Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Tövbə Suresi, 76. Ayet:
Allah onlara Öz lütfünü verdiyi zaman xəsislik edib üz çevirdilər. Onlar artıq r
ene
qatdırlar....
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
Budur Meymenin yoldaşlarına! Əshabi meym
ene
nədir?...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar, sana indiril
ene
ve senden önce indirilmiş olanlara inanırlar. Ve onlar, ahirete de kesin olarak inanırlar....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek, neredeyse görmelerini yok edecekti. Şimşek, aydınlık verince ışığında yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme yet
ene
klerini tamamen yok ederdi. Kuşkusuz, Allah'ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler, sözü, söyl
ene
nden başka bir şekle soktular. O zalimlere, doğru yoldan sapmalarına karşılık gökten bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: "Bizim için Rabb'ine söyle, onun nasıl bir sığır olduğunu açıklasın." dediler. Musa, "Allah, onun ne tam yaşlı ne de yavru; ikisinin arasında bir yaşta olduğunu söylüyor; öyleyse sizden ist
ene
ni yapın." dedi....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, "Allah'ın indirdiklerine iman edin." denildiğinde, "Biz, ancak bize indiril
ene
iman ederiz." dediler. Ve ondan başkasını kabul etmezler. Oysa O, yanlarındakini tasdik eden, hak bir kitaptır. Onlara de ki: "Madem inanıyordunuz, ne diye daha önce Allah'ın nebilerini öldürüyordunuz?"...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz; Allah'a, bize indiril
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve onların soyundan gelenlere indiril
ene
; Musa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rabb'lerinden verilenlere, iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Ve biz O'na teslim olanlardanız."...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ant olsun ki Kitap verilenlere hangi ayeti getirirsen getir, yine de onlar senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar, birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer, sana verilen bunca ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, o zaman zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur'an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil kolaylık diler. Allah, belirl
ene
n günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden, Kendisini yüceltmenizi ister ki böylece şükretmiş olursunuz....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında... Bir de sana öksüzleri soruyorlar. De ki: "Onların hayatlarını düz
ene
sokmak, sahipsiz bırakmaya göe hayırlı olandır." Eğer birlikte yaşayacak olursanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncu olanla yapıcı olanı ayırt etmesini bilir. Eğer, Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Zira Allah, Çok Güçlü ve Her Şeye Egemen'dir....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana "adet görme durumundan" soruyorlar. De ki: "O bir rahatsızlıktır." Kadınlar adet hali durumundayken onlardan uzak durun. Adet görme bitinceye kadar onlara yaklaşmayın. Adet hali bitince, onlara Allah'ın buyruğuna uygun şekilde yaklaşın. Kuşkusuz, Allah, tevbe edenleri sever. Ve temizl
ene
nleri de sever....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Nebileri onlara: "Allah size Talut'u komutan olarak tayin etti." dedi. Onlar: "Biz komutanlığa ondan daha layık olduğumuz ve o fazla bir servete de sahip değilken, bize nasıl komutan olabilir?" dediler. O da: "Allah, onu üzerinize seçti, ona geniş bir bilgi ve üstün bir güç verdi." dedi. Zira Allah, gücü hak ed
ene
verir. Allah, Her Şeyi Kuşatan ve Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin durumu, yedi başak bitiren ve her bir başakta yüz dane olan bir tohum tanesi gibidir. Allah hak ed
ene
kat kat verir. Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Resul, Rabb'inden kendisine indiril
ene
iman etti, Mü'minler de. Hepsi; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman ettiler: "Biz, O'nun resullerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabb'imiz! Bizi bağışla, dönüşümüz ancak Sana'dır." dediler....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü hak ed
ene
verirsin, mülkü hak edenden çekip alırsın. Hak edeni aziz, hak edeni zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Kuşkusuz Sen Her Şeye Güç Yetiren'sin."...
Ali-İmran Suresi, 27. Ayet:
"Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye dönüştürürsün. Diriyi, ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Hak ed
ene
hesapsız rızık verirsin."...
Ali-İmran Suresi, 36. Ayet:
Onu doğurunca: "Rabbim! Ben onu kız olarak doğurdum." Zaten Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu. Erkek kız gibi değildir. İsmini, Meryem koydum. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytana karşı Sen'in himay
ene
bırakıyorum." dedi....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Ehli Kitap'tan bir grup dedi ki: "İnananlara indiril
ene
günün başında iman edin, günün sonunda da küfredin. Belki dinlerinden dönerler."...
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
"Kendi dininize tabi olanlardan başkasına inanmayın." dediler. De ki: "Hidayet, Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilmiş olanın benzerinin verilmesinden veya Rabb'inizin katından aleyhinize kanıt getirebileceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz." De ki: "Lütuf, Allah'ın elindedir, onu hak ed
ene
verir." Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Ali-İmran Suresi, 74. Ayet:
Allah, rahmetini hak ed
ene
has kılar. Allah, Büyük Lütuf Sahibi'dir....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz; Allah'a, bize indiril
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onun soyundan gelenlere indiril
ene
; Musa'ya, Îsa'ya, nebilere Rabb'lerinden veril
ene
iman ettik. Onları, birbirinden ayırt etmeyiz. Biz, O'na teslim olanlardanız."...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey Kitap Ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz halde, niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yelt
ene
rek, inanmak isteyenleri O'nun yolundan döndürmeye çalışıyorsunuz! Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir."...
Ali-İmran Suresi, 129. Ayet:
Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. O hak edeni bağışlar, hak ed
ene
azap eder. Allah Çok Affedici ve Çok Bağışlayıcı'dır....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Onlar, bollukta da darlıkta da infak ederler. Öfkelerini y
ene
rler, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah muhsin olanları sever....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Hani, Resul sizi çağırdığı halde; siz, kimseye dönüp bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gel
ene
üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar dediler ki: Allah, "Ateş tarafından y
ene
n bir kurban getirmedikçe, hiçbir resule inanmamamız konusunda bizden söz aldı." De ki: "Kuşkusuz, benden önce nice resuller açık kanıtlarla ve sizin istediğiniz şeyi getirmişti. Eğer doğru söyleyenlerdenseniz, onları niçin öldürdünüz?"...
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Mallarınızla ve canlarınızla d
ene
neceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvalı olursanız, bilin ki bu, kesin kararlılık gösterilmesi gereken işlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap Ehli'nden öyle kimseler var ki, Allah'a, size indiril
ene
, kendilerine indiril
ene
tam bir samimiyetle iman ederler. Allah'ın ayetlerini az bir değer karşılığında satmazlar. İşte onların hak ettikleri şey Rabb'lerinin yanındadır. Kuşkusuz, Allah, hesabı çabuk görendir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye kadar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye t
ene
zzül etmesin. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 20. Ayet:
Eğer eşinizden boşanıp, başka biriyle evl
ene
cek olursanız, boşadığınız eşinize yığınla mal vermiş olsanız bile, verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın. Ona verdiğinizi, iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi geri alacaksınız?...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Sizden kim muhsenat mü'min kadınlarla evl
ene
cek güce sahip değilse, yeminle sahip olduğunuz mümin esir kızlarla evlensin. Allah, imanınızı en iyi bilendir. Sizler, birbirinizdensiniz. O halde iffetli, edepli, hayasızlık etmeyen ve gizli dost edinmemiş olanlarla; sorumlularının izni ve ücretlerini meşru bir şekilde vererek evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu içinizden günaha girme korkusu taşıyanlar içindir. Ancak sabretme...
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Eğer siz, yasaklananların büyüklerinden sakınırsanız, kötülüklerinizi küfrederiz. Ve sizi şerefli bir mesk
ene
yerleştiririz....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Görüyor musun? Sana indiril
ene
ve senden önce indiril
ene
inandıklarını ileri sürenleri! Tağuti yasalarla yargılanmak istiyorlar. Oysa onlara, onu küfretmeleri emredilmişti. Zaten şeytan onları derin bir sapkınlıkla saptırmak istiyor....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde de olsanız, ölüm gelir sizi bulur. Onlara, bir iyilik isabet etse, "Bu Allah'tandır." derler. Onlara, bir kötülük isabet etse, bu "senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu halka ne oluyor ki söyl
ene
n sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Salatı ikame ettikten sonra ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerinde Allah'ı anın. Güv
ene
kavuştuğunuz zaman, salatı gereği gibi ikame edin. Kuşkusuz salat, belirlenmiş vakitlerde Mü'minler üzerine yazılmıştır....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Oysa O, onların planlarını boşa çıkarandır. Onlar, "salatı ikame ettikleri" zaman üş
ene
üş
ene
yaparlar" İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı da pek az zikrederler....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
Ancak, onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve Mü'minler, sana ve senden önce indiril
ene
inanırlar. Salatı ikame edenler, zekatı yapanlar, Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenler; işte onlara büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Ne Mesih ne de mukarrabin melekler Allah'a kul olmaktan kaçınmazlar. Kim büyükl
ene
rek O'na kulluk etmekten kaçınırsa, bilsin ki O, yakında onların tamamını huzuruna toplayacaktır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Ama iman edip, salihatı yapan kimselerin, yaptıklarının karşılığı eksiksiz verilecektir. Ve Kendi fazlından daha da artıracaktır. Ama büyüklük taslayan ve kibirl
ene
n kimselere gelince, onlara can yakıcı bir azap ile azap edecek. Ve onlar, Allah'tan başka ne bir yardımcı ne de bir veli bulabilirler....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Dilerim ki, benim günahımla birlikte kendi günahını da yükl
ene
rek Ateş'e gidenlerden olursun. Çünkü zalimlerin cezası budur."...
Maidə Suresi, 40. Ayet:
Bilmez misin? Kuşkusuz ki göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Hak ed
ene
azap eder, Hak edeni bağışlar. Allah Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Maidə Suresi, 59. Ayet:
De ki: "Ey Kitap Ehli! Allah'a, bize indiril
ene
ve bizden önce indiril
ene
inandığımız için mi bizden nefret ediyorsunuz? Kuşkusuz, çoğunuz fasıksınız."...
Maidə Suresi, 81. Ayet:
Eğer onlar, Allah'a, Nebi'ye ve ona indiril
ene
iman etselerdi, onları evliya edinmezlerdi. Fakat onlardan pek çoğu fasıktır....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ancak bilinçli olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun bedeli ailenize yedirdiğinizin ortalaması üzerinden on yoksulu yedirmek veya onları giydirmek veya bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunlara gücü yetmey
ene
üç gün siyam vardır. Bozduğunuz yeminlerinizin bedeli budur. Yeminlerinizi bozmayın. Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah, ellerinizin ve oklarınızın ulaşabildiği bir kısım avla sizi d
ene
r. Ki görünmeyen yerde kendisine karşı gelmekten sakınanların kimler olduğunu bilmek için. Bundan sonra kim haddi aşarsa onun için elem verici bir azap vardır....
Ənam Suresi, 31. Ayet:
Allah ile karşılaşmayı yalan sayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Nihayet o saat ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yükl
ene
rek: "Dünyada iyi şeyleri yapmamaktan dolayı yazıklar olsun bize." diyecekler. Dikkat edin yüklendikleri şey ne kötüdür!...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Gökleri ve yeri hakikat ile yaratan O'dur. O gün, "Ol!" der o da oluverir. O'nun sözü haktır. Sura üfl
ene
ceği gün mülk O'nundur. Gaybı da görüneni de bilendir. O, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi, yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle d
ene
mek için bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan, O'dur. Kuşkusuz Rabb'in, cezası pek çabuk olandır. Ve gerçekten O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əraf Suresi, 3. Ayet:
Rabb'inizden size indiril
ene
uyun. O'nun yanı sıra başka velilere uymayın. Ne kadar az öğüt tutuyorsunuz!...
Əraf Suresi, 15. Ayet:
"Sen gözl
ene
nlerdensin." dedi....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayan ve büyükl
ene
nler var ya, onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar deve iğnenin deliğinden geçmedikçe, Cennet'e giremeyeceklerdir. Mücrimleri böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Mademki sizin bir kısmınız benimle gönderil
ene
iman etmiş, bir kısmınız da iman etmemişse; o halde Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Musa, belirlediğimiz buluşma için adamlarından yetmiş kişi seçti. Kendilerini sarsıntı tutunca: "Ey Rabb'im! Dileseydin bunları da beni de daha önce yok ederdin. İçimizdeki birtakım beyinsizler yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, ancak senin bir fitnendir. Onunla hak edeni sapkınlıkta bırakırsın hak ed
ene
de doğru yolu gösterirsin. Sen bizim velimizsin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın." dedi....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Ancak onlardan haksızlık yapanlar, kendilerine söyl
ene
n sözü başka bir söze çevirdiler. Biz de haksızlık yapmaları yüzünden, üzerlerine gökten bir azap gönderdik....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara bir ayet getirmediğin zaman, "Derleyip uydursaydın ya." derler. De ki: "Ben ancak Rabb'imden bana vahyedil
ene
uyuyorum. Bu, inanan bir halk için Rabb'inizden gelen bir basiret, bir yol gösterici ve bir rahmettir."...
Ənfal Suresi, 48. Ayet:
Hani, şeytan onlara yaptıkları işi süslü gösterip: "Bugün, sizi hiçbir insan topluluğu y
ene
mez, ben de muhakkak sizin yardımcınızım." dedi. Fakat iki ordu karşılaşınca geri döndü ve "Ben sizden uzağım, ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah'tan korkarım. Zira Allah'ın azabı çok çetindir." dedi....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, hak ed
ene
tevbe nasip eder. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 35. Ayet:
O gün, cehennem ateşinde kızdırılıp; onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak, "İşte bunlardır, kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler, tadın, biriktirdiğiniz şeylerin azabını." d
ene
cek....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
İnfaklarının kabul edilmesine engel şey, onların, Allah'a ve Resul'üne karşı küfretmeleri, salata üş
ene
üş
ene
gelmeleri ve istemeyerek infak etmeleridir....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara döndüğünüz zaman size mazeret ileri sürerler. De ki: "Mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. Allah, durumunuzdan bizi haberdar etti. Allah ve Resulü yapacaklarınızı görecektir. Sonra, görüneni ve görünmeyeni bil
ene
döndürüleceksiniz. O, bütün yaptıklarınızı size bildirecektir."...
Yunus Suresi, 107. Ayet:
Eğer Allah, sana bir sıkıntı verirse onu Kendisinden başka giderebilecek yoktur. Eğer senin için bir hayır dilerse, O'nun fazlını geri çevirebilecek yoktur. O, onu kullarından hak ed
ene
nasip eder. O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Ve sana vahyolunana uy. Allah, hükmünü ver
ene
kadar sabret. Ve O, Hüküm Verenlerin En Hayırlısıdır....
Hud Suresi, 51. Ayet:
"Ey halkım! Bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca bana bu benliği ver
ene
aittir. Aklınızı kullanmayacak mısınız?"...
Hud Suresi, 62. Ayet:
"Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda ümit besl
ene
n biriydin. Şimdi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Ve biz, gerçekten de senin bizi çağırdığın şey hakkında ikilem içindeyiz, kaygılanıyoruz." dediler....
Hud Suresi, 72. Ayet:
"Vay başıma gel
ene
! Ben bir koca karı, kocam da bir ihtiyar olduğumuz halde, doğuracak mıyım? Doğrusu bu çok hayret edilecek bir şey!" dedi....
Hud Suresi, 76. Ayet:
"Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabb'inin takdiri kesindir. Onlara gelecek azap engell
ene
mez."...
Hud Suresi, 81. Ayet:
"Ey Lut! Biz, Rabb'inin elçileriyiz." dediler. "Onlar, sana dokunamazlar. Ailenle birlikte gecenin bir bölümünde hemen yola çık. Hanımın hariç, hiç kimse arkada kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan musibet onun da başına gelecektir. Onlara belirl
ene
n vakit sabahtır. Sabah da yakın değil mi?"...
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Olgunluk çağına erişince ona hükmetme yet
ene
ği ve bilgi verdik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştu. Kadın Yusuf'un gömleğini arka tarafından yırttı. Kapıda kadının kocası ile karşılaştılar. Kadın: "Ail
ene
kötülük yapmak isteyen kimsenin zindana atılması veya acı bir azapla cezalandırılması gerekmez mi?" dedi....
Rəd Suresi, 8. Ayet:
Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi azalttığını ve neyi artırdığını bilir. O'nun katında her şey koyduğu düz
ene
göre işlemektedir....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Onlar, her türlü planı yapmışlardı. Oysaki dağları yerinden oynatacak derecede güçlü olduğunu sandıkları planları Allah'ın d
ene
timi altındadır....
Hicr Suresi, 46. Ayet:
Onlara: "Güven ve esenlik içinde oraya girin." d
ene
cek....
Nəhl Suresi, 22. Ayet:
Sizin ilahınız, bir tek ilahtır. Buna rağmen, ahirete inanmayanların kalpleri, bunu kabul etmez. Ve onlar büyükl
ene
n kimselerdir....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İçinizden bir topluluğun başka bir topluluktan daha ribalı olmasından etkil
ene
rek, yeminlerinizi aldatma amacıyla; ipliğini sağlamca eğirdikten sonra, onu geri çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, sizi bununla sınıyor. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler, kıyamet günü size açıklanacaktır....
İsra Suresi, 4. Ayet:
İsrailoğulları'na Kitap'ta yargıda bulunduk: "Siz kesinlikle iki kez yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve kibirlenip böbürl
ene
ceksiniz."...
İsra Suresi, 20. Ayet:
Biz, bu dünyayı istey
ene
de ahireti istey
ene
de veririz. Bu, Rabb'inin atalarındandır. Rabb'inin ataları kısıtlanmış değildir....
İsra Suresi, 37. Ayet:
Yeryüzünde büyükl
ene
rek yürüme! Sen asla yeri yaramazsın ve boyca dağlara erişemezsin....
İsra Suresi, 54. Ayet:
Rabb'iniz sizi daha iyi bilir. Hak ed
ene
merhamet eder veya hak ed
ene
azap eder. Seni onlara vekil olarak göndermedik....
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: "Ona ister inanın ister inanmayın; daha önce kendilerine ilim verilenler, o, onlara okunduğu zamanlar, ç
ene
leri üzerine secdeye kapanırlar."...
İsra Suresi, 109. Ayet:
Onlar, ağlayarak ç
ene
leri üzerine kapanırlar. Bu onların huşularını artırır....
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
"Her ne kadar beni mal-mülk ve evlat bakımından eksik görüyorsan da bahç
ene
girdiğin zaman: "Allah ne dilerse o olur, Allah'tan başka hiçbir güç yoktur, deseydin ya!"...
Məryəm Suresi, 34. Ayet:
İşte hakkında tartıştıkları Meryem oğlu Îsa hakkında söyl
ene
cek gerçek söz budur....
Taha Suresi, 38. Ayet:
"Hani ann
ene
vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik."...
Taha Suresi, 40. Ayet:
"Hani kız kardeşin gidip, "Size, ona bakacak birisini bulmanızda yardımcı olayım mı?" demişti. Böylece gözü aydın olsun ve üzülmesin diye seni ann
ene
geri döndürdük. Ve birisini öldürmüştün de seni sıkıntıdan kurtarmıştık. Ve seni çeşitli sınavlarla sınav yaptık. Sonra yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra takdirimiz gereği şimdi buradasın ey Musa!"...
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve yapacağı hileleri hazırlattıktan sonra belirl
ene
n yere geldi....
Taha Suresi, 71. Ayet:
Firavun, "Ben izin vermeden ona iman mı ettiniz? Kuşkusuz o, size sihir öğreten hocanızdır. Kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma ağacının gövdesine asacağım. Ve böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve kalıcı olduğunu mutlaka öğr
ene
ceksiniz." dedi....
Taha Suresi, 112. Ayet:
İnanan biri olarak salihatı yapan kimse ise haksızlığa uğramaktan da hakkının y
ene
ceğinden de korkmaz....
Taha Suresi, 130. Ayet:
O halde söyl
ene
n şeylere sabret! Ve Rabb'ini, Güneş'in doğmasından önce ve batmasından önce ve gecenin bir kısmında ve gündüzün taraflarında hamd ile tesbih et. Umulur ki böylece O'nun hoşnutluğunu kazanırsın....
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Ve Zü'n-Nun'u da an! Hani öfkel
ene
rek gitmişti de kendisini sıkıntıda bırakmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde, "Senden başka ilah yoktur! Sen yüceler yücesisin. Ben haksızlık yaptım!" diye seslenmişti....
Ənbiya Suresi, 110. Ayet:
"O, açıkça söyl
ene
n sözleri de bilir, gizlediklerinizi de bilir."...
Ənbiya Suresi, 112. Ayet:
Dedi ki: "Rabb'im! Aramızda Hakk ile hükmet. Ve Rabb'imiz, yakıştırmalarınıza karşı yardım ist
ene
cek Rahman'dır."...
Həcc Suresi, 16. Ayet:
Onu apaçık ayetler olarak indirdik. Allah, hak ed
ene
doğru yolu gösterir....
Həcc Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, başlarına gel
ene
sabrederler, salatı ikame ederler, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Büyükbaş hayvanları da sizin için Allah'ın şiarlarından kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ayakları bağlı halde keserlerken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları üzerine düşünce onları yiyin. İstey
ene
de istemey
ene
de yedirin. Böylece onları yararlanmanıza sunduk. Umulur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 40. Ayet:
Onlar, sadece "Rabb'imiz Allah'tır." dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah, insanların bazılarını bazılarıyla savmasaydı, içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı sevamiu, biyeun, selavat, mescitler mutlaka yıkılırdı. Allah, kendisine yardım ed
ene
mutlaka yardım eder. Kuşkusuz Allah, Mutlak Güç Sahibi'dir, Mutlak Üstün Olan'dır....
Həcc Suresi, 73. Ayet:
Ey insanlar! Verilen örneği dikkatle dinleyin: Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleriniz bir araya gelseler, kesinlikle bir sineği bile yaratamazlar. Değil yaratmak, sinek onlardan bir şey kapsa, onu bile kurtaramazlar. İsteyen de kendisinden ist
ene
n de ne kadar acizdir....
Möminun Suresi, 20. Ayet:
Tur-i Sina'da, yağ elde edilen ve aynı zamanda katık olarak y
ene
n ağaç yetiştirdik....
Nur Suresi, 26. Ayet:
Habis kadınlar habis erkeklere, habis erkekler habis kadınlara yakışır. Tayyib kadınlar tayyib erkeklere, tayyib erkekler de tayyib kadınlara yakışır. Bunlar, söyl
ene
nlerden uzak olanlardır. Onlar için bağışlanma ve cömertçe rızık vardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizden iman eden ve salihatı yapanlara, tıpkı kendilerinden öncekileri halife kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzünde halife kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini mutlaka sağlamlaştıracağını ve endişelerinden sonra onları mutlaka güv
ene
kavuşturacağını vaat etti. Onlar, Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da kim küfrederse, işte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir....
Furqan Suresi, 24. Ayet:
O gün, Cennet ehli en yararlı yerde eğl
ene
cek ve en iyi yerde dinl
ene
cek....
Furqan Suresi, 43. Ayet:
Hevasını ilah edinen kimseyi görüyorsun! Onun sorumluluğunu sen üstl
ene
bilir misin?...
Şüəra Suresi, 38. Ayet:
Böylece sihirbazlar, belirl
ene
n bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildiler....
Şüəra Suresi, 132. Ayet:
"Bildiğiniz şeylerle size yardım ed
ene
karşı takva sahibi olun."...
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Doğruluğundan emin oldukları halde, haksızca ve büyükl
ene
rek mücadele ettiler. Ama bozguncuların sonlarının nasıl olduğuna bir bak!...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Ant olsun, bu bize söyl
ene
n daha önce atalarımıza da söylenmişti. Ancak bunlar evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Qəsəs Suresi, 4. Ayet:
Gerçek şu ki: Firavun, büyükl
ene
rek halkını sınıflara ayırdı. Onlardan bir sınıfı güçsüz düşürerek ezmek istiyor; erkek çocuklarını boğazlatıyor ve kadınlarını sağ bırakıyordu. Kuşkusuz o, bozgunculardandı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Eğer Biz sözümüze güv
ene
nlerden olması için gönlünü pekiştirmeseydik az kalsın durumu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 12. Ayet:
Biz, onun, sütannelerinin sütünü emmemesini sağladık. Bunun üzerine: "Size, onun bakımını üstl
ene
cek ve onu iyi yetiştirecek bir aile göstereyim mi?" dedi....
Qəsəs Suresi, 65. Ayet:
Ve o gün Allah, onlara sesl
ene
cek: "Gönderilen resullere ne cevap verdiniz?"...
Qəsəs Suresi, 74. Ayet:
O gün onlara sesl
ene
cek: "Ortaklarım olduğunu iddia ettikleriniz hani nerede?" diye soracak....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kafirler: İnananlara: "Bizim yolumuza uyun, sizin yanlışlarınızı biz üstl
ene
lim." dediler. Oysa onlar, başkalarının hatalarından hiçbir şey üstl
ene
mezler. Kesinlikle onlar yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
Haksızlık edenleri hariç, Kitap Ehli ile ancak en iyi şekilde mücadele edin. Ve deyin ki: "Biz, bize indiril
ene
de size indiril
ene
de inandık. Bizim ve sizin ilahınız birdir. Biz de O'na teslim olanlarız."...
Rum Suresi, 43. Ayet:
Öyleyse Allah tarafından geri döndürülmesi olmayan gün gelmeden önce, yönünü, koruyup güv
ene
alan dine çevir, ona sıkı sıkıya bağlan. İzin Günü onlar bölük bölük ayrılırlar....
Loğman Suresi, 18. Ayet:
"Kibirli bir tavırla insanları küçümseyerek onlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürl
ene
rek yürüme. Kuşkusuz Allah, kendisini beğ
ene
n ve övünüp duranları sevmez."...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan böyle başka kadınlarla evlenmen, eşlerini boşayıp yerine iyi olması hoşuna gitse bile başka kadın alman sana helal olmaz. Ancak antlaşma yolu ile hak sahibi olduğun hariç. Allah, her şeyi gözetleyip d
ene
tleyendir....
Əhzab Suresi, 53. Ayet:
Ey iman edenler! Nebi'nin evlerine, yemeğe izin verilmiş olmasının dışında vakitli vakitsiz izinsiz girmeyin. Ama çağrılmışsanız o başka. Yemeği yiyince de hadise dalıp oyalanmayın, hemen dağılın. Doğrusu bu haliniz Nebi'yi rahatsız ediyor, o sizi kırmamak için bir şey demiyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman da hicap arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha uygundur. Allah'ın Resulüne rahatsızlık vermeniz doğ...
Səba Suresi, 31. Ayet:
Kafirler, "Biz ne bu Kur'an'a ne de ondan önce gel
ene
asla inanmayacağız." dediler. Sen bu zalimleri, Rabb'leri huzuruna çıkarıldıklarında nasıl birbirlerine sataştıklarını bir görsen! Güçsüzler, büyüklük taslayan kimselere, "Eğer siz olmasaydınız, biz kesinlikle inananlar olurduk." derler....
Səba Suresi, 44. Ayet:
Biz, onlara bilgil
ene
cekleri kitaplardan vermedik. Ve senden önce onlara bir uyarıcı da göndermedik....
Fatir Suresi, 22. Ayet:
Dirilerle ölüler bir değildir. Kuşkusuz ki Allah, hak ed
ene
duyurur. Sen mezarlarda olanlara asla duyuramazsın....
Fatir Suresi, 33. Ayet:
Onların girecekleri yer Adn Cennetleridir. Orada, altından bilezik ve incilerle süsl
ene
cekler. Giysileri ise ipektendir....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanların yaptıklarının hesabını hemen görecek olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat O, onlara belli bir zamana kadar süre vermektedir. Belirl
ene
n süre dolduğu zaman da kuşkusuz Allah kendi kullarını en iyi görendir....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına, ç
ene
lerine kadar dayanan demir halkalar geçirdik. Bu nedenle başları sürekli yukarıda kalkık olanlardır....
Yasin Suresi, 22. Ayet:
"Ben, niçin benim fıtratımı belirley
ene
kulluk etmeyeyim? Siz de O'na döndürüleceksiniz."...
Sad Suresi, 6. Ayet:
Onlardan, meleler harekete geçerek: "Bildiğiniz yoldan gitmeye devam edin, ilahlarınızı bırakmayın. Kesinlikle sizden bekl
ene
n budur." dediler....
Zümər Suresi, 49. Ayet:
İnsanın başı derde girdiği zaman Bize yönelir. Sonra ona tarafımızdan bir yardım bahşettiğimizde: "Bu bana bilgimden/yet
ene
ğimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir fitnedir. Ne var ki onların çoğu bilmezler....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı yükl
ene
nler ve çevresinde bulunanlar, Rabblerini övgü ile yüceltirler. Ve O'na iman ederler. İman edenler için bağışlanma dilerler: "Rabb'imiz! Sen, rahmet ve bilgice her şeyi kuşattın. Tevbe edip senin dosdoğru yoluna uyan kimseleri bağışla. Onları Cehennem azabından koru."...
Mömin Suresi, 60. Ayet:
Rabb'iniz: "Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Bana kulluk etmeye büyükl
ene
nler, horlanmış olarak Cehennem'e gireceklerdir." dedi....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi topraktan yaratandır. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan. Sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiriyor. Nihayet olgunluk çağına ulaşır, derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirl
ene
n süreye kadar yaşarsınız. Umulur ki aklınızı kullanırsınız....
Mömin Suresi, 71. Ayet:
O vakit boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükl
ene
cekler....
Mömin Suresi, 76. Ayet:
Orada sürekli kalmak üzere Cehennem'in kapılarından girin. İşte, büyükl
ene
nlerin yeri ne kötüdür!...
Mömin Suresi, 83. Ayet:
Resulleri kendilerine kanıt içeren açıklayıcı bilgilerle geldiği zaman, sahip oldukları bilgiye güv
ene
rek şımardılar ve kendisi ile alay ettikleri şey onları kuşattı....
Zuxruf Suresi, 24. Ayet:
Size, "Atalarınızı üzerinde bulduğunuz yoldan daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" deyince, onlar: "Biz, sizinle gönderil
ene
Kafirlik ediyoruz." dediler....
Zuxruf Suresi, 43. Ayet:
Öyleyse sen, sana vahyedil
ene
sarılmaya bak. Kuşkusuz sen dosdoğru bir yol üzerindesin....
Əhqaf Suresi, 9. Ayet:
De ki: "İlk resul ben değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedil
ene
uyuyorum. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
Kafirlerle savaşa giriştiğiniz zaman, boyunlarını vurun. Güçlerini yok edince, bağı sıkıca bağlayın. Ondan sonra bir bağışlama olarak veya fidye karşılığında savaş sona erince onları serbest bırakın. Eğer Allah isteseydi onlardan savaşsız da intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle d
ene
mek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını asla karşılıksız bırakmaz....
Fəth Suresi, 14. Ayet:
Göklerin ve yerin egemenliği Allah'a aittir. O, hak edeni bağışlar, hak ed
ene
azap eder. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Hucurat Suresi, 4. Ayet:
Sana odaların dışından sesl
ene
nlerin çoğu, düşüncesiz kimselerdir....
Nəcm Suresi, 38. Ayet:
Gerçek şu ki, hiçbir günahkar, başka bir günahkarın yükünü yükl
ene
mez....
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
İşte ashabı meym
ene
! Nedir ashabı meym
ene
?...
Hədid Suresi, 21. Ayet:
Rabb'inizin bağışlamasını, Allah'a ve Resullerine inananlar için hazırlanmış, genişliği gökle yerin genişliği gibi olan Cennet'i kazanmak için yarışın. İşte bu, Allah'ın lütfudur. Onu hak ed
ene
verir. Ve Allah, büyük lütuf sahibidir....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Kaybettiklerinize üzülmemeniz, Allah'ın verdiği şeylerle şımarmamanız içindir. Allah, kendisini beğenip böbürl
ene
n hiç kimseyi sevmez....
Hədid Suresi, 29. Ayet:
Kitap Ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şeye güçlerinin yetmeyeceğini; lütfun Allah'ın elinde olduğunu ve onu hak ed
ene
vereceğini bilmezlik etmesin! Allah, Büyük Lütuf Sahibi'dir....
Həşr Suresi, 12. Ayet:
Eğer yurtlarından çıkarılsalar, münafıklar kesinlikle onlarla birlikte çıkmazlar. Eğer savaşırlarsa, kesinlikle onlara yardım da etmezler. Yardım etseler bile, sıkışınca savaştan kaçarlar. Sonra onlara güv
ene
nler de yardımsız kalırlar....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, kendi yolunda bir duvarın taşları gibi k
ene
tlenip saf tutarak savaşanları sever....
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: Kendisinden kaçtığınız ölüm, kesinlikle karşınıza çıkacaktır. Sonra, görünmeyen ve görünen her şeyi bil
ene
döndürüleceksiniz. O, size yaptıklarınızı haber verecektir....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Hani Nebi, eşlerinden birine aralarında kalmak üzere bir hadis söylemişti. Fakat o eşi, söyl
ene
n şeyi başkasına söyleyince, Allah Nebi'ye bunu izhar etti. Nebi de bir kısmını açıklamış ve bir kısmından da vazgeçmişti. Eşine, bundan haberdar olduğunu söyleyince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" deyince, Nebi: "Bana, Her Şeyi Bilen, Her Şeyden Haberdar Olan bildirdi." demişti....
Məaric Suresi, 2. Ayet:
Kafirler için engell
ene
mez olan azabı....
Müddəssir Suresi, 47. Ayet:
"Bize yakin gel
ene
kadar."...
Qiyamə Suresi, 33. Ayet:
Sonra böbürl
ene
rek yandaşlarına gitti....
İnsan Suresi, 21. Ayet:
Üzerlerinde yeşil ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsl
ene
cekler. Rabb'leri onlara tertemiz içecekler sunacak....
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
Belirl
ene
n bir süreye kadar....
Naziat Suresi, 28. Ayet:
Onu yükseltti ve düz
ene
koydu....
Mutəffifin Suresi, 17. Ayet:
Sonra da: "İşte bu yalanlayıp durduğunuz şeydir." d
ene
cek....
Bürüc Suresi, 3. Ayet:
Tanığa ve tanıklık edil
ene
ant olsun, ...
Əla Suresi, 2. Ayet:
O ki yarattı ve düz
ene
koydu....
Bələd Suresi, 18. Ayet:
İşte onlar, ashab-ı meym
ene
dir....
Şəms Suresi, 5. Ayet:
Ve göğe ve onu düzenley
ene
, ...
Şəms Suresi, 6. Ayet:
Ve yere ve onu döşey
ene
, ...
Şəms Suresi, 7. Ayet:
Ve nefse ve onu biçimlendir
ene
, ...
Qureyş Suresi, 4. Ayet:
Onları yedirip açlıktan korudu ve onları korkudan güv
ene
kavuşturdu....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Geçmiş kutsal kitaplarda, Muhammed’e vahyedileceği müjdel
ene
n, bütün insanların iman etmekle, uygulamakla yükümlü olduğu, yürürlükteki tek ve son ilâhî kitap yalnızca bu mükemmel, kutsal kitaptır, Kur’ân’dır. Allah katından indirildiğinde, kaynağında, vahyinde ve içindeki bilgilerde; geçmiş kitaplarda müjdel
ene
n, bütün insanları muhatap alan, yürürlükteki tek ve son kitap olduğunda, şüphe ve tereddüt yoktur. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar (takva sahipleri) ki, sana indiril
ene
ve senden önce indirilenlere (bütün semavî kitaplara) îmân ederler ve onlar ahirete yakîn hasıl ederler (yakîn seviyesinde kesin olarak inanırlar)....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar sana indiril
ene
de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar, sana indiril
ene
de inanırlar, senden önce indirilenlere de; ahirete de iyice inanmışlardır....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Yine onlar, sana indiril
ene
ve senden önce indiril
ene
iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, sana indiril
ene
, Kur’ân’a; senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara iman edenlerdir. Âhiretin, ebedî yurdun varlığına, delilleriyle, gerekçeleriyle bilerek kesinlikle inananlardır....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar sana indiril
ene
de, senden önce(ki peygamberlere) indirilenlere de inanırlar. Ahiret (gününün geleceğin)i de kesin olarak bilirler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar, sana indiril
ene
, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
O kimseler ki, sana gönderil
ene
(Kur’an’a) ve senden önceki Peygamberlere gönderil
ene
(Tevrât, İncil, Zebûr ve diğer suhufa) îman ederler ve âhirete (kıyamete) ise şüphesiz yakînen inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki, Sana indiril
ene
de, Senden önce indiril
ene
de imân ederler. Âhiret'e de ancak onlar kesin bir bilgiyle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Yine onlar, sana indiril
ene
ve senden önce indiril
ene
iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Sana indiril
ene
ve senden önce indiril
ene
inanırlar. Ahiret konusunda da hiçbir kuşkuları yoktur....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki hem sana indiril
ene
iman ederler hem senden evvel indiril
ene
, ahırete yakini de bunlar edinirler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki, hem sana indiril
ene
iman ederler, hem senden evvel indiril
ene
. Ahirete kesin inancı da bunlar edinirler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar ki hem sana indiril
ene
iman ederler, hem senden önce indiril
ene
. Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Sana indiril
ene
ve senden önce indirilenlere inanırlar. Ahiret konusunda da hiçbir kuşkuları yoktur....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
(O takvaa saahibleri ki Habîbim) onlar sana indiril
ene
de, senden evvel indirilenlere de inanırlar. Âhirete ise onlar şübhesiz bir bilgi ve inan beslerler. ...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Yine onlar ki, sana indiril
ene
(Kur’ân’a) ve senden önce indirilenlere (diğer kitablara) inanırlar. Onlar, âhirete de kat'î olarak îmân ederler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar ki sana indiril
ene
de, senden önce indirilmiş olanlara da inanırlar. Ve onlar ahireti de yakınen tanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve onlar (ey peygamber), sana indiril
ene
de senden önce indirilmiş olana da iman ederler, öteki dünyanın varlığından bütün kalpleriyle emindirler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Sana indiril
ene
de, senden önce indiril
ene
de iman ederler. Ahiret gününe de kesinlikle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar, sana indiril
ene
, senden önce indirilenlere ve ahirete de kesin olarak inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Sana indiril
ene
ve senden önce indiril
ene
inanırlar; âhirete de kesinlikle iman ederler....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Ve (yine) onlar, sana indiril
ene
, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar sana indiril
ene
de inanırlar, senden önce indiril
ene
de. Âhirete de onların tam ve kesin bir imanı vardır....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Hem sana vahyedil
ene
hem de senden önce vahyedil
ene
inananlardır onlar. Âhıreti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âm
ene
n nâsu kâlû e nu’minu kemâ âm
ene
s sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kîle
: denildi
4.
lehum
: onlara
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek onların görme yet
ene
klerini nerede ise alıverecek. Çevrelerini aydınlatınca şimşeğin ışığı altında yürürler, fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalakalırlar. Allah dileseydi, onların işitme ve görme yet
ene
klerini büsbütün giderirdi. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi yapabilir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yet
ene
k)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O öyle bir lutufkâr ki sizin için yeri bir döşek yaptı, semayı bir bina ve sizin için semadan bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden size bir rızk çıkardı, sizde artık bilecek halde iken tutupta Allah'a m
ene
ndler koşmayın...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Kulumuza inzâl ettiğimizden (hakikatinden - Esmâ mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allâh (adıyla işaret edilen Ulûhiyetin) dûnunda (Allâh adıyla işaret edilenin misli veya benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen veya tahayyül edilen tanrılar ancak onun "dûnu"nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. "Dûnu" kelimesiyle işaret edilen v...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip güzel işler yapanlara müjdele: Onların, altından ırmaklar akan bahçeleri olacak. O bahçelerden ne zaman rızık olarak bir meyveyle nasipl
ene
cek olsalar, 'Bu daha önce bize verilen rızık' derler; çünkü o rızık, benzer şekilde onlara verilmiştir. Onların orada tertemiz eşleri olacak; ve onlar orada ebedî kalacaklar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Fâsıklar, kulluk sözleşmesinde kesin söz verdikten sonra, Allah’a verdikleri taahhüdü bozanlar, koyduğu ilâhî düz
ene
, şeriatına aykırı hayat yaşayanlardır. Allah’ın, riayet edilmesini, birleştirilmesini, bütün olarak düşünülmesini, uygulanmasını emrettiği, bütün peygamberlerin tek davet ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenler; şer’î kuralları, şer’î düzeni, Kur’ân’ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm’ı tesirsiz kılmaya çal...
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Allah'ı nasıl inkâr edebilirsiniz ki ölüydünüz, diriltti sizi. Sonra öldürür, sonra g
ene
diriltir, sonra da gerisin geriye ona dönersiniz....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yeryüzündeki bütün şeyleri sizin yararınıza yaratan, sonra gökyüzüne iradesiyle, saltanatıyla yönetip onları yedi gök hâlinde sağlam bir (sistem ve) düz
ene
koyan O'dur. O her şeyi hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Sonra Adem'e (Esmâ'nın programlanışı, Esmâ bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan var edil
ene
) bütün Esmâ'yı (Esmâ ül Hüsnâ'sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı). Sonra melâikeye: "Eğer dediğinizde ısrarlı iseniz bana (Adem'in) varlığındaki Esmâ'nın (özelliklerinin) neler olduğunu anlatın" dedi....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Meleklere: "Secde edin Adem'e" dediğimizde secde ettiler (yoktan varolmuştaki Esmâ'dan meydana gelmiş varlığa - Esmâ mertebesine). . . Ancak İblis, benliğinin yüceliğinden (enfüsünde gördüğüyle âfaktaki hakikatten perdel
ene
rek) inkâr etti. Hakikati inkâr edenlerden (kâfir) oldu....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni'metlerinden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde sizin için bir vakta (ömrünüzün sonuna) kadar durak ve fâidel
ene
cek şey vardır» demişdik. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî sem
ene
n kalîlen ve iyyâye fettekûni. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve âminû
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
2.
bi mâ
: şeye
3.
enzeltu
: ben indirdim
4.
musaddikan
: tas...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Gerekçeli, hikmete dayalı gelen hak kitaba, hak düz
ene
, bâtıl karıştırmayın. Bile bile hakikati, Muhammed’in hak peygamber olduğunu, ilâhî hükümleri gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Güçlüklere karşı dir
ene
rek (sabır) ve namazla yardım isteyiniz. Elbette bu, halka ağır gelir; ancak saygılı olanlar hariç....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabull
ene
n kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabull
ene
n kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar, kesinlikle Rabblerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabull
ene
n kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
İşte o kalbi Allah'a saygı ile ürperenler, kendilerinin herhalde Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve kabull
ene
n kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Kimsenin kimseyi kurtarmak için bir şey ödeyemeyeceği süreçten korunun; (o süreçte) ne (birbirine) şefaat kabul edilir, ne fidye öd
ene
rek biri kurtarılabilir ne de onlara yardım gelir....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra g
ene
sizi affettik, şükretmeniz gerekti....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir zaman da: 'Ey Mûsâ! (Biz) Allah’ı açıkça görmedikçe aslâ sana îmân etmeyeceğiz!' demiştiniz de, siz (olup bit
ene
hayretle) bakadururken sizi yıldırım yakalayıvermişti....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra da g
ene
şükredesiniz diye ölümünüzden sonra sizi dirilttik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve iz kulnâdhulû hâzihil karyete fe kulû minhâ haysu şi’tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve s
ene
zîdul muhsinîn(muhsinîne)....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve demiştik ki: "Şu şehre girin. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve "dileğimiz bağışlanmadır" deyin ki hatalarınızı bağışlayalım. Muhsinlerin (alacaklarını / karşılıklarını / ecirlerini) arttıracağız (s
ene
ziydülmuhsiniyn)"....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söyl
ene
nden başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine Biz de, fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söyl
ene
nden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zulmedenler, sözü, kendilerine söyl
ene
n şekilden başka bir şekle sokmuşlar, değiştirmişlerdi. Biz de zulmedenlere, kötülükte bulunduklarından dolayı gökten bir azap indirivermiştik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler, kendilerine söyl
ene
nleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ne var ki, onların arasındaki nefsine zulmedenler, kendilerine söyl
ene
n sözü başka bir sözle değiştirdiler. Bunun sonucu olarak biz de semâdan (beyindeki amigdala özelliklerinden) ricz (vehim, azaba sebep olacak fikirler) inzâl ettik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ama zulmedenler, kendilerine söyl
ene
n sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Kendilerine zulmedenler, söyl
ene
nleri başka bir sözle değiştirdiler. Bu yüzden o zulmedenler üzerine ilâhî buyrukların dışına çıkmalarına karşılık gökten kötü bir azâb indirdik.....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler, kendilerine söyl
ene
nleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler o sözü kendilerine söyl
ene
nden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları bu kötülükten dolayı o zalimlere gökten ağır bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ancak zalimler kendilerine söyl
ene
n sözü (kavlen) (yani: 'dileğimiz bağışlanmadır'ı-?) başkasıyla değiştirdiler (bedele). Biz de fasıklık (yapma)larına karşılık o zalimlerin üzerine gökten iğrenç bir azap (riczen) indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
(Evet, öyle demişdik de içlerinden nefislerine) zulmedenler sözü kendilerine söyl
ene
nden başkasına çevirmişlerdi, biz de o zaalimlerin üstüne gökden etdikleri fıskın karşılığı olmak üzere murdar bir azâb indirmişdik. ...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat o zulmedenler, (alay ederek o sözü) kendilerine söyl
ene
nden başka bir sözle(buğday ma'nâsındaki 'hınta’ ile) değiştirdiler (biz) de isyân etmekte olduklarından dolayı zulmedenlerin üzerine gökten kötü bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenler, sözü; kendilerine söyl
ene
nden başkasıyla değiştirdiler. Biz de fasıklık etmelerinden dolayı o zalimlerin üstüne gökten korkunç bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Derken o zâlimler, onu, kendilerine söyl
ene
nden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azâb indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ama zulmedenler, kendilerine söyl
ene
n sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerine gökten iğrenç bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenler, kendilerine söyl
ene
n sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de, yoldan çıkıp durmaları yüzünden, o zalimlerin üzerine, gökten pek fena bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
G
ene
bir zaman oldu ki Mûsâ, kavmi için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı. Halkın her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah'ın rızkından yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel mesk
ene
tu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve mesk
ene
t vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve mesk
ene
t vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmeler...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve mesk
ene
t binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve mesk
ene
t damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve mesk
ene
t damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Yine bir vakit şöyle demiştiniz: 'Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret helvası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!' (Mûsâ da onlara:) 'O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır' dedi. Böylece üzerlerine zillet ve mesk
ene
t (yoksullu...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için Rabbine duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın. ” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var. ” demişti. Üzerlerine zillet ve mesk
ene
t, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haks...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âm
ene
billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz onlar
2.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler)
3.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
4.
...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
G
ene
bir vakit sizden söz almıştık, Tur dağını üstünüze yüceltmiştik. Size verdiğimiz kitabı azimle alın, sakınanlardan olmak için de içindeki emirleri anın demiştik....
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Bundan sonra g
ene
yüz çevirmiştiniz. Allah'ın ihsânı ve rahmeti olmasaydı ziyankârlardan olurdunuz ya....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
G
ene
bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı emrediyor. Kavmi, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah'a sığınırım bilgisizlere katılmaktan demişti....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
(Yine) demişlerdi ki: «Bizim için Rabbine duâ et de onun (o ineğin) ne olduğunu (kaç yaşında olacağını) bize iyice açıklasın». (Musâ da): «Allah diyor ki o, ne çok yaşlı, ne de pek g
ene
değil, ikisi ortası bir dine (inek) dir. Artık emrolunduğunuz şey'i yapın» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar (tekrar) şöyle dediler: “ - Bizim için Rabbine dua et de bize açıklasın, nedir o? Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse, biz (kesilmesi ist
ene
n o sığırı) elbette buluruz ve hidayete ereriz.”...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Yine) demişlerdi: «Bizim için Rabbine duâ et de o nedir? Apaçık anlatsın bize. Çünkü bizce bir çok inekler birbirine benziyor. Allah dilerse (ist
ene
n ineği bulmıya) muvaffak oluruz (yahud hidâyete erdirilmiş bulunuruz). ...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar yine dediler ki: Bizim adımıza Rabbine yalvar da onun nasıl olacağını bize iyice bildirsin. Zira ist
ene
n sığır, bize diğerlerine benzer geldiğinden tereddütte kaldık. Ama inşaallah asıl ist
ene
n sığırı buluruz....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
O diyor ki: "Muhakkak ki o inek boyunduruğa bağlanmamış, toprak sürmemiş, ekini sulamamış, serbest bırakılmış dolaşan, alacası olmayan biri!" Dediler: "İşte şimdi Hak olarak ortaya koydun ist
ene
ni. " İşte bundan sonra (güçlükle bulup o vasıftaki tek ineği) boğazladılar. . . (Ancak çok bedel ödediler o özellikteki tek inek için. ) Neredeyse başaramayacaklardı!...
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
“Sığırın bir parçası ile öldürül
ene
vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
"Onun (boğazlanan ineğin) bir parçasıyla (özünüzdeki ilâhî kuvveyi kullanarak) vurun (öldürül
ene
)!" dedik. İşte böylece hayata kavuşturur ölüyü. . . Size böylece (varlığınızdaki kuvvenin) işaretlerini gösterir, tâ ki aklınızı kullanın (değerlendirin)....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
'(Düvenin) bir parçasıyla ona (öldürül
ene
) vurun,' dedik. İşte, ALLAH ölüleri böyle diriltir ve düşünesiniz diye ayetlerini (mucizelerini) böyle gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
"(Sığırın) bir parçasıyla ona (öldürül
ene
) vurun (daraba)" dedik. İşte, Tanrı ölüleri böyle diriltir ve ayetlerini böyle gösterir (yüriyküm) ki akledesiniz....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
“Sığırın bir parçasıyla ona (öldürül
ene
) vurun. ” dedik. İşte Allah ölüleri böyle diriltir. Size âyetlerini gösterir ki aklınızı başınıza alıp düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Onun için "(ineğin) bir parçasıyla o (öldürül
ene
) vurun." demiştik. İşte Allâh böylece ölüleri diriltir, size âyetlerini gösterir ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra, bunun (bu mucizenin) arkasından kalpleriniz (g
ene
) kasiyet bağladı (katılaştı ve karardı), öyle ki taş gibi hatta daha da katı oldu. Ve gerçekten, taşlardan öyleleri vardır ki, ondan nehirler fışkırır. Ve gerçekten, onlardan (taşlardan) öyleleri vardır ki, yarılır, böylece içinden su çıkar. Ve mutlaka onlardan (taşlardan) öyleleri vardır ki, Allah'a karşı duyduğu huşûdan yuvarlanıp aşağı düşer. Ve Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi siz ey iman edenler, (g
ene
tik geçmişi bu olan Yahudilerin) size inanmalarını mı ümit ediyorsunuz? Oysa onların bir kısmı vardı ki, kelâmullahı (Musa'yı) dinler, dediklerini anlar, sonra da bile bile tahrif ederlerdi (değiştirirler başka anlamlara çevirirlerdi)....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi onların, Yahudilerin size güv
ene
ceklerini, peygamberiniz Muhammed’in peygamberliğini tasdik edeceklerini ümit edebilir misiniz? Onlardan bir grup Allah’ın kelâmını işitiyor. Sonra da, akılları yattığı halde bile bile ekleyerek, çıkararak, değiştirerek, helâli haram, haramı helâl yaparak, ileri gelenlerinden cezaları kaldırarak ilâhî kelâmı tahrif ediyorlar....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Onların size inanacaklarını (güv
ene
ceklerini) umuyor musunuz? Oysa onların bir bölümü / zümresi (feriykun) Tanrı'nın sözünü (kelam) işitip (yesmeune) aklettikten sonra, bile bile / bilerek (yalemun) onu değiştirirlerdi (yuharrifunehu)....
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Ve onlar, gizl
ene
n ve açıklanan şeyleri “Allah'ın bildiğini” bilmiyorlar mı?...
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Onların, gizledikleri inkârlarını ve yalanlamalarını, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faaliyetleri, açığa vurdukları nifaklarını, al
ene
n yaptıklarını Allah’ın bildiğini, kendileri bilmiyorlar mı?...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî sem
ene
n kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne)....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
veylun
: yazıklar olsun, vay haline
3.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
4.
yektubûne
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve kâlû len temess
ene
n nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra da sizler, o kişilersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz. Bir bölüğünüzü yerinden yurdundan çıkarıyorsunuz. Onların aleyhinde, kötülükte, düşmanlıkta bulunmak üzere birleşiyorsunuz. Elinize esir düşerlerse onlara karşılık esirler veriyor, g
ene
onları yurtlarına sokmuyorsunuz. Halbuki onları yurtlarından çıkarmak bile haramdı size. Yoksa kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyor musunuz? İçinizde bunları yapanların kazancı, dünya hayatında ancak horluktan ibaret, kıyamet günüyse on...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Ve onlara: “Allah'ın indirdiğine îmân edin.” denildiği zaman: “Biz, bize indiril
ene
îmân ederiz.” dediler. Ve, onun arkasındakini (ondan sonra geleni) inkâr ederler. Ve, o haktır ve onların yanındakini tasdik edicidir. De ki: “Eğer siz, mü'minler iseniz bundan önce niye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) iman edin” denilince, “Biz sadece bize indiril
ene
(Tevrat’a) inanırız” deyip, ondan sonra geleni (Kur’an’ı) inkâr ederler. Hâlbuki o, ellerinde bulunanı (Tevrat’ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, Allah'ın indirdiğine inanın denince biz, bize indiril
ene
inandık derler de ondan başkasına inanmazlar. Halbuki o, gerçektir, onlara inen kitabın gerçekliğini söyler. De ki: İnanmışsanız neden önceleri Tanrı peygamberlerini öldürdünüz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Kendilerine: Allah'ın indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indiril
ene
(Tevrat'a) inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur'an kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Ey Muhammed!) Onlara: Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz? deyiver....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a imân edin' denildiği zaman: 'Biz kendimize indiril
ene
, imân ediyoruz' diyorlar. Kendi kitaplarından sonra aynı kaynaktan indirileni, en mükemmel son vahyi; ellerindeki doğru bilgileri tasdik eden, hakça bir nizam içeren hak kitap Kur’ân’ı inkar ediyorlar. Onlara: 'Peki, imanınızda samimi idiyseniz, niçin daha önce Allah’ın nebilerini, peygamberlerini öldürdünüz?' diye sor....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine inanın' denildiği zaman 'Biz, bize indiril
ene
inanıyoruz' derler ve ondan sonrakini (Kur'an-ı kerim'i) inkar ederler. Oysa o kendi yanlarındakini doğrulayıcı bir gerçektir. De ki: 'Eğer gerçekten iman sahibi iseniz bundan önce Allah'ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?' [18]...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indiril
ene
iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkâr ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (Kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, «Allah'in indirdigine inanin» denildiginde «Bize indiril
ene
inaniriz» deyip ondan sonra gelen Kuran'i inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'i tasdik eden hak bir Kitab'dir. Onlara «Eger inaniyor idiyseniz nicin daha once Allah'in peygamberlerini olduruyordunuz?» diye sor....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: Allah'ın (rahmet olarak) indirdiğine (Kur'ân'a) inanın, denildiği zaman, «Biz, bize indiril
ene
(Tevrat'a) inanırız» derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki (Kur'ân) onların yanındakini (Tevrat'ı) tasdîk eden hak (bir kitab)dır. De ki: Eğer (cidden) mü'minler iseniz bundan önce neden Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz ?....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, 'Allah'ın indirdiğine inanın' denildiğinde 'Bize indiril
ene
inanırız' deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara 'Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?' diye sor....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Kendilerine: Allah'ın indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indiril
ene
(Tevrat'a) inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur'an, kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Ey Muhammed!) Onlara: Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz? deyiver....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Kendilerine, 'ALLAH'ın indirdiğine inanın!,' denildiğinde, 'Bize indiril
ene
inanırız,' diyerek ondan sonrasını inkar ederler. Oysa bu, yanlarında bulunanı doğrulayan gerçektir. 'İnanmış idiyseniz, neden daha önce ALLAH'ın peygamberlerini öldürüyordunuz,' de....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
«Allah ne indirdise iman edin» denildiği zaman da onlara «biz kendimize indiril
ene
iman ederiz» derler de ötekine küfrederler, halbuki beraberlerindekini tasdık edecek hakk o, ya, de: İman ediyordunuz da niçin Allahın peygamberlerini öldürüyordunuz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: «Allah ne indirdiyse iman edin!» denildiği zaman: «Biz kendimize indiril
ene
iman ederiz.» derler de ötekini inkar ederler. Oysa yanlarındakini (Tevrat'ı) doğrulayacak odur. De ki: «Madem inanıyordunuz ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?»...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, «Allah ne indirdiyse ona iman edin.» denildiği zaman, onlar «Biz kendimize indiril
ene
iman ederiz.» derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Oysa yanlarındaki Tevrat'ı tasdik eden gerçek vahiy odur. Onlara de ki; «Peki madem gerçek mümin sizsiniz de ne diye daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine inanın» denildiği zaman; «Biz sadece bize indiril
ene
inanırız» derler ve ellerindeki Tevrat'ı doğrulayıcı hakk bir kitap olduğu halde Tevrat'tan başkasına inanmazlar. Onlara de ki; «Madem ki, inanıyordunuz daha önce Allah'ın peygamberini niye öldürdünüz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara "Tanrı'nın indirdiğine inanın" denildiğinde, "Biz bize indiril
ene
inanırız" derler ve ondan sonrasına / başkasına / ötesine (veraehu) küfrederler. Oysa o / bu, yanlarındakini doğrulayan (musaddikan) gerçektir (hakk). De ki: "İnançlılar iseniz / idiyseniz neden daha önce Tanrı'nın nebilerini öldürüyordunuz?"...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Hem onlara: 'Allah’ın indirdiğine îmân edin!' denildiği zaman: '(Biz sâdece) bize indiril
ene
(Tevrât’a) îmân ederiz!' deyip, onun arkasındakini (Kur’ân’ı) inkâr ederler; hâlbuki o, yanlarında olanı tasdîk edici hak (bir Kitab)dır. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Eğer mü’min kimseler idiyseniz, o hâlde daha önce Allah’ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?'...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Bir de onlara Allah'ın indirdiğine inanın, denilince; biz, bize indiril
ene
inanırız derler. Ondan başkasını inkar ederler. Halbuki o beraberlerindekini tasdik eden bir kitabdır. De ki: İnanmış kimseler idiyseniz neden daha önce, Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Nitekim onlara: "Allah'ın indirdiğine inanın!" denildiğinde, "Biz (yalnızca) bize indiril
ene
inanırız!" diye cevap verirler; ve zaten bildikleri bir gerçeği tasdik ve teyit eden bir hakikat bile olsa, sonra gelen her haberi inkar ederler. De ki: "Madem (gerçek) müminler idiniz neden Allah'ın önceki peygamberlerini öldürdünüz?"...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Bir de onlara: “Allah'ın indirdiğine iman edin!” denilince: “Biz sadece bize indiril
ene
inanırız. ” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur'an, kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelen hak Kitap'tır. Resulüm! De ki: “Şayet siz gerçekten inanmış kimseler idiyseniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?”...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: -Allah’ın indirdiğine inanın, dendiği zaman: -Biz, bize indiril
ene
inanırız, deyip ondan sonra geleni (Kur’an’ı) inkar ederler; halbuki O, ellerinde bulunan Tevrat’ı tasdik eden hak bir kitaptır, Onlara: -Gerçekten size indiril
ene
inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz? de!...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: "Allah’ın indirdiği bu Kur’ân’a da iman edin!" denildiği vakit: "Biz sadece bize indiril
ene
inanırız!" derler. Kur’ân, ellerindeki Tevrat’ı tasdik eden hak kitap olmasına rağmen, kendi kitaplarından başkasını inkâr ederler. Onlara de ki: "Size gönderilen Tevrat’a inanma iddianızda samimi iseniz, peki ne diye daha önce, Allahın nebîlerini öldürüyordunuz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: "Allâh'ın indirdiğine inanın!" denilse, "Bize indiril
ene
inanırız." derler, ötesini kabul etmezler. Halbuki o, kendi yanlarında bulunanı doğrulayıcı bir gerçektir. De ki: "Gerçekten inanıyor idiyseniz neden daha önce Allâh'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: «Allah'ın indirdiklerine iman edin» denildiğinde: «Biz, bize indiril
ene
iman ederiz» derler ve ondan sonra olan (Kur'an) ı inkâr ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındaki (Kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: «Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?»...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine iman edin' dendiğinde, 'Biz yalnız bize indiril
ene
inanırız' derler; ondan başkasını inkâr ederler. Oysa o, ellerinde olanı doğrulayan hakkın tâ kendisidir. De ki: Eğer mü'min iseniz, bundan önce Allah'ın peygamberlerini niçin öldürdünüz?...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara, "Allah'ın indirmiş olduğuna inanın" denildiğinde şöyle konuşurlar: "Biz, bize indiril
ene
inanırız." Ve ondan ötesini inkâr ederler. Oysaki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir. Söyle onlara: "Madem iman sahibiydiniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini niye öldürüyordunuz?"...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söyl
ene
nleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söyl
ene
nleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Ve le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe s
ene
h(s
ene
tin), ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammer(yuammere), vallâhu basîrun bimâ ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
1.
ve le tecidenne-hum
: ve mutlaka onları bulursun
2.
ahrasa
: en hırslı, çok hırslı
3.
en nâsi
: insanlar
4.
alâ hayâtin
<...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Ve onları, hayata karşı insanların en hırslısı bulursun. Ve (hatta) o şirk koşanlardan herbiri şâyet bin s
ene
ömürlendirilse, (yaşamayı) ister. Onun ömrünün uzatılması, onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah yaptıklarınızı en iyi görendir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin s
ene
yaşasın. Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Andolsun ki, onları, insanların hayata en düşkünü olarak bulacaksın. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan, âhiret hayatını, hesap ve cezayı inkâr eden müşriklerden bile dünya hayatına daha düşkündürler. Onların her biri bin s
ene
ömür sürmeyi arzular. Halbuki uzun yaşamak, onları cezadan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah onların işlediği amelleri biliyor, görüyor....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Sen, Yahûdi ve müşrikleri, dünya hayatı üzerine, insanların en hârisi bulursun. Bu müşriklerden bazısı, bin s
ene
yaşamağı arzu eder. Halbuki yaşamak, onu azabdan uzaklaştıracak değildir. Allah onların ne yaptığını görmektedir ve görücüdür....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin s
ene
yaşasın. Oysa yaşatılması onu azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Onları, yaşamaya en düşkün insanlar olarak bulacaksın; putperestlerden bile fazla... Onlardan herbiri bin s
ene
yaşamak ister. Oysa, uzun yaşaması onu azaptan uzaklaştırmaz. ALLAH yaptıklarını görendir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
her halde onları insanların hayata en harisı, müşriklerden de haris bulacaksın, her biri arzu eder ki bin s
ene
mu'ammer olsa, halbuki mu'ammer olmak kendisini azabdan uzaklaştıracak değil Allah görüyor onlar neler yapıyorlar...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Onları, insanların hayata en düşkünü hatta müşriklerden bile daha düşkünü bulacaksınız. Onlardan her biri, bin s
ene
yaşamayı arzu eder. Halbuki, ömürlü olmak kendisini azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah, onların neler yaptıklarını görüyor....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Elbette onları insanların hayata en hırslı, en düşkün olanları olarak bulacak, hatta müşriklerden bile daha düşkün bulacaksın. Onların her biri bin s
ene
ömür sürmeyi arzular, oysa uzun yaşamak kendisini azaptan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah, onların neler yaptığını görüp duruyor....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki, onları hayâta karşı insanların, hattâ şirk koşanların en hırslısı bulursun! Her biri bin s
ene
yaşatılmayı arzu eder. Hâlbuki (çok) yaşatılması, onu azabdan uzaklaştırıcı değildir. Allah, ne yaparlarsa hakkıyla görendir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Ve andolsun ki onları insanların ve müşrik olanların hayata en hârisi bulacaksınız. Her biri arzu eder ki bin s
ene
muammer olsun. Halbuki bu muammer olması onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah Teâlâ ise onların neler yaptıklarını hakkıyla görücüdür....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Onları, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun; hattâ müşriklerden bile daha hırslıdırlar. Onların herbiri bin s
ene
yaşamak ister. Oysa, yaşayacak olsa bile, bu uzun ömür onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Çünkü Allah onların bütün yaptıklarını görmektedir....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğr
ene
rek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun k...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman'ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil'deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğr
ene
nler de Allah'ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman'ın mülkü hakkında uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l 'de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im bilgimiz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü ilmini öğr
ene
rek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi «biz ancak ve ancak sizi d
ene
mek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!» demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ihdas edil
ene
(uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (d
ene
meden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onla...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! "Râinâ" demeyin, "unzurnâ" deyin. (Söyl
ene
nleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! «Râinâ» demeyin, «unzurnâ» deyin. (Söyl
ene
nleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! (Peygamber'e hitâp ederken): “Râinâ=Bizi de dinle!” demeyin, “Unzurnâ=Bizi gözet!” deyin. Söyl
ene
nleri dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne önceki vahyin takipçilerinden hakikati inkara yelt
ene
nler, ne de Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlar, Rabbin tarafından sana indirilen bir hayrı görmekten hoşlanırlar; ancak Allah dilediğini rahmete ulaştırır; zira Allah, sınırsız lütuf Sahibidir....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa, size gönderilmiş olan Elçi'den, daha önce Musa'dan ist
ene
nleri mi istiyorsunuz? Ama her kim, hakikate inanmak yerine onu inkar etmeyi tercih ederse doğru yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa, siz de Peygamberinizden, daha önce Musa'dan ist
ene
nlere benzer şeyler mi isteyeceksiniz? Kim imanı inkârla değişirse, dümdüz yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Vedde kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffârâ(kuffâran), haseden min indi enfusihim min ba’di mâ tebeyy
ene
lehumul hakk(hakku), fa’fû vasfehû hattâ ye’tiyallâhu bi emrih(emrihî), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
1.
vedde
: sevdi, diledi, istedi, arzu etti 2 - kesîrun
2.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
3.
lev yeruddûne-kum
: keşke sizi döndürseler, döndürebilseler
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin cogu, hak kendilerine apacik belli olduktan sonra, iclerindeki cekememezlikten oturu, sizi, inandiktan sonra kufre dondurmeyi isterler. Allah'in emri gel
ene
kadar onlari affedin, gecin. Allah muhakkak her seya Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gel
ene
kadar onları affedin, geçin. Allah muhakkak her şeye Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi imandan sonra küfre döndürmek isterler. Allah'ın açıklayıcı emri gel
ene
kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve men azlemu mimmen m
ene
a mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîm(azîmun)....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
1.
ve men
: ve bir kimse, kişi
2.
azlemu
: daha zalim
3.
mimmen (min men)
: ondan
4.
m
ene
a
: men etti, engelledi
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescitlerine, mescitlerde Allah’ın zikredilmesine, Allah’a ibadet edilmesine, Allah’ın dininin, şeriatının anlatılmasına mani olanlardan, mescitlerin harap olmasına çalışanlardan, daha zâlim kim olabilir? Böylelerinin o mescitlere korka korka girmekten başka seç
ene
kleri de yoktur. Dünyada onlar için zillet vardır. Onlar âhirette, ebedî yurtta da büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescidlerini, içlerinde Allah’ın ismi anılmaktan m
ene
den ve harab olmaları yolunda çalışan kimselerden daha zalim kim vardır? Bunların mescidlere ancak korka korka girmek hakları olabilir. O kâfirlere dünyada zillet ve rüsvaylık vardır. Ahirette en büyük azâp da onlarındır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allahın mescidlerini içlerinde Allahın ismi anılmakdan m
ene
den ve harab olmaları zımnında çalışan kimselerden daha zalim de kim olabilir? Bunlar oralara korka korka olmakdan başka suretle girmek salâhiyetini haiz değildirler, bunlara Dünyada bir zillet var, bunlara Ahırette azîm bir azap var...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın isminin anılmasından m
ene
den ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezl
ene
nler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. ...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle d
ene
mişti. O da (ist
ene
nleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Rabbi Ibrahim'i bir takim emirlerle d
ene
mis, o da onlari yerine getirmisti. Allah, «seni insanlara onder kilacagim» demisti. O «soyumdan da» deyince, «zalimler benim ahdime erisemez» buyurmustu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve hatırlayın o zamanı ki, Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle d
ene
miş, o da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) ona : «Seni insanlara imam (bir rehber, bir önder) yapacağım» demişti. İbrahim : «Benim neslimden de...» deyince, Allah : «Benim ahdim (imamet ve önderlik rahmetim) zâlimlere erişmez,» buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Rabbi İbrahim'i bir takım emirlerle d
ene
miş, o da onları yerine getirmişti. Allah, 'seni insanlara önder kılacağım' demişti. O 'soyumdan da' deyince, 'zalimler benim ahdime erişemez' buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım emirler ile d
ene
miş, o da onları yerine getirmişti. Bunun üzerine Allah; «Seni insanlara önder yapacağım» demişti. İbrahim; «Soyumdan da» deyince, Allah; «Zalimler bu taahhüdümün kapsamına asla giremezler» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle d
ene
mişti. O da (ist
ene
nleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Tanrı İbrahim'e:) "Seni kuşkusuz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Tanrı:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle d
ene
meden geçirmişti. O da bunları tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e) : «Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım» demişti. (İbrahim) «Ya soyumdan olanlar?» deyince (Allah:) «Zalimler benim ahdime erişemez» demişti....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, ta o zaman bu Beyt’i, Kâbe’yi, insanların iyiliği için bir sevap kazanma ve güvenli bir yer haline getirdik. Siz de Makam-ı İbrâhim tarafında namaz kılıp dua etmeyi gel
ene
k haline getirin. İbrâhim ile İsmâil’e: 'Beytimi, evimi, tavaf edenler, itikâfa girenler, ibadete kapananlar, cemaat halinde rükûlara vararak namaz kılanlar, İslâmî faaliyette bulunanlar, secdelere varanlar için tertemiz tutun' diye ahid verdik, emrettik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O zaman Biz Mabed'i insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık: Öyleyse İbrahim için vaktiyle belirl
ene
n yeri ibadet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrahim ve İsmail'e emrettik: "Mabedimi, onu tavaf edecekler için, onun yanında tefekküre dalacaklar için ve (namazda) rüku ve secde edecekler için temiz tutun."...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âm
ene
minhum billâhi vel yevmil âhir(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru)....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbi
: Rabbim
4.
ic'al
: kıl, yap
<...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim, 'Rabbim, burayı güvenlik yeri kıl. ALLAH'a ve ahiret gününe inanan halkına ürünlerle rızık ver,' deyince, 'İnkar ed
ene
de rızık vereceğim. Onu kısa bir süre geçindirir, sonra onu ateş cezasına mahkum ederim. Ne kötü bir uğrak yeridir orası!,' dedi....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhîm de: 'Rabbim! Burasını emniyetli bir belde kıl ve halkını, içlerinden Allah’a ve âhiret gününe îmân edenleri mahsûllerle rızıklandır!' demişti. (Rabbi de ona) şöyle buyurdu: 'İnkâr ed
ene
de (ni'met veririm); fakat onu kısa bir müddet (dünya hayâtında)faydalandırır, sonra da onu ateş azâbına (girmeye) mahkûm ederim! O varılacak yer ise, ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
1.
kûlû
: deyin, söyleyin
2.
âmennâ
: biz îmân ettik
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'a
4.
ve mâ unzile
: ve indiril...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indiril
ene
(Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indiril
ene
, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden veril
ene
iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: Allah'a, bize indirilen kitaba, İbrahîm'e İsmâîl'e, İshak'a, Yakup'a, Yakup'un oğullarına indirilenlere, Mûsâ'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden veril
ene
inandık, onların hiçbirini öbüründen ayırt etmeyiz ve biz, Allah'a teslîm olanlarız....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Biz, Allah'a ve bize indiril
ene
; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indiril
ene
, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'Biz Allah'a, bize indiril
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a onların soylarından gelen diğer peygamberlere indiril
ene
; Musa'ya ve İsa'ya veril
ene
ve bütün peygamberlere Rableri katından verilenlere iman ettik. Onların aralarında bir ayırım yapmayız. Biz O'na (Allah'a) teslim olanlarız' deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indiril
ene
, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indiril
ene
, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden veril
ene
iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
«Allah'a, bize gonderil
ene
, Ibrahim'e, Ismail'e, Ishak'a, Yakub'a ve torunlarina gonderil
ene
, Musa ve Isa'ya veril
ene
, Rableri tarafindan peygamberlere veril
ene
, onlari birbirinden ayirt etmeyerek inandik, biz O'na teslim olanlariz» deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki, biz Allah'a ve bize indiril
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yâkub'a ve Esbat'a (Yâkub Peygamberin veya İsrail'in torunlarına) indiril
ene
; Musa ve İsa'ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilen (sahife, kitap ve vahy)e imân ettik. Onlardan hiç birini diğerinden farklı tutmayız. Biz ancak Allah'a boyun eğen Müslümanlardanız....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'Allah'a, bize gönderil
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına gönderil
ene
, Musa ve İsa'ya veril
ene
, Rableri tarafından peygamberlere veril
ene
, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim olanlarız' deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
«Biz, Allah'a ve bize indiril
ene
; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indiril
ene
, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk» deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'ALLAH'a, bize indiril
ene
, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya veril
ene
ve tüm peygamberlere Rab'leri tarafından verilenlere inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece O'na teslim olanlarız,' deyiniz....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Onlara deyin ki; «Biz Allah'a, bize indiril
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indiril
ene
; Musa'ya ve İsa'ya veril
ene
ve diğer peygamberlere Rabbleri tarafından veril
ene
inanırız. Onlar arasında ayırım yapmayız. Biz Allah'a teslim olanlarız.»...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Tanrı'ya, bize indiril
ene
, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indiril
ene
, Musa'ya ve İsa'ya verilen ile peygamberlere rabbinden veril
ene
inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız / Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz. Biz sadece O'na teslim olanlarız"....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
(Ey mü'minler) deyin ki: «Biz Allaha, bize indiril
ene
(Kur'ân-ı Kerîme), İbrâhîme, İsmâîle, İshaka, Yakuba ve torunlarına (esbaata) indirilenlere, Musâya, İsâye verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rableri katından verilen (Kitâb ve âyetler) e îman etdik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâretmek suretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz (Allaha) teslîm olmuş (müslümanlar) ız». ...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'(Biz) Allah’a, bize indiril
ene
, İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya'kub’a ve (onun)torunlar(ın)a indirilenlere, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya verilenlere ve Rableri tarafından (diğer)peygamberlere verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (Allah’ın birer peygamberi olmaları cihetiyle) ayırım yapmayız. Çünki biz, O’na teslîm olan kimseleriz' deyin!...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Allah'a inanırız; ve bize indiril
ene
ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onların soyundan gelenlere indiril
ene
; ve Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdi edilmiş olana (inanırız); onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve biz O'na teslim olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki, «Biz, Allah'a ve bize inzal olunana ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Esbât'a inzal edilmiş olana ve Mûsa ile İsâ'ya veril
ene
ve peygamberlere Rabbileri cânibinden verilmiş olan şeylere imân ettik, biz onlardan hiçbirisinin arasını ayırmayız ve biz O'na (Allah-ü Azîmüşşan'a) hâlisâne münkad kimseleriz.»...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki: “Biz Allah'a iman ettik. Bize indiril
ene
; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya, İsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak O'na teslim olanlarız. ”...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Ve deyin ki: -Biz Allah’a, bize indiril
ene
, İbrahim’e, İsmail’e, Yakub’a, İshak’a ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilenlere ve peygamberlere Rab’leri katından verilenlere iman ettik. Bunlardan hiç biri arasında ayırım yapmayız. Biz Allah’a teslim olanlarız....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki: "Biz Allah’a, bize indirilen Kur’ân’a, Keza İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a ve onun torunlarına indiril
ene
Ve yine Mûsâ’ya, Îsâ’ya, Hülasa bütün peygamberlere Rab’leri tarafından verilen kitaplara iman ettik. Onlar arasında asla bir ayrım yapmayız. Biz yalnız O’na teslim olan Müslümanlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
"Allah'a, bize indiril
ene
, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kub'a ve sıbt(torun kabile)lere indiril
ene
, Mûsâ ve Îsâ'ya veril
ene
ve (diğer) peygamberlere Rabbleri tarafından veril
ene
inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız." deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: «Biz Allah'a, bize indiril
ene
, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indiril
ene
, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden veril
ene
iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız.»...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Siz şöyle deyin: Biz Allah'a da, bize indiril
ene
de; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indiril
ene
de; Musa'ya ve İsa'ya veril
ene
de; Rablerinden bütün peygamberlere veril
ene
de iman ettik. Biz onların hiçbirini ayrı tutmayız. Biz ancak Allah'a teslim olmuşuzdur....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Şöyle deyin: "Allah'a, bize indiril
ene
, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indiril
ene
, Mûsa'ya ve İsa'ya veril
ene
ve diğer nebilere veril
ene
inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz senin, yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu, yücelerden haber beklediğini biliyoruz, görüyoruz. İşte şimdi, seni, memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Siz de ey mü’minler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kıble ile ilgili, Rablerinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı bu emrin, doğru olduğunu, kitaplarında müjdel
ene
n peygamber Muhammed’in atası ...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ve eğer gerçekten, kendilerine kitap verilenlere âyetlerin (mucizelerin) hepsini getirsen (yine de) senin kıbl
ene
tâbî olmazlar. Ve sen de onların kıblesine tâbî olacak değilsin. Ve onların bir kısmı da diğerlerinin kıblesine uymazlar. Sana gelen ilimden sonra gerçekten onların hevalarına uyacak olursan, o zaman muhakkak ki sen, zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki sen, kendilerine kitap indirilmiş olanlara bütün delilleri getirsen g
ene
de senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine uymazsın. Zâten onların bir kısmı da bir kısmının kıblesine uymaz. Bunu iyice bildikten sonra artık tutar, onların dileklerine uyarsan şüphe yok ki zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Yemin olsun ki (habibim! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıbl
ene
dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlere her âyeti (hakikate işaret eden bilgiyi) getirsen yine de senin kıbl
ene
tâbi olmazlar! Sen de onların kıblesine tâbi olucu değilsin. (Hatta) onlar birbirlerinin kıblesine de tâbi olmazlar. Yemin olsun ki, İlimden sana gelenden sonra onların hevâlarına (şartlanmalarına göre oluşan fikirler/istekler) tâbi olursan, kesinlikle zâlimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki, sen kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıbl
ene
tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesini kabul etmezler. Sana gelen bunca bilgiden sonra, sen onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden, âsilerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen kendilerine Kitab verilmiş olanlara bütün delilleri göstersen, yine senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine uymazlar. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şüphesiz zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıbl
ene
uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim hakkı için, eğer sen o Yahûdi ve Hristiyanlara her türlü mûcize ve hücceti getirsen, yine kıbl
ene
tâbi olmazlar; ve sen de onların kıblesine tâbi olmazsın, onların bâzısı diğer bâzının kıblesine tâbi olmaz. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilim arkasından bilfarz onların arzularına uyarsan, bu takdirde muhakkak zâlimlerden olursun. (Bu hitab zâhiren Hazreti Peygambere ise de gerçekte ümmetine aittir.)...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen, Kitab verilenlere her turlu delili getirsen, yine de kibl
ene
uymazlar; sen de onlarin kiblesine uyacak degilsin. Onlar birbirlerinin kiblesine de uymazlar. And olsun ki, eger sana gelen ilimden sonra onlarin heveslerine uyarsan, suphesiz o zaman zulmedenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
And olsun ki, kendilerine kitap verilenlere her türlü âyet (delil, belge, kanıt)ı getirsen yine de Senin kıbl
ene
uymazlar. (Elbetteki) Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onların kimi kiminin (Yahudiler, Hıristiyanların, Hıristiyanlar da Yahudilerin) kıblesine zaten uyacak değillerdir. And olsun ki. Sana gelen bunca ilimden sonra kalkar da (farzedelim) onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, şüphesiz ki o zaman Sen de zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen, Kitap verilenlere her türlü delili getirsen, yine de kıbl
ene
uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. And olsun ki, eğer sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, şüphesiz o zaman zulmedenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıbl
ene
dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kitap verilenlere her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen de onlar yine senin kıbl
ene
yönelmez. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymaz. Sana gelen bu bilgiden sonra, onların keyfine uyarsan zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
celâlim hakkı için sen o kitab verilmiş olanlara her bürhanı da getirsen yine senin Kıbl
ene
tabi olmazlar, sen de onların Kıblesine tabi olmazsın, bir kısmı diğer kısmın Kıblesine tabi değil ki.. celâlim hakkı için sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların hevalarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zulmedenlerdensindir...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki, sen, o kitap verilmiş olanlara her türlü delili de getirsen yine senin kıbl
ene
uymazlar; sen de onların kıblesine uymazsın. Bir kısmı diğer bir kısmının kıblesine de uymuyor. Andolsun ki sana gelen bunca ilmin arkasından tutup onların arzularına uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka haksızlık yapanlardan olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıbl
ene
tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlere sen her türlü ayeti (delili) göstersen bile onlar yine senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine de uymazlar. Sana gelen bilgiden sonra eğer onların keyiflerine, arzularına uyacak olursan, o zaman, kesinlikle zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun kendilerine kitap verilenlere her türlü ayeti getirsen de onlar yine senin kıbl
ene
yönelmez / uymaz. Sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı bir kısmının kıblesine uymaz. Sana gelen bunca ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, o zaman sen elbette / gerçekten zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki (Habîbim) sen, kendilerine Kıble verilenlere (kıble mes'elesine dâir) her âyeti (burhanı, mu'cizeyi) getirmiş olsan onlar (inadiarmdan) yine senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine tâbi' olucu değilsin. (Hattâ) onların kimi kiminin (Yahudiler Hıristiyanların, Hıristiyanlar Yahudilerin) kıblesine uyucu değildir. Andolsun (Habîbim) sana gelen bunca ilim (ve vahy) den sonra (bilfarz) onların hevâ (ve heves) terine uyacak olursan, o takdirde şübhesiz ve muhakkak (kendilerine) ya...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
And olsun ki, eğer (sen) kendilerine kitab verilmiş olanlara her ne delil getirsen,(yine de) senin kıbl
ene
tâbi' olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi' (olacak) değilsin. Onların bazısı da (diğer) bazıların kıblesine tâbi' değildir(ler). Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle)gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şübhesiz sen o takdirde, mutlaka zâlimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki; sen, kendilerine kitab verilmiş olanlara her ayeti getirsen, onlar yine senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onların kimi de, kiminin kıblesine uyacak değildirler. Andolsun ki; sana gelen bunca ilimden sonra şayet sen onların heveslerine uyacak olursan, o takdirde şüphesiz zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ama daha önce kendilerine vahiy tevdi edilmiş olanların önüne bütün delilleri koymuş olsaydın bile senin kıbl
ene
yönelmezlerdi; ne sen onların kıblelerine yönelirsin, ne de onlar birbirlerinin kıblelerine yönelirler. Ve eğer sana ilim geldikten sonra onların asılsız görüşlerine uysaydın muhakkak ki zalimlerden olurdun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki sen kendilerine vaktiyle kitap verilmiş olanlara her ne bürhan getirsen, yine senin kıbl
ene
tâbi olmuş olmayacaklardır. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Onların bazıları da bazılarının kıblesine tâbi değildir. Ve kasem olsun ki sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına tâbi olacak olsan şüphe yok sen de o zaman zalimlerden olmuş olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki sen kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü âyeti getirsen, yine de sana uyup kıbl
ene
dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar birbirinin kıblesine de dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman sen de zulmedenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen, kitap verilenlere her belgeyi getirsen, yine de senin kıbl
ene
tabi olmazlar; sen de onların kıblesine tabi olacak değilsin. Zaten onlar, birbirlerinin kıblesine de tabi olmazlar. Sana gelen bunca ilimden sonra onların arzularına uyarsan o zaman sen de zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü delili de getirsen onlar senin kıbl
ene
yönelmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Zaten onların da bazısı bazısının kıblesine yönelmez ki!... Faraza, sana gelen bunca ilimden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, Bilmiş ol ki, o takdirde sen de zalimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen Kitap verilenlere her türlü âyeti getirsen yine onlar senin kıbl
ene
uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine de onlar senin kıbl
ene
uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. (Hatta) Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine de uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku) larına uyacak olursan, kuşkusuz, o zaman zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlere her türlü delili getirsen, onlar yine senin kıbl
ene
uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Aslında onlar birbirinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıbl
ene
uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama g
ene
de içlerinden bir kısmı bile-bile gerçeği gizler....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gercek Rabb'indendir, sakin suphel
ene
nlerden olma. *...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek Rabb'indendir, sakın şüphel
ene
nlerden olma....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a, Beytullah’a doğru çevir. Her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların ellerine, aleyhinize kullanacakları bir delil vermeyesiniz. Buna rağmen zâlimler g
ene
de söyleyecek laf bulacaklardır. Onlardan korkmayın, benden korkun. Böylece size olan nimetimi, İslâm’ı, fetihleri tamamlayayım da, hak yolda sebatkâr olasınız....
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû olanlar, îmân edenler(Allah'a ulaşmayı dileyenler)
4.
istain...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek d
ene
riz. Sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile d
ene
riz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak sizi biraz korku, biraz aclik ve mallardan, canlardan, urunlerden biraz eksiltmekle d
ene
riz, sabredenlere mujdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
And olsun ki, sizi biraz korku, biraz açlık ile, biraz da maldan, candan ve ürünlerden noksanlık vermekle d
ene
riz. Artık sabredenleri müjdele.....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle d
ene
riz, sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile d
ene
riz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak ki, sizi biraz korku, biraz açlık, biraz mal, cari ve ürün eksiltmesi ile d
ene
riz. Sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla d
ene
riz. Sen sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, sizi korku, açlık, mallar(ınız)dan canlar(ınız)dan ve ürünler(iniz)den eksiltmek gibi şeylerle d
ene
riz; sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
O sabredenleri ki onlar, bir musîbete uğradılar mı biz Allah'ınız, g
ene
de gerisin geriye ona döneceğiz derler....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Bakın, katımızdan indirdiğimiz hakikatin ve rehberliğin delilini ilahi kelam aracılığıyla insanlığın önüne koyduktan sonra onu gizleyip örtbas edenlere gelince: İşte onlardır Allah'ın lanet edeceği ve onlardır yargılama yet
ene
ğine sahip herkesin de lanet yağdıracağı....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve
ene
t tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
1.
illâ
: ancak, sadece
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
tâbû
: tövbe ettiler
4.
ve
: ve
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, filolarda, Allah’ın gökten indirdiği, ölü toprağı canlandırdığı suda, her tür canlının yeryüzünde üremesini sağlayıp yaygınlaştırmasında, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, gök ile yer arasında ilâhî düz
ene
boyun eğen bulutlarda, ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını faydalı kullanabilen toplum...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde depr
ene
n hayvanatı yaymasında, rüzgârları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine âyetler var...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde depr
ene
n hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde depr
ene
n hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, depr
ene
n her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (Hakkın emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) v...
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
O zaman, izl
ene
nler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine Kur’ân’a tâbi olun, Kur’ân’ı uygulayın' denildiğinde: 'Hayır. Biz Kur’ân’a değil, gördüğümüz, bildiğimiz atalarımızın yoluna, hayat tarzına, onların uygulaya geldikleri eski âdetlere, gel
ene
klere uyarız' derler. Atalarının akılları hiçbir şeye ermiyor olsa da, onlar hak yolu tercih etmemişler, doğruyu, aydınlığı, refahı bulamamışlarsa da mı, onların yolundan gidecekler?...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (gel
ene
ğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Ne zaman onlara: "Tanrı'nın indirdiklerine uyun" denilse; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (gel
ene
ğe) uyarız" derler. (Peki) Ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru yolu da bulamamış kimseler olsalar da mı?...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Ne zaman onlara: «Allah'ın indirdiklerine uyun» denilse, onlar: «Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (gel
ene
ğe) uyarız» derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler?...
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkâr edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara sesl
ene
n (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkar edenlerin örneği, bağırıp haykırmadan başka bir şeyi duymayan varlığa sesl
ene
n birinin örneği gibidir. [34] Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler dolayısıyla bir şeyden anlamazlar....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkâra sapıp küfür üzere kalanların durumu, bağırıp çağırmaktan başka bir şey işitmeyen (ve tıpkı davarlara sesl
ene
n çoban) gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler ; bu yüzden akledip anlayamazlar....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size, (eti y
ene
n hayvanlardan) boğazlanmaksızın ölmüş olanı, akan kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası için (putlar ve şahıslar adına) kesilenleri, kesin olarak haram kıldı. Fakat helâk olacak derecede darlığa düşen kimse, helâl benimsemiyerek ve hududu aşmıyarak (zarurî ihtiyacını giderecek kadar) bu haram şeylerden yiyebilir, ona bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah Gafûr’dur = çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî sem
ene
n kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun)....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey(ler)
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âm
ene
billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) istey
ene
ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve d...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dil
ene
nlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Ancak iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, O'nun sevgisi ile malı yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmış olana, dil
ene
nlere ve kölelere veren, namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini yerine getiren, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda sabreden kimselerin yaptıklarıdır. İşte bunlar doğru olanlardır. Takva sahibi olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dil
ene
ne ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki ol...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi (namazda) doğu ve batı tarafına çevirmeniz hayır ve taat değildir. Fakat hayır ve ibadet, Allah’a, âhirete, meleklere, Allah’ın indirdiği kitablara ve peygamberlere iman edenin ibadetidir ve Allah sevgisi üzere, yahud mala olan sevgisine rağmen, malı (fakir) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa , dil
ene
nlere, köle ve esirlere (kurtulmaları için) harcayan, namazı gereği üzere kılan ve zekâtı veren kimsenin; ahidleştikleri zaman sözlerine sâdık kalanların, ihtiyaç ve sıkıntı ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz (hakikî imânı yansıtan) iyilik ve erdemlik değildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdemlik: Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inananların, malı —ona olan sevgisiyle— yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dil
ene
nlere, köle ve esirleri kurtarmaya harcayanların, namaz kılan ve zekât verenlerin; andlaşıp anlaştıkları zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaşın kızıştığında sabredenlerin (bu. durumlar...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dil
ene
nlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dil
ene
nlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dil
ene
nlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerde...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dil
ene
nlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dil
ene
ne ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dil
ene
nlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaareb...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dil
ene
nlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirl...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz «bir» değildir. Lakin asıl «bir»; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dil
ene
nlere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Birr (takvâ) yüzlerinizi maşrık ve mağrip tarafına çevirmeniz değildir. Fakat birr, o kimsenin birridir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân etmiş olur. Ve malını seve seve karabet sahiplerine, yetimlere, yoksullara, yolculara, dil
ene
nlere verir. Ve esirleri azad etmek hususuna sarfeder. Ve namazını kılar, zekâtını verir. Bir de muâhede yaptıkları zaman ahidlerini yerine getirirler ve ihtiyaç, hastalık ve şiddetli savaş hallerinde de sabırlı bulunurlar. İşte sâdık...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dil
ene
ne ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler(in tutum ve davranışıdır) . İşte bunlar, do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Hayra ermek demek, yüzünüzü doğuya, batıya çevirmek demek değildir. Hayra eriş, o kimsenin erişidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmış; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara, ihtiyacından dolayı istey
ene
, esaret altındakilere malından seve seve vermiş; namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiştir. Onlar, sözleştikleri zaman sözlerinde duran kimselerdir. Onlar, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. Onlar sadıkların tâ kendisi, onla...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Katl (öldürülme) konusunda kısas üzerinize yazıldı (size farz kılındı). Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi (kısas olunur), fakat kim, onun (öldürülenin) kardeşi tarafından bir şey ile (bir diyet karşılığı) affolunursa (bağışlanırsa), o taktirde gereken, örfe tâbî olunması ve ona (affed
ene
), (diyetin) ihsanla ödenmesidir. İşte bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa (saldırıya kalkarsa) o zaman onun için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da g
ene
zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söyl
ene
nler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söyl
ene
nler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi. Bununla birlikte her kim kardeşi tarafından kısmen bağışlanırsa, o vakit görev, birinin gel
ene
ğe uyması birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmetttir. Her kim, bunun ardından yine tecavüz ederse, artık ona pek elem veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îmân edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas farz kılındı! Hür olana hür, köleye köle, kadına kadın (kısâs edilir, öldürülür)! Fakat (öldüren) o kimse lehinde, kardeşi tarafından (cüz’î) bir şey affedilirse, o takdirde (affed
ene
düşen,) örfe tâbi' olmak(diyetini aşırıya kaçmadan almak)tır ve (öldür
ene
düşen de, diyeti) ona güzellikle ödemektir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen kim bundan sonra haddi aşarsa, artık ona (pek) acıklı bir azab vardır!...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affed
ene
en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabb'inizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
İçinizden biri ölmek üzereyken eğer geride mal (hayır) bırakıyorsa anaya, babaya ve yakın akrabalara gel
ene
klere uygun biçimde vasiyyette bulunması, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Vasiyeti duyduktan sonra değiştiren olursa şüphe yok ki bu işin vebali, ancak değiştir
ene
dir. Muhakkak ki Allah, her şeyi duyar ve bilir....
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Her kim bu vasiyeti işittikten sonra değiştirirse, bunun bilerek işl
ene
n günahı, vebali, değiştirenlerin boynunadır. Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Ve kim, öğrendikten sonra böyle bir hükmü değiştirirse, böyle davranmanın günahı, yalnızca onu değiştir
ene
dir. Doğrusu Allah, her şeyi işitendir, her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Fe men hâfe min mûsın c
ene
fen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ isme aleyh(aleyhi), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun)....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
1.
fe
: fakat, artık
2.
men
: kim ise
3.
hâfe
: korktu
4.
min
: den
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyyet edenin bir hata etmesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de iki tarafın arasını düzeltirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah, hakkı yerine getireni bağışlayıcı ve emrine itaat ed
ene
merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Size farz kılınan oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olanlar, bir yolculukta bulunanlar, oruç tutamadıkları günler sayısınca diğer günlerde oruç tutarlar. Oruca dayanmakta zorlananların, takatleri tük
ene
nlerin, her gün için çevresi, çaresi olmayan bir yoksul doyuracak fidye vermeleri gerekir. Kim de gönül hoşluğu ile daha fazla yoksul doyurmak suretiyle fazla fidye verirse, bu onun hakkında daha hayırlıdır. Zor da olsa oruç tutmanız fidye vermekten ve kazaya bırakmaktan hayırlıdır. Eğer or...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, içerisinde insanlar için hidayet rehberi, doğruyu gösteren açık belgeleri kapsayan ve hak ile batılı birbirinden ayıran kitap olarak Kur'an'ın indirilmiş olduğu aydır. Sizden kim bu aya erişirse onda oruç tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günlerin sayısınca başka günlerde tutar. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, belirl
ene
n sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola eriştirdiği için Allah'ı yüceltmeniz için ve olur ki şükredersiniz diyedir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirl
ene
n günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister)....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana BEN'den sorarlarsa, şüphesiz ki ben Kariyb'im (anlayış sınırı kadar yakın!) ("Şahdamarından yakınım" âyetini hatırlayalım). . . Yönelip istey
ene
(dua) icabet ederim. O hâlde onlar da bana icabet etsinler ve bana iman etsinler ki olgunluklarını yaşasınlar....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyy
ene
lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size helâl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki nefsinizi y
ene
meyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Size, oruç günlerinin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmanız helal kılındı. Onlar sizin için bir örtüdürler, siz de onlar için bir örtüsünüz. Allah sizin nefislerinize güv
ene
meyeceğinizi bildi de tevbelerinizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şu halde artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Ve şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden size göre ayırdoluncaya kadar yiyip için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Camilerde itikafta olduğunuz zamanlarda hanımlarını...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi, onlar sizin ortunuz, siz de onlarin ortulerisiniz. Allah, nefsinize guv
ene
miyeceginizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artik onlara yaklasabilirsiniz. Allah'in sizin icin takdir ettigini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilinceye kadar, yiyin icin, sonra orucu geceye kadar tamamlayin. Mescidlerde itikafa cekildiginizde kadinlariniza yaklasmayin. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı, onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah, nefsinize güv
ene
miyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size helal edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah nefsinize güv
ene
meyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güv
ene
meyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ey kocalar), oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde, eşlerinize yaklaşmak size helâl kılındı. Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz. Allah nefsinize güv
ene
meyeceğinizi bildiği için yüzünüze bakıp, size bu lütufta bulundu. Artık bundan böyle onlara yaklaşıp Allah’ın sizin için takdir buyurduğu neslin arayışı içinde olun! Şafak vaktine, günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın! Mescidlerde itikâfta...
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Saldırmazlığın gel
ene
k haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda, size saldıranlara karşılık verin. Saldırmazlık kanununun, örfünün ihlâli kısas kanununa tâbidir. Kim size saldırırsa, size yapılan saldırıya misilleme yaparak aynıyla cevap verin. Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Bilin ki, Allah kendisine sığınıp emirlerine yapışarak günahlardan arınıp azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak ...
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Hurmetli ay, hurmetli aya mukabildir, hurmetler karsiliklidir; o halde, size tecavuz ed
ene
, size tecavuz ettikleri gibi tecavuz edin. Allah'tan sakinin ve Allah'in sakinanlarla beraber oldugunu bilin....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır; o halde, size tecavüz ed
ene
(saldırana), size saldırdıkları gibi saldırın. Allah'tan sakının ve Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Hürmetli ay, hürmetli aya karşılıktır ve hürmetler de karşılıklıdır. O halde, size tecavüz ed
ene
, onun size saldırdığı gibi siz de saldırın. Allah’tan sakının ve Allah’ın takva sahipleriyle beraber olduğunu bilin....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Fakat eğer (elde olmayan bir nedenle) alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbandan (gönderin). Kurban (kesim) yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Fakat sizden hasta olan veya başından bir ezası olan (ve bundan dolayı kurban yerine varmadan önce traı olmak zorunda kalan) kimsenin bu durumda, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye vermesi(gerekir). Artık emin olduğunuzda (güv
ene
kavuştuğunuzda) o zaman kim, hac (zamanına...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allâh için tamamlayın. (Bunu yapmaktan) engellenirseniz hediye kurban da yeterlidir. Kurbanınız kesil
ene
kadar başınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olursa ya da başında (hacca engel) bir sıkıntısı olursa, oruç yahut sadaka veya kurban diyet gerekir. (Engelleme kalktığında) emin olduğunuzda kim hacca kadar umreyi yaşamak, yararlanmak isterse, kolayına gelen bir hediye kurbanı kessin. Fakat bulamayana hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç gere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer alıkonulursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Gönderdiğiniz kurban yerine ulaşıncaya kadar saçlarınızı traş etmeyin. Hasta olan veya başından bir rahatsızlığı olan (bundan dolayı traş olan) kimsenin üzerine ya oruç, ya sadaka veya kurban olarak fidye gerekir. Güv
ene
kavuştuğunuz zaman, her kim hacca kadar umre ile yararlanmak isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. [40] Kim (kurban kesme imkanı) bulamazsa üç gün hacc esnasında yedi g...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak istey
ene
, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Tanrı için tamamlayın. Eğer [düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle] kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Sizden kim hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç, ya sadaka ya da kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe (emintüm) kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak istey
ene
, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) o...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engell
ene
cek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık veya yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allâh için haccı ve ömreyi tamamlayın. Eğer (engellenmiş olursanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye (versin). Güv
ene
kavuştuğunuzda, hac (zamanın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. (Kurban) Bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğün...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) . Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Kim sizden hasta ise ya da başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) . Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak istey
ene
, kolayına gelen bir kurban (ı kesmesi gerekir) . Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güv
ene
kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmay...