Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasına kavuşmak için, içten gelerek malını harcayan kimsenin durumu; kuvvetli yağmur yağdığında kat kat ürün veren, kuvvetli yağmur olmasa da çisentisinin yeteceği yüksek bir yerdeki
cennete
benzer. Allah, yaptığınız her şeyi görendir....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ey Âdem! "Sen ve eşin
cennete
yerleşin, dilediğiniz yerden yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz."...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, onların canlarını tayyib şekilde alırlar. "Selam size. Yapmış olduğunuz iyi şeylere karşılık girin
Cennete
." derler....
Səba Suresi, 16. Ayet:
Onlarsa yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine su seddinin suyunu salıverdik. Ve iki cennetlerini, acı meyveli ağaçlara, meyvesiz ağaçlara ve az miktarda sedir ağacı bulunan iki
cennete
çevirdik....
Yasin Suresi, 26. Ayet:
Ona, "
Cennete
gir!" denildi. "Keşke halkım bilseydi;"...
Zuxruf Suresi, 70. Ayet:
Cennete
girin. Siz ve eşleriniz en iyi şekilde ağırlanacaksınız."...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel
cennete
ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
1.
ve kulnâ
: ve biz dedik
2.
yâ
: ey
3.
âdemu
: Âdem
4.
uskun
: iskân ol, otur, yerleş
...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin
cennete
yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce
cennete
yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve biz: 'Ey Adem, sen ve eşin
cennete
yerleşin ve orada, istediğiniz yerde yiyeceklerden bolca yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın, sonra kendi kendilerine haksızlık edenlerden olursunuz' dedik....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce
cennete
yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve dedik ki: «Ey Adem, sen ve eşin
cennete
yerleşin, ikiniz de orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın ki, haddini aşan zalimlerden olmayasınız.»...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Dedik ki; «Ey Adem, sen ve eşin
Cennete
yerleşiniz, oranın yiyeceklerinden istediğinizi bolbol yiyiniz, fakat şu ağaca yanaşmayınız, yoksa zalimlerden olursunuz.»...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Hem demiştik: 'Ey Âdem! Sen zevcen (Havvâ) ile
Cennete
yerleş; dilediğiniz yerde ondan bol bol yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, sonra zâlimlerden olursunuz!'...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Sen ve eşin, beraberce
cennete
yerleşin. Orada olanlardan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz, her ikiniz de zulmedenlerden olursunuz. ”...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve dedik ki: "Âdem! Eşinle birlikte
cennete
yerleşin, oradaki nimetlerden istediğiniz şekilde bol bol yiyin, sadece şu ağaca yaklaşmayın. Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz."...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Âdem'e de dedik ki: 'Ey Âdem, sen ve eşin
Cennete
yerleşin. Orada istediğiniz yerden bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa kendinize yazık edersiniz.'...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve Âdem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Âdem, sen ve eşin
cennete
yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."...
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâil oğulları (Hz. Yakub oğulları), size verdiğim nimetimi hatırlayın; ve bana itâat ederek Tevrat’ta (âhir zaman Peygamberi hakkında size açıkladığım) ahdime (bana iman ve itaate) vefa edin ki, ahdinize (sizi
cennete
koymağa) vefa edeyim. (Ahdi bozduğunuzda) ancak Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni'met(ler)imi hatırlayın; (îmân edeceğinize dâir)bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, (ben de
Cennete
girmeniz husûsunda) size verdiğim sözü yerine getireyim ve artık yalnızca benden korkun!...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve (emaniyeye tâbî olanlar): “Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp
cennete
gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah'ın katından bir ahd mi edindiniz?” O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip de salih ameller işleyenler ise
cennete
girecek olanlardır. Onlar da orada sonsuza kadar kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve kâlû len yedhulel
cennete
illâ men kâne hûden ev nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne)....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
len yedhule
: asla giremez
3.
el
cennete
: cennet
4.
illâ
: ancak, sadece, den başka
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve dediler ki: “
Cennete
yahudi veya hristiyan olan kimselerden başkası asla girmeyecektir.” Bu, onların emaniyesidir (zan ve kuruntularıdır). “Eğer siz sadıklar iseniz delillerinizi getirin.” de....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Cennete
Yahûdi yahut Nâsranî olmayan kesin olarak giremez dediler, kendi kuruntuları bu. De ki: Doğrucuysanız hadi, delillerinizi getirin bakalım....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse
cennete
giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olanlardan başkası
cennete
girmeyecek!". . . Bu onların kuruntularıdır! De ki: "Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi koyun ortaya!". . ....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Onlar: '
Cennete
ancak yahudi veya hıristiyan olan girebilecektir' dediler. [21] Bu onların kuruntularıdır. De ki: 'Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi ortaya koyun.'...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi veya hristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak
cennete
giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin kanıtınızı (burhan) getirin."...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
«Yahudi veya hiristiyan olmayan kimse elbettte
cennete
girmeyecek» dediler; bu onlarin kuruntularidir. De ki: «Sozunuz dogru ise delillerinizi getirin"....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
'Yahudi veya Hıristiyan olmayan kimse elbette
cennete
girmeyecek' dediler; bu onların kuruntularıdır. De ki: 'Sözünüz doğru ise delillerinizi getirin'....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse
cennete
giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
'Yahudi veya Hristiyanlardan başkası
cennete
giremez,' dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: 'Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin.'...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
bir de Yehud veya Nasradan başkası asla
Cennete
giremiyecek dediler, bu onların kendi kuruntuları, haydi de; doğru iseniz getirin bürhanınızı...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Bir de «yahudiler veya hıristiyanlardan başkası asla
cennete
giremeyecek.» Dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. De ki: «Eğer doğru iseniz, haydi kesin delilinizi getirin!»...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Bir de «yahudi ve hıristiyanlardan başkası asla
cennete
giremeyecek» dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. Sen de onlara de ki; «Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin delilinizi.»...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
"Yahudi veya Hristiyanlardan olmayan hiç kimse kesin olarak
cennete
giremez" dediler. Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz kesin kanıtınızı (burhan) getirin"....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Yahudiler ve Hıristiyanlar) dediler ki: «Yahudi veya Nasrânî olanlardan başkası asla
cennete
girmeyecek.» Bu, onların kuruntularıdır. (Habîbim, onlara) söyle: «Eğer (bu iddianızda) doğrucu kimseler iseniz burhanınızı getirin.». ...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Ehl-i kitab:) 'Yahudi veya hristiyan olandan başkası aslâ
Cennete
giremeyecek!' dediler. Bu onların boş temennîleridir. De ki: 'Eğer (iddiâ nızda) doğru kimseler iseniz, delîlinizi getirin!'...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve dediler ki: Yahudi ve Hristiyan olanlardan başkası
cennete
girmeyecek. Bu onların kuruntusudur. De ki: Eğer sadıklar dan iseniz delilinizi getirin....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Onlar: "Yahudi ve Hıristiyan olmadıkça hiç kimse
cennete
giremez!" diye iddia ederler. Bu onların kuruntusudur! De ki: "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz, iddianızı kanıtlayın!"...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve dediler ki «
cennete
Yahudi veya Nasranî olanlardan başkası elbette giremeyecektir.» Bu onların boş hülyalarıdır. De ki: «Hüccetinizi getirin, eğer siz sâdık kimseler iseniz.»...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Onlar: “Yahudi veya hıristiyan olanlardan başkası
cennete
giremeyecek. ” dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, delilinizi getirin. ”...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
-Yahudi ve Hıristiyan olanlardan başkası
cennete
giremeyecek! dediler; bu onların kuruntusudur. Onlara de ki: -Eğer doğru söylüyorsanız, delilinizi getirin....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Bir de: "Yahudi veya Hıristiyan olanlardan başkası
cennete
asla giremez!" dediler. Bu onların kendi kuruntuları... Sen de ki: "İddianızda tutarlı iseniz haydi delilinizi ortaya koyun!"...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
"Yahûdi yahut hıristiyan olandan başkası
cennete
girmeyecek," dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru iseniz, delilinizi getirin."...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: «Yahudi veya Hıristiyan olmadıkça, kimse kesin olarak
cennete
giremez.» Bu, onların kendi kuruntularıdır (öngörüleridir) . De ki: «Eğer doğru sözlüler iseniz, kesin kanıt (burhan) ınızı getiriniz.»...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Onlar, 'Yahudilerden yahut Hıristiyanlardan başkası
Cennete
girmeyecek' dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen, 'Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi getirin' de....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
"Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası
cennete
asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hayalleri, kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!"...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdi’ler: “- Hristiyanlar, din işinde bir şey üzre değildirler.” dediler. Hristiyanlar da: “Yahûdiler, din işinde güvenilir bir şey üzre değildir.” dediler. Halbuki hepsi kendilerine indirilen Tevrat ve İncil’i okuyorlar. Kitab ehli olmayan ve okumak bilmeyen Arap müşrikleri de Yahûdilerle Hristiyanların söyledikleri gibi söylerler. Allah, ayrılığa düştükleri şeyde, kıyamet günü aralarında hükmünü verecek (haklıyı
Cennete
ve haksızı Cehenneme koyacaktır.)...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Em hasibtum en tedhulûl
cennete
ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun)....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa zan mı ettiniz
2.
en tedhulû
: girmeniz
3.
el
cennete
: cennet
4.
ve lemmâ
: ve olmadıkça
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe,
cennete
gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öyle) şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, resûl ve onun yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah'ın yardımı gerçekten yakın değil mi?...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden öncekilerin örnek olan, ibret veren halleri, başınıza gelmeden
cennete
giriveririz mi sandınız? Onlar yoksulluklara uğradılar, zararlara düştüler, çetin sıkıntılara çattılar. Öylesine sürçtüler, öylesine kaydılar, sarsıldılar ki peygamber ve onunla berâber bulunan iman ehli bile, Allah yardımı ne vakit dediler. Bilin ki şüphe yok, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başlarına gelen mesel olmuş sıkıntılarının sizin de başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntı, belâ gelip çattı, sarsıldılar ki, Rasûlleri ve yanındaki iman edenler "Allâh'ın yardımı ne zaman gelecek" dediler. Haberiniz olsun ki Allâh nusreti yakındır!...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin başlarına gelenin benzeri sizin de başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine darlık ve sıkıntı içerisine düştüler ki, peygamber ile yanındakiler 'Allah'ın yardımı acaba ne zaman?' diyecek kadar sarsıldılar. Bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz ey müminler, kendinizden evvel geçenlerin halleri hiç başınıza gelmeden (hemen)
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve maiyetinde iman edenler: “- Allah’ın yardımı ne zaman olacak?” diyesiye kadar... Bilin ki Allah’ın yardımı muhakkak yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden once gelenlerin durumu sizin basiniza gelmeden
cennete
gireceginizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber muminler: «Allah'in yardimi ne zaman?» diyecek kadar darliga ve zorluga ugramislar ve sarsilmislardi; iyi bilin ki Alah'in yardimi suphesiz yakindir....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Onlar zorluk ve sıkıntıya uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki elçi ve beraberindeki inananlar, 'ALLAH'ın yardımı ne zaman,' dediler. İyi bilin ki ALLAH'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin
Cennete
girivereceksiniz mi sandınız? Onlara öyle ezici mihnetler, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ Peygamber ve maiyetinde iman edenler «ne zaman Allah'ın nusratı?» diyeceklerdi. Bak işte Allahın nursatı yakın....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin örnek olmuş durumları hiç başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onların başına öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler geldi ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve beraberindeki iman edenler: «Allah'ın yardımı ne zaman?» diyeceklerdi. Bak işte, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden
cennete
girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: «Allah'ın yardımı ne zaman?» derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlar zorluk ve sıkıntıya uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki elçi ve beraberindeki inananlar "Tanrı'nın yardımı ne zaman?" dediler. Dikkat edin, kuşkusuz Tanrı'nın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey mü'minler) yoksa siz, sizden evvel geçenlerin haali başınıza gelmeden
cennete
girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk (lar), ve sıkıntı (lar) gelib çatdı ve (çeşidli belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber (leri) maiyyetindeki mü'minlerle birlikde: «Allahın yardımı ne zaman?» diyordu. Gözünüzü açın: Allahın yardımı yakındır muhakkak. ...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey mü’minler!) Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hâli (sizin de) başınıza gelmeksizin (kolayca)
Cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle (belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve berâberindeki îmân edenler: 'Allah’ın yardımı ne zaman!' diyecek (hâle gelmiş)lerdi! Dikkat edin, şübhe yok ki Allah’ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz; sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden
cennete
girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk, öyle sıkıntı gelmiş ve sarsıntıya uğramışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü'minler: Allah'ın yardımı ne zaman? diyordu. Bilesiniz ki, Allah'ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ama), sizden önce gelip geçen (mümin)ler gibi sıkıntı çekmeden
cennete
girebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve katlanılmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki, müminlerle birlikte Elçi de: "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı (daima) yakındır!...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa
cennete
gireceğinizi mi zannettiniz, sizden evvelki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe? Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O'nunla beraber imân edenler, «Allah'ın nusreti ne zaman?» diyecek bir halde geldiler. Haberiniz olsun Allah'ın nusreti şüphe yok ki pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden
cennete
girivereceğinizi mi sandınız? Başlarına öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi, öyle sarsıldılar ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: “Allah'ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Biliniz ki Allah'ın yardımı çok yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelenlerin durumu, sizin başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve onun yanındaki mü’minler bile: -Allah’ın yardımı ne zaman? diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile "Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?" diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuştu, öyle sarsılmışlardı ki, nihâyet peygamber ve onunla birlikte inananlar: "Allâh'ın yardımı ne zaman?" diyecek olmuşlardı. İyi bilin ki, Allâh'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali, başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber, beraberindeki mü'minlerle: «Allah'ın yardımı ne zaman?» diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden
Cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle darlıklara ve zorluklara uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve onunla beraber iman edenler, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek hale geldiler. Haberiniz olsun, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik (Allah'a ortak koşan) kadınları, (onlar) mü'min oluncaya kadar nikâhlamayın. Mü'min bir cariye müşrik (hür) bir kadından elbette daha hayırlıdır, hoşunuza gitse bile. (Kadınlarınızı da) müşrik erkeklerle, (onlar) mü'min oluncaya kadar nikâhlamayın. Mü'min bir köle, müşrik (hür) birinden hoşlansanız bile elbette daha hayırlıdır. ışte onlar, (sizi) ateşe davet ederler. Allah ise kendi izni ile (sizi)
cennete
ve mağfirete davet ediyor ve insanlara âyetlerini açıklıyor. Umulur ki onlar böylec...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle,
cennete
ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a şirk koşan kadınları, imana gelmedikçe nikâhlamayın. İman sahibi bir cariye bile sizi imrendiren bir müşrik kadından daha hayırlıdır. Şirk koşan erkeklere de kızlarınızı vermeyin. Müşrik, sizi imrendirse bile iman ehli bir kul, ondan hayırlıdır. Onlar, sizi ateşe çağırırlar, Allah'sa, izniyle
cennete
ve yarlıganmaya. Anarlar, hatırda tutarlar diye de insanlara delillerini apaçık bildirmededir....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile
cennete
ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikâhlanmayın. İman eden bir cariye, hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (güzellik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikâhlamayın. İman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe davet ederler. Allâh ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle
cennete
ve mağfirete davet ediyor. Allâh (hakikatin)...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a iman etmedikleri sürece müşrik kadınları nikahlamayın. Şüphesiz mü'min bir cariye, hoşunuza gitse bile müşrik olan bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de iman etmedikleri sürece (kızlarınızı) nikahlamayın. Şüphesiz mü'min bir köle, hoşunuza gitse bile müşrik bir adamdan daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırmaktadırlar. Allah ise, kendi izniyle
cennete
ve bağışlanmaya çağırmakta ve belki, düşünüp öğüt alırlar diye insanlara ayetlerini açıklamaktadır....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle
cennete
ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ey müminler, Allah’a ortak koşan (kâfir) kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. İmanı olmıyan (müşrike) bir kadın, sizi imrendirse bile, iman etmiş bir cariye elbette ondan daha hayırlıdır. (Bu yasak, Mâide Sûresi 5. âyeti ile kitap ehli olmıyan kâfirlere tahsis edilmiştir. Kitap ehli olanlarla evlenmek böylece câiz olmuştur. Celâleyn) Müşrik erkekler de iman etmedikçe, onlara mümin kadınları nikâhlamayın; bir kâfir size hoş görünse bile. Mümin köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar siz...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a es kosan kadinlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin. Inanan bir cariye, hosunuza gitse de putperest bir kadindan daha iyidir. Inanmalarina kadar; puta tapan erkeklerle mumin kadinlari evlendirmeyin. Inanan bir kole, hosunuza gitmis olsa da, puta tapan bir erkekten daha iyidir. Iste onlar atese cagirirlar, Allah ise izniyle
cennete
ve magfirete cagirir ve insanlara ibret alsinlar diye ayetlerini aciklar. *...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a eş koşan kadınlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin. İnanan bir cariye, hoşunuza gitse de ortak koşan bir kadından daha iyidir. İnanmalarına kadar; ortak koşan erkeklerle mümin kadınları evlendirmeyin. İnanan bir köle, hoşunuza gitmiş olsa da, ortak koşan bir erkekten daha iyidir. İşte onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle
cennete
ve mağfirete çağırır ve insanlara ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile
cennete
ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İnanmadıkça, ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir hizmetçi kadın ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır; ondan hoşlansanız bile. Ortak koşan erkeklerle, inanıncaya kadar kızlarınızı evlendirmeyin. İnanan bir hizmetçi erkek ortak koşandan daha hayırlıdır, hoşlansanız bile... Onlar, ateşe çağırıyor. ALLAH ise
cennete
ve bağışlanmaya çağırır ve öğüt almaları için ayetlerini halka açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Maamafih müşrikleri iman etmedikçe nikâh etmeyin, bir müşrike sizi imrendirse bile iman etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır, müşrik erkeklere de nikâh ettirmeyin bir müşrik size hoş görünse bile, mü'min bir kul elbette daha hayırlıdır, onlar sizi ateşe da'vet ederler, Allah ise iznile
Cennete
ve mağfirete davet ediyor da âyetlerini insanlara beyan buyuruyor gerekki hatırda tutarlar...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a ortak koşan kadınlarla, iman etmedikçe evlenmeyin! Allah'a ortak koşan bir kadın sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır. İnanan kadınları, Allah'a ortak koşan erkeklerle, iman etmedikçe evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan erkek size hoş görünse bile bir köle, ondan daha hayırlıdır. Onlar, sizi ateşe davet ederler; Allah ise kendi izniyle
cennete
ve mağfirete davet ediyor; insanlara, hatırda tutmaları için ayetlerini iyice açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle
cennete
ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Tanrı ise kendi izniyle
cennete
ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
(Ey mü'minler) Allaha eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle), onlar îmana gelinceye kadar, evlenmeyin. İman eden bir câriye, müşrik bir kadından — bu, sizin hoşunuza gitse de — elbet daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de, onlar îman edinceye kadar, (mü'min kadınları) nikahlamayın. Mü'min bir kul müşrikden — o, sizin hoşunuza gitse de — elbette hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar, Allah ise, kendi iradesiyle,
cennete
ve mağfirete çağırır. O, insanlara âyetlerini apaçık söyler. Tâki iyice düşü...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Hem îmân etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin! Ve elbette mü’min bir câriye,(hür) bir müşrik kadından daha hayırlıdır. (O müşrik kadın) hoşunuza gitse bile! Îmân etmedikçe müşrik erkekleri de (mü’min kadınlarla) evlendirmeyin! Elbette mü’min bir köle,(hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. (O müşrik) hoşunuza dahi gitse! İşte onlar ateşe da'vet ederler. Allah ise, izniyle
Cennete
ve mağfirete (vesîle olacak amellere) da'vet ediyor; âyetlerini de insanlara iyice açıklıyor, tâ ki ibret alsınlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İman edinceye kadar putperest kadınları nikahlamayın. İman eden bir cariye puta tapan bir kadındano hoşunuza gitse dedaha iyidir. İman edinceye kadar onları puta tapan erkeklerle de nikah ettirmeyin. İman eden bir köle, -hoşunuza gitse deputa tapan erkekten daha iyidir. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise
cennete
ve mağfirete çağırır ve öğüt alsınlar diye insanlara ayetlerini açıkça bildirir....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadınlarla onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar evlenmeyin: Çünkü (Allah'a) bağlanmış mümin bir kadın, Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadından -bu sizin hoşunuza gitse de- kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran erkekler ile onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar kadınlarınızı nikahlamayın; zira (Allah'a) bağlanmış bir mümin erkekten -bu sizi hoşnut etse bile- kesinlikle daha hayırlıdır. (Böyleleri) sizi ateşe davet ...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrikeleri imân edinceye kadar nikah etmeyiniz. Elbette mü'min olan bir cariye, bir müşrikeden hayırlıdır. Velev ki müşrike sizin hoşunuza gitsin. Ve müşrik erkeklere de, imân etmedikçe (müslüman kadınları) nikah ettirmeyiniz. Elbette bir mü'min köle, bir müşrikten hayırlıdır. Velev ki o müşrik hoşunuza gidecek olsun. Onlar (o müşrik ve müşrikeler, insanı) ateşe davet ederler. Allah Teâlâ ise kendi izniyle
cennete
ve mağfirete davet buyurur. Ve insanlara âyetlerini açıkça bildirir, tâ ki tezekk...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İnanıncaya kadar, Allah'a eş koşan müşrik bir kadınla evlenmeyin. Müşrik kadın hoşunuza gitse dahi, imanlı câriye ondan daha hayırlıdır. İnanıncaya kadar müşrik erkekleri imanlı kadınlarla evlendirmeyin. İmanlı bir köle, hoşunuza gitse dahi bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler cehenneme çağırırlar, Allah ise izniyle
cennete
ve mağfirete çağırır. Allah düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. Mümin bir cariye, hoşunuza giden müşrik bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikçe, müşrik erkeklerle mümin kadınları evlendirmeyin. Mümin bir köle, hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise, izniyle,
cennete
ve mağfirete çağırır ve insanlara düşünüp ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyin! Mümin bir cariye, hoşunuza giden hür bir müşrik kadından daha hayırlıdır! Mümin kadınları da, onlar iman etmedikçe, müşriklere nikâhlamayınız; Mümin bir köle hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler sizi cehenneme dâvet ederler. Allah ise sizi Kendi izniyle,
cennete
ve mağfirete dâvet eder ve üzerinde düşünüp gerekli dersi alsınlar diye âyetlerini insanlara açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a ortak koşan kadınlarla, onlar inanıncaya kadar, evlenmeyin. (Allah'a ortak koşan hür kadın), hoşunuza gitse dahi, inanan bir cariye, ortak koşan (hür) kadından iyidir. Ortak koşan erkekler de inanıncaya kadar, onları (kadınlarınızla) evlendirmeyin. (Allah'a ortak koşan hür erkek) hoşunuza gitse dahi, inanan bir köle, ortak koşan (hür) adamdan iyidir. (Zira) onlar ateşe çağırıyorlar. Allâh ise izniyle
cennete
ve mağfirete çağırıyor. İnsanlara âyetlerini açıklıyor ki öğüt alsınlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle
cennete
ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Onlar iman etmedikçe, müşrik kadınlarla evlenmeyin. Hoşlansanız bile, müşrik bir kadından ise, mü'min bir cariye daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. Hoşlansanız bile, müşrik bir erkekten ise, mü'min bir köle daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar; Allah ise izniyle sizi
Cennete
ve bağışlanmaya çağırıyor. Ve, düşünüp öğüt alsınlar diye, insanlara âyetlerini açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından - müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten - o hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle
cennete
ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine kesin ve açık deliller gelmiş ve Resulün hak peygamber olduğuna şehadet etmiş iken, imanlarından sonra küfre sapan bir topluluğu hiç Allah hidâyete erdirir mi? Yok, yok! Allah, zalimler güruhunu
cennete
giden yola koymaz, emellerine kavuşturmaz....
Ali-İmran Suresi, 92. Ayet:
Sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe, siz
cennete
eremezsiniz. Allah yolunda her ne harcarsanız muhakkak Allah onu bilendir....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve Rabbiniz'den olan mağfirete ve genişliği yerler ve gökler kadar olan, muttekîler için hazırlanmış olan
cennete
koşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan
cennete
koşun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Yarış edercesine koşun Rabbinizin yarlıgamasına, sakınanlar için hazırlanmış bulunan ve eni, göklerle yerler kadar olan
cennete
....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan
cennete
koşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esmâ bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semâlar (idrak mertebeleri) ile arz (kuvveler platformu) genişliğindeki (Allâh Esmâ'sının kuvveleriyle tahakkuk ortamı olan)
cennete
. . . Korunanlar için hazırlanmıştır o!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin, koruma kalkanına almasına, bağışlamasına ve Cennet’ine koşun. Genişliği göklerle yer kadar olan
cennete
koşun. Bu cennet, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin mağfiretine ve genişliği göklerle yer kadar olan
cennete
koşuşun. Bu cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan
cennete
(kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin mağfiretine ve eni, göklerle yer kadar olan
cennete
koşuşun; o cennet takvâ sahipleri için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbiniz'in magfiretine, ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin hazirlanmis eni gokler ve yer kadar olan
cennete
kosusun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan
cennete
koşuşun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan
cennete
koşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, eni göklerle yeri kapsayan ve erdemliler için hazırlanmış olan
cennete
doğru koşun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve koşuşun Rabbınızdan bir mağfirete ve bir
Cennete
ki eni Semavat-ü Arz genişliğidir, müttekîler için hazırlanmıştır...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve koşuşun Rabbinizden bir bağışlanmaya ve takva sahipleri için hazırlanmış eni gökler ve yer genişliğinde olan
cennete
....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan
cennete
koşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin affediciliğine ve genişliği gökler ile yer arası kadar olan
Cennete
koşunuz. Burası takvalılar için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan
cennete
(kavuşmak için ) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin mağfiretine ve takvaa saahibleri için hazırlanmış olan
cennete
— ki en göklerle yer (kadardır) — koşuşun. ...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve (sâlih ameller işleyerek) Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer(kadar) olan
Cennete
koşuşun! (Ki orası,) takvâ sâhibleri için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbınızın mağfiretine ve genişliği göklerle yer arası kadar olan
cennete
koşun. O, takva sahibleri için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin affına mazhar olmak ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar için hazırlanmış gökler ile yer kadar geniş bir
cennete
ulaşmak için birbirinizle yarışın;...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve Rabbinizden bir mağfirete ve eni gökler ile yer genişliğinde olan bir
cennete
koşunuz ki, muttakîler için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin bağışına ve Allah'tan korkanlar için hazırlanmış, genişliği gökler ve yer kadar olan
cennete
koşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
-Rabbinizden gelen mağfirete ve genişliği gökler ile yer kadar olan, muttakiler için hazırlanmış
cennete
koşuşun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbiniz tarafından mağfirete, genişliği göklerle yer kadar ve müttakiler için hazırlanmış bir
cennete
doğru yarışırcasına koşuşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, korunanlar için hazırlanmış
cennete
koşun!...
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizden olan mağfirete ve eni, göklerle yer kadar olan
cennete
(kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni göklerle yer kadar olan
cennete
doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Em hasibtum en tedhulûl
cennete
ve lemmâ ya’lemillâhullezîne câhedû minkum ve ya’lemes sâbirîn(sâbirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa siz zannediyor musunuz
2.
en tedhulû
: girmenizi
3.
el
cennete
:
cennete
4.
ve lemmâ
: ve a...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah sizden cihad edenleri ve sabredenleri belli etmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa Allah, içinizden savaşanları belli etmeden, sabredenleri bildirmeden
cennete
girivereceğinizi mi sanıyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa Allah içinizden hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihad edenleri tanımadan, sabrederek mücadele edenleri ortaya çıkarmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz Allah içinizden cihad edenleri ortaya çıkarmadan ve yine sabredenleri ortaya çıkarmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız!...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip ayırdetmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa, Allah içinizden mücadele edenlerle sabredenleri hiç belli etmeden
cennete
girivereceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa icinizden Allah cihad edenleri ve sabredenleri belirtmeden
cennete
gireceginizi mi saniyordunuz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa içinizden Allah cihad edenleri ve sabredenleri belirtmeden
cennete
gireceğinizi mi sanıyordunuz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
ALLAH aranızdaki çalışanları ortaya çıkarmadan, sabredenleri ayırmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz zannettinizmi ki Allah içinizden o mücahede edenleri hiç belli etmeden, sabredenleri belli etmeden
Cennete
giriverceksiniz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizden savaşanları ve sabredenleri hiç belirlemeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan
cennete
girivereceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizdeki cihad edenleri ayırd etmeden ve sabırlıları belirlemeden
Cennete
girebileceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Tanrı, içinizden cihad edenleri belirtip ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip ayırdetmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz - Allah içinizden savaşanlar (la savaşmâyanlar) ı belli etmeden - sebat edenler (le etmeyenler) i belli etmeden
cennete
girivereceğinizi mi sandınız? ...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa, Allah içinizden cihâd edenleri ortaya çıkarıp, sabredenleri belli etmeden
Cennete
girivereceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Allah, (kendi yolunda) üstün çaba gösterdiğinizi ve zorluklara karşı sabırlı olduğunuzu görmedikçe
cennete
girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah Teâlâ sizden mücâhede edenleri ayırdetmedikçe ve sabredenleri belli buyurmadıkça
cennete
girivereceğinizi mi sanıverdiniz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenlerle etmeyenleri, sebat edenlerle etmeyenleri belli etmeden
cennete
girivereceğinizi mi sanıyordunuz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
-Yoksa Allah, içinizden cihat edenleri belirlemeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Allah, sizin içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri ortaya çıkarmadan, kolayca
cennete
girivereceğinizi mi zannettiniz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allâh, içinizden cihâd edenleri (sınayıp) bilmeden, sabredenleri (sınayıp) bilmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip ayırdetmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, aranızdan ciddî çaba harcayanları ve sabredenleri ayırt etmeden
Cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden
cennete
gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhılel
cennete
fe kad fâz(fâze), ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri). ...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
1.
kullu nefsin
: herkes, her nefs
2.
zâikatu el mevti
: ölümü tadıcıdır
3.
ve innemâ
: ve lakin, fakat, amma
4.
tuveffevne
...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz (amellerinizin karşılığı) kıyamet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve
cennete
sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
cennete
sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacak ve hiç şüphe yok ki
cennete
giren, gerçekten de kurtulmuştur, muradına ermiştir. Dünya yaşayışı, zâten aldatıcı bir matahtan ibaret....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
cennete
konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her bilinç, ölümü (biyolojik bedensiz yaşamayı) tadacaktır! (Biyolojik bedenli yaşam sonrası başlayacak olan) kıyamet sürecinde yaptıklarınızın mükâfatı eksiksiz verilecektir. Kim yanmaktan kurtarılıp
cennete
(boyutuna) geçirilirse o gerçekten kurtulmuştur. Dünya yaşamı aldatıcı (sonu pişmanlık olan) bir zevkten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacaktır. Ancak, kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tamı tamına verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
cennete
konursa, o mutluluğa ermiştir. Dünya hayatı yalnızca aldatıcı zevklerden ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde ecirleriniz eksiksiz olarak verilecek. Kim ateşten uzaklaştırılıp
cennete
sokulursa kurtuluşa ermiş olur. Dünya hayatı aldatıcı geçinmeden başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve
cennete
sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadacak ve ecirleriniz (mükâfatlarınız) ancak kıyamet günü tamamlanacak. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır da
Cennete
konursa işte o muradına ermiştir. Yoksa dünya hayatı aldatıcı menfaattan başka bir şey değil......
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her insan olumu tadacaktir. Kiyamet gunu, ecirleriniz size mutlaka odenecektir. Atesten uzaklastirilip
cennete
sokulan kimse artik kurtulmustur. Dunya hayati, zaten, sadece aldatici bir gecinmeden ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp
cennete
sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı, zaten, sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
cennete
konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacaktır. Diriliş günü ödülleriniz size eksiksiz olarak verilir. Kim ateşten kurtarılıp
cennete
sokulursa, zafer kazanmış olur. Dünya hayatı ancak aldatıcı bir zevkten ibarettir...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tatacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da
Cennete
konulursa işte o murada erdi, yoksa dunyâ hayâtı aldatıcı bir meta'dan başka bir şey değil...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Herkes ölümü tadacaktır. Mükafatlarınız ancak kıyamet günü tamamlanacaktır. Her kim o vakit ateşten uzaklaştırılır da
cennete
konulursa, işte o, murada erdi. Yoksa, dünya hayatı, aldatıcı bir eşyadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
cennete
konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve
cennete
sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadıcıdır. Ecirleriniz (yapdıklarınızın karşılıkları) muhakkak kıyaamet günü tastamam verilecekdir. (O vakit) kim o ateşden uzaklaşdırılıp
cennete
sokulursa artık o, muhakkak muraadına ermiş olur. (Bu) dünyâ hayaatı aldanma metâından başka (bir şey) değildir. ...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır! Amellerinizin karşılığı ise, ancak kıyâmet günü size tam olarak verilecektir. Artık kim ateşten uzaklaştırılıp
Cennete
sokulursa, işte (o kişi)gerçekten kurtulmuş (murâdına ermiş)tir. Hâlbuki dünya hayâtı, aldatıcı menfaatten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır,
cennete
sokulursa; artık o, kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır: Böylece Kıyamet Günü (yapıp ettiklerinizin) karşılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp
cennete
sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır: Zira bu dünya hayatı(na düşkünlük), kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Ve şüphe yok sizlere ecirleriniz Kıyamet gününde ödenecektir. Artık kim ateşten uzaklaştırılır ve
cennete
girdirilirse necât bulmuş olur. Ve dünya hayatı ise bir aldatıcı metadan başka değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp
cennete
sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü de ancak yaptıklarınızın karşılığı size ödenecektir. Kim ateşten uzak tutulur ve
cennete
sokulursa, o kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her canlı ölümü tadacaktır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini ancak kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp
cennete
yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her can ölümü tadacaktır. Kıyâmet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ki hemen ateşin elinden çekilip kurtarılır da
cennete
sokulursa, işte o, kurtuluşa ermiştir. Dünyâ hayâtı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve
cennete
sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metâdan başka bir şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet gününde ise ücretlerinizi tam olarak alırsınız. O gün kim ateşten kurtulup da
Cennete
girmişse, işte o muradına ermiştir. Dünya hayatı ise aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp
cennete
sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey değildir....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
1.
lâkin ellezîne
: lâkin, fakat onlar, ... olanlar
2.
ittekav
: takva sahibi oldular
3.
rabbe-hum
: Rab'lerine
4.
lehum
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Eğer kendisinden yasaklanmakta olduğunuz (günahlar)ın büyüklerinden kaçınırsanız, (küçük) günahlarınızı sizden örteriz ve sizi çok hoş bir yere (
Cennete
) koyarız....
Nisa Suresi, 49. Ayet:
Şu, kendilerini temize çıkaranlara (
cennete
ancak biz gireceğiz diyen yahudi ve hristiyanlara) bakmazmısın! Öyle değil, Allah dilediğini temize çıkarır. Onlara da kıl kadar zulmedilmezler (yaptıklarının cezasını tam olarak görürler)....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Ve men ya’mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel
cennete
ve lâ yuzlemûne nakîrâ(nakîran)....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
ya'mel
: amel eder, yapar
3.
min es sâlihâti
: salih ameller ( nefsi tezkiye edici, ıslâh edici ameller)
4.
...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Ve erkeklerden veya kadınlardan mü'min olarak, kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa o taktirde, işte onlar,
cennete
girerler ve onlara hurma çekirdeğinin lifi kadar (zerre kadar) bile zulmedilmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar
cennete
girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun, inanıp da iyi işlerde bulunanlar,
cennete
girerler ve kıl kadar bile zulüm görmezler, hakları zayi olmaz....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar
cennete
girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
İman etmiş olarak erkek veya kadın, kimler hayırlı bir iş yaparlarsa, onlar
cennete
girerler, zerrece hakları kaybolmaz....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun, kimler de mü’min olarak gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarından, İslâmî düzenden sorumlu olduğu kısmını hayata geçirirler, iş barışı içinde, bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak, nimetin-ürünün kendisini ilgilendiren alanda bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olurlar, cârî-kalıcı hayırlardan-sâlih amellerden imkânları dahilindekileri işlerlerse, işte onlar ce...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadınlardan kimler de imanlı olarak iyiliklerden bir şey işlerlerse bunlar da
cennete
girerler ve bir zerre kadar bile haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar
cennete
girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Mü’min olduğu halde erkek ve kadından kim bir takım sâlih âmellerde bulunursa, işte bu gibiler,
cennete
girerler ve zerre kadar zulmedilmezler....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadin, mumin olarak, kim yararli isler islerse, iste onlar
cennete
girerler, kendilerine zerre kadar zulmedilmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadın, mümin olarak, kim yararlı işler işlerse, işte onlar
cennete
girerler, kendilerine zerre kadar zulmedilmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar
cennete
girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadın, her kim inanarak erdemli bir hayat sürerse
cennete
girer ve en ufak bir haksızlık görmez...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Gerek erkeklerden gerek dişi her hangi bir gişi de mü'min olarak iyi işlerden bir iş tutarsa işte böyleler
Cennete
girerler ve zerrece hakları yenmez...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun her hangi bir kimse mümin olarak iyi bir iş yaparsa, işte böyleleri
cennete
girerler ve zerrece hakları yenmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar
cennete
girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Buna karşılık erkek yada kadın kim inanarak iyi bir amel işlerse, böyleleri de zerre kadar haksızlığa uğramaksızın
cennete
girerler....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun inançlı olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar
cennete
girecek ve bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkekden veya kadından kim de mü'min olarak güzel güzel işlerden (bir şey) yaparsa işte onlar
cennete
girerler. Bir çekirdeğin çukurcuğu kadar bile haksızlığa uğratılmazlar. ...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Hem erkek veya kadın, kendisi mü’min olarak kim sâlih amellerden işlerse, işte onlar
Cennete
girerler ve bir çekirdeğin (arkasındaki küçücük) oyuğu kadar bile haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadın her kim ki; mü'min olarak salih amel işlerse
cennete
girer. Ve kendilerine zerre kadar zulmedilmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Halbuki -ister erkek ister kadın olsun- iman edip (yapabileceği) doğru ve yararlı işler yapan kimse
cennete
girecek ve bir hurma çekirdeği(ni dolduracak) kadar bile haksızlığa uğramayacaktır....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Ve erkekten ve kadından herhangi bir kimse, mü'min olduğu halde iyi işlerden bir şey işlerse işte onlar
cennete
gireceklerdir ve bir çekirdeğin arkasındaki bir çukurcuk kadar bile zulme uğramayacaklardır....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun kadın olsun, her kim mümin olarak sâlih amel işlerse, işte bunlar
cennete
girerler. Onlar zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Mümin olarak kim bir doğru iş yaparsa erkek olsun, kadın olsun işte bunlar
cennete
girecekler ve zerre kadar haksızlık görmeyeceklerdir....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun kadın olsun kim mümin olarak iyi ve yararlı işler yaparsa, işte onlar
cennete
girerler ve zerre kadar bile hakları yenmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadından her kim inanarak güzel işler yaparsa, işte öyle kimseler
cennete
girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar,
cennete
girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Kim de mü'min olarak iyi işler yaparsa, erkek olsun, kadın olsun, onlar da zerre kadar haksızlığa uğratılmadan
Cennete
girerler....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar
cennete
gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
İşte Allah’a iman edip de ona (Şeriatına) sarılanları Allah, kendi katından bir rahmet ve lütuf içine (
Cennete
) koyacak ve onları, kendisine varan doğru bir yola (islâma) iletecektir....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
İşte Allah'a îmân edip O'na sarılanları Allah, kendi katından bir rahmet ve lûtfa (
cennete
) koyacak, ve onları kendisine varan doğru bir yola (İslâm'a) iletecektir....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
Allah'a inanan (ve O'nun şeriatına sanlan)lara gelince; (Allah) onlar, kendi katından bir rahmet ve lütuf içine (
cennete
) koyacak ve onları doğru bir yola iletecektir....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah, o kitapla, Kur’ân’la, rızasına ulaşma mertebesini gözetenlere, hukukun üstün, hakkın ve adaletin belirleyici güç, barışın hâkim olduğu güvenli bir dünya düzenine, selâmet yurduna,
cennete
götüren yolları gösterir. Onları iradesiyle bilgilendirerek inkâr ve cehalet karanlıklarından iman ve ilim aydınlığına, nura çıkarır ve onlara doğru, muhkem, güvenli yolu, İslâmî hayatı gösterir....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Lekad keferallezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâlel mesîhu yâ benî isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fekad harremallâhu aleyhil
cennete
ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
1.
lekad kefere
: andolsun ki inkâr etti, kâfir oldu
2.
ellezîne kâlû
: ... diyenler
3.
inne allâhe
: muhakkak ki Allâh (cc.)
4.
<...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
Ve Rabb'imizin bizi, salihler kavmi ile beraber (
cennete
) dahil etmesini isterken, niçin biz, Allah'a ve Hak'tan bize gelene (Kur'ân'a ve Resûl'e) îmân etmeyelim?"...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
“Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (
cennete
) koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?”...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
'Niçin, Allah’a ve bize gelen hak kitaba, doğru bilgilere, hakça düzeni getiren Kur’ân’a iman etmeyelim? Rabbimizin bizi dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlarla, sâlih kullarla birlikte
cennete
koymasını arzu etmiyor muyduk?'...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
«Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (
cennete
) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!»....
Maidə Suresi, 84. Ayet:
'Zâten biz, Rabbimizin bizi sâlihler zümresiyle berâber (
Cennete
) koymasınıümîd ederken, neden Allah’a ve bize gelen hakka îmân etmeyelim?'...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
«Ve biz ne için Allah Teâlâ'ya ve bize Hak'tan gelene imân etmeyelim? Halbuki, biz ümit ederiz ki, Rabbimiz bizi sâlihler olan kavim ile beraber (
cennete
) idhal buyursun.»...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
-Rabbimizin bizi salih toplumla birlikte (
cennete
) girdirmesini beklerken ne diye Allah’a ve bize gelen gerçeklere iman etmeyelim ki?...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ve yâ âdemuskun ente ve zevcukel
cennete
fe kulâ min haysu şi'tumâ ve lâ takrebâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne)....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
1.
ve yâ âdemu
: ve ey Âdem
2.
uskun
: iskan olun, yerleşin, oturun
3.
ente
: sen
4.
ve zevcu-ke
: ve senin zevcen...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ey Âdem, sen ve eşin,
cennete
yerleşin, ikiniz de dilediğiniz şeyleri yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, çünkü zâlimlerden olursunuz....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
'Ey Adem! Sen de eşinle birlikte
cennete
yerleş ve orada istediğiniz her yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.'...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete
yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ve «ey Adem, zevcenler birlikte
cennete
yerleşin, dilediğiniz yerden yiyin şu ağaca yaklaşıp da zalimlerden olmayın!» dedi....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
"Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete
yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz."...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ve ey Âdem! Sen zevcen (Havvâ) ile
Cennete
yerleş; artık dilediğiniz yerden yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz!...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
-Ey Adem, sen ve eşin
cennete
yerleşin. Dilediğiniz yerden yiyin, fakat, şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
"Sana gelince Âdem, seninle eşin
cennete
yerleşiniz, istediğiniz her tarafından yiyip içip yararlanınız. Yalnız sakın şu ağaca yaklaşmayın! Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz."...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ve ey Adem, sen ve eşin
cennete
yerleş. İkiniz de dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûnel
cennete
hattâ yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczîl mucrimîn(mucrimîne). ...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki o kimseler, onlar
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizi
4.
ve estekberû
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Muhakkak ki âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara kibirlenenler; onlara gök kapıları açılmaz (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştıramazlar). Deve (veya urgan) iğne deliğinden geçmedikçe
cennete
giremezler. Mücrimleri (suçluları) işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar
cennete
de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalan sayıp onlara inanmaya tenezzül etmeyenlere gök kapıları kesin olarak açılmaz ve deve iğne yordamından geçer de onlar gene
cennete
giremezler ve biz, mücrimleri işte böyle cezâlandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar
cennete
giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
İşaretlerimizi yalanlayıp, onlara karşı büyüklenenler (var ya muhakkak ki) onlara semâ kapıları (hakikati müşahede boyutu) açılmaz ve halat iğne deliğinden geçinceye kadar (ki bu da olanaksızdır!) (onlar)
cennete
(varlıklarındaki Esmâ kuvvelerini yaşama şartlarına) dâhil olamazlar. . . Mücrimleri böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim dinî esasları, şer’î hükümleri hâvî âyetlerimizi yalanlayanlara, âyetlerimizdeki şer’î hükümleri gururlarına yediremeyerek benimsemeyen zorbalara, diktatörlere, göğün kapıları, rahmet ve merhamet kapıları, yağmur ve rızık kapıları açılmayacaktır. Onların
cennete
girmesi, devenin iğne deliğinden geçmesi kadar imkânsızdır. Biz İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsileri, suçluları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklük taslayanlara göğün kapıları açılmaz ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar
cennete
giremezler. Suçluları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar
cennete
girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlıyanlar ve onlara iman etmeyi kibirlerine yediremeyenler (var ya), onlara gök kapıları açılmaz (ruhları göğe yükselmez) ve deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar (hiç bir zaman)
cennete
giremezler. İşte biz, günahkârlara (müşriklere) böyle ceza veririz....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Dogrusu ayetlerimizi yalan sayip, onlara karsi buyukluk taslayanlara, gogun kapilari acilmaz; deve ignenin deliginden gecmedikce
cennete
de giremezler. Suclulari boyle cezalandiririz....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Doğrusu ayetlerimizi yalan sayıp, onlara karşı büyüklük taslayanlara, göğün kapıları açılmaz; deve iğnenin deliğinden geçmedikçe
cennete
de giremezler. Suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar
cennete
giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi inkar edenlere ve onlara karşı büyüklük taslayanlara göğün kapısı açılmaz ve deve iğne deliğinden geçmedikçe de
cennete
girmezler. Suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Elbette âyetlerimizi tekzib eden ve onlara iymanı kibirlerine yediremiyen kimselere Semanın kapıları açılmaz ve cemel iğnenin deliğinden geçinceye kadar onlar
Cennete
girmezler, işte mücrimleri biz böyle cezâlandırırız...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara imanı kibirlerine yediremeyen kimselere kesinlikle gök kapıları açılmayacak ve deve iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar
cennete
giremeyeceklerdir. İşte Biz suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar
cennete
giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara burun kıvıranlar var ya, gökyüzü kapıları yüzlerine açılmaz ve deve, iğne deliğinden geçmedikçe
cennete
giremezler. Biz ağır suçluları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Kuşkusuz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar
cennete
girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim âyetlerimizi yalan sayıb da onlara karşı kibirlenmek isteyenler (yok mu?) onlar için gök kapıları açılmayacak, onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar,
cennete
girmeyeceklerdir. Biz günahkârları böyle cezalandırırız. ...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şübhesiz ki âyetlerimizi yalanlayıp, ona karşı kibirlenenler yok mu, onlara gök kapıları açılmaz ve deve, iğne deliğine girinceye kadar (onlar)
Cennete
giremezler. İşte suçluları (kâfirleri) ise, böyle cezâlandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Muhakkak ki ayetlerimizi yalan sayıp onlara karşı büyüklük taslayanlara; işte onlara, göğün kapıları açılmaz ve onlar; deve iğne deliğinden geçinceye kadar
cennete
de giremezler. Biz, suçluları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Gerçek şu ki, Ayetlerimizi yalanlamaya kalkışan ve onlara tepeden bakan kimselere göğün kapıları açılmayacaktır; ve onlar, halatın iğne deliğinden geçebilmesinden daha kolay giremeyecekler
cennete
. Günaha gömülüp gidenleri Biz işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok o kimseler ki, âyetlerimizi tekzîp ettiler ve onlara karşı tekebbürde bulundular. Onlar için gök kapıları açılmaz ve deve iğnenin deliğine girinceye kadar
cennete
giremiyeceklerdir. Ve işte mücrimleri böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara iman etmeyi kibirlerine yediremeyenlere göğün kapıları açılmaz, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe de
cennete
giremezler. Suçluları işte biz böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayıp, onlara karşı büyüklük taslayanlara, onlara gök kapıları açılmayacak, halat iğne deliğinden geçmedikçe, onlar
cennete
giremeyeceklerdir. İşte biz, suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzül etmeyenlere gök kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar da
cennete
giremeyeceklerdir. İşte Biz, suçlu kâfirleri böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmağa tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve deve, iğne deliğinden geçinceye kadar onlar
cennete
giremeyeceklerdir! İşte suçluları böyle cezâlandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar
cennete
girmezler. Biz suçlu-günahkârları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı kibirlenenlere semâ kapıları açılmaz; deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar da
Cennete
giremezler. Mücrimleri Biz işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar
cennete
giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalan sayanlar ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenlere göğün kapıları açılmaz. (Ruhları göğe yükselmiyecek veya duaları kabul edilmeyecek.) Deve iğne deliğinden geçmedikçe bunlar
Cennete
giremezler. Biz günahkarları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara îmân etmeyi kibirlerine yediremiyenler var ya! Onlara gök kapılan açılmaz ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar
cennete
giremezler. İşte biz, suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Bizim ayetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmayıp tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar onlar
cennete
giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
“Şüphesiz âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlardan (dönüp) kibirlenmek isteyenler, onlara gök kapıları açılmayacak, deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar da
cennete
giremeyecekler. İşte böylece mücrimleri cezalandırırız.”...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara iman etmeyi yediremeyenlere, elbette sema kapıları açılmaz ve duaları kabul edilmez; deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar
cennete
giremezler. Mücrimleri Biz işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
HİÇ ŞÜPHESİZ mesajlarımızı yalanlamaya kalkan ve onları küçümseyenlere yüce âlemlerin kapıları açılmayacak; ve onlar halat iğne deliğinden geçmedikçe
cennete
giremeyecekler. Biz, günahta ısrar edenleri işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayıp büyüklük taslayarak onlardan yüz çevirenler var ya, işte göğün kapıları onlara açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girmedikçe
cennete
girmeyecekler. Biz suçluları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalan sayıp onları (kabul etmeyi) kibirlerine yediremeyenlere göğün kapıları açılmaz. Deve iğne deliğine girmedikçe
cennete
giremezler. İşte biz günahkârlara böyle ceza veririz....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edip iyi işler işleyenler ise -ki biz hiçbir canı yapabileceğinden fazlasıyla yükümlü tutmayız- işte onlar
cennete
girecek olanlardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
Ama imana erişen, doğru ve yararlı işler yapan kimseler -(ki) şüphesiz, Biz kimseye taşıyabileceği yükten fazlasını yüklemeyiz- işte, ebediyyen kalmak üzere
cennete
girecek olan bunlardır;...
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Gönüllerinde kin adına ne varsa hepsini çıkarmışızdır ve altlarından ırmaklar akmaktadır. 'Bizi doğru yola ileterek buraya kavuşturan Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermiş olmasaydı biz doğru yola giremezdik. Şüphesiz ki Rabbimizin elçileri hakkı getirdiler' derler. Onlara: 'İşte bu
cennete
yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındınız' diye seslenilir....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Öyle bir halde ki içlerinde kin kabilinden ne varsa hepsini söküp çıkarırız, önlerinden ırmaklar akar."Hamdolsun bizi bu
cennete
eriştiren Allah’a!Eğer Allah bizi muvaffak kılmasaydı, biz kendiliğimizden yol bulamazdık. Rabbimizin elçilerinin gerçeği bildirdikleri bir kere daha kesinlikle anlaşılmıştır." derler. Kendilerine de: "İşte güzel işlerinize karşılık, karşınızda duran şu muhteşem
cennete
vâris kılındınız, buyurun!" diye nida edilir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Ve onların aralarında bir perde ve A'rafın (tepelerin) üstünde onların hepsini simalarından (yüzlerinden) tanıyan adamlar vardır. Henüz oraya (
cennete
) dahil olmamış ama ümit eden cennet ehline: “Selâmlanmak (selâm) sizin üzerinize olsun!” diye nida ettiler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur , A’râf üzerinde de birtakım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selâm olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz
cennete
girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir örtü var ve A'râf üstünde erler var ki herkesi, yüzlerinden tanırlar ve cennet ehline esenlik size diye nidâ ederler. Onlar, henüz
cennete
girmemişlerdir ama girmeyi umarlar....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz
cennete
giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selâm size!" diye seslenirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır. . . A'rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır. . . Cennet ashabına: "Selâmun aleyküm" diye seslenirler. (Bu Rical henüz)
cennete
dâhil olmamıştır. . . Onlar (cenneti) umarlar....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennet ehli ve cehennemlikler arasında bir perde-engel mevcuttur. Â’râf üzerinde, aradaki surun burçlarında, her iki taraftakilerin kimliklerini, hallerini simalarından okuyarak tanıyan liyakatli kişiler, adamlar vardır. Bunlar cennet ehline: 'Selâmün aleyküm (Allah’ın selâmı ve selâmeti size olsun, siz selâmete erdiniz)' diye seslenirler. Bunlar henüz
cennete
girmeyen, cenneti arzu eden kimselerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.
Cennete
gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.'...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir sûr (perde) vardır. A’raf (cennet hisarı) üzerinde de bir takım insanlar (sevab ve günahları eşit olup en son
cennete
girecek olanlar) var ki, bunlar, cennetlik ve cehennemliklerden her birini çehreleriyle tanırlar; ve henüz
cennete
giremeyip onu arzu eder oldukları halde, cennetliklere “Selâmün Aleyküm”, diye nida ederler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz
cennete
giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: «Selâm size!» diye seslenirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Aralarını bir perde böler. Orta yerde de bazı kimseler var ki herkesi görünüşlerinden tanırlar. Cennet halkına, 'Selam size,' diye seslenirler. Bunlar oraya (
cennete
), canları istedikleri halde giremediler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Artık iki taraf arasında bir hıcâb ve A'raf üzerinde bir takım rical, her birini simalariyle tanırlar, eshabı
Cennete
«selâm olsun size» diye nidâ etmektedirler ki bunlar ümîd etmekle beraber henüz ona girmemişlerdir...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Artık iki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan bir takım kimseler bulunacaktır. Ümit etmekle birlikte henüz
cennete
girmemiş olan bu kimseler, cennetliklere: «Selam size!» diye seslenmektedirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar cennetliklere: «selâm olsun size» diye seslenirler. Bunlar henüz
cennete
girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir set ve bu setin tepelerinde her iki grubu simalarından tanıyan kimseler vardır.
Cennete
girememiş, fakat gireceklerini uman bu kimseler cennetliklere «selâmun aleyküm» diye seslenirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir engel ve A'raf üzerinde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.
Cennete
gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır'....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki (taraf) arasında (sûrdan) bir perde ve «A'raaf» üzerinde de (cennetlik ve cehennemliklerin) her birini sîmalarıyle tanıyacak (müvahhid) rical vardır ki onlar henüz oraya (
cennete
) girmemiş, fakat onlar girmeyi şiddetle arzu eder olarak cennet yaranına: «Selâmün aleyküm» diye nida ederler. ...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Hem iki taraf (Cennet ve Cehennem ehli) arasında (aslâ aşamayacakları surdan)bir perde vardır. A'râf üzerinde (bu sûrun yüksek yerlerinde) ise, herkesi sîmâlarından tanıyan adamlar vardır ki, Cennet ehline: 'Selâmün Aleyküm! (Allah’ın selâmı üzerinize olsun!)' diye nidâ ederler; fakat onlar (
Cennete
girmeyi) çok arzu ediyor oldukları hâlde(henüz) oraya girmemişlerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Bu iki taraf arasında bir engel bulunacaktır. Ve orada, (hayattayken) kendilerine (eğri ile doğruyu) ayırt edebilme yetisi bahşedilmiş, onların her birini taşıdığı belirtiden tanıyan kimseler olacak. Ve (girmek için) can attıkları halde
cennete
(henüz) girmemiş olan bu kimseler cennetliklere: "Size selam olsun" diye seslenecekler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Ve onların arasında bir perde vardır. Ve A'râf üzerinde de birtakım rical vardır ki hepsini de alâmetleriyle tanır. Ashâb-ı
cennete
, «Selâmün Aleyküm» diye nidâ ederler. Ve bunlar ümitvar oldukları halde henüz
cennete
girmemiş bulunurlar....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde bunların hepsini simâlarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri
cennete
girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde, A’râf üzerinde de cennetlik ve cehennemliklerin her birini simalarından tanıyacak kimseler vardır ki onlar, henüz
cennete
girmemiş, fakat girmeyi şiddetle arzular olarak cennetliklere "selamün aleyküm." diye seslenirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işâretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz
cennete
girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına: "selâm size!" diye seslendiler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde de hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.
Cennete
gireceklere: «Selam size» derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.'...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennet ile Cehennem arasında bir perde vardır. A'râf'ta ise onların hepsini yüzlerinden tanıyan kimseler bulunmaktadır. Onlar Cennet ehline 'Size selâm olsun' diye seslenirler. Kendileri
Cennete
girmemiş, ama girmeyi ummaktadırlar....
Əraf Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Burclarda olanlar, simalarindan tanidiklari adamlara «Toplulugunuz, topladiginiz mal ve buyukluk taslamalariniz size fayda vermedi Allah'in rahmetine erdirmeyecegine yemin ettikleriniz bunlar miydi? Oysa Allah onlara soyle der: «
Cennete
girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksiniz.»...
Əraf Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: '
Cennete
girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız.'...
Əraf Suresi, 48. Ayet:
(48-49) A’râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip: "Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!" O cennetlikleri göstererek "Sahi, şunlar "Allah, bunları asla lütfuna nail etmez." diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi? İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek: "Buyurun girin
cennete
,...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
E hâulâillezîne aksemtum lâ yenâluhumullâhu bi rahmeh(rahmetin) udhulûl
cennete
lâ havfun aleykum ve lâ entum tahzenûn(tahzenûne)....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
1.
e hâulâi ellezîne
: o kimseler bunlar mı
2.
aksemtum
: siz yemin ettiniz
3.
lâ yenâlu-hum allâhu
: Allah onlara ulaşmaz
4.
b...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(Cehennemliklere şöyle denir): “Allah'ın onlara rahmetle ulaşmayacağına yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?” (Cennetliklere de şöyle denir): “
Cennete
girin! Size korku yoktur ve mahzun da olmayacaksınız.”...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
“Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” (Sonra cennetliklere dönerek) “Haydi, girin
cennete
. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah, onları rahmetine nâil etmez diye yemin ettiğiniz kişiler, bunlar değil miydi? Sonra bunlara girin
cennete
denir, ne korku vardır size, ne de mahzun olursunuz....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?" (ve cennet ehline dönerek): "Girin
cennete
; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz" (derler)....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
"Allâh kendilerini rahmetine nail etmez, diye yemin ettiğiniz kimseler şunlar mıydı?. . " (Oysa şimdi onlara): "Dâhil olun
cennete
! Size bir korku yoktur. . . Siz mahzun da olmayacaksınız!" (denilmiş)....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
'Allah onları rahmetine kavuşturmayacak diye yeminler ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?' derler. Cennetliklere de: 'Girin
cennete
, artık size ne korku var, ne de geride bıraktığınız yakınlarınız ve yapamadığınız şeyler dolayısıyla mahzun olacaksınız' derler....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah'ın kendilerine rahmet ulaştırmayacağına yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı? Girin
cennete
! Size bir korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de!'...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
"Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin
cennete
. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız."...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
A’raftakiler, kâfirlerin ileri gelenlerine fakir müminleri göstererek: “- Bunlar, müminlerin zayıfları değil midir ki, siz dünyada bunları tahkir edip onlar Allah’ın rahmetine erişemez (
cennete
giremez) ler diye yemin ediyordunuz?” derler. O anda fukaraya şöyle denir; “-
Cennete
girin. Size hiç bir korku yoktur ve siz mahzun da olacak değilsiniz.”...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Burclarda olanlar, simalarindan tanidiklari adamlara «Toplulugunuz, topladiginiz mal ve buyukluk taslamalariniz size fayda vermedi Allah'in rahmetine erdirmeyecegine yemin ettikleriniz bunlar miydi? Oysa Allah onlara soyle der: «
Cennete
girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksiniz.»...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: '
Cennete
girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız.'...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?» (ve cennet ehline dönerek): «Girin
cennete
; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz» (derler)....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
'ALLAH onlara bir rahmet dokundurmayacak diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?' (Orta Yerdekilere şunlar denecektir:) '
Cennete
girin; size bir korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de.'...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Tâ şunlarmıydı o sizin Allah bunları kabil değil rahmetine irdirmez diye yemin ettikleriniz? dedikten sonra berikilere dönüb «girin
Cennete
size korku yok artık siz mahzun olacak değilsiniz» demektedirler...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah'ı kendilerini rahmetine erdirmeyeceğine dair yemin ettikleriniz şunlar mıydı?» dedikten sonra berikilere dönüp: «Girin
cennete
size korku yok, artık asla üzülmeyeceksiniz de.» demektedirler....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
«Allah onları hiç bir rahmete erdirmiyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?» (Cennetliklere dönerek): «Girin
cennete
, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz» derler....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah onları hiçbir rahmete erdirmez diye haklarında yemin ederek küçümsediğiniz kimseler bunlar mıydı? Bu arada Allah onlara «Giriniz
cennete
, sizin için hiçbir korku sözkonusu değil artık, hiç üzülmeyeceksiniz» der....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
"Kendilerine Tanrı'nın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin
cennete
. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız."...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
«Kendilerini Allahın, rahmetine erdirmeyeceğine yemîn etdiğiniz kimseler bunlar (bu ehl-i cennet) mi idi? Girin
cennete
. Size hiç bir korku yokdur ve siz mahzun da olacak değilsiniz». ...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(Yine A'râf ehli:) 'Allah, onları hiçbir rahmete eriştirmeyecek, diye yemînettiğiniz (hor gördüğünüz) kimseler bunlar mı?' (derler). (Sonra A'râf ehline de şöyle denilir:) '
Cennete
girin! Size hiçbir korku yoktur ve siz mahzûn olmayacaksınız!'...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Bunlar mıydı ki; kendilerini Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin etmiştiniz. Girin
cennete
; size hiç bir korku yoktur ve sizler üzülecek de değilsiniz....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Bir vakit haklarında, 'Allah rahmetini asla böylelerine ulaştırmaz! diye kestirip attığınız kimseler, işte bunlar, (bu onurlandırılmış kimseler) mi? (Oysa, bakın, şimdi onlara:) "girin
cennete
; size korku yok, hüzün de duymayacaksınız! (diye sesleniliyor)"....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Ya o kimseler mi idi ki, «Allah onları rahmetine nâil etmez,» diye yemin ediyordunuz!
Cennete
giriniz, size ne bir korku vardır ve ne de siz mahzun olacaksınız....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
“Allah'ın rahmetine eriştirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır?” (Ve cennet ehline dönerek derler ki): “Girin
cennete
! Artık size hiçbir korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız. ”...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Bunlar mıydı o sizin, “Allah bunları rahmetine erdirmeyecektir” diye yemin ettikleriniz? derler. -Girin
cennete
size korku yoktur ve siz, mahzun da olmayacaksınız!...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(48-49) A’râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip: "Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!" O cennetlikleri göstererek "Sahi, şunlar "Allah, bunları asla lütfuna nail etmez." diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi? İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek: "Buyurun girin
cennete
,...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
"Allâh onları hiçbir rahmete erdirmeyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Cennetliklere dönerek): "Girin
cennete
, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz!" dediler....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
«Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin
cennete
. Sizin için hiç bir korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.»...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
'Şu Cennetlikler ise, 'Allah bunlara rahmetini eriştirmez' diye yemin ettiğiniz kimseler değil miydi?' Derken onlara da '
Cennete
girin,' denir. 'Artık ne bir korku vardır size, ne de üzülürsünüz.'...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
"Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?" Ey cennetlikler! Siz de girin
cennete
. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Eshabı Nâr da eshabı
Cennete
şöyle bağırışmaktadırlar: «Lûtfen suyunuzdan veya Allâhın size merzuk kıldığı ni'metlerden biraz da bizlere dökün» onlar da demektedirler ki: doğrusu Allâh, bunları kâfirlere harâm etti...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ve nâr ehli, ashâb-ı
cennete
nidâ ederek: «Suyunuzdan veya Allah'ın sizi merzûk ettiği şeylerden bizim üzerimize döküveriniz» diye yalvaracaklar. Onlar da: «Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bunları kâfirler üzerine haram kılmıştır,» diyecekler....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allah’ın mescitlerini ancak Allah’ı ve âhireti tasdik eden, namazı gereği gibi kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden çekinmeyen müminler bina edip şenlendirir. İşte onlar
cennete
ve bütün muratlarına kavuşmayı umabilirler....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Kimi bedevîler de Allah’ı ve âhireti tasdik eder;Allah yolunda harcamasını, Allah’a yakın olmaya ve Resulünün dualarını almaya vesile sayar. İyi bilin ki bu, onlar için Allah’a yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmet diyarı olan
cennete
yerleştirecektir.Çünkü Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur)....
Tövbə Suresi, 100. Ayet:
İslâma ve dolayısiyle (
cennete
girişte) ileri geçerek birinciliği kazanan Muhacirler ve Ensar, bir de güzel âmellerle onların izinde giden müminler (var ya), Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. Allah, onlara, ağaçları altından ırmaklar akar cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedî olarak kalacaklardır. İşte bu, en büyük saadettir....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cenneh(
cennete
), yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ân(kur’âni), ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bihî, ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu)....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
1.
inne allâhe işterâ
: muhakkak ki Allah satın aldı
2.
min el mu'minîne
: mü'minlerden
3.
enfuse-hum
: onların nefslerini
4.
v...
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah,
Cennete
kavuşma karşılığında, mü’minlerin İslâm uğrunda canları ve mallarıyla gönüllü fedailiğine talip olmuştur. Allah yolunda, İslâm uğrunda savaşacaklar, şehit edileceklerini bilerek düşmana can ve mal zayiatı verdirmeye devam edecekler. Savaş ve cihad karşılığında mü’minleri cennetle mükâfatlandırması, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ta da, İncil’de de, Kur’ân’da da, Allah’ın kendisini sorumlu tuttuğunu bildirdiği ilâhî, hak bir vaattir. Allah’tan daha çok ahdine, sö...
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah suphesiz, Allah yolunda savasip, olduren ve oldurulen muminlerin canlarini ve mallarini Tevrat, Incil ve Kuran'da soz verilmis bir hak olarak
cennete
karsilik satin almistir. Verdigi sozu Allah'tan daha cok tutan kim vardir? Oyleyse, yaptiginiz alisverise sevinin; bu buyuk basaridir....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Tevrat, İncil ve Kuran'da söz verilmiş bir hak olarak
cennete
karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişe sevinin; bu büyük başarıdır....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ mü'minlerden nefislerini ve mallarını, cennet muhakkak onların olması mukabilinde satın almıştır. Allah Teâlâ yolunda mücâhedede bulunacaklar da öldürecekler ve öldürüleceklerdir. Onların öyle
cennete
konulmaları, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da mezkûr, hak olan bir vaad-i ilâhîdir. Ve ahdini Allah Teâlâ'dan ziyâde ifâ edebilen kim vardır? Artık yapmış olduğunuz o alışverişten dolayı size müjdeler olsun ve işte bu, en büyük bir saadettir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri doğru, muhkem, güvenli yola, İslâmî hayata sevkederken, insanları hukukun üstün, hakkın ve adâletin belirleyici güç, barışın hakim olduğu, güvenli bir dünyaya, selâmet yurduna,
cennete
davet ediyor....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah,
cennete
cagirir ve diledigini dogru yola eristirir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah,
cennete
çağırır ve dilediğini doğru yola eriştirir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah selam yurduna (
cennete
) çağırıyor ve dilediğine de bir doğru yola hidayet buyuruyor....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah selâm evine (
cennete
) çağırır ve O, kimi dilerse onu doğru yola iletir. ...
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Ve Allah, (sizleri) selâm yurduna (
Cennete
) da'vet eder. Ve dilediğini (hikmetine binâen, kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah esenlik yurdu olan
cennete
çağırır, dilediğini doğru yola eriştirir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah, kullarını selam yurduna (
cennete
) çağırır ve dilediği kimseyi doğru yola iletir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah, selâmet yurduna (
cennete
) çağırır ve dilediği kimseyi doğru yola hidayet eder....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
(Durum budur ve) Allah (kullarını îmân ile) selâm yurduna (
cennete
) çağırır ve O dilediğini doğru yola iletir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allahû Tealâ kullarını Dârüs-selâm'a (Selamet yurduna,
cennete
) davet eder. Dilediğini de doğru yola hidayet buyurur....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah,
cennete
çağırır ve dilediğini doğru yola eriştirir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Hak Teâlâ insanları selamet yurduna (
cennete
) davet eder. Dilediğini dosdoğru yola iletir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah, (kullarını,
cennete
) selâm evine çağırır ve dilediğini doğru yola iletir....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah kullarını “Selâm evine” (
cennete
) davet eder. Ve dilediğini de Sırat-ı Müstakiyme hidayet eder....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah kullarını selâm yurduna (
cennete
) çağırıyor ve O dilediğini doğru yola iletir....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzellikle iş yapanlara, güzel olan cennet ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne toz duman, ne de zillet bürümez. Onlar
cennete
lâyıktırlar, orada ebedî olarak kalacaklardır....
Hud Suresi, 107. Ayet:
(Ahiretin) gökleri ve yeri durdukça, onlar, cehennem’de ebedî olarak kalıcıdırlar, Ancak Rabbinin dilediği başka (dilediğinin azabını başka bir azaba çevirir, veya azab çeken müminleri selâmete çıkarır,
cennete
kor.) Çünkü Rabbin, dilediğini, hemen noksansız yapar....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
İş bitince (Cennetlik
cennete
ve cehennemlikler cehenneme girince), Şeytan ateşte olanlara der ki: “- Doğrusu Allah size gerçeği vaad etti. Ben de size vaad ettim ama size yalancı çıktım. Aslında benim sizin üzerinizde bir hâkimiyetim yoktu; ancak sizi (bâtıla) çağırdım, siz de hemen bana uydunuz. Artık beni kötülemeyiniz, nefislerinizi kötüleyin. Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Doğrusu ben, bundan önce, sizin beni Allah’a ortak koşmanıza inanmamıştım.” Muhakkak ki, zalimlere a...
Hicr Suresi, 46. Ayet:
Emin olarak, selâm ile oraya (
cennete
) girin!...
Hicr Suresi, 46. Ayet:
(Onlara:) 'Oraya (o
Cennete
, sekiz kapısından) selâmetle ve emniyette olan kimseler olarak girin!' (denilir)....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Ellezîne teteveffâhumul melâiketu tayyibîne yekûlûne selâmun aleykumudhulûl
cennete
bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). ...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
teteveffâ-hum
: onları vefat ettirir
3.
el melâiketu
: melekler
4.
tayyibîne
: ...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, onları tayyib (en güzel, en iyi) bir şekilde vefat ettirirler. Onlara: “Selâm üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz (güzel, hayırlı) ameller sebebiyle
cennete
girin.” derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin
cennete
” derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Öyle kişilerdir onlar ki melekler, tertemiz olarak canlarını alır onların ve onlara, esenlik size derler, yaptığınız işlere karşılık girin
cennete
....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık
cennete
girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, temiz inançlı oldukları hâlde vefat ettirdiği (bedenden ayırdığı) o kimselere: "Selâmun aleyküm! Yaptıklarınızın getirisi olarak, girin
cennete
!" derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler onların canlarını temiz kimseler olarak alır ve derler ki: 'Size selâm olsun. Yapmakta olduklarınıza karşılık girin
cennete
!'...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere
cennete
girin."...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: 'Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi
cennete
girin' derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
(Onlar,) meleklerin, «Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık
cennete
girin» diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
İyi durumdayken melekler canlarını almaya geldiklerinde, 'Selam size olsun. Yaptıklarınızın karşılığı olarak
cennete
giriniz,' derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki Melekler onları hoş hoş kabzederler «selâm, size girin,
Cennete
, çünkü çalışıyordunuz» derler...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki, melekler, onların canlarını hoşça davranarak alırlar. «Selam size, girin
cennete
, çünkü çalışıyordunuz.» derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler iyi kulların canlarını alırken kendilerine «Selam üzerinize olsun, yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak
cennete
giriniz» derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere
cennete
girin."...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Ki bunlar meleklerin pâk ve âsûde olarak canlarını alacakları kimselerdir. «Selâm (ve selâmet) size. İşlemekde olduğunuz (iyi hareketlerin, amellerin) karşılığı olmak üzere girin
cennete
» derler. ...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki, tertemiz kimseler oldukları bir hâlde iken melekler onların canlarını alırlar(ve o ölüm ânlarında onlara): 'Selâm sizin üzerinize olsun!' derler; (âhirette ise kendilerine:) 'İşlemekte olduğunuz (sâlih) amellerden dolayı girin
Cennete
!' (denir)....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar; meleklerin, güzel güzel canlarını alacakları kimselerdir. Selam size, yaptıklarınıza karşılık haydi girin
cennete
, derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki, bir arınmışlık hali içindeyken melekler, "Size selam olsun, (hayattayken) yaptıklarınızdan ötürü girin
cennete
!" diyerek canlarını alırlar....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki, pâk oldukları halde ruhlarını melekler alıverirler, derler ki: «Selâm size» yapar olduklarınız şey sebebiyle
cennete
giriniz....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar meleklerin: “Selâm sizin üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık
cennete
girin!” diyerek iyilikle canlarını aldıkları kimselerdir....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, arınmış kimselerin canlarını alırken: -Selam size! Yaptıklarınızın karşılığı olarak girin
cennete
! derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki melekler canlarını tatlılıkla alırlar: "Selâm size! Yaptığınız işlerden dolayı buyurun
cennete
!" derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, iyi insanlar olarak canlarını aldığı kimselere de: "Selâm size, yaptıklarınıza karşılık
cennete
girin!" derler....
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: «Selam size» derler. «Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere
cennete
girin.»...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler onların canlarını güzellikle alırken 'Size selâm olsun,' derler. 'Yaptıklarınıza karşılık girin
Cennete
.'...
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler, canlarını temiz insanlar olarak aldıklarına şöyle derler: "Selam size, yapıp ettiklerinize karşılık olarak girin
cennete
."...
İsra Suresi, 14. Ayet:
Kitabını oku (hayat filmini izle)! Bugün hasib (hesap görücü) olarak (hayat filmindeki) nefsin(in
cennete
veya cehenneme gideceğini gösteren negatif ve pozitif derecelerinin neticeleri) sana kâfi oldu....
Kəhf Suresi, 2. Ayet:
O dosdoğru bir kitaptır. Kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve sâlih ameller yapan müminlere, onlar için güzel bir mükâfat olduğunu (
cennete
gireceklerini) müjdelemek için....
Kəhf Suresi, 32. Ayet:
Vadrıb lehum meselen raculeyni cealnâ li ehadihimâ
cennete
yni min a'nâbin ve hafefnâhumâ bi nahlin ve cealnâ beynehumâ zer'â(zer'an)....
Kəhf Suresi, 32. Ayet:
1.
vadrıb
: örnek ver
2.
lehum
: onlara, onlar için vardır
3.
meselen
: misal, örnek
4.
raculeyni
: iki adam
<...
Kəhf Suresi, 33. Ayet:
Kiltel
cennete
yni âtet ukulehâ ve lem tazlim minhu şey’en ve feccernâ hılâlehumâ neherâ(neheren)....
Kəhf Suresi, 33. Ayet:
1.
kilte
: her iki, her ikisi
2.
el
cennete
yni
: iki bahçe
3.
âtet
: verdi
4.
ukule-hâ
: meyvelerini
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
Ve dehale
cennete
hu ve huve zâlimun li nefsih(nefsihî), kâle mâ ezunnu en tebîde hâzihî ebedâ(ebeden)....
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
1.
ve dehale
: ve girdi
2.
cennete
-hu
: onun bahçesi
3.
ve huve
: ve o
4.
zâlimun
: zulmeden
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
Ve lev lâ iz dehalte
cennete
ke kulte mâ şâallâhu lâ kuvvete illâ billâh(billâhi), in tereni ene ekalle minke mâlen ve veledâ(veleden)....
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
1.
ve lev lâ
: ve olmasaydı, olmaz mıydı
2.
iz dehalte
: sen girdiğin zaman
3.
cennete
-ke
: senin bahçen
4.
kulte
...
Məryəm Suresi, 57. Ayet:
Ve onu, yüce bir mekâna (makama,
cennete
) yükselttik....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel
cennete
ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en)....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
1.
illâ
: hariç, sadece
2.
men tâbe
: tövbe eden kimse
3.
ve âmene
: ve âmenû oldu
4.
ve amile sâlihan
: ve salih ...
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar,
cennete
girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar
cennete
, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tövbe eden, inanan ve iyi işlerde bulunan müstesna. Bu çeşit kişiler
cennete
girerler ve hiçbir hususta zulüm görmezler....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar,
cennete
, girecekler. Ve hiç bir haksızlığa uğratılmayacaklardır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Tövbe eden, iman eden ve imanın gereğini uygulayanlar müstesna. . . İşte onlar
cennete
dâhil olurlar ve hiçbir şekilde haksızlığa maruz kalmazlar....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak geçmişin kirlerinden arınarak tevbe edip, Allah’a itaate yönelen, iman eden ve gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetinürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, işte onlar
cennete
girecekler. Hiçbir şekilde de onlara haksızlık ed...
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe eden, inanan ve salih amel işleyenler müstesnadır. Bunlar
cennete
girerler ve hiçbir şeyde haksızlığa uğratılmazlar....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar,
cennete
girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenler müstesna; çünkü bunlar, zerre kadar zulme uğratılmayacaklar,
Cennete
gireceklerdir....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Ancak tevbe eden, inanip yararli is yapanlar bunun disindadir. Bunlar hicbir haksizliga ugratilmadan, Rahman'in kullarina gaybde vadettigi
cennete
, Adn cennetlerine gireceklerdir. suphesiz, O'nun sozu yerini bulacaktir....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği
cennete
, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın
cennete
, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O'nun vâdi yerini bulacaktır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Tevbe eden, inanan ve erdemli davrananlar hariç. Onlar en ufak bir haksızlığa uğramadan
cennete
girerler....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip iymana gelen ve salih amel işliyenler müstesna, çünkü bunlar zerre kadar hakları yenmiyerek
Cennete
gireceklerdir...
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip imana gelenler ve yararlı iş yapanlar başka; çünkü onlar hiçbir haksızlığa uğratılmayarak
cennete
gireceklerdir....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar
cennete
girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Yalnız tövbe ederek iman edip iyi ameller işleyenler bu genel hükmün kapsamı dışındadırlar. Onlar
cennete
girecekler ve en ufak bir haksızlığa uğratılmayacaklardır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe eden, inanan ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar,
cennete
girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Tevbe edenler ve iyi amel ve hareketde bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayarak
cennete
, ...
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip îmân ederek sâlih amel işleyenler müstesnâ; işte onlar hiçbirzulme uğratılmadan
Cennete
gireceklerdir....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip iman ederek salih amel işleyenler müstesnadır. Onlar, hiç bir haksızlığa uğratılmadan
cennete
girerler....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak, pişman olup Allah'a yönelen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlar bunun dışındadır; zaten hiçbir haksızlığa uğratılmadan
cennete
girecek olanlar da işte böyleleridir;...
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tövbekar olan ve imân eden ve sâlih amelde bulunan kimseler müstesna. Çünkü onlar
cennete
girerler ve birşey ile zulme uğratılmış olmazlar....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlih amel işleyen kimseler bunun dışındadır. Onlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın
cennete
girerler....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip, iman ederek doğruları yapanlar, işte bunlar
cennete
girecekler ve hiç bir şekilde haksızlığa uğramayacaklardır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tövbe eden, iman edip makbul ve güzel işler yapanlar
cennete
girecekler ve asla haksızlığa uğramayacaklardır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar,
cennete
girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır) ; işte bunlar,
cennete
girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe ederek iman eden ve güzel işler yapan kimseler müstesnadır; onlar, hiçbir haksızlığa uğramadan
Cennete
girerler....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri
cennete
girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar
cennete
, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Ancak tevbe eden, inanip yararli is yapanlar bunun disindadir. Bunlar hicbir haksizliga ugratilmadan, Rahman'in kullarina gaybde vadettigi
cennete
, Adn cennetlerine gireceklerdir. suphesiz, O'nun sozu yerini bulacaktir....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği
cennete
, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın
cennete
, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O'nun vâdi yerini bulacaktır....
Məryəm Suresi, 72. Ayet:
Sonra (şirk ve küfürden) sakınanları kurtarırız (
Cennete
koyarız) ve zâlimleri diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız....
Həcc Suresi, 14. Ayet:
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, altından nehirler akan
cennete
dahil edecektir. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar....
Həcc Suresi, 59. Ayet:
Allah onları, hoşnud olacakları bir yere (
cennete
) elbette koyacaktır. Çünkü Allah Alîm’dir= iyiliklerini bilir, Halîm’dir= canilerin cezasını geciktirir....
Həcc Suresi, 59. Ayet:
Allah onları hoşnud olacakları bir yere (
cennete
) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir (kullarına yumuşak davranır)....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Cennete
mirasçı olacak ve orada ebedi kalacaklar....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Cennete
varis olacak ve orada sonsuza kadar kalacak olanlar....
Nəml Suresi, 19. Ayet:
(Karıncaların konuştuğu sözü anlıyan Süleyman) karıncanın bu sözünden gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: “- Ey Rabbim! Bana ilham et ki, hem bana, hem de ebeveynime ihsan buyurduğun nimetine şükredeyim; ve razı olacağın iyi bir amel yapayım. Beni de rahmetinle salih kullarının arasına (
cennete
) koy.”...
Qəsəs Suresi, 80. Ayet:
Kendilerine (ahiret ahvali hakkında) ilim verilenler de şöyle dedi: “- (Ey Karûn gibi, dünyayı istiyenler), yazıklar olsun size! İman edip salih amel işliyen için, Allah’ın (cennetteki) sevabı daha hayırlıdır. Ona (
cennete
ve sevaba ise) ancak ibadet üzerine sabredenler kavuşur.”...
Ənkəbut Suresi, 9. Ayet:
İman edib de salih ameller işliyenleri ise, elbette onları salih olan kimseler içine katacağız, (onlarla beraber kendilerini
cennete
koyacağız.)...
Rum Suresi, 14. Ayet:
Kıyamet kopacağı gün, o gün müminlerle kâfirler birbirinden ayrılırlar (müminler
cennete
, kâfirler cehenneme)......
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fe a’radû fe erselnâ aleyhim seylel arimi ve beddelnâ-hum bi
cennete
yhim
cennete
yni zevâtey ukulin hamtın ve eslin ve şeyin min sidrin kalîl(kalîlin)....
Səba Suresi, 16. Ayet:
1.
fe
: sonra, bunun üzerine, fakat
2.
a'radû
: yüz çevirdiler
3.
fe
: sonra, bunun üzerine, fakat
4.
erselnâ
: bi...
Səba Suresi, 16. Ayet:
Fakat onlar bakmadılar, biz de üzerlerine arim seylini salıverdik ve o dilber iki Cennetlerini buruk yemişli, ılgınlık, az bir şey de sidirden iki harap
Cennete
çevirdik....
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Sonra kullarımızdan süzüp seçtiklerimizi Hakikat ve Sünnetullah bilgisine vâris kıldık! Onlardan kimi nefsine zulmedicidir (hakikat bilgisinin hakkını vererek yaşayamaz). . . Onlardan kimi muktesiddir (arada, kâh hakikatini hisseder kâh bedenselliğe düşer). . . Onlardan kimi de Bi-iznillah (Esmâ açığa çıkışının elvermesiyle) hayırlar - yaşantıları ile öne geçendir. . . İşte bu büyük lütuf, üstünlüktür! Not: Bu âyeti açıklayan bir hadis-i şerif: Ebud Derda r. a. dedi ki, Hz. Rasûlullah'ı şu âyeti...
Fatir Suresi, 34. Ayet:
Sonunda (
Cennete
girince) derler ki: 'Bizden üzüntüyü gideren Allah’a hamd olsun! Şübhesiz ki Rabbimiz, gerçekten Gafûr (çok bağışlayan)dır, Şekûr (mükâfâtımızı fazlasıyla veren)dir.'...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (
cennete
) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
'Lütfuyla bizi asıl oturulacak yere,
Cennete
yerleştiren Allah’a hamdolsun. Burada bize yorgunluk çektirilmeyecek, açlık hissetmeyeceğiz, zafiyete düşmeyeceğiz usanmanın adı anılmayacak' derler....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (
cennete
) kondurdu. Burada bize yorgunluk değmiyecek, burada bize usanç gelmiyecek.”...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«izi lutfuyla, temelli kalinacak
cennete
O yerlestirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanc gelecektir.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
'Bizi lütfuyla, temelli kalınacak
cennete
O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir.'...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (
cennete
) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
'O (Rab) ki, lütfundan bizi (asıl) oturulacak yurda (
Cennete
) yerleştirdi. (Artık)orada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de orada bize bir usanç dokunur.'...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Bizi lütfuyla ebedî kalınacak
cennete
O yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez....
Yasin Suresi, 26. Ayet:
Kîled hulil cenneh(
cennete
), kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Yasin Suresi, 26. Ayet:
1.
kîle
: denildi
2.
udhuli
: girin
3.
el
cennete
: cennet
4.
kâle
: dedi
Yasin Suresi, 26. Ayet:
(Ona): "
Cennete
gir!" denildi. "Keşke kavmim bilseydi." dedi....
Yasin Suresi, 26. Ayet:
(26-27) (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “
Cennete
gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi....
Yasin Suresi, 26. Ayet:
Denildi ki: Gir
cennete
. Ne olurdu dedi, kavmim de bilseydi....