Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Yasin Suresi, 35. Ayet:
Onun meyvələrindən və əlləri ilə
emal
etdiklərindən yesinlər. Hələ də şükür etməzlərmi?...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen ve boğularak ölmüş, vurularak ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş; yırtıcı hayvan tarafından yenmiş -canı çıkmadan kesilmiş olanlar hariç- ve putlar adına kesilenler haram kılındı. Fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır. Artık, Kafirler, dininize bir şey yapmaktan umutlarını kesmişlerdir. Öyleyse, onlara huşu duymayın. Bana huşu duyun. Bugün, sizin için dininizi k
emal
e erdirdim/ikm...
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Kupkuru olarak gördüğün yeryüzünün, sonradan üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçmesi ve n
emal
anıp kabarması da O'nun ayetlerindendir. Ona hayat veren, elbette ki ölüleri de diriltir. O, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
(Ezelden ebede kadar) bütün olmuş ve olacak hamd ve sena (övgü) tam ve k
emal
iyle âlemlerin (yegâne) yaratıcısı, besleyip k
emal
e erdiricisi olan Allah’adır....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Hat
emal
lâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun)....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
1.
huvellezî (huve ellezî)
: o ki
2.
halaka
: yarattı
3.
lekum
: sizin için
4.
mâ
: şey
...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O, o yaratıcıdır ki, yerde ne varsa (faydalanıp ibret alasınız diye) hepsini sizin için yarattı. Sonra semayı (yaratmayı) kasdetti de onları (s
emal
arı), yedi gök halinde nizama koydu. O her şeyi hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ âdemu
: ey Âdem
3.
enbi'-hum
: onlara haber ver, bildir
4.
bi esmâi-him
: O'nun (Allah'ın) is...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Hitap etti): "Yâ Adem (yoktan var olmuş, Esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et. " Adem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisinde açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: "Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini). . . Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!"...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz neshetdiğimiz (hükmünü diğer bir âyetle değiştirdiğimiz) veya unutdurduğumuz (geri bırakdırdığımız) bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını, yahud onun benzerini getiririz. Allanın her şey'e kemâliyle kaadir olduğunu bilmedin mi? (Elbette bildin). ...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetten her neyi nesh eder veya unutturursak ondan daha hayırlısını veya onun mislini getiririz. Bilmez misin ki Allah Teâlâ şüphe yok her şeye k
emal
iyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
1.
e
: mi
2.
lem ta'lem
: bilmiyorsun
3.
enne
: olduğunu
4.
allâhe
: Allah
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Bilmez misin, semâlar ve arz (şuur ve madde - beden boyutu) Allâh'ın mülküdür (her an dilediği gibi tasarruf etmektedir, tamamında). . . Sizin için Allâh dûnunda ne bir dost ne de bir yardımcı olmaz!...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan birçokları kendilerine hak tebeyyün ettikten sonra nefislerindeki hasetten dolayı sizi imânınızdan sonra kâfirler haline döndürmeyi temenni etmiştir. İmdi siz Allah'ın emri gelinceye kadar affediniz, serzenişte bulunmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye k
emal
iyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Namazı dosdoğru kılın, zekât verin, kendiniz için önden ne hayır yollarsanız Allah katında onu bulacaksınız. Şüphesiz Allah ne yaparsanız kemâliyle görücü (ve ona göre mükâfatını verici) dir. ...
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
ittehaze
: edindi
3.
allâhu
: Allah
4.
veleden
: çocuk
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Dediler ki: "Allâh oğul edindi!" SubhaneHÛ! Bilakis, semâlar ve arzda ne varsa O'na aittir ve her şey (kanitun) O'nun hükmünü yerine getiricidir!...
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
1.
bedîu
: eşsiz, örneksiz herşeyin ilkini yaratan, yaratıcı
2.
es semâvâti
: s
emal
ar, gökler
3.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
4.
<...
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Semâların ve arzın Bediy'idir (örneği benzeri olmadan icat edendir). . . Bir işin olmasını dilerse "ol" der ve olur!...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani İbrâhîm o Beytin temellerini (yahud: divarlarını), İsmail ile birlikde, yükseltiyordu (da ikisi de şöyle düâ etmişlerdi:) «Ey Rabbimiz, bizden (şu hizmeti) kabul buyur. Şübhesiz hakkıyle işiden, kemâliyle bilen sensin Sen». ...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: s
emal
ar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (Hakkın emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) v...
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Artık kim bunu (ölünün bu vasıyyetini) işitdikden sonra onu tebdil ederse her halde vebali onu değişdirenlerin üzerinedir. Şübhesiz ki Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve k
emal
in ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüvvet kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah’ı yeminlerinize hedef yapmayın. Allah k
emal
iyle işitici ve bilicidir. (Bir işi yapmak veya yapmamak hususunda Allah’ın adı ile yemin edipte Allah Tealâ’yı engel tutarak, yemininizi bozmayız diye, hayır yapmaktan geri kalmayınız. Yeminin bozulmasında hayır bulunan işi yapın ve keffaretini ödeyin.)...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Allahı, yeminlerinizden dolayı, iyilik etmenize, (fenalıkdan) sakınmanıza, insanların arasını bulmıya engel yapmayın. Allah (her şey'i) hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Siz kadınları (Ric’î Talâkla) boşadığınız zaman, iddetlerini bitirmeye yakın, onları ya iyilikle tutun (ric’at edin) veya iyilikle boşayın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın. Bunu kim yaparsa, nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın ayetlerini şaka yerine tutmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur’ân’ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah’dan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi kemâliyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, (boşanmadan önce veya boşandıktan sonra doğan) çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu hüküm süt emzirmeyi tamamlamak istiyenler içindir. Annelerin yiyeceği ve giyeceği, orta hal üzere gücü yettiği kadar çocuğun babası üzerinedir. Hiç kimse gücünden ziyadesiyle mükellef tutulamaz. Ne bir anne, ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Babanın ölümü ile mirascı olan da, yiyecek, giyecek ve zarar hususlarında baba gibidir. Eğer ana ve baba, aralarında danışma ve rızâ ile iki sene ...
Bəqərə Suresi, 244. Ayet:
Allah yolunda düşmanla savaşın ve bilin ki, Allah kemâliyle işiticidir, bilicidir....
Bəqərə Suresi, 244. Ayet:
Allah yolunda muhaarebe edin. Bilin ki şübhesiz Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
İsrailoğullarının peygamberi kendilerine şöyle dedi: “- Allah size Talût’u padişah gönderdi.” Onlar ise: “- Biz padişahlığa ondan daha münasip iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken padişahlık nasıl onun olur?” dediler. Onlara şu cevabı verdi: “- Allah onu üstünüze beğenip seçmiş ve ona bilgi ile vücud kuvveti bakımından bir üstünlük vermiştir.” Allah mülkünü dilediğine verir, Allah’ın rahmet ve ihsanı geniştir; her şeyi kemâliyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kell
emal
lâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu)....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
3.
illâ
: ancak, sadece, den başka
4.
huve
: o
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh O, tanrı yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyum (yegâne hayat olan ve her şeyi kendi isimlerinin anlamı ile ilminde oluşturan - devam ettiren); O'nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel ilim ve fiiller boyutunda) ne varsa hepsi O'nundur. Nefsinin hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O'nun indînde kim şefaat edebilir...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o Allah’dır ki, kendinden başka hiç bir ilâh (Tanrı) yoktur (Ondan başka ibadete müstahak mâbud yoktur). O ezelî ve ebedî hayat ile bizâtihi (kendiliğinden) diridir, (bâkidir). Zât ve kemâl sıfatlarıyla yaratıkların (mahlûkatın) bütün işlerinde hâkim ve kâimdir, her şey onunla kâimdir. Onu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların (dünya ve âhirete ait) önlerinde ve arkalarındaki giz...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah (o Allahdır ki) kendinden başka hiç bir Tanrı yokdur. (O, zatî, ezelî ve ebedî hayaat ile) diridir (baakıydir). Zâtiyle ve kemâliyle kaaimdir. (Yaratdıklarının heran tedbîr-ü hıfzında yegâne haakimdir, her şey onunla kaaimdir). Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kim miş. O (yaratdıklarının) önlerindekini, arkalarındakini, (yapdıklarını, yapacaklarını, bildiklerini, bilmediklerini, açıkladıkla...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum'dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O'nunla kâimdir). O'nu uyuklama da uyku da tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan, katında kim şefaat edebilir? O, kullarının işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. O'nun dilediğinden başka, insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. G...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Cizye vermeyi kabul eden kitap ehlini (kâfirleri), İslâm dinine girmek için zorlamak ve onlara cebretmek yoktur. İman ile küfür, kesin olarak meydana çıkmıştır. Artık kim, azgınlığa ve sapıklığa sevkedenleri tanımayıpta Allah’a iman ederse, o muhakkak ki, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir. (bazı müfessirlere göre bu âyeti kerimenin hükmü kıtal âyeti kerimesinin nâzil olmasıyla nashedilmiş, kaldırılmıştır.)...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dînde zorlama yokdur. Hakıykat, îman ile küfr apaçık meydana çıkmışdır. Artık kim şeytanı tanımayıp da Allaha îman ederse o, muhakkak ki kopması (mümkin) olmayan en sağlam kulpa yapışmışdır. Allah hakkıyle işidici, (her şey'i) kemâliyle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Bir tatlı dil, güler yüzle bir karşılık ve kusurları bağışlamak sonradan gönül inciten, imandaki sadâkatın ve k
emal
in ifadesi olan sadakadan daha hayırlıdır. Allah zengindir, yarattıklarına muhtaç değildir, kudretli, âdil ve müsamahakârdır, fırsatlar ve imkânlar tanır....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakir olacaksınız diye korkutur; size cimrilik ve sadaka vermemekle emreder. Allah ise kendi lütfûndan size bir mağfiret ve fazla bir sevab vaad ediyor. Allah’ın kudreti geniştir, her şeyi kemâliyle bilendir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, mükellefiyetlerinizi yerine getirmede örnek bir davranış olarak açıktan verirseniz ne iyi. Eğer sadakalarınızı gizlice hazırlar, fakirlere verirseniz işte bu riyadan uzak davranış, sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin kusurlarınızın bir kısmını siler, bağışlar. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden g...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû inn
emal
bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah eksilte eksilte fâizi mahveder, fâizli paranın ve fâiz gelirinin bereketini giderir. İmanda sadâkatin ve kemâlin ifadesi olan sadakaları, keffaretleri, vergileri, vicdanları, servetleri, sosyal bünyeleri arındıran zekâtları verilen malları bereketlendirir. Allah inkârda, küfürde, bilerek günah işlemekte, nankörlükte ısrar edenleri sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah ribayı mahveder de sadakaları n
emal
andırır, Hem Allah vebal yüklenici musırr kafirlerin hiç birini sevmez...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah Teâlâ ribâyı mahveder, sadakaları ise n
emal
andırır ve Allah Teâlâ, çok küfran-ı nîmette bulunup günahkâr olanları sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizin bereketini eksiltir, zekât ve sadakaları ise n
emal
andırır. Hem Allah kâfirlikte ileri giden, günahta ısrarlı hiçbir kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer borçlu, darlık, ekonomik sıkıntı içindeyse, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek gerekir. Darda olan borçlulardaki alacağınızı, imanda sadâkatin ve kemâlin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamanız, bilirseniz eğer, böyle fazileti yüksek, mükâfatı büyük bir davranış, sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, muayyen bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın). Aranızda bir yazıcı da doğrulukla onu yazsın. Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde (başkasına ait) hak olan kimse, borcunu ikrar ederek yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan korksun, o hakdan (borcundan) hiç bir şeyi eksik etmesin. Eğer üzerine hak bulunan kimse (borçlu), akılsız, bunamış olursa, yahud kendisi söyleyip yazdıramıyacaksa velisi dosdoğru söyleyip y...
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh'ındır (Esmâ'sının açığa çıkması için). . . Bilinçlerinizde (düşündüğünüz) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allâh varlığınızdaki Hasiyb ismi özelliğiye size onun sonuçlarını yaşatır. Dilediğine mağfiret eder (örter), dilediğine de azap verir. Allâh her şeye Kaadir'dir....
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allah O Allah’dır ki, kendinden başka hiç bir ilâh yoktur! Ezelî ve ebedî hayat ile bakîdir, zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup bütün varlıklar onunla kâimdir....
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allah o Allahdır ki kendinden başka hiç bir Tanrı yokdur, (O, zatî, ezelî ve ebedî haayat ile) diri (ve baakıy) dir. Zâtiyle, kemâliyle kaaimdir. (Yaratdıklarının her an tedbir-ü hıfzında yegâne haakimdir,her şey onunla kaaimdir). ...
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allah O Allah'tır ki, kendinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum'dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O'nunla kâimdir)....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: "İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allâh (yaratanı olarak) onu bilir. Semâlarda ve arzda (âfakî ve enfüsî anlamlarıyla) ne varsa bilir. Allâh her şeye Kaadir'dir. "...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Gerçek, Allah Âdemi, Nuhu, İbrahim haanedânını, İmrân ailesini — hepsi de birbirinden (gelme) tek bir zürriyyet olarak — âlemlerin üzerine mümtaz kıldı. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Gerçek, Allah Âdemi, Nuhu, İbrahim haanedânını, Imrân ailesini — hepsi de birbirinden (gelme) tek bir zürriyyet olarak — âlemlerin üzerine mümtaz kıldı. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
(Îsa’nın büyükannesi olan) İmran’ın zevcesi şöyle demişti: “- Ey Rabbim, karnımdakini dünya meşguliyetlerinden beri olarak sana adadım. Böylece adağımı kabul buyur. Muhakkak ki sen, benim adadığımı hakkıyla işitici ve niyyetimin ne olduğunu kemâliyle bilicisin.”...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
Hani İmrân'ın karısı: «Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana adadım. Benden olan bu (adağ) ı kabul et. Şübhesiz (niyazımı) hakkıyle işiden, (niyyetimi) kemâliyle bilen Sensin Sen» demişdi. ...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
Yâd et ki, İmrân'ın refikası: «Yarabbi! Ben karnımda olanı azadlı bir köle olarak Sana nezrettim. İmdi bunu benden kabul buyur. Şüphe yok ki hakkıyla işitici Sen'sin, k
emal
iyle bilici Sen'sin» demişti....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
1.
e fe gayre
: hâlâ başkasını mı
2.
dîni allâhi
: Allah'ın dîni
3.
yebgûne
: arıyorlar, istiyorlar
4.
ve lehû
: v...
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Semâlarda ve arzda (evrenin mânâ ve madde boyutlarında) ne varsa, isteyerek veya istemeyerek O'na teslim olmuş durumda iken, Allâh Dini'nden (İslâm'dan - yaratmış olduğu sistem ve düzenden) başkasını mı arıyorlar. (Oysa) O'na döndürülmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 109. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa hepsi Allâh'ındır (O'nun Esmâ'sının varlığıyla var ve kaîmdirler). Hepsi Allâh'a döner (bir zaman gelir hakikatlerinin ne olduğunu görürler, bunu değerlendirmemiş olanlar da yanarlar)!...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, mü'minleri muhaarebeye elverişli yerlerde ta'biye etmek üzere erkenden ailenden (Medîneden) ayrılmışdın, Allah hakkıyle işidendi, (her şey'i) kemâliyle bilendi. ...
Ali-İmran Suresi, 129. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa hepsi Allâh'ındır (O'nun Esmâ'sının varlığıyla var ve kaîmdirler). Dilediğine mağfiret eder, dilediğine (yaptıklarının karşılığı olarak) azap verir. Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
1.
ve sâriû
: ve koşun
2.
ilâ magfiretin
: mağfirete
3.
min rabbi-kum
: Rabbinizden
4.
ve cennetin
: ve cennet
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esmâ bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semâlar (idrak mertebeleri) ile arz (kuvveler platformu) genişliğindeki (Allâh Esmâ'sının kuvveleriyle tahakkuk ortamı olan) cennete. . . Korunanlar için hazırlanmıştır o!...
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
İn yemseskum karhun fe kad messel kavme karhun misluh(misluhu), ve tilkel eyyâmu nudâviluhâ beynen nâs(nâsi), ve li ya’l
emal
lâhullezîne âmenû ve yettehize minkum şuhedâe vallâhu lâ yuhibbuz zâlimîn(zâlimîne). ...
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
1.
ve lâ yahsebe-enne
: ve sakın zannetmesinler
2.
ellezîne
: onlar
3.
yebhalûne
: cimrilik ederler
4.
bi mâ âtâ-humu allâhu
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allâh'ın kendi hakikatleri olan Esmâ kuvvesi ile fazlından verdiklerinde cimrilik edenler, sanmasınlar ki bu haklarında hayırlı olan bir şeydir. Bilakis şerrdir! Cimrilik ettikleri şey kıyamet sürecinde boyunlarında asılı olacaktır! Semâlar ve arzın mirası (Esmâ kuvvelerinden sürekli oluşan her şey) Allâh'ındır. Allâh yapmakta olduklarınızdan (onları yaratan olarak) Habiyr'dir....
Ali-İmran Suresi, 189. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah için, Allah'ın
2.
mulku es semâvâti
: semâların, göklerin mülkü
3.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
4.
v...
Ali-İmran Suresi, 189. Ayet:
Semâların ve arzın mülkü Allâh'ındır (çünkü bu kapsamdaki her "şey", O'nun Esmâ'sının işaret ettiği mânâlardan - kuvvelerden oluşmuştur, O'na aittir). Allâh her şeye Kaadir'dir....
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
fî halkı
: yaratılışında vardır
3.
es semâvâti
: semâlar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yer...
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
Kesinlikle semâların (algılanan boyuttan kuantsal boyuta kadar) ve arzın (algılamaya göre madde kabul edilen her boyutun) yaratılışında, gece ve gündüzün birbirine dönüşmesi sisteminde (neden ve nasıl gece gündüz oluşumu, süreleri vs. ) öze ermişler (Ulül Elbab) için işaretler vardır....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar (öze ermişler) ayakta, otururken ya da yanları üzere uzanmışken Allâh'ı anıp (hatırlayıp), semâların ve arzın yaratılışını (günün getirisi ölçüsünde evren ve derûnu ya da beyin indînde bedenin yeri ve özelliklerini) tefekkür edip; "Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın! Subhan'sın (yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olansın)! (Açığa çıkardıklarını değerlendirmemenin getireceği pişmanlıktan) yanmadan bizi koru" (derler)....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
(Bir de harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, diğer bütün nikâhlı kadınlarla evlenmeniz size haram kılındı. Bunlar, üzerinize Allah yazısı olarak haramdır. Haram kılınanların dışında kalanlar (Zinadan kaçınarak namuslu yaşamak şartı ile mallarınızla mehir vermek veya cariyeleri satın almak üzere isteyip nikâhlamanız) size helâl kılındı. O halde, onlardan hangisi ile faydalandınızsa mehirlerini kendilerine verin ki, farzdır. O mehri takdir edip kesiştikten sonra, aranızda anlaşma...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah sizlere bilmediklerinizi bildirmek, sizden öncekilerin yollarını size göstermek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah her şeyi kemâl üzere bilendir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sadâkatlerinin ve k
emal
lerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Nisa Suresi, 126. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah'ındır
2.
mâ
: şeyler (ne varsa)
3.
fî es semâvâti
: s
emal
arda, göklerde
4.
ve mâ
: ve ş...
Nisa Suresi, 126. Ayet:
Semâlar ve arzda olan ne varsa Allâh içindir (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkması için). Allâh, şeyleri Esmâ'sından yaratmış olması sonucu Muhiyt'tir....
Nisa Suresi, 131. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah'ın, Allah'a ait
2.
mâ
: şey, şeyler, olanlar
3.
fî es semâvâti
: semâlarda, göklerde
4.
ve mâ
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için)! Sizden önce kendilerine hakikat bilgisi verilenlere ve size, "Allâh'tan korunun" diye tavsiye ettik. . . Eğer hakikati inkâr ederseniz, (bilmiş olunuz ki) kesinlikle semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir! Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir....
Nisa Suresi, 132. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah'ın, Allah'a ait
2.
mâ
: şey, şeyler, olanlar
3.
fî es semâvâti
: semâlarda, göklerde
4.
ve mâ
Nisa Suresi, 132. Ayet:
Semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların seyri için)! Vekiyl olarak, El Esmâ'sıyla seni yaratan Allâh yeterlidir....
Nisa Suresi, 134. Ayet:
Kim dünyâ mükâfatını isterse (bilsin ki) dünyânın, da, âhiretin de mükâfatı Allahın nezdindedir. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle görücüdür. ...
Nisa Suresi, 164. Ayet:
Ve rusulen kad kasasnâhum aleyke min kablu ve rusulen lem naksushum aleyk(aleyke). Ve kell
emal
lâhu mûsâ teklîmâ(teklîmen)....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
kad
: olmuştur
4.
câe-kum
: size geldi
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar, Rasûl size Rabbinizden Hak olarak gelmiştir! Artık iman edin sizin için hayırlı olana! Eğer inkâr ederseniz, bilin ki semâlar ve arzda olan ne varsa Allâh içindir (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için). Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakk(hakka). İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun). İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun). Subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
ehle
: ehil, sahip
3.
el kitâbi
: Kitap
4.
lâ taglû
: haddi aşmayın
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar. . . Dininizde ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın. . . Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeyin. . . Meryemoğlu İsa Mesih, yalnızca Allâh Rasûlü ve O'nun Kelimesi'dir. . . Onu Meryem'e ilka etmiştir ve kendinden (El Esmâ ül Hüsnâ'sından) bir mânâdır (ruhtur). . . O hâlde Esmâ'sıyla her şeyin hakikati olan Allâh'a ve Rasûllerine iman edin. . . "Üçtür" (baba - oğul - kutsal ruh) demeyin! Sizin hayrınıza olarak (buna) son verin. . . Allâh ancak İlâh'un Vahid'dir...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah'tan başkasının adına boğazlanan (kesilen), boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yenen hayvan (ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bunlar fısktır. Bugün kâfirler sizi dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden ko...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölmüş hayvan-leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, sert bir cisimle vurulup öldürülmüş, yuvarlanarak ölmüş, boynuzlanıp ölmüş hayvanlar ile yırtıcı hayvanların parçaladığı hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- putperest sunaklarında boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız, geleceğiniz ile ilgili kehanette bulunmanız size haram kılındı. Bütün bunlar fâsıklıktır, hak bir düzenin dışına çıkmadır ve günahkâr, isyankâr davranışlardır. Kulluk sö...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi k
emal
e erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size di...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: (Eti yenen hayvanlardan boğazlanmaksızın ölen) ölü hayvan, akmış kan, domuz eti, Allah’dan başkası adına boğazlanan hayvan, bir de henüz canı üzerinde iken yetişip kesmediğiniz boğulmuş,vurulmuş, yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından boynuzlanmış, canavar tarafından parçalanmış hayvanlar; ancak yetişip (Besmele ile) kestiğiniz hayvan müstesna. Bir de dikili taşlar üzerinde (Câhiliyyet devrinde taşlara hürmeten) kesilenler, fal okları ile kısmet aramanız. İşte bunlar...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü (hayvan), kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazladığınız —yetişerek şartına uygun kesilen müstesna— boğulmuş, (bir cisimle) vurularak öldürülmüş, yüksekçe bir yerden yuvarlanıp ölmüş, süsülerek ölmüş, canavar tarafından parçalanarak ölmüş hayvan; dikili taşlar (putlar) üzerine kesilen ve bir de fal okları, kumar zarlarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bütün bunlar (Allah ve din) yolundan çıkıştır. Bugün kâfirler sizin dininizden (onun nurunu söndürmekten) ümidlerini kesmiş...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: ölü, kan, hınzir eti, Allahdan başkasının namına boğazlanan, bir de boğulmuş, yahud vurulmuş yahud yuvarlanmış, yahud süsülmüş, yahud canavar yırtmış olub da canı üzerinde iken kesmedikleriniz ve dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız, hep bunlar birer fısk (yoldan çıkıştır) bu gün kâfirler dininizi söndürebilmekten ümidlerini kestiler, onlardan korkmayın, yalnız benden korkun, işte bugün sizin için dininizi k
emal
e yetirdim, üzerinizdeki ni'...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır. Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! İşte bugün dininizi k
emal
e erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslüm...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi k
emal
e erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim....
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlananlar, -boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları canları çıkmadan önce kesmemişseniz-, dikili taşlar üzerine boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır. Bugün, kafirler dininizden çıkmanızdan ümitlerini kesmişlerdir, onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dininizi k
emal
e erdirdim, üzerinizdeki ...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Leş, kan, domuzun eti ve Tanrı'dan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç- dikili taşlar üzerinde boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır. Bugün kafirler, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Ben'den korkun. Bugün size dininizi k
emal
e erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü, kan, domuz eti, Allahdan başkası adına boğazlanan, — (henüz canı üstünde iken yetişib) kesdikleriniz müstesna olmak üzere — boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan yuvarlanmış, süsülmüş, canavar yırtmış olub da ölenler, dikili taşlar üzerinde (onlar adına) boğazlanan (hayvanlar), fal oklarıyle kısmet (ve hüküm) aramanız üzerinize haram edilmişdir. (Bütün) bunlar yoldan çıkışdır. Bu gün kâfirler dîninizden umudlarını kesdiler. Artık onlardan korkmayın. Benden korkun. Bugün sizin dinînizi kemâle erdird...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size, ölü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanın eti), (akan) kan, domuz eti, kendisi Allah’dan başkası adına kesilen (hayvan) bir de (canı çıkmadan yetişip) kestiğiniz hâriç; boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş (boynuzlanmış), yırtıcı hayvanın yediği (hayvanlar) kezâ, dikili taşlar (putlar) üzerine kesilen (hayvan)lar ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılındı. Bunlar (birer) isyandır! İnkâr edenler, bugün sizin dîninizden (onu yok etmekten) ümidlerini kesti(ler); artık on...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlananlar, boğularak, vurularak, yuvarlanarak veya sürüklenerek ölen, yırtıcı hayvan tarafından parçalananlar, canları çıkmadan evvel kestiğiniz müstesna, dikili taşlar üzerine kesilenler ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar fasıklıktır. Bugün, küfredenler sizin dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Öyleyse onlardan korkmayın da Ben'den korkun. Bugün, dininizi k
emal
e erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü eti, kan ve domuz eti ve üstünde Allahtan başkasının anıldığı hayvanlar ve boğulan, dövülerek öldürülen veya düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar, canlı iken (bizzat) kestikleriniz hariç, size yasaklanmıştır ve putperest sunaklarında kesilenler (de yasaktır). Kehanet yoluyla gelecekte sizi neyin beklediğini öğrenmeye çalışmanız da (yasaklanmıştır): Bu günahkarca bir davranıştır. Bugün hakikati inkara şartlanmış olanlar, sizin dini...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen; boğularak, dövülerek, düşerek, süsülerek ölen; canı çıkmadan kestiğiniz hariç yırtıcı hayvanlar tarafından yenilen; dikili taşlar (putlar) üzerine kesilen hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız da size haram kılındı. Bunlar fâsıklıktır. Bugün kâfirler sizin dininizden ümitlerini kestiler. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı beğendim. Her kim ş...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kurban edilenler, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp ölmüş, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenilmiş olanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz hariç- ve dikili taşlar adına kesilen hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar fasıklıktır. Bugün kafirler, sizin dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dininizi k
emal
e erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve si...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: Kendiliğinden ölen hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adına kesilen, henüz canı çıkmadan yetişip şartına uygun tarzda kestikleriniz müstesna; boğulmuş, bir şey vurularak öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanmış, boynuzlanmış yahut canavar tarafından parçalanmış olup da ölen hayvanların etleri, putlara ait sunaklarda kesilen hayvanların etleri ve zar atarak, kumar oynayarak elde edilen etler. Bütün bunlar itaat dışına çıkıştır. Artık bugün kâfirler dininizi söndürmek...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar), ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün küfre sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Ben'den korkun. Bugün size dininizi k
emal
e erdirdim, ...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adına kesilen hayvanlar; ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere boğulmuş, bir darbe ile öldürülmüş, bir yerden düşüp ölmüş, başka bir hayvanla boğuşarak ölmüş yahut bir canavar tarafından parçalanmış hayvanlar; müşriklerin sunaklarında kesilen etler; bir de zarlarla kısmet aramak. Bütün bunlar Allah'a itaatten çıkmak demektir. İnkâr edenler, bugün sizin dininizden ümitlerini kesmiş durumdadır; siz onlardan korkmayın...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin iç...
Maidə Suresi, 17. Ayet:
Andolsun ki "Allâh, Meryemoğlu Mesih'tir" diyenler hakikati inkâr etmişlerdir! De ki: "Eğer Meryemoğlu Mesih'i, Onun anasını ve yeryüzünde kim varsa hepsini birden helâk etmeyi dilerse, kim Allâh'a karşı koyacak bir kuvvete sahiptir?". . . Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin varlığı Allâh (Esmâ ül Hüsnâ özelliklerinin açığa çıkması - seyri) içindir! Dilediğini yaratır! Allâh her şeye Kaadir'dir....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudi ve Nasara: "Biz Allâh'ın oğulları ve O'nun sevdikleriyiz" dediler. . . De ki: "Öyle ise sizi niçin suçlarınız yüzünden azaplandırıyor?". . . Hayır, siz de O'nun yarattığı bir beşersiniz. . . Dilediğini mağfiret eder, dilediğine azap eder. . . Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin mülkü Allâh içindir. . . Dönüş O'nadır!...
Maidə Suresi, 40. Ayet:
1.
e lem ta'lem
: biimiyor musun?
2.
enne Allâhe
: Allâh (c.c.)'ın ...olduğunu
3.
lehu mulku
: mülk, idare, O'nun
4.
es semâvât...
Maidə Suresi, 40. Ayet:
Semâlar ve arzın mülkü Allâh içindir (hakikatini), bilmedin mi? Dilediğini azaplandırır ve dilediğini bağışlar! Allâh her şeye Kaadir'dir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz Tevrat’ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş, yaralamalara da, karşılıklı kısas olmak üzere yazılı ceza kuralları koyduk. Kim kısas hakkından vazgeçer, diyetini, imanda sadâkatinin ve kemâlinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlarsa, mükâfatı Allah’a aittir. Bu, suçlunun da günahına keffaret olur. Kimler Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezler, icraat yapmazlarsa onlar, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Lekad keferallezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâlel mesîhu yâ benî isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fekad harr
emal
lâhu aleyhil cennete ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda k
emal
e erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû le yebluvennekumullâhu bi şey’in mines saydı tenâluhu eydîkum ve rimâhukum li ya’l
emal
lâhu men yahâfuhu bil gayb(gaybi), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun). ...
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah Kâbe'yi, O Beyt-el Haram'ı, Haram Ay'ı, Hedy'i (kurban) ve Kalaid'i (boynu bağlı kurbanlıklar) insanların kıyamı (imanının ayakta kalması ve devam etmesi için) yaptı. . . Bu, Allâh'ın semâlar (düşünce boyutu) ve arzda (bedeninde) olanı bildiğini ve Allâh'ın her şeye Aliym olduğunu, sizin de bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Allah kıyamet gününde peygamberleri toplayıp şöyle buyurur: “- Ümmetinizi dâvet ettiğinizde, size ne cevap verildi?” Onlar da: “- Bizde hiç bir bilgi yok. Şüphesiz ki, sen bütün gaybları k
emal
üzere bilensin.” derler....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah şöyle diyecektir: «Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l- Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ...
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Hatırla ki, kıyamet gününde Allah şöyle buyuracak: “- Ey Meryem oğlu Îsa! Allah’ı bırakıp da beni ve annemi iki ilâh edinin, diye insanlara sen mi söyledin?” İsa: “- Seni tenzih ederim, hak olmayan sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer söyledimse muhakkak onu bilirsin. İçimde olan her şeyi sen bilirsin; fakat ben, senin zatında olanı bilmem, Şüphesiz ki sen, gayıbları kemâl üzre bilensin....
Maidə Suresi, 120. Ayet:
1.
li allâhi
: Allâh'ın (cc.)
2.
mulku es semâvâti
: s
emal
arın, göklerin mülkü
3.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü, yer
4.
ve mâ fî...
Maidə Suresi, 120. Ayet:
Semâlar, arz ve onlarda ne varsa hepsinin varlığı Allâh'ındır (Esmâ'sının mânâlarının açığa çıkışıdır)! O, her şeye Kaadir'dir....
Ənam Suresi, 1. Ayet:
1.
el hamdu
: hamd
2.
li allâhi
: Allah için, Allah'a mahsus
3.
ellezî
: ki o
4.
halaka
: yarattı
Ənam Suresi, 1. Ayet:
Hamd s
emal
arı ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah'a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab'lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar....
Ənam Suresi, 1. Ayet:
Hamd; semâlar ve arz'ı yaratan, karanlıkları (bilgisizlikler) ve Nur'u (ilmi) oluşturan Allâh'a aittir. . . Öte yandan, hakikati inkârda ısrar edenler, (varsandıkları dışsal tanrılarını) Rablerine (hakikatlerindeki El Esmâ mertebesine) denk tutarlar (bunun sonucunda da şirk ortaya çıkar)!...
Ənam Suresi, 3. Ayet:
"HÛ"dur Allâh, semâlarda ve arzda. . . Bilir özünüzdekini de, açığa çıkardığınızı da! Bilir (Yaptıklarınızla) neler kazanmakta olduğunuzu da!...
Ənam Suresi, 12. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
li men
: kimin
3.
mâ fî es semâvâti
: semâlarda, göklerde, olan şey(ler)
4.
ve el ardı
: ve ...
Ənam Suresi, 12. Ayet:
De ki : “S
emal
arda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah'ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
De ki: "Semâlar ve arzda olanlar (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkması için yoktan {birbirlerine GÖRE} var kıldıkları) kimindir?" De ki: "Allâh'ındır!" Rahmeti (Er-Rahman ismi özelliği sonucu âlemleri yaratmayı) nefsi üzerine yazmıştır! Sizi, kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet sürecinde toplayacaktır! Nefslerini hüsrana uğratanlar; işte onlar, iman etmezler!...
Ənam Suresi, 14. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e gayra
: ...başka mı?
3.
allâhi
: Allah
4.
ettehızu
: edinirim
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De ki: “S
emal
arı ve arzı yaratan Allah'tan başka bir velî (dost) edinir miyim? Ve doyuran (yediren) ve Kendisi doyurulmayan (yedirilmeyen) O'dur.” “Muhakkak ki ben, teslim olanların ilki olmakla ve müşriklerden olmamakla emrolundum.” de....
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De ki: "Semâlar ve arzın Fâtır'ı (işlevlerine programlayarak yaratan) ve onların hayatiyetlerinin devamı için gerekenlerle besleyen ama kendisi böyle bir şeye ihtiyaç duymayan Allâh'tan gayrını mı (vehmedip onu) velî edineyim?". . . "Ben teslim olanların ilki olmakla hükmolundum" de ve sakın şirk koşanlardan olma!...
Ənam Suresi, 52. Ayet:
Ve öyle rablarının c
emal
ini istiyerek sabah, akşam ona dua edenleri yanından koğayım deme, sana onların hisabından bir şey yok, senin hisabından da onlara bir şey yok ki biçareleri koğub da zalimlerden olacaksın...
Ənam Suresi, 52. Ayet:
Sabah, akşam Rablerine, sırf Onun cemâlini dileyerek, düâ edenleri (huzurundan) koğma. Onların (kâfirlerin) hesabından hiç bir şey sana, senin hesabından hiç bir şey de onlara âid değildir. Onları (fakirleri) koğarsın (amma) zaalimlerden olursun. ...
Ənam Suresi, 52. Ayet:
O zâtları yanından kovma ki, sabah ve akşam Rablerine O'nun c
emal
ini dileyerek dua ederler. Senin aleyhine onların hesabından birşey yoktur, ve senin hesabından da onların üzerine birşey yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın....
Ənam Suresi, 52. Ayet:
Sabah akşam Rablerinin cemâlini dileyerek O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovasın ve zâlimlerden olasın....
Ənam Suresi, 52. Ayet:
Sabah akşam Rab’lerine, sırf O’nun c
emal
ine ve rızasına müştak olarak niyaz edenleri yanından kovma. Ne sen onlardan, ne de onlar senden sorumlu değilsiniz ki onları kovup da zalimlerden olasın....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
1.
ve huve
: ve o
2.
ellezî halaka
: ki o yaratandır
3.
es semâvâti
: semâlar, gökler
4.
ve el arda
: ve arz, yery...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve s
emal
arı ve arzı (yeryüzünü) hak ile yaratan O'dur. Ve “Ol!” dediği gün (herşey) olur. O'nun sözü haktır, mülk O'nundur. O gün sur'a üfürülür (sur'a üfürüldüğü gün hükümranlık O'nundur). Bilineni (görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O'dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
"HÛ" ki, semâlar ve arzı Hak olarak yaratmıştır. . . Ne zaman "Ol" dese hemen oluverir. . . Hak, O'nun sözüdür! Sur'a üflendiği (bedene veya sisteme - olay içten dışadır) süreçte, mülk O'nundur! Gaybı ve şehâdeti bilendir. . . "HÛ"dur; Hakiym, Habiyr....
Ənam Suresi, 75. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
nurî
: biz gösteriyoruz
3.
ibrâhîme
: İbrâhîm (A.S)
4.
melekûte
: melekût
...
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Ve böylece Biz, İbrâhîm'e onun mûkınîn (yakîn hasıl edenlerden) olması için yerin ve göklerin (s
emal
arın) melekûtunu gösteriyoruz (gösteriyorduk)....
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Böylece İbrahim'e, ikân sahibi olsun diye, semâlar ve arzın melekûtunu (derûnundaki, onları oluşturan kuvveleri) görecek basîreti veriyoruz (gözünün gördüğüyle eşyanın hakikatinden perdelenmesin diye)....
Ənam Suresi, 79. Ayet:
1.
innî
: muhakkak ki ben
2.
veccehtu
: döndüm
3.
vechiye
: yüzümü
4.
li ellezî
: ki ona
...
Ənam Suresi, 79. Ayet:
Muhakkak ki ben, hanif olarak yüzümü, yeri ve s
emal
arı yaratan Allah'ın Zat'ına döndürdüm.Ve ben, müşriklerden değilim....
Ənam Suresi, 79. Ayet:
"Muhakkak ki ben vechimi (bilincimi) hanîf (tanrı objesiz) olarak, semâlar ve arzın Fâtır'ına (her şeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan'a) yönelttim. . . Ben müşriklerden değilim!"...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu (yıldızların batışında Allah’ın birliğine yapılan istidlâller), bizim hüccetimizdir ki, onları kavmine karşı İbrahime verdik. Biz dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak ki Rabbin tam hikmet sahibidir, (her şeyi) kemâliyle bilendir....
Ənam Suresi, 96. Ayet:
O, gece karanlığından sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi de istirahat için, güneşi ve ayı da vakitler için bir hesap olarak yarattı. İşte, bütün bunlar, mutlak galip (Her şeyi) kemâliyle bilen Allah’ın takdiridir....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
Yine odur, o ki Semâdan bir su indirdi, derken onunla her şeyin nebatını çıkardık, derken ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üzerine binmiş dâneler çıkarıyoruz, hurma ağacından da tal'ından sarkan salkımlar ve üzümlerden bağlar, zeytunu da narı da birbirine benzer benzemez, bakın her birinin meyvesine: Bir meyve verdiği vakıt, bir de k
emal
e erişine, şüphesiz şu size gösterilende iyman ehli olanlar için bir çok âyetler vardır...
Ənam Suresi, 99. Ayet:
O, gökden (bulutla) su indirendir. Sonra biz onunla bir şey'in (her nevin) nebatını (bitirib) çıkardık, içlerinden de taze ve yeşil (fidanlar) meydana getirdik ki ondan da (büyütüb) birbirinin üstüne binmiş tane (ler), hurma domurcuğundan (el ile tutulabilecek derecede) yakın salkımlar, birbirine hem benzeyen, hem benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bağçeler yapıb çıkarıyoruz. (Her birinin) meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de kemâle erişdiği vakit bakın. Şübhesiz ki bütün bunlarda ...
Ənam Suresi, 99. Ayet:
Ve o Hâlik-ı Kâdir'dir ki, gökten su indirmiştir. Sonra o su ile herşeyin nebatını çıkardık, sonra ondan da yeşil fidanlar çıkarıverdik. Fidanlardan biribiri üzerine binmiş başaklar çıkarıyoruz. Ve hurma ağacından, onun tomurcuğundan da yakın salkımlar çıkardık. Ve üzüm bahçeleri ve biribirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve nar çıkardık. Bakınız! Herbirinin meyve verdiği vakit meyvesine ve k
emal
e erişine. Şüphe yok ki, bunda imân eder olan bir kavim için birçok âyetler vardır....
Ənam Suresi, 101. Ayet:
1.
bedîu
: örneği olmaksızın yoktan yaratan
2.
es semâvâti
: semâlar, gökler
3.
ve el ard
: ve arz, yeryüzü
4.
ennâ
Ənam Suresi, 101. Ayet:
Semâlar ve arzın Bediy'idir (örneksiz yoktan yaratanıdır)! Eş kavramından münezzeh olanın nasıl çocuğu olur! Her şeyi yaratmıştır! "HÛ"; her şeyi Esmâ'sından yaratması ve onların hakikatinde Esmâ'sıyla olması nedeniyle onları bilir!...
Ənam Suresi, 101. Ayet:
O semâları ve yeri yoktan var edendir. O'nun için nasıl çocuk olabilir? Ve O'nun için bir refika da yoktur ve herşeyi O yaratmıştır ve O, her şeyi tamamiyle bilendir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbinin emir ve yasakları, doğruluk ve adalet yönünden tamam oldu. Onun kelimelerini değiştirebilecek hiç bir şey yoktur. Allah, onların dediklerini hakkıyla işiticidir, gizlediklerini de kemâliyle bilicidir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbının kelimesi doğrulukça da, adaletçe de tam k
emal
indedir, onun kelimelerini değiştirebilecek yok, semi' o, alîm o...
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbinin sözü, doğrulukça da adaletçe de tam k
emal
indedir. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tam kemâlindedir. Onun kelimelerini değişdirici (hiç bir şey ve hiç bir kuvvet) yokdur. O, (dedikoduları) hakkıyle işiden (küfr edenlerin içlerini) kemâliyle bilendir. ...
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbının sözü; doğruluk ve adalet yönünden tam k
emal
indedir. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O; Semi'dir, Alim'dir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tamamlanmıştır, tam k
emal
indedir. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O işitendir, bilendir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tam k
emal
indedir. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O hakkıyla işitir ve bilir....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
Kul teâlev etlu mâ harreme rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â(şey’en), ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak(imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harr
emal
lâhu illâ bil hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
rabbe-kum
: sizin Rabbiniz
3.
allâhu ellezî
: Allah'tır ki o
4.
halaka
: yarattı
Əraf Suresi, 54. Ayet:
S
emal
arı ve arzı altı günde yaratan, muhakkak ki sizin Rabbiniz Allah'tır. Sonra arşa istiva etti. Gündüz, onu süratle talep eden (takip eden) gece ile örtülür. Ve güneş ve ay ve yıldızlar O'nun emrine musahhardır (boyun eğmişlerdir). Yaratma ve emir O'nun değil mi? Âlemlerin Rabbi mübarektir, şanı yücedir....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Muhakkak Rabbiniz O Allâh'tır ki, semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yarattı, sonra Arş'a istiva etti (sonra onlar üzerinde dilediğince tasarrufa başladı). . . Geceyi hızla takip eden gündüze, gecenin örtüsünü bürür. . . Güneş, Ay, yıldızlar hükmünü yerine getirir. . . Kesinlikle bilin ki, yaratma da O'na aittir, hüküm de! Âlemlerin Rabbi olan Allâh ne yücedir!...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Mûsa, kendisiyle konuşacağımızı vâdettiğimiz vakitte gelince, Rabbi ona kelâmını (vasıtasız olarak) söyledi. (Mûsa) şöyle dedi: “- Rabbim! Cemâlini bana göster, sana bakayım.” Allah: “-Beni hiç bir zaman göremezsin, fakat şu dağa bak. Eğer o, yerinde durursa sen de beni görürsün.” buyurdu. Nihayet Rabbi, o dağa tecelli edince, onu yer ile bir etti. Mûsa da bayılarak yere düştü. Sonra ayılınca şöyle dedi: “- Allah’ım! Seni tenzih ederim. (Dünyada seni görmeyi istemekten) tevbe ettim ve ben, mü’mi...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Vaktaki Musa (ibâdeti için) ta'yin etdiğimiz vakıtda geldi, Rabbi ona (ilâhî sözünü) söyledi. (Musa) dedi ki: «Rabbim, (cemâlini) göster bana, (ne olur) seni göreyim». Buyurdu: «Beni kat'iyyen göremezsin. Fakat şu dağa bak. Eğer o, yerinde durabilirse sen de beni görürsün». Derken Rabbi o dağa tecellî edince onu param parça ediverdi. Musa da baygın yere düşdü. Ayılınca dedi ki: «Seni tenzih ederim. Tevbe etdim Sana. Ben îman edenlerin ilkiyim». ...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
1.
kul
:
2.
yâ eyyuhâ en nâsu
: ey insanlar
3.
innî
: muhakkak ki ben
4.
resûlu allâhi
: Allah'ın resûlü
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) Allah'ın resûlüyüm. O ki; s
emal
arın ve arzın mülkü, O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaşatır) ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve O'nun ümmî, nebî, resûlüne îmân edin ki; O, Allah'a ve O'nun kelimelerine (sözlerine) inanır (îmân eder). Ve O'na tâbî olun ki; böylece siz, hidayete eresiniz.”...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar. . . Kesinlikle ben hepinize gelmiş Allâh Rasûlü'yüm. . . Semâların ve arzın mülkü "HÛ"nundur! İlâh yoktur sadece "HÛ"! Diriltir, öldürür! Bu yüzden iman edin, Esmâ'sıyla nefsinizin dahi hakikati olan Allâh'a ve Ümmî Nebi olan O Rasûl'e ki O, Esmâ'sıyla nefsinin dahi hakikati olan Allâh'a ve O'nun bildirdiklerine iman eder. O'na tâbi olun ki hakikate erdirilesiniz. "...
Əraf Suresi, 185. Ayet:
1.
e ve lem yanzurû
: bakmıyorlar mı, bakmazlar mı
2.
fî
: içinde, ...de, hakkında, ...’a
3.
melekûti
: nizam, saltanat, idare, mülkiyet, sunnetullah
4.
Əraf Suresi, 185. Ayet:
Semâlar ve arzın melekûtuna (kuvvelerine), Allâh'ın yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? Artık bunlardan (ders almıyorlarsa) hangi söze iman ederler?...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana, "Ne zaman gelip çatacak o saat?" diye soruyorlar. . . De ki: "Onun ilmi ancak Rabbimin indîndedir. . . Onu, sırası geldiğinde açığa çıkaracak yalnız 'HÛ'dur! (o tecellide zaman - mekân, eşya - kişi söz konusu olmaz). . . Semâlara ve arza ağır gelmiştir. . . Size ancak ansızın gelir. " Sanki sen onu (deneyimleyerek) bilensin gibi sana soruyorlar. . . De ki: "Onun ilmi, Allâh indîndedir. . . Fakat insanların çoğunluğu bilmiyorlar. "...
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Eğer şeytandan bir vesvese, bir gıcık gelirse hemen Allah'a sığın. Muhakkak ki, Allah hakkıyla işiten, k
emal
iyle bilendir....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara bir âyet iletmediğinde: "Onu (kendinden) uydursaydın ya!" dediler. . . De ki: "Ancak, Rabbimden bana vahyolunana tâbi olurum. . . Bu (Kur'ân) Rabbinizden basîretlerdir (idrak ettirir), hüdadır (hakikat rehberi) ve iman eden topluluk için rahmettir (kemâlâtlarını açığa çıkarır). "...
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
İnnemâl mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne)....
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları. Atdığın zaman da (Habîbim) sen atmadın, ancak Allah atdı. (Ve bunu) mü'minleri kendinden güzel bir (ni'met) imtihan (ı) ile denemek için (yapdı). Şübhesiz ki Allah hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir. ...
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Sonra onları siz öldürmediniz velâkin Allah Teâlâ öldürdü. Ve attığın vakit sen atmadın, fakat Allah Teâlâ attı. Hem de mü'minleri taraf-ı İlâhisinden güzel bir imtihan ile imtihan etmek için. Şüphe yok ki Allah Teâlâ, bihakkın işiticidir, k
emal
iyle bilicidir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit siz vâdînin yakın bir kenarında idiniz, onlar (düşmanlar, aynı yerin) en uzak bir kıyısında, (Mekkelilerin) kervan (ı) ise (sizin) daha aşağı (nız) da (ki sahil tarafında) idiler. Eğer böyle muayyen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız muhakkak ki ihtilâf ederdiniz. Fakat işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için (Allah böyle yapdı). Tâki helak olan kişi apaçık bir delîl (i gaziyle gördük) den sonra helak olsun, diri kalan kişi de yine apaçık delîli (gözüyle) görerek ...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit ki, siz yakın vadide idiniz, onlar ise uzak vadide idiler. Kervan ise sizden aşağıda idi. Eğer birbirinizle vâdeleşe idiniz, elbette vâde mahallinde ihtilâfa düşerdiniz. Velâkin Allah Teâlâ yapılmış olan bir emri yerine getirmek için (böyle yaptı) tâ ki, helâk olan kimse, apaçık bir delilden helâk olsun ve diri kalan da âşikâr bir delilden diri kalmış olsun ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ k
emal
iyle işiticidir, tamamiyle bilicidir....
Ənfal Suresi, 53. Ayet:
Kâfirlere bu azabın yapılış sebebi şu: Bir kavim, kendilerinden olan iyi hali (kötülüğe) çevirmedikçe, Allah da onlara ihsan ettiği bir nimeti (azaba) çevirici değildir. Gerçekten Allah (her söyleneni) işitendir, (bütün yapılanları) kemâliyle bilendir....
Ənfal Suresi, 53. Ayet:
Bunun hikmeti şudur: Bir kavm nefislerinde olan (iyi haali) değiştirinceye kadar Allah onlara ihsan ettiği ni'meti değişdirici değildir ve şübhesiz ki O, (her şey'i) hakkıyle işidicidir, kemâliyle bilicidir. ...
Ənfal Suresi, 61. Ayet:
Eğer (düşmanlar) barışa meylederlerse sen de ona yanaş ve Allaha güvenib dayan. Çünkü her şey'i hakkıyle işiden, kemâliyle bilen bizzat Odur. ...
Tövbə Suresi, 28. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemâl muşrikûne necesun fe lâ yakrabûl mescidel harâme ba’de âmihim hâzâ ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnîkumullâhu min fadlihî in şâe, innallâhe alîmun hakîm(hakîmun)....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
iddete eş şuhûri
: ayların adedi, sayısı
3.
inde allâhi isnâ aşera
: Allah'ın katında on iki
4.
şehren...
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki; Allah'ın kitabında (ifade edildiği üzere) ayların adedi, Allah'ın indinde s
emal
arın (göklerin) ve yerin yaratıldığı gün (zaman) 12'dir (12 olarak dizayn edilmiştir). Onlardan dördü haram (aylar)dır. Bu (dîn), kayyum olan dîndir. Artık onların içinde (o aylarda) nefslerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki, muhakkak Allah, takva sahipleri ile beraberdir....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki Allâh indînde, semâları ve arzı halk ettiği süreçte Allâh ilminde, ayların adedi on ikidir. . . Onlardan dördü haramdır (aylar); (Muharrem, Receb, Zilkaide, Zilhicce). . . İşte Din-i Kayyim (geçerli, payidar sistem) budur. . . Onlar (haram aylar) içinde nefslerinize zulmetmeyin. . . Müşriklerle savaşın, onların hep birlikte sizinle savaştıkları gibi. . . İyi bilin ki Allâh korunanlarla beraberdir (mâiyet hakikatine işaret)....
Tövbə Suresi, 39. Ayet:
Eğer seferber olmazsanız, sizi pek acıklı bir azap ile muazzep kılar ve size bedel başka bir kavmi getirir ve siz O'na hiçbir şey ile zarar veremezsiniz. Ve Allah Teâlâ her şeye k
emal
iyle kâdirdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İmanda sadakatin ve k
emal
in ifadesi olan sadakalar, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtlar, hazine gelirleri, ancak fakirler, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler, devlet memurları, müellefe-i kulûp, gönülleri, düşünceleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, örtülü ödenekler, esir ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşma ödeneği, borçlular, Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler, faaliyet gösterenler, eğitim, t...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Onların içinden bazıları peygamberi incitiyorlar. 'O, her söylenene kulak kesilen, her tarafta kulağı olan biridir' diyorlar. Sen: 'O, sizin lehinize olan, duyduklarından hayırlı sonuçlar çıkaran bir kulaktır. Ona gelen istihbârî bilgiler sizin menfaatinizedir. Allah’a, Allah’tan gelen bilgilere inanır, şuurlu ve kâmil mü’minlere, mü’minlerin getirdiği bilgilere güvenir, itimat eder. Sizden imanda k
emal
e erenlere de bir rahmettir.' de. Allah’ın Rasulünü incitenlere, sünnetine dil uzatanlara, can...
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onların içlerinde taahhütte bulunanlar da vardı: 'Allah bize lütfundan, ihsanından verirse, mutlaka imanda sadâkatin ve k
emal
in ifadesi olan sadakayı, vicdanımızı, servetimizi, sosyal bünyemizi arındıran berekete vesile olan zekâtı veririz, malî mükellefiyetleri yerine getiririz, kesinlikle dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlardan, sâlihlerden oluruz' diyorlardı....
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Hâlâ (o münafıklar) bilmediler mi ki, Allah, onların gizledikleri sırları da bilir, fısıltılarını da... Allah, bütün gaibleri kemâliyle bilendir....
Tövbə Suresi, 79. Ayet:
Gönülleriyle, imanda sadâkatin ve k
emal
in ifadesi olan sadaka ve vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran berekete vesile olan zekât nisabından fazlasını veren mü’minleri kınayanları; ancak güçlerinin yettiğini bulup verenlerle alay edenleri Allah maskaraya çevirmiştir. Onlara can yakıp inleten müthiş bir ceza vardır....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevî’ler, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidirler. Bununla beraber, Allah’ın, Rasûlüne indirdiği hükümlerin sınırını bilmemeye daha lâyıktırlar. Allah her şeyi k
emal
iyle bilicidir, hükmünde hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler küfür ve nifak bakımından (şehirlilerden) daha beterdir. Allahın, Resulü üzerine indirdiği (hükümler) in sınırlarını bilmemeleri de daha çok onlara lâyıkdır. Allah kemâliyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir. ...
Tövbə Suresi, 98. Ayet:
Bedevilerden öyle kimse vardır ki (Allah yolunda) harcayacağını bir angarye sayar ve (ondan kurtulmak için) sizin üstünüze belalar gelmesini bekler durur. O belâlar kendi başlarına olsun! Allah hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir. ...
Tövbə Suresi, 98. Ayet:
Ve bedevilerden öyleleri vardır ki, infak ettiği şeyi bir ziyan sayar. Ve sizin hakkınızda hadiselerin gelmesine intizarda bulunur. Kötü bir hadise onların üzerlerine olsun. Ve Allah Teâlâ k
emal
iyle işiticidir ve bilicidir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onlardan, imanda sadakatlerinin ve k
emal
lerinin ifadesi olan zekât, vergi, ceza, keffaret, sadaka olarak mallarının epeyce bir kısmını (üçte birini) al ki, aldığın mallar onları temizlesin. Bu vesile ile vicdanlarını da arındırsınlar. Onlara hayır duada, mallarının bereketlenmesi duasında bulun. Cenaze namazlarını kıl. Senin duan huzura, güvene, rahmete, dostluğa, berekete vesiledir. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Onların mallarından bir sadaka al, onunla kendilerini temizlemiş, tezkiye etmiş olursun. Ve onlara dua et, şüphe yok ki, senin duan onlar için bir sükûnettir ve Allah Teâlâ k
emal
iyle işiticidir, bilicidir....
Tövbə Suresi, 104. Ayet:
Allah’ın, kullarının tevbesini, günah işlemekten vazgeçerek kendisine itaate yönelişlerini kabul edeceğini, imanda sadâkatlerinin ve k
emal
lerinin ifadesi olan zekât, vergi, ceza ve keffaret sadakalarını alacağını; Allah’ın, sadece O’nun insanları tevbeye sevkedeceğini, tevbeleri kabul edeceğini çok merhametli olduğunu bilmiyorlar mı?...
Tövbə Suresi, 115. Ayet:
Allah bir kavmi hidâyete (İslâma) ulaştırdıktan sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine açıklamadıkça, onları sapıklıkla sorumlu tutacak değildir. Muhakkak ki, Allah her şeyi kemâliyle bilendir....
Tövbə Suresi, 116. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
lehu
: onun
3.
mulku es semâvâti
: s
emal
arın (göklerin) mülkü, idaresi, saltanatı
4.
ve e...
Tövbə Suresi, 116. Ayet:
S
emal
arın ve yerin mülkü muhakkak ki; Allah'ındır. Yaşatır (hayat verir) ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı yoktur....
Tövbə Suresi, 116. Ayet:
Semâların ve arzın mülkü Allâh içindir. . . Diriltir ve öldürür. . . Sizin için Allâh dûnunda ne bir Veliyy ve ne de bir yardımcı vardır....
Tövbə Suresi, 128. Ayet:
Andolsun ki size Rasûl geldi içinizden, Aziyz'dir; sizin sıkıntıya uğramanız O'na ağır gelir. . . Size haristir! İmanlılara (hakikatine iman edene) Rauf (şefkatli) ve Rahıym'dir (hakikatlerindeki kemâlâtlarını yaşatıcıdır)....
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Muhakkak ki sizin Rabbiniz Allah, s
emal
arı ve yeryüzünü 6 günde yaratandır. Sonra arşa istiva etti. İşleri düzenler ve O'nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Artık O'na kul olun. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?...
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Muhakkak Rabbiniz O Allâh'tır ki, semâlar ve arzı altı aşamalı bir süreçte yarattı; sonra Arş'a istiva etti (Esmâ'sından yarattığı bu âlemlerde gene dileğince hükümran olarak tedbir {idare} etti - {Arş; derûnî mânâda, tüm varlığın tekillik boyutudur. A. H. }), Hükmü üzere tedbir (idare - her an yeni şe'nde olarak) oluyor! Hiç kimse bir diğerine şefaat edemez, şefaat edilecek olanın "HÛ"viyetindeki (yaratılış amacına göre oluşmuş Esmâ bileşimi) elvermedikçe! İşte budur Rabbiniz olan Allâh! O hâld...
Yunus Suresi, 6. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî ihtilâfi
: ihtilâflı, karşılıklı, arka arkaya, peşpeşe gelişi
3.
el leyli
: gece
4.
ve en nehâri
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki gece ile gündüzün, peşpeşe (karşılıklı) gelmesinde ve Allah'ın s
emal
arda ve yerde yarattığı şeylerde, takva sahibi bir kavim için âyetler (deliller) vardır....
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Gece ve gündüzün dönüşümünde, Allâh'ın semâlar ve arzda yarattıklarında, korunmak isteyenlere nice işaretler vardır....
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Elbette gece ile gündüzün, (büyüyüp küçülerek) arka arkaya gelmek suretiyle değişip durmasında, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı bütün varlıklarda, Allah’dan korkan bir kavim için büyük deliller ve ibretler vardır; (hepsi Allah’ın kudret ve varlığına, k
emal
sıfatlarına delâlet ederler.)...
Yunus Suresi, 8. Ayet:
(7-8) (Öldükden sonra dirilib) bize kavuşacağını ummayan, (âhirete inanmayarak sâdece) dünyâ hayaatına raazî olan ve onunla sükûn (ve istirahat) e dalan kimselerle (varlığımıza, birliğimize ve kemâl-i kudretimize delâlet eden) bunca âyetlerimizden gaafil olanlar (yok mu?) işte onların, irtikâb etmekde oldukları (şirk ve mâ'siyetler) yüzünden varacakları yer, ateşdir. ...
Yunus Suresi, 18. Ayet:
Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere (putlara) kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah'ın yanında bizim şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve s
emal
arda bilmediği bir şeyi Allah'a haber mi veriyorsunuz?” O, Sübhan'dır (münezzehtir), onların ortak koştuğu şeylerden yücedir....
Yunus Suresi, 18. Ayet:
Allâh dûnundakilere tapınırlar; oysa onlar ne zararı ne de faydası olmayan şeylerdir! Üstelik: "İşte bunlar Allâh indînde bizim şefaatçilerimiz" derler. . . De ki: "Siz, Allâh'a, semâlar ve arzda bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Subhan'dır O; onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'ın Zat'ına ulaşmak) ve ziyadesi (daha fazlası, Allah'ın c
emal
ini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman önderlere, idarecilere, askerî erkâna ve müslümanlara, devlet nimeti, daha güzel mükâfat var. Fazlası da, cemâl-i ilâhîyi görme de var. Yüzlerine ne siy...
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İman edip güzel bir amel işleyenlere cennet ve bir de Allah’ın C
emal
ini görmek var. Onların yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne de bir zillet... İşte bunlar cennetliktirler, kendileri orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
(Îmân edip) güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık (olarak Cennet), bir deziyâde (Allah’ın cemâline mazhar olmak) vardır! Ve onların yüzlerine ne bir karalık bulaşır, ne de bir aşağılık! İşte onlar Cennet ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyi ve güzel davranışlarda bulunanlara en güzel mükâfat yani cennet ile daha da fazlası olarak Allah’ın c
emal
ini görmek var. Onların yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne de bir zillet! İşte onlar cennetliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyi iş, güzel amel yapanlara daima daha iyi mükâfat (cennet) ve üstünü (Allah'ın cemâlini görme bahtiyarlığı) verilir. Onların yüzleri ne karanr, ne de kızarır. İşte onlar cennetliklerdir, orada temelli kalacaklardır....
Yunus Suresi, 36. Ayet:
Onların çoğu (kupkuru bir) zandan başkasına tâbi' olmaz. Hakıykatde zan ise hakdan hiç bir şey'in yerini tutmaz. Şübhesiz ki Allah, onlar ne işlerlerse k
emal
iyle bilendir. ...
Yunus Suresi, 55. Ayet:
Kesinlikle bilin ki, semâlar ve arzda ne varsa, muhakkak ki Allâh içindir (O'nun Esmâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkışıdır). Kesinlikle bilin ki Allâh'ın bildirimi Hak'tır. . . Fakat onların çoğunluğu bilmezler....
Yunus Suresi, 65. Ayet:
(Habîbim) onların (müşriklerin) lâkırdıları seni tasaya düşürmesin. Çünkü bütün izzet ve galebe Allahındır. O, (hepsini) hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Yunus Suresi, 65. Ayet:
Ve onların lâkırdıları seni mahzun etmesin. Şüphe yok ki, bütün izzet Allah Teâlâ'nındır. O k
emal
iyle işiticidir ve bilicidir....
Yunus Suresi, 66. Ayet:
1.
e lâ
: öyle değil mi
2.
inne
: muhakkak
3.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'ındır
4.
men
: kimse, kim
Yunus Suresi, 66. Ayet:
S
emal
arda ve yeryüzünde olan kimseler muhakkak Allah'ındır, öyle değil mi? Allah'tan başka ortaklara dua edenler (ibadet edenler) neye tâbî oluyorlar? Ancak zanna tâbî olurlar ve onlar sadece tahmin ederler (yalan uydururlar)....
Yunus Suresi, 66. Ayet:
Kesinlikle bilin! Semâlarda ve arzda ne varsa muhakkak ki Allâh içindir (Allâh'ın, El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerini ilminde seyretmesi içindir; bunun için de her şeyi Esmâ'sından Esmâ özellikleriyle yaratmıştır). . . (O hâlde) Allâh dûnunda ortak koştuklarına dua edenler (bu gerçek dolayısıyladır ki) onlara tâbi olamazlar. . . (Onlar) ancak (vehmederek) varsaydıklarına tâbi oluyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar....
Yunus Suresi, 68. Ayet:
“Allah çocuk edindi” dediler. O, ondan münezzehtir. O, Ganî'dir. S
emal
arda ve yeryüzünde olan şeyler O'nundur. Yanınızda buna dair bir delil olsa (yoktur). Allah'a bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?...
Yunus Suresi, 68. Ayet:
"Allâh oğul edindi" dediler. Subhan'dır O! (Zira) "HÛ" El Ğaniyy'dir (yarattıklarıyla kayıtlanmaktan ve sınırlanmaktan berîdir). . . Semâlarda ve arzda ne varsa, O'nun içindir ("El Esmâ"daki mânâların açığa çıkması için). . . İndînizde bununla (iftiranızla) ilgili bir kanıt yoktur! Allâh hakkında, ilminiz olmayan bir şeyi konuşuyorsunuz!...
Yunus Suresi, 101. Ayet:
De ki: “S
emal
arda ve yeryüzünde ne(ler) var bakın! Âmenû olmayan bir kavme, âyetler (deliller) ve uyarılar fayda vermez.”...
Yunus Suresi, 101. Ayet:
De ki: "Semâlar ve arzda ne oluyor, bir bakın!". . . O işaretler ve uyarılar, iman etmeyen topluluğa yarar sağlamaz!...
Hud Suresi, 1. Ayet:
Elif, lâm, raa. (Bu) öyle bir kitabdır ki âyetleri (en kat'î bürhanlarla) desteklenmiş, sonra da apaçık bildirilmiş, (her işi) hikmetle yapan, (her şeyden) kemâliyle haberdâr olan (Allah) tarafından (indirilmişdir). ...
Hud Suresi, 7. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve odur ki
2.
halaka es semâvâti
: s
emal
arı yarattı
3.
ve el arda
: ve yeryüzü
4.
fî sitteti eyyâmin
Hud Suresi, 7. Ayet:
“Hanginiz en güzel ameli yapacak?” diye sizi imtihan etmek için 6 günde (6 yevmde) s
emal
arı ve yeryüzünü yaratan O'dur. Ve O'nun arşı su üzerinde idi. Eğer sen: “Muhakkak ki siz, ölümden sonra beas edileceksiniz (diriltileceksiniz).” dersen, kâfir olan(inkâr eden, örten) kimseler mutlaka (şöyle) derler: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.”...
Hud Suresi, 7. Ayet:
"HÛ" ki semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yaratmıştır (enfüsî mânâda altı bilinç kademesindeki şuuru {semâ} ve bedeni {arzı}); O'nun Arşı (hükümranlığının açığa çıktığı Esmâ mertebesi) Su (evrenin hakikati olan dalga {wave} okyanusundaki İLİM - DATA olarak); (insan için değerlendirirsek: Esmâ'nın işaret ettiği özellikler kişinin şuuru ve bedeni {yüzde 80 SU yapısı - sudaki hafızanın çeşitli dalgalarla programlanması sonucu} üzerinde hükümrandır, anlamı düşünülebilir. A. H. ) fevkindedir! Sizi...
Hud Suresi, 23. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler Rablerine kemâl-i edeple gönülden boyun eğenler, işte onlar cennet ehlidirler. Onlar orada ebedî yaşayacaklar....
Hud Suresi, 23. Ayet:
İmân edenler, ve sâlih amellerde bulunanlar ve Rablerine k
emal
-i itaat ve huşû ile mutmain olanlar (yok mu) işte şüphesiz ki onlar cennet sahibidirler, onlar orada ebedîyyen kalıcılardır....
Hud Suresi, 107. Ayet:
1.
hâlidîne
: ebedî kalanlar
2.
fî-hâ
: onun içinde, orada
3.
mâ dâmeti
: devam ettikçe, durduğu müddetçe
4.
es semâvâtu
Hud Suresi, 107. Ayet:
Onlar, s
emal
ar ve yeryüzü (cehennemin s
emal
arı ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır....
Hud Suresi, 107. Ayet:
Semâlar ve arz (şuurları ve bedenleri) var oldukça onda ebedî kalırlar; Rabbinin dilemesi müstesna. . . Muhakkak ki Rabbin (hakikatin olan Allâh Esmâ'sının bileşimi) irade ettiğini fiile dönüştürür!...
Hud Suresi, 108. Ayet:
1.
ve emmâ
: ve fakat
2.
ellezîne suidû
: mutlu olanlar, said olanlar
3.
fe
: artık, böylece
4.
fî el cenneti
: ce...
Hud Suresi, 108. Ayet:
Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. (Cennetlerin) s
emal
arı ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır)....
Hud Suresi, 108. Ayet:
Saîd olanlar ise, Cennet'tedirler. . . Semâlar ve arz (şuurları ve bedenleri) var oldukça onda ebedî kalıcılardır; Rabbinin dilemesi müstesna. . . Akışı kesilmeyen bağışla yaşarlar....
Yusif Suresi, 6. Ayet:
"Rabbin seni öylece seçecek, sana rüya tabirini öğretecek, ve daha önce büyük babaların İbrâhim ile İshak’a olan nimetini tamamına erdirdiği gibi, sana ve Yâkub ailesine de nimetini k
emal
e erdirecektir. Çünkü Rabbin her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir."...
Yusif Suresi, 22. Ayet:
1.
ve lemma
: ve olduğu zaman
2.
belega
: erişti, ulaştı
3.
eşudde-hu
: kemâl, olgun çağına, en kuvvetli çağına
4.
âteynâ-hu
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Yûsuf tam k
emal
çağına ( veya yaşına) varınca, kendisine hikmet ve ilim verdik (ilimle amel, dinde de anlayış bahşettik). İşte biz, güzel iş yapanlara böyle mükâfat veririz....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Nihâyet (Yûsuf’un) gücü kemâle erince, (biz) ona hikmet ve ilim verdik. İşte iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
O kemâl çağına geldiğinde kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte güzel iş yapanlara biz böyle karşılık veririz....
Yusif Suresi, 88. Ayet:
Sonra tekrar Mısır’a gidip, Yûsuf’un huzuruna girince: 'Ey Devletlü vezir, biz ve ailemiz felâketler, sıkıntılar içinde, ekonomik dar boğazda, kıtlık seneleri yaşıyoruz. Pek az bir sermaye ile geldik. Bize dolu dolu ölçeklerle ver; ayrıca bize, zekâtına, sadakana sayarak bağışta bulun. Allah, imanda sadakatlerinin ve k
emal
lerinin ifadesi olan sadaka, zekât verenleri, bağışta bulunanları mükâfatlandırır.' dediler....
Yusif Suresi, 101. Ayet:
1.
rabbi
: Rabbim
2.
kad
: oldu, olmuştu
3.
âteyte-nî
: bana verdin
4.
min el mulki
: mülkten
Yusif Suresi, 101. Ayet:
“Rabbim bana mülk verdin. Ve olayların (sözlerin, rüyaların) tevîlini (yorumunu) bana öğrettin. S
emal
arı ve yeryüzünü yaratan, Sen benim dünyada ve ahirette velîmsin (dostumsun). Beni müslüman (Allah'a teslim-i küllî ile teslim olan) olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat....
Yusif Suresi, 101. Ayet:
"Rabbim. . . Gerçekten bana Mülk'ten verdin ve bana yaşamdaki olayların hakikatini görmeyi öğrettin. . . Semâlar ve Arz'ın (1. Evrensel anlamda: Evrenin hakikati olan ilim boyutu ve yaradılmışlarının algılamalarına göre var olan madde boyutu; 2. Dünyevî mânâda: Gökler {boyutsallığı ile} ve yeryüzü; 3. İnsanî mânâda: İnsandaki bilinç boyutları {yedi nefs mertebesi bilinci} ve beden) Fâtır'ı; Dünya'da ve sonsuz gelecek sürecinde sensin Veliyy'im (her anımda hakikatimi oluşturan isimlerinden Veliyy...
Yusif Suresi, 105. Ayet:
S
emal
arda ve yeryüzünde nice âyet (delil) vardır. Ve onlar, ondan (o delilden) yüz çevirerek yanından geçerler....
Yusif Suresi, 105. Ayet:
Semâlarda ve arzda nice işaret var ki, onlar bunlardan yüz çevirerek üzerlerinden geçip giderler....
Yusif Suresi, 105. Ayet:
Göklerde ve yerde (Allahın varlığını, birliğini ve kemâl-i kudretini isbat eden) nice âyetler (nişaneler) vardır ki (insanlar) bunlardan yüz çevirici olarak, üstüne basar geçerler. ...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Görmekte olduğunuz s
emal
arı (gök katlarını) direksiz olarak yükselten Allah'tır. Sonra arşa istiva etti. Ve Güneş'i ve Ay'ı emri altına aldı. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşleri düzenleyip idare eder. Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki; böylece Rabbinize mülâki olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu Allah'a ulaştırmaya) yakîn hasıl edersiniz....
Rəd Suresi, 2. Ayet:
(İsmi) Allâh (olan), "HÛ"dur ki semâları (algılanan madde ötesi boyutları - bilinç {yedi nefs} mertebelerini) gördüğünüz bir şeye dayanaksız yükseltti (Farklı algılama sistemlerine dayalı farklı boyutlar meydana getirerek oluşturdu)! Sonra Arş üzerine istiva etti (Esmâ'sının özelliklerini Fiiller âleminde hükümran kıldı)! Güneş'i, Ay'ı hükmünün açığa çıkması için işlevlendirmiştir; her biri belli bir ömre sahip olarak işlevine devam eder. . . Hükmü doğrultusunda (her şeyi) oluşturur - yönlendiri...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allah odur ki S
emal
ara direksiz irtifa' verdi, onları görüyorsunuz, sonra Arş üzerine istivâ buyurdu ve Şems-ü Kameri teshır eyledi, her biri müsemmâ bir ecel için cereyan ediyor, emri tedbir, âyetleri tafsıl eyliyor ki sizler rabbınızın likasına yakîn hasıl edesiniz...
Rəd Suresi, 15. Ayet:
1.
ve lillâhi (li allâhi)
: ve Allah'a
2.
yescudu
: secde eder
3.
men fî es semâvâti
: s
emal
arda olanlar
4.
ve el ardı
...
Rəd Suresi, 15. Ayet:
Semâlar ve arzda (madde ötesi ve madde) kim varsa, (Hakiki mutlak varlık Allâh Esmâ'sı), gölgeleri de (isimsel varlıkları), isteyerek yahut zorunlu olarak sabah ve akşam Allâh'a secde ederler (hakikatleri olan Allâh hükmüne mutlak teslimiyet hâlindedirler)! (15. âyet secde âyetidir. )...
Rəd Suresi, 16. Ayet:
1.
kul
: de
2.
men
: kim
3.
rabbu es semâvâti
: s
emal
arın (göklerin) Rabbi
4.
ve el ardı
: ve yer
Rəd Suresi, 16. Ayet:
“S
emal
arın ve yeryüzünün Rabbi kimdir?” de. “Allah'tır” de. Artık ondan başka kendilerine bile fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz? “Gören ve görmeyen bir olur mu? Veya karanlıklar ile nur bir olur mu?” de. Yoksa onlar, onun yaratması gibi yaratan ortaklar kıldılar da, böylece bu yaratma onlara benzer mi göründü? De ki: “Allah, herşeyin yaratıcısıdır.” Ve O, tek Kahhar (kahreden), herşeye gücü yeten, en kuvvetli olandır....
Rəd Suresi, 16. Ayet:
De ki: "Semâlar ve Arz'ın Rabbi kim?" De ki: "Allâh"! De ki: "O'nun dûnunda, kendi nefslerine bir fayda veya zararı olmayan veliler mi edindiniz?" De ki: "Kör ile gören eşit olur mu? Yahut karanlıklar ile Nur eşit olur mu?" Yoksa Allâh'a, O'nun yarattığı gibi yaratan; yaratma sistemi O'nunkine benzeyen ortaklar mı düşünüyorlar? De ki: "Allâh'tır, her şeyin Yaratanıdır. . . "HÛ" Vahid'dir, Kahhar'dır. "...
İbrahim Suresi, 2. Ayet:
1.
allâhi
: Allah
2.
ellezî
: o ki
3.
lehu
: onundur
4.
mâ
: şeyler
İbrahim Suresi, 2. Ayet:
O Allah ki; s
emal
arda ve yeryüzünde ne varsa O'nundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline....
İbrahim Suresi, 2. Ayet:
(Aziyz ve Hamiyd olan O) Allâh ki, semâlar ve arzda ne varsa O'nun içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sıyla işaret edilen özelliklerinin seyri için). . . O hakikat bilgisini inkâr edenlere yazıklar olsun, kendilerini bekleyen şiddetli azap dolayısıyla!...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
1.
kâlet
: dedi
2.
rusulu-hum
: onların resûlleri
3.
e fî allâhi
: Allah hakkında mı
4.
şekkun
: bir şüphe
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Onların resûlleri şöyle dedi: “S
emal
arı ve arzı yaratan Allah hakkında mı şüphedesiniz? Sizi, günahlarınızı mağfiret etmek için davet ediyor ve sizi belli bir zamana kadar tehir ediyor (mühlet veriyor)”. Onlar da şöyle dediler: “Siz ancak bizim gibi bir beşersiniz. Babalarımızın ibadet etmiş olduğu şeylerden bizi alıkoymak (engellemek) istiyorsunuz. Öyleyse bize açıkça bir mucize getirin!”...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Rasûlleri demişti ki: "Semâlar ve arzın Fâtır'ı Allâh hakkında kuşku mu? (O), sizin beşeriyetinizin getirisi olan kusurlarınızı bağışlıyor ve ömrünüzün sonuna kadar size müsaade ediyor. " Dediler ki (Rasûllere): "Siz bizim gibi bir beşersiniz (bir mucizevî farkınız yok). . . Atalarımızın tapındıklarından bizi alıkoymak istiyorsunuz. . . (O hâlde) bize apaçık bir sultan (mucizevî güç, kanıt) getirin. "...
İbrahim Suresi, 19. Ayet:
1.
e lem tere
: görmüyor musun
2.
enne allâhe
: muhakkak ki Allah
3.
halaka
: yarattı
4.
es semâvâti
: gökleri, se...
İbrahim Suresi, 19. Ayet:
Allah'ın, s
emal
arı ve yeryüzünü hak ile yarattığını görmüyor musun? Eğer O, dilerse sizi yok eder ve yeni bir halketme (yaratma) ile (yeni bir toplum) getirir....
İbrahim Suresi, 19. Ayet:
Görmedin mi ki Allâh semâları ve arzı Hak olarak (El Esmâ'sı özellikleriyle, Esmâ bileşimleri hâlinde) yaratmıştır. . . Eğer dilerse sizi giderir ve yepyeni, orijinal bir yapı olarak yeni bir halk getirir....
İbrahim Suresi, 32. Ayet:
1.
allâhu ellezî
: Allah, ki o
2.
halaka es semâvâti
: s
emal
arı yarattı
3.
ve el arda
: ve yeryüzü, arz
4.
ve enzele
<...
İbrahim Suresi, 32. Ayet:
S
emal
arı ve arzı yaratan ve semadan suyu indiren, böylece onunla sizin için ürünlerden rızık çıkaran ve denizlerde emri ile akıp gitmesi için gemileri size musahhar kılan ve nehirleri de sizin emrinize veren Allah'tır....
İbrahim Suresi, 32. Ayet:
Allâh ki Semâları ve Arz'ı yarattı; semâdan bir su inzâl etti de onunla sizin için rızık olarak semerattan çıkardı, hükmüyle denizde yüzsün diye gemiyi sizin hizmetinize verdi; nehirleri de!...
İbrahim Suresi, 48. Ayet:
1.
yevme
: o gün
2.
tubeddelu
: değiştirilir, bir halden (şekilden) bir başka hale (şekle) döndürülür
3.
el ardu
: yeryüzü
4.
g...
İbrahim Suresi, 48. Ayet:
O gün arz (yeryüzü) ve s
emal
ar, başka bir hale döndürülür (döndürülmüş olur). Ve onlar, Vahid (bir) ve Kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkmış olurlar....
İbrahim Suresi, 48. Ayet:
O süreçte arz (beden), başka arza (bedene) dönüştürülür, semâlar da (bilinçler de başka bir algılayışa)! (Hepsi) Vahid, Kahhar olan Allâh'a bârizdirler (içyüzleriyle apaçık ortadadırlar)....
Hicr Suresi, 29. Ayet:
Onun yaratılışını tamamlayıp kemâle getirerek ruhumdan ruh üfürünce derhal ona karşı secdeye kapanın....
Hicr Suresi, 29. Ayet:
"Onu tesviye edip (beden ve beyini kemâle erdirip), ona Ruhumdan (Esmâ mânâlarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim); (böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin)!"...
Hicr Suresi, 49. Ayet:
(Habîbim) kullarıma haber (i) ver ki: «Hakîkaten ben (evet) ben çok yarlığayıcı, kemâliyle esirgeyiciyim». ...
Hicr Suresi, 85. Ayet:
1.
ve mâ halaknâ
: ve biz yaratmadık
2.
es semâvâti
: s
emal
ar (gökler)
3.
ve el arda
: ve yer, yeryüzü, arz
4.
ve mâ beyne-humâ...
Hicr Suresi, 85. Ayet:
Biz s
emal
arı ve yeryüzünü ve o ikisinin arasındaki şeyleri, başka bir şey için yaratmadık. Ancak hak ile yarattık. Ve muhakkak ki; o saat (kıyâmet) mutlaka gelecektir. Artık onlardan güzellikle yüz çevir....
Hicr Suresi, 85. Ayet:
Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık! Kesinlikle o Saat (ölüm) gelecektir. . . O hâlde, hoşgörü ve Hakkanî görüş ile davran....
Hicr Suresi, 85. Ayet:
Ve s
emal
arı ve yeri ve aralarında olanları yaratmadık, ancak hak ile yarattık ve Kıyamet anı da elbette gelecektir. Artık sen güzel bir kaçınmakla kaçın. Onlardan yüz çevir....
Hicr Suresi, 86. Ayet:
Gerçekten Rabbin k
emal
iyle yaratandır, Alîm’dir....
Hicr Suresi, 86. Ayet:
Şüphesiz Rabbin k
emal
iyle yaratandır ve iyi bilendir....
Hicr Suresi, 86. Ayet:
Şübhesiz ki senin Rabbin (seni de, onları da) hakkıyle yaratanın, (senin de, onların da haalini ve her şey'i) kemâliyle bilenin kendisidir. ...
Hicr Suresi, 98. Ayet:
Fakat sen yine de Rabbinin yüceliğini, sınırsız kudret ve k
emal
ini övgüyle an; (O'nun huzurunda) teslimiyet içinde yere kapanan kimselerden ol,...
Nəhl Suresi, 1. Ayet:
Allah'ın buyruğu (mutlaka) yerine gelecektir: öyleyse artık onun tez gelmesini istemeyin! O, sınırsız kudret ve k
emal
iyle, insanların tanrısal nitelikler yakıştırarak kendisine ortak koştukları her şeyden, herkesten üstündür, yücedir!...
Nəhl Suresi, 3. Ayet:
1.
halaka es semâvâti
: s
emal
arı yarattı
2.
ve el arda
: ve yer, arz, yeryüzü
3.
bi el hakkı
: hak ile
4.
teâlâ
: ...
Nəhl Suresi, 3. Ayet:
S
emal
arı ve yeryüzünü hak ile yarattı. O, (onların) şirk koştukları şeylerden Yüce'dir....
Nəhl Suresi, 3. Ayet:
Semâları ve arzı Hak olarak (El Esmâ ül Hüsnâ'sıyla) yarattı. . . Onların ortak koştuklarından Âli'dir!...
Nəhl Suresi, 4. Ayet:
İnsanı bir meniden yarattı. (K
emal
e erince) bir de bakarsın ki, o, apaçık bir mücadeleci olmuştur (çürümüş kemikleri kim diriltir? der)....
Nəhl Suresi, 6. Ayet:
Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn(tesrehûne)....
Nəhl Suresi, 6. Ayet:
1.
ve lekum
: ve sizin için
2.
fî-hâ
: içinde, onlarda vardır
3.
cemâlun
: güzellik
4.
hîne
: o zaman, olduğu zama...
Nəhl Suresi, 6. Ayet:
Akşam getirir, sabah salarken onlarda sizin için bir c
emal
de vardır....
Nəhl Suresi, 11. Ayet:
Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve bütün meyvelerden bazısını bitirir (Çünkü meyvelerin bütünü cennettedir). Elbette bunda düşünecek bir topluluk için (Allah’ın k
emal
ve kudretine delâlet eden) bir âlamet vardır....
Nəhl Suresi, 49. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah'a
2.
yescudu
: secde ederler
3.
mâ fî es semâvâti
: s
emal
arda olanlar
4.
ve mâ fî el ardı
<...
Nəhl Suresi, 49. Ayet:
S
emal
arda olanlar ve yeryüzünde olan dabbelerin (yürüyen canlıların) hepsi ve melekler, Allah'a secde ederler. Ve onlar, kibirlenmezler....
Nəhl Suresi, 49. Ayet:
Semâlar ve arzda bulunan (tüm) canlılar ve melâike (ruhanî ve cismanî âlemlere ait varlıklar ve kuvveler), hiç kibirlenmeksizin (benliğe kapılmaksızın) Allâh'a secde ederler (Allâh'a mutlak teslimiyet hâlindedirler). (49. âyet secde âyetidir. )...
Nəhl Suresi, 52. Ayet:
1.
ve lehu
: ve onun
2.
mâ fî es semâvâti
: s
emal
arda olan şeyler
3.
ve el ardı
: ve yeryüzünde
4.
ve lehu ed dînu
Nəhl Suresi, 52. Ayet:
Ve s
emal
arda ve yeryüzünde olanlar, O'nundur. Ve dîn, daima O'na aittir. (Öyleyse) hâlâ Allah'tan başkasından mı korkuyorsunuz?...
Nəhl Suresi, 52. Ayet:
Semâlar ve arzda ne varsa O'nun içindir! Din de daimî - ebedî - yalnız O'nundur! Allâh'ın gayrından mı sakınıyorsunuz?...
Nəhl Suresi, 60. Ayet:
Bozulmayı, çürümeyi, haksızlığı telkin eden, darb-ı mesel haline getiren, ayıplanması gereken safsatalar, âhirete, ebedî yurda inanmayanlara aittir. Emsalsiz değer hükümlerini öğütleyen darb-ı meselli âyetler; kainatta hükmünü sürdüren kanunlar; gösterilen, öğretilen dini hakikatlar, insani ve ahlaki değerler; dillerde pelesenk olan özdeyiş halindeki zikirler; hükümranlık ve k
emal
sıfatları yalınızca Allah’a aittir. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Sizi Allah yaratdı. Sizi yine O öldürecek. İçinizden kimi — bildikden sonra (çocuk gibi) bir şey bilmesin diye — en aşağı ömre kadar geri götürülür. Allah (her şey'i) hakkıyle bilen, kemâliyle kaadir olandır. ...
Nəhl Suresi, 73. Ayet:
1.
ve ya'budûne
: ve kulluk ediyorlar, tapıyorlar
2.
min dûni allâhi
: Allah'tan başka
3.
mâ
: şeye
4.
lâ yemliku
...