıdır. Orada kıl payı bile haksızlığa uğramazsınız.»...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine "Ellerinizi çekin, namazlarınızda dikkatli ve daim olun, arındırıcı (mali) yükümlülüğünüzü yerine getirin!" denilenlerden haberdar değil misiniz? Ama onlara (Allah yolunda) savaşmaları emredilir emredilmez, bazısı, Allahtan korkması gerektiği gibi -hatta daha büyük bir korkuyla- insanlardan korkmaya başlar ve "Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin? Keşke bize
biraz
mühlet verseydin!" derler. De ki: "Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı çok kısa ömürlüdür ama ahiret, Allaha karşı sorum...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Baksana o kimselere ki, savaş zamanı değilken kendilerine: "Savaşa sebebiyet vermeyin, namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin!" denilmişti. Sonra onlara savaşma farz kılınınca, onlardan bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkarcasına, hatta daha fazla korkup şöyle diyorlar: "Ya Rabbenâ, niçin bize harbi farz kıldın? Bize
biraz
daha mühlet verseydin ya!" Onlara de ki: "Dünya zevki pek azdır, âhiret ise günahlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve size kıl kadar olsun haksızlık yapılmaz."...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Vaktiyle kendilerine 'Ellerinizi savaştan çekin; namazı kılın, zekâtı verin' denilen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş farz olduğunda, içlerinden bir zümre, Allah'tan korkar gibi, hattâ daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan korkuyorlar ve diyorlar ki: 'Rabbimiz, bize niçin savaşı farz kıldın? Keşke bize
biraz
daha mühlet verseydin!' De ki: Dünyanın safâsı pek kısa sürer. Âhiret ise, takvâ sahipleri için daha hayırlıdır; orada kıl kadar bir haksızlığa uğramazsınız....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
izâ câe-hum
: onlara geldiği zaman
3.
emrun
: bir emir, iş, durum, haber
4.
min
: ...'den
...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara emînlik veya korku haberi geldiği zaman onu yayıverirler. Halbuki bunu peygambere ve onlardan (müminlerden) emir saahiblerine döndürmüş (onlara müracaat etmiş) olsalardı o (haberi) arayıb yayanlar bunu elbet onlardan öğrenirlerdi. Allahın üzerinizdeki lutf-ü inayeti ve esirgemesi olmasaydı,
biraz
ınız müstesna olmak üzere, muhakkak ki şeytana uymuş gitmişdiniz. ...
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Hakıykat, münafıklar (akıllarınca) Allaha oyun etmek isterler. Halbuki O, kendi oyunlarını başlarına geçirendir. Onlar namaza kalkdıkları vakit üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allahı (başka değil) ancak
biraz
cık hatıra getirirler. ...
Nisa Suresi, 155. Ayet:
(Fakat) onların (verdikleri) o sağlam sözleri bozmaları, Allahın âyetlerini inkâr ederek kâfir olmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve «Kalblerimiz perdelidir» demeleri sebebiyle (dir ki biz kendilerine lanet etdik.) Hayır, Allah onların kalbleri üzerine, küfürleri yüzünden, mühür basmışdır. Artık onlar,
biraz
ı müstesna olmak üzere, îman etmezler. ...
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden
biraz
ı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever....
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden
biraz
ı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları affet, aldırış etme. Kuşkusuz Tanrı iyilik yapanları sever....
Maidə Suresi, 13. Ayet:
(Buna rağmen) onlar (verdikleri) o kat'î te'mînâtı çözüb bozmuş oldukları içindir ki biz kendilerini rahmetimizden koğduk, kalblerini kaskatı yapdık. Onlar kelimeleri (Allah tarafından) konulan yerlerinden (kaldırıb) değişdirirler. Onlar nasıyhat ve ihtaar edildikleri şeylerden (hakıykatlerden) bir nasıyb almayı da unutdular. İçlerinden
biraz
ı müstesna olmak üzere sen, onlardan dâima bir haainliğe muttali olub duracaksın. Sen yine onların suçundan geç, aldırış etme. Şübhe yok ki Allah, iyilik ed...
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Sonra ahdlerini bozmaları sebebiyle onlara lânet ettik, ve kalblerini kaskatı yaptık, onlar kelimeleri mevzilerinden tağyir ederler. Ve tezkir olundukları şeylerden bir nâsib almayı da unutmuş bulunurlar. Ve onlardan
biraz
ı müstesna olmak üzere daima bir hainliğe muttali olursun. Maahaza onlardan affet, iğrazda bulun, şüphe yok ki, Allah Teâlâ muhsin olanları sever....
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Sözlerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden
biraz
ı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever....
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Ben size «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır.» demiyorum; gaybı da bilmem, size «Ben meleğim.» de demiyorum; ben ancak bana verilen vahye uyarım.» De ki: «Kör ile gören bir olur mu? Artık
biraz
düşünmez misiniz?...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan
biraz
da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli, cennet ehline bize
biraz
su verin, yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize de ihsân edin diye bağırırlar. Cennetlikler, şüphe yok ki derler, Allah suyu da, bize verdiklerini de kâfirlere harâm etmiştir....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan
biraz
da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize
biraz
sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennemlikler, cennetliklere şöyle çağırır: “- Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan
biraz
da bize akıtın.” Onlar da: “- Doğrusu Allah, bunları kâfirlere haram etti” derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
(50-51) Cehennemlikler cennetliklere, «Bize
biraz
su veya Allah'in size verdigi riziktan gonderin» diye sesenirler, onlar da, «Dogrusu Allah dinlerini alay ve eglenceye alan, dunya hayatina aldanan inkarcilara ikisini de haram etmistir» derler. Bugunle karsilacaklarini unuttuklari, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onlari unutuyoruz....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem yaranı Cennet yaranına, «o sudan veya Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden
biraz
da bize döküp akıtın!» diye seslenirler. Cennet yaranı onlara: «Doğrusu Allah bu suyu ve bu rızıkları kâfirlere haram kılmıştır» diye cevap verirler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
(50-51) Cehennemlikler cennetliklere, 'Bize
biraz
su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin' diye seslenirler, onlar da, 'Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir' derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan
biraz
da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Eshabı Nâr da eshabı Cennete şöyle bağırışmaktadırlar: «Lûtfen suyunuzdan veya Allâhın size merzuk kıldığı ni'metlerden
biraz
da bizlere dökün» onlar da demektedirler ki: doğrusu Allâh, bunları kâfirlere harâm etti...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem sakinleri, cennet sakinlerine: «Lütfen suyunuzdan veya Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden
biraz
da bize dökün!» diye bağrışmaktadırlar. Onlar da: «Doğrusu Allah, bunları kafirlere haram etti.» demektedirler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennemdekiler, cennettekilere: «Bize
biraz
su akıtın veya Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin.» diye seslenirler. Cennettekiler de: «Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı.» derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennemlikler cennetliklere Bize
biraz
su ya da Allah'ın size sunduğu yiyeceklerden
biraz
bir şeyler ikram ediniz? diye seslenirler. Cennetlikler ise «Allah her ikisini de kâfirlere haram kıldı» derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize
biraz
sudan ya da Tanrı'nın size verdiği rızktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Tanrı bunları kafirlere haram kılmıştır."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş yârânı, cennet yaranına: «Su (yunuz) dan veya Allahın size verdiği rızıkdan
biraz
da bize akıtın» diye feryâd ederler. Onlar da: «Doğrusu, derler, Allah bunları kâfirlere haram etdi». ...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş ehli ise Cennet ehline: 'Üzerimize
biraz
su veya Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden dökün!' diye bağırırlar. (Onlar da) derler ki: 'Şübhesiz ki Allah, (bugün artık)bunları kâfirlere haram kıldı!'...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehenenm ashabı; cennet ashabına: Sudan veya Allah'ın size verdiği rızıktan
biraz
da bize akıtın, diye seslenirler. Onlar da derler ki: Doğrusu Allah; onları kafirlere haram kıldı....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ve ateşin yarenleri, cennetliklere: "Üzerimize
biraz
su dökün, yahut Allahın size bahşettiği (cennet) azıklar(ın)dan (atın bize)!" diye seslenecekler. (Berikiler:) "Doğrusu, Allah, gerçeği inkar edenleri her ikisinden de yoksun kılmıştır;...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennemlikler cennetliklere: “Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği nimetlerden
biraz
da bize verin!” diye seslenirler. Onlar da derler ki: “Doğrusu Allah bunları kâfirlere haram etti. ”...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem halkı, cennet halkına: -Bize de,
biraz
su ya da Allah’ın size verdiği rızıklardan gönderin diye çağırırlar. Cennet halkı da onlara: -Allah, kafirlere ikisini de haram kılmıştır! derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennemlikler cennetliklere: "Ne olur, lütfen suyunuzdan, Allah’ın size nasib ettiği nimetlerden
biraz
da bize gönderin!" diye seslenirler. Onlar da: "Allah bunları kâfirlere haram etmiştir, bunlar kâfirlere yasaktır." diye cevap verirler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet halkına: "Suyunuzdan veya Allâh'ın size verdiği rızıktan
biraz
da bizim üzerimize akıtın (ne olur)!" diye seslendiler. (Onlar da) dediler ki; "Allâh, bu ikisini kâfirlere harâm etmiştir."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı, cennet halkına seslenir: «Bize
biraz
sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın.» Derler ki: «Doğrusu Allah, bunları küfre sapanlara haram (yasak) kılmıştır»;...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığından
biraz
da bize akıtın!" Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de küfre sapanlara haram kılmıştır."...
Əraf Suresi, 51. Ayet:
(50-51) Cehennemlikler cennetliklere, «Bize
biraz
su veya Allah'in size verdigi riziktan gonderin» diye sesenirler, onlar da, «Dogrusu Allah dinlerini alay ve eglenceye alan, dunya hayatina aldanan inkarcilara ikisini de haram etmistir» derler. Bugunle karsilacaklarini unuttuklari, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onlari unutuyoruz....
Əraf Suresi, 51. Ayet:
(50-51) Cehennemlikler cennetliklere, 'Bize
biraz
su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin' diye seslenirler, onlar da, 'Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir' derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz....
Əraf Suresi, 129. Ayet:
İsrailoğulları: "Biz, hem sen bize gelmeden önce, hem de sen bize peygamber olarak geldikten sonra işkenceye mâruz kaldık!" diye yakındılar. Mûsâ ise, şöyle dedi: "Hele
biraz
daha sabredin. Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı imha eder de, onların yerine sizi hakim kılıp nasıl hareket edeceğinize bakar."...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Eğer dileseydik Biz onu ayetlerle yükseltirdik, fakat o, yere alçaklığa saplandı ve hevasının ardına düştü. Artık onun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan dilini sarkıtıp solur, bıraksan yine dilini sarkıtıp solur. İşte böyledir ayetlerimizi inkar eden o kimselerin durumu; kıssayı kendilerine bir naklet, belki
biraz
düşünürler....
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Ve eğer dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, âyetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki
biraz
düşünürler....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Bu, aynı zamanda, ALLAH ve elçisinden tüm halka, büyük hac günü yayımlanmış bir bildiridir: ALLAH putperestlerden uzaktır, elçisi de... Tevbe ederseniz sizin için daha iyidir. Dönerseniz, bilin ki siz ALLAH'ı aciz bırakamazsınız. İnkarcılara acı
biraz
abı müjdele....
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
Eğer yakında bir ganimet veya
biraz
daha yorucu yoldaki olsaydı, senin peşinden gelirlerdi. Fakat bu iş onlara zorlu geldi. (Bununla beraber onlar) "Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber biz de sefere çıkardık" diye Allâh adına yemin edecekler. . . Kendilerini helâk ediyorlar. . . Allâh biliyor ki onlar kesinlikle yalancılardır....
Tövbə Suresi, 82. Ayet:
Şimdi
biraz
gülsünler; sonra çok ağlarlar. Bu da onların kendi işlediklerine bir cezadır....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
Ve (işte bunun gibi:) ne zaman kendilerine (bir) darlık dokunup geçtikten sonra (bu tür) insanlara rahmet(imizden
biraz
) tattırsak, hemen ayetlerimiz hakkında asılsız iddialar tasarlamaya başlarlar. De ki: "İnce tasarımda Allah (sizden çok) daha tezdir!" Dikkat edin! Bizim (görünmeyen) habercilerimiz tasarlayıp durduğunuz her şeyi (inceden inceye) kaydediyorlar!...
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Fakat, Allah, onları selâmete çıkarınca, bakarsın ki, yeryüzünde yine haksız yere azgınlıklarda bulunuyorlar. Ey insanlar! sizin azgınlığınız ancak kendi aleyhinizedir. O kıymetsiz dünya hayatının
biraz
zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Derken vaktâki onları halâs eder, çıkar çıkmaz Yer yüzünde haksızlıkla bagye başlarlar, ey insanlar, bagyiniz sırf kendi aleyhinizedir, o alçak hayatın
biraz
zevkını sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz...
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Derken, onları kurtardığı vakit, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde haksız olarak azgınlığa başlarlar. Ey insanlar, bu azgınlığınız sadece kendi zararınızadır; o alçak hayatın
biraz
zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz....
Yunus Suresi, 70. Ayet:
Dünyada
biraz
faydalanma vardır. Sonra dönüşleri Bizedir. Sonra Biz de küfreder olmalarından dolayı onlara şiddetli azabı tattıracağız....
Yunus Suresi, 70. Ayet:
Onlar dünyada
biraz
geçinir, sonra bize dönerler. Sonra da inkârlarından dolayı onlara şiddetli azap tattırırız....
Yunus Suresi, 70. Ayet:
Dünyada
biraz
geçimlik; sonra dönüşleri yine bize olacaktır. Biz de onlara inkar etmiş olmaları sebebiyle şiddetli azabı tattıracağız....
Yunus Suresi, 70. Ayet:
Dünyâda
biraz
geçinir, sonra bize dönerler. Sonra da biz, inkârlarından dolayı onlara şiddetli azâbı taddırırız....
Yunus Suresi, 70. Ayet:
Onlar dünyadan
biraz
nasiplenirler; ondan sonra dönüşleri Bizedir. Ondan sonra da, inkâr edip durmaları yüzünden Biz onlara o çetin azabı tattırırız....
Yunus Suresi, 70. Ayet:
Dünyada
biraz
nimetlenme, ardından dönüşleri bize! Sonra biz, inkâr ettiklerinden ötürü şiddetli azabı onlara tattıracağız....
Hud Suresi, 39. Ayet:
Biraz
dan aşağılatıcı azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın kimi kuşatacağını anlayacaksınız....
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken, Nuh
biraz
ötede olan oğluna: "Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!" diye seslendi....
Yusif Suresi, 17. Ayet:
"Ey babamız!" dediler, "Yarış yapmak için bulunduğumuz yerden (
biraz
) uzaklaşmış ve Yusuf'u azıklarımızın yanında bırakmıştık... Meğer kurt kapmış o'nu! Ama (biliyoruz ki,) biz böylece doğruyu söylüyor olsak da sen bize inanmayacaksın!"...
Yusif Suresi, 20. Ayet:
Ve O'nu
biraz
bedel ile sayılmış birkaç dirhem ile satıverdiler ve onlar O'nun hakkında rağbetsizlerden olmuşlardı....
Yusif Suresi, 37. Ayet:
(37-38) Yusuf: "Yiyeceğiniz yemek size henüz gelmeden, her birinizin rüyasının tabirini size bildirmiş olurum. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Ama, önce
biraz
beni dinleyin: Ben Allah’a iman etmeyen, âhireti de inkâr eden bir halkın dinini bir tarafa atıp, atalarım İbrâhim, İshak ve Yâkub’un dinine tabi oldum. Allah’a herhangi bir şeyi şerik saymak bizim için asla doğru olmaz. Bu tevhid inancı, Allah’ın hem bize, hem de insanlara olan ihsanıdır. Ama ne yazık ki insanların çoğu bu nime...
Yusif Suresi, 38. Ayet:
(37-38) Yusuf: "Yiyeceğiniz yemek size henüz gelmeden, her birinizin rüyasının tabirini size bildirmiş olurum. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Ama, önce
biraz
beni dinleyin: Ben Allah’a iman etmeyen, âhireti de inkâr eden bir halkın dinini bir tarafa atıp, atalarım İbrâhim, İshak ve Yâkub’un dinine tabi oldum. Allah’a herhangi bir şeyi şerik saymak bizim için asla doğru olmaz. Bu tevhid inancı, Allah’ın hem bize, hem de insanlara olan ihsanıdır. Ama ne yazık ki insanların çoğu bu nime...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi: yedi sene bermu'tad ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız,
biraz
yiyeceğinizden ma'ada...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: «Yedi yıl adetiniz üzere ekeceksiniz, biçtiklerinizi
biraz
yiyeceğiniz hariç olmak üzere, başağında bırakın!...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: «Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız,
biraz
yiyeceğinizden başka.»...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: «Yedi yıl alelade ekersiniz. Sonra biçeceğiniz şeyleri başağı içinde bırakırsınız. Ancak yiyeceklerinizden
biraz
miktar müstesna.»...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
(Yusuf): -Yedi sene her zaman ki gibi, ekin ekersiniz,
biraz
ını yiyip, biçtiğiniz ekini sapında bırakın....
Yusif Suresi, 48. Ayet:
Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önce biriktirdiklerinizi yiyip götürecek,
biraz
saklıyacağınızdan maada...
Yusif Suresi, 48. Ayet:
«Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin
biraz
saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek.»...
Yusif Suresi, 48. Ayet:
«Sonra onun ardından yedi şiddetli (sene) gelir ki: onlar için önceden biriktirmiş olduklarınızı yerler. Ancak tohumluk için saklayacağınızdan
biraz
ı müstesna.»...
Yusif Suresi, 88. Ayet:
Bunun üzerine Yusuf'un huzuruna girdikleri vakit dediler ki: «Ey şanlı Aziz! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı bastırıverdi, önemsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize erzakımızı tam ölçü ver ve bize
biraz
da sadaka ver; çünkü Allah sadaka verenlere mükafatını verir!»...
Rəd Suresi, 32. Ayet:
Yemin olsun, senden önceki resullerle de alay edildi. İnkâr edenlere
biraz
süre verdim ama sonunda hepsini yakaladım. Gördüler nasılmış azap!...
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Peki, görmüyorlar mı, yeryüzünü, sahip olduğu en iyi şeylerden her gün
biraz
daha yoksun bırakarak (cezalandırıcı müdahalelerimizle) nasıl yokluyoruz? (Bilmiyorlar mı ki,) Allah hüküm verdiği (zaman) O'nun hükmünün önüne geçecek kimse yoktur; (ve yine bilmiyorlar mı ki) O hesabı pek çabuk olandır!...
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Ve (o Yargı Günü'nde insanların) hepsi Allah'ın huzuruna çıkacaklar; işte o zaman, zayıf olanlar bir vakitler büyüklük taslamış olanlara: "Bakın, bizler sizin izleyicilerinizdik" diyecekler, "o halde şimdi bizden Allah'ın azabını
biraz
olsun savabilecek güçte misiniz?" (Ötekiler buna şöyle) cevap verecekler: "Eğer Allah bize (kurtuluş) yolu(nu) gösterirse, şüphesiz, biz sizi de peşimizden sürükleriz; fakat, görebildiğimiz kadarıyla, şimdi artık sızlansak da, (hak ettiğimiz azaba) katlansak da, h...
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Derken onların hepsi Allah'ın huzuruna çıkarlar. Güçsüz olanları, büyüklük taslayanlara derler ki: 'Biz size uymuştuk. Şimdi bizi Allah'ın azabından
biraz
olsun kurtarabiliyor musunuz?' Onlar ise 'Allah bize hidayet verseydi biz de size yol gösterirdik,' derler. 'Artık ister feryad edelim, ister sabredelim, bizim için birdir. Sığınacak hiçbir yer yok!'...
İbrahim Suresi, 30. Ayet:
İnsanları Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaştırıp dalâleti tercihlerinin önünü açmak için bile bile ona eşler, ortaklar koştular. '
Biraz
daha zevkü safa sürün. Cezalandırma ve nihaî dönüş yeriniz ateştir.' de....
İbrahim Suresi, 30. Ayet:
ALLAH'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koştular. De ki: '
Biraz
eğlenin, son yolculuğunuz ateşe olacaktır.'...
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Hem Allah sizi halketti, sonra sizi vefat ettiriyor, içinizden kimi de erzeli ömre reddolunuyor ki
biraz
ılimden sonra bir şey bilemez olsun, her halde Allah hem alîm hem kadîr...
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de,
biraz
bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Hem Allah, sizi yarattı; sonra da sizi öldürür; içinizden kimi de ömrün en rezîline(bunaklık çağına) ulaştırılır ki,
biraz
ilimden sonra hiçbir şey bilmez olsun! Muhakkak ki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Kadîr (herşeye gücü yeten)dir....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Allâh sizi yarattı, sonra öldürür; içinizden kimi de ömrün en reziline (bebeklik çağı gibi güçsüz ihtiyarlık çağına) itilir ki,
biraz
bilgiden sonra hiçbir şeyi bilmez olsun! Doğrusu Allâh bilendir. (O, her şeye) kâdirdir....
Nəhl Suresi, 117. Ayet:
(Bu)
Biraz
menfaatten ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır....
İsra Suresi, 62. Ayet:
(Yine) dedi ki: «Benden şerefli kıldığın bu (adam da) kim oluyormuş, bana haber ver! Eğer beni kıyamet gününe kadar gecikdirirsen, andolsun ki, onun zürriyetini,
biraz
ı müstesna olmak üzere, behemehal kendime bendederim». ...
İsra Suresi, 62. Ayet:
Dedi ki: «Bana haber ver, şunu ki, benim üzerime mükerrem kıldın. Yemin ederim ki, eğer beni Kıyamet gününe kadar tehir eder isen elbette onun zürriyetini,
biraz
ı müstesna olmak üzere mutlaka hakimiyetimin altına alırım.»...
İsra Suresi, 74. Ayet:
1.
ve lev lâ
: ve olmasaydı
2.
en sebbetnâ-ke
: biz seni sağlamlaştırmamız
3.
lekad
: andolsun ki
4.
kidte
: az ka...
İsra Suresi, 74. Ayet:
Ve seni sebat ettirmeseydik, andolsun ki sen, onlara
biraz
meylederdin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara
biraz
meyledecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Sana sebât etme kabiliyeti vermeseydik andolsun ki
biraz
cık meyledecektin onlara....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara
biraz
cık meyledecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz seni, direnç verip sarsılmaz kılmasaydık, neredeyse onlara
biraz
cık meyledecektin!...
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz sana güven, ihtiyat, cesaret, güç ve sebat vermemiş olsaydık, neredeyse
biraz
cık onlara meyledecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara
biraz
cık meyledecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, nerdeyse sen onlara
biraz
cık meyledecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer sana sebat vermiş olmasaydık, andolsun ki, sen onlara (belki)
biraz
meyl edecekdin. ...
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer seni(n imanını) berkitmemiş olsaydık, belki de onlara
biraz
olsun eğilim gösterecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Ve eğer Biz seni tesbit etmemiş olsa idik, az kaldı onlara
biraz
meyil edecek idin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, neredeyse onlara
biraz
cık meyledecektin....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara
biraz
cık meylediverecektin....
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
İçlerinden biri arkadaşlarına: 'Mademki siz, onlardan ve Allah’ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan ve uydukları, boyun eğdikleri düzenden uzaklaştınız. O halde dağdaki mağaraya çekilin. Rabbiniz, rahmetini size
biraz
genişletsin, size yeniden hayat versin. Planlarınızı kolaylaştırsın, sizi muvaffak etsin.' dedi....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
İşte böylece, onları bâ's ettik (BAİS isminin işaret ettiği bir özellik onlarda açığa çıktı) aralarında yaşadıklarını sorgulasınlar, diye. . . Onlardan biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. . . (Bazıları): "Bir gün veya bir günün bir parçası kaldık" dediler. . . (Diğerleri de) şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. . . Şimdi içinizden birini şu gümüşle (parayla) şehre gönderin de şehrin en temiz yiyeceği hangisiyse bir bakıp, ondan size
biraz
yaşam gıdası getirsin; çok dikkatli...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Yine böyle onları ba's de ettik ki aralarında soruşsunlar diye: içlerinden bir söyliyen «ne kadar durdunuz?» dedi, bir gün yâhud bir günün
biraz
ı dediler, ne kadar durduğunuza dediler: rabbınız a'lemdir, şimdi siz birinizi şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın hangisi yiyecekçe daha temiz ondan size bir rızık getirsin, hem çok kurnaz davransın ve zinhar sizi birine sezdirmesin...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Sonra da günün birinde onları uyandırdık. Uyanınca birbirlerine soru sormaya başladılar. İçlerinden biri arkadaşlarına «Burada ne kadar kaldınız?» dedi. Arkadaşları «Birgün ya da daha az bir süre kaldık» dediler. Arkasından dediler ki; «Ne zamandan beri burada olduğumuzu Allah hepinizden iyi bilir. Şimdi şu gümüş para ile birinizi şehre gönderin de en temiz yiyeceği kimin sattığına baksın,
biraz
ını size getirsin. Fakat dikkatli olsun da kesinlikle burada olduğunuzu hissettirmesin.»...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Ve onları böylece uyandırdık ki, aralarında soruşturuversinler. Onlardan bir sözcü dedi ki: «Ne kadar durdunuz?» Dediler ki: «Bir gün veya bir günün
biraz
ı kadar.» Dediler ki: «Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz daha ziyâde bilendir. Şimdi birinizi şu gümüş akçanız ile şehre gönderiniz, taamca hangisi daha temiz ise ondan size bir rızk getirsin ve çok dikkatli hareket etsin ve sizi sakın bir kimseye haber vermesin.»...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
«(Sayıları) üçdür, dördüncüleri köpekleridir» diyecekler, «Beşdir, altıncıları köpekleridir» diyecekler. (İkisi de) ğaybı taşlamakdır. «Yedidir sekizincileri kelbleridir» diyecekler. Söyle ki: «Rabbim onların sayısını daha iyi bilendir. Onları (insanların)
biraz
ından başkası bilemez». O halde bunlar hakkında zaahirî bir münâkaşadan gayrı ile mücâdele etme. Bunlara dâir içlerinden hiç bir kimseden fetva da isteme. ...
Kəhf Suresi, 62. Ayet:
Ve
biraz
uzaklaştıktan sonra (Musa) yardımcısına: "Öğlen azığımızı çıkar" dedi, "doğrusu, bu yolculuk bizi bir hayli yordu!"...
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa, ona «Sana öğretilen bilginin
biraz
ını bana öğreterek olgunlaşmamı sağlaman amacı ile peşinden gelebilir miyim?» dedi....
Kəhf Suresi, 77. Ayet:
Yine yola koyuldular.
Biraz
sonra bir kente geldiler. Kent halkından yemek istediler, ama onlar bu ikisini konuk etmekten çekindiler. Orada, yıkılmayı bekleyen bir duvara rastladılar; genç adam tuttu onu onardı. Mûsa "İsteseydin buna karşılık bir ücret elbette alırdın." dedi....
Kəhf Suresi, 79. Ayet:
"Gemiden başlayayım: O gemi, denizde işçilik yapan bir grup yoksulundu. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü
biraz
ötelerinde bir kral vardı; tüm gemilere zorla el koyuyordu."...
Kəhf Suresi, 96. Ayet:
Bana demir parçaları getiriniz. Getirdikleri demir parçalarının oluşturduğu yığını yanlardaki setlerin tepeleri ile aynı düzeye çıkarınca adamlara «körükleri çalıştırınız» dedi. Demir yığınını ateş haline getirince «Bana
biraz
erimiş bakır getiriniz de üzerine dökeyim» dedi....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: Dini inkâr edenlere Rahman
biraz
mühlet versin, bundan ne çıkar? Ama işin sonunda, onlar kendilerine vâd olunan azabı veya kıyameti görünce işte o zaman öğrenecekler: kimmiş mevkii daha düşük ve kimmiş asker ve maiyyeti daha zayıf!...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: Dini inkâr edenlere Rahman
biraz
mühlet versin, bundan ne çıkar? Ama işin sonunda, onlar kendilerine vâd olunan azabı veya kıyameti görünce işte o zaman öğrenecekler: kimmiş mevkii daha düşük ve kimmiş asker ve maiyyeti daha zayıf!...
Taha Suresi, 44. Ayet:
Ona tatlı, yumuşak bir tarzda hitab edin. Olur ki aklını başına alır, yahut hiç değilse
biraz
çekinir."...
Taha Suresi, 96. Ayet:
(Samirî) dedi ki: "Onların algılayamadıklarını ben fark ettim! Rasûlün eserinden (bildirdiği B sırrı kuvvesini kullanarak)
biraz
cık aldım da onu (altınların eridiği karışıma) attım. . . İşte böylece nefsim, (hakikatimden gelen kuvveyi) açığa çıkarmaya teşvik etti. "...
Ənbiya Suresi, 30. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, göklerin, yerin, yaşa-maya, ürün vermeye elverişsiz ve işlevsiz olduğunu, bizim onları, yaşamaya, ürün vermeye elverişli ve işlevli hale getirdiğimizi, göklerde ve yerde hayat-destek ortamları ve imkânları oluşturduğumuzu, bütün can-lıları, hayvanları, bitkileri sudan hazırlayıp var ettiğimizi görmüyorlar mı, anlamıyorlar mı? Bilimden
biraz
cık nasibi olan...
Ənbiya Suresi, 37. Ayet:
İnsanın yaratılışında «acelecilik» mayası vardır. Size ayetlerimi, mucizelerimi yakında göstereceğim;
biraz
sabırlı olunuz....
Ənbiya Suresi, 37. Ayet:
İnsan, yaratılışça çok acelecidir (Bunu pek iyi biliyorum. Onun için, kendisini uyardığın azabın çarçabuk gelmeyişini alay konusu ediyor). Hele durun
biraz
, Beni de aceleye getirmeyin, yakında âyetlerimi size göstereceğim!...
Ənbiya Suresi, 44. Ayet:
Kaldı ki, Biz bunlara da, bunların atalarına da, ömürlerinin sonuna kadar, hayatın tadını çıkararak avunmalarına fırsat verdik; fakat bu insanlar, Bizim yeryüzüne -üzerindeki en iyi, en güzel şeyleri her gün
biraz
daha eksilterek- vaziyet ettiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen, yine de baskın çıkacaklar(ını umuyorlar) mı?...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
"Ne bileyim, belki de bu mühlet sizin için bir imtihandır ve hayattan
biraz
daha yararlandırma için yapılan bir ertelemedir."...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer ba'sten şübhede iseniz şu muhakkak ki biz sizi bir topraktan halketmekteyiz, sonra bir alekadan, sonra hılkati belli belirsiz bir mudgaden, ki size anlatalım diye hem müsemma bir ecele kadar dilediğimiz müddet rahimlerde durduruyoruz da sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da kuvvetinize irmeniz için, bununla beraber içinizden kimisi vefat ettiriliyor, yine içinizden kimisi de
biraz
ılimden sonra bir şey bilmesin diye erzeli omre doğru giri itiliyor, Arzı da görürsün ...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, şu muhakkak ki, Biz sizi topraktan, sonra nutfe (sperma) den, sonra alaka (yapışkan bir madde)dan, sonra da uzuvları görünen ya da görünmeyen bir et parçasından yaratmaktayız ki, size (ne olduğunuzu) anlatalım. Dilediğimizi de belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız, sonra da olgunluk çağına gelmeniz için geliştiririz. Bununla beraber, içinizden kiminizin canı alınıyor, kiminiz de
biraz
bilgi...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten şübhe içinde iseniz, artık muhakkak ki biz, sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan, sonra da (ne) yaratılmış (ne de) yaratılmamış (henüz kemâle ermemiş) bir mudgadan yarattık ki, size (kud reti mi zi)açıkça gösterelim. Artık dilediğimizi muayyen bir vakte kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız; sonra da gücünüz kemâle ersin diye (sizi büyütürüz). İçinizden kimisi(yaşlanmadan) vefât ettirilir, kiminiz de ...
Həcc Suresi, 44. Ayet:
Medyen ahalisi de. Musa da yalanlanmıştı. Ama ben kâfirlere önce
biraz
süre tanıdım sonra onları yakaladım. Benim inkarım nasılmış?...
Həcc Suresi, 44. Ayet:
Medyen halkı da. Mûsa da yalanlamıştı da ben, inkârcılara
biraz
süre vermiş sonra hepsini yakalamıştım. Nasılmış benim azabım!...
Həcc Suresi, 46. Ayet:
Peki bu inkârcılar
biraz
olsun dünyayı gezip dolaşmazlar mı ki, hiç değilse bu sayede düşünüp duygulanacak gönüllere, gerçeğin sesini işitecek kulaklara sahip olsunlar. Ne var ki onlarda kör olan, gözler değil, asıl kör olan sinelerindeki gönüller!...
Həcc Suresi, 48. Ayet:
Nice kent var ki zulmederken ona
biraz
süre vermişim, sonra onu yakalamışımdır. Sonunda dönüş ancak banadır....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
(24-25) Milletinin inkarci ileri gelenleri: «Bu, sizin gibi bir insandan baska birsey degildir. Sizden ustun olmak istiyor. Allah dilemis olsaydi melekler indirirdi. ilk atalarimizdan beri boyle birsey isitmedik. Bu adamda nedense
biraz
delilik var, bir sureye kadar onu gzetleyin» dediler....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
(24-25) Milletinin inkarcı ileri gelenleri: 'Bu, sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizden üstün olmak istiyor. Allah dilemiş olsaydı melekler indirirdi. İlk atalarımızdan beri böyle birşey işitmedik. Bu adamda nedense
biraz
delilik var, bir süreye kadar onu gözetleyin' dediler....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
(24-25) Halkından ileri gelen birtakım kâfirler: "Bu," dediler, "sizin gibi bir insandan başka bir şey değil, böyleyken size hakim olmak istiyor." "Allah bize mesaj ulaştırmak isteseydi, (böyle sizin gibi bir insan göndermez), melaike indirirdi. Nitekim biz atalarımızdan da böyle bir şey işitmedik. Bu delinin tekinden başka biri değil. Ona
biraz
süre tanıyın, sonra iş aydınlanır, siz de gereğini yaparsınız."...
Möminun Suresi, 25. Ayet:
(24-25) Milletinin inkarci ileri gelenleri: «Bu, sizin gibi bir insandan baska birsey degildir. Sizden ustun olmak istiyor. Allah dilemis olsaydi melekler indirirdi. ilk atalarimizdan beri boyle birsey isitmedik. Bu adamda nedense
biraz
delilik var, bir sureye kadar onu gzetleyin» dediler....
Möminun Suresi, 25. Ayet:
(24-25) Milletinin inkarcı ileri gelenleri: 'Bu, sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizden üstün olmak istiyor. Allah dilemiş olsaydı melekler indirirdi. İlk atalarımızdan beri böyle birşey işitmedik. Bu adamda nedense
biraz
delilik var, bir süreye kadar onu gözetleyin' dediler....
Möminun Suresi, 25. Ayet:
(24-25) Halkından ileri gelen birtakım kâfirler: "Bu," dediler, "sizin gibi bir insandan başka bir şey değil, böyleyken size hakim olmak istiyor." "Allah bize mesaj ulaştırmak isteseydi, (böyle sizin gibi bir insan göndermez), melaike indirirdi. Nitekim biz atalarımızdan da böyle bir şey işitmedik. Bu delinin tekinden başka biri değil. Ona
biraz
süre tanıyın, sonra iş aydınlanır, siz de gereğini yaparsınız."...
Möminun Suresi, 40. Ayet:
(Cenâb-ı Hak da vahyen) Buyurdu ki: «
Biraz
sonra elbette ki pişman olarak sabahlayacaklardır.»...
Möminun Suresi, 40. Ayet:
Allah buyurdu: "
Biraz
sonra kesinlikle pişman olacaklar."...
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: "Bir gün ya da günün
biraz
ı kaldık. . . Sayanlara sor!"...
Möminun Suresi, 113. Ayet:
'Bir gün veya bir günün
biraz
ı kadar kaldık. Sayanlara sor' derler....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün
biraz
ı kadar kaldık, sayanlara sor."...
Möminun Suresi, 113. Ayet:
«Bir gün ya da bir günün
biraz
ı kaldık, sayanlara sor» derler....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Bir gün veya bir günün
biraz
ı, sayanlara sor derler...
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün
biraz
ı kadar kaldık, sayanlara sor."...
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Diyeceklerdir ki: «Ya bir gün veya bir günün
biraz
ı kadar kaldık.» İmdi sayanlara sor....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: «Bir gün ya da bir günün
biraz
ı kadar kaldık, sayanlara sor.»...
Möminun Suresi, 114. Ayet:
Buyurdu: "Sadece
biraz
cık kaldınız. Keşke biliyor olsaydınız."...
Furqan Suresi, 36. Ayet:
Ardından şöyle dedik: "Ayetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin."
Biraz
sonra da o topluluğu yerle bir ettik....
Şüəra Suresi, 36. Ayet:
(36-37) "Bunu ve kardeşini
biraz
burada beklet, bütün şehirlere haber gönder, sonra ne kadar usta sihirbaz varsa alıp gelsinler!" dediler....
Şüəra Suresi, 37. Ayet:
(36-37) "Bunu ve kardeşini
biraz
burada beklet, bütün şehirlere haber gönder, sonra ne kadar usta sihirbaz varsa alıp gelsinler!" dediler....
Şüəra Suresi, 75. Ayet:
İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (
biraz
olsun) düşündünüz mü?...
Şüəra Suresi, 75. Ayet:
İbrâhim: 'Neye taptığınızı
biraz
olsun düşündünüz mü?' dedi....
Şüəra Suresi, 75. Ayet:
(75-76) İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (
biraz
olsun) düşündünüz mü?...
Şüəra Suresi, 75. Ayet:
(75-76) İbrahim dedi ki: «İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (
biraz
olsun) düşündünüz mü?»...
Şüəra Suresi, 75. Ayet:
(75-76) İbrahim dedi ki: "Peki, gerek sizin taptığınız, gerek gelip geçmiş babalarınızın taptığı şeyler hakkında
biraz
olsun düşünmediniz mi?...
Şüəra Suresi, 76. Ayet:
(75-76) İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (
biraz
olsun) düşündünüz mü?...
Şüəra Suresi, 76. Ayet:
(75-76) İbrahim dedi ki: «İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (
biraz
olsun) düşündünüz mü?»...
Şüəra Suresi, 76. Ayet:
(75-76) İbrahim dedi ki: "Peki, gerek sizin taptığınız, gerek gelip geçmiş babalarınızın taptığı şeyler hakkında
biraz
olsun düşünmediniz mi?...
Şüəra Suresi, 203. Ayet:
O zaman, 'Bize
biraz
daha süre verilmez mi?' derler....
Şüəra Suresi, 203. Ayet:
İşte o zaman: -Acaba bize
biraz
daha süre tanınır mı? derler....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani, (Çölde yolunu kaybeden) Musa ailesine: "(Uzakta) bir ateş görüyorum; size oradan (tutacağımız yol hakkında) belki bir haber getiririm, yahut ısınmanız için
biraz
közlenmiş odun getiririm" demişti....
Nəml Suresi, 16. Ayet:
Süleyman, Davûd'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: "Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden
biraz
verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir."...
Nəml Suresi, 27. Ayet:
(27-28) "Bakalım, dedi Süleyman, doğru mu söyledin, yoksa yalancının teki misin, bunu anlayacağız. Sen şimdi şu mektubumu götür, bırak onların yanına, sonra onlardan
biraz
uzaklaş ve ne yapacaklarını gözle."...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
Git, şu mektubumu götür, ver onlara, sonra
biraz
çekil onlardan, bak bakalım, ne cevap verecekler?...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan
biraz
çekil de, ne sonuca varacaklarına bak....
Nəml Suresi, 28. Ayet:
Şu mektubumu götür, onu kendilerine bırak; sonra onlardan
biraz
uzaklaş da bak ki neye başvuruyorlar.'...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
"Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (
biraz
) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan
biraz
çekil de, ne sonuca varacaklarına bak....
Nəml Suresi, 28. Ayet:
«Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan
biraz
çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.»...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
"Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (
biraz
) uzaklaş böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
«Şu mektubumu götür, onu kendilerine bırak. Sonra onlardan
biraz
çekil de bak neye dönecekler»? ...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
'Bu mektûbumu götür de kendilerine bırak; sonra onlardan (
biraz
öteye) çekil de, ne (netîce)ye varacaklarına bak!'...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
Bu mektubumu götür ve onlara ilet, sonra onlardan
biraz
ayrıl ve neye başvuracaklarına bak!...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
(27-28) "Bakalım, dedi Süleyman, doğru mu söyledin, yoksa yalancının teki misin, bunu anlayacağız. Sen şimdi şu mektubumu götür, bırak onların yanına, sonra onlardan
biraz
uzaklaş ve ne yapacaklarını gözle."...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
"Bu mektubumu götür, onlara at, sonra onlardan
biraz
öteye çekil de bak, neye başvuruyorlar (ne yapacaklar)."...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
«Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak, sonra onlardan (
biraz
) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?»...
Nəml Suresi, 72. Ayet:
De ki: Çarçabuk gelip çatmasını dilediğiniz o azâbın
biraz
cığı neredeyse gelmek üzere size....
Qəsəs Suresi, 3. Ayet:
Sana Musâ ve Fir'avn kıssasından hakkıyle
biraz
okuyacağız iyman edecek kavm için...
Qəsəs Suresi, 23. Ayet:
Derken, Medyen'in su kuyularına vardı ve orada (hayvanlarını) suvaran kalabalık bir grup insanla karşılaştı; ve onlardan
biraz
ötede kendi hayvanlarını uzakta tutmaya çalışan iki kadın gördü. (Onlara:) "Arzunuz nedir?" diye sordu. "Bu çobanlar işlerini bitirip uzaklaşmadıkça biz (hayvanlarımızı) suvaramıyoruz; çünkü (biz kadınız ve) babamız da pek yaşlı" diye cevap verdiler....
Qəsəs Suresi, 23. Ayet:
Medyen suyuna ulaştığında, su başında halktan bir grup gördü. Hayvanlarını suluyorlardı.
Biraz
ötelerinde çekingen bir halde duran iki kadın fark etti. "Derdiniz nedir?" dedi. "Şu çobanlar çekilip gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulamayız. Üstelik babamız da ileri yaşta bir ihtiyardır." dediler....
Ənkəbut Suresi, 66. Ayet:
Verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve
biraz
cık zevklensinler diye... Yakında bilecekler....
Rum Suresi, 34. Ayet:
Böyle yaparlar ki kendilerine verdiğimiz nimete karşı nankörlük etsinler. Haydi!
Biraz
eğlenin bakalım, yakında sonunuzun ne olduğunu bileceksiniz....
Rum Suresi, 34. Ayet:
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler bakalım, haydi
biraz
daha geçinin. Yakında bilip anlayacaksınız....
Loğman Suresi, 14. Ayet:
İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün
biraz
daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.”...
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
metalandırırız (geçindiririz). Sonra onları ağır bir azaba maruz bırakırız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz, onları (dünyada)
biraz
yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onlara
biraz
zevku safa sürdürürüz. Sonra kendilerini ağır bir azâba sürükleriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz, o kâfirlere (dünyada)
biraz
zevk ettiririz de, sonra kendilerini ağır bir azaba mecbur tutarız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
yaşatırız, sonra da ağır bir cezaya süreriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onlara
biraz
zevk ettiririz de sonra kendilerini galîz bir azâba muztarr kılarız...
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onlara
biraz
zevk ettiririz de sonra kendilerini korkunç bir azaba mahkum ederiz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onlara
biraz
zevk ettiririz de sonra kendilerini ağır bir azaba zorlarız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onlara
biraz
geçim sağlar, sonra ağır bir azaba sürükleriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onları (dünyâda)
biraz
geçindirib sonra kendilerini ağır bir azaba (katlanmıya) mecbur edeceğiz. ...
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
mütenaim kılarız. Sonra onları en şiddetli bir azaba muztar kılacağızdır....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
geçindiririz. Sonra da onları şiddetli bir azaba uğratırız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
yaşatırız, sonra kaba bir azâba süreriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
nasiplendirir, sonra da ağır bir azaba sürükleriz....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları
biraz
cık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz....
Əhzab Suresi, 18. Ayet:
Muhakkak ki, Allah içinizden (sizi) geri bırakanları ve kardeşlerine, «Bize gelin,» diyenleri bilir. Halbuki onlar savaşa gelmezler;
biraz
ı müstesna!...
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve
biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Derken yüz çevirdiler de onlara selin suyunu gönderdik ve bahçelerini, ancak böğürtlen, ılgın ve
biraz
cık da köknar yetiştiren iki çorak tarlaya çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde
biraz
da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ama onlar bu nimetlere şükürden yüz çevirdiler. Bu yüzden, bendi tahrip edilerek yıkılan barajlarının sularını, Arim Sellerini onlara musallat ettik. Onların iki bahçesini, acı buruk yemişli ılgın ve içinde
biraz
da sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar yuz cevirdiler; bunun icin Biz de uzerlerine Arim selini gonderdik, onlarin bahcelerini, buruk yemisli, ilginlik ve icinde
biraz
da sedir agaci bulunan iki bahceye cevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ne var ki, onlar (bu uyarıdan) yüzçevirdiler. Biz de üzerlerine  r i m S e l 'ini gönderdik. (O güzelim) iki bahçelerini, acımsı buruk yemişli, acı ılgın ve
biraz
da sidir (Arabistan kirazı) bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar yüz çevirdiler; bunun için Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik, onların bahçelerini, buruk yemişli, ılgınlık ve içinde
biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde
biraz
da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de barajın selini onlara göndererek çifte bahçelerini, acı meyveler, ılgın ve
biraz
da sedir ağacı içeren çifte bahçelere çevirdik...
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar, yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini salıverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemişli, ılgınlı ve
biraz
da sidir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar (şükürden yüz çevirdiler) bakmadılar. Biz de üzerlerine Arim selini salıverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemişli, ılgınlık ve içinde
biraz
da sidir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ama onlar, yüz çevirdiler. Böylece Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, ılgınlık ve
biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar kaçındılar. Onların üzerlerine Arim selini gönderdik. Ve onların cennetlerini iki cennet ile tebdîl ettik ki, bu iki cennet pek acı meyve ağaçlarını ve acı ılgını ve
biraz
da Arabistan kirazı ağaçlarını (hâvi bulunuyordu)....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Amma ne var ki yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların o iki bahçesini buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde
biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar bu dâvete sırtlarını döndüler, Biz de onların üzerlerine kükremiş, hırçın mı hırçın, bendleri yıkan bir sel gönderdik. O güzelim bahçelerini, içinde sadece buruk yemişli, ılgınlık,
biraz
da dikeni çok, meyvesi az ağaçlardan ibaret bozulmuş bahçelere çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ama (şükürden) yüz çevirdiler; bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik; onların iki bahçesini buruk yemişli, acı meyvalı ve içinde
biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de onların üzerine barajlarını yıkan bir sel gönderdik ve o iki taraflı bağlarını buruk meyveli, acı ılgınlı ve
biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Ne var ki onlar yüz çevirdiler; biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı,
biraz
cık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen
biraz
azaltılması da mutlaka bir Kitap'ta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır....
Fatir Suresi, 18. Ayet:
Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır bir günahkâr, yükünü taşımak için yardım isteyecek olsa, hiç kimse o yükten
biraz
ını olsun üstüne almaz-isterse kendi akrabası olsun. Sen ancak görmedikleri halde Rablerinden korkan ve namazı dosdoğru kılan kimseleri uyarabilirsin. Arınan, kendisi için arınmış olur. Sonunda herkesin dönüşü Allah'adır....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara
biraz
olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, küfre saplananlara da, Cehennem ateşi vardır. Aleyhlerine hüküm verilmez ki, ölsünler. Cehennem azâbı onlara
biraz
olsun hafifletilmez. İşte biz, bütün azgın kâfirleri, nankörleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenleri böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara
biraz
olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
Küfredenlere gelince; onlara Cehennem ateşi var, huküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden
biraz
azâbı da hafifletilmez, işte her nankörü böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
Küfredenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır. Hüküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden
biraz
azap da hafifletilmez, işte Biz, her nankörü böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır. Hüküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden
biraz
azab da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
Hâlbuki inkâr edenlere gelince, onlar için Cehennem ateşi vardır. Onlara ne (ölümle)hüküm verilir ki ölsünler (de kurtulsunlar), ne de onlardan (Cehennem ateşinin) azâbı
biraz
olsun hafifletilir. İşte her azılı kâfiri böyle cezâlandırırız!...
Fatir Suresi, 36. Ayet:
Nankörlere de cehennem ateşi vardır. (Orada) Onlara ne (ölümle) hükmedilir ki, ölsünler ve ne de onlardan cehennem azâbı
biraz
hafifletilir. İşte biz her nankörü böyle cezâlandırırız....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
meğer ki Biz onlara katımızdan bir rahmet ve (
biraz
daha fazla) hayat bağışlayalım....
Zümər Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Eğer nankörlük ederseniz, Allah’ın size ihtiyacı yoktur. Ama kullarının nankörlüğüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin için ondan hoşnut kalır. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonra Rabbinizedir dönüşünüz... Elbette size yaptıklarınızı haber verecektir. O, kalplerin özünü bilendir. İnsana bir zarar dokununca, Rabbine yönelerek, ona dua eder. Sonra, kendisinden bir nimet ile değiştirince, daha önce ona dua ettiğini unutur da Allah’a ortaklar koşar, onun yolundan saptı...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
1.
ve izâ
: ve ..... olduğu zaman
2.
messe
: dokundu
3.
el insâne
: insan
4.
durrun
: darlık, sıkıntı, zarar
<...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
Ve insana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek ona dua eder. Sonra (Allah) kendinden bir ni'met lütfettiği zaman daha önce ona dua ettiğini (yalvardığını) unutur. O'nun (Allah'ın) yolundan saptırmak için Allah'a eşler kılar. De ki: "Küfrün ile
biraz
daha metalan(faydalan). Muhakkakki sen, cehennem ehlindensin"....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle
biraz
eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar, bir sıkıntı dokunduğu zaman Rabbine yönelerek gönülden O’na dua eder. Sonra Allah, tarafından ona bir nimet lütfedince, kendisini sıkıntıdan kurtarınca, önceden yalvarmış olduğunu unutur, insanları başlarına buyruk hale getirerek, Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine imkân sağlamak için bile bile ona eşler, ortaklar koşar. Böylesine: 'İnkârınla, küfrünle
biraz
eğlen. Kesinlikle sen Cehennem ehlindensin.' de....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkârınla
biraz
(dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın."...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir keder dokunduğu vakit, Rabbine bütün gönlünü vererek O’na dua eder. Sonra (Allah), katından ona bir nimet verdiği zaman, önceden Allah’a dua ettiği hali unutur da, Allah yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar (eşler) koşmağa başlar. (Ey Rasûlüm) de ki: “- Küfrünle
biraz
zevklenedur, muhakkak sen ateşliklerdensin.”...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle
biraz
eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir kötülük dokundu mu Rabbine yönelerek O'nu çağırır. Ona kendisinden bir iyilik verdi mi, daha önce kime yalvarmış olduğunu unutur ve O'nun yolundan saptırmak için ALLAH 'a eşler koşmağa başlar. De ki, 'İnkarınla
biraz
yaşa, sen ateş halkındansın.'...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu vakıt rabbına öyle duâ eder ki bütün gönlünü ona vererek, sonra kendisine tarafından bir ni'met lûtfediverdiği zaman da önceden ona duâ ettiği hali unutur da yolundan sapıtmak için Allaha menendler koşmağa başlar, de ki, küfrünle
biraz
zevk et, çünkü sen o ateşliklerdensin...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da yolundan sapıtmak için Allah'a ortaklar koşmaya başlar. De ki: «Küfrünle
biraz
zevk et. Çünkü sen, o ateşliklerdensin.»...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da, yolundan sapıtmak için Allah'a ortaklar koşmaya başlar. Ey Muhammed! De ki: «Küfrünle
biraz
zevk et, çünkü sen, o ateşliklerdensin.»...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman gönülden katıksızca yönelmiş olarak rabbine dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Tanrı'ya eşler koşmaya başlar. De ki: "Küfrünle
biraz
(dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın."...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman o, Rabbine, bütün (varlığı ile) Ona dönerek, yalvarır. Sonra ona kendinden bir ni'met verdiği vakit ise evvelce Ona yalvardığını unutur. Allaha, Onun yolundan sapdırmak için, eşler katmıya başlar. (Habîbim) de ki: «Küfrünle
biraz
eğlenedur! Çünkü sen muhakkak ateş yârânındansın». ...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, O’na (samîmâne) yönelen bir kimse olarak Rabbisine duâ eder; sonra (Allah) kendi tarafından ona bir ni'met verdiğinde, daha önce O’na duâ etmekte olduğunu unutur da, (insanları) O’nun yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar koşar. De ki: 'Küfrünle
biraz
eğlenedur! Çünki sen Cehennem ehlindensin!'...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman Rabbına yönelerek O'na yalvarır. Sonra O, kendi katından ona bir nimet verince; önceden O'na yalvarmış olduğunu unutuverir. Ve Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: Küfrünle
biraz
eğlenedur. Muhakkak ki sen, ateş yaranındansın....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
Ve insana bir zarar dokunduğu zaman Rabbisine rücû ederek duada bulunur. Sonra ona kendi tarafından bir nîmet lütfedince O'na evvelce yapmış olduğu duayı unutur ve Allah için şerikler koşmaya başlar (nâsı) O'nun yolundan saptırmak için. De ki: «Küfrün ile
biraz
fâidelen, şüphe yok ki sen ateşin yârânındansın.»...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendi katından ona bir nimet verince, önceden O'na yalvarmış olduğunu unutuverir. O'nun yolundan saptırmak için, Allah'a eşler koşar. De ki: "Küfrünle
biraz
oyalanadur. Çünkü sen muhakkak ki cehennem halkındansın. "...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
(7-8) Eğer nankörlük ederseniz, Allah’ın size ihtiyacı yoktur. Ama kullarının nankörlüğüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin için ondan hoşnut kalır. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonra Rabbinizedir dönüşünüz... Elbette size yaptıklarınızı haber verecektir. O, kalplerin özünü bilendir. İnsana bir zarar dokununca, Rabbine yönelerek, ona dua eder. Sonra, kendisinden bir nimet ile değiştirince, daha önce ona dua ettiğini unutur da Allah’a ortaklar koşar, onun yolundan saptı...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsanın başı derde girince, gönülden O’na yönelerek Rabbine yalvarır. Ama sonra Allah kendi tarafından ona nimet ve imkan verince, daha önce bütün acziyle gönülden O’na yalvardığını unutur ve Allah yolundan kendisini saptırması için O’na birtakım şerikler uydurur. De ki: "İnkârınla
biraz
oyalan,
biraz
zevk al bakalım! Nasılsa sen kesin olarak cehennemliklerdensin!"...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: «Küfrünle
biraz
metalanıp yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın.»...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsan sıkıntıya düştüğünde, Rabbine yönelerek Ona yakarır. Sonra Rabbi ona kendi katından bir nimet nasip ettiğinde, evvelce ettiği duayı unutur da, halkı Onun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koşar. De ki: İnkârınla
biraz
oyalanadur; nasıl olsa ateş ehlindensin....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O'na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: "
Biraz
cık nimetlen küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın."...
Mömin Suresi, 47. Ayet:
(Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin
biraz
ını bizden savabilir misiniz? derler....
Mömin Suresi, 47. Ayet:
Hani (o vakit) Nâr içinde birbirleriyle tartışırlar da, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara der ki: "Doğrusu biz sizin tâbilerinizdik. . . Şimdi siz ateşi
biraz
olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?"...
Mömin Suresi, 47. Ayet:
Kâfirler ateşin içinde birbirlerinden davacı olup, deliller getirerek tartışırlarken, zavallılar, büyüklük taslayan zorba iktidar sahiplerine: 'Biz size uymuştuk. Şimdi siz,
biraz
olsun, bizi ateşten kurtarabilir misiniz?' derler....
Mömin Suresi, 47. Ayet:
(Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin
biraz
ını bizden savabilir misiniz? derler....
Mömin Suresi, 47. Ayet:
O vakit (Cehennem ehli) ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar o büyüklük taslayanlara der ki: 'Gerçekten biz (dünyada iken) size tâbi' olanlar idik. Şimdi siz ateşin
biraz
ını olsun, bizden def' edebilir kimseler misiniz?'...
Mömin Suresi, 47. Ayet:
Ateşin içinde birbirleriyle çekişip tartışırlarken; güçsüz ve zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin
biraz
ını olsun bizden savabilir misiniz?" derler....
Mömin Suresi, 47. Ayet:
Ateşte çekişip dururlarken, güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: 'Biz size uymuştuk. Şimdi bizden ateşin
biraz
ını olsun savabiliyor musunuz?'...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ve hep o ateştekiler Cehennem bekçilerine derler: rabbınıza duâ ediverin bir gün bizden azâbı
biraz
hafifletsin...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: «Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azabı
biraz
hafifletsin.»...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: «Ne olur Rabbinize dua edin de hiç değilse bir gün, bizden azabı
biraz
hafifletsin.»...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ateşte bulunanlar cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın, hiç değilse bir gün olsun azabımızı
biraz
hafifletsin. " derler....
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: "Rabbinize du'â edin de hiç değilse bir gün, bizden azâbı
biraz
hafifletsin!"...
Duxan Suresi, 15. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
kâşifû
: giderenler, kaldıranlar
3.
el azâbi
: azap
4.
kalîlen
: az,
biraz
...
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Muhakkak ki Biz, azabı
biraz
kaldırsak (bile), şüphesiz ki siz (şirke) dönecek olanlarsınız....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Şüphe yok ki
biraz
cık gidereceğiz azâbı, fakat gene şüphe yok ki kâfirliğe döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz azabı
biraz
cık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Muhakkak ki biz o azabı
biraz
cık açıp kaldırırız. . . (Ne var ki) siz eski hâlinize geri dönersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz, o azâbı sizden
biraz
cık kaldırırız. Ama siz mutlaka, eski halinize dönersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz sizden bu azabı
biraz
açıp gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz o (vaadettiğimiz açlıktan ibaret) azabı
biraz
kaldıracağız. Fakat siz yine (küfre) döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz, azabı elbette sizden
biraz
kaldıracağız ama siz (yine de inkâr ve kötülüğe) döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz azabı
biraz
cık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz azabı
biraz
cık kaldıracağız; ama siz yine döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz o azâbı
biraz
biraz
açacağız, fakat siz yine döneceksiniz...
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz o azabı
biraz
açacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz o azabı sizden
biraz
cık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz sizden azabı
biraz
cık kaldıracağız, fakat siz yine inkara döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz sizden bu azabı
biraz
açıp gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz bu (duman) azâbı (nı)
biraz
açıp kaldıracağız. (Fakat) siz, şübhe yok ki, tekrar dönücülersiniz. ...
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Şübhesiz ki biz, (sizden) azâbı
biraz
açı(verip kaldırı)cılarız; (ama) siz gerçekten yine (küfre) dönecek olan kimselersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Muhakkak Biz, o azabı
biraz
açıcılarız, sizler ise şüphe yok ki, dönüvericilersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz, azabı
biraz
kaldıracağız, siz tekrar (eski halinize) döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
-Biz, azabı
biraz
kaldırırız siz de tekrar dönerseniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Azabı üzerinizden
biraz
kaldıracağız, fakat siz yine eski halinize döneceksiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz sizden azâbı
biraz
cık kaldırırız ama siz yine (inkârınıza) dönersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz sizden bu azabı
biraz
açıp gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz azabı
biraz
kaldıracak olsak siz yine inkâra dönersiniz....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz azabı
biraz
kaldırırız; siz eski halinize tekrar dönersiniz....
Duxan Suresi, 59. Ayet:
Biraz
bekle, onlar da beklemektedirler (yakında başlarına neler geleceğini göreceklerdir)....
Məhəmməd Suresi, 12. Ayet:
Şübhesiz ki Allah, îmân edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır. İnkâr edenler ise, (dünyada
biraz
) faydalanırlar ve hayvanların yiyip durduğu gibi yerler; ve ateş, onlar için bir kalma yeridir!...
Məhəmməd Suresi, 12. Ayet:
Allâh, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkâr edenler ise dünyâda
biraz
yaşarlar, hayvanların yediği gibi yerler, (sonunda) yerleri ateştir....
Məhəmməd Suresi, 16. Ayet:
Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: “
Biraz
önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır....
Məhəmməd Suresi, 16. Ayet:
Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp gittikleri zaman, ilim verilenlere derler ki: "O
biraz
önce ne söyledi?" İşte onlar; Allah, onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır....
Məhəmməd Suresi, 16. Ayet:
Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp gittikleri zaman ilim verilenlere derler ki: "O
biraz
önce ne söyledi?" İşte onlar; Tanrı, onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi hevalarına uymuşlardır....
Məhəmməd Suresi, 16. Ayet:
Ve onlardan bazı kimseler vardır ki, seni dinler, sonra senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilmiş olanlara derler ki: «O
biraz
evvel ne söyledi?» Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalbleri üzerini mühürlemiştir ve hevâlarına tâbi olmuşlardır....
Məhəmməd Suresi, 16. Ayet:
Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp gittikleri zaman, kendilerine ilim verilenlere derler ki: «O
biraz
önce ne söyledi?» İşte onlar; Allah, onların kalplerini damgalamıştır ve onlar kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır....
Zariyat Suresi, 17. Ayet:
Geceleri
biraz
uyurlardı....
Nəcm Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Yuz cevireni ve malindan
biraz
verip sonra vermemekte direneni gordun mu?»...
Nəcm Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Yüz çevireni ve malından
biraz
verip sonra vermemekte direneni gördün mü?'...
Nəcm Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Şimdi (îmandan) dönen, (malından)
biraz
(ını) verib de gerisini sert kaya gibi elinde tutan adamı gördün mü? ...
Nəcm Suresi, 33. Ayet:
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve
biraz
şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor....
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Yuz cevireni ve malindan
biraz
verip sonra vermemekte direneni gordun mu?»...
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Yüz çevireni ve malından
biraz
verip sonra vermemekte direneni gördün mü?'...
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
Ve
biraz
verip de dayatıvereni...
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
Biraz
verip de dayatıvereni?...
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
Önce
biraz
verip de arkasını getirmeyeni....
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Şimdi (îmandan) dönen, (malından)
biraz
(ını) verib de gerisini sert kaya gibi elinde tutan adamı gördün mü? ...
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
Biraz
verip sonra vermemekte direneni....
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve
biraz
şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor....
Nəcm Suresi, 34. Ayet:
Biraz
meyletmiş ve sonra katılaşmıştır/direnmiştir....
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve
biraz
şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor....
Vaqiə Suresi, 13. Ayet:
(13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve
biraz
da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler....
Vaqiə Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Çoğu önceki ümmetlerden,
biraz
da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
1.
ve kalîlun
: ve
biraz
ı
2.
min el âhirîne
: sonrakilerden
...
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Ve (onların)
biraz
ı sonrakilerdendir....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerdendir....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonraki ümmetlerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
da sonrakilerden (ahir zaman peygamberinin hayırda ileri geçenleri),...
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerdendir....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
da âhirînden...
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
biraz
da sonrakilerden,...
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerdendir....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
biraz
(ı) da sonrakilerdendir. ...
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
(13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve
biraz
da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Çoğu önceki ümmetlerden,
biraz
da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Birâzı da sonrakilerden (olan bu insanlar),...
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Biraz
ı da sonrakilerdendir....
Vaqiə Suresi, 15. Ayet:
(13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve
biraz
da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafık erkeklerin ve münafık kadınların, iman edenlere: 'Bizi bekleyin, bizimle ilgilenin de, ışığınızdan, nurunuzdan biz de
biraz
faydalanalım' diyecekleri gün, onlara: 'Geriye, arkanıza, dünyaya dönün, dönmeniz mümkünse eğer, işlediğiniz amellerde ışıklar, nurlar arayın' denir. Nihayet onların aralarına içinde rahmet, dışında azap olan, kapısı bulunan, bir sur çekilir....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan
biraz
cık alıp yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün, ikiyüzlü dönek erkeklerle ikiyüzlü kadınlar, imân edenlere derler ki: «Bizi gözetip bekleyin, nurunuzdan
biraz
edinelim.» Onlara : «Geriye dönün de nûr arayın !» denilir. Sonra da aralarına kapısı bulunan bir sûr çekilir; iç tarafında rahmet, dış tarafında o cihetten yana azâb vardır....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, inananlara derler ki: "(Ne olur) bize bir bakın, sizin nurunuzdan
biraz
cık alıp yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün münâfık erkeklerle münâfık kadınlar, îmân edenlere diyecek ki: 'Bizi (de)bekleyin (ve bize
biraz
bakın) da nûrunuzdan faydalanalım!' (Onlara:) '(Yapabiliyorsanız)arkanıza (dünyaya) dönün de bir nûr arayın!' denilir. Derken aralarına, kapısı bulunan bir sur çekilir. Onun iç tarafı ki onda rahmet vardır, dış tarafına gelince o cihetten azab vardır....
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman etmekte olanlara derler ki: «(Ne olur) Bize bir göz atın, sizin nurunuzdan
biraz
cık alıp yararlanalım.» Onlara: «Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmağa çalışın» denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında da o yönden azab vardır....
Hədid Suresi, 20. Ayet:
Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama
biraz
sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir....
Mücadilə Suresi, 8. Ayet:
Görmedin mi şu fısıldaşmaktan yasaklananları ki,
biraz
sonra, yasaklanmış oldukları şeye dönüyorlar ve günah, düşmanlık, peygambere isyan konusunda fısıldaşıyorlar. Sana geldiklerinde, seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Kendi içlerinde ise şöyle diyorlar: "Söylediğimiz şey yüzünden Allah bize azap etse ya!" Cehennem yeter onlara. Girecekler oraya. Ne kötü dönüş yeridir o!...
Mücadilə Suresi, 11. Ayet:
Ey iman edenler! Siz toplantı halinde iken "
Biraz
yer açıverin!" denildiği zaman yer açın ki Allah da size genişlik versin."Kalkın!" denilince de kalkıverin ki Allah sizin gibi iman, hele hele bir de ilim nasib edilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Həşr Suresi, 15. Ayet:
Onlar, kendilerinden
biraz
zaman evvel işlerinin vebalini tatmış kimseler gibidirler ve kendileri için pek elemli bir azap vardır....
Həşr Suresi, 15. Ayet:
Kendilerinden
biraz
önce günahlarının vebalini tadanlara benziyorlar. Acı bir azap var onlara......
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Ve hani Peygamber zevcelerinin ba'zısına sir olarak bir söz söylemişti, vaktâki o onu haber verdi, Allah da Peygambere onu açtı, açınca Peygamber -o zevcesine-
biraz
ını tanıttı,
biraz
ından da sarfı nazar etti, ona bu suretle anlatıverince bunu sana kim haber verdi dedi, bana dedi, o alîm, habîr nübüvvetle haber verdi....
Qələm Suresi, 28. Ayet:
Onların
biraz
düşüncelisi dedi: "Ben size tespih (tenzih) etsenize, demedim mi?"...
Məaric Suresi, 5. Ayet:
O halde sabret
biraz
bir sabri cemîl ile...
Məaric Suresi, 5. Ayet:
O halde sabret
biraz
, güzel bir sabır ile!...
Müzzəmmil Suresi, 1. Ayet:
(1-4) Ey orutunup burunen! Gecenin yarisinda, istersen
biraz
sonra, istersen
biraz
once bir muddet icin kalk ve agir agir Kuran oku....
Müzzəmmil Suresi, 1. Ayet:
(1-4) Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen
biraz
sonra, istersen
biraz
önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
(2-3) Kalk,
biraz
ı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan
biraz
eksilt....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Biraz
ı hariç, geceleri kalk namaz kıl....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
(Namaz kılmak ve ibadet etmek için) gece kalk; ancak
biraz
ı müstesna....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
(1-4) Ey orutunup burunen! Gecenin yarisinda, istersen
biraz
sonra, istersen
biraz
once bir muddet icin kalk ve agir agir Kuran oku....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
(1-4) Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen
biraz
sonra, istersen
biraz
önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
(2-4)
Biraz
ı hariç, geceleri kalk namaz kıl. (Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu
biraz
azalt, ya da çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Kalk gice, meğer
biraz
...
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Gecenin
biraz
ı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl)....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Geceleyin
biraz
uyuduktan sonra kalk...
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
gece (nin)
biraz
ından gayrı (saatlerinde) kalk, ...
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Gecenin
biraz
ı müstesna kalk....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Gece
biraz
ilerleyince (namaz için) kalk;...
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
(2-3) Geceleyin kalk,
biraz
ı müstesna. Onun yarısı (kalk) veya ondan
biraz
eksilt (yarısından az kalk),...
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Gece kalk, ancak
biraz
ı dışında....
Müzzəmmil Suresi, 2. Ayet:
Geceleyin kalk (namaz kıl); yalnız gecenin
biraz
ında (uyu)....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
1.
nisfe-hû
: onun yarısı kadar
2.
ev
: veya
3.
inkus
: (nâkis) eksilt
4.
min-hu
: ondan
...
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Onun (gecenin) yarısı veya ondan (yarısından)
biraz
eksilt....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(2-3) Kalk,
biraz
ı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan
biraz
eksilt....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Gece yarısında, yahut ondan
biraz
da sonra....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu
biraz
azalt....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Yarısını uyanık geçir. Yahut yarıdan
biraz
azalt....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Yarısı kadar. Yahut bundan
biraz
eksilt....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan
biraz
eksilt....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Gecenin yarısını kalk, yahut bu yarıdan
biraz
eksilt;...
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(1-4) Ey orutunup burunen! Gecenin yarisinda, istersen
biraz
sonra, istersen
biraz
once bir muddet icin kalk ve agir agir Kuran oku....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(3-4) Gecenin yarısı veya ondan
biraz
eksilt ya da üzerine
biraz
artır. Kur'ân'ı güzel ahenkli tane tane oku....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(1-4) Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen
biraz
sonra, istersen
biraz
önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku....
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
(2-4)
Biraz
ı hariç, geceleri kalk namaz kıl. (Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu
biraz
azalt, ya da çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku....