Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirlerini ardı sıra takip etmesinde; insanların yararlanmaları için denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, onunla ölü toprağa hayat vererek, orada her türlü canlının yaşamasını sağladığı suda, rüzgarın yönlendirilmesinde,
emre
hazır bulutların yer ile gök arasında hareket ettirilmesinde aklını kullanan bir halk için birçok kanıt vardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Bekleme süresini tamamlamamış kadınlara evlenme isteğinizi sezdirmeniz veya bunu içinizden geçirmenizde bir sakınca yoktur. Allah, sizin onlara karşı olan duygularınızı bilir. Ancak onlara meşru olmayan bir istekte bulunmayın. Kitaptaki
emre
dilen bekleme süresi sona ermeden onlarla nikah akdi yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah içinizden ne geçirdiğinizi bilir, O'na karşı gelmekten sakının. Bilin ki Allah, Çok Affedici, Çok Hoşgörülüdür....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Elbette Allah, size verdiği sözü tuttu; O'nun izni ile onları kırıp geçiriyordunuz. Ne var ki arzuladığınız zafere kavuştuktan sonra, gevşediniz. Verilen
emre
uymayarak, itaatsizlik ettiniz. Kiminiz dünyayı isterken, kiminiz de ahireti istiyordu. Bundan dolayı Allah sınamak için, size olan desteğini kesti. Ancak yine de sizi affetti. Allah, müminlere karşı gerçekten lütuf sahibidir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Resul'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-
emre
itaat edin. Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve Resule götürün; eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız. Hayırlı olan budur. Ve sonuç bakımından iyi olandır....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Görüyor musun? Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri sürenleri! Tağuti yasalarla yargılanmak istiyorlar. Oysa onlara, onu küfretmeleri
emre
dilmişti. Zaten şeytan onları derin bir sapkınlıkla saptırmak istiyor....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara, güven veya korkuyla ilgili bir haber geldiği zaman, onu hemen yayarlar. Oysaki onu Resul'e ve kendilerinden olan ulu'l-
emre
bildirselerdi; işin iç yüzünü bilenler, ne olup bittiğini, bilirlerdi. Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç hepiniz şeytana uyardınız....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
"Onlara, bana
emre
ttiklerinden başkasını söylemedim. Benim ve sizin Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin dedim. Ben içlerinde olduğum sürece onlara gözetleyiciydim. Fakat beni vefat ettirince onların üzerinde gözetleyici yalnızca Sen oldun. Ve Sen, Her Şeye Tanıksın."...
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De ki: "Göklerin ve yerin fıtratını belirleyen; herkesi yedirip içiren, fakat kendisinin yeme ve içmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana, teslim olanların ilki olmam
emre
dildi." Ve sakın müşriklerden olma!...
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Onlar bir fuhuş yaptıkları zaman, "Atalarımızdan böyle gördük ve Allah bize böyle
emre
tti." derler. De ki: "Allah fuhşu
emre
tmez. Hakkında bilginiz olmayan şeyleri mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 29. Ayet:
De ki: "Rabb'im bana haktan yana olmayı
emre
tti." Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun ve dini yalnızca O'na has kılarak dua edin. Sizi ilk yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Rabb'iniz; gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üstüne isteva eden; geceyi, durmadan takip eden gündüze katan; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine tabi kılan Allah'tır. Dikkat edin! Yaratmak da
emre
tmek de yalnız O'na özgüdür. Âlemlerin Rabb'i olan Allah, Şanı Çok Yücedir....
Yusif Suresi, 40. Ayet:
"Sizin, O'nun yanı sıra kulluk ettiğiniz şeyler, ancak sizin ve atalarınızın onlara yakıştırdığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar için hiçbir yetkilendirmede bulunmadı. Hüküm yalnızca Allah'ındır; kendisinden başkasına kulluk etmemenizi
emre
tmiştir. Dosdoğru din yalnızca budur. Ancak insanların çoğu bu gerçeği bilmezler."...
Rəd Suresi, 21. Ayet:
Ve o kimseler, Allah'ın bağlı kalınmasını
emre
ttiği şeye bağlı kalırlar, Rabb'lerini saygı ile yüceltirler, hesabın kötü olmasından korkarlar....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
"Sonra, her çeşit bitkiden ye. Rabb'inin
emre
amade kılınmış yollarında dolaş." Onun karınlarından, çeşitli renklerde şarap çıkar. Onda, insanlar için şifa vardır. Bunda düşünen bir toplum için kesinlikle bir ayet vardır....
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
Allah, iki adamı da örnek verdi: Bunlardan biri dilsiz ve hiçbir şeye gücü yetmez; mevlasına bir yüktür. Onu nereye gönderirse göndersin, bir iş beceremez. Bu adamla, adaleti
emre
den ve dosdoğru yolda olan eşit olur mu?...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yenkudûne
: nakzederler, bozarlar
3.
ahdallâhi (ahdi allâhi)
: Allah'ın ahdi
4.
min ba'di
:...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar (fâsıklar), (kâlû belâ günü Allah'a verdikleri) misaklarından sonra Allah'ın Ahdi`ni bozarlar. Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını
emre
ttiği şeyi keserler. Ve (başka insanların, ruhlarını Allah'a ulaştırmalarına da mani olurlar. Ve bu sebeple) yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar (kazandıkları pozitif dereceler negatif derecelerden az olup) hüsranda olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını
emre
ttiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Kötülükte bulunanlar onlardır ki Allah'la ahdettikten sonra ahitlerini bozarlar. Allah'ın ulaştırılmasını
emre
ttiği şeyi keserler, yeryüzünde bozgunculuk ederler. Onlardır ziyankârlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allâh ahdini (Esmâ'sını açığa çıkarmanın farkındalığıyla yaşama istidadının gereğini) dünyaya geldikten sonra yerine getirmezler. Birleştirilmesini
emre
ttiğini (Esmâ hakikati müşahedesini) keserler ve arzda (bedensel yaşam boyutunda) fesat çıkarırlar (bedensel arzular {karındaki ikinci beyin dürtüleri - komutları/nefsi emmâre} peşinde ömür tüketirler). İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Fâsıklar, kulluk sözleşmesinde kesin söz verdikten sonra, Allah’a verdikleri taahhüdü bozanlar, koyduğu ilâhî düzene, şeriatına aykırı hayat yaşayanlardır. Allah’ın, riayet edilmesini, birleştirilmesini, bütün olarak düşünülmesini, uygulanmasını
emre
ttiği, bütün peygamberlerin tek davet ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenler; şer’î kuralları, şer’î düzeni, Kur’ân’ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm’ı tesirsiz kılmaya çal...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Bunlar, Allah'a vermiş oldukları sözü kesinlik kazandırdıktan sonra bozarlar; Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiğini keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Zarara (hüsrana) uğrayacak olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar ki, Allah’ın (ezelde iman ve itaat etmelerine dair) kendilerinden aldığı sözü sağlama bağladıktan sonra, O’nun ahdini bozarlar ve Allah’ın vaslını
emre
ttiği şeyi (yakınlık ve iman bağlarını) keserler, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar, (ebedî olarak cehenneme düşüp) ziyanda kalanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
0 fâsıklar ki, Allah'ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki veya semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah'ın (biraraya getirilip) bitiştirilmesini
emre
ttiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki ALLAH ile yaptıkları anlaşmaya bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar, ALLAH'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar kaybedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
ki Allahın ahdini misak ile bağlandıktan sonra bozarlar, Allahın vaslını
emre
ttiğini kat'ederler ve yer yüzünde fesad yaparlar, işte bunlar hep o husrana düşenlerdir...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
ki Allah'a kesin söz verdikten sonra bozarlar, Allah'ın riayet edilmesini
emre
ttiği ilişkileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, hep o hüsrana düşenlerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirmesini
emre
ttiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, Allah'a vermiş oldukları sözü kesin bir ahit haline getirdikten sonra bozarlar, Allah'ın sürdürülmesini
emre
tmiş olduğu ilişkileri keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fâsıklar) ki Allanın, (Kitablarında Muhammede îman etmeleri hakkındaki ahid (ve emr) ini onu te'kid de etdikden sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini
emre
tdiği şey'i (hısımlık rabıtalarını, cem'iyyet birliğini, peygambere îmanda birleşmeyi) keserler, yer yüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrâne (maddî ve manevî en büyük zarara) uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O kimseler (o fâsıklardır) ki, Allah’ın ahdini (O’na verdikleri sözü) kat'iyen kabûlünden sonra bozarlar, Allah’ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi (akrabâlar ve mü’minler arasındaki irtibâtı) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte onlar, zarara uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Allah'ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar, birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi koparanlar, yeryüzünde fesad çıkaranlar, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, (fıtratlarına) yerleştikten sonra Allah'a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi koparıp ayırır ve yeryüzünü fesada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O kimseler ki Hak Teâlâ'nın ahdini tevsik (yemin ile te'kit) ettikten sonra bozarlar. Bitişmesini
emre
tmiş olduğu şeyi kesiverirler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar, işte hasîr olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki onlar, Allah ile yapılan sözleşmeyi kabul ettikten sonra bozanlar, Allah’ın, birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. İşte kaybedecek olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allâh'ın, birleştirmesini
emre
ttiği şeyi (iman ve akrabâlık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; işte ziyana uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar, sözleştikten sonra Allah'ın ahdini bozarlar; Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keserler; yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, hüsrana düşenlerin tâ kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O bozguncular ki (ezelde) Allah'a (itaat edeceklerine) söz verdikleri halde, sonradan bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği (yakınlık ve îmân bağlarını) keserler, yeryüzünü fesad ve bozgunculuğa boğarlar. Bunlar hüsrana uğrayanlardır......
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fasıklar) ki, kuvvetli bir ahidle bağlandıktan sonra, Allah'ın ahdini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi (îmân ve akrabalık bağlarını) keserler....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(O fasıklar ki), söz verip anladıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allâh'ın, birleştirmesini
emre
ttiği (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah'ın ahdini misakla bağlandıktan (yeminle te'kid) ettikten sonra bozarlar ve Allah'u Tealâ'nın vaslını
emre
ttiği şeyi keserler. (İmandan men, Hakk'ı istihza, düzenliği te'min eden vaslı keserek) yeryüzünde fesâd ederler. İşte onlar, (vefâ, salah ve sevaba karşılık, bozgunculuk ve azabı satın aldıkları için) ziyan edicilerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki; Allah'a söz verdikten sonra o sözü bozarlar. Allah'ın iliştirilmesini
emre
ttiği şeyi (sosyal ve evrensel bağları) keserler....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki, (îmân ve itaat hususunda yeminle söz verip bağlandıktan sonra, Allah'a verdikleri sözü bozarlar; (İman ve akrabalık bağları gibi) Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keser (koparır)lar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
“Misâkından sonra ahdini bozan, Allâh’ın ulaşılmasını
emre
ttiği şeyi de kesen, yerde de bozgunculuk yapan (fâsıklar). İşte bunlar, hüsrana uğrayanların tâ kendileridir.”...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki, Allah'a verdikleri sözü bozar, Allah'ın akrabalar ve mu'minler arasında riayet edilmesini
emre
ttiği bağları keser ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar hüsrana düşmüş olanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki (fıtrat) sözleşmesinden sonra Allah’ın (aldığı) sözü bozarlar, Allah’ın kurulmasını
emre
ttiği bağları kesip koparırlar ve yeryüzünde ahlâkî çürümeye neden olurlar işte bunlardır hüsrana uğrayanlar!...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar Allah’a verdikleri sözü vesikalandırdıktan sonra onu bozan, Allah’ın birleştirilmesini
emre
ttiği bağı kesen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlardır. İşte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(Bu fasıklar,) Allah ile akd olununan sözleşmeyi sağlamladıktan sonra bozarlar. Allah’ın bitiştirilmesini
emre
ttiği şeyi parçalarlar. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte bütün ziyana uğrayan bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(O fasıklar ki), söz verdikten sonra Allah'ın ahdini bozarlar; Allah'ın birleştirilmesini
emre
ttiği şeyi keserler....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar Allah'ın ahdini, misak ile bağladıktan sonra bozarlar. Allah'ın vaslını (birleştirilmesini)
emre
ttiği şeyi keserler....
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
1.
e
: mi
2.
te'murûne
:
emre
diyorsunuz
3.
en nâse
: insanlar
4.
bi el birri
: birr'i, ebrar olmayı, maddî-manevî<...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara birr'i (tezkiye ve teslim olmayı)
emre
diyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi
emre
diyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara iyilik etmelerini
emre
diyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Ve kitabı okumaktasınız siz. Aklınız mı yok, düşünmez misiniz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği
emre
dip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Kitabı, Tevrat’ı okuduğunuz halde, içindeki ilâhî hükümleri şahsen uygulamayı bir kenara bırakıp unutarak, insanlara Allah’a itaati, iyiliği, insanlığı ve hayra vesile olacak şeyleri mi
emre
derek önderlik ediyorsunuz? Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği
emre
dip bizzat kendinizi unutuyor musunuz? Akıl etmiyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz, insanlara iyiliği
emre
derken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey Yahûdi’ler), insanlara iyilik
emre
der de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Tevrat’ı okuyorsunuz; artık çirkin hareketinizi anlamaz mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Kitab'i okuyup durdugunuz halde kendinizi unutur da baskalarina mi iyilikle
emre
dersiniz? Dusunmez misiniz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Kendi nefslerinizi unutursunuz da insanlara iyilikle mi
emre
dersiniz ?! Halbuki siz Kitap (Tevrat)ı okuyup durursunuz. Artık aklınızı kullanmaz mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Kitap'ı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyilikle
emre
dersiniz? Düşünmez misiniz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği
emre
dip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
nasa iyilik
emre
der de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Kitab (Tevrat)'ı okuduğunuz halde insanlara iyiliği
emre
der de kendinizi unutur musunuz? Artık akıllanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara iyiliği
emre
der de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara (başkalarına) iyiliği
emre
dip kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşünemiyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey Yahudi bilginleri) siz, insanlara iyiliği (gerçeği ve peygambere îman etmeği)
emre
dersiniz de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Kitab (Tevrat) da okursunuz. Haalâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? ...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz Kitâbı okuyor olduğunuz hâlde, insanlara iyiliği
emre
dip de kendinizi unutuyor musunuz? Hiç akıl erdirmez misiniz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz; insanlara iyiliği
emre
der de, kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz, hiç aklınızı başınıza almayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Nâsa iyilik ile
emre
dersiniz de kendi nefislerinizi unuturmusunuz? Halbuki siz kitabı okursunuz, hiç düşünmez misiniz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara iyiliği
emre
der de kendinizi unutur musunuz? Oysa sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) da okuyorsunuz. Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara iyiliği
emre
dersiniz de kendinizi unutur musunuz? Kitabı okuyup durduğunuz halde düşünmez misiniz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Halka iyiliği
emre
dip kendinizi unutuyor musunuz yoksa? Halbuki siz Tevratı okuyup duruyorsunuz. Artık aklınızı başınıza almayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği
emre
dip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz, insanlara iyiliği
emre
diyorken, kendinizi mi unutuyorsunuz? Oysa siz kitabı okumaktasınız. Yine de akıllanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara iyiyi ve güzeli
emre
dip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Ve Musa (a.s) kavmine: “Muhakkak ki Allah sizin bir inek kesmenizi
emre
diyor.” demişti. (Onlar): “Bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa a.s) onlara: “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.” dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi
emre
diyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Gene bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı
emre
diyor. Kavmi, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah'a sığınırım bilgisizlere katılmaktan demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi
emre
diyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine demişti ki: "Allâh size, bir inek boğazlamanızı
emre
diyor. . . " Dediler: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Musa: "Cahillerden olmaktan hakikatim olan Allâh'a sığınırım!"...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Allah size bir sığır kesmenizi
emre
diyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: 'Allah, bir inek kesmenizi
emre
tmektedir' demişti. Onlar: 'Bizimle alay mı ediyorsun!' dediler. O da: 'Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi
emre
diyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: “Allah, size bir sığır kesmenizi
emre
diyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın kavminde bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğrenivermesi istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve kavmine: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı
emre
diyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlam...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hatırlayın ki bir vakit de Musa, milletine : «Allah size bir sığır boğazlamanızı
emre
diyor» demişti. Onlar (atalarınız): «Bizi alaya mı alıyorsun ?!» demişlerdi. O da : «Öyle câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi
emre
diyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa halkına: 'ALLAH bir düve boğazlamanızı
emre
diyor,' demişti. 'Bizimle alay mı ediyorsun,' deyince de 'Cahilce davranmaktan ALLAH'a sığınırım,' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa kavmine demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı
emre
diyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cahillere katılmaktan...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa, kavmine demişti ki: «Allah size bir sığır boğazlamanızı
emre
diyor.» Onlar da: «Ay! Bizimle eğlenip alay mı ediyorsun?» dediler. O da: «O gibi cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı
emre
diyor. Onlar da «ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?» dediler. Musa da: «Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa, kavmine: «Allah size bir sığır kesmeyi
emre
diyor» dedi de kavmi kendisine: «Bizimle alay mı ediyorsun?» deyince, o da onlara: «Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir zaman da Musa, kavmine: «Allah size her halde bir inek boğazlamanızı
emre
diyor» demişdi. Onlar: «Bizi eğlence mi ediniyorsun?» demişdi. Musa da: «Ben câhillerden olmakdan Allaha sığınrım» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine bir zaman Mûsâ, kavmine: 'Şübhe yok ki Allah, size bir bakara (bir sığır)kesmenizi
emre
diyor!' demişti. (Onlar:) 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediler. (Mûsâ:) '(Ben)öyle câhillerden olmaktan Allah’a sığınırım!' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, bir de Musa kavmine: Allah, herhalde bir sığır boğazlamanızı
emre
diyor, demişti. Onlar: Sen bizimle alay mı ediyorsun, demişlerdi. Musa da: Ben cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, o zaman Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi
emre
diyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakitte Mûsa (aleyhisselâm) kavmine dedi ki: «Allah Teâlâ bir sığır boğazlamanızı size muhakkak
emre
diyor.» Dediler ki: «Sen bizimle istihzâ mı ediyorsun?» Mûsa aleyhisselâm da dedi ki: «Ben cahillerden olmaklığımdan Allah Teâlâ'ya sığınırım.»...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa kavmine: “Allah size bir sığır kesmenizi
emre
diyor. ” demişti. “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde de: “Câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: -Allah, size bir inek kesmenizi
emre
diyor, demişti. Onlar: -Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Musa da: -Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: «Allah, bir sığır kesmenizi
emre
diyor» demiş, onlar da: «Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun» diye cevap vermişlerdi. Mûsâ da «Öyle cahillere katılmaktan Allah’a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ, kavmine: "Allâh size bir inek kesmenizi
emre
diyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: «Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi
emre
diyor» demişti. Onlar: «Bizi alaya mı alıyorsun?» demişlerdi. (O da) «Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa, kavmine 'Allah size bir inek kesmenizi
emre
diyor' demişti. Onlar 'Sen bizimle eğleniyor musun?' dediler. Musa ise 'Cahillik etmekten Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek kesmenizi
emre
diyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Peki demişlerdi, Rabbine dua et de ne biçim inek keselim, açıklasın bize. Mûsâ, Allah diyor ki demişti, ne işten kalmış kart olacak, ne genç. İkisi arası dinç bir inek olmalı. Hadi, size
emre
dilen şeyi yapın....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek." Size
emre
dileni hemen yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Dediler: "Bizim için Rabbine yönel de bildirsin nasıl bir şey (kesmemizi) istiyor?" "Kesinlikle O diyor ki, o ne yaşlı ne de çok genç, ikisi arası bir inektir. . . " Hadi
emre
dileni uygulayın....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Öyleyse bizim adımıza Rabbine dua ederek sor. Bize onun ne olduğunu açıklasın.' dediler. Mûsâ: 'Allah, o, ne geçkin, ne körpe, ikisi arası orta karar, dinç bir sığır, buyuruyor. Size
emre
dileni hemen yapın.' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
«Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın» dediler. Musa: Allah diyor ki: «O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek.» Size
emre
dileni hemen yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Bizim için Rabbini çağır da onun niteliğini bize açıklasın,' dediler. 'O diyor ki, o ne yaşlı ne genç, ikisinin ortasında bir düvedir. Size
emre
dileni yapın,' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: «Rabbine dua et de bize o sığırın nasıl olduğunu açıklasın» dediler. Musa da: «Rabbim 'o sığır ne yaşlı ve ne de körpe olup bu ikisi arasında orta yaşlıdır' diyor, haydi size
emre
dileni yapın» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
-Rabbine bizim için dua et de bize onun nasıl bir şey olduğunu açıklasın, dediler. O: -Allah, onun ne pek yaşlı ne de pek körpe, ikisi ortası bir inek olduğunu söylüyor. Artık size
emre
dilen şeyi yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bunun üzerine Mûsâ’ya: «Peki öyleyse Rabbine yalvar da onun ne olduğunu bize açıklasın» dediler. Mûsâ: «Rabbim şöyle buyuruyor: O sığır ne pek geçkin, ne de körpe olmayıp orta yaşta dinç bir inek olacaktır» Haydi size
emre
dilen işi yapın bakalım» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
"Bizim için Rabbine du'â et, onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. Dedi ki: "O diyor ki: O (inek) ne yaşlı, ne körpe, ikisinin ortasında (bir inek)tir! Haydi, size
emre
dileni yapın."...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Rabbine bizim için dua et de bize onun nasıl birşey olduğunu açıklasın' dediler. Musa 'Allah buyuruyor ki,' dedi, 'o ne çok yaşlı, ne de çok genç, orta yaşlı bir inektir. Haydi, artık size
emre
dileni yapın.'...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Şöyle konuştular: "Çağır Rabb'ine bizim için, açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size
emre
dileni yapın!...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah
emre
dileni yapma yolunu buluruz dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
«(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah
emre
dileni yapma yolunu buluruz» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
"Bizim için Rabbine du'â et, onun nasıl bir şey olduğunu bize açıklasın. Zira o inek bize (başka ineklere) benzer geldi. Ama Allâh dilerse mutlaka (
emre
dileni yapmağa) yol buluruz." dediler....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de
emre
tmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de
emre
tmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrail oğullarından: «Allahdan başkasına ibâdet etmeyin, anaya, babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın, insanlara güzellikle söyleyin, dosdoğru namaz kılın, zekât verin» diye (
emre
tmiş), te'mînâtlı söz almışdık. Sonra (bu sağlam sözünüze karşı) içinizden birazınız hark olmak üzere arka döndünüz ve siz (de atalarınız gibi) haalâ yüz çevirmekde berdevamsınız. ...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka-kum
: sizin misakinizi, kesin sözünüzü
3.
ve refa'nâ
: ve yükselttik, kaldırdık
4.
...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Ve sizden, misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik. Size verdiğimiz şeyi (Tevrat'ı) kuvvetle alın ve (emirlerimizi) işitin (demiştik). “İşittik ve isyan ettik.” dediler. Küfürleri sebebiyle buzağı (sevgisi) onların kalplerine içirildi (yerleştirildi). De ki: “Eğer siz mü'min kimseler iseniz, îmânınızın onunla size
emre
ttiği şey ne kötü....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki: (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size
emre
ttiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
De ki: O vakit sizden kesin söz almıştık, Tur dağını üstünüze yüceltmiştik. Size verdiğimizi azimle tutun, dinleyin demiştik. Onlar da duyduk demişlerdi ve âsi olduk. Buzağı sevgisi, küfürleri yüzünden tâ iliklerine işlemişti. İnanmışsanız inancınız, ne de kötü ve pis şey
emre
diyor size....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zamanlar sizin kesin sözünüzü, taahhüdünüzü aldığımızı hatırlayın.Tûr’u üstünüze kaldırıp; 'Size verdiğimiz kitaba, sıkı sıkı sarılın, sorumluluğuna pürdikkat sahip çıkın, iyice kulak verin' demiştik. Onlar: 'Sözünü duyduk ve emrine isyân ettik' dediler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrarları sebebiyle kalplerine, akıllarına buzağı putunu yerleştirdiler. Onlara: 'Mü’min olmakla alâkanız varsa e...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani, sizden kesin bir söz almıştık ve Tur dağını üzerinize doğru yüseltmiştik. 'Size verdiğimize sıkı sıkıya yapışın ve bildirileni duyun.' Onlar: 'Duyduk ve başkaldırdık' dediler. İnkarcılıklarından dolayı buzağıya olan tutku onların kalplerine iyice yerleştirilmişti. De ki: 'Eğer iman sahibi iseniz, sizin imanınız size ne kadar fena şeyler
emre
diyor!'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (Kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkârları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey
emre
diyor?"...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakıt: “- Size verdiğimiz Tevrat’ı kuvvetle tutun, emirlerini dinleyip gereğince amel edin.” diye Tur’u üzerinize kaldırıp sizden sağlam ahd almıştık. Onlar: “-Kulağımızla işittik, kalbimizle isyan ettik.” demişlerdi. Çünkü küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi sinmişti. Habibim, onlara şöyle de: “Eğer siz mümin olsanız, imanınız size buzağıya tapın ve Kur’an’ı inkâr edin diye” çirkin şeyleri
emre
tmezdi....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Sizden kesin soz almis ve Tur'u tepenize dikmistik,"Size verdigimize kuvvetle sarilin ve dinleyin» demistik «Isittik ve karsi geldik» dediler de inkarlari yuzunden buzagi sevgisi kalblerine sindirildi. De ki, «Eger inanmissaniz, imaniniz size ne kotu sey
emre
diyor?»...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
(Ve nerede sözünüzün doğruluğu ki) bir vakit sizden söz almıştık : Tûr'u üzerinde yükseltip size verdiğimiz (Tevrat)ı sıkı tutun, (buyruklarımızı iyice) dinleyin, demiştik. (Ama) onlar (yani atalarınız), «Dinledik ve karşı geldik» demişlerdi. Küfürleri sebebiyle buzağıya (tapma) sevgisi (içlerine) sindirilmişti. De ki: Eğer mü'minler (olduğunuzu İddia ediyor) iseniz, imanınız size ne kötü şey
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Sizden kesin söz almış ve Tur'u tepenize dikmiştik, 'Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin' demiştik 'İşittik ve karşı geldik' dediler de inkarları yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi. De ki, 'Eğer inanmışsanız, imanınız size ne kötü şey
emre
diyor?'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit size verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve dinleyin diye Turu tepenize kaldırıb misakınızı aldık, dinledik ısyan ettik dediler, ve küfürleriyle danayı kalblerinde iliklerine işlettiler, eğer, de: sizler mü'minlerseniz imanınız size ne çirkin şeyler
emre
diyor?...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit: «Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın ve O'nu dinleyin» diye Tur'u tepenize kaldırıp sizden söz aldık. «Duyduk, isyan ettik.» dediler ve inkarları yüzünden dana sevgisi iliklerine kadar işledi. De ki: «Eğer sizler inanmış kimseler iseniz inancınız size ne kötü şeyler
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zamanlar size, «verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onu dinleyin.» diye Tûr'u tepenize kaldırıp mîsakınızı aldık. (O yahudiler): «Duyduk, dinledik, isyan ettik.» dediler, kâfirlikleri yüzünden o danayı yüreklerinde besleyip büyüttüler. De ki, «Eğer siz mümin kimseler iseniz, bu imanınız size ne çirkin şeyler
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizden kesin söz almıştık; Tur'u üzerinize kaldırarak «Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve dinleyin» dedik. Onlar ise «Dinledik ve karşı geldik» dediler. Kâfirlikleri yüzünden buzağı sevgisi kalplerine iyice işledi. De ki; «Eğer inanıyor idiyseniz, imanınız size ne kötü işler
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit «Size verdiğimiz (Tevrat) ı kuvvetle tutun (ona sımsıkı yapışın, söz) dinleyin» (diye) «Tur» u tepenizin üstüne kaldırıb sizden te'mînatlı va'd almışdık. «(Kulağımızla) dinledik, (kalbimizle) isyan etdik» demişlerdi. (Çünkü) küfürleri yüzünden özlerine buzağı (bir su gibi) içirilmiş (iyice işlemiş) di. De ki: «Eğer mü'min (kimse) ler iseniz inancınız size ne kötü şey
emre
diyor.» ...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr’u da üzerinize kaldırmıştık. (Şöyle demiştik:)'Size verdiğimizi (Tevrât’ı) kuvvetle tutun ve (
emre
ttiklerimizi) dinleyin!' (Onlar ise:)'İşittik ve isyân ettik!' dediler de inkârları sebebiyle kalblerine buzağı (sevgisi) içirildi, (o muhabbet, âdetâ iliklerine işledi). (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Eğer mü’min kimseler iseniz, inancınızın size kendisiyle
emre
tmekte olduğu şey ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani; size verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun ve dinleyin, diye Tur'u tepenize dikmiş ve sizden misak almıştık. İşittik ve karşı geldik dediler ve küfürleri yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi. Eğer inananlardansanız, inancınız size ne kötü şey
emre
diyor? de....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Ve o zamanı hatırlayınız ki, sizin misakınızı almıştık. «Size verdiğimiz şeyi kuvvetle alınız ve dinleyiniz,» Diye üzerinize Tûr dağını kaldırmıştık. Demiştiler ki: «İşittik ve isyan ettik.» Ve onların küfürleri sebebiyle kalblerinde buzağı (muhabbeti) yerleştirilmişti. De ki: «Size imânınız ne kötü şey
emre
diyor, eğer mü'minlerseniz.»...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın o zamanı ki, sizden sağlam söz almış, Tur dağını üzerinize kaldırmıştık. “Size verdiğimizi sıkıca tutun ve dinleyin. ” demiştik. Onlar da: “İşittik ve isyan ettik. ” dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı (sevgisi) içirildi. De ki: “Eğer inanıyor idiyseniz, imanınız size ne kötü şeyler
emre
diyor?”...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit de sizden üzerinize dağı kaldırarak kesin söz almıştık: -Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin, demiştik. -İşittik ve karşı geldik, dediler de küfürleri yüzünden gönüllerine buzağı sevgisi sindirildi. De ki: -Eğer mümin iseniz, imanınız size ne kötü şey
emre
diyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
"Size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onu dinleyin" diye Tur’u (Dağı) tepenize kaldırıp sizden (atalarınızdan) kesin söz aldık. Onlar: "Dinledik ve fakat isyan ettik." dediler. Çünkü kâfirlikleri sebebiyle buzağıya tapma sevgisi iliklerine işlemişti. De ki: "Eğer mümin iseniz, imanınız size ne kötü şey
emre
diyor!"...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zaman üzerinize Tur(dağın)ı kaldırıp sizden kesin söz almıştık: "Size verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun, dinleyin!" (demiştik). "Dinledik ve isyân ettik." dediler. İnkârlarıyla kalblerine buzağı sevgisi içirildi. De ki: "Eğer inanan kimseler iseniz, imanınız size ne kötü şey
emre
diyor."...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizden kesin söz almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve) : «Size verdiğimize (Kitaba) sımsıkı yapışın ve dinleyin» (demiştik) . Demişlerdi ki: «Dinledik ve başkaldırdık.» Küfürleri yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: «İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey
emre
dip önermektedir?»...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani kesin söz almıştık sizden de Tûr'u üzerinize kaldırmıştık. "Size verdiğimizi kuvvetlice tutun ve dinleyin." demiştik. Şöyle demişlerdi: "Dinledik ve isyan ettik." İnkârları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: "Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın
emre
tmekte olduğu..."...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size)
emre
dinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ
emre
n fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu)....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
1.
bedîu
: eşsiz, örneksiz herşeyin ilkini yaratan, yaratıcı
2.
es semâvâti
: semalar, gökler
3.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
4.
<...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle
emre
tmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.”...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye
emre
tmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, ta o zaman bu Beyt’i, Kâbe’yi, insanların iyiliği için bir sevap kazanma ve güvenli bir yer haline getirdik. Siz de Makam-ı İbrâhim tarafında namaz kılıp dua etmeyi gelenek haline getirin. İbrâhim ile İsmâil’e: 'Beytimi, evimi, tavaf edenler, itikâfa girenler, ibadete kapananlar, cemaat halinde rükûlara vararak namaz kılanlar, İslâmî faaliyette bulunanlar, secdelere varanlar için tertemiz tutun' diye ahid verdik,
emre
ttik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve o vakit, Kâbe’yi insanlar için bir sevap ve emniyet yeri yapmıştık. Ey müminler, siz de İbrahim’in makâmından kendinize bir namazgâh edinin. İbrahim ile İsmail’e de şöyle
emre
tmiştik: “- Evimi (kâbe’yi) tavaf edenlere, orada ibadet kasdiyle oturanlara, rükû ve secde eden namaz kılıcılara tertemiz tutun.”...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye
emre
tmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O vakit Kâ'be’yi de insanlar için bir sevab (kazanma) yeri ve emniyetli bir mahal kıldık. Öyle ise (siz de) İbrâhîm’in makamından bir namazgâh edinin. İbrâhîm ve İsmâîl’e de: 'Tavâf edenler, i'tikâfta olanlar, rükû' (ve) secde edenler (namaz kılanlar) için beytimi temiz tutun!' diye
emre
ttik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O zaman Biz Mabed'i insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık: Öyleyse İbrahim için vaktiyle belirlenen yeri ibadet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrahim ve İsmail'e
emre
ttik: "Mabedimi, onu tavaf edecekler için, onun yanında tefekküre dalacaklar için ve (namazda) rüku ve secde edecekler için temiz tutun."...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara sevap kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e: “Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Beyt'imi temizleyin. ” diye
emre
tmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Beytullâh’ı insanlara sevap kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrâhim’i namazgâh edininiz! İbrâhim ile İsmâil’e de: "Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû ve secde edenler için bu Evimi tertemiz bulundurun!" diye
emre
tmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Beyt'i (Ka'be'yi) insanlara sevâp kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrâhim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrâhim ve İsmâ'il'e: "Tavaf edenler, ibâdete kapananlar, rükû ve secde edenler için Ev'imi temizleyin!" diye
emre
tmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Kâbe'yi insanlar için bir toplanma yeri ve güvenli bir mahal yaptık. Siz de İbrahim'in makamını namazgâh edinin. Nitekim Biz İbrahim ile İsmail'e, 'Tavaf edenler, orada ibadet için kalanlar, rükû ve secde edenler için Beytimi temiz tutun' diye
emre
tmiştik....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Gerçekten, Safa ile Merve Allah’ın (
emre
ttiği haccın) alâmetlerindendir. Bunun için, hac veya umre kasdiyle kim Kâbe’yi ziyaret ederse, yine Safa ile Merve’yi tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de (gönülden koparak vâcibden ziyade) bir hayır işlerse muhakkak Allah Şakirdir= mükâfatını verir. Alîmdir= her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yarar sağlayarak denizde akıp giden o gemilerde, O'nun (Allah'ın) gökten su indirip böylece onunla, ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, orada bütün hayvanlardan yaymasında, rüzgârların (değişik yönlerden) esmesinde ve yerle gök arasında musahhar (
emre
amade) kılınmış bulutlarda, akıl eden kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki
emre
amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında
emre
hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Goklerin ve yerin yaratilmasinda, gece ile gunduzun birbiri ardinca gelmesinde, insanlara yararli seylerle denizde suzulen gemilerde, Allah'in gokten indirip yeri olumunden sonra dirilttigi suda, her turlu canliyi orada yaymasinda, ruzgarlari ve yerle gok arasinda
emre
amade duran bulutlari dondurmesinde, dusunen kimseler icin deliller vardir....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında
emre
amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında
emre
hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında
emre
hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini kovalamasında, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen vapurlarda, Allah'ın gökten su indirip onun aracılığı ile ölü yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasında
emre
hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir topluluk için birçok ayetler, deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde), insanlara fayda veren şeylerle (yüklü olarak) denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten bir su indirip de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi ve orada her hareketli canlıyı yaymasında, rüzgârların yönlendirilmesinde ve gökle yer arasında (
emre
)boyun eğdirilmiş bulutlarda akıl erdirecek bir topluluk için (Allah’ın varlığına ve birliğine)kat'î deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün değişmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde akan gemilerde, Allah'ın gökten indirip, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarların değiştirilmesinde, gökle yer arasında
emre
hazır bekleyen bulutta elbette akleden bir kavim için ayetler vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârların değişik yönlerden esmesinde ve yer ile gök arasında
emre
boyun eğmiş bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlar için faydalı olan şeylerde, denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdiği ve her türlü canlıyı orada yaydığı suda, rüzgarı dilediği yöne sevk edişinde ve gökyüzü ile yeryüzü arasında
emre
tabi olan bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah’ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda, ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgarların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında
emre
hazır bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah’ın varlığına ve birliğine nice deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allâh'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında
emre
hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için (Allâh'ın varlığına ve birliğine) deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbirini izlemesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirdiği suda, o suyla ölmüş yeryüzünü diriltip üzerinde her türden canlıyı yaymasında, rüzgârı şekilden şekle sokup estirmesinde ve gökle yer arasında
emre
hazır bekleyen bulutlarda, aklı eren bir topluluk için âyetler vardır....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
1.
innemâ
: ancak, sadece
2.
ye'muru-kum
: size
emre
der
3.
bi es sûi
: kötülük ile, şerrle
4.
ve el fahşâi
: ve fu...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size sadece kötülüşü, fuhşu (hayasızlığı) ve Allah'a karşı (Allah hakkında) bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O, size ancak ve ancak çirkin ve kötü şeyler buyurur, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh hakkında ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Şeytan ve şeytanî güçler size, kötülüğü, meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz, bilemediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
derek size rehberlik eder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size yalnızca kötülüğü, hayasızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O Size yalnızca kötülügü çirkin –hayasızlığı ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Şeytan, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmiyeceğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Muhakkak size, kotulugu, hayasizligi, Allah'a karsi da bilmediginiz seyi soylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O ancak size kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Muhakkak size, kötülüğü, hayasızlığı, Allah'a karşı da bilmediğiniz şeyi söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size kötülüğü, hayasızlığı ve ALLAH'a bilmediğiniz şeyleri yakıştırmanızı
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
o size hep çirkin ve murdar işleri
emre
der ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size hep çirkin ve murdar işleri
emre
der ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi ister....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size hep çirkin ve murdar işleri
emre
der, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size her zaman kötülük ve çirkin davranışlar yapmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyi uydurmanızı
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allaha karşı bilmeyeceğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der. ...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
(O şeytan) size ancak kötülüğü, çirkin işleri ve Allah’a karşı, bilemeyeceğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O; size yalnız kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmeyeceğiniz şeyi söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O sizlere ancak çirkin, pek murdar şeyleri
emre
der. Ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi (
emre
der)....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Muhakkak size, kötülüğü, ahlaksızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size dâimâ kötülük ve çirkin iş (yapmanızı), Allâh hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyi söylemenizi
emre
der....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik
emre
der. Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Maktüller hakkında size kısas farz edildi. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile, fakat kimin lehine maktulün kardeşi tarafından bir şey affedilirse, ma’ruf olan
emre
ittiba etmeli, ona güzellikle (diyet) ödemelidir. Bu Rabb’ınız tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim haddi tecavüz ederse; onun için pek acıklı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler; öldürmede size kısas farz kılındı. Hür; hür ile, köle; köle ile, dişi; dişi ile. Ama kim de kardeşi tarafından affedilirse, ma'ruf olan
emre
ittiba etmeli ve ona güzellikle ödemelidir. Bu, Rabbınız tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Kim, bundan sonra da tecavüzde bulunursa; onun için pek acıklı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey mü'minler! Maktuller hakkında sizin üzerinize kısas farz olmuştur. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas edilir. Fakat hangi bir katil için kardeşi tarafından bir şey affedilirse ma'ruf olan
emre
ittiba etmeli ve ona da (diyeti) güzellikle edada bulunmalıdır. Bu Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmetir. Artık bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
1.
ve yes'elûne-ke
: ve sana soruyorlar, sorarlar
2.
anil mahîdi (an el mahîdi)
: (kadınların) hayz (ay) hallerinden
3.
kul
: de, söyle
4.
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayz halinden (kadınların belirli günlerinden) soruyorlar. De ki: “O bir ezadır. Bu yüzden hayz zamanında (belirli günlerinde) kadınlardan (cinsel olarak) uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise artık Allah'ın
emre
ttiği yerden onlarla biraraya gelin. Muhakkak ki Allah, tevvabin olanları (tövbe edenleri) sever ve temizlenenleri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size
emre
ttiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayız hakkında da soruyorlar. De ki: O bir pisliktir. Hayız vaktinde kadınlardan çekilin, temizleninceye dek onlara yaklaşmayın. Temizlendiler mi Allah size nasıl
emre
ttiyse öylece yaklaşın. Şüphe yok ki Allah, adamakıllı tövbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size
emre
ttiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana bir de ay halinden soruyorlar. De ki: 'O bir eziyettir. Ay hali görmekte oldukları sırada kadınlarınızdan uzak durun ve temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. [45] Temizlenmelerinden sonra artık Allah'ın size
emre
tmiş olduğu yerden kendilerine varın. Şüphesiz Allah çokça tevbe edenleri sever ve temizlenenleri de sever.'...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size
emre
ttiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever."...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay (âdet) hallerini de soruyorlar. De ki: “- O, nefret edilen bir pisliktir. Bunun için hayız (âdet) zamanında kadınlarınızdan ayrılın (cinsî münasebette bulunmayın) ve temizlenene kadar onlara yanaşmayın. Tam olarak temizlendikleri zaman, Allahın size
emre
ttiği (Meşrû ve mübah) yerden onlara gidin (münasebette bulunun). Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri de sever, pisliklerden pâk olanları da sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay hâlinden de soruyorlar, de ki: O bir ezâ (kadını sıkıcı, erkeği tiksindirici, fakat kadın için yararlı) bir şeydir. Bu sebeple ay hâlinde iken kadınlardan uzak durun ; temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman Allah'ın size
emre
ttiği yerden (üreme organından) onlara yaklaşın. Şüphesiz ki Allah çokça tevbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size
emre
ttiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızdan da soruyorlar, deki o bir ezadır, onun için hayız zamanı kadınlardan çekilin ve temizlenene kadar onlara yanaşmayın, iyi temizlendiler mi o vakit Allahın
emre
ttiği yerden onlara varın, her halde Allah çok tevbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların aybaşı adetlerinden soruyorlar. De ki: «O, bir eziyettir. Onun için adet günlerinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. İyice temizlendikleri vakit, Allah'ın
emre
ttiği yerden onlara varın. Allah, çok tevbe edenleri de sever çok temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar. De ki: O bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman ise Allah'ın
emre
ttiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların aybaşı kanaması hakkında soru sorarlar. De ki; «O bir eziyet, bir rahatsızlıktır. «Aybaşı dönemlerinde kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde Allah'ın size
emre
ttiği yoldan onlarla cinsel ilişki kurun. Hiç şüphesiz Allah tevbe edenleri ve tertemiz olanları sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay haalini de sorarlar. De ki: «O bir ezadır (pislikdir). Onun için hayız zamanında kadınlar (ınızla cinsî münâsebet) den ayrılın, temizlendikleri vakta kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi o zaman Allahın size
emre
tdiği yerden onlara gidin. Her halde Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever. ...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızdan da soruyorlar. De ki: 'O bir ezâdır!' Bu sebeble, hayızlı iken kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın! Temizlendikleri zaman ise, artık Allah’ın size
emre
ttiği yerden onlara varın! Şübhesiz ki Allah, çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana adet halinden de soruyorlar. De ki: O, bir ezadır. Onun için adet halinde kadınlarınızdan ayrılın. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri vakit, Allah'ın size
emre
ttiği yerden onlara varın. Şüphesiz ki Allah; hem çok tevbe edenleri sever, hem de çok temizlenenleri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana (kadınların) ay halleri hakkında soruyorlar. De ki: "O bir zayıflık halidir. Bu yüzden, ay hali sırasında kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın; temizlendiklerinde ise Allah'ın
emre
ttiği şekilde onlara yaklaşın." Doğrusu, Allah pişmanlıkla kendisine yönelenleri ve özlerini temiz tutanları sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Ve sana hayz halinden soruyorlar. De ki: «O bir kerih şeydir. Artık hayz zamanında kadınlarınızdan çekiliniz. Ve onlara temizleninceye kadar yaklaşmayınız. Fakat iyice temizlendikleri vakit onlara Allah'ın size
emre
ttiği yerden varın. Şüphe yok ki Allah Teâlâ çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever.»...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Resulüm! Sana kadınların âdet hali hakkında soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. “Âdet halinde iken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman, Allah'ın size
emre
ttiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana âdet görmeden soruyorlar. De ki: "O eziyettir." Âdet halinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allâh'ın
emre
ttiği yerden onlara varın. Allâh tevbe edenleri sever, temizlenenleri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: «O, bir rahatsızlık (eza) dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Eğer temizlenirlerse, Allah'ın size
emre
ttiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.»...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana adet halini de sorarlar. De ki: "O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın
emre
ttiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Ancak bu kadınlar(dan herhangi birin)e evlenme niyetinizi hissettirmenizde veya açığa vurmadan böyle bir niyet taşımanızda sizin için bir günah yoktur: (Çünkü) Allah, onlara evlenme teklifinde bulunma niyetinizi bilir. Ama yine de, onlara karşı duygularınızı gizlilik içinde bildirmek yerine onlarla en uygun ve makul şekilde konuşun; ve
emre
dilen (bekleme süresi) sona ermeden önce evlilik bağını kurmaya kalkışmayın. Unutmayın ki Allah aklınızdan geçenleri bilir. Bu nedenle O'na karşı sorumluluğun...
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
Görmedin mi o kimseleri ki, onlar binlerce kişi oldukları halde ölümden sakınarak yurtlarından çıktılar. Allah Teâlâ ise onlara, «Ölünüz!» diye
emre
tti. Sonra da onları diriltti. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ nâs hakkında fazl sahibidir. Fakat nâsın pek çokları şükretmezler....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa sonrası dönemde yaşayan bir grup ileri gelen İsrailoğlunu görmedin mi? Bunlar Peygamberlerine 'Başımıza bir hükümdar getir de onun emri altında Allah yolunda savaşalım' dediler. Peygamberleri onlara; 'Ya eğer savaşmak size farz kılındığında bu
emre
karşı gelirseniz. diye sorunca, Yurdumuzdan ve çocuklarımızdan ayrı düşürüldüğümüze göre niçin savaşmayalım ki?' dediler. Fakat savaşmak kendilerine farz kılınınca pek azı hariç hepsi yan çizdiler. Hiç kuşkusuz Allah, zalimlerin kimler olduğunu b...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerinin, peygamberlerden birine: "Bize bir kral tayin et ki Allah yolunda savaşalım!" dediklerini bilmez misin? O: "Ya savaşmanız
emre
dilir de savaştan kaçarsanız?" diye sordu. Onlar: "Biz ve çocuklarımız yurtlarımızdan sürülmüşken Allah yolunda neden savaşmayalım?" diye cevap verdiler. Halbuki savaşmak onlara
emre
dilince, birkaçı dışında, uzak durdular; ama Allah zalimleri çok iyi biliyordu....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
1.
eş şeytânu
: şeytan
2.
yeidu-kum
: size vaadediyor
3.
el fakra
: fakirlik
4.
ve ye'muru-kum
: ve size
emre
diyor...
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan size fakirlik vaadeder ve size fuhşuyatı
emre
der. Ve Allah ise, size kendinden mağfiret ve fazl vaadediyor. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı
emre
der. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan (vehminiz - kaybetme fikri) sizi fakirleşeceğiniz yolunda korkutur (bağış yapmaktan uzaklaştırır), çirkin şeyleri, cimriliği
emre
der!. . Allâh ise kendinden bir mağfiret ve fazlından vermeyi vadeder. Allâh Vasi'dir, Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler sizi fakru zarurete düşmekle tehdit eder. Size meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı
emre
derek sizi idare eder. Allah da size tarafından koruma kalkanı, bağışlama, lütuf ve ihsan va’deder. Allah’ın lütfu ve rahmeti geniştir. Her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlikle korkutmakta ve size arsızlığı
emre
tmektedir. Allah ise size kendi katından bağışlama ve lütuf vaadetmektedir. Allah lütfu geniş olandır, bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı
emre
diyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakir olacaksınız diye korkutur; size cimrilik ve sadaka vermemekle
emre
der. Allah ise kendi lütfûndan size bir mağfiret ve fazla bir sevab vaad ediyor. Allah’ın kudreti geniştir, her şeyi kemâliyle bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
seytan sizi fakirlikle korkutarak cimrilgi ve hayasizligi
emre
der; Allah ise kendisinden magfiret ve bol nimet vadeder. Allah'in lutfu boldur, O her seyi bilir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayasızlığı
emre
der; Allah ise kendisinden mağfiret ve bol nimet vadeder. Allah'ın lütfü boldur, O her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan size fakirliği söz verir ve kötülüğü
emre
der. ALLAH ise kendi tarafından sizin için bağışlama ve lütuf söz verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan fakirlikle korkutarak size cimriliği, kötülük işlemeyi
emre
der. Oysa Allah size kendi katından bağışlama ve bol nimet vaadeder. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimriliği
emre
der. Allah ise (nafaka hususunda) size kendisinden bir yarlığama ve bir bolluk va'd ediyor. Allah (ihsanı) geniş olan, (her şey'i) hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin işleri
emre
der. Allah ise size, kendisinden bir mağfiret ve bir ihsan va'd ediyor. Çünki Allah, Vâsi' (lütfu geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlik ile korkutarak, çirkin şeyleri
emre
der. Allah ise size mağfiret ve bolluk vaadeder. Allah, Vasi'dir, Alim'dir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakirlik ile korkutur ve sizlere çirkin şeyler ile
emre
der. Allah Teâlâ ise size taraf-ı ilâhisinden bir mağfiret, bir fazl vaad buyurur. Ve Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği
emre
der. Allah ise, size mağfiretini ve bolluk vaat ediyor. Allah, her şeyi kuşatandır, her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytân sizi fakirlikle korkutur, (fakir düşeceğinizi söyleyerek sadaka vermekten geri kalmanızı ister) ve size çirkin şeyleri yapmayı
emre
der. Allâh ise size kendi tarafından bağışlama ve lutuf va'adediyor. Şüphesiz Allâh(ın lutfu) geniştir, (O) bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin-hayasızlığı
emre
diyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
yekfurûne
: inkâr ediyorlar
3.
bi âyâti allâhi
: Allah'ın âyetlerini
4.
ve yaktulûne
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Muhakkak ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, peygamberleri haksız yere öldürenleri, insanlardan adalet ile
emre
denleri öldürenleri artık "elîm azap" ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan, doğruluğu
emre
denlerin canlarına kıyanlara gelince: Onları elemli bir azapla müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti
emre
den insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkar eden, peygamberleri haksız yere öldüren ve insanlardan adaletle
emre
denleri öldürenler var ya, onları acıklı bir azapla müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar arasında insaf ve adâletle
emre
denleri ezip yok edenler var ya! İşte onları çok acıklı bir azâp ile müjdele......
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'in ayetlerini inkar edenlere, haksiz yere peygamberleri oldurenlere, insanlardan adaleti
emre
denleri oldurenlere elem verici bir azabi mujdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Doğrusu Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri ve insanlardan adalet ve hakkaniyete uygun iş yapmayı
emre
denlerin canına kıyanları çok acıklı bir azâb ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti
emre
den insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Her halde onlar: O Allahın âyetlerini tanımıyanlar ve haksızlıkla Peygamberleri katleyliyenler ve insanlar içinde adl-ü insaf
emre
den kimseleri katledenler şimdi hep bunlara elîm bir azab müjdele...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini tanımayanlara, haksızlıkla peygamberleri öldürenlere ve insanlar içinde adaleti ve insafı
emre
den kimselere kıyanlara acı bir azap müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar içinde adaleti
emre
denlerin canına kıyanlar yok mu? Bunları acıklı bir azapla müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkâr edenleri, peygamberleri sebepsiz olarak öldürenleri ve adaleti
emre
den insanları öldürenleri acıklı bir azapla müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allahın âyetlerini inkâr ile kâfir olanlar, haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanların içinden adaleti
emre
denlerin canına kıyanlar (yok mu?) onları (Habîbim) pek acıklı bir azâb ile muştula! ...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Doğrusu Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere (haksızlıklarını bile bile)peygamberleri öldürenler ve insanlardan adâleti
emre
denleri öldürenler yok mu, artık onları(pek) elemli bir azâb ile müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkar edenlere ve haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenlere, işte onlara; elem verici bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın mesajlarını inkar edenlere, peygamberleri haksız yere öldürenlere ve adaleti
emre
den insanların canına kıyanlara gelince, onlara acıklı azabı bildir....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
O kimseler ki, Allah Teâlâ'nın âyetlerini inkar ve peygamberleri haksız yere katlederler ve nâstan adâletle
emre
denleri de öldürürler, artık onları elîm bir azap ile müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenlere, haksız yere peygamberlerini öldürenlere ve insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın ayetlerini inkar edenlere, peygamberleri haksız yere öldürenlere, insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenlere, işte onlara, acıklı bir azap müjdesi ver....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allâh'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar arasında adâleti
emre
denleri öldürenler (var ya), onlara, acı bir azâbı müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti
emre
denleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle
emre
denlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı muştula....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
İnananlar iman edenleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Bu işi yapan, Allah'tan bir şey beklemesin, fakat kâfirlerden çekinmeniz gerekse o başka. Allah, kendisinden sakınmanızı
emre
tmektedir ve dönüp varılacak yer de Allah tapısıdır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri kendilerine dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la bir ilişiği kalmamış olur. Ancak onlardan kendinizi korumak gayesiyle sakınmanız müstesnadır. Allah size kendi zatından korkmanızı
emre
diyor. Dönüş Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Müminler, müminlerden ayrılıp kâfirleri dost edinmesin. Bunu her kim yaparsa artık Allah’dan ilişiği kesilmiş olur. Meğer ki, onlardan gelebilecek bir tehlikeden dolayı sakınmış bulunasınız. (Bu takdirde zararlarından korunmak için görünüşte dostluk yapabilirsiniz.) Allah size kendinden korkmanızı
emre
diyor. Nihayet dönüş Allah’adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, mü'minleri bırakıb da kâfirleri dostlar edinmesin. Kim bunu yaparsa (ona) Allahdan hiç bir şey (hiç bir yardım) yokdur. Meğer ki onlardan, gelebilecek bir tehlikeden dolayı, sakınmış olasınız. Allah size (asıl) kendisinden korkmanızı
emre
diyor. Nihayet gidiş de ancak Allahadır. ...
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, Mü'minleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa; Allah ile dostluğu kalmaz. Ancak onlardan sakınmanız müstesnadır. Allah, size kendisinden korkmanızı
emre
diyor. Dönüş Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah ile bir dostluğu kalmaz. Meğer ki onlardan gelecek herhangi bir tehlikeden sakınmış olasınız. Allah size kendisinden korkmanızı
emre
diyor. Dönüş Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
O gün her kişi iyilik adına işlediği her şeyi karşısında bulacaktır. Kötülük adına ne işlediğini de! Kendisiyle bunlar arasında uzun bir mesafenin bulunmasını ister. Allah size kendi zatından sakınmanızı
emre
diyor. Allah kullarına karşı şefkatlidir....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Kıyamet gününde herkes, dünyada hayır ve kötülükten yaptığı şeyi hazır bulacak; ve ister ki, o kötülüklerle arasında uzak bir mesafe bulunsaydı. Yine Allahü Tealâ size kendinden korkmanızı
emre
der. Allah kullarını çok esirgeyicidir....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Her kisinin yaptigi iyiligi ve yaptigi kotulugu, ki kendisiyle o kotuluk arasinda uzun bir mesafe olmasini diler, hazir bulacagi gunu bir dusunun. Kullarina karsi sefkatli olan Allah size kendinden korkmanizi
emre
der. *...
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Her kişinin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü, ki kendisiyle o kötülük arasında uzun bir mesafe olmasını diler, hazır bulacağı günü bir düşünün. Kullarına karşı şefkatli olan Allah size kendinden korkmanızı
emre
der....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi
emre
der. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
(Hatırlayın) o günü ki herkes (dünyâda) ne hayr işlediyse karşısında (onu) hazırlanmış bulacak, ne de kötülük yapdıysa onunla kendi arasında uzak bir mesafe olmasını arzu edecek. Allah size (asıl) kendinden korkmanızı
emre
der. Allah kullarını pek çok esirgeyendir. ...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ
emre
n fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu). ...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
1.
kâlet rabbi
: Rabbim dedi
2.
ennâ yekûnu
: nasıl olur
3.
lî veledun
: benim çocuğum
4.
ve lem yemses-nî
: ve ba...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
1.
ve lâ ye'mure-kum
: ve size
emre
tmez
2.
en tettehizû
: edinmenizi
3.
el melâikete
: melekleri
4.
ve en nebiyyîne
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size: "Melekleri ve peygamberleri Rab'ler edinin!" diye
emre
tmez. Siz, müslüman olduktan (teslim olduktan) sonra size küfrü
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.” diye
emre
tmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Meleklerle peygamberleri Tanrı tanıyın diye de
emre
tmez. Artık siz Müslüman olduktan sonra küfrü
emre
der mi size?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size: Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin, diye de
emre
tmez. Siz müslüman olduktan sonra hiç size kâfirliği
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Size, melekleri veya Nebileri, Rabler edinmenizi de
emre
tmez (o ilim sahibi beşer). Siz Allâh'a teslim olduktan sonra, hakikatinizi inkâr etmenizi ister mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Hiçbir peygamber size: 'Melekleri ve peygamberleri helâller ve haramlar ortaya koyan itaati zaruri otoriteler kabul edip ilâh haline getirin' diye
emre
derek rehberlik etmez. Siz İslâm’ı yaşamaya devam eden müslümanlar olduktan sonra, size hiç kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek ört-bas edip inkârı, küfrü
emre
derek rehberlik eder mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Onun melekleri ve peygamberleri kendinize Rabb edinmenizi
emre
tmesi de sözkonusu olamaz. Siz Müslüman olduktan sonra o size küfrü
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi
emre
tmez. Siz, müslüman olduktan sonra, size küfrü mü
emre
decek?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve Meleklerle peygamberleri tanrılar edinmenizi de size asla
emre
tmez. Artık siz müslüman olduktan sonra, size küfrü
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Size melekleri, peygamberleri Rab olarak benimsemenizi
emre
tmesi de yarasmaz. Siz musluman olduktan sonra, size inkar etmeyi mi
emre
decek? *...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Hem melekleri ve peygamberleri rablar (tanrılar) edinmenizi de
emre
tmez. Siz müslüman (Hakk'a dosdoğru teslîm) olduktan sonra size küfre sapmanızı mı
emre
der?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Size melekleri, peygamberleri Rab olarak benimsemenizi
emre
tmesi de yaraşmaz. Siz müslüman olduktan sonra, size inkar etmeyi mi
emre
decek?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size: Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin, diye de
emre
tmez. Siz müslüman olduktan sonra hiç size kâfirliği
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de
emre
tmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkarı
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve hiç bir zaman size Melâikeyi ve Peygamberleri rablar ittihaz etmenizi de
emre
demez, ya siz Müsliman olduktan sonra size küfrü
emre
debilir mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrılar edinmenizi de
emre
demez. O halde siz, müslüman olduktan sonra, size inkarcı olmanızı
emre
debilir mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve O size: «Melekleri ve peygamberleri tanrılar edinin.» diye de
emre
tmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Onun size, melekleri ve peygamberleri ilâh edinmenizi
emre
tmesi de düşünülemez. O size, müslüman olduktan sonra, kâfir olmayı
emre
der mi hiç?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Sizin, melekleri ve peygamberleri Tanrılar edinmenizi de
emre
tmez O. Ya size, siz müslümanlar oldukdan sonra, hiç kâfirliği
emre
der mi? ...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
(Bir peygamber) size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de
emre
tmez. Siz Müslüman kimseler olduktan sonra, (hiç) size küfr(e girmey)i
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Size melekleri ve peygamberleri Rabb olarak benimsemenizi de
emre
tmez. Müslüman olduktan sonra size küfretmeyi mi
emre
decek?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, melekleri ve peygamberleri tanrı edinmenizi
emre
tmez: (zaten) kendinizi Allah'a tam teslim ettikten sonra hiç O sizi hakikati inkara davet eder mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size, «Melekleri, peygamberleri rabler ittihaz ediniz,» diye
emre
tmez. Siz müslüman olduktan sonra size küfr ile hiç
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de
emre
tmez. Hiç müslüman olduktan sonra size küfrü
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O size melekleri ve Peygamberleri Rabler edinmenizi
emre
tmez. Size Müslüman olduktan sonra, hiç kafir olmayı
emre
der mi?!...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve o size: "Melekleri ve peygamberleri rab edinin." diye bir emir de vermez. Siz Allah’a boyun eğen Müslüman olduktan sonra, hiç kalkıp sizin küfre sapmanızı
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size: "Melekleri ve peygamberleri tanrılar edinin!" diye de
emre
tmez. Siz müslüman olduktan sonra, size inkârı
emre
der mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, melekleri ve peygamberleri sizin Rabler edinmenizi
emre
tmez. Siz, müslümanlar olduktan sonra, size küfrü mü
emre
decek?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, size melekleri yahut peygamberleri rab edinmenizi de
emre
tmez. Siz Müslüman olmuşken, onun size tekrar inkâra sapmayı
emre
tmesi olacak iş midir?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de
emre
tmez. Siz, müslümanlar haline geldikten sonra inkârı mı
emre
der size?...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Size birliği, karşılıklı sevgiyi, ihtilâftan uzaklaşmayı
emre
den Allah’ın âyetleri okunurken, Allah’ın Rasulü de aranızda, sünneti, hadisleri elinizde iken, nasıl inkâra, küfre saparsınız? Kim Allah’a, Allah’ın dinine, sımsıkı bağlanır, himayesine sığınırsa, doğru, muhkem, güvenli yolu, İslâmî hayatı bulmuş olur....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Hepiniz, Allah’ın ipine, rabıtaya, Allah’a olan taahhüdünüze, Kur’ân’a, İslâm’a sımsıkı sarılarak, Allah’ın himayesine sığının. Birbirinize düşmeyin, bölük pörçük olmayın, parçalanmayın. Allah’ın size ihsan ettiği nimetleri, size tevdî ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin. Hani siz, birbirinize düşman idiniz de, O gönüllerinizi, akıllarınızı birleştirip, sizi birbirinize kaynaştırmıştı. O’nun nimeti, İslâm dini sayesinde kardeş olmuştunuz. Bir ateş çukurunun tam kenarı...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
1.
ve li tekun
: ve olsun
2.
min-kum
: sizden
3.
ummetun
: bir topluluk, bir ümmet, bir cemaat
4.
yed'ûne
: çağırı...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizin içinizden hayra davet eden (mürşidlerden) bir cemaat olsun ve mârufla
emre
tsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği
emre
den ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizde öyle kişiler bulunmalı ki onlar, sizi hayra çağırsın, size iyiliği
emre
tsin, sizi kötülükten vazgeçirmeye çalışsın ve onlardır kurtulanlar, muratlarına erenler....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden, iyiliğe, dünya ve âhiret için en hayırlı olana, İslâm’a, Kur’ân’a, Kuran ilkeleriyle yaşamaya davet eden; Kurân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip etttiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlayan, iyiliği
emre
den, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğ...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizde hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu)
emre
den ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği
emre
decek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden, iyiye cagiran, dogrulugu
emre
den ve fenaliktan meneden bir cemaat olsun. Iste basariya erisenler yalniz onlardir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden hayra çağıran, iyilikle
emre
den, kötülükten men'eden bir cemaat olsun ! İşte kurtuluşa erişenler onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden, iyiye çağıran, doğruluğu
emre
den ve fenalıktan meneden bir cemaat olsun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Bir de sizlerden, iyiliğe çağıran, doğruyu
emre
den, kötülükten alıkoyan önde gider bir topluluk bulunsun! İşte arzularına erecek olanlar, onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülükten sakındıran bir ümmet olsun. İşte kurtuluşa erenler bunlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki (Onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği
emre
tsinler, kötülükden vaz geçirmiye çalışsınlar. İşte onlar muraadına erenlerin ta kendileridir. ...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
O hâlde içinizden, hayra da'vet eden ve iyiliği
emre
dip kötülükten men' eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
ve belki içinizden iyi ve yararlı olana davet eden, doğru olanı
emre
den, eğri ve yanlıştan alıkoyan bir topluluk çıkar: nihai kurtuluşa erişecek kimseler, işte bunlar olacak....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizde insanları hayra çağıran, iyilikleri
emre
den, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar gerçek kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden hayra davet eden, iyiliği
emre
dip, kötülükten uzaklaştıran bir ümmet oluşsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden hayra çağıran, iyiliği
emre
dip kötülükten men'eden bir topluluk olsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu)
emre
den ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
1.
kuntum
: siz oldunuz
2.
hayra ummetin
: hayırlı ümmet, topluluk
3.
uhricet
: çıkarıldınız
4.
li en nâsi
: insan...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış (seçilmiş) olan, ümmetin hayırlı kişileri oldunuz. Mâruf ile
emre
dersiniz ve münkerden nehy edersiniz (men edersiniz). Ve siz, Allah'a îmân ediyorsunuz. Eğer kitap ehli de îmân etselerdi elbette onlar için hayırlı olurdu. Onlardan bir kısmı mü'mindir ve onların çoğu da fâsıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği
emre
der, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlar için meydana çıkarılan en hayırlı ümmetsiniz; insanlara iyiliği
emre
dersiniz, kötülükte bulunmamalarını söylersiniz ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı hayırlı olurdu kendilerine. Onlardan inananlar da var, fakat çoğu dinden çıkmıştır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği
emre
der; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız: Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanların iyiliği, faydalanması için ortaya çıkarılmış, seçilmiş en hayırlı milletsiniz, en hayırlı kadrolarsınız, hayır toplumusunuz. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adâleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar, iyiliği
emre
der, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri bunların savu...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği
emre
der kötülükten alıkoyarsınız ve Allah'a iman edersiniz. Eğer kitap ehli de iman etmiş olsaydı şüphesiz kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır ancak çoğunluğu fasıktırlar....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı
emre
der, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
(Ey Muhammed Aleyhisselâm ümmeti) Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; İyiliği
emre
der, fenalıktan alıkorsunuz ve Allah’a imanınızda devam edersiniz. Eğer kitaplılar (Hristiyan ve Yahudî’ler) da imana gelseydi, muhakkak haklarında hayırlı olurdu; içlerinden iman edenler varsa da, ekserisi gerçek dinden çıkmış fâsıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar icin ortaya cikarilan, dogrulugu
emre
den, fenaliktan alikoyan, Allah'a inanan hayirli bir ummetsiniz. Kitap ehli inanmis olsalardi, kendileri icin daha hayirli olurdu; iclerinde inananlar olmakla beraber, cogu yoldan cikmistir....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlardan yana (yeryüzüne) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyilikle
emre
der, kötülükten men'eden Allah'a inanırsınız. Kitablılar (Yahudî ve Hıristiyanlar) imân etmiş olsalardı onlar için hayırlı olurdu. İçlerinden imân edenler var, fakat çoğu dinden çıkmış' kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu
emre
den, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar olmakla beraber, çoğu yoldan çıkmıştır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği
emre
der, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere vücude geldiniz, ma'rufı
emre
dersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allaha inanır iman getirirsiniz, Ehli kitab da imana gelse idi elbette haklarında hayırlı olurdu, içlerinden iman edenler varsa da ekserisi dinden çıkmış fasıklardır...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlar için çıkarılmış ümmetlerin en hayırlısı olmak üzere yaratıldınız. İyiliğin yapılmasını
emre
der, kötülüğün yapılmasını yasaklarsınız ve Allah'a inanır iman getirsiniz. Kitap verilenler de inansalardı, haklarında hayırlı olurdu. İçlerinde inananlar varsa da pek çoğu dinden çıkmış fasıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği
emre
der, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu
emre
der, münkerden nehyedersiniz. Ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitab da inanmış olsaydı kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla beraber, çoğu gerçek dinden çıkmış fasıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlar için (insanlığın fâidesi için ğaybdan, yahud levh-i mahfuzdan seçilib) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği
emre
der, kötülükden vaz geçirmiye çalışırsınız. (Çünkü) Allaha inanıyorsunuz. Kitablılar (Hıristiyanlar ve Yahudiler) de inansaydı kendileri için elbette hayırlı olurdu. İçlerinden (vakı'aa) îman edenler vardır. (Fakat) onların pek çoğu (Hak dînden çıkmış) faasıklardır. ...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
(Ey ashâb-ı Muhammed! Siz,) insanlar(ın iyiliği) için (ortaya) çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz; iyiliği
emre
der, kötülükten men' eder ve Allah’a îmân edersiniz! Eğer ehl-i kitab (yahudilerle hristiyanlar) da îmân etseydi, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden îmân edenler vardır, ama onların çoğu (dinden çıkmış) fâsıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz; insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği
emre
der, kötülükten alıkorsunuz. Ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i Kitab'da inanmış olsaydı; kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla beraber, çoğu fasıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlığ(ın iyiliği) için çıkarılmış hayırlı bir topluluksunuz; doğru olanı
emre
der, eğri olandan alıkoyarsınız ve Allah'a inanırsınız. Eğer geçmiş vahyin mensupları, (bu tür bir) inanca ermiş olsalardı, bu, kendi iyiliklerine olacaktı; (ama) içlerinden pek az inanan bulunsa da onların çoğu fasıktır:...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, maruf ile
emre
dersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allah Teâlâ'ya imân ediyorsunuz. Eğer ehl-i kitap da imân etselerdi elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan mü'min olanlar vardır, en çoğu ise fâsık kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz beşeriyet için meydana çıkartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği
emre
der kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbette bu kendileri için daha hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla birlikte, çoğu yoldan çıkmış fâsıklardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği
emre
der, kötülüğü yasaklarsınız. Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de iman etseydi kendileri için iyi olurdu. Onlardan mümin olanlar vardır. Fakat çoğunluğu fasıktır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. İyiliği
emre
der, kötülükten men edersiniz ve Allah'a inanırsınız. Eğer Kitap ehli, inanmış olsaydı, elbette kendileri için iyi olurdu. Onlardan inananlar da var, ama çokları yoldan çıkmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslâm'a uygun) olanı
emre
der, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(113-114) (Tabii ki) hepsi bir değildir ; içlerinden doğruluk üzere bulunan bir cemaat var ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar; Allah'a ve Âhiret gününe inanırlar; iyilikle
emre
der, kötülükten alıkorlar; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte onlar yararlı ve iyi kimselerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
1.
yu'minûne bi allâhi
: Allah'a îmân ederler
2.
ve el yevmi el âhiri
: ve âhir güne, son güne, sonraki güne
3.
ve ye'murûne
: ve
emre
derler
4.
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah'a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile
emre
der ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği
emre
derler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, insanlara iyiliği
emre
derler, onları kötülükten nehyederler ve onlar iyi kişilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği
emre
der, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara, âhiret gününe iman ederler. Kurân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşru olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlarlar, iyiliği
emre
derler. Şeriat’ın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler al...
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar Allah'a ve ahiret gününe iman ederler, iyiliği
emre
der, kötülükten alıkoyarlar ve hayır işlerinde yarışırlar. İşte bunlar salihlerdendirler....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı
emre
der, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği
emre
derler ve kötülükten vaz geçirirler, hayır işlerinde de yarışırlar. İşte bu özellikleri taşıyanlar Allah katında salihlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
(113-114) (Tabii ki) hepsi bir değildir ; içlerinden doğruluk üzere bulunan bir cemaat var ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar; Allah'a ve Âhiret gününe inanırlar; iyilikle
emre
der, kötülükten alıkorlar; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte onlar yararlı ve iyi kimselerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği
emre
der, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allaha inanırlar, Ahıret gününe inanırlar, ma'rufu
emre
derler, münkerden nehyederler, hayırlara koşuşurlar ve işte bunlar salihîndendirler...
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah'a ahiret gününe inanır, iyiliği
emre
der, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve hayırlara koşuşurlar. İşte onlar, iyi kimselerdendirler....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği
emre
derler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği
emre
derek kötülükten sakındırırlar, hayırlı işlere koşarlar. Onlar iyi kullardandırlar....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allaha ve âhiret gününe inanırlar, iyiliği
emre
derler, kötülükden vaz geçirmiye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarış yaparlar. İşte onlar saalihlerdendirler. ...
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Allah’a ve âhiret gününe îmân ederler, hem iyiliği
emre
der, kötülükten men' ederler ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar! Böylece işte onlar sâlihlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar; Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği
emre
der, kötülükten alıkoyarlar. Hayırlara koşuşurlar, işte onlar salihlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanırlar; doğru olanı
emre
der, eğri olandan alıkoyarlar ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar: işte bunlar dürüst ve erdemli kimselerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği
emre
der kötülükten men ederler. Hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar sâlih kimselerdendirler....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanır. İyiliği
emre
der, kötülüğü yasaklar, hayırlarda yarışırlar. İşte onlar da salihlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyiliği
emre
der, kötülükten men ederler; hayır işlerine koşarlar. İşte onlar iyilerdendir....
Ali-İmran Suresi, 114. Ayet:
Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı
emre
der, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Allah, sadece size bir müjde olsun ve böylece kalpleriniz rahatlasın diye bunu(n Elçisi tarafından bildirilmesini)
emre
tti -çünkü, her şeye kadir, gerçek hikmet sahibi olan Allah'tan başka kimseden yardım gelmez-...
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
(ve) O, hakikati inkara şartlanmış olanlardan bazısını (sizin vasıtanızla) mahvetsin, diğerlerini de öylesine alçaltsın ki ümitsizliğe kapılıp geri çekilsinler diye (bunu
emre
tti)....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za’f gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve
emre
karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü’minlere karşı çok lütufkârdır....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
And olsun ki, Allah'ın size verdiği söz doğru çıktı; hani Allah'ın izniyle onları kırıp geçiriyordunuz, tâ ki sevdiğiniz şeyi (zafer ve ganimeti) size gösterdikten sonra korkuyla karışık bir yılgınlık göstererek bu hususta tartışıp çekiştiniz,
emre
uymadınız ; o kadar ki, kiminiz dünyayı, kiminiz âhireti istiyordu. Sonra denemek için sizi onlardan çevirdi (bozguna uğrattı). Şanıma and olsun ki sizi (Allah) affetti. Allah mü'minlere karşı fazl-u kerem sahibidir.....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Allah elbette size verdiği sözü tuttu; O'nun izniyle düşmanlarınızı yok etmek üzereydiniz; ne var ki Allah size arzuladığınız (zaferi) gösterdikten sonra gevşediniz, (Peygamber'den gelen)
emre
aykırı davrandınız ve itaatsizlik ettiniz. Aranızda (sadece) bu dünyaya ilgi duyan kimseler olduğu gibi, ahirete gönül verenler de mevcuttu: Bunun üzerine Allah, sizi sınamak için düşmanlarınızı yenmenize mani oldu. Ama O, şimdi günahlarınızı bağışladı, zira Allah'ın inananlara lütfu sınırsızdır....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Summe enzele aleykum min ba’dil gammi emeneten nuâsen yagşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayral hakkı zannel câhiliyyeh(câhiliyyeti), yekûlûne hel lenâ minel emri min şey’(şey’in), kul innel
emre
kullehu lillâh(lillâhi), yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lek(leke), yekûlûne lev kâne lenâ minel emri şey’un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimul katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yum...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele
: indirdi
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
min ba'di
: sonradan, ...den sonra, arkasında...
Ali-İmran Suresi, 181. Ayet:
“Allah fakirdir, biz zenginiz”, diyen Yahûdilerin sözünü elbette Allah işitmiştir. O söyledikleri sözü ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini (meleklere
emre
derek) yazacağız ve: “- Tadın o yakıcı ateşin azâbını”, diyeceğiz....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar, “Allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı
emre
tti” dediler. De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?”...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Kurban ettiğini, bir yıldırım düşüp yakmadıkça inanmayız hiçbir peygambere, bize böyle
emre
tti Allah gerçekten de dediler. De ki: Benden önce apaçık mûcizelerle ve söylediğiniz mûcizeyle birçok peygamberler gelip geçti, doğruysa sözünüz ne diye öldürdünüz onları?...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Doğrusu Allah bize, (gökten inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı
emre
tti diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, (özellikle) dediğiniz (mucize) ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz?...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar (Yahudiler) şöyle demişlerdi: "Allâh bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir Rasûle iman etmememiz konusunda
emre
tti. " De ki: "Benden önce Rasûller açık deliller olarak gelmiş ve de istediğinizi getirmişlerdi. Eğer sözünüzde sadık idiyseniz, niçin onları öldürdünüz?"...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
'Allah, bize gökten inen, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir Rasule güvenmememizi, itimat etmememizi
emre
tti' diyenlere: 'Size, benden önce mûcizelerle, özellikle istediğiniz mûcize ile nice Rasuller geldi. Eğer dürüst kimseler olduğunuz iddiasında iseniz, niçin peygamberleri öldürdünüz?' de....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
O Yahûdiler şöyle dediler: “- Gökten mucize olarak gelecek ateşin yiyip tüketeceği bir kurban getirinceye kadar hiç bir Peygambere iman etmememizi Allah bize
emre
tti.” (Rivayet edildiğine göre İsrailoğulları kurban eti yemezler ve kurban ettikleri hayvanın etini çatısız bir eve korlardı. Zamanın peygamberi orada dua yapardı. Halk da dışarda duanın kabulünü beklerdi. Gökten beyaz bir ateş gelip o kurbanı yakardı ve bu onun kabulüne bir alâmet sayılırdı). De ki:”- Size, benden önce bir çok peygamb...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
«Doğrusu Allah bize, (gökten inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı
emre
tti» diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, (özellikle) dediğiniz (mucize) ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz?...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere iman etmememizi
emre
tti. diyenlere de ki: «Size benden önce de bir takım peygamberler apaçık delilleri ve o dediğinizi getirmişti. O halde, eğer doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz?»...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
«Hakıykaten, Allah hiç bir peygambere — o, (gökden inecek) ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar — îman etmememizi bize
emre
tdi» diyen (Yahudi) ler (e) de ki: «Size benden evvel nice peygamberler apaçık deliller ve mu'cizelerle beraber o dediğinizi de elbet getirmişdi. O halde (sözü) doğru (insan) lar idiniz de onları neye öldürdünüz»? ...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar ki: 'Şübhesiz Allah, (gökten inen) ateşin kendisini yiyeceği (onu yakacağı)bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere îmân etmememizi bize
emre
tti' dediler. De ki: 'Size, gerçekten benden önce apaçık mu'cizelerle ve dediğiniz (mu'cize) ile (de) peygamberler gelmişti. O hâlde (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, onları niçin öldürdünüz?'...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
"Allah, yakılarak sunulan bir kurban getirmedikçe, hiçbir elçiye inanmamamızı bize
emre
tmiştir" iddiasında bulunanlara gelince, (Ey Peygamber, onlara) de ki: "Benden önce de peygamberler size hakikatin tüm kanıtlarını ve o hakkında konuştuğunuzu getirmişlerdi: Peki, söylediğinizde samimi idiyseniz neden onları katlettiniz?"...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar dediler ki: "Allah, ateşin yakıp kor haline getireceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı
emre
tti." Onlara cevaben de ki: "Benden önce birçok peygamber açık delillerin (mûcizelerin) yanında, sizin öne sürdüğünüz kurbanı da getirdiler. Peki sözünüzde tutarlı iseniz, onları niçin öldürdünüz?"...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
'Allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı
emre
tti' diyenlere sen de ki: 'Benden önce size hem apaçık delilleri, hem de söylediğiniz şeyi getiren peygamberler geldi. Eğer doğru söylüyorsanız, onları neden öldürdünüz?'...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını
emre
der. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yap...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi)
emre
der. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah evlâtlarınız arasındaki miras taksimini size şöyle
emre
diyor. Erkeğe kadının payının iki mislidir. Çocuklar ikiden fazla kadın ise, murisin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer varis bir tek kadınsa, terekenin yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, bıraktığı mirastan, ana-babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da, ana babası ona vâris olmuşsa, anasının payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir düşer. Bütün bu paylar, ölenin yaptığı vasi...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah, evlâdınızın mirastaki durumu hakkında size şöyle
emre
diyor: Çocuklardan erkeğe, iki dişi payı kadar vardır. Eğer çocukların hepsi dişi olmak üzere ikiden fazla iseler onlara ölünün terk ettiği malın (terikenin) üçte ikisi ve eğer dişi tek ise onda yarısı var. Ölünün ana-babası için, eğer çocuğu varsa, her birine terikesinden altıda bir, fakat çocuğu yoksa ve ölüye yalnız ana ve babası varis oluyorsa, anasına üçte bir vardır. (Geriye kalan, babanın hakkıdır). Eğer ölenin kardeşleri varsa a...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi)
emre
der. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah sizlere, miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini
emre
diyor. Eğer hepsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa anne-babasından her birine altıda bir, şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle
emre
diyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar (mîras vermenizi)
emre
der! Artık (çocuklar) ikiden fazla kız iseler, o hâlde (ölenin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ama (o vâris) bir tek kız ise, bu durumda (mîrâsın) yarısı onundur. Bununla berâber (ölenin) çocuğu varsa, ana-babası için, (o) ikisinden her birine, bıraktığı (mîrâsı)ndan altıda bir düşer. Fakat çocuğu yok da (sâdece) ana-babası ona vâris olursa, artık annesine üçte bir düşer (kalan babasınındır). Fakat kardeşleri...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Çocuklarınız(ın varisliği) konusunda Allah size (şunu)
emre
der: Erkek, iki kadının hissesine eşit (bir miktar) alacaktır; ama ikiden fazla kadın varsa, onlara, (ebeveynlerinin) geride bıraktıklarının üçte ikisi verilecektir; sadece bir tane varsa, onun yarısını alacaktır. (Ölenin) anne-babasına gelince, geride bir çocuk bırakması durumunda, her biri terekenin altıda birini alacaktır; ama hiç çocuk bırakmamışsa ve anne-babası onun (tek) mirasçısı ise, annesi üçte birini alacaktır; eğer (ölenin) e...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Çocuklarınızın mirastaki durumu hakkında Allah size şöyle
emre
diyor: Erkeğe iki kadın payı kadar pay vardır. Eğer çocukların hepsi kadın olup ikiden çok iseler, mirasın üçte ikisi onlarındır, şayet tek ise yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birine terikeden altıda bir, eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris oluyorsa, anasına üçte bir düşer. (Kalan da babasının hakkıdır). Eğer ölenin kardeşleri varsa, o vakit altıda biri anasınındır. Bu hükümler, ölenin borcu ödenip, yaptığı...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Miras konusunda, Allah çocuklarınız hakkında şöyle
emre
der: Erkeğin hakkı, kadının hissesinin iki mislidir. Şayet kadınların sayısı ikiden fazla ise onlar terikenin üçte ikisini alırlar. Eğer kız evlat tek ise terikenin yarısını alır. Anne babaya gelince, ölenin çocuğu varsa, onun terikesinden her birine altıda bir hisse vardır. Eğer çocuğu yoksa ve kendisine ana babası vâris oluyorsa annesine üçte bir hisse vardır. Şayet ölenin kardeşleri varsa, ölenin yaptığı vasiyetin ifasından ve borcunun öd...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Çocuklarınız hakkında Allah size şunu
emre
diyor: Erkek çocuğa iki kız hissesi vardır. Çocukların hepsi kız ise ve ikiden fazla ise, mirasın üçte ikisi onların olur. Sadece bir kız çocuk ise, mirasın yarısı ona aittir. Ölenin çocuğu varsa, ölenin anne ve babasından herbirine mirastan altıda bir hisse vardır. Ölenin çocuğu olmaz da sadece anne ve babası ona mirasçı olursa, annenin hissesi üçte birdir. Ölenin kardeşleri de varsa, annenin hissesi altıda bir olur. Bu hüküm, ölenin yaptığı vasiyetin y...
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Uzak durmanız
emre
dilen büyük günahlardan kaçınırsanız, (küçük) kusurlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir meskene yerleştiririz....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah'in kimini kimine ustun kilmasindan oturu ve erkeklerin, mallarindan sarfetmelerinden dolayi erkekler kadinlar uzerine hakimdirler. Iyi kadinlar, gonulden boyun egenler ve Allah'in korunmasini
emre
ttigini, kocasinin bulunmadigi zaman da koruyanlardir. Serkeslik etmelerinden endiselendiginiz kadinlara ogut verin, yataklarinda onlari yalniz birakin, nihayet dovun. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayin. Dogrusu Allah Yuce'dir, Buyuk'tur....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını
emre
ttiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, (Tanrı'nın yasasına) boyun eğer ve ALLAH'ın korumasını
emre
ttiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın. Size itaat ederlerse onlara karşı bir yol aramayın. ALLAH Yücedir, Büyüktür....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınlar üzerinde hakim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkardırlar. Allah'ın korumasını
emre
ttiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın. Çünkü Allah, çok yüksek ço...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını
emre
ttiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendi...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar; gönülden boyun eğerler ve Allah’ın korunmasını
emre
ttiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara önce öğüt verin. Uslanmazlarsa, kendilerini yataklarında yalnız bırakın. Yine dinlemezlerse dövün. Size itaat ettikleri takdirde incitmeye bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büy...
Nisa Suresi, 37. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yebhalûne
: cimrilik ederler
3.
ve ye'murûne
: ve
emre
derler
4.
en nâse
: insanlar
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar ki, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği
emre
derler. Ve Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyi gizlerler. Ve kâfirler için “alçaltıcı azap” hazırladık....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği
emre
den ve Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar, hem nekeslik ederler, hem de insanlara, nekes olmalarını
emre
derler ve Allah'ın, kendilerine lütfedip verdiği şeyleri gizlerler ve biz, kâfirlere, horlayıcı, onları aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar hem cimridirler hem de insanların cimrilik yapmalarını
emre
derler ve Allâh'ın fazlından onlara verdiklerini gizlerler. Hakikati inkâr edenler için aşağılatıcı azap hazırladık....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği
emre
der (önerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar, hem (binnefs) cimrilik yapan, hem insanlara cimriliği
emre
denler, Allahın lutf-ü inayetinden kendilerine verdiğini gizleyenlerdir. Biz o nankörlere hor ve hakîr edici bir azab hazırlamışadır. ...
Nisa Suresi, 37. Ayet:
(Onlar) o kimseler ki cimrilik ederler, insanlara da cimriliği
emre
derler ve Allah’ın kendilerine ihsânından verdiği şeyleri gizlerler. Kâfirler için ise, (pek) aşağılayıcı bir azab hazırladık!...
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar ki, cimrilikte bulunurlar ve nâsa cimrilik ile
emre
derler ve Allah Teâlâ'nın kendilerine fazlından olarak vermiş olduğu şeyi gizlerler. Artık onlar her türlü melânete lâyıktırlar ve Biz kâfirler için hakaret verici bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Cimrilik yapan, insanlara da cimriliği
emre
den, Allah’ın fazlından kendilerine verdiğini gizleyenler (Allah’ın sevmediği kimselerdir.) İşte o nankörler için aşağılatıcı bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Bunlar öyle insanlardır ki, cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği
emre
derler, Allâh'ın bol hazinesinden kendilerine verdiğini gizlerler. (Biz de) o nankörlere alçaltıcı bir azâb hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği
emre
der (önerir) ler ve Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kâfirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Böyleleri cimriliğe saparlar, insanlara cimriliği
emre
derler ve Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şeyi saklarlar. Nankörler için biz, rezil edici bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Biz bir kısım yüzleri dümdüz edip de tersine çevirmeden ve Cumartesi yasağını ihlâl edenleri lânetlediğimiz gibi onları da lânetlemeden önce, sizin yanınızdaki kitabı doğrulamak üzere indirdiğimiz kitaba da iman edin. Yoksa, Allah'ın
emre
ttiği şey mutlaka yerine gelir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
allâhe
: Allah
3.
ye'muru-kum
: size
emre
diyor
4.
en tueddû
: iade etmeniz, teslim etmeniz
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi
emre
diyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak ki Allâh emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında âdil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi
emre
der. Muhakkak Allâh bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kesinlikle Allâh Semi'dir, Basıyr'dir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi
emre
diyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah emanetleri sahiplerine teslim etmenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi
emre
tmektedir. Allah ne güzel öğüt veriyor! Allah duyandır, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Gerçekten Allah, size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hüküm vermenizi
emre
der. Hakikaten Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah, hükümlerinizi hakkıyle işitici, emanete ait işlerinizi hakkıyle görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hic suphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasinda hukmettiginiz zaman adaletle hukmetmenizi
emre
der. Allah size ne guzel ogut veriyor. suphesiz Allah isitir ve gorur....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi
emre
der. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt verir! Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
ALLAH emaneti sahiplerine vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. ALLAH size ne güzel öğüt veriyor. ALLAH İşitendir, Görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Haberiniz olsun ki Allah size şunları
emre
diyor: Emanetleri ehline veresiniz ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakıt adaletle hükmedesiniz, hakikat Allah size ne güzel va'z veriyor, şüphesiz ki Allah semi', basir bulunuyor....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Haberiniz olsun ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Gerçekten Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah işiten ve bilendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri, onları taşıyabilecek olanlara yüklemenizi ve insanlar arasında hüküm verirken adalete uygun hüküm vermenizi
emre
der. Allah size ne güzel öğüt veriyor! Hiç kuşkusuz Allah işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şübhesiz ki Allah size emânetleri ehil (ve erbâb) ına vermenizi, insanlar arasında hükmetdiğiniz zaman adaletle hükmeylemenizi
emre
der. Allah bununla size, gerçek, ne güzel öğüd veriyor! Şübhe yok ki Allah (sözlerinizi, hükümlerinizi) hakkıyle işidici, (bütün yapdıklarınızı) hakkıyle görücüdür. ...
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şübhe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi
emre
der! Doğrusu Allah, bununla size ne güzel nasîhat veriyor! Şübhesiz ki Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah; size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. Gerçekten Allah; bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah; Semi', Basir olandır....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanet edilen (şey)leri ehil olanlara tevdi etmenizi ve her ne zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız adaletle hükmetmenizi
emre
der. Allahın size yapılmasını tavsiye ettiği (şey), mutlaka en güzel (şey)dir: Allah, kesinlikle her şeyi işitendir, her şeyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak Allah Teâlâ size
emre
diyor ki, emanetleri ehline veriniz ve nâs arasında hükmedince adâletle hükmediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok Allah Teâlâ bihakkın işitici ve bihakkın görücüdür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
der. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hüküm vermenizi
emre
der. Allah bununla, size ne de güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah semî ve basîrdir (sözlerinizi de, hükümlerinizi de hakkıyla işitir, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görür)....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allâh, size emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi
emre
der. Allâh size böylece ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu, Allâh işiten, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hüküm verdiğinizde de adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Gerçekten de Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz ki Allah herşeyi işitir, herşeyi görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi
emre
diyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaleti yerine getirmenizi
emre
der. Bu Allah'ın güzel bir öğüdüdür. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi
emre
der. Gerçekten Allah bununla size ne güzel nasihat veriyor. Şüphesiz Allah, (söylenenleri) işiten, (yaptıklarınızı) görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah, sizlere emanetleri sahiplerine teslim etmeyi
emre
diyor....