Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Ant olsun Meryem oğlu Mesih'e, "O Allah'tır." diyenler Kafir oldular. Oysaki Mesih: "Ey İsrailoğulları! Benim de sizin de Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a şirk koşarsa, Allah ona
Cenneti
haram etmiştir. Ve onun varacağı yer ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." dedi....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Onun yanında me'va
cenneti
vardır....
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onların her biri Nimet
Cenneti
ne konulacağını mi umuyor?...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me gir."...
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutul...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
ve dedik ki «ya Adem sen ve zevcen
Cenneti
mesken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayasınız...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve demişdik ki: «Ey Âdem, sen eşinle beraber Cennetde yerleş, Ondan (
Cenneti
n yiyeceklerinden), neresinden isterseniz, ikiniz de bol bol yeyin. (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de (nefsine) zulmedenlerden olursunuz». ...
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Sizi ni'metlendirdiğim o ni'metimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine getireyim (sizleri vaadettiğim
cenneti
me alayım). Ve(ahdinize sadık kalmakta) artık sadece benden korkun....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(
cenneti
), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
4.
...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Îman edib güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince) : onlar da
cenneti
n arkadaşlarıdırlar. Onlar orada muhalleddirler (ebedî kalacaklardır). ...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İmana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, sürekli içinde kalmak üzere
cenneti
hak edenler de işte bunlardır....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise
cenneti
n dostudurlar. Onlar da orada sürekli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bazıları da: 'Ey Rabbimiz bize dünyada devlet, iyilik ve güzellik, bol servet, sağlık, emniyet, salih-sâliha eşler ve sâlih evlatlar ver. Âhirette de güzel mükâfatlar ver.
Cenneti
ni ver, rızana ulaşma mertebesine erenlerden eyle. Bizi ateşten, Cehennem azabından da koru.' derler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel
cenneti
vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tarlanızdır. O halde tohum ekilen tarlanıza (ön tarafa), nasıl isterseniz öyle varın. Kendileriniz için ileriye hazırlık yapın, önceden iyi ameller gönderin. Allah’dan korkun ve muhakkak onun huzuruna varacağınızı bilin. Takvâ sahibi müminlere
cenneti
müjdele....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Ve meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli
cenneti
n bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyn(dı’feyni), fe in lem yusıbhâ vâbilun fe tall(tallun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun)....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
1.
ve meselu
: ve durum, mesele, hal
2.
ellezîne
: onlar
3.
yunfikûne
: infâk ederler, verirler
4.
emvâle-hum
: ke...
Ali-İmran Suresi, 107. Ayet:
Yüzleri ağaranlar ise, artık Allah’ın rahmetinde (
Cenneti
nde)dirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve
cenneti
n arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekîn(muttekîne)....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
1.
ve sâriû
: ve koşun
2.
ilâ magfiretin
: mağfirete
3.
min rabbi-kum
: Rabbinizden
4.
ve
cenneti
n
: ve cennet
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizden erişecek bir bağışlanmayı ve genişliği göklerle yer kadar olup da takvâ sahipleri için hazırlanmış bir
Cenneti
kazanmak için yarışın....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz zannetiniz mi ki Allâh, içinizden o mücahede edenleri (aziym ve kararlılıkla hakikati yaşamak için mücadele edenleri) belli etmeden, bu yolda sabırla devam edenleri ortaya çıkarmadan,
cenneti
yaşayacaksınız!...
Ali-İmran Suresi, 148. Ayet:
Nihayet bu dua ve savaşlardaki direnmeleri sebebiyle Allah onlara hem dünya nimetini, hem de ahiret sevabının güzelliğini (
cenneti
) verdi. Allah güzel iş yapanları sever....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
Bunlar, Allâh'ın hükmü olan sınırlardır. Kim Allâh'a ve Rasûlüne tâbi olursa, onu altında ırmaklar akan
cenneti
ne sonsuza dek yaşamak üzere sokar. İşte bu aziym kurtuluştur....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (
cenneti
) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet e...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (
cenneti
) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından, oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, ikisine de
cenneti
vadetmiştir. Fakat Allah savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükâfat vermiştir....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Inananlardan, ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de
cenneti
vadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder. *...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de
cenneti
vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah yolunda mallariyle, canlariyle cihad edenler müsavi olamazlar, Allah, mallariyle ve canlariyle mücahid olanları oturanların derece i'tibariyle üzerine geçirdi, gerçi Allah ikisine de husnayi (
Cenneti
) vad buyurmuştur, bununla beraber Allah mücahidlere oturanların fevkında azîm bir ecir ihsan etmiştir...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Mü'minlerden özürleri olmaksızın oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar eşit olamazlar. Allah mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, oturanlardan mertebece üstün kılmıştır. Gerçi Allah her ikisine de
cenneti
va'd etmiştir. Bununla beraber Allah savaşanları, oturanlardan büyük bir mükafat, kendi tarafından derece derece verdiği rütbeler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlardan üstün kıldı. Allah onların hepsine de
cenneti
vaad etmiştir. Bununla beraber Allah mücahitlere, oturanların üzerinde büyük bir ecir vermiştir....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Müminlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir değildir. Allah malları ve canları ile cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah her ikisine de
cenneti
vaad etmiştir, ama malları ve canları ile cihad edenleri oturanlara karşı büyük bir mükafatla üstün tutmuştur....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
İnançlılardan özür olmaksızın oturanlar ile Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Tanrı, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (
cenneti
) vaadetmiştir; ancak Tanrı cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden özür saahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyle, canlariyle savaşanlar bir olamaz. Allah, mallariyle, canlariyle savaşanları, derece i'tibariyle, oturanlardan çok üstün kıldı. (Gerçi) Allah hepsine de
cenneti
va'd etmişdir. (Fakat) Allah, savaşanlara oturanların üstünde daha büyük bir ecir vermişdir. ...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü’minlerden, özür sâhibi olmaksızın (cihaddan geri kalıp evlerinde) oturanlarla, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihâd edenler bir olmazlar! Allah, malları ve canlarıyla cihâd edenleri, (velev özürleri sebebiyle olsun) oturanlar üzerine, derece i'tibârıyla üstün kıldı. Gerçi Allah, hepsine de en güzeli (
Cenneti
) va'd etmiştir. Fakat Allah, cihâd edenleri oturanlar üzerine (daha) büyük bir mükâfâtla üstün kıldı....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ile, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmazlar. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah ikisine de
cenneti
vâdetmiştir. Fakat cihad edenleri oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Müminlerden özür sahibi olmaksızın geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, hepsine
cenneti
vaat etmiştir. Fakat, Allah savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükafat vermiştir....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminler elbette bir olmaz. Allah malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından cihada gitmeyenlerden üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de en güzel yurt olan
cenneti
vâd etmiştir, ama mücahede edenleri, cihada katılmayanlardan çok daha büyük mükâfatlarla, tarafından derece derece rütbeler, hususi bir mağfiret ve rahmetle mümtaz kılmıştır. Değil mi ki Allah gafurdur, r...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah, yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (
cenneti
) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden, bir mazereti olmaksızın cihaddan geri kalanlar, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenlerle bir olmaz. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, evlerinde oturanlardan mertebece daha üstün kılmıştır. Gerçi hepsine Allah
Cenneti
vaad etti; ama cihad edenleri, pek büyük bir ödülle, oturanlara üstün kıldı....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (
cenneti
) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet e...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Inananlardan, ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de
cenneti
vadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder. *...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de
cenneti
vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Mü'minlerden özürleri olmaksızın oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar eşit olamazlar. Allah mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, oturanlardan mertebece üstün kılmıştır. Gerçi Allah her ikisine de
cenneti
va'd etmiştir. Bununla beraber Allah savaşanları, oturanlardan büyük bir mükafat, kendi tarafından derece derece verdiği rütbeler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminler elbette bir olmaz. Allah malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından cihada gitmeyenlerden üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de en güzel yurt olan
cenneti
vâd etmiştir, ama mücahede edenleri, cihada katılmayanlardan çok daha büyük mükâfatlarla, tarafından derece derece rütbeler, hususi bir mağfiret ve rahmetle mümtaz kılmıştır. Değil mi ki Allah gafurdur, r...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
1.
lekad kefere
: andolsun ki inkâr etti, kâfir oldu
2.
ellezîne kâlû
: ... diyenler
3.
inne allâhe
: muhakkak ki Allâh (cc.)
4.
<...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun ki; “Muhakkak ki Allah, O, Meryem oğlu Mesih'tir.” diyenler kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih (Hz. İsa, onlara) şöyle demişti; “Ey İsrailoğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kul olun. Muhakkak ki, kim Allah'a şirk (eş, ortak) koşarsa, o taktirde Allah ona
cenneti
haram etmiştir ve onun varacağı yer ateştir. Ve zalimler için bir yardımcı yoktur.”...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, artık, Allah ona
cenneti
muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Allah, şüphe yok ki Meryem oğlu Mesîh'tir diyenler kâfir oldular ve Mesîh, ey İsrailoğulları demişti, Rabbime ve Rabbinize kulluk edin; şüphe yok ki Allah'a eş tanıyana Allah,
cenneti
haram etmiştir, onun yurdu ateştir ve zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesîh'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesîh "Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona
cenneti
haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun ki: "Allâh, Meryemoğlu Mesih'tir" diyenler hakikati inkâr edenlerden oldular. . . (Oysa) Mesih şöyle dedi: "Ey İsrailoğulları. . . Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan) Allâh'a kulluk edin. . . Çünkü kim Allâh'a şirk koşarsa, muhakkak Allâh ona
cenneti
haram kılmıştır! Onun varacağı yer cehennem ateşidir! Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur!"...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
'Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir' diyenler, andolsun ki, kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih: 'Ey İsrâiloğulları, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Şu bir gerçektir ki, kim ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarsa, gizli şirki yaşarsa, Allah
cenneti
ona haram kılar. Onun mekânı ateştir. Allah’tan başkasına kulluk ve ibadet ederek kendilerine zulmedenlere, müşriklere, All...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Şüphesiz 'Allah, Meryem oğlu Mesih'tir' diyenler kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih: 'Ey İsrailoğulları! Benim de Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa şüphesiz Allah ona
cenneti
haram kılmıştır ve onun barınağı cehennemdir. Zalimlerin herhangi bir yardımcıları da yoktur' demişti....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana şüphesiz
cenneti
haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
And olsun ki, «Allah ancak Meryem oglu Mesih'tir» diyenler kafir oldular. Oysa Mesih, «Ey Israilogullari! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin; kim Allah'a ortak kosarsa muhakkak Allah ona
cenneti
haram eder, varacagi yer atestir, zulmedenlerin yardimcilari yoktur» dedi....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Şanıma and olsun ki, «Allah, Meryem oğlu Mesih'in kendisidir,» diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesîh (onlara şöyle) demişti: «Ey İsrail oğulları! Benim ve sizin Rabbınız Allah'a tapın. Doğrusu kim Allah'a ortak koşarsa, herhalde Allah ona
Cenneti
haram kılar/varıp eyleşeceği yer ise ateş (Cehennemdir). Zâlimlerin hiçbir yardımcısı da yoktur....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
And olsun ki, 'Allah ancak Meryem oğlu Mesih'tir' diyenler kafir oldular. Oysa Mesih, 'Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin; kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona
cenneti
haram eder, varacağı yer ateştir, zulmedenlerin yardımcıları yoktur' dedi....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun ki «Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesîh'tir» diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesîh «Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona
cenneti
haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur» demişti....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
'ALLAH, Meryem oğlu Mesih'tir,' diyenler elbette inkar etmiştir. Oysa Mesih, 'İsrail oğulları! benim de sizin de Rabbiniz olan ALLAH'a kul olun,' demişti. Kim ALLAH'a ortak koşarsa ALLAH ona
cenneti
yasaklar, yeri de ateş olur. Zalimler için yardımcıda bulunmaz....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Elbette küfretti şunlar: «Allah Meryem'in oğlu Mesihtir» diyenler, halbuki Mesih şöyle demişti: Ey Beni İsrail hep Allah'a ibadet ediniz benim de rabbım sizin de rabbınız, Allah'a kim şirk koşarsa Allah ona
Cenneti
ni haram etmiştir ve varacağı yer ateştir ve zalimlerin ensarı yoktur....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
«Meryem oğlu Mesih Allah'tır.» diyenler kesinlikle kafir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti: «Ey İsrailoğulları, hepiniz benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin! Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona
cenneti
ni yasak etmiştir, varacağı yer ateştir ve zulmedenlerin yardımcıları yoktur.»...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun, «Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir» diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: «Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona
cenneti
haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur» demişti....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Allah, Meryemoğlu Mesih'(İsa)dır diyenler kesinlikle kafir olmuşlardır. Oysa Mesih demişti ki; «Ey israiloğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Kim Allah'a ortak koşarsa Allah ona
cenneti
kesinlikle haram etmiştir, onun varacağı yer cehennemdir, zalimlerin hiçbir yardım edeni yoktur.»...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun, "Kuşkusuz Tanrı, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfretmiştir. Oysa Mesih'in dediği (şudur): "Ey İsrailoğulları, benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan Tanrı'ya ibadet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana kuşkusuz
cenneti
haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
«Meryem oğlu Mesîh (İsâ) hakıykat Allahın kendisidir» diyenler, and olsun, kâfir olmuş (lar) dır. Halbuki (bizzat) Mesîh (şöyle) demişdi: «Ey İsrail oğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha kulluk edin. Zîrâ kim Allaha eş katarsa hiç şüphesiz Allah ona
cenneti
haram kılar. Onun varacağı yer ateşdir. Zalimlerin hiç bir yardımcıları da yokdur». ...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Celâlim hakkı için, 'Şübhesiz Allah, ancak o Meryemoğlu Mesîh’dir!' diyenler kâfir olmuşlardır! Hâlbuki Mesîh (Îsâ, onlara) şöyle demişti: 'Ey İsrâiloğulları! Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a ibâdet edin!' Şu muhakkak ki, kim Allah’a şirk koşarsa, artık şübhesiz Allah, ona
Cenneti
haram kılmıştır ve onun varacağı yer ateştir! Zâlimler için hiçbir yardımcı da yoktur....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Meryem oğlu Mesih; gerçekten Allah'ın kendisidir, diyenler andolsun ki; kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih demiştir ki: Ey İsrailoğulları; benim de Rabbım, sizin de Rabbınız olan Allah'a kulluk edin. Zira her kim ki, Allah'a şirk koşarsa; muhakkak Allah, ona
cenneti
haram eder ve onun varacağı yer, ateştir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun ki, «Şüphesiz Allah, o Meryem'in oğlu Mesih'tir» diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih demiştir ki: «Ey İsrailoğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah Teâlâ'ya ibadet ediniz. Şüphe yok ki, her kim Allah Teâlâ'ya şerik koşarsa muhakkak Allah Teâlâ ona
cenneti
haram kılmış olur ve onun varacağı yer ateştir ve zalimler için yardımcılardan kimse yoktur.»...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
“Allah, Meryem oğlu Mesih'tir. ” diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih onlara demişti ki: “Ey İsrailoğulları! Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona
cenneti
haram kılar. Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur. ”...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Şüphesiz, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kafir olmuştur. Mesih şöyle demiştir: -Ey İsrailoğulları, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a şirk koşarsa, Allah ona
cenneti
haram kılar, onun yeri cehennem olur. Zalimler için hiç bir yardımcı yoktur....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
"Allah, Meryem’in oğlu Îsâ’dır." diyenler hiç şüphesiz kâfir olmuşlardır. Halbuki Îsâ vaktiyle şöyle demişti:"Ey İsrail oğulları! Benim de, sizin de Rabbiniz olan tek Allah’a ibadet ediniz. Kim Allah’a eş ortak koşarsa, şu kesindir ki, Allah ona
cenneti
haram kılmıştır ve onun varacağı yer ateştir. Zalimlere yardımcı olan da çıkmaz."...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun, "Allâh, ancak Meryem oğlu Mesih'tir." diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih demişti ki: "Ey İsrâil oğulları, benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Zira kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak ki, Allâh ona
cenneti
harâm etmiştir ve onun varacağı yer ateştir; zâlimlerin yardımcıları yoktur!"...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Andolsun, «Gerçekten Allah, Meryem oğlu Mesih'tir» diyenler küfre saptı. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) «Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, kendisine şirk koşana şüphesiz
cenneti
haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir, zulmedenlere yardımcı yoktur.»...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
'Allah Meryem oğlu Mesih'in kendisidir' diyenler kâfir oldular. Halbuki Mesih onlara, 'Ey İsrailoğulları,' demişti. 'Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa Allah ona
Cenneti
haram kılar; onun varacağı yer ateştir. Zalimlerin ise hiçbir yardımcısı olmaz.'...
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Yemin olsun ki, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'in ta kendisidir!" diyenler küfre batmışlardır. Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz hem de benim Rabbim olan Allah'a kulluk/ibadet edin! Gerçek olan şu ki, Allah'a ortak koşana Allah,
cenneti
haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır."...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
"Ey Adem! Sen ve eşin
cenneti
yaşam ortamı edinin. . . İkiniz de istediğiniz yerden yeyin. . . (Ancak) şu ağaca (bedene - kendini beden kabullenmenin getirisine) yaklaşmayın. . . Nefsine zulmedenlerden olursunuz. "...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ve ya Âdem! Mesken et o
Cenneti
sen zevcenle de ikiniz dilediğiniz yerden yeyin ve şu ağaca yaklaşıb da zâlimlerden olmayın!...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Fedellâhumâ bi gurûr(gurûrin), fe lemmâ zâkâş şecerete bedet lehumâ sev'âtuhumâ ve tafikâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneh(
cenneti
), ve nâdâhumâ rabbuhumâ e lem enhekumâ an tilkumeş şecereti ve ekul lekumâ inneş şeytâne lekumâ aduvvun mubîn(mubînun)....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
1.
fe
: böylece, fakat
2.
dellâ
: o ikisine delillik, öncülük (önderlik) etti
3.
humâ
: ikisi
4.
bi gurûrin
: alda...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onların ikisini de baştan çıkarıp aldattı. Ağaçtan tadınca ayıp yerleri kendilerine göründü. İkisi de kendilerini
cenneti
n yaprağıyla örtmeye başladılar. Rabbları da onlara: Ben sizi o ağaçtan men'etmedim mi? Ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Artık onları bâtıl sözle aldattı. Vaktâ ki, ağaçtan tadıverdiler. O kapalı avret yerleri kendilerine görünmeğe başladı. Onların üzerine
cenneti
n yapraklarından kat kat örtüverdiler. Ve Rableri ise onlara nidâ etti ki: «Sizi bu ağaçtan nehyetmiş değil miydim ve size şüphe yok ki şeytan, size apaçık bir düşmandır dememiş mi idim?»...
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrece ebeveykum minel
cenneti
yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealneş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn(yu’minûne)....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
1.
yâ benî âdeme
: ey Âdemoğulları
2.
lâ yeftine-enne-kum
: sizi sakın fitneye düşürmesin, şaşırtmasın
3.
eş şeytânu
: şeytan
4.
<...
Əraf Suresi, 42. Ayet:
Vellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ ulâike ashâbul cenneh(
cenneti
), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olan, îmân eden kimseler (hayatta iken Allah'a ulaşmayı dileyenler)
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve salih amel işleyenler (nefs tezkiyesi yapanlar)
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da
cenneti
n ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edip iyi işler yapan kimseler ise, -Biz kişiye gücünün üstünde birşey yüklemeyiz.-
cenneti
n sakinleridirler ve orada sonsuza dek kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İnanıp salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da
cenneti
n ashabıdır. Onda sonsuz olarak kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
Îman edip de güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince:) — ki biz hiç bir kimseye gücü yeteceğinden başkasını yüklemeyiz— onlar
cenneti
n yaranıdırlar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. ...
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da
cenneti
n ashabı (halkı) dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar -ki biz, her benliğe ancak yaratılış kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- ise
cenneti
n dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve nâdâ ashâbul
cenneti
ashâben nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ rabbunâ hakka(hakkan) fe hel vecedtum mâ vaade rabbukum hakka(hakkan) kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi alez zâlimîn(zâlimîne). ...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
1.
ve nâdâ
: ve seslendiler
2.
ashâbu el
cenneti
: cennet ehli, halkı
3.
ashâbe en nâri
: ateş ehli, halkı
4.
en kad veced-nâ
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Ve beynehumâ hicâb(hicâbun) ve alel a'râfi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbel
cenneti
en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn(yatmeûne). ...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
1.
ve beyne-humâ
: ve ikisi arasında (vardır)
2.
hicâbun
: bir perde (duvar)
3.
alâ el a'râfi
: A'raf (cennet-cehennem arasındaki yüksek tepelerin) üstünde (arf: yüksek tepe, a’raf: yüksek tepeler)
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır. . . A'rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır. . . Cennet ashabına: "Selâmun aleyküm" diye seslenirler. (Bu Rical henüz) cennete dâhil olmamıştır. . . Onlar (
cenneti
) umarlar....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennet ehli ve cehennemlikler arasında bir perde-engel mevcuttur. Â’râf üzerinde, aradaki surun burçlarında, her iki taraftakilerin kimliklerini, hallerini simalarından okuyarak tanıyan liyakatli kişiler, adamlar vardır. Bunlar cennet ehline: 'Selâmün aleyküm (Allah’ın selâmı ve selâmeti size olsun, siz selâmete erdiniz)' diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmeyen,
cenneti
arzu eden kimselerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Iki taraf arasinda bir perde ve burclar uzerinde her iki tarafi da simalarindan taniyan adamlar vardir; cennetliklere, «Size selam olsun» derler. Bunlar henuz girmeyen fakat
cenneti
uman kimselerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve burçlar üzerinde her iki tarafı da simalarından tanıyan adamlar vardır; cennetliklere, 'Size selam olsun' derler. Bunlar henüz girmeyen fakat
cenneti
uman kimselerdir....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbel
cenneti
en efîdû aleynâ minel mâi ev mimmâ rezekakumullâh(rezekakumullâhu), kâlû innallâhe harremehumâ alel kâfirîn(kâfirîne). ...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
1.
ve nâdâ
: ve seslendiler
2.
ashâbu en nâri
: ateş halkı, ateş ehli
3.
ashâbe el
cenneti
: cennet halkı, cennet ehli
4.
en ef...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Ben kendim için, Allahın dilediğinden başka, ne bir fâide (yi celb etmi) ye, ne de bir zarar (ı savmıy) a muktedir değilim. Eğer ben ğaybı bilseydim elbet daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiç bir fenalık da dokunmazdı. Ben îman edecek her hangi bir kavme (Başlarına gelecek) azabın habercisi, (
Cenneti
n) müjdeci (si) olmakdan başka (bir şey) değilim». ...
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, altlarından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler ve Adn
cenneti
nde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'ın hoşnutluğuysa hepsinden daha büyüktür. Büyük kurtuluş işte budur....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır, (hayır için) harcayacağını Allah katında yakınlığa ve Peygamber'in dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (harcadıkları mal, Allah katında) onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine (
cenneti
ne) koyacaktır. Şüphesiz Allah bağışlayan, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır, (hayır için) harcayacağını Allah katında yakınlığa ve Peygamber'in dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (harcadıkları mal, Allah katında) onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine (
cenneti
ne) koyacaktır. Şüphesiz Allah bağışlayan, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah’a ve âhiret gününe îmân eder, (Allah yolunda) harcadığını Allah katında yakınlıklara ve peygamberin duâlarına vesîle sayar. Bilesiniz ki gerçekten o (harcadıkları şeyler), kendileri için (Allah katında) bir yakınlıktır.Allah, onları yakında rahmetine (
Cenneti
ne) koyacaktır. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, kendilerine
cenneti
vermek üzere inananların canlarını, mallarını satın almıştır âdeta; onlar öldürürler, öldürülürler, her iki sûrette de vaadi gerçektir ve Tevrat'ta da sâbittir, İncil'de de, Kur'ân'da da ve ahdine Allah'tan daha ziyâde vefâ eden kimdir ki? Artık şu giriştiğiniz alışverişten dolayı sevinin ve budur işte en büyük kurtuluş ve saâdet....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka
cenneti
vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah mü'minlerin mallarını ve canlarını karşılığında kendilerine
cenneti
vermek üzere satın aldı. Onlar Allah yolunda savaşırlar, bu yolda kimi zaman öldürürler ve kimi zaman da öldürülürler. Bu Allah'ın üzerine borç aldığı ve hem Tevrat'ta, hem İncil'de, hem de Kur'an'da yer verdiği bir sözdür. Allah'dan daha çok sözünde duran kim olabilir ki? O halde yaptığınız bu alışverişe sevininiz. İşte büyük kurtuluş, büyük başarı budur....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Hiç şüphesiz Tanrı, inançlılardan, karşılığında onlara mutlaka
cenneti
vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Tanrı yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Tanrı'dan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Bilesiniz ki, Allah yolunda savaşan, öldüren ve öldürülen müminlerden Allah canlarını mallarını satın almıştır; hem de karşılığında onlara
cenneti
vaad ederek: Bu O'nun, yerine getirilmesini Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da bizzat güvence altına aldığı gerçek bir vaattir. Kimdir verdiği sözü Allah'tan iyi tutan? Sevinin öyleyse, O'nunla böyle bir alış veriş yaptığınız için; çünkü budur en büyük bahtiyarlık!...
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah, karşılık olarak
cenneti
verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda mücadele ederler, öldürürler ve öldürülürler. Bu Allah’ın Tevrat’ta da, İncîl’de de, Kur’ân’da da üstlendiği gerçek bir vaaddir. Verdiği sözde Allah’tan daha sadık kim olabilir?O halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinin ey müminler! Müjdeler olsun size, işte en büyük mutluluk, işte en büyük başarı!...
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka
cenneti
vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah, mü'minlerden, canlarını ve mallarını, karşılığında onlara
Cenneti
vermek üzere satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürür ve öldürülürler. Bu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'ân'da Allah'ın hak olarak verdiği bir sözdür. Sözüne Allah'tan daha vefalı kim var? Onunla yapmış olduğunuz bu alışveriş size kutlu olsun. Asıl büyük bahtiyarlık işte budur....
Tövbə Suresi, 112. Ayet:
Tevbe edenler, ibâdet edenler, Hamd edenler, seyaahat edenler, rükû' edenler, secde edenler, (insanlara) iyiliği emredenler ve (onları) kötülükden vaz geçirmiye çalışanlar ve Allahın sınırlarını koruyanlar (yok mu? İşte onlar da cennet ehlidirler. Habîbim) sen o mü'minlere dahi (
cenneti
) müjdele. ...
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Allah (kullarını) selâmet yurdu (
cenneti
ne) çağırır ve O, dilediğini doğru yola iletir....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Lillezîne ahsenûl husnâ ve zîyâdeh(zîyâdetun), ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilleh(zilletun), ulâike ashâbul cenneh(
cenneti
), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). ...
Yunus Suresi, 26. Ayet:
1.
li ellezîne
: o kimseler için (vardır)
2.
ahsenû
: ahsen olanlar, daha güzel olanlar
3.
el husnâ
: güzellik
4.
ve zîyâdetun<...
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar
cenneti
n halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir illet. İşte onlar
cenneti
n halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyi iş, güzel amel yapanlara («ihsân» mertebesine erenlere) daha güzel iyilik, bir de ziyâde vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (karalık) bulaşır, ne de bir horluk kaplar. Onlar
cenneti
n yaranıdırlar ki kendileri onun için ebedî kalıcıdırlar. ...
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzel davrananlara daha güzeli ve fazlası var. Onların yüzleri ne kararır ne de zilletten kızarır. Onlar
cenneti
n yaranıdırlar. Orada temelli kalacaklardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar
cenneti
n halkıdırlar; onda ebedi olarak kalacaklardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de...
Cenneti
n dostlarıdır onlar; sürekli kalıcıdırlar orada....
Hud Suresi, 23. Ayet:
İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ahbetû ilâ rabbihim ulâike ashâbul cenneh(
cenneti
), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). ...
Hud Suresi, 23. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
âmenû
: ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dilediler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
Hud Suresi, 23. Ayet:
İman edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalbleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar', işte bunlar da
cenneti
n halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır....
Hud Suresi, 23. Ayet:
İnanıp salih amellerde bulunanlar ve 'rablerine kalbleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar', işte bunlar da
cenneti
n halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır....
Hud Suresi, 23. Ayet:
Îman edib de güzel işler yapanlar (a) ve huşu ve tevaazu'la Rablerine bağlananlar (a gelince) onlar
cenneti
n yaranıdırlar. Onun içinde ebedî kalıcıdırlar onlar. ...
Hud Suresi, 23. Ayet:
İman edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalbleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar', işte bunlar da
cenneti
n halkıdırlar. Onda temelli olarak kalacaklardır....
Hud Suresi, 108. Ayet:
Ve emmellezîne suidû fe fîl
cenneti
hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin)....
Hud Suresi, 108. Ayet:
1.
ve emmâ
: ve fakat
2.
ellezîne suidû
: mutlu olanlar, said olanlar
3.
fe
: artık, böylece
4.
fî el
cenneti
: ce...
Hud Suresi, 108. Ayet:
Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. (Cennetlerin) semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey (
cenneti
yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır)....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Meselul
cenneti
lletî vuidel muttekûn(muttekûne), tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), ukuluhâ dâimun ve zilluhâ, tilke ukbellezînettekav ve ukbel kâfirînen nâr(nâru)....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
1.
meselu el
cenneti
elletî
: o
cenneti
n örneği, durumu, gibi
2.
vuide el muttekûne
: takva sahiplerine vaadedilen
3.
tecrî
: akar
4.
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan
cenneti
n durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanların sonudur. İnkâr edenlerin sonu ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Çekinenlere vaat edilen
cenneti
n örneği şu: Kıyılarından ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi daimîdir. Çekinenlerin sonucu budur, kâfirlerin sonucuysa ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takvâ sahiplerine vâdolunan
cenneti
n özelliği (şudur): Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur. Kâfirlerin sonu ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Korunanlara vadolunan CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Altından nehirler akar. . . Yemişi de daimdir, gölgesi de. . . İşte bu takva sahiplerinin geleceğidir. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin geleceği ise, o malûm ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takva sahiplerine vaad edilen
cenneti
n özelliği şudur: Altından ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte sakınanların sonları budur. Kâfirlerin sonları ise cehennemdir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takva sahiblerine vaad olunan
cenneti
n hâli şöyle: (ağaçları) altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgesi devamlıdır. İşte bu, Allah’dan korkup sakınanların akıbeti!...Kâfirlerin akıbeti ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Allah'a karsi gelmekten sakinanlara vadedilen
cenneti
n altindan irmaklar akar; oranin yiyecekleri ve golgeleri devamlidir. Bu, sakinanlarin elde edecegi sonuctur, inkarcilarin varacagi sonuc ise atestir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Allah'a karşı gelmekten sakınanlara vadedilen
cenneti
n altından ırmaklar akar; oranın yiyecekleri ve gölgeleri devamlıdır. Bu, sakınanların elde edeceği sonuçtur, inkarcıların varacağı sonuç ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takvâ sahiplerine vâdolunan
cenneti
n özelliği (şudur): Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur. Kâfirlerin sonu ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Erdemlilere söz verilen
cenneti
n örneği şudur: Altından ırmaklar akar, yemişi de süreklidir gölgesi de. Bu, erdemlilerin sonudur. Kafirlerin sonu ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Müttekilere va'dolunan
Cenneti
n temsili; altından ırmaklar akar, yemişleri daim, sayesi de, bu işte takva yolunu tutanların ukbası, kâfirlerin ukbası ise ateş...
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takva sahiplerine va'dolunan
cenneti
n misali şöyledir Altından ırmaklar akar, yemişleri devamlıdır, gölgesi de... İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir. Kafirlerin sonu ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Müttakilere vaad olunan
cenneti
n misali şöyledir: Altından ırmaklar akar durur, yemişleri süreklidir, gölgeleri de. İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir. Kâfirlerin akıbeti de ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takvaa saahiblerine va'd edilen
cenneti
n sıfatı (şudur): Altından ırmaklar akar onun. Yemişleri ve gölgeleri dâimdir. İşte (fenâlıkdan) sakınanların (mes'ud) aakıbeti! Kâfirlerin sonucu ise ateşdir. ...
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takvâ sâhiblerine va'd olunan
Cenneti
n misâli (şöyledir): Altından ırmaklar akar! Meyveleri devamlıdır, gölgesi de! İşte (günahlardan) sakınanların âkıbeti budur! Kâfirlerin âkıbeti ise ateştir!...
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Müttakilere vaad olunan
cenneti
n içinden ırmaklar akar. Oranın yiyecekleri de, gölgeleri de ebedidir. Bu, takva sahiplerinin akıbetidir. Kafirlerin akıbeti ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Muttakîlere vaadolunmuş olan
cenneti
n vasfı, onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri daimidir. İşte o, (cennet) ittikada bulunanların akıbetidir. Ve kâfirlerin akıbeti de ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Muttakilere vâdolunan
cenneti
n misali şöyledir: Altından ırmaklar akar. Yemişleri de gölgesi de süreklidir. İşte bu, takvâ sahiplerinin âkibetidir. Kâfirlerin âkıbeti ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Müttakilere vâd olunan
cenneti
n durumu şuna benzer: Bahçelerinin içinden ırmaklar akar: Meyveleri gibi gölgeleri de devamlıdır. İşte, haramlardan korunan müttakilerin âkıbeti! Kâfirlerin âkıbeti ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
(Allâh'ın emirlerine karşı gelmekten) Korunanlara va'dedilen
cenneti
n durumu şöyledir: Altından ırmaklar akar; yemişi de süreklidir, gölgesi de. İşte korunanların sonu budur. İnkâr edenlerin sonu da ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takvâ sahiplerine vaad edilen
Cenneti
n hali şöyledir: Onun altından ırmaklar akar. Yiyecekleri de, gölgesi de süreklidir. Allah'a karşı gelmekten sakınanların âkıbeti işte böyledir. Kâfirlerin sonu ise ateştir....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Sakınıp korunanlara vaat edilen
cenneti
n temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş......
Nəhl Suresi, 32. Ayet:
Melekler onlarin canini temizlenmis olarak alirken: «Selam size; yaptiklariniza karsilik haydi
cenneti
girin» derler....
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
"Keşke
cenneti
ne (bağına) girdiğinde 'maşâAllâh {Allâh dilemesinin meydana getirdiğidir}; la kuvvete illâ Billah {bende açığa çıktığı görülen} kuvvet sadece Allâh'a aittir', deseydin. . . Gerçi sen beni, zenginlik ve evlatça kendinden düşük de görüyorsun. "...
Kəhf Suresi, 40. Ayet:
Fe asâ rabbî en yu’tiyeni hayran min
cenneti
ke ve yursile aleyhâ husbânen mines semâi fe tusbiha saîden zelekâ(zelekan)....
Kəhf Suresi, 40. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
asâ
: belki, umulur ki
3.
rabbî
: benim Rabbim
4.
en yu'tiye-ni
: bana vermesi
...
Kəhf Suresi, 40. Ayet:
"Olabilir ki Rabbim, bana senin
cenneti
nden (bağlarından) daha hayırlısını verir; senin bağına ise semâdan bir afet irsâl eder de, (bağın) kuru bir toprak hâline gelir. "...
Kəhf Suresi, 107. Ayet:
(Ama) imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlara gelince; onları konak yeri olarak
cenneti
n hasbahçeleri beklemektedir:...
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
1.
cennâti
: cennetler
2.
adninilletî (adnin elletî)
: adn (
cenneti
) ki onu
3.
vaade
: vaadetti
4.
er rahmânu
: Ra...
Məryəm Suresi, 63. Ayet:
Öylesine cennettir ki kullarımızdan kim, bizden çekinirse ona mîras vereceğiz o
cenneti
....
Taha Suresi, 117. Ayet:
Fe kulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvun leke ve li zevcike fe lâ yuhricennekumâ minel
cenneti
fe teşkâ....
Taha Suresi, 117. Ayet:
1.
fe
: artık, bunun üzerine
2.
kulnâ
: biz dedik
3.
yâ âdemu
: ey Âdem
4.
inne
: muhakkak
Taha Suresi, 117. Ayet:
Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ'sı...
Taha Suresi, 121. Ayet:
Fe ekelâ minhâ fe bedet lehumâ sev’âtuhumâ ve tafıkâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl
cenneti
ve asâ âdemu rabbehu fe gavâ....
Taha Suresi, 121. Ayet:
1.
fe
: artık, böylece, bunun üzerine
2.
ekelâ
: ikisi yedi
3.
min-hâ
: ondan
4.
fe
: böylece, artık, o zaman
...
Taha Suresi, 121. Ayet:
İkisi de ondan yediler ve bunun üzerine vucutları kendilerine göründü.
Cenneti
n yaprakları ile örtünmeye çalıştılar. Adem Rabbine karşı geldi ve şaşırdı....
Taha Suresi, 121. Ayet:
Artık ikisi de ondan yediler, hemen ikisi için avret mahalleri açılıverdi. Üzerlerine
cenneti
n yaprağından yapıştırmaya başladılar. Ve Âdem Rabbine âsi oldu da şaşırdı kaldı....
Həcc Suresi, 14. Ayet:
Gerçek şu ki: Allah iman edip makbul ve güzel işler işleyenleri, zemininden ırmaklar akan
cenneti
ne yerleştirecektir. Elbette Allah dilediğini yapar....
Həcc Suresi, 37. Ayet:
Elbette kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a erişmez. (Allah katında makbul olmaz). Fakat Allah’a sizden ancak takva (hâlis ve kâmil ibadetler) ulaşır. İşte kurbanlıkları böyle sizin emrinize bağladı ki size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı, tekbir getirerek yüceltesiniz. Ey Rasûlüm, ihlâsla güzel iş yapanlara (
cenneti
) müjdele......
Həcc Suresi, 56. Ayet:
O gün hakimiyet yalnız Allah’ındır. İnsanlar hakkındaki hükmünü verir. İman edip makbul ve güzel işler yapanlar, Naim
cenneti
ndedirler....
Həcc Suresi, 59. Ayet:
Hiç şübhesiz onları hoşnûd olacakları girilecek bir yere (
Cenneti
ne) koyacaktır. Muhakkak ki Allah, elbette Alîm (herşeyi bilen)dir, Halîm (azabda acele etmeyen)dir....
Möminun Suresi, 10. Ayet:
(10-11) iste onlar, temelli kalacaklari Firdevs
cenneti
ne varis olanlardir....
Möminun Suresi, 10. Ayet:
(10-11) İşte onlar, temelli kalacakları Firdevs
cenneti
ne varis olanlardır....
Möminun Suresi, 10. Ayet:
(10-11) "İşte vâris olanlar, ebedî kalacakları Firdevs
cenneti
ne vâris olanlar onlardır onlar....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yerisûne
: varis olacaklar
3.
el firdevse
: firdevs (
cenneti
)
4.
hum
: onlar
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Onlar, firdevs
cenneti
ne varis olacaklardır. Onlar, orada ebedî kalacaklardır....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Ki onlar, Firdevs
cenneti
ne varis olacaklardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
(10-11) iste onlar, temelli kalacaklari Firdevs
cenneti
ne varis olanlardir....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Firdevs
Cenneti
'ne vâris olurlar ve orada devamlı kalırlar....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
(10-11) İşte onlar, temelli kalacakları Firdevs
cenneti
ne varis olanlardır....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Yani «Firdevs»
cenneti
nin mirasçılarıdırlar, sürekli olarak orada kalacaklardır....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Onlar ki, Firdevs (
Cenneti
n)e vâris olurlar. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Onlar Firdevs
cenneti
ne vâris olacaklar, orada ebedî kalacaklardır....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
(10-11) "İşte vâris olanlar, ebedî kalacakları Firdevs
cenneti
ne vâris olanlar onlardır onlar....
Möminun Suresi, 11. Ayet:
Ki, Firdevs
cenneti
ne mirasçı olurlar, onda sonsuza dek kalırlar....
Möminun Suresi, 111. Ayet:
İşte ben, o müminlere, sabretmelerine karşılık, bugün bu mükâfatı (
cenneti
) verdim. Muhakkak onlardır zafere erenler...”...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakilere (takva sahiplerine) vaadedilen, onlar için bir ceza (mükâfat) ve dönüş yeri olan “
Cenneti
Huld”mu (ebedî cennet mi)?...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik
cenneti
mi?” Orası onlar için bir mükâfat ve varılacak bir yerdir....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bu mu daha hayırlıdır, yoksa çekinenlere vaadedilen ebedîlik
cenneti
mi? Bu, onlara bir mükâfattır ve dönüp varacakları yer....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik
cenneti
mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Bu mu daha hayırlıdır yoksa korunmuşlara vadolunan sonsuzluk
cenneti
mi? (O cennet) onlar için bir ceza (yaşamlarının getirisi) ve (hakikatlerine) dönüş yeridir. "...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
'Bu mu, daha iyi yoksa takvâ sahiplerine, Allah’a sığınanlara, emirlerine yapışanlara, günahlardan arınıp azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere va’dedilen ebedîlik
cenneti
mi? Orası onlar için bir mükâfat ve güzel bir nihaî dönüş yeridir.' de....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: 'Bu mu daha hayırlıdır yoksa takva sahiplerine vaadedilen sonsuzluk
cenneti
mi? Orası onlar için bir mükafat ve dönüş yeridir.'...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
(Ey Rasûlüm, o Mekke kâfirlerine) de ki: “- Bu ateş mi hayırlı, yoksa takva sahiblerine vaad olunan ebedilik
cenneti
mi? O cennet ki, kendilerine bir mükâfat ve bir dönüş yeri bulunuyor....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik
cenneti
mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
Ya o mı hayırlı, yoksa müttekilere va'dolunan Huld
Cenneti
mi? Ki kendilerine bir mükâfat, ve âkıbet varacakları bir me'va bulunuyor...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: «O mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dolunan sonsuzluk
cenneti
mi?» O, kendilerine bir mükafat ve varacakları yer olarak hazırlanmıştır....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaad olunan ebedilik
cenneti
mi? Çünkü orası, onlar için bir mükafattır ve bir varış yeridir....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: «Bu mu hayırlı, yoksa muttakıylere va'd olunan ebedîlik
cenneti
mi? Ki bu, onlar için bir mükâfat, bir merci'dir. ...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: '(Başınıza gelmesi muhakkak olan) bu (netîce) mi hayırlıdır, yoksa takvâ sâhiblerine va'd edilen (ni'metleri aslâ kesilmeyecek olan) Huld
Cenneti
mi? (Orası) onlar için bir mükâfât ve bir varış yeridir.'...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
Dedi ki: «Ya bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakîler için vaadedilmiş olan Huld
cenneti
mi ki, onlar için bir mükâfaat ve bir varılacak yer olmuştur.»...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakilere vaad olunan Huld
cenneti
mi?” Orası onlar için bir mükâfattır ve bir varış yeridir....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Bu mu daha iyi, yoksa korunanlara vaat edilen o sonsuzluk
cenneti
mi? O cennet de bu korunanların ödülü ve dönüş yeridir."...
Furqan Suresi, 24. Ayet:
Ashâbul
cenneti
yevme izin hayrun mustekarran ve ahsenu makîlâ(makîlen)....
Furqan Suresi, 24. Ayet:
1.
ashâbu el
cenneti
: cennet ehli
2.
yevme izin
: izin günü
3.
hayrun
: daha hayırlı, en hayırlı
4.
mustekarran
:...
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabretmelerine karşılık
cenneti
n yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
Onlar, sabrettiklerinden dolayı,
cenneti
n yüce dereceleriyle mükâfatlandırılır ve melekler, onlarla, sağlık, esenlik size diye buluşurlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlara, sabretmelerine karşılık
cenneti
n en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar sabretmelerine karşılık (
cenneti
n en yüksek derecesinde) odalarla mükafatlandırılacak ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabretmelerine karşılık (
cenneti
n en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte bütün bu kimseler, Allah yolundaki sabırlarına mukabil
cenneti
n yüksek mevkileriyle mükâfatlanacaklar ve orada (melekler tarafından) sağlık ve selâmetle (dua ile) karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
Iste onlar, sabrettiklerinden oturu
cenneti
n en yuksek dereceleriyle mukafatlandirilirlar. Orada esenlik ve dirlik dilekleriyle karsilanirlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabrettiklerinden ötürü
cenneti
n en yüksek dereceleriyle mükafatlandırılırlar. Orada esenlik ve dirlik dilekleriyle karşılanırlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlara, sabretmelerine karşılık
cenneti
n en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte hep bunlar, sabretmelerine karşılık
cenneti
n en yüksek makamı ile mükafatlandırılacaklar; orada sağlık ve selam ile karşılanacaklar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabretmelerine karşılık
cenneti
n en yüksek makamları ile mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabretmelerine karşılık (
cenneti
n en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanırlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabrettiklerinden dolayı
cenneti
n en yüksek dereceleri ile mükafatlandırılırlar ve orada sağlık ve selamla karşılanırlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar sabretmelerine karşılık olarak,
cenneti
n en yüksek odaları (makamları) ile mükâfatlandırılacaklardır. Orada hürmet ve selâm ile karşılanacaklardır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
(75-76) İşte onlara, hak yolda sabır ve sebat göstermelerine karşılık, kendilerine
cenneti
n üstün sarayları verilecek. Oraya selâmla, hürmetle buyur edileceklerdir. Hem de devamlı kalmak üzere oraya gireceklerdir. Orası ne güzel varış yeri, ne güzel bir yerleşim yeridir!...
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabretmelerine karşılık (
cenneti
n en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte onlar, sabretmelerine karşılık,
Cenneti
n en yüksek makamlarıyla ödüllendirilirler ve orada iyi dileklerle, selâmla karşılanırlar....
Furqan Suresi, 76. Ayet:
(75-76) İşte onlara, hak yolda sabır ve sebat göstermelerine karşılık, kendilerine
cenneti
n üstün sarayları verilecek. Oraya selâmla, hürmetle buyur edileceklerdir. Hem de devamlı kalmak üzere oraya gireceklerdir. Orası ne güzel varış yeri, ne güzel bir yerleşim yeridir!...
Şüəra Suresi, 84. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni guzel sekilde anmalarini sagla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kil. Babami da bagisla, o suphesiz sapiklardandir. Insanlarin diriltilecegi gun, Allah'a temiz bir kalble gelenden baska kimseye malin ve ogullarin fayda vermeyecegi gun, beni rezil etme» demisti....
Şüəra Suresi, 84. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme' demişti....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Vec’alnî min veraseti
cenneti
n naîm(naîmi)....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
1.
vec'al-nî (ve ic'al-nî)
: ve beni kıl
2.
min veraseti
: varislerden
3.
cenneti
: cennet
4.
en naîmi
: naim (ni'...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
“Beni Naîm
cenneti
nin varislerinden eyle.”...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Beni Naîm
cenneti
nin mîrasçılarından et....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Beni, Naîm
cenneti
nin vârislerinden kıl....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
"Beni nimetler
cenneti
nin vârislerinden kıl!"...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Nimetleri bol
cenneti
n (Naim
cenneti
nin) mirasçılarından eyle....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
"Beni nimetlerle donatılmış
cenneti
n mirasçılarından kıl,"...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Beni Naîm
Cenneti
nin varislerinden kıl....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni guzel sekilde anmalarini sagla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kil. Babami da bagisla, o suphesiz sapiklardandir. Insanlarin diriltilecegi gun, Allah'a temiz bir kalble gelenden baska kimseye malin ve ogullarin fayda vermeyecegi gun, beni rezil etme» demisti....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme' demişti....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Beni, Naîm
cenneti
nin vârislerinden kıl....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
'Beni, Nimetler
Cenneti
ne varis olanlardan yap.'...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Ve beni naıym
cenneti
nin varislerinden eyle...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Ve beni Naim
cenneti
nin varislerinden eyle!...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
«Ve beni naîm (nimeti bol)
cenneti
n varislerinden eyle!»...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
"Beni nimetlerle donatılmış
cenneti
n mirasçılarından kıl."...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
«Beni Naıym
cenneti
nin vârislerinden kıl». ...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
'Ve beni Naîm
Cenneti
nin vârislerinden kıl!'...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
Beni Naim
cenneti
nin varislerinden kıl....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
«Ve beni Nâim
cenneti
nin varislerinden kıl!»...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
“Beni Naîm
cenneti
nin vârislerinden kıl!”...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
"Beni ni'met(i bol olan)
cenneti
nin vârislerinden kıl."...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
«Beni nimetlerle donatılmış
cenneti
n mirasçılarından kıl,»...
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
'Beni nimetlerinle dolu
Cenneti
n vârislerinden eyle....
Şüəra Suresi, 85. Ayet:
"Beni, nimetlerle dolu
cenneti
n mirasçılarından kıl."...
Şüəra Suresi, 86. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni guzel sekilde anmalarini sagla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kil. Babami da bagisla, o suphesiz sapiklardandir. Insanlarin diriltilecegi gun, Allah'a temiz bir kalble gelenden baska kimseye malin ve ogullarin fayda vermeyecegi gun, beni rezil etme» demisti....
Şüəra Suresi, 86. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme' demişti....
Şüəra Suresi, 87. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni guzel sekilde anmalarini sagla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kil. Babami da bagisla, o suphesiz sapiklardandir. Insanlarin diriltilecegi gun, Allah'a temiz bir kalble gelenden baska kimseye malin ve ogullarin fayda vermeyecegi gun, beni rezil etme» demisti....
Şüəra Suresi, 87. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme' demişti....
Şüəra Suresi, 88. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni guzel sekilde anmalarini sagla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kil. Babami da bagisla, o suphesiz sapiklardandir. Insanlarin diriltilecegi gun, Allah'a temiz bir kalble gelenden baska kimseye malin ve ogullarin fayda vermeyecegi gun, beni rezil etme» demisti....
Şüəra Suresi, 88. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme' demişti....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni guzel sekilde anmalarini sagla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kil. Babami da bagisla, o suphesiz sapiklardandir. Insanlarin diriltilecegi gun, Allah'a temiz bir kalble gelenden baska kimseye malin ve ogullarin fayda vermeyecegi gun, beni rezil etme» demisti....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
(84-89) Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet
cenneti
ne varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme' demişti....
Nəml Suresi, 2. Ayet:
Onlar, müminlere birer hidayet, (sapıklıktan kurtuluş) ve (
cenneti
) müjdedir....
Qəsəs Suresi, 37. Ayet:
Mûsâ şöyle dedi: 'Rabbim, kendi katından kimin hidâyet getirdiğini ve dünyanın(güzel) âkıbetinin (
Cenneti
n) kimin olacağını en iyi bilendir. Şu şübhesiz ki, zâlimler kurtuluşa ermezler.'...
Qəsəs Suresi, 61. Ayet:
Şimdi kendisine güzel bir vaîd,ile söz verdiğimiz (
cenneti
vad etdiğimiz), binâen'aleyh ona kavuşan kişi, dünyâ hayâtının geçici zevki ile fâidelendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza getirilmişlerden olan kimse gibi midir? ...
Qəsəs Suresi, 77. Ayet:
Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu, (
cenneti
) iste, (servetini hayır yoluna harca). Dünyadan nashibini de unutma, (ihtiyacın kadar sakla). Allah, sana ihsan ettiği gibi, sen de (Allah’ın kullarına) ihsan et. Yeryüzünde fesad arama; çünkü Allah fesad çıkaranları sevmez.”...
Qəsəs Suresi, 83. Ayet:
Şu ahiret yurdunu (
cenneti
) biz, yeryüzünde ne bir zulüm, ne de bir fesad istemiyen kimselere veririz. İyi akıbet (cennet, Allah’ın razı olmadığı şeylerden) sakınanlarındır....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nubevviennehum minel
cenneti
gurafan tecrîmin tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, ni’me ecrul âmilîn(âmilîne)....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve onlar
2.
âmenû
: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
4...
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İnananları ve iyi işlerde bulunanları, kıyılarından ırmaklar akan
cenneti
n en yüce yerlerinde yerleştireceğiz, orada ebedî olarak kalacaklar; iyi işlerde bulunanlara verilen mükâfat, ne de güzeldir....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan
cenneti
n yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edib de salih ameller işliyenleri, elbette onları,
cenneti
n (ağaçları) altından ırmaklar akan yüksek yerlerine yerleştireceğiz; O halde ki, orada ebedî kalacaklar. Böyle salih amel işliyenlerin mükâfatı ne güzeldir!......
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İnanan ve erdemli davrananları içinden ırmaklar akan
cenneti
n köşklerine yerleştireceğiz; orada ebedi kalırlar. Çalışanların karşılığı ne güzeldir....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
Ve iyman edip salih salih ameller yapmış olanlar, elbette onları
Cenneti
n altlarından ırmaklar akan şehnişînlerine yerleştireceğiz, o halde ki orada ebedî kalacaklar, ne güzeldir ecri o işgörenlerin...
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edip iyi iyi işler yapmış olanları elbette onları
cenneti
n altlarından ırmaklar akan köşklerine yerleştireceğiz, o halde orada ebedi kalacaklardır. Ne güzeldir mükafatı o iş görenlerin...
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İnanıp salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan
cenneti
n yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (var ya) biz onları — kendileri içlerinde ebedî kalıcı olarak — altlarından nehirler akan o
cenneti
n yüksek mevkilerine yerleşdireceğiz. (Öyle) amel (ve hareket) edenlerin mükâfatı ne güzeldir! ...
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edenleri ve doğruları yapanları alt yanından ırmaklar akan
cenneti
n yüksek yerlerine yerleştireceğiz. Hep orada kalacaklar. Görevlerini yapanların mükafaatı ne güzel....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edip güzel ve makbul işler yapanları,
cenneti
n yüksek köşklerine yerleştireceğiz. İçinden ırmaklar akan o cennetlere, onlar devamlı kalmak üzere gireceklerdir. İyi iş yapanların mükâfatları ne güzel!...
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedî kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan
cenneti
n yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan
cenneti
n görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!...
Əhzab Suresi, 29. Ayet:
Yok, eğer Allah ile Rasûlünü ve ahiret yurdunu (
cenneti
) istiyorsanız, biliniz ki Allah, içinizden salih amel işliyenlere büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Onlar da, kendilerine, peygamberi seçtiler ve dünya süsünü terk ettiler).”...
Səba Suresi, 28. Ayet:
(Ey Rasûlüm), biz, seni ancak bütün insanlara
cenneti
müjdeleyici, azabı haber verici olarak peygamber gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler (bunu tasdik etmezler)....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi (mânevî derecelerle) huzurumuza yaklaştıracak olan mallarınız ve çocuklarınız (itibariyle fazlalık) değildir. Ancak iman edip de salih âmel işleyen (bize yaklaşır). İşte bunlar (o kimselerdir ki), yaptıklarına karşılık kendilerine kat kat mükâfat vardır ve onlar
cenneti
n yüksek makamlarında emniyet içindedirler....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Ne mallarınız ve ne de evlâtlarınız size bizim katımızda yakınlık kazandırmaz. Yalnız iman edip iyi amel işleyenler var ya, onların yaptıkları iyilikler kat kat fazlası ile ödüllendirilir. Onlar
cenneti
n yüksek köşklerinde güven içinde ağırlanırlar....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Bizim nezdimizde size değer kazandıran şey, ne mallarınızın, ne de evlatlarınızın çokluğu değildir.Şu var ki, iman edip güzel ve makbul işler yapanlara bu gayretlerinden ötürü kat kat mükâfat verilecek ve onlar
cenneti
n yüksek köşklerinde güven ve huzur içinde olacaklardır....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi Bize yaklaştıracak olan ne malınız, ne evlâdınızdır-ancak iman eden ve güzel işler yapan kimse müstesna. Yaptıkları işlerden dolayı onlara iki kat ödül vardır ve onlar
Cenneti
n yüksek köşklerinde güven içindedirler....
Fatir Suresi, 34. Ayet:
(Adn
cenneti
yaşamına girenler) dediler ki: "Hamd, üzülmeyi bizden gideren Allâh'a aittir. . . Muhakkak ki Rabbimiz, Ğafûr'dur, Şekûr'dur. "...
Saffat Suresi, 42. Ayet:
(42-43) Meyveler (sunulur) ve kendileri Nîmet Cennet'inde (veya Naîm
Cenneti
'nde) ağırlanırlar....
Saffat Suresi, 43. Ayet:
(42-43) Meyveler (sunulur) ve kendileri Nîmet Cennet'inde (veya Naîm
Cenneti
'nde) ağırlanırlar....
Saffat Suresi, 50. Ayet:
(50-51) Onların (o ehl-i
cenneti
n) bazıları bazılarına karşı teveccüh ederek soruşturmaya başlarlar. Onlardan birisi der ki: «Benim (dünyada iken) muhakkak bir arkadaşım var idi.»...
Saffat Suresi, 51. Ayet:
(50-51) Onların (o ehl-i
cenneti
n) bazıları bazılarına karşı teveccüh ederek soruşturmaya başlarlar. Onlardan birisi der ki: «Benim (dünyada iken) muhakkak bir arkadaşım var idi.»...
Sad Suresi, 25. Ayet:
Biz de onun bu hatasını bağışladık. Gerçekten onun, bizim katımızda bir yakınlığı ve güzel bir akıbeti (
cenneti
) vardır....
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Vesîkallezînettekav rabbehum ilel
cenneti
zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne). ...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
1.
vesîka
: sevkedildi
2.
ellezîne
: onlar
3.
ittekav
: takva sahibi oldular
4.
rabbe-hum
: onların Rabbi
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rab'lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (
cenneti
n) kapıları açılır. Ve onun (
cenneti
n) bekçileri, onlara: "Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız) ve öyleyse ebedi olarak ona (cennete) girin" derler....
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerine sığınıp, emrine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan, takvâya dayalı düzeni benimseyen mü’minler ise, imanda ve itaattaki derecelerine göre cennete bölük bölük sevkedilir. Cennete geldikleri zaman
cenneti
n sekiz kapısı birden açılır.
Cenneti
n bekçileri gelenlere: 'Selâmün aleyküm! (Allah’ın selâmı, selâmeti üzerinize olsun, selâmete erdi...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerinden sakınanlar da bölük bölük cennete iletilirler. Sonunda oraya gelip kapıları açıldığında, (
cenneti
n) bekçileri onlara: 'Size selâm olsun. Hoş ve temiz geldiniz. İçinde sonsuza kadar kalmak üzere girin oraya!' derler....
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerinden korkup sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (
cenneti
n) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin."...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerine itaat edenler de bölük bölük cennete gönderilir. Nihayet oraya varıb
cenneti
n kapıları açılınca, bekçileri şöyle derler: “ - (Her türlü kederden) selâmet size! (Günah kirinden) tertemizsiniz? Artık ebedî olarak kalmak üzere girin oraya.”...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerinden korkup sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (
cenneti
n) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin."...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerinden korkanlar ise (i'zâz ve ikram ile) fevc feve cennete sevk edildi. Nihayet oraya varıb kapıları açılınca (
cenneti
n) bekçileri (şöyle) dedi (ler): «Selâm (ve selâmet) size! Tertemiz geldiniz! Artık ebedî kalmak üzere girin buraya». ...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerinden korkup sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, onun kapıları açıldı ve onlara (
cenneti
n) bekçileri dedi ki: «Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.»...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da bölük bölük Cennete sevk edilirler. Oraya vardıklarında
Cenneti
n kapıları açılır ve bekçileri 'Size selâm olsun,' derler. 'Tertemiz geldiniz. Oraya ebediyen kalmak üzere girin.'...
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Ve kâlûl hamdu lillâhillezî sadakanâ va’dehu ve evresenel arda netebevveu minel
cenneti
haysu neşâ(neşâu), fe ni’me ecrul âmilîn(âmilîne)....
Zümər Suresi, 74. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
el hamdu
: hamd
3.
lillâhi (li allâhi)
: Allah için
4.
ellezî
: o ki
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Onlar 'Verdiği sözü yerine getiren ve bizi buraya yerleştiren Allah'a hamd olsun,' derler. 'Artık
Cenneti
n dilediğimiz yerinde otururuz.' İşte, çalışanlar için ne güzel ödül!...
Fussilət Suresi, 4. Ayet:
Hem (
cenneti
) müjdeleyici, hem (ateşten) korkutucu olarak... Fakat onların (Mekke kâfirlerinin) çoğu, (Kur’an’dan) yüz çevirdiler. Artık onlar dinleyip hakkı kabul etmezler....
Fussilət Suresi, 30. Ayet:
İnnellezîne kâlû rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bil
cenneti
lletî kuntum tûadûn(tûadûne). ...
Fussilət Suresi, 30. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: onlar
3.
kâlû
: dediler
4.
rabbu-nâ
: Rabbimiz
Fussilət Suresi, 30. Ayet:
Muhakkak ki: "Rabbimiz, Allâh'tır" deyip sonra bilfiil o doğrultuda yaşayanların üzerine melekler tenezzül eder (ilâhî sıfatların Cemâl kuvveleri zâhir olur ki, bu şu demektir): "Korkmayın, mahzun olmayın ve vadolunduğunuz
cenneti
niz ile sevinin. . . "...
Şura Suresi, 7. Ayet:
Ve kezâlike evhaynâ ileyke kur’ânen arabiyyen li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ ve tunzire yevmel cem’i lâ reybe fîh(fîhi), ferîkun fîl
cenneti
ve ferîkun fîs saîr(saîri). ...
Şura Suresi, 7. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böyle, böylece
2.
evhaynâ
: biz vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
kur'ânen
: Kur'ân
...
Şura Suresi, 22. Ayet:
Zalimlerin (öteki dünyada) kazandıkları şey(i düşünmek)ten korktuklarını göreceksin. Zaten korktukları başlarına mutlaka gelecektir. İmana erip doğru ve yararlı işler yapanları ise (
cenneti
n) çiçek dolu bahçelerinde (bulacaksın). Onlar Rablerinin katında diledikleri her şeye sahip olacaklardır (ve) bu, büyük bir lütuftur, ki;...
Casiyə Suresi, 30. Ayet:
Fakat iman edib salih ameller işliyenlere gelince; Rableri onların rahmetine (
cenneti
ne) koyacaktır. İşte açık ve parlak zafer budur....
Əhqaf Suresi, 14. Ayet:
Ulâike ashâbul
cenneti
hâlidîne fîhâ, cezâen bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Əhqaf Suresi, 14. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ashâbu el
cenneti
: cennet halkı
3.
hâlidîne
: ebedî olanlar
4.
fî-hâ
: orada
...
Əhqaf Suresi, 14. Ayet:
Onlar
cenneti
n yaranıdırlar. İşlemekde oldukları (iyi amel ve hareketleri) ne mükâfat olmak üzere orada ebedî kalıcıdırlar onlar. ...
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
Ulâikellezîne netekabbelu anhum ahsene mâ amilû ve netecâvezu an seyyiâtihim fî ashâbil cenneh(
cenneti
), va’des sıdkıllezî kânû yûadûn(yûadûne). ...
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar
2.
netekabbelu
: kabul ederiz
3.
an hum
: onlardan
4.
ahsene
: en güzel
...
Məhəmməd Suresi, 5. Ayet:
(5-6) Allah onları doğru yola ulaştıracak ve durumlarını düzeltecektir. Onları, kendilerine tanıttığı
cenneti
ne koyacaktır....
Məhəmməd Suresi, 5. Ayet:
Onlara (
cenneti
n) yolunu gösterecek ve kalplerini huzura kavuşturacaktır....
Məhəmməd Suresi, 6. Ayet:
Ve cennete sokar onları ve
cenneti
, onlara tanıtmaktadır....
Məhəmməd Suresi, 6. Ayet:
Onları, kendilerine tanıtmış olduğu
cenneti
ne alır....
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Meselul
cenneti
lletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum....
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
1.
meselu
: misâli, örneği, durumu
2.
el
cenneti
: cennet
3.
elletî
: o ki
4.
vuide
: vaadedildi
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine vaadedilen
cenneti
n durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen sudan nehirler, tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve saf (süzülmüş) baldan nehirler bulunur. Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve (onlar için) Rab'lerinden mağfiret vardır. (Bunların durumu), ateşte devamlı kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları parçalanan kimsenin durumu gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen
cenneti
n durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Müttakîlere vâdolunan
cenneti
n durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Korunanlara vaat olunan CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Orada, bayatlamayan SU'dan nehirler, tadı bozulmayan SÜT'ten nehirler, içenlere lezzet veren ŞARAP'tan nehirler, süzme-saf BAL'dan nehirler vardır! Onlar için orada her çeşit MEYVE ve Rablerinden mağfiret (örtme) vardır! (Bu misal nimetlerle yaşayanlar) ateşte sonsuza dek yanarak yaşayacak, sıcak - kaynar su içirilmiş de bu yüzden onların bağırsaklarını parçalamış kimse gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Allah’a sığınanlara, emirlerine yapışanlara, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere va’dedilen
cenneti
n benzeri, içinde tadı, rengi, kokusu bozulmayan temiz su ırmaklarının, tadı değişmeyen süt ırmaklarının, içenler için lezzetine doyum olmayan üzüm suyu ırmaklarının ve süzme bal ırmaklarının bulunduğu cennet misâlidir. Orada, onlar için bütün mey...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine vaadedilen
cenneti
n durumu şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için orada her çeşit meyva ve Rablerinden bağışlama vardır. (Bu nimetler içinde olan) ateşin içinde sonsuza kadar kalacak olan ve kendilerine barsaklarını parça parça eden kaynar sudan içirilenler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine va'dedilen
cenneti
n misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
(Küfürden) sakınanlara vaad edilen
cenneti
n hali (şu): Orada tadı ve kokusu bozulmıyan bir sudan ırmaklar var; tadı değişmiyen bir sütten ırmaklar var; içenlere lezzet veren şarabdan, (sarhoşluk vermiyen tatlı içkiden) ırmaklar var; saf süzme baldan ırmaklar var... Hem orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bir de onlara, Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç bunlar, o ateşte ebedî kalan ve kaynar bir sudan su içirilib de bağırsaklarını parçalayan kimselere benzer mi?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Allah'tan korkup fenalıklardan sakınanlara söz verilen
Cenneti
n misâli şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmiyen sütten ırmaklar; içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar, iyice süzülmüş baldan ırmaklar vardır. Ve onlar için orada her çeşit meyevlerden ye bir de Rabbından bağışlanma vardır. Bu (bahtiyarlığa lâyık görülenler), ateşte devamlı kalıcı olup kaynar sudan içirilerek barsaklan parça parça olan kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Müttakîlere vâdolunan
cenneti
n durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Erdemlilere söz verilen
cenneti
n örneği şudur: İçinde arı sudan ırmaklar, tadı bozulmayan sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren sarhoş edici maddelerden oluşan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için orada her türlü ürün ve Rab'lerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte sürekli kalan ve bağırsaklarını yırtan kaynar bir sudan içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Korunanlara va'dolunan
Cenneti
n temsili: Onda ırmaklar var bir sudan ki bozulması yok, ırmaklar var bir südden ki tadı değişmez, ırmaklar var bir şarabdan ki içenlere lezzet, ırmaklar var bir baldan ki safi süzme, hem onlara semerelerini (hasılâtın) her türlüsünden var, hem de Rablarından bir mağfiret var. Hiç bunlar o ateşte muhalled olan ve kaynar bir mayi'den sulanıp da bağırsaklarını parçalamakta bulunan kimselere benzer mi?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine vadedilen
cenneti
n durumu şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve safi süzme baldan ırmaklar vardır. Aynca onlara her türlü meyve ve Rablerinden bir bağışlama vardır. Bunlar hiç o ateşte ebedi kalacak ve kaynar bir su içirilip de, barsaklarını parçalayacak kimselere benzer mi?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Kötülükten sakınanlara vaad edilen
cenneti
n durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine vaadedilen
cenneti
n misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
(Şirkden) sakınanlara va'd olunan
cenneti
n sıfatı (şudur:) İçinde rengi, kokusu, hiçbir vasfı bozulmayan sudan ırmaklar, tadına halel gelmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şarabdan ırmaklar, süzme baldan ırmaklar vardır, Orada meyvelerin her (çeşidi) onlarındır. (üstelik) Rablerinden de mağfiret vardır. Hiç bu (nlar), o ateşde ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça eden kaynar sudan içirilen kimseler gibi midir? ...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takvâ sâhiblerine va'd edilen
Cenneti
n misâli şöyledir: Orada (zamanla hiçbir vasfı)bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şarabdan ırmaklar ve sâfî baldan ırmaklar vardır. Onlar için orada meyvelerin her çeşidi ve Rablerinden bir mağfiret vardır. (Bu ni'metler içinde bulunanların hâli,) o ateşte ebedî olarak kalan ve(pek) kaynar bir su içirilen kimseler gibi midir ki (o su) bağırsaklarını parça parça etmiştir....
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Muttakilere vaadolunan
cenneti
n misali: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere zevk veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Ve Rabblarından mağfiret de vardır. Hiç bu; ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Muttakîler için vaadolunan
cenneti
n sıfatı; onun içinde bozulmamış sütten ırmaklar ve tadı değişmemiş sütten ırmaklar ve içenler için leziz şaraptan ırmaklar ve süzülmüş baldan ırmaklar vardır ve onlar için orada her türlü meyvelerden vardır ve Rablerinden yarlığanma da vardır. (Artık böyle zâtlar) Ateşte ebedîyyen kalan ve pek kaynar sudan içirilip de barsakları parçalanan kimseler gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Muttakilere vaad edilen
cenneti
n durumu şudur: Orada bozulmayan (temiz) su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Ve orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte, Rablerinden bir bağışlama vardır. Hiç bunlar, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça kesen sıcak suyun içirildiği kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Muttakilere vaat edilen
cenneti
n niteliği (şudur): İçinde tadı ve kokusu bozulmayan su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları ve içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları... Onlara, orada her türlü meyve ve Rab’lerinden bağışlanma vardır. O, ebedi ateşte kalacak, kaynar su içirilip, bağırsakları parça parça olacak kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara vâd edilen
cenneti
n durumu ise şudur: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içerken lezzet veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü meyve ile bir de Rableri tarafından mağfiret vardır. Bu nimetlere erişenler hiç, ateşte devamlı kalıp, kaynar sulardan içirilip bununla bağırsakları lime lime olan kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
(Şirkten, günâhlardan) korunanlara söz verilen
cenneti
n durumu şudur: İçinde bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır ve onlar için orada her çeşit meyva, Rablerinden de bağışlama vardır. (Şimdi bu ni'metler içinde yaşayanlar) ateşte ebedi kalan ve barsaklarını parça parça kesen sıcak suyun içirildiği kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine va'dedilen
cenneti
n misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret de vardır. Hiç (böyle mükâfatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takvâ sahiplerine vaad edilen
Cenneti
n hali şöyledir: Orada her dem taze sudan ırmaklar vardır. Tadı değişmeyen sütten ırmaklar vardır. İçenlere lezzet veren bir şaraptan ırmaklar vardır. Süzme baldan ırmaklar vardır. Orada onlar için her türlü meyveden vardır; Rablerinden de bir bağışlanma vardır. Bu nimetlere erişenler, ateşte sürekli kalacak olan ve kaynar su içirilip de bağırsakları parçalanan kimse gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Sakınanlara vaat olunan
cenneti
n durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindeki ile, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu?...
Tur Suresi, 20. Ayet:
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslananlar olarak. . . Onları (bilinçleri) Hur-i Iyn (her şeyi net, akı ak karayı kara gören özelliğe sahip bedenler) ile eşleştirdik. (Dişi huri kızı diye yorumlanan bu anlatımlar tümüyle diğer cennet yaşamı anlatımları gibi bir temsilî, sembolik anlatımdır. {"Meselül
cenneti
lletiy" = CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı} 13. Ra'd: 35 ve 47. Muhammed: 15. . . {Sahih Hadis: Allâh buyurur ki; Sâlih kullarım için, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın i...
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
O'nun (Sidretül Münteha'nın) yanında Meva
Cenneti
(vardır)....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Me’vâ
cenneti
onun (Sidre’nin) yanındadır....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Mev'â
cenneti
de yanındaydı....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Barınma (Me'va)
cenneti
onun yanındadır....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
(Takva sahiblerinin barınağı olan) Me’va
Cenneti
onun (Sidre’nin) yanındadır....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Orada Me'va
cenneti
vardir....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Orada Me'va
cenneti
vardır....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Yanıbaşında me'va
cenneti
vardı....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Me'vâ
cenneti
de onun yanındadır....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Me’va
cenneti
de onun yanındadır....
Nəcm Suresi, 15. Ayet:
Onun yanında da Me'vâ
Cenneti
vardır....
Qəmər Suresi, 54. Ayet:
(Bu nedenle,) Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar, kendilerini bir bahçeler ve akarsular (
cenneti
n)de bulacaklar,...
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları kalın ipek atlas olan döşekler üzerine yaslanmışlardır. Ve iki
cenneti
n de devşirilen meyveleri (cennet ehline) yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki
cenneti
n meyveleri (zahmetsizce alınacak kadar) yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Öylesine döşemelere yaslanacaklar ki astarları kalın ipekten, her iki
cenneti
n, devşirilip toplanacak meyveleri de ellerinin altında, pek yakın....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki
cenneti
n de meyvesinin devşirilmesi yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları atlastan döşeklere yaslanırlar. . . İki
cenneti
n meyvelerinin toplanması çok kolaylıkladır!...
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki
cenneti
n de meyve devşirmesi (oradakilere) yakın (kolay)dır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
(Rableri huzurunda hesap vermekten korkanlar), astarları kalın ipekten olan yaygılar üzerinde yaslanıp oturarak nimetlenirler. Her iki
cenneti
n meyvalarının toplanışı da yakından... (Zahmetsizce alınabilecek şekilde pek yakın)....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Orada, ortuleri parlak atlastan yataklara yaslanirlar; iki
cenneti
n meyvelerini de kolayca toplarlar....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Orada, örtüleri parlak atlastan yataklara yaslanırlar; iki
cenneti
n meyvelerini de kolayca toplarlar....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki
cenneti
n de meyvesinin devşirilmesi yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki
cenneti
n meyveleri pek yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Dayanmışlar öyle mefruşata kim astarları istebraktan. Her iki
Cenneti
n derimi de yakından....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları atlastan mefruşata yaslanırlar. Her iki
cenneti
n derimi (devşirmesi) de yakındandır;...
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki
cenneti
n de devşirmesi yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki
cenneti
n de meyve devşirmesi (oradakilere) yakın (kolay)dır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
(Onlar o gün), astarları kalın atlastan döşekler üzerinde yaslanan kimselerdir. İki
Cenneti
n de olgunlaşmış meyveleri (kendilerine) yakındır (toplaması kolaydır)!...
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Hepsi de örtüleri atlastan döşemelere yaslanırlar. İki
cenneti
n meyvelerini de kolayca toplarlar....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
(Onlar) Astarları kalın ipek kumaştan olan döşekler üzerine dayanmış bir halde olacaklardır ve o iki
cenneti
n meyvelerinin toplanışı da yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Orada örtüleri kalın, parlak atlastan yataklara yaslanırlar. İki
cenneti
n meyvelerini kolayca toplarlar....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Orada atlastan döşemelere yaslanacaklar. İki
cenneti
n meyveleri de çok yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
O cennetlikler, astarları kalın atlasdan döşeklere yaslanırlar. Her iki
cenneti
n devşirilecek meyveleri, hemen ellerinin altında olacaktır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
(Orada) Astarları kalın atlastan yataklara yaslanırlar. İki
cenneti
n de devşirmesi yakındır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları, ağır işlenmiş atlastan olan yataklar üzerinde yaslanıp dayanırlar. İki
Cenneti
n de meyve devşirmesi (oradakilere) yakın (kolay)dır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Onlar o Cennetlerde astarları atlastan döşeklere kurulmuşlardır. İki
Cenneti
n meyveleri de yanı başlarındadır....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Astarları atlastan döşeklere yaslanırlar. İki
cenneti
n meyveleri elle alınacak kadar yakındır....
Vaqiə Suresi, 12. Ayet:
Naîm
cenneti
ndedirler....
Vaqiə Suresi, 15. Ayet:
Mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. (Buradan başlayan cennet tanımlayıcı âyetleri okurken; Ra'd: 35 ve Muhammed: 15. âyetlerde vurgulanan "Meselül
cenneti
lletiy = cennettekilerin MİSALİ - TEMSİLİ" şöyle şöyledir, diye başlayan uyarı göz ardı edilmemelidir. Anlatılanlar temsil yolludur. A. H. )...
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri ile) bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (
cenneti
) va’detmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Hədid Suresi, 10. Ayet:
(Ey müminler!) Size ne oluyor ki, Allah yolunda (mallarınızı) harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır (her şey O’nundur ve O’na kalacaktır; çünkü bâki O’dur.) Fetihten (Mekke’nin fethinden) evvel, Allah yolunda harcayıb savaşanlarınız, diğerleri ile bir olmaz. Onlar, sonradan harcayıb savaşanlardan, fazilet ve derece yönünden daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine Hüsna’yi=
Cenneti
vaad buyurdu. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Goklerin ve yerin mirascisi Allah oldugu halde, Allah yolunda siz nicin sarf etmiyorsunuz? Icinizden Mekke'nin fethinden once sarfeden ve savasan kimseler, daha sonra sarfedip savasan kimselerle bir degildirler, oncekiler daha ustun derecededirler. Allah, hepsine
cenneti
vadetmistir. Allah, islediklerinizden haberdardir. *...
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Göklerin ve yerin mirasçısı Allah olduğu halde, Allah yolunda siz niçin sarf etmiyorsunuz? İçinizden Mekke'nin fethinden önce sarfeden ve savaşan kimseler, daha sonra sarfedip savaşan kimselerle bir değildirler, öncekiler daha üstün derecededirler. Allah, hepsine
cenneti
vadetmiştir. Allah, işlediklerinizden haberdardır....
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Ne oluyor size ki (îman etdikden sonra da) Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin (bütün) mîrâsı Allahındır. İçinizde fetihden evvel (Allah yolunda) harcayan ve muhaarebe eden kimseler (diğerleriyle) bir olmaz. Onlar derece i'tibariyle (o fetihden) sonra harcayan ve muhaarebe edenlerden daha büyükdür. (Bununla beraber) Allah (bu iki zümreden) her birine en güzel olanı (
cenneti
) va'detdi. Allah, ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır, ...
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Hem size ne oldu ki Allah yolunda sarf etmeyeceksiniz? Göklerin ve yerin mîrâsı zâten Allah’ındır (hepsi sonunda O’na kalacaktır). Fetihten evvel, içinizden (Allah yolunda)sarf eden ve savaşanlar, (diğerleriyle) bir olmaz! İşte onlar, derece i'tibâriyle sonradan sarf eden ve savaşanlardan daha büyüktürler. Bununla berâber, Allah hepsine de en güzeli(
Cenneti
) va'd etmiştir! Çünki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdâr olandır....
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Ey müminler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda infakta bulunmuyor, mallarınızı sarfetmiyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. İçinizden fetihten önce infak edenler ve savaşan kimseler, daha sonra infak edip savaşanlarla bir değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha üstündür. Allah hepsine de en güzel olanı (
cenneti
) vâdetmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Hədid Suresi, 21. Ayet:
Sâbikû ilâ magfiretin min rabbikum ve
cenneti
n arduhâ keardıs semâi vel ardı uıddet lillezîne âmenû billâhi ve rusulih(rusulihî), zâlike fadlullâhi yû’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi)....
Hədid Suresi, 21. Ayet:
1.
sâbikû
: yarışın, koşun
2.
ilâ magfiretin
: bağışlanmaya, mağfirete
3.
min rabbi-kum
: Rabbinizden
4.
ve
cenneti
n
<...
Hədid Suresi, 21. Ayet:
Rabbiniz tarafından bağışlanmaya ve cennete koşun.
Cenneti
n genişliği, gökle yerin genişliği kadardır. Allah’a ve Rasulüne iman edenler için hazırlanmıştır. Bu, Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere ihsan ettiği lütfudur. Allah büyük lütuf sahibidir....
Hədid Suresi, 21. Ayet:
(Bu nedenle,) Rabbinizin bağışlayıcılığına nail olmak ve (böylece) Allah'a ve Elçisine iman edenler için hazırlanmış bulunan, gökler ve yer kadar geniş bir
cenneti
elde etmek yolunda birbirinizle yarışın! Bu, Allah'ın dilediğine bağışladığı bir lütfudur; çünkü Allah sonsuz lütuf sahibidir....
Hədid Suresi, 21. Ayet:
Rabbinizden erişecek bir bağışlanmayı ve öyle bir
Cenneti
kazanmak için yarışın ki, genişliği gök ile yerin genişliği kadardır ve Allah ile peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu Allah'ın lütfudur; onu dilediğine verir. Gerçekten de Allah pek büyük lütuf sahibidir....
Həşr Suresi, 20. Ayet:
Lâ yestevî ashâbun nâri ve ashâbul cenneh(
cenneti
), ashâbul
cenneti
humul fâizûn(fâizûne)....
Həşr Suresi, 20. Ayet:
1.
lâ yestevî
: müsavi olmaz, bir olmaz, eşit olmaz
2.
ashâbu
: halk
3.
en nâri
: ateş
4.
ve ashâbu
: ve halk
...
Həşr Suresi, 20. Ayet:
Ateşe mahkum edilmiş olanlar ile
cenneti
hak etmiş olanlar bir olamaz.
Cenneti
hak etmiş olanlar, (Hesap Günü) kurtuluşa erecek olanlardır!...
Həşr Suresi, 20. Ayet:
Ateşin dostlarıyla
cenneti
n dostları bir olmaz.
Cenneti
n dostları, kurtuluşu/zaferi elde edenlerin ta kendileridir....
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Ve dareballâhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl
cenneti
ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne)....
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
1.
ve darabe
: ve vurdu, vurguladı
2.
(darabe meselen)
: (misal getirmek, örnek vermek)
3.
allâhu
: Allah
4.
meselen
<...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: «Rabbim! Bana yanında
cenneti
n içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!»...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allah, îman edenlere de Fir'avnın karısını bir misâl olarak îrâd etdi. O vakit (bu kadın) «Ey Rabbim, bana nezdinde,
cenneti
n içinde bir ev yap. Beni Fir'avndan ve onun (fena) amel (ve hareket) inden kurtar. Beni o zaalimler güruhundan selâmete çıkar» demişdi. ...
Təhrim Suresi, 11. Ayet:
Allâh inananlar hakkında da Fir'avn'ın karısını misâl verdi. O şöyle demişti: "Rabbim, bana katında,
cenneti
n içinde bir ev yap, beni Fir'avn'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zâlimler topluluğundan kurtar!"...
Qələm Suresi, 17. Ayet:
İnnâ belevnâhum ke mâ belevnâ ashâbel cenneh(
cenneti
), iz aksemûle yasri munnehâ musbihîn(musbihîne)....
Qələm Suresi, 17. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
belevnâ-hum
: onları belâya uğrattık
3.
kemâ
: gibi
4.
belevnâ
: belâya uğrattık
...
Haqqə Suresi, 22. Ayet:
Fî
cenneti
n âliyeh(âliyetin)....
Haqqə Suresi, 22. Ayet:
1.
fî
cenneti
n
: cennette
2.
âliyetin
: yüksek, yüce
...
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
Cenneti
n meyvaları da sarkmıştır, kolayca devşirilir....
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
Ki o
cenneti
n meyveleri sarkmıştır....
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
(O
cenneti
n) çabucak devşirilecek (meyve) leri (her durumda erilebilir derecede) yakındır. ...
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
O
Cenneti
n meyveleri hemen yakınındadır....
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan hepsi Naîm
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri Naîm
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onların her biri, Naîm
cenneti
ne sokulacaklarını mı umuyorlar?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her bir kişi, nimet
cenneti
ne dâhil olunacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her şahıs, (nimetleri bol olan) Naîm
Cenneti
ne sokulacağını ümid mi ediyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her kişi Nîmet
Cenneti
(veya Naim
Cenneti
jne yerleştirilmeyi mi umuyorlar?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Herbiri, nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her kişi na'îm
Cenneti
ne sokulacağını ümid mi ediyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan herbiri, bir nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri, nimet
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor yoksa?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan herkes Naîm
cenneti
ne sokulacağını mı ümîd ediyor? ...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her bir şahıs, Naîm
Cenneti
ne konulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan herkes Naim
cenneti
ne konulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her bir şahıs naim
cenneti
ne girdirileceğini mi ümit ediyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri Naîm
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri (iman etmeden) naîm
cenneti
ne yerleşmeye mi hevesleniyor?...
Məaric Suresi, 38. Ayet:
Onlardan her biri, ni'met
cenneti
ne sokulacağını mı umuyor?...
İnsan Suresi, 12. Ayet:
Sabretmelerine karşılık onlara
cenneti
ve (cennetteki) ipekleri lütfeder....
İnsan Suresi, 12. Ayet:
Sabretmelerine karşılık onlara
cenneti
ve (cenetteki) ipekleri lütfeder....
İnsan Suresi, 14. Ayet:
Üzerlerine
cenneti
n gölgeleri sarkmış,
cenneti
n meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır....
İnsan Suresi, 14. Ayet:
Ve onların üzerlerine (o
cenneti
n) gölgeleri yakındır, meyveleri de kemal-i itaatle musahhar bulunmuştur....
İnsan Suresi, 14. Ayet:
Cenneti
n gölgeleri, üzerlerine yaklaşmış, meyvaları da aşağı eğdirildikçe eğdirilmiştir....
İnsan Suresi, 21. Ayet:
Üzerlerinde ince - lâtif ipekten ve kalın ipekten elbiseler vardır. . . Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. . . Rableri onlara şarab'en tahura (temiz şarap) içirmiştir. (Tüm bu cennet tanımlamaları, Ra'd: 35 ve Muhammed: 15'teki açıklamalarla vurgulandığı üzere; "meselül
cenneti
lletiy" yani
cenneti
n temsil - benzetme yollu misali anlatımıdır. Bu gerçeklik unutulmaya. A. H. )...
Mürsəlat Suresi, 45. Ayet:
(
Cenneti
) inkâr edenlerin, o gün vay haline!......
Mürsəlat Suresi, 45. Ayet:
(
Cenneti
) yalan sayanların o gün vay haline! ...
Nəbə Suresi, 32. Ayet:
Sulak bahçeler, üzüm bağları. . . ("Meselül
cenneti
lletiy" uyarısı hatırlanmalı. Cennete dair anlatılanların tümü semboller benzetmelerle anlatılmaktadır. )...
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
Şüphesiz, iyiler Naîm
cenneti
ndedirler....
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
Muhakkak ki Ebrâr (iyiler), elbette Nimet
cenneti
içindedir....
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
Muhakkak ki iyiler, Naîm
Cenneti
ndedirler;...
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
Şüphesiz ki, iyiler Naim (
Cenneti
) içindedirler....
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
İyiler, hiç şübhesiz Naıym (
cenneti
n) de, ...
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
Şübhesiz ki ebrâr, (güzel amel sâhibi, içi dışı tertemiz hayırlı insanlar) ni'met içinde (Naîm
Cenneti
nde)dirler!...
İnfitar Suresi, 13. Ayet:
İyi ve hayırlı insanlar naîm
cenneti
nde, nimetler içindedirler....
Mutəffifin Suresi, 22. Ayet:
Şüphesiz iyi kimseler, Naîm
cenneti
ndedirler....
Mutəffifin Suresi, 22. Ayet:
Muhakkak ki Ebrâr, elbette Nimet
cenneti
içindedir....
Mutəffifin Suresi, 22. Ayet:
Muhakkak (Allah’a itaat eden) iyi kimseler, nimetleri devamlı olan Naîm
cenneti
nde,...
Mutəffifin Suresi, 22. Ayet:
Haberiniz olsun ki, iyiler bir naim (
cenneti
) içindedirler....
Mutəffifin Suresi, 22. Ayet:
Şüphesiz ki Ebrar (iyiler) nimet
cenneti
ndedirler....
Mutəffifin Suresi, 24. Ayet:
Tanırsın onları, yüzlerinde
cenneti
n parlaklığı var....
Mutəffifin Suresi, 24. Ayet:
Yüzlerinde
cenneti
n aydınlığını görürsün....
Ğaşiyə Suresi, 10. Ayet:
Fî
cenneti
n âliyeh(âliyetun)....
Ğaşiyə Suresi, 10. Ayet:
1.
fî
: içinde, de
2.
cenneti
n
: cennet
3.
âliyetin
: âli, yüce, yüksek
4.
cenneti
n âliyetin
: âli cennet, yüce ce...
Fəcr Suresi, 28. Ayet:
(27-30) Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve
cenneti
me gir!...
Fəcr Suresi, 28. Ayet:
(27-30) Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir
cenneti
me!...
Fəcr Suresi, 29. Ayet:
(27-30) Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve
cenneti
me gir!...
Fəcr Suresi, 29. Ayet:
(27-30) Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir
cenneti
me!...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Vedhulî cennetî....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
1.
ve udhulî
: ve gir
2.
cennetî
:
cenneti
me
...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Ve
cenneti
me gir....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
“
Cenneti
me gir.”...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Ve gir
cenneti
me....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Ve
cenneti
me gir!...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
"
Cenneti
m'e dâhil ol!"...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
mde cemalime, rızama mazhar olan kullarım arasında yerini al....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir
cenneti
me....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me gir....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir
cenneti
me......
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir
Cenneti
me.....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me gir....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
(27-30) Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve
cenneti
me gir!...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me hoşgeldin....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir
Cenneti
me...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir
cenneti
me!...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me gir....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me gir....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Cenneti
me gir....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir
cenneti
me. ...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
'Ve (onlarla)
Cenneti
me gir!'...
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
Gir,
cenneti
me....
Fəcr Suresi, 30. Ayet:
gir
cenneti
me!"...