Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Bazı yüzlerin azalarını silip, arkaları gibi dümdüz yapmadan veya Cumartesi yasağını çiğneyenleri lanetlediğimiz gibi sizi de lanetl
emeden
önce yanınızda bulunanı, doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Zira Allah'ın hükmü mutlaka gerçekleşir....
Leyl Suresi, 19. Ayet:
Bunu kimseden karşılık bekl
emeden
yapar....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, gayb âlemine, fizik ve bilgi alanı ötesindeki varlıklara ve gerçeklere iman edenlerdir. Namazları, âdâbına riâyet ederek aksatmadan âşikâre kılanlardır. Kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten, Allah yolunda, karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenlerdir....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhak
emeden
yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman'ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil'deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma d
emeden
bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğrenenler de Allah'ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, d
emeden
hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların Süleyman'ın yönetimi aleyhinde uydurmuş oldukları şeylerin peşine düştüler. Oysa Süleyman küfre düşmedi. Ama insanlara sihiri ve Babil'deki Harut ve Marut adını taşıyan iki meleğe indirilen şeyleri öğreten şeytanlar küfre düştüler. Bu iki melek: 'Biz ancak bir imtihan vesilesiyiz, sakın küfre düşme' d
emeden
kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Onlar, o iki melekten bir adamla karısının arasını açmada yararlanacakları şeyleri öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadan kimseye bir zarar doku...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, d
emeden
hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi «biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!» d
emeden
kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (den
emeden
geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onla...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar, Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurduğu şeye uydular. Oysa Süleyman hiçbir zaman kâfir olmadı. Fakat insanlara büyüyü ve Babil'de Hârut ile Mârut'a indirileni öğreten şeytanlar kâfir oldular. Oysa o iki melek 'Biz imtihan için gönderildik; sakın kâfir olmayın' d
emeden
kimseye birşey öğretmezlerdi. Onlar ise, bu iki melekten, karı ile kocanın arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Gerçi Allah'ın izni olmadıkça onlar hiç kimseye zarar veremezler. Fakat onlar, kendilerine yara...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle den
emeden
geçirmişti. O da bunları tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e) : «Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım» demişti. (İbrahim) «Ya soyumdan olanlar?» deyince (Allah:) «Zalimler benim ahdime erişemez» demişti....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Kâfirler, hiçbir şey duyup dinl
emeden
, anlamadan bağırıp çağıran kimseye benzerler. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da edemez onlar....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı, servetlerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayın. Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve ba...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engell
emeden
kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacd...
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü, nereye, ne kadar harcayacaklarını soruyorlar: 'Karşılık bekl
emeden
, gönüllü yapacağınız hayırlar, anaya-babaya, akrabalara, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolcularadır. Yapacağınız her türlü iyiliğin, ihsanın izzetin, ikramın hepsini Allah biliyor, mükâfatsız bırakmayacak.' de....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana, mayalanmış, zihnî melekeleri bulandıran şarap ve benzeri içkiler ve kumarla ilgili sualler soruyorlar. 'Her ikisinde de bilerek işlenmiş büyük günah, zarar var ve insanlar için bir takım faydalar da var. Ancak her ikisinin de bilerek işlenen günahı, zararı, faydasından daha çok ve büyüktür.' de. Bir de sana Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü ne kadar harcayacaklarını soruyorlar. 'Gönül rızaları ile ihtiyaç fazlasını, değerlisini' de. Allah dünya ve âhiretle ilgili iş...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Analar, emzirme zamanını tamamlamak isterlerse tam iki yıl, çocuklarına süt verirler. Evlât sahibi olana da evlâdını emzirenin rızkını, elbisesini, örfe göre, vermesi borçtur. Kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne ana evlâdından zarar görmeli, ne baba. Mîrasçıya da hüküm aynıdır. Anayla baba, birbirleriyle danışırlar da, razı olurlar, çocuğu m
emeden
kesmek isterlerse beis yok. Çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğiniz şeyi güzelce, yollu yordamlı verdikten sonra art...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu m
emeden
kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup)...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için, boşanmış anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne çocuğu sebebiyle ve hiçbir baba çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Vârislere de buna benzer hükümler uygulanır. Eğer anne ve baba karşılıklı rıza ve karşılıklı istişare ile anlaşarak çocuğu annesinden ay...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, (boşanmadan önce veya boşandıktan sonra doğan) çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu hüküm süt emzirmeyi tamamlamak istiyenler içindir. Annelerin yiyeceği ve giyeceği, orta hal üzere gücü yettiği kadar çocuğun babası üzerinedir. Hiç kimse gücünden ziyadesiyle mükellef tutulamaz. Ne bir anne, ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Babanın ölümü ile mirascı olan da, yiyecek, giyecek ve zarar hususlarında baba gibidir. Eğer ana ve baba, aralarında danışma ve rızâ ile iki sene ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Analar çocuklarını, baba, süt emzirme süresinin tamamlanmasını istiyorsa, iki tam yıl emzirirler. Anaların yiyecek ve giyecekleri örfe uygun biçimde, çocuk kendisine ait olan babaya gerekir. Herkese ancak gücüne (malî yapısına) göre sorumluluk yüklenir. Ne anne çocuğundan dolayı, ne de çocuk kendisine ait olan baba çocuğundan dolayı zarara uğratılsın. Vârise düşen de aynı şeydir. Ana ile baba aralarında danışarak ve karşılıklı anlaşarak çocuğu (iki yıl tamamlanmadan) m
emeden
kesmek isterlerse, k...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu m
emeden
kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup)...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler evlâdlarını emziğin tamamlanmasını istiyenler için iki bütün yıl emzirirler, evlâd kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri, giyecekleri lâyıkiyle borc, maamafih herkes ancak vüsuna göre mükellef olur, ne yavrısiyle bir ana, ne de yavrısiyle bir baba ızrar edilmesin, varise düşen de aynı borc, eğer baba ve ana biribirlerinin müşavere ve rizalariyle m
emeden
kesmek isterlerse kendilerine günah yok, ve şayed çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdi...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını emziğin tamamlanmasını isteyenler için iki tam yıl emzirirler. Çocuk kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri imkanları nisbetinde bir borçtur. Bununla birlikte herkes ancak gücü nisbetinde yükümlü olur. Ne yavrusu yüzünden bir ana ne de yavrusu yüzünden bir baba zarara uğratılmasın. Mirasçıya da aynı yükümlülük vardır. Eğer baba ve anne birbirleriyle anlaşıp rıza göstererek m
emeden
kesmek isterlerse kendilerine günah yoktur. Şayet çocuklarınızı başkalarına...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Varise düşen de yine aynı borçtur. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu m
emeden
ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yo...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını tamam iki yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Onların yiyeceği, giyeceği ma’ruf vech üzre çocuk kendisinden olana aiddir. Kimse, takatından fazlasıyla mükellef olmaz. Ne bir anne çocuğu sebebiyle, ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir. Eğer kendi aralarında rıza ve müşavere ile m
emeden
kesmeyi arzu ederlerse, ikisinin üstüne de bir vebal yoktur. Çocuklarınızı emzirmek isterseniz, meşru şekilde verdiğinizi tesl...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını iki bütün yıl emzirirler. (Bu hüküm) emmeyi tamam yapdırmak isteyen (ler) içindir. Onların (annelerin) ma'ruf vech ile yiyeceği, giyeceği; çocuk kendisinin olan (babaya) âiddir. Kimse taakatınden ziyadesiyle mükellef tutulmaz. Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de bir çocuk kendisinin olan (bir baba) çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen (vazıyfe) de bunun gibidir. Eğer (ana ve baba) aralarında rızaa ve müşavere ile (bil'ittifak çocuğu iki sene dolmadan) m
emeden
ke...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Onların yiyeceği, giyeceği uygun şekilde çocuk kendisinden olana aittir. Kimse gücünün üstünde bir şeyle mükellef olmaz. Ne anne çocuğu yüzünden, ne de baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir. Eğer kendi aralarında anlaşıp, danışarak çocuğu m
emeden
kesmek isterlerse; ikisine de bri vebal yoktur. Çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, vereceğinizi güzelce teslim etmek şartıyla size ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler çocuklarını tam iki sene emzirirler, emzirmeyi tamam yaptırmak isteyen için. Bu validelerin nafakaları ve elbiseleri kadri ma'ruf üzere mevludün leh üzerinedir. Hiçbir şahıs kendi takatinden ziyâdesiyle mükellef olmaz. Ne bir ana çocuğu sebebiyle, ne de bir baba evladı sebebiyle zarara sokulmasın. Varis üzerine de onun mislidir. İmdi ana ile baba kendi rızaları ile ve bir müşavere ile çocuğu m
emeden
kesmek isterlerse ikisinin üzerine de bir günah yoktur. Ve siz evladınızı başkasına emz...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler (boşanmadan önce veya boşandıktan sonra doğan) çocuklarını iki yıl emzirsinler. Bu hüküm, süt emzirmeyi tamamlamak isteyenler içindir. Annelerin uygun biçimde yiyecek ve giyeceğini sağlamak çocuğun babasına âittir. Hiç kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne bir anne, ne de bir baba, çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Babanın ölümü ile mirasçı olan da; yiyecek, giyecek ve zarar hususlarında baba gibidir. Eğer ana ve baba aralarında danışıp anlaşarak rızâ ile daha iki sene dolm...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirl
emeden
kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a verin. Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Eğer kadınları, kendilerine el sürmeden veya mehir belirl
emeden
boşadınızsa, bunun size bir sakıncası yoktur. Ancak onlara yararlanacakları birşey verin, varlıklı olan durumuna göre, darlık içinde olan da gücüne göre güzellikle bir mal vermelidir. Bu, iyilik severler üzerine borç bir haktır....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kadınlara el sürmeden ya da mehirlerini belirl
emeden
onları boşamanızın bir sakıncası yoktur. Fakat eli geniş olan kendi gücüne göre ve eli dar olan da kendi gücüne göre olmak üzere onlara geleneklere uygun bir hediye verin. Bu, iyilikseverler için bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Henüz kendilerine dokunmadan veya mehir belirl
emeden
kadınları boşamanızda size günah yoktur. Zengin kudretince, eli dar olan, kendi halince olmak üzere onlara münasip tarzda müt’a versin. İyiliği şiar edinenlere, bunu yapmak bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kendilerine temas etmeden veya bir mehir belirl
emeden
kadınları boşamanızda da size bir günah yoktur. Bu durumda onları gönül alacak birşeyle faydalandırın. İmkânı geniş olan kendi gücüne göre, darda olan da yine kendi gücüne göre, örfe uygun birşeyler versin. İyiliği ilke edinenlere yaraşan budur....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kendilerine dokunmadan veya onlar için herhangi bir mehr belirl
emeden
kadınları boşamanızda sizin için günah yoktur. Ancak onları nimetlendirin. İmkânları geniş olan kendi gücünce yapar bunu, imkânları sınırlı olan da kendi gücünce yapar. Örfe uygun bir nimetlendirme... Güzel düşünüp güzel davrananlar üzerine bir borç......
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve servetin bir kısmını Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara hakkını esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanların durumu, bir taneden yedi başak bitiren, her başakta yüz tane ürün veren, bire yediyüz verimli bir taneye benzer. Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfu, rahmeti geniştir, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Mallarını Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayıp da, sonradan başa kakmayan, fakirlerin gönlünü incitmeyenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara her iki dünyada da korku yok. Geride bıraktıkları yakınları ve yapamadıkları şeylerden dolayı mahzun da olmayacaklar....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Mallarını, Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla, karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanların, bunu vicdanlarına, gönüllerine yerleştirerek, kendilerine görev haline getirip cânı gönülden yapanların, birbirlerini cesurca, akıllıca, Allah yolunda harcama yapmaya teşvik edenlerin durumu, tepedeki verimli bir bahçeye benzer. Üzerine bol yağmur yağınca iki kat ürün verir. Bol yağmur yağmadığı zaman da, serpintisi, çiği, çisentisi eksik olmaz. Allah işlediğiniz amelleri biliyor, görüyor....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Mallarını, gece-gündüz, gizli ve âşikâr karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanların mükâfatı Rableri katındadır. Onlara her iki dünyada da korku yok. Geride bıraktıkları yakınları ve yapamadıkları şeylerden dolayı mahzun da olmayacaklar....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Ancak (borçlu) güç durumda ise, rahatlayıncaya kadar ona bir vade verin; eğer bilirseniz, bir karşılık bekl
emeden
(borcu tamamiyle) silmek, sizin kendi iyiliğinize olacaktır....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah herkesi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin, işlediği sâlih ameller, yaptığı hayırlar, kazandığı sevaplar lehine değerlendirilecektir. İşlediği günahlar, yaptığı kötülükler de aleyhine değerlendirilecektir. 'Ey Rabbimiz, unutursak veya ist
emeden
, bilmeden hata edersek bizi sorumlu tutma, cezalandırma. Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekileri sorumlu tuttuğun ağır ve katı hükümlere benzer, riayeti güç sınırlamalar, altından kalkılmaz ağır mükellefiyetler yükleme. Ey Rabbimiz ...
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Yevme tecidu kullu nefsin mâ amilet min hayrin muhdâran, ve mâ amilet min sû’(sûin), teveddu lev enne beynehâ ve beynehû
emeden
baîdâ(baîden), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
1.
yevme tecidu
: o gün, bulur
2.
kullu nefsin
: her nefs, herkes
3.
mâ amilet
: ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
4.
min hayrin
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Mekr yaptılar ve karşılığını Allâh'tan mekr ile aldılar. Allâh mekr yapanların en hayırlısıdır. (Hakikati dillendirenin ortadan kalkması için gizli hileye başvurdular, Allâh da olayı aynı yoldan, yani onlar fark ed
emeden
onların aleyhine sonuçlandırdı. ) (Kişinin kendisini Allâh'tan ayrı düşüren - uzaklaştıran fiile devam edip bundan zarar görmediğini sanması, mekre uğraması demektir. Çünkü zarar görmediğini sanarak o fiile devam etmesi, sonuçta Allâh'tan daha fazla uzaklaşmasına yol açar ki, Al...
Ali-İmran Suresi, 92. Ayet:
Sevdiğiniz değerli şeylerden Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcamadıkça, gerçek iyiliğe, hakiki müslümanlığa, kâmil, yiğit insan olma (fütüvvet) derecesine eremezsiniz. Yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcadığınız her şeyi Allah bilir, karşılıksız bırakmaz....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizden savaşanları ve sabredenleri hiç belirl
emeden
cennete gireceğinizi mi sandınız....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz, Allah içinizdeki cihad edenleri ayırd etmeden ve sabırlıları belirl
emeden
Cennete girebileceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
-Yoksa Allah, içinizden cihat edenleri belirl
emeden
ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dil
emeden
evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler....
Nisa Suresi, 4. Ayet:
Kadınlara mehirlerini hiçbir karşılık bekl
emeden
verin; ama eğer onlar, kendi rızalarıyla bir kısmını size bırakırlarsa ondan hoşnutluk ve gönül rahatlığıyla faydalanın....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Nisa Suresi, 39. Ayet:
Bunlar, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman etmiş olsalar, Allah’ın verdiği rızık ve servetten karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcamış, insanların ihtiyaçlarını görmüş olsalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Onların yaptıkları her şey, Allah’ın bilgisi, planı, iradesi dahilinde gerçekleşmektedir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Birtakım yüzleri silip de tersine çevirmeden, yahut cumartesi halkını lânetlediğimiz gibi onları lânetl
emeden
, yanınızda bulunanı (Tevrat’ı) doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur’an’a) iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları gibi lânetl
emeden
önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab'a) iman edin; Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine hakikat bilgisi verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetl
emeden
önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kurân'a). . . Allâh hükmü yerine gelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar! Biz, bir takım yüzleri silip, arkalarına çevirmeden, yahut onları, Cumartesi yasağını çiğneyenleri, yahudileri lânetlediğimiz gibi lânetl
emeden
önce, elinizdeki mevcut doğru bilgileri tasdik etmek üzere indirdiğimize, Kur’ân’a iman edin. Allah’ın planı mutlaka gerçekleşecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Bazı yüzleri düzleyip arkalarına döndürmemizden yahut Cumartesi gününe saygı göstermeyenleri lanetlediğimiz gibi şunları da lanetl
emeden
önce sizin yanınızda olanı doğrulayıcı olarak gönderdiğimize iman edin. Allah'ın emri her zaman yerine getirilir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da lanetl
emeden
evvel, yanınızdakini (Tevrat ve İncil'i) doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri yapılagelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey Kitab verilenler! Yuzleri silip arkaya cevirerek enseler gibi dumduz yapmadan, yahut cumartesi gunculeri lanetledigimiz gibi lanetl
emeden
once, elinizdeki Kitab'i tasdik ederek indirdigimiz Kuran'a inanin; Allah'in emri daima yapilagelmistir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler ! Beraberinizdeki kitabı tasdîk ettiği halde indirdiğimiz bu Kitab (Kur'ân)a, biz henüz bir takım yüzleri belirsiz hale getirip enselerine çevirmeden veya Cumartesi (hürmetini çiğneyen) kimseleri lanetlediğimiz gibi onları lanetl
emeden
önce imân edin. Allah'ın emri mutlaka yerine gelir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey Kitap verilenler! Yüzleri silip arkaya çevirerek enseler gibi dümdüz yapmadan, yahut cumartesi güncüleri lanetlediğimiz gibi lanetl
emeden
önce, yanınızdakini tasdik ederek indirdiğimiz Kuran'a inanın; Allah'ın emri daima yapılagelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları gibi lânetl
emeden
önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab'a) iman edin; Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Kitaplılar! Bazı yüzleri çevirip sürgüne göndermeden ve Cumartesi Halkını lanetlediğimiz gibi lanetl
emeden
önce, yanınızdakileri onaylayıcı olarak indirdiğimize inanın. ALLAH'ın emri sürekli uygulanmıştır....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler, gelin o beraberinizdekini doğrulamak üzere indirdiğimiz bu kitaba, biz bir takım yüzleri silip de enselerine çevirmeden veya onları cumartesi yasağını çiğneyenleri lanetlediğimiz gibi, lanetl
emeden
önce iman edin! Yoksa Allah'ın emri daima yerine gelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan (Tevrat)ı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden yahut cumartesi halkını (yahudileri) lanetlediğimiz gibi onları lanetl
emeden
önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler, biz bazı yüzleri çarpıtıp ense taraflarına döndürmeden ya da Cumartesi yasağını çiğneyenleri lânetlediğimiz gibi lânetl
emeden
elinizdeki kitabı onaylayıcı olarak indirdiğimiz Kur'an'a iman ediniz. Yoksa Allah'ın emri her zaman kesinlikle yerine gelir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını [o gün yasağı çiğneyenleri] lanetlediğimiz gibi onları da lanetl
emeden
evvel yanınızdakini [Tevrat ve İncil'i] doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kuran'a) inanın. Tanrı'nın buyruğu yapılagelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitab verilenler! Birtakım yüzleri (tanınmayacak hâle getirerek) silip, enselerine (benzer bir hâle) döndürmemizden veya onları, Cumartesi ehlini lâ'netlediğimiz gibi lâ'netl
emeden
önce, berâberinizde olanı (Tevrât’ı) tasdîk edici olarak indirdiğimize(Kur’ân’a) îmân edin! Allah’ın emri ise (mutlaka) yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kitap verilenler! Bazı yüzleri silip, arkalarına çevirmeden ya da onları da cumartesi yasağını ihlal edenleri lanetlediğimiz gibi, sizi de lanetl
emeden
önce yanınızdaki (kitabı) tasdik ederek indirdiğimize iman edin. Allah’ın emri yapılagelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey Kitap verilenler, biz bazı yüzleri, silip arkalarına döndürmeden, ya da Cumartesi adamlarını la'netlediğimiz gibi onları da la'netl
emeden
önce, yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz(Kur'ân)a inanın. Allâh'ın buyruğu yapılır....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kitap verilenler, yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz Kitab'a inanın. Bazı yüzleri silip arkalarına döndürmeden ya da cumartesi adamlarını lanetlediğimiz gibi onları da lânetl
emeden
önce buna inanın. Hatırlayın ki Allah'ın emri daima yapılagelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Biz bir kısım yüzleri dümdüz edip de tersine çevirmeden ve Cumartesi yasağını ihlâl edenleri lânetlediğimiz gibi onları da lânetl
emeden
önce, sizin yanınızdaki kitabı doğrulamak üzere indirdiğimiz kitaba da iman edin. Yoksa, Allah'ın emrettiği şey mutlaka yerine gelir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Biz bir takım yüzleri silip arkalarına çevirmeden, yahut Cumartesi Ashabı'nı lanetlediğimiz gibi onları da lanetl
emeden
önce, yanınızda bulunanı tasdikleyici olarak indirdiğimize inanın. Allah'ın emri yerine getirilmiş olacaktır....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden bilgide derinleşmiş olanlara, sana ve senden öncekilere indirilmiş olana iman edenlere, (özellikle) namazlarında dikkatli ve devamlı olanlara, karşılık bekl
emeden
harcayanlara, Allaha ve Ahiret Gününe inananlara gelince; işte Biz, bunlara büyük bir mükafat bahşedeceğiz....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey müminler, Allah' kendisini görmeksizin O'ndan kimlerin korktuğunu belirlemek için sizleri, ihramlı iken ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av hayvanları aracılığı ile dener. Kim bu den
emeden
sonra yasakları çiğnerse, kendisini acıklı bir azap beklemektedir....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların, tebliğine ilgisizliği, yüz çevirmeleri, engelleme tedbirleri almaları sana ağır geliyorsa, haydi yer kürenin içine inebileceğin bir delik, veya göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onları iman etmeye zorlayacak bir âyet, bir mûcize getiresin. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, elbette onları hak yolda, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolda bir araya getirirdi. Sakın, bilgiden, muhak
emeden
uzak, tutarsız davranan, ilâhî hik...
Ənam Suresi, 111. Ayet:
Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp grup grup önlerine getirseydik, ancak Allah’ın, sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olması halinde onlar iman edeceklerdi. Fakat onların çoğu bilgiden, muhak
emeden
uzak, tutarsız, cahilce davranmakta devam ediyorlar....
Ənam Suresi, 156. Ayet:
(156-157) “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta o...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
(156-157) “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta o...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Onları böylece aldattı. Derken o ağacın meyvesinden tadınca avret yerlerini gördüler ve cennetteki ağaçların yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye koyuldular. Rableri nidâ edip onlara dedi ki: Sizi, şu ağacın meyvesini y
emeden
menetmedim mi ve demedim mi ki Şeytan, hiç şüphe yok ki size apaçık bir düşmandır....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndüğünde şöyle dedi: «Bana arkamdan ne kötü bir halef oldunuz! Rabbinizin emriyle dönüşümü bekl
emeden
acele mi ettiniz?» Elindeki levhaları bıraktı ve kardeşi Harun'u başından tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Harun, «Ey anamın oğlu!» dedi, «inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardı, sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma.»...
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen benimsenmesi ve yapılması kolay olanı tercih et. Mallarından gönül rızalarıyla ihtiyaç fazlasını al. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşru olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adâleti uygulayarak kamu düzenini sağla, iyiliği emret. Bilgiden, muhak
emeden
uzak, tutarsız davranışlarda bulunan cahillerin faaliyetlerine karşı tedbir al....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Sabah akşam d
emeden
, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gafillerden olma....
Ənfal Suresi, 39. Ayet:
İman edenlere zulüm ve baskı ortadan kalkana; Din (hakikat bilgisi ve Allâh sistem ve düzeni) apaçık ortaya çıkıp anlaşılıncaya kadar (bunu yapmanızı engellemeleri hâlinde {zira La ikraha fiyd din = Din konusu zorlama kabul etmez}) onlarla savaşın! Eğer (baskı ve engell
emeden
) vazgeçerlerse, muhakkak ki Allâh onların yapmakta olduklarını Basıyr'dir....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvetler, güçlü ordular ve atlı birlikler, hareket kabiliyeti yüksek birimler hazırlayın. Onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz Allah’ın bildiği düşmanları dehşete düşürür, korkutursunuz. Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü ve değerli ne harcarsanız size eksiksiz ödenir. Siz aslâ haksızlığa uğratılmayacaksınız....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa Allah içinizdeki cihad edenleri ve Allah'dan, Peygamber'den, müminlerden başka hiç kimseyi sırdaş edinmeyenleri belirl
emeden
sizi kendi halinize bırakacak mı sandınız? Allah yaptığınız her işten haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
(Ey inananlar!) Allah, aranızdan, Allahtan, Onun Elçisinden ve Ona inananlardan başka kimseden yardım gözl
emeden
(Onun yolunda) her türlü çabayı gösterenleri ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? Oysa, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah, seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancıları bilinceye kadar bekl
emeden
niçin onlara izin verdin?...
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah seni affetsin. Doğru söyleyenler ortaya çıkmadan, yalancıları bell
emeden
niçin onlara izin verdin?...
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah seni affetsin. Doğru söyleyenler kimler, gerçekten yalancılar kimlerdir, bunların iyice belli olmasını bekl
emeden
niçin onlara izin verdin?...
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah Teâlâ seni affetsin, ne için sadâkatte bulunanlar sence tayin edinceye ve sen yalancıları bilinceye kadar (bekl
emeden
) onlara izin verdin....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
-Onlara Nuh’un haberini oku! Hani kavmine demişti ki: -Ey Kavmim! İçinizde bulunmam ve Allah’ın ayetlerini hatırlatmam eğer sizin zorunuza gidiyorsa -Ben zaten Allah’a bağlanmışımdır- Haydi, ortak koştuklarınızla gücünüzü birleştirin, sonra da yapacağınız size dert olmasın. Hiç bekl
emeden
vereceğiniz kararı bana uygulayın....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: 'Ey Nuh, oğlun ailenden, iman edenlerden, kurtarılacaklardan değildi. İtirazın yerinde olmadığı gibi, doğru bir davranış da değil. O, sâlih amel işleyen biri de değil. O halde, hakkında bilgin olmayan bir konuda benden bir şey isteme. Ben sana, bilgiden muhak
emeden
uzak, tutarsız davranan cahillerden olmamanı tavsiye ediyorum, seni uyarıyorum.' dedi....
Hud Suresi, 69. Ayet:
Andolsun ki, elçilerimiz, melekler İbrahim’e müjde ile geldiler. 'Selâm sana, selâmette ol, sen selâmette olanlardansın' dediler. O da, 'Size de selâm, siz de selâmette olun' dedi. Hiç bekl
emeden
kızartılmış bir buzağı getirdi....
Hud Suresi, 69. Ayet:
Andolsun elçilerimiz İbrahim'e müjde getirip: 'Selam' dediler. O da: 'Selam' dedi. [7] Bekl
emeden
hemen kızartılmış bir buzağı getirdi....
Hud Suresi, 69. Ayet:
And olsun ki elçilerimiz (melekler) İbrâhîm’e müjde ile geldiler: 'Selâm (senin üzerine olsun)!' dediler. Bunun üzerine (O da:) 'Selâm (sizin üzerinize de olsun)!' dedi; bekl
emeden
(onlara) kızartılmış bir buzağı getirdi....
Hud Suresi, 69. Ayet:
Elçilerimiz İbrahim'e müjdelerle gelmiş: Selam, demişlerdi de o; Selam, demiş ve bekl
emeden
onlara kızartılmış bir buzağı ikram etmişti....
Hud Suresi, 69. Ayet:
Yemin olsun, resullerimiz İbrahim'e muştu getirip "Selam!" demişlerdi. O da "Selam!" demiş, fazla bekl
emeden
kızartılmış bir buzağı getirmişti....
Yusif Suresi, 37. Ayet:
(Yusuf) dedi ki: "Yemek vakti gelip rızkınız olan size verildiğinde onu y
emeden
evvel rüyalarınızın tevilini haber veririm. . . Bu Rabbimin bana bildirdiklerindendir. . . Ben o yüzden bir halkın din anlayışını terk ettim ki, onlar, (Esmâ'sıyla) âlemlerin hakikati olan Allâh'a iman etmiyor ve kendilerinin sonsuza dek yaşayacakları gerçeğini inkâr ediyorlardı. "...
Yusif Suresi, 89. Ayet:
Yûsuf: 'Bilgi ve muhak
emeden
yoksunluğunuz, ihtirasınız, cahilliğiniz yüzünden Yûsuf’a ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?' dedi....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Onlar, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla, sabrederek mücadeleye devam edenler, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten gizli ve açık Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenler, devletle, iyilikle, güzel metotlar kullanarak kötülüğü, anarşiyi ortadan kaldıranlardır. İşte dünya hayatının mutlu sonucu, âhiret saadeti onlarındır....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Onlara vadettiğimizin bazısını sana (yaşarken) göstersek yahut (gör
emeden
) seni vefat ettirsek, (gene de işlevin değişmez) sana sadece tebliğ etmek düşer. . . Yaptıklarının sonucunu yaşatmaksa bize aittir!...
İbrahim Suresi, 31. Ayet:
İman eden, benim ilâhlığımı tanıyan, candan müslüman olarak bana bağlanan, saygılı kullarıma söyle: 'Namazları âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılsınlar. Kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostlukların fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, mallarından gizli ve açık, Allah yolunda, karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcasınlar.'...
Nəhl Suresi, 75. Ayet:
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine tarafımızdan güzel rızık ve servet verilen ve ondan gizli ve aşikâre, karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayan hür bir insanı misal veriyor. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün övgüler Allah’a yakışır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Summe beasnâhum li na'leme eyyul hızbeyni ahsâ limâ lebisû emedâ(
emeden
)....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
beasnâ-hum
: onları uyandırdık, dirilttik
3.
li na'leme
: bilmemiz için, belirtmemiz için
4.
eyyu
...
Kəhf Suresi, 33. Ayet:
Aralarına bir ırmak yerleştirdiğimiz için, her iki bağ da yemişini hiç esirg
emeden
cömertçe vermişti....
Kəhf Suresi, 49. Ayet:
Kitap (kişinin tüm yaşam bilgisi) ortaya konmuştur! Suçlu durumundakilerin hepsinin, o bilgilerden korkup ürpererek "Yandık şimdi! Bu nasıl 'Kitap'mış (kaydedilmiş bilgi) ki, küçük - büyük d
emeden
tüm düşünce ve yaptıklarımızı kaydetmiş!" dediklerini görürsün. . . Ne yapmışlarsa onu hazır bulmuşlardır! Rabbin kimseye zulmetmez....
Kəhf Suresi, 49. Ayet:
Kitap ortaya konulduğunda suçluların onda (kayıtlı) olandan korktuklarını görürsün. Eyvah bize, bu kitap büyük küçük d
emeden
hepsini olduğu gibi ortaya koyuyor. Yaptıklarını hazır bulurlar, Rabbin hiç kimseye zulmetmez....
Məryəm Suresi, 49. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
lemmâ'tezelehum
: onlardan ayrıldığı zaman
3.
ve mâ ya'budûne
: ve onların kul olduğu şeyler
4.
min dûnillâh...
Məryəm Suresi, 49. Ayet:
Böylece onlardan ve onların Allah'tan başka kul olduğu şeylerden, ayrıldığı zaman ona, İshak ve Yâkub'u hibe ettik (o ist
emeden
bahşettik). Ve hepsini, Nebî (Peygamber) kıldık....
Taha Suresi, 40. Ayet:
“Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir den
emeden
geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!”...
Taha Suresi, 40. Ayet:
Hani, kız kardeşin gidip "Ona bakacak birini size bulayım mı?" diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye den
emeden
geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!...
Taha Suresi, 40. Ayet:
"Hani kız kardeşin yürüyor (Firavun ailesine gidip) ve diyordu ki: 'Onu kabullenip yetiştirecek kimseyi size göstereyim mi?'. . . Böylece seni annene geri döndürdük gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye. . . (Hem) sen bir kişiyi öldürdün de biz seni o dertten kurtardık. . . Seni den
emeden
denemeye uğrattık da. . . (Hani) Ehl-i Medyen içinde (Şuayb a. s. ın yanında) senelerce kaldın. . . Sonra da kaderin üzere buraya geldin yâ Musa!"...
Taha Suresi, 40. Ayet:
"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir den
emeden
geçirip denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa."...
Taha Suresi, 40. Ayet:
Hani, kız kardeşin gidip «Ona bakacak birini size bulayım mı?» diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye den
emeden
geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!...
Taha Suresi, 40. Ayet:
"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir den
emeden
geçirip denemiştik'. Medyen ehli arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa....
Taha Suresi, 40. Ayet:
«Hani kız kardeşin gezinip: «Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?» demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir den
emeden
geçirip denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.»...
Taha Suresi, 111. Ayet:
Vechler (yüzler), Hayy ve Kayyum'a zillet ile boyun eğmiştir. . . Bir zulüm yüklenen (halife oluşunu fark ed
emeden
vefat eden) kimse hakikaten kaybetmiştir....
Ənbiya Suresi, 72. Ayet:
Ve ona İshak'ı verdik, Yakup'u da ist
emeden
ihsân ettik ve hepsini de temiz ve iyi kişiler kıldık....
Möminun Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz bunda âyetler vardır ve biz muhakkak den
emeden
geçiririz....
Möminun Suresi, 30. Ayet:
Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve biz gerçekten den
emeden
geçiririz....
Möminun Suresi, 30. Ayet:
Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve biz gerçekten den
emeden
geçiririz....
Möminun Suresi, 30. Ayet:
Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve biz gerçekten den
emeden
geçiririz....
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey imân edenler, kendi evlerinizden başka evlere müsaade ist
emeden
ve sahiplerine selâm vermeden girmeyiniz. Bu sizin için hayırlıdır. Umulur ki, düşünüp anlarsınız....
Furqan Suresi, 63. Ayet:
Rahman olan Allah’ı ilâh tanıyan, candan müslüman olarak Allah’a bağlanan has kulları, yeryüzünde tevazu ile yürüyenlerdir. Bilgiden, muhak
emeden
yoksun, ihtiraslı, tutarsız davranan kendini bilmez kimseler onlara laf attığında: 'Bizden uzak durun' derler, geçerler....
Furqan Suresi, 67. Ayet:
Onlar, Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcarlarken, insanların ihtiyaçlarını görürken cahilce davranarak israf etmeyenler, ölçüyü kaçırmayanlar, saçıp savurmayanlar, cimrilik etmeyenlerdir. İhtiyaç görme, muhtacı rahatlatan, vereni sıkıntıya sokmayan, israf ile cimrilik arasında dengeli bir harcamadır....
Nəml Suresi, 22. Ayet:
Derken çok bekl
emeden
Hüd-hüd çıkageldi ve Süleyman'a dedi ki: «Senin (hükümdarlığınla bilip) kapsayamadığın bir şeyi kapsayıp öğrendim ; sana Sebe' (ülkesin)den kesin bir haberle geldim....
Nəml Suresi, 55. Ayet:
'Siz, ille de, helâl yoldan kadınlarla ilişkiyi bırakıp seviyesizlik yaparak şehvetle erkeklere mi yaklaşacaksınız? Doğrusu siz, sapıklığın doğuracağı felâketin, cezasının ne olduğunu bilmeyen, bilgiden muhak
emeden
uzak, ihtiraslı bir kavimsiniz.'...
Qəsəs Suresi, 54. Ayet:
İşte onlara, sebatkâr davranmaları, sabrederek mücadeleye devam etmelerinden dolayı iki kerre mükâfat verilecektir. Bunlar kötülüğü, iyilikle, güzel metotlarla, anarşiyi devletin gücünü kullanarak ortadan kaldırırlar. Kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcarlar, insanların ihtiyaçlarını görürler....
Qəsəs Suresi, 55. Ayet:
Onlar, ilâhî hükümlerde tahrifat ve dine hakaret duydukları zaman engelleme tedbirleri alarak yüz çevirirler ve : 'Bizim amellerimizin karşılığı, mükâfatı bize ait, sizin amellerinizin sorumluluğu ve cezası da size aittir. Bizden uzak durun. Biz, bilgiden muhak
emeden
yoksun, ihtiraslı, tutarsız davranan, kendini bilmezlerle bir arada bulunmak istemeyiz.' derler....
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
“Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” d
emeden
ibaret oldu....
Səcdə Suresi, 16. Ayet:
Korkuyla ve umutla Rablerine kulluk ve ibadet ederlerken, yalvarırlarken, yanları yataklardan uzak kalır. Kendilerine rızık ve servet olarak verdiklerimizden Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcarlar, insanların ihtiyaçlarını görürler....
Əhzab Suresi, 7. Ayet:
Bizim peygamberlerden, menfaat bekl
emeden
, korkusuzca, vahyedilen kitabı ve dini tebliğ edeceklerine dair kesin sözler taahhütler aldığımızı insanlara hatırlat; senden, Nuh’tan, İbrâhim’den, Mûsâ’dan, Meryem’in oğlu Îsâ’dan. Evet, biz onlardan pek ağır sorumluluk gerektiren sözler aldık....
Əhzab Suresi, 11. Ayet:
İşte orada, iman edenler, den
emeden
geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde ed
emeden
öfkeleri ile geri çevirdi. Allah(ın yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri, hiçbir fayda elde ed
emeden
öfkeleri ile geri çevirdi. Allah’ın, mü’minlerin savaşta karşılaştıkları güçlükleri gidermeye, mü’minlere yardıma gücü yeter. Allah güçlüdür, kudretli ve hükümrandır....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde ed
emeden
öfkeleri ile geri çevirdi. Allah(ın yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Âllah, o kafirleri hiçbir şey elde ed
emeden
öfkeleriyle geri çevirdi. Allah'ın yardımı savaşta mü'minlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir....
Səba Suresi, 24. Ayet:
Söyle onlara: "Göklerden, yerden sizi rızıklandıran kimdir? (Onların cevaplarını bekl
emeden
:) "Allah’dır" de! O halde ya biz veya siz, ikimizden biri doğru yol üzerinde veya besbelli bir sapıklıktayız."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
'Rabbim, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına bol bol rızık ve servet veriyor, bazılarına da kısarak ölçüyle veriyor. Sizin, Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcadığınız değerli malların yerine Allah yenisini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.' de....
Fatir Suresi, 29. Ayet:
Devamlı Allah’ın kitabını, Kur’ân’ı okuyanlar, uygulayanlar, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten gizli ve âşikare Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenler, asla zarar etmeyecek, kesada uğramıyacak büyük bir alışveriş, büyük bir kazanç kapısı bulduklarını umabilirler....
Sad Suresi, 24. Ayet:
(Davud) Dedi ki: «Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip de salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır.» Davud, gerçekten bizim onu den
emeden
geçirdiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rükû ederek yere kapandı ve (bize gönülden) yönelip döndü....
Sad Suresi, 34. Ayet:
Andolsun, biz Süleyman'ı den
emeden
geçirdik. Tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü....
Zümər Suresi, 64. Ayet:
'Bana Allah’tan başkasına kulluk ve ibadet etmemi mi emrediyorsunuz, ey bilgiden, muhak
emeden
yoksun, ihtiraslı ve tutarsız davranan cahiller!' de....
Fussilət Suresi, 6. Ayet:
De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendel
emeden
O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!...
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Ve O, (sadece) duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, "İkiniz de isteyerek yahut ist
emeden
(varlık alanına) gelin!" diye buyurdu. İkisi birden: "Peki, boyun eğerek geliriz!" dediler....
Şura Suresi, 38. Ayet:
İman edenler, Rablerinin davetini kabul edenler, namazı âdâbına riâyet ederek aksatmadan âşikâre kılanlar, işlerini, kurulu düzenlerini, devletlerini, ekonomilerini, savunmalarını, sosyal hayatlarını aralarında, meclislerinde istişâre ile karar vererek yürütenler, kararlarını istişâre ile alanlar, yönetime katılanlar, kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten, Allah yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenlerdir....
Duxan Suresi, 17. Ayet:
Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de den
emeden
geçirdik ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti:...
Əhqaf Suresi, 23. Ayet:
Hûd: 'O azâbın ne zaman geleceğine dair bilgi Allah katındadır. Ben, size özgürce tebliğ ile görevlendirildiğim dini anlatıyorum. Fakat ben, sizi bilgiden, muhak
emeden
uzak, tutarsız, cahilce davranan bir kavim olarak görüyorum.' dedi....
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
Artık (savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınızda, hemen o boyunları(nı) vurmak(gerekir)! Nihâyet onlara ağır kayıplar verdirdiğiniz zaman, artık bağı sıkı tutun (onları esir alın); sonra da ya lûtfederek (karşılıksız) veya fidye alarak (onları salın)! Ve harb ağırlıklarını bırakıncaya kadar (gevş
emeden
, savaş tamâmen sona erene dek böyle yapın)! İşte (yapılacak iş) budur! Hâlbuki Allah dileseydi, elbette onlardan (hemen) intikam alırdı; fakat sizi birbirinizle imtihân etmek için (size savaşı em...
Fəth Suresi, 25. Ayet:
(Düşmanlarınızı sizin elinizden almam, onların hatırı için değildir, çünkü) onlar, hakikati inkara şartlanmış olan, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyan ve kurbanlarınızın yerine ulaşmasına engel olanlardır. İst
emeden
çiğneyip geçebileceğiniz ve bilmeden, kendileri yüzünden büyük bir hata işleyebileceğiniz (Mekke'deki) mümin erkekler ve kadınlar olmasaydı (evet, eğer bunlar olmasaydı şehre savaşarak girmenize izin verilirdi ama savaşmanız yasaklandı) ki Allah (zamanı geldiğinde) dilediğine rahmetini...
Hucurat Suresi, 6. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Yoldan çıkmışın biri size (yalan) bir haber getirirse, muhakemenizi kullanın; yoksa ist
emeden
insanları incitir ve sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız....
Hədid Suresi, 7. Ayet:
Allah’a ve Rasulüne iman edin. Allah’ın, üzerinde yetki sahipleri olarak sizi tayin ettiği, harcama yetkisi verdiği her şeyden, O’nun yolunda karşılık bekl
emeden
, gönüllü harcayın, insanların ihtiyaçlarını görün. Sizden imanda kemâle erenlere ve karşılık gözetmeden Allah yolunda gönüllü harcayanlara büyük mükâfatlar vardır....
Mücadilə Suresi, 12. Ayet:
-Ey iman edenler! Peygamber’e gizli bir şey söyleyeceğiniz zaman, gizli olarak söyl
emeden
önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bulamazsanız, şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O'dur. Onlara, O'nun (Allah'ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab'ı (Kur'ân-ı Kerim'i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dil
emeden
evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” d
emeden
önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Ve birinize ölüm gelip çatmadan ve derken o da Rabbim, beni yakın bir zamana dek öldürmeyip bıraksaydın da ben de sadaka vermeye çalışsaydım ve temiz kullardan olsaydım d
emeden
önce sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Birinize ölüm gelip de: 'Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de, sadaka versem ve salihlerden olsam' d
emeden
önce size rızık olarak verdiklerimizden hayır yolunda harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Henüz sizden birinize ölüm gelmeden ve o da: «Rabbim ! Beni yakın bir ecele geciktirseydin de sadaka versem ve iyi-yararlı kişilerden olsam,» d
emeden
önce size rızık olarak verdiğimizden (Allah İçin, O'nun yolunda) harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Size ölüm gelip de, 'Rabbim keşke beni kısa bir süre için ertelesen de, yoksullara yardım ederek erdemlilerden olsam,' d
emeden
önce verdiğimiz rızıklardan yardım için veriniz...
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
-Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip, iyi kimselerden olsaydım, d
emeden
önce size verdiğimiz rızıktan infak edin....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Biriniz kendisine ölüm gelip de: "Rabbim beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" d
emeden
önce, size verdiğimiz rızıktan sadaka verin....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Sizden birine ölüm gelip de 'Rabbim, ne olurdu ecelimi yakın bir zamana erteleseydin de sadaka verip iyi kullardan olaydım' d
emeden
önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden hayırda harcayın....
Fəcr Suresi, 15. Ayet:
Fakat insan; ne zaman Rabbi kendisini bir den
emeden
geçirse, ona bir keremde bulunsa, nimetler verse: "Rabbim bana ikram etti" der....
Fəcr Suresi, 15. Ayet:
Fakat insan; ne zaman rabbi kendisini bir den
emeden
geçirse, ona bir keremde bulunsa, nimetler verse: "Rabbim bana ikram etti" der....
Fəcr Suresi, 15. Ayet:
Fakat insan; ne zaman Rabbi kendisini bir den
emeden
geçirse, ona bir keremde bulunsa, ona nimetler verse: «Rabbim bana ikramda buludu» der....
Fəcr Suresi, 17. Ayet:
(17-20) Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl d
emeden
mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz....
Fəcr Suresi, 18. Ayet:
(17-20) Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl d
emeden
mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz....
Fəcr Suresi, 19. Ayet:
Haram helâl d
emeden
mirası alabildiğine yiyorsunuz....
Fəcr Suresi, 19. Ayet:
Haram helâl d
emeden
mirası yiyorsunuz....
Fəcr Suresi, 19. Ayet:
(17-20) Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl d
emeden
mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz....
Fəcr Suresi, 19. Ayet:
Oysa mirası dermecesine (helal haram d
emeden
) öyle bir yiyiş yiyorsunuz ki!...
Fəcr Suresi, 19. Ayet:
Mirasları helâl haram d
emeden
ne gelse yersiniz....
Fəcr Suresi, 19. Ayet:
Mirası haram helâl d
emeden
yiyorsunuz....
Fəcr Suresi, 20. Ayet:
(17-20) Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl d
emeden
mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz....
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey Peygamber! Şübhesiz ki biz, mehirlerini verdi ğin zevcelerini ve Allah’ın sana ganîmet olarak verdiklerinden sâhib olduğun câriyeleri, hem se ninle berâber hicret eden amca nın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyze lerinin kızlarını (istersen nikâhlamayı)sana helâl kıldık. Bir de mü’min bir kadın kendini peygambere (meh rini ist
emeden
) hîbe ederse, eğer peygamber (de) onu nikâhlamak isterse, diğer mü’minlere değil, sâde ce sana mahsus olmak üzere (onu mehirsiz olarak he...
Leyl Suresi, 17. Ayet:
(17-21) Kimseden karşılık bekl
emeden
, sadece Yüce Rabbinin rızasını umarak, arınmak için malını veren çokça Allah'ın koruması altına girmiş kişi ondan uzak tutulacaktır. Ve yakında o kişi, kesinlikle hoşnut olacaktır. ...
Leyl Suresi, 18. Ayet:
(17-21) Kimseden karşılık bekl
emeden
, sadece Yüce Rabbinin rızasını umarak, arınmak için malını veren çokça Allah'ın koruması altına girmiş kişi ondan uzak tutulacaktır. Ve yakında o kişi, kesinlikle hoşnut olacaktır. ...
Leyl Suresi, 19. Ayet:
(17-21) Kimseden karşılık bekl
emeden
, sadece Yüce Rabbinin rızasını umarak, arınmak için malını veren çokça Allah'ın koruması altına girmiş kişi ondan uzak tutulacaktır. Ve yakında o kişi, kesinlikle hoşnut olacaktır. ...
Leyl Suresi, 20. Ayet:
(17-21) Kimseden karşılık bekl
emeden
, sadece Yüce Rabbinin rızasını umarak, arınmak için malını veren çokça Allah'ın koruması altına girmiş kişi ondan uzak tutulacaktır. Ve yakında o kişi, kesinlikle hoşnut olacaktır. ...
Leyl Suresi, 21. Ayet:
(17-21) Kimseden karşılık bekl
emeden
, sadece Yüce Rabbinin rızasını umarak, arınmak için malını veren çokça Allah'ın koruması altına girmiş kişi ondan uzak tutulacaktır. Ve yakında o kişi, kesinlikle hoşnut olacaktır. ...
Nəml Suresi, 22. Ayet:
(22-26) Derken, çok bekl
emeden
Hüdhüd geldi de, “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru ve önemli bir haber getirdim. Şüphesiz ki, Sebelilere hükümdarlık eden, kendisine her şeyden verilmiş ve çok büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onu ve toplumunu, Allah'ın astlarından güneşe boyun eğip teslimiyet gösterirler/taparlar buldum. Şeytan da göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a boyun eğip teslimiyet göstermesinler...
Nəml Suresi, 23. Ayet:
(22-26) Derken, çok bekl
emeden
Hüdhüd geldi de, “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru ve önemli bir haber getirdim. Şüphesiz ki, Sebelilere hükümdarlık eden, kendisine her şeyden verilmiş ve çok büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onu ve toplumunu, Allah'ın astlarından güneşe boyun eğip teslimiyet gösterirler/taparlar buldum. Şeytan da göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a boyun eğip teslimiyet göstermesinler...
Nəml Suresi, 24. Ayet:
(22-26) Derken, çok bekl
emeden
Hüdhüd geldi de, “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru ve önemli bir haber getirdim. Şüphesiz ki, Sebelilere hükümdarlık eden, kendisine her şeyden verilmiş ve çok büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onu ve toplumunu, Allah'ın astlarından güneşe boyun eğip teslimiyet gösterirler/taparlar buldum. Şeytan da göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a boyun eğip teslimiyet göstermesinler...
Nəml Suresi, 25. Ayet:
(22-26) Derken, çok bekl
emeden
Hüdhüd geldi de, “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru ve önemli bir haber getirdim. Şüphesiz ki, Sebelilere hükümdarlık eden, kendisine her şeyden verilmiş ve çok büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onu ve toplumunu, Allah'ın astlarından güneşe boyun eğip teslimiyet gösterirler/taparlar buldum. Şeytan da göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a boyun eğip teslimiyet göstermesinler...
Nəml Suresi, 26. Ayet:
(22-26) Derken, çok bekl
emeden
Hüdhüd geldi de, “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru ve önemli bir haber getirdim. Şüphesiz ki, Sebelilere hükümdarlık eden, kendisine her şeyden verilmiş ve çok büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onu ve toplumunu, Allah'ın astlarından güneşe boyun eğip teslimiyet gösterirler/taparlar buldum. Şeytan da göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a boyun eğip teslimiyet göstermesinler...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir ayarlamadan/belirl
emeden
boşarsanız size bir vebal yoktur. Ve onları kazançlandırın. Geniş olan hâline göre, eli dar olan da hâline göredir. Örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekle göre kazanç, iyilik-güzellik üretenler üzerine bir borçtur. ...
Hud Suresi, 29. Ayet:
'Ey kavmim, tebliğ görevime karşılık sizden bir mal, bir bedel istemiyorum. Benim ücretim, mükâfatım ancak Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovamam. Onlar Rablerine kavuşacaklar. Fakat ben sizi bilgiden, muhak
emeden
uzak, tutarsız davranan, cehalette ısrar eden bir kavim olarak görüyorum.' dedi....
Rum Suresi, 39. Ayet:
Ve insanların mallarında artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah’a ulaşmayı dil
emeden
yaptığınız zikir), o taktirde Allah’ın katında artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah’ın vechini (Allah’a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zekât (yaptığınız (zikir)ler); işte böylece kat kat (nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz göklere, yere ve dağlara da emanetler, mükellefiyetler, sorumluluklar verdik. Onlar görevlerine, sorumluluklarına hıyanet ederek âsi olmaktan görevlerini aksatmaktan çekindiler. Korkarak görev ve sorumluluklarına itina gösterdiler. İnsansa, emanetlere, kamu görevlerine, hakka-hukuka, şer’î mükellefiyetlere ve sorumluluklarına hıyanete cüret ederek âsi oldu. Gerçekten o çok âsi, inkârcı, haksız, zâlim, bilgiden, muhak
emeden
uzak, menfaatlerinden habersiz, tutarsız, cahilce davranışlarda bulu...