Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Qəmər Suresi, 55. Ayet:
Sonsuz Güç Sahibi yöneticinin katında, sadakat makamındadırlar....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir topl...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Mutlaka, imanınızdaki sadakati ölçmek için sizi, korku, açlık, kıtlık ile; sahip olduğunuz malları telef ederek, can kaybına, sakatlığa maruz bırakarak, mahsulünüzü âfete uğratarak imtihan ederiz. Sabrederek mücadeleye devam edenlere, dünyada yardım, zafer ve devlet, âhirette cennet müjdesini ver....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
1.
ve etimmû
: ve tamamlayın
2.
el hacce
: hac
3.
ve el umrete
: ve umre
4.
li allâhi
: Allah için
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun)....
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
1.
kavlun
: bir söz
2.
ma'rûfun
: güzel, iyi, örfe uygun
3.
ve magfiretun
: ve mağfret, bağışlayıp iyi davranma
4.
hayrun
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, güler yüzle bir karşılık ve kusurları bağışlamak sonradan gönül inciten, imandaki sa
dâkat
ın ve kemalin ifadesi olan sadakadan daha hayırlıdır. Allah zengindir, yarattıklarına muhtaç değildir, kudretli, âdil ve müsamahakârdır, fırsatlar ve imkânlar tanır....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler), îmân ettiler
4.
lâ tubtılû
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sa
dâkat
inizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İn tubdûs sadakâti fe niimmâ hiy(hiye), ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
1.
in
: eğer
2.
tubdû
: açıkça ortaya çıkarırsanız
3.
es sadakâti
: sadakalar
4.
fe
: o zaman, o taktirde, işte
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İmanda sa
dâkat
inizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, mükellefiyetlerinizi yerine getirmede örnek bir davranış olarak açıktan verirseniz ne iyi. Eğer sadakalarınızı gizlice hazırlar, fakirlere verirseniz işte bu riyadan uzak davranış, sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin kusurlarınızın bir kısmını siler, bağışlar. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İmanda sa
dâkat
inizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden g...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât(sadakâti), vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm(esîmin)....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
1.
yemhaku
: azaltır, eksiltir
2.
allâhu
: Allah
3.
er ribâ
: riba, faiz
4.
ve
: ve
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah eksilte eksilte fâizi mahveder, fâizli paranın ve fâiz gelirinin bereketini giderir. İmanda sa
dâkat
in ve kemâlin ifadesi olan sadakaları, keffaretleri, vergileri, vicdanları, servetleri, sosyal bünyeleri arındıran zekâtları verilen malları bereketlendirir. Allah inkârda, küfürde, bilerek günah işlemekte, nankörlükte ısrar edenleri sevmez....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu, darlık, ekonomik sıkıntı içindeyse, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek gerekir. Darda olan borçlulardaki alacağınızı, imanda sa
dâkat
in ve kemâlin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamanız, bilirseniz eğer, böyle fazileti yüksek, mükâfatı büyük bir davranış, sizin için daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
O takva sahipleri, taât ve musibetlere sabreden (söz, iş ve niyyetlerinde) sa
dâkat
gösteren, Allah’a itaat eden. Allah yolunda mallarını harcayan, seherlerde Allah’dan mağfiret isteyen ve namaz kılanlardır....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
O sabr edenleri, o sıdk-u sadakatle gidenleri, o divan duranları, o nefaka verenleri, ve o seher vakitleri istiğfar eyleyenleri...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Geçmiş vahyin izleyicileri arasında öylesi var ki, kendisine bir hazine emanet etsen sana (sadakatle) iade eder; ve öylesi de var ki ona ufak bir altın sikke emanet etsen, başında dikilmedikçe sana geri vermez; bu, onların, "Kitap ile ilgisi olmayan bu halk(a yaptığımız hiçbir şey)den dolayı bize bir suç yüklenemez" şeklindeki iddialarının bir sonucudur: (Böylece) onlar, (bile bile) Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Yahudiler, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’a ve insanlara taahhütlerine sa
dâkat
le bağlanmadıkça, Allah’ın ahdine, zımmîlik statüsüne, insanların, müslümanların himayesine sığınmadıkça aşağılanma, onlara alınyazısı haline getirildi. Allah’ın hışmına, gazabına uğramışlardır. Ülkelerinden ve kavimlerinden uzakta yaşama da onlara alınyazısı haline getirildi. Bütün bunlar Tevrat ve Kur’ân’daki Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haklı bir sebep ortada yokken peygamberleri öldürmeleri yüzündend...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlar, Allah'a ve insanlara karşı taahhütlerine (sadakatle) bağlanmadıkları sürece, nerede bulunurlarsa bulunsunlar zillete duçar olurlar; çünkü Allah'ın gazabına uğramış ve aşağılanmaya mahkum edilmişlerdir. Bütün bunlar (başlarına geldi,) çünkü Allah'ın mesajlarını inkarda ve peygamberleri haksız yere öldürmekte ısrar ettiler; bütün bunlar (vaki oldu), çünkü (Allah'a) isyanda bulundular ve hakkın sınırlarını inatla ihlal ettiler....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa a...
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kimler Allah’a ve ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüne itaat ederse, Kur’ân ve sünneti uygularsa, işte onlar, Allah’ın kendilerine kitap ve şeriat verdiği, lütuflarda bulunduğu peygamberler, sadakat örneği, doğruluk sembolü samimi mü’minler, kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir, örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler, şehitler ve dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi müslümanlarla, sâlih kimselerle berabe...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sa
dâkat
lerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Lâ hayra fî kesîrin min necvâhum illâ men emera bi sadakatin ev ma’rûfin ev ıslâhın beynen nâs(nâsi). Ve men yef’al zâlikebtigâe mardâtillâhi fe sevfe nu’tîhi ecran azîmâ(azîmen)....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
1.
lâ hayra
: hayır yoktur
2.
fî kesîrin
: çoğunda
3.
min necvâ-hum
: onların gizli konuşmalarından
4.
illâ
: ...'...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın kocasının sadakatsızliğinden, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olacaktır....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz Tevrat’ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş, yaralamalara da, karşılıklı kısas olmak üzere yazılı ceza kuralları koyduk. Kim kısas hakkından vazgeçer, diyetini, imanda sa
dâkat
inin ve kemâlinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlarsa, mükâfatı Allah’a aittir. Bu, suçlunun da günahına keffaret olur. Kimler Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezler, icraat yapmazlarsa onlar, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
1.
kâle allâhu
: Allâh (cc.) dedi (buyurdu)
2.
hâzâ yevmu
: bu gün
3.
yenfeu es sâdikîne
: sâdıklara fayda verecek
4.
sıdku-hum...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allahû Tealâ şöyle buyurdu; "Bugün sadıklara, sa
dâkat
larının kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. İşte bu, “Fevz-ül Azîm” dir (en büyük fevzdir)....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah: 'Îsâ’nın bu sözleri söylediği gün, doğrulara, samimi olanlara, imanda, İslâm’da sa
dâkat
lerinin fayda vereceği gündür. Onlara altlarından ırmaklar akan cennet konakları var. Orada ebedî yaşayacaklar. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte büyük mutluluk ve kazanç budur.' buyurdu....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah şöyle buyurur: “-Bugün, doğru söyliyenlerin sadakatleri kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlara, ağaçları altından ırmakla akar cennetler vardır. Onlar orada devamlı olarak kalıcıdırlar. Allah kendilerinden razı olmuş, onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük kurtuluş!......
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah buyurur ki: bu, işte sadıklara sadakatlerinin faide vereceği gündür, onlara altından ırmaklar akar cennetler var ebediyyen içlerinde kalmak üzere onlar, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allahdan razı, işte o fevzı azîm bu...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
(Bu suâl ve cevablardan sonra) Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin sa
dâkat
ları kendilerine fâide vereceği bir gündür. Altından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî ve daimî kalıcıdırlar — Onlarındır. Allah kendilerinden raazî olmuşdur, kendileri de Ondan raazî olmuşlardır ve işte bu, en büyük kurtuluş ve seâdetdir». ...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
(Ve Hesap Günü) Allah şöyle diyecektir. "Bugün sözlerine sadık olanlar hakikate sadakatlerinin faydasını görecekler: sonsuza kadar kalacakları, içinden ırmaklar akan hasbahçeler onların olacak; Allah onlardan çok hoşnuttur ve onlar da Allahtan çok hoşnutturlar: Bu büyük bir mazhariyettir"....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah Teâlâ buyurdu ki: «Bu, sâdıklara sa
dâkat
larının faide vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır ki, onlar bunlarda ebedî olarak kalıcılardır. Allah Teâlâ onlardan razı olmuş, onlar da Allah Teâlâ'dan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük bir kurtuluştur.»...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah şöyle buyurdu: “Bu, sâdıkların sadakatlerinin fayda vereceği gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
1.
ve temmet
: ve tamamlandı
2.
kelimetu
: kelime, söz
3.
rabbi-ke
: senin Rabbin
4.
sıdkan
: doğru olarak, sadaka...
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Ve Rabbinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O'nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir....
Əraf Suresi, 102. Ayet:
Onların çoğunluğunda, verdikleri söze sadakat bulamadık. . . Onların çoğunluğunu, Hakk'a itaatten çıkmış bulduk....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer (muaahede eden) bir kavmin haainliğini (ahdine sadakatsizliğini anlayarak bu cihetden) kat'î endîşeye düşersen (evvelâ) hak ve adalet üzere (keyfiyyeti) kendilerine (bildir ve ahidlerini) at. Çünkü Allah haainleri sevmez. ...
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak muahede (sözleşme) yaptığınız müşriklerden sözleşme şartlarında size hiç bir noksanlık etmemiş ve aleyhinizde hiç kimseye yardım yapmamış olanlar müstesnâdır. Bu sadakat gösterenlere, sözleşme müddetleri bitinceye kadar ahidlerini tamamiyle yerine getirin. Çünkü Allah, haksızlıktan sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
O müşriklerin Allah yanında, resulü yanında nasıl bir ahdi olabilir? Mescid-i haraamın yanında muaahede etdikleriniz müstesnadır. O halde bunlar size karşı (ahidlerine sa
dâkat
hususunda) doğrulukla haraket ederlerse siz de kendilerine öylece doğrulukla muamele edin. Şübhesiz ki Allah (ahde vefâsızlıkdan) sakınanları sever. ...
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Nasıl antlaşmaları olabilir ki, galip gelselerdi size karşı ne yakınlık, ne de antlaşmaya sadakat gösterirlerdi. Kalpleriyle istememelerine rağmen dilleriyle sizi hoşnut etmek istiyorlar. Onların çoğu fasıktır....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Fakat eğer bir andlaşma yaptıktan sonra andlarını bozar da dininizi karalamaya kalkarlarsa, o zaman, (kendi) andlarına saygısı olmayan bu sadakatsizlik timsali kimselerle savaşın, ki (o zaman) belki (azgınlıklarından) vazgeçerler....
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
Lekad nasarakumullâhu fî mevâtıne kesîratin ve yevme huneynin iz a'cebetkum kesretukum fe lem tugni ankum şey'en ve
dâkat
aleykumul ardu bi mâ rahubet summe velleytum mudbirîn(mudbirîne)....
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
nasarakum allâhu
: Allah size yardım etti
3.
fî mevâtıne
: savaş yerlerinde
4.
kesîratin
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah Teâlâ seni affetsin, ne için sa
dâkat
te bulunanlar sence tayin edinceye ve sen yalancıları bilinceye kadar (beklemeden) onlara izin verdin....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Ve minhum men yelmizuke fîs sadakât(sadakâti), fe in u’tû minhâ radû ve in lem yu’tav minhâ îzâ hum yeshatûn(yeshatûne)....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men
: kim, kimseler
3.
yelmizu-ke
: seni ayıplar
4.
fî es sadakâti
: ganimetler, sa...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İnnemâs sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnis sebîl(vebnis sebîli), farîdaten minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
1.
innemâ es sadakâtu
: muhakkak ki sadakalar
2.
li el fukarâi
: fakirler için
3.
ve el mesâkîni
: ve miskinler, yoksullar
4.
v...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İmanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadakalar, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtlar, hazine gelirleri, ancak fakirler, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler, devlet memurları, müellefe-i kulûp, gönülleri, düşünceleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, örtülü ödenekler, esir ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşma ödeneği, borçlular, Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler, faaliyet gösterenler, eğitim, t...
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onların içlerinde taahhütte bulunanlar da vardı: 'Allah bize lütfundan, ihsanından verirse, mutlaka imanda sa
dâkat
in ve kemalin ifadesi olan sadakayı, vicdanımızı, servetimizi, sosyal bünyemizi arındıran berekete vesile olan zekâtı veririz, malî mükellefiyetleri yerine getiririz, kesinlikle dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlardan, sâlihlerden oluruz' diyorlardı....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum, sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun)....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yelmizûne
: ayıplıyorlar, küçük görüyorlar
3.
el muttavvıîne
: zengin olanlar (zekâttan fazla olarak gönüllü teberruda bulunan kişiler)
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Gönülleriyle, imanda sa
dâkat
in ve kemalin ifadesi olan sadaka ve vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran berekete vesile olan zekât nisabından fazlasını veren mü’minleri kınayanları; ancak güçlerinin yettiğini bulup verenlerle alay edenleri Allah maskaraya çevirmiştir. Onlara can yakıp inleten müthiş bir ceza vardır....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Sadakatta bulunanlara bir türlü, ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamıyanlara diğer türlü lâf atarak bunlarla eğlenenler, Allah onları maskaraya çevirdikten başka bir de kendileri için elîm bir azab var...
Tövbə Suresi, 100. Ayet:
İslâm'da birinci dereceyi kazanan Muhâcirler ve Ensâr ile onlara sa
dâkat
le güzellikle tâbi olanlardan Allah râzı olmuştur. Onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah onlar için içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu en büyük bahtiyarlıktır....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîm(alîmun)....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
1.
huz
: al
2.
min emvâli-him
: onların mallarından
3.
sadakaten
: sadaka olarak
4.
tutahhiru-hum
: onları temizle...
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onlardan, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan zekât, vergi, ceza, keffaret, sadaka olarak mallarının epeyce bir kısmını (üçte birini) al ki, aldığın mallar onları temizlesin. Bu vesile ile vicdanlarını da arındırsınlar. Onlara hayır duada, mallarının bereketlenmesi duasında bulun. Cenaze namazlarını kıl. Senin duan huzura, güvene, rahmete, dostluğa, berekete vesiledir. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
E lem ya’lemû ennallâhe huve yakbelut tevbete an ibâdihî ve ye’huzus sadakâti ve ennallâhe huvet tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
1.
e lem ya'lemû
: bilmiyorlar mı
2.
enne allâhe
: Allah’ın ... olduğunu, (muhakkak ki Allah)
3.
huve
: O'dur
4.
yakbelu
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah’ın, kullarının tevbesini, günah işlemekten vazgeçerek kendisine itaate yönelişlerini kabul edeceğini, imanda sa
dâkat
lerinin ve kemallerinin ifadesi olan zekât, vergi, ceza ve keffaret sadakalarını alacağını; Allah’ın, sadece O’nun insanları tevbeye sevkedeceğini, tevbeleri kabul edeceğini çok merhametli olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Ve alâs selâsetillezîne hullifû, hattâ izâ
dâkat
aleyhimul ardu bimâ rahubet ve
dâkat
aleyhim enfusuhum ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyhi, summe tâbe aleyhim li yetûbû, innallâhe huvet tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve alâ es selâseti
: ve üç (kişi) de
2.
ellezîne hullifû
: geri bırakılan kişiler
3.
hattâ
: hatta
4.
izâ
dâkat
aleyhim
<...
Yunus Suresi, 2. Ayet:
İçlerinden liyâkatli ve güvenilir bir adama: 'Bütün insanları, sorumluluk hesap ve cezayı hatırlatarak uyar ve iman edenlere, imanlarında sa
dâkat
gösterenlere ayrılan Rableri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele' diye vahyetmemizde, insanların hayretini mûcip olacak bir şey mi var? Üstelik kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler bir de: 'Bu apaçık bir sihirbazdır' diyorlar....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
"İnsanları uyar! Müminlere, Rab’lerinin üstün sadakat makamı vereceğini müjdele!" diye içlerinden bir insana vahyetmemiz insanların çok mu tuhafına gitti?Onun için mi kâfirler: "Besbelli ki bu, sihirbazın teki!" dediler....
Yusif Suresi, 88. Ayet:
Sonra tekrar Mısır’a gidip, Yûsuf’un huzuruna girince: 'Ey Devletlü vezir, biz ve ailemiz felâketler, sıkıntılar içinde, ekonomik dar boğazda, kıtlık seneleri yaşıyoruz. Pek az bir sermaye ile geldik. Bize dolu dolu ölçeklerle ver; ayrıca bize, zekâtına, sadakana sayarak bağışta bulun. Allah, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadaka, zekât verenleri, bağışta bulunanları mükâfatlandırır.' dediler....
Rəd Suresi, 20. Ayet:
onlar ki Allah'la olan bağlantılarına sadakat gösterir, andlaşmalarını asla bozmazlar;...
Nəhl Suresi, 91. Ayet:
Bir de, bir sözleşme yaparak bağlanma içine girdiğinizde Allah'la olan sözleşmenize sadakat gösterin; ve yeminlerinizi, iyi niyetinize Allah'ı tanık tutarak iyice pekiştirdikten sonra bozmayın; unutmayın ki, yaptığınız her şeyi Allah mutlaka biliyor....
İsra Suresi, 80. Ayet:
1.
ve kul
: ve de ki
2.
rabbi
: Rabbim
3.
edhıl-ni
: beni dahil et
4.
mudhale
: giriş ile
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Kitap'ta İbrâhîm (A.S)'ı zikret! Muhakkak ki O, sadık (çok sadaka veren, sadakatli, her zaman doğruyu söyleyen) bir Nebî idi....
Məryəm Suresi, 50. Ayet:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlara, sadakatle dinimizi tebliğ eden değerli halefler, dillerde güzel bir övgü, haklı ve büyük bir şöhret nasip ettik....
Məryəm Suresi, 50. Ayet:
Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sa
dâkat
dili de verdik. ...
Məryəm Suresi, 62. Ayet:
Onlar orada, taahhüde sadakatsizlik lafı-sözü, boş, lüzumsuz sözler işitmezler. Birbirlerinin selâmını, Rablerinin selâmet ve güven ilânını, hoşlarına giden şeyler duyarlar. Onların orada sabah erken ve akşama doğru rızıkları da hazırdır....
Məryəm Suresi, 87. Ayet:
Rahmet sahibi Rahman olan Allah katında imanları ile, İslâm’daki sadakatleri ile, rızâyı ilâhîye mazhar olan amelleri ile taahhüt alanların, söz alanların dışında kimse şefaatten nasiplenemiyecek....
Möminun Suresi, 3. Ayet:
Mü’minler, bâtıldan, yalandan, taahhüde sadakatsizlikten, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirip ilgilenmeyenler, engelleme tedbirleri alanlar, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yapmayanlardır....
Möminun Suresi, 8. Ayet:
ve onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler,...
Nur Suresi, 53. Ayet:
Münafıklar, sen, kendilerine emrettiğin takdirde, mutlaka savaşa çıkacaklarına dair peş peşe Allah’a büyük yeminler ettiler. 'Yemin etmeyin, itaatiniz mâlûmdur, sizden istenen meşrû emir ve kararlara, sadakatle, samimiyetle itaattir. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.' de....
Şüəra Suresi, 84. Ayet:
'Bana, gelecek nesiller içinde sadakatle dinini tebliğ eden halefler, iyi bir namla anılmak nasip eyle.'...
Şüəra Suresi, 112. Ayet:
Nûh dedi ki: “- Onların yapmakta oldukları amellere dair benim bilgim yoktur (sadakatlarını bilmem, dış görünüşlerine bakıyorum)....
Ənkəbut Suresi, 3. Ayet:
Şanım hakkı için biz onlardan evvelkileri ne fıtnelerle imtihan ettik, yine Allah, elbette sadakat edenleri bilecek ve elbette yalancıları bilecek...
Ənkəbut Suresi, 3. Ayet:
Andolsun ki, onlardan evvelkileri de imtihan ettik, elbette ki, sa
dâkat
te bulunanları da ve yalancı olanları da bilir....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
1.
li yes'ele
: sorması için
2.
es sâdikîne
: doğru olanlar, sadıklar
3.
an
: den
4.
sıdkı-him
: onların doğrulukl...
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Sadıklara sadakatlerini sorması içindir. Ve kâfirlere elîm bir azap hazırladı....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Taahhütlerine sadakat gösterenlere, peygamberlere, kendi devirlerinde peygamberlik görevlerini sadakatle yapıp yapmadıklarının hesabını sorması için, Allah bu sözü aldı. Kâfirler, peygamberleri inkâr edenler, nankörler için de, can yakıp inleten müthiş bir azap hazırladı....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Allah, o sadıklara (peygamberlere kıyamette ümmetleri huzurunda) sadakatlarından (tebliğlerinden) sorsun diye, (kendilerinden bu sağlam sözü almıştır.) Kâfirler için ise, acıklı bir azab hazırladı....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Doğrulara sadakatlerini sormak için (böyle yapmıştık). Kâfirlere de elem verici bir azâb hazırlamıştık....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Sadıklara sadakatlerinden soracağı için, kâfirler için ise elîm bir azâb hazırladık...
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
(Bunu Allah), sadıklara sadakatlerinden sormak için yaptı. Kâfirler için ise acı verecek bir azab hazırladı....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Tâki (Allah) o saadıklara sa
dâkat
ları sorsun. O kâfirler için pek acıklı bir azâb hazırladı. ...
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Sadıklardan sadakatlarını sormak için. Ve O kafirlere elim bir azab hazırlamıştır....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Tâ ki, o sâdıklara sa
dâkat
larından sual etsin ve kâfirler için de pek acıklı bir azap hazırlamıştır....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Allah sâdıklara sa
dâkat
lerinden sormak için bunu yaptı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Tâ ki Allah, sözlerine sadık kalanlara, sadakatlerini sorsun. Kâfirlere ise O acı bir azap hazırlamıştır....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
İnananlardan öyle erler var ki Allah'a verdikleri sözde sa
dâkat
gösterirler; onlardan kimisi, adağını ödedi, kimisi de beklemede ve onlar, sözlerini, özlerini hiçbir sûretle değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Şuurlu ve kâmil mü’minlerin arasında, Allah’a verdikleri söze sa
dâkat
gösteren nice erler, yiğitler var. Onlardan bir kısmı sözünü yerine getirmiş, büyük tehlikelere göğüs germiş, o yolda sakat kalmış, canını vermiştir. Bir kısmı da şehitliği beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir, gerçekten onların yerini kimse dolduramaz....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minlerden öyle erkek adamlar vardır ki Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Müminlerden öyle erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadakat ettiler: Kimi (şehid oluncaya kadar döğüşeceğine dair) adağını ödedi (şehid oldu), kimi de (şehid olmayı) bekliyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minlerden öyle erler (yiğit kahramanlar) vardır ki, Allah'a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini isbat ettiler. Onlardan kimi ahde vefa, söze bağlılık edip canını verdi; kimi de (canını vermek için) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmediler (ikiyüzlüler gibi döneklik yapmadılar)....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minlerdendir o erler ki Allaha verdikleri ahde sadakat ettiler, kimi adağını ödedi kimi de gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler...
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
İnançlılardan öyle erkekler vardır ki, Tanrı ile yaptıktarı ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minler içinde Allaha verdikleri sözde sa
dâkat
gösteren nice erler var. İşte onlardan kimi adadığını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değişdirmediler. ...
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minlerden öyle erler vardır ki; Allah'a verdikleri ahde sadakat göstermişlerdir. Kimi bu uğurda canını verdi, kimi de beklemektedir. Ve onlar, hiç bir değiştirme ile değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Müminler içinde öyle erler vardır ki, Allah'a vermiş oldukları ahde sadakat gösterirler, onlardan kimi bu uğurda canını fedâ etti, kimi de bu dâveti beklemektedir. Ahidlerini hiç değiştirmemişlerdir....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehitliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
Mü'minlerden öyle erkek adamlar vardır ki, Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi de beklemektedir. Onlar, hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
İnananlardan öyle erler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadakatle dururlar. Onlardan bazısı adadığını yerine getirdi, bazısı da bekliyor. Sözlerini asla değişmediler....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
1.
li
: için
2.
yeczî allâhu
: Allah ceza (karşılığını) verecek, mükâfatlandıracak
3.
es sâdıkîne
: sadıklar
4.
bi sıdkı-hım
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
(Bu), Allah'ın sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandırması ve münafıklara azap etmesi veya dilerse tövbelerini kabul etmesi içindir. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren), Rahîm'dir (rahmet eden, Rahîm esmasıyla tecelli eden)....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah sa
dâkat
gösterenleri sa
dâkat
ları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Allah, imanlarında sa
dâkat
gösterenleri, sa
dâkat
ları sebebiyle mükâfatlandıracak. Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıkları da, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygunsa cezalandıracak veya tevbekâr olurlarsa, günah işlemekten vazgeçip Allah’a itaate yönelirlerse, tevbelerini kabul edecek. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sâdıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah, sözlerinde duranları, sadakatları sebebiyle mükâfatlandıracak; münafıklara da dilerse azab edecek veya tevbe nasib edecek. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah sa
dâkat
gösterenleri sa
dâkat
ları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah, sadıklara sadakatleriyle mükâfat edecek, münafıklara da dilerse azâb veya tevbe verecek, şübhe yok ki Allah bir gafur rahîm bulunuyor...
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Tanrı, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Tanrı, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah saadık olanları sa
dâkat
ları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azâblandıracak, yahud onlara tevbe nasıyb edecekdir. Şübhe yok ki Allah çok yarlığayıcı, cidden esirgeyicidir. ...
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Tâ ki Allah, doğru kimseleri sa
dâkat
leriyle mükâfâtlandırsın, münâfıklara da dilerse azâb etsin, yâhut (tevbe ederlerse) tevbelerini kabûl etsin! Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
(İnsan bu tür sınamalara tabi tutulmaktadır ki) Allah, sadakat gösterenleri sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirsin, iki yüzlüleri de -dilerse- azaba çarptırsın yahut (pişmanlık duyarlarsa) tevbelerini kabul etsin; Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, rahmet sahibidir!...
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Tâ ki, Allah sâdıkları sa
dâkat
ları sebebiyle mükâfaatlandırsın. Münafıkları da dilerse muazzep kılsın veya onlara tevbe nâsib etsin. Şüphe yok ki, Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Ki Allah sa
dâkat
gösterenleri sa
dâkat
leri sebebiyle mükâfatlandırsın, münafıklara da dilerse azap etsin veyahut tevbelerini kabul buyursun. Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Hiç şüphe yok Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Allah o sadıkları sadakatleri sebebiyle ödüllendirecek; münafıklara ise dilerse azap edecek, dilerse tevbe nasip edecektir. Gerçekten de Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Fussilət Suresi, 34. Ayet:
Ve iyilik de kötülük de müsavî olamaz. (Kötülüğü) Bertaraf et o şey ile ki, o en güzeldir. Artık o zaman seninle kendi arasında adâvet olan kimse, sanki bir sa
dâkat
lı dosttur....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
1.
tâatun
: itaat
2.
ve kavlun
: ve söz
3.
ma'rûfun
: maruf, güzel
4.
fe izâ
: fakat o zaman, olunca, olduğunda
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Bu konuda onlara düşen) itaat ve yerinde bir söz! Hüküm kesinleştiğinde, Allâh'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın ve Rasulünün emirlerine, devletin kararlarına itaat etmeleri, imanlarının gereği meşrûiyyet sınırları içinde söz söylemeleri icap eder. Plan kesin karara bağlandığı zaman, Allah’ın, emrine, hükmüne, icraatına sa
dâkat
gösterselerdi elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve güzel sözdü. İş kesinlik kazanınca Allah'a karşı doğruluk (sadakat) gösterselerdi muhakkak kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Fakat bir itaat ve güzel bir söz, onlar için hayırlıdır. Sonra (cihadın farziyetine dair) emir kesinleşince, Allah’a sadakat gösterselerdi, elbette haklarında daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onlara gereken,) itaat ve güzel bir sözdür. İş, ciddileşip kesinlik kazanınca, Allah'a sadakatlerini gösterselerdi, elbette kendileri için çok hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Fakat bir tâat ve bir güzel söz, sonra emir kat'ıyyet kesbedince Allaha sadakat etselerdi elbette kendileri için daha hayırlı olurdu...
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat etmek ve güzel söz söylemektir. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat buyruk kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Tanrı'ya sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onların vazîfesi) tâatdı, güzel söz söylemek (tatlı dil kullanmak) dı. Bunun için onlar, iş ciddîleşince, derhal Allaha (verdikleri sözde) sa
dâkat
gösterselerdi kendileri için elbet hayırlı olurdu. ...
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve güzel söz. Bunun için iş ciddileşince derhal Allah'a sadakat gösterselerdi; elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onlar için) İtaat ve güzel söz (yaraşır). Sonra (savaş) emri, kat'iyyet kesbedince eğer Allah'a sa
dâkat
ta bulunsalar idi elbette kendileri için hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet onlar Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu....
Fəth Suresi, 10. Ayet:
(Ey Rasûlüm, Hudeybiye gününde Rıdvan biatı ile) gerçekten sana biat edenler, (ölünceye kadar emrine bağlılık ve teslimiyyet sözü verenler), ancak Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın kuvvet ve yardımı, o biat edenlerin vefa ve sadakatlerinin üstündedir. Onun için kim (biatından, verdiği sözden) cayarsa, ancak kendi aleyhine caymış olur. (Bunun cezası kendine aittir). Kim de Allah’a söz verdiği şeyi yerine getirirse, Allah da ona (yarın kıyamette) büyük bir mükâfat verecektir....
Fəth Suresi, 18. Ayet:
Hakikaten Allah, (Hudeybiye’de) ağacın altında sana biat etmekte oldukları vakit, o müminlerden razı oldu. Böylece kalblerinde olan sadakatı bildi de, üzerlerine manevî huzuru indirdi. Kendilerine de yakın bir zafer (Hayber’in fethini) verdi....
Fəth Suresi, 18. Ayet:
And olsun ki, (Hudeybiye’de) o ağacın altında sana bîat ederlerken Allah o mü’minlerden râzı olmuştur; onların kalblerinde olan (sa
dâkat
)i bilip, üzerlerine (kalblere huzur veren bir) sükûnet indirmiş ve onları (Mekke’nin fethinden önce) yakın bir fetih(Hudeybiye anlaşması ve Hayber’in fethi) ile mükâfâtlandırmıştır....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed Allah'ın Elçisi'dir ve (sadakatle) o'nun yanında olanlar, bütün hakikat inkarcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, (ama) birbirlerine karşı merhamet doludurlar. Onların (namazda) eğilerek (ve) yere kapanarak Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir. Şu, onların hem Tevrat'taki ve hem de İncil'deki temsilleridir: (Onlar) filiz veren bir tohum gibi(dirler), sonra Allah o (filizi) güçlendirir ki sağlam şekilde büyüsün ve (sonunda) kök...
Qəmər Suresi, 55. Ayet:
Güçlü, kudretli, mülkün ve hükümranlığın sahibinin yanında, hak meclislerinde, sadakat gösterenlere, samimi dindarlara ayrılan koltuklardadırlar....
Qəmər Suresi, 55. Ayet:
Sadakat meclisinde, kudretine nihayet olmıyan bir şehinşahın huzurı kibriyasında...
Vaqiə Suresi, 25. Ayet:
Orada, bâtıl, yalan, taahhüde sadakatsizlik, boş, manasız, çirkin söz ve birbirlerine günah işletecek davet işitmezler....
Hədid Suresi, 18. Ayet:
İmanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakayı ve vicdanlarını, servetlerini sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı veren, malî mükellefiyetleri yerine getiren erkeklere, sadaka, zekât veren, mâlî mükellefiyetleri yerine getiren kadınlara, Allah’a karzı hasen olarak borç verenlere, mâlî mükellefiyetlerin dışında, Allah rızası için, Allah yolunda cihad edenlerin masraflarını karşılayanlara, Allah’ın kullarına güzel ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılarak ge...
Hədid Suresi, 19. Ayet:
Allah’a ve Rasulüne iman edenler, onlar, işte onlar, doğruluk sembolleridir. Rableri katında, kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önderlik, doğruları konuşan şâhitlik ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onlar da, sadakat örneği, doğruluk sembolü samimi mü’minlerin, şehitlerin, şâhitlerin, örnek önderlerin mükâfatlarına ve nurlarına kavuşurlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip i...
Mücadilə Suresi, 12. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nâceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necvâkum sadakah(sadakaten), zâlike hayrun lekum ve athar(atharu), fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm(rahîmun)....
Mücadilə Suresi, 12. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler
3.
izâ
: olduğu zaman
4.
nâceytum...
Mücadilə Suresi, 12. Ayet:
Ey iman edenler, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’la gizli konuşarak bir istişare yapacağınız zaman, bu konuşmanızdan önce, fakirlere imanda sadakatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadaka verin, mâliyeye harç ödeyin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha nezih bir davranıştır. Şayet verecek bir şey bulamazsanız, bilin ki, Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....
Mücadilə Suresi, 13. Ayet:
1.
e
: mi
2.
eşfaktum
: çekindiniz, korktunuz
3.
en tukaddimû
: takdim etmek, vermek
4.
beyne yedey
: (elleri aras...
Mücadilə Suresi, 13. Ayet:
Ne o, gizli, özel, bir şey konuşmanızdan önce, imanda sa
dâkat
inizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalar vermekten, harçları ödemekten sızlanır hale mi geldiniz? İmkânlarınızın olmaması, sıkıntıya düşmeniz endişesiyle, bunu yapamaz durumda iken, Allah’ın size ruhsat tanıdığı, günah ve isyandan vazgeçip, kendisine itaate yönelişinizi kabul ettiği zaman, namazı adabına riâyet ederek, aksatmadan kılmaya devam edin, vicdanlarınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekât...
Həşr Suresi, 8. Ayet:
(Bilhassa bu ganimet), o fukara muhacirler içindir ki, (Mekke müşriklerinin tazyiki üzerine) yurdlarından ve mallarından çıkarılmışlardır. Halleri şudur: Allah’dan (dünyada) bir rızık ve rıza isterler. Allah’a ve Peygamberine, (mal ve canları ile Allah’ın dinine) yardım ederler. İşte bunlar, sadık olanlardır, (imanlarında sadakat gösterenlerdir)....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah, din hususunda sizinle savaşmamış, sizi yurdlarınızdan da çıkarmamış kimselere sadakat göstermenizden, onlara iyilik etmenizden, onlara adalet yapmanızdan sizi yasaklamaz; çünkü Allah adalet yapanları sever....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelmeden önce, size verdiğimiz rızık ve servetten Allah yolunda karşılık gözetmeden, gönüllü harcayın. Harcayın ki, daha sonra: 'Rabbim, benim ölümümü kısa bir müddet ertelesen de, imanda sa
dâkat
imin ve kemâlimin ifadesi olan sadakayı, vicdanımı, servetimi, sosyal bünyeyi arındıran, berekete vesile olan zekâtı versem, mâlî mükellefiyetleri yerine getirsem, dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi mü’minlerden, sâlih kullarından olsam.' demeyesiniz....
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
1.
ve meryem(e)
: Meryem
2.
ibnete
: kızı
3.
imrâne
: imran
4.
elletî
: ki o
Əhzab Suresi, 35. Ayet:
İslâm’ı yaşayan müslüman erkeklerle, İslâm’ı yaşayan müslüman kadınlar; mü’min erkeklerle mü’min kadınlar; samimiyetle itaat eden, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla namaz kılan, dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarını yerine getiren saygılı erkeklerle, samimiyetle itaat eden, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla namaz kılan, dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarını yerine getiren saygılı, kocalarına karşılık vermeyen kadınlar; imanda, İslâm’da sadakat sahibi erkeklerle, ima...
Əhzab Suresi, 35. Ayet:
Şüphe yok ki, İslâmiyet'i kabul eden erkekler ve İslâmiyet'i kabul eden kadınlar ve imân eden erkekler ve imân eden kadınlar ve taate müdavim erkekler ve taate devam eden kadınlar ve sa
dâkat
li erkekler ve sa
dâkat
li kadınlar ve sabırlı erkekler ve sabırlı kadınlar ve hak için mütevazi erkekler ve tevazuda bulunan kadınlar ve sadaka veren erkekler ve tasaddukta bulunan kadınlar ve oruç tutan erkekler ve oruçlu kadınlar ve namuslarını muhafaza eden erkekler ile kadınlar ve Allah Teâlâ'yı çokça zikr...
Saffat Suresi, 103. Ayet:
(103-106) Böylece (ikisi de) teslîm olup (İbrâhîm) onu alnının bir tarafı (yere gelecek şekilde, yanı) üzerine yere yatırınca, artık ona: 'Ey İbrâhîm! Hakikaten rüyâya sa
dâkat
gösterdin! İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Şübhesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır!' diye seslendik....
Saffat Suresi, 104. Ayet:
(104-105) Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sa
dâkat
gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik. ...
Saffat Suresi, 104. Ayet:
(103-106) Böylece (ikisi de) teslîm olup (İbrâhîm) onu alnının bir tarafı (yere gelecek şekilde, yanı) üzerine yere yatırınca, artık ona: 'Ey İbrâhîm! Hakikaten rüyâya sa
dâkat
gösterdin! İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Şübhesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır!' diye seslendik....
Saffat Suresi, 105. Ayet:
'Rüyana gerçekten sadakat gösterdin. İşte biz, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman önderleri, inanmışları daha önce seni mükâfatlandırdığımız gibi mükâfatlandırırız.'...
Saffat Suresi, 105. Ayet:
Gerçekten rüyana sadakat gösterdin. Şüphe yok ki biz, güzel amel işliyenleri işte böyle mükafatlandırırız.”...
Saffat Suresi, 105. Ayet:
Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte Biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.»...
Saffat Suresi, 105. Ayet:
«Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.»...
Saffat Suresi, 105. Ayet:
(104-105) Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sa
dâkat
gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik. ...
Saffat Suresi, 105. Ayet:
(103-106) Böylece (ikisi de) teslîm olup (İbrâhîm) onu alnının bir tarafı (yere gelecek şekilde, yanı) üzerine yere yatırınca, artık ona: 'Ey İbrâhîm! Hakikaten rüyâya sa
dâkat
gösterdin! İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Şübhesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır!' diye seslendik....
Saffat Suresi, 105. Ayet:
"Rüyana sadakat gösterdin, işte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. "...
Saffat Suresi, 105. Ayet:
'Sen rüyana sadakat gösterdin. İşte Biz iyi kulluk edenleri böyle ödüllendiririz.'...
Saffat Suresi, 106. Ayet:
(103-106) Böylece (ikisi de) teslîm olup (İbrâhîm) onu alnının bir tarafı (yere gelecek şekilde, yanı) üzerine yere yatırınca, artık ona: 'Ey İbrâhîm! Hakikaten rüyâya sa
dâkat
gösterdin! İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Şübhesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır!' diye seslendik....
Əhzab Suresi, 23. Ayet:
(23,24) Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a, imanları gereği yapmaları gereken şeylere sadakat gösterdiler. İşte onlardan kimisi adağını gerçekleştiren/ canını veren kimsedir, kimi de bekleyen kimsedir. –Onlar, Allah'ın doğru kimseleri doğrulukları sebebiyle ödüllendireceği, dilerse münâfıklara da azap edeceği veya tevbe nasip edeceği için, özgürce davranıp davranışlarında değişiklik yapmadılar.– Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ...
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
(23,24) Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a, imanları gereği yapmaları gereken şeylere sadakat gösterdiler. İşte onlardan kimisi adağını gerçekleştiren/ canını veren kimsedir, kimi de bekleyen kimsedir. –Onlar, Allah'ın doğru kimseleri doğrulukları sebebiyle ödüllendireceği, dilerse münâfıklara da azap edeceği veya tevbe nasip edeceği için, özgürce davranıp davranışlarında değişiklik yapmadılar.– Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
(20,21) "İman eden kimseler: “Keşke bir sûre indirilse” derler. Ama yasalarla donatılmış bir sûre indirildiği ve içerisinde savaş anıldığı zaman, kalplerinde hastalık olanların; zihniyeti, inancı bozuk olanların, ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Artık itaat ve örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen söz onlara daha yakındır. Sonra iş kesinleşince artık Allah'a sadakat gösterselerdi, kesinlikle kendileri için daha hayırlı olurdu. "...
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(20,21) "İman eden kimseler: “Keşke bir sûre indirilse” derler. Ama yasalarla donatılmış bir sûre indirildiği ve içerisinde savaş anıldığı zaman, kalplerinde hastalık olanların; zihniyeti, inancı bozuk olanların, ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Artık itaat ve örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen söz onlara daha yakındır. Sonra iş kesinleşince artık Allah'a sadakat gösterselerdi, kesinlikle kendileri için daha hayırlı olurdu. "...