Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçiler ki her birine farklı lütuflarda bulunduk. Allah, onların kimisi ile konuşmuş, kimisinin de der
ecele
rini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya beyyineler verdik ve onu Kudus'un Ruhu ile destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, bunca açık kanıttan sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Yalnız onlar ihtilafa düştüler; onlardan kimisi iman etti, yine onlardan kimisi de inkar etti. Eğer Allah dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Ancak, Allah neyi dilerse onu yapar....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onların, Allah katındaki der
ecele
ri farklıdır. Allah, yaptıkları her şeyi görendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendinden der
ecele
rle, bağışlama ve rahmetle. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizliyorlar da Allah'tan gizleyemezler. Oysa Allah, razı olmayacağı sözü g
ecele
yin düzüp kurarlarken onlarla beraberdi. Kuşkusuz, Allah, onların yaptığı her şeyi kuşatandır....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur g
ecele
yin sizi öldüren, gündüz elde ettiğiniz şeyleri bilen. Sonra, bilinen ecelin gerçekleşmesi için diriltendir. Sonunda O'nadır dönüşünüz. Sonra da her ne yaptıysanız onu size haber verecektir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar, halkına karşı İbrahim'e verdiğimiz huccetlerimizdir. Dilediğimiz kimselerin der
ecele
rini yükseltiriz. Kuşkusuz Rabb'in, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Hepsini bir araya topladığı gün: "Ey cinn topluluğu! İnsten çoğaldınız! Onların insten evliyası da "Ey Rabb'imiz! Biz, birbirimiz den yararlandık. Ve bizim için belirlediğin
ecele
ulaştık." derler. Ateş, varacağınız yerdir. Allah'ın dilemesi hariç orada devamlı kalacaksınız." der. Kuşkusuz Rabb'in En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi, yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle denemek için bazınızı bazınıza der
ecele
rle üstün kılan, O'dur. Kuşkusuz Rabb'in, cezası pek çabuk olandır. Ve gerçekten O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O beldelerin halkı, g
ecele
yin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?...
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için Rabb'leri katında der
ecele
r, bağışlanma ve kerim bir rızık vardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edip, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenlerin, Allah katında der
ecele
ri daha üstündür. İşte onlar kazançlı olanlardır....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Öyle ki yeryüzü bütün süslerini ve güzelliğini kuşandığı ve sahipleri de onu elde edecek güce sahip olduklarını sandıkları bir sırada; g
ecele
yin veya güpegündüz ona emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hale getiririz. İşte düşünen bir halk için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine, kardeşinin yükünden önce diğerlerinin yükünü aramaya başladı. Sonra su kabını öz kardeşinin yükünden bulup çıkardı. İşte Yusuf için böyle bir tedbir aldık. Allah, böyle dilemeseydi hükümdarın dinine göre kardeşini alıkoyamayacaktı. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Her bilenin üstünde bir bilen vardır....
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Bir dayanak olmaksızın -görmekte olduğunuz gibi- gökleri yükselten Allah'tır. Sonra, mutlak gücüyle Güneş'i ve Ay'ı koyduğu yasalara bağlı kıldı. Hepsi, adı konmuş bir
ecele
doğru akıp gitmektedir. İşleri düzenleyip idare eden O'dur. Âyetleri ayrıntılı olarak açıklamaktadır ki, belki Rabb'inize kavuşacağınıza kesin olarak inanırsınız....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir
ecele
kadar sizi erteleyen Allah hakkında mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık bir sultan getirin!"...
İsra Suresi, 21. Ayet:
Bak! Onların bir kısmını bir kısmından daha fazla imkan sahibi kıldık. Elbette ahiret, der
ecele
r ve imkan bakımından da daha büyüktür....
Taha Suresi, 77. Ayet:
Ant olsun ki, Musa'ya: "Kullarımla g
ecele
yin yola çık; onlara denizde kuru bir yol aç. Arkanızdan yetişecekler diye korkma, Allah'a olan bağlılığını kaybetme!" diye vahyettik....
Möminun Suresi, 67. Ayet:
Ayetlerime karşı büyüklük taslayarak, g
ecele
ri toplanıp saçma sapan değerlendirmeler yapıyordunuz....
Səba Suresi, 18. Ayet:
Onlarla bereketli kıldığımız kentler arasında birbirlerine yakın kasabalar yaptık. Bunlar arasında yolculuk yapılacak yollar düzenledik. "Buralarda g
ecele
ri ve gündüzleri güvenli olarak yolculuk yapın dedik....
Saffat Suresi, 138. Ayet:
Ve g
ecele
yin de. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Mömin Suresi, 15. Ayet:
O, der
ecele
ri yükseltendir, Arş'ın sahibidir. O, "Buluşma Günü" hakkında insanları uyarmak için Kendi buyruğundan olan ruhu kullarından dilediğine ulaştırır....
Zuxruf Suresi, 32. Ayet:
Rabb'inin rahmetini onlar mı dağıtıyorlar? Dünya hayatındaki geçimliklerini Biz paylaştırdık. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye, onların bir kısmını bir kısmının üzerine der
ecele
rle yükselttik. Rabb'inin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır....
Duxan Suresi, 23. Ayet:
"Haydi, kullarımla g
ecele
yin yola çık. Siz takip edileceksiniz!"...
Qaf Suresi, 40. Ayet:
G
ecele
yin ve secdelerin ardından O'nu tesbih et....
Zariyat Suresi, 17. Ayet:
G
ecele
ri pek az uyurlardı....
Mücadilə Suresi, 11. Ayet:
Ey inananlar! Meclislerde size: "Yer açın!" denildiği zaman, hemen yer açın. Allah da size yer açar. "Dağılın!" denildiği zaman da hemen dağılın! Allah, sizden inananların ve ilim verilmiş olanların der
ecele
rini yükseltir. Allah, yaptığınız Her Şeyden Haberdardır....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların durumu, (g
ecele
yin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yenkudûne
: nakzederler, bozarlar
3.
ahdallâhi (ahdi allâhi)
: Allah'ın ahdi
4.
min ba'di
:...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar (fâsıklar), (kâlû belâ günü Allah'a verdikleri) misaklarından sonra Allah'ın Ahdi`ni bozarlar. Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. Ve (başka insanların, ruhlarını Allah'a ulaştırmalarına da mani olurlar. Ve bu sebeple) yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar (kazandıkları pozitif der
ecele
r negatif der
ecele
rden az olup) hüsranda olanlardır....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Ey Rasûlüm söyle: Her kim Cibrîl’e düşman ise, kininden helâk olsun. Gerçekten Cibrîl, daha önce indirilen kitabları tasdik etmekte olan Kur’an’ı, Allah’ın izniyle senin kalbine indirdi; ve Kur’an-ı Kerim, doğru yol gösterici, müminlere der
ecele
rle kurtuluşu müjdeleyicidir....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan g
ecele
rinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde iti...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan g
ecele
rinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin g
ecele
rinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik) helal kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda nefsinize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günlerin g
ecele
rinde, hanımlarınızla ilişkiye girmeniz size helâl ve meşrû kılındı. Onlar sizin iyiliğiniz için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, sizi koruyan, sırlarınızı saklayan ortağı, rahat ve huzur kaynağıdırlar. Siz de onların iyiliği için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, onları koruyan, sırlarını saklayan, ortağı, rahat ve huzur kaynağısınız. Allah, o g
ecele
rde kendinize hâkim olamadığınızı, kendinize haksızlık ettiğinizi bildi de, yüzünüze baktı, tevb...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Size, oruç günlerinin g
ecele
rinde hanımlarınıza yaklaşmanız helal kılındı. Onlar sizin için bir örtüdürler, siz de onlar için bir örtüsünüz. Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceğinizi bildi de tevbelerinizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şu halde artık (g
ecele
ri) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Ve şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden size göre ayırdoluncaya kadar yiyip için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Camilerde itikafta olduğunuz zamanlarda hanımlarını...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar, sizin için fenalığa karşı koruyucu bir elbise ve siz de onlar için koruyucu bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize emniyet edemiyeceğinizi bildiği için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı afvetti. Şimdi hanımlarınıza g
ecele
rde mübaşerette bulunun ve Allah’ın sizler için mübah takdir ettiği üremeyi isteyin; ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yeyin, için. Son...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ramazan'da) Oruç (tuttuğunuz günlerin) gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşmada bulunmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize olan güveni kötüye kullanacağınızı biliyordu. (Bu hususta) tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (g
ecele
ri) onlara yaklaşın ve Allah'ın size yazıp takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten size seçilinceye (gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıp ayrılıncaya) kadar yeyin, iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan g
ecele
rinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç g
ecele
rinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ili...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç g
ecele
rinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Tanrı, gerçekten sizin nefslerinize ihanet etmekte olduğunuzu (veya: zaaf gösterdiğinizi ya da yazık ettiğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Tanrı'nın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir (vakti) sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itik...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za'f göstermekde olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etdi, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra g
ecele
ri) onlara yaklaşın ve Allahın hakkınızda yazdığını isteyin. (Bütün gece) fecr (-Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tîkâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz. Allah şübhesiz sizin, (oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmakla) nefislerinize ihânet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabûl etti ve sizi affetti. Artık şimdi (oruç g
ecele
rinde de) onlara yak laşın ve Allah’ın sizin için takdîr ettiğini isteyin! Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya (imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin g
ecele
rinde hanımlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah sizin nefislerinize hiyanet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için. Sonra da orucu gece oluncaya kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafta iken hanımlar(ınız)a yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın koyduğu s...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtüsüsünüz. Allah, nefsinize ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Bu sebeple, tevbenizi kabul edip sizi bağışladı; artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyiniz. Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafa çekilmiş olduğunuzda kadınlara (g
ecele
ri de) yaklaşmayın. İşte, Allah, insanlara kö...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ey kocalar), oruç tuttuğunuz günlerin g
ecele
rinde, eşlerinize yaklaşmak size helâl kılındı. Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için yüzünüze bakıp, size bu lütufta bulundu. Artık bundan böyle onlara yaklaşıp Allah’ın sizin için takdir buyurduğu neslin arayışı içinde olun! Şafak vaktine, günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın! Mescidlerde itikâfta...
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
lehum
: onların vardır
3.
nasîbun
: nasip
4.
mimmâ (min mâ)
: o şeyden
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
İşte onlar ki, onların, kazandıklarından (kazandıkları der
ecele
rden dolayı) nasibi vardır. Ve Allah, hesabı çabuk görendir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkarcılara dünya hayatı pek süslendi. İnananlarla alay ediyorlar. Oysa Allah'tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar Kıyamet günü onların (birçok der
ecele
rle) üstündedir. Allah dilediğine (nimetler kapısını açıp) hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yaklaşın. Ve kendiniz için (der
ecele
rinizi arttıracak ameller) takdim edin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na mülâki olacağınızı (kavuşacağınızı) bilin. Ve mü'minleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı muaheze etmez (sorumlu tutmaz). fakat, kalplerinizin kazandığı şeylerden (negatif der
ecele
rden, şerlerden, günahlardan) sizi muaheze eder (sorumlu tutar). Ve Allah, Gafûr'dur, Halîm'dir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne
ecele
hunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini (
ecele
) (üç aybaşını) tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa, artık o kendi nefsine zulmetmiş olur. Tanrı'nın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Tanrı'nın size verdiği nimeti ve size öğüt (va'z) olarak indirdiği kitabı ve hikmeti anın. Tanrı'dan korkup sakının ve bilin ki Tanrı herşeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne
ecele
hunne fe lâ ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma’rûf(ma’rûfi), zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), zâlikum ezkâ lekum ve ather(atheru), vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini (
ecele
) de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Tanrı'ya ve ahiret gününe inananlara bununla (böyle) öğüt verilir. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Tanrı bilir de siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâ(aşran), fe izâ belagne
ecele
hunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûf(ma’rûfi), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilirler, ölürler
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi (
ecele
) dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Tanrı işlediklerinizden haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu
ecele
h(
ecele
hu), va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun)....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
1.
ve lâ cunâhe
: ve günah yoktur
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
fîmâ
: hakkında
4.
arradtum
: ima ettiniz<...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
er rusulu
: resûller
3.
faddalnâ
: biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4.
ba'da-hum
: onların bir k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de der
ecele
rle yükseltti. Ve Biz, Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler verdik. Ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine beyyineler (ispat vasıtaları) geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O zaman onlardan kimi îmân etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da der
ecele
rini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerd...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün ettik. Onlardan Allah'la konuşan var, bâzılarının da der
ecele
rini yüceltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya apaçık deliller verdik, onu, Rûh-ul-Kudüs'le kuvvetlendirdik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini, dilediği gibi yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o Rasûllerden bazısını bazısından daha üst özellikli kıldık. Onlardan kimi Allâh kelâmına muhatap oldu, kimini de der
ecele
rle daha yükseltti. Meryemoğlu İsa'ya da açık deliller verdik, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds (kutsal kuvveler) ile teyit ettik. . . Eğer Allâh dileseydi, onlardan sonraki toplumlar kendilerine açık deliller ulaştığı hâlde birbirlerini öldürmezdi. Fakat fikir ayrılığına düştüler, kimi iman etti kimi de inkâr etti. Eğer Allâh dilemiş olsaydı birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte biz bu peygamberlerin bazılarını bazılarına üstün kıldık. Onların içinde Allah'ın kendileriyle konuştukları vardır. Bazılarını ise der
ecele
rle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kuds ile destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler kendilerine açık belgeler geldikten sonra birbirleriyle çarpışmazlardı. Ama onlar ayrılığa düştüler; kimisi iman etti, kimisi de inkar etti. Allah dileseydi onlar birbirleriyle çarpışmazlardı. Ama Allah istediğini yap...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve der
ecele
rle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Iste bu peygamberlerden bir kismini digerlerinden ustun kildik. Onlardan Allah'in kendilerine hitabettgi, der
ecele
rle yukselttikleri vardir. Meryem oglu Isa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudus'le destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardindan birbirlerini oldurmezlerdi. Fakat ayriliga dustuler, kimi inandi, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini oldurmezlerdi, lakin Allah istedigini yapar. *...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık ; onlardan, Allah'ın kendileriyle söyleştiği kimseler vardır ve bir kısmının da der
ecele
rini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık belgeler verdik ve onu Rûhulkuds (Melek Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi bunların arkasından gelen (ümmet)ler kendilerine açık belgeler geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama (her şeye rağmen) ayrılıp sürtüştüler : Kimi imân etti, kimi küfre saptı; fakat Allah dileseydi birbirlerini öld...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitabettiği, der
ecele
rle yükselttikleri vardır. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs'le destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardından birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah istediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O elçilerin bazısına diğerlerinden daha fazla lütufta bulunduk. Örneğin, kimileriyle ALLAH konuştu, kimilerini de der
ecele
rle yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. ALLAH dileseydi, onların ardından gelenler kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirleriyle kavga etmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler. Kimisi inandı, kimisi inkar etti. ALLAH dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat, ALLAH dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da der
ecele
rle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o beyyineleri verdik ve kendisini Ruhul'kudüs ile te'yid eyledik, eğer Allah dilese idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah dilese idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lak...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o işaret edilen peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. İçlerinden kimi ile Allah konuştu, kimini de daha yüksek der
ecele
re çıkardı. Meryem oğlu İsa'ya da o açık delilleri ve mucizeleri verdik ve kendisini Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onlardan sonraki milletler kendilerine o açık deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Ne varki Allah, ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da der
ecele
rle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l- Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerini...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte şu peygamberler. Bunların bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan kimileri ile Allah konuştu, kimilerini de der
ecele
rce yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik, O'nu Ruh-ul Kuds aracılığı ile destekledik. Eğer Allah öyle dileseydi, bu peygamberlerin arkasından gelen ümmetler, kendilerine açık belgeler geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar anlaşmazlığa düştüler. Onlardan kimi iman etti, kimi de kâfir oldu. Eğer Allah öyle dileseydi, onlar birbirlerini ö...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan Tanrı'nın kendileriyle konuştuğu ve der
ecele
rle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhul'l-Kudüs ile destekledik. Şayet Tanrı dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler birbirlerini öldürmezdi. Ancak, ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi küfretti. Tanrı dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Tanrı dilediğini yapandır....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
(Bu sûrede zikredilen) o peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyyetler verdik. Allah onlardan biri ile söyleşmiş, birini de birçok der
ecele
rle yükseltmişdir. Meryem'in oğlu İsa'ya o beyyineleri (açık âyetleri, burhanları, mu'cizeleri) biz verdik ve onu Ruhul kuds (Cebrâîl) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi onların arkasındaki (ümmet) ler, kendilerine o apaçık bürhanlar geldikten sonra, birbirini öldürmez (ler) di. Fakat ihtilâfa düşdüler. Binnetîce onlardan kimi îman e...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberler ki, (biz) onların bazı sını bazısına üstün kıldık. İçle rinden kimi var ki, Allah (onunla bizzat) ko nuşmuş, bazıla rını da der
ecele
r le yükseltmiştir. Mer yem oğlu Îsâ’ya ise apaçık delil ler (mu'cize ler) verdik ve onu Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) ile takviye ettik. Hâlbuki Allah dileseydi, onlar dan son raki ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi; fa kat (kullarını hayra ve şerre kābil kılarak, irâ de lerinde serbest bı rak tığı için) ihtilâ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Şu peygamberler onlardan kimini kiminden üstün kıldık. Allah, onlardan kimiyle söyleşmiş, kimini de der
ecele
rle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik. Ve onu Ruh'ul-Kudüs ile destekledik. Eğer Allah dilesydi; onların arkasındakiler; kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ihtilafa düştüler, sonra onlardan kimi inandı, kimi de inkar etti. Allah dileseydi; birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak Allah, istediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Bu elçilerin bazılarına diğerlerinden daha fazla meziyetler bahşettik: İçlerinden kimi ile Allah (bizzat) konuşmuş, kimini de daha üst der
ecele
re yükseltmiştir. Biz, Meryem oğlu İsa'ya hakikatin tüm kanıtlarını bahşettik ve o'nu kutsal ilham ile destekledik. Ve eğer Allah dileseydi, o (elçiler)den sonra gelenler, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra birbirleriyle çatışmazlardı; ancak (vaki olduğu üzere) onlar karşıt görüşlere kapıldılar ve bazıları imana ererken diğerleri hakika...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O resûller yok mu, Biz onların bazılarını bazıları üzerine tafdil ettik. Onlardan kimi vardır ki, Allah Teâlâ onunla mükâlemede bulunmuştur. Bazılarına da yüksek der
ecele
r vermiştir. Meryem'in oğlu İsa'ya da beyyineler verdik ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid eyledik. Eğer Allah Teâlâ dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirini öldürüp durmazlardı. Fakat ihtilâfa düştüler, artık onlardan kimi imân etti ve onlardan kimi de kâfir oldu ve eğer Allah Teâlâ dilemiş ol...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz o peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. Allah onlardan kimileri ile konuşmuş, bazılarının da der
ecele
rini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık mucizeler verdik ve onu kudsî ruhla destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilâfa düştüler. Kimileri inandı, kimileri de küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte, bu peygamberlerdir ki biz, onların bir kısmını bir kısmından üstün kıldık. Allah, onlardan bir kısmıyla konuşmuş ve bir kısmının da der
ecele
rini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da açık belgeler verdik ve O’nu Ruhu'l- Kudüs ile destekledik. Allah dilemiş olsaydı, kendilerine açık belgeler geldikten sonra o peygamberlerin ardından gelenler birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat, onlar ihtilafa düşüp bir kısmı iman etti, bir kısmı da kafir oldu. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat,...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık. Allah onlardan bazısına hitap buyurdu, bazısını birçok der
ecele
rle yükseltti. Meryem’in oğlu Îsâ’ya da o açık belgeleri, mûcizeleri verdik ve onu Rûhulkudüs ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onların peşlerinden gelenler kendilerine açık delillerin gelmesine rağmen, birbirleriyle savaşmazlardı. Lâkin ihtilâfa düştüler de onlardan bir kısmı iman, bir kısmı ise inkâr etti. Şayet Allah dileseydi onlar birbirleri ile savaşmazlardı, lâkin şu var k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçilerden kimini kiminden üstün kıldık. Allâh onlardan kimine konuştu, kimini de der
ecele
rle yükseltti. Meryem oğlu Îsâ'ya da açık deliller verdik ve onu Ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Allâh dileseydi onların arkasından gelen milletler, kendilerine açık deliller gelmiş olduktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, onlardan kimi inandı, kimi de inkâr etti. Allâh dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allâh dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve der
ecele
rle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudûs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet) ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi de küfretti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da der
ecele
rle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yunfikûne
: infâk ederler, verirler
3.
emvâle-hum
: kendi mallarını
4.
bi el leyli
: g
ecele
...
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
Ve Allah'a döndürüleceğiniz ve sonra herkese kazandığının (iktisap ettiği der
ecele
rin karşılığının) tam olarak ödeneceği günden sakının. Ve onlar zulmedilmezler (haksızlığa uğramazlar)....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (der
ecele
r) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif der
ecele
r) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet n...
Ali-İmran Suresi, 27. Ayet:
Geceyi gündüze sokarsın, (g
ecele
r kısalıp gündüzler uzar) ve gündüzü geceye sokarsın (da gündüzler kısalıp g
ecele
r uzar.) Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın; dilediğine de sayısız rızık verirsin....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama hepsi bir değil. Kitap ehlinden dosdoğru hareket edip ibadetten vazgeçmeyen, g
ecele
ri secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir bölük de var....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(113-11) 4 Kitap ehlinin hepsi bir degildir: Onlardan g
ecele
ri secdeye kapanarak Allah'in ayetlerini okuyup duranlar vardir; bunlar Allah'a ve ahiret gunune inanir, kotulukten meneder, iyiliklere kosarlar. Iste onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(113-114) Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan g
ecele
ri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır; bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ancak hepsi bir değil. Kitap halkından bir grup var ki g
ecele
ri ALLAH'ın ayetlerini okuyup secde ederler....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama onların hepsi bir değildir. Kitap ehlinin içinde g
ecele
ri ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan bir kesim vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir. Onlardan secdeye vararak g
ecele
ri Allah'ın ayetlerini okuyup duran bir topluluk vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ehli kitabın hepsi bir değildir. Onlardan; g
ecele
ri Allah’ın ayetlerini okuyup duran secdeye kapanan bir topluluk vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehlinden dosdoğru bir topluluk da vardır ki, secdeye kapanır, g
ecele
r boyu Allah'ın âyetlerini okurlar....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
(113-11) 4 Kitap ehlinin hepsi bir degildir: Onlardan g
ecele
ri secdeye kapanarak Allah'in ayetlerini okuyup duranlar vardir; bunlar Allah'a ve ahiret gunune inanir, kotulukten meneder, iyiliklere kosarlar. Iste onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
(113-114) Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan g
ecele
ri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır; bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 145. Ayet:
Hiçbir can, Allah'ın izni olmadan ölmez. O, belirlenmiş bir
ecele
göredir. Kim dünyanın yararını isterse ona ondan veririz; kim de ahiretin yararını isterse ona da ondan veririz. Şükredenlerin karşılıklarını vereceğiz....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
1.
hum
: onlar
2.
derecâtun
: der
ecele
r
3.
inde allâhi
: Allah katında
4.
ve allâhu
: ve Allah
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onların (Allah'ın rızasına tâbî olanların) kazandıkları der
ecele
r, Allah'ın katındadır. Ve Allah, onların yaptıklarını en iyi görendir....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onlara Allah katında der
ecele
r var ve Allah ne yapıyorlarsa hepsini görür....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onlar Allâh indînde, (ilim - irfan anlayış farkları nedeniyle) birbirlerinin üstünde olan farklı der
ecele
rdedir. Allâh yapmakta olduklarınızı (Esmâ'sı itibarıyla onların hakikati ve dahi yaratıcısı olması ile) Basıyr'dir (değerlendirendir)....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onların Allah katındaki der
ecele
ri farklıdır. Allah onların neler yaptıklarını görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 163. Ayet:
Onlar Allah katında (tamamen) farklı der
ecele
re sahiptirler; zira Allah, yaptıkları her şeyi görür....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah, evlâdınızın mirastaki durumu hakkında size şöyle emrediyor: Çocuklardan erkeğe, iki dişi payı kadar vardır. Eğer çocukların hepsi dişi olmak üzere ikiden fazla iseler onlara ölünün terk ettiği malın (terikenin) üçte ikisi ve eğer dişi tek ise onda yarısı var. Ölünün ana-babası için, eğer çocuğu varsa, her birine terikesinden altıda bir, fakat çocuğu yoksa ve ölüye yalnız ana ve babası varis oluyorsa, anasına üçte bir vardır. (Geriye kalan, babanın hakkıdır). Eğer ölenin kardeşleri varsa a...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Bakmaz mısın o: kendilerine ellerinizi çekin ve namaz kılın, zekât verin denilmiş olan kimselere? Şimdi üzerlerine kıtal yazılınca insanlardan Allahdan korkarcasına veya daha bile ziyade korkuyorlar ve şöyle dediler: «Ey bizim rabbımız! Niçin üzerimize bu kıtali yazdın! Nolurdu bizi yakın bir
ecele
tehir edeydin? De ki: Dünya zevkı ne olsa azdır, Ahıret ise Allahdan korkanlar için sırf hayırdır hem kıl kadar hakkınız yenmez...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve diyorlar
2.
tâatun
: itaat, bağlılık, kabul etme
3.
fe
: sonra
4.
izâ berazû
: ayrıldıkları za...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Ve "kabul (baş üstüne)" derler. Sonra senin yanından ayrıldıkları zaman onlardan bir grup, senin söylediğinden başka birşeyi g
ecele
yin gizlice kurarlar ve Allah, onların gece neler kurduklarını yazıyor. Artık sen onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et (güven) ve Allah, vekil olarak kâfidir....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana “baş üstüne” derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, g
ecele
yin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah, onların g
ecele
yin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Bizden itaat etmek derlerse de yanından ayrıldılar mı onların bir kısmı, g
ecele
yin senin dediğinden bambaşka şeyler kurar, Allah da onların kurduklarını yazar. Yüz çevir onlardan de dayan Allah'a, Allah yeter koruyucu olarak....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
"Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca, içlerinden bir grup, g
ecele
yin dediklerinin zıddına kurgular yaparlar. Allâh da onların yaptıkları kurguları yazar! Artık onlardan yüz çevir ve Allâh'a güven, işini O'na havale et! Vekiyl olarak, Allâh Esmâ'sının, hakikatinde de olan "Vekiyl" ismi özelliği yeter!...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana: 'Baş üstüne, emrin yerine getirilecek, devletine itaat edilecektir' derler. Senin yanından ayrılınca da, içlerinden bir kısmı g
ecele
yin gizlice, gündüz senin söylediklerinin aksini tasarlarlar. Allah da onların gece gizlice tasarladıklarını yazar, kaydeder. Sen onların faaliyetlerine karşı tedbir al, sonuçlarını Allah’tan bekle, Allah’a güvenip dayan, işlerini Allah’a havale et. Hâmi ve güvence olarak Allah hepsine karşı sana yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
'Baş üstüne' diyorlar. Senin yanından ayrıldıklarında ise onlardan bir grup g
ecele
yin senin söylediklerinden ayrı hesaplar kuruyorlar. Allah onların g
ecele
yin kurdukları hesapları yazıyor. Sen onlara aldırma ve Allah'a güven. Allah vekil olarak yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Huzurunda münafıklar: “- Baş üstüne, işimiz itaattır” derler. Sonra da yanından çıktıklarında içlerinden bir kısmı, dediklerine aykırı olarak g
ecele
yin söz uydururlar. Allah onların kurup yaptıkları tezviratı yazıyor. Onun için sen, yüzlerine vurma, onlardan vazgeç ve Allah’a güvenip dayan. Allah vekil olarak yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
«eki» derler, fakat senin yanindan ciktiklarinda, iclerinden bir takimi, g
ecele
yin senin dediklerinden baska bir sey kurarlar. Allah gece tasarladiklarini yaziyor, onlara aldiris etme. Allah'a guven, vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
(Münafıklar): «Bizden sana itaat !»dedi(er. Yanından ayrılıp dışarı çıktıklarında onlardan bir kısmı senin dediğinin başka (ölçü ve değişik hükmüyle) g
ecele
r; (yani aksine bir yol, bir plân kurmaya çalışır). Allah onların neler kurup g
ecele
diklerini (bir bir) yazıyor. Böyle olunca da sen onlardan vazgeç; Allah'a güvenip dayan. Vekîl olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
'Peki' derler, fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden bir takımı, g
ecele
yin senin dediklerinden başka bir şey kurarlar. Allah gece tasarladıklarını yazıyor, onlara aldırış etme. Allah'a güven, vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana «Peki» derler, fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, g
ecele
yin (gündüz) söylemiş olduklarının tersini kurarlar. Allah onların g
ecele
yin tasarladıklarını yazıyor. Sen onlara aldırma. Allah'a güven. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Yüzüne karşı 'peki' derler. Fakat onların bir gurubu yanından ayrıldıktan sonra g
ecele
yin aleyhinde sana verdikleri sözle bağdaşmayan komplolar kurarlar. Hiç şüphesiz Allah onların g
ecele
ri kurdukları komploları yazıyor. Sen onlara aldırış etme, Allah'a güven. Vekil olarak Allah sana yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
(Sana) «Hayhay» derler. Fakat senin yanından ayrıldıkları zaman da onlardan bir güruh g
ecele
yin senin söyleyegeldiğinden başkasını kurar (lar). Allah onların gizlice ne plânlar kurduklarını yazıyor. Onun için sen onlardan yüz çevir (aldırış etme). Allaha güvenib dayan, Allah, bir vekîl olarak, yeter. ...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Bununla berâber (münâfıklar, kendilerine bir şey emrettiğin zaman:) 'Baş üstüne!' derler; fakat senin yanından çıktıkları zaman onlardan bir tâife, senin söylediğinden başkasını g
ecele
yin uydurur. Allah ise, g
ecele
ri (ne hîleler) kurmakta olduklarını yazıyor (hesâbını sormak üzere, kaydediyor). Artık (sen) onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et! (Sana) vekîl olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana; peki, derler. Yanından ayrıldıktan sonra da içlerinden bir grup sana söylediklerini hilafına g
ecele
yin plan kurarlar. Allah gece tasarladıklarını yazıyor. Onlara aldırış etme. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Ve «İtaatkarız» derler. Sonra senin yanından ayrıldıkları zaman onlardan bir gürûh senin dediğin şeyin başkasını g
ecele
yin kuruntu yapar. Ve Allah Teâlâ onların ne kuruntularda bulunduklarını yazıyor. Artık onlardan yüz çevir ve Allah Teâlâ'ya tevekkül et. Ve Cenâb-ı Hak vekil olarak kifâyet eder....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
“İtaat ettik!” derler. Fakat senin yanından ayrıldıktan sonra, içlerinden bir kısmı, sana söylediklerinin tersine g
ecele
yin plân kurarlar. Allah da onların g
ecele
yin tasarladıklarını yazmaktadır. Onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter!...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
(Sana) “itaat ettik” derler. Yanından ayrılınca da onlardan bir bölümü söylediklerinin tersini yaparak g
ecele
rler. Allah, onların nasıl g
ecele
diğini kaydediyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah’a dayan. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
"Peki", derler, ama yanından çıkınca içlerinden birtakımı senin söylemiş olduğunun tersini kurar. Allâh, onların g
ecele
yin ne düşünüp kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma, Allah'a dayan. (Sana) vekil olarak Allâh yeter....
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Öyleyse size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki grup oldunuz. Ve Allah, onları kazandıkları (negatif der
ecele
r) sebebiyle tersine çevirdi (küfre döndürdü). Allah'ın dalâlete düşürdüğü kimseyi hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Ve Allah, kimi dalâlete düşürürse artık sen onun için asla bir yol bulamazsın....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından der
ecele
r, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet e...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Inananlardan, ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, der
ecele
r, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder. *...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) Mü'minlerden —özür sahipleri dışında— (evlerinde) oturanlarla mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihâd edenler eşit değillerdir. Allah, mallarıyla canlarıyla cihâda katılanları derece bakımından, oturup kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah herbirine en güzel (yurt olan Cennet)i va'detmiştir. Allah cihâd edenleri oturup kalanlar üzerine büyük mükâfatlarla, kendi katından der
ecele
rle, mağfiret ve rahmetle çok üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
(95-96) İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, der
ecele
r, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
1.
deracâtin
: der
ecele
r
2.
min-hu
: ondan, kendisinden
3.
ve mağfireten
: ve mağfiret
4.
ve rahmeten
: ve rahmet<...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(Mücahitler için) O'ndan (Allah tarafından) der
ecele
r, mağfiret ve rahmet vardır. Ve Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli edendir)....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından der
ecele
r, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet e...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendi katından ihsân ettiği der
ecele
rle, yarlıgamayla ve rahmetle ve Allah suçları örtüp yarlıgayan rahîmdir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendinden der
ecele
r, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Tarafından der
ecele
r, mağfiret ve rahmet (bağışlamıştır). Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendi katından der
ecele
r, bağışlama ve rahmet vardır. Allah çok bağışlayıcı, çok rahmet edicidir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(Onlara) Kendinden der
ecele
r, bağışlanma ve rahmet (vermiştir.) Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Mücahidler için Allah katından der
ecele
r, mağfiret ve rahmet vardır. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Inananlardan, ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, der
ecele
r, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder. *...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) Mü'minlerden —özür sahipleri dışında— (evlerinde) oturanlarla mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihâd edenler eşit değillerdir. Allah, mallarıyla canlarıyla cihâda katılanları derece bakımından, oturup kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah herbirine en güzel (yurt olan Cennet)i va'detmiştir. Allah cihâd edenleri oturup kalanlar üzerine büyük mükâfatlarla, kendi katından der
ecele
rle, mağfiret ve rahmetle çok üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(95-96) İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, der
ecele
r, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendinden der
ecele
r, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendi katından der
ecele
rle, bağışlama ve rahmet ile... ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(Cihad edenlere) kendi katından der
ecele
r, bağışlama ve rahmet sunmuştur. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(Onlara) Kendinden der
ecele
r, bağışlanma ve rahmet (vermiştir). Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendi (canibi) nden der
ecele
r, mağfiret ve esirgeme (vermîşdir). Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(Onlara Allah) tarafından yüksek der
ecele
r, bir mağfiret ve bir rahmet vardır. Ve Allah, Gafûr (çok bağışlayıcı)dır, Rahîm (çok merhamet edici)dir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendisinden der
ecele
r, mağfiret ve rahmet. Ve Allah; Gafur'dur, Rahim'dir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Târaf-ı ilâhî'den der
ecele
rdir ve mağfiret ve rahmetir. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendi katından der
ecele
r, mağfiret ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Mücahitler için Allah katından der
ecele
r, mağfiret ve rahmet vardır. Allah, bağışlayandır, merhamet edendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Kendi katından yüksek der
ecele
r, bağış ve rahmet. Allâh, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
(Onlara) Kendinden der
ecele
r, bağışlanma ve rahmet (vermiştir.) Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Allah katından der
ecele
r, bir bağışlanma, bir rahmet... Allah çok affedici çok merhametlidir....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Onlar insanlardan gizlerler ama Allah'tan gizleyemezler. Onlar, Allah'ın razı olmayacağı sözlerle g
ecele
yin gizlice düzen kurarlarken O (Allah), onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıkları şeyi (amellerini) kuşatandır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. Hâlbuki Allah, g
ecele
yin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler, halbuki Tanrının râzı olmadığı sözü g
ecele
yin söylerler, düzenler düzerlerken de o, onlarlaydı ve Allah, onların bütün yaptıklarını kavrar....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki g
ecele
yin, O'nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden hiçbir şeyi gizleyemezler)....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Münâfıklar, insanlardan çekinerek yaptıklarını gizlerler, Allah’tan gizlemezler, gizleyemezler. Onlar g
ecele
yin, onun razı olmayacağı sözü tasarlarlarken, Allah onların konuştuklarını işitiyor. Allah onların işledikleri amelleri, ilmiyle kudretiyle abluka altına almıştır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'g
ecele
ri düzenleyip kurarlarken,' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan utanarak hâinliği örterler de, Allah’dan gizlemezler. Halbuki Allah’ın râzı olmıyacağı sözü g
ecele
yin uydurup düzdükleri zaman da Allah onlarla beraberdi. Allah’ın ilmi bütün yaptıklarını kuşatıcıdır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler; halbuki Allah'ın razı olmayacağı sözü g
ecele
yin kurup düzerlerken O, onlarla beraberdir. Hem Allah onların yapageldiklerini (ilmiyle, kudretiyle) kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki g
ecele
yin, O'nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden hiçbir şeyi gizleyemezler)....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O, g
ecele
yin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Bu kimseler Allah'ın razı olmadığı sözü g
ecele
yin buluşarak karara bağlarken insanlardan saklı tutuyorlar, ama yanı başlarında olan Allah'tan saklayamazlar. Hiç şüphesiz Allah onların yaptıklarını bilgisi ile kuşatacak güçtedir....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Onlar, insanlardan gizlerler de Tanrı'dan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sizden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'g
ecele
ri düzenleyip kurarlarken', onlarla beraberdir. Tanrı, yapıklarını kuşatandır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizlerler de Allahdan gizlemezler. Halbuki onlar onun (Allahın) raazî olmayacağı sözü g
ecele
yin konuşub düzdükleri zaman da O, beraberlerinde idi. Allah (ın ilmi) yapacakları her şey'i kuşatıcıdır. ...
Nisa Suresi, 108. Ayet:
(Onlar) insanlardan gizlemeye çalışırlar (utanırlar) da Allah’dan gizlemek istemezler (hayâ etmezler); hâlbuki (Allah’ın) râzı olmayacağı söz(ler)i g
ecele
yin (gizlice)uydururlarken, O onlarla berâberdi. Çünki Allah, onların yapmakta olduklarını (ilim ve kudretiyle) tamâmen kuşatıcıdır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki Allah'ın razı olmayacağı sözü, g
ecele
yin uydurup düzdükleri zaman da Allah onlarla beraberdir. Allah; yapacakları herşeyi kuşatıcıdır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizlenirler de Allah Teâlâ'dan gizlenmezler. Halbuki Allah Teâlâ, razı olmadığı lâkırdıyı onlar g
ecele
yin konuştukları zaman onlar ile beraberdir. Ve Allah Teâlâ onların her yaptıkları şeyi kuşatmış bulunmaktadır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Bunlar (hâinliklerini) insanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, râzı olmayacağı sözü g
ecele
yin uydurup düzdükleri zaman onlarla beraberdi. Onlar ne yapıyorlarsa, Allah hepsini kuşatıcıdır....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
(Günâh işlerken) İnsanlardan gizleniyorlar da Allah'tan gizlenmiyorlar. Oysa g
ecele
yin O'nun istemediği sözü söyle(yip plan kura)rlarken O, onlarla beraberdir. Allâh, onların yaptıkları herşeyi kuşatmıştır (hiçbir şeyi O'ndan gizleyemezler)....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'g
ecele
ri düzenleyip kurarlarken,' onlarla beraberdir. Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Rasulüne, Kur’ân’a ve sünnete, müslümanlığa, müslüman nesillere karşı savaşan, güç ve iktidar sahiplerinin ve yeryüzünde yol keserek, anarşi çıkararak, cana mala tecavüz ederek, kamu güvenliğini ihlâl ederek fesat çıkarmaya çalışanların cezaları, suçlarının der
ecele
rine göre ya öldürülmek, ya idam edilmek, yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da yurtlarından sürgün edilmektir. Bu, onların dünyadaki rezillik ve rüsvaylığıdır. Âhirette, ebedî yurtta da onlara büyük b...
Ənam Suresi, 2. Ayet:
Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâ(
ecele
n), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn(temterûne)....
Ənam Suresi, 2. Ayet:
1.
huve ellezî
: O'dur, O ki
2.
halaka-kum
: sizi yarattı
3.
min tînin
: (özel bir) topraktan
4.
summe
: sonra
Ənam Suresi, 13. Ayet:
G
ecele
yin ve gündüzün yaşayıp barınan ne varsa hepsi, onundur ve odur duyan, bilen....
Ənam Suresi, 13. Ayet:
G
ecele
yin ve gündüzün barınan her şey O'nundur. O, işitendir, bilendir....
Ənam Suresi, 13. Ayet:
G
ecele
yinde gündüzünde barınan her şey O'nundur. O İşitendir, Bilendir....
Ənam Suresi, 13. Ayet:
G
ecele
yin ve gündüzün barınan her şey O'nundur. O işitendir, bilendir....
Ənam Suresi, 13. Ayet:
G
ecele
yin de gündüzün de barınan her şey O'nundur. O, işitendir, bilendir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
1.
ve huve
: ve O
2.
ellezî
: o ki
3.
yeteveffâ-kum
: sizi vefat ettirir
4.
bi el leyli
: g
ecele
yin
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Ve g
ecele
yin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i müsemmanın” (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin dönüşünüz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O, g
ecele
yin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O, öyle bir Tanrıdır ki g
ecele
yin âdeta sizi öldürür, gündüzün ne çeşit işlerde bulunacağınızı bilir, sonra sizi gündüz diriltir de mukadder olan ölümünüze dek bu, böyle gider, ölümden sonra da dönüp varacağınız yer, onun tapısıdır, sonra ne yaptıysanız hepsini size haber verir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Ruhlarınızı alarak g
ecele
yin sizi ölü gibi uyutan, gündüzkü faaliyetlerinizi ve kazançlarınızı bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye, ölüm ânı gelinceye kadar, gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O’dur. Sonra hesap vermek üzere O’nun huzuruna götürüleceksiniz. Daha sonra O bütün işlediğiniz amelleri birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
ri öldüren [5] ve gündüzleri ne işlediğinizi bilen sonra belirli sürenin tamamlanması için gündüzleri sizi yeniden dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'na olacak, sonra yaptıklarınızı size bildirecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
yin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O’dur ki, sizleri g
ecele
yin uyutarak ölü gibi yapıyor, gündüz de yaptığınız işleri biliyor. Sonra takdir edilen ömür tamamlansın diye, sizi gündüz uyandırıyor. Nihayet dönüşünüz O’nadır. Sonra O, dünyada yapmış olduğunuz işleri, size haber verecektir. (Sizi hesaba çekecektir.)...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi olu gibi uyutan, gunduzun yaptiklarinizi bilen, mukadder olan hayat sureniz doluncaya kadar gunduzleri sizi tekrar kaldiran O'dur. Sonra donusunuz O'nadir, islediklerinizi size bilidirecektir. *...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi uyutup ölü gibi yapan, gündüzleyin neler kazanacağınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlansın diye sizi {süreli olarak) uyutup kaldıran O'dur. Sonra da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonunda yapageldikleriniz! size bir bir haber verir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır, işlediklerinizi size bildirecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur, g
ecele
yin sizi öldüren, gündüzün ne işlediğinizi bilen, belli yaşam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten... Sonra dönüşünüz O'nadır ve yaptıklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O odur ki sizleri g
ecele
yin kendinizden geçirir alır, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilir tutar, sonra sizi onun içinde ba'seder ki mukadder olan bir ecel tamamlansın, sonra onadır yine nihayet dönümünüz, sonra size haber verecek neler işliyordunuz...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur sizleri g
ecele
yin kendinizden geçiren, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilen, sonra belirlenmiş olan bir ecel (ölüm süreci) tamamlansın diye gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran. Sonra O'nadır yine dönüşünüz. Sonra size neler yaptığınızı haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
yin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
yin öldüren ve gündüzleyin neler yaptığını bilen O'dur. Sonra O sizi gündüzleyin diriltir, belirli hayat süreniz dolsun diye, sonra O'nun huzuruna döneceksiniz de O yapmış olduklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
yin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün ne elde etdiğinizi bilen, sonra sizi o zaman (diriltircesine) uyandıran Odur. Tâki (böyle böyle) muayyen olan bir ecelin (bir ömrün) hükmü icra ve itmam edilmiş olsun. Yine dönüşünüz ancak Onadır. (Bundan) sonra ise O, size (dünyâda) ne yapardınız haber verecekdir. ...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi (bir nevi' ölüm olan uyku ile) öldüren ve gündüzün ne kazandığınızı bilen, sonra belirli bir ecelin tamamlanması için onda (o gündüz vakti) sizi dirilten (uyandıran) da O’dur. Sonra dönüşünüz ancak O’nadır; sonra (da O, dünyada)yapmakta olduklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur, g
ecele
yin sizi kendinizden geçiren. Gündüzün de ne yaptığınızı bilir. Sonra sizi oraya geri dönderir ki, belirli bir ecelin hükmü yerine gelsin. Sonra sizin dönüşünüz O'nadır. Sonra da ne yaptığınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Odur sizi g
ecele
yin ölü (gibi) yapan ve gündüzün ne yaptığınız bilen. O, sizi (Kendisi tarafından) tespit edilen ömrü tamamlamak üzere her gün hayata geri döndürür. En sonunda Ona döndürüleceksiniz: ve o zaman (hayatta) yaptığınız bütün şeyleri size gösterecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Ve O, o Zât-i Kibriya'dır ki, sizleri g
ecele
yin uykuya daldırır ve gündüzün ne kazandığınızı bilir. Sonra ondan gündüzün uyandırır. Tâ ki mukadder olan ecel nihâyete ersin. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra size ne işler yapar olduğunuzu haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
yin öldüren O'dur. Gündüzleyin ne yaptığınızı bilir. Sonra belirlenmiş süre tamamlansın (eceliniz gelsin) diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra da O, yaptıklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
G
ecele
yin sizi öldüren O’dur. Belirli bir sürenin geçmesi için sizi yeniden dirilttiği gündüzleri de ne yaptığınızı bilir. Sonra dönüşünüz O’na olacak ve O size ne yapmış olduğunuzu haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O’dur ki g
ecele
yin uykuda sizi kendinizden geçirip alır, gündüzün ne işlediğinizi bilir. Mukadder olan ömür müddetiniz doluncaya kadar, bu bilincinizi alıp, gündüzün sizi uyandırma sürecini devam ettiren de O’dur. Bu sürecin sonunda da dönüşünüz O’na olacak ve O size yaptıklarınızı bir bir bildirip karşılığını verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur ki, g
ecele
yin sizi öldürür (gibi uyutur), gündüzün ne işlediğinizi bilir; sonra belirlenmiş süre geçirilip tamamlansın diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O'nadır; sonra (O, dünyâda) yaptıklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi g
ecele
yin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O, odur ki, g
ecele
yin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs der
ecele
rden) dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
1.
ve tilke
: ve işte bu, bunlar
2.
huccetu-nâ
: bizim kuvvetli delilimiz, delillerimiz
3.
âteynâ-hâ
: ona verdik
4.
ibrâhîme
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin der
ecele
rini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir)....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin der
ecele
rini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin der
ecele
rini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e kavmine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. İstediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hakimdir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu (yıldızların batışında Allah’ın birliğine yapılan istidlâller), bizim hüccetimizdir ki, onları kavmine karşı İbrahime verdik. Biz dilediğimiz kimseyi der
ecele
rle yükseltiriz. Muhakkak ki Rabbin tam hikmet sahibidir, (her şeyi) kemâliyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, Ibrahim'e, milletine karsi verdigimiz huccetimizdir. Diledigimizi der
ecele
rle yukseltiriz. Dogrusu Rabbin hakim'dir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıt ve belgelerimizdir. Dilediğimiz kimselerin der
ecele
rini yükseltiriz. Şüphesiz ki, Rabbin hikmet sahibidir ve (her şeyi) bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e, milletine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Doğrusu Rabbin Hakim'dir, Bilen'dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin der
ecele
rini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bunlar, halkına karşı kullanması için İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemidir. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Rabbin Bilgedir, Bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu işte bizim o huccetimiz ki kavmine karşı İbrahime vermişdik, biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz, şüphesiz ki rabbın hakîm, alîmdir...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, kavmine karşı Bizim İbrahim'e vermiş olduğumuz hüccetimizdir. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz ayetimizdir. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Kuşkusuz senin rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar (bizim) delillerimizdir ki, onları kavmine karşı İbrâhîm’e verdik.(Biz) dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şübhesiz ki Rabbin, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, bizim hüccetimizdir. Onu kavmine karşı İbrahim'e verdik. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve muhakkak ki Rabbın; Hakim, Alim'dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, halkına karşı (kullanmak üzere) İbrahime verdiğimiz muhakeme tarzımızdı: (çünkü) dilediğimiz kimseyi der
ecele
rle yüceltiriz. Şüphe yok ki Rabbiniz hikmet sahibidir, her şeyi bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte o, Bizim hüccetimizdir ki, onu kavmine karşı İbrahim'e vermiştik. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphe yok ki, Rabbin hakîmdir, alîmdir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar, kavmine karşı bizim İbrahim'e verdiğimiz hüccetlerimizdir. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerdi. Dilediğimiz kimselerin der
ecele
rini kat kat yükseltiriz. Muhakkak ki senin Rabbin tam hüküm ve hikmet sahibidir ve O her şeyi hakkıyla bilir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim'e verdiğimiz hüccet(kanıt)lerimizdir. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz ispatlı delilimizdir. Biz, dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ
ecele
nellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun). ...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
1.
ve yevme
: ve (o) gün
2.
yahşuru-hum
: onları toplar
3.
cemîa
: hepsini
4.
yâ ma'şere el cinni
: ey cin toplulu...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Allah insan ve cinlerin hepsini bir araya topladığı günde, şeytanlara şöyle denilecek: “- Ey şeytanlar topluluğu! İnsanlardan bir çoğunu aldatarak kendinize bağladınız!...” Cinlerin (şeytanların) dostları olan insanlar da şöyle diyecektir: “-Ey Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve bizim için takdir etmiş olduğun
ecele
(kıyamet gününe) kavuştuk.” Allah, onlara: “- Öyle ise, ateş yerinizdir. Allah’ın dilediği zamanlardan başka hepiniz ebedî olarak oradasınız.” diye buyuracaktır. Gerçekten Ra...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
O hepsini toplayıp haşredeceği gün: ey Cin ma'şeri! Hakikaten şu İnse çok ettiniz!.. diye, bunların İnsten olan yardakları, ya rabbena, diyecekler: yekdiğerimizden istifâde ettik ve bizim için takdir buyurmuş olduğun
ecele
yettik, buyuracak ki: Ateş ikametgâhınız, Allahın dilediği zamanlardan başka hepiniz ondasınız, hakikat rabbin hakîmdir, habîrdir...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Onların hepsini toplayıp bir araya getireceği gün: «Ey cin topluluğu, gerçekten şu insanlara çok çektirdiniz!» diyecek, insanlardan onların yardakçıları da: «Ey Rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık ve bizim için kararlaştırdığın
ecele
ulaştık.» diyecekler. Allah: «Sizin ikametgahınız, Allah'ın dilediği zamanlardan başka, ebedi kalmak üzere ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir.»...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu, insanlardan çoğunu [ayartıp kendinize kullar] edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tesbit ettiğin
ecele
ulaştık." (Tanrı) Diyecek ki: "Tanrı'nın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Kuşkusuz rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
1.
ve li kullin
: ve herkes için vardır
2.
derecâtun
: der
ecele
r
3.
mimmâ (min mâ)
: şeylerden
4.
amilû
: yaptılar...
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Ve herkes için yaptıklarından dolayı der
ecele
r vardır. Ve senin Rabbin, onların yaptıkları şeylerden gâfil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin amellerine göre der
ecele
ri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin, yaptığına göre der
ecele
ri var ve Rabbin, onların yaptıklarından gafil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin yaptıkları işlere göre der
ecele
ri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her birinin yaptıklarına göre der
ecele
ri vardır. . . Rabbin onların ortaya koyduklarından gâfil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her birinin yaptıklarına göre der
ecele
ri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Yapmakta oldukları dolayısıyla her biri için der
ecele
r vardır. Rabbin, onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkes için, yaptıklarına göre der
ecele
r vardır. Rabbin de onların yaptıklarından gafil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Islediklerine karsilik her birinin der
ecele
ri vardir. Rabbin onlarin islediklerinden habersiz degildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herbiri için işlediklerinden dolayı der
ecele
r vardır. Rabbin onların işlediklerinden habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
İşlediklerine karşılık her birinin der
ecele
ri vardır. Rabbin onların işlediklerinden habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin yaptıkları işlere göre der
ecele
ri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Yaptıklarına karşılık olarak her biri için der
ecele
r vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değil....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
ve her biri için amellerinden der
ecele
r vardır rabbın ne işlediklerinden gâfil de değil...
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin yaptıklarından dolayı der
ecele
r vardır. Rabbin ne yaptıklarından habersiz de değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her birinin yaptıklarına göre der
ecele
ri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Yapmakta oldukları dolayısıyla her biri için der
ecele
r vardır. Rabbin, onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin (hayır ve şer) yapdıkları şeylere göre der
ecele
ri vardır. Onlar (kâfirler) ne yaparlarsa Rabbin onlardan gaafil değildir. ...
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkes için, yaptıklarından dolayı der
ecele
r vardır. Çünki Rabbin (onların)yapmakta olduklarından gafil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her birinin işlediklerine karşılık der
ecele
ri vardı. Ve Rabbın onların işlediklerinden gafil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Ve herkes için yaptıkları şeylerden dolayı der
ecele
r vardır. Ve senin Rabbin onların ne yapar olduklarından gâfil değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her biri için işlediklerinden dolayı der
ecele
r vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin yaptıkları işlere göre der
ecele
ri vardır. Senin Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her birinin yaptıkları işlere göre der
ecele
ri vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Yapmakta oldukları dolayısıyla her biri için der
ecele
r vardır. Rabbin, onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Her birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan der
ecele
ri vardır. Rabbin onların işlediklerinden gafil değildir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o'dur, ki o
2.
ceale-kum
: sizi kıldı, yaptı
3.
halâife el ardı
: arzın, yeryüzünün halifeleri
4.
ve ref...
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle sizi imtihan etmek için, bir kısmınızın der
ecele
rini diğer bir kısmınızın üstüne yükselten O'dur. Muhakkak ki; senin Rabbin, cezası çabuk olandır. Ve muhakkak ki; O, mutlaka Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm (rahmet nuru gönderen)'dir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden der
ecele
rle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve verdikleriyle sizi imtihan etmek için bazılarınızı bazılarınızdan der
ecele
rle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin cezalandırmayı hızlı yapandır ve O bağışlayıcı, rahmet edicidir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre der
ecele
rle yükseltti. Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
(Ey Müminler), Allah, odur ki, sizi arzın halifeleri yaptı ve der
ecele
rle kiminizi kimizin üstüne çıkardı. (Bunun hikmeti ise, sizi) size verdiği şeylerden imtihan etmek içindir. Muhakkak ki Rabbin, azabı çabuk olandır; ve o, gerçekten çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Verdikleriyle denemek icin sizi yeryuzunun halifeleri kilan ve kiminizi kiminize der
ecele
rle ustun yapan O'dur. Dogrusu Rabbinin cezalandirmasi suratlidir. suphesiz O bagislar, merhamet eder.*...
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halîfeleri kılan, verdiği şeylerden dolayı sizi denemek için kiminizi kiminizden üstün der
ecele
rle yükselten O'dur. Doğrusu Rabbin cezalandırmayı çok çabuk gerçekleştirendir ve şüphesiz ki O, hem çok bağışlayan, hem çok merhamet edendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize der
ecele
rle üstün yapan O'dur. Doğrusu Rabbinin cezalandırması süratlidir. Şüphesiz O bağışlar, merhamet eder....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden der
ecele
rle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O ki sizi yeryüzünün mirasçıları kıldı, ve size verdikleriyle sizi sınamak için kiminizi kiminize der
ecele
rle üstün kıldı. Rabbin çabuk sonuçlandırandır. Bağışlayandır, Rahimdir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O, odur ki sizi Arzın halîfeleri yaptı ve ba'zınızı ba'zınızın der
ecele
rle fevkına çıkardı, bunun hikmeti ise sizi size verdiği şeylerde imtihan etmektir, şüphe yok ki rabbın seriulıkab, yine şüphe yok ki o yegâne gafur, yegâne rahîm...
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden der
ecele
rle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre der
ecele
rle yükseltti. Şüphesiz senin rabbin sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O, sizi (ey peygamberin ümmeti) yer (yüzün) ün halîfeleri yapan, size verdiği şeylerde sizi imtihaana çekmek için kiminizi der
ecele
rle kiminizin üstüne çıkarandır. Şübhe yok ki Rabbin, cezası pek çabuk olandır ve muhakkak ki O, hakkıyle yarlığayıcı, hakkıyle esirgeyicidir. ...
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halîfeleri kılan ve size verdiği şeyler (ni'metler) husûsunda, sizi imtihân etmek için bazınızı bazınızın üstüne der
ecele
rle yükselten de O’dur. Muhakkak ki Rabbin, azâbı pek çabuk olandır ve şübhesiz ki O, elbette Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi, verdikleriyle denemek için yeryüzünün halifeleri yapan ve kiminizi kiminize der
ecele
rle üstün kılan O'dur. Şüphe yok ki O; Gafur, Rahim'dir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Zira O sizi dünyaya mirasçı yapmış, ve bazınızı diğerlerine der
ecele
rle üstün kılmıştır ki bahşettiği şeyler aracılığıyla sizi sınayabilsin. Şüphe yok ki Rabbiniz karşılık vermede hızlıdır: ama, unutmayın ki, O gerçekten çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
«Ve O, (o Hâlik-ı Zîşan)dır ki, sizi yeryüzünde halife kıldı. Ve bazınızı bazınızın üzerine der
ecele
rce yükseltti, tâ ki sizi size verdiği şeylerde imtihana tâbi tutsun. Şüphe yok ki, senin Rabbin Seriu'l-İkâb'tır. Ve muhakkak ki, O gafûrdur, rahîmdir.»...
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri kılan O’dur. Bir kısmınızı verdikleri ile denemek için bir kısmınızdan der
ecele
rle üstün kılmıştır. Şüphesiz Rabbin çabucak cezalandırandır ve O çok bağışlayan ve merhamet edendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden der
ecele
rle üstün kılan O'dur. Doğrusu Rabbin, cezâsı çabuk olandır ve O, bağışlayandır, esirgeyendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O sizi yer yüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre der
ecele
rle yükseltti. Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve verdiği nimetlerle sizi sınamak için kiminize diğerlerinden üstün der
ecele
r veren Odur. Rabbinin cezası pek sür'atlidir; aynı zamanda O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine der
ecele
rle yükseltmiştir. Rabbin ceza verdiğinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
1.
kem
: kaç tane, nice
2.
min
: ...den
3.
karyetin
: ülke, şehir, kasaba
4.
ehleknâ-hâ
: biz onu helâk ettik
...
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Ülkelerden nicesini (kaç tanesini) helâk ettik. Artık azabımız onlara g
ecele
yin veya onlar öğle uykusu uyurken geldi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara g
ecele
yin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice memleketler helâk ettik. Azâbımız onlara, g
ecele
yin yahut gündüz istirahat ederlerken, uyurlarken geldi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice ülkeleri yıkıma uğrattık. G
ecele
ri uyurlarken ya da gündüzün dinlenirlerken bizim zorlu azabımız onlara geliverdi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice kasabalari yok etmisizdir; g
ecele
yin veya gunduz uykularinda iken baskinimiza ugramislardir....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice kasabaları bitik hale getirip yok etmişizdir ki, kahredici azabımız g
ecele
yin veya öğle sıcağında dinlenirlerken onlara gelivermiştir....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice kentleri yok etmişizdir; g
ecele
yin veya gündüz uykularında iken baskınımıza uğramışlardır....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara g
ecele
yin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice kentleri yokettik. Azabımız, onları, ya g
ecele
yin ya da öğle uykuları sırasında yakalayıverdi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice memleketler (ehâlîsin) i helak etdik. Öyle ki (kâh) g
ecele
yin, kâh onlar kaylûle ederlerken azabımız gelib çatdı onlara. ...
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Hâlbuki nice şehirler var ki onları helâk ettik de azâbımız kendilerine g
ecele
yin veya onlar (o memleketin halkı) kaylûlede (gündüz uykusunda) olan kimseler iken gelivermiştir....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice kasabalar vardır ki; Biz, onları helak etmişizdir. G
ecele
yin uyurken, öğleyin dinlenirken, baskınımız gelip çattı onlara....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara g
ecele
yin veya gündüz uykularında iken geldi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice ülkeleri yıkıma uğrattık. G
ecele
ri uyurlarken ya da gündüzün dinlenirlerken bizim zorlu azabımız onlara geliverdi....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Nice yurtları ve medeniyetleri yere batırdık biz. Öyle ki, g
ecele
yin yahut öğle uykusu uyumakta oldukları bir sırada azabımız tepelerine iniverdi....
Əraf Suresi, 97. Ayet:
1.
e fe emine
: yoksa emin mi oldu(lar)
2.
ehlu el kurâ
: o ülkelerin halkı
3.
en ye'tiye-hum
: onlara gelmesi
4.
be'su-nâ
<...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Memleketlerin halkları g
ecele
yin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Memleketlerdeki halk, uykuya dalmışken g
ecele
yin ansızın azâbımızın gelip çatmayacağından emin mi?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Yoksa o ülkelerin halkı g
ecele
yin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Acaba, o ülkelerin halkı, g
ecele
yin uyurlarken kendilerine azâbımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O ülkeler halkı, g
ecele
ri uyurken, onlara zorlu azabımızın gelmeyeceğinden güvende miydiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O memleketlerin halkı (kâfirler), g
ecele
yin uyurlarken, azabımızın kendilerine inivermesinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Kasabalarin halki, g
ecele
yin uyurlarken azabimizin kendilerine gelmesinden guvende miydiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Kasabalar halkı g
ecele
yin uykuda iken azabımızın (ansızın) kendilerine gelmesinden güvende midirler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Kentlerin halkı, g
ecele
yin uyurlarken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Yoksa o ülkelerin halkı g
ecele
yin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Ülkelerin halkları, azabımızın g
ecele
yin onlar uyurlarken kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Ya şimdi şu köy, kasaba ahâlisi g
ecele
yin uyurlarken azâbımızın kendilerine baskın halinde gelivermiyeceğinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Şimdi şu köy, kasaba halkı g
ecele
yi uyurlarken, kendilerine azabımızın baskın halinde gelmeyeceğinden emin miydiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Acaba o ülkelerin halkı, g
ecele
yin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Acaba o ülkelerin halkları g
ecele
yin uyurlarken başlarına azabımızın gelmeyeceğinden emin midirler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O ülkeler ehli, g
ecele
ri uyurken, onlara zorlu azabımızın gelmeyeceğinden güvencede (emin) miydiler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O memleketlerin halkı, kendileri g
ecele
yin uyurlarken, azabımızın onlara gelib çatmasından (korkmayıb) emin mi oldu (lar)? ...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Yoksa o şehirlerin halkı, kendileri uyuyan kimseler iken azâbımızın kendilerine g
ecele
yin gelmesinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Kasabaların halkı; kendileri g
ecele
yin uyurlarken, azabımızın onlara gelip çatmasından emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O halde, artık hangi toplumun insanları, azabımızın, g
ecele
yin daha onlar uykudayken ansızın başlarına kopmayacağından emin olabilirler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Ya o beldeler ahalisi, g
ecele
yin uyurlarken azabımın kendilerine gelmesinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Yoksa o memleketlerin halkı g
ecele
yin uyurlarken kendilerine azabımızın gelemeyeceğinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
(97-99) Ülkelerin halkı, azabımızın g
ecele
yin, onlar uykuda iken başlarına gelmeyeceğinden emin midir? Ya da ülkelerin halkı azabımızın güpegündüz onlar eğlencede iken başlarına gelmeyeceğinden emin midir? Allah’ın tuzağından emin midirler? Allah’ın tuzağından mahvolmuş toplumdan başkası asla emin olmaz....
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Peki o ülkelerin ahalisi, g
ecele
yin uyurlarken satvetimizin kendilerine baskın halinde gelivermesinden emin mi oldular?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
Peki (o) ülkelerin halkı, g
ecele
yin uyurlarken azâbımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin midirler?...
Əraf Suresi, 97. Ayet:
O ülkeler halkı, g
ecele
ri uyurken, onlara zorlu azabımızın gelmeyeceğinden güvende miydiler?...
Əraf Suresi, 98. Ayet:
(97-99) Ülkelerin halkı, azabımızın g
ecele
yin, onlar uykuda iken başlarına gelmeyeceğinden emin midir? Ya da ülkelerin halkı azabımızın güpegündüz onlar eğlencede iken başlarına gelmeyeceğinden emin midir? Allah’ın tuzağından emin midirler? Allah’ın tuzağından mahvolmuş toplumdan başkası asla emin olmaz....
Əraf Suresi, 99. Ayet:
(97-99) Ülkelerin halkı, azabımızın g
ecele
yin, onlar uykuda iken başlarına gelmeyeceğinden emin midir? Ya da ülkelerin halkı azabımızın güpegündüz onlar eğlencede iken başlarına gelmeyeceğinden emin midir? Allah’ın tuzağından emin midirler? Allah’ın tuzağından mahvolmuş toplumdan başkası asla emin olmaz....
Əraf Suresi, 135. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
lemma
: olduğu zaman, olunca
3.
keşef-nâ
: giderdik, kaldırdık
4.
an-hum er ricze
: onla...
Əraf Suresi, 135. Ayet:
Böylece onlar, o
ecele
(sona) ulaşana kadar onlardan azabı kaldırdığımız (açtığımız) zaman, onlar sözlerini nakzediyorlar (sözlerinden dönüyorlar)....
Əraf Suresi, 135. Ayet:
Ne zaman ki onların erişebilecekleri bir
ecele
kadar o iğrenç azabı çekip giderdik, onlar yine andlarını bozdular....
Əraf Suresi, 156. Ayet:
Bize bu dünyada ve ahirette (yevm'il âhirde, kıyâmet gününde, hayat gününde) haseneler (güzel ameller, derecat kazandıran ameller) yaz (pozitif der
ecele
rimizi, negatif der
ecele
rimizden daha çok kazandır). Gerçekten biz tövbe edip, Sana döndük. Allahû Tealâ, şöyle buyurdu: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Ve rahmetim herşeyi kuşattı. Böylece onu (haseneyi) takva sahiplerine ve zekâtı veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, âyetlerimize îmân ederler (mü'minlerdir).”...
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları yeryüzünde değişik toplumlara ayırdık. Onların içinde salih olanlar da vardır aşağı der
ecele
rde olanlar da. Belki dönerler diye onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik....
Əraf Suresi, 182. Ayet:
1.
vellezine (ve ellezîne)
: ve o kimseler, onlar
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi ayâti-nâ
: âyetlerimizi
4.
se nestedricu-hum<...
Əraf Suresi, 182. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanları, onların der
ecele
rini, bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş azaltacağız (böylece yavaş yavaş helâke yaklaştıracağız)....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
hum
: onlar
3.
el mu'minûne
: mü'minler
4.
hakkâ
: gerçek, hak
...
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onların Rab'lerinin yanında der
ecele
ri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
Onlardır gerçek inananlar, onlarındır Rableri katında der
ecele
r, yarlıganma ve dâimî, bitmez tükenmez rızık....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice der
ecele
r, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlardır hakkıyla (tahkike dayalı) iman edenler. . . Onlar için Rableri indînde (hakikatleri olan Esmâ mertebesinin getirisi olan) der
ecele
r, mağfiret (Esmâ kuvvesi olan ilmin benliği örtmesiyle oluşan bağışlanma) ve kerîm rızık (cömert - şerefli rızık, maddi veya manevî rızık) vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte bunlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için Rabbleri katında der
ecele
r, bağışlanma ve kıymetli rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri katında onlar için der
ecele
r, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte bunlar gerçek müminlerdir. Onlara, Rableri katında der
ecele
r var, mafiret ve cennette sayısız tükenmez nimet var......
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte bunlar, gerçekten mü'minler bunlardır. Rabları yanında onlar için der
ecele
r, mağfiret ve güzel-şerefli rızık(lar) vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice der
ecele
r, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
Böyleleri gerçek inananlardır. Onlar için Rab'leri yanında der
ecele
r, bağışlanma ve tükenmez rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
işte hakka mü'minler onlar, onlara rablarının yanında der
ecele
r var, bir mağfiret ve bir rizkı kerîm var...
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek mü'minler onlardır! Onlara Rablerinin katında der
ecele
r vardır, mağfiret ve güzel rızık vardır!...
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında der
ecele
r vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Onları Rabbleri katında yüksek der
ecele
r, bağışlanma ve göz kamaştırıcı rızık beklemektedir....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek inançlılar bunlardır. Rableri katında onlar için der
ecele
r, bağışlanma ve tükenmez / üstün bir rızk vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar gerçek mü'minlerin ta kendileridir. Rableri katında der
ecele
r, yarlığanma ve sayısı bitmez, müddeti tükenmez rızk (hep) onlarındır. ...
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek mü’minler onlardır. Onlar için Rableri katında der
ecele
r, bir mağfiret ve dâimî bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar; inanmışların kendileridir. Onlara Rabb'larının katından der
ecele
r, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte bihakkın mü'minler onlardır. Onlar için Rablerinin nezdinde der
ecele
r ve mağfiret ile bînihaye bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar gerçek müminlerin tâ kendisidir. Onlar için Rableri katında nice der
ecele
r, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlar, gerçek mümin olanlardır. Rab'leri katında onlar için der
ecele
r, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek müminler onlardır. Onlara Rab’lerinin nezdinde, cennette yüksek der
ecele
r, mağfiret ve kıymetli bir nasip vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek mü'minler onlardır. Onlara Rablerinin katında der
ecele
r, bağışlanma ve tükenmez rızık var....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri katında onlar için der
ecele
r, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında der
ecele
r, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
1.
ellezîne âmenû
: âmenû olan kimseler
2.
ve hâcerû
: ve hicret (göç) eden kimseler
3.
ve câhedû
: ve cihad eden kimseler
4.
f...
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
Âmenû olan ve hicret (göç) eden kimselerin, malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimselerin, Allah'ın katında en büyük der
ecele
ri vardır. Ve işte onlar, onlar kurtuluşa erenlerdir....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İnananların, yurtlarından göçenlerin ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanların Allah katında der
ecele
ri pek büyüktür ve onlardır muratlarına erenlerin, kurtulup nusrat bulanların ta kendileri....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük der
ecele
ri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
Inanan, hicret eden ve Allah yolunda mallariyla, canlariyla cihat eden kimselere Allah katinda en buyuk der
ecele
r vardir. Iste kurtulanlar onlardir....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük der
ecele
r vardır. İşte kurtulanlar onlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edip Medine'ye hicret edenlerin ve malları, canları ile Allah yolunda cihad edenlerin Allah katındaki der
ecele
ri en üstündür. İşte kurtuluşa erenler onlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İnananlar, hicret edenler ve Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Tanrı katında büyük der
ecele
ri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
O zâtlar ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyla, nefisleriyle cihada atıldılar. İnd-i İlâhide der
ecele
ri pek büyüktür. Ve işte necâta erenler de onlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman eden, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük der
ecele
r vardır. İşte kurtulanlar onlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edip hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler var ya, işte onlar Allah indinde daha yüksek der
ecele
re sahiptirler ve işte onlardır umduklarına nail olanlar....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İnanan, hicret eden ve Allâh yolunda mallarıyle, canlarıyle savaşanların, Allâh katında der
ecele
ri daha büyüktür. İşte kurtuluşa erenler onlardır....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük der
ecele
ri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Bedevi Araplardan kimi de var ki Allah'a ve âhiret gününe inanır, verdiğini Allah'a yakın der
ecele
r kazanmağa ve Elçinin du'âlarını almağa vesile sayar. Gerçekten o (verdikleri) kendileri için yakın der
ecele
r(e vesile)dir. Allâh onları rahmetinin içine sokacaktır. Muhakkak ki Allâh bağışlayandır, esirgeyendir....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
İçlerinden bir adama: 'İnsanları uyar ve iman edenlere Rableri katında kendileri için üstün der
ecele
r olduğunu müjdele!' diye vahyetmemiz insanlara tuhaf mı geldi! Kâfirler: 'Bu apaçık bir büyücüdür' dediler....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
İnsanlar arasında bir er’e (Peygambere): “- İnsanları Allah’ın azâbı ile korkut ve iman edenleri de, Rableri katında yüksek der
ecele
ri olmakla müjdele” diye vahy etmemiz, insanlar için şaşılacak şey mi oldu ki, kâfirler: “- Her halde bu, açık bir sihirbazdır.” dediler....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (g
ecele
yin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır....
Yunus Suresi, 8. Ayet:
İşte onların kazandıkları (der
ecele
r) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir)....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hâli gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, g
ecele
yin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz (afetimiz) geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düş...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Menfaat ve aldatma bakımından bu dünya hayatının hali, gökten indirdiğimiz bir yağmura benzer. Öyle ki, bu yağmurla, gerek insanların, gerekse hayvanların yiyeceği ürün ve bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet arz bütün güzelliğini takınıp süslendiği ve sahipleri de bu mahsulü toplamaya ve ondan faydalanmaya kendilerini kadir zannettikleri bir sırada, g
ecele
yin ve gündüzün ona emrimiz (âfatımız) gelivermiştir. Sanki dün yerinde bir şey yokmuş gibi, onu kökünden biçmiş yok etmiştir. İşt...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatının misâli, ancak gökten indirdiğimiz suya benzer; insan ve hayvanların yediği yeryüzündeki bitkiler onunla birbirine karışır, tâ ki yeryüzü bütün zînetini takınıp süslendiği, yeryüzü ehli de kendilerini onun üzerinde kudretli sandıkları bir sırada g
ecele
yin ya da gündüzleyin o yere emrimiz gelir de sanki bir gün önce hiçbir şenlik yokmuş gibi onu biçik ve sökük hale getirir. İşte düşünebilecek bir millete âyetleri böylece bir bir açıklarız....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, tıpkı şu örnek gibidir; gökten indirdiğimiz su insanların ve hayvanların yediği bitkilerin yapısına karışır. Bu durum, yeryüzünün süslenip bezendiği ve halkının da artık doğaya egemen olduklarını sandıkları ana kadar sürer. Nihayet g
ecele
yin veya gündüzün ona emrimiz gelir. Sanki bir önceki gün hiç bir şeye sahip değilmiş gibi onu kökünden biçilmiş bir duruma sokarız. Düşünen bir toplum için ayetleri böyle açıklarız....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
O Dünya hayatın meseli sırf şunun gibidir: bir su, biz onu Semâdan indirmişiz derken onunla Yer yüzünün otu: insan ve davar yiyeceğinden birbirine girmiştir, Nihayet Arz, bütün zinetini takınıb süslendiği, ehli de onun üzerine kendilerini kadir zannettikleri bir sırada g
ecele
yin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş bir lâhzada ona öyle bir tırpan atıvermiştir ki sanki dün hiç bir şenlik yokmuş, işte düşünecek bir kavm için âyetleri böyle tavsıl ediyoruz...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
O dünya hayatının misali, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, onunla yeryüzündeki otlar, insan ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kendilerini güçlü sandığı bir sırada g
ecele
yin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş, bir anda ona öyle bir tırpan atıvermişizdir ki, sanki dün orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluverir. İşte düşünebilecek bir kavim için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, g
ecele
yin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla, insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri nebatlar bol bol yetişir; yeryüzü renk renk, çeşit çeşit mahsullerle süslenir ve yerin sahipleri bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, g
ecele
yin veya gündüzün emrimiz geliverir de, orayı hiçbir şey bitirmemişe çeviririz. İşte Biz böylece ayetlerimizi, düşünen insanlar için, apaçık beyan ederiz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünyâ yaşayışının haali gökden indirdiğimiz bir su gibidir ki onunla yer yüzünün — gerek insanların, gerek davarların yiyeceği — nebat (lar) ı (ağ gibi birbirine örülüb) karışmışdır. Tam yer, zînet ve ihtişamını takınıb süslendiği, saahibleri de ona (biçmiye, yemişlerini, mahsullerini toplamıya) herhalde kaadir olduklarını sandıkları bir sırada g
ecele
yin veya gündüzün ona emrimiz (don gibi, kasırga gibi, sel gibi bir âfetimiz) gelivermişdir ki sanki dün de yerinde yokmuş gibi onu ta kökünden kop...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatının misali; sadece gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla, insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir; yeryüzü renk renk, çeşit çeşit masullerle süslenir. Ve yerin sahibleri bütün bunlara kadir olduklarını sandıkları sırada; g
ecele
yin veya gündüzün emrimiz geliverirde orayı hiç birşey bitirmemişe çeviririz. Daha dün birşey yokmuş gibi olur. İşte Biz, ayetlerimizi düşünen insanlar için böylece açıklarız....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Şüphe yok ki, dünya hayatının meseli, bir su gibidir ki, onu Biz gökten indirdik. Derken onunla insanların ve davarların yiyecekleri şeylerden olan yeryüzünün otları birbirine karışmış oldu. Vaktâ ki, yeryüzü ziynetini aldı ve bezendi ve onun ahalisi onun üzerine kâdir olduklarını sandılar, hemen ona emrimiz g
ecele
yin veya gündüzün geliverdi, onu sanki bir gün evvel yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir halde kıldık. İşte âyetleri, mütefekkirler olan bir kavme böyle müfassalan beyan ederiz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı tıpkı gökten indirdiğimiz yağmura benzer. O yağmurla insan ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir; yeryüzü renk renk, çeşit çeşit mahsullerle süslenir. Yerin sahipleri bütün bunlara malik olduklarını sandıkları bir sırada, g
ecele
yin veya gündüzün birden emrimiz geliverir de, orayı hiçbir şey bitirmemişe çeviririz. İşte biz âyetlerimizi, düşünen insanlar için böylece apaçık beyan ederiz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla insanların ve hayvanların yiyeceği bitkiler, ürün verir. Yeryüzü tüm güzellikleriyle süslenip bezenir. İnsanlar da ona güç yetirdiklerini sandıkları bir anda, g
ecele
yin veya gündüzün emrimiz gelirde sanki dün hiçbir şey yokmuş gibi kırıp geçiririz. Düşünen bir topluma ayetleri böyle açıklıyoruz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Bu fani dünya hayatı bilir misiniz neye benzer?Tıpkı şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, derken o yağmur sebebiyle, insanların ve hayvanların yiyerek beslendikleri bitkiler bol bol yetişir, ağ gibi etrafı sarar. Yeryüzü renk renk, çeşit çeşit meyve ve mahsullerle süslenir, bahçe sahipleri de o ürünleri devşirmeye giriştikleri sırada, g
ecele
yin veya gündüzün birden emir çıkarırız, bir afet gelir, söküp biçer. Sanki daha dün, o şen manzara, orada hiç olmamış gibi olur... İşte Biz düşünüp ibret a...
Yunus Suresi, 27. Ayet:
Kötülük kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası, misli kadardır. Ve onları bir aşağılık ve eziklik kaplar. Onlar için Allah'dan başka hiçbir kurtarıcı yoktur. Yüzleri karanlık g
ecele
rden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar cehennem ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
İşte orada herkes dünyada yaptığı şeyin gerçek mahiyetini kavrar. Ve gerçek mevlaları olan Allah’a döndürülürler. Ve uydurdukları düzm
ecele
r onlardan kaybolup gider....
Yunus Suresi, 50. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
ereeytum
: siz gördünüz mü (düşündünüz mü, görüşünüz nedir, reyiniz nedir)
3.
in etâ-kum
: şâyet size gelse
4.
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: “Söyleyin bakalım, O’nun azabı size g
ecele
yin veya gündüzün (ansızın) gelecek olsa, suçlular bunun hangisini acele isterler?!” (Bunların hiçbiri istenecek bir şey değildir.)...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: Azâbı g
ecele
yin, yahut gündüzün birdenbire gelip çatarsa ne yaparsınız, söyleyin bakalım. Suçlular, azâbın çabucak gelmesini ne diye isterler ki?...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: (Ey müşrikler!) Ne dersiniz? Allah'ın azabı size g
ecele
yin veya gündüzün gelirse (ne yaparsınız?). Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
'Hiç düşündünüz mü? Allah’ın azâbının size g
ecele
yin, uykuda veya güpe-gündüz gelmesi kesinse eğer, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların, bu cezayı alelacele istemelerini gerektirecek ne gibi sebepleri olabilir?' de....
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: “- Bana haber verin: Allah’ın azabı, g
ecele
yin yatarken veya gündüzün meşguliyetinde size gelip çatarsa (ne yaparsınız?) artık onu, günahkârların acele olarak istemelerine sebep nedir?...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: Allah'ın azabı ya g
ecele
rken, ya da gündüzleyin gelecek olursa, suçlu günahkârlar bundan (hangisini) acele istiyorlar?...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: (Ey müşrikler!) Ne dersiniz? Allah’ın azabı size g
ecele
yin veya gündüzün gelirse (ne yaparsınız?). Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: «O'nun azabı size g
ecele
yin uykuda veya güpe gündüz gelecek olsa, ne dersiniz? Günahkârların onu alelacele istemeleri için ne sebep vardır?»...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Ya Onun (Allahın) azabı g
ecele
yin, yahud gündüzün size gelib çatarsa (ne yapacaksınız?) söyleyin bana. Günahkârların ona olan isti'câli (ne sebeb) nedir»? ...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: 'Söyleyin bakalım! Ya O’nun azâbı g
ecele
yin veya gündüzün size gelirse! O günahkârlar bundan hangisini acele istiyor(lar)?'...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Bana haber veriniz! Eğer size onun azabı g
ecele
yin veya gündüzün gelirse günahkârlar ondan neyi isti'câl ediveriyorlar?»...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: “Allah'ın azabı size g
ecele
yin veya gündüzün gelirse ne yaparsınız? Söyleyin! Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar?”...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Bakın, eğer O'nun azâbı size g
ecele
yin, ya da gündüzün gelirse... Suçlular bun(lar)dan hangisini acele istiyor?"...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
Şöyle söyle: "Diyelim O'nun azabı size gündüzün veya g
ecele
yin gelecektir. Suçlular bunlardan hangisini aceleyle ister?"...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Hem rabbınızın mağrifetini isteyin sonra ona tevbe edin ki sizi bir müsemmâ
ecele
kadar güzel bir surette yaşatsın ve her fadl sahibine fadlını versin ve eğer yüz çevirirseniz haberiniz olsun ki ben size büyük bir günün azâbından korkarım...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir
ecele
kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
«Ve hem Rabbinizden mağfiret dileyiniz. Sonra O'na tevbe ediniz ki, sizi müsemma olan
ecele
kadar güzel bir nîmet ile müstefit etsin ve her fazilet sahibine fazlını versin. Ve eğer yüz çevirirseniz şüphe yok ki, sizin üzerinize büyük bir günün azabından korkarım.»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. G
ecele
yin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!”...
Hud Suresi, 81. Ayet:
«Ey Lut! Biz Rabbinin ecileriyiz, onlar sana ilisemiyecekler; g
ecele
yin birara, ailenle beraber yola cik; karinin disinda kimse geri kalmasin. Dogrusu onlarin basina gelen onun basina da gelecektir. Vadeleri gun dogana kadardir. Gun dogmasi yakin degil mi?» dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
'Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana ilişemiyecekler; g
ecele
yin bir ara, ailenle beraber yola çık; karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelen onun başına da gelecektir. Vadeleri gün doğana kadardır. Gün doğması yakın değil mi?' dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
Konukları dediler ki; «Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz; onlar sana ilişemeyecekler. G
ecele
yin bir ara aileni yanına alarak yola çık, hiçbiriniz geride kalmasın. Yalnız eşini yanına alma. Çünkü soydaşlarının başına ne gelecekse onun da başına gelecektir. Vadeleri tanyeri ağarınca dolacaktır. Tanyerinin ağarması yakın değil mi?»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Dediler ki: Ey Lut; biz Rabbının elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyecekler. Bir ara g
ecele
yin ailenle birlikte yola çık. Karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan, onun da başına gelecektir. Onların başına gelecek sabahleyindir. Daha sabah yakın değil mi?...
Hud Suresi, 104. Ayet:
1.
ve mâ nuahhıru-hû
: ve biz onu ertelemeyiz
2.
illâ
: ancak, ...den başka
3.
li ecelin
: bir
ecele
, bir zamana
4.
ma'dûdin
Yusif Suresi, 76. Ayet:
1.
fe
: böylece, o zaman
2.
bedee
: başladı
3.
bi ev'ıyeti-him
: onların heybeleri
4.
kable
: önce
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Böylece (aramaya) kardeşinin heybesinden önce onların ( diğer kardeşlerinin) heybeleri ile başladı. Sonra onu kardeşinin heybesinden çıkardı. Yusuf için işte böyle bir düzen hazırladık. Allah'ın dilemesi hariç Melik'in milletinde (kurallarında) kardeşini (tutmak, alıkoymak) olmazdı. Dilediğimiz kimsenin der
ecele
rini yükseltiriz. Ve bütün ilim sahiplerinin üstünde daha iyi bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin der
ecele
rini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini araştırmaya başladı, sonra da yitiğini kardeşinin yükünden çıkardı. Yûsuf'a, böyle bir düzende bulunmasını emrettik, yoksa Allah dilemedikçe padişahın dinince kardeşini esîr edemezdi; dilediğimizin der
ecele
rini yüceltiriz ve her bilgi sâhibinin üstünde bir bilen var....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusufa böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah'ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu der
ecele
rle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce, ötekilerin yüklerini aramaya başladı. Sonra da tası kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yûsuf’a böyle taktik uygulattık. Yoksa, kralın mevzuatına, kanunlarına göre kardeşini alıkoyamayacaktı. Ancak Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olduğu takdirde, diyecek yoktur. Biz, sünnetimize, düzenimizin yasalarına uygun olarak, irademizin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarımızdan bazılarının ilim ve hikmet...
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını aramaya başladı. Sonra onu (öz) kardeşinin kabından çıkardı. İşte Yusuf için böyle bir plan düzenledik. Yoksa, Allah dilemedikçe, hükümdarın dinine (kanununa) göre kardeşini alıkoyamazdı. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yûsuf aramaya başlarken) kardeşinin eşyasından önce onların (baba bir kardeşlerinin) eşyalarından başladı. Nihayet su tasını kardeşinin (ana-baba bir kardeşi Bünyamin’in) eşyasından çıkaradı. İşte biz Yûsuf’a (kardeşini geri almak için) böyle bir tedbir öğrettik, yoksa hükümdarın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoymasına çare yoktu. Ancak Allah’ın dilemesi bundan müstesnadır. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde bir alîm vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yusuf kardesinin yukunden once onlarinkini aramaya basladi; sonra kardesinin yukunden su kabini cikardi. Iste biz Yusuf'a boyle bir plan kullanmasini vahyettik. Cunku hukumdarin kanunlarina gore kardesini alikoyamazdi, meger ki Allah dileye. Diledigimizi der
ecele
rle yukseltiriz. Her ilim sahibinden ustun bir bilen bulunur.»...
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yûsuf, kardeşinin kabından önce onların kaplarını (aramaya) başladı ve sonunda onu kardeşinin kapları arasında bulup çıkardı. İşte biz Yûsuf'a böyle bir plân öğrettik; çünkü hükümdarın «ceza kanununa» göre kardeşini alıkoyamazdı. Meğer ki Allah dilemiş olsun. Biz dilediğimiz kişilerin der
ecele
rini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı; sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasını vahyettik. Çünkü hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Her ilim sahibinden üstün bir bilen bulunur....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusuf'a böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah'ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu der
ecele
rle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
(Yusuf) kardeşinin yükünden önce onların yüklerinden başladı ve sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. Biz Yusuf'a böyle bir planı öğretmiştik. Kralın yasasını uygulasaydı kardeşini alıkoyamazdı; ALLAH dilese başka. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Her bilenin üstünde daha iyi bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine kardeşinin kabından evvel onların kaplarından başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı, işte Yusüf için böyle bir tedbir yaptık, Melikin dininde (ceza kanununda) kardeşini almasına çare yoktu, lâkin Allahın dilemesi başka, biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz ve her ilim sahibinin fevkında bir alîm vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yusuf) kardeşinin kabından önce, onların kaplarını aramaya başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı, işte Yusuf için böyle bir tedbir yaptık! Melik'in kanununa göre kardeşini alıkoymasına çare yoktu. Ancak Allah'ın dilemesi başka! Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin eşyalarından önce onların eşyalarını aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünün içinden çıkardı. İşte Yusuf'a biz böyle bir oyun öğrettik. Melikin kanunlarına göre, kardeşini alıkoymasına imkan yoktu. Ancak Allah dilerse o başka. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yusuf, öz kardeşinin valizinden önce üvey kardeşlerinin valizlerini aradı, sonra tası öz kardeşinin valizinden çıkardı. Biz Yusuf'a böyle bir plana başvurmayı ilham ettik. Çünkü kralın yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Meğer ki, Allah bu alıkonmayı dilemiş olsun. Biz dilediğimiz kimsenin der
ecele
rini yükseltiriz. Her bilenden daha üstün bir bilgin vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Tanrı'nın dilemesi başka. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yuusuf), kardeşinin kabından evvel onların kafalarını (aramıya) başladı. Nihayet onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yuusuf için böyle bir tedbir kullandık. Yoksa o, pâdişâhın dînine göre kardeşini (esîr olarak) tutabilecek değildi: Meğer ki Allahın irâdesi ola. Biz kimi dilersek onu nice der
ecele
rle yükseltiriz. Her ilim saahibinin üstünde daha iyi bilen vardır. ...
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yûsuf, su kabını aramak üzere), kardeşinin yükünden önce onların yüklerine başladı; (en) sonra onu kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Yûsuf’a böyle bir çâre öğrettik. Yoksa Melik’in kanûnuna göre (Yûsuf) kardeşini alıkoyamayacaktı; ancak Allah’ın dilemesi müstesnâ. (Biz) kimi dilersek der
ecele
rle yükseltiriz. Her ilim sâhibinin üstünde, bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine kardeşinin kablarından evvel onlarınkini aramaya başladı. Sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz, Yusuf için böyle bir tedbir kullandık. Yoksa o hükümdarın dinine göre; kardeşini tutabilecek değildi. Meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Artık kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra onu kardeşinin yükünden çıkarıverdi. İşte Yusuf için böyle bir tedbir yaptık. Yoksa hükümdarın dinine göre kardeşini alıkoyabilecek değildi. Meğer ki, Allah Teâlâ dilesin. Biz dilediğimiz kimseyi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha ziyâde bir bilgin vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra da su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir tedbir öğrettik. Yoksa kralın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah dilerse başka. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yusuf, öz kardeşinin yükünden önce, öbürlerinin yüklerini aratmaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte Biz Yusuf’a, kardeşini alıkoyması için böyle bir plan öğrettik. Yoksa, Allah dilemedikçe Hükümdarın kanununa göre, kardeşini alması uygun olmazdı. Biz dilediğimiz kimseleri pek üstün der
ecele
re yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen bulunur....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine (Yûsuf), kardeşinin yükünden önce ötekilerin yüklerini aramağa başladı; sonra tası kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Yûsuf'a böyle bir çare öğrettik. Yoksa kralın dini(kanunu)na göre (Yûsuf) kardeşini alamazdı. Meğer Allâh dilemiş olsun. (Biz) dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Her bilgi sâhibinin üstünde daha bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra da onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi der
ecele
rle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır....
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Tanrı O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir
ecele
kadar akıp gitmektedirler. Her buyruğu evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
1.
sevâun
: birdir, eşittir, musavidir
2.
min-kum
: sizden
3.
men eserre
: gizleyen kimse
4.
el kavle
: söz
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden, sözü gizleyen kimse ile onu alenen (açıkça) söyleyen kimse ve o g
ecele
yin gizlenip, gündüzleyin yoluna devam eden kimse müsavidir (eşittir). (O, hepsini bilir. âyet: 9)...
Rəd Suresi, 10. Ayet:
(O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, g
ecele
yin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sözünü gizleyeniniz de birdir onca, açıkça söyleyeniniz de, g
ecele
yin saklanıp gizlenen de, gündüzün yoluna giden de....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, g
ecele
yin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
(O'na göre) sizden sözü gizleyen de açığa vuran da g
ecele
yin gizlenen de gündüzün ortalıkta dolaşan da birdir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, g
ecele
yin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
İçinizden sözü nefsinde gizleyen ve onu açığa vuran, g
ecele
yin saklanan ve gündüzün meydanda gezen (her şey Allah’ın ilminde farketmez) müsavidir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözünü gizleyen ve onu açığa vuran, g
ecele
yin gizlenen, gündüzleyin beliren (her şey onun yanında) birdir, farketmez....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, g
ecele
yin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, g
ecele
yin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözü gizleyenle, onu açığa vuran kimse ve g
ecele
yin gizlenenle, gündüz vakti yürüyen kimse (O’nun ilminde) birdir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözünü gizleyen ve sözünü açıklayan ve g
ecele
yin saklanan ile gündüzün meydana çıkan kimse (Cenâb-ı Hak'ka göre) müsavîdir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözünü gizleyenle, açıkça söyleyen, g
ecele
yin gizlenenle gündüzün meydanda gezen O’nun bilmesi bakımından hep aynı durumdadır....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Aranızdan sözü gizleyen de, onu açık söyleyen de, g
ecele
yin gizlenen de, gündüzün görünen de (O'nca) birdir. Hepsini bilir, görür. O'nun bilgisinden ve görmesinden hiçbir şey kaybolmaz....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, g
ecele
yin gözlenen de ve gündüzün ortalıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
1.
e fe men
: artık kim, ...mi
2.
huve
: o
3.
kâimun
: kaim olan, her yapılan işin başında bulunan, daima haberdar olan, herşeyi der
ecele
ndiren
4.
...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri hiç, dediler: Gökleri ve Yeri yaradan Allahda şekk edilir mi? O, sizi günahlarınızı mağrifet etmek için çağırıyor ve müsemmâ bir
ecele
kadar size müsaade ediyor, siz, dediler bizim gibi bir beşersiniz, bizi babalarımızın taptıklarından çevirmek istiyorsunuz, o halde bize sultası açık bir bürhan getiriniz...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Tanrı hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır (fatır); O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir
ecele
kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin."...
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
Hem inzâr ile haber ver insanlara o azâbın geleceği günü, o vakıt diyecek ki o zulmedenler yarabbenâ! Bizi yakın bir
ecele
te'hır buyur, da'vetine icabet edelim ve Peygamberlerin izince gidelim, hani ya bundan evvel yemin etmiş değil miydiniz: Sizin için zeval yoktu ya?...
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp korkut ki (o gün) zulmedenler şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir
ecele
kadar ertele ki, senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz?...
Hicr Suresi, 5. Ayet:
Mâ tesbiku min ummetin
ecele
hâ ve mâ yeste’hırûn(yeste’hırune). ...
Hicr Suresi, 5. Ayet:
1.
mâ
: olmaz
2.
tesbiku
: öne geçer, öne alır
3.
min ummetin
: bir ümmet(ten)
4.
ecele
-hâ
: onun eceli, onun için...
Hicr Suresi, 63. Ayet:
(63-65) «Biz sana sadece suphe edip durduklari azabi getirdik. Sana gercekle geldik. suphesiz biz dogru soyleyenleriz. Artik, g
ecele
yin bir ara, aileni yola cikar, sen de arkalarindan git; hic biriniz arkaya bakmasin; emrolundugunuz yere dogru yuruyun» dediler....
Hicr Suresi, 63. Ayet:
(63-65) 'Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, g
ecele
yin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün' dediler....
Hicr Suresi, 64. Ayet:
(63-65) «Biz sana sadece suphe edip durduklari azabi getirdik. Sana gercekle geldik. suphesiz biz dogru soyleyenleriz. Artik, g
ecele
yin bir ara, aileni yola cikar, sen de arkalarindan git; hic biriniz arkaya bakmasin; emrolundugunuz yere dogru yuruyun» dediler....
Hicr Suresi, 64. Ayet:
(63-65) 'Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, g
ecele
yin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün' dediler....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(63-65) «Biz sana sadece suphe edip durduklari azabi getirdik. Sana gercekle geldik. suphesiz biz dogru soyleyenleriz. Artik, g
ecele
yin bir ara, aileni yola cikar, sen de arkalarindan git; hic biriniz arkaya bakmasin; emrolundugunuz yere dogru yuruyun» dediler....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
(63-65) 'Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, g
ecele
yin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün' dediler....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
'G
ecele
yin ailenle birlikte çık. Arkalarından izle ve hiç biriniz arkaya bakmasın. Size emredilen yere gidin.'...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
O halde g
ecele
yin bir ara aileni yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiç biriniz arkaya bakmasın ve emrolunduğunuz yere doğru yürüyün, demişlerdi....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar g
ecele
yin de Allah'ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar....
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
1.
ve kîle
: ve denir
2.
mâzâ
: ne
3.
enzele
: indirdi
4.
rabbu-kum
: sizin Rabbiniz
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
Ve takva sahiplerine: “Rabbiniz ne indirdi?” denildi. “Hayır (güzellikler).” dediler. Ahsen olanlara (iradesini Allah'a teslim edenlere) bu dünyada haseneler (iyilikler, güzellikler, sevaplar, pozitif der
ecele
r) vardır. Ve elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Ve gerçekten muttakilerin (takva sahiplerinin) yurdu ne güzeldir....
Nəhl Suresi, 41. Ayet:
1.
ve ellezîne hâcerû
: ve hicret edenler
2.
fîllâhi (fî allâhi)
: Allah yolunda
3.
min ba'di mâ
: şeyden sonra
4.
zulimû
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, şâyet
2.
yuâhızu
: sorgular, suçlar
3.
allâhu
: Allah
4.
en nâse
: insanlar