Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
Bunlar: O kəslər ki, səbirli, dürüst, fədakar, bəxşiş edən və sübh çağı bağışlanma diləyənlərdir....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Qadın həqiqətən də Yusifi cəlb edirdi. Yusifi də qadın cəlb edirdi. Ancaq Rəbbinin dəlili sayəsində qadına tabe olmadı. Beləliklə, biz pisliyi və zinanı ondan uzaqlaşdırdıq. Şübhəsiz ki, o, Bizim fədakar bəndələrimizdən idi....
Möminun Suresi, 76. Ayet:
Şübhəsiz ki, Biz onları əzabla yaxaladıq. Lakin onlar öz Rəbbi üçün rəftar etmədilər və heç bir fədakarlıq etmədilər....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Şübhəsiz ki, sənin Rəbbin bilir ki, sən bəzən gecənin üçdə ikisindən azını, bəzən gecənin yarısını, bəzən də üçdə birini keçirirsən. Və səninlə olanlardan bir dəstə. Gecəni və gündüzü təyin edən Allahdır. O, bilirdi ki, siz onu heç vaxt hesablaya bilməzsiniz, ona görə də tövbənizi qəbul etdi. O zaman bacardıqca çox insana ilahi mesajı çatdırmağa çalış. Bundan əlavə, Allah sizdən kimin xəstə olduğunu bilir. O bilir ki, sizlərdən bəziləri Allahın lütfündən ruzi axtarmaq üçün yer üzündə işləməyə, b...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için Haccı ve Umreyi tam yapın. Eğer engellenirseniz, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şeyi gönderin! Ancak hediye yerine ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı veya sadaka vermeli ya da nusuktan sayılacak bir fidye vermeli! Emin olduğunuz vakitte; kim, hac vaktine kadar umre ile faydalanmak isterse, hediyeden kolayına geleni göndermeli! Fakat kim bulamazsa, hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi gün olmak ...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Ma'ruf bir söz ve bağışlayıcı olmak, ardından başa kakılarak eziyete dönüşen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Çok Şefkatli'dir....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmadığı halde, insanlara malını gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi; sadakalarınızı başa kakarak ve inciterek boşa çıkarmayın. Böylelerinin durumu üzeri toprakla örtülü kaygan bir kayaya benzer. Sağanak bir yağmur yağınca, kaya çırılçıplak ortaya çıkar. Onlar, yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, Kafir halka doğru yolu göstermez....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan vermeniz güzeldir. Ancak fakirlere yapacağınız yardımı gizliden yaparsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Bu, kötülüklerinizin bir kısmının kapanmasını sağlar. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, ribayı eksiltir, sadakaları da artırır. Allah, nankörlük ederek günahta ısrar edenleri sevmez....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden kimileri de sadakalar hakkında sana dil uzatır. Eğer kendilerine pay verilirse hoşlanırlar, verilmeyince de hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, Allah'tan bir farz olarak; ancak yoksullara, düşkünlere, bununla ilgili görevlilere, kalpleri kazanılacak kimselere, rikab olanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yol oğluna aittir. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de "Eğer lütfundan bize verirse, ant olsun sadaka vereceğiz ve ant olsun salihlerden olacağız." diye Allah'a söz vermişlerdi....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar konusunda gönülden davranan Mü'minlere dil uzatanlar ve güçleri oranında verebilenleri alaya alanlar var ya, Allah da onları alaya alacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al; bununla onları temizleyip arındırırsın. Ve onlara salli ol, kuşkusuz senin salatın onlara dinginlik verir. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmediler mi ki kullarından tevbeyi kabul eden ve sadakaları alan Allah'tır. Kuşkusuz Allah, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əhzab Suresi, 35. Ayet:
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, adanmış erkekler ve adanmış kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşulu erkekler ve huşulu kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, saim olan erkekler ve saim olan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah'ı çok zikreden erkekler ve Allah'ı çok zikreden kadınlar; Allah, onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül hazırl...
Qəmər Suresi, 55. Ayet:
Sonsuz Güç Sahibi yöneticinin katında, sadakat makamındadırlar....
Hədid Suresi, 18. Ayet:
Sadaka veren erkeklerin, sadaka veren kadınların ve Allah'a iyi bir ödünç verenlerin, verdikleri katlanarak geri ödenir. Ve ayrıca onlar için çok şerefli bir ödül vardır....
Mücadilə Suresi, 12. Ayet:
Ey iman edenler! Resul'le gizli bir şey konuşacağınız zaman, gizli bir şey konuşmanızdan önce sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlıdır ve daha temizdir. Ancak bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Mücadilə Suresi, 13. Ayet:
Gizli bir şey konuşmadan önce sadaka vermek ağır geldi değil mi? Bunu yapamayınca Allah, size tevbe etti.. Artık salatı ikame edin, zekatı yapın; Allah'a ve Resul'üne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelip çatıp da "Rabb'im! Ölümümü yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben de sadaka versem ve iyilerden olsam." demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden karşılıksız yardımda bulunun....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir topl...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Mutlaka, imanınızdaki sadakati ölçmek için sizi, korku, açlık, kıtlık ile; sahip olduğunuz malları telef ederek, can kaybına, sakatlığa maruz bırakarak, mahsulünüzü âfete uğratarak imtihan ederiz. Sabrederek mücadeleye devam edenlere, dünyada yardım, zafer ve devlet, âhirette cennet müjdesini ver....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
1.
ve etimmû
: ve tamamlayın
2.
el hacce
: hac
3.
ve el umrete
: ve umre
4.
li allâhi
: Allah için
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Fakat eğer (elde olmayan bir nedenle) alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbandan (gönderin). Kurban (kesim) yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Fakat sizden hasta olan veya başından bir ezası olan (ve bundan dolayı kurban yerine varmadan önce traı olmak zorunda kalan) kimsenin bu durumda, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye vermesi(gerekir). Artık emin olduğunuzda (güvene kavuştuğunuzda) o zaman kim, hac (zamanına...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. Tamamlayamayacaksanız gücünüz yettiği kadar bir şey kurban edin ve kurbanı, yerinde boğazlayıncaya dek başınızı tıraş ettirmeyin. İçinizde hasta olan, başında bir eziyet bulunan varsa tıraş olur ve karşılığında oruç tutar, sadaka verir, yahut kurban keser. Sonra emin oldunuz, muktedir bulundunuz mu hac zamanına dek umre yapmak isteyen, gücü neye yeterse kurban eder. Buna imkân bulamayan üç gün hacda, yedi gün de dönünce oruç tutar, işte bu, tam on gündür...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allâh için tamamlayın. (Bunu yapmaktan) engellenirseniz hediye kurban da yeterlidir. Kurbanınız kesilene kadar başınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olursa ya da başında (hacca engel) bir sıkıntısı olursa, oruç yahut sadaka veya kurban diyet gerekir. (Engelleme kalktığında) emin olduğunuzda kim hacca kadar umreyi yaşamak, yararlanmak isterse, kolayına gelen bir hediye kurbanı kessin. Fakat bulamayana hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç gere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer alıkonulursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Gönderdiğiniz kurban yerine ulaşıncaya kadar saçlarınızı traş etmeyin. Hasta olan veya başından bir rahatsızlığı olan (bundan dolayı traş olan) kimsenin üzerine ya oruç, ya sadaka veya kurban olarak fidye gerekir. Güvene kavuştuğunuz zaman, her kim hacca kadar umre ile yararlanmak isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. [40] Kim (kurban kesme imkanı) bulamazsa üç gün hacc esnasında yedi g...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın. Fakat, herhangi bir sebeple bunlardan alıkonursanız kurbandan (deve, sığır ve davardan) sizin için hangisi kolaysa o vâcib olur; ve kurban mahalli olan Mina’ya varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. İçinizden hasta veya başından eziyeti olup bundan ötürü traş olan kimseye üç gün oruç, ya altı fakire birer fitre sadaka, yahut bir kurban kesmekle fidye vermek vâcip olur. Hastalık ve yol tehlikesi gibi engellerden emin olduğunuz vak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Basladiginiz hac ve umreyi Allah icin tamamlayin. Alikonursaniz, kolayiniza gelen bir kurban gonderin. Kurban, yerine ulasincaya kadar, baslarinizi tiras etmeyin. Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz bulunan varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Guven icinde olursaniz, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayina gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasinda uc gun ve dondugunuzde yedi gun, ki o tam on gundur oruc tutmak gerekir. Bu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc ve Umre'yi Allah için tamamlayın. Bundan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başında bir eziyet ve rahatsızlığı bulunan kimseye (Kurban yerine varmadan tıraş olursa, bunun için) oruç ya da sadaka ya da kurbanlardan bir fidye (kurtuluş akçesi) vâcib olur. Güven içinde olursanız, her kim Hacc'a kadar Umre'den yararlanmak isterse, ona da kurbandan kolay geleni kesmek gerekir. Bunu bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması,ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu,...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayın. Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin; ancak hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunanlar, oruç, sadaka veya herhangi bir ibadetle fidye vermeli. Güven ortamında, her kim Hac zamanına kadar (ihramdan çıkarak) umreden yararlanırsa, kolayına gelen bir kurban göndermeli. Bunu yerine getiremiyenler, hac anında üç gün, ve döndükten sonra da yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalı...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc-ü omreyi de Allah için tamam yapın, eğer ihsara tutulmuşsanız o vakit hedyin kolayınıza geleni, bununla beraber bu hediy mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin, içinizden hasta olana veya başından bir eziyeti bulunana tıraş için oruç veya sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye var; ihsardan aman bulduğunuz vakit de her kim hacca kadar omre ile sevab kazanmak isterse ona da hedyin kolay geleni, bunu bulamıyana ise oruç, üç gün hacda yedi de avdet ettiğinizde ki tam on gündür ve ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak ge...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacd...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da, umreyi de tamamen yapın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderiniz. Kurban yerine gelinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden her kim ki hasta olursa veya başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan fidye (vacip olur). Emin olduğunuz vakitte kim hac zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa, kolayına gelen bir kurban kesmesi (icap eder). Ancak bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün oruç vacip ol...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Tanrı için tamamlayın. Eğer [düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle] kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Sizden kim hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç, ya sadaka ya da kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe (emintüm) kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) o...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için, tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeble bunlardan) alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban (ı gönderin. Bununla beraber) kurban yerine (Minâya) varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden kim hasta olur, yahud başından bir eziyyeti bulunursa ona orucdan, ya sadakadan yahud da kurbandan (biriyle) fidye (vacip olur). Emîn olduğunuz vakit ise kim hacca kadar umre ile fâidelenmek (sevaba girmek) isterse kolayına gelen bir kurban (ı kesmek vacip olu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men' olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı fakiri doyuracak) sadaka veya kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da; ümreyi de tamamlayın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim, hasta olursa veya başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan fidye. Emin olduğunuz vakitte; kim, hacc zamanına kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban keser. Ama bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu; ailesi Mescid-...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve Umreyi Allah için ifa edin; fakat yapmaktan alıkonursanız gücünüzün yeteceği bir kurban kesin ve kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak veya sadaka vererek veya (başka türlü) bir ibadet ile özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır. Sağlıklı ve emniyette olduğunuzda hac (vaktin)den önce umre yapan, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sırasında üç gün ve döndükten ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve Allah için haccı da umreyi de tamam yapınız. Fakat men olunursanız kurbandan kolaya geleni (Mina'ya gönderirsiniz). Ve bu kurban mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyiniz. Ancak sizden her kim hasta olur veya başında bir eziyet bulunursa ona da oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye (vacip olur). Sonra emin olduğunuzda kim hacc zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa kolayına gelen bir kurban kesmek icap eder. Fakat her kim bulamazsa üç gün hacc esnâsında, yedi gün ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tam yapın, eğer hac yapmaktan alıkonursanız, oraya kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan ya da başından bir rahatsızlığı bulunan bir kimsenin fidye olarak; ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umre ile faydalanmak isteyen kimseye, kolayına gelen bir kurban kesmek; bulamayana hac esnasında üç gün, döndüğünüz vakit de yedi...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık veya yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allâh için haccı ve ömreyi tamamlayın. Eğer (engellenmiş olursanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye (versin). Güvene kavuştuğunuzda, hac (zamanın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. (Kurban) Bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğün...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) . Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Kim sizden hasta ise ya da başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) . Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban (ı kesmesi gerekir) . Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Bunlardan alıkonacak olursanız, kolayınıza gelen bir kurban kesin; kurban yerine ulaşıncaya kadar da başınızı tıraş etmeyin. Hasta olanlarınız veya başından rahatsız olanlarınız için ise, fidye olarak oruç, sadaka veya kurban gerekir. Hastalık ve düşman tehlikesinden emin olduğunuzda, kim hacca kadar umre yapacak olursa, kolayına gelen bir kurban kessin. Bunu bulamayan, hacda üç gün, dönünce de yedi gün oruç tutar ki, bu da tam on gün eder. Bu, Mescid-i...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmay...
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana sadaka olarak ne vereceklerini soruyorlar, de ki: -Hayırdan infak edeceğiniz şey; anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır. Hayır olarak yaptığınız şeyleri, Allah şüphesiz en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana sarhoş edicilerden ve kumardan sorarlar: 'O ikisinde büyük bir günah ve insanlar için yararlar var; ancak günahları yararlarından daha büyüktür,' de. Ayrıca, sadaka olarak neyi vereceklerini senden sorarlar: 'Artanı,' de. ALLAH ayetlerini işte böyle açıklıyor ki düşünesiniz......
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Mallarını Allah yolunda harcadıktan sonra sadakalarını başa kakmayanlar, onur kırma aracı olarak kullanmayanlar, sadakalarının mükafatını Allah katında alacaklardır. Onlar için korku ve üzülmek de sözkonusu olmayacaktır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun)....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
1.
kavlun
: bir söz
2.
ma'rûfun
: güzel, iyi, örfe uygun
3.
ve magfiretun
: ve mağfret, bağışlayıp iyi davranma
4.
hayrun
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve mağfiret (bağışlayıp iyi davranma), arkasından eza gelen (başa kakılan) bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah Gani'dir, Halîm'dir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir)....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel söz ve suç bağışlama, ardında minnet olan sadakadan hayırlıdır. Allah müstağnîdir, ceza vermede acele etmez....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, güler yüzle bir karşılık ve kusurları bağışlamak sonradan gönül inciten, imandaki sa
dâka
tın ve kemalin ifadesi olan sadakadan daha hayırlıdır. Allah zengindir, yarattıklarına muhtaç değildir, kudretli, âdil ve müsamahakârdır, fırsatlar ve imkânlar tanır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
İyi bir söz ve bağışlama arkasından eziyette bulunulan bir sadakadan hayırlıdır. Allah bir şeye ihtiyacı olmayandır, hilim sahibidir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
İyi ve güzel bir söz ile bir kusur bağışlamak, arkasına eza takılacak sadakadan daha hayırlıdır. Allah minnet ve eziyetle sadaka verenlerin sadakalarından müstağnidir; onların cezasını vermekte acele edici değildir (hâlimdir)....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Guzel bir soz ve bagislama, pesinden eza gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah mustagnidir, Halim'dir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel tatlı bir söz ve bağışlama (kusur görmeme), peşine eziyet takılan bir sadakadan hayırlıdır. Allah (her şeyden) ganî (doygun)dir ve halîm (lütuf ile muamele edip incitmeyen, aceleci olmayan)dır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eza gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah müstağnidir, Halim'dir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, bir mağfiret arkasına eza takılacak sadakadan daha iyidir, Allah ganîdir halîmdir...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, bir bağışlama, arkasından incitmenin geldiği sadakadan daha hayırlıdır. Allah, ganidir, halimdir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Tatlı söz ve hoşgörü, peşinden başa kakma ve onur kırma gelen sadakadan daha iyidir. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O Halimdir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Tanrı hiç birşeye ihtiyaç ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
İyi (güzel ve tatlı) bir söz ve bir ayıb örtme; ardından eziyyet gelen bir sadakadan hayırlıdır. Allah (kullarının sadakalarından) müstağnidir, halimdir (ukuubetde acele edici değildir). ...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve bir bağışlama, kendisini bir incitme takib eden sadakadan daha hayırlıdır. Hâlbuki Allah, Ganî (kullarının sadakasına ihtiyâcı olmayan)dır, Halîm(cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, bir af, peşinden eziyet gelecek sadakadan daha hayırlıdır. Ve Allah Gani'dir, Halim'dir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir iyi söz, bir af, kendisini bir eziyet takip eden bir sadakadan hayırlıdır. Ve Allah Teâlâ ganîdir, halîmdir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, bir de af, arkasından incitme gelecek sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, Halîm'dir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve af, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, zengindir, şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı söz, bir kusur bağışlama, peşinden incitme gelen maddî yardımdan (sadakadan) çok daha iyidir. Zira Allah ganî ve halîmdir (sizin sadakalarınıza muhtaç değildir, çok müsamahalı olup cezayı çabuk vermez)....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz (söylemek) ve affetmek, peşinden eziyet gelen sadakadan iyidir. Allâh, zengindir, halimdir....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel bir söz, bir affediş, ardından eziyet gelen sadakadan daha hayırlıdır. Sizin bağışlarınıza Allah'ın ihtiyacı yoktur; O kullarına yumuşaklık ve müsamaha ile davranır....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha üstündür. Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Halîm'dir, hoşgörüsüne sınır yoktur....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler), îmân ettiler
4.
lâ tubtılû
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'a ve yevm'il âhire inanmayarak, malını insanlara riya (gösteriş) için infâk eden (veren) kişi gibi, sadakalarınızı minnetle (başa kakarak) ve eza ile bâtıl etmeyin (boşa çıkartmayın). ışte onun durumu, üzerinde toprak bulunan sert bir kayaya benzer ki, ona kuvvetli bir yağmur isabet edince, böylece (üzerindeki toprağın gidip), onu (tekrar) sert (verimsiz) bir kaya halinde bırakması gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler kavmini hidayete er...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, malını insanlara gösteriş için harcayan ve Allah'a, âhiret gününe inanmayan kişi gibi sadakalarınızı, başa kakmakla minnet ve eziyetle hiç verilmemiş bir hale getirmeyin. O çeşit adam, sanki şiddetli bir yağmur altında kalıp üstündeki toprağın kayarak sıvışmasıyla kaypak bir hale gelen kayadır. O çeşit adamlar, kazançlarından hiçbir sevap elde edemezler ve Allah, inanmayan kavmi doğru yola sevk etmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, malını insanlara riya (kendine isim yapmak) için harcayan ve "B" işaret anlamıyla Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman etmeyen bir kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma veya eziyet etme gibi davranışlarla iptal etmeyin. Bunun misali, üzerinde bir miktar toprak bulunan kaya gibidir. Şiddetli yağmur ona isâbet edince üzerindeki toprağı götürdü ve geride çıplak kaya kaldı. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allâh inkârcılar topluluğuna hidâyet etmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sa
dâka
tinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyip de malını insanlara gösteriş olsun diye sarfeden kimse gibi başa kakma ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Onun örneği üzerinde bir miktar toprak bulunan ve inen şiddetli bir yağmurun kupkuru bıraktığı taşa benzer. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. [56] Allah kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, sadakalarınızı -insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi- başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hâli, üzerinde az bir toprak bulunan bir kayanın hâline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince, üzerindeki toprağı temizleyip kendisini katı bir taş hâlinde bırakır. Onlar (gösteriş için âmel edenler) yaptıkları şeyden hiç bir sevap kazanamazlar. Allah kâfirler topluluğuna hidayet etmez...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey Inananlar! Allah'a ve ahiret gunune inanmayip, insanlara gosteris icin malini sarfeden kimse gibi, sadakalarinizi basa kakma ve eza etmekle bosa cikarmayin. Onun durumu, uzerinde toprak bulunan kayanin durumu gibidir, uzerine bol yagmur yagdiginda onu cascavlak birakir. Kazandiklarindan hicbir sey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri dogru yola eristirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey imân edenler! Allah'a ve Âhiret gününe inanmayıp malını insanlara gösteriş için harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül incitmekle boşa çıkarmayın. Çünkü onun misâli, kaygan bir kayaya benzer ki, üzerinde azıcık toprak vardır, derken ona şiddetli bir yağmur dokunur da dazlak bırakır; işleyegeldikleri hiç bir şeye karşılık (bir sevap ve mükâfat) kazanmaya güç getiremezler. Allah inkarcıları doğru yola eriştirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey İnananlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığındaonu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! sadakalarınızı başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin: O herif gibi ki nasa gösteriş için malını dağıtır da ne Allaha inanır ne Ahıret gününe, artık onun meseli bir kaya meseline benzer ki üzerinde bir az toprak varmış, derken şiddetli bir sağanak inmişde onu yap yalçın etmiş bırakıvermiş: Öyleler kesiblerinden hiç bir şey istifade edemezler, Allah kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, sadakalarınızı, başa kakmak, kalp kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Tıpkı malını insanlara gösteriş için dağıtan; Allah'a ve ahiret gününe inanmayan herif gibi. Artık onun durumu, üstünde biraz toprak bulunan ve üzerine bir sağnağın inip kendisini bütün yalçınlığı ile ortada bıraktığı bir kaya gibidir. Böyle kimseler, yaptıklarının hiçbir yararını görmezler. Allah, inkarcılar topluluğunu doğru yola çıkarmaz....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey müminler, tıpkı Allah'a ve Ahiret gününe inanmadıkları halde başkalarına gösteriş olsun diye mallarını harcayanların yaptıkları gibi, sadakalarınızı başa kakarak ve onur kırma aracı haline getirerek boşa çıkarmayın. Böylesi, sağanak halindeki bir yağmura tutulunca, çır çıplak kalan toprakla örtülü bir kayaya benzer. Bunlar yaptıkları iyilikten hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfir topluluğu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, Tanrı'ya ve ahiret gününe inanmayan, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç birşeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Tanrı kafirler kavmine hidayet vermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey îman edenler, sadakalarınızı — malını insanlara gösteriş için harcayan, Allaha ve âhiret gününe inanmayan bir kimse gibi — başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyin. Çünkü onun haali, üzerinde bir toprak bulunub da kendine şiddetli bir yağmur isaabet eden, bu suretle o, kendisini kaskatı bir taş haaline bırakmış olan kaypak bir kayanın haali gibidir. Onlar (dünyâda) işledikleri hiç bir şeyden (sevab kazanmıya) muktedir olmazlar. Allah, kâfirler güruhuna hidâyet vermez. ...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey îmân edenler! İnsanlara gösteriş için malını sarf etmekte olan, Allah’a ve âhiret gününe îmân etmiyor olan kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın! İşte onun misâli, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isâbet etmiş de, onu çıplak bir hâlde bırakmıştır. (Onlar) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah ise, kâfirler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle)hidâyete erdirmez!...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler; Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakma ve eziyet etmekle heder etmeyin, O gösteriş yapanın hali; üzerinde toprak bulunan kayanınki gibidir. Şiddetli bir yağmur isabet ettiğnde onu katı bir taş halinde bırakır. Onlar kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah kafirler güruhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Sadakalarınızı minnetle, incitmekle iptal etmeyiniz. O kimse gibi ki, malını nâsa gösteriş için infak eder de Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe inanmış bulunmaz. Artık o kimsenin meseli, üzerinde biraz toprak bulunan bir kaypak taşın hali gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isabet ederek onu dümdüz bir halde bırakmış olur. Onlar kazanmış olduklarından bir şeye kâdir olamazlar. Ve Allah Teâlâ kâfirler gürûhuna hidâyet etmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağanak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir (Toprağı gider, kaya kalır). Kazandıklarından hiçbir şey elde edemez. Allah kâfirler gürûhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
-Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara gösteriş için malını harcayan adam gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Bunun durumu, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayaya benzer ki, şiddetli bir sağanak iner de onu kupkuru bırakır. Onlar, kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah inkarcı topluma yol göstermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! yardım ettiğiniz kimselere minnet etmek ve incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın! Allah’a da, âhirete de inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kimsenin durumuna düşmeyin! Onun durumu, üzerinde azıcık toprak bulunan kaygan bir kayanın durumuna benzer ki, şiddetli bir yağmur iner inmez toprağı kayıverir, cascavlak kalır. Öyleleri işledikleri hiçbir şeyden sevap ve mükâfat elde edemezler. Zira Allah inkârcıları emellerine kavuşturmaz....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, insanlara gösteriş için malını verip Allah'a ve âhiret gününe inanmayan adam gibi, başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Öylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan şu kayaya benzer ki, bir sağnak indi de (üstündeki toprağı silip süpürerek) onu sert bir taş halinde bıraktı. (Böyleleri), kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allâh, kâfir toplumu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; ona sağanak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez (elde edemez) ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Başa kakıp incitmek suretiyle sadakalarınızı boşa çıkarmayın-o kimsenin hali gibi ki, Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara gösteriş olsun diye malını bağışlar. Onun durumu, üzerinde bir parça toprak bulunan bir kaya gibidir; yağmur boşandığında onu cascavlak bırakır. Öylelerinin yaptıklarından ellerinde hiçbir şey kalmaz. Çünkü Allah kâfirler güruhuna yol göstermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhıret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz arzu edermi ki, hurmalardan ve üzümlerden bir bahçesi olsun; ağaçları altından ırmaklar aksın ve kendinin her türlü meyvaları orada bulunsun; böylece ona ihtiyarlık çöksün de elleri ve güçleri yetmez yavruları olsun; derken o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet ediversin de o, yanıversin? (İşte, insanlar görsün diye yapılan ameller veya başa kakıp eziyetle verilen sadakalar da böyledir; riya sahibi, kendisine fayda verecek amel yaptığını zanneder. Fakat bahçeye is...
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin (mahsüllerin) en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekât ve sadaka verin). Kendinizin, ancak göz yumarak, alabileceği düşük ve bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın. Biliniz ki, Allah vereceğiniz sadakalardan müstağnîdir, her halde hamde lâyıktır....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey müminler, kazandıklarınızın temiz ve kaliteli olanları ile sizin için topraktan yetiştirdiklerimizden sadaka verin, sakın kendiniz göz yummadan almayacağınız, adi ve kalitesi bozuk şeyleri vermeye kalkışmayın. İyi bilin ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, övülmek O'na mahsustur....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey inananlar, kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardığımız ni'metlerin iyilerinden (Allâh için) verin, kendiniz (utandığınızdan ve iğrendiğinizden dolayı) göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri sadaka vermeye kalkmayın. Bilin ki Allâh zengindir, övülmüştür....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakir olacaksınız diye korkutur; size cimrilik ve sadaka vermemekle emreder. Allah ise kendi lütfûndan size bir mağfiret ve fazla bir sevab vaad ediyor. Allah’ın kudreti geniştir, her şeyi kemâliyle bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytân sizi fakirlikle korkutur, (fakir düşeceğinizi söyleyerek sadaka vermekten geri kalmanızı ister) ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder. Allâh ise size kendi tarafından bağışlama ve lutuf va'adediyor. Şüphesiz Allâh(ın lutfu) geniştir, (O) bilendir....
Bəqərə Suresi, 270. Ayet:
Ne sadaka verir ve ne adak adarsanız şüphe yok ki Tanrı, bilir onu ve zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İn tubdûs sadakâti fe niimmâ hiy(hiye), ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
1.
in
: eğer
2.
tubdû
: açıkça ortaya çıkarırsanız
3.
es sadakâti
: sadakalar
4.
fe
: o zaman, o taktirde, işte
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o (davranışınız) ne güzel! Ve eğer o (sadakaları) gizleyerek fakirlere verirseniz artık o sizin için daha da hayırlıdır. (Böylece Allah), günahlarınızdan (bir kısmını) örter (bağışlar). Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalarınızı açık verirseniz ne hoş, fakat gizlice yoksullara verecek olursanız bu, size daha hayırlıdır ve bu, günahlarınızın karşılığı olur; Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalarınızı açıktan verirseniz ne güzeldir. Ama sadakalarınızı kimse bilmeden gizlice verirseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve bu davranış sizin yanlış davranışlarınızın kefareti olur. Allâh yaptıklarınızdan (hakikatiniz olması nedeniyle) Habiyr'dir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İmanda sa
dâka
tinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, mükellefiyetlerinizi yerine getirmede örnek bir davranış olarak açıktan verirseniz ne iyi. Eğer sadakalarınızı gizlice hazırlar, fakirlere verirseniz işte bu riyadan uzak davranış, sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin kusurlarınızın bir kısmını siler, bağışlar. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu ne kadar güzeldir! Onları gizli bir şekilde fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Allah (onlarla) kötülüklerinizin bir kısmını siler. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları aşikâre verirseniz, o ne güzel şeydir! (başkalarının yardım duygularını kamçılar ve Allah yolunda harcamalarına teşvikçi olur.) Eğer sadakaları gizler de onları öylece fakirlere verirseniz, bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah her ne yaparsanız ondan hakkıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalari acikca verirseniz o ne guzel! Eger onlari yoksullara gizlice verirseniz sizin icin daha iyidir. Allah onlari kutuluklerinizden bir kismina karsi tutar. Allah islediklerinizden haberdardir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onu gizler de öylece fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve (Allah bu sebeple) günahlarınızdan bir kısmını örter (de bağışlar). Allah yaptıklarınızdan elbette haberlidir, (onları yeterince bilir).....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına karşı tutar. Allah işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açık veriseniz o, ne iyi ve eğer onları gizler de fukaraya öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına keffaret olur, hem Allah her ne yaparsanız haberdardır...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıksa verirseniz ne iyi! Eğer fakirlere gizlice verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın bir kısmının bağışlanmasını sağlar. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu güzeldir. Şayet onları kimse görmeden fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve bu, birkısım günahlarınızın silinmesine vesile olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını örter (yükeffiru). Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları aşikâre verirseniz o, ne güzel. Eğer onları gizler, onları (bu suretle) fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır. (Allah o sebeble) günâhlarınızdan bir kısmını yarlığar. Allah ne yaparsanız ondan hakkıyle haberdârdır. ...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi! Eğer onları gizler de onları fakirlere(öyle) verirseniz, artık bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece (Allah,) kötülüklerinizden bir kısmını sizden örter (sadakalarınızı, kul hakkına ilişmeyen günahlarınıza keffâret kılar). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdâr olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel. Eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Ve onunla günahlarınızdan bir kısmını yarlığar. Allah, her ne yaparsanız haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça yaparsanız o ne iyidir. Ve eğer onları gizlerseniz, ve fakirlere (öylece) verirseniz o sizin için daha hayırlıdır ve sizin günahlarınızdan bir kısmını örter. Ve Allah Teâlâ yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzeldir. Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz, bu sizin için daha iyidir. Böyle yaptığınızdan ötürü, Allah günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açık olarak verirseniz o, ne güzeldir. Şayet onu gizleyip de fakirlere verirseniz, o da sizin için hayırlıdır. (Allah bununla) günahlarınızdan bir kısmını bağışlar... Allah, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha iyidir ve sizin günâhlarınızdan bir kısmını kapatır. Allâh yaptıklarınızı duyar....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkta verirseniz o ne iyi; fakat gizleyip de fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(İnfâklarınız ve sadakalarınız), kendilerini Allah yoluna hasreden (adayan), yeryüzünde dolaşmaya (ticaret yapıp kazanmaya) gücü yetmeyen fakirler içindir. Onların durumlarını bilmeyen, onları iffetlerinden dolayı zengin zanneder. Onları sen, yüzlerinden tanırsın. Zorla insanlardan bir şey istemezler. Hayır olarak ne infâk ederseniz (verirseniz), o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İmanda sa
dâka
tinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden g...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı kendilerini Allah yoluna adayıp da yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirlere verin. Bilmeyen kimse iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hayır adına her ne harcarsanız Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı o fakirlere verin ki, onlar, Allah yolunda çalışmaya koyulmuşlardır; öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, tanımıyanlar, onları zengin zanneder. Ey Rasûlüm, sen onları sîmalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü insanları rahatsız edip bir şey istemezler. Siz malınızdan bunlara ne harcarsanız, muhakkak Allah onu hakkıyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarinizi, kendilerini Allah yoluna adayip yeryuzunde dolasamayanlara, hayalarindan dolayi, kendilerini tanimayanlarin zengin saydiklari yoksullara verin. Onlari yuzlerinden tanirsin, insanlardan yuzsuzluk ederek bir sey istemezler. Sarfettiginiz iyi bir seyi Allah suphesiz bilir. *...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmiyen) fakirlere (verin) ki, onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen, onları zengin sanır. Onları (siz Allah yolunda olanlar) çehrelerinden tanırsınız ; insanlardan yüzsüzlük ederek İstemezler. (Evet) hayırdan ne harcarsanız şüphesiz ki Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar) Kendilerini Tanrı yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, kuşkusuz Tanrı onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar yer yüzünde dolaşmıya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen; iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse) ler sanır. Sen (Habîbim) o gibileri sımalarından tanırsın. Onlar insanlardan yüzsüzlük edib de (bir şey) istemezler. Siz (Hak yolunda) ne mal harcarsanız şübhesiz Allah onu hakkıyle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar, ilim ve cihâd için) Allah yolunda adanmış, (bu yüzden) yeryüzünde(maîşet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli olma(ların)dan dolayı, (hâllerini) bilmeyen kimse onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın. Isrâr ederek insanlardan (bir şey)istemezler. O hâlde hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vermiş olup da yeryüzünde dolaşmayan ve tanımayanların; hayalarından dolayı onları zengin zannettikleri yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey istemezler. Hayırdan ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmeyen) fakirlere verin ki; onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Onları simâlarından tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan ne infak ederseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar,) Allah yolunda mahsur kalmış, kazanç için yeryüzünde dolaşamayan, çekingenliklerinden dolayı, bilmeyenlerin onları zengin zannettikleri, senin de simalarından tanıdığın, yüzsüzlük edip insanlardan istemeyen fakirler içindir. Hayır olarak ne harcarsanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar) şu fakirlere mahsustur ki, Allâh yolunda kapanıp kalmışlardır. Yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Bilmeyen, utangaçlıklarından dolayı onları zengin sanır. Onları simâlarından (yüzlerinden) tanırsın. Yüzsüzlük edip insanlardan istemezler. Yaptığınız her hayrı Allâh bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı cahil olan (kişi,) onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât(sadakâti), vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm(esîmin)....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
1.
yemhaku
: azaltır, eksiltir
2.
allâhu
: Allah
3.
er ribâ
: riba, faiz
4.
ve
: ve
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, ribayı eksiltir (onun bereketini giderir) ve sadakayı artırır (onu bereketlendirir). Ve Allah günahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi eksiltir, sadakalarıysa arttırır ve Allah, fazlasıyla inkâra düşüp çok suç işleyenlerin hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allâh ribayı (gelirini) mahveder, sadakayı (gelirini) ise arttırır! Allâh, suçlarında ısrar eden nankörlerin hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah eksilte eksilte fâizi mahveder, fâizli paranın ve fâiz gelirinin bereketini giderir. İmanda sa
dâka
tin ve kemâlin ifadesi olan sadakaları, keffaretleri, vergileri, vicdanları, servetleri, sosyal bünyeleri arındıran zekâtları verilen malları bereketlendirir. Allah inkârda, küfürde, bilerek günah işlemekte, nankörlükte ısrar edenleri sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi yok eder sadakaları ise bereketlendirir. Allah iyice küfre dalan, günahların içine gömülen hiç bir kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kâfirlerin hiç birini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allahü Tealâ faizle geleni mahveder ve sadakaları verilen malı artırır ve Allah ısrarla haram yiyen kâfirle, ziyade günahkâr hiç bir kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi eksiltir, sadakalari bereketlendirir. Allah pek nankor olan hicbir gunahkari sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi, bereketini gidererek hep azaltır; sadakaları ise bereketlendirip arttırır. Hem Allah çok inkarcı hiçbir günahkârı sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah ribayı mahveder de sadakaları nemalandırır, Hem Allah vebal yüklenici musırr kafirlerin hiç birini sevmez...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faizi mahveder ve sadakaları artırır. Allah, günahkar katı inkarcıların hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi eritir. Buna karşılık sadakaları artırır. Allah (haramda ısrar eden) hiçbir günahkar kâfiri sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Tanrı fazi yok eder de sadakaları arttırır. Tanrı günahkar kafirlerin hiç birini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah rıbânın bereketini tamaamen giderir, sadaka (sı verilen mal) lan ise artırır, Allah (haramı halâl tanımakda ısrar eden) çok kâfir, çok günahkâr hiç bir kimseyi sevmez. ...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, fâizi (bereketsiz kılıp, onun karıştığı malı) mahveder; sadakaları ise bereketlendirir. Ve Allah, azılı kâfir (fâizi helâl sayan), aşırı günahkâr (haram bildiği hâlde fâizde ısrâr eden) hiçbir kimseyi sevmez!...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi mahveder, sadakaları artırır. Ve Allah hiçbir günahkar kafiri sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah Teâlâ ribâyı mahveder, sadakaları ise nemalandırır ve Allah Teâlâ, çok küfran-ı nîmette bulunup günahkâr olanları sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah fâizle kazanılanı eksiltir, bereketini tamamen giderir. Sadakası verilen malları ise artırır. Allah küfrân-ı nimette bulunan günahkâr hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faizi eksiltir, sadakaları ise bereketlendirir. Allah, hiç bir kafiri ve günahkarı sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizin bereketini eksiltir, zekât ve sadakaları ise nemalandırır. Hem Allah kâfirlikte ileri giden, günahta ısrarlı hiçbir kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allâh, ribâyı mahveder, sadakaları artırır. Allâh, hiçbir günâhkâr nankörü sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkâr olan kâfirlerin hiç birini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir. Çünkü Allah nankörlükte ve günahta azıtanların hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar karşılığında artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiç birini sevmez....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
in
: eğer
3.
kâne
: oldu
4.
zû
: sahip
5.
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zor durumda ise (ödeyemeyecekse) o taktirde durumu kolaylaşıncaya kadar beklenmelidir. Ve (alacağınızı) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Keşke bilseydiniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Borçlu dardaysa genişleyinceye dek mühlet verin ona. Borcunuzu sadaka olarak bağışlarsanız bu, bilseniz, sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu, darlık, ekonomik sıkıntı içindeyse, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek gerekir. Darda olan borçlulardaki alacağınızı, imanda sa
dâka
tin ve kemâlin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamanız, bilirseniz eğer, böyle fazileti yüksek, mükâfatı büyük bir davranış, sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu, darlık içinde ise, o halde ona genişlik vaktına kadar mühlet vermek var. Bununla beraber alacağınızı sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz......
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu sıkıntıda ise, onu, bir kolaylık bulununcaya kadar beklemek (uygun olur). (Alacağınızı) sadaka olarak bağışlarsanız sizin için —eğer bilirseniz— daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu sıkıntıda ise, ona kolaylık tanımalısınız; borcu sadaka olarak bağışlamanız, eğer bilirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) sadaka olarak bağışlamanız ise sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) darlık içinde bulunuyorsa ona geniş bir zamana kadar mühlet (verin). Sadaka oiarak bağışlamanız ise sizi niçin daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz. ...
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Borçlu darda ise, kolaylığa kadar beklemelidir. Eğer bilirseniz, sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu darlık içinde bulunuyorsa, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Eğer bilirseniz sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) darda ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Sadaka olarak bağışlamanız, bilirseniz sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar beklemek (lâzımdır). Eğer bilirseniz (verdiğiniz borcu, eli darda olan borçluya) sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin) . (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
O takva sahipleri, taât ve musibetlere sabreden (söz, iş ve niyyetlerinde) sa
dâka
t gösteren, Allah’a itaat eden. Allah yolunda mallarını harcayan, seherlerde Allah’dan mağfiret isteyen ve namaz kılanlardır....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
O sabr edenleri, o sıdk-u sadakatle gidenleri, o divan duranları, o nefaka verenleri, ve o seher vakitleri istiğfar eyleyenleri...
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
(Onlar): Sabredenler, sadık olanlar, gönülden boyun eğenler, sadaka verenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Geçmiş vahyin izleyicileri arasında öylesi var ki, kendisine bir hazine emanet etsen sana (sadakatle) iade eder; ve öylesi de var ki ona ufak bir altın sikke emanet etsen, başında dikilmedikçe sana geri vermez; bu, onların, "Kitap ile ilgisi olmayan bu halk(a yaptığımız hiçbir şey)den dolayı bize bir suç yüklenemez" şeklindeki iddialarının bir sonucudur: (Böylece) onlar, (bile bile) Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 92. Ayet:
Sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe, siz cennete eremezsiniz. Allah yolunda her ne harcarsanız muhakkak Allah onu bilendir....
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). ...
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
sadaka allâhu
: Allah doğruyu söyledi
3.
fe ittebiû
: öyle ise tâbî olun
4.
millete ibrâhîme
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
De ki sadakallah, o halde hak perest bir hanif olarak İbrahim milletine tabi' olun, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı...
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
Sen: "Sadakallah: Allah sözün doğrusunu söyledi." de! Haydi bakalım Allah’ı bir tanıyarak İbrâhim’in dinine uyun! Pek iyi bilirsiniz ki o, asla müşriklerden olmamıştı....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Yahudiler, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’a ve insanlara taahhütlerine sa
dâka
tle bağlanmadıkça, Allah’ın ahdine, zımmîlik statüsüne, insanların, müslümanların himayesine sığınmadıkça aşağılanma, onlara alınyazısı haline getirildi. Allah’ın hışmına, gazabına uğramışlardır. Ülkelerinden ve kavimlerinden uzakta yaşama da onlara alınyazısı haline getirildi. Bütün bunlar Tevrat ve Kur’ân’daki Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haklı bir sebep ortada yokken peygamberleri öldürmeleri yüzündend...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlar, Allah'a ve insanlara karşı taahhütlerine (sadakatle) bağlanmadıkları sürece, nerede bulunurlarsa bulunsunlar zillete duçar olurlar; çünkü Allah'ın gazabına uğramış ve aşağılanmaya mahkum edilmişlerdir. Bütün bunlar (başlarına geldi,) çünkü Allah'ın mesajlarını inkarda ve peygamberleri haksız yere öldürmekte ısrar ettiler; bütün bunlar (vaki oldu), çünkü (Allah'a) isyanda bulundular ve hakkın sınırlarını inatla ihlal ettiler....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Ve lekad sadakakumullâhu va’dehû iz tehussûnehum bi iznih(iznihî), hattâ izâ feşiltum ve tenâza’tum fîl emri ve asaytum min ba’di mâ erâkum mâ tuhıbbûn(tuhıbbûne), minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhireh(âhirete), summe sarafekum anhum li yebteliyekum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin alel mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
sadaka-kumu allâhu
: Allah size sadık kaldı
3.
va'de-hû
: onun vaadi
4.
iz tehussûne-hum
...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa a...
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kimler Allah’a ve ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüne itaat ederse, Kur’ân ve sünneti uygularsa, işte onlar, Allah’ın kendilerine kitap ve şeriat verdiği, lütuflarda bulunduğu peygamberler, sadakat örneği, doğruluk sembolü samimi mü’minler, kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir, örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler, şehitler ve dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi müslümanlarla, sâlih kimselerle berabe...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmaz, olamaz
2.
kâne
: oldu, ...idi, ...dır
3.
li
: için
4.
mu'minin
: bir mü'min
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve bir mü'minin, bir mü'mini öldürmesi, “hata ile olması hariç” olamaz (caiz değildir) ve kim bir mü'mini bir hata sonucu öldürürse, o zaman bir mü'min köle azad etmesi ve ölenin ailesine bir diyet teslim edilmiş olması gerekir, ancak onların, (o diyeti) sadaka olarak bağışlamaları hariç. Fakat o (hata ile öldüren) eğer, size düşman bir kavimden olup ve o mü'minse, o taktirde, bir mü'min köle azad etmesi gerekir. Ve eğer sizinle arasında anlaşma bulunan bir kavimden ise o zaman ölenin ailesine t...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
İnanan birisinin, bir inanmış kişiyi öldürmesi câiz değildir, ancak yanlışlıkla olursa o başka. Yanlışlıkla bir mümini öldüren, mümin bir köle azat eder, öldürülenin âilesine de kan pahası verir, ancak âilesi, kan pahasını sadaka olarak bağışlarsa vermez. Öldürülen, mümin olmakla berâber size düşman olan bir kavimdense öldüren, mümin bir köle azat eder. Öldürülen, aranızda ahitleşme olan bir kavimdense âilesine kan pahası vermek ve bir mümin azat etmek gerek. Bunları yapamayan, Allah'a tövbe ede...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sa
dâka
tlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve ...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olamaz, ancak hata yolu ile olabilir; ve kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, mü’min bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (vârislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki vârisler, o diyeti sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer öldürülen, mü’min olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azat etmesi lâzımdır (diyet gerekmez, çünkü kâfirler arasında bulunan mü’minin vârisleri kâfir olacağından kendisine ...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'minin diğer bir mü'mini öldürmesi hiç de doğru ve yakışır değildir; meğerki yanlışlıkla (öldürmüş) ola.. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse, mü'min bir köle azâd etmesi (hürriyetine kavuşturması) ve öldürülenin vârislerine teslîm edilecek bir diyet (kan pahası) ödemesi gerekir. Meğerki mirasçılar o diyeti sadaka olarak bağışlasınlar, (o takdirde diyet kalkar). Eğer (yanlışlıkla) öldürülen kimse mü'min olduğu halde, size düşman bir kavimden ise, o takdirde bir inanmış köle azâd etmesi g...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
İnanmış bir kişi, kaza hali hariç inanmış birisini öldüremez. Kim bir inananı kazara öldürmüşse inanmış bir köleyi salmalı ve ölenin ailesine diyet ödemeli. Ancak diyetten vazgeçip sadaka olarak kabul ederlerse başka. Öldürülen, sizinle savaş halinde olan bir topluluğa mensup bir inanan ise, o zaman inanan bir köleyi salmalısınız. Ancak, maktul aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine diyet vermeli ve inanmış bir köleyi salmalısınız. Kim (gerekli parayı veya salacağı bir köle) bulamıyo...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir müminin diğer bir mümini öldürmesi caiz olmaz, meğer ki yanlışlıkla ola. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin mirasçılarına teslim edilecek bir diyet vermesi lazım gelir, meğer ki mirasçılar o diyeti sadaka olarak bağışlamış olalar. Eğer öldürülen -kendi mümin olmakla beraber- size düşman bir kavimden ise, o zaman öldürenin bir esir azad etmesi gerekir. Şayet kendileriyle aranızda bir antlaşma bulunan bir kavimden ise, mirasçılarına teslim edilecek bir d...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir inançlıya, -hata sonucu olması dışında- bir başka inançlıyı öldürmesi yakışmaz. Kim bir inançlıyı 'hata sonucu' öldürürse, inançlı bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ehline (ailesine) teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, inançlı olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda inançlı bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ehline (ail...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'minin diğer bir mü'mini, yanlışlık eseri olmayarak, öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse mü'min bir köleyi azadetmesi ve (ölenin) ailesine (mirasçılarına) teslim edilecek bir diyet (kan bahası) vermesi lâzımdır. Meğer ki onlar (o diyeti) sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer (öldürülen) mü'min olmakla beraber size düşman bir kavmden ise o zaman (öldürenin) mü'min bir köle azadetmesi lâzımdır. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir kavmden ise o vakit mirasçıl...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda da mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda da ailesine bir diyet ödem...
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Lâ hayra fî kesîrin min necvâhum illâ men emera bi sadakatin ev ma’rûfin ev ıslâhın beynen nâs(nâsi). Ve men yef’al zâlikebtigâe mardâtillâhi fe sevfe nu’tîhi ecran azîmâ(azîmen)....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
1.
lâ hayra
: hayır yoktur
2.
fî kesîrin
: çoğunda
3.
min necvâ-hum
: onların gizli konuşmalarından
4.
illâ
: ...'...
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak “sadaka vermeyi veya iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi” emreden kimsenin konuşması hariç. Ve kim Allah rızasını istemek için bunları yaparsa, o taktirde ona “büyük mükâfat” vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların toplanıp gizlice konuşmalarının çoğunda hayır yoktur; ancak kim sadakayı, iyiliği ve insanların arasını bulmayı emrederse onun sözünde hayır var. Allah'ın razılığını kazanmak için bunları yapana pek büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) müstesna. Kim Allah'ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
İnsanların, kamu görevlilerinin şeffaflığı terkederek, kapalı kapılar ardında gizli konuşmalarının, fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak, sadakayı devlet gelirini veya meşrû bir işi tedvir eden; malî veya meşrû bir meseleyi çözen, çözecek soruşturmayı yapan görevlilerin veya insanlar arasındaki ihtilâfları halleden, düzelten kimselerin gizli konuşmalarında hayır vardır. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, ona büyük mükâfatlar vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Sadaka, iyilik veya insanların arasının uzlaştırılmasını önerenin yaptığı dışında onların gizli konuşmalarının çoğunda bir hayır yoktur. Kim bunu Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaparsa ona büyük bir karşılık vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların (hâinlerin) fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya bir iyilik etmeyi, yahud insanların arasını düzeltmeyi emreden başka ( o müstesnâdır). Her kim de bu işleri, Allah’ın rızâsını arayarak yaparsa, biz ona ahirette büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna, onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari, Allah'in rizasini kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların toplanıp gizli görüşme yaparak fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi, (din ve sağduyu çerçevesinde) iyi bir iş yapmayı, insanların arasını düzeltmeyi emredenler müstesna.. Kim bunları Allah'ın hoşnutluğunu arzulayarak işlerse, ona büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanların arasını düzeltmeyi gözeten kimseler müstesna, onların gizli toplantılarının çoğunda hayır yoktur. Bunları, Allah'ın rızasını kazanmak için yapana büyük ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) müstesna. Kim Allah'ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların gizli görüşmelerinin çoğunda hayır yoktur; sadakayı, iyiliği veya halkın arasını düzeltmeyi savunmaları başka. Kim ALLAH'ın rızasını arayarak bunları yaparsa ona büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur, ancak sadaka vermeyi veya bir ma'ruf işlemeyi veya insanların arasını düzeltmeyi emreden başka, ve her kim bunu Allahın rızasını arayarak yaparsa yarın biz ona büyük bir ecir vereceğiz...
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi isteyenler hariç. Ve her kim bunu Allah'ın rızasını arayarak yaparsa, yarın Biz ona büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Bir sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı veyahut da insanlar arasını düzeltmeyi emreden(ler)inki hariç, onların aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, yakında ona büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların aralarında yaptıkları çoğu gizli konuşmalarda hayır yoktur. Meğer ki, bu fısıltılı toplantılarının amacı sadaka vermeyi, iyiliği ve insanlar arasında dirliği emretmek olsun. Kim bunları Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla yaparsa ilerde kendisine büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi buyuranlarınki başka. Kim Tanrı'nın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir karşılık vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda hayır yokdur. Meğer ki bir sadaka vermeyi, ya bir iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emredenler (inki) ola. Kim Allahın rızasını arayarak böyle yaparsa biz ona çok büyük bir mükâfat vereceğiz. ...
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur; ancak bir sadaka vermeyi veya bir iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emreden(lerin fısıldaşmaları)müstesnâdır. Artık kim Allah’ın rızâsını arayarak böyle yaparsa, bunun üzerine ileride ona büyük bir mükâfât vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, yahut ma'rufu emretmeyi ve insanların arasını düzeltmeyi emreden başka. Kim Allah'ın rızasını arayarak böyle yaparsa; Biz, ona çok büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların gizlice konuşmalarının birçoğunda bir hayır yoktur. Bir sadaka verilmesiyle veya iyi bir iş yapılmasıyla veya nâsın arasını ıslah etmek ile emreden kimsenin böyle konuşması müstesna. Ve her kim Allah Teâlâ'nın rızasını taleb ederek bunu yaparsa Biz ona elbette çok büyük bir mükâfaat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emredenlerin sözünde hayır vardır. Kim Allah'ın rızâsını kazanmak için bunları yaparsa biz ona çok büyük bir mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların gizli gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Sadece sadakayı veya iyiliği ya da insanlar arasını düzeltmeyi emredenlerin ki hariçtir. Kim bunu Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaparsa ona büyük bir mükafat vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hayır yoktur. Yalnız sadaka, yahut iyilik, ya da insanların arasını düzeltmeyi emreden(in konuşması) hariç. Kim Allâh'ın rızâsını kazanmak amacıyle bunu yaparsa, yakında ona büyük bir mükâfât vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların gizlice toplanıp fısıldaşmalarının çoğunda bir hayır yoktur-ancak bir sadakayı, bir iyiliği veya insanların arasını bulmayı teşvik eden kimse bundan müstesnadır. Bunu Allah rızası için yapana Biz pek büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak, bir sadakaya, bir iyiliğe ve insanlar arasında bir barıştırmaya özendiren başka. Kim böyle bir şeyi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle yaparsa biz ona yakında çok büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer kadın kocasının ilgisizliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, (bazı fedakârlıklarla) sulh olup aralarını düzeltmelerinde bir günah yoktur. Sulh ise daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın kocasının kötü mualelesinden ve kendisinden yüzçevirmesinden endişe ederse, bazı fedakârlıklar göstererek sulh olmak için gayret göstermelerinde mahzur yoktur. Barışma, elbette daha hayırlıdır. Nefisler menfaatlerine düşkün yaratılmıştır. Ey kocalar! Eğer siz iyi davranıp arayı düzeltir, kadınların hakkını çiğnemekten sakınırsanız unutmayın ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır (İyi davranışlarınızın karşılığını size fazlasıyla verecektir)....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın kocasının sadakatsızliğinden, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olacaktır....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
1.
ve ketebnâ aleyhim
: ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
2.
fî hâ
: onun içinde
3.
enne
: ... olduğunu
4.
en nefse bi en ...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz Tevrat’ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş, yaralamalara da, karşılıklı kısas olmak üzere yazılı ceza kuralları koyduk. Kim kısas hakkından vazgeçer, diyetini, imanda sa
dâka
tinin ve kemâlinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlarsa, mükâfatı Allah’a aittir. Bu, suçlunun da günahına keffaret olur. Kimler Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezler, icraat yapmazlarsa onlar, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Tevrat’da İsraîloğulları üzerine şu farzı da yazdık: Cana can, göze göz, buruna-burun, kulağa-kulak, dişe-diş ve yaralar birbirine karşı kısastır. (Bunlardan bir suçu işleyen aynen karşılığı ile cezalandırılır). Fakat kim de bu hakkını sadaka olarak bağışlarsa, o, kendi günahına keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse işte onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Tevrat'ta onlara (şunu da) yazıp farz kıldık : Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar misliyle karşılık görür. Ama kim bu hakkını sadaka olarak bağışlarsa, (günahlarına) keffarettir. Kim de Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zâlimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Hem ondan üzerlerine şöyle yazdık: cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, carhler birbirine kısastır, kim de bu hakkını sadakasına sayarsa o, ona keffaret olur ve her kim Allahın indirdiği ahkam ile hukmetmezse onlar hep zalimlerdir...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz, onda onların üzerine şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, yaralamada ödeşme. Kim de bu hakkını sadakasına sayarsa, o, günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Her kim de Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar hep zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz onda onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Tanrı'nın indirdiğiyle hükmetmezse, İşte onlar zalim olanlardır....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz onda (Tevratda) onların üzerine (şunu da) yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılıkdır. Hulâsa bütün) yaralar birbirine kısasdır. Fakat kim bunu (bu hakkını) sadaka olarak bağışlarsa o, kendisine (günâhına) keffâret (onun yarlıganmasına vesîle) dir. Kim Allahın indirdiği (ahkâm) ile hükmetmezse onlar zaalimlerin ta kendileridir. ...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetsezse, işte onlar, zalim olanlardır....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
1.
kâle allâhu
: Allâh (cc.) dedi (buyurdu)
2.
hâzâ yevmu
: bu gün
3.
yenfeu es sâdikîne
: sâdıklara fayda verecek
4.
sıdku-hum...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allahû Tealâ şöyle buyurdu; "Bugün sadıklara, sa
dâka
tlarının kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. İşte bu, “Fevz-ül Azîm” dir (en büyük fevzdir)....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah: 'Îsâ’nın bu sözleri söylediği gün, doğrulara, samimi olanlara, imanda, İslâm’da sa
dâka
tlerinin fayda vereceği gündür. Onlara altlarından ırmaklar akan cennet konakları var. Orada ebedî yaşayacaklar. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte büyük mutluluk ve kazanç budur.' buyurdu....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah şöyle buyurur: “-Bugün, doğru söyliyenlerin sadakatleri kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlara, ağaçları altından ırmakla akar cennetler vardır. Onlar orada devamlı olarak kalıcıdırlar. Allah kendilerinden razı olmuş, onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük kurtuluş!......
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah buyurur ki: bu, işte sadıklara sadakatlerinin faide vereceği gündür, onlara altından ırmaklar akar cennetler var ebediyyen içlerinde kalmak üzere onlar, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allahdan razı, işte o fevzı azîm bu...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
(Bu suâl ve cevablardan sonra) Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin sa
dâka
tları kendilerine fâide vereceği bir gündür. Altından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî ve daimî kalıcıdırlar — Onlarındır. Allah kendilerinden raazî olmuşdur, kendileri de Ondan raazî olmuşlardır ve işte bu, en büyük kurtuluş ve seâdetdir». ...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
(Ve Hesap Günü) Allah şöyle diyecektir. "Bugün sözlerine sadık olanlar hakikate sadakatlerinin faydasını görecekler: sonsuza kadar kalacakları, içinden ırmaklar akan hasbahçeler onların olacak; Allah onlardan çok hoşnuttur ve onlar da Allahtan çok hoşnutturlar: Bu büyük bir mazhariyettir"....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah Teâlâ buyurdu ki: «Bu, sâdıklara sa
dâka
tlarının faide vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır ki, onlar bunlarda ebedî olarak kalıcılardır. Allah Teâlâ onlardan razı olmuş, onlar da Allah Teâlâ'dan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük bir kurtuluştur.»...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah şöyle buyurdu: “Bu, sâdıkların sadakatlerinin fayda vereceği gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
1.
ve temmet
: ve tamamlandı
2.
kelimetu
: kelime, söz
3.
rabbi-ke
: senin Rabbin
4.
sıdkan
: doğru olarak, sadaka...
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Ve Rabbinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O'nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir....
Ənam Suresi, 141. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enşee
: yarattı (inşa etti)
3.
cennâtin
: bahçeler
4.
ma'rûşâtin
: asmalı
...
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez....
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Çardaklı ve çardaksız üzüm bağlarını, tadları ve yemişleri muhtelif hurmaları, hububatı (tahılları), zeytinleri, narları, birbirine hem benzer, hem de benzemez bir halde meydana getiren Allah’dır. Her biri mahsûl (ürün) verdiği zaman mahsulünden yeyin. Hasad (devşirme) günü de hakkını (zekât ve sadakasını) verin; israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez....
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez....
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Asmalı ve asmasız (üzüm) bahçeleri, hurmaları, ürünleri çeşit çeşit ekinleri, zeytinleri ve narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde yaratan O'dur. Her biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (zekat ve sadakasını) verin; ama israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez....
Ənam Suresi, 141. Ayet:
O çardaklı ve çardaksız cennet (gibi üzüm) bağ (larını), o meyveleri ve tadları çeşidli hurmaları, mezrûâtı, zeytinleri, narları — birbirine hem benzer, hem benzemez bir halde — yaratıb yetişdiren Odur (Allahdır). Her biri mahsul verdiği zaman mahsulünden yeyin. Devşirildiği ve toplandığı gün de hakkını (sadakasını) verin. İsraf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez. ...
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurma(ları), ekin(ler)i, zeytinleri, narları -birbirine benzer, benzemez biçimde- yaratan hep O'dur. Her biri meyva verdiği zaman meyvasından yeyin, hasat günü hakkını (sadakasını) verin; fakat israf etmeyin; çünkü O, israf edenleri sevmez!...
Əraf Suresi, 102. Ayet:
Onların çoğunluğunda, verdikleri söze sadakat bulamadık. . . Onların çoğunluğunu, Hakk'a itaatten çıkmış bulduk....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer (muaahede eden) bir kavmin haainliğini (ahdine sadakatsizliğini anlayarak bu cihetden) kat'î endîşeye düşersen (evvelâ) hak ve adalet üzere (keyfiyyeti) kendilerine (bildir ve ahidlerini) at. Çünkü Allah haainleri sevmez. ...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak muahede (sözleşme) yaptığınız müşriklerden sözleşme şartlarında size hiç bir noksanlık etmemiş ve aleyhinizde hiç kimseye yardım yapmamış olanlar müstesnâdır. Bu sadakat gösterenlere, sözleşme müddetleri bitinceye kadar ahidlerini tamamiyle yerine getirin. Çünkü Allah, haksızlıktan sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
O müşriklerin Allah yanında, resulü yanında nasıl bir ahdi olabilir? Mescid-i haraamın yanında muaahede etdikleriniz müstesnadır. O halde bunlar size karşı (ahidlerine sa
dâka
t hususunda) doğrulukla haraket ederlerse siz de kendilerine öylece doğrulukla muamele edin. Şübhesiz ki Allah (ahde vefâsızlıkdan) sakınanları sever. ...
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Nasıl antlaşmaları olabilir ki, galip gelselerdi size karşı ne yakınlık, ne de antlaşmaya sadakat gösterirlerdi. Kalpleriyle istememelerine rağmen dilleriyle sizi hoşnut etmek istiyorlar. Onların çoğu fasıktır....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Fakat eğer bir andlaşma yaptıktan sonra andlarını bozar da dininizi karalamaya kalkarlarsa, o zaman, (kendi) andlarına saygısı olmayan bu sadakatsizlik timsali kimselerle savaşın, ki (o zaman) belki (azgınlıklarından) vazgeçerler....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz (kendi haalinize) bırakılıvereceğinizi, içinizden cihâd edenleri, Allahdan, Resulünden ve mü'minlerden başkasını sır dostu edinmeyenleri Allahın bilmediği (Onun uğrundaki fedâkârlıklarınızın mükâfatsız kalacağını) mı sandınız? Allah, ne yaparsanız (hepsinden) haberdârdır. ...
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
Lekad nasarakumullâhu fî mevâtıne kesîratin ve yevme huneynin iz a'cebetkum kesretukum fe lem tugni ankum şey'en ve
dâka
t aleykumul ardu bi mâ rahubet summe velleytum mudbirîn(mudbirîne)....
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
nasarakum allâhu
: Allah size yardım etti
3.
fî mevâtıne
: savaş yerlerinde
4.
kesîratin
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah Teâlâ seni affetsin, ne için sa
dâka
tte bulunanlar sence tayin edinceye ve sen yalancıları bilinceye kadar (beklemeden) onlara izin verdin....
Tövbə Suresi, 53. Ayet:
De ki: İster gönüllü verin ister gönülsüz, sizden (sadaka) asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz....
Tövbə Suresi, 53. Ayet:
De ki: 'İster gönüllü olarak isterse gönülsüz bir şekilde sadaka verin, verdikleriniz kabul edilmeyecektir. Şüphesiz siz fasık bir topluluk oldunuz.'...
Tövbə Suresi, 53. Ayet:
De ki: İster gönüllü verin ister gönülsüz, sizden (sadaka) asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz....
Tövbə Suresi, 53. Ayet:
Onlara de ki, «İster gönüllü, ister gönülsüz olarak sadaka veriniz, verdiğiniz sadakalar kabul edilmeyecektir, sizler yoldan çıkmışlar güruhusunuz.»...
Tövbə Suresi, 53. Ayet:
De ki: "İster gönüllü, ister gönülsüz sadaka verin: sizden kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkan bir kavimsiniz!"...
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Sadakalarının kabul edilmesine engel olan tek şey, onların Allah'ı ve Peygamberini inkâr etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve istemeye istemeye sadaka vermeleridir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Verdikleri sadakaların kabul edilmesini engelleyen tek sebep şudur; Onlar Allah'a ve Peygamber'e inanmadılar, namaza ancak uyuşuk uyuşuk dururlar ve verdikleri sadakaları istemeyerek verirler....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Sadakalarının kabul edilmesine engel olan sadece şudur: Onlar Allah'a ve elçisine karşı nankörlük ettiler; namaza da üşene üşene gelirler ve istemeye istemeye sadaka verirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Ve minhum men yelmizuke fîs sadakât(sadakâti), fe in u’tû minhâ radû ve in lem yu’tav minhâ îzâ hum yeshatûn(yeshatûne)....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men
: kim, kimseler
3.
yelmizu-ke
: seni ayıplar
4.
fî es sadakâti
: ganimetler, sa...
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Ve onlardan, sadakalar konusunda seni ayıplayan kimseler vardır. Öyle ki eğer ondan (sadakadan, ganimetten) onlara verilirse razı olurlar ve ondan verilmezse, o zaman kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan, sadakaları vermede seni ayıplayan da var. O maldan diledikleri verilseydi hoşlanırlardı, verilmeyince de hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinde, beytülmalde, hazinede topladığın sadakaların, gelirlerin dağıtımı ile ilgili sana imalı söz söyleyenler, dil uzatanlar var. Eğer bu gelirlerden onlara pay verirsen hoşnut olurlar. Hazineden onlara bir pay vermezsen, hemen öfkelenirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onların kimileri de sadakalar konusunda sana dil uzatırlar. Ondan kendilerine verilirse hoşnut olurlar ama kendilerine verilmezse o zaman hemen öfkelenirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Münafıklardan bir kısmı, sadakaların (ganimetlerin) bölünmesini sana târiz ediyorlar (seni adâletsizlikle ithama kalkışıyorlar) Çünkü, o sadakalardan istedikleri şey kendilerine verilirse razı olurlar, verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Sadakalar hakkinda sana dil uzatanlar vardir. Onlara verilirse hosnut olurlar, verilmezse, hemen ofkeleniverirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan bir kısmı da sadakaların taksim ve dağıtımı hakkında sana dil uzatıp kınamada bulunurlar. Ondan kendilerine verilirse hoşnud olurlar; verilmezse bir de bakarsın kızıp öfkelenirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Sadakalar hakkında sana dil uzatanlar vardır. Onlara verilirse hoşnut olurlar, verilmezse, hemen öfkeleniverirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onların bir kısmı, sadakaların dağıtımı konusunda seni eleştiriyor; kendilerine ondan verilince razı oluyorlar, ancak ondan kendilerine verilmeyince öfkeleniyorlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden sadakalar hakkında sana ta'rız eden de var, çünkü, ondan kendilerine verilmişse hoşnud olurlar, verilmemişse derhal kızarlar...
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Aralarında sadakalar konusunda seni kınayanlar da var. Çünkü ondan kendilerine verilmişse, hoşnut olurlar; şayet verilmemişse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinde (topladığın) sadakalar hakkında sana tariz eden (dil uzatan) ler de var. Eğer o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onların bazıları sadakaların (zekât gelirlerinin) bölüştürülmesi konusunda sana dil uzatırlar. Eğer zekât gelirlerinden kendilerine bir pay verilirse memnun olurlar, eğer bu gelirlerden kendilerine bir pay verilmez ise hemen öfkeleniverirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden sadakalar (ın taksimi) hususunda seni ayıblayacaklar da var. Çünkü eğer içlerinden kendilerine (diledikleri bir şey) verilirse hoşlanırlar. Şâyed yine kendilerinden olanlara (diledikleri şey) verilmezse derhal kızarlar. ...
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan öylesi de vardır ki, sadakalar (ve ganîmetlerin taksîmi) husûsunda seni ayıplar. Artık onlardan kendilerine verilirse hoşnûd olurlar; fakat onlardan (o arzu ettikleri şeylerden) kendilerine verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden kimi de sadakalar hakkında sana dil uzatırlar. Eğer kendilerine verilirse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Ve onlardandır, sadakalar hususunda seni ayıplar olan şahıs da. İmdi kendilerine onlardan verilmiş olunca hoşnut olurlar ve eğer onlardan verilmezse o vakit kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Bazıları da sadakalar hususunda seni kınarlar. Eğer onlardan kendilerine verilse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan sadakalar konusunda sana dil uzatanlar vardır. Onlara verilirse hoşnut olurlar; verilmezse hemen öfkeleniverirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan bazıları da senin zekât ve sadakaları taksim edişine dil uzatırlar. Bu mallardan kendilerine pay verilirse memnun olurlar, verilmeyince hemen kızıp öfkelenirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan kimi de sadakalar(ın bölüştürülmesi hususun)da sana dil uzatır. Eğer o sadakalardan kendilerine pay verilse hoşlanırlar, onlardan kendilerine pay verilmezse hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, ondan kendilerine verilmediği zaman da bu sefer gazablanırlar....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Onlardan, sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da vardır. Onlara da sadakalardan birşey verdiğinde bundan hoşlanırlar; vermediğin zaman öfkelenirler....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden bir kısmı da sadakalar konusunda sana laf dokundurur. Ondan kendilerine verilmişse memnun olurlar. Verilmemişse hemen öfkelenirler....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İnnemâs sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnis sebîl(vebnis sebîli), farîdaten minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
1.
innemâ es sadakâtu
: muhakkak ki sadakalar
2.
li el fukarâi
: fakirler için
3.
ve el mesâkîni
: ve miskinler, yoksullar
4.
v...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Muhakkak ki; sadaka, Allah'tan bir farz olarak fakirler ve miskinler (yoksullar) ve memurlar (zekât toplayıcılar) içindir. Ve kalpleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara ve kölelere (harcamaya) ve borçlulara ve Allah yolunda (olanlara) ve yolculara aittir. Ve Allah, bilendir, hüküm sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Söz budur ancak; sadakalar, yoksulların, hiçbir şeyi bulunmayanların, o malı toplayıp devşirmeye memûr olanların, gönülleri Müslümanlıkla uzlaştırılmak istenen kişilerin, kölelerle tutsakların, borçluların, Allah yolunda savaşanların ve yolda kalmışların hakkıdır, Allah'ın hükmüdür bu ve Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar Allâh'tan bir farz olarak; ancak yoksullar, düşkünler, sadaka işleri ile ilgili çalışanlar, İslâm'a yönlendirilmek istenenler, köleler, borçlular, Allâh yolunda (harcama) ve yolcular içindir. . . Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İmanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadakalar, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtlar, hazine gelirleri, ancak fakirler, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler, devlet memurları, müellefe-i kulûp, gönülleri, düşünceleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, örtülü ödenekler, esir ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşma ödeneği, borçlular, Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler, faaliyet gösterenler, eğitim, t...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekatlar) Allah tarafından bir farz olarak, yoksullara, düşkünlere, onların toplanmasında çalışanlara, gönülleri İslam'a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalanlaradır. Allah alimdir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah tarafından bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekât toplayıcıları, kalbleri müslümanlığa ısındırılmak istenenler, mükâteb köleler, borçlular, Allah yolundaki gaziler ve yolda kalmışlar. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, ALLAH'tan bir yükümlülük olarak, yoksullara, düşkünlere, bu konuda çalışan görevlilere, sempatizanlara, kölelerin özgürlüğü için, borçlulara, ALLAH yoluna ve yolda kalmışlara verilmeli. ALLAH Bilendir, Bilgedir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar ancak şunlar içindir: fukara, mesâkîn, onun üzerine me'mur olanlar, müellefetülkulûb, rakabeler hakkında borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar, Allah tarafından kat'î olarak böyle farz buyuruldu, ve Allah alîmdir, hakîmdir...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, ancak fakirler, miskinler, zekat toplama görevlileri, kalpleri islamiyete ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah tarafından kesin olarak böyle farz edildi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekât gelirleri) sadece yoksullara, düşkünlere, zekât toplamakla görevli memurlara, kalpleri islâma ısındırılmak istenenlere, sözleşmeli kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışanlara ve yarı yolda kalanlara verilir. Bu paylaştırma sırası Allah tarafından belirlenmiştir. Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, -Tanrı'dan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Tanrı yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Tanrı bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, Allahdan bir farz olarak, ancak fakirlere, miskinlere, (sadakaların) üzerine me'mur olanlara, kalbleri (müslümanlığa) alışdırılmak istenenlere, kölelere, esirlere, (borcundan fazla nisaabı olmayan) borçlulara, Allah yolunda (harcamıya) ve yol oğluna (ya'ni memleketinde zengin bile olsa meşru' bir maksadla seyr-ü sefer ederken muhtâc kalmış olan yolculara) mahsusdur. Allah hakkıyle bilendir, tam hüküm ve hikmet saahibidir. ...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah’dan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekâtı toplamak için me’mur kılınmakla) onun üzerine çalışanlara, kalbleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (âzâd edilmek üzere efendisiyle belli bir bedel karşılığında anlaşmış olan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara mahsustur. Ve Allah, Alîm(menfaatinize olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (en doğru hükmü veren)dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, Allah'tan bir farz olarak; ancak fakirler, miskinler, sadaka üzerinde memur olanlar, kalbleri ısındırılanlar, köleler, borçlular, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğruna sarfedilir. Ve Allah; Alim' dir, Hakim'dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, ancak fakirlere, miskinlere, onun üzerine memur olanlara, kalpleri telif edilmiş bulunanlara, azad edilecek kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihada atılanlara ve yolculara Allah tarafından bir fariza olarak (mahsustur) ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yolcuya mahsustur. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, Allah’tan bir farz olarak fakirler, düşkünler, onu toplayan memurlar, kalpleri (İslam’a) ısındırılanlar, köle ve esirler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalanlar içindir. Allah alimdir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, onlar üzerinde çalışan (zekât toplayan) memurlara, kalbleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allâh yoluna ve yolcuya mahsustur (toplanan zekât, ancak bu sayılanlara verilir). Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak -yalnızca fakirler, düşkünler, (zekât) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar ancak yoksullar, düşkünler, sadaka toplamakla görevli olanlar, kalpleri İslâma ısındırılacak olanlar, esaret altındakiler, borçlular, Allah yolunda harcamalar ve yolcular içindir. Bu Allah tarafından size böylece farz kılınmıştır. Allah herşeyi bilir, her hükmünü hikmetle verir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar/zekât malları Allah'tan bir farz olarak sadece şunlar içindir: Fakirler, düşkünler, sadakalarla ilgilenmeye memur edilenler, kalpleri yakınlaştırılıp ısındırılacak olanlar, özgürlüğünü yitirmiş olanlar, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmış kişi. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men âhede allâhe
: Allah'a ahd veren kimse
3.
le in
: eğer, ise
4.
âtâ-nâ
: bize ve...
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan (bazı) kimseler: “Eğer (Allah), Kendi fazlından bize verirse, elbette mutlaka sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz.” diye, Allah'a ahd verdiler....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
İçlerinden, “Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz” diye Allah’a söz verenler de vardır....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de Allâh'a vaatte bulundu: "Eğer bize fazlından verirse, andolsun ki kesinlikle sadaka vereceğiz ve elbette sâlihlerden olacağız. "...
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onların içlerinde taahhütte bulunanlar da vardı: 'Allah bize lütfundan, ihsanından verirse, mutlaka imanda sa
dâka
tin ve kemalin ifadesi olan sadakayı, vicdanımızı, servetimizi, sosyal bünyemizi arındıran berekete vesile olan zekâtı veririz, malî mükellefiyetleri yerine getiririz, kesinlikle dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlardan, sâlihlerden oluruz' diyorlardı....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan: 'Eğer Allah bize kendi lütfundan verirse mutlaka sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız' diye Allah'a kesin söz verenler var....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Aralarinda: «Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka verecegiz ve iyilerden olacagiz» diye O'na and verenler vardir....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de, «eğer Allah bize kendi geniş nimetinden verirse, herhalde zekât ve sadaka verir ve sâlihler (iyi-yararlı kişiler)den oluruz» diyerek Allah'a karşı .söz vermişlerdi....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Aralarında: 'Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız' diye O'na and verenler vardır....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de, eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan bazıları «eğer Allah bize lütfundan bol mal verirse, sadaka verenlerden ve iyi amel işleyenlerden olacağımıza yemin ederiz» diye Allah'a kesin söz verirler....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Tanrı'ya ahdetmiştir....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimisi de: 'Yemîn olsun ki, eğer (Allah) fazlından bize verirse, mutlaka sadaka (ve zekâtını) vereceğiz ve mutlaka sâlihlerden olacağız' diye Allah’a söz verdi....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Ve onlar arasında, "Doğrusu, eğer Allah bize cömertliğinden (bir şeyler) bahşederse, kuşkusuz biz de hayır için harcar (sadaka verir) ve hiç kuşkusuz dürüst ve erdemli kimselerden oluruz!" diye Allaha yemin edenler var....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de: “Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, andolsun ki sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız. ” diye O'na kesin söz verdiler....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
İçlerinde ‘Allah bize bol nimetinden verirse, kesinlikle sadaka vereceğiz ve doğru kimselerden olacağız.’ diye O’na and verenler vardır....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Kimileri de: "Eğer Allâh, lutfundan bize verirse elbette sadaka vereceğiz ve yararlı insanlardan olacağız!" diye Allah'a and içtiler....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan kimi de: «Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız» diye Allah'a ahdetmişti....
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
İçlerinden bazıları da Allah'a şöyle ant içti: "Eğer Allah, lütfundan bize verirse, elbette sadaka dağıtacağız ve elbette iyilik ve barış için çalışanlardan olacağız."...
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum, sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun)....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yelmizûne
: ayıplıyorlar, küçük görüyorlar
3.
el muttavvıîne
: zengin olanlar (zekâttan fazla olarak gönüllü teberruda bulunan kişiler)
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Onlar (o kimseler), mü'minlerden zengin olanları (zekâttan fazla olarak gönüllü teberruda bulunan kişileri) ve cehdlerinden (emek ve çabalarından) başka bir şey bulamayanları, sadaka konusunda ayıplıyorlar. Böylece onlarla alay ediyorlar. Allah da onlarla alay etti. Ve onlar için elîm azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü’minlerle, güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar konusunda mükellef olduğundan fazlasını gönüllü veren iman etmişlere dil uzatanlar ile (fakirlikleri dolayısıyla imkânlarından) fazlasını bulamayanları alaya alan kimselere gelince, Allâh onları maskaraya çevirmiştir. . . Onlar için acı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Gönülleriyle, imanda sa
dâka
tin ve kemalin ifadesi olan sadaka ve vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran berekete vesile olan zekât nisabından fazlasını veren mü’minleri kınayanları; ancak güçlerinin yettiğini bulup verenlerle alay edenleri Allah maskaraya çevirmiştir. Onlara can yakıp inleten müthiş bir ceza vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Mü'minlerden gönülden bolca sadaka verenlere ve imkanının elverdiğinden başkasını bulamayanlara dil uzatarak onlarla alay edenler var ya, Allah onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acıklı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar konusunda, mü'minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar hakkında, zekâttan başka gönül rızası ile bağışlarda bulunanlara bir türlü, ancak güclerinin yettiğini bulup verenlere de bir türlü lâf atıp eğlenenler var ya, Allah onları maskaraya çevirecektir ve bir de onlar için acıklı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadaka vermekte gonulden davranan muminlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldigi kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranislarinin cezasini Allah verir; onlara can yakici azap vardir....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Mü'minlerden, sadakalar hususunda, zekâttan başka bir de arzu ve istekle bağışta bulunanlara dil uzatanları ve ancak o didinerek ele geçirdiklerini tasadduk edenleri alaya alanları, Allah alaya alıp rezîl eder ve onlar için elem verici bir azâb vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadaka vermekte gönülden davranan müminlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranışlarının cezasını Allah verir; onlara can yakıcı azab vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakatta bulunanlara bir türlü, ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamıyanlara diğer türlü lâf atarak bunlarla eğlenenler, Allah onları maskaraya çevirdikten başka bir de kendileri için elîm bir azab var...
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalarda farz olan zekattan başka mü'minlerden gönüllü olarak teberruda bulunanlara bir türlü ve güçlerinin yettiğinden fazlasını bulmayanlara da başka türlü laf atanlara, laf atarak onlarla eğlenenler var ya, Allah, onları maskaraya çevirecektir; ayrıca onlara acı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadaka vermekte gönülden davranan müminlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere davranışlarının cezasını Allah verir. Onlara can yakıcı azab vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar konusunda, inançlılardan ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Tanrı (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalarda (farz olan zekâtdan fazla olarak ve gönüllerinden koparak) bağışlarda bulunan mü'minlerle (bir türlü), güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayan (fakîr) lerle (diğer türlü lâf atarak ve kaş göz oynatarak) eğlenenler (yok mu?) Allah onları maskaraya çevirmişdir. Onlar için pek acıklı bir azab vardır. ...
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar husûsunda, (onu, imkânları olup) gönülden (gelerek çokça) veren mü’minleri de (zengin olmadıklarından) güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları da ayıplayarak, bu yüzden onları alaya alan (o münâfık)lar yok mu, (asıl) Allah onlarla alay etmiştir ve onlar için (pek) elemli bir azab vardır!...
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadaka vermekte gönülden davranan mü'minlere dil uzatan ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayanlarla eğlenenleri Allah maskaraya çevirir. Ve onlar için elim bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
O kimseler ki, mü'minlerden sadakaları gönül hoşluğu ile ziyâdece verenleri ve kendi takatlerinden fazlasını bulamayanları ayıplarlar, onlar ile alayda bulunurlar. Allah Teâlâ da o kimseleri maskaraya çevirir ve onlar için acıklı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadaka vermek hususunda gönülden davranan müminleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acıklı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadaka vermekle gönülden davranan müminlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranışlarının cezasını Allah verir. Onlara can yakıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar hususunda gönülden veren mü'minleri çekiştiren ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanlarla alay edenler yok mu, Allâh onlarla alay etmiştir. Onlar için acı bir azâb vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar konusunda, mü'minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için de acıklı bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakalar hususunda içten bir cömertlik göstermiş müminlere laf atanlarla, öz gayretlerinden başkasını bulamayanları alay konusu edenlere gelince, Allah onları maskaraya çevirecektir. Onlar için acıklı bir azap da vardır....
Tövbə Suresi, 100. Ayet:
İslâm'da birinci dereceyi kazanan Muhâcirler ve Ensâr ile onlara sa
dâka
tle güzellikle tâbi olanlardan Allah râzı olmuştur. Onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah onlar için içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu en büyük bahtiyarlıktır....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîm(alîmun)....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
1.
huz
: al
2.
min emvâli-him
: onların mallarından
3.
sadakaten
: sadaka olarak
4.
tutahhiru-hum
: onları temizle...
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla, onları temizle ve tezkiye et ve onlara dua et, muhakkak ki; senin duan onlar için bir sekînedir (sukûnettir). Ve Allah; Sem'î (en iyi işiten)dir, Alîm (en iyi bilen)dir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Mallarından sadaka al da temizle, arıt onları o sadakayla ve duâ et onlara. Şüphe yok ki senin duân, onlara bir sükûn, bir huzur verir ve Allah, her şeyi duyar, bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından bir sadaka al ki, böylece onları temizleyesin; onunla kendilerini arındırasın. Onlara yönel, dua et. . . Muhakkak ki senin salâtın (yönelişin) onlar için huzur, güven kaynağıdır. Allâh Semi'dir, Aliym'dir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onlardan, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan zekât, vergi, ceza, keffaret, sadaka olarak mallarının epeyce bir kısmını (üçte birini) al ki, aldığın mallar onları temizlesin. Bu vesile ile vicdanlarını da arındırsınlar. Onlara hayır duada, mallarının bereketlenmesi duasında bulun. Cenaze namazlarını kıl. Senin duan huzura, güvene, rahmete, dostluğa, berekete vesiledir. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al ki onunla kendilerini temizleyesin ve arındırasın. Onlara dua et. Senin duan onlar için huzur vesilesidir. Allah duyandır, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Mallarinin bir kismini, kendilerini temizleyip aritacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan onlar icin bir guvendir. Allah isitir ve bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onları temizlemek ve yüceltmek için paralarından bir sadaka al ve onları özendir/destekle, zira senin desteğin onları memnun eder. ALLAH İşitendir, Bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Bunların mallarından bir sadaka al ki onunla kendilerini hem tathir edersin hem tezkiye, bir de haklarında dua ediver, çünkü senin duan onların kalblerini yatıştırır, Allah semîdir alîmdir...
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini hem temizler, hem de arındırırsın. Bir de haklarında dua ediver. Çünkü senin duan onların kalplerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et. Çünkü senin duan kalblerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Mallarının bir bölümünü sadaka olarak al ve bu yolla onları temizle, günahlardan arındır. Onlara dua et, çünkü senin duan onlara gönül huzuru sağlar. Allah her şeyi işitir ve bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükunet ve huzurdur.' Tanrı işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al ki bununla kendilerini (günâhlarından) temizlemiş, bununla onları (n hasenatını) bereketlendirmiş, (kendilerini muhlisler mertebesine yükseltmiş) olasın. Onlara düâ et. Çünkü senin düân onlar için (onların yürekleri için medâr-ı) sükûnetdir. Allah (onların itiraflarını) hakkıyle işiden, (peşîmanlıklarını) çok iyi bilendir. ...
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini (günahlardan)temizleyesin ve onları arındırasın. Hem onlar için duâ et! Çünki senin duân onlar için(kalblerini) bir yatıştırmadır. Allah ise, Semî' (herşeyi işiten)dir, Alîm (hakkıyla bilen)dir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al ki, bununla onları temizleyip arıtmış olasın. Ve onlara dua et. Şüphesiz ki senin duan onlar için bir sükunettir. Allah; Semi'dir, Alim'dir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından bir sadaka al, onunla kendilerini temizlemiş, tezkiye etmiş olursun. Ve onlara dua et, şüphe yok ki, senin duan onlar için bir sükûnettir ve Allah Teâlâ kemaliyle işiticidir, bilicidir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini temizlemiş, bereketlendirmiş olasın. Onlara duâ et. Şüphesiz ki senin duân onlar için sekinettir (huzur kaynağıdır). Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Mallarının bir kısmını kendilerini temizleyip, arındıracak sadaka olarak al, ve onlar için dua et. Senin duan, onlar için bir huzurdur. Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, yücelteceğin bir sadaka al ve onlara du'â et; çünkü senin du'ân, onlara huzûr verir. Allâh işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onları temizleyip arındırmak için mallarından bir miktar sadaka al ve onlar için dua et. Senin duan onlar için bir tesellîdir. Allah ise herşeyi işitir, herşeyi bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip aklayasın. Onlar için dua et, çünkü senin duan onlar için bir sükûnettir. Allah Semî'dir, Alîm'dir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
E lem ya’lemû ennallâhe huve yakbelut tevbete an ibâdihî ve ye’huzus sadakâti ve ennallâhe huvet tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
1.
e lem ya'lemû
: bilmiyorlar mı
2.
enne allâhe
: Allah’ın ... olduğunu, (muhakkak ki Allah)
3.
huve
: O'dur
4.
yakbelu
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah'ın kullarından, tövbeleri kabul ettiğini ve sadakaları aldığını (kabul ettiğini) bilmiyorlar mı? Ve muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve Rahîm (rahmet nuru gönderen)'dir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmezler mi, şüphe yok ki Allah, öyle bir mabuttur ki odur kullarının tövbelerini kabûl eden ve sadakaları alan ve şüphe yok ki Allah öyle bir mabuttur ki odur tövbeleri kabûl eden rahîm....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah'ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Anlamadılar mı ki Allâh, kullarından tövbeyi kabul eden ve sadakaları alan "HÛ"dur! "HÛ" Tevvab, Rahıym Allâh'tır!...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah’ın, kullarının tevbesini, günah işlemekten vazgeçerek kendisine itaate yönelişlerini kabul edeceğini, imanda sa
dâka
tlerinin ve kemallerinin ifadesi olan zekât, vergi, ceza ve keffaret sadakalarını alacağını; Allah’ın, sadece O’nun insanları tevbeye sevkedeceğini, tevbeleri kabul edeceğini çok merhametli olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar, Allah'ın kullarının tevbelerini kabul eden, onların sadakalarını alan, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet eden olduğunu bilmiyorlar mı?....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
O tevbekârlar bilmediler mi ki, bizzat Allah kullarından tevbeyi kabul eder ve sadakaları alır. Gerçekten Allah tevbeleri kabul edicidir, çok merhametlidir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah'in, kullarinin tevbesini kabul ettigini, sadakalar aldigini, Allah'in tevbeleri kabul ve merhamet eden oldugunu bilmiyorlar mi?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmediler mi ki, ancak Allah kullarının tevbesini kabul eder; sadakalarını alır ve Allah'tır ancak tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet eden....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah'ın, kullarının tevbesini kabul ettiğini, sadakalar aldığını, Allah'ın tevbeleri kabul ve merhamet eden olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah'ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmezler mi ki kullarından tevbeleri kabul eden, sadakaları alan ALLAH'tır ve ALLAH Tevbeleri Kabul Edendir, Rahimdir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmedilermi ki Allah kullarından tevbeyi o, kabul eder de sadakaları alır ve hakikaten Allah, tevvab, rahîm o...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmediler mi ki, ancak Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakalarını da alır. Ve gerçekten Allah'tır tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet eden....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakaları da alır. Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar Allah'ın kullarının tevbelerini kabul ettiğini ve sadakaları aldığını, zaten tevbelerin kabul edicisi ve merhamet edici olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Tanrı kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar bilmediler mi ki şübhesiz Allah, kullarından (saadır olan) tevbeyi kabul edecek, sadakaları alacak olan ancak kendisidir ve hakıykatde tevvab ve rahıym yalınız Odur (Tevbeleri kabul etmek ve kendilerine fazliyle, rahmetiyle muamele eylemek ancak Onun şânındandır). ...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmediler mi ki, kullarından tevbe’yi kabûl eden ve sadakaları alan şübhesiz ancak Allahdır; Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (kullarına çok merhamet eden)de ancak Allah’dır....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmezler mi ki; Allah, muhakkak kullarından tevbeyi kabul edecek ve sadakaları alacak olanın kendisidir. Ve muhakkak ki Allah, Tevvab ve Rahim'dir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar bilmediler mi ki, muhakkak Allah Teâlâ o Mabud-i Kerîm kullarından tevbeyi kabul eder ve sadakaları alır. Ve şüphe yok ki tevbeleri kabul eden, pek merhametli olan ancak O (Hâlık-i Azîmüşşan)dır....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah'ın; kullarının tevbesini kabul ettiğini, sadakaları aldığını, Allah'ın tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah’ın kullarının tevbesini kabul ettiğini, sadakalar aldığını ve Allah’ın tevbeleri, her zaman kabul eden ve merhametli olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmediler mi ki, kullarından tevbeyi kabul eden, sadakaları alan Allah'tır. Ve Allâh, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları da alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Onlar şunu bilmiyorlar mı: Allah kullarının tevbesini de kabul eder, sadakalarını da kabul eder; çünkü O, tevbeleri kabul eden ve merhameti çok geniş olan Allah'tır....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Bilmediler mi ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allah'tır, O Tevvâb, O Rahîm......