Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O, yeryüzünü sizin için bir döşek (firaşen) ve göğü de bir yapı (bina) kıldı / yaptı (ceale). Gökten su indirdi ve bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden (s
emere
) rızk çıkardı. Öyleyse bile bile Tanrı'ya eşler (endaden) koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O (Rab) ki yer yüzünü sizin (ikaamet ve istirahatiniz) için bir döşek, göğü (yüksek tavan ve kubbe gibi) bir bina yapdı. O gökden su indirib onunla dürlü, dürlü s
emere
lerden (meyvalardan, mahsullerden) sizin için rızk çıkardı. O halde, kendiniz bilib dururken (yaratılan o şeylerle) Allaha eşler koşmayın. ...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min s
emere
tin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
1.
ve beşşir
: ve müjdele
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
3.
ve amilû
: ve yaptılar
4.
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
iman edip salih ameller işliyenlere ise müjdele: Kendileri için altından ırmaklar akar cennetler var, onlardan: hangi bir s
emere
den bir rızk rızıklandıkça onlar, her def'asında «ha! bu bizim önceden merzuk olduğumuz» diyecekler ve ona öyle müteşabih olarak sunulacaklar, kendileri için orada pak, çok pak zevceler de var, hem onlar orada ebedî kalacaklar...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İnanıp salih amellerde bulunanları müjdele: Gerçekten onlar için içlerinden / altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızk olarak bu ürünlerden (min s
emere
tin rizkan) yedirildiğinde "Bu, daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu onlara (dünyadakine) benzer (müteşabihe) olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz (halidun) kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun halkından Allah'a ve yevmil âhire îmân edenleri s
emere
lerinden (çeşitli ürün ve meyvelerden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu: “Kâfir olan kimseyi biraz metalandırırım (geçindiririm) ve sonra onu ateşin azabına maruz bırakırım, orası ne kötü bir varış yeridir.”...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Şunu da zikret ki İbrahim, «Yarabbi! Burasını bir emîn belde kıl, ahalisini, Allah'a ve ahiret gününe imân etmiş olanları da s
emere
lerden merzûk buyur» demişti. Allah Teâlâ da, «Kâfir olanı da az bir müddet müstefîd ederim, sonra da onu ateş azabına muzdar kılarım. Ne fena bir gidiş!» diye buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
le
: elbette, mutlaka
3.
nebluvenne-kum
: sizi imtihan ederiz
4.
bi şey'in
: bir şey
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Ve yes’elûneke anil mahîd(mahîdi), kul huve ezen, fa’tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurn(yathurne) fe izâ tetahherne fe’tûhunne min haysu
emere
kumullâh(
emere
kumullâhu) innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirîn(mutetahhirîne)....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
1.
ve yes'elûne-ke
: ve sana soruyorlar, sorarlar
2.
anil mahîdi (an el mahîdi)
: (kadınların) hayz (ay) hallerinden
3.
kul
: de, söyle
4.
Nisa Suresi, 119. Ayet:
'Onları saptıracağım, onları kuruntularla oyalayacağım, hayvanların kulaklarını yarmalarını (böylece etlerini haram etmelerini)
emere
deceğim, ALLAH'ın yaratıklarını değiştirmelerini emredeceğim.' Kim ALLAH yerine şeytanı dost ve egemen edinirse apaçık bir kayba uğramıştır....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enzele
: indirdi
3.
min es semâi mâen
: semâdan su
4.
fe ahrecnâ
: böylece çıkardık...
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Ve izâ faalû fâhişeten kâlû vecednâ aleyhâ âbâenâ vallâhu
emere
nâ bihâ kul innallâhe lâ ye’muru bil fahşâ(fahşâi), e tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Əraf Suresi, 28. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
izâ faalû
: yaptıkları zaman
3.
fâhişeten
: kötü, çirkin bir şey
4.
kâlû
: dediler
Əraf Suresi, 29. Ayet:
Kul
emere
rabbî bil kıst(kısti) ve ekîmû vucûhekum inde kulli mescidin ved’ûhu muhlisîne lehud dîn(dîne), kemâ bedeekum teûdûn(teûdûne)....
Əraf Suresi, 29. Ayet:
1.
kul
: de
2.
emere
: emretti
3.
rabbî
: Rabbim
4.
bi el kıstı
: adaletle
Əraf Suresi, 57. Ayet:
"HÛ", ki rahmetinin önünden rüzgârları müjdeci olarak irsâl eden. . . Nihayet rüzgârlar ağır bulutları kaldırıp taşırken, onu ölü bir beldeye sevk ederiz; onunla su inzâl eder ve onunla her türlü s
emere
den (meyve) çıkarırız. . . İşte (biz), ölüleri böyle çıkarırız. . . Umulur ki bunun ne anlama geldiğini düşünürsünüz!...
Əraf Suresi, 57. Ayet:
Ve o, o Allahdır ki rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci yollar, nihayet bunlar o ağır ağır bulutlârı hafif bir şey gibi kaldırıb yüklendiklerinde bakarsın biz onları ölmüş bir memlekete sevketmişizdir derken ona su indirmişizdir de orada her türlüsünden s
emere
ler çıkarmışızdır, işte ölüleri böyle çıkaracağız, gerektir ki düşünür ıbret alırsınız...
Yusif Suresi, 40. Ayet:
Mâ ta’budûne min dûnihî illâ esmâen semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), inil hukmu illâ lillâh(lillâhi),
emere
ellâ ta’budû illâ iyyâh(iyyâhu), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Yusif Suresi, 40. Ayet:
1.
mâ
: değil
2.
ta'budûne
: siz tapıyorsunuz
3.
min dûni-hi
: ondan başka
4.
illâ
: ancak, yalnız
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Ve lemmâ dehalû min haysu
emere
hum ebûhum, mâ kâne yugnî anhum minallâhi min şey’in illâ hâceten fî nefsi ya’kûbe kadâhâ, ve innehu le zû ilmin limâ allemnâhu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman, böylece
2.
dehalû
: girdiler
3.
min haysu
: yerde, yerden
4.
emere
-hum
: onlara emr...
Rəd Suresi, 25. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler ki
2.
yankudûne
: bozarlar
3.
ahdallâhi (ahde allâhi)
: Allah'ın ahdini
4.
min ba'di
İbrahim Suresi, 25. Ayet:
O ağaç Rabbinin izniyle , Allah her diledikçe yemişini verir. (işte iman da böyledir. Esası kalbde yerleşen bir tasdiktir, yere nüfuz eden kökler gibi Dış görünüşü dil ile ikrardır, dallar gibi. S
emere
si amellerdir, yemişler gibi...) Allah insanlara böyle misaller verir ki, iyi düşünüp ibret alsınlar....
İbrahim Suresi, 32. Ayet:
Allah öyle bir ilahdır ki gökleri ve yeri yarattı ve yukarıdan bir su indirdi de onunla size rızk için türlü s
emere
ler çıkardı ve emriyle denizde cereyan etmek için size gemileri musahhar kıldı, size nehirleri de musahhar kıldı....
İbrahim Suresi, 32. Ayet:
Allah, O (Hâlık-i Azîm) dir ki gökleri ve yeri yaratmıştır ve gökten su indirmiştir. Sonra onunla s
emere
lerden sizin için rızk meydana çıkarmıştır ve O'nun emriyle denizde de cereyan etmek için size gemileri musahhar kıldı ve size ırmakları da musahhar kılmıştır....
Nəhl Suresi, 11. Ayet:
Yunbitu lekum bihiz zer’a vez zeytûne ven nahîle vel a’nâbe ve min kullis semerât(s
emere
ti), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Dünya hayatının gökten indirdiğimiz suya benzediğini onlara anlat: Öyle ki, yerin bitkileri onu
emere
k zengin bir çeşitlilik içinde boy verip birbirine karışırlar; ama bütün bu canlılık, çeşitlilik sonunda rüzgarın savurup götürdüğü çer çöpe döner. İşte (bunun gibi,) her şeye karar veren (yalnız) Allah'tır....
Furqan Suresi, 74. Ayet:
Onlar ki: "Rabbimiz. . . Eşlerimizden (veya bedenlerimizden) ve evlatlarımızdan (bedenî çalışmalarımızın s
emere
sinden) göz aydınlığı (cennet yaşamını) oluşturacakları bize ihsan et; bizi, korunmak isteyenlere uyulası önder kıl" derler....
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
Ve dediler ki: «Eğer seninle beraber hüdaya (İslâm'a) tâbi olursak yerimizden hemen çıkarılırız. Biz onlar için bir emniyetli Harem'i metin bir mekân kılmadık mı ki, her şeyin s
emere
leri Bizim tarafımızdan bir rızk olmak üzere onun için toplanır. Fakat onların ekserisi bilmezler.»...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Korunanlara va'dolunan Cennetin temsili: Onda ırmaklar var bir sudan ki bozulması yok, ırmaklar var bir südden ki tadı değişmez, ırmaklar var bir şarabdan ki içenlere lezzet, ırmaklar var bir baldan ki safi süzme, hem onlara s
emere
lerini (hasılâtın) her türlüsünden var, hem de Rablarından bir mağfiret var. Hiç bunlar o ateşte muhalled olan ve kaynar bir mayi'den sulanıp da bağırsaklarını parçalamakta bulunan kimselere benzer mi?...
Nəcm Suresi, 36. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 37. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 38. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 39. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 40. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 41. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 42. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 43. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Nəcm Suresi, 44. Ayet:
(36-44) Yoksa o Mûsâ’nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin s
emere
si de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhân nâsu vel hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ
emere
hum ve yef’alûne mâ yu’merûne....
Təhrim Suresi, 6. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: îmân ettiler, âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
4.
kû
<...
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
(23-24) Toplanacak s
emere
leri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak....
Haqqə Suresi, 24. Ayet:
(23-24) Toplanacak s
emere
leri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak....
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
"Ve onlar; “Biz seninle beraber doğru yol kılavuzuna uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler. Biz onları, Kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin s
emere
lerinin toplanıp kendisine getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere/Mekke'ye yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. "...