Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden korunup sakının ki: Hiç kimse bir başkasına yardım edemez. Kimseden şefaat kabul edilmez. Kimseden fideye de alınmaz. Kimseye yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Hiç kimsenin bir başkasının yerine bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği ve hiç kimseye şefaatin fayda vermeyeceği ve hiç kimseye yardım edilmeyeceği günden korunup sakının....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Bundan sonra evliliğinizi ya meşru bir şekilde sürdürün ya da iyilikle ayrılın. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi; kadın ve erkek, Allah'ın koyduğu yasaları ihlal etmedikçe geri almanız size helal olmaz. Fakat Allah'ın yasalarını çiğnemelerinden korkarsanız o zaman kadının boşanmak için fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bunlar, Allah'ın koyduğu yasalardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah'ın koyduğu yasaları çiğnerse işte onlar zalimlerin ta kendi...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizden infak edin; İçinde hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmeden önce. Gerçeği yalanlayan nankörler, zalimlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah: O'ndan başka ilah yoktur. O, sürekli diridir, koruyup gözetendir. O'nda ne bir dalgınlık olur ne de O'nu bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunabilecek kimmiş? Onların önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onlar, O'nun ilminden ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. O'nun egemenliği yeri ve göğü kuşatmıştır. Bunları korumak O'na ağır gelmez. O, Çok Yüce ve Çok Güçlü'dür....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Her kim, iyi bir işte şefaat ederse, ona o işten bir pay vardır. Her kim de kötü bir işte şefaat ederse, ondan da ona bir pay vardır. Allah Her Şeyi Gözeten'dir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve Biz, onda, onların üzerine yazdık: "Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır." Artık kim onunla tasadduk ederse o, onun için bir kefarettir. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridirler....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
"Onlara, bana emrettiklerinden başkasını söylemedim. Benim ve sizin Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin dedim. Ben içlerinde olduğum sürece onlara gözetleyiciydim. Fakat beni vefat ettirince onların üzerinde gözetleyici yalnızca Sen oldun. Ve Sen, Her Şeye Tanıksın."...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rabb'lerinin huzurunda hesaba çekilme korkusu olanları, onunla uyar. Kendileri için O'ndan başka ne bir şefaatçi ne de bir veli yoktur. Umulur ki takva sahibi olurlar....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Hiç kimsenin kazandığı şeyle bir felaket yaşamaması için Kur'an ile uyar. O kimse için Allah'tan başka ne bir veli ne de bir şefaatçi vardır. O, bütün varlığını fidye olarak verse de ondan kabul edilmez. Onlar, kazandıklarından dolayı mahvolan kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Ant olsun, sizi ilk yarattığımız gibi yine tek başınıza Bize geldiniz. Sizi hayaline daldırdığımız şeyleri arkanızda bıraktınız. Hani! Ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı yanınızda görmüyoruz. Ant olsun ki, aranızdaki bağlar artık kopmuştur. Umduklarınızın tamamı sizden kaybolup gitmiştir....
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Onun verdiği haberin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar diyecekler ki: "Gerçekten Rabb'imizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bir şefaatçi var mıdır ki bize şefaatte bulunsun veya geri döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. Uydurdukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur....
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın halde, her defasında hiç çekinmeden antlaşmalarını bozan kimselerdir....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa bağışlanma dilesen de yine Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Resulü'nü inkar etmelerindendir. Allah, fasık olan halkı doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki Bedevi Araplardan münafık olanlar vardır. Ve Medine halkından da nifakta ileri gidenler vardır. Sen onları bilemezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra onlar, daha büyük azaba uğratılacaklardır....
Tövbə Suresi, 126. Ayet:
Kendilerinin yılda bir iki defa sınandıklarını görmüyorlar mı? Yine de tevbe edip öğüt almıyorlar!...
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Rabb'iniz, o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı; sonra arşa isteva etti. Bütün işlere yasalarını koydu. O'nun izni olmadan hiçbir şefaatçi olamaz. İşte bu Rabb'iniz olan Allah'tır. Öyleyse O'na kulluk edin. Hala düşünüp öğüt almaz mısınız?...
Yunus Suresi, 18. Ayet:
Onlar, Allah'ın yanı sıra bir de kendilerine, ne bir zarar, ne bir yarar sağlamayan şeylere kulluk ediyorlar ve "Bunlar, Allah'ın katında bizim şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki: "Allah'a, göklerde ve yerde kendisinin bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah, onların ortak koştuklarından Münezzeh'tir ve Çok Yüce'dir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara yaptığımız uyarının bir kısmını sana göstersek de göstermeden vefat ettirsek de onların dönüşü Bizedir. Allah, onların ne yaptıklarına tanıktır....
Hud Suresi, 116. Ayet:
Keşke sizden önceki nesillerde yeryüzünde fesatlığa karşı çıkan faziletli kimseler olmuş olsaydı. Onlardan ancak çok azını kurtuluşa erdirdik. Zulmedenler ise içinde bulundukları refaha dalıp böylece mücrim kimseler oldular....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Sizi, Allah yarattı, sonra da sizi vefat ettirecek. Sizden kiminiz de bilir bir haldeyken, hiçbir şey bilmeyen ihtiyar bir bunak oluncaya dek yaşatılır. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
İsra Suresi, 51. Ayet:
"Veya göğüslerinizde büyüyen herhangi bir varlık." Sonra da, "Bizi kim geri çevirecek?" diyecekler. De ki: "Size ilk defa fıtrat belirlemiş olan." Alaylı alaylı başlarını sallayarak: "Ne zamandır o?" diyecekler. De ki: "Belki de pek yakın bir zamanda."...
Məryəm Suresi, 87. Ayet:
Rahman'ın yanında bir "ahd" edinmiş olan kimse hariç, bir şefaate sahip olamayacaklar....
Taha Suresi, 109. Ayet:
İzin Günü, şefaat fayda vermez. Rahman'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse hariç....
Ənbiya Suresi, 13. Ayet:
Boşuna kaçmayın, refaha kavuşturulduğunuz şeylere ve evlerinize geri dönün; çünkü hesaba çekileceksiniz....
Ənbiya Suresi, 28. Ayet:
Allah, onların bütün yapıp ettiklerini bilir. Ve onlar, rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat edemezler. Onlar, O'na duydukları derin saygıdan titrerler....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yeniden dirilmekten kuşkunuz varsa; bilin ki Biz, sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra bir alakadan, sonra yapısı belli belirsiz mudğadan yarattık. Ne olduğunuzu bilin diye size açıklıyoruz. Ve Biz, dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Sonra kiminiz ergenlik çağına ulaşır. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Kiminiz de ömrünün en kötü dönemine erişir; bir şey bilmez yaşlı bir bunak haline gelir. ...
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, Kafirlik eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan kavminin meleleri: "Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor." dediler....
Nur Suresi, 6. Ayet:
Eşlerine iftira atanlar, kendilerinden başka tanıkları yoksa o zaman onların her birinin tanıklığı, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı tanık tutmasıdır....
Furqan Suresi, 14. Ayet:
Bugün bir kez değil, defalarca yok olmayı isteyin....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kafirler: "Kur'an ona bir defada ve topluca indirilmeli değil miydi?" dediler. Oysaki bu, onu kalbine iyice yerleştirelim diyedir. Onu düzenli bir şekilde pekiştire pekiştire indirdik....
Şüəra Suresi, 100. Ayet:
"Artık şefaat edecek kimsemiz de yok."...
Rum Suresi, 13. Ayet:
Ortak koştukları da onlara şefaatçi olmayacaktır. Ortaklarını da yok sayacaklar....
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. Sizin O'ndan başka veliniz ve şefaatçiniz yoktur. Hala öğüt almaz mısınız?...
Səcdə Suresi, 11. Ayet:
De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek. Sonra Rabb'inize döndürüleceksiniz....
Səba Suresi, 23. Ayet:
O'nun yanında şefaat, yalnızca izin verdiği kimseye fayda verir. Kalplerindeki korku giderilince: "Rabb'imiz ne buyurdu?" derler. "Gerçeği." derler. Ve O, Çok Yüce'dir, Çok Büyük'tür....
Yasin Suresi, 23. Ayet:
"Ben, O'nun yanı sıra ilahlar edinir miyim? Eğer Rahman, bana bir zarar dilerse, onların şefaatinin bana hiçbir yararı olmaz. Onlar beni kurtaramazlar."...
Yasin Suresi, 79. Ayet:
De ki: "Onu ilk defa inşa eden, ona hayat verecek. Ve O, yaratmayı çok iyi bilendir."...
Zümər Suresi, 43. Ayet:
Yoksa Allah'ın yanı sıra şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip olmasalar ve akıl etmeseler de mi?...
Zümər Suresi, 44. Ayet:
De ki: "Şefaat etme tamamıyla Allah'ın elindedir. Göklerin ve yerin egemenliği yalnızca O'na aittir. Sonra O'na döndürüleceksiniz....
Mömin Suresi, 18. Ayet:
Yaklaşan gün hakkında onları uyar. O gün korkudan yürekler ağızlara gelir. Zalimler için ne samimi bir dost ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi topraktan yaratandır. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan. Sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiriyor. Nihayet olgunluk çağına ulaşır, derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirlenen süreye kadar yaşarsınız. Umulur ki aklınızı kullanırsınız....
Mömin Suresi, 77. Ayet:
O halde sabret. Kuşkusuz Allah'ın yaptığı uyarı gerçektir. Onlara yaptığımız uyarılardan bir kısmını sana göstersek de göstermeden seni vefat ettirsek de sonunda onlar yalnızca Bize döndürüleceklerdir....
Fussilət Suresi, 21. Ayet:
Bedenlerine, "Niçin aleyhimize tanıklık ettiniz?" dediler. Bedenleri de: "Bizi, her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz."...
Zuxruf Suresi, 23. Ayet:
Tıpkı bunun gibi, senden önce de ne zaman bir beldeye uyarıcı gönderdiysek, oranın refah içinde olanları: "Biz, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk. Biz de kesinlikle onların izinden gidiyoruz." dediler....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Onların, O'nun yanı sıra dua ettikleri kimseler şefaate güç yetiremezler. Bunu ancak gerçeğe tanıklık edenler kavrar....
Duxan Suresi, 27. Ayet:
Ve sefa sürdükleri nice nimetler....
Əhqaf Suresi, 20. Ayet:
Kafirler, ateşe arz edilirlerken, onlara: "Dünya hayatınızda sahip olduğunuz tüm güzel şeyleri boşa harcadınız. Onlarla sefa sürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladığınız ve doğru yoldan saptığınız için, artık bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız." denir....
Məhəmməd Suresi, 27. Ayet:
Melekler onları vefat ettirirken, yüzlerine ve arkalarına vurduklarında onların durumları ne olacak?...
Nəcm Suresi, 26. Ayet:
Göklerde nice melekler var ki, Allah'ın dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesi dışında onların şefaatleri hiçbir yarar sağlamaz....
Nəcm Suresi, 37. Ayet:
Ve de çok vefalı İbrahim'ın....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allah, yeminlerinizi, kefaretini ödeyerek çözmeyi size farz kılmıştır. Allah, sizin mevlanızdır. O; Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Müddəssir Suresi, 48. Ayet:
Artık şefaatçilerin şefaati onlara yarar sağlamaz....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
1.
yekâdu
: neredeyse (olacak)
2.
el berku
: şimşek
3.
yahtafu
: kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak
4.
ebsâre-hum
...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
1.
ve beşşir
: ve müjdele
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
3.
ve amilû
: ve yaptılar
4.
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve âmenû olup, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amelde bulunanlar için altlarından nehirler akan cennetler olduğunu müjdele. Oradaki meyvelerden ve mahsullerden bir rızıkla her rızıklandırılışlarında “İşte bu bizim daha önce de rızıklandırıldığımız (yediğimiz) şeydir.” dediler. Ve ona (dünyadaki rızıklarına) benzer (lezzet ve nefaset bakımından çok üstünü) verilmiştir. Onlar için orada temiz eşler vardır. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara müjde ver ki, onlara altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Oraya girdikleri zaman) kendilerine oradaki meyveden ne kadar bir rızık verildiğinde, «bu daha önce de rızıklandığımız şeylerdendir» diyecekler. (Evet) onlara (renk ve çeşit bakımından az da olsa dünyadaki veya kendilerine az önce sunulan meyvalara) benzer (fakat lezzet ve nefaset bakımından çok farklı ve üstün meyvalar) verilecek. Hem onlar için orada (dünyada kadınlara arız olan ...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip iyi amel işleyenleri müjdele! Kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler var. Onlara her hangi bir meyveden bir rızık yedirilince onlar, her defasında: «Bu bizim önceden yediğimiz şeydir.» diyecekler; oysa ona benzer olarak sunulacaklar. Kendileri için orada tertemiz zevceler de var. Onlar orada ebedi kalacaklar....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
(Habîbim) îmân eden, bir de güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunan kimselere muştula ki altlarından ırmaklar akan cennetler onların. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse her defasında «ha, bu, evvelce de (dünyâda) rızıklandığımız (yediğimiz) şeydi» diyecekler Ve o rızk (renkde, şekilde) birbirinin benzeri, (fakat tatda, keyfiyyetde başka başka ve çok yüksek ve müstesna kıymetlerde) olmak üzere kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Resulüm! İman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve rızık olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir. ” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah'ın ahdini misakla bağlandıktan (yeminle te'kid) ettikten sonra bozarlar ve Allah'u Tealâ'nın vaslını emrettiği şeyi keserler. (İmandan men, Hakk'ı istihza, düzenliği te'min eden vaslı keserek) yeryüzünde fesâd ederler. İşte onlar, (v
efâ
, salah ve sevaba karşılık, bozgunculuk ve azabı satın aldıkları için) ziyan edicilerdir....
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? (Kıyamet günü sur'a üfürüldükten sonra) siz ölü idiniz. Sonra sizi (kıyamet günü) diriltti. Sonra sizi (sur'a ikinci defa üfürüldüğünde) öldürecek. Sonra sizi (sur'a üçüncü defa üfürüldüğünde) diriltecek. Sonra (İndi İlâhi'de) O'na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdem! dedik, (artık) sen ve eşin cennette sakin olun. Dilediğiniz yerde ondan (ondaki nimetlerden) refah ve huzur içinde yeyin. (Ancak) şu ağaca yaklaşmayın, sonra (Hakk'a karşı gelip kendine) zulmedenlerden olursunuz....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
: zikredin, hatırlayan, anın
4.
ni'metiye
: ni'metimi
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrailoğulları, anın size verdiğim nîmeti. Vefa edin ahdime de vefa edeyim ahdinize ve ancak benden korkun artık....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâil oğulları (Hz. Yakub oğulları), size verdiğim nimetimi hatırlayın; ve bana itâat ederek Tevrat’ta (âhir zaman Peygamberi hakkında size açıkladığım) ahdime (bana iman ve itaate) vefa edin ki, ahdinize (sizi cennete koymağa) vefa edeyim. (Ahdi bozduğunuzda) ancak Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrail oğullan! Size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın, ahdimi yerine getirin ki Ben de size olan sözümü yerine getireyim ve (ahde vefa etmemekte) ancak Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrail oğulları! size in'am ettiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ahdinize vefa edeyim, ve benden korkun artık benden...
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrail (Ya'kub) oğulları, size (atalarınıza) ihsânetdiğim bunca ni'metlerimi hatırlayın (Peygambere îman hususundaki) tavsiyemi yerine getirin, ben de size karşı olan ahdimi yapayım. Bir de (vefayı terk hususunda) benden korkun. ...
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrail oğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ ş
efâ
atun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının, çekinin
2.
yevmen
: gün
3.
lâ teczî
: karşılığı ödenmez
4.
nefsun
: bir nefs, bir kimse...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve, bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Korkun o günden ki hiç kimse, bir başkasının yerine bir şey ödeyemez o gün; kimsenin kimseye şefaati kabul edilmez, kimseden karşılık da alınmaz, onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin kimseyi kurtarmak için bir şey ödeyemeyeceği süreçten korunun; (o süreçte) ne (birbirine) şefaat kabul edilir, ne fidye ödenerek biri kurtarılabilir ne de onlara yardım gelir....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin, hiçbir şekilde başkasının yerine sorguya çekilmeyeceği; başkasının başına geleceklerin bir kısmını bile göğüsleyemeyeceği; kâfir olarak ölenler için hiçbir şefaatçinin şefaatinin kabul edilmeyeceği; cezaların fidyeye çevrilmeyeceği, kimselere yardımın da yapılmayacağı bir günden, Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, kendinizi azaptan koruyun....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Hiç kimsenin kimse adına bir şey yapamayacağı, kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve onların (hesaba çekilenlerin) bir yardım göremeyecekleri günden sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Bir de öyle bir azâb gününden sakının ve korkun ki, o günde (kıyamette) hiç bir kimse, hiç bir kimse adına bir şey ödeyemez, kimseden ş
efâ
at da kabul edilmez; azâbdan kurtulmak için kimseden bedel ve karşılık alınmaz. (Allah’ın azabından kurtulmak hususunda) o kâfirlere yardım da yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin kimseden faydalanamiyacagi, kimseden bir sefaat kabul edilmeyecegi, kimseden bir fidye alinmayacagi ve yardim gorulmeyecegi gunden korunun....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve hiç bir kimsenin hiçbir kimse için birşey ödeyemiyeceği, hiç kimseden (kâfirler hakkında) şefaat kabul olunmayacağı, hiçbir kimseden kurtuluş akçesi alınmayacağı ve onların yardım olunmayacağı günden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden sakının ki, kimse kimsenin yerine birşey ödeyemez, aracılık (şefaat) kabul edilmez, kimseden bir fidye alınmaz ve yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden korunun ki kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden şefaat de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz, hem onlar kurtarılacak da değillerdir....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve kimsenin kimseden bir şey ödeyemeyeceği, kimseden şefaatin kabul olunmayacağı, kimseden fidyenin alınmayacağı ve kimsenin kurtarılamayacağı bir günden sakının!...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin kimse yerine birşey ödeyemeyeceği, aracılık (şefaat) kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım da edilmeyeceği bir günden sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden korkun ki (o günde) hiçbir kimse, hiçbir kimse nâmına bir şey ödeyemez. Ondan her hangi bir şefaat kabul olunmaz. Ondan bir fidye (bedel) alınmaz, onlara (Allahın azabından kurtulmak hususunda) yardım da edilmez. ...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden sakının ki, (o gün) kimse, kimse nâmına bir şey ödemez, ondan(Allah’ın izni olmadıkça) bir ş
efâ
at de kabûl edilmez, ondan bir fidye de alınmaz ve onlar yardım (da) olunmazlar!...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden korkun ki; o günde kimse, kimse için bir şey ödeyemez. Şefaat kabul edilmez. Fidye alınmaz ve onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve hiçbir insanın ötekine en ufak bir yararının dokunmayacağı, hiç kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin yardım görmeyeceği Gün(ün mutlaka gelip çatacağı) bilinciyle yaşasanıza!...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden korkunuz ki, o günde hiçbir şahıs hiçbir şahıstan dolayı hiçbir şey ödemez. Ve o şahıstan hiçbir şefaat kabul edilmez. Ve ondan hiçbir fidye alınmaz. Ve onlara ne de yardım olunurlar....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği azap gününden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım da görülmeyeceği bir günden kendinizi koruyun....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse başkasının yerine birşey ödeyemez, kimseden şefaat kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz, hem onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezâsını çekmez (borcunu ödemez); kimseden ş
efâ
at (aracılık, iltimas) da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Bir de öyle bir günden korkun ki, ne kimse bir başkasının cezasını öder, ne kimseden şefaat kabul edilir, ne kimseden fidye alınır, ne de onlar bir yardım görürler....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra, şükredesiniz diye, vefatınızdan (bir gün) sonra (kudretimizi anlıyasınız diye) sizi diriltmiştik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve hatırlayın ki, bu şehre (Beytü'l-Makdis'e) girin, dilediğiniz yerde ondan (onun nimetlerinden) refah içinde bol bol yeyin. Kapısından da secde ederek (eğlip saygı göstererek veya baş yere koyup Hakk'a arz-ı şükranda bulunarak) girin ve «dileğimiz, günahlarımızın dökülmesidir» deyin. Biz de kusur ve suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (Allah'ı görürcesine davrananlara nimetlerimizi) daha da artıracağız, demiştik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve siz: “Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz. Artık bizim için Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” demiştiniz. (Musa a.s): “Hayırlı olanı, daha değersiz olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır'a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti. (Sonra da) onların üzerlerine zillet (sefalet) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah'tan bir gazab...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra) huzû mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûn(tettekûne)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
ehaznâ
: almıştık
3.
mîsâka-kum
: sizin misakleriniz, yeminleriniz
4.
ve refa'-nâ
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. "O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. «O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir» dedi....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
el kitâbe
: kitap
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Musa'ya o kitabı verdik, arkasından bir takım peygamberler de gönderdik. Hele Meryem oğlu İsa'ya deliller verdik ve O'nu Cebrail ile de destekledik. Demek ki, size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe her defasında kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için kimine yalan diyecek, kimini de öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Ve ne zaman Allah katından onlara, halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir (yeni) vahiy geldiyse, daha önce, hakikati inkara şartlanmış olanlara karşı üstün gelmek için yalvarıp yakardı(klarını çarçabuk unutarak) daha önce tanıdıkları (hakikati) bu defa inkara kalkıştılar. Ve Allah'ın laneti, hakikati inkar eden herkesin üzerindedir....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Yanlarında bulunan (Tevrat'ı) tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri kâfirlere karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, tanıdıkları ve bekledikleri (o Kur'an) kendilerine gelince, bu defa onu inkâr ettiler. İşte bundan dolayı Allah'ın lâneti kâfirlerin üzerinedir....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka-kum
: sizin misakinizi, kesin sözünüzü
3.
ve refa'nâ
: ve yükselttik, kaldırdık
4.
...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
1.
e
: mı
2.
ve kullemâ
: ve her defa, her sefer, her zaman
3.
âhedû
: ahid yaptılar, anlaştılar
4.
ahden
: ahd, a...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Ve onlardan bir kısmı, bir ahd yaptıkları zaman, her defasında onu nakzettiler mi (bozmadılar mı)? Evet (bozdular), onların çoğu îmân etmezler....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Bir sözleşmeyle anlaşma yaptıkları her defasında, içlerinden bir grup onu bozup atmadı mı! Hayır, onların çoğunluğu iman etmezler!...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Fâsıklar ne zaman bir antlaşma, bir sözleşme yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir grup çıkıp, onu inkâr ederek, yırtıp atacak öyle mi? Zaten onların çoğu imân etmeyecekler....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
O fasıklar, hem bunları tanımayacaklar, hem de ne zaman bir antlaşma yapsalar her defasında mutlaka içlerinden bir zümre onu bozup atıverecek öyle mi? Hatta az bir zümre değil, onların çoğu antlaşma tanımaz imansızlardır....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
O fasıklar hem bunları tanımıyacaklar, hem de ne zaman bir ahd üzerine antlaşma yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? Hatta az bir güruh değil, onların çoğu ahit tanımaz imansızlardır....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ ş
efâ
atun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının
2.
yevmen
: gün
3.
lâ teczî
: ödenmeyecek, ödenmez
4.
nefsun an nefsin
: bir kimseden bi...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım olunmayacağı bir günden sakının....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Sakının o günden ki kimse, o gün kimsenin bir şeyini ödeyemez, kimseden bir karşılık kabul edilmez, kimsenin kimseye şefaati fayda vermez, onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve korunun o süreçten ki, hiçbir nefs bir başkası için bir şey ödeyerek onu kurtaramaz. Ondan bir fidye (kurtuluş bedeli) kabul edilmez; ona şefaat fayda vermez ve dahi yardım edilemez!...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin, hiçbir şekilde başkasının yerine sorguya çekilmeyeceği; başkasının başına geleceklerin bir kısmını bile göğüsleyemeyeceği; cezaların fidyeye çevrilmeyeceği; kâfir olarak ölenler için hiçbir şefaatçinin şefaatinin kabul edilmeyeceği, kimselere yardımın da yapılmayacağı bir günden, Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, kendinizi azaptan koruyun....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimse adına bir şey yapamayacağı, kimsenin yerine bir fidyenin kabul edilmeyeceği, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve (hesaba çekilenlerin) bir yerden yardım göremeyecekleri günden sakının....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
O günden korkun ki, orada kimse kimseden bir şey ödeyemez (kimse başkasının borç ve mes’uliyetini karşılayamaz), azâbdan kurtulmak için kimseden bedel kabul edilmez; ve kâfir olduğu halde kimseye şefaat fayda vermez, hem de hiç bir taraftan yardım olunmazlar....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimse namina bir sey odemiyecegi, hic kimseden fidye alinmiyacagi, kimseye sefaatin yarar saglamayacagi ve onlarin yardim gormiyecegi gunden korunun....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve sakının o günden ki, kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye (kurtuluş akçesi) kabul olunmaz ve kimseye de (Allah'ın izni olmaksızın) şefaat fayda vermez, onlar yardım da olunmazlar....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günden korunun....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimseden yana bir şey ödeyemediği, hiç kimseden fidye alınmadığı ve hiç kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamadığı ve yardımın kesildiği bir günden sakının...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
ve sakının öyle bir günden ki kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ve ona şefaat de faide vermez, hem de hiç bir taraftan yardım olunmazlar...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve öyle bir günden korkun ki, kimse başka birinin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ona şefaat fayda vermez ve hiç bir taraftan yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Hiç kimsenin başkası adına birşey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği, hiç kimseye şefaatin yarar sağlayamayacağı ve böylelerinin hiçbir yerden yardım görmeyeceği günden korkun....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve hiç kimsenin kimseden yana / hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardımın kesildiği / yardım görülmeyeceği bir günden sakının....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
O günden sakının ki hiç bir kimse kimseden yana birşey ödeyemez. Kimseden bedel kabul olunmaz. Kimseye de şefaat fâide vermez ve onlara (başka her hangi bir) yardım da edilmez. ...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Hem öyle bir günden sakının ki, (o gün) kimse, kimse nâmına bir şey ödemez, ondan bir kurtuluş bedeli kabûl edilmez, hem ona (Allah izin vermedikçe) ş
efâ
at fayda vermez, onlara yardım da edilmez!...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden bedel kabul olunmaz, şefaat fayda vermez ve yardım olunmaz....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve hiçbir insanın diğerine bir yararının olmayacağı, hiç birinden fidye kabul edilmeyeceği; şefaatin fayda etmeyeceği ve hiç kimseye yardım edilmeyeceği bir Günü(n gelip çatacağını) aklınızdan çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve öyle bir günden sakının ki, hiçbir şahıs hiçbir şahıs için bir şey ödeyemez ve hiçbir şahıstan fidye de kabul edilmez. Ve ona şefaat da fayda vermez. Ve onlar yardım da olunmazlar....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Öyle bir günden korkun ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez. O gün kimseye şefaat fayda vermez, onlar hiç kimseden yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği, hiç kimseye şefaatin fayda vermeyeceği ve kendilerine yardım da edilmeyeceği bir günden kendinizi koruyun!...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Öyle bir günden sakının ki, O gün hiçbir kimse bir başkasının yerine ödeme yapamaz, Hiçbir kimseden fidye kabul edilmez Ve kendisine şefaat fayda etmez. Onlara yardım da edilmez....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve şu günden sakının ki, kimse kimsenin cezâsını çekmez (borcunu ödemez), kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye ş
efâ
at (aracılık, iltimas) fayda vermez, bir taraftan yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden bir kurtuluş karşılığı (fidye) alınmayacağı ve hiç kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden korkun....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Bir de öyle bir günden korkun ki, ne kimse bir başkasının cezasını öder, ne kimseden fidye kabul edilir, ne kimseye bir şefaat fayda verir, ne de onlar bir yardım görürler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrahim: "Ey Rabbim!" diye yalvardı, "Burayı emin bir bölge yap ve halkından Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenlere bereketli rızıklar bağışla." (Allah): "Her kim hakikati inkar ederse, onun kısa bir süre zevk ü sefa içinde yaşamasına izin veririm -ama sonunda onu ateşin azabına sürerim; ne kötü bir duraktır o!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, senin, yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil olmayandır....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(Endada) tâbi olmuşlar: "Keşke bize fırsat verilseydi de yaşadıklarımızı bir kere daha yaşasaydık, bu defa tâbi olduklarımızın bizden uzaklaşması gibi biz onlardan uzaklaşsaydık" derler. Böylece Allâh onlara yaptıklarının sonuçlarını acı pişmanlıklarla gösterir. Onların içlerinden gelen pişmanlık yanışının sonu gelmez!...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine Kur’ân’a tâbi olun, Kur’ân’ı uygulayın' denildiğinde: 'Hayır. Biz Kur’ân’a değil, gördüğümüz, bildiğimiz atalarımızın yoluna, hayat tarzına, onların uygulaya geldikleri eski âdetlere, geleneklere uyarız' derler. Atalarının akılları hiçbir şeye ermiyor olsa da, onlar hak yolu tercih etmemişler, doğruyu, aydınlığı, refahı bulamamışlarsa da mı, onların yolundan gidecekler?...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve taat sahipleri, Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekât veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki ol...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yuzlerinizi dogudan yana ve batidan yana cevirmeniz iyi olmak demek degildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gunune, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, duskunlere, yolculara, yoksullara ve koleler ugrunda mal veren, namaz kilan, zekat veren ve ahidlestiklerinde ahidlerine vefa gosterenler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir. Iste onlar dogru olanlardir ve sakinanlar ancak onlardir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler(in tutum ve davranışıdır) . İşte bunlar, do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır ö...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister)....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne)....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
cunâhun
: günah
4.
en tebtegû
: aramanız, talep etmeniz, is...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbiniz'den refah istemenizde bir engel yoktur. Arafat'tan indiginizde, Allah'i Mesari Haram'da anin; O'nu, size gosterdigi sekilde zikredin. Nitekim siz onceleri hic suphesiz sapiklardandiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbiniz'den refah istemenizde bir engel yoktur. Arafat'tan indiğinizde, Allah'ı Meşari Haram'da anın; O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. Nitekim siz önceleri hiç şüphesiz sapıklardandınız....
Bəqərə Suresi, 199. Ayet:
Summe efîdû min haysu
efâ
dan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun)....
Bəqərə Suresi, 199. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
efîdû
: topluca, akın akın dönüp gelin
3.
min haysu
: yerden
4.
efâ
da
: topluca, akın akın dön...
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana soruyorlar: neye infak edecekler? de ki: Verdiğiniz nefaka ana baba, en yakınlar, öksüzler, biçareler, yolda kalmışlar içindir, hayrolarak daha her ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Kadınlarına (yaklaşmamaya) yemin edenler, dört ay (ayrı kalıp) beklerler. Fakat eğer (erkekler, bu süre dolmadan kefaret verip de kadınlarına) dönerlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak, iki defa olur. Ondan sonra ya güzellikle kadını tutmak gerek, ya hoşlukla bırakmak. Onlara verdiğinizden bir şey almak da helâl değildir. Fakat erkek ve kadın, Allah sınırlarını koruyamayacaklarından korkarlarsa o başka. Siz de onların Allah sınırlarını muhafaza edemeyeceklerinden korkarsanız kadının, hakkından vazgeçmesinde ikisi için de günah yok. Bunlar, Allah'ın tâyin ettiği sınırlardır, bunları aşmayın sakın. Kim Tanrı sınırlarını aşarsa o ve o çeşit adamlar, zâlimin ta kendisi olu...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koy...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ondan sonrası ya devamdır ya da geri dönmesiz serbest bırakmadır. Karılarınıza verdiklerinizden bir şeyi (boşanma yüzünden) geri almanız helal değildir. Eğer karı ve koca Allâh hudutları içinde yaşamakta zorlanırlarsa, kadının erkekten aldıklarını iade ederek boşanma isteme hakkı vardır ve bundan dolayı suçlu olmaz. İşte bunlar Allâh'ın size koyduğu sınırlardır ki sakın aşmayın. Kim sınırları aşarsa nefsine zulmedenlerden olur....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bir evlilikte geri dönülebilir boşama iki defa mümkündür. Bundan sonra ya iyilikle, hakkaniyetle, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun şekilde bir daha boşanmamak üzere bir koca eşini nikâhında tutar veya iyilik ve ihsanda bulunarak güzellikle onu salıverir. Boşanma esnasında kadınlara önceden verdiklerinizden bir şey almanız size helâl ve meşrû değildir. Ancak her ikisinin de Allah’ın koyduğu kuralları, yasakları uygulayamamaktan korkmaları hâli müstesnadır. Siz hâkimler, hakemler, idareciler, ...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bosanma iki defadir. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir. Ikisi Allah'in yasalarini koruyamamakdan korkmadikca kadinlara verdiklerinizden bir sey almaniz size helal degildir. Eger Allah'in yasalarini ikisi koruyamiyacaklar diye korkarsaniz, o zaman kadinin fidye vermesinde ikisine de gunah yoktur. Bunlar Allah'in yasalaridir, onlari bozmayin. Allah'in yasalarini bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır. İkisi Allah'ın yasalarını koruyamamaktan korkmadıkça kadınlara verdiklerinizden (mehirden) bir şey almanız size helal değildir. Eğer Allah'ın yasalarını ikisi koruyamıyacaklar diye korkarsanız, o zaman kadının fidye vermesinde (mehrinden vazgeçerse) ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın yasalarıdır, onları bozmayın. Allah'ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koy...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Boşanmış kadınları ya iyilikle barındırmak ya da iyilikle bırakmak gerekir. Onlara vermiş bulunduğunuz şeyleri geri almanız size helal olmaz; eşler ALLAH'ın sınrını gözetememekten korkarlarsa başka. ALLAH'ın sınırlarını gözetememekten korkarsanız, o zaman kadının isteyerek geri verdiği şeylerden dolayı günaha girmezler. Bunlar ALLAH'ın sınırlarıdır; onları çiğnemeyin. ALLAH'ın sınırlarını kimler çiğnerse işte zalimler onlardır....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak iki defa olur. Bundan sonra kadını ya meşru biçimde tutmak ya da iyilikle bırakmak gerekir. Kadınlara evliyken verdiklerinizden birşey geri almak helâl değildir. Ama eğer erkek ve kadın, Allah'ın koyduğu sınırları gözetemeyeceklerinden korkarlarsa o başka. Eğer kadın ile kocanın, Allah'ın koyduğu sınırları gözetemeyeceklerinden korkarsanız kadının boşanmak için kocasına fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır, onları aşmayın. Kimler Alla...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz birşeyi geri almanız size helal değildir. Ancak ikisinin Tanrı'nın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Tanrı'nın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar Tanrı'nın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Tanrı'nın sınırlarına tecavüz ederse, onla...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salmakdır. (Ey zevçler) onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şey'i (mehrî geri) almanız size halâl olmaz. Meğer ki erkekle kadın Allahın sınırlarını (evlilik haklarını) ayakda tutamayacaklarından korkmuş (ümidlerini kesmiş) olsunlar. Eğer bu suretle siz de onların (zevç ve zevcenin), Allahın sınırlarını hakkıyle muhaafaza ve îfâ edemeyeceklerinden korkarsanız o halde (kadının serbest boşanması îçin) fidye vermesinde (hakkından va...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle salmaktır. Onlara verdiğinizden birşeyi geri almanız sizlere helal değildir. Meğer erkekle kadın Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkmuş olalar. Eğer siz de, onların Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkarsanız, o halde fidye vermelerinde bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Onları aşmyın. Kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerin kendileridir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bir boşanma iki defa (geri alınabilir), ki bu durumda evlilik ya iyilikle devam eder veya güzel bir şekilde sona erdirilir. Ve kadınlarınıza verdiklerinizden her hangi bir şeyi geri almanız, her iki (taraf)ın da Allah'ın koyduğu sınırları koruyamamaktan korkmaları hali dışında, sizin için helal değildir: O halde, ikisinin de Allah'ın koyduğu sınırları koruyamayacaklarından korkuyorsanız, kadının serbestliğine kavuşması için (kocasına) bazı şeyler bırakmasında her iki taraf için de bir günah yokt...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Bundan sonra kadını ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermek lâzımdır. Kadınlara (mehir olarak) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helâl olmaz. Şayet erkek ve kadın Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer siz de karı ile kocanın Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, kadının fidye vermesinde her ikisine de bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah'ın sınırlarını çiğner...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır, sonra ya iyilikle tutmak ya da güzelce salıvermek gerekir. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi -kadın ve erkek Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmekten korkmadıkça- geri almanız size helal değildir. Fakat onların, Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmelerinden korkarsanız, o zaman kadının kocasına fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar, Allah’ın yasalarıdır. Onları bozmayın. Allah’ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama hakkı iki defadır. Bundan sonra yapılması gereken ya meşrû tarzda güzelce birlikte yaşama yahut eşini güzellikle salıvermedir. Ey kocalar, boşama sırasında eşinize daha önce vermiş olduğunuz mehirden herhangi bir miktar geri almanız size asla helâl olmaz; Fakat Allah’ın koyduğu hudutlarda durmayacaklarından endişe etmeleri hali bunun dışındadır. Şayet siz de onlar gibi, onların Allah’ın koyduğu hudutlarda duramayacaklarından (evlilik hukukuna riayet edemeyeceklerinden) endişe ederseniz, b...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Bundan sonra kadını) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salıvermek (lâzım)dır. Onlara verdiklerinizden bir şey geri almanız, size helâl değildir. Şâyet erkek ve kadın, Allâh'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer erkek ve kadının, Allâh'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsanız, o zaman kadının (ayrılmak için) verdiği fidye(hakkından vazgeçmesin)de ikisine de bir günâh yoktur. İşte bunlar Allâh'ın sınırlarıdır, sakın bunları aşmayın. Kim(ler) Allâh'...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. (Sonra ise) Ya iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmadır. Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz: Ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutmayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka) . Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamıyacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defa olur; ondan sonrası ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. Kadınlara vermiş olduğunuz şeyden hiçbirini geri almak size helâl olmaz. Ancak iki taraf da Allah'ın belirlediği sınırlara riayet etmemekten endişe ederse, bu müstesnadır. Eğer siz de, Allah'ın belirlediği sınırlara riayet edemeyeceklerinden korkarsanız, kadının, boşanmak için kendi hakkından birşeyler vermesi iki taraf için de günah olmaz. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır; sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Erkek bunlardan sonra (üçüncü defa) tekrar karısını boşarsa, o kadın başka biri ile nikâhlanmadıkça tekrar kendisine helal olmaz. Şayet yeni kocasından boşanırsa, evlilik şartlarını Allâh sınırları içinde yürütebileceklerini düşünüyorlarsa, tekrardan nikâhlanmalarında üzerlerine bir suç yoktur. İşte bunlar Allâh'ın (koyduğu) sınırlarıdır ki, (Allâh'ı) bilen kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını üçüncü defa boşar, boşanma kararı alırsa, artık bundan sonra, kadının, bir başka erkekle fiilî evlilik geçirmedikçe eski kocasıyla evlenmesi helâl ve meşrû değildir. Eğer bu kişi de onu boşar, boşanma kararı alırsa, Allah’ın koyduğu kuralları uygulayabileceklerine inandıkları takdirde, onların yeniden evlenmelerinde bir beis yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu kurallar ve cezalardır. Allah bunları ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumları için, ilim adamları için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını ikinci talâktan (boşamasından) sonra bir kere daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitvâr oldukları takdirde evvelkilerin birbirine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, anlayan bir kavim için Allah’ın açıkladığı hükümlerdir. (1)- Ric’i Talâk: Karı-koca arasında akdedilen nikâhta üç mânevi bağ vardır ve bunlara erkek s...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını (iki defa boşadıktan sonra üçüncü defa boşarsa), artık o kadın başka biriyle evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bu ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın koymuş olduğu sınırları koruyup ayakta tutabileceklerini umarlarsa eski karı kocanın birbirine dönüp yeniden evlenmelerinde ikisine de bir günah yoktur. İşte bu, bilen bir topluluk için Allah'ın açıkladığı sınırlardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Tanrı'nın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar Tanrı'nın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa ondan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar ona (o birinci zevcine) halâl olmaz. Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu boşar da onlar (birinci zevc ile aynı zevce) Allahın sınırlarını ayakda tutacaklarını (tatbik edeceklerini) zannederlerse (ıddet bitdikten sonra) tekrar birbirine dönmelerinde (evlenmelerinde) her ikisi hakkında da vebal yokdur. Bunlar bilir, anlar bir kavm için Allahın açıkladığı sınırlardır. ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek, karısını üçüncü bir defa daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça kendisine helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah'ın hudutları içinde duracaklarına inandıkları takdirde tekrar birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar anlayan bir topluluk için Allah'ın açıkladığı hudutlardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca eşini ikinci talaktan sonra üçüncü defa boşarsa, artık başka bir kocaya varıp ondan boşanmadıkça, o kadın ilk kocasına helâl olmaz. Ama bu ikinci kocası kendi rızasıyla onu boşar ve kadın ile ilk kocası Allah’ın koyduğu evlilik hukukunu yerine getireceklerine inanırlarsa, nikâhla bir araya gelmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın belirlediği hudutlardır ki, bilmek isteyenler için O bunları beyan buyurmaktadır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
İki boşamadan sonra erkek karısını üçüncü defa boşayacak olursa, bundan sonra, başka birisiyle evlenip boşanmadıkça, artık o kadın ona helâl olmaz. İkinci kocası da onu boşadığı takdirde, eğer Allah'ın çizdiği sınırları gözetecekleri kanısında iseler, tekrar birleşmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın çizdiği sınırlardır ki, bilmek isteyenler için böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilirler, ölürler
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizden vefat ettirilenlerin, geriye bıraktığı eşleri dört ay on gün kendi kendilerine beklerler. Böylece onların bekleme süresi tamamlandığı zaman artık, kendileri hakkında marufla (örf ve adete uygun olarak) yaptıkları şeylerden sizin üzerinize bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefat edenlerin geriye bıraktıkları eşleri dört ay on gün beklerler (yeniden evlenmek isterlerse). Sürenin sonunda onların örfe göre yaptıkları davranışta (başkasıyla evlenmesinde) bir suç yoktur. Allâh tüm yaptıklarınızın oluşturucusu olarak Habiyr'dir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edip de, geride eşler bırakan kimselerin hanımları evlenmeyerek, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddetlerini, bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendileriyle ilgili yaptıkları Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine, meşrû, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun işlerde size bir günah, bir vebal yoktur. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları zevceler, kendi kendilerine (süslenmeden) dört ay on gün beklerler (beklesinler). Bu müddeti doldurdukları zaman, meşru surette kendi başlarına (evlenmek için) süs takınmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyden tamamıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edib de arkalarına kadın bırakanların zevceleri nefsilerini dört ay on gün bekletecekler, ıddetlerini bitirdilermi artık kendi haklarında meşru' olarak ıhtiyar edecekleri haraketten size mes'uliyet yok, Allah her ne yaparsanız habîrdir...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir şekilde yapacakları hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden v
efâ
t edip de geride zevceler bırakanlar(ın zevceleri) ise, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Böylece bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, artık kendileri hakkında meşrû' olarak yaptıklarında size bir günah yoktur. Allah ise, ne yapıyorsanız hakkıyla haberdar olandır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizlerden vefat edip de geriye zevceler bırakanların zevceleri, nefisleri hakkında dört ay on gün intizarda bulunurlar. Sonra iddetlerinin sonuna erince artık nefisleri hakkında maruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Süreleri bitince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefat eden erkeklerin eşlerinin evlenebilmeleri için dört ay on gün iddet beklemeleri gerekir. Onlar bu sürelerini tamamladıktan sonra, meşrû surette kendi haklarında verecekleri karardan ötürü size bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Vefat edenlerinizin arkalarında bıraktıkları hanımlar, evlenmeden önce dört ay, on gün iddet beklesinler. İddetlerini tamamladıktan sonra, kendileri hakkında meşru şekilde yapacakları şeyden dolayı size bir günah yoktur. Allah ise sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(Vefat ıddetini bekleyen) kadınları nikâhla isteyeceğinizi çıtlatmanızda, yahud böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda üzerinize bir vebal yokdur, Allah bilmişdir ki siz onları mutlakaa hatırlayacaksınız. Ancak kendileriyle gizlice va'dleşmeyin. (Çıtlatma suretinde) meşru' bir söz söylemeniz ise başka. (Farz olan ıddet), sonunu buluncaya kadar da nikâh bağını bağlamıya azmetmeyin ve bilin ki Allah kalblerinizde olanı muhakkak biliyor. Artık ondan sakının ve yine bilin ki şübhesiz Allah çok...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kadınlar ile evleneceğinize dair ta'riz tarîkıyla rağbetinizi göstermenizden veya bu rağbeti gönlünüzde gizlediğinizden dolayı üzerinize bir günah yoktur. Allah Teâlâ bilmiştir ki, siz onları elbette anacaksınızdır. Ancak kendileriyle gizlice vaadleşmeyiniz. Ancak maruf veçhile bir söz söylemeniz müstesna. Ve iddet-i vefat nihâyet bulmadıkça da akd-i nikaha azmetmeyiniz ve biliniz ki, Allah Teâlâ gönüllerinizde olanı şüphe yok ki bilir. Artık ondan sakınınız ve biliniz ki Hak Teâlâ şüphesiz gafû...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Vefat iddeti bekleyen kadınlara, evlenme isteğinizi çıtlatmanızda da bir günah yoktur, içinizde saklamanızda da. Bu niyetinizi onlara açacağınızı Allah biliyor. Fakat meşru bir söz dışında, onlarla gizlice buluşmak için sözleşmeyin. İddetleri dolmadan da nikâh akdine girişmeyin. Şunu da bilin ki, Allah, gönlünüzde olanı bilir; onun için, Allah'ın emrine karşı gelmekten kaçının. Ayrıca şunu da bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır ve hilim sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilir
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
: ve ge...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Ve içinizden vefat ettirilen ve geriye eşler bırakanların, eşleri için, (evlerinden) çıkarılmaksızın bir seneye kadar geçiminin sağlamasını vasiyet etmesi gerekir. Buna rağmen eğer (eşleri, kendi arzularıyla evlerinden) çıkarlarsa, o taktirde, kendileri için maruf olarak (örf ve adete uygun olarak) yaptıkları şeyler konusunda, artık sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah, Azîz'dir(üstündür), Hakîm'dir (hüküm sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Vefat edenlerin geride kalan eşleri için, yaşadıkları evden çıkmaksızın bir yıla kadar geçimleri temin edilmek üzere vasiyet edilsin. Eğer evden kendileri ayrılırlarsa, kendi haklarını kullanmaları dolayısıyla, size bir sorumluluk yoktur. Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de dul eşler bırakan kimseler, hanımlarının, evlerinden çıkarılmadan, bir yıl kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda, sağlıklarında vasiyet etsinler. Eğer kadınlar, kendiliklerinden çıkıp giderlerse, kendileriyle ilgili yaptıkları meşrû, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun davranışlarından dolayı size bir günah, bir vebal yoktur. Allah kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden zevcelerini geride bırakarak vefat edenler, zevcelerinin bir seneye kadar evlerinden çıkarılmıyarak faydalandırılmalarını vârislerine vasiyyet etsinler. Bununla beraber onlar kendi arzularıyla çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru hareketten dolayı size günah yoktur. Allah, emrine aykırı hareket edenlerden intikam alıcı ve kullarının işlerine hükmedicidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Ve içinizden zevcelerini geri bırakarak vefat edecek olanlar, zevceleri için senesine kadar çıkarılmaksızın bir intifaı vasıyyet etmek var, bunun üzerine kendileri çıkarlarsa kendi haklarında yapdıkları meşru' bir hareketten dolayı size bir mes'uliyet yoktur, maamafih Allah azîzdir, hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Aranızdan vefat edip de geride eşlerini bırakanlar, bir yıl boyunca evden çıkmalarına ihtiyaç bırakmayacak (oranda bir meta'ı) eşlerine vasiyyet etsinler (bıraksınlar veya varislerine havale etsinler.) Eğer kadınlar kendiliklerinden evden çıkarlarsa kendileri ile ilgili yapacakları meşru bir davranıştan dolayı size sorumluluk düşmez. Hiç şüphesiz Allah üstün iradeli ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Ve sizden v
efâ
t edip de geride zevceler bırakacak (durumda) olanlar var ya,(onlara) zevceleri için (evden) çıkarılmadan, bir yıl müddetince faydalanmayı vasiyet etme(borcu) vardır. Fakat (kendiliklerinden) çıkarlarsa, kendileri hakkında örfe uygun olarak yaptıklarında artık size bir günah yoktur. Allah ise, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden vefat edip de eşlerini geride bırakanlar; bir seneye kadar eşlerinin evlerinden çıkarılmayarak geçimlerinin sağlanmasını vasiyyet etmiş olmalıdırlar. Şayet kendileri çıkarlarsa; artık onların ma'ruf şekilde yapacaklarından dolayı size mes'uliyet yoktur. Allah, Aziz'dir, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de zevcelerini terkedenler, zevceleri için bir seneye kadar hanelerinden çıkmamak üzere bir meta' vasiyet etmiş bulunmalıdırlar. Şâyet zevceler çıkarlarsa onların kendi nefisleri hakkında ma'ruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir vebal teveccüh etmez. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden vefat edip de eşlerini geride bırakanlar, eşleri için evlerinden çıkarılmayarak, bir yıl faydalanmalarını vasiyet etsinler. Şayet o kadınlar kendiliklerinden çıkıp giderlerse, kendi haklarında uygun olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah Azîz'dir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden geride eşlerini bırakarak vefat edecek kocalar, eşlerinin bir yıl süre ile evden çıkarılmayıp bıraktıkları maldan geçimlerini sağlamasını temin edecek şekilde vasiyette bulunsunlar. Şayet bunlar kendiliklerinden çıkarlarsa bu durumda meşrû surette yapacakları şahsî davranışlarından dolayı size vebal yoktur. Allah üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de arkalarında eşlerini bırakanlar, onların bir yıl süreyle evlerinden çıkarılmadan geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer onlar kendileri çıkacak olursa, kendileri hakkında meşru şekilde yapacakları şeyden dolayı size bir günah olmaz. Allah'ın kudreti herşeye üstündür ve hükümlerinde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut, ordusuyla yola çıktığında (askerlerine) dedi ki: "Muhakkak Allâh sizi bir nehir ile sınayacaktır. Kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa o da bendendir. Eliyle bir avuç kadar alan müstesna". . . Fakat içlerinden pek azı hariç, ondan içtiler. Ne zaman ki O ve beraberindekiler nehrin karşı yakasına geçtiler, "Calut ve ordusuna karşı savaşacak gücümüz kalmadı" dediler. Allâh'a kavuşacaklarını (imanları sebebiyle) özlerinden gelen (yakîn) ile bilenler ise: "Pek çok defa, az bir ...
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Derken (düşmanla karşılaşır karşılaşmaz) Allahın izniyle onları (düşmanlarını) bozguna uğratdılar (Mü'minlerin arasında bulunan) Dâvud da Câlutu öldürdü. Allah da ona (Eşmuîlin ve Taalutun vefatından sonra, bir arada) saltanat ve hikmeti (peygamberliği) verdi ve daha dilemekde olduğundan da ba'zı şeyler öğretdi. Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile önleyib savmasaydı yer (yüzü) muhakkak fesada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı büyük fazi (-u inayet) saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ ş
efâ
ah(ş
efâ
atun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
4.
enfikû
: infâk edin,...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey âmenû olanlar! İçinde, ne bir alışverişin ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatin bulunmadığı gün (kıyâmet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan infâk edin (Allah için verin). Ve kâfirler, onlar zâlimlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey inananlar, sizi rızıklandırdığımız şeylerden bir kısmını yoksullara harcayın o gün gelip çatmadan ki o gün ne alış-veriş var, ne dostluk, ne şefaat. Kâfirlere gelince onlardır zâlimler....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, ne alışverişin, ne dostluğun, ne de şefaatin olmadığı günden önce, sizi rızıklandırdıklarımızda infak edin (imanınız dolayısıyla karşılıksız bağışlayın). . . Kâfirler (Hakikati inkâr edenler), zâlimlerin (kendi nefsine zarar verenlerin) ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve servetin bir kısmını Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara hakkını esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce size rızık olarak verdiklerimizden harcayın. Kâfirler ise zalimlerin ta kendileridirler....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler... Onlar zulmedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, ne bir alışverişin, ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatın bulunmadığı bir gün (Hesap günü) gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayın. Kâfirler (yok mu), işte onlar zâlimdirler....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey inananlar! Alisverisin, dostlugun, sefaatin olmayacagi gunun gelmesinden once sizi riziklandirdigimizdan hayra sarfedin. Inkar edenler ancak yazik edenlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey imân edenler! İçinde hiçbir alım-satım, içten dostluk ve şefaatin olmadığı gün gelmeden önce sizi rızıklandırdığımızdan (Allah için, Allah yolunda) harcayın. İnkarcılar ise hep o haksızlıkta bulunanlardır....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey inananlar! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin. İnkar edenler ancak yazık edenlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
İnananlar, ne alışverişin ne dostluğun ve ne de şefaatin (aracılığın) olmadığı gün gelmeden önce size verdiklerimizden dağıtın. İnkar edenler zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey o bütün iman edenler size merzuk kıldığımız şeylerden infak edin: gelmeden evvel bir gün ki onda alım satım yok, dostluk da yok şefaat de yok kâfirler ise hep o zalimlerdir...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz mallardan nafaka verin. Kafirler ise hep o zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey inananlar, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey îman edenler, içinde ne bir alış veriş, ne bir dostluk, ne de bir şefaat (imkânı) bulunmayan bir gün gelmezden evvel size verdiğimiz rızıkdan (Hak yolunda) harcayın. Kâfirler zulmedenlerin ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey îmân edenler! İçinde ne bir alış-veriş, ne bir dostluk, ne de (Allah’ın izni olmadıkça) bir ş
efâ
at bulunan bir gün gelmeden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf edin! Kâfirler ise, zâlimlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size verdiğim rızıklardan infak edin. Kafirler işte zalimlerin kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Pazarlığın, dostluğun ve şefaatin geçerli olmayacağı bir Gün gelmeden önce size rızık olarak bağışladığımız şeylerden (Bizim yolumuzda) harcayın. Ve bilin ki hakikati inkar edenler zalimlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Size rızk olarak verdiğimiz şeylerden infak ediniz. Bir günün gelmesinden evvel ki, onda ne alım satım, ne dostluk, ne de şefaat vardır. O kâfirler ise işte zalim olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
-Ey iman edenler, İçinde alışverişin, dostluğun ve de şefaatin olmadığı bir gün gelmezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. İnkar edenler, işte onlar, zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Ne alışverişin, ne bir dosttan yardım beklemenin, ne de bir kimseden şefaat ummanın mümkün olmadığı bir gün gelmeden önce, size nasip ettiğimiz şeylerden harcayın! Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey inananlar, ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de ş
efâ
atin olmadığı gün gelmezden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allâh için) harcayın. Kâfirler, zâlimlerin tâ kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler, onlar zulmedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Sizi rızıklandırdığımız şeylerden bağışta bulunun-öyle bir günden önce ki, o günde ne bir alışveriş olur, ne bir dosttan yardım beklenir, ne de kimseden bir şefaat umulur. O günü inkâr edenler ise, zalimlerin tâ kendileridir....
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
3.
illâ
: ancak, sadece, den başka
4.
huve
: o
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy'dır Kayyum'dur. O'nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O'nundur. Onun izni olmadan, O'nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O'nun lminden, O'nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini ko...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gö...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Öyle bir Allah ki ondan başka yoktur tapacak. Diridir, her an yarattıklarını tedbîr ve tasarruf edip durur. Ne uyuklamaya kapılır, ne uykuya dalar. Onundur ne varsa göklerde ve yeryüzünde. Kimdir izni olmadıkça onun yanında şefaate kalkışacak? Önlerindekini de bilir, artlarındakini de. Onun bilgisinden, dilediği miktardan başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri de kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de. Göğü, yeri korumak, ona ağır da gelmez. O'dur çok yüce ve çok ulu....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh O, tanrı yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyum (yegâne hayat olan ve her şeyi kendi isimlerinin anlamı ile ilminde oluşturan - devam ettiren); O'nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel ilim ve fiiller boyutunda) ne varsa hepsi O'nundur. Nefsinin hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O'nun indînde kim şefaat edebilir...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, kendinden başka ilah olmayan (ilah)dır. O, sürekli diridir ve yaratıklarını sürekli koruyup gözetendir. Onu ne bir uyuklama ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun katında kendisinin izni olmadan kim şefaat edebilir! O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun ilminden dilediği kadarından fazla bir şeyi kuşatamazlar. O'nun Kürsi'si gökleri ve yeri kaplamıştır. [54] Bunları korumak O'na güç gelmez. O, çok yüce, çok büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o Allah’dır ki, kendinden başka hiç bir ilâh (Tanrı) yoktur (Ondan başka ibadete müstahak mâbud yoktur). O ezelî ve ebedî hayat ile bizâtihi (kendiliğinden) diridir, (bâkidir). Zât ve kemâl sıfatlarıyla yaratıkların (mahlûkatın) bütün işlerinde hâkim ve kâimdir, her şey onunla kâimdir. Onu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların (dünya ve âhirete ait) önlerinde ve arkalarındaki giz...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan baska tanri olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratiklarini gozetip durandir. Goklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katinda sefaat edecek kimdir? Onlarin islediklerini ve isleyeceklerini bilir, dilediginden baska ilminden hicbir seyi kavrayamazlar. Hukumranligi gokleri ve yeri kaplamistir, onlarin gozetilmesi O'na agir gelmez. O yucedir, buyuktur....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardır; hep diridir O; yarattıklarını kudretiyle tedbiriyle tutup duran O; ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku...... Göktekiler ve yerdekiler O'nun. İzni olmaksızın O'nun katında şefaat edecek olan kim? Yarattıklarının önünde ne var, arkalarında ne var bilir. Onlar ise O'nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsü'sü (yüce kudret ve saltanatı) gökleri ve yeri kuşatıp kaplamıştır. Her ikisini görüp gözetmek O'na ağır gelmez. O...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'dan başka hiç bir tanrı yoktur. O, daima yaşayan, daima duran, bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir ağırlık da vermez. O, çok ulu ve çok bü...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok y...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah O’dur ki kendisinden başka hiç bir ilah yoktur. Hayy ve Kayyum’dur. O’nu dalgınlık ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun ilmi olmadan katında şefaat edecek kimdir? Önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. Dilediği kadarından başka O’nun ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. Kürsisi gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O’na ağırlık vermez. O, öyle ulu, öyle azametlidir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Tanrı... O'ndan başka tanrı yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah (o Allahdır ki) kendinden başka hiç bir Tanrı yokdur. (O, zatî, ezelî ve ebedî hayaat ile) diridir (baakıydir). Zâtiyle ve kemâliyle kaaimdir. (Yaratdıklarının heran tedbîr-ü hıfzında yegâne haakimdir, her şey onunla kaaimdir). Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kim miş. O (yaratdıklarının) önlerindekini, arkalarındakini, (yapdıklarını, yapacaklarını, bildiklerini, bilmediklerini, açıkladıkla...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. (O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır. O’nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan O’nun huzûrunda şu ş
efâ
at edecek olan kimdir? (Onların) önlerindekini ve arkalarındakini (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Hâlbuki (onlar ise) O’nun ilminden, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Kürsî’si, gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisinin muhâfazası O’n...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Hayy ve Kayyum'dur. O'nu dalgınlık ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi de O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. Dilediği kadarından başka O'nun ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsi'si gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O'na ağırlık vermez. O, öyle ulu, öyle yücedir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah -O'ndan başka ilah yoktur-; Her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine yeterli yegane kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O'nundur. O'nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan kimdir? O, insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da bilir; oysa O dilemedikçe insanlar O'nun ilminden hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun sonsuz kudreti ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup deste...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah Teâlâ ki, O'ndan başka bir mabut yoktur. Hayy-ü Kayyûm olan O'dur. O'nu ne uyuklama ne de uyku tutmaz. Göklerde ne varsa yerde ne varsa, hep O'nundur. O'nun izni olmaksızın O'nun yanında şefaat edecek olan kimdir? O, mahlukatının geçmişleri ve gelecekleri ne varsa hepsini bilir. Ve O'nun mahlukatı, O'nun dilediğinden başka O'nun malumatından bir şeyi ihata edemezler. O'nun kürsüsü göklerden ve yerden daha geniştir. Göklerin ve yerin hıfzı O'na ağır gelmez. Ve en yüce ve en ulu olan da anca...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum'dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O'nunla kâimdir). O'nu uyuklama da uyku da tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan, katında kim şefaat edebilir? O, kullarının işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. O'nun dilediğinden başka, insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. G...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O’ndan başka ilah yoktur. Diri (hayat sahibi) ve yaratıklarının üzerinde gözeticidir. O’nu bir uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan yanında kim şefaat edebilir? Önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden -dilediği kadarı hariç- hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun otoritesi, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O’na asla ağır gelmez. O, çok yücedir, çok büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o İlâhtır ki Kendisinden başka ilâh yoktur. Haydır, kayyûmdur kendisini ne bir uyuklama, ne uyku tutamaz. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O’nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez, O öyle ulu, öyle büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh, ki O'ndan başka tanrı yoktur, dâimâ diri ve yaratıklarını koruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan kendisinin katında kim ş
efâ
at edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O'nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır (O yüce padişah, göklere, yere, bütün kâinâta hükmetmektedir). Onları koru(yup gözet)mek, kend...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah. O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde de, yerde de ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve, arkalarındakini bilir. Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. . O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
O Allah ki, Ondan başka tanrı yoktur. O Hayydır, Kayyûmdur. Onu ne uyku tutar, ne uyuklama. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun katında, Onun izni olmadan şefaat edecek kim var?O, kullarının geleceğini de bilir, geçmişini de. Kulları ise, Onun ilminden, ancak Onun dilediği kadarını kavrayabilirler. Onun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisini de görüp gözetmek Ona ağır gelmez. O pek yüce, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'tan başka ilâh yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nun dur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah (kendi hikmet ve sünneti gereği) mülk verdi diye (ölçüsüzlük ve aşırılık göstererek) İbrahim ile Rabbi hakkında hüccet getirme yarışına kalkışıp tartışanı görmedin mi ? İbrahim ona : «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince, o: «Ben de diriltir ve öldürürüm» demişti. İbrahim bu defa : «Allah şüphesiz ki güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir» deyince, o küfreden sapık şaşırıp kalmış (cevap veremez olmuştu). Öyle ya, Allah haksızlık içinde olan milleti, doğr...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? «Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek ?» demişti. Bunun üzerine Allah o kimseyi yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltmişti ve: «Ne kadar (ölü vaziyette) kaldın ?» diye sormuştu. O da : «Ya bir gün, ya da bir günden az bir zaman kaldım» diye cevap vermişti. Allah ona : «Hayır, yüz yıl kaldın ; öyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır; bir de merkebine dikkat et! Ve hem bunlar seni insanlara (ca...
Bəqərə Suresi, 270. Ayet:
Her ne nefaka verdiniz veya ne adak adadınızsa her halde Allah onu bilir fakat zalimlerin yardımcıları yoktur...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalarınızı açıktan verirseniz ne güzeldir. Ama sadakalarınızı kimse bilmeden gizlice verirseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve bu davranış sizin yanlış davranışlarınızın kefareti olur. Allâh yaptıklarınızdan (hakikatiniz olması nedeniyle) Habiyr'dir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleyke
: senin üzerine
3.
hudâ-hum
: onların hidayete ermesi
4.
ve lâkinne
: ve lâkin, fakat
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının
2.
yevmen
: bir gün
3.
turceûne
: döndürüleceksiniz
4.
fî-hi
: onun içinde, onda
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
(Onlar), sabredenler, sâdıklar (ahdlerine vefa edenler), kânitîn olanlar (Allah'ın huzurunda saygı ile duranlar), infâk edenler (Allah için verenler) ve seherlerde mağfiret dileyenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
O sabr edenleri, o sıdk-u sadakatle gidenleri, o divan duranları, o nefaka verenleri, ve o seher vakitleri istiğfar eyleyenleri...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, adaleti, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî meselelerle ilgilenenleri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
1.
iz kâle allâhu
: Allah (şöyle) buyurmuştu
2.
yâ îsâ innî
: ey İsa, muhakkak ki ben
3.
muteveffî-ke
: seni vefat ettirecek olan
4.
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Allah, şöyle buyurmuştu: “Ey Îsâ! Muhakkak ki seni vefat ettirecek olan ve seni Kendime (katıma) yükseltecek olan ve kâfirlerden temizleyecek olan Benim. Sana tâbî olanları kıyâmet gününe kadar, kâfirlerden üstün kılacak olan Benim. Sonra sizin merciiniz Benim (dönüşünüz Bana'dır). O zaman sizin ihtilâf etmiş olduğunuz şeyler hakkında aranızda hüküm vereceğim.”...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allâh şöyle buyurmuştu: "Seni ben vefat ettireceğim (önceki açıklamaya atıfla, gizli suikastla seni öldüremezler, seni ben, vâden dolunca vefat ettireceğim). . . Seni kendime ref' edeceğim (hakikatinin yüceliklerini yaşatacağım); hakikati reddedenler (kâfirler) arasından alarak arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet sürecine kadar, hakikati inkâr edenlerden değerli - üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır. Aranızda ayrılığa düştüğünüz konularda, hükmü ben vereceğim. "...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit Allah şöyle buyurdu: 'Ey Îsâ! Seni (kıyâmete yakın) v
efâ
t ettirecek olan ve seni kendime yükseltici ve seni o inkâr edenlerden (onların iftirâlarından) temizleyici ve sana tâbi' olanları kıyâmet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacak olan, şübhesiz benim! Sonra dönüşünüz ancak banadır; artık hakkında ihtilâf etmekte olduğunuz şeyler husûsunda aranızda (ben) hüküm vereceğim!'...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit ki, Allah Teâlâ buyurdu: «Ya İsâ! Muhakkak seni vefat ettirecek olan Ben'im ve seni Bana yükselteceğim ve seni küfredenlerden tertemiz kılacağım ve sana tâbi olanları kıyamete kadar seni inkâr edenlerin fevkinde bulunduracağım. Sonra dönüşünüz Bana olacaktır. İşte o zaman, kendisinde ihtilâf etmiş olduğunuz şeyler hakkında Ben hükmedeceğim.»...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Allah, İsa’ya şöyle buyurmuştu: -Ey İsa, seni vefat ettireceğim ve seni katıma yükselteceğim. İnkar edenlerden seni tertemiz ayıracağım. Sana tabi olanları kıyamet gününe kadar inkar edenlerin üstünde tutacağım. Sonra bana döneceksiniz. Sizin aranızda, hakkında ihtilaf ettiğiniz konularda hüküm vereceğim....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
1.
belâ
: hayır, öyle değil
2.
men
: kim
3.
evfâ
: vefa etti, ifa etti, yerine getirdi
4.
bi ahdi-hî
: ahdini, yem...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Yok, öyle değil iş. Kim ahdine vefa eder ve ondan sakınırsa bilsin ki gerçekten de Allah sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır yol var, Allah var, her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o muttekileri sever...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Tanrı da sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da muttaki olanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır! Kim ahdine vefa gösterir ve kötülükten sakınırsa, Allah da o takvâ sahiplerini sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Muhakkak ki, îmân ettikten sonra inkâr edenlerin ve sonra da küfürlerini artıranların, onların (üçüncü defa fıska düşenlerin) tövbeleri asla kabul edilmez. Ve işte onlar, dalâlette olanlardır....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Allah Teâlâ'ya bihakkın takvâ ile ittikada bulununuz. Ve siz ancak müslümanlar olduğunuz halde vefat ediniz....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ ş
efâ
hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
1.
ve ı'tasımû
: ve sarılın
2.
bi habli allâhi
: Allah'ın ipine
3.
cemîân
: topluca, hepiniz
4.
ve lâ teferrekû
: ...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlara, nerede olurlarsa olsunlar bir aşağılanma damgası vurulmuştur-ancak Allah'tan bir ahitle veya insanlardan ahitle bundan kurtulabilirler. Onlar Allah'ın gazabına uğramış ve sefalete mahkûm olmuşlardır. Bunun sebebi de Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleridir. Zira isyan etmişler ve haddi aşmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, bollukta da, darlıkta da, sevinçli zamanlarında ve kederli anlarda da, refah günlerinde ve ekonomik darboğazlardan geçerken de, Allah için, karşılık gözetmeden, gönüllü harcayanlardır, öfkelerini yutanlardır, insanları affedenlerdir. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, i...
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve olmadı, olamaz
2.
li nebiyyin
: bir peygamber için
3.
en yagulle
: ganimete hıyanet etmek, gizlice almak
4.
...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
1.
kullu nefsin
: herkes, her nefs
2.
zâikatu el mevti
: ölümü tadıcıdır
3.
ve innemâ
: ve lakin, fakat, amma
4.
tuveffevne
...
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
Lâ tahsebennellezîne yefrahûne bi mâ etev ve yuhıbbûne en yuhmedû bi mâ lem yef’alû fe lâ tahsebennehum bi m
efâ
zetin minel azâb(azâbi), ve lehum azâbun elîm(elîmun)....
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
1.
lâ tahsebe-enne
: sakın zannetme
2.
ellezîne
: onlar
3.
yefrahûne
: ferahlarlar, sevinirler, şımarırlar
4.
bi mâ etev
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
inne-nâ
: muhakkak ki biz
3.
semi'nâ
: işittik
4.
munâdiyen
: nida eden, davetçi
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
Rabbimiz! Muhakkak ki biz, “Rabbiniz'e âmenû olun” diye îmâna davet eden davetçiyi işittik, böylece îmân ettik (davetçiye tâbî olarak âmenû olduk) Rabbimiz artık bizim günahlarımızı mağfiret et, seyyiatlarımızı ört ve bizi ebrar olan (Allah'a ulaşan ve veli olan cennetlik) kullarınla beraber vefat ettir....
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın....
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
Hakikati inkâr ederek (dünyevî - bedensel zevkler içinde) yaşayanların refahı seni aldatmasın. . ....
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
O, Allah’ı tanımıyanların refah içinde diyar diyar dönüp dolaşmaları sakın seni (müminleri) aldatmasın......
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
(196-19) 7 Inkar edenlerin diyar diyar gezip refah icinde dolasmasi sakin seni aldatmasin; az bir faydalanmadan sonra onlarin varacaklari yer cehennemdir. O ne kotu duraktir!.....
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
İnkarcıların diyar diyar refah içinde gezip dolaşmaları sakın seni aldatmasın....
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
(196-197) İnkar edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!.....
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
O Allahı tanımıyanların refah içinde diyar diyar dönüb dolaşmaları sakın seni aldatmasın...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
Sakın, o Allah'ı tanımayanların refah içinde diyar diyar dolaşmaları seni aldatmasın!...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
(Allahı ve Peygamberi) tanımayanların (refah içinde) diyar diyar dönüb dolaşması zinhar seni aldatmasın! ...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
İnkâr edenlerin refah içinde diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın!...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
Hakkı inkâr edenlerin diyar diyar, refah içinde gezip durmaları sakın seni aldatmasın....
Ali-İmran Suresi, 197. Ayet:
(Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!...
Ali-İmran Suresi, 197. Ayet:
(196-19) 7 Inkar edenlerin diyar diyar gezip refah icinde dolasmasi sakin seni aldatmasin; az bir faydalanmadan sonra onlarin varacaklari yer cehennemdir. O ne kotu duraktir!.....
Ali-İmran Suresi, 197. Ayet:
(196-197) İnkar edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!.....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Vebtelûl yetâmâ hattâ izâ belagûn nikâh(nikâha), fe in ânestum minhum ruşden fedfeû ileyhim emvâlehum, ve lâ te’kulûhâ isrâfen ve bidâren en yekberû. Ve men kâne ganiyyen felyesta’fif, ve men kâne fakîran felye’kul bil ma’rûf(ma’rûfi). Fe izâ defa’tum ileyhim emvâlehum fe eşhidû aleyhim. Ve k
efâ
billâhi hasîbâ(hasîben)....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
1.
ve ibtelû
: ve deneyin, imtihan edin
2.
el yetâmâ
: yetimleri
3.
hattâ
: ... oluncaya kadar
4.
izâ belagû
: eri...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah evlâtlarınız arasındaki miras taksimini size şöyle emrediyor. Erkeğe kadının payının iki mislidir. Çocuklar ikiden fazla kadın ise, murisin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer varis bir tek kadınsa, terekenin yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, bıraktığı mirastan, ana-babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da, ana babası ona vâris olmuşsa, anasının payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir düşer. Bütün bu paylar, ölenin yaptığı vasi...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
1.
vellâtî (ve ellâtî )
: ve onlar (kadınlar)
2.
ye'tîne
: gelirler, yaparlar
3.
el fâhişete
: fuhuş, zina
4.
min nisâi-kum
...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey îmân edenler (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı dileyenler)! (Eşi vefat eden ve yakınınız olan) kadınlara zorla (kerhen) varis olmanız size helâl değildir. Ve onlara verdiklerinizin (mehrin) bir kısmını (onlardan) almak için, onları sıkıştırmayın, açıkça fuhuş yapmaları hariç. Ve onlarla iyi geçinin. Fakat eğer onlardan hoşlanmadınızsa, o taktirde umulur ki, sizin hoşlanmadığınız bir şey hakkında Allah pek çok hayır kılar....
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Eğer nehyedilmiş olduğunuz şeylerin büyüklerinden kaçınırsanız sizden kabahatlerinizi kefaretlendirir ve sizleri bir kerîm mahalle girdirir....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınlar üzerine koruyucu ve işlerini yürütücü üstünlüktedirler. Bu da Allah'ın kimini kimine üstün kılması ve erkeklerin mallarını (mehir ve nafaka olarak) harcamaları sebebiyledir. Bu bakımdan güzel huylu, iyi amelli kadınlar itaâtlıdırlar. Allah (onların haklarını ve iffet perdelerini) nasıl koruduysa, onlar da (kocalarının) yokluğunda öylece (hem kendilerini, hem kocalarının mal ve şerefini) korurlar. O kadınların ki, baş kaldırıp itaatsizliklerinden endişe duyarsanız, önce onlara ...
Nisa Suresi, 45. Ayet:
Vallâhu a’lemu bi a’dâikum. Ve k
efâ
billâhi veliyyen, ve k
efâ
billâhi nasîrâ(nasîran)....
Nisa Suresi, 45. Ayet:
1.
ve allâhu
: ve Allah
2.
a'lemu
: en iyi bilir
3.
bi a'dâi-kum
: sizin düşmanlarınızı
4.
ve k
efâ
bi
: ve kâfi
Nisa Suresi, 50. Ayet:
Unzur keyfe yefterûne alâllâhil kezib(kezibe). Ve k
efâ
bihî ismen mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 50. Ayet:
1.
unzur
: bak
2.
keyfe
: nasıl
3.
yefterûne
: iftira ediyorlar
4.
alâ allâhi
: Allah'a
...
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Fe minhum men âmene bihî ve minhum men sadde anhu. Ve k
efâ
bi cehenneme saîrâ(saîran)....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
min-hum
: onlardan
3.
men
: kim, kimi
4.
âmene
: îmân etti
Nisa Suresi, 56. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizi
...
Nisa Suresi, 70. Ayet:
Zâlikel fadlu minallâh(minallâhi). Ve k
efâ
billâhi alîmâ(alîmen)....
Nisa Suresi, 70. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
el fadlu
: fazl, büyük ihsan
3.
min allâhi
: Allah'tan
4.
ve k
efâ
bi
: ve kâfi, yeterli
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen). Ve k
efâ
billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
1.
mâ
: şey (ne ise)
2.
esâbe-ke
: sana isabet etti
3.
min hasenetin
: bir güzellik, bir iyilik
4.
fe
: işte o
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Ve yekûlûne tâatun, fe izâ berazû min indike beyyete tâifetun minhum gayrallezî tekûl(tekûlu). Vallâhu yektubu mâ yubeyyitûn(yubeyyitûne), fe a’rıd anhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi). Ve k
efâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve diyorlar
2.
tâatun
: itaat, bağlılık, kabul etme
3.
fe
: sonra
4.
izâ berazû
: ayrıldıkları za...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Men yeşfa’ ş
efâ
aten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ ş
efâ
aten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten)....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
1.
men
: kim, kimse, kişi
2.
yeşfa'
: şefaat eder, yardımcı olur
3.
ş
efâ
aten haseneten
: güzel şefaat, iyiliğe yardım etme
4.
y...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim güzel bir şefaatle (iyilik yapılmasına) yardım ederse, ondan (o iyilikten) onun bir nasibi olur. Ve kim kötü bir şefaatle (günah işlenmesine) yardım ederse onun da ondan (o şerrden) bir payı olur. Ve Allah, herşeye mukayyet olandır (gözetendir)....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim iyi bir şefaatte bulunursa o şefaatten payı vardır ve kim kötü bir şefaatte bulunursa ondan payı var ve Allah her şeyi bilir korur....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Allah her şeyin üzerinde koruyucudur....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim güzel bir yardımda (şefaatte) bulunursa, ona o yardımdan bir hisse (sevab) olur. Kim de kötü bir yardım ve tavassutta bulunursa, ondan kendisine bir günah payı vardır. Allah herşey’e hakkıyla kadir ve şahiddir....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim güzel bir şefaatte bulunur (hakkını savunamıyan birine sahip çıkıp haklılığını isbatlamasını veya suç zanlılığından kurtarmasını veya hakkının geri alınmasını sağlarsa), ona, o şefaatten (sevap ve sonuç bakımından) bir pay vardır. Kim de kötü bir şefaatte bulunursa ona da (günah ve suç bakımından) bir hisse varda. Allah, her şeyi görüp gözeten ve her şeye gücü yetendir....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Her kim güzel bir şefaatte bulunursa ona ondan bir nasîb olur, her kim de kötü bir şefaatte bulunursa ona da ondan bir nazîr olur, Allah her şeye nâzır bulunuyor...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Tanrı her şeyin üzerinde koruyucudur....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim güzel bir şefaatle ş
efâ
atde bulunursa ondan kendisine bir hisse (sevab) vardır. Kim de kötü bir şefaatle ş
efâ
atde bulunursa ondan kendisine bir (günâh) pay (ı) vardır. Allah her şey'e hakkıyle kaadir ve nazırdır. ...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim güzel bir ş
efâ
atle ş
efâ
atte bulunursa (faydalı bir işe aracı olursa), ona bundan bir nasib vardır. Kim de kötü bir himâye ile ş
efâ
atte bulunursa, ona da bundan bir hisse vardır. Zîrâ Allah, herşeye gücü yeten (ve herşeyi gören)dir....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Her kim güzel bir şefaatle şefaatte bulunursa onun için de ondan bir nâsib olur. Ve her kim kötü bir şefaatle şefaatte bulunursa onun için de ondan bir hisse olur. Ve Allah Teâlâ herşey üzerine bihakkın nazîrdir....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Her kim güzel bir şefaatte bulunursa, o iyilikten kendisine de bir nasip vardır. Kim de kötü bir hususta şefaat ederse, ondan da kendisine bir pay düşer. Allah her şey üzerinde kadirdir....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine de bir hisse vardır: kim de kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine, bir pay vardır. Allah her şeyin üzerinde koruyucudur....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
1.
se tecidûne
: siz bulacaksınız
2.
âharîne
: başkaları
3.
yurîdûne
: istiyorlar
4.
en
: olmak
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hatâ dışında, bir mü'minin diğer bir mü'mini öldürmesi düşünülemez. Bir mü'mini hatâ ile öldürenin kefareti ise, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak ve ölenin ailesine bir diyet ödemektir-ancak ölenin ailesi bunu bağışlarsa müstesna. Hatâ ile öldürülen kişi mü'min olmakla beraber size düşman bir kavme mensup ise, o takdirde mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Eğer öldürülen kişi aranızda antlaşma bulunan bir kavimden ise, ailesine ödenecek bir diyetle beraber, mü'min bir köl...
Nisa Suresi, 97. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
teveffâ-hum
: onları vefat ettirir, öldürür
3.
el melâiketu
: melekler
4.
zâlimî
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Muhakkak ki melekler, nefslerine zulmeder hâlde vefat ettirilen kimselere, "Ne işte idiniz (niye nefsinize zulüm olan şu şartlar içindesiniz)?" dediler. . . (Onlar da) dediler ki: "Biz Arz'da zayıf, çaresizdik". . . (Melâike de) dedi ki: "Allâh Arz'ı geniş olmadı mı, orada hicret etseydiniz?". . . İşte bunların ulaşacağı yer cehennemdir. . . O ne kötü sondur!...
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Ve sen İçlerinde olup da onlara namaz kıldıracak olursan, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursun, silâhlarını da yanlarına alsınlar. Secde ettiklerinde(n hemen sonra) arkanızda yerlerini alsınlar. Bu defa henüz namaz kılmayan diğer kısım gelip seninle beraber namaz kılsınlar; tetikte olup silâhlarını yanlarında tutsunlar. Küfredenler, silâhlarınızdan ve eşyanızdan gaflet etmenizi ve böylece size birdenbire baskın yapmayı isterler. Eğer yağmurdan tedirgin olur veya hasta bulunursanız, s...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınların, kızların durumları, meseleleri ile ilgili açıklama yapmanı istiyorlar. Sen: 'Onlara ait hükmü size Allah açıklıyor. Kendilerine yazılı olarak tanınmış hakları vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar, hür dul kadınlar ve çaresiz zavallı çocuklar hakkında Kur’ân’da size okunan diğer ayetlerle birlikte şu açıklamayı da yapıyor: Yetimleri himayede, sosyal adâleti, sosyal güvenliklerini, refah paylarını artırarak teminde, yetim haklarına riayette ve yetim mallarını idarede ad...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın, kocasının uzaklaşmasından (yatağını terk etmesinden, nafakasında ihmâl göstermesinden), yahud (her hangi bir suretle kendisinden) yüz çevirmesinden endişe ederse sulh ile aralarını düzeltmekde ikisine de vebal yokdur. Sulh daha hayırlıdır. Zâten nefislerde kıskançlık hazırlanmışdır. Eğer iyi geçinir, (kadınlara c
efâ
dan) sakınırsanız şübhesiz ki Allah, yapacağınız her şeyden tamamen haberdârdır. ...
Nisa Suresi, 132. Ayet:
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı). Ve k
efâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 132. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah'ın, Allah'a ait
2.
mâ
: şey, şeyler, olanlar
3.
fî es semâvâti
: semâlarda, göklerde
4.
ve mâ
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, Allah adına Kurân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, Allah için doğruları konuşan şâhitler olarak, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni adâletle yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun; kendinizin, yandaşlarınızın, ana-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa, düzenin kurallarını aksatmadan uygulayın. Zengin ve fakir de olsalar uygulamada ayırım gözetmeyin; şun...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar başınıza gelecekleri izliyorlar. . . Eğer size Allâh'tan zafer ulaşırsa "Biz de sizinle değil miydik?" derler. Hakikati inkâr eden güruha bir başarı nasip olursa da bu defa "Biz sizden üstün gelmedik mi, iman edenlere karşı sizi korumadık mı?" derler. Allâh kıyamet sürecinde aranızda hükmeder. Allâh iman edenler aleyhine fırsat vermeyecektir, hakikati inkâr edenlere!...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasip olursa: «Biz sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlerin zaferden bir payı olursa: (Bu defa da onlara): «Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?» derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip dururlar. Size Allah'tan bir zafer erişirse, 'Biz sizinle beraber değil miydik?' derler. Kâfirlerin payına birşey düşecek olsa, bu defa da 'Bizim taraf size üstün iken size karşı mü'minlere engel olmadık mı?' derler. Aranızdaki hükmü kıyamet gününde Allah verecektir. Allah, o kâfirlere mü'minler aleyhinde fırsat vermez....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Lâkinillâhu yeşhedu bi mâ enzele ileyke enzelehu bi ılmihî, vel melâiketu yeşhedûn(yeşhedûne). Ve k
efâ
billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
1.
lâkin
: lâkin, fakat, öyle ki
2.
allâhu
: Allah
3.
yeşhedu
: şahitlik eder
4.
bi mâ
: şeye
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakk(hakka). İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun). İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun). Subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve k
efâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
ehle
: ehil, sahip
3.
el kitâbi
: Kitap
4.
lâ taglû
: haddi aşmayın
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Habîbim) senden fetva isterler. De ki: «Allah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü (şöylece) açıklar: Eğer (erkek veya kız) evlâdı (ve babası) olmayan bir erkek ölür, onun (ana baba bir veya sâdece baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı onundur. Eğer (mîrascı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (vefatıyle) bırakdığı (nın tamamını alır). Eğer (aynı şartlarla kalan) kız kardeş iki (veya daha ziyâde) ise oğlan kardeşinin bırakdığının üçde ik...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, adâletli konuşan şahitler olarak Allah adına sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun. Bir kavme olan kininiz sizi adâletten ayrılmaya sevketmesin. Adâletli olun, çünkü adâlet takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını hayata geçirmenize daha yakındır. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahla...
Maidə Suresi, 23. Ayet:
(İlâhi buyruğa uymamaktan) korkup Allah'ın kendilerine (sağlam bir imân ve irfan) nîmetini sunduğu iki adam (çıkıp) dediler ki: «Onların üzerine kapıdan giriş yapın; bir defa girdiniz mi artık şüpheniz olmasın ki siz üstünsünüzdür. Eğer inanmış kişilerseniz Allah'a güvenip dayanın.»...
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerinden hâkimler ve fakirler de hep yalana kulak verirler. Durmadan köklerini kurutan, insânî değer bırakmayan haramı, rüşveti yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onların faaliyetlerine karşı tedbir alarak ilgilenme. Eğer onların faaliyetlerine karşı tedbir alırsan hiçbir şekilde sana zarar veremezler. Eğer onlar senin idaren altında bulunur, aralarında hüküm verme, yargı ve icra yetkisi kullanma durumunda kalırsan, sosyal adâleti, sosyal güvenliğ...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
1.
ve ketebnâ aleyhim
: ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
2.
fî hâ
: onun içinde
3.
enne
: ... olduğunu
4.
en nefse bi en ...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Onun içinde (Tevrat'ta) onlara, cana can ile, göze göz ile, buruna burun ile, kulağa kulak ile, dişe diş ile ve yaralamalara karşı kısas olduğunu yazıp farz kıldık. Kim onu bağışlar da (kısas hakkından vazgeçerse) artık o kendisi için (günahlarına) k
efâ
ret olur. Ve kim, Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Tevrat'ta, yahudilere yazılı olarak bildirdik ki, canın karşılığı can, gözün karşılığı göz, burnun karşılığı burun, kulağın karşılığı kulak, dişin karşılığı diştir ve yaralamalarda da karşılıklılık (kısas) ilkesi geçerlidir. Kim kısas hakkını bağışlarsa bu onun günahlarına kefaret olur. Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm vermeyenler ise zalimlerin ta kendileridirler....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz onda onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Tanrı'nın indirdiğiyle hükmetmezse, İşte onlar zalim olanlardır....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve onlar için (Tevratta) hükmettik: cana can, göze göz, dişe diş, kulağa kulak, buruna burun ve yaralamalarda (benzer) bir karşılık; ama kim hayrı için ondan vazgeçerse, bu geçmiş günahlarının bir kısmına kefaret olacaktır. Allahın vahyettiğine göre hüküm vermeyenler, işte onlar zalimlerdir!...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve Biz onların üzerine o Tevrat'ta yazdık ki, «Şüphesiz cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar biribirine kısastır.» Fakat her kim bunu tasadduk ederse, bu onun için bir kefarettir. Ve her kim Allah Teâlâ'nın indirdiği ile hükmetmez ise işte onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz Tevrat'da onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar da birbirine kısastır. Her kim bağışlarsa, kendisi için k
efâ
rettir. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar zâlimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Kitapta onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılık kısas yazdık. Kim hakkından vazgeçerse bu onun günahlarına kefaret olur. Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, işte onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Tevrat'ta Biz onlara 'Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş-yaralar böylece kısas olunur' diye yazdık. Fakat kim kendi hakkını bağışlarsa, bu onun için bir kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin tâ kendileridir....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
1.
ve kâlet(i) el yehûdu
: ve yahudiler dedi
2.
yedu allâhi
: Allâh'ın (cc.) eli
3.
maglûletun
: bağlanmış
4.
gullet eydî-him
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer ehli kitab iyman etselerdi Allah'tan korksalardı şübhesiz kabahatlerini kefaretler ve kendilerini na'ım cennetlerine koyardık...
Maidə Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!...
Maidə Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat, akid yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Artık onun k
efâ
reti (cezası), ev halkınıza yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu yedirmeniz veya onları giydirmeniz ya da bir köle azad etmenizdir. Fakat kim bunları bulamazsa, o taktirde üç gün oruç tutsun.İşte bu, yeminlerinizi bozduğunuz zaman onların (yeminlerinizin) k
efâ
retidir. Ve yeminlerinizi koruyun (onları bozmaktan sakının). Allah, âyetlerini size işte böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Boş yere yemin etmenizden dolayı sorumlu tutmaz sizi Allah, fakat yürekten ve kasten ettiğiniz yeminler yüzünden sorumlu tutar. Yemin k
efâ
reti, âilenize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecede olanıyla on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da bir kul azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemininizi bozarsanız budur k
efâ
reti. Koruyun yeminlerinizi. Allah, şükredenlerden olursunuz diye âyetlerini işte böyle açıklar size....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size ağız alışkanlığı ile yaptığınız yeminlerden dolayı değil, bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın cezası, kefareti ya ailenize yedirdiğiniz yemeğin ortalaması üzerinden on yoksulu doyurmak ya yine on yoksulu giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bunların hiçbirini bulamayan (yapamayan) kimse, üç gün oruç tutar. İşte bozduğunuz yeminlerin cezası, kefareti budur. Yeminlerinizi tutun Allah, şükredesiniz diye, size ayetlerini böyle açık açık anlatı...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Tanrı sizi yeminlerinizdeki 'rasgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ehlinize (ailenize) yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır). Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Tanrı size ayetlerini böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır. Her ne zaman yemin eder (ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır. Öyleyse...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi boş yere yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz, fakat sizi bile bile ettiğiniz yeminlerinizden dolayı sorumlu tutar. Bozulan yeminin k
efâ
reti, âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedirmek, veya onları giydirmek, yahut bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan kimseye üç gün oruç gerekir. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte böylece Allah âyetlerini açıklıyor, umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, sizi bilinçsiz olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çekmez. Bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çeker. Yemininizi bozma karşılığı, kendi ailenize yedirdiğinizden on yoksulu doyurmaktır. Veya giydirmek ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutması gerekir. Bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah, ayetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan sorumlu tutmaz; fakat bilerek edip de sorumluluğu altına girdiğiniz yeminlerin hesabını sizden sorar. Böyle bir yemini bozmanın kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. İşte bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinize sahip çıkın. Şükretmeniz için Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler
3.
lâ taktulû es sayde
: avı öldürmeyin (avlanmayın)
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey îmân edenler! Siz ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Ve sizden kim kasten (bilerek) onu öldürürse, o zaman kendisine öldürdüğünün dengi bir hayvanın cezası vardır ki, (bunun öldürülen hayvanın dengi olduğuna dair) içinizden, âdil iki kimse takdir edip karar verir. Kâbe'ye ulaşacak (Kâbe'ye götürülüp orada kesilecek) bir kurban veya yoksulları yedirme şeklinde bir k
efâ
ret, ya da buna denk bir oruçtur ki bu, böylece o yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah, geçmiştekileri (işlenen bu t...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey müminler, ihramlı iken av hayvanı vurmayınız. Kim bu durumdayken bilerek bir av hayvanı vurursa, işlediği suçun vebalini tadması için, içinizden iki adil kişinin vurulan av hayvanının dengi olduğuna karar verecekleri bir kurbanlığı, ceza olarak, Kabe ye ulaştırıp kesmesi ya kefaret olarak yoksullara yemek yedirmesi yada bunun dengi kadar gün oruç tutması gerekir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha aynı suçu işlerse Allah ondan öç alır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve öç ...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey inananlar, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle buyruğunun / buyrultunun vebalini tatmış olsun. Tanrı geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa Tanrı ondan öc alacaktır. Tanrı üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Hac yaparken av hayvanı öldürmeyin. Ve sizden kim onu kasten öldürürse, öldürdüğüne eş değerdeki hayvanı iki dürüst kişinin onunla ilgili vereceği karara istinaden kurban edilmek üzere Kabeye getirerek tazmin etmekle yükümlüdür; yahut muhtaçları doyurmak suretiyle veya ona denk olacak kadar oruç tutarak günahının kefaretini ödemelidir: (Bu,) yaptığı fiilin tam ağırlığını hissedebilsin diyedir. Allah geçmişi silmiştir. Ama her kim onu yeniden işlerse, Allah cezasını on...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! Hacc'da ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin! Sizden avı kasten öldürenin cezası; içinizden adalet sahibi iki kişinin vereceği hükme göre ehli hayvanlardan, öldürdüğüne denk ve Kâbe'ye varacak bir kurbanlıktır. Yahut onu kıymeti kadarıyla k
efâ
ret olarak yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmaktır. Tâ ki yaptığının vebalini tatmış olsun. Allah daha önce olanı affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse, Allah da ondan karşılığını alır. Allah Azîz'dir, intikam sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
-Ey İman edenler! İhramlı iken av hayvanını öldürmeyin. Sizden kim bilerek onu öldürürse, cezası, içinizden adalet sahibi iki kimsenin hükmüyle, Kabe’ye ulaştırılacak kurban olarak (koyun, keçi, inek ve deve gibi) bir hayvandır. Ya da yoksulları doyurma kefaretidir veya işlediğinin vebalini tatması için buna denk bir oruçtur. Allah, geçmişte olanı affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa Allah onun hesabını sorar, Allah güçlüdür, hesap sorucudur....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramda iken avlanmayın. İçinizden kim ihramlı iken bilerek av hayvanı öldürürse, onun cezası, Kâbe'ye gönderilerek orada kurban edilmek üzere, öldürdüğünün misli bir davardır ki, bu da sizden iki âdil kişi tarafından hükme bağlanır; veya yoksulları doyurmak şeklinde bir kefaret yahut ona denk gelecek şekilde oruç tutmaktır-tâ ki, yaptığı işin vebalini tatsın. Geçmişte kalanı ise Allah affetmiştir. Fakat kim tekrar eskiye dönerse, Allah bunun öcünü ondan alır. Çünkü Allah'ın kud...
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Kulağı yarılıp salıverilen, putlara adanan, erkek dişi ikizler doğuran ve on defa yavru yapmasından dolayı sırtına yük vurulmayan hayvanlarla ilgili uygulamaların hiçbirini Allah emretmemiştir. Ancak kâfirler Allah'a karşı yalan uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdiremiyor. [18]...
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Allah, kulagi centilen, saliverilen, erkek disi ikizler doguran, on defa yavrulanmasindan oturu yuk vurulmayan hayvanlarin adanmasini emretmemistir; fakat inkar edenler Allah'a karsi yalan uydururlar ve cogu da akletmezler....
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Allah, kulağı çentilen, salıverilen, erkek dişi ikizler doğuran, on defa yavrulamasından ötürü yük vurulmayan hayvanların adanmasını emretmemiştir; fakat inkar edenler Allah'a karşı yalan uydururlar ve çoğu da akletmezler....
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Allah, ne kulağı yarılan, ne salma bırakılan, ne erkek-dişi ikizler doğuran, ne de on defa doğurması yüzünden yük vurulamayan hayvanların (adanmasını) meşru kılmadı. Fakat küfreden kimseler, Allah adına yalan söyleyerek O'na iftira ediyorlar. Çoklarının da aklı ermez....
Maidə Suresi, 104. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a ve ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a, sünnetine gelin' denildiği zaman: 'Gördüğümüz, bildiğimiz, babalarımızın yolu, hayat tarzı bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmez ve hak yolu benimsememiş, doğruyu, aydınlığı, hayrı ve refahı bulamamış kimseler ise de mi, onların yolundan gidecekler?...
Maidə Suresi, 117. Ayet:
1.
mâ kultu lehum
: onlara söylemedim
2.
illâ mâ emerte-nî
: bana emrettiğinden başka bir şey
3.
bi-hi
: onu
4.
en(i) i'budû
Maidə Suresi, 117. Ayet:
Onlara, bana emrettiğin: “Benim de Rabb'im, sizin de Rabb'iniz olan Allah'a kul olmaları”ndan başka birşey söylemedim. Onların arasında bulunduğum sürece, onların üzerlerine şahit oldum. Fakat beni vefat ettirince (aralarından alınca) onların üzerine gözetleyici Sen oldun. Ve Sen herşeye şahitsin....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
"Onlara: 'Benim ve sizin Rabbiniz olan Allâh'a kulluk bilincine erin' diye senin bana emrettiğinden başka bir şey söylemedim. . . Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahit idim. . . Beni vefat ettirdin! Onlar üzerine Rakıyb sen oldun!. . Sensin her şey üzerine şahit!"...
Maidə Suresi, 117. Ayet:
Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
«Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen herşeyi görensin....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
"Ben onlara: Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, diye senin bana emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim. Ben onların içinde olduğum sürece onları kolladım, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen (yalnız) Sen oldun. Sen herşeyi görensin....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
"Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten her şey üzerinde bir Şehîdsin, bir tanıksın."...
Ənam Suresi, 40. Ayet:
De ki: «Bana haber verir misin: Eğer size Allahın azabı gelir, yahud size kıyamet gelib çatarsa Allahdan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer (putlarınızın şefaatçi olduğunu söylemekde) saadık (adamlar) iseniz (çağırın onları bakayım)»! ...
Ənam Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine verilen öğütü unuttuklarında, bu defa onlara bütün nimetlerin kapılarını açtık. Nihayet, kendilerine verilenle şımardıkları zaman, onları ansızın yakalayıverdik de umduklarından mahrum kaldılar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
1.
ve enzir
: ve uyar, ikaz et
2.
bi-hi
: onunla
3.
ellezîne yehâfûne
: korkan kimseler
4.
en yuhşerû
: haşrolmak<...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi olurlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerinin tapısında hasredilmeden korkanları Kur'ân'la korkut ve çekinsinler diye de bildir ki onlara, Rablerinden başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine haşrolunmalarından korkanları O'nunla (nefslerindeki Esmâ kuvvelerinin yaşatacakları konusunda) uyar. . . Onların O'nun dûnunda ne bir Veliyy'i ve ne de bir şefaat edicisi vardır. . . Umulur ki takvayı gerçekleştirirler....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerinden korkanları, Kur’ân ile uyar. Onlar için Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden ne bir velî, bir koruyucu, ne bir otorite, ne de bir şefaatçi vardır. Umulur ki, Allah’a sığınırlar, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp azaptan korunurlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranırlar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olurlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rabblerinin huzuruna çıkarılacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyar. Onlar için O'ndan (Allah'tan) başka dost ve şefaatçi yoktur. Umulur ki sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rableri huzurunda toplanacaklarından korkanları, sen Kur’an’la korkut ki, onların, Rablerinden başka ne bir dostu, ne de bir şefaatçisi yoktur. Gerektir ki, onlar, sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve bunun (Kur'ân) ile Rabbınıza haşr olunacaklarına (inanıp) korkanları uyar; onlara Rablarından gayri ne bir sahip çıkan dostları, ne de bir şefaatçileri vardır; ola ki, (Allah'tan) korkup kötülüklerden sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rab'lerinin huzuruna çıkacaklarının heyecanıyla dolanları onunla (Kuran'la) uyar: O'ndan başka bir sahipleri ve şefaatçıları (aracıları) yok. Belki korunurlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Hem bununla şunları inzar eyle ki rablarının huzuruna haşrolunacaklarından korkarlar, öyle ki kendileri için onun huzurunda ne bir dost ne bir ş
efâ
atci yok, gerektir ki onlar korunurlar...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçı vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kuran'la) uyarıp korkut. Onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine (götürülüb) toplanacaklarından korkanları sen onunla (Kur'an ile) inzâr et ki onların Ondan (Rablerinden) başka ne bir yâri, ne de bir şefaatçisi yokdur. (Senin bu inzârın) onların sakınmaları içindir. ...
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve Rablerinin huzûrunda toplanacaklarından korkanları, onunla (Kur’ân ile)korkut; onlar için O’ndan (O Rablerinden) başka ne bir dost, ne de bir ş
efâ
atçi vardır; tâ ki(günahlardan) sakınsınlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rabblarına toplanacaklarından korkanları, sen onunla uyar. O'ndan başka bir dost ve şefaatçıları yoktur. Umulur ki sakınalar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Kendilerini Allaha karşı koruyacak veya Onun nezdinde şefaat edecek birisi olmadan Allahın huzurunda toplanmaktan korkanları böylece uyar ki Ona karşı sorumluluklarının bilincine (tam olarak) varabilsinler....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Ve onunla o kimseleri korkut ki, onlar Rablerinin huzuruna haşrolunacaklarından korkarlar bir halde ki, onlar için ondan başka bir yar, bir şefaatci yoktur. Umulur ki, ittikada bulunurlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. O'ndan başka bir dostları ve şefaatçileri yoktur. Umulur ki Allah'tan korkarlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rab’lerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları (vahy) ile uyar ki onların Allah’tan başka velileri ve şefaatçıları yoktur. Umulur ki korunurlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Allah’ın huzurunda toplandıklarında, Allah’tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur’ân’la uyar ki, O’nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hamileri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp korkut; onlar için ondan başka ne veli'leri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerinin huzuruna çıkarılmaktan korkan ve Ondan başka bir dostu yahut şefaatçisi olmayan kimseleri sen bu Kur'ân ile uyar; olur ki sakınırlar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Ve indehu m
efâ
tihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin)....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
1.
ve inde-hu
: ve onun yanında
2.
m
efâ
tihu
: anahtarlar
3.
el gaybi
: gayb, bilinmeyen
4.
lâ ya'lemu-hâ
: onu bil...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
1.
ve huve
: ve O
2.
ellezî
: o ki
3.
yeteveffâ-kum
: sizi vefat ettirir
4.
bi el leyli
: geceleyin
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Ve geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i müsemmanın” (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin dönüşünüz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur ki, sizi gecenin içinde vefat (beden farkındalıksız yaşam) ettirir (uyku ölümün kardeşidir: Hadis); gündüzde ne yaptığınızı bilir. . . Sonra takdir edilmiş ömür tamamlanıncaya kadar sizi gündüzleri bâ's eder. . . Sonra dönüşünüz O'nadır. . . Sonra yaptıklarınızı size haber verir (yaşamınızı işin hakikati yönünden değerlendirtir)!...
Ənam Suresi, 61. Ayet:
1.
ve huve
: ve O
2.
el kâhiru
: kahhar, yakalayan, kuvvet ve güç sahibi
3.
fevka
: üzerinde
4.
ibâdi-hî
: (O'nun)...
Ənam Suresi, 61. Ayet:
Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir).Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu resûllerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler....
Ənam Suresi, 61. Ayet:
"HÛ"dur, kullarının fevkinde (boyutsal derinliğinden açığa çıkan bir yolla) Kaahir! İrsâl eder üzerinize hafazayı (koruyucu kuvveleri). . . Nihayet sizden birinin ölüm vakti geldiğinde, Rasûllerimiz (kuvvelerimiz - işlevlendirdiklerimiz) onu vefat ettirir! Onlar geç kalmazlar!...
Ənam Suresi, 61. Ayet:
Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra o vefat edenler Mevlaları Allah'a döndürülürler. İyi bilin ki, hüküm O'nundur ve O, hesap görenlerin en sür'atlisidir....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
1.
ve zere
: ve bırak, terket
2.
ellezîne
: o kimseler
3.
ittehazû
: edindiler
4.
dîne-hum
: onların dini, kendile...
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs derecelerden) dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyundan, bir eğlenceden ibâret sayan ve dünyâ yaşayışına aldanan kişileri bırak kendi hallerine. Sen, ancak Kur'ân'la öğüt ver de hiç kimse, kazandığı suçlar yüzünden helâk olmasın. Ona, Allah'tan başka ne bir dost vardır, ne bir şefaatçi. Suçlu, varını-yoğunu, kurtuluşu için fedâ etse kabul edilmez. Kazançları yüzünden helâk olanlar, inkârlarından dolayı kaynar su içeceklerdir ve pek acı bir azap vardır onlara....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır....