Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Nəcm Suresi, 8. Ayet:
Sonra (Mühəmmədə) yaxınlaşıb aşağı
endi.
...
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
Ər-Ruh'ul Emin də onunla birlikdə
endi.
...
Nəcm Suresi, 8. Ayet:
Sonra (Cəbrail Muhəmməd əleyhissəlama) yaxınlaşdı və aşağı
endi.
...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Sonra meleklere: "Âdem için secde edin." dedik. İblis hariç hemen secde ettiler. O, yüz çevirip büyüklük tasladı. O kafirlerd
endi.
...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani! Musa'ya: "Ey Musa, asla tek çeşit yiyeceğe dayanamayız. Rabb'inden bizim için yerden çıkan ürünlerden; sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarmasını iste." demiştiniz. Musa da: "Daha değerli olanı daha değersiz olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin; sizin istedikleriniz orada var." dedi. Böylece, onların üzerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerine inanmadıklarından ve nebilerin...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya temelleri üzerine yıkılıp, harap olmuş beldeye uğrayan kimse gibi: "Ölümünden sonra Allah bunu nasıl diriltecek? Demişti. Bunun üzerine Allah, onu öldürüp yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltti. Ona: "Ne kadar süre ölü kaldın?" d
endi.
O da: "Bir gün veya bir günden daha az." dedi. Allah, "Hayır yüz yıl kaldın." dedi. Buna rağmen yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Ve eşeğine de bak. Bu, insanlara ayet olman içindir. Şu kemiklere bir bak, onları nasıl düzenleyip sonra et giy...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyayı, Yahyayı, Îsa'yı ve İlyası da. Hepsi de salihlerd
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece ikisini aldatıp baştan çıkardı. O ağaçtan tadınca, çirkinlikleri açığa çıktı. Cennet yapraklarını üst üste koyup örtünmeye başladılar. Rabb'leri onlara: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi? Bu şeytan size apaçık bir düşmandır demedim mi?" diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, sizi bir tek nefisten yarattı ve kendisi ile sükunet bulsun diye ondan eşini var etti. Eşini sarıp örtünce, eşi hafif bir yük yükl
endi.
Bir müddet böyle geçti. Yükü ağırlaşınca her ikisi de Rabb'leri olan Allah'a: "Eğer bize salih bir evlat verirsen elbette Sana şükredenlerden olacağız." diye dua ettiler....
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve melelerin, kendilerine kötülük yapacaklarından korktukları için, Musa'ya halkından az sayıda gençten başka inanan olmadı. Zira Firavun, o yerde çok büyüklenmişti. O, çok aşırı gidenlerd
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh, bir kenarda bekleyen oğluna:" Yavrum bizimle beraber sen de bin; Kafirlerle beraber kalma." diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Yüklerini yükletirken su kabını öz kardeşinin yükü içine koydurttu. Sonra bir çağırıcı: "Ey kervancılar! Siz hırsız kimselersiniz." diye sesl
endi.
...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani! Biz, meleklere, "Âdem'e secde edin." demiştik. İblis hariç hepsi secde etmişti. O cinlerd
endi.
Böylece Rabb'inin sözünden dışarı çıktı. Benim yanım sıra, onu ve soyunu evliya mı ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir tercihtir bu!...
Məryəm Suresi, 58. Ayet:
İşte bunlar, Allah'ın nimetlendirdiği nebilerd
endi.
Âdem'in neslinden ve Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail'in soyundan ve doğru yola ilettiğimiz ve seçtiklerimizdendir. Onlara Rahman'ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı....
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu rahmetimize dahil ettik. O salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail'i, İdris'i ve Zelkifl'i de an. Hepsi sabredenlerd
endi.
...
Rum Suresi, 42. Ayet:
De ki: "Yeryüzünde gezin de daha öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakın. Onların çoğu müşriklerd
endi.
"...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu yüklenmeye yanaşmadılar. Ondan korktular. Onu insan yükl
endi.
O, çok zalim ve çok cahildir....
Saffat Suresi, 83. Ayet:
İbrahim, onun yolunu izleyenlerd
endi.
...
Sad Suresi, 30. Ayet:
Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel bir kuldu. O, her zaman Allah'a yönel
endi.
...
Sad Suresi, 74. Ayet:
Ancak iblis etmedi. O kibirlendi ve zaten o kafirlerd
endi.
...
Duxan Suresi, 31. Ayet:
Firavun'un zulmünden. Kuşkusuz o, müsriflerd
endi.
...
Qəmər Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce Nuh'un halkı da yalanladı. Kulumuzu, "O delinin biridir." diye yalanladılar. Kulumuz zorluk çıkarılarak engell
endi.
...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve meleklere: “Âdem'e secde edin.” dediğimiz zaman İblis hariç, (onlar) hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirl
endi.
Ve kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani meleklere: «Âdeme (yahud: Âdem için Allaha) secde edin» demişdik de (şeytanların reisi olan) iblisden başkası hemen secde etmişlerdi. O ise dayatmış, kibirlenmek istemişdi. (Zâten de) o kâfirlerd
endi.
...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa'nın, kavmi için su aradığı zamanı da hatırlayın ki, Biz 'Asânı taşa vur' demiştik de taştan on iki pınar kaynamıştı. Böylece, her kabile kendi su içeceği yeri öğr
endi.
'Allah'ın rızkından yiyin, için; fakat fesatçılık edip de yeryüzünü bozguna vermeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani: 'Ey Musa! Böyle bir tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız. Rabbine dua et de, bize bakliyat, salatalık, sarmısak, mercimek, soğan gibi yerin bitirdiği bitkilerden çıkarsın' demiştiniz. Musa da: 'Değersiz bir şeyi hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin orada istedikleriniz vardır' demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah'ın gadabını hak ettiler. Böyle olması onların Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öld...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Alla...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve meskenet vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmeler...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Demiştiniz ki: "Ey Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamayacağız. Rabbine bizim için dua et de bize yerin bitirdiklerinden kabak, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin / çıkartsın." (Musa:) "Hayırlı olanı daha değersiz olanla mı değiştirmek (bedele) istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün / inin, orada aradığınızı bulabilirsiniz / istediğiniz var!" demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler / üzerlerine alçaklık ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Tanrı'nın gazabına uğradı...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz : «Ey Musa, bir çeşid yemeğe (kudret helvasiyle bıldırcın etine), mümkin değil, dayanamayız. O halde bizim için Rabbine duâ et de yerin bitirdiği şeylerden, sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın» demişdiniz. (Musa da): «O hayırlı olanı şu daha aşağı olanla değişdirmek mi istiyorsunuz? (öyle ise) bir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (sebzeler) var» demişdi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk vuruldu. Allahdan bir gazaba da uğradılar. Bu, onların Allahın âyetlerini ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkarcılara dünya hayatı pek süsl
endi.
İnananlarla alay ediyorlar. Oysa Allah'tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar Kıyamet günü onların (birçok derecelerle) üstündedir. Allah dilediğine (nimetler kapısını açıp) hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Dünya hayatı, inkar edenler için bez
endi.
(Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Küfredenler dünyâ hayaatı pek süsl
endi.
îman edenlerden kimiyle (Bilâl, Ammar, Suheyb gibi fakirlerle) eğleniyorlar. Halbuki takvaaya eren (o mü'min) ler kıyaamet gününde onların üstündedirler. Allah kimi dilerse ona hesâbsız rızık verir. ...
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Küfredenlere dünya hayatı pek süsl
endi.
Ve onlar, iman edenlerden kimiyle eğleniyorlar. Halbuki takvaya erenler kıyamet gününde onların üstündedirler. Allah, dilediğine hesabsız rızık verir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yaylıma salınmış (güzel) atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefsin isteklerine muhabbet, süslenip bez
endi.
Fakat bunlar, dünya hayatının geçici menfaatıdır. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyyâ da onun bakımını üstl
endi.
Zekeriyyâ, onun yanına, mihrâba her girdiğinde yanında bir rızık bulurdu. "Ey Meryem, bu sana nereden?" derdi. (O da) "Bu, Allâh katından" derdi. "Allâh, dilediğine hesapsız rızık verir."...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Nerede bulunsalar üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. —Allah'ın ve inanan insanların ahdine sığınmış olanlar müstesna— Allah'tan gelen bir gazaba uğradılar; üzerlerine meskenet damgası vuruldu. Sebebine gelince : Onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar; haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Onların bu tutumu (Allah'a) isyan etmelerinden ve (ilâhî) sınırları aşıp aşırı gitmelerind
endi.
...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit erkenden, müminleri savaş için elverişli mevkilere yerleştirmek üzere, ailenden ayrılmıştın. Allah işiten ve bil
endi.
...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, mü'minleri muhaarebeye elverişli yerlerde ta'biye etmek üzere erkenden ailenden (Medîneden) ayrılmışdın, Allah hakkıyle işidendi, (her şey'i) kemâliyle bil
endi.
...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani sen, erkenden âilenden ayrılmıştın, (Uhud'da) mü'minleri savaş üslerine yerleştiriyordun. Allâh da işitendi, bil
endi.
...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Nifaka düşmüş olanları da ortaya çıkarsın. Onlara, 'Gelin de Allah yolunda savaşın veya savunmada bulunun' d
endi.
Onlar ise 'Savaşmayı bilseydik size uyardık' dediler. O gün onlar imandan ziyade inkâra yakın idiler. Ağızlarıyla söyledikleri, kalplerinde olmayan birşeydir. Allah ise onların gizlediklerini bilmektedir....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Habîbim) senden fetva isterler. De ki: «Allah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü (şöylece) açıklar: Eğer (erkek veya kız) evlâdı (ve babası) olmayan bir erkek ölür, onun (ana baba bir veya sâdece baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı onundur. Eğer (mîrascı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (vefatıyle) bırakdığı (nın tamamını alır). Eğer (aynı şartlarla kalan) kız kardeş iki (veya daha ziyâde) ise oğlan kardeşinin bırakdığının üçde ik...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetl
endi.
Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü....
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından kâfir olanlara Dâvûd'un diliyle de lânet edilmişti, Meryemoğlu İsa'nın diliyle de. Bu da isyan ettiklerinden ve aşırı gittiklerind
endi.
...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
Israilogullarindan inkar edenler, Davud'un ve Meryem oglu Isa'nin diliyle lanetlenmislerdi. Bu, bas kaldirmalari ve asiri gitmelerind
endi.
...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından inkar edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmelerind
endi.
...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından o küfredenler, hem Davud'un hem de Meryem'in oğlu İsa'nın dili ile lanetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını aşmakta olmaları yüzünd
endi.
...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğulları'ndan küfredenler, Davud ve Meryem'in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzünd
endi.
...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından küfredenler; Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle la'netlenmişlerdi. Bu; isyan etmeleri ve aşırı gitmelerind
endi.
...
Ənam Suresi, 76. Ayet:
Sonra, gece onu karanlığı ile örttüğü zaman (gökte) bir yıldız gördü (ve) haykırdı: "İşte benim Rabbim bu!" Ama yıldız kaybolunca, "Ben batan şeyleri sevmem!" diye söyl
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyya'ya, Yahya'ya, İsa'ya ve İlyas'a da doğru yolu lütfettik, hepsi de doğru hareket eden kişilerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyya'ya, Yahya'ya, İsa'ya ve İlyas'a da. . . Hepsi sâlihlerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriya, Yahya, Îsa ve İlyas’a da hidayetle peygamberlik verdik. Onların hepsi salihlerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyya, Yahya, İsâ ve İlyâs'ı da doğru yolda bulundurduk; hepsi de iyi yararlı kişilerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da doğru yola ilettik. Hepsi de iyilerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyyâya, Yahyâya, İsâya, İlyâsa da (böyle hidâyet verdik). (Onların) hepsi saalihlerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyyâ’yı, Yahyâ’yı, Îsâ’yı ve İlyâs’ı da (hidâyete erdirdik). Herbiri sâlih kimselerd
endi.
...
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyya'ya, Yahya'ya, İsa'ya ve İlyas'a da. . . Hepsi sâlihlerd
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları aldatıp bulundukları yerden aşağı indirdi. Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine göründü ve üzerlerini cennet yaprakları ile örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rabbleri onlara: 'Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim ve size 'şüphesiz ki şeytan size açık bir düşmandır' dememiş miydim?' diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Boylece onlarin yanilmalarini sagladi. Agactan meyve tattiklarinda kendilerine ayip yerleri gorundu, cennet yapraklarindan oralarina ortmege koyuldular. Rableri onlara, «Ben sizi o agactan menetmemis miydim? seytanin size apacik bir dusman oldugunu soylememis miydim? diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, 'Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?' diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Bu şekilde onları kandırıp sarktırdı. Bunun üzerine o ağacın meyvesini tattıklarında, ikisine de ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla yamamaya başladılar. Rableri onlara: «Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir düşmandır, demedim mi?» diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesinden tattıklarında, avret yerleri kendilerine göründü ve oraları cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri, O ikisine: -Size bu ağacı yasaklamadım mı, şeytan sizin apaçık düşmanınızdır demedim mi? diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 38. Ayet:
Buyurdu ki: Sizden önce geçmiş cinn ve insan topluluklarıyla girin ateşe. Her ümmet girdikçe; yoldaşına la'net eder. Nihayet hepsi birbiri ardından orada toplanınca; sonrakiler öncekiler için derler ki: Rabbımız; işte bizi bunlar saptırdı. Onun için bunlara katmerli azab ver. Buyurur ki: Hepiniz Evet, dediler. Bunun üzerine aralarında bir münadi: Allah'ın la'neti; zalimlerin üzerinedir, diye sesl
endi.
...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve cennet ehli, ateş (cehennem) ehline sesl
endi.
“Biz, Rabbimizin bize vaadettiğini hak olarak bulduk. Siz de, Rabbimizin size vaadettiğini hak olarak buldunuz mu?” “Evet” dediler. O zaman onların arasından bir müezzin (münadi, seslenme görevi olan kişi) seslendi: “Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun.”...
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde biz Musa'ya: 'Asanla taşa vur' diye vahyettik. Ondan on iki göze fışkırdı. Her topluluk su içeceği yeri (gözeyi) öğr
endi.
Onların üzerlerine bulutları gölge ettik ve kendilerine kudret helvası ile bıldırcın eti indirdik. 'Size rızk olarak verdiklerimizin temizlerinden yiyin.' Onlar bize haksızlık etmediler, ancak kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz Israilogullarini oymaklar halinde on iki topluluga ayirdik. Milleti Musa'dan su isteyince ona: «Asanla tasa vur» diye bildirdik; ondan on iki pinar fiskirdi. Herkes icecegi yeri ogr
endi.
Bulutla uzerlerine golge yaptik onlara kudret helvasi ve bildircin indirdik, «Size verdigimiz riziklarin temiz olanlarindan yiyin» dedik. Onlar, karsi gelmekle, Bize degil kendilerine zulmediyorlardi....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: 'Asanla taşa vur' diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğr
endi.
Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, 'Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin' dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğr
endi.
Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Kavmi Musa’dan su isteyince ona: “Asanla taşa vur” diye vahyettik; taştan on iki pınar fışkırdı, herkes içeceği yeri öğr
endi.
Bulutla üzerlerine gölge yaptık. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” dedik. Onlar, karşı gelmekle bize değil kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Onları on iki kabileye ayırmıştık. Musa’ya da kavmine su çıkarması için değneği ile taşa vurmasını ilham ettik. Oradan on iki kaynak fışkırdı. Her kabile su içeceği yeri öğr
endi.
Onları bulut ile gölgelendirdik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın yedirdik. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları on iki kabileye, on iki topluluğa ayırdık. Halkı kendisinden su istediğinde Mûsâ’ya: "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal on iki pınar fışkırdı. Her kabile su alacağı yeri öğr
endi.
Bulutu da üzerlerine gölgelik yaptık. Kendilerine kudret helvasıyla bıldırcın da indirdik ve dedik ki:"Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyiniz!" Fakat onlar emrimizi dinlememekle Bize değil, asıl kendilerine zulmediyorlar, kendilerine yazık ediyorlardı....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O ki, sizi bir tek kişiden türetti, o tek kişinin beraberliğinde huzura ereceği eşini de kendi özünden yarattı, eşini kucaklayıp sarınca, hafif bir yük yükl
endi.
Onu bir süre taşıdı, sonra yükü ağırlaşınca, eşler birlikte «eğer bize sağlıklı bir çocuk verirsen, kesinlikle sana şükredenlerden oluruz» diye Allah'a dua ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, o (Zât-ı Ecell-i Âlâ)dır ki, sizi bir nefisten yaratmıştır ve eşini ondan yapmıştır ki onunla ünsiyette buluna. Vaktâ ki ona mukarenette bulundu, hafif bir yük yükl
endi.
Bir müddet bununla gidip geldi. O zaman ki, ağırlaştı. Allah Teâlâ'ya, Rablerine dua ettiler ki eğer bize bir sâlih çocuk verir isen andolsunki, biz elbette şakirlerden oluruz....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da gönlünün ısınıp huzura kavuşacağı eşini vâreden Allah'tır. Ne vakit ki o, eşini örtüp bürüyünce hafif bir yük yükl
endi.
Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, karı-koca Rableri olan Allah'a: “Eğer bize sâlih bir çocuk verirsen muhakkak ki şükredenlerden olacağız. ” diye duâ ettiler....
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Ve eğer çıkmak isteselerdi onun (savaş) için elbette bir hazırlık yaparlardı. Ve fakat Allah, onların durumunu kerih gördü. Böylece onları alıkoydu ve onlara: “Geri kalanlarla (oturanlarla) beraber oturun.” d
endi.
...
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Eğer o münafıklar savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, davranmalarını kerih gördü de onları evlerinde alıkoydu ve kendilerine: “- Oturun, oturanlarla beraber” d
endi.
...
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Eğer onlar sefere çıkmak isteselerdi, bunun için hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, sefere çıkmaya kalkışmalarını istemediği için onları böyle bir girişimden alıkoydu. Kendilerine «(Kadın, çocuk, yaşlı, hasta gibi) savaşma gücünden yoksun kimselerle birlikte siz de evlerinizde oturunuz» d
endi.
...
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürl
endi.
Artık onlar anlamazlar....
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Geride kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Sonunda kalpleri mühürl
endi.
Bundan ötürü anlayamazlar....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzünd
endi.
Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzünd
endi.
Onun Allah düşmanı olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli, yumuşak bir insandı/tam bir evvâhtı....
Yunus Suresi, 12. Ayet:
Ve insana bir darlık (musîbet, sıkıntı) isabet ettiği (dokunduğu) zaman, yatarken, otururken veya ayaktayken Bize dua etti (eder). Fakat onun sıkıntısını ondan giderdiğimiz zaman ona isabet eden darlıkta (sıkıntıda) Bize dua etmemiş gibi döndü (döner). İşte böylece müsriflere, yapmış oldukları şeyler süsl
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavminin küçük bir bölümünden başkası Mûsâ’ya iman etmedi. Çünkü Firavun, o yerde zorba bir kişi idi. O, gerçekten aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun'un, kendilerini bir musîbete uğratmasından korktukları için Mûsâ'ya, kavminden bir soy inandı ancak, başkaları inanmadı ve gerçekten de Firavun, yeryüzünde pek yüceydi ve gerçekten o, buyruktan çıkmış kişilerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve adamlarının kendilerine kötülük etmeleri korkusuyla, kavminden Musa'ya, bir genç takımdan başka iman eden olmadı. Şüphesiz Firavun yeryüzünde iyice büyüklenmişti ve o çok aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve erkaninin kendilerine fanalik yapmasindan korktuklarindan, milletinin bir kisim gencleri disinda, kimse Musa'ya inanmamisti, cunku Firavun o yerde hakimdi. O, gercekten asiri gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, milletinin bir kısım gençleri dışında, kimse Musa'ya inanmamıştı, çünkü Firavun o yerde hakimdi. O, gerçekten aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Neticede (ve bidâyetde) Musâya kavminin bir zürriyyetinden başkası — Fir'avn ile elebaşlarının kendilerine açacağı belâdan korkusuna — îman etmedi. Çünkü Fir'avn o yerde (Mısırda) cidden gaalibdi ve cidden aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Buna rağmen Fir'avun’un ve ileri gelenlerinin, kendilerini fitneye (işkenceye)atmasından korktukları için Mûsâ’ya, kavminin (genç) bir tâifesinden başkası îmân etmedi. Çünki Fir'avun yeryüzünde çok büyüklenen (bir zorba) idi. Ve doğrusu o, gerçekten(haddi aşarak) isrâf edenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, kavminin bir kısım gençleri dışında kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun, yeryüzünde çok ululanan ve gerçekten aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve çevresindekilerin işkence yapmasından korkmalarından dolayı kavminden Musa’ya çok küçük bir grubun dışında inanan olmadı. Çünkü Firavun o yerde hakimdi ve O, aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Hasılı, başlangıçta Mûsâ’ya, kendi kavminden, genç bir kuşaktan başka iman eden olmadı. Kavmi, Firavun’un ve ileri gelen yetkililerinin, kendilerine işkence edeceklerinden korkuyorlardı.Çünkü Firavun o ülkede son derece despot ve çok aşırı gidenlerd
endi.
...
Yunus Suresi, 91. Ayet:
O'na: «µimdi mi inandin? Daha once bas kaldirmis ve bozgunculuk etmistin» d
endi.
...
Yunus Suresi, 91. Ayet:
O'na: 'Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin' d
endi.
...
Yunus Suresi, 106. Ayet:
Ve Allah'ı bırakıp da sana ne bir faydası dokunan, ne bir zarar veren şeylere tapma, bunu yaparsan şüphe yok ki zâlimlerden olursun d
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma” diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemiler içindekilerle, dağlar gibi dalgalar arasında seyrediyordu. Nuh, ayrı bir yere çekilmiş, gemiden uzakta bulunan oğluna: 'Yavrucuğum, sen de bizimle beraber gemiye bin. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerle, kâfirlerle, nankörlerle beraber olma.' diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
(Gemi) onları dağlar gibi dalgaların arasından geçirirken, Nuh yalnız başına bir kenarda duran oğluna: 'Ey oğulcağızım! Gel bizimle birlikte bin ve kâfirlerle beraber olma' diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, daglar gibi dalgalar icinde onlari gotururken, Nuh, bir kenarda ayri kalmis olan ogluna «Ey ogulcugum! Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma» diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, içinde taşıdıklarıyla birlikte dağ gibi dalgalar arasında yüzüp yol alıyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilen oğluna, «oğulcağızım ! Bizimle beraber (gel) gemiye bin, kâfirlerle beraber olma,» diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış olan oğluna 'Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma' diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, içindekilerle birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ve Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna: «Ay oğlum, gel bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma!» diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, içindeki yolcularla birlikte dağ gibi dalgalar arasında akıyor, yol alıyordu. O sırada Nuh, bir kenarda duran oğluna «Yavrum, bizimle birlikte gemiye bin, kâfirler arasında kalma» diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Ve o (gemi, sular her tarafı istîlâ ettiğinde) onlarla birlikte dağlar gibi dalga(lar)içinde akıp gidiyordu. Nûh, (kendilerinden) ayrı bir yerde bulunan oğluna (îmân eder ümîdiyle): 'Ey oğulcuğum! Bizimle berâber (sen de) bin, kâfirlerle berâber olma!' diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Dağlar gibi dalgaların içinde onları götürürken Nuh bir kenarda ayrı kalmış oğluna: Bizimle beraber gel, küfredenlerle birlikte olma, diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında içindekileri götürüyordu. Nuh bir kenarda duran oğluna: “Oğulcuğum! Bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!” diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh, bir kenara çekilmiş oğluna: -Yavrucuğum, bizimle bin, kafirlerle olma! diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken, Nuh biraz ötede olan oğluna: "Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!" diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Gemi, onları dağlar gibi dalga(lar) arasından geçirirken Nûh, bir kenarda duran oğluna. "Yavrum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!" diye sesl
endi.
...
Hud Suresi, 44. Ayet:
Ve denildi ki: 'Ey toprak suyunu yut, ey gök sen de tut.' Su yatıştı, karar yerine getirildi, Cudi (Judea) üzerine oturdu ve 'Zalimler uzak olsunlar!,' d
endi.
...
Hud Suresi, 44. Ayet:
Bir süre sonra yere «Ey yer, suyunu yut» ve göğe «Ey gök, yağmurunu tut» d
endi.
Bunun üzerine sular çekildi, Allah'ın emri gerçekleşti ve gemi Cudi'ye oturdu. Bu sırada «Kahrolsun zalimler güruhu» diyen bir ses duyuldu....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Ve Nuh (A.S) Rabbine sesl
endi.
“Sonra (şöyle)dedi: “Rabbim! Muhakkak ki oğlum benim ailemdendir. Ve muhakkak ki Senin vaadin haktır ve Sen, hüküm verenlerin en iyi hüküm verenisin.”...
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh Rabbine: 'Ey Rabbim, oğlum benim ailemd
endi.
Senin va’din de, elbette haktır. Sen hâkimlerin, kanun-kural koyan hükümranların kanunlarını, kurallarını icra edenlerin en büyüğü, en hayırlısısın.' diye niyaz etti....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh, Rabbine sesl
endi.
Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin."...
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh Rabbine seslendi: «Rabbim! Oglum benim ailemd
endi.
Dogrusu Senin vadin haktir. Sen hukmedenlerin en iyi hukmedenisin» dedi....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nûh, Rabbına (yanık bir yürekle) seslendi «Rabbim ! Doğrusu oğlum benim ailemd
endi.
Şüphesiz ki senin va'din haktır ve sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin» dedi....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh Rabbine seslendi: 'Rabbim! Oğlum benim ailemd
endi.
Doğrusu Senin vadin haktır. Sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin' dedi....
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh rabbine sesl
endi.
Dedi ki: "Rabbim kuşkusuz benim oğlum ehlimdendir (ailemdendir) ve senin vaadin de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin."...
Hud Suresi, 45. Ayet:
Nuh, Rabbine sesl
endi.
Dedi ki: «Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin.»...
Hud Suresi, 70. Ayet:
Ellerinin ona ulaşmadığını görünce onlardan işkill
endi.
Ve kendilerinden ürpermeye başladı. "Korkma, dediler, biz Lût kavmine gönderildik."...
Hud Suresi, 77. Ayet:
Elçilerimiz melekler, Lût’a geldikleri zaman, Lût onlarla ilgili endişeye kapılıp kötül
endi.
Kavmini misafirlerinden uzaklaştırmakta zorlandı. 'Bu gün, zor bir gündür' dedi....
Hud Suresi, 77. Ayet:
Elçilerimiz, Lut’a gelince endişel
endi.
Onları korumaktan aciz olduğu için sıkıntı bastı ve “Zorlu bir gün.” dedi....
Yusif Suresi, 19. Ayet:
Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bil
endi.
...
Yusif Suresi, 19. Ayet:
Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Tanrı, yapmakta olduklarını bil
endi.
...
Yusif Suresi, 19. Ayet:
Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. «Hey, müjde.. Bu bir çocuk.» dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) «ticaret konusu bir mal» olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bil
endi.
...
Yusif Suresi, 20. Ayet:
Onu düşük bir fiyatla, birkaç dirheme sattılar. Onlar da Yûsuf’u önemsemeyenlerd
endi.
...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Padişah, o kadınlara, Yûsuf'tan murât almak istediğiniz zaman ne haldeydiniz dedi. Allah için dediler, onun bir kötülüğünü görmedik, bilmedik. Azîzin karısı da şimdi işte dedi, hak çıktı meydana, ondan murât almak isteyen bendim ancak ve o, hiç şüphe yok ki gerçeklerd
endi.
...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Kral, kadınlara: 'Yakınlık gösterip Yûsuf’a sahip olmayı arzuladığınızda sizi buna iten sebep ne idi? Onda size karşı bir meyil mi gördünüz?' dedi. Kadınlar: 'Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhine olacak bir kötülüğünü bilmiyoruz' dediler. Devletlü vezirin karısı ise: 'Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Ben yakınlık gösterip hile yaparak ona sahip olmaya kalkıştım. O kesinlikle doğru söyleyenlerd
endi.
' dedi....
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: "Ey babamız, ölçek bizden engell
endi.
Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız."...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Böylelikle babalarına döndükleri zaman dediler ki: "Ey babamız, ölçek bizden engell
endi.
Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız."...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: «Ey babamız, ölçek bizden engell
endi.
Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzakı alalım. Onu mutlaka biz koruyacağız.»...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Artık onların yükünü hazırladığı zaman su kabını, kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra müezzin: “Ey kafile, muhakkak ki; siz gerçekten hırsızlarsınız!” diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
(Yusuf) onların yükünü hazırladığı zaman maşrabayı kardeşinin yükü içine koydu! (Kafile hareket ettikten) sonra bir tellal: Ey kafile! Siz hırsızsınız! diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Onların yüklerini hazırladığında su kabını (öz) kardeşinin yüküne koydu. Sonra bir çağırıcı: 'Ey kafile! Siz şüphesiz hırsızsınız' diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
(Yusuf) onların yükünü hazırladığı zaman maşrabayı kardeşinin yükü içine koydu! (Kafile hareket ettikten) sonra bir tellal: Ey kafile! Siz hırsızsınız! diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Sonra onların bütün hazırlıklarını yaptığı vakit, su kabını kardeşinin yükü içine koydu, sonra da bir çağırıcı: «Ey kafile, siz kesinlikle hırsızlık yapmışsınız!» diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Yusuf, kardeşlerinin zahire yüklerini hazırlatırken, ölçü kabı olarak kullanılan su tasını öz kardeşinin yüküne koydurdu. Arkasından bir görevli: «Ey yolcular kafilesi, sizler hırsızsınız» diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Sonunda (Yûsuf) onların yüklerini hazırlayınca, su kabını kardeşinin(Bünyâmin’in) yüküne koydu; sonra bir tellâl (arkalarından): 'Ey kafile! Doğrusu siz gerçekten hırsız kimselersiniz!' diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Onların yüklerini yükletirken bir su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir münâdî: “Ey kafile! Durun! Siz hırsızsınız!” diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 70. Ayet:
Erzaklarını hazırlattığında, kardeşinin yükü içine Yusuf bir tas koydurttu, sonra bir tellâl 'Ey kafile, siz hırsızsınız' diye sesl
endi.
...
Yusif Suresi, 77. Ayet:
'O çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı,' dediler. Yusuf onlara belli etmeden: 'Siz gerçekten kötüsünüz. ALLAH anlattığınızın içyüzünü bilir,' diye söyl
endi.
...
Yusif Suresi, 100. Ayet:
Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: "Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir ed
endi.
Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O'dur."...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yükl
endi.
Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten bir su indirdi de vadiler kendi miktarınca sel oldu; sel de yüzüne çıkan bir köpük yükl
endi.
Bir zinet veya bir eşya yapmak için ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir, işte Allah, hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider insanlara faydası olan ise yerde kalır! İşte Allah böyle misaller verir!...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi miktarlarınca sel olup aktılar. Sel de suyun yüzüne çıkan bir köpük yükl
endi.
Bir zinet eşyası veya bir değerli mal yapmak için, ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir. İşte Allah hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Tanrı) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yükl
endi.
Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Tanrı, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayack şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Tanrı örnekleri böyle vermektedir....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Îmân ile küfrün mukāyesesi şuna ben zer: Allah,) gökten bir su indirdi de vâ diler kendi mikdarlarınca aktı; sel de üste çıkan bir köpük yükl
endi.
Bir ziynet veya bir eşyâ yapmak için, ateşte üze rini körük lemekte oldukları şeyler (ma'den ler)den de buna benzer bir köpük meydana gelir. İşte Allah, hak ile bâtıla böyle misâl getirir. Ama köpüğe gelince, böylece (o) yok olarak gider, (bâtıl böyledir). Hâlbuki insanlara fayda veren şeyler ise, artık o yerde (sâbit olarak)kalır (hak da buna benzer...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yükl
endi.
Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler) de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir....
Hicr Suresi, 78. Ayet:
Eyke halkı da zalimlerd
endi.
...
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
(Allâh'ın azâbından) korunanlara da: "Rabbiniz ne indirdi?" d
endi.
"Hayır (indirdi)." dediler. Bu dünyâda güzel iş yapanlara güzellik vardır, (onlar için) âhiret yurdu ise daha hayırlıdır. Korunanların yurdu ne güzeldir....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
O'nun nimetlerine şükred
endi.
. . (O), Onu seçmiş ve Onu sırat-ı müstakime yönlendirmişti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
(Allah'ın) nimetlerine şükred
endi.
(Allah) onu seçti ve doğru yola iletti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
Allah’ın nimetlerine şükred
endi.
Allah da onu seçmiş, doğru bir yola iletmişti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
O'nun nimetlerine şükred
endi.
Allah, onu seçmiş ve doğru bir yola iletmişti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
Allah'ın nimetlerine şükred
endi.
Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
O, (Allahın) ni'metlerine şükred
endi.
(Allah) onu beğenib seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmîşdi. ...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
Rabbinin nimetlerine şükred
endi.
Rabbi de onu seçmiş ve doğru yola iletmişti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
O'nun nimetlerine şükred
endi.
(Allah) onu (peygamber) seçti ve kendisini doğru yola iletti....
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
“Nimetlerine şükred
endi.
O’nu seçti ve kendini dosdoğru yola iletti.” ...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
(Allah'ın) ni'metlerine şükred
endi.
Allah onu beğenip seçti ye doğru yola hidâyet buyurdu....
Nəhl Suresi, 122. Ayet:
Ve ona dünyada (hakettiği) haseneler (pozitif dereceler) verdik. Muhakkak ki o, ahirette elbette salihlerd
endi.
...
İsra Suresi, 89. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, bu Kur'ân'da bütün meselelerden (misallerden) açıklama yaptık. Buna rağmen insanların çoğu sadece inkâr ederek dir
endi.
...
İsra Suresi, 89. Ayet:
Biz bu Kur'an'da her türlü örneği verdik, öyleyken onların çoğu kâfirlikte dir
endi.
...
İsra Suresi, 89. Ayet:
Bu Kur’an’da insanlar için her türlü örneği açıkladık, fakat, insanların çoğu küfürde dir
endi.
...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Ve meleklere, “Âdem'e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O cinlerd
endi.
Böylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska düştü. Hâlâ onu ve onun zürriyyetini (neslini), onlar sizin düşmanınız (olduğu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zalimler için ne kötü bir bedel (cehennem)....
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' demiştik. İblis hariç, meleklerin tamamı secde ederek saygı gösterdi. O cinlerd
endi.
Doğru ve mantıklı düşünmeyi terkederek Rabbinin icra planının dışına çıktı, isyan etti, günah işledi. Allah: 'Şimdi, siz, beni bırakıp da, onu ve onun soyunu mu emirlerine itaat edilecek otorite, koruyucu, dost ediniyorsunuz? Onlar sizin düşmanınızdır. Âsiler, zâlimler ve kâfirlerin, şeytanın dostluğunu Allah’ın dostluğuna tercihleri ne kötü bir değişme, ne kö...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerd
endi.
Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, benim beri yanımdan, onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!...
Kəhf Suresi, 96. Ayet:
"Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "Körükleyin!" dedi. Onu ateş haline koyunca da "Getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim!" diye sesl
endi.
...
Məryəm Suresi, 17. Ayet:
Kendisiyle onlar arasına bir perde çekmişti. Bu durumda ona Ruhumuzu gönderdik ve önünde mükemmel bir insan olarak biçiml
endi.
...
Məryəm Suresi, 24. Ayet:
İçinden bir ses Meryem’e: 'Sakın bir çocuk doğuracağım diye üzülme, Rabbin rahmindekini en itibarlı bir şahsiyet olarak görevlendirecek, alt tarafından da bir su kanalı, bir çay akıtacak.' diye sesl
endi.
...
Məryəm Suresi, 24. Ayet:
'Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı hazırlamıştır,' diye (ağacın) altından kendisine sesl
endi.
...
Məryəm Suresi, 24. Ayet:
Melek, Meryem'e, aşağı tarafından şöyle sesl
endi.
«Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı.»...
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Ve bu kitapta Musa'yı da an. Doğrusu, o da seçilmiş biriydi. (Allah'ın) haberci elçilerind
endi.
...
Taha Suresi, 56. Ayet:
Ve andolsun ki; âyetlerimizin (mucizelerimizin) hepsini, ona gösterdik. Buna rağmen yalanladı ve (yalanında) dir
endi.
...
Taha Suresi, 56. Ayet:
Biz Firavun’a bütün âyetlerimizi, delillerimizi gösterdik, fakat o bunları yalan saydı ve gerçeği kabul etmemekte dir
endi.
...
Ənbiya Suresi, 74. Ayet:
(74-75) Lût’a da hüküm ve ilim verdik ve onu iğrenç işler yapan şehir halkından kurtardık ki gerçekten onlar kötü ve itaat dışına çıkmış fâsık bir güruh idiler. Kendisini de şefkat ve himayemize aldık. O gerçekten erdemli kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Lût’u rahmet deryamıza gark ettik. O dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi mü’minlerden, sâlih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Ve onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Biz, Lût’u rahmetimizin içine koyduk; çünkü o, cidden salih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Lut'u rahmetimizin icine aldik; dogrusu o iyilerd
endi.
*...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Lut'u rahmetimizin içine aldık; doğrusu o iyilerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu ise rahmetimizin içine aldık. Çünkü o iyi kişilerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu ise rahmetimizin içine aldık. Çünkü o salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu rahmetimizin ta içine koyduk. Çünkü o, saalihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Ve onu (Lût’u) rahmetimizin içine aldık. Gerçekten o, sâlih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Ve onu rahmetimize kattık. Doğrusu o, salih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Ve (Lut'u) rahmetimizle kuşattık: çünkü o gerçekten dürüst ve erdemli kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
O’nu da rahmetimize dahil ettik. Çünkü o, iyi ve dürüst kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
(74-75) Lût’a da hüküm ve ilim verdik ve onu iğrenç işler yapan şehir halkından kurtardık ki gerçekten onlar kötü ve itaat dışına çıkmış fâsık bir güruh idiler. Kendisini de şefkat ve himayemize aldık. O gerçekten erdemli kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 75. Ayet:
Böylece onu rahmetimize aldık. Çünkü o iyi ve hayırlı kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
Ve İsmâîl de, İdris de, Zül-Kifl de, hepsi de sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail'i, İdris'i ve Zülkifl'i de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zülkifl. . . Hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmâil, İdris ve Zülkifl’i de hatırlayarak insanlara anlat. Hepsi de sabırla mücadeleye devam eden, metanetli kimseler-d
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zulkifl('i) de (an). Hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zü'l-Kifl, hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmâil’i, İdrîs’i, Zü’l-Kifl’i de hatırla. Bunların her biri de sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
ismail, idris ve Zulkifl hakkinda anlattigimizi da an; onlarin herbiri sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail'i, İdris'i ve Zülkifl'i de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zülkifl'i de. Hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zülkifl'i de (hatırla). Onların hepsi de sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zülkifl, hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmâîli, Idrîsi, Zülfikü de (yâdet. Bunların) her biri de sabr (ve sebat) edenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) İsmâîl’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de (hatırla)! Hepsi de sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail'e, İdris'e ve Zülkifl'e de. Onların her biri sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail'i, İdris'i ve Zülkifl'i de an! Hepsi de sabreden kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zülkifl de. Hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmâ'il'i, İdris'i, Zu'l-Kifl'i de an; hepsi de sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris ve Zü'l-Kifl, hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail, İdris, Zülkifl, hepsi sabredenlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları da rahmetimize soktuk. Çünkü onlar salihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onlari rahmetimizin icine aldik; dogrusu onlar iyilerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları rahmetimize aldık. Şüphesiz ki onlar iyi yararlı kişilerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları rahmetimizin içine aldık; doğrusu onlar iyilerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları da rahmetimizin içerisine sokduk. Onlar hakıykaten saalihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları da rahmetimize dâhil ettik. Çünki onlar sâlih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Ve onları rahmetimize kattık. Doğrusu onlar; salih kimselerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları rahmetimizin içine aldık. Onlar gerçekten sâlihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 86. Ayet:
Onları rahmetimize soktuk, çünkü onlar Sâlihlerd
endi.
...
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Zünnun'u (Yunus'u) da. Hani öfkelenerek gitmişti de Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derken karanlıklar içinde: «Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim, ben gerçekten zalimlerden oldum diye.» sesl
endi.
...
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Zunnun'a (Yunus'a) gelince hani o öfke içinde yurdundan ayrılırken artık bizim kendisini sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonra karanlıklar içinde «Senden başka ilah yoktur, sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ben gerçekten bir zalim oldum» diye bize sesl
endi.
...
Ənbiya Suresi, 89. Ayet:
Zekeriyya'yı da hatırla. Hani O Rabb'ine «Ya Rabb'i, beni tek, evlatsız bırakma, gerçi en hayırlı mirasçı sensin, her şey sonunda sana kalacaktır» diye sesl
endi.
...
Möminun Suresi, 53. Ayet:
İnsanlar, geçmiş mülga kitapları sahiplenerek, ideolojik cereyanlara kapılarak, aralarındaki düzenlerini, işlerini, birliklerini, güçlerini, yönetimlerini, ekonomilerini ve dinlerini parçaladılar. Her grup, kendisinde bulunan ile sevinip böbürl
endi.
...
Möminun Suresi, 53. Ayet:
Derken insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürl
endi.
...
Möminun Suresi, 106. Ayet:
"Rabbimiz, dediler, bahtsızlığımız bizi y
endi.
Biz sapık bir topluluk olduk."...
Şüəra Suresi, 39. Ayet:
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz?" d
endi.
...
Şüəra Suresi, 39. Ayet:
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz?" d
endi.
...
Şüəra Suresi, 39. Ayet:
Ve insanlara da: «Siz de toplanıyor musunuz?» d
endi.
...
Nəml Suresi, 17. Ayet:
Ve Süleyman (A.S) için cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı. Sonra da onlar düzenl
endi.
...
Nəml Suresi, 18. Ayet:
Derken Karınca vadisine geldiklerinde, onları gören bir karınca: "Ey karıncalar, haydin yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları, sizi fark etmeyerek ezip çiğnemesinler!" diye sesl
endi.
...
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? d
endi.
O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk....
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? d
endi.
O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk....
Nəml Suresi, 42. Ayet:
(Kadın lider) varınca kendisine, 'Senin tahtın buna mı benziyor?' d
endi.
'Tıpkı o,' dedi, 'Bize ondan önce bilgi verilmişti ve biz müslüman idik.'...
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Melike gelince, «Senin tahtın da böyle mi?» d
endi.
O şöyle cevap verdi: «Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik.»...
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Belkıs geldiğinde, ona 'Senin tahtın buna benziyor mu?' d
endi.
Belkıs 'Sanki kendisi,' dedi. 'Zaten bize daha önce bilgi ulaşmış ve biz hakka teslim olmuştuk.'...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Ve Allah'tan başka taptığı şeyler ona mani oldu. Muhakkak ki o, kâfirler kavmind
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
O’nu, Allah’ı bırakıp yarattıkları içinden taptığı şeyler müslüman olmaktan alıkoymuştu. Çünkü o kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onun Allah'tan başka taptığı şey(ler) kendisini (Allah'ın ibadetinden) alıkoymuştu. Çünkü o inkârcı bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, inkâr eden bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Melikeyi o zamana kadar alikoyan, Allah'tan baska taptigi seylerdi; cunku kendisi inkarci bir millett
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Melikeyi o zamana kadar alıkoyan, Allah'tan başka taptığı şeylerdi; çünkü kendisi inkarcı bir millett
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
O'nu, Allah'tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Tanrı'dan başka tapmakta olduğu şeyler onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, kafir bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Zâten onu Allah’dan başka tapmakta olduğu şeyler, (o zamâna kadar Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Çünki o, kâfir bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onun Allah'ı bırakıp da tapmaya devam ettiği şey, kendisine mani olmuştu. Ve gerçekten o, küfreden bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi kâfir bir kavimd
endi.
...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona, saraya gir d
endi.
Billûr döşemeyi görünce derin bir su sandı ve bacaklarını sıvadı. Süleyman, bu dedi, billûr döşenmiş düz bir sâha. Bunun üzerine o da Rabbim dedi, ben kendime zulmettim ve teslîm oldum Süleyman'la berâber âlemlerin Rabbi Allah'a....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: Köşke gir! d
endi.
Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: Köşke gir! d
endi.
Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona, 'Sarayın salonuna gir,' d
endi.
Sarayın salonunu görünce, su havuzu sanarak bacaklarını sıvadı. (Süleyman) dedi ki, 'Bu, kristalle döşenmiş bir salondur.' (Kadın lider), 'Rabbim, kendime haksızlık etmişim. Süleyman ile birlikte evrenlerin Rabbi ALLAH'a teslim oldum,' dedi...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona «köşke gir!» d
endi.
Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. Süleyman «Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir» dedi. Melike dedi ki: «Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman'ın maiyyetinde, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.»...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: Köşke gir, d
endi.
Onu görünce; derin bir su sandı ve iki ayağını açtı. Doğrusu bu, camdan yapılmış düzeltilmiş mücella bir açıklıktır, dedi. O: Rabbım; şüphesiz ben, kendime zulmetmişim. Süleyman'la beraber alemlerin Rabbı olan Allah'a teslim oldum, dedi....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
(Az sonra) ona: "Girin bu saraya!" d
endi.
Fakat sarayı görünce, (önünde) engin, duru bir su (var) sandı ve eteğini yukarı çekti. (Süleyman:) "Bu, zemini camla döşenmiş bir saraydır!" dedi. (Sebe Melikesi:) "Rabbim!" dedi, "(Senden başkasına kulluk etmekle) ben kendime yazık etmişim; fakat (şimdi) Süleyman'la beraber alemlerin Rabbi olan Allah'a yürekten boyun eğiyorum!"...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: "Köşke gir!" d
endi.
Köşkü görünce zemini su sandı ve bacaklarını sıvadı. (Süleymân) "O, cilâlı, şeffaf sırçadandır" dedi. (Kraliçe): "Rabbim, ben kendime zulmetmişim. (Artık) Süleymân'la beraber âlemlerin Rabbi Allah'a teslim oldum," dedi....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Kendisine 'Saraya gir' d
endi.
Sarayın zeminini görünce, onu duru bir su zannetti ve eteklerini topladı. Süleyman 'Bu billurdan yapılmış saydam bir saraydır' dedi. Belkıs 'Rabbim, ben gerçekten kendime yazık etmişim,' dedi. 'Şimdi Süleyman ile beraber Âlemlerin Rabbine teslim oldum.'...
Qəsəs Suresi, 4. Ayet:
O ülkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, (yalnız) kadınlarını sağ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, (yeryüzünde) bozgunculuk çıkarmak isteyen kimselerd
endi.
...
Qəsəs Suresi, 30. Ayet:
Fakat oraya yaklaşınca, o kutlu yerde, vadinin sağ yamacındaki (yanan) ağaç yönünden kendisine: "Ey Musa, Benim Ben, Allah: Alemlerin Rabbi!" diye sesl
endi.
...
Qəsəs Suresi, 64. Ayet:
Ve onlara: "Ortaklarınızı çağırın!" d
endi.
Bunun üzerine onlar çağırdılar. Fakat onlara icabet etmediler ve azabı gördüler. Keşke onlar, hidayete ermiş olsalardı....
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Karun, Musa (A.S)'ın kavmind
endi.
Sonra onlara karşı azdı. Ona hazineler verdik. Öyle ki gerçekten onun anahtarlarını mutlaka kuvvetli bir topluluk zor taşıyordu. Kavmi ona "Sevinme (gururlanma), muhakkak ki Allah şımaranları (gururlananları) sevmez." demişti....
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Şüphesiz Kârûn, Mûsâ’nın kavmind
endi.
Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.”...
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Karun Mûsâ’nın kavmind
endi.
Onlara karşı azgınca, haksız davrandı, zulmetti. Biz ona hazineler vermiştik. Anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona: 'Şımarma, Allah şımarıkları sevmez' dedi....
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Şüphesiz Karun, Musa'nın kavmind
endi.
Ancak onlara karşı azgınlık etti. Biz ona anahtarlarını (bile) güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Hani kavmi ona şöyle demişti: 'Şımarma! Çünkü Allah şımaranları sevmez....
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Karun, Musa'nın kavmind
endi.
Onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki; «Şımarma, Allah şımaranları sevmez.»...
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Filhakıyka Kaarun Musânın kavmind
endi.
Fakat onlara karşı serkeşlik etdi o. Biz ona öyle hazineler verdik ki anahtarları (nı taşımak bile) gücü kuvvetli büyük bir cemâate ağır geliyordu. O vakit kavmi ona şöyle demişdi: «Şımarma. Çünkü Allah şımarıkları sevmez». ...
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmind
endi.
Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez."...
Ənkəbut Suresi, 16. Ayet:
Ve İbrahim (de, Bizden aldığı ilhamla) kavmine dönerek: "Allah'a kulluk edin ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır!" diye sesl
endi.
...
Ənkəbut Suresi, 26. Ayet:
Bunun üzerine Lût ona itimat edip güv
endi.
İbrâhim: 'Ben özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapacak insanlar bulmak için Rabbimin dilediği yere hicret ediyorum. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümran olan O’dur.' dedi....
Ənkəbut Suresi, 33. Ayet:
Elçilerimiz, melekler Lût’a gelince, Lût onlarla ilgili endişeye kapılıp kötül
endi.
Kavmini misafirlerinden uzaklaştırmakta zorlandı. Melekler Lût’a: 'Korkma, üzülme. Seni ve aileni, mü’minleri kurtaracağız. Yalnız karın, geride kalanlardan, cezaya çarptırılanlardan olacak.' dediler....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Gerçekten bir vadinin sağında ve solunda uzayan iki ovadan oluşmuş Sebe yurdundan alınacak ibret dersi vardır. Onlara «Rabb'inizin verdiği rızıkları yiyiniz ve O'na şükrediniz, işte size güzel bir ülke ve bağışlayıcı bir Rabb» d
endi.
...
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Bu da, yeryüzünde kibirlenmeleri ve kötü hileleri yüzünd
endi.
Halbuki fena bir kuruntu, ancak sahibinin başına geçer. O halde evvelkilerin sünnetinden (inkârcıların başına gelen azabdan) başka ne gözetirler? Sen Allah’ın sünnetinde, (kâfirlere azap kanununda) aslâ bir tedbil bulamazsın. Allah’ın sünnetinde bir tahvil de bulamazsın....
Yasin Suresi, 26. Ayet:
Ona 'Cennete gir' d
endi.
O ise 'Keşke,' diyordu. 'Kavmim bilseydi,...
Saffat Suresi, 83. Ayet:
İbrâhim de, dinî esaslarda, imanda, tevhidde, uyguladığı metotta, kesinlikle Nûh’un sıkı takipçilerind
endi.
...
Saffat Suresi, 83. Ayet:
Şüphesiz İbrahim de, Nûh’un (esasta aynı) dinind
endi.
...
Saffat Suresi, 83. Ayet:
İbrahim de Nuh'un milletind
endi.
...
Saffat Suresi, 83. Ayet:
İbrahim de onun milletind
endi.
...
Sad Suresi, 17. Ayet:
(Ey Rasûlüm, şimdi) sen onların dediklerine (Kâfirlerin tekzibine) sabret de (ibadette) kuvvetli kulumuz Davûd’u hatırla. Çünkü o, Allah’ın rızasına daima dön
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
Gerçekten bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var ve benim bir koyunum var. Buna rağmen "Ona beni kefil kıl (onu da bana ver)." dedi. Söyledikleri ile beni y
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
(Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni y
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
«Bu kardesimin doksan dokuz disi koyunu, benim de bir tek disi koyunum vardir; O'nu da bana ver dedi ve tartismada beni y
endi.
»...
Sad Suresi, 23. Ayet:
Şüphen olmasın ki, bu benim kardeşimdir; doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Onu da bana ver, di gerine katayım, dedi ve beni konuş mada y
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
'Bu kardeşimin doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum vardır; O'nu da bana ver dedi ve tartışmada beni y
endi.
'...
Sad Suresi, 23. Ayet:
(Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken «Onu da bana ver» dedi ve tartışmada beni y
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
«Şu benim kardeşim, onun doksan dokuz kişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var, böyle iken; «Onu da bana bırak» dedi. Ve beni söyleşmede (tartışmada) y
endi.
» diye anlattı....
Sad Suresi, 23. Ayet:
Bu kardeşimin doksandokuz dişi koyunu var. Benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken onu da bana ver dedi ve tartışmada beni y
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
(Onlardan biri şöyle dedi:) 'Doğrusu bu benim kardeşimdir; onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise tek bir koyunum var. Böyle iken: 'Onu bana ver!’ dedi ve tartışmada beni y
endi.
'...
Sad Suresi, 23. Ayet:
Gerçekten bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum var. Onu bana ver, dedi ve söyleşmede beni y
endi.
...
Sad Suresi, 23. Ayet:
"Bu benim kardeşimdir. Onun doksandokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken: 'Onu da bana ver!' dedi ve beni tartışmada y
endi.
"...
Sad Suresi, 30. Ayet:
Bir de Davûd’a (oğlu) Süleyman’ı ihsan ettik. Süleyman ne güzel kuldu? Çünkü o, daima (Allah’ın rızasına ve ibadetine) rücû ed
endi.
...
Sad Suresi, 30. Ayet:
Davud'a Süleyman'ı ihsan ettik. Ne güzel kuldur O! Şüphesiz O, devamlı Allah'a yönelip gönlünü O'na ver
endi.
...
Sad Suresi, 32. Ayet:
Dedi ki: 'Doğrusu ben mal sevgisine kapıldım da, Rabbimin zikrinden geri kaldım.' [5] Nihayet (güneş) perdenin arkasına gizl
endi.
...
Sad Suresi, 32. Ayet:
«Ben, dedi, at sevgisini, Rabbimi anmaktan ötürü tercih ettim.» Nihayet atlar perdenin arkasına gizl
endi.
...
Sad Suresi, 41. Ayet:
Bizi ilâh tanıyan, candan müslüman, saygılı kulumuz Eyyûb’u da hatırlayarak insanlara anlat. 'Zahmet ve acı vererek şeytan bana dokundu, beni hastalandırdı' diye Rabbine niyaz etti, sesl
endi.
...
Sad Suresi, 44. Ayet:
O (Eyyup) ne güzel kuldu. Hakikaten o daima (Allah'a) dön
endi.
...
Sad Suresi, 44. Ayet:
O, ne güzel kuldur! Daima Allah'a tevbe ve rücu ed
endi.
...
Sad Suresi, 47. Ayet:
Gerçekten onlar, katımızda seçilmiş hayırlı kimselerd
endi.
...
Sad Suresi, 47. Ayet:
Çünkü onlar bizim indimizde cidden seçginlerden, hayırlı (zâtilerd
endi.
...
Sad Suresi, 47. Ayet:
Ve bizim katımızda onlar seçkin, hayırlı kimselerd
endi.
...
Sad Suresi, 48. Ayet:
Ve an İsmâîl'i, El-Yesa'ı ve Zül-Kifl'i ve hepsi de hayırlı kişilerd
endi.
...
Sad Suresi, 48. Ayet:
İsmail'i, Elyesa'ı ve Zülkifl'i de anımsa; hepsi iyilerd
endi.
...
Sad Suresi, 48. Ayet:
İsmail, Elyesa' ve Zülkifl'i de an. Onların hepsi de hayırlı kimselerd
endi.
...
Sad Suresi, 48. Ayet:
İsmail'i, Elyese'i, Zülkifll'i de an! Hepsi seçkinlerd
endi.
...
Sad Suresi, 74. Ayet:
yalınız İblîs kibirlenmiye yeltenmişdi. (Zâten) o, (ilm-i ilâhîde) kâfirlerd
endi.
...
Zümər Suresi, 70. Ayet:
Ve her nefse (herkese) yaptığının karşılığı öd
endi.
Ve O (Allah), onların yaptıklarını çok iyi bilir....
Zümər Suresi, 70. Ayet:
Her nefs ne yapdıksa (karşılığı) tamamen öd
endi.
Ne yapıyorlar idiyse (zâten) O, çok iyi bil
endi.
...
Zümər Suresi, 70. Ayet:
Her kişiye ne yaptıysa eksiksiz öd
endi.
Ve Allah; onların yaptıklarını en iyi bilendir....
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra da hakikate karşı çıkan tüm topluluklar yalanladı. Her ümmet kendi Rasûllerini, Onu yakalamak (etkisizleştirmek, öldürmek) için niyetl
endi.
. . Bâtılı seslendirenler olarak, Hakk'ı geçersiz kılmak için mücadele ettiler. . . Bu yüzden onları yakaladım. . . Suçlarının karşılığını yaşatmam nasıl oldu?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Onlardan önce Nûh kavmi, onlardan sonra çeşitli topluluklar, gönderilen peygamberleri yalanlamışlardı. Her millet kendisine gelen Rasulü yakalayıp cezalandırmaya, ona suikast yapmaya niyetl
endi.
Bâtılı hakkın, hak, kutsal kitapların yerine koymak için batıl delillerle mücadele ettiler. Ben de onları kıskıvrak yakalayıp işlerini bitirdim. Peygamberlerimi yalanlama, hakkın yerine bâtılı koyma suçuna denk, onları adâletle nasıl cezalandırdığımı bir görsünler....
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki fırkalar da yalanladılar. Her ümmet peygamberlerini yakalamaya yelt
endi.
Hakkı ortadan kaldırmak için batıla dayanarak mücadele ettiler. Böylece ben de onları yakaladım. Benim cezalandırmam (bak) nasıl oldu?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yelt
endi.
Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış?...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet kendi elçilerini [susturmak için] yakalamaya yelt
endi.
Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış!...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi peygamberlerini (susturmak için) yakalamağa yelt
endi.
Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık benim cezalandırmam nasılmış?...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin sebeplerine (yollarına) (ulaşırım), böylece Musa'nın İlâhı'na muttali olurum. Muhakkak ki ben, onun yalancı olduğunu zannediyorum." Ve işte böylece firavuna kötü ameli süsl
endi.
Ve böylece yoldan saptırıldı. Ve firavunun hilesi hüsrandan başka birşey olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Semâların sebeplerine. . . Bu sayede Musa'nın tanrısını anlayabilirim! Kesinlikle Onun yalancı olduğunu düşünüyorum!". . . Böylece Firavun'a yaptığı işin kötülüğü süslendirildi ve (hakikatine giden) yoldan engell
endi.
. . Firavun'un yöntemi hüsrandan başka bir şey sağlamadı!...
Fussilət Suresi, 15. Ayet:
Fakat Adn kavmi daha sonra yeryüzünde haksız yere kibirl
endi.
Ve dediler ki: “Kuvvet bakımından bizden daha güçlü kim vardır?” Onları yaratan Allah'ın kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlü olduğunu görmediler mi? Ve âyetlerimizi bilerek inatla inkâr ediyorlardı....
Zuxruf Suresi, 51. Ayet:
Firavun, kavmi içinde: 'Ey kavmim, Mısır’ın hâkimiyeti ve bu ülke ve şu köşkümün altından akıp giden ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?' diye sesl
endi.
...
Duxan Suresi, 22. Ayet:
Sonra Mûsâ, Rabbine, “Bunlar günahkâr bir toplumdur” diye sesl
endi.
...
Duxan Suresi, 22. Ayet:
Ama sonra, (onların düşmanlığından bezdiğinde,) "Bunlar (gerçekten) günaha batmış bir toplumdur!" diye Rabbine sesl
endi.
...
Duxan Suresi, 31. Ayet:
Yani Firavun'dan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerd
endi.
...
Duxan Suresi, 31. Ayet:
Yani Firavun'dan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerd
endi.
...
Fəth Suresi, 12. Ayet:
Hayır, siz Resûl ve mü'minlerin, ailelerine ebediyen asla dönmeyeceklerini zannettiniz. Ve bu (zan), kalplerinizde süsl
endi.
Kötü bir zanla zanda bulundunuz. Ve siz helâka müstahak bir kavim oldunuz....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
O, Mekke deresinde, onlara karşı size zafer vermişken onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çek
endi.
Allah, yaptıklarınızı görendir....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
O, sizi Mekkenin karnında onlara karşı muzaffer kıldıkdan sonra onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çek
endi.
Allah ne yaparsanız hakkıyle görücüdür. ...
Zariyat Suresi, 16. Ayet:
Rabblarının kendilerine verdiğini almış olarak. Zira onlar bundan önce de ihsan edenlerd
endi.
...
Zariyat Suresi, 28. Ayet:
(28-29) O vakit onlardan kalbinde bir korku gizl
endi.
Dediler ki: «Korkma!» ve O'nu bir bilgin oğul ile müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
(28-29) O vakit onlardan kalbinde bir korku gizl
endi.
Dediler ki: «Korkma!» ve O'nu bir bilgin oğul ile müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»...
Qəmər Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce de Nuh'un halkı yalanlamıştı. Kulumuzu yalanlayıp, 'Delidir' dediler. Nitekim o engell
endi.
...
Münafiqun Suresi, 3. Ayet:
Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürl
endi.
Artık onlar anlamazlar....
Münafiqun Suresi, 3. Ayet:
Çünkü onlar önce inandıklarını iddia ettiler, sonra inkâra gittiler. Bu sebeple kalpleri mühürl
endi.
Artık onlar hakkı anlamazlar....
Talaq Suresi, 9. Ayet:
Allah ve Rasulünün ortaya koyduğu düzene, şeriata karşı uyguladıkları planlarının cezasını tattılar. Hayatları dünyada da, âhirette de hüsran ile neticel
endi.
...
Təhrim Suresi, 10. Ayet:
Allah, inkar edenlere, Nuh'un karisiyla Lut'un karisini misal gosterir: Onlar, kullarimizdan iki iyi kulun nikahi altinda iken onlara karsi hainlik edip inkarlarini gizlemislerdi de iki peygamber Allah'tan gelen azabi onlardan savamamislardi. O iki kadina: «Cehenneme girenlerle beraber siz de girin» d
endi.
...
Təhrim Suresi, 10. Ayet:
Allah, inkar edenlere, Nuh'un karısıyla Lut'un karısını misal gösterir: Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun nikahı altında iken onlara karşı hainlik edip inkarlarını gizlemişlerdi de iki peygamber Allah'tan gelen azabı onlardan savamamışlardı. O iki kadına: 'Cehenneme girenlerle beraber siz de girin' d
endi.
...
Təhrim Suresi, 10. Ayet:
Allah kâfirlere örnek olarak Nuh'un karısı ile Lût'un karısını gösterdi. Onlar, salih kullarımızdan ikisinin nikâhı altında iken onlara hıyanet etmişlerdi. Ancak Allah'ın elinden onları kocaları da kurtaramadı ve onlara, 'Cehenneme girenlerle beraber siz de ateşe girin' d
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
İmran'ın kızı Meryem ki, onun iffeti ahs
endi.
Bu sebeple onun içine Ruhumuzdan üfledik. Ve o, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. Ve o, kanitin olanlardan oldu....
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Ve İmran kızı Meryem'le örnek getirmede ki o, ırzını korumuştu, derken biz, ona rûhumuzdan üfürmüştük ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını gerçekleştirmişti ve o, itâat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
İffetini, kale gibi koruyan, beline sahip olan İmrân’ın kızı Meryem’i de, Allah, iman edenlerin ibret alması için iffet numunesi gösterdi. Biz rahmetimizle varettiğimiz düzenin bir bölümü olan ruhumuzdan nûranî dalgalar halinde Îsâ’nın bütün hücrelerine ruh yayarak hayat verdik, onu bilinçlendirdik. Meryem, Rabbinin kanunlarını, mûcizelerini, kudretinin delillerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edip, boyun eğenlerden, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla namaz kılanlarda...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Mahrem yerini korumus olan Imran kizi Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan uflemistik; Rabbinin sozlerini ve kitablarini tasdik etmisti; o, Bize gonulden itaat edenlerd
endi.
*...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Bir de iffetini pek sağlam korumuş olan Imran kızı Meryem'i (misal verdi). Biz ona ruhumuzdan üfledik; o, Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti ve içtenlikle itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem'i de. Ona ruhumuzdan üflemiştik de Rabbının sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti. Ve o, gönülden itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Irzını korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerd
endi.
...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Bir de İmran kızı Meryem ki, iffetini korumuş, Biz de ona ruhumuzdan üflemiştik. O Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti ve Allah'a gönülden itaat eden kimselerd
endi.
...
Müddəssir Suresi, 22. Ayet:
(22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürl
endi.
...
Müddəssir Suresi, 23. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
edbera
: arkasını döndü
3.
ve istekbera
: ve büyüklük tasladı, kibirl
endi.
...
Müddəssir Suresi, 23. Ayet:
Sonra da arkasını döndü ve kibirl
endi.
...
Müddəssir Suresi, 23. Ayet:
(22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürl
endi.
...
Müddəssir Suresi, 23. Ayet:
Sonra da arkasını dönüp büyükl
endi.
...
Müddəssir Suresi, 23. Ayet:
Sonra arkasını döndü ve böbürl
endi.
...
Naziat Suresi, 23. Ayet:
(Adamlarını) topladı ve sesl
endi.
...
Naziat Suresi, 23. Ayet:
Derken (sihirbazlarını ve ordusunu) toplayıp (onlara) sesl
endi.
...
İnşiqaq Suresi, 15. Ayet:
Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi gör
endi.
...
İnşiqaq Suresi, 15. Ayet:
Hayır; gerçekten rabbi, kendisini çok iyi gör
endi.
...
İnşiqaq Suresi, 15. Ayet:
Hayır (o, Rabbine dönecekdi). Çünkü Rabbi onu çok iyi gör
endi.
...
İnşiqaq Suresi, 15. Ayet:
Hayır; gerçekten onun Rabbi, kendisini çok iyi gör
endi.
...
Bürüc Suresi, 5. Ayet:
İşkenceleri (Uhdûd’un), alevli ateşt
endi.
...
Şəms Suresi, 12. Ayet:
Bir ara onların en azılı olanları öne atıldığında, bu yalanlamaları iyice şiddetl
endi.
...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yükl
endi.
Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir....
Yasin Suresi, 51. Ayet:
Sur'a üfl
endi.
Bir de bakarsınız ki onlar kabirlerinden koşarak Rabblarına doğru çıkmaktadırlar....
Yasin Suresi, 51. Ayet:
Sûr'a üfl
endi.
İşte onlar kabirlerden Rablerine koşuyorlar....
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberlik görevi ile gönderilenlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Şüphesiz İlyas da gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Doğrusu İlyas da, gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Gerçekten İlyas da gönderilmiş (peygamber)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da, şübhe yok ki, gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Muhakkak ki İlyas da peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da şüphesiz resullerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyâs da elçilerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da peygamber olarak gönderilenlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 123. Ayet:
İlyas da elbette ki peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Şüphesiz Lût da peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Ve şüphe yok ki Lût da elbette peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da elbette peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da, kesinlikle özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberlik görevi ile gönderilenlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Şüphesiz Lut da gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da elbette peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Gerçekten Lut da gönderilmiş (elçi)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da gerçek ve şübhesiz gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Muhakkak ki Lut da peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lut da şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da şüphesiz, resullerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da gönderilen elçilerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Gerçekten Lût da gönderilmiş (peygamber)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Lût da peygamber olarak gönderilenlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 133. Ayet:
Hiç kuşkusuz, Lût da peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Şüphesiz Yûnus da peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yunus da, kesinlikle özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberlik görevi ile gönderilenlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Şüphesiz Yûnus da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yunus da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yunus da hiç şübhesiz gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Muhakkak ki Yunus da peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Şüphesiz ki Yunus da gönderilen peygamberlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yûnus da şüphesiz resullerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yûnus da gönderilen elçilerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Hiç şüphesiz Yunus da, gönderilmiş (peygamber)lerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yunus da peygamber olarak gönderilenlerd
endi.
...
Saffat Suresi, 139. Ayet:
Yûnus da gönderilen elçilerd
endi.
...
Qaf Suresi, 20. Ayet:
Ve sur'a üfl
endi.
İşte bu vaîd (ikaz) günüdür....
Qaf Suresi, 20. Ayet:
Sûr'a üfl
endi.
İşte bu, kendisine karşı uyarılan gündür....
Qaf Suresi, 20. Ayet:
Ve sûra üfl
endi.
İşte bu, geleceği vaat edilen gündür....
Mülk Suresi, 27. Ayet:
Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: «İşte çağırıp durduğunuz şey budur!» d
endi.
...
Mülk Suresi, 27. Ayet:
Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" d
endi.
...
Sad Suresi, 17. Ayet:
Sen onların dediklerine sabret ve güçlerin sahibi kulumuz Dâvûd'u hatırla. Şüphesiz o, Rabbine çokça dön
endi.
...
Sad Suresi, 22. Ayet:
(22,23) Dâvûd'un yanına girdiklerinde o, onlardan korkuvermişti. Ona, “Korkma! Biz, iki davacıyız. Kimimiz, kimimize haksızlık etti. Şimdi sen aramızda hak ile hüküm ver, haksızlık etme ve bizi doğru yolun ortasına yönelt” dediler. Birisi de dedi ki: “İşte bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var, benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken, ‘Onu da bana ver’ dedi ve konuşmada bana üstün geldi/tartışmada beni y
endi.
” ...
Sad Suresi, 23. Ayet:
(22,23) Dâvûd'un yanına girdiklerinde o, onlardan korkuvermişti. Ona, “Korkma! Biz, iki davacıyız. Kimimiz, kimimize haksızlık etti. Şimdi sen aramızda hak ile hüküm ver, haksızlık etme ve bizi doğru yolun ortasına yönelt” dediler. Birisi de dedi ki: “İşte bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var, benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken, ‘Onu da bana ver’ dedi ve konuşmada bana üstün geldi/tartışmada beni y
endi.
” ...
Sad Suresi, 30. Ayet:
Dâvûd'a Süleymân'ı da bahşettik. O ne güzel kuldu! Şüphesiz O, Rabbine çokça dön
endi.
...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, sizi bir candan oluşturan ve ondan da, kendisine ısınsın diye eşini yapandır. Ne zaman ki o, onu örtüp bürüdü, o zaman o hafif bir yük yükl
endi.
Ve bununla gidip geldi. Ne zamanki hanım ağırlaştı, hemen o ikisi Rablerine dua ettiler: “Eğer bize sağlıklı bir çocuk verirsen, andolsun ki kesinlikle karşılığını ödeyenlerden olacağız.” ...
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Melike geldiği zaman, “Senin tahtın böyle mi?” d
endi.
Melike: “Sanki bu, odur. Ve bize ondan önce bilgi verilmiş ve biz Müslümanlar olmuş idik.” ...
Hud Suresi, 7. Ayet:
"Ve Allah, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı evrede oluşturandır. –Evren, önce su hâlinde idi; O'nun tahtı su üzerindeydi; Allah o evrede de egemendi, plânlayıp yönet
endi.
– Ve eğer onlara, “Gerçekten siz öldükten sonra diriltileceksiniz” dersen, o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedetmiş olan o kişiler de kesinlikle sana, “Bu apaçık bir sihirden/sihirbazdan başka bir şey değildir” diyecekler. "...
Hud Suresi, 45. Ayet:
Ve Nûh Rabbine seslenip de dedi ki: “Rabbim! Oğlum benim ehlimd
endi.
Senin vaadin de elbette haktır. Ve Sen, hâkimlerin en hâkimisin.” ...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
"Ve hani Biz doğal güçlere, “Âdem'e boyun eğip teslimiyet gösterin” demiştik de İblis/ düşünce yetisi dışında hepsi boyun eğip teslimiyet gösterdi. İblis, görünmez varlıklardandı/ enerjid
endi.
Sonra da kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, Benim astlarımdan onu ve onun soyunu yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar için ne kötü bir değiştirmedir bu! "...
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
Ve İsmâîl, İdrîs ve Zülkifl, hepsi sabreden kimselerd
endi.
...
Mülk Suresi, 27. Ayet:
"Artık onlar, onu yakınlaşmış görünce, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselerin yüzleri kötüleşti. Ve: “İşte bu, çağırıp durduğunuz şeydir!” d
endi.
"...
İnşiqaq Suresi, 15. Ayet:
Hayır, şüphesiz Rabbi onu çok iyi gör
endi.
...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve hani Biz, doğadaki güçlere, “Âdem'e boyun eğip teslimiyet gösterin” demiştik de İblis/düşünce yetisi dışında doğadaki güçler hemen boyun eğip teslimiyet göstermişti. İblis yan çizdi, büyükl
endi.
Ve o, her şeyi bilerek reddedenlerden idi. ...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Allah, gökten bir su indirdi de vadiler, kendi ölçüsünde sel olup aktılar. Sonra da sel, suyun yüzüne çıkan bir köpük yükl
endi.
Bir zînet eşyası veya bir yarar sağlamak için, ateşte erittiklerinin üzerinde de benzeri bir köpük vardır. –Allah, hak ve bâtılı böyle örnekler.– Sonra köpük atılır gider, insanlara yararı olan ise yerde kalır. İşte Allah, örnekleri böyle verir. ...
Səff Suresi, 2. Ayet:
(2,3) Ey iman etmiş kimseler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında cezayı gerektiren büyük bir suç/ günah olarak belirl
endi.
...
Səff Suresi, 3. Ayet:
(2,3) Ey iman etmiş kimseler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında cezayı gerektiren büyük bir suç/ günah olarak belirl
endi.
...
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
(86,87) Ve “Allah'a iman edin ve Elçisi ile birlikte çaba harcayın” diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan güç [mal, mülk, evlat] sahibi olanlar senden izin istediler ve “Bırak bizi oturanlarla beraber olalım” dediler. Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri de damgalandı/ mühürl
endi.
Artık onlar iyice kavrayıp anlamazlar. ...
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
(86,87) Ve “Allah'a iman edin ve Elçisi ile birlikte çaba harcayın” diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan güç [mal, mülk, evlat] sahibi olanlar senden izin istediler ve “Bırak bizi oturanlarla beraber olalım” dediler. Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri de damgalandı/ mühürl
endi.
Artık onlar iyice kavrayıp anlamazlar. ...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yükl
endi.
Doğrusu o çok zalim, çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Doğrusu biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular. Onu insan yükl
endi.
Çünkü o çok zalim çok bilgisizdir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yükl
endi.
Çünkü o, çok zalim, çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yükl
endi.
Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yükl
endi.
Doğrusu o çok zalim, çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yükl
endi.
O gerçekten çok zalim ve çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yükl
endi.
Çünkü o, çok zalim çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Onu insan yükl
endi.
Çünkü insan çok zâlim ve çok câhildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yükl
endi.
İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yükl
endi.
Çünkü o, çok zalim, çok cahildir....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emâneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yükl
endi.
...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir; onu insan yükl
endi.
Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir. (kabulüne rağmen emanete hıyanet etmektedir)...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz, emaneti (Allah’a itaat ve ibadetleri), göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; ondan korktular da onu insan yükl
endi.
İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor. (Yani, bu emanetin şeref ve kıymeti, mes’uliyeti o kadar büyüktür ki, eğer o, şu büyük cisimlere ve yapısı sağlam varlıklara arz edilse ve onların da şuur ve idrakleri bulunsa muhakkak ki bu emaneti yüklenmekten sakınırlar ve ondan korkarlardı. Fakat insan...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Gerçekten Biz, emaneti; göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Ve korkup titrediler. Onu insan yükl
endi.
Doğrusu insan; pek zalim ve pek cahil oldu....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emaneti göklere ve yere ve dağlara teklif ettik, onlar onu yüklenmeden hemen çekindiler ve ondan korkuya düştüler ve onu insan yükl
endi.
Şüphe yok ki o, çok zalim, çok bilgisiz oldu....
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu taşımaktan kaçındılar, ondan korktular. Onu insan yükl
endi.
O, zalim ve cahil oldu....
İsra Suresi, 105. Ayet:
Biz Quranı haqq ilə nazil etdik və haqq ilə
endi.
Səni müjdələyici və xəbərdaredici olmağından başqa bir şey üçün göndərmədik....
Nəcm Suresi, 8. Ayet:
Sonra yaxınlaşdı və aşağı
endi.
...
Nəcm Suresi, 8. Ayet:
Sonra (Muhəmmədə) yaxınlaşıb aşağı
endi.
...
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
O sənin qəlbinə etibar edilən can [ilahi ismarıclar, etibar edilən bilik]
endi.
...
Nəcm Suresi, 9. Ayet:
və dərhal art arda vedrə sallandı/öbek öbek ayəler
endi.
...