Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Doğrusu Biz, seni, Hakk ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem
ehlin
den sorumlu tutulacak değilsin....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama hepsi aynı değildir. Kitap
ehlin
den, Allah'ın ayetlerini okuyan ve gece saatlerinde secde eden bir topluluk da vardır....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi buyurmaktadır. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin
ehlin
den değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaktan seni sakındırıyorum."...
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Senden önce de vahyimizi iletmede elçi olarak insandan başkasını görevlendirmedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir
ehlin
e sorun....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e salatı buyur. Kendin de onun üzerinde sabırlı ol. Senden rızık istemiyoruz. Seni, Biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takva içindir....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de vahyimizi iletmede elçi olarak insandan başkasını görevlendirmedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Ve Nuh'u da hani o daha önce bize çağrıda bulunmuştu. Biz de çağrısına karşılık verdik. Onu ve
ehlin
i büyük bir felaketten kurtardık....
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
Biz de onun çağrısına karşılık verdik. Ve derdini yok ettik. Ve katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir öğüt olmak üzere, kendisine
ehlin
i ve onlarla birlikte bir mislini daha verdik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Biz, ona: "Gözetimimiz altında vahyimiz ile bildirdiğimiz gibi gemi yap." diye vahyettik. Böylece emrimiz gereği Tennur kaynadığı zaman hemen ona her cinsten eşler olarak iki adet ve
ehlin
i bindir. Onlardan, haklarında önceden hüküm verilenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Benden bir dilekte bulunma. Onlar boğulacak olanlardır....
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Bunun üzerine onu ve
ehlin
in tamamını kurtardık....
Ənkəbut Suresi, 32. Ayet:
İbrahim: "Fakat orada Lut var!" dedi. "Biz, orada kimin olduğunu daha iyi biliriz. Geride kalanlarla beraber olacak olan karısı hariç, onu ve
ehlin
i mutlaka kurtaracağız." dediler....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a vardıkları zaman, onların gelmelerinden dolayı telaşlandı, sarkıntılık yapacaklarını düşünerek içi daraldı. Elçiler: "Korkma ve üzülme; Biz -geride kalanlarla beraber olacak olan karın hariç- seni ve
ehlin
i mutlaka kurtaracağız." dediler....
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Onu ve
ehlin
i büyük sıkıntıdan kurtardık....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem bir zaman sizi Fir'avun
ehlin
den kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne(evlâd acısına) ma'ruz bırakıyorlar, (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda (size revâ görülen bu zulümlerde), Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Hani sizin için denizi yarıp da sizi kurtarmış ve siz (hayretle) bakıp dururken Fir'avun
ehlin
i suda boğmuştuk....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Allah tarafından onlarda bulunan kitabın doğruluğunu bildiren bir peygamber geldi mi kitap
ehlin
in bir kısmı, Allah'ın kitabını artlarına atarlar, sanki de bilmezler....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
1.
mâ yeveddu
: sevmezler, istemezler
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
3.
min ehli el kitâbi
: kitap
ehlin
den, kitap sahiplerinden
4.
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitab
ehlin
den inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne kitap
ehlin
den kâfir olanlar, ne de müşrikler, size Rabbinizden bir hayır indirilmesini istemezler. Allah'sa dilediğini rahmetiyle seçer de ona bir hususiyet verir. Allah büyük bir ihsân sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
ehlin
den kâfir olanlar da, müşrikler de size Rabbinizin katından bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise kendi rahmetini dilediğine özel kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
Ehlin
den olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitab
ehlin
den ve Allah'a es kosanlardan inkar edenler, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini istemezler. Allah, rahmetini diledigine tahsis eder. Allah buyuk nimet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
ehlin
den inkâra sapanlar da, Allah'a ortak koşanlar da Rabbinizden size bir iyilik indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Allah çok büyük lütuf ve iyilik sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
ehlin
den ve Allah'a eş koşanlardan inkar edenler, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini istemezler. Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük nimet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne kitap
ehlin
den, ne de müşriklerden olan kafirler size Rabbinizden bir hayır indirilmesini ister. Allah ise rahmetini dilediğine bahşeder ve Allah çok büyük lütuf sahibidir...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitap
ehlin
den, ne de müşriklerden hiçbiri, size Rabbinizden bir hayır indirilsin istemez. Allah ise, üstünlüğü, rahmetiyle dilediğine mahsus kılar ve Allah çok büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitap
Ehlin
in kâfirleri ve ne de puta tapanlar Rabbinizden size herhangi bir iyilik inmesini istemezler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
ehlin
den olan küfredenler ve müşrikler rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini istemezler / arzu etmezler. (Oysa) Tanrı (ise) rahmetini dilediğine verir. Tanrı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
ehlin
den olan kâfirler de müşrikler de size Rabbinizden bir hayır inmesini istemezler. Oysa Allah kimi dilerse onu rahmetiyle mümtaz kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
Ehlin
den olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap
Ehlin
den kâfir olanlar ile müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise dilediği kulunu rahmetiyle seçkin kılar. Gerçekten Allah pek büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
1.
vedde
: sevdi, diledi, istedi, arzu etti 2 - kesîrun
2.
min ehli el kitâbi
: kitap
ehlin
den, kitap sahiplerinden
3.
lev yeruddûne-kum
: keşke sizi döndürseler, döndürebilseler
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
in çoğu, kendilerine gerçek bütün açıklığıyla belli olduktan sonra sırf kalplerinde size karşı besledikleri kıskançlık duyguları yüzünden sizi iman etmenizden sonra küfüre döndürmek istediler. Siz onlara aldırmayın ve Allah'ın hükmü gelinceye kadar kendi hallerinde bırakın. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
Ehlin
den çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size) emredinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab
ehlin
in cogu, hak kendilerine apacik belli olduktan sonra, iclerindeki cekememezlikten oturu, sizi, inandiktan sonra kufre dondurmeyi isterler. Allah'in emri gelene kadar onlari affedin, gecin. Allah muhakkak her seya Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah'ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye kadar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah' in kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
in çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gelene kadar onları affedin, geçin. Allah muhakkak her şeye Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
in birçoğu, gerçek kendilerine belli olduğu halde, özlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra inkara döndürmeyi arzular. ALLAH emrini getirinceye kadar onları affet, görmemezlikten gel. ALLAH herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir çoğu arzu etmektedir ki, hak kendilerine gün gibi aşikar olduktan sonra sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan ötürü, sizi iman ettikten sonra çevirip kafir etsinler. Şimdilik siz, Allah emrini verinceye kadar af ve hoşgörüyle davranın. Şüphesiz ki, Allah her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
Ehlin
in çoğu gerçeğin ne olduğunu kesinlikle öğrendikten sonra sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi iman ettikten sonra tekrar kâfirliğe döndürmek isterler. Allah'ın emri gelinceye kadar onlara aldırış etmeyin, yaptıklarını hoş görün. Hiç kuşkusuz Allah herşeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den birçoğu / kitap
ehlin
in çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefslerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı inanmanızdan sonra sizi küfre / kafirliğe döndürmek arzusu duydular. Fakat Tanrı'nın buyruğu gelinceye kadar onları bırakın ve ilişmeyin. Hiç kuşkusuz Tanrı herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab
ehlin
in çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi imandan sonra küfre döndürmek isterler. Allah'ın açıklayıcı emri gelene kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den birçokları, hak gözlerinin önüne serildiği halde içlerindeki çekememezlikten ötürü, imanınızdan sonra sizi tekrar küfre döndürmek isterler. Allah'ın (açıklayıcı) emri gelinceye kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
ehlin
den olanların bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlık yüzünden, sizi inanmanızdan sonra tekrar küfre döndürmeyi arzu ederler. Öyleyse onlara Allah’ın emri gelinceye kadar ilişmeyiniz, kendi hallerine bırakınız şüphesiz Allah’ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
Ehlin
den çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap
Ehlin
den birçoğu, imanınızdan sonra sizi tekrar inkâra döndürmek ister. Bu, kendilerine hak apaçık göründükten sonra içlerinden gelen kıskançlık yüzündendir. Allah'ın emri gelinceye kadar siz hoşgörün, bağışlayın. Şüphesiz ki Allah herşeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Müşriklerin ve kitap
ehlin
in cahilleri: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah’ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûcizeleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz, hiç şüphesiz biz
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
bi el hakkı
: hak ile
4.
beşîren
: m...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhe yok ki biz seni, hak (dîn) ile, bir müjdeleyici ve(aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik; ve (sen) Cehennem
ehlin
den suâl olunmayacaksın!...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Biz seni hem müjdeleyici, hem de sakındırıcı olarak, hak ile gönderdik. Yoksa sen Cehennem
ehlin
den sorumlu değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem
ehlin
den sorgu suale çekilmeyeceksin/cehennem yâranından sen sorumlu değilsin....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim şöyle demişti: "Rabbim burasını emin bir mahal kıl ve
ehlin
i (nefslerinin hakikati olarak) Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenleri, yaptıklarının sonuçlarıyla rızıklandır. " (Rabbi) dedi: "Kim (hakikati) inkâr ederse onu bile kısa bir zaman (dünya yaşamı) boyunca rızıklandırır, sonra da yanma azabına bırakırım. " O ne kötü gerçekle yüzleşmedir!...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim: "Rabbim, burasını güvenli (aminen) bir şehir kıl ve
ehlin
den Tanrı'ya ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Tanrı: "Sadece inananları değil) küfredeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(O kitap
ehlin
e) De ki: -Siz, bizimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Halbuki, O, bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz Allah’a içten /katıksız olarak bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, savaş haram olan ayda savaşı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan çıkarmak, onu inkâr etmek, halkı Mescid-i Harâm'dan menetmek ve mescit
ehlin
i, oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitneyse adam öldürmeden de beterdir. Gücü yeterse sizi dininizden döndürmedikçe sizinle savaştan geri kalmaz onlar. Sizden birisi dininden döndü de kâfir olarak öldü mü işlediği hayırlı işler, dünyada da heder olup gitmiş demektir, âhirette de. O...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, savaşmanın haram olduğu ay içinde savaşmayı soruyorlar. O ayda savaşmak büyük iştir! Ne var ki Allâh yolundan (insanları) alıkoymak, hakikatini inkâr ve Mescid-i Haram'a nankörlük edip, halkı oraya girmekten yasaklamak,
ehlin
i oradan sürmek, Allâh indînde çok daha büyük iştir! Fitne, öldürmekten de büyük iştir! Onlar güç yetirebilseler, sizi inancınızdan döndürene kadar sizinle savaşırlar. Sizden, kim din anlayışından döner ve hakikati inkâr üzere ölürse, dünyada ve sonsuz gelecek sürecind...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
sana hurmetli aydan ve onda kıtalden soruyorlar; deki onda bir kıtal büyük bir günahtır, maamafih Allah yolundan bir meni' ve ona bir küfür ve Mescidiharamdan meni' ve
ehlin
i ondan çıkarmak Allah yanında daha büyük ve fitne katilden daha büyüktür, onlar güçleri yeterse sizi dininizden döndürmek için sizinle muharebe etmekten bir zaman geri durmazlar, sizden de her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri Dünya ve Ahıret heder olmuştur ve artık onlar eshabı nard...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı ve o ayda muharebe etmeyi soruyorlar. De ki: “O ayda muharebe etmek, büyük bir günahtır. Fakat; insanları Allah yolundan men etmek ve onu inkar eylemek, Mescid-i Haram’a gitmelerine engel olmak, onun
ehlin
i oradan çıkarmaksa Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, katilden de beterdir. Kafirlerin güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden döner de kafir olarak ölürse, onların yaptığı ameller dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Tanrı katında, Tanrı'nın yolundan alıkoymak, ona küfretmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve
ehlin
i oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner (irtidat) ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Sana, haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük (bir günah)tır. Fakat (insanları) Allah yolundan men' etmek ve O’nu inkâr etmek, hem (mü’minleri) Mescid-i Harâm’dan (men' etmek) ve
ehlin
i oradan çıkarmak Allah katında (günah cihetiyle) daha büyüktür. Çünki fitne (çıkarmak ve mü’minleri inkâra zorlamak), öldürmekten daha büyük (bir günah)tır.' (Ey Habîbim!) Eğer güçleri yetse, sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı bırakmazlar. İçinizden kim dîn...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram aydan ve onda savaştan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak; büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan alıkoymak ve O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gitmelerine engel olmak, onun
ehlin
i oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, katilden de beterdir. Kafirlerin güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden dönerde kafir olarak ölürse; onların yaptığı ameller dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Ve onl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana Şehr-i Haram'ı, o ayda yapılan kıtali soruyorlar. De ki: «O ayda kıtal büyük bir günahtır. Fakat nâsı Allah'ın yolundan men etmek ve onu inkar eylemek, Mescid-i Haram'dan mende bulunmak ve onun
ehlin
i oradan çıkarmak Allah yanında daha büyük (bir cinayettir). Ve fitne ise katilden daha büyüktür.» Onlar muktedir olabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaştan geri durmazlar. Sizden ise her kim dininden dönüp de kâfir olarak ölürse artık onların bütün amelleri dünyada da, ahir...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nihâyet peygamberleri onlara şöyle dedi: 'Şübhesiz onun hükümdarlığının alâmeti,(vaktiyle sizden alınan) tabutun size gelmesidir ki, onun içinde Rabbinizden bir sekîne(ruhlara emniyet veren bir huzur) ve Mûsâ
ehlin
in ve Hârûn
ehlin
in bıraktıklarından geriye kalan birtakım şeyler vardır; onu melekler taşıyacaktır.Eğer mü’min kimseler iseniz, şübhesizbunda sizin için gerçekten bir delil vardır.'...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Cizye vermeyi kabul eden kitap
ehlin
i (kâfirleri), İslâm dinine girmek için zorlamak ve onlara cebretmek yoktur. İman ile küfür, kesin olarak meydana çıkmıştır. Artık kim, azgınlığa ve sapıklığa sevkedenleri tanımayıpta Allah’a iman ederse, o muhakkak ki, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir. (bazı müfessirlere göre bu âyeti kerimenin hükmü kıtal âyeti kerimesinin nâzil olmasıyla nashedilmiş, kaldırılmıştır.)...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Bunların âdeti) Fir'avun
ehlin
in ve onlardan öncekilerin âdeti gibidir. (Onlar da)âyetlerimizi yalanlamışlardı. Allah da onları, günahları sebebi ile yakalayıvermişti. Allah ise, azâbı pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
1.
veddet
: diledi
2.
tâifetun
: taife, bir grup, topluluk
3.
min ehli el kitâbi
: kitap
ehlin
den, kitap verilenlerden, yahudiler ve hristiyanlardan
4.
...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
in bir bölüğü, yolunuzu sapıtmak ister. Halbuki sizi değil, ancak kendilerini yoldan çıkarırlar, kendileri sapıklığa düşerler de farkında değillerdir....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir topluluk sizi saptırmayı arzuladı. Oysa onlar sadece kendilerini saptırıyorlar da bunun farkında değiller....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir grup, sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp saptırırlar da şuuruna varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitab
ehlin
den bir takimi sizi sapitmak isterler; oysa kendilerini saptirirlar da farkina varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir takımı sizi sapıtmak isterler; oysa kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup sizi saptırmak istediler, halbuki sırf kendilerini saptırıyorlar da farkına varmıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup, sizi yoldan çıkarma sevdasına kapıldı. Oysa onlar sadece kendilerini yoldan çıkarırlar, ama bunun farkında değildirler....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp saptırırlar da şuuruna varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir tâife sizi saptırmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptırırlar da farkında olmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir kısmı sizi yoldan çıkarmak isterler, fakat yalnızca kendilerini yoldan çıkarırlar da bunun farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup istedi ki sizi saptırsınlar. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar; fakat farkında değiller....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir grup, sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp saptırırlar da şuuruna varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir topluluk sizi saptırmak istedi. Oysa onlar kendilerini saptırıyorlar da farkına bile varmıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir zümre, sizi bir saptırabilseler diye arzu ettiler. Oysaki onlar, kendilerinden başkasını saptırmazlar. Ama bunu fark etmiyorlar....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
1.
ve kâlet
: ve dedi
2.
tâifetun
: tâife, bir grup, topluluk
3.
min ehli el kitâbi
: kitap
ehlin
den, kitap verilenlerden
4.
âm...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup (diğerlerine): “Âmenû olanlara indirilmiş olana, gündüz îmân edin, ve (günün) sonunda (akşamleyin) inkâr edin. Umulur ki böylece onlar (dînlerinden) dönerler.” dediler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler” dedi....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
in bir bölüğü de dedi ki: İman edenlere indirilene gündüzün inanın, akşam üstü inanmayın, kâfir olun, belki iman edenler de inançlarından dönerler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir topluluk dedi ki: 'İman edenlere indirilen şeylere günün başında inanın ve sonunda inkar edin; belki dönerler.' [12]...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir bölümü, dedi ki: "İman edenlere inene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da dönerler."...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
(72-73) Kitab
ehlin
den bir takimi soyle dedi: «Inananlara indirilene gunun basinda inanin, sonunda inkar edin ki, belki donerler ve dininize uyanlardan baskasina inanmayin". De ki: «Dogru yol Allah'in yoludur". Ve yine baskasina da verildigine veya Rabbinizin katinda Muslumanlarin karsi delil getirip sizi alt edecegine inanmayin» derler. De ki: «Dogrusu bol nimet Allah'in elindedir, onu diledigine verir. Allah'in fazli her seyi kaplar, O her seyi bilir"....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir topluluk, (ayak takımlarına) dediler ki: Şuna (Muhammed'e) inananlara indirilene günün evvelinde inanın, günün sonunda inkâr edin ; ola ki (dinlerinden) dönerler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
(72-73) Kitap
ehlin
den bir takımı şöyle dedi: 'İnananlara indirilene günün başında inanın, sonunda inkar edin ki, belki dönerler ve dininize uyanlardan başkasına inanmayın'. De ki: 'Doğru yol Allah'ın yoludur'. Ve yine başkasına da verildiğine veya Rabbinizin katında Müslümanların karşı delil getirip sizi alt edeceğine inanmayın, derler. De ki: 'Doğrusu bol nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah'ın fazlı her şeyi kaplar, O her şeyi bilir'....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup: «Müminlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar da dönerler.» dedi....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup dedi ki; 'müminlere indirilen mesaja günün başlangıcında inanınız, fakat günün sonunda onu reddediniz, böylece belki onlar da inançlarından dönerler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir bölümü dedi ki: "İnananlara inene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise küfredin. Belki onlar da dönerler."...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir kısmı: -İman edenlere indirilene günün başında inanın, sonunda inkar edin, belki dönerler....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir grup dedi ki: "İnananlara indirilmiş olana, günün önünde inanın, sonunda inkâr edin; belki (size bakarak onlar da) dönerler;"...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir bölümü, dedi ki: «İman edenlerin üzerine inene, gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise inkâr edin. Belki onlar da dönerler.»...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir güruh da birbirine şöyle dedi: 'İman edenlere indirilmiş olan kitaba sabah iman edip akşam vakti onu inkâr edin ki, onlar da dönsünler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öyle kimseler var ki; ona kantar kantar (altın) emanet etsen onu sana iade eder. Ve yine onlardan öyle kimseler var ki; eğer ona bir dinar emanet versen başında devamlı dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu onların: “Ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol (sorumluluk) yoktur.” demelerindendir. Allah'a karşı bilerek yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
"Kitap
ehlin
den öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
in içinde öylesi vardır ki ona bir kantar altın emânet etsen onu, olduğu gibi öder. Öylesi de vardır ki bir altın emânet etsen ayak direyip ısrar etmedikçe geri vermez. Bu da, okuma-yazma bilmeyenlerin mallarını almada bir vebal yok bize demelerindendir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öylesi vardır ki, kendisine bir kantar mal emanet etsen, onu sana geri verir. Ama öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet etsen başına dikilip durmadığın sürece onu sana geri vermez. Bu onların: 'Bilgisizlere karşı bizim üzerimizde bir sorumluluk yoktur' demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler. [13]...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
Ehlin
den öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öylesi vardır ki, kendisine bir yük altın emanet etsen onu (noksansız olarak) sana öder. Öylesi de vardır ki, ona emanet olarak bir altın versen, sen üzerine ayak direyip ısrar etmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar derler ki, câhil Arapların malını almakta bize günah ve sorumluluk yoktur. Onlar bile bile Allah’a karaşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
Ehlin
den öylesi var ki, kendisine bir kantar (altın) emânet bıraksan, onu sana öder. Öylesi de var ki, kendisine bir dînar emânet etsen, başında dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu da onların: «Ümmîler (okur yazar olmayan kitapsızların bizim üzerimizde sorumluluktan yana bir yolu (bir hakkı) yoktur» demelerindendir. Allah'a karşı bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur.» demelerinden dolayıdır. Ve onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öylesi var ki, yanına yüklü bir emanet bıraksan onu sana geri verir, buna karşılık öylesi var ki, eğer ona bir dinarcık emanet versen, sürekli tepesinde dikilmedikçe onu sana geri vermez. 'Ümmilere (kendi dinimizden olmayanlara) karşı hiçbir sorumluluğumuz yoktur' dedikleri için böyle davrananlar, böyle bile bile Allah adına yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler [zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar] konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Tanrı'ya karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den; bir yük altın bıraksan onu sana iade eden kimseler vardır. Onlardan, bir dinar versen tepesine dikilmedikçe onu sana geri vermeyen kimseler de vardır. Bu, onların: -Kitapsızlara karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar, bile bile Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
ehlin
den öylesi vardır ki, ona yüklerle emânet bıraksan, onu sana öder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar versen, devamlı olarak başına dikilmeden onu sana ödemez. Onlar "Ümmilere karşı bize bir sorumluluk yoktur." dedikleri için böyle yapıyorlar ve Allah'a karşı bile bile yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
Ehlin
den öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların «ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur» demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
Ehlin
den öylesi vardır ki, kendisine yükler dolusu emanet bıraksan, onu sana geri verir. Onlardan öylesi de vardır ki, bir dinar bile emanet edecek olsan, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. Buna sebep de, 'Kitap Ehli olmayanlar hakkında yaptıklarımızdan sorumlu tutulmayız' demeleridir. Böylece, Allah hakkında bile bile yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan (Kitap
ehlin
den) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap
ehlin
in bir bölüğü de kitaptan bir şey okuyorlarmış zannına kapılmanız için dillerini oynatıp dururlar, halbuki okudukları, kitapta yoktur. Bu, Allah katındandır derler, değildir Allah katından ve bile bile Tanrıya bühtan ederler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap
ehlin
den bir gürûh da vardır, dillerini kitaba doğru eğer bükerler ki, siz, o tahrif ettiklerini kitaptan sanasınız. Halbuki o, kitaptan değildir. Bir de: “- Bu Allah katındandır” derler; halbuki o, Allah katından değildir. Allah nâmına bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap
Ehlin
den öyle kimseler de var ki, kitapta olmadığı halde kitaptanmış sanasınız diye dillerini kitaptan yana evirip çevirirler, eğip bükerler de «Bu, Allah'ın kitabındandır» derler. Oysa Allah katından (böyle bir şey indirilmiş) değildir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap
ehlin
den öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. «Bu, Allah katındandır.» derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap
Ehlin
den bir kısmı da var ki, kitabı okurken dillerini eğip bükerler-tâ ki, okudukları şeyi kitaptan sanasınız. Oysa o kitaptan değildir. Bir de derler ki, 'Bu Allah katındandır.' Oysa o Allah katından değildir. Böylece, bile bile Allah hakkında yalan söyleyip dururlar....
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman edenler, eğer kendilerine hakikat bilgisi verilenlerden bir bölümüne (sonradan sapmış olmaları nedeniyle) itaat ederseniz, sizi imandan sonra inkâr
ehlin
e dönüştürürler....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
1.
leysû
: değil
2.
sevâen
: eşit, müsavi, aynı, bir
3.
min ehli el kitâbi
: kitap
ehlin
den (hristiyan ve yahudilerden)
4.
umme...
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların (hepsi) bir değildir. Kitap
ehlin
den, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın âyetlerini tilavet eden ve secde eden bir ümmet vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların (Kitap
ehlin
in) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama hepsi bir değil. Kitap
ehlin
den dosdoğru hareket edip ibadetten vazgeçmeyen, geceleri secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir bölük de var....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir. Kitap
ehlin
den gecenin geç vakitlerinde ibadete kalkıp Allah'ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan bir topluluk vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(113-11) 4 Kitap
ehlin
in hepsi bir degildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'in ayetlerini okuyup duranlar vardir; bunlar Allah'a ve ahiret gunune inanir, kotulukten meneder, iyiliklere kosarlar. Iste onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(113-114) Kitap
ehlin
in hepsi bir değildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır; bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama onların hepsi bir değildir. Kitap
ehlin
in içinde geceleri ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan bir kesim vardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların hepsi bir değildir. Kitap
ehlin
den bir ümmet vardır ki gece vaktinde ayakta durup Tanrı'nın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların hepsi bir değildir. Kitap
Ehlin
den dosdoğru bir topluluk da vardır ki, secdeye kapanır, geceler boyu Allah'ın âyetlerini okurlar....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
(113-11) 4 Kitap
ehlin
in hepsi bir degildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'in ayetlerini okuyup duranlar vardir; bunlar Allah'a ve ahiret gunune inanir, kotulukten meneder, iyiliklere kosarlar. Iste onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
(113-114) Kitap
ehlin
in hepsi bir değildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır; bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Yaptıkları hayır ve iyiliklerden, mükâfatsız kalan bir tek iyilik bile bulunmayacaktır. Allah günahlardan korunan takvâ
ehlin
i pek iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit erkenden
ehlin
den çıkmıştın mü'minleri muharebe için elverişli mevki'lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, inançlıları savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için
ehlin
den (ailenden) erkenden ayrılmıştın. Tanrı işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit erkenden
ehlin
den ayrılmıştın. Mü'minler için savaşa elverişli mevziler hazırlıyordun. Ve Allah Teâlâ ise hakkıyla işiticidir, hakkıyla bilicidir....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Mallarınız ve canlarınız konusunda kesinlikle deneyden geçirileceksiniz, gerek kitap
ehlin
den ve gerekse müşriklerden birçok incitici söz işiteceksiniz. Eğer (bunlara karşı) sabreder ve Allah'tan korkarsanız, bu tutum azimliliğinizin, kesin kararlılığınızın bir belirtisidir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak ki
2.
min ehli el kitâbi
: Kitap
ehlin
den, kitab sahiplerinden
3.
le men
: elbette, mutlaka o kimseler
4.
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ve muhakkak ki kitap
ehlin
den öyle kimseler var ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene mutlaka îmân ederler. Allah'a karşı huşû duyarlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere satmazlar. İşte onlar, onların mükâfatları, Rab'lerinin katındadır. Muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap
ehlin
den öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphe yok ki kitap
ehlin
den, Allah'a içten bir saygı besleyerek, Allah'a inananlar ve size indirilene de, kendilerine indirilene de, iman edenler var. Allah âyetlerini değersiz bir menfaate satmaz onlar. Onların karşılığı, Rableri katındadır. Şüphe yok ki Allah, pek tez hesap görür....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz kitap
ehlin
den, Allah'a karşı gönülden bir hürmet göstererek, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene iman edenler vardır. Bunlar Allah'ın ayetlerini az bir değer karşılığında satmazlar. Onların karşılıkları Rableri katındadır. Allah hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz, Kitap
Ehlin
den, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz kitap
ehlin
den (Hristiyan ve Yahudilerden) kimi de vardır ki, hakka boyun eğer oldukları halde, Allah’a iman ettikleri gibi, size indirilen Kur’ân’a da, kendilerine gönderilen Tevrat ve İncil’e de iman ederler, Allah’ın âyetlerini bir kaç paraya satıp dünya menfaatı elde etmezler. İşte bu müminlere, Rableri katında mükâfatları vardır. Gerçekten Allah hesabını pek çabuk görür....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitab
ehlin
den Allah'a husu duyarak inanip, Allah'in ayetlerini az bir degere degismeyenler vardir. Iste onlarin ecirleri Rablerinin katindadir. suphesiz Allah'in hesabi cabuktur....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap
ehlin
den Allah'a huşu duyarak inanıp, Allah'ın ayetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır. Şüphesiz Allah'ın hesabı çabuktur....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap
ehlin
den öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene - Allah'a boyun eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kuşkusuz kitap
ehlin
den Allah'a size indirilen ve kendilerine indirilmiş olan mesaja, Allah korkusu içinde, inananlar, Allah'ın ayetlerini birkaç paraya satmayanlar vardır. Bunlar Rabbleri katında ödüllerini alacaklardır. Hiç şüphesiz Allah'ın hesaplaşması pek çabuktur....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz, Kitap
ehlin
den Tanrı'ya, size indirilene ve kendilerine indirilene -Tanrı'ya derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Tanrı'nın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. Şüphesiz, Tanrı hesabı çok çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap
ehlin
den, Allah’a ve size indirilenlere ve kendilerine indirilenlere iman edip, Allah’tan korkanlar ve Allah’ın ayetlerini az bir bedele karşılık satmayanlara, işte onlara Rab’leri katında mükafatları vardır. Allah, hesabı çabuk görür....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap
ehlin
den öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar; Allah'a karşı saygılıdırlar; Allâh'ın âyetlerini birkaç paraya satmazlar. Onların da Rableri katında ödülleri vardır! Şüphesiz Allâh, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz, Kitap
Ehlin
den de, Allah'a size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar, Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap
Ehlin
den öyleleri de var ki, Allah'a da, size indirilene de, onlara indirilene de, Allah karşısında tam bir saygı içinde iman ederler ve üç beş kuruş için Allah'ın âyetlerini satmazlar. Onların Rableri katında ödülleri vardır. Allah ise hesapları pek çabuk görür....
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İçinizden özgür inançlı(kadın)ları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inançlı cariyelerinizden (alsın). Tanrı sizin inancınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak
ehlin
in izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın). Bu, sizden günaha sapmaktan endi...
Nisa Suresi, 35. Ayet:
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin
ehlin
den (ailesinden) bir hakem, kadının da
ehlin
den (ailesinden) bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Tanrı da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Tanrı, bilendir, haberdar olandır....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitab verilenler! Birtakım yüzleri (tanınmayacak hâle getirerek) silip, enselerine (benzer bir hâle) döndürmemizden veya onları, Cumartesi
ehlin
i lâ'netlediğimiz gibi lâ'netlemeden önce, berâberinizde olanı (Tevrât’ı) tasdîk edici olarak indirdiğimize(Kur’ân’a) îmân edin! Allah’ın emri ise (mutlaka) yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri mutlaka
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, emânetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka
ehlin
e, kabiliyetli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Allah, size emanetleri
ehlin
e (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Gerçekten Allah, size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hüküm vermenizi emreder. Hakikaten Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah, hükümlerinizi hakkıyle işitici, emanete ait işlerinizi hakkıyle görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hic suphesiz Allah size, emanetleri
ehlin
e teslim etmenizi ve insanlar arasinda hukmettiginiz zaman adaletle hukmetmenizi emreder. Allah size ne guzel ogut veriyor. suphesiz Allah isitir ve gorur....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah emânetleri
ehlin
e vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt verir! Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri
ehlin
e teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Haberiniz olsun ki Allah size şunları emrediyor: Emanetleri
ehlin
e veresiniz ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakıt adaletle hükmedesiniz, hakikat Allah size ne güzel va'z veriyor, şüphesiz ki Allah semi', basir bulunuyor....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Haberiniz olsun ki, Allah size emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah işiten ve bilendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Tanrı, size emanetleri
ehlin
e (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi buyuruyor. Bununla Tanrı, size ne güzel öğüt veriyor... Doğrusu Tanrı, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şübhe yok ki Allah size, emânetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! Doğrusu Allah, bununla size ne güzel nasîhat veriyor! Şübhesiz ki Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah; size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah; bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah; Semi', Basir olandır....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak Allah Teâlâ size emrediyor ki, emanetleri
ehlin
e veriniz ve nâs arasında hükmedince adâletle hükmediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok Allah Teâlâ bihakkın işitici ve bihakkın görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanetleri
ehlin
e teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hüküm vermenizi emreder. Allah bununla, size ne de güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah semî ve basîrdir (sözlerinizi de, hükümlerinizi de hakkıyla işitir, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görür)....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allâh, size emânetleri
ehlin
e vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allâh size böylece ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu, Allâh işiten, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri
ehlin
e (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri
ehlin
e vermenizi, insanlar arasında hüküm verdiğinizde de adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz ki Allah herşeyi işitir, herşeyi görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaleti yerine getirmenizi emreder. Bu Allah'ın güzel bir öğüdüdür. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder. Gerçekten Allah bununla size ne güzel nasihat veriyor. Şüphesiz Allah, (söylenenleri) işiten, (yaptıklarınızı) görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Gerçekten Allah size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allahû Tealâ, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder. Allah Teala, bununla size ne güzel nasihat ediyor. Allahü Azîmü'ş-şan (sözlerinizi ve hükümlerinizi) işitici ve (bütün yaptıklarınızı) görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak ki Allah size, emanet (ve görev)leri
ehlin
e vermenizi emreder....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri
ehlin
e teslim etmenizi emreder....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
“Şüphesiz ki Allâh size emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Muhakkak ki Allâh bununla size ne güzel öğüt veriyor. Elbette Allâh, (hakkıyla) işiten ve görendir.”...
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanet edilen şeyleri mutlaka
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hüküm verecek olursanız adâletle hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne de güzel öğüt veriyor; zira Allah akıl sır ermez bir biçimde her şeyi işiten, her şeyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri
ehlin
e vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hüküm vermenizi emrediyor. Allah’ın size verdiği bu öğüt ne güzeldir. Allah hakkıyla işitici ve görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri
ehlin
e vermenizi, insanlar arasında hükmederken adaleti gözetleyip onunla hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Allah (her yaptığınızı) duyucu ve görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanetleri
ehlin
e vermenizi emrediyor....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri
ehlin
e vermenizi emreder....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir inançlıya, -hata sonucu olması dışında- bir başka inançlıyı öldürmesi yakışmaz. Kim bir inançlıyı 'hata sonucu' öldürürse, inançlı bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve
ehlin
e (ailesine) teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, inançlı olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda inançlı bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda
ehlin
e (ail...
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Sizin emaniyenizle ve kitap
ehlin
in emaniyesi ile değil, kim kötülük yaparsa (sadece) onunla cezalandırılır. Ve kendisi için Allah'tan başka bir velî ve bir yardımcı bulamaz....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap
ehlin
in kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır. O, kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Ne sizin boşuna kuruntularınızın aslı var, ne kitap
ehlin
in kuruntularının aslı. Kim kötülük ederse cezasını görür ve Allah'tan başka ne bir dost bulur, ne bir yardımcı....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Bu ne sizin kuruntularınıza ne de kitap
ehlin
in kuruntularına göredir. [22] Kim bir kötülük işlerse ona karşılık cazalandırılır ve kendisi için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilir....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap
Ehlin
in kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Bu, sizin kuruntulariniza ve Kitap
ehlin
in kuruntularina gore degildir. Kim fenalik yaparsa cezasini gorur, kendisine Allah'tan baska ne dost ve ne de yardimci bulur....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Bu, sizin kuruntularınıza ve Kitap
ehlin
in kuruntularına göre değildir. Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine Allah'tan başka ne dost ve ne de yardımcı bulur....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Bu ne sizin kuruntularınıza ne de kitap
ehlin
in kuruntularına göredir. [22] Kim bir kötülük işlerse ona karşılık cazalandırılır ve kendisi için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilir....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap
Ehlin
in kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
O, ne sizin kuruntularınıza, ne de kitap
ehlin
in kuruntularına göredir. Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanır ve Allah'tan başka da ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulabilir....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
(İş), ne sizin kuruntunuza, ne de kitap
ehlin
in kuruntusuna göredir. Kötülük yapan, o yüzden cezalandırılır. O, kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap
ehlin
in kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Tanrı'dan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
(İş) Ne sizin kuruntularınızla, ne Kitap
ehlin
in kuruntularıyla olmaz. Kötülük yapan, onunla cezâlandırılır ve kendisine Allah'tan başka ne dost, ne de yardımcı bulamaz (Allâh'ın vereceği cezâyı hiç kimse ondan savamaz)....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap
Ehlin
in kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz....
Nisa Suresi, 123. Ayet:
Allah'ın vaadi ne sizin kuruntularınıza tâbidir, ne de Kitap
Ehlin
in kuruntularına. Kötülük işleyen onun cezasını görür; kendisine Allah'tan başka bir dost veya yardımcı da bulamaz....
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Ancak (yanlışını idrak ederek) tövbe edenler, tutumlarını doğrultanlar, hakikatleriyle Allâh'a sarılanlar, din anlayışlarını Allâh için saflaştıranlar müstesna. . . Onlar iman ehli ile beraberdirler. Allâh iman
ehlin
e aziym mükâfat verecektir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ve ancak, kitap
ehlin
den olanlar (onu tekzip eden Yahudiler ve “Allah'ın oğlu” diyen Nasraniler), O'na ölümünden önce mutlaka îmân edecekler. Ve o, kıyâmet günü onların üzerine şahit olacak....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitab
ehlin
den hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü, o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Ve kitap
ehlin
den hiçbiri kalmayacak ki onun ölümünden önce ona inanmasın, o da kıyâmet günü, onların aleyhine tanık olacak....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap
ehlin
den ölümünden önce ona inanmayacak yoktur. Kıyamet gününde o, onların aleyhine şahitlik eder. [27]...
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, Kitap
ehlin
den, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap
ehlin
den, olmeden once, Isa'ya inanmayacak yoktur. O, gerektigi gibi inanmadiklarindan, kiyamet gunu onlarin aleyhine sahit olur....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap
ehlin
den, ölmeden önce, İsa'ya inanmayacak yoktur. O, gerektiği gibi inanmadıklarından, kıyamet günü onların aleyhine şahit olur....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap
ehlin
den hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (İsa'ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, Kitap
ehlin
den ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitab
ehlin
den hiç kimse yoktur ki; ölümünden önce ona inanacak olmasın. O da kıyamet günü aleyhlerinde şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap
ehlin
den, ölmeden önce ona kesin olarak inanan olursa, O, kıyamet günü onlara şahitlik eder ....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, kitâp
ehlin
den hiç kimse yoktur ki, ölümünden önce ona inanacak olmasın. Kıyâmet günü de O, (Îsâ) onların aleyhine şâhid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Andolsun, Kitap
Ehlin
den, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap
Ehlin
den hiç kimse yoktur ki, ölümünden önce İsa'ya inanmasın. Kıyamet gününde ise İsa onlar hakkında şahitlik edecektir....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün, temiz ve iyi şeyler size helâl kılınmıştır. Kitap
Ehlin
in yiyecekleri size helâldir; sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü'minlerden hür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan hür ve iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz, iffetlerinizi korumak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak şartıyla, size helâl kılındı. İmanı reddeden kimsenin ise bütün yaptıkları boşa çıkmıştır; âhirette o hüsrana düşenlerdendir....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
Dilerim, kendi suçunla berâber benim suçumu da yüklenesin de cehennem
ehlin
den olasın ve budur cezası zulmedenlerin....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"İsterim ki hem benim suçumun vebalini hem de kendi suçunun vebalini yüklenesin; ateş
ehlin
den olasın. . . İşte budur zâlimlerin cezası!"...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
'Doğrusu ben isterim ki, (sen) kendi günâhın ile benim günâhımı da yüklenesin de ateşin
ehlin
den olasın! İşte zâlimlerin cezâsı budur!'...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
'İstiyorum ki benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş
ehlin
den olasın. Zalimlerin cezası işte budur.'...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Tanrı sizi yeminlerinizdeki 'rasgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti,
ehlin
ize (ailenize) yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır). Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Tanrı size ayetlerini böyle...
Əraf Suresi, 43. Ayet:
O cennet
ehlin
in kalblerinde olan hased ve kini çıkarırız. (Oturdukları yerlerin) altlarından ırmaklar akar (Haldeki yerlerini görünce) şöyle derler: “- Allah’a hamd olsun ki, bizi, hidayeti ile buna kavuşturdu. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi, kendiliğimizden bunun yolunu bulamazdık. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri, hakkı getirmişlerdir.” Onlara şöyle çağrılır: “- İşte amelleriniz sebebiyle mirasçı olarak kondurulduğunuz cennet, budur.”...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve cennet ehli, ateş (cehennem)
ehlin
e seslendi. “Biz, Rabbimizin bize vaadettiğini hak olarak bulduk. Siz de, Rabbimizin size vaadettiğini hak olarak buldunuz mu?” “Evet” dediler. O zaman onların arasından bir müezzin (münadi, seslenme görevi olan kişi) seslendi: “Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun.”...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli, cehennem
ehlin
e biz, Rabbimiz bize neler vaadettiyse gerçek olarak hepsini bulduk, hepsini elde ettik, siz de Rabbinizin size vaadettiğini gerçek bir sûrette elde ettiniz mi diye nidâ eder, onlar da evet derler, derken aralarında bir münâdî, Allah'ın lâneti zâlimlere diye bağırır....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli cehennem
ehlin
e: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. "Evet!" derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı Nâr (ateş - radyasyon)
ehlin
e: "Rabbimizin bize söz verdiklerini hakkıyla bulduk. . . Rabbinizin söz verdiklerini hakkıyla buldunuz mu?" diye nida ettiler. . . Onlar da: "Evet" dediler. . . (Derken) aralarından bir seslenen: "Allâh lâneti zâlimler üzerinedir" diye ilan eder....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli cehennem
ehlin
e: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. «Evet!» derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli, cehennem
ehlin
e: «Rabbimizin bize vaad ettiğini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vaad ettiğini gerçek buldunuz mu?» diye seslenirler. Onlar da «evet» derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı şöyle seslenir: «Allah'ın laneti zalimler üzerine olsun!...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Nihâyet Cennet ehli, Cehennem
ehlin
e: '(Biz) gerçekten Rabbimizin bize va'd ettiğini hak olarak bulduk; artık (siz de) Rabbinizin size va'd ettiğini hak olarak buldunuz mu?' diye seslenirler. (Onlar da:) 'Evet!' derler. Bunun üzerine bir münâdî aralarında: 'Allah’ın lâ'neti zâlimlerin üzerine olsun!' diye nidâ eder....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve Cennet ashâbı, Cehennem
ehlin
e nidâ edip: «Rabbimizin bize vaad ettiğini biz şüphe yok ki hak bulduk, siz de Rabbinizin vaad ettiğini hak buldunuz mu?» diye soracaklar. Onlar da, «Evet» diyecekler. Derken aralarında bir münâdi: «Allah Teâlâ'nın lâneti zalimlerin üzerinedir» diye nidâ etmiş olacaktır....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
(44-45) Cennet ehli, cehennem
ehlin
e (şöyle) seslenir: -Biz, Rabbimizin bize vaad ettiğinin gerçek olduğunu gördük. Siz de Rabbinizin vaadini gerçek buldunuz mu? Onlar da: -Evet! derler. Aralarında bir münâdi: -Allah’ın laneti; ahireti inkar ederek, (insanları) Allah’ın yolundan saptıran zalimlerin üzerinedir! diye seslenir....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli, ateş
ehlin
e seslenir: 'Rabbimizin bize vaad ettiğini biz hak olarak bulduk. Siz de Rabbinizin vaad ettiğini hak olarak buldunuz mu?' Onlar 'Evet' derler. Aralarındaki bir nida edici de 'Allah'ın lâneti zalimlere olsun' diye seslenir....
Əraf Suresi, 45. Ayet:
(44-45) Cennet ehli, cehennem
ehlin
e (şöyle) seslenir: -Biz, Rabbimizin bize vaad ettiğinin gerçek olduğunu gördük. Siz de Rabbinizin vaadini gerçek buldunuz mu? Onlar da: -Evet! derler. Aralarında bir münâdi: -Allah’ın laneti; ahireti inkar ederek, (insanları) Allah’ın yolundan saptıran zalimlerin üzerinedir! diye seslenir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
1.
ve beyne-humâ
: ve ikisi arasında (vardır)
2.
hicâbun
: bir perde (duvar)
3.
alâ el a'râfi
: A'raf (cennet-cehennem arasındaki yüksek tepelerin) üstünde (arf: yüksek tepe, a’raf: yüksek tepeler)
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Ve onların aralarında bir perde ve A'rafın (tepelerin) üstünde onların hepsini simalarından (yüzlerinden) tanıyan adamlar vardır. Henüz oraya (cennete) dahil olmamış ama ümit eden cennet
ehlin
e: “Selâmlanmak (selâm) sizin üzerinize olsun!” diye nida ettiler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir örtü var ve A'râf üstünde erler var ki herkesi, yüzlerinden tanırlar ve cennet
ehlin
e esenlik size diye nidâ ederler. Onlar, henüz cennete girmemişlerdir ama girmeyi umarlar....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet
ehlin
e: "Selâm size!" diye seslenirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennet ehli ve cehennemlikler arasında bir perde-engel mevcuttur. Â’râf üzerinde, aradaki surun burçlarında, her iki taraftakilerin kimliklerini, hallerini simalarından okuyarak tanıyan liyakatli kişiler, adamlar vardır. Bunlar cennet
ehlin
e: 'Selâmün aleyküm (Allah’ın selâmı ve selâmeti size olsun, siz selâmete erdiniz)' diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmeyen, cenneti arzu eden kimselerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet
ehlin
e: «Selâm size!» diye seslenirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Hem iki taraf (Cennet ve Cehennem ehli) arasında (aslâ aşamayacakları surdan)bir perde vardır. A'râf üzerinde (bu sûrun yüksek yerlerinde) ise, herkesi sîmâlarından tanıyan adamlar vardır ki, Cennet
ehlin
e: 'Selâmün Aleyküm! (Allah’ın selâmı üzerinize olsun!)' diye nidâ ederler; fakat onlar (Cennete girmeyi) çok arzu ediyor oldukları hâlde(henüz) oraya girmemişlerdir....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Cennet ile Cehennem arasında bir perde vardır. A'râf'ta ise onların hepsini yüzlerinden tanıyan kimseler bulunmaktadır. Onlar Cennet
ehlin
e 'Size selâm olsun' diye seslenirler. Kendileri Cennete girmemiş, ama girmeyi ummaktadırlar....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Onların bakışları ateş (cehennem)
ehlin
in tarafına çevrilince: “Rabbimiz, bizi zalim kavim ile beraber kılma.” dediler....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri Cehennem
ehlin
e çevrildiğinde ise, 'Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla beraber tutma' derler....
Əraf Suresi, 48. Ayet:
Sur’un burçlarındakiler, Â’râf görevlileri, cehennem
ehlin
den kimliklerini, aldıkları cezaları simalarından okuyarak tanıdıkları güç ve iktidar sahibi şahıslara: 'Ne topluluğunuz, gücünüz, ne kibiriniz, gururunuz, ne serkeşliğiniz, zorbalığınız size bir fayda sağladı, sizi Allah’ın azâbından kurtaramadı' derler....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?" (ve cennet
ehlin
e dönerek): "Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz" (derler)....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?» (ve cennet
ehlin
e dönerek): «Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz» (derler)....
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(Yine A'râf ehli:) 'Allah, onları hiçbir rahmete eriştirmeyecek, diye yemînettiğiniz (hor gördüğünüz) kimseler bunlar mı?' (derler). (Sonra A'râf
ehlin
e de şöyle denilir:) 'Cennete girin! Size hiçbir korku yoktur ve siz mahzûn olmayacaksınız!'...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
“Allah'ın rahmetine eriştirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır?” (Ve cennet
ehlin
e dönerek derler ki): “Girin cennete! Artık size hiçbir korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız. ”...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ve ateş (cehennem) ehli cennet
ehlin
e nida etti (seslendi): “Sudan veya Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın.” (Cennetlikler) şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah ikisini de kâfirlere haram etti.”...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli, cennet
ehlin
e bize biraz su verin, yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize de ihsân edin diye bağırırlar. Cennetlikler, şüphe yok ki derler, Allah suyu da, bize verdiklerini de kâfirlere harâm etmiştir....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli, cennet
ehlin
e: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli de, cennet
ehlin
e: 'Üzerimize sular dökün, Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden yiyecekler boşaltın' diye yalvarırlar. Cennet ehli: 'Allah bu istediklerinizi kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere haram kılmıştır, yasaklamıştır' derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli, cennet
ehlin
e: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş ehli ise Cennet
ehlin
e: 'Üzerimize biraz su veya Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden dökün!' diye bağırırlar. (Onlar da) derler ki: 'Şübhesiz ki Allah, (bugün artık)bunları kâfirlere haram kıldı!'...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş ehli de Cennet
ehlin
e seslenerek, 'Suyunuzdan ve Allah'ın sizi nasiplendirdiği rızıklardan bize de verin' derler. Cennet ehli ise 'Allah bunları kâfirlere haram etmiştir' der....
Əraf Suresi, 83. Ayet:
1.
fe
: bunun üzerine, böylece
2.
encey-nâ-hu
: biz onu kurtardık
3.
ve ehle-hu
: ve onun
ehlin
i, ailesini
4.
illâ imreete-hu
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Biz de onu ve
ehlin
i kurtardık, ancak karısı kalıb yere geçenlerden oldu...
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Bunun üzerine biz, karısı dışında onu ve
ehlin
i (ailesini) kurtardık; o (karısı) ise [yok edilenler arasında] geride kalanlardandı....
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Bunun üzerine biz de hem onu, hem geride kalanlardan olan karısından başka bütün
ehlin
i kurtardık. ...
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Bunun üzerine (biz de) onu ve
ehlin
i kurtardık; ancak karısı hâriç; (o,) geride(azabda) kalanlardan oldu....
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Bunun üzerine Biz de, hem onu, hem de
ehlin
i kurtardık. Ancak karısı, geride kalanlardan oldu....
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Artık Biz O'nu ve
ehlin
i kurtardık, zevcesi müstesna, o geriye kalıp helâk olanlardan oldu....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
(Bütün bunlar)
Ehlin
den sonra yeryüzünde mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Muhakkak ki (biz,) Fir'avun
ehlin
i, belki ibret alırlar diye (yıllarca) kıtlıklar ve mahsûllerden bir eksiltme ile yakaladık (cezâlandırdık)....
Əraf Suresi, 141. Ayet:
Hem bir zaman sizi Fir'avun
ehlin
den kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne (evlâd acısına) ma'ruz bırakıyorlardı. (Yeni doğan) oğullarınızı öldürüp, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda, (size) Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Ənfal Suresi, 52. Ayet:
(Bu müşriklerin âdeti) Fir'avun
ehlin
in ve onlardan öncekilerin âdeti gibidir.(Onlar da) Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi; Allah da onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Şübhesiz ki Allah, Kavî (pek kuvvetli olan)dır, azâbı pek şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
(Bunların âdeti) Fir'avun
ehlin
in ve onlardan öncekilerin âdeti gibidir. (Onlar da)Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı. Bunun üzerine (biz de) onları günahları sebebiyle helâk etmiş ve Fir'avun
ehlin
i (denizde) boğmuştuk. Çünki (onların) hepsi zâlim kimseler idiler....
Tövbə Suresi, 44. Ayet:
Allah’ı ve âhireti tasdik edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihada katılmama hususunda senden izin istemezler. Allah, o takvâ
ehlin
i pek iyi bilir....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Sizden önce gelip geçen Nûh, Âd ve Semûd kavimleriyle İbrahim'in kavmine, Medyen ve Mu'tefikeler
ehlin
e âit haberler gelmedi mi size? Peygamberleri, apaçık delillerle onlara geldiler de onlara Allah zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmettiler....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine
ehlin
den da nifakı alışkanlığa çevirmiş (??) olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler....
Tövbə Suresi, 109. Ayet:
Binasını Allâh'tan bir takva ve rıdvan üzere kuran kimse mi hayırlıdır yoksa binasını yıkılmaya yüz tutmuş uçurumun kenarı üzere kurup da onunla Cehennem ateşinin içine yuvarlanan kimse mi? Allâh zâlimler topluluğuna (şirk, küfür ve nifak
ehlin
e) hakikati yaşatmaz!...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
ehlin
e ve çevresindeki bedevilere, Tanrı'nın elçisinden geri kalmaları, kendi nefslerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Tanrı yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Tanrı, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İhsan
ehlin
e, daha güzeli ve fazlası vardır. . . Onların vechlerini (yüzlerini - şuurlarını) ne kara toz zerresi (bencillik), ne de (hakikatlerinden ayrı düşmenin getirisi olan) zillet kaplar. . . Onlar sonsuza dek cennet ehlidirler!...
Hud Suresi, 40. Ayet:
1.
hattâ
: olunca, o zaman
2.
izâ câe
: geldiği zaman, gelince
3.
emru-nâ
: emrimiz
4.
ve fâret tennûru
: ve tennu...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz geldiği ve tennur feveran ettiği vakıt dedik ki: yükle içine her birinden ikişer çift, ve aleyhinde huküm sebketmiş olandan maada
ehlin
i ve iyman edenleri, maamafih pek azından maadası beraberinde iyman etmemişti, dedi...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonunda buyruğumuz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında
ehlin
i (aileni) ve inananları ona bindir." Zaten onunla birlikte çok azından başkası inanmamıştı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihâyet emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı vakit dedi ki: «Onun içine herbirinden ikişer çift ve aleyhine hüküm sabketmiş olandan maada
ehlin
i ve imân etmiş olanları yükle.» Ve maamafih pek azından başkası onunla beraber imân etmemişti....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Ya Nuh! buyurdu: o senin
ehlin
den değil, o gayri salih bir amel, binaenaleyh bilmediğin şeyi benden isteme ben seni câhillerden olmaktan tahzir ederim...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: «Ey Nuh! O kesinlikle senin
ehlin
(âilen)'den değildir. Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım.»...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin
ehlin
den (ailenden) değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Buyurdu ki: «Ey Nûh! O muhakkak senin
ehlin
den değildir. Şüphesiz ki o gayrı sâlih bir iştir. Artık kendisine senin için bilgi olmayan bir şeyi Benden sorma. Muhakkak ki, Ben sana cahillerden olmayasın diye öğüt veririm.»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Ya Lut! Dediler: emîn ol biz rabbının Resulleriyiz, onlar sana ihtimali yok el uzatamazlar, sen hemen
ehlin
le geceden bir kısmında yürü, içinizden hiç biri geri kalmasın, ancak karın, çünkü ona da onlara gelen musıbet gelecek, haberin olsun mev'ıdleri sabahdır, sabah, yakın değil mi?...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut biz rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında
ehlin
le (ailenle) birlikte yürü (yola çık). Sakın, hiç biriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 95. Ayet:
Sanki yurtlarında hiç yaşamamışlar, hiç oturmamışlardı. Bilin ki uzaklık Medyen
ehlin
e, nitekim Semûd da öylece uzaklaşıp gitti....
Hud Suresi, 103. Ayet:
Bu anlatılan olaylarda, âhiret azabından korkanlar için elbette ibret verici bir ders vardır. O gün, bütün insanların bir araya toplandığı mahşer günü olacaktır. O gün bütün gök ve yer
ehlin
in tanık olacağı gündür!...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Ve ikisi de kapıya koştular. (Kadın) onun gömleğini arkadan (çekerek) yırttı. Ve kapının yanında onun (kadının) efendisi ile karşılaştılar. Ve (kadın) şöyle dedi: "Senin
ehlin
e (ailene) kötülük yapmak isteyen kimsenin cezası zindana atılmak veya acı (bir) azaptan başka nedir?”...
Yusif Suresi, 25. Ayet:
Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: "
Ehlin
e (ailene) kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?"...
Yusif Suresi, 26. Ayet:
(Yusuf) Dedi ki: "Onun kendisi benden murad almak istedi." Kadının
ehlin
den (yakınlarından) bir şahid şahitlik etti: "Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Bu gömleğimle gidin de babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün
ehlin
izi (ailenizi) de bana getirin."...
Yusif Suresi, 109. Ayet:
Biz senden önce, şehirler
ehlin
e kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında (başkalarını elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüş olsunlar? Korkup sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akletmeyecek misiniz?...
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiklerimiz, Sana inzal olunana (bu Kur'ân'a, Kitablarına uygun olduğu için) sevinirler. Kitab
ehlin
den Kur'ân'dan bir kısmını inkar edenler de var. De ki “Ben, ancak Allah Teâlâ'ya ibadet etmekle ve O'na şerik koşmamakla emrolundum. Ben ancak (insanları) O'na (O'nun tevhid ve dînine) da'vet ederim ve herhalde rücûum O'nadır.”...
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Ve bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: 'Allah’ın size olan ni'metini hatırlayın; hani, sizi Fir'avun
ehlin
den kurtarmıştı; (onlar) sizi işkencenin en kötüsüne (evlâd acısına)ma'ruz bırakıyor; (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kızlarınızı) ise sağ bırakıyorlardı. İşte bunda, size Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.'...
Hicr Suresi, 47. Ayet:
Biz Cennet
ehlin
in kalplerindeki kinleri çıkarır atarız. Onlar artık, tahtlar üzerinde, karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar....
Hicr Suresi, 65. Ayet:
Hemen gecenin bir kısmında
ehlin
i yürüt ve sen arkalarından git ve içinizden hiç bir kimse ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere geçin gidin...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"Hemen
ehlin
i (aileni) gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; buyrulduğunuz yere gidin."...
Nəhl Suresi, 31. Ayet:
(Muttakilerin vatanı) Adn cennetleri. . . Altlarından nehirler akan o cennetlere dâhil olurlar. . . Orada her diledikleri kendilerinindir. . . Allâh, takva
ehlin
i işte böyle cezalandırır!...
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Ve Biz, senden önce, kendilerine vahyettiğimiz ricalden (erkeklerden) başkasını (resûl olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o taktirde zikir
ehlin
e (daimi zikir sahiplerine) sorun!...
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkalarını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir
ehlin
e [1] sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
(43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu'cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim
ehlin
den sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur'ân'ı indirdik; ola ki düşünürsünüz....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Senden önce de ancak kendilerine vahyeder olduğumuz adamlar gönderdik. Öyleyse bilmiyorsanız zikir
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
-Senden önce de kendilerine vahiy ilettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız kitap
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Biz senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını elçi göndermedik. Sorun, Zikir
ehlin
e; eğer bilmiyorsanız:...
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Senden önce gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başka birşey değildi. Bilmiyorsanız ilim
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an
ehlin
e sorun....
Nəhl Suresi, 44. Ayet:
(43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu'cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim
ehlin
den sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur'ân'ı indirdik; ola ki düşünürsünüz....
İsra Suresi, 9. Ayet:
Muhakkak ki şu Kur'ân, en sağlam gerçeğe hidâyet eder; yararlı çalışmalar yapan iman
ehlin
e kendileri için büyük karşılıklar verileceğini müjdeler....
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Sen, yoksa Kehf ve Rakim
Ehlin
i bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen Magara ve Kitap
ehlin
i sasilacak ayetlerimizden mi zannettin?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen Mağara ve Kitap
ehlin
i şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Sen yoksa Kehf ve Rakim
Ehlin
i bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa; sen, mağara ve kitabe
ehlin
i şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Sen, yoksa Kehf ve Rakim
Ehlin
i bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
'Onlar üç kişidirler, dördüncüleri de köpekleridir' diyecekler. Yine: 'Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir' diyecekler. (Yaptıkları) gayba taş atmaktır. 'Yedi kişidirler, sekizincileri de köpekleridir' diyecekler. De ki: 'Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Pek az kimseden başkası onları bilmez.' Artık onlar hakkında açık bir tartışmadan başka tartışmaya girme ve onlar hakkında onlardan (kitap
ehlin
den) kimseye bir şey sorma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah ve akşam Allah’ın rızasını dileyerek Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut; dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan (o Rablerine dua edenlerden) başkasına (dünya
ehlin
e) çevirme. Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de, haddini aşmak olmuştur....
Kəhf Suresi, 71. Ayet:
1.
fentalakâ (fe intalakâ)
: böylece (ikisi) gittiler
2.
hattâ
: oluncaya kadar
3.
izâ
: olduğu zaman
4.
rakibâ
: ...
Kəhf Suresi, 71. Ayet:
Böylece ikisi (yola) çıktılar. Gemiye bindikleri zaman onu deldi. (Musa A.S): “Onun
ehlin
i (gemide bulunanları), boğmak için mi onu deldin? Andolsun ki sen, (vebali) büyük bir iş yaptın.” dedi....
Kəhf Suresi, 71. Ayet:
Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "
Ehlin
i (içindekilerini) batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı / acayip / tuhaf (imra) (bir iş) yaptın."...
Kəhf Suresi, 77. Ayet:
Bunun üzerine yine gittiler, nihayet bir karyenin
ehlin
e vardılar ki bunları müsafir etmekten imtina ettiler, derken orada yıkılmak isteyen bir divar buldular, tuttu onu doğrultuverdi, isteseydin, dedi: her halde buna karşı bir ücret alırdın...
Kəhf Suresi, 77. Ayet:
(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasaba
ehlin
e gelip yemek istediler, fakat kasaba ehli onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."...
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o,
ehlin
den (ailesinden) kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 55. Ayet:
Ve o,
ehlin
e (halkına ve ailesine) namazı ve zekâtı emrediyordu. Ve o, Rabbinin katında razı olunmuşlardandı....
Məryəm Suresi, 55. Ayet:
Ehlin
e, ayâline namaz kılmalarını, zekât vermelerini emrederdi, Rabbinin katından da rızâsını kazananlardandı....
Məryəm Suresi, 55. Ayet:
Ehlin
e, namazı ve zekatı buyuruyordu ve o, rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı....
Məryəm Suresi, 55. Ayet:
Ehlin
e (ve ümmetine) namazı ve zekâtı emrederdi; hem Rabbisinin katında rızâya mazhar olmuş bir kimse idi....
Taha Suresi, 10. Ayet:
Hani (Musa) bir ateş gördü de
ehlin
e: "Yerinizde durun, muhakkak ki ben bir ateş hissettim. . . Belki ondan size bir kor parçası getiririm ya da o ateşin yanında bir kılavuz bulurum. "...
Taha Suresi, 10. Ayet:
Bir vakıt o bir ateş gördü de
ehlin
e durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yâhud üzerinde bir kılağuz bulurum...
Taha Suresi, 10. Ayet:
Hani bir ateş görmüştü de,
ehlin
e (ailesine) şöyle demişti: "Durun, bir ateş gördüm; umulur ki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösterici bulurum."...
Taha Suresi, 132. Ayet:
1.
ve'mur (ve u'mur)
: ve emret
2.
ehle-ke
: senin
ehlin
, ailen, etrafındakiler
3.
bi es salâti
: namazı, namaz ile
4.
vastabir...
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ve
ehlin
e (ailene ve etrafındakilere) namazı emret ve onun üzerinde (namazda) sabırlı ol. Senden rızık istemiyoruz. Seni, Biz rızıklandırırız. Akibet (en güzel sonuç) takva sahiplerinindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e, namaz kılmalarını emret ve sen de devâm et namaza. Senden bir rızık istemiyoruz biz, biziz sana rızık veren ve sonuç, çekinenlerindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e namaz kilmalarini emret, kendin de onda devamli ol. Biz senden rizik istemiyoruz, sana rizik veren Biziz. Sonuc Allah'a karsi gelmekten sakinanindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e (=Ümmetine ve yakınlarına) namazı emret! Kendin de sabır gösterip devam et; biz senden rızık (için çalışmanı) istemiyoruz. (Senin çok daha önemli görevlerin, hizmet amaçların vardır). Biz seni rızıklandırırız. İyi sonuç, Allah'tan korkup fenalıklardan sakınmaya mahsustur....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, sana rızık veren Biziz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Hem
ehlin
e de namaz ile emret hem de kendin ona sabrile devam eyle, biz senden bir rızk istemiyoruz. Biz seni merzuk ederiz ve âkıbet takvânındır...
Taha Suresi, 132. Ayet:
(Ey Muhammed!)
Ehlin
e namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akibet takva sahiplerinindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e namazı buyur ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e (ve ümmetine) namazı emret. Kendin de ona sebat ile devam eyle. Biz senden bir rızk istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. (Güzel) aakıbet takvaa (erbabı) nındır. ...
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e namazı emret. Kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana Biz rızık veririz. Akibet takvadadır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e namaz ile emret, ve sen de onun üzerine sabret, Biz senden bir rızk istemiyoruz, seni Biz merzûk ederiz. Akibet ise takvâ içindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehlin
e (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık vermekteyiz. Sonuç da takvanındır....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
1.
ve mâ ersel-nâ
: ve biz göndermedik
2.
kable-ke
: senden önce
3.
illâ
: ancak, den başka, sadece
4.
ricâlen
: r...
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir
ehlin
e (daimî zikrin sahiplerine) sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erleri göndermiştik insanlara, bilmiyorsanız sorun kitap
ehlin
in bilginlerine....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de (elçi olarak) kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkalarını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir
ehlin
e [2] sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce ancak Kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. (Kadınlardan peygamber göndermedik). Eğer bilmiyorsanız ilim
ehlin
den sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden evvel de başka değil ancak kendilerine vahiy gönderdiğimiz bir takım ricâl gönderdik, haydin zikr
ehlin
e sorun bilmiyorsanız...
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Bilmiyorsanız şayet zikir
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız; zikir
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Kitap
ehlin
e sorun, eğer bilmiyorsanız .....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Biz, senden önce yalnız kendilerine vahyedilen erkeklerden başkasını elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız Zikir
ehlin
e (Kitap sâhiplerine) sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında peygamber göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, şu halde zikir
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başka birşey değildi. Bilmiyorsanız ilim
ehlin
e sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz erler gönderdik. Hadi, sorun zikir/Kur'an
ehlin
e, eğer bilmiyorsanız......
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
1.
ve nûhan
: ve Nuh
2.
iz
: olduğu zaman
3.
nâdâ
: nida etti, çağırdı, dua etti
4.
min kablu
: önceden, daha önce...
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Ve Nuh (A.S), daha önce nida etmişti (seslenmiş, dua etmişti). Bunun üzerine ona icabet ettik (duasını kabul ettik). Böylece onu ve
ehlin
i (ailesini) büyük bir üzüntüden kurtardık....
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Nuh. . . Hani daha önce bize yönelmişti de, Ona icabet etmiş; (böylece) Onu ve
ehlin
i o aziym sıkıntıdan kurtarmıştık....
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Nuhu da, zira mukaddemâ nidâ etmişti, biz de duâsını kabul ettik de kendisini ve
ehlin
i büyük bir sıkıntıdan kurtardık...
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, biz onun çağrısına cevap verdik, onu ve
ehlin
i (ailesini) büyük bir üzüntüden kurtardık....
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Nuuhu da (hatırla). Çünkü o, daha evvel düâ etmişdi de biz onu kabul eylemişdik. Nihayet kendisini de,
ehlin
i de o büyük sıkıntıdan kurtardık. ...
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Nûh’u da (an)! Hani daha önce (o da) duâ etmişti de onun duâsını kabûl edip, kendisini ve (îmân eden)
ehlin
i o büyük sıkıntıdan (tûfandan)kurtarmıştık....
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Ve Nûh'u (da Yâd et)! O vakit ki, o evvelce niyazda bulunmuştu. Biz de O'na icabet etmiş, nihâyet O'nu da,
ehlin
i de pek büyük bir gamdan necâta erdirmiştik....
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
1.
festeceb-nâ (fe istecebnâ)
: bunun üzerine icabet ettik
2.
lehu
: onun
3.
fe
: böylece
4.
keşef-nâ
: giderdik, ...
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
Bunun üzerine ona icabet ettik (duasını kabul ettik). Böylece zarar veren şeyi giderdik (hastalığı iyileştirdik). Kullara bir zikir (öğüt) ve katımızdan bir rahmet olsun diye. Ona
ehlin
i (ailesini) ve onlarla beraber bir mislini daha verdik....
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
Biz de Ona icabet ettik ve hastalığından kurtardık. . . Ayrıca ona, indîmizden bir rahmet ve abidler (yakîn gelene kadar gerekli çalışmaları yapanlar) için hatırlatma olarak,
ehlin
i ve onlarla beraber onların mislini de verdik....
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
Biz de duâsını kabul ettik de hemen kendisindeki durru açtık ve tarafımızdan bir rahmet ve âbidler için bir muhtıra olmak üzere ona
ehlin
i ve beraberlerinde onların bir mislini de verdik...
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik, ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere
ehlin
i (ailesini) ve onlarla birlikte bir katını daha verdik....
Ənbiya Suresi, 84. Ayet:
Biz de O'nun duasını kabul ettik de O'nda olan ızdırabı açıverdik ve O'na
ehlin
i ve onlar ile beraber onların bir mislini kendi tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir mev'ize olmak üzere verdik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylece ona, gözümüzün önünde (Bizim denetimimizde) ve vahyimizle bir gemi yapmasını vahyettik. Böylece emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı zaman hemen ona (gemiye) her çiftten ikişer tane ve
ehlin
i bindir. Onlardan, haklarında bir söz (hüküm) geçenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Bana hitap etme (onlar için bir şey, bir af isteme). Muhakkak ki onlar, boğulacak olanlardır (boğulmalarına daha önce hükmedilmiş olanlardır)....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Ona (Nuh'a) vahyettik ki: "Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret vardır) ve vahyimizle gemiyi yap. . . İş başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç
ehlin
i, gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar boğulacaklardır. "...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap, sonra emrimiz gelip de tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve aleyhinde söz sebketmiş olandan başka
ehlin
i sok ve o zulm edenler hakkında bana bir hıtabda bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim buyruğumuz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş olanlar dışında
ehlin
i (aileni) de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Artık O'na vahyettik ki, «Bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap. Vaktâ ki emrimiz gelir de tennur kaynamağa başlarsa hemen o gemiyi herbirinden iki çift ve aleyhinde söz geçmiş olandan başka
ehlin
i de al ve zulmetmiş olanlar hakkında bana bir hitapta bulunma. Şüphe yok ki, onlar boğulmuşlardır.»...
Nur Suresi, 27. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ ellezîne âmenû
: ey âmenû olanlar
2.
lâ tedhulû
: girmeyin
3.
buyûten
: evler
4.
gayra
: başka, diğer...
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey inananlar, evlerinizden başka evlere yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev)
ehlin
e (halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz....
Nur Suresi, 55. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Allah, içinizden îmân edip sâlih ameller işleyenleri, ken dilerinden öncekileri (İsrâ ilo ğul la rını, Fir'avun
ehlin
in) yerine geçirdiği (hâkim kıldığı) gibi onları (o berâ be rindeki mü’min le ri) de mutlakā yeryüzünde (kâfirlerin) yerlerine geçi re(rek hâkim kıla)cağını va'd etmiştir. Ve (Allah) onlar için râzı olduğu dinlerini (İslâm’ı) mutlakā kendilerine sağlamlaş tıracak (onlara imkânlar verecek) ve kor kularından sonra kendilerini mut lakā güvenli bir hâle çevirecektir. (Bö...
Nur Suresi, 61. Ayet:
Kor icin bir sorumluluk yoktur. Topal icin bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumululuk yoktur. Evlerinizde veya babalarinizin evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeslerinizin evlerinde veya kiz kardeslerinizin evlerinde veya amcalarinizin evlerinde veya halalarinizin evlerinde veya dayilarinizin evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyasi olup anahtarlari elinde olan evlerde, ya da dostlarinizin evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada ve...
Nur Suresi, 61. Ayet:
Kör için bir sorumluluk yoktur. Topal için bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumluluk yoktur. Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyası olup anahtarları elinde olan evlerde, ya da dostlarınızın evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada vey...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Bu mu iyi, yoksa takvâ
ehlin
e vâd olunan ebedî cennet mi?" Orası onlar için bir mükâfat ve pek güzel bir âkıbettir....
Furqan Suresi, 24. Ayet:
İzin günü cennet
ehlin
in kalacağı yer, en hayırlı ve en güzel dinlenme yeridir....
Furqan Suresi, 24. Ayet:
O gün Cennet
ehlin
in kalacakları yer çok huzurlu, çok hayırlı ve kuşluk vakti dinlenecekleri yer pek güzeldir....
Furqan Suresi, 24. Ayet:
O gün (kıyamette) cennet
ehlin
in duracakları yer çok hayırlı ve dinlenip barınacakları yer çok güzeldir....
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Bunun üzerine Biz de onu ve
ehlin
i (ailesini ve ona tâbî olanları), hepsini kurtardık....
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Bunun üzerine Onu ve
ehlin
i toptan kurtardık....
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Biz de onu ve
ehlin
i temamen halâs ettik...
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Bunun üzerine onu ve bütün
ehlin
i (ailesini) kurtardık....
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Bunun üzerine biz onu ve
ehlin
i kamilen kurtardık. ...
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Artık O'nu ve
ehlin
i tamamen necâta erdirdik....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman
2.
kâle
: dedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li ehlihî
:
ehlin
e, ailesine
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Musa (A.S),
ehlin
e (ailesine): "Gerçekten ben bir ateş farkettim. Size ondan bir haber veya bir (parça) kor halinde ateş getireceğim, böylece siz ısınasınız diye." demişti....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani Musa kendi
ehlin
e: "Ben bir ateş algıladım. . . Ya ateşle ilgili bir haber getiririm yahut bir kor ateş getiririm belki ısınırsınız" dedi....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Bir vakit Mûsa, (sefere çıkıp yolunu şaşırdığı zaman beraberinde bulunan)
ehlin
e şöyle demişti: “- Ben cidden bir ateş gördüm; size ondan (ateşin yanında bulunanlardan yol hakkında) ya bir haber getireceğim yahut parlak bir ateş koru getireceğim. Olur ki, ateş yakar ısınırsınız.”...
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani bir vakıt Musâ,
ehlin
e demişti; ben cidden bir ateş hissettim, ondan size bir haber getireceğim, yâhud bir yalın şu'le alıp geleceğim, gerek ki bir ocak yakar ısınırsınız...
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani Musa
ehlin
e (ailesine): "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim."...
Nəml Suresi, 34. Ayet:
Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman orasını bozguna uğratırlar ve
ehlin
den (halkından) onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar böyle yaparlar."...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah’a yeminleşerek şöyle dediler: “ - Salih’e ve ailesine (kendisine iman edenlere) muhakkak bir gece baskını yapalım (onları öldürelim), sonra geride kalan akrabasına yeminle diyelim ki, biz onun
ehlin
in helâkinde bulunmadık, gerçekten biz doğru söyliyenleriz.”...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allaha yeminleşerek kavlettiler, and olsun ona ve
ehlin
e bir gece baskını yapalım, sonra da veliysine: yemîn edelim biz onun helâkine şâhid olmadık diyelim, şübhesiz sözümüz sözdür, sadıkızdır dediler...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Kendi aralarında Tanrı adına and içerek dediler ki: "Gece mutlaka ona ve
ehlin
e (ailesine) bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: '
Ehlin
in (ailesinin) yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz' diyelim."...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
(Birbirine), Allah (adı) ile andlaşarak, dediler ki: «Ona ve
ehlin
e herhalde bir gece baskın yapalım (hepsini öldürelim). Sonra da velîsine: — andolsun biz o aailenin helakinde haazır değildik. Şübhesiz ki biz (bu sözümüzde) elbette saadıklarız, diyelim»! ...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a and içerek dediler ki: «Her halde onu ve ailesini geceleyin telef edelim de sonra velîsine diyelim ki, biz onun
ehlin
in helâk olduğu yerde hazır bulunmadık ve şüphe yok ki, bizler elbette doğru sözlü kimseleriz.»...
Nəml Suresi, 56. Ayet:
Kavminin cevâbı ise: 'Lût’un
ehlin
i şehrinizden çıkarın! Çünki onlar, (bizi beğenmeyip) çok temizlik taslayan insanlardır!' demekten başka bir şey olmadı....
Nəml Suresi, 57. Ayet:
Biz de Onu ve
ehlin
i kurtardık, karısı müstesna. . . Onu, geride kalıp helâk olanlardan (olmasını) takdir ettik....
Nəml Suresi, 57. Ayet:
Bunun üzerine onu ve
ehlin
i necâta çıkardık ancak karısını kalanlardan takdir etmiştik...
Nəml Suresi, 57. Ayet:
Biz de, onu ve
ehlin
i (ailesini) kurtardık, Yalnızca karısı hariç; onu geride (azab içinde kalanlar arasında) takdir ettik....
Nəml Suresi, 57. Ayet:
Bunun üzerine (biz de) onu ve
ehlin
i kurtardık. Ancak karısı hâriç; onun (inkârısebebiyle) geride kalanlardan olmasını takdîr ettik....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
Kıyamet gününde her din
ehlin
den, âyetlerimizi tekzip edenlerden bir topluluk toplıyacağız. Artık bunlar, diğer kafileler arka arkaya gelip toplanıncaya kadar tutuklanacaklardır....
Qəsəs Suresi, 4. Ayet:
Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın
ehlin
i (halkını) birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu; çünkü o, bozgunculardandı....
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
(Musa)
Ehlin
in (halkının) haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi, orda kavga etmekte olan iki erkek buldu; bu kendi taraftarlarından, şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da) "Bu şeytanın işindendir; o, gerçekten açıkca saptırıcı bir düşmandır" dedi....
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Vaktâ ki Mûsâ, artık eceli ödedi ve ehlile yola çıktı Tur canibinden bir ateş hissetti,
ehlin
e durun dedi: ben bir ateş hissettim, ümid ederim ki size ondan bir haber getiririm veya o ateşten bir eksi, belki bir ocak yakar ısınırsınız...
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Böylelikle Musa, eceli (süreyi) tamamlayıp ehliyle (ailesiyle) birlikte yola koyulunca Tur tarafında bir ateş gördü.
Ehlin
e (ailesine): "Siz durun, gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan ya bir haber ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm" dedi....
Ənkəbut Suresi, 27. Ayet:
Biz, İbrahîm’e (evlâd ve torun olarak) İshâk’ı ve Yakûb’u ihsan ettik. Hem peygamberliği, hem de kitabı onun nesline ikram ettik. Kendisine de dünyada mükâfatını (peygamberliği ve güzel övgüyü) verdik. Muhakkak ki o, ahirette salihîndendir (cennet
ehlin
dendir)....
Ənkəbut Suresi, 31. Ayet:
Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin
ehlin
i yıkıma uğratacağız. Çünkü onun ehli zalim oldular."...
Ənkəbut Suresi, 32. Ayet:
«Onda Lût var a» dedi, biz dediler: onda kim var idiğini pek âlâ biliriz, her halde onu ve
ehlin
i kurtaracağız, ancak karısı ötekilerden oldu...
Ənkəbut Suresi, 32. Ayet:
Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve
ehlin
i (ailesini) muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."...
Ənkəbut Suresi, 32. Ayet:
(İbrâhîm) «Onların içinde, dedi, Luut da var». Dediler ki: «Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi bileniz. Onu da,
ehlin
i de muhakkak kurtaracağız. Yalınız geride (azâbda) kalacaklardan olan karısı müstesna». ...
Ənkəbut Suresi, 32. Ayet:
Dedi ki: «Orada muhakkak ki, Lût vardır. Dediler ki: «Biz orada kim olduğunu daha iyi biliriz. Elbette O'nu ve
ehlin
i kurtaracağız, karısı müstesna. O geride kalanlardan oldu.»...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Ve vaktâ ki elçilerimiz Lût'a çıkavardılar onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı, onlar da; korkma dediler ve keder etme, çünkü biz seni ve
ehlin
i kurtaracağız ancak karın ötekilerden oldu...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve
ehlin
i (aileni) muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır."...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz Luuta gelince o, bunlar sebebiyle tasalandı, bunlar sebebiyle kolu (göğsü) daraldı. «Korkma, tasalanma, dediler, çünkü biz seni de, senin
ehlin
i de kurtaracağız. Yalnız geride (azâbda) kalacaklardan olan karın müstesna». ...
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Ve o vakit ki, elçilerimiz Lût'a geldi. Onlar ile kederlendi ve onlar sebebiyle takatı darlaştı. Ve dediler ki: «Korkma ve mahzûn olma, şüphe yok ki, seni ve
ehlin
i necâta erdireceğiz, yalnız zevcen müstesna. O geride kalanlardan oldu.»...
Ənkəbut Suresi, 34. Ayet:
"Şüphesiz biz f(a)sık(lık yapma)larından dolayı bu ülke
ehlin
in üstüne gökten iğrenç bir azab indireceğiz."...
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
İçlerinden zulmedenler dışında kitap
ehlin
e karşı ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: 'Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olanlarız.'...
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
Kitap
ehlin
den zulmedenler bir yana, onlarla en guzel sekilde mucadele edin, soyle deyin: «Bize indirilene de, size indirilene de inandik; bizim Tanrimiz da, sizin Tanriniz da birdir, biz O'na teslim olmusuzdur.»...
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
Kitap
ehlin
den zulmedenler bir yana, onlarla en güzel şekilde mücadele edin, şöyle deyin: 'Bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim Tanrımız da, sizin Tanrınız da birdir, biz O'na teslim olmuşuzdur.'...
Ənkəbut Suresi, 47. Ayet:
İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap
ehlin
den çağdaşın olanlar)dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr ederler....
Loğman Suresi, 3. Ayet:
Güzel iş yapanlara (tevhid ve ihlâs
ehlin
e) bir hidayet ve bir rahmettir....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
1.
ve enzele
: ve indirdi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
zâherû-hum
: onlara arka çıktılar, yardım ettiler
4.
min ehli el k...
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Ve kitap
ehlin
den onlara arka çıkanları (yardım edenleri) kalelerinden indirdi. Ve onların kalplerine korku düşürdü. Bir kısmını öldürüyordunuz ve bir kısmını esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, kitap
ehlin
den olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
ehlin
den onlara yardım edenleri de kalelerinden indirdi ve kalplerine korku saldı. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
ehlin
den onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
ehlin
den olub (Hendek savaşındaki) o kâfirlere yardım edenleri (yani Kurayza oğullarını), Allah kalblerine korku düşürerek kalelerinden indirdi de bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap
ehlin
den, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmis, kalblerine korku salmisti; onlarin kimini olduruyor, kimini de esir aliyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap
ehlin
den, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Hem de kitap
ehlin
den onlara arka çıkıp destekleyenleri, kalplerine korku düşürerek kulelerinden indirdi, (siz onların) bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir (alıyordunuz)....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Hem de kitap
ehlin
den onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, kitap
ehlin
den onlara yardım eden Kureyze yahudilerini de kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü. Onlardan bir kısmını öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
ehlin
den onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
ehlin
den olup, onlara yardım edenlerin kalplerine korku düşürüp, kalelerinden indirdi. Onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
ehlin
den onlara yardım eden (Kurayza yahûdi)lerini de kalelerinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü. (Onlardan) Bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitab
ehlin
den onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Kitap
Ehlin
den onlara arka çıkanları da Allah kulelerinden indirdi ve kalplerine korku saldı. Siz de onlardan kimini öldürdünüz, kimini esir aldınız....
Səba Suresi, 10. Ayet:
(10-11) Şânım hakkı için, Dâvûd’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. 'Ey dağlar ve kuşlar! Onunla berâber tesbîh edin!' (dedik). Ve 'Geniş zırhlar yap!' diye demiri ona yumuşattık. 'Hem dokumasında ölçüyü gözet (güzel ve yeteri kadar yap) ve (
ehlin
le birlikte) sâlih amel işleyin! Çünki ben ne yaparsanız hakkıyla görenim' (diye vahyettik)....
Səba Suresi, 11. Ayet:
(10-11) Şânım hakkı için, Dâvûd’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. 'Ey dağlar ve kuşlar! Onunla berâber tesbîh edin!' (dedik). Ve 'Geniş zırhlar yap!' diye demiri ona yumuşattık. 'Hem dokumasında ölçüyü gözet (güzel ve yeteri kadar yap) ve (
ehlin
le birlikte) sâlih amel işleyin! Çünki ben ne yaparsanız hakkıyla görenim' (diye vahyettik)....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
eş şeytâne
: şeytan
3.
lekum
: münafık erkekler
4.
aduvvun
: düşman
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki şeytan, sizin düşmanınızdır. Öyleyse onu düşman edinin. O, kendi hizbini (taraftarlarını) sadece alevli ateş (cehennem)
ehlin
den olmaları için çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş
ehlin
den olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler sizin düşmanınızdır. Siz de, Allah’a itaatte musır olarak ona düşmanlığa devam edin. O, kendi taraftarlarını, kesinlikle, körüklenen, alev püsküren Cehennem
ehlin
den olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş
ehlin
den olmaya çağırır....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Şübhesiz ki şeytan size düşmandır; öyle ise (siz de) onu (kendinize) düşman edinin!(O,) kendi tarafdarlarını ancak alevli ateş
ehlin
den olsunlar diye çağırır....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü fiilleri kendisine süslü gösterilince, kendini iyi sanan (nasıl iyilerle bir olur)! Muhakkak ki Allâh, dilediğini saptırır ve dilediğine hidâyet verir. . . O hâlde hüsran
ehlin
i düşünüp üzülme! Muhakkak ki Allâh onların ürettiklerini (Yaratan'ı olarak) Aliym'dir....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi
ehlin
den başkasını sarıp kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler. Sen, Tanrı'nın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Tanrı'nın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Yeryüzünde büyüklenerek ve kötü düzen kurarak. Halbuki kötü düzen ancak
ehlin
e zarar verir. Öncekilerin sünnetlerini görmezler mi? Sen, Allah'ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın. Sen, Allah'ın sünnetinde bir başkalaşma da bulamazsın....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
(Bu da) Yerde böbürlenmekten ve kötü bir kasıtta bulunmalarından (neş'et etmiştir). Ve kötü bir kasıt, kendi
ehlin
den başkasına arız olmaz. O halde evvelkilerin adetinden başka ne gözetirler? Artık sen Allah'ın sünneti için bir değişiklik bulamazsın. Ve Allah'ın sünneti için bir döndürülmek de bulamazsın....
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Onu ve Onun
ehlin
i çok büyük tasadan kurtardık....
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Biz, hem onu, hem
ehlin
i (kendisine iman edenleri) o büyük sıkıntıdan kurtardık....
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Hem onu ve
ehlin
i o büyük sıkıntıdan kurtardık...
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Onu ve
ehlin
i (ailesini) o büyük üzüntüden kurtarmıştık....
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Biz hem onu, hem
ehlin
i o büyük sıkıntıdan kurtardık. ...
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Çünki (biz) onu ve
ehlin
i o büyük felâketten kurtardık....
Saffat Suresi, 76. Ayet:
Ve O'nu ve
ehlin
i o pek büyük gamdan kurtardık....
Saffat Suresi, 82. Ayet:
Sonra diğerlerini (şirk
ehlin
i) suda boğduk....
Sad Suresi, 43. Ayet:
Ona, bizden bir rahmet ve derin düşünebilen akıl sahipleri için hatırlatma olarak,
ehlin
i ve onlarla birlikte onların mislini hibe ettik....
Sad Suresi, 43. Ayet:
Tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahibleri için bir ibret olarak Eyyûb’a bütün
ehlin
i ve beraberlerin de daha bir mislini bağışladık....
Sad Suresi, 43. Ayet:
ve ona bütün
ehlin
i ve beraberlerinde daha bir mislini bahşettik tarafımızdan bir rahmet olarak hem de bir dersi ıbret temiz akıllar için...
Sad Suresi, 43. Ayet:
Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere
ehlin
i (ailesini) ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık....
Sad Suresi, 43. Ayet:
Ona hem
ehlin
i, hem onlarla beraber bir mislini, bizden bir rahmet ve temiz akıl saahibleri için de bir ibret olmak üzere, bağışladık. ...
Sad Suresi, 43. Ayet:
Ve O'na tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir ibret olmak üzere
ehlin
i, hem de onlar ile beraber onların bir mislini bağışladık....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İnne zâlike le hakkun tehâsumu
ehlin
nâr(nâri)....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Şüphe yok ki cehennem
ehlin
in, birbirleriyle şu münâkaşaları, gerçektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İşte bu, cehennem
ehlin
in tartışması, şüphesiz bir gerçektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İşte bu, Cehennem
ehlin
in tartışması bir gerçektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İşte bu, cehennem
ehlin
in birbirleriyle mücadelesi, şübhe götürmiyen bir gerçektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İşte bu, cehennem
ehlin
in tartışması, şüphesiz bir gerçektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Şüphesiz şu bir gerçektir ki, ateş
ehlin
in birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Şüphesiz ki bu haktır. Ateş
ehlin
in birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Bu -ateş
ehlin
in birbiriyle çekişmesi (husumeti)- kesin bir gerçektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Şübhesiz ki bu, ateş
ehlin
in (böyle) birbirleriyle çekişmesi elbette haktır....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İşte bu, hakkın kendisidir. Cehennem
ehlin
in birbiriyle tartışması....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Şüphe yok ki, bu, (haber verilen şey) elbette sabittir. O ateş
ehlin
in birbiriyle husumeti (muhakkaktır)....
Sad Suresi, 64. Ayet:
İşte cehennem
ehlin
in tartışmaları böyle gerçekleşecektir....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Ateş
ehlin
in böylece çekişmesi gerçektir....
Zümər Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Eğer nankörlük ederseniz, Allah’ın size ihtiyacı yoktur. Ama kullarının nankörlüğüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin için ondan hoşnut kalır. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonra Rabbinizedir dönüşünüz... Elbette size yaptıklarınızı haber verecektir. O, kalplerin özünü bilendir. İnsana bir zarar dokununca, Rabbine yönelerek, ona dua eder. Sonra, kendisinden bir nimet ile değiştirince, daha önce ona dua ettiğini unutur da Allah’a ortaklar koşar, onun yolundan saptı...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
Ve insana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek ona dua eder. Sonra (Allah) kendinden bir ni'met lütfettiği zaman daha önce ona dua ettiğini (yalvardığını) unutur. O'nun (Allah'ın) yolundan saptırmak için Allah'a eşler kılar. De ki: "Küfrün ile biraz daha metalan(faydalan). Muhakkakki sen, cehennem
ehlin
densin"....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsan bir zarara uğrarsa tamâmıyla Rabbine dönerek dua eder, sonra, ona bir nîmet verdi mi önceden ona dua ettiğini unutur insan ve halkı, onun yolundan çıkarmak için Allah'a da eşler kabûl eder; de ki: Kâfirliğinle bir müddet geçin bakalım; hiç şüphe yok ki sen, cehennem
ehlin
densin....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem
ehlin
densin!...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana (rahmet olarak; onu arındırmak - genişletmek için) bir durr (zarar, hastalık, sıkıntı) dokunduğunda, O'na yönlenir; Rabbine dua eder. . . Sonra ona (Rabbi) kendinden bir nimet lütfettiğinde, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak için Allâh'a endad (denk vehmettiği varlıklar) kabullenir. . . De ki: "Küfrünle azıcık yaşa. . . Muhakkak ki sen ateş
ehlin
densin!"...
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar, bir sıkıntı dokunduğu zaman Rabbine yönelerek gönülden O’na dua eder. Sonra Allah, tarafından ona bir nimet lütfedince, kendisini sıkıntıdan kurtarınca, önceden yalvarmış olduğunu unutur, insanları başlarına buyruk hale getirerek, Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine imkân sağlamak için bile bile ona eşler, ortaklar koşar. Böylesine: 'İnkârınla, küfrünle biraz eğlen. Kesinlikle sen Cehennem
ehlin
densin.' de....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem
ehlin
densin!...