Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 84. Ayet:
Ve bir vakitte Biz, «Kendi kanlarınızı dökmeyeceksiniz ve nefislerinizi yurdunuzdan çıkarmayacaksınız,» diye bir ahdinizi almıştık. Sonra ikrar da etmiştiniz. Ve siz (bu ikrarınıza) şehâdet de edersiniz....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktaki onlara Allah katından nezdlerinde bulunan (Tevrat) ı tasdıyk edici (ve doğrultucu) bir Kitab (Kur'an) geldi, ki daha evvel küfredenlerin (Arab müşriklerinin) aleyhine (Allahdan böyle bir) feth istiyorlardı, işte (Tevrâtın şehâdet ve saraahatiyle) tanıdıkları o şey (Kur'an) kendilerine gelince ona (hasedlerinden ve mevki' hırsından dolayı) küfretdiler. Artık Allahın lâ'neti o kâfirlerin tepesine. ...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâh(emillâhu), ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâh(minallâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
tekûlûne
: diyorsunuz, söylüyorsunuz
3.
inne
: muhakkak
4.
ibrâhîme
: İbrâhîm
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, İbrâhim, İsmâil, İshak, Yâkup ve torunları da yahudi ve hristiyan idiler mi demek istiyorsunuz? 'Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?' de. Allah tarafından kutsal kitaplarda bildirilen ve kendisi tarafından bilinen doğru bilgileri açıkça insanlara bildirmeyip gizleyerek inkâr edenden daha zâlim kim olabilir? Allah işlediğiniz amellerden, zulmünüzden, yalanlamanızdan, ş
ehade
ti gizlemenizden gafil değildir. Allah bunları cezalandırmadan bırakmayacak....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir ş
ehade
ti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz İbrahim'in, İsmail' İn, İshâk'ın, Yâkub ve Esbat (Onun torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz ?! De ki: Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı ? Allah tarafından yanındaki bir ş
ehade
ti bilerek saklayandan daha zâlim kim olabilir? Allah sizin yapageldikleriniz şeylerden hiç de gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Tanrı mı? Tanrı'dan kendisinde olan bir ş
ehade
ti gizleyenden daha zalim kim olabilir? Tanrı yaptıklarınızdan gafil değildir"....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz: İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve oğulları Yahudi veya Hristiyan idiler mi, diyorsunuz? Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Allah tarafından yanında bulunan ş
ehade
ti gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah sizin yaptıklarınızdan gafil değildir, de....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa diyor musunuz ki şüphe yok İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve Esbat, Yehûd veya Nasara idiler. De ki: «Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Daha zalim kim vardır Allah tarafından nezdinde bulunan şehâdeti gizleyenden?» Allah Teâlâ sizin yaptıklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: «Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir ş
ehade
ti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil olmayandır....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Kutibe aleykum izâ hadara
ehade
kumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
1.
kutibe
: yazıldı, farz kılındı
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
izâ hadara
: hazır olduğu zaman, geldiği zaman
4.
ehade
...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
1.
yâ eyyuhe
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler
4.
izâ
: ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Muayyen bir va'de ile borclaştığınız vakıt onu yazın, hem aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen yazsın, bir yazı bilen de kendisine Allahın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın; bir de hak kendi üzerinde olan adama söyleyib yazdırsın ve her biri Rabbı Allahı zülcelâlden korkun da haktan bir şey eksiltmesin; Şayed borclu bir sefih veya küçük veya kendisi söyleyip yazdıramıyacak ise velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın, erkeklerinizden iki hazırı şahid de yapı...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey îman edenler, ta'yîn edilmiş bir vakta kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı da doğrulukla (onu) yazsın. Kâtib, Allahın kendisine öğretdiği gibi yazmakdan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın (borcunu ıkraar etsin). Rabbi olan Allahdan korksun, ondan (borcundan) hiç bir şey'i eksik bırakmasın. Eğer üstünde hak bulunan (bordu) bir beyinsiz veya bir zaîf olur, yahud da bizzat yazdırmıya (ve ıkraara) gücü yetmezse velîsi dosdoğru yazdırsın (...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler; muayyen bir vaad ile borçlandığınız zaman, onu yazın. Aranızda bir katib de doğrulukla yazsın. Yazan; Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın. Rabbı olan Allah'tan korksun da ondan bir şey eksiltmesin. Şayet borçlu sefih, küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise; velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahid yapın. Eğer ki erkek bulamazsa şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda d...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey mü'minler! Muayyen bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazınız ve bir katip, onu aranızda adilane bir sûrette yazıversin.Ve katip, Cenâb-ı Hakk'ın ona öğretmiş olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Ve hak kendi üzerinde bulunan kimse, yazdırsın. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korkusunda ondan bir şey eksiltmesin. Ve şayet borçlu şahıs, sefih veya zayıf veya doğruca yazdırmaya gayri muktedir bulunursa onun velîsi adâlet üzere yazdırıversin. Ve sizin erkeklerinizden iki kiş...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
1.
ve in kuntum
: ve eğer siz, iseniz, olduysanız
2.
alâ seferin
: seferde, yolculukta
3.
ve lem tecidû
: ve bulamadınız
4.
kât...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk hâlinde olur da kâtip bulamazsanız, alınmış olan rehinler sözler ile de yetinilebilir. Eğer birbirinize güvendiyseniz, güvenilen o güveni boşa çıkarmasın ve Rabbinden korksun. Şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin. Kim şehâdetini gizlerse, muhakkak onun kalbi suçludur (kalbi hakikatini yansıtmamaktadır, hakikatinden perdelenmiştir). Allâh yapmakta olduklarınızı B işareti kapsamında bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer seferber iseniz bir yazıcı da bulamadınızsa o vakıt kabzedilmiş rehinler, yok birbirinize emin olmuşsanız kendisine inanılan adam Rabbı olan Allahtan korsun da üzerindeki emaneti te'diye etsin, bir de ş
ehade
ti ketmetmeyin, onu kim ketmederse mutlak onun kalbi vebal içindedir ve Allah her ne yaparsanız bilir...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer seferde olur da yazacak kimse bulamazsanız; alınan rehinler yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz güvenilen kimse Rabbı olan Allah'tan korksun da borcunu ödesin. Bir de ş
ehade
ti gizlemeyin. Onu gizleyenin kalbi günahkardır. Allah yaptıklarınızı bilir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
1.
şehide allâhu
: Allah şahitlik etti, şehâdet etti
2.
enne-hû
: muhakkak ki o
3.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
4.
illâ huve
...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O'ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz'dir, Hakîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allâh şehâdet eder, kendisidir "HÛ"; tanrı yoktur; sadece "HÛ"! Esmâ'sının kuvveleri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder, Adl'i kaîm kılarlar. Tanrı yoktur, sadece "HÛ"; Aziyz, Hakiym'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kâinattaki dengeyi, düzeni, mahlûkatın rızkını, hayatın devamını adaletle sağlayan, ebedî âlemde adâletle mükâfatlandırıp cezalandıran, hak ilâhın yalnızca kendisi olduğuna şehâdet etti. Melekler ve âdil, objektif düşünen ilim adamları, âlimler de şehâdet etti. Ondan başka ilâh yoktur. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendinden başka ilâh olmadığına ş
ehade
tte bulundu, (varlığının ve birliğinin delil ve belgelerini varlık âleminde sergiledi). Melekler de ş
ehade
tte bulundu.. İlim sahipleri de adalet ölçülerini ayakta tutarak (O'nun varlığına, birliğine) şahitlik ettiler. O'ndan başka ilâh yok. O, çok güçlüdür, hep üstündür ve her şeyi yerine koyup belli bir amaca yöneltendir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
ALLAH, kendisinden başka tanrı olmadığına ş
ehade
t eder; melekler ve adaleti gözeten ilim sahipleri de... O'ndan başka tanrı yoktur. Üstündür, Bilgedir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah ş
ehade
t eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, ş
ehade
t etti ki: Gerçekten O'ndan başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahibleri de adaleti ayakta tutarak buna ş
ehade
t ettiler; O'ndan başka ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah Teâlâ, kendisinden başka bir ilâh bulunmadığına adâletle kâim olarak şehâdet etmiştir. Melekler de, ilim sahipleri de (şehâdette bulunmuşlardır). O hakîmden başka asla bir ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i ş
ehade
te, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman etmelerinden, Resûl'ün hak olduğuna ş
ehade
t getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık deliller gelmiş ve Peygamberin hak olduğuna ş
ehade
t getirmişlerken (bu) imanlarından sonra dinlerinden çıkıp küfre sapan bir topluluğu Allah nasıl hidâyete ulaştırır? Allah zâlimler topluluğunu (kavmini) hidayete eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Inandiktan, peygamberin hak olduguna s
ehade
t ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasil dogru yola eristirir? Allah zalimleri dogru yola eristirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehâdet ettikten ve kendilerine açık belgeler geldikten sonra inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zâlimleri doğru yola çevirip başarılı kılmaz, (tevbe edip dönüş yapmadıkça doğru yolu bulamazlar)....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İnandıktan, peygamberin hak olduğuna ş
ehade
t ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman etmelerinden, Resûl'ün hak olduğuna ş
ehade
t getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
nasıl muvaffak eder Allah? bir kavmi ki kendilerine beyyineler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna ş
ehade
t getirmişler iken imanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna ş
ehade
t ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmân ettiklerinden ve resûlün hak olduğuna şehâdette bulunduklarından sonra ve kendilerine açık deliller gelmiş olduğu halde kâfir olan bir kavmi Allah Teâlâ nasıl hidâyete erdirir? Halbuki, Allah Teâlâ zalimler gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, peygamberin hak olduğuna ş
ehade
t ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkâr eden bir topluluğu Allah nasıl hidayete eriştirir? Allah zâlimler topluluğunu hidayete eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine kesin ve açık deliller gelmiş ve Resulün hak peygamber olduğuna ş
ehade
t etmiş iken, imanlarından sonra küfre sapan bir topluluğu hiç Allah hidâyete erdirir mi? Yok, yok! Allah, zalimler güruhunu cennete giden yola koymaz, emellerine kavuşturmaz....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size bir yara (-nın ızdırabı) dokunuyorsa, o topluluğa da bir benzeri dokunmuştur. Böyle günler, devridaim olur insanlar arasında. İman edenlerin Allâh'ça bilinmesi (varlığındaki Esmâ mertebesince açığa çıkarılanın sonucunun meydana getirilmesi) ve hakikate hayatları pahasına şehâdet edenlerin oluşması içindir. Allâh zulmedenleri (nefslerinin veya başkalarının hakkını vermeyenleri) sevmez....
Ali-İmran Suresi, 143. Ayet:
Ve and olsun ki (siz) onunla karşılaşmadan önce ölümü (şehâdeti) temennî ediyordunuz; işte siz (kardeşleriniz şehîd edilirken) bakakaldığınız bir hâlde, yakinen onu(ölümü) gördünüz....
Ali-İmran Suresi, 170. Ayet:
Allahın fazlından kendilerine bahş ettiği saadetle şadgâm olarak merzuk olurlar, arkalarından ş
ehade
tle kendilerine yetişemiyen mücahidler hakkında da şunu istibşar ederler ki onlara bir korku yok, onlar da mahzun olmıyacaklar...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer ş
ehade
t ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadinlarinizdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranizdan dort sahid getirin, s
ehade
t ederlerse, olunceye veya Allah onlara bir yol acana kadar evlerde tutun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranızdan dört şahid getirin, ş
ehade
t ederlerse, ölünceye veya Allah onlara bir yol açana kadar evlerde tutun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhşü irtikâb edenlerin aleyhlerine sizden dört şahid getirin, eğer ş
ehade
t ederlerse o kadınları evlerde hapsedin tâ ölüm kendilerini alıb götürünceye veya Allah haklarında bir yol açıncaya kadar...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer ş
ehade
t ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Tanrı onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuşu irtikâb edenlere karşı içinizden dört şâhid getirin. Eğer şehâdet ederlerse — onları ölüm alıb götürünceye, yahud Allah onlara bir yol açıncaya kadar — kendilerini evlerde alıkoyun (insanlarla ihtilâtdan men' edin). ...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı, içinizden dört şahid getirin. Onlar ş
ehade
t ederlerse; ölünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuşta bulunmuş olanların aleyhine sizden dört şahit ikame ediniz. Eğer ş
ehade
t ederlerse o kadınları evlerde hapsediniz. Kendilerine ölüm gelinceye kadar veya onlara Cenab-ı Hak bir yol açıncaya kadar....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara aleyhlerinde olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer ş
ehade
t ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Ve leysetit tevbetu lillezîne ya’melûnes seyyiât(seyyiâti), hattâ izâ hadara
ehade
humul mevtu kâle innî tubtul’âne ve lâllezîne yemûtûne ve hum kuffâr(kuffârun). Ulâike a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen)....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
1.
ve leyset(i)
: ve değil
2.
et tevbetu
: tövbe
3.
li ellezîne
: onların
4.
ya'melûne
: yapıyorlar
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Lâkin Allah bilhassa sana indirdiğiyle ş
ehade
t ediyor ki onu kendi ilmi sübhanîsiyle indirdi, melekler de ş
ehade
t ediyorlar, maa hazâ Allahın şâhid olması kâfidir...
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat Allah sana indirdiği kitabın kendi bilgisi altında indirilmiş olduğuna ş
ehade
t eder. Melekler de buna şahitlik ederler. Aslında Allah'ın şahitliği yeterlidir....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Fakat Allah Teâlâ (senin nübüvvetine) sana indirmiş olduğu (Kur'an-ı Mübîn) ile şehâdet ediyor ki onu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şehâdet ediyorlar. Mamafih Allah Teâlâ şahit olmaya kâfidir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmizkurû ni’metallâhi aleykum iz ceale fîkum enbiyâe ve cealekum mulûk(mulûken), ve âtâkum mâ lem yu’ti
ehade
n minel âlemîn(âlemîne)....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
1.
ve iz kâle mûsâ
: ve Hz. Musâ demişti
2.
li kavmi-hi
: kavmine
3.
yâ kavmi uzkurû
: ey kavmim zikredin, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Peygambere indirileni (Kur’an’ı, Hristiyanların anlayışları) dinledikleri zaman, hakkı anladıklarından ötürü gözlerinin yaşla dolup boşandığını görürsün. Onlar şöyle derler: “Ey Rabbimiz! İman ettik, şimdi bizi şehâdet getirenlerle beraber yaz.”...
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Peygambere indirileni dinledikleri zaman da gözlerini görürsün ki aşîna çıktıkları haktan yaşlar dolub boşanarak «ya Rabbenâ derler: inandık iyman getirdik, şimdi sen bizi ş
ehade
t getirenlerle beraber yaz»...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû şehâdetu beynikum izâ hadara
ehade
kumul mevtu hînel vasiyyetisnâni zevâ adlin minkum ev âharâni min gayrikum in entum darabtum fîl ardı fe esâbetkum musîbetul mevt(mevti) tahbisûnehumâ min ba’dis salâti fe yuksîmâni billâhi in irtebtum lâ neşterî bihî semenen ve lev kâne zâ kurbâ ve lâ nektumu şehâdetallâhi innâ izen le minel âsimîn(âsimîne)....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler
3.
şehâdetu
: şâhid yapın, şahitlik etsin
4.<...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Sizden birinize ölüm hali gelince vasiyet sırasında sizin içinizden iki adîl kişi, aranızda şahitlik etsin. Veya yeryüzünde yolculuk ederken size ölüm olayı isabet ederse, sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer şüpheye düşerseniz, onları namazdan sonra alıkoyun. O zaman Allah'a şöyle yemin etsinler; ''Yakınımız bile olsa, yeminimizi bir bedel ile değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın ş
ehade
tini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz, mutlaka günahkâr kimselerden oluruz.''...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden birine ölüm (alâmetleri) geldiğinde vasiyet anında, adalet sahibi iki şahit bulunsun. . . Ya da seyahatteyseniz ve ölüm de size isâbet etmişse, size iki şahit gereklidir. . . (Şehâdetleri konusunda) kuşkulanırsanız, namazı edâ etmelerinden sonra onların ikisini alıkoyarsınız, "Yeminimizi, akraba da olsa hiçbir bedele satmayacağız; Allâh şahitliğini saklamayacağız; aksi takdirde suçlu oluruz" diye Allâh'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Her hangi birinize ölüm hali geldiği o vasıyyet zemanı aranızdaki ş
ehade
t ya kendinizden adalet sahibi iki adam, veya yolculuk ediyordunuz da ölüm musıybeti başınıza geldise sizin gayrinizden iki diğeridir. Bunları nemazdan sonra alıkorsunuz, şübhelendiğiniz takdirde şöyle yemin ederler, «billâhi hısım da olsa yeminimizi hiç bir bedele değişmeyiz, Allahın ş
ehade
tini ketm de etmeyiz, biz o takdirde şübhesiz vebâle girenlerden oluruz.»...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey imân edenler! Herhangi birinize ölüm hali geldiği zaman vasiyet vaktinde aranızda şehâdet edecekler, ya sizden adâlet sahibi iki kimsedir veya size yeryüzünde yolculuk halinde iken ölüm musibeti isabet etti ise sizin gayrinizden iki şahıstır. (Bunların şehâdetlerinde) Şüphelendiğiniz takdirde bunları namazdan sonra alıkorsunuz. Bunlar, «Yemin mukabilinde hiçbir bedel almayız, velev ki, lehine şehâdet edeceğimiz kimse bizim için karabet sahibi olsun. Ve Allah'ın şehâdetini gizlemeyiz, o takdir...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Fe in usire alâ ennehumâstehakkâ ismen fe âharâni yekûmâni makâmehumâ minellezînestehakka aleyhimul evleyâni fe yuksîmâni billâhi le şehâdetunâ ehakku min şehâdetihimâ ve ma’tedeynâ, innâ izen le minez zâlimîn(zâlimîne)....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
1.
fe in usire alâ
: eğer sonradan farkına varılırsa
2.
enne-humâ
: iki kişinin ... olduğu
3.
istehakkâ ismen
: bir günaha müstehak oldu
4.
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim ş
ehade
timiz o ikisinin ş
ehade
tinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer bunların bir vebâle müstehıkk olduklarına vukuf hasıl edilirse o vakıt ercah olan bu ikinin yirine bunların aleyhlerinde bulundukları mukabil taraftan diğer iki kişi dikilir şöyle yemin ederler: «billâhı bizim ş
ehade
timiz onların ş
ehade
tinden daha doğrudur ve hakkı tecavüz etmedik, şübhesiz o takdirde zalimlerden oluruz»...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim ş
ehade
timiz o ikisinin ş
ehade
tinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Tanrı'ya yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Şayet onların aleyhinde gerçekten bir vebale hak kazanmış oldukları ortaya çıkarsa; onların aleyhlerine hak iddia ettikleri iki kişi, bunların yerine geçer. Ve; bizim ş
ehade
timiz onların ş
ehade
tinden daha doğrudur, biz haddi aşmadık, o takdirde biz, doğrusu zalimlerden oluruz, diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer onların bir günaha müstehik olduklarına vukuf hasıl olursa, o zaman bu ikisinin yerine haklarına tecavüz etmiş oldukları mukabil taraftan diğer iki kimse kıyam ederler. «Billahi bizim şehâdetimiz, onların şehâdetinden daha doğrudur, ve biz hakkı tecavüz etmedik, şüphe yok ki, biz o takdirde zalimlerden olmuş oluruz,» diye yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: «Bizim ş
ehade
timiz o ikisinin ş
ehade
tinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz» diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Zâlike ednâ en ye’tû biş şehâdeti alâ vechihâ ev yehâfûen turadde eymânun ba’de eymânihim vettekûllâhe vesmeû vallâhu lâ yehdil kavmel fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
1.
zâlike ednâ
: bu en yakın, en iyi, daha iyi
2.
en ye'tû
: gelmek, gelmesi
3.
bi eş şehâdeti
: şehâdet ile
4.
alâ vechi-hâ
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu (şekildeki yemin), ş
ehade
t ile yüzyüze gelmelerinde (şahitlere mirasçıların güvenmemesinden) veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarından daha iyidir. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun ve dinleyin. Ve Allah, fâsıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
İşte bu, şehâdetlerini onun vechi üzere getirmeleri (Allâh adına yapmaları) için yahut da (yalancı şahitlerin) yeminlerinden sonra, yeminlerinin reddolmasından korkmalarına çözümdür. . . Allâh'tan korunun ve algılayın! Allâh fâsıklar (bozuk - asılsız inançlılar) topluluğunu hakikate erdirmez!...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
bu işte ş
ehade
ti olduğu gibi eda etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir, Allahdan korkun ve eyi dinleyin, çünkü Allah fasıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu, ş
ehade
ti gereği gibi yapmalarına veya yeminden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Allah'tan korkun ve dinleyin. Allah fasıklar güruhunu hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu veçhile şehâdet, şehâdeti layık-ı veçhile eda etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah Teâlâ'dan korkunuz ve dinleyiniz. Allah Teâlâ fâsıklar gürûhunu hidâyete erdirmez....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Biz dediler: İstiyoruz ki ondan yiyelim kalblerimiz itmi'nan bulsun da senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona ş
ehade
t edenlerden olalım...
Maidə Suresi, 115. Ayet:
Kâlellâhu innî munezziluhâ aleykum, fe men yekfur ba’du minkum fe innî uazzibuhu azâben lâ uazzibuhû
ehade
n minel âlemîn(âlemîne)....
Maidə Suresi, 115. Ayet:
1.
kâle allâhu
: Allâh (cc.) buyurdu
2.
innî munezzilu-hâ
: muhakkak ki ben onu indiririm
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
fe me...
Ənam Suresi, 19. Ayet:
Kul eyyu şey’in ekberu şehâdeh(şehâdeten), kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hâzâl kur’ânu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhed(eşhedu), kul innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne)....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
eyyu şey'in
: hangi şey
3.
ekberu
: en büyük, daha büyük
4.
şehâdeten
: şahit olarak
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben ş
ehade
t etmem." De ki: O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
«ahit olarak hangi sey daha buyuktur» de. «Allah benimle sizin aranizda sahiddir. Bu Kuran bana, sizi ve ulastigi kimseleri uyarmam icin vahyolundu; Allah'la beraber baska tanrilar bulunduguna siz mi sahidlik ediyorsunuz?» de. «Ben s
ehade
t etmem» de. «O ancak tek TanrÙdÙr, dorusu ben ortak ko_manÙzdan uzaÙm» de....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: Hangi şey şâhid olarak daha büyüktür? De ki: Allah... 0, benimle sizin aranızda şâhiddir. Bu Kur'ân bana, onunla sizi ve kime ulaşırsa onu uyarmam için vahyedildi. Ya sizler cidden Allah ile beraber ilâhlar bulunduğuna şehâdet eder misiniz ? De ki: Ben şehâdet etmem. De ki: Ancak O. bir tek ilâhtır ve ben şüphe yok ki, sizin ortak koştuklarınızdan beriyim, (hiçbir ilgim ve ilişiğim yoktur)....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
'Şahit olarak hangi şey daha büyüktür' de. 'Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Bu Kuran bana, sizi ve ulaştığı kimseleri uyarmam için vahyolundu; Allah'la beraber başka tanrılar bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?' de. 'Ben ş
ehade
t etmem' de. 'O ancak tek Tanrıdır, doğrusu ben ortak koşmanızdan uzağım' de....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: «Hangi şey ş
ehade
tçe en büyüktür?» De ki «Allah şâhid benimle sizin aranızda» ve bana bu Kur'ân vahy olundu ki sizi ve her kime irerse onu bununla inzar edeyim: Ya siz, Allah ile beraber diğer ilâhlar olduğuna gerçekten ş
ehade
t mi ediyorsunuz? De ki: Ben ş
ehade
t etmem, De ki hakıkat ancak şu; O bir tek ilâh, ve şübhesizki ben sizin şeriklerinizden temamen beriyim....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey / hangisi daha büyüktür?" De ki: "Tanrı benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi. Gerçekten Tanrı'yla beraber başka tanrıların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben ş
ehade
t etmem." De ki: "O ancak bir tek olan Tanrı'dır ve gerçekten ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."...
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: Şahid olarak hangi şey daha büyüktür? De ki: Benimle sizin aranızda Allah şahiddir. Bu Kur'an; bana sizi de, ulaştığı kimseleri de, uyarmam için vahyolundu. Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz? De ki: Ben ş
ehade
t etmem. De ki: O, ancak bir tanrıdır. Ve ben, gerçekten sizin şirk koştuklarınızdan uzağım....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: «Hangi şey, şehâdetçe daha büyüktür?» De ki: «Allah Teâlâ benimle sizin aranızda bihakkın şahittir ve bana bu Kur'an vahyolundu ki sizleri ve erişeceği kimseleri O'nunla inzar edeyim. Ya siz Allah Teâlâ ile beraber başka ilâhlar da olduğuna şehâdet mi edersiniz?» De ki: «Ben şehâdet etmem.» De ki: «O ancak bir tanrıdır. Ve muhakkak ben sizin şerik koştuklarınızdan tamamen berîyim.»...
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: "Şahit olarak hangi şey daha büyüktür?" "De ki: "Allah! Benimle sizin aranızda O, şahit olarak yeter.Şu Kur’ân bana sizi ve kendisine ulaşan herkesi uyarmam için vahyolundu."Allah ile beraber başka tanrılar bulunduğuna gerçekten siz mi şahitlik ediyorsunuz?" Ben asla buna ş
ehade
t etmem!" de ve şu hakikati vurgula: "O, ancak tek İlâhtır, başka Tanrı yoktur. Sizin şirkinizle de, şeriklerinizle de benim hiç bir ilişiğim yoktur."...
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: «Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?» De ki: «Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarıp korkutmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?» De ki: «Ben ş
ehade
t etmem.» De ki: O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım....
Ənam Suresi, 61. Ayet:
Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten), hattâ izâ câe
ehade
kumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn(yuferritûne)....
Ənam Suresi, 61. Ayet:
1.
ve huve
: ve O
2.
el kâhiru
: kahhar, yakalayan, kuvvet ve güç sahibi
3.
fevka
: üzerinde
4.
ibâdi-hî
: (O'nun)...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru). ...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
1.
ve huve
: ve o
2.
ellezî halaka
: ki o yaratandır
3.
es semâvâti
: semâlar, gökler
4.
ve el arda
: ve arz, yery...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
"HÛ" ki, semâlar ve arzı Hak olarak yaratmıştır. . . Ne zaman "Ol" dese hemen oluverir. . . Hak, O'nun sözüdür! Sur'a üflendiği (bedene veya sisteme - olay içten dışadır) süreçte, mülk O'nundur! Gaybı ve şehâdeti bilendir. . . "HÛ"dur; Hakiym, Habiyr....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve o Gökleri, Yeri yaradan hakkıyle o, hem ol! diyeceği gün o da oluverir. Hak onun dediği, Sur üfürüleceği gün de mülk onun, hem gaybe âlim hem ş
ehade
te, hakîm odur, habîr o...
Ənam Suresi, 130. Ayet:
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı ş
ehade
t ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı ş
ehade
t ettiler....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefslerimize karşılık ş
ehade
t ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefslerine karşı ş
ehade
t ettiler....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
«Ey cin ve ins cemaati! İçinizden size benim âyetlerimi tebliğ eder ve sizi bu güne kavuşmanızla korkutur peygamberler gelmedi mi?» Diyeceklerdir ki: «Biz kendi aleyhimize şehâdet ederiz.» Ve onları dünya hayatı aldattı ve kendi aleyhlerine şehâdette bulundular ki, onlar muhakkak kâfir kimseler olmuşlardı....
Ənam Suresi, 130. Ayet:
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: «Nefislerimize karşı ş
ehade
t ederiz» derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı ş
ehade
t ettiler....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: Allah şunu yasak etti, diye ş
ehade
t edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına ş
ehade
t edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, ş
ehade
t edecek olurlarsa sen onlarla birlikte ş
ehade
t etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: Allah şunu yasak etti, diye ş
ehade
t edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
Haydin, de: Allah bunu haram etti diye ş
ehade
t edecek şahidlerinizi getirin, eğer gelir ş
ehade
t ederlerse sen onlarla beraber ş
ehade
t etme, âyetlerimizi tekzib edenlerin, o Âhırete inanmıyanların hevâlarına tabi' olma, nasıl olursun ki bunlar rablarına başkasını denk tutuyorlar...
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: "Gerçekten Tanrı'nın bunu haram kıldığına ş
ehade
t edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar ş
ehade
t edecek olurlarsa sen onlarla birlikte ş
ehade
t etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların hevalarına uyma; onlar [birtakım güçleri ve varlıkları] rablerine denk tutmaktadırlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: «Haydi, 'Allah Teâlâ bunları muhakkak haram kıldı' diye şehâdet edecek olan şahitlerinizi getiriniz.» Şayet onlar şehâdet ederlerse sen onlar ile beraber şehâdette bulunma ve âyetlerimizi tekzîp edenlerin ve ahirete inanmayanların hevâlarına tâbi olma. Ve onlar, başkalarını Rablerine denk tutarlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: -Haydi, Allah şunu haram kıldı diye ş
ehade
t edecek şahitlerinizi getirin. (Yalan yere) şahitlik ederlerse sakın onlarla şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayıp, ahirete iman etmeyen ve Rab’lerine başkalarını denk tutanların heveslerine uyma....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: «Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına ş
ehade
t edecek şahidlerinizi getirin.» Şayet onlar,ş
ehade
t edecek olurlarsa sen onlarla birlikte ş
ehade
t etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku) larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Öyleyse, Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitap'tan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp kayboldular" diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kâfirler olduklarına kendi aleyhlerinde ş
ehade
t ettiler....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Allah'a karşı yalan uyduran veya O'nun ayetlerini yalan sayanlardan daha zalim kim vardır? İşte onlara; kitabdaki payları erişecektir. Nihayet, elçilerimiz canlarını almak üzere onlara geldiklerinde; diyeceklerdir ki: Allah'tan başka tapar olduklarınız nerede? Onlar da derler ki: Onlar, bizi bırakıp kaçtılar. Ve onlar, kendi aleyhlerine gerçekten kafir olduklarına ş
ehade
t ederler....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Artık daha zalim kimdir o kimseden ki, yalan yere Allah Teâlâ'ya iftirada bulunmuş veya O'nun âyetlerini tekzîp etmiş olur. Onlar yok mu, onlara kitaptan nâsipler erişecektir. Nihâyet onlara elçi meleklerimiz gelip onların canlarını alırlarken derler ki: «Allah'tan başka kendilerine tapındıklarınız nerede?» Onlar da diyeceklerdir ki: «Taptıklarımız bizi bırakıp kayboldular». Ve onlar kendi nefisleri aleyhine kendilerinin şüphesiz kâfirler bulunmuş olduklarını itiraf ve şehâdette bulunacaklardır....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Öyleyse, Allah hakkında yalan uydurup iftira eden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitap'tan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: «Allah'tan başka tapmakta olduklarınız nerede?» «Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp kayboldular» diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kâfirler olduklarına kendi aleyhlerinde ş
ehade
t ettiler....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
İllâllezîne âhedtum minel muşrikîne summe lem yankusûkum şey'en ve lem yuzâhirû aleykum
ehade
n fe etimmû ileyhim ahdehum ilâ muddetihim, innallâhe yuhıbbul muttekîn (muttekîne)....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
1.
illâ
: hariç, müstesna
2.
ellezîne âhedtum
: ahdleştiğiniz kimseler, ahd aldığınız
3.
min el muşrikîne
: müşriklerden
4.
sum...
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
Allah'a ortak koşan putperestler, kendi aleyhlerine küfür ile ş
ehade
tte bulunup dururlarken Allah'ın mescidlerini imar etmeleri uygun ve yakışır değildir. İşte bunların (iyilik adına) yaptıkları boşa gitmiştir ve ateşte onlar temelli kalıcılardır....
Tövbə Suresi, 52. Ayet:
'Siz, bizim için, ancak iki iyilikten, zafer veya ş
ehade
tten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah’ın, ya kendi katından veya bizim ellerimizle size bir ceza vermesini bekliyoruz. Haydi bekleyin. Biz de sizinle beraber beklemekteyiz.' de....
Tövbə Suresi, 52. Ayet:
De ki: '(Siz) bizim için iki iyiliğin (zafer veya şehâdetin) birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz ise sizin için, Allah’ın ya kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azab vermesini bekliyoruz. Öyleyse bekleyin, doğrusu biz de (Allah’ın size nasıl muâmele edeceğini görmek üzere) sizinle berâber bekleyicileriz!'...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Ya'tezirûne ileykum izâ reca'tum ileyhim, kul lâ ta'tezirû len nu'mine lekum kad nebbe enallâhu min ahbârikum, ve se yerâllâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta'melûn(ta'melûne)....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
1.
ya'tezirûne
: özür beyan ederler
2.
ileykum
: size
3.
izâ reca'tum
: siz geri döndüğünüz zaman
4.
ileyhim
: onl...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Yanlarına avdet ettiğinizde size itizar edecekler, de ki: itizar etmeyin ihtimali yok size inanmıyacağız doğrusu Allah bize ahvalinizden bir çok haberler verdi, bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecek, sonra hepiniz o gayb-ü ş
ehade
ti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakıt o size haber verecek neler yapıyordunuz...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
Ve kuli’melû fe se yerâllâhu amelekum ve resûluhu vel mu’minûn(mu’minûne), ve se tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne)....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
1.
ve kuli'melû (kul i'melû)
: ve de ki amel edin, yapın
2.
fe se yerâ allâhu
: o zaman, halbuki Allah görecek
3.
amele-kum
: sizin amellerinizi
4.
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Çalışın! Allâh, Rasûlü ve iman edenler sizin yaptıklarınızı görecek. . . Siz algılanmayan ve algılananın (gayb ve şehâdetin) Aliym'ine döndürülmenin sonuçlarını yaşayacaksınız! (O) size yaptıklarınızın anlamını bildirecektir. "...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
Ve de ki: çalışın çünkü amelinizi hem Allah görecek hem Resulü hem mü'minler ve hepiniz mutlaka o, gayb-ü ş
ehade
ti bilen hakkın huzuruna götürülüceksiniz o vakit o size haber verecek: Neler yapıyordunuz...
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Zarar vermek, küfrün gereğini yapmak, mü'minleri bölmek ; daha önce Allah ve Peygamber'i ile savaşanı gözetlemek için mescid yapan lar var ya, «biz bununla ancak iyilik arzu ettik» diye yemîn ederler. Allah da onların yalancı olduğuna hiç şüphesiz şehâdet eder....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Zarar vermek, küfretmek, mü'minlerin arasını açmak ve daha evvel Allah'a, peygamberine karşı savaşan kişiyi beklemek ve gözetlemek üzere bir mescid edinenler: Biz iyilikten başka bir şey istemedik, diye yemin ederler. Allah ş
ehade
t eder ki; onlar hiç şüphesiz yalancılardır....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Ve o kimseler ki, zarar vermek için ve küfür için ve mü'minlerin aralarını ayırmak için ve evvelce Allah Teâlâ ile ve Resûlü ile savaşa cür'et etmiş olanı beklemek için bir mescit edindiler ve yemin de edeceklerdir ki: «Biz iyilikten başka bir şey kasdetmedik.» Allah Teâlâ ise şehâdet eder ki, onlar şüphe yok yalancı kimselerdir....
Hud Suresi, 103. Ayet:
Şüphe yok ki, bunda ahiret azabından korkan kimse için bir ibret vardır. O bir gündür ki, O'nun için nâs toplanmış olacaktır ve o kendisinden şehâdet yapılacak bir gündür....
Yusif Suresi, 4. Ayet:
İz kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî re eytu
ehade
aşere kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum lî sâcidîn(sâcidîne)....
Yusif Suresi, 4. Ayet:
1.
iz kâle
: dediği zaman, demişti
2.
yûsufu
: Yusuf
3.
li ebî-hi
: babasına
4.
yâ ebeti
: ey baba, babacığım
...
Yusif Suresi, 26. Ayet:
Yusüf, o kendisi, dedi: benim nefsimden kâm almak istedi, hanımın akrıbasından bir şâhid de şöyle ş
ehade
t etti: Eğer gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiş bu yalancılardandır,...
Yusif Suresi, 26. Ayet:
(Yuusuf): «O, kendisi, dedi, benim nefsimden murad almak istedi». Onun (kadının) yakınlarından biri şâhid de şehâdet etdi ki: «Eğer gömleği önünden yırtıldıysa (kadın) doğru söylemişdir, bu ise yalancılardandır». ...
Yusif Suresi, 26. Ayet:
Dedi ki: O, beni kendisine ram etmek istedi. Kadının ailesinden biri de ş
ehade
t etti: Eğer gömleği önden yırtılmışsa; o (kadın) doğru söylemiştir. Bu (Yusuf) ise yalancılardandır....
Yusif Suresi, 26. Ayet:
Yusuf dedi ki: «O kadın benim nefsimden muradını almak istedi.» Ve o kadının kariblerinden bir şahit de şehâdette bulundu ki: «Eğer O'nun gömleği ön taraftan yırtılmış ise kadın doğru söylemiştir, O ise yalancılardandır....
Yusif Suresi, 78. Ayet:
Kâlû yâ eyyuhel azîzu inne lehû eben şeyhan kebîren fe huz
ehade
nâ mekâneh(mekânehu), innâ nerâke minel muhsinîn(muhsinîne)....
Yusif Suresi, 78. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ eyyuhâ el azîzu
: ey azîz
3.
inne
: muhakkak, gerçekten
4.
lehû
: onun var
Yusif Suresi, 81. Ayet:
"Babanıza dönün de deyin ki: Ey babamız. . . Muhakkak ki senin oğlun hırsızlık yaptı. . . Biz ancak gördüğümüze şehâdet ettik. . . Göremediğimize (olaylara da) muhafızlık edemezdik. "...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz dönün babanıza da deyin ki ey bizim babamız, inan oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize ş
ehade
t ediyoruz yoksa gaybin hafızları değiliz...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Babanıza dönün de deyiniz ki, Ey pederimiz! Şüphe yok ki, oğlun hırsızlıkta bulundu. Biz bildiğimiz şeyden başkasına şehâdet eder olmadık, ve biz gaybı (bilip onu) hıfzediciler değiliz.»...
Rəd Suresi, 9. Ayet:
Âlimul gaybi veş şehâdetil kebîrul muteâl(muteâli)....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
1.
âlimu
: bilir
2.
el gaybi
: gaybı
3.
ve eş şehâdetil
: ve ş
ehade
t edileni, görüleni
4.
kebîru
: büyük olan
...
Rəd Suresi, 9. Ayet:
gayb-ü ş
ehade
ti bilen kebîri müteâl....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
Gayb ve şehâdet alemini de, görünmeyen ve görünen âlemi de bilen, büyük ve yüce olan O’dur....
İbrahim Suresi, 24. Ayet:
Gördün ya, Allah nasıl bir temsil yaptı: Hoş bir kelime olan tevhîd ve ş
ehade
t (iman), kökü yerde sabit ve dal-budağı yukarda olan hoş bir ağaca benzer....
İbrahim Suresi, 27. Ayet:
Allah, gönüllere yerleşen Kelime-i Şehâdet’le, benliklerini oluşturan sağlam temelleri olan Kur’ân ile iman edenleri, dünya hayatında, cesur, güçlü, itibarlı ve devletli hale getirerek ayaklarını yere sağlam bastırır. Kabirdeki sorgu sırasında, mahşerde, âhiret hayatında ise korkudan emin olmalarını sağlar, itibarlarını yüceltir, makamlarını, mevkilerini ebedîleştirir. Allah inkârda, isyanda ısrar eden, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetle...
İbrahim Suresi, 27. Ayet:
Allah, iman edenleri hem dünyada, hem ahirette (kabirde) sabit söz olan ş
ehade
t kelimesi (eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve Rasûlüh) ile tesbit eder; tevhîde bağlı kılar. Allah, zalimleri (kâfirleri) şaşırtır ve Allah dilediğini yapar....
İbrahim Suresi, 27. Ayet:
Allah îmân edenlere, dünya hayâtında da, âhirette de sağlam sözle (kelime-i şehâdetle) sebat verir. Allah, zâlimleri ise (kendi zulümleri sebebiyle) dalâlete atar ve Allah, dilediğini yapar....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Ve kezâlike beasnâhum li yetesâelû beynehum, kâle kâilun minhum kem lebistum, kâlû lebisnâ yevmen ev ba'da yevm(yevmin), kâlû rabbukum a'lemu bi mâ lebistum feb'asû
ehade
kum bi verıkıkum hâzihî ilel medîneti fel yanzur eyyuhâ ezkâ taâmen fel ye'tikum bi rızkın minhu vel yetelattaf ve lâ yuş'ırenne bikum ehadâ(
ehade
n)....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
beasnâ-hum
: onları dirilttik, uyandırdık
3.
li yetesâelû
: karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye
4.
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
Se yekûlûne selâsetun râbiuhum kelbuhum, ve yekûlûne hamsetun sâdisuhum kelbuhum recmen bil gayb(gaybi), ve yekûlûne seb'atun ve sâminuhum kelbuhum, kul rabbî a'lemu bi ıddetihim mâ ya'lemuhum illâ kalîl(kalîlun), fe lâ tumâri fîhim illâ mirâen zâhirâ(zâhiren), ve lâ testefti fîhim minhum ehâdâ(ehâden)....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
1.
se yekûlûne
: diyecekler
2.
selâsetun
: üç
3.
râbiu-hum
: onların dördüncüsü
4.
kelbu-hum
: onların köpeği
...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
Kulillâhu a'lemu bimâ lebisû, lehu gaybus semâvâti vel ard(ardı), ebsır bihî ve esmı', mâ lehum min dûnihî min veliyyin ve lâ yuşriku fî hukmihî ehadâ(
ehade
n)....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
1.
kulillâhu (kuli allâhu)
: de ki Allah
2.
a'lemu
: en iyi bilir
3.
bimâ
: şeyi (ne kadar)
4.
lebisû
: kaldılar
Kəhf Suresi, 27. Ayet:
Vetlu mâ ûhıye ileyke min kitâbi rabbik(rabbike), lâ mubeddile li kelimâtihî ve len tecide min dûnihî multehadâ(mult
ehade
n)....
Kəhf Suresi, 27. Ayet:
1.
vetlu (ve utlu)
: ve oku
2.
mâ
: şeyi
3.
ûhıye
: vahyedildi
4.
ileyke
: sana
Kəhf Suresi, 38. Ayet:
Lâkinne huvallâhu rabbî ve lâ uşriku bi rabbî ehadâ(
ehade
n)....
Kəhf Suresi, 38. Ayet:
1.
lâkinne
: fakat
2.
huvallâhu (huve allâhu)
: o Allah
3.
rabbî
: benim Rabbim
4.
ve lâ uşriku
: ve ben şirk koşm...
Kəhf Suresi, 42. Ayet:
Ve uhîta bi semerihî fe asbeha yukallibu keffeyhi alâ mâ enfeka fîhâ ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ ve yekûlu yâ leytenî lem uşrik bi rabbî ehadâ(
ehade
n). ...
Kəhf Suresi, 42. Ayet:
1.
ve uhîta
: ve ihata edildi (kuşatılıp, mahvedildi)
2.
bi semeri-hi
: onun ürünleri
3.
fe asbeha
: böylece oldu
4.
yukallibu<...
Kəhf Suresi, 47. Ayet:
Ve yevme nuseyyirul cibâle ve terel arda bârizeten ve haşernâhum fe lem nugâdir minhum ehadâ(
ehade
n). ...
Kəhf Suresi, 47. Ayet:
1.
ve yevme
: ve o gün
2.
nuseyyiru
: yürüteceğiz
3.
el cibâle
: dağlar
4.
ve tere
: ve görürsün
Kəhf Suresi, 49. Ayet:
Ve vudıal kitâbu fe terel mucrimîne muşfikîne mimmâ fîhi ve yekûlûne yâ veyletenâ mâli hâzel kitâbi lâ yugâdiru sagîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ, ve vecedû mâ amilû hâdırâ(hâdıren), ve lâ yazlimu rabbuke ehadâ(
ehade
n). ...
Kəhf Suresi, 49. Ayet:
1.
ve vudıa
: ve kondu
2.
el kitâbu
: kitap
3.
fe tere
: o zaman görürsün
4.
el mucrimîne
: mücrimler
Kəhf Suresi, 110. Ayet:
Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(
ehade
n)....
Kəhf Suresi, 110. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
innemâ
: ancak, sadece, yalnız
3.
ene
: ben
4.
beşerun
: bir beşer
...
Məryəm Suresi, 26. Ayet:
Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri
ehade
n fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen)....
Məryəm Suresi, 26. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
kulî
: ye
3.
veşrebî
(şeribe)
: ve iç
: (içti)
4.
ve karrî aynen
: ve gözün aydı...
Ənbiya Suresi, 56. Ayet:
"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları kendisi yaratmıştır ve ben de buna ş
ehade
t edenlerdenim."...
Ənbiya Suresi, 56. Ayet:
Doğrusu, dedi: rabbınız o Göklerin ve Yerin rabbıdır ki onları yaratmıştır ve ben buna ş
ehade
t edenlerdenim...
Ənbiya Suresi, 56. Ayet:
İbrahim: «Doğrusu, Rabbiniz o göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları O yaratmıştır ve ben buna ş
ehade
t edenlerdenim....
Ənbiya Suresi, 56. Ayet:
"Hayır dedi. "Sizin rabbiniz göklerin ve yerin rabbidir, onları kendisi yaratmıştır (fatarahünne) ve ben de buna ş
ehade
t edenlerdenim."...
Ənbiya Suresi, 56. Ayet:
Dedi ki: «Hayır. Rabbiniz göklerin ve yerin rabbidir ki, onları yaratmıştır ve ben O'na şehâdet edenlerdenim.»...
Ənbiya Suresi, 56. Ayet:
«Hayır» dedi. «Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları kendisi yaratmıştır ve ben de buna ş
ehade
t edenlerdenim.»...
Ənbiya Suresi, 61. Ayet:
Haydin dediler: getirin onu nâsın gözleri önüne belki ş
ehade
t ederler...
Ənbiya Suresi, 61. Ayet:
hadi onu halkın gözleri önüne getirin, belki (onlar da aleyhinde) ş
ehade
t ederler.» dediler....
Ənbiya Suresi, 61. Ayet:
«Haydin dediler. O'nu nâsın gözleri önüne getiriniz; umulur ki onlar şehâdette bulunurlar.»...
Həcc Suresi, 24. Ayet:
Onlara, sözün güzeline, Kelime-i Şehâdet’e, Allah kelâmına, Kur’ân’a giden yol aydınlatılmıştır. Onlara, övgüye ve şükre lâyık olan Allah’ın yolu, birlikte nezaket içinde yaşama kurallarına, sevgiye dayalı kardeşliğe, hasedi, hilesi, dalaveresi, nefreti, düşmanlığı olmayan örnek hayat tarzına götüren Allah yolu, İslâm’ın yolu aydınlatılmıştır....
Həcc Suresi, 24. Ayet:
Onlar (mü'minler) sözün en doğrusuna (s
ehade
t ve hamd kelimesine) yöneltilmişlerdir. Ve yine onlar el-Hamid (olan Allah'ın) yoluna iletilmişlerdir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Âlimil gaybi veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
1.
âlimi
: bilen
2.
el gaybi
: gayb, görünmeyen
3.
ve eş şehâdeti
: ve görülen
4.
fe teâlâ
: işte o çok yüce
<...
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı da şehâdeti de Bilen'dir. . . Onların ortak koşmalarından yücedir!...
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
O gayb-ü ş
ehade
tin âlimi, binaenaleyh onların koştukları çok yüksek...
Möminun Suresi, 99. Ayet:
Hattâ izâ câe
ehade
humul mevtu kâle rabbirciûn(rabbirciûni)....
Möminun Suresi, 99. Ayet:
1.
hattâ izâ
: olduğu zaman
2.
câe
: geldi
3.
ehade
-hum
: onlardan biri
4.
el mevtu
: ölüm
Nur Suresi, 4. Ayet:
Vellezîne yermûnel muhsanâti summe lem ye’tû bi erbeati şuhedâe feclidûhum semânîne celdeten ve lâ takbelû lehum şehâdeten ebedâ(ebeden), ve ulâike humul fâsikûn(fâsikûne)....
Nur Suresi, 4. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yermûne
: atarlar
3.
el muhsanâti
: iffetli, namuslu kadınlar
4.
summe
: ...
Nur Suresi, 4. Ayet:
Ve muhsinlere (iffetli kadınlara), (zina suçu, iftira) atan sonra da dört şahit getiremeyenlere, o taktirde seksen celde (yalnız cilde tesir edecek sopa) vurun. Ve onların ş
ehade
tini (şahitliğini) ebediyyen kabul etmeyin. Ve işte onlar, onlar fasıklardır....
Nur Suresi, 4. Ayet:
Irz ehli kadınlara atan, sonra dört şâhid getirmiyen kimselere de seksen değnek vurun ve ebedâ bunların şehâdetini kabul etmeyin, bunlar öyle fâsıklerdir...
Nur Suresi, 4. Ayet:
Hürre, afife olan müslüman kadınlarına zina isnad eden, sonra dört şahit getiremeyen kimselere seksener değnek vurun ve onların şehâdetlerini ebedîyyen kabul etmeyin ve onlar ise fâsık kimselerdir....
Nur Suresi, 6. Ayet:
Vellezîne yermûne ezvâcehum ve lem yekun lehum şuhedâu illâ enfusuhum fe şehâdetu ehadihim erbeû şehâdâtin billâhi innehû le mines sâdıkîn(sâdıkîne)....
Nur Suresi, 6. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yermûne
: atarlar
3.
ezvâce-hum
: onların eşleri
4.
ve lem yekun
: ve olm...
Nur Suresi, 6. Ayet:
Kendi eşlerine (zina suçu isnad edip iftira) atanlar ve kendilerinden başka şâhidleri bulunmayanlardan herbirinin şâhidliği, doğrulardan olduğuna dair dört defa Allah ile (yemin edip) ş
ehade
tte bulunmasıdır....
Nur Suresi, 6. Ayet:
Zevcelerine atan kendi nefislerinden başka şâhidleri de olmıyan kimseler ise her biri şöyle şehâdet etmelidir: dört şehâdet «billâhi kendisi şübhesiz sadıklardan» diye...
Nur Suresi, 6. Ayet:
Ve o kimseler ki, zevcelerine zina isnad ederler ve kendileri için kendi şahıslarından başka şahitler de bulunmazsa herbirinin şehâdeti; «Allah Teâlâ'nın ismiyle, elbette ki, kendisi sâdıklardandır,» diye dört defa şehâdet etmektir....
Nur Suresi, 7. Ayet:
Beşinci (şehâdet) de eğer yalancılardan ise Allahın lâ'neti muhakkak kendisinin üstüne (olmasını ifâde etmesi) dir. ...
Nur Suresi, 8. Ayet:
Kocasının elbette yalancılardan olduğuna dair dört defa Allah ile yemin edip ş
ehade
tte bulunması,...
Nur Suresi, 8. Ayet:
Kadından azâbı dört kerre şöyle şehâdet etmesi def'eder: «billâhi o muhakkak yalancılardan»...
Nur Suresi, 8. Ayet:
(8-9) O (kadın) ın billahi onun (zevcinin) muhakkak yalancılardan olduğuna dört (defa) şehâdet etmesi, beşincide de eğer o (zevci) saadıklardan ise muhakkak Allahın gazabı kendi üzerine (olmasını söylemesi) ondan (o kadından) bu azâbı (cezayı) defeder. ...
Nur Suresi, 8. Ayet:
Ve o kadından cezayı bertaraf eder, dört defa; «Billâhi o (kendisine zina isnad eden kocası) muhakkak ki, yalancılardandır,» diye şehâdet etmesi....
Nur Suresi, 9. Ayet:
(8-9) O (kadın) ın billahi onun (zevcinin) muhakkak yalancılardan olduğuna dört (defa) şehâdet etmesi, beşincide de eğer o (zevci) saadıklardan ise muhakkak Allahın gazabı kendi üzerine (olmasını söylemesi) ondan (o kadından) bu azâbı (cezayı) defeder. ...
Nur Suresi, 13. Ayet:
(Bu asılsız isnadı ileri sürenlerden) iddialarını doğrulamak için dört şahit getirmeleri(ni istemeniz) gerekmez miydi? Çünkü, bu ş
ehade
ti sağlamadıkları sürece, Allah katında yalancı olanlar işte böyleleridir!...
Nur Suresi, 24. Ayet:
O gün ki aleyhlerinde dilleri ve elleri ve ayakları yaptıklarına şehâdet edecektir...
Nur Suresi, 24. Ayet:
O günde ki onların aleyhine dilleri ve elleri ve ayakları neler yapmış olduklarına dair şehâdette bulunacaktır....
Nur Suresi, 28. Ayet:
Fe in lem tecidû fîhâ
ehade
n fe lâ tedhulûhâ hattâ yu’zene lekum ve in kîle lekumurciû ferciû huve ezkâ lekum, vallâhu bimâ ta’melûne alîm(alîmun)....
Nur Suresi, 28. Ayet:
1.
fe in
: artık, o zaman eğer
2.
lem tecidû
: bulamazsınız
3.
fî-hâ
: orada
4.
ehade
n
: birisi
Furqan Suresi, 72. Ayet:
Onlar yalan yere s
ehade
t etmezler; faydasiz birseye rastladiklari zaman yuz cevirip vakarla gecerler....
Furqan Suresi, 72. Ayet:
Onlar yalan yere ş
ehade
t etmezler; faydasız birşeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler....
Furqan Suresi, 72. Ayet:
Onlar ki; yalan yere ş
ehade
t etmezler. Boş ve kötü lakırdıya rastladıkları zaman, yüz çevirip vakarla geçerler....
Furqan Suresi, 72. Ayet:
Onlar ki, yalan ve asılsız olandan yana ş
ehade
t etmezler; boş ve anlamsız şeylerle (uğraşan kimselere) rastladıkları zaman yanlarından vekarla geçip giderler....
Furqan Suresi, 72. Ayet:
Ve onlar ki, yalan yere şehâdette bulunmazlar ve faidesiz bir şeye uğradıkları vakit kerîmler olarak geçer giderler....
Ənkəbut Suresi, 47. Ayet:
İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanmaktadırlar. Bunlar [putatapıcılar]dan da ona inanacak olanlar vardır. Kafirlerden başkası bizim ayetlerimizi (bile bile) reddetmez / kafa tutmaz (c
ehade
)....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu)....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
1.
zâlike
: işte
2.
âlimu
: bilen
3.
el gaybi
: gayb, görünmeyen
4.
ve eş şehâdeti
: ve müşahade edilen, görünen
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte (Allâh) gaybı (algılanamayan) da şehâdeti (algılanan) de Bilen'dir; Aziyz'dir, Rahıym'dir....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
Odur işte gaybi de ş
ehade
ti de bilen, azîz rahîm...
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte O, gaybı ve şehâdeti (görünmeyeni ve görüneni) bilen, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Rahîm (çok merhametli olan)dır....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı ve ş
ehade
ti, görünmeyen ve görünen âlemleri bilen, mutlak galebe ve kudret, mutlak rahmet sahibi O’dur....
Zümər Suresi, 46. Ayet:
Kulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne). ...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
allâhumme
: Allah'ım
3.
fâtıre
: yaratan
4.
es semâvâti
: semalar, gökler
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Ey Allâh'ım, semâların ve arzın Fâtır'ı; gaybı ve şehâdeti bilen; tartıştıkları konuda kulların arasında sen hüküm verirsin!"...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: ey Gökleri ve Yeri yaradan ve gayb-ü ş
ehade
ti bilen Allahım! Kullarının arasında o ıhtılâf edip durdukları şeyler hakkında sen huküm vereceksin...
Mömin Suresi, 51. Ayet:
Şüphesiz ki Biz; peygamberlerimize ve iman etmiş olanlara hem dünya hayatında, hem de şahidlerin ş
ehade
t edecekleri günde mutlaka yardım ederiz....
Fussilət Suresi, 20. Ayet:
Hattâ ona vardıklarında aleyhlerine kulakları ve gözleri ve derileri ş
ehade
t eder: neler yapıyor idiyseler....
Fussilət Suresi, 20. Ayet:
Nihayet oraya varınca; kulakları, gözleri ve derileri yapar oldukları şeye aleyhlerinde ş
ehade
t ederler....
Fussilət Suresi, 21. Ayet:
Ve derilerine derler ki: «Ne için aleyhimize şehâdet ettiniz?» (Derileri de) Derler ki: «Herşeyi söyleten Allah bizi söyletti». Ve O, sizi ilk defa yarattı ve O'na döndürüleceksinizdir....
Fussilət Suresi, 22. Ayet:
Ve sizin aleyhinize ne kulaklarınızın ve ne gözlerinizin ve ne de derilerinizin şehâdet etmesinden saklanır olmadınız. Velâkin zannetmiş idiniz ki, şüphe yok Allah, sizin yaptıklarınızdan birçoğunu bilmez....
Zuxruf Suresi, 19. Ayet:
Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsâ(inâsen), e şehidû halkahum, setuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn(yus’elûne)....
Zuxruf Suresi, 19. Ayet:
1.
ve cealû
: ve kıldılar, yaptılar
2.
el melâikete
: melekler
3.
ellezîne
: ki onlar
4.
hum
: onlar
Zuxruf Suresi, 19. Ayet:
Rahmanın kulları olan Melâikeyi de dişi yaptılar, yaradılışlarına şâhid mi idiler? Ş
ehade
tleri yazılacak ve sorguya çekilecekler...
Zuxruf Suresi, 19. Ayet:
Onlar; Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler. Onların ş
ehade
tleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir....
Zuxruf Suresi, 19. Ayet:
Ve o Rahmân'ın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Onların yaradılışlarında hazır mı bulundular? Elbette onların şehâdetleri yazılacak ve sual olunacaklardır....
Əhqaf Suresi, 10. Ayet:
De ki: «Eger bu Kitap Allah katindan ise ve siz de onu inkar etmisseniz; Israilogullarindan bir sahit de bunun boyle olduguna s
ehade
t edip de inanmisken, siz yine de buyukluk taslarsiniz, bana soyleyin kendinize yazik etmis olmaz misiniz?» Dogrusu Allah zalim milleti dogru yola eristirmez. *...
Əhqaf Suresi, 10. Ayet:
Söyleseniz a, eğer bu (Kur'ân), Allah katından ise, siz de bunu inkâr etmiş olursanız, İsrail oğulları'ndan bir adam da bunun benzerine (dayanarak) ş
ehade
tte bulunup imân ederse ve siz büyüklük taslayıp kabul etmezseniz, (kendinize büyük bir haksızlık etmiş olmaz mısınız ?). Şüphesiz ki Allah, zâlim bir milleti doğru yola çıkarmaz....
Əhqaf Suresi, 10. Ayet:
De ki: 'Eğer bu Kitap Allah katından ise ve siz de onu inkar etmişseniz; İsrailoğullarından bir şahit de bunun böyle olduğuna ş
ehade
t edip de inanmışken, siz yine de büyüklük taslarsınız, bana söyleyin kendinize yazık etmiş olmaz mısınız?' Doğrusu Allah zalim milleti doğru yola eriştirmez....
Əhqaf Suresi, 10. Ayet:
De ki: şuna vicdanınızda bir re'y edindiniz mi? Eğer bu, Allah tarafından da siz ona küfrettinizse ve Benî İsraîlden bir şâhid onun misline ş
ehade
t edip iyman getirdi de siz kibretmek istedinizse? Şübhe yok ki Allah zâlimleri doğru yola çıkarmaz...
Əhqaf Suresi, 10. Ayet:
De ki: Şayet Allah katından ise ve siz de onu inkar etmişseniz, İsrailoğullarından birisi de bunu böyle olduğuna dair ş
ehade
t edip inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız, zulmetmiş olmaz mısınız? Muhakkak ki Allah; zalimler güruhunu hidayete erdirmez....
Əhqaf Suresi, 10. Ayet:
De ki: «Bana haber veriniz! Eğer (Kur'an) Allah tarafından olup da siz onu inkâr eyledinizse ve İsrâiloğullarından bir şahit de onun misli üzerine şehâdette bulundu ve hemen imân etti de siz böbürlendi iseniz (zalimlerden olmaz mısınız?) Şüphe yok ki, Allah zalimler olan kavmi doğru bir yola muvaffak kılmaz.»...
Fəth Suresi, 26. Ayet:
Hani o kâfir olanlar, kalblerindeki taassuba= cahiliyyet gayretine sarıldıkları sıra; Allah, Rasûlünün ve müminlerin üzerine manevî huzuru indirmişti. Onlara takvâ kelimesini (ş
ehade
t ve tevhid sözünü) de ilham etmişti. Onlar da buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi kemal üzre bilendir....
Fəth Suresi, 26. Ayet:
O zaman, inkâr edenler kalblerine taassubu, câhiliye taassubunu yerleştirmişlerdi; Allah da Resûlünün ve mü’minlerin üzerine (kalblere huzur veren) sükûnetini indirdi ve onları takvâ sözüne (kelime-i şehâdete) bağlı kıldı. Zâten (onlar), buna çok lâyık, buna ehil idiler. Allah ise, herşeyi hakkıyla bilendir....
Hədid Suresi, 19. Ayet:
Esmâ'sıyla hakikatleri olan Allâh'a ve Rasûlüne iman edenlere gelince, işte onlar sıddıkların ve Rablerinin indînde şehîdlerin (Âl-u İmran: 18'de belirtilen şehâdet; halk anlayışına göre şehit değil. A. H. ) ta kendileridirler! Onların mükâfatları ve nûrları vardır (hem Nebiye hem Rasûle iman etmişler). . . Hakikat bilgisini inkâr edenler ve varlıklarındaki Esmâ işaretlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cahîm (cehennem)in ashabıdırlar....
Hədid Suresi, 19. Ayet:
Allah'a ve Peygamberine dosdoğru imân edenler var ya, işte doğruluğu huy edinenler, Rabbları yanında (O'nun adına) ş
ehade
tte bulunanlar (veya O'nun yolunda şehîd olanlar) bunlardır. Kendilerine mükâfat ve aydınlık vardır. Bizim âyetlerimizi inkâr edip yalanlayanlar ise, işte onlar Cehennem'in arkadaşları ve dostlarıdır....
Həşr Suresi, 11. Ayet:
E lem tere ilellezîne nâfekû yekûlûne li ihvânihimullezîe keferû min ehlil kitâbi le in uhrictum le nahrucenne me’akum ve lâ nutîu fî kum
ehade
n ebeden ve in kûtiltum le nensurennekum, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûn(kâzibûne)....
Həşr Suresi, 11. Ayet:
1.
e lem tere ilâ
: (görmüyor musun) görmedin mi (bakmadın mı)
2.
ellezîne
: onlar
3.
nâfekû
: münafıklık ettiler, nifak çıkardılar
4.
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Görmedin mi, münafıklıkta bulunanları, Kitap Ehli'nden küfre sapan kardeşlerine, «eğer siz (buradan) çıkarılırsanız, and olsun ki biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda (aleyhinizde) hiçbir kimseye uymayız ve eğer sizinle savaşırlarsa elbette size yardım ederiz» diyorlardı. Allah onların şüphesiz yalancılar olduklarına şehâdet etmektedir....
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Bakmaz mısın şu münafıklık yapanlara? Ehli kitabdan o küfreden ihvanlarına şöyle diyorlar: Yemin ederiz ki eğer siz çıkarılırsanız her halde biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin hakkınızda ebedâ kimseye itaat etmeyiz ve şayed size kıtal yapılırsa muhakkak size yardım ederiz, hal bu ise Allah ş
ehade
t ediyor ki onlar kat'iyyen yalancıdırlar....
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Münafıklık etmiş olanlara bakmadın mı ki; Ehl-i Kitab'dan küfretmiş olan kardeşlerine: Eğer siz çıkarılırsanız andolsun ki; biz de sizinle beraber çıkarız. Ve sizin aleyhinizde asla kimseler itaat etmeyiz. Eğer savaşa tutuşursanız; muhakkak size yardım ederiz, derler. Allah ş
ehade
t eder ki; onlar yalancıdırlar....
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Nifakta bulunmuş olanları görmedin mi ki, ehl-i kitaptan kâfir olmuş olan kardeşlerine derler ki: «Andolsun eğer siz çıkarılırsanız, elbette biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebedîyyen itaat etmeyiz ve eğer mukatelede bulunmuş olsanız elbette size yardım ederiz.» Halbuki Allah şehâdet eder ki, şüphe yok onlar elbette yalancılardır....
Cümə Suresi, 8. Ayet:
Kul innel mevtellezî tefirrûne minhu fe innehu mulâkîkum summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). ...
Cümə Suresi, 8. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
inne
: muhakkak
3.
el mevte
: ölüm
4.
ellezî
: o ki, ki o
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: "Kendisinden kaçmaya çalıştığınız ölüm mutlaka size ulaşacaktır! Sonra gayb ve şehâdeti Bilen'e döndürülürsünüz; sizde yapmakta olduklarınızın getirisinin haberini açığa çıkarır!"...
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: haberiniz olsun o kaçıp durduğunuz ölüm muhakkak gelip size çatacak, sonra, o bütün gayb ve ş
ehade
ti bilene iade olunacaksınız da o size neler yaptığınızı haber verecektir...
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
İkiyüzlüler (münafıklar) sana geldiklerinde dediler ki: "Senin muhakkak Rasûlullâh olduğuna şehâdet ederiz!" Allâh biliyor ki kesinlikle sen, O'nun Rasûlüsün! Allâh şahittir ki muhakkak ki ikiyüzlüler yalancılardır....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten ş
ehade
t ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
(Ey Rasûlüm), münâfıklar sana geldiği zaman şöyle dediler: “- Ş
ehade
t ederiz (kalbimizdeki inancı beyan ederiz) ki, doğrusu sen, muhakkak Allah’ın peygamberisin.” Allah’da biliyor ki, gerçekten sen, O’nun şübhe götürmez peygamberisin. Bununla beraber Allah, ş
ehade
t ediyor ki, münâfıklar tamamen yalancıdırlar, (sözleri inançlarına uymamaktadır, yalan yere yemin ediyorlar)....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Ikiyuzluler sana gelince: «Senin suphesiz Allah'in peygamberi olduguna s
ehade
t ederiz» derler. Allah, senin kendisinin peygamberi oldugunu, bilir; bunun yaninda Allah, ikiyuzlulerin yalanci olduklarini da bilir....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldikleri zaman derler ki: «Biz elbette senin Allah'ın Peygamberi olduğuna şehâdet ediyoruz.» Allah, senin, kendi peygamberi olduğunu elbette bilir ve Allah, münafıkların şüphesiz yalancılar olduklarına şehâdet eder....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
İkiyüzlüler sana gelince: 'Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna ş
ehade
t ederiz' derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
İkiyüzlüler sana geldiklerinde, 'Senin ALLAH elçisi olduğuna ş
ehade
t ederiz,' derler. ALLAH senin kendi elçisi olduğunu bilir ve ALLAH ikiyüzlülerin yalan söylediğine de ş
ehade
t eder....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Sana geldikleri vakıt o münafıklar dediler ki: ş
ehade
t ederiz hakikaten sen şübhesiz Allahın Resulüsün. Allah da biliyor ki: hakikaten sen şübhesiz onun Resulüsün, bununla beraber Allah ş
ehade
t ediyorki doğrusu münafıklar kat'iyyen yalancıdırlar....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
(1-2) Münafıklar sana geldiklerinde: «Ş
ehade
t ederiz, gerçekten sen Allah'ın Resulüsün!» dediler. Allah da biliyor ki, sen şüphesiz O'nun Resulüsün! Bununla beraber Allah şahitlik ediyor ki, doğrusu münafıklar katiyyen yalancıdırlar. Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler. Doğrusu onlar ne fena yapıyorlar....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten ş
ehade
t ederiz ki, sen kesin olarak Tanrı'nın elçisisin" dediler. Tanrı da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Tanrı, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldiği zaman «Şehâdet ederiz ki sen muhakkak ve mutlak Allahın peygamberisin» dediler. Allah da bilir ki sen elbette ve elbette Onun peygamberisin. (Fakat) Allah o münafıkların hiç şübhesiz yalancılar olduğunu da biliyor. ...
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldiklerinde: Ş
ehade
t ederiz ki muhakkak sen, Allah'ın peygamberisin, derler. Allah da bilir ki; sen, elbette kendisinin peygamberisin. Allah; münafıkların şüphesiz yalancılar olduklarına ş
ehade
t eder....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldiği zaman dediler ki: «Şahadet ederiz, elbette sen Allah'ın peygamberisin.» Allah da bilir ki sen muhakkak O'nun elbette peygamberisin ve Allah şehâdet eder ki, şüphe yok münafıklar elbette yalancıdırlar....
Münafiqun Suresi, 1. Ayet:
Münafıklar sana geldikleri zaman: «Biz gerçekten ş
ehade
t ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin» dediler. Allah da bilmektedir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylemekte olduklarına şahidlik etmektedir....
Münafiqun Suresi, 2. Ayet:
(1-2) Münafıklar sana geldiklerinde: «Ş
ehade
t ederiz, gerçekten sen Allah'ın Resulüsün!» dediler. Allah da biliyor ki, sen şüphesiz O'nun Resulüsün! Bununla beraber Allah şahitlik ediyor ki, doğrusu münafıklar katiyyen yalancıdırlar. Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler. Doğrusu onlar ne fena yapıyorlar....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Ve enfikû mimmâ rezaknâkum min kabli en ye’tiye
ehade
kumul mevtu fe yekûle rabbi lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin fe assaddeka ve ekun mines sâlihîn(sâlihîne)....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
1.
ve enfikû
: ve infâk edin
2.
mimmâ (min-mâ)
: şeylerden
3.
rezaknâ-kum
: sizi rızıklandırdık
4.
min kabli
: önc...
Talaq Suresi, 2. Ayet:
Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin evfârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adlin minkum ve ekîmûş şehâdete lillâh(lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yû’minu billâhi vel yevmil âhir(âhiri), ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahrecâ(mahrecen)....
Talaq Suresi, 2. Ayet:
1.
fe izâ
: böylece, artık ..... olduğu zaman
2.
belagne
: erişti
3.
ecele-hunne
: onların belirli süresi
4.
fe emsikû-hunne
Talaq Suresi, 2. Ayet:
İddetlerinin sonuna ulaştıklarında, ya onları örfe uygun nikâha devam ettirin veya örfe göre onlardan ayrılın. . . Sizden iki adalet sahibini şahit tutun. . . Allâh için şehâdeti ikame edin. . . İşte bu, Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve sonsuz yaşam sürecine iman eden kimsenin kendisi ile öğütlendiğidir. . . Kim Allâh'tan korunursa, ona bir çıkış yeri oluşturur....
Talaq Suresi, 2. Ayet:
Sonra müddetlerini doldurmağa yaklaştıklarında onları güzellikle tutun yâhud güzellikle ayrılın ve sizlerden adalet sahibi iki erkeği işhad eyleyin, ş
ehade
ti de Allah için doğru eda edin, bu size söylenenleri duydunuz a, bununla Allaha ve Âhıret gününe iyman eder kimselere öğüt verilir, her kim de Allahdan korkarsa Allah ona bir mahrec müyesser kılar...
Talaq Suresi, 2. Ayet:
Sonra (o kadınları) iddetlerini doldurmaya yaklaştıkları vakit artık onları güzellikle tutun veya güzellikle onlardan ayrılın ve sizden iki adâlet sahibini de şahit tutun ve şehâdeti Allah için doğruca ifâ edin, işte size bu (bildirilen, bir şeydir ki) bununla Allah'a, ahiret gününe imân eden kimseye öğüt verilir ve her kim Allah'tan korkarsa onun için bir çıkış yeri nâsip eder....
Məaric Suresi, 32. Ayet:
(32-33) Ve onlar ki emanetlerine ve ahdlerine riâyet ederler. Ve onlar ki, şehâdetlerini doğruca ikame ederler....
Məaric Suresi, 33. Ayet:
Onlar ki, şehâdetlerinde kaîmlerdir ("ŞehidAllâhu ennehu. . . "Âl-u İmran: 18. âyetine atıf. A. H. )!...
Məaric Suresi, 33. Ayet:
Onlar, kelime-i ş
ehade
tin gereklerini yerine getirenler, Kur’ân’ı bilerek tebliğ edip önderlik yapanlar, doğru şahitlikleriyle, örnek davranışlarıyla İslâm’ı temsil görevini ayakta tutanlardır....
Məaric Suresi, 33. Ayet:
(32-33) Ve onlar ki emanetlerine ve ahdlerine riâyet ederler. Ve onlar ki, şehâdetlerini doğruca ikame ederler....
Cin Suresi, 2. Ayet:
Yehdî iler ruşdi fe âmennâ bih(bihî), ve len nuşrike bi rabbinâ ehadâ(
ehade
n)....
Cin Suresi, 2. Ayet:
1.
yehdî
: ulaştırır
2.
ilâ er ruşdi
: irşada
3.
fe âmennâ
: artık biz îmân ettik
4.
bi-hî
: ona
Cin Suresi, 7. Ayet:
Ve ennehum zannû kemâ zanentum en len yeb’asallâhu ehadâ(
ehade
n)....
Cin Suresi, 7. Ayet:
1.
ve enne-hum
: ve onlar ..... olduğunu
2.
zannû
: zannettiler
3.
kemâ
: gibi
4.
zanentum
: siz zannettiniz
<...
Cin Suresi, 18. Ayet:
Ve ennel mesâcide lillâhi fe lâ ted’û maallâhi ehadâ(
ehade
n)....
Cin Suresi, 18. Ayet:
1.
ve enne
: ve muhakkak ki
2.
el mesâcide
: mescidler
3.
li allâhi
: Allah'a aittir, Allah içindir
4.
fe
: öyleys...
Cin Suresi, 20. Ayet:
Kul innemâ ed’û rabbî ve lâ uşriku bihî ehadâ(
ehade
n)....
Cin Suresi, 20. Ayet:
1.
kul
: de ki
2.
innemâ
: yalnızca, sadece
3.
ed'û
: dua ederim
4.
rabbî
: Rabbim
Cin Suresi, 22. Ayet:
Kul innî len yucîrenî minallâhi ehadun ve len ecide min dûnihî multehadâ(mult
ehade
n)....
Cin Suresi, 22. Ayet:
1.
kul
: de
2.
in-nî
: muhakkak ki ben
3.
len yucîre-nî
: beni asla korumaz
4.
min allâhi
: Allah'tan
Cin Suresi, 26. Ayet:
Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(
ehade
n)....
Cin Suresi, 26. Ayet:
1.
âlimu
: âlim, bilen
2.
el gaybi
: gayb, gizli olan, görünmeyen
3.
fe
: artık, bu sebeple
4.
lâ yuzhiru
: zahir ...
Müzzəmmil Suresi, 15. Ayet:
Doğrusu Biz; Firavun'a bir peygamber göndedriğimiz gibi, size de üzerinize ş
ehade
t edecek bir peygamber gönderdik....
Bürüc Suresi, 3. Ayet:
Ş
ehade
t edene ve ş
ehade
t edilene....
Bürüc Suresi, 3. Ayet:
(3-4) Ve şehâdet eden ve şehâdet olunana. Hendeklerin sahipleri mel'un bulunmuştur....
Bürüc Suresi, 4. Ayet:
(3-4) Ve şehâdet eden ve şehâdet olunana. Hendeklerin sahipleri mel'un bulunmuştur....
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
Ellezîne yubelligûne risâlâtillâhi ve yahşevnehu ve lâ yahşevne
ehade
n illallâh(illallâhe), ve kefâ billâhi hasîbâ(hasîban). ...
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yubelligûne
: tebliğ ederler
3.
risâlâti allâhi
: Allah'ın risaleti
4.
ve yahşevne-hu
: ve ...
Yasin Suresi, 65. Ayet:
Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları ş
ehade
t eyler: neler kesbediyorlardı...
Yasin Suresi, 65. Ayet:
Bugün, onların ağızlarını mühürleriz. Bizimle elleri konuşur ve yapmakta oldukları şeye ayakları ş
ehade
t eder....
Yasin Suresi, 65. Ayet:
Bugün onların ağızları üzerine mühür basarız ve bize elleri söyler ve neler kazanır olduklarına dair ayakları şehâdette bulunur....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
O’ndan başka ibadet edib durdukları şeyler (putlar), şefaat da edemezler; ancak Hak’ka ş
ehade
t eden (dili ve kalbi ile “Lâ ilâhe illAllah diyen”) kimseler müstesna... onlar (Allah’ın Rableri olduğunu gerçek olarak) bilirler....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Allah'tan başkasına duâ edip yalvaranlar, yalvardıkları şeyin şefaatine eremezler. Ancak bilerek hakk ile (hakk adına) şehâdet edenler müstesna......
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka ş
ehade
t eden kimseler müstesnâ...
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
Allâhı bırakıb da tapar oldukları (putlar hiçbir kimseye) şefaat etmek (salâhiyyetine) mâlik değildir. Hakka, bizzat (kalbleriyle) bilerek şehâdet edenler müstesna. ...
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
O'ndan başka tapındıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hak ile ş
ehade
t edenler bunun dışındadır ve onlar bilirler....
Zuxruf Suresi, 86. Ayet:
O'ndan başka ibadet eder oldukları şeyler, şefaat etmeğe malik değildirler. Ancak o bilir oldukları halde Hakk'a şehâdet edenler müstesnâ....
Həşr Suresi, 22. Ayet:
Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), huver rahmânur rahîm(rahîmu)....
Həşr Suresi, 22. Ayet:
1.
huve allâhu ellezî
: O Allah ki
2.
lâ
: yoktur
3.
ilâhe
: ilâh
4.
illâ
: den başka
Həşr Suresi, 22. Ayet:
"HÛ" Allâh, tanrı yok, sadece "HÛ"! Gayb ve şehâdeti daimî bilendir! "HÛ", Er Rahmân (tüm El Esmâ özelliklerini mündemiç olan) Er Rahıym'dir (tüm El Esmâ özelliklerini açığa çıkaran - o özelliklerle Efâl âlemini seyrinde yaşamakta olan)....
Həşr Suresi, 22. Ayet:
O öyle Allah ki ondan başka Tanrı yok gaybi de bilir ş
ehade
ti de, o rahmândır, rahîmdir...
Həşr Suresi, 22. Ayet:
O öyle Allah’dır ki, O’ndan başka ilâh yoktur! Gaybı ve şehâdeti (gizli olanı ve görüneni) hakkıyla bilendir. O, Rahmân (bütün mahlûkata rahmet eden)dir, Rahîm(mü’minlere çok merhamet eden)dir....
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm(hakîmu). ...
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
1.
âlimu
: bilen
2.
el gaybi
: gayb, bilinmeyen, görünmeyen
3.
ve eş şehâdeti
: ve hristiyanlar
4.
el azîzu
: azîz...
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
Gayb ve şehâdetin Âlim'idir, Aziyz'dir, Hakiym'dir....
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
Gaybe de ş
ehade
te de âlim, azîz, hakîmdir...
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
(O,) gayb ve şehâdeti (gizli olanı ve görüneni) hakkıyla bilendir, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....