Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 82. Ayet:
İman etmiş ve imanlarına zulmü bulaştırmamış olanlar var ya işte
emni
yet içinde olanlar da hidayete ermiş olanlar da onlardır....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani O, size Kendi katından bir
emni
yet olmak üzere bir uyku sardırıyordu. Sizi arındırmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek, kalplerinizi yatıştırmak ve ayaklarınızı yere sabit kılmak için gökten üzerinize bir su indiriyordu....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların hâli, o kimsenin hâli gibidir ki, o (korkulu bir sahrada) ateş yaktı da çevresini aydınlattığı zaman, tam o sırada Allah nurlarını giderip kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler. (İşte münafıkların hâli de böyledir. Dünyada selâmet ve
emni
yet üzere olduklarını sanırlar, fakat öldükleri zaman kendilerine korku ve azâb gelir.)...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp alıverecek; onları aydınlatınca da ışığı altında yürürler ve karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, onların işitme ve görme duyularını da giderirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kâdirdir. (Nerdeyse Kur’an’ın hidayet nuru gözlerini alacak... Kur’anı Kerimin “İslâmın” bahşettiği ganimet ve nimetlerini gördükçe,
emni
yet içerisinde yürürler. Fakat cihâd ve İslâmın yüklediği vazifelerle karşılaştıkları zaman, karanlıkta dikilip kalanların hâli gibi, ger...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu
2.
ceal-nâ
: biz kıldık
3.
el beyte
: ev, yer
4.
mesâbeten
: sevap yeri
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O sıralarda Kâ'be'yi sevap kazanma yeri ve
emni
yet yurdu ettik. İbrahîm'in makamını namazgâh edinin. İbrahîm'le İsmâîl'e de, evimi, dönüp dolaşanlara, burada oturup ibadette bulunanlara, rükû ve sücud edenlere tertemiz tutun diye kesin emir verdik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve o vakit, Kâbe’yi insanlar için bir sevap ve
emni
yet yeri yapmıştık. Ey müminler, siz de İbrahim’in makâmından kendinize bir namazgâh edinin. İbrahim ile İsmail’e de şöyle emretmiştik: “- Evimi (kâbe’yi) tavaf edenlere, orada ibadet kasdiyle oturanlara, rükû ve secde eden namaz kılıcılara tertemiz tutun.”...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve hani biz Beytullah'ı insanlara dönüp varılacak toplantı, sevap ve
emni
yet yeri kılmıştık. Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin! Ve Biz İbrahim'le İsmail'e: «Evimi tavaf edenler, ibâdete kapananlar, rükû ve secde edenler için tertemiz tutun,» diye vahyettik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O vakit Kâ'be’yi de insanlar için bir sevab (kazanma) yeri ve
emni
yetli bir mahal kıldık. Öyle ise (siz de) İbrâhîm’in makamından bir namazgâh edinin. İbrâhîm ve İsmâîl’e de: 'Tavâf edenler, i'tikâfta olanlar, rükû' (ve) secde edenler (namaz kılanlar) için beytimi temiz tutun!' diye emrettik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Kâbe’yi insanlar için toplanma yeri ve
emni
yet mahalli kılmış ve: -İbrahim’in makamını namazgah edinin, İbrahim ve İsmail’e de: -Beyt’imi tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için temizleyin, diye kuvvetli bir emir vermiştik....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbi
: Rabbim
4.
ic'al
: kıl, yap
<...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O zaman İbrahîm, Yâ Rabbi dedi, bu şehri
emni
yetli bir yer et. Buradakilerden Allah'a ve son güne inananları meyvelarla rızıklandır. Allah, kâfir olanı da bir müddet rızıklandıracağım da sonra zorla onu, ateşle azâba uğratacağım. Oraya gidiş, ne yaman bir sonuçtur, ne kötü bir gidiştir dedi....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrâhîm: «Yâ Rab, burasını
emni
yyetli bir şehir yap ve ehâlisinden Allaha ve âhiret gününe inananları (yemiş, hububat gibi) mahsullerle rızıklandır» demişdi. (Allah da:) «Kâfir olanı dahi kısa bir zaman için (yaşadığı müddetce) fâidelendireceğim, sonra onu cehennem azabına icbar edeceğim. Varacağı yer ne kötüdür» buyurmuşdu. ...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhîm de: 'Rabbim! Burasını
emni
yetli bir belde kıl ve halkını, içlerinden Allah’a ve âhiret gününe îmân edenleri mahsûllerle rızıklandır!' demişti. (Rabbi de ona) şöyle buyurdu: 'İnkâr edene de (ni'met veririm); fakat onu kısa bir müddet (dünya hayâtında)faydalandırır, sonra da onu ateş azâbına (girmeye) mahkûm ederim! O varılacak yer ise, ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani, İbrahim demişti ki: Rabbım burasını
emni
yetli bir şehir yap. Ve halkından Allah'a, ahiret gününe iman etmiş olanları mahsullerle rızıklandır Allah da: Kafir olanı kısa bir zaman için geçindiririm. Sonra onu cehennem azabına zorlarım. Bu ne kötü bir sonuçtur, buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar, sizin için fenalığa karşı koruyucu bir elbise ve siz de onlar için koruyucu bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize
emni
yet edemiyeceğinizi bildiği için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı afvetti. Şimdi hanımlarınıza gecelerde mübaşerette bulunun ve Allah’ın sizler için mübah takdir ettiği üremeyi isteyin; ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yeyin, için. Son...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize
emni
yyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve
emni
yette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men' olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı fakiri doyuracak) sadaka veya kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve Umreyi Allah için ifa edin; fakat yapmaktan alıkonursanız gücünüzün yeteceği bir kurban kesin ve kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak veya sadaka vererek veya (başka türlü) bir ibadet ile özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır. Sağlıklı ve
emni
yette olduğunuzda hac (vaktin)den önce umre yapan, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sırasında üç gün ve döndükten ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık veya yol
emni
yeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bazıları da: 'Ey Rabbimiz bize dünyada devlet, iyilik ve güzellik, bol servet, sağlık,
emni
yet, salih-sâliha eşler ve sâlih evlatlar ver. Âhirette de güzel mükâfatlar ver. Cennetini ver, rızana ulaşma mertebesine erenlerden eyle. Bizi ateşten, Cehennem azabından da koru.' derler....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey imân nimetine kavuşanlar, hepiniz barış, selâmet ve
emni
yet sağlayan dine girin, İslâm’ın esaslarının ve hükümlerinin tamamını uygulayın, kâmil bir müslüman olun da, şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin peşlerine takılmayın, izlerinden gitmeyin. O sizin apaçık bir düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için, boşanmış anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne çocuğu sebebiyle ve hiçbir baba çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Vârislere de buna benzer hükümler uygulanır. Eğer anne ve baba karşılıklı rıza ve karşılıklı istişare ile anlaşarak çocuğu annesinden ay...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Ve (boşanmış) anneler, eğer emzirme müddetini tamamlamak istiyorlarsa, çocuklarına iki tam yıl bakabilirler; onların yeme-içme ve giyimlerini uygun bir şekilde temin etmek, çocuğun babasına düşer. Hiç kimse taşıyabileceğinden daha fazlasıyla yükümlü tutulmaz: Ne anneye çocuğundan dolayı eziyet çektirilsin, ne de çocuğundan dolayı babasına. Ve (babanın) mirasçısına da aynı görev düşer. Ve eğer (anne-baba), her ikisi, (anne ile çocuğun) ayrılmasına karşılıklı rıza ve danışma ile karar verirlerse, ...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
1.
fe
: fakat
2.
in hıftum
: eğer korktunuz ise
3.
fe
: artık, o zaman
4.
ricâlen
: yürürken
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Korkuyorsanız yürüyerek, yahut hayvana binmiş olduğunuz halde kılın.
Emni
yete çıktınız mı bilmediğiniz şeyleri size belleten Allah'ı anın....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Âdâbına riayet ederek, namazı eda edeceğiniz sırada, hayatî bir tehlikeden endişe ederseniz, yürürken veya binekli iken namazlarınızı kılın.
Emni
yete kavuştuğunuz zaman, güven içindeyken, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin, namazlarınızı her zamanki gibi kılın, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer bir korku halinde iseniz yaya veya süvari giderken kılın,
emni
yeti bulduğunuz vakit de böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi hemen Allahı zikredin...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız, yaya yahut binek üzerinde kılın.
Emni
yete kavuştuğunuzda, bilmediklerinizi size öğrettiği gibi Allah'ı zikredin....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nihâyet peygamberleri onlara şöyle dedi: 'Şübhesiz onun hükümdarlığının alâmeti,(vaktiyle sizden alınan) tabutun size gelmesidir ki, onun içinde Rabbinizden bir sekîne(ruhlara
emni
yet veren bir huzur) ve Mûsâ ehlinin ve Hârûn ehlinin bıraktıklarından geriye kalan birtakım şeyler vardır; onu melekler taşıyacaktır.Eğer mü’min kimseler iseniz, şübhesizbunda sizin için gerçekten bir delil vardır.'...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer bir yolculuktaysanız, kâtip de bulamadınızsa alınan rehin de kâfi. Birbirinize
emni
yetiniz varsa
emni
yet edilen borçlu, kendisini geliştiren Allah'tan sakınsın da emanetini tamamıyla ödesin ve tanıklığı gizlemeyin, kim gizlerse şüphe yok, kalbi günaha batar ve Allah yaptıklarınızı tamamıyla bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer siz bir sefer üzerinde iseniz ve bir yazıcı da bulamaz iseniz makbuz, rehinler kifâyet eder. Fakat bazınız bazınıza emin olursa kendisine
emni
yet olunan, emaneti ödesin. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korksun. Şahadeti de gizlemeyiniz. Onu kim gizlerse şüphe yok ki, onun kalbi günahkârdır. Ve Allah Teâlâ sizin yapacağınız şeylere alîmdir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
1.
fîhi
: orada
2.
âyâtun
: âyetler, deliller, kanıtlar
3.
beyyinâtun
: açık beyyineler
4.
makâmu ibrâhîme
: Hz. İ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada (Beytullah'da) açık beyyineler, Hz.İbrâhîm'in makamı vardır. Ve kim oraya girerse emin (
emni
yette) olur. Ona yol bulmaya (Hacc'a gitmeye) gücü yetenlere, Allah için o Beyt'in hac edilmesi, insanların üzerine (farz)dır. Ve kim inkâr ederse, artık muhakkak ki Allah, âlemlerden ganidir (hiçbir şeye muhtaç değildir)....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren
emni
yette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık, Allah’a saygıyı çağrıştıran deliller, nişâneler ve Makam-ı İbrahim vardır. Oraya giren
emni
yet ve huzur bulur. Yoluna gücü yeten herkesin hac ibadetini ifa etme, hayır ve bereket elde etme ümidiyle Beytullah’ı ziyareti Allah’ın insanlar, müslümanlar üzerindeki hakkıdır. Kim bu hakkı inkâr eder, tanımazsa Allah’ın azabından kurtulamaz. Bilmelidir ki, Allah insanlara, âlemlere muhtaç olmayacak kadar zengindir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren
emni
yette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık alâmetler, İbrâhîm’in makamı vardır. Oraya giren ise
emni
yette olur(ona dokunulmaz). Hem ona (, oraya gitmek için) bir yola gücü yeten bir kimsenin o evi(Kâ'be’yi) haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim de inkâr ederse, artık şübhe yok ki Allah, âlemlerden müstağnîdir (hiçbir şeye muhtaç değildir)!...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlar (Yahudî’ler) nerede bulunurlarsa boyunlarına zillet ve horluk takılmıştır. Meğer ki cizye vermek sureti ile Allah’ın ve müminlerin barış ve
emni
yeti altına girmiş olsunlar. Onlar dönüp Allah’ın gazâbına uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bunun sebebi şu: Çünkü onlar, Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, peygamberleri haksız yere öldürmüşlerdi; çünkü onlar, isyan etmişler ve aşırı gitmişlerdi....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele
: indirdi
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
min ba'di
: sonradan, ...den sonra, arkasında...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Bu gamdan sonra size
emni
yetle bir uyku verdi ki içinizden bir bölüğü sarıp kapladı. Bir bölükse can kaygısına düşmüştü. Allah hakkında, Müslümanlıktan önceki bilgisizlik çağında olduğu gibi haksız zanlara kapıldılar. Diyorlar ki: Bu işte nemiz var bizim? De ki: Bütün işler Allah'ındır. Onlar, sana açıklamadıklarını yüreklerinde gizliyorlar ve bu işte payımız olsaydı burada öldürülmezdik diyorlar. De ki: Evlerinizde de olsanız, öldürmeleri yazılanlar, gene çıkarlar, öldürülüp yatacakları yerlere...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin arkasından üzerinize Allah bir
emni
yet, bir uyku indirdi. Öyle ki, içinizden bir zümreyi (öz müminleri o uyku) sarıyordu. (münafıklardan ibaret) bir zümreyi de, nefisleri, can kaygısına düşürmüş, gözleri uyku tutmaz olmuştu; Allah’a karşı cahiliyyet zannı gibi haksız bir zan besliyor ve; “- Bu zafer işinden bize ne?” diyorlardı. (Rasûlüm), de ki: “- Bütün iş Allah’ındır.” Onlar, nefislerinde, sana açamadıkları bir şey gizliyorlar: “- İş elimizde olsa, zorla savaşa çıkarılmasaydık...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Kederden sonra, bir takiminizi kendinden gecirecek sekilde size huzur ve
emni
yet indirdi; oysa bir takiminiz da kendi derdlerine dusmuslerdi. Haksiz yere Allah hakkinda, cahiliye devrinde oldugu gibi inaniyorlar. «Bu iste bizim bir fikrimiz var mi?» diyorlardi; De ki: «Buyrugun hepsi Allah'indir". Sana acmadiklarini iclerinde gizliyorlar. «Bu iste bizim fikrimiz alinsaydi, burada oldurulmezdik» diyorlar. De ki: «Evlerinizde olsaydiniz, haklarinda olum yazili olan kimseler, yine de devrilecekleri...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve
emni
yet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. 'Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?' diyorlardı; De ki: 'Buyruğun hepsi Allah'ındır'. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. 'Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik' diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri ...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o gamın arkasından üzerinize bir
emni
yyet indirdi: bir uyku ki içinizden bir taifeyi sarıyordu, bir taife de nefisleri sevdasına düşmüşlerdi: Allaha karşı cahiliyye zannı nâ hak bir zan besliyorlardı: «var mı bize o emirden bir şey?» diyorlardı, «hakikat emrin hepsi Allahın» de, onlar nefislerinde sana açamadıkları bir şey gizliyorlar: «bizim emirden bir hıssamız olsa idi burada katlolunmazdık» diyorlar, deki: «evinizde de olsa idiniz üzerlerine katil yazılmış bulunanlar yine çıkacak düşüb...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından üzerinize öyle bir
emni
yet, öyle bir uyku indirdi ki O, içinizden bir zümreyi bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliyyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar, “Bu işten bize ne?” diyorlardı. De ki: “Bütün iş Allah’ındır”. İçlerinde sana açmadıkları bir şey gizliyorlar. “Bu bize ait bir şey olsaydı burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar; yine muhakkak devrilecekleri yerlere çıkıp g...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize bir
emni
yet, bir uyku indirdi ki, (o hâl)içinizden bir tâifeyi (samîmî mü’minleri) bürüyordu; (münâfıklardan) bir tâife de vardı ki, doğrusu nefisleri, kendilerini derde düşürmüş, Allah hakkında haksız yere, câhiliye zannıyla zanda bulunuyorlardı. 'Bu işten (zafer ve galibiyet va'dinden) bize bir şey var mı?' diyorlardı.(Ey Resûlüm!) De ki: 'Şübhesiz iş tamâmıyla Allah’a âiddir!' Sana açıklayamayacaklarını içlerinde gizliyorlar. (Birbirlerine:) 'Eğer (M...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o üzüntünün ardından, üzerinize öyle bir
emni
yet ve öyle bir uyku indirdi ki; içinizden bir kısmını bürüyordu, bir kısmı da canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı cahiliyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar. Bu işten bize ne? diyorlardı. De ki: Bütün iş Allah'ındır. İçlerinde sana açmadıkları birşey gizliyorlar. Bu, bize ait birşey olsaydı burada öldürülmezdik, diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine mutlaka devrilecekleri yerlere çıkıp gidecekl...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra O, bu kederin ardından, size bir
emni
yet duygusu, bazılarınızı sarıp kuşatan bir iç sükuneti bağışladı; oysa sadece kendilerini düşünen ötekiler, Allah hakkında yanlış fikirlere -putperest cahiliyye düşüncelerine- kapıldılar ve "(Bu konuda)) o zaman bir karar yetkisine sahip miydik?" diye (kendi kendilerine) sordular. De ki: "Bütün karar yetkisi, yalnızca Allah'a aittir!" (Onlara gelince,) onlar, "Eğer bir karar yetkimiz olsaydı, ardımızda bu kadar çok ölü bırakmazdık" diyerek (ey Peygambe...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o gamın ardından üzerinize bir
emni
yet, hafif bir uyku indirdi ki, sizden bir zümreyi örtüp kaplayıverdi. Sizden bir tâifeyi de nefisleri kaygıya düşürmüştü. Allah Teâlâ'ya karşı cahiliye zannı gibi hakka muhalif bir zanda bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: «Bize bu emirden bir şey var mıdır?» De ki: «Şüphesiz emrin hepsi de Allah'ındır.» Onlar sana açıklamıyacakları şeyleri kendi nefislerinde gizleyiverirler. Derler ki: «Eğer bizim için bu emirden bir şey olsaydı burada katlolunmazdık. De ki:...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Bu gamdan sonra Allah size bir
emni
yet indirdi ve içinizden bir kısmını kaplayan bir uyku verdi. Kendi derdine düşen daha başkaları ise, Cahiliyet kafasıyla Allah hakkında gerçek dışı zanlara kapılmışlardı. Onlar 'Yönetimde bizim de bir payımız olacak mı?' diyorlar. Sen, 'Emir bütünüyle Allah'ındır' de. Gönüllerinde ise, sana açıklayamadıkları şeyi gizliyorlar. Diyorlar ki: 'Eğer yönetimde bizim de bir payımız olsaydı, burada böyle öldürülmezdik.' De ki: Siz evinizde bile olsanız, ölümleri takdi...
Nisa Suresi, 5. Ayet:
1.
ve lâ tu'tû
: ve vermeyin
2.
es sufehâe
: sefihler, aklı ermeyenler, mallarının değerini bilmeyenler
3.
emvâle-kum(u)
: sizin mallarınızı
4.
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Ve izâ câehum emrun minel
emni
evil havfi ezâû bihî.Ve lev reddûhu ilâr resûli ve ilâ ulil emri minhum le alimehullezîne yestenbitûnehu minhum. Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu letteba’tumuş şeytâne illâ kalîlâ(kalîlen)....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
izâ câe-hum
: onlara geldiği zaman
3.
emrun
: bir emir, iş, durum, haber
4.
min
: ...'den
...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Ve onlara
emni
yet veya korku haberi geldiği zaman onu açıklarlar (yayarlar). Ve eğer, onu (o haberi) Resûl'e ve kendilerinden olan ulûl emre iletselerdi (herkese açıklamasalardı), onlardan, onun (o haberin) iç yüzünü araştıranlar mutlaka (gerçeği) bilirlerdi.Ve Allah'ın fazlı ve rahmeti üzerinize olmasaydı, pek azınız hariç mutlaka şeytana uyardınız....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Emni
yete, yahut korkuya ait bir haber duysalar derhal yayarlar. Halbuki Peygambere ve içlerinden emre salâhiyeti olanlara başvursalardı bu haberi arayıp duyarak yayanlar, elbette onlardan gerçeğini öğrenirlerdi. Allah'ın ihsânı ve acıması olmasaydı pek azınız müstesna, Şeytan'a uyup gitmiştiniz....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Kendilerine
emni
yetleriyle ilgili veya onları korkutacak bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa o haberi Rasûle veya yetkili birine (Ulül Emr) sorsalardı, onlardan işin içyüzünü öğrenebilirlerdi. Eğer üzerinizde Allâh'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana (bu işi yapana) tâbi olup gitmiştiniz....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara güven ve korkuyla,
emni
yet ve tehdit ile ilgili stratejik bir haber gelince bu bilgileri yayarlar. Halbuki bu tür bilgileri ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a ve kendi içlerinden, başlarında bulunun ülülemre, savunma görevini yürüten yetkililere (askerî uzmanlara,
emni
yet ve istihbarat yetkililerine) götürselerdi, bu bilgilerden sonuç çıkarma yeteneğinde olan uzmanlar, devleti, milleti, ümmeti ilgilendiren
emni
yetin ve te...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Kendilerine güven (
emni
) veya korku buyruğu [bütün çeviriler buradaki emr'i haber yapmış] geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler / yayarlar. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan buyruk sahiplerine / buyurganlara götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç çıkarabilenler' onu bilirlerdi. Tanrı'nın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız dışında herhalde şeytana uymuştunuz....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Hem onlara
emni
yet veya korkuya dâir bir haber geldiğinde onu yayıverirler. Ama onu, peygambere ve içlerinden ülü’l-emre (emir sâhibi idârecilerine) arz etselerdi, onlardan bunu (o işin gerçek mâhiyetini, dirâyetleriyle ortaya) çıkarabilecek olanlar, elbette onu(n tedbîrini) bilirlerdi. İşte üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, elbette pek azınız müstesnâ, şeytana uyardınız!...
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar, böylece secdelerini tamamladıklarında arkanızdan sizi
emni
yete alsınlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan diğer grup gelip, seninle beraber namazlarını kılsınlar. Onlar da silâhlı olarak her türlü savunma tedbirlerini alsınlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı kıldıktan sonra ayaktayken, otururken ve yanınıza yaslanınca Allah'ı anın, tam
emni
yete ve huzura ulaşınca da namazı dosdoğru kılın, çünkü namaz, müminlere muayyen vakitlerde kılınmak üzere farz edilmiştir....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
O korkulu zamanda namazı kılıp bitirdikten sonra ayakta iken, otururken, yanlarınız üzere yatarken hep Allah’ı anın. Sükûn ve
emni
yet haline geldiğiniz vakit, namazı tam erkânı ile kılın. Çünkü namaz, mü’minler üzerine, vakitleri belirli bir farz olmuştur....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazi kildiktan baska, Allah'i ayakta iken, otururken, yan yatarken de anin.
Emni
yete kavustugunuzda, namazi geregince kilin. Namaz suphesiz, inananlara belirli vakitlere farz kilinmistir....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı kıldıktan başka, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın.
Emni
yete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Artık namazı bitirdiğiniz vakit ayakda iken, otururken ve yanlarınız üzerindeyken Allahı anın. Sükûn ve
emni
yyet haaline geldiğiniz vakit ise namazı dosdoğru kılın.. Çünkü namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuşdur. ...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı kıldıktan sonra; ayakta iken, otururken, yanlarınız üstü yatarken de Allah'ı anın.
Emni
yete kavuştuğunuzda; namazı dosdoğru kılın. Namaz; şüphesiz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
İmdi namazı kılıp bitirdiğiniz zaman ayakta iken ve otururken ve yanlarınız üzerinde iken Allah Teâlâ'yı zikrediniz. Vaktâ ki
emni
yet haline gelirsiniz, artık namazı tamamıyla eda ediniz. Şüphe yok ki namaz, mü'minlerin üzerine muayyen vakitlerde bir fariza olmuştur....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerinde yatarken Allah'ı zikredin.
Emni
yete kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı tamamladıktan sonra, ayakta, otururken ve yatarken de Allah’ı zikredin.
Emni
yete ve sükuna kavuştuğunuz zaman namazı dosdoğru kılın. Kuşkusuz namaz, belirli vakitlerde müminler üzerine bir farzdır....
Ənam Suresi, 81. Ayet:
Ve keyfe ehâfu mâ eşrektum ve lâ tehâfûne ennekum eşrektum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum sultânâ(sultânen), fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn(
emni
), in kuntum ta’melûn(ta’melûne)....
Ənam Suresi, 81. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
ehâfu
: korkarım
3.
mâ eşrektum
: sizin şirk koştuğunuz şeyler
4.
ve lâ tehâfûne
: ve si...
Ənam Suresi, 81. Ayet:
Ve size hakkında bir delil (sultan) indirilmeyen şeylerle ona şirk koşmaktan, siz korkmadığınız halde, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden (putlardan) nasıl korkarım. Şâyet biliyorsanız, artık iki gruptan hangisi
emni
yette olmayı daha çok hakediyor?...
Ənam Suresi, 81. Ayet:
Siz, hiçbir delile sahip olmadığınız halde o putları Allah'a eş tanımaktan korkmuyorken ben o eş tanıdıklarınızdan nasıl korkarım ki? Biliyorsanız söyleyin, bu iki taraftan hangisine, daha fazla inanılır, hangi taraf, daha ziyade
emni
yete hak kazanmıştır?...
Ənam Suresi, 81. Ayet:
Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na şirk koşmaktan korkmazken, ben sizin O'na şirk koştuğunuz putlardan nasıl korkarım? Eğer biliyorsanız (söyleyin)!
Emni
yette olmaya hangi taraf daha layıktır? (Allah'ı birleyenler mi, yoksa şirk koşan müşrikler mi)?...
Ənam Suresi, 82. Ayet:
İman edenler, imanlarını zulüm ile bulaştırmayanlar, işte onlaradır
emni
yet. Ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır....
Ənam Suresi, 82. Ayet:
İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte
emni
yet onlar içindir, hidayette olanlar da onlardır....
Əraf Suresi, 68. Ayet:
Rabbimin bildirdiği haberleri size tebliğ etmedeyim ve ben size
emni
yet edilecek bir öğütçüyüm....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani bir
emni
yet vermek için sizi hafif bir uykuya daldırmıştı ve sizi arıtmak, sizden Şeytan'ın pisliğini gidermek, yüreklerinizi sağlamlaştırmak ve ayaklarınızı pekiştirip metânetinizi arttırmak için de gökten bir yağmur yağdırmıştı....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O vakıt size, tarafından bir
emni
yyet olmak üzere bir uyku sardırıyordu ve üzerinize Semâdan bir su indiriyordu ki bununla sizi tathir eylesin ve Şeytanın murdarlığını sizden gidersin ve kalblerinize rabıta versin ve bununla ayaklarınızı sağlam durdursun...
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O zaman sizi, tarafından bir
emni
yet olmak üzere hafif bir uykuya bürüyordu ve üzerinize gökten bir su indiriyordu ki, bununla sizi temizlesin, sizden şeytanın pisliğini(vesvesesini) gidersin, kalblerinizi pekiştirsin (kendine bağlasın) ve bununla ayakları(nızı)sâbit kılsın!...
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani O, size kendi katından bir
emni
yet olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi tertemiz yapmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek, kalblerinizi pekiştirmek ve ayaklarınıza sebat vermek için gökten üstünüze bir su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O vakit Allah kendi katından bir
emni
yet vermek üzere sizi hafif bir uykuya daldırmış; sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, kalplerinizi Allah'a bağlamak ve ayaklarınıza sebat vermek için gökten bir yağmur indirmişti....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Putperestlerden biri sizden geçiş
emni
yeti dilerse ona koruma sağla ki ALLAH'ın sözünü işitsin; sonra onu kendisinin güvenlik bölgesine ulaştır. Çünkü onlar bilgisiz bir topluluktur....
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, Peygamberi ve mü'minler üzerine sükûnet,
emni
yet ve gönül yatışkanlığı indirmişti; derken görmediğiniz askerleri de indirmişti ve inkâr edenleri azaba uğratmıştı, fşte bu, kâfirlerin cezasıdır....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan)
emni
yetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz Allah’ın Rasulüne yardım etmezseniz, Allah ona kesinlikle yardım eder. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin kendisini, iki kişiden biri olarak, Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den hicrete mecbur bırakmaları sırasındaki gibi yardım eder. Hani onlar mağaradayken, Muhammed, arkadaşına: 'Üzülme, Allah bizimle beraberdir' diyordu. Bunun üzerine Allah ona,
emni
yet, rahmet ve sükûnet i...
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan)
emni
yetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona yardım etmezseniz, doğrusu Allah ona yardım etmişti. Hani kâfirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikincisiydi. Hani onlar mağarada idiler ve o arkadaşına: “Üzülme! Allah bizimledir. ” diyordu. Allah da onun üzerine sekinetini (
emni
yetini) indirmişti ve onu sizin görmediğiniz askerlerle desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçalttıkça alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yüce olandır. Allah Azîz'dir, hikmet sahibidir....
Yusif Suresi, 11. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ ebâ-nâ
: ey babamız
3.
mâ leke
: sana ne oluyor, ne oldu
4.
lâ te'men-nâ alâ
: bize
emni
ye...
Yusif Suresi, 11. Ayet:
"Ey babamız! Sana ne oldu? Yusuf (konusunda) bize
emni
yet etmiyorsun (güvenmiyorsun). Ve muhakkak ki; biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” dediler....
Yusif Suresi, 11. Ayet:
Onlar, baba demişlerdi, ne diye Yûsuf'u
emni
yet etmiyorsun bize ve biz, hiç şüphe yok ki ona öğütler vermedeyiz....
Yusif Suresi, 11. Ayet:
(11-12) Bunun uzerine «Ey babamiz! Yusuf'un iyiligini istedigimiz halde, onu nicin bize
emni
yet etmiyorsun? Yarin onu bizimle beraber gonder de gezsin oynasin, biz onu herhalde koruruz» dediler....
Yusif Suresi, 11. Ayet:
(11-12) Bunun üzerine 'Ey babamız! Yusuf'un iyiliğini istediğimiz halde, onu niçin bize
emni
yet etmiyorsun? Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin oynasın, biz onu herhalde koruruz' dediler....
Yusif Suresi, 12. Ayet:
(11-12) Bunun uzerine «Ey babamiz! Yusuf'un iyiligini istedigimiz halde, onu nicin bize
emni
yet etmiyorsun? Yarin onu bizimle beraber gonder de gezsin oynasin, biz onu herhalde koruruz» dediler....
Yusif Suresi, 12. Ayet:
(11-12) Bunun üzerine 'Ey babamız! Yusuf'un iyiliğini istediğimiz halde, onu niçin bize
emni
yet etmiyorsun? Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin oynasın, biz onu herhalde koruruz' dediler....
Yusif Suresi, 64. Ayet:
Yakup, bundan önce kardeşini ne kadar
emni
yet ettiysem bunu da o kadar
emni
yet ederim size; şüphe yok ki Allah, koruyanların hayırlısıdır ve o, merhametlilerin en merhametlisidir dedi....
Yusif Suresi, 64. Ayet:
(Babaları Yâkub A.S.) dedi ki: “-Bundan önce, kardeşi Yûsuf’u size
emni
yet ettiğim gibi, hiç onu size
emni
yet eder miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve o, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”...
Yusif Suresi, 64. Ayet:
(Hazreti Yâkub da) Dedi ki: «Onun hakkında size inanabilir miyim? Meğer ki evvelce kardeşi hakkında size
emni
yet ettiğim gibi ola. İmdi Allah Teâlâ'dır en hayırlı saklayıcı ve merhamet edenlerin en merhametlisi.»...
Yusif Suresi, 99. Ayet:
Nihayet Yûsuf'un huzuruna vardıklarında Yûsuf, ana babasına sarılıp kucakladı. Ve şöyle dedi: "Girin Mısır'a, Allah dilerse
emni
yet ve güven içinde olacaksınız."...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbi ic'al
: Rabbim kıl, yap
4.
hâze el belede
: bu şehir, bu...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi)
emni
yetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!"...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hani İbrahim şöyle dedi: "Rabbim, şu beldeyi
emni
yetli kıl. . . Beni de oğullarımı da tanrı edinilenlere tapınmaktan koru. "...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hani İbrâhim: 'Rabbim, bu şehri, Mekke’yi,
emni
yetli ve güvenli hale getir. Beni ve oğullarımı, ağaçtan yontularak, metalden dökülerek yapılan heykellere, putlara tapmaktan uzak tut.' diye dua etmişti....
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: «Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi)
emni
yetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!»...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hatırla o zamanı ki İbrâhîm: «Rabbim, demişdi, bu şehri
emni
yyetli kıl. Beni de, oğullarımı da putlara tapmakdan uzak tut». ...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Bir zaman da İbrâhîm şöyle demişti: 'Rabbim! Bu beldeyi (Mekke’yi)
emni
yetli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!'...
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
Hani İbrahim demişti ki: Rabbım; bu şehri
emni
yetli kıl. Beni de, oğullarımı da puta tapmaktan uzak tut....
İbrahim Suresi, 35. Ayet:
İbrahim şöyle demişti: “Ey Rabbim! Bu şehri
emni
yetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. ”...
Hicr Suresi, 46. Ayet:
Oraya
emni
yet ve selâmetle girin (denilir, onlara)....
Hicr Suresi, 46. Ayet:
«Oraya
emni
yet ve selâmetle girin» (denilir, onlara)....
Hicr Suresi, 46. Ayet:
(Onlara:) 'Oraya (o Cennete, sekiz kapısından) selâmetle ve
emni
yette olan kimseler olarak girin!' (denilir)....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Onlar, dağlardan
emni
yet içinde kalacakları evler oyarlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Onlar dağların yamaçlarında keserek, yontarak, kendilerini cezadan kurtaracak
emni
yetli kaya damlar, evler yapıyorlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Dağlarda (kendilerini düşmanlardan, hırsızdan veya Allah’ın azabından kurtaracak)
emni
yetli zannettikleri evler yontup kuruyorlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Onlar, dağlardan
emni
yet içinde kalacakları evler oyarlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Dağlardan
emni
yetli
emni
yetli evler yontuyorlardı...
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Dağlardan
emni
yetli
emni
yetli evler yontuyorlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Onlar, dağlardan
emni
yetli
emni
yetli evler yontuyorlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Ve onlar
emni
yet içinde olarak dağlardan evler yontar olmuşlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Onlar
emni
yet içinde kalacakları dağlardan evler oyarlardı....
Nəhl Suresi, 46. Ayet:
(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden
emni
yette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir....
Nəhl Suresi, 47. Ayet:
(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden
emni
yette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir....
Nəhl Suresi, 47. Ayet:
Yoksa onlar (Allahın) kendilerini tedricen azaltmak suretiyle cezalandıracağından (
emni
yyete mi girdiler)? Demek ki Rabbin hakıykat çok esirgeyici, çok merhamet edicidir. ...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir örnek getirir, bir şehir var meselâ ahâlisi,
emni
yet içinde yaşamada, gönülleri rahat, rızıkları, her yandan bol bol gelmede; derken Allah'ın nîmetlerine nankörlük ederler de Allah onları açlık ve korku elbisesine bürür, onlara açlığı ve korkuyu tattırır işledikleri işler yüzünden....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir şehri misal (ibret örneği) yapıyor ki, o şehir
emni
yet ve huzur içinde bulunuyordu; oraya her yerden bol bol rızkı geliyordu. Nihayet o şehir (halkı) Allah’ın nimetlerine nankörlük etti. Allah da o şehir halkına, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler)....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Bir de Allah bir şehri mesel yaptı ki
emni
yyet ve asayiş içinde idi, ona her yerden rızkı bol bol geliyordu, derken Allahın nı'metlerine nankörlük etti, Allah da ona o yaptıkları san'atla açlık ve korku libâsını tattırıverdi...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah, bir şehri (Mekke’yi size) misâl getirdi. (Bu şehir)
emni
yet ve huzûr içinde idi, ona rızkı her taraftan bol bol geliyordu. Fakat (halkı) Allah’ın ni'metlerine nankörlük etti; Allah da onlara, (özene bezene) yapmakta oldukları şeyler sebebiyle açlık ve korku elbisesini tattırdı!...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah
emni
yet ve huzur içinde olan bir şehri misal verir ki, oraya her taraftan bolca rızık geliyordu. Fakat onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler. Bu yüzden yapmakta oldukları şeylere karşılık, Allah onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı....
İsra Suresi, 68. Ayet:
Ya çıktığınızda kara tarafında sizi yere geçirivermesinden veya üzerinize çakıllı bir rüzgâr salıvermesinden sonra da kendinize hiç vekîl bulamamanızdan
emni
yyete mi erdiniz?...
İsra Suresi, 69. Ayet:
Yoksa Onun, sizi tekrar oraya (denize) döndürüb de üstünüze kırıb büken bir fırtına yollamasına ve nihayet yapdığınız nankörlük sebebiyle sizi boğmasına karşı
emni
yyete mi girdiniz? (Bu suretde de) yine bize karşı onun öcünü alacak bulamazsınız. ...
İsra Suresi, 80. Ayet:
'Rabbim, dürüst olarak yiğitçe girilmesi gereken yere,
emni
yetle girmemi sağla. Dürüst olarak yiğitçe çıkılması gereken yerden
emni
yetle çıkmamı sağla. Bana kendi katından yardımcı bir güç, beni destekleyen bir devlet, bir iktidar ver.' diye niyaz et....
Məryəm Suresi, 33. Ayet:
«Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve
emni
yet benim üzerimedir.»...
Məryəm Suresi, 47. Ayet:
İbrahim şöyle dedi: “- (Benden sana fenalık gelmez,
emni
yet ve) selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lütufkârdır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
1.
vaadallâhu (vaade allâhu)
: Allah vaadetti
2.
ellezîne amenû
: Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
3.
min-kum
: sizden
4.
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka
emni
yete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizden inanıp iyi işlerde bulunanlara, onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sâhip ve hâkim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sâhip ve hâkim kılmayı ve onlara, râzı ve hoşnût oldukları dîni nasîp edip o dini, bütün dinlerden üstün etmeyi, korkularını
emni
yete tebdil eylemeyi vaad etmiştir; bana kulluk etsinler ve hiçbir şeyi eş tutmasınlar bana; ve bundan sonra kim kafir olursa o çeşit adamlardır, buyruktan çıkanların ta kendileri....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allâh, sizden iman eden ve imanın gereğini uygulayanlara vadetti ki: Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi, arzda, onları da mutlaka halife yapacak. . . Kendileri için seçip - razı olduğu dinlerini (imana uygun yaşam tarzlarını) gene onlar için mutlaka yerleştirecek; korkularından sonra onları mutlaka
emni
yete sokacak. . . (Böylece) bana kulluk ederler, bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar! Bundan sonra kim hakikat bilgisini inkâr ederse, işte onlar bozuk inançlıların ta kendileridir....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, içinizden imanda kemale erip hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, kesinlikle başkalarının yerine geçirip yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlardan öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, sahip v...
Nur Suresi, 55. Ayet:
Sizden iman edib de salih ameller işliyenlere Allah şöyle vaad buyurdu: “- Yemin olsun ki, kendilerinden evvel gelen İsrail oğullarını nasıl kâfirlerin yerine getirdi ise, onları da kâfirlerin arazisine getirecek (hakim kılacak) ve onlara, kendileri için seçtiği dinlerini (İslâm’ı) kuvvetlendirib icra imkânı verecek, onları korkularının arkasından muhakkak
emni
yete kavuşturacaktır (Allah müslümanların düşmanlarını helâk edecektir). Böylece bana hiç bir şeyi ortak koşmıyarak hep bana ibadet edece...
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah; içinizden iman edip salih amel işleyenlere vaad etti ki: Onlardan öncekileri nasıl halef kıldı ise onları da yeryüzüne halef kılacak ve on lar için beğendiği dini temelli yerleştirecek, korkularını
emni
yete çevirecektir. Çünkü onlar, Bana kulluk eder ve hiç bir şeyi Bana şirk koşmazlar. Kim de bundan sonra inkar ederse; işte onlar fasıkların kendileridir....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah içinizden iman edip de sâlih amel işleyenlere vâdetti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacak ve onlar için seçip beğendiği dinlerini kuvvetlendirecek, korkularını üzerlerinden kaldırdıktan sonra muhakkak
emni
yete kavuşturacak. Öyle ki, bana ibâdet etsinler, bana hiçbir şeyi ortak koşmasınlar. Kim de bundan sonra inkâr eder, nankörlük ederse; işte onlar yoldan çıkmış olanlardır....
Şüəra Suresi, 146. Ayet:
Burada
emni
yet içinde bırakılır mısınız?...
Nəml Suresi, 89. Ayet:
Kim (kıyamet gününde ihlâslı bir tevhidle= Lâ ilâhe illAllah sözü olan) hasene ile gelirse, bundan dolayı ona bir hayır (cennet) vardır. Onlar, o kıyamet azabının korkusundan
emni
yet içindedirler....
Nəml Suresi, 89. Ayet:
Kim iyi (bir haalet) le gelirse ona bu sayede bir hayır vardır. Onlar o gün (azâb) korku (sun) dan
emni
yyet içindedirler. ...
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
(30-31) Derken oraya gelince feyizli (ve mümtaz) bir yerdeki vâdînin sağ kıyısından, ağacdan: «Yâ Musa, aalemlerin Rabbi olan Allah ben im ben» diye. Ve «asaanı (yere) bırak» diye nida olundu. Şimdi (Musa) onu bir yılan gibi deprenir görünce arkasını dönüb uzaklaşdı, geri dönmedi. «Yâ Musa, beri gel, korkma. Çünkü sen
emni
yyetde olanlardansın». ...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
1.
ve en elkı
: ve at, bırak
2.
asâ-ke
: asanı
3.
fe
: o zaman, böylece, bunun üzerine
4.
lemmâ
: olduğu zaman
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
"Ve asanı at!" Bunun üzerine (asasını atınca), onun yılan gibi hareket ettiğini gördü. Arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa, (geri) dön! Ve korkma, muhakkak ki sen
emni
yette olanlardansın!"...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Ve at sopanı yere. Mûsâ, sopayı, bir yılan gibi kıvranıyor görünce geri döndü ve bir daha da oraya gelmemek istedi. Rab, ey Musa dedi, gel ve korkma, şüphe yok ki sen,
emni
yete erenlerdensin....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Ve "Asânı at!" (denildi). Musa (attığı) asâyı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen
emni
yette olanlardansın" (buyuruldu)....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
'Ey Mûsâ elindeki asânı yere at.' denildi. Mûsâ yere attığı asâyı yılan gibi kıvrılır görünce, döndü. Arkasına bakmadan kaçtı. 'Ey Mûsâ, beri gel. Korkma. Sen dünyada da, öteki âlemde de
emni
yette olanlardansın.' denildi....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Ve Asâ’nı (elinden yere) bırak.” (Asâ’yı bıraktıktan sonra) onu, çevik bir yılan gibi hareket ediyor görünce dönüb kaçtı, ona bakmadı bile. (Mûsa’ya şöyle dendi): “- Ey Mûsa! Yüzünü dön ve korkma, çünkü sen
emni
yyette olanlardansın....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Ve «Asânı at!» (denildi). Musa (attığı) asâyı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. «Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen
emni
yette olanlardansın» (buyuruldu)....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Ve «Asânı at!» denildi. Musa (attığı) asâyı yılan gibi debrenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. «Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen
emni
yette olanlardansın.» (buyuruldu.)...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
(30-31) Derken oraya gelince feyizli (ve mümtaz) bir yerdeki vâdînin sağ kıyısından, ağacdan: «Yâ Musa, aalemlerin Rabbi olan Allah ben im ben» diye. Ve «asaanı (yere) bırak» diye nida olundu. Şimdi (Musa) onu bir yılan gibi deprenir görünce arkasını dönüb uzaklaşdı, geri dönmedi. «Yâ Musa, beri gel, korkma. Çünkü sen
emni
yyetde olanlardansın». ...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
'Ve asânı (yere) bırak!' (Mûsâ asâsını bıraktı.) Birden onu sanki o yılanmış gibi hareket eder görünce, geri dönen bir kimse olarak ve arkasına bakmadan kaçtı! (Bunun üzerine denildi ki:) 'Ey Mûsâ! Beri gel ve korkma! Çünki sen
emni
yet içinde olanlardansın!'...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Asanı bırak, diye seslenildi. Onun bir yılan gibi deprendiğini görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. Ey Musa, beri gel, korkma. Çünkü sen
emni
yyette olanlardansın, denildi....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
«Ve asanı bırak.» Vaktâ ki, onu sanki yılan imiş gibi deprenir gördü, arkasına dönerek kaçtı ve (asayı) takib etmedi. Buyuruldu ki: «Ya Mûsa! Beri gel ve korkma. Şüphe yok ki, sen ziyâdece
emni
yette olanlardansın.»...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
“Asanı at!” (denildi). Musa asanın yılan gibi deprenip hareketler yaptığını görünce dönüp, arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Musa! Beri gel! Korkma! Çünkü sen
emni
yette olanlardansın. ”...
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
Ve dediler ki: «Eğer seninle beraber hüdaya (İslâm'a) tâbi olursak yerimizden hemen çıkarılırız. Biz onlar için bir
emni
yetli Harem'i metin bir mekân kılmadık mı ki, her şeyin semereleri Bizim tarafımızdan bir rızk olmak üzere onun için toplanır. Fakat onların ekserisi bilmezler.»...
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
“Seninle beraber doğru yolda gidersek yerimizden oluruz. ” dediler. Biz onları kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin mahsulünün toplanıp getirildiği
emni
yetli ve hürmetli (dokunulmaz) bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler....
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Mekke halkı görmediler mi ki, biz (şehirlerini her türlü yağma, tecavüz, esaret ve adam öldürme hâdiselerinden)
emni
yet içinde bir koru yaptık, halbuki çevresinde insanlar çarpılıb yağma ediliyor. Artık bâtıla inanıb da Allah’ın nimetini inkâr mı edecekler?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Ya görmedilerde mi biz bir Harem yapmışız,
emni
yyet içinde, halbuki etraflarında nas çarpılıp kapılıyor, artık bâtıla inanıyorlar da Allahın nı'metine küfran mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Etraflarından insanlar kapılıp götürülürken (kimisi öldürülüp, kimisi esîr edilirken)şübhesiz bizim (Mekke’yi)
emni
yet içinde, dokunulmaz bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ bâtıla inanıp, Allah’ın ni'metini inkâr mı ediyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Ya görmediler mi ki, Biz
emni
yete nâil bir harem yapmışızdır, halbuki, nâs onların çevresinden zorla kapılmaktadır. Artık bâtıla mı imân ediyorlar ve Allah'ın nîmetine mi nankörlükte bulunuyorlar?...
Ənkəbut Suresi, 67. Ayet:
Görmüyorlar mı ki, etraflarındaki insanlar, birbirini boğazlarken, biz Harem’e
emni
yet verdik. Hala, batıla inanıp, Allah’ın nimetlerine nankörlük mü edecekler?...
Əhzab Suresi, 13. Ayet:
Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz
emni
yette değil, diyerek Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı....
Əhzab Suresi, 13. Ayet:
Onlardan bir grup da: 'Ey Yesripliler-Medineliler! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi evinize dönün!' demişlerdi. İçlerinden bir kısmı ise: 'Gerçekten evlerimiz saldırıya açık,
emni
yette değil!' diyerek, peygamberden izin istiyordu. Oysa evleri tehlikede değildi. Kesinlikle kaçmayı arzuluyorlardı....
Əhzab Suresi, 13. Ayet:
Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz
emni
yette değil, diyerek Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı....
Əhzab Suresi, 13. Ayet:
İçlerinden bir takımı: “Ey Yesribliler! Tutunacak yeriniz yok, geri dönün” demişti. İçlerinden bir topluluk da Peygamber'den: “Evlerimiz
emni
yette değil” diyerek izin istiyorlardı. Oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı....
Səba Suresi, 18. Ayet:
Onların şehirleriyle kutladığımız şehirler arasında, âdeta birbirine bitişik nice şehirler halketmiştik ve o şehirlere gidip gelmeyi kolay bir hâle getirmiştik; demiştik ki: Geceleri, gündüzleri
emni
yet içinde gezin, dolaşın oralarda....
Səba Suresi, 18. Ayet:
Biz Sebe’ halkı ile, kendilerine bereket verdiğimiz (Şam ve Ürdün gibi) memleketler arasında arka arakaya şehirler meydana getirmiştik. Oralarda yolculuk için (muayyen yer ve zamanlarda) gidiş geliş takdir eylemiştik. (Kendilerine de şöyle demiştik: “-Geceler ve gündüzler boyu (her istediğiniz zaman) oralarda
emni
yet içinde yürüyün.”...
Səba Suresi, 18. Ayet:
Biz onlarla o feyz-u bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırta karyeler meydana getirmiştik ve onlarda muntazam seyr-ü sefer takdir eylemiştik, gezin oralarda gecelerce ve gündüzlerce
emni
yyet içinde demiştik...
Səba Suresi, 18. Ayet:
Biz onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik. Ve onlar da muntazam gidiş geliş düzenledik. (Onlara): Buralarda gecelerce ve gündüzlerce
emni
yet içinde gezip yürüyün (dedik)....
Səba Suresi, 18. Ayet:
Hem onlar(ın yurdu) ile kendilerini bereketli kıldığımız memleketler (Şam havâlisi)arasında, (birbirinden rahatça) görünen (mesâfelerde) şehirler meydana getirmiştik ve buralarda (kolayca gidip gelmek üzere) sefer etmeyi takdîr etmiştik. 'Oralarda geceleri ve gündüzleri
emni
yet içinde kimseler olarak seyâhat edin!' (demiştik.)...
Səba Suresi, 18. Ayet:
Onlarla mübarek kıldığımız kasabalar arasında, görünebilen kasabalar var ettik. Ve orada gezilecek belirli yerler yaptık. Orada geceleri ve gündüzleri
emni
yet içerisinde gezin....
Səba Suresi, 18. Ayet:
Onların yurtları ile, içine feyz ve bereketler verdiğimiz memleketler arasında, biri diğerinden görülebilen yakın nice şehirler meydana getirdik. Bunlar arasında gezip dolaşma imkânları takdir ettik. "Geceleri ve gündüzleri oralarda
emni
yet içinde gezip dolaşın. " (dedik)....
Səba Suresi, 37. Ayet:
1.
ve mâ
: ve değil
2.
emvâlu-kum
: sizin mallarınız
3.
ve lâ
: ve değil
4.
evlâdu-kum
: sizin evlâtlarınız
Səba Suresi, 37. Ayet:
Ve sizin mallarınız ve evlâtlarınız katımızda sizi, Bize yaklaştıracak yüksek değere sahip değildir. Âmenû olan ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, onlar için amelleri sebebiyle kat kat mükâfat vardır. Ve onlar, yüksek makamlarda emin (
emni
yette) olanlardır....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi, bizim katımıza ne mallarınız yakınlaştırabilir, ne evlâdınız, ancak kim inanır ve iyi işlerde bulunursa o, yaklaşır bize ve işte onlar, öyle kişilerdir ki onlaradır yaptıklarına karşılık kat kat mükâfat ve onlardır yüce derecelerde
emni
yet içinde olanlar....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi (mânevî derecelerle) huzurumuza yaklaştıracak olan mallarınız ve çocuklarınız (itibariyle fazlalık) değildir. Ancak iman edip de salih âmel işleyen (bize yaklaşır). İşte bunlar (o kimselerdir ki), yaptıklarına karşılık kendilerine kat kat mükâfat vardır ve onlar cennetin yüksek makamlarında
emni
yet içindedirler....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Halbuki ne mallarınız ne de evlâdlarınız değildir sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, ancak iyman edip salâh ile iş gören, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Ve onlar Cennet şehnişinlerinde
emni
yyet içindedirler...
Səba Suresi, 37. Ayet:
Halbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak iman edip de salih amel işleyenlere gelince, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde
emni
yet içindedirler....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Hâlbuki size katımızda mertebece yakınlık sağlayacak olan ne mallarınız, ne de evlâdlarınızdır; ancak îmân edip sâlih amel işleyen müstesnâ. İşte onlar var ya, kendileri için işledikleri ameller sebebiyle (lütfumuzdan) kat kat mükâfât vardır ve onlar (Cennetteki)yüksek köşklerde
emni
yet içinde olan kimselerdir....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Ve ne mallarınız ve ne de evladınız sizi Bize yaklaştıracak yüksek mahiyeti hâiz değildir. Ancak kimler imân eder ve sâlih amelde bulunurlarsa işte onlar için yaptıkları amelleri mukabilinde kat kat mükâfaat vardır ve onlar âli makamlarda
emni
yete nâil zâtlardır....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi, bize yaklaştıracak olan mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak kim inanır ve doğruları yaparsa, işte onlara, onlar için yaptıklarının karşılığı olarak kat kat mükafat vardır. Onlar, köşklerde,
emni
yet içerisindedirler....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun hanedanından, devlet görevlilerinden, imanını gizleyen yiğit bir mü’min (
emni
yet müdürü): 'Siz, liyâkatli ve güvenilir bir adamı, Rabbim Allah’tır, dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden apaçık mûcizeler ve delillerle gelmiştir. Eğer o yalancı ise, yalanının vebali, zararı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği azâbın bir kısmı, sizin başınıza mutlaka gelir. Allah, yalancı, haddi aşmış, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyan saygısız, gözü dönmü...
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları
emni
yetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir....
Fussilət Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizde ilhada sapan sapgınlar elbette bize gizli kalmazlar o halde ateşe atılan mı hayırlıdır yoksa Kıyamet günü
emni
yyet içinde gelecek olan mı? Düşünün de istediğinizi yapın, çünkü o her ne yaparsanız görür...
Fussilət Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimiz hakkında yanlış yorumda bulunanlar bize gizli değildir. Kıyamet günü ateşe atılanlar mı daha hayırlıdır yoksa
emni
yet içinde gelen mi? İstediğinizi yapın. Nitekim O ne yaptığınızı görüyor....
Duxan Suresi, 51. Ayet:
(Buna karşılık,) Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar, kendilerini
emni
yet içinde bulacaklardır,...
Duxan Suresi, 55. Ayet:
1.
yed'ûne
: isterler
2.
fîhâ
: orada
3.
bi kulli
: hepsinden
4.
fâkihetin
: meyve
Duxan Suresi, 55. Ayet:
Orada
emni
yet içinde her çeşit meyveden isterler....
Duxan Suresi, 55. Ayet:
Orada
emni
yyetler içinde her türlü yemişi çağırır getirdirler...
Duxan Suresi, 55. Ayet:
Orada
emni
yet içinde kimseler olarak (canlarının çektiği) her meyveyi isterler....
Duxan Suresi, 55. Ayet:
Orada
emni
yet içerisinde her meyveyi isteyebilirler....
Casiyə Suresi, 20. Ayet:
(İşte) bu (vahiy,) insanlık için bir kavrayış aracıdır; tereddütsüz bir inanca ve
emni
yete ulaşanlar için de bir rahmet ve hidayettir....
Əhqaf Suresi, 26. Ayet:
Ama (ey sonraki dönemin insanları;) Biz size sağlamadığımız bir
emni
yet içinde onları yerleştirmiş ve kendilerine kulaklar, gözler ve (kavrayan) kalpler bahşetmiştik; ama Allah'ın mesajlarını reddetmeye devam ettikleri için ne kulakları, ne gözleri ne de kalpleri onlara bir fayda sağlamadı; ve (sonunda) alay ettikleri şey tarafından kuşatılıp alt edildiler....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
And olsun ki Allah, gerçekten Peygamberine o rüyayı hak olarak doğru gösterdi. And olsun ki, İnşaallah
emni
yet içinde bulunan kimseler olarak başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde korkmazsınız mutlaka Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de Mekke fethinden önce, yakın bir fetih (Hayber fethini) yaptı. (Hz. Peygamber Hudeybiye seferine çıkmazdan önce bir rüya görmüş ve
emni
yet içerisinde umre haccını ifa edeceklerini ashab-ı kirama bildirmişler...
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Şanına kasem olsun ki Allah hakikaten Resulüne o rü'yayı hakkıyle sadık gösterdi, şanına kasem olsun ki inşâallah Mescidi harama
emni
yyetler içinde, başlarınızı kazıtarak, kırkarak, korkunuz olmıyarak sureti kat'iyyede gireceksiniz, fakat sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih yaptı...
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Andolsun ki Allah, resulünün gördüğü rü'yânın hak olduğunu tasdıyk etmişdir. İnşâallah (hepiniz) —
emni
yyet içinde, (kiminiz) başlarınızı tıraş etdirerek, (kiminiz saçlarınızı) kısaltarak— korkusuzca mutlakaa Mescid-i haraama gireceksiniz. Fakat (Allah) sizin bilmediğinizi bildi de ondan önce yakın bir feth yapdı. ...
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Şânına yemîn olsun ki Allah, Peygamberine (gösterdiği) o rüyâyı hak olarak tasdîk etmiştir. Allah dilerse başlarınızı(n saçlarını tamâmen) tıraş etmiş ve kısaltmış,
emni
yet içinde kimseler olarak, korkmadan mutlaka Mescid-i Harâm’a gireceksiniz! İşte (Allah) sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan (Mekke’nin fethinden) önce (size), yakın bir fetih(Hudeybiye anlaşmasını ve Hayber’in fethini) verdi....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Andolsun ki Allah, Resul'üne rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. İnşaallah siz
emni
yetler içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkusuzca Mescid-i haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi de, bundan önce size yakın bir fetih verdi....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Andolsun ki Allah Peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşallah Kabe'ye
emni
yet ve güven içinde, korkmadan (mutlaka) gireceksiniz, başlarınızı da traş etmiş ve kısaltmış olarak. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için (Mekke'nin fethinden) önce daha yakın bir fetih (Hayber'in fethini) nasip etti....
Hucurat Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler, doğru ve mantıklı düşünmeyi terkeden bir fâsık, bir bozguncu, kötü niyetli bir âsi size, hükümetinize,
emni
yet güçlerinize, ordunuza önemli bir haber getirirse, doğruluğunu araştırın. Araştırmadan, ciddî, zarar verici tedbirler almaya kalkarsanız, bilmeden, yanlış bilgilendirme sonucu suçsuz bir kavme, bir topluluğa kötülük yapmış, hoş olmayan bir davranış sergilemiş olabilirsiniz. Sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz....
Rəhman Suresi, 24. Ayet:
Hem onun denizde akıp giden o münşeâti al
emni
şan...
Münafiqun Suresi, 4. Ayet:
Sen o münâfıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse, dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar, direk olmuş keresteler gibidirler. (Asker arasında çıkan) her gürültüyü, (korkularından) kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar; onun için (kendilerine
emni
yet etme), onlardan sakın. Allah kahretsin onları!... Hakdan nasıl çevriliyorlar?...
Münafiqun Suresi, 4. Ayet:
Sen o münafıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine
emni
yet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları! Hakk'tan nasıl çevriliyorlar?...
Haqqə Suresi, 11. Ayet:
(11-12) Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı)
emni
yetli gemide Biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık....
Haqqə Suresi, 12. Ayet:
(11-12) Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı)
emni
yetli gemide Biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık....
Təkvir Suresi, 21. Ayet:
İtâat edilir,
emni
yetlidir de....
Qureyş Suresi, 1. Ayet:
(Allah) Kureyş’i (
emni
yet ve selâmete) alıştırdığı için!...
Qureyş Suresi, 1. Ayet:
Kureyş'in
emni
yeti sağlanabilsin diye,...
Qureyş Suresi, 2. Ayet:
kış ve yaz seferlerindeki
emni
yeti....
Qureyş Suresi, 4. Ayet:
Kendilerini açlıktan kurtararak doyuran, korkudan kurtararak
emni
yete kavuşturan Allah’a kulluk ve ibadet etsinler....
Qureyş Suresi, 4. Ayet:
O, kendilerini açlıktan kurtararak beslemiştir ve her tehlikeye karşı onlara
emni
yet vermiştir....
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
Artık (ey sağcı), sana sağcı kardeşlerinden selâm olsun! (
emni
yet ve selâmet içindesin.)...
Həşr Suresi, 23. Ayet:
1.
huve allâhu ellezî
: O Allah ki
2.
lâ
: yoktur
3.
ilâhe
: ilâh
4.
illâ
: den başka
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O Allah ki; O'ndan başka İlâh yoktur, Melik'tir (hükümrandır), Kuddüs'tür (mukaddestir), Selâm'dır (selâmete erdirendir), Mü'mindir (
emni
yet verendir), Müheymin'dir (koruyup gözetendir), Azîz'dir (yücedir), Cabbar'dır (cebredendir), Mütekebbir'dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır)....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, bir Allah'tır ki yoktur ondan başka tapacak; her şeye sâhiptir, ayıplardan ve noksanlardan arıdır, kullarını esenliğe erdirir ve kendi esendir, kullarına zulmetmez ve onları
emni
yete ulaştırır, her şeyi görüp gözetir, üstündür, saltanatında mutlaktır ve iradesini geçirir de sınıkları onarır ve eksikleri tamamlar, ululuk ıssıdır ve ulu sıfatlara lâyıktır; münezzehtir, yücedir Allah, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir,
emni
yete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, kesinlikle hak ilâh olan Allah’tır. Mülkün sahibi ve tek hâkimidir. Her türlü noksanlıktan, ayıptan münezzeh, en büyük kutsaldır. Âfetten, kederden, dertten, zevalden uzak, bütün varlıkların selâmet kaynağıdır. İman,
emni
yet ve güven veren, güvenilen bir varlıktır. Görüp gözeten, koruyan, hakkı belirleyen ölçüyü koyan ve murakabe edendir. Kudret sahibi, hükümran ve üstündür. Dilediği icraatı yapan, gücüne karşı konulmayandır. Büyüklük, ululuk ve azamet sahibidir. Allah, ilâhlığında, otoritesi...
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, öyle Allah ki, O’ndan başka hiç bir İlâh yok... Melîk’dir= mülk ve saltanatı devamlı olandır, Kuddûs’dür= her türlü noksanlık ve ayıblardan berîdir, Selâm’dır= bütün âfet ve kederlerden salimdir, Mümin’dir=
emni
yet verendir, Müheymin’dir= her şeyi gözetib koruyandır, Azîz’dir= her şeye gâlibdir, Cebbâr’dır= kulların hallerini ve ihtiyaçlarını düzeltendir, varlığı çok yücedir, Mütekebbir’dir= azamet ve ululuk sahibidir. Allah, (müşriklerin kendisine) koştukları ortaklardan münezzehtir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir,
emni
yete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üsündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O öyle Allah ki ondan başka tapılacak yok, öyle melik (Padişah) ki kuddus, selam, iyman ve
emni
yyet veren mü'min, gözeten koruyan müheymin, Azîz, Cebbar, mütekebbir, tenzih o Allaha müşriklerin şirkinden....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir,
emni
yete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O öyle Allah’dır ki O’ndan başka ilâh yoktur! (O,) Melik (mülkünde istediği gibi tasarruf eden)dir, Kuddûs (her noksanlıktan münezzeh olan)dır, Selâm (her kusurdan ve âfetten sâlim olan)dır, Mü’min (çokça
emni
yet veren)dir, Müheymin (her zaman gözetip koruyan)dır, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Cebbâr (dilediğini yaptıran)dır, Mütekebbir (büyüklük ve yücelik kendisine mahsûs olan)dır. Allah, (onların) ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, o Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir mabut yoktur. Hükümdar olan, mukaddes olan selâmetbahş olan,
emni
yet ihsan eden, murakıp olan, her dilediğine galip olan, dilediğini cebren var eden, kibriyası pek azim bulunan ancak O'dur. Allah, şerik koştukları şeylerden münezzehtir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O; mülkün sahibidir, her türlü eksiklikten yücedir, selâmet verendir,
emni
yete kavuşturandır, gözetip koruyandır, emrinde galip olandır, istediğini yaptırandır, büyüklükte eşi olmayandır. Allah müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir....
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
(30-32) Sonra oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vâdinin sağ tarafından, bir ağaçtan seslenildi: “Ey Mûsâ! Hiç şüphesiz ki Ben, âlemlerin Rabbi Allah'ın ta kendisiyim! Ve birikimini ortaya at! –Birikimini sanki görünmeyen bir varlık gibi, hareket ettirir görünce de dönüp arkasına bakmadan kaçtı.– Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Kesinlikle sen
emni
yette olanlardansın. Koynundaki gücünü devreye sok, kusursuz, mükemmelce çıkacaksın. Korkudan kanadını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve o...
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
(30-32) Sonra oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vâdinin sağ tarafından, bir ağaçtan seslenildi: “Ey Mûsâ! Hiç şüphesiz ki Ben, âlemlerin Rabbi Allah'ın ta kendisiyim! Ve birikimini ortaya at! –Birikimini sanki görünmeyen bir varlık gibi, hareket ettirir görünce de dönüp arkasına bakmadan kaçtı.– Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Kesinlikle sen
emni
yette olanlardansın. Koynundaki gücünü devreye sok, kusursuz, mükemmelce çıkacaksın. Korkudan kanadını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve o...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
(30-32) Sonra oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vâdinin sağ tarafından, bir ağaçtan seslenildi: “Ey Mûsâ! Hiç şüphesiz ki Ben, âlemlerin Rabbi Allah'ın ta kendisiyim! Ve birikimini ortaya at! –Birikimini sanki görünmeyen bir varlık gibi, hareket ettirir görünce de dönüp arkasına bakmadan kaçtı.– Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Kesinlikle sen
emni
yette olanlardansın. Koynundaki gücünü devreye sok, kusursuz, mükemmelce çıkacaksın. Korkudan kanadını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve o...
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Ve onlar, dağlardan
emni
yetli
emni
yetli evler yontuyorlardı. ...
Səba Suresi, 18. Ayet:
Ve Biz onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik. Ve onlara da muntazam gidiş geliş düzenledik: –Buralarda gecelerce ve gündüzlerce
emni
yet içinde gidin gelin!– ...
Yunus Suresi, 7. Ayet:
Öldükten sonra huzurumuzda hesap vereceklerini ummayıp da, dünya hayatına razı ve onunla
emni
yet içinde olanlar, bir de (eşsiz bir ilâh olduğumuzu isbat eden bunca) delillerimizden gafil bulunanlar......