Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: "Ona ister inanın ister inanmayın; daha önce kendilerine ilim verilenler, o, onlara okunduğu zamanlar, ç
enel
eri üzerine secdeye kapanırlar."...
İsra Suresi, 109. Ayet:
Onlar, ağlayarak ç
enel
eri üzerine kapanırlar. Bu onların huşularını artırır....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kafirler: İnananlara: "Bizim yolumuza uyun, sizin yanlışlarınızı biz üstl
enel
im." dediler. Oysa onlar, başkalarının hatalarından hiçbir şey üstlenemezler. Kesinlikle onlar yalancıdırlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına, ç
enel
erine kadar dayanan demir halkalar geçirdik. Bu nedenle başları sürekli yukarıda kalkık olanlardır....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Yurîdullâhu li yubeyyine lekum ve yehdîyekum sun
enel
lezîne min kablikum ve yetûbe aleykum. Vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize g
enel
likle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecel
enel
lezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun). ...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
ehaz-nâ
: biz aldık, uğrattık
3.
âle fir'avne
: firavunun ailesi
4.
bi es sinîne
:...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Andolsun ki Âl-i Firavun'u, belki nedenini düşünürler diye, s
enel
erle (kuraklık) ve ürün kıtlığıyla bunalttık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Andolsun, biz Firavun’un kavmini düşünüp ibret alsınlar diye s
enel
erce kıtlık ve ürün noksanlığı içinde tutup kıvrandırdık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
And olsun ki, biz, Firavun ailesini, düşünüp ibret alsınlar diye, tuttuk s
enel
erce mahsul kıtlığı ve kuraklıkla kıvrandırdık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Filhakika ali Fir'avnı tuttuk s
enel
erce kıtlık ve hasılât eksikliğiyle sıktık, gerekti ki düşünüb ıbret alsınlar...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Gerçekten biz, Firavun'a bağlı olanları s
enel
erce kıtlık ve hasılat eksikliği ile kıvrandırdık, gerektir ki, düşünüp ibret alsınlar!...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Gerçekten biz, Firavun sülâlesini, s
enel
erce kıtlık ve gelir noksanlığı içinde tutup kıvrandırdık ki, düşünüp ibret alsınlar....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Ve andolsun ki, Fir'avun'un kavmini s
enel
erce kaht ve galaya ve meyvelerin eksikliğine giriftar ettik, düşünüp de mütenessih olsunlar diye....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Biz Firavun hanedanı düşünüp ibret alsınlar diye, s
enel
erce onları kuraklık, kıtlık ve ürün azlığı ile cezalandırdık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Yemin olsun ki biz, Firavun hanedanını yakalayıp ürün eksikliğiyle s
enel
erce sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için, kutsal kitap sayfaları olan o levhalarda her şey ile ilgili, ihtiyaçları ile ilgili bilgileri yazdık. Nasihat, sorumluluk uyarısı ve her konuda faydalı olmak üzere g
enel
kuralları, ayrıntılarıyla açıklayarak koyduk. Haydi bunlara sıkı sarıl, bunlarla amel et, kavmine de, kısas yerine affı tercih, güç durumda olanın elinden tutarak rahatlatmak, başkalarına karşı sabırlı davranmak gibi amellerin en güzeline, en faziletlisine sarılmalarını ve uygulamalarını emret. Size yakında, ibret ...
Əraf Suresi, 156. Ayet:
Bize bu dünyada ve ahirette (yevm'il âhirde, kıyâmet gününde, hayat gününde) has
enel
er (güzel ameller, derecat kazandıran ameller) yaz (pozitif derecelerimizi, negatif derecelerimizden daha çok kazandır). Gerçekten biz tövbe edip, Sana döndük. Allahû Tealâ, şöyle buyurdu: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Ve rahmetim herşeyi kuşattı. Böylece onu (haseneyi) takva sahiplerine ve zekâtı veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, âyetlerimize îmân ederler (mü'minlerdir).”...
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
(Ey kâfirler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! (Y
enel
im derken yenildiniz.) Ve eğer (inkardan) vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yine (Peygamber'e düşmanlığa) dönerseniz, biz de (ona) yardıma döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
(Ey kâfirler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! (Y
enel
im derken yenildiniz.) Ve eğer (inkardan) vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yine (Peygamber'e düşmanlığa) dönerseniz, biz de (ona) yardıma döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 28. Ayet:
Ey iman edenler! Kesinlikle müşrikler necistir (pisliktir)! Artık bu s
enel
erinden sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar! Eğer yoksulluğa düşmekten korkuyorsanız, (bilin ki) Allâh dilerse, sizi yakında fazlından zenginleştirir. . . Muhakkak ki Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
1.
huve
: o ki
2.
ellezî ceale
: ki o kıldı (yarattı)
3.
eş şemse
: güneş
4.
dıyâen
: bir ziya, bir ışık (olarak)<...
Yunus Suresi, 5. Ayet:
Güneş'i bir ziya, Ay'ı (kameri) bir nur kılan, O'dur. Ve s
enel
erin adedini ve hesabını bilmeniz için ona menziller tayin etti. Allah ne yarattı ise ancak böylece hak ile yarattı. Bilen bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıklar....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O (Allâh'tır) ki, Güneş'i yaşam ışığı (enerjisi) olarak meydana getirdi; Ay'ı nur (insanda duygusal boyutu düzenleyici kıldı, çekim gücünün etkisiyle hormonal yapı ve amigdala üzerindeki etkileri), s
enel
erin adedini ve hesabı bilesiniz diye Ay'ı menziller sahibi olarak takdir etti. . . Allâh bunları Hak olarak (Esmâ'sındaki özelliklerle) yaratmıştır. Düşünebilenler için işaretlerini böyle detaylı açıklıyor....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O Allah’dır ki, güneşi bir ışık ve ayı da bir nur yaptı (büyüyüp küçülen) miktarlar ve ölçüler tayin buyurdu, ki s
enel
erin sayısını ve hesabı bilesiniz. Allah, bunları ancak hak ve hikmet olarak yarattı. Allah, anlayacak bir topluluk için âyetlerini açıkça beyan ediyor....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, odur ki Güneşi bir zıyâ yaptı Kameri bir nur ve buna menzil menzil mıktarlar ta'yin buyurdu ki s
enel
erin adedini ve hisabı bilesiniz, Allah, bunu ancak hak hikmet ile yarattı, bilecek bir kavm için âyetleri tafsıl ediyor...
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O Allah'dır ki, s
enel
erin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, o (Hâlik-ı Azîm)dir ki, Güneşi bir ziya, Ay'ı da bir nûr kıldı. Ve ona menziller tayin etti ki, s
enel
erin sayısını ve hesabı bilesiniz. Allah Teâlâ bunları ancak hak ile yarattı. Bilir bir kavim için âyetleri mufassalan beyan buyuruyor....
Yusif Suresi, 3. Ayet:
Nahnu nakussu aleyke ahs
enel
kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzel kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîn(gâfilîne)....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lillezî (li ellezî)
: o kimseye
3.
zanne
: zannetti, bildi
4.
enne-hu
: onun olduğu
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Bir de bunlardan, kurtulacağını zannettiğine, efendinin yanında beni an dedi, ona da Şeytan, efendisine anmayı unutturdu da s
enel
erce zindanda kaldı...
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Ve (Yûsuf) doğrusu içlerinden kurtulacak olanın o olduğunu zannettiği kimseye: 'Efendinin yanında beni an! (Umulur ki beni bu durumdan kurtarır)' dedi. Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu da (Yûsuf) s
enel
erce zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Ve o ikisinden necâta ereceğini sanmış olduğuna dedi ki: «Beni efendinin yanında yâd et.» Fakat efendisine yâd etmeyi ona şeytan unutturdu ve artık zindanda s
enel
erce kalıverdi....
Yusif Suresi, 47. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
tezreûne
: ekin ekersiniz
3.
seb'a
: yedi (7)
4.
sinîne
: s
enel
er
Yusif Suresi, 48. Ayet:
"Sonra bunun ardından yedi şiddetli - kurak yıl gelir. . . O s
enel
er, önceden biriktirdiklerinizi yerler. . . Sakladığınız az (bir miktar) hariç. "...
Yusif Suresi, 49. Ayet:
'Sonra, bu yılların arkasından yağışlı s
enel
er gelecek. Halk o yıllarda sıkıntıdan kurtulacak, hayvanları sağacaklar, meyva suları sıkacaklar, yağlı bitkilerden yağ çıkaracaklar.' dedi....
Yusif Suresi, 88. Ayet:
Fe lemmâ dehalû aleyhi kâlû yâ eyyuhel azîzu messenâ ve ehlened durru ve ci’nâ bi bidâatin muzcâtin fe evfi l
enel
keyle ve tesaddak aleynâ, innallâhe yeczîl mutesaddikîn(mutesaddikîne)....
Yusif Suresi, 88. Ayet:
Sonra tekrar Mısır’a gidip, Yûsuf’un huzuruna girince: 'Ey Devletlü vezir, biz ve ailemiz felâketler, sıkıntılar içinde, ekonomik dar boğazda, kıtlık s
enel
eri yaşıyoruz. Pek az bir sermaye ile geldik. Bize dolu dolu ölçeklerle ver; ayrıca bize, zekâtına, sadakana sayarak bağışta bulun. Allah, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadaka, zekât verenleri, bağışta bulunanları mükâfatlandırır.' dediler....
Hicr Suresi, 49. Ayet:
Nebbî’ ibâdî ennî
enel
gafûrur rahîm(rahîmu)....
Nəhl Suresi, 18. Ayet:
Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir g
enel
leme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nəhl Suresi, 18. Ayet:
Eğer Tanrı'nın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir g
enel
leme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Tanrı, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nəhl Suresi, 18. Ayet:
Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir g
enel
leme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
Ve takva sahiplerine: “Rabbiniz ne indirdi?” denildi. “Hayır (güzellikler).” dediler. Ahsen olanlara (iradesini Allah'a teslim edenlere) bu dünyada has
enel
er (iyilikler, güzellikler, sevaplar, pozitif dereceler) vardır. Ve elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Ve gerçekten muttakilerin (takva sahiplerinin) yurdu ne güzeldir....
Nəhl Suresi, 41. Ayet:
Ve zulme maruz kaldıktan sonra, Allah için (Allah yolunda) hicret edenleri, dünya hayatında mutlaka has
enel
erle (güzellikler, iyilikler, güzel bir yurt) yerleştirmemiz içindir. Ve ahiret mükâfatı, elbette daha büyüktür, şâyet bilmiş olsalardı....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gün, her millet içinde, kendilerinden, kutsal kitabı bilen ve kendilerine tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler görevlendireceğiz. Seni de, geçmiş ümmetlere ve bu ümmete, Kur’ân’ı bilen, tebliğ eden önder, doğruları konuşan şâhit olarak getireceğiz. Biz bu kitabı sana, her konuda faydalı olmak üzere, g
enel
kuralları açıklamak için, İslâm’ı yaşayan müslümanlara bir hidayet rehberi, bir rahmet ve müjde olsun diye bölüm bölüm indirdik....
Nəhl Suresi, 122. Ayet:
1.
ve âteynâ-hu
: ve biz ona verdik
2.
fî ed dunyâ
: dünyada
3.
haseneten
: has
enel
er, güzellikler, iyilikler, (pozitif) dereceler
4.
Nəhl Suresi, 122. Ayet:
Ve ona dünyada (hakettiği) has
enel
er (pozitif dereceler) verdik. Muhakkak ki o, ahirette elbette salihlerdendi....
İsra Suresi, 12. Ayet:
1.
ve cealnâ
: ve kıldık
2.
el leyle
: gece
3.
ve en nehâre
: ve gündüz
4.
âyeteyni
: iki âyet
İsra Suresi, 12. Ayet:
S
enel
erin adedini ve hesabını bilmeniz için geceyi ve gündüzü iki âyet (vasıta, alâmet) kıldık. Gecenin âyetini (belirtisini) (gecenin içindekileri) görünmez kıldık. Rabbinizden fazl istemeniz için gündüzün âyetini (belirtisini) (gündüzün içindekileri) görünür kıldık. Ve herşeyi detaylı olarak tafsil ettik (açıkladık)....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Geceyi ve gündüzü iki işaret olarak meydana getirdik. . . Gecenin işaret ettiği karanlığı (cehli) kaldırıp, gündüzün işareti aydınlığı (ilmi) geçerli kıldık. . . Rabbinizden bir lütuf talep edesiniz ve s
enel
erin adedini ve hesabı da bilesiniz diye. . . Biz her şeyi detaylarıyla açıkladık....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Halbuki biz geceyi, gündüzü iki âyet yaptık, sonra gece âyetini mahvettik ve gündüz âyetini gösterici gıldık ki rabbınızdan fadıl taleb edesiniz ve s
enel
erin sayısını ve hisabını bilesiniz, hem her şeyi tafsıl etmiş te etmişiz....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Ve geceyi ve gündüzü iki alâmet kıldık, sonra gece alâmetini mahvettik. Gündüz alâmetini ise gösterici kıldık, tâ ki, Rabbinizden bir fazl ve kerem isteyesiniz. Ve s
enel
erin sayısını ve hesabını bilesiniz ve herşeyi mufassalan beyan etmişizdir....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın yaptıklarını (veya kaderini) kendi boynuna doladık. . . Kıyamet sürecinde kendisine (kişinin kıyameti olan ölümünde ya da g
enel
anlamda mahşer sürecinde) kaydolmuş olarak bilgisini çıkarırız....
İsra Suresi, 107. Ayet:
1.
kul
: de
2.
âminû
: inanın (inandılar)
3.
bi-hi
: ona
4.
ev
: veya
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: “O'na inanılsın veya inanılmasın, O'ndan önce kendilerine ilim verilen kimseler, onlara (Kur'ân'ın secde âyetleri) okunduğu zaman, secde ederek ç
enel
eri (alınları) üstüne kapanırlar.”...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: 'Ona ister iman edin ister iman etmeyin. O, daha önce kendilerine ilim verilmiş olanlara okunduğunda ç
enel
erinin üstüne kapanarak secde ederler....
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: "İster ona inanın, ister inanmayın: O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, ç
enel
erinin üstüne kapanarak secde ederler."...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: O'na ister inanın, İster inanmayın, ondan önce kendilerine ilim verilenlere karşı Kur'ân okununca ç
enel
eri üzerine secdeye kapanırlar :...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki; ister inanın ona ister inanmayın, çünkü bundan evvel ılim verilmiş olanlar kendilerine tilâvet olununca ç
enel
eri üstü secdelere kapanıyorlar...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: «İster ona inanın, ister inanmayın; zira bundan önce kendilerine bilgi verilmiş olanlara okununca ç
enel
eri üstü secdelere kapanıyorlar ve diyorlar ki:...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki; «Siz bu Kur'an'a ister inanın, ister inanmayın, o bundan önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğunda, onlar ç
enel
eri üzerine secdeye kapanırlar.»...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: "İster ona inanın, ister inanmayın. O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, ç
enel
erinin üstüne kapanarak secde ederler."...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: «Ona ister îman edin, ister îman etmeyin. Çünkü bundan evvel ilim verilmiş olanlar bile kendilerine karşı o tilâvet olununca ç
enel
erinin üstüne (yüzü koyun) kapanarak secde ediyorlar». ...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: «İmân edin veya imân etmeyin. Şüphe yok ki, bundan evvel kendilerine bilgi verilmiş olanlar, kendilerine karşı tilâvet edilince secde eder oldukları halde ç
enel
eri üstüne kapanırlar.»...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: "Siz ister ona inanın, ister inanmayın, O, daha önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğu zaman onlar, derhal ç
enel
eri üstüne secdeye kapanırlar."...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: «İster ona inanın, ister inanmayın; O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, ç
enel
erinin üstüne kapanarak secde ederler.»...
İsra Suresi, 107. Ayet:
De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, ç
enel
eri üstü secdelere kapanıyorlar."...
İsra Suresi, 109. Ayet:
1.
ve yahırrûne
: ve kapanıyorlar, kapanırlar
2.
li el ezkâni
: ç
enel
erine (ç
enel
eri üstüne)
3.
yebkûne
: ağlıyorlar, ağlarlar
4.
...
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ve ç
enel
eri (alınları) üstüne kapanırlar. Ve huşûları artarak ağlarlar....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ç
enel
eri üstüne kapanıp ağlarlar ve (Kur'an) onların gönüllerindeki derin saygıyı (huşuyu) artırır....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ç
enel
eri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Yine ç
enel
eri üzerine yere kapanıp ağlarlar ve bu onların saygı dolu korkusunu artırır....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ve ağlıyarak ç
enel
eri üstü kapanıyorlar, o onların huşûunu da artırıyor...
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ve ağlayarak ç
enel
eri üstü kapanıyorlar; o onların ürpertilerini de artırıyor....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ç
enel
eri üzerine secdeye kapanırlarken, gözyaşları dökerler. Kur'an onları ürpertir, saygılarını artırır....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ç
enel
eri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kuran) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ağlayarak ç
enel
eri üstüne (yüzü koyun) kapanıyorlar ve bu, onlara derin saygısını artırıyor. ...
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ve ağlayarak ç
enel
eri üstüne kapanırlar ve (Kur'an) onların tevazusunu arttırır....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ağlayarak ç
enel
eri üstüne kapanırlar ve Kur'ân onların derin saygısını artırır....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ç
enel
eri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşû (saygı dolu korku) larını arttırıyor....
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ağlayarak ç
enel
eri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor....
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece, böylelikle
2.
darabnâ
: vurduk, yatırdık, uyuttuk
3.
alâ
: üzerine, ...e, ...a
4.
âzâni-him
...
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Böylece mağarada kulakları üzerine (kalplerinin zikrini duyabilmeleri için yan üstü) s
enel
erce yatırdık (uyuttuk)....
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine, nice s
enel
er mağarada üzerlerine uyku bıraktık ve kendilerini (üç yüz dokuz yıl) uyuttuk....
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine müteaddid s
enel
er kehifte kulakları üzerine vurduk...
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Bunu müteakip onları kulakları üzerine mağarada s
enel
erce (perde) vurmuş olduk....
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Biz de onları mağarada pek çok s
enel
er boyunca uyuttuk....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
İşte bu yolla (insanların) dikkatini onların kıssası üzerine çektik, ki onların başına gelenler konusunda aralarında tartıştıkları zaman bilsinler ki, Allah'ın (ölümden sonraki kalkış konusundaki) vaadi bütünüyle gerçektir ve Son Saat'in gelip çatacağına hiç şüphe yoktur. Ve böylece (o şehrin ahalisinden) bazıları: "Onların anısına bir anıt dikin; onların başına gelen her neyse, bunu en iyi Allah bilir" dediler. Görüşleri g
enel
kabul gören başkaları ise: "Doğrusu, onların anısına mutlaka bir mes...
Kəhf Suresi, 25. Ayet:
1.
ve lebisû
: ve kaldılar
2.
fî kehfi-him
: mağaralarının içinde (mağarada)
3.
selâse
: üç
4.
mietin
: yüz
Kəhf Suresi, 54. Ayet:
Biz, bu Kur’ân’da, insanların iyiliği, kurtuluşu için, dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini, değişik ifadelerle çok yönlü açıkladık. G
enel
likle insanlar ne kadar çok mücadeleci oluyorlar, ne çok itiraz ediyorlar....
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
mûsâ
: Musa
3.
li fetâ-hu
: gence, genç arkadaşına
4.
lâ ebrehu
: ayrılmayacağım, de...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Ve Musa, genç arkadaşına: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar (yoluma) devam edeceğim veya s
enel
erce (uzun süre) gideceğim.” demişti....
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut s
enel
erce yürüyeceğim."...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Hani Mûsâ, genç arkadaşına, öğrencisine: 'Aradığımı bulmak için durup dinlenmeden ta iki denizin birleştiği yere kadar gideceğim. Yahut bu hedefe doğru s
enel
erce yürüyeceğim.' demişti....
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir vakit Mûsa, hizmetinde bulunan gencine şöyle demişti: “- İki denizin birleştiği yere (Boğaza) varıncaya kadar (Hızır Aleyhisselâma kavuşmak için) gideceğim, yahud s
enel
erce gideceğim.”...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: «Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut s
enel
erce yürüyeceğim.»...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir vakit de Musâ fetâsına demişti ki: durmıyacağım tâ iki denizin cemolduğu yere kadar varacağım, yâhud s
enel
erce gideceğim...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir vakit Musa genç hizmetçisine demişti ki: «İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, yahut s
enel
erce gideceğim.»...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: «İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim, yahut s
enel
erce gideceğim.»...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Bir zaman Mûsâ, (kendisine hizmet eden) o gence (Yûşa' bin Nûn’a): 'Artık durmayacağım; tâ ki (Hızır’ı bulmak üzere) iki denizin birleştiği yere varacağım; yâhut (onu buluncaya kadar) s
enel
erce vakit geçireceğim!' demişti....
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir vakit Mûsâ, genç yardımcısına: "Durup dinlenmeyeceğim, demişti, ta ki iki denizin birleştiği yere varacağım. Varamazsam s
enel
erce yürümeye devam edeceğim."...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman Musa genç hizmetkârına 'İki denizin birleştiği yere kadar gideceğim,' demişti. 'Orayı buluncaya kadar s
enel
erce yürümem gerekse de yürüyeceğim.'...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman Mûsa, genç dostuna şöyle demişti: "İki denizin birleştiği yere kadar hiç durmadan yürüyeceğim yahut da s
enel
er ve s
enel
er harcayacağım."...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Kâle rabbî innî ve h
enel
azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ(şakıyyen)....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Yalnız tövbe ederek iman edip iyi ameller işleyenler bu g
enel
hükmün kapsamı dışındadırlar. Onlar cennete girecekler ve en ufak bir haksızlığa uğratılmayacaklardır....
Taha Suresi, 40. Ayet:
1.
iz temşî
: yürümüştü
2.
uhtu-ke
: senin kızkardeşin
3.
fe
: böylece, o zaman
4.
tekûlu
: söylüyor
Taha Suresi, 40. Ayet:
Kızkardeşin (seni izleyerek) yürüyordu. (Seni saraya aldıkları zaman onlara şöyle) diyordu: “Size, ona kefil olacak (emzirip, bakacak) birisine delil olayım mı (bulmanızda yardım edeyim mi)? Böylece seni, annene döndürdük. Onun, gözü aydın olsun ve mahzun olmasın diye. Ve birisini öldürmüştün. O zaman (da) seni, gamdan (üzüntüden) kurtarmıştık. Ve seni, sınavlarla imtihan ettik. Böylece Medyen halkı içinde s
enel
erce kaldın. Sonra kaderin gereği (takdir edilen zamanda buraya) geldin ya Musa!...
Taha Suresi, 40. Ayet:
"Hani kız kardeşin yürüyor (Firavun ailesine gidip) ve diyordu ki: 'Onu kabullenip yetiştirecek kimseyi size göstereyim mi?'. . . Böylece seni annene geri döndürdük gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye. . . (Hem) sen bir kişiyi öldürdün de biz seni o dertten kurtardık. . . Seni denemeden denemeye uğrattık da. . . (Hani) Ehl-i Medyen içinde (Şuayb a. s. ın yanında) s
enel
erce kaldın. . . Sonra da kaderin üzere buraya geldin yâ Musa!"...
Taha Suresi, 40. Ayet:
O vakıt hemşiren gidiyor da diyordu: «ona iyi bakacak birini buluvereyim mi size?» Bu suretle seni anana iade ettik ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın, hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, ve türlü mihnetlerle seni imtihan ettik bu sebeble s
enel
erce Ehli Medyen içinde kaldın, sonra da bir kader üstüne geldin ya Musâ...
Taha Suresi, 40. Ayet:
«O vakit ki, hemşiren gidip de diyordu ki: «O'na bakacak bir kimse için size delâlet edeyim mi?» Artık seni validene döndürdük ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın. Ve sen bir şahsı öldürdün. Sonra seni o gamdan kurtardık ve seni fitneden fitneye uğratmıştık. Sonra Medyen ahalisi arasında s
enel
erce eğleştik. Sonra da ey Mûsa! Mukadder olduğu üzere (bu muayyen zamana) geliverdik.»...
Taha Suresi, 40. Ayet:
Kızkardeşin gitmiş ve: -O’na bakacak birini size göstereyim mi? demişti. Böylece seni, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye annene geri vermişti. Sen bir adam öldürmüştün de seni yine üzüntüden kurtarmıştık. Bu şekilde seni bir çok sınavdan geçirdik. S
enel
erce Medyen halkı arasında kalmıştın. Sonra da kader üzerine geldin ey Musa!...
Həcc Suresi, 21. Ayet:
Bir de onlar için demirden topuzlar, işkenceler, meng
enel
er vardır....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Bed
enel
eri (deve ve sığır cinsi hayvanları), sizin için Allah'ın şiarlarından (emirlerinden, farzlarından) kıldık. Onda (onların kurban edilmesinde) sizin için hayır vardır. Onların (kurbanlarının) üzerine saf dururken (ayaktayken tekbir getirin), (kurban kesilirken) Allah'ın İsmi'ni zikredin (besmele ile kesin). Yanları üzerine düşünce (kesilince), artık ondan yeyin ve isteyeni de istemeyeni de doyurun. İşte böylece onu, size musahhar kıldık (boyun eğdirdik). Umulur ki, böylece siz şükredersini...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Hem o bed
enel
er, o güvdeli hayvanlar var â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakıt da onlardan yiyin, kanaatliye ve istiyene ıt'am da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz...
Möminun Suresi, 112. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
kem
: kaç
3.
lebistum
: kaldınız
4.
fî el ardı
: arzda, yeryüzünde
Möminun Suresi, 112. Ayet:
(Allah, kâfirlere kıyamet günü şöyle) buyuracak: “- Dünyada veya mezarda ne kadar s
enel
er sayısınca kaldınız?”...
Möminun Suresi, 112. Ayet:
Arzda s
enel
er sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur...
Möminun Suresi, 112. Ayet:
(Allah, inkâr edenlere:) 'Yeryüzünde s
enel
er adediyle ne kadar kaldınız?' buyurur....
Möminun Suresi, 112. Ayet:
Buyuracaktır ki: «Yerde ne kadar s
enel
er kaldınız?»...
Nur Suresi, 59. Ayet:
Ve izâ belegal etfâlu minkumul hulume felyeste'zinû kemeste'z
enel
lezîne min kablihim, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Şüəra Suresi, 17. Ayet:
(17-18) «İsrailoğullarını bizimle beraber salıveresin diye.» Fir'avun da dedi ki: «Seni çocuk iken içimizde büyütmedik mi? Ve aramızda ömründen s
enel
erce kalmış olmadın mı?»...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
e
: mi
3.
lem nurabbi-ke
: senin Rabbin (himaye edip yetiştiren) olmadık
4.
fî-nâ
: içimizde, ar...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
Firavun şöyle dedi: “- Seni çocukken yanımızda büyütmedik mi? Hem de bizde, ömründen s
enel
erce kaldın....
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen s
enel
erce kaldın...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
(Fir'avn) dedi ki: «Biz seni yeni doğmuş (bir çocuk) ken içimizde büyütmedik mi? Sen ömründen bir hayli s
enel
er bizim aramızda kalmadın mı»? ...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
(Fir'avn) dedi ki: «Biz seni yeni doğmuş (bir çocuk) ken içimizde büyütmedik mi? Sen ömründen bir hayli s
enel
er bizim aramızda kalmadın mı»? ...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
(17-18) «İsrailoğullarını bizimle beraber salıveresin diye.» Fir'avun da dedi ki: «Seni çocuk iken içimizde büyütmedik mi? Ve aramızda ömründen s
enel
erce kalmış olmadın mı?»...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
Firavun dedi ki: -Çocukken seni içimizde büyütmedik mi? Ömrün boyunca s
enel
erce aramızda kalmadın mı?...
Şüəra Suresi, 18. Ayet:
"A!" dedi, "Sen şu bebekken alıp yanımızda büyüttüğümüz çocuk değil misin? Sonra da bizim sarayımızda s
enel
erce kalmış, ömrünün bir kısmını bizimle geçirmiştin?"...
Şüəra Suresi, 52. Ayet:
Mûsa’ya da, (s
enel
er geçtikten sonra): “-İman eden kullarımı gece yola çıkar, çünkü takib edileceksiniz” diye vahy ettik....
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
1.
e
: mı
2.
fe
: öyleyse, böylece, işte
3.
raeyte
: sen gördün
4.
in
: eğer, olsa bile
...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
İşte gördün mü? Onları s
enel
erce metalandırsak bile....
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Görüyorsun işte. . . Onları s
enel
erce çeşitli nimetlerle zevklendirsek,...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Ne dersin? Onları, s
enel
erce nimetlere boğsak zevk-u safa ettirsek, faydasız....
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Gördün ya, artık onları s
enel
erce zevklendirsek,...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Gördün a artık onlara s
enel
erce zevk ettirsek...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Gördün ya, onlara s
enel
erce zevk ettirsek,...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Gördün ya artık onlara s
enel
erce zevk ettirsek,...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları s
enel
erce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? ...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-206) Söyleyin bakalım! Eğer onları s
enel
erce (yaşatıp) ni'metlendirsek, sonra da o tehdîd edilmekte oldukları (azab) başlarına gelse (ne yapacaklar?)...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Gördün mü onları s
enel
erce faidelendirmiş olsak?...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
Gördün mü onları s
enel
erce nimetlendirsek,...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-207) Ne dersin? Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca s
enel
er yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi?...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları s
enel
erce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? ...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-206) Söyleyin bakalım! Eğer onları s
enel
erce (yaşatıp) ni'metlendirsek, sonra da o tehdîd edilmekte oldukları (azab) başlarına gelse (ne yapacaklar?)...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-207) Ne dersin? Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca s
enel
er yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi?...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları s
enel
erce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? ...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-207) Ne dersin? Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca s
enel
er yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi?...
Nəml Suresi, 82. Ayet:
O hüküm (kıyametleri veya g
enel
kıyamet öncesi) onlara eriştiğinde, onlar için Dabbet-ül Arz'dan (arzın {beden} bir tür konuşanı - bedenden ayrılık saati olan ölümün tadılma sürecinde) çıkarırız ki; onlara, insanların varlıklarındaki işaretlerimize (hakikatlerine) ikân sahibi olmadıklarını söyler!...
Qəsəs Suresi, 27. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
innî
: muhakkak ki ben
3.
urîdu
: ben istiyorum
4.
en unkiha-ke
: sana nikâhlamak
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Mûsa, (on s
enel
ik hizmet) müddetini bitirince ve (evlenmiş olduğu) ailesiyle (Mısır tarafına) yola çıkınca Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine dedi ki, siz durun. Ben bir ateş gördüm; umarım ki, oradan (şaşırdığımız yolu gösterecek) size bir haber getiririm, yahud o ateşten bir parça (kor); belki ateş yakar ısınırsınız....
Ənkəbut Suresi, 3. Ayet:
Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya’lemennellâhullezîne sadakû ve le ya’lem
enel
kâzibîn(kâzibîne)....
Ənkəbut Suresi, 7. Ayet:
Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nukeffiranne anhum seyyiâtihim ve le necziyennehum ahs
enel
lezî kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
kale
: dedi
3.
ellezî
: ki o
4.
keferû
: inkâr ederler
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Ve inkâr edenler, âmenû olanlara: "Bizim yolumuza tâbî olun. Sizin hatalarınızı (günahlarınızı) yükl
enel
im." dediler. Onlar, diğerlerinin hatalarından bir şey yüklenecek değiller. Muhakkak ki onlar, yalancılardır....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yükl
enel
im” derler. Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yükl
enel
im, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Hakikat bilgisini inkâr edenler, iman edenlere dedi ki: "Bizim anlayışımıza uyun, sizin suçlarınızı (günahlarınızı) biz yükl
enel
im!" İnkârcılar, onların suçlarının veballerinden hiçbir şey yüklenmezler. . . Muhakkak ki onlar yalancılardır....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar, iman edenlere: 'Bizim yolumuzu, bizim hayat tarzımızı benimseyin, sizin günahlarınızı biz yükl
enel
im.' derler. Halbuki onlar, hiçbir şekilde, mü’minlerin günahlarını yüklenecek değiller. Belli ki onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
İnkar edenler iman edenlere: 'Bizim yolumuza uyun sizin hatalarınızı biz yükl
enel
im' dediler. Oysa onlar bunların hatalarından bir şey yüklenecek değillerdir. Onlar kesinlikle yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
İnkâr edenler, iman edenlere dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yükl
enel
im." Oysa kendileri, onların hatalarından hiç bir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
O küfre varanlar (Mekke kâfirleri), iman edenlere şöyle dediler: “- Bizim yolumuza (putlara ibadetten ibaret olan dinimize) uyun da sizin günahlarınızı biz yükl
enel
im.” Halbuki bunların günahlarından hiç bir şey yüklenici değillerdir onlar. Şübhesiz ki onlar (sözlerinde) yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
İnkâr edenler, imân edenlere derler ki: «Siz bizim yolumuza uyun, kusur ve günahlarınızı yükl
enel
im». Halbuki onların kusur ve günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Onlar şüphen olmasın ki yalancılardır....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yükl
enel
im, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Bir de küfredenler o iyman etmiş olanlara: «bizim yolumuza uyun, günahlarınızı da yükl
enel
im» dediler, halbuki onlar onların günahlarından hiç bir şey yüklenecek değiller ve elbette onlar kat'ıyyen yalancılar...
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Bir de küfredenler o iman etmiş olanlara: «Bizim yolumuza uyun, biz de sizin günahlarınızı yükl
enel
im!» dediler. Oysa onlar, onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir ve onlar kesinlikle yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kâfirler, iman edenlere, «Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yükl
enel
im» derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kâfirler, mü'minlere «Bizim yolumuzu izleyin de günahlarınızı biz yükl
enel
im» derler. Oysa onların, mü'minlerin omuzlarındaki hiçbir günahı yüklenmeleri söz konusu değildir. Onlar kesinlikle yalan söylüyorlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Küfredenler inananlara dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yükl
enel
im." Oysa kendileri onların hatalarından hiç bir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
O kâfirler, îman edenlere dedi (ler) ki: «Bizim yolumuza uyun, sizin günâhlarınızı biz yükl
enel
im». Halbuki onlar bunların günâhlarından hiçbir şey yüklenici değildirler. Şübhesiz ki onlar kat'iyyen yalancıdırlar. ...
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
İnkâr edenler ise, îmân edenlere: 'Bizim yolumuza uyun da, sizin hatâlarınızı yükl
enel
im (günâhınız bizim olsun)!' derler. Hâlbuki onlar, bunların hatâlarından hiçbir şey yüklenecek kimseler değillerdir. Şübhesiz onlar gerçekten yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Ve o kâfir olanlar, imân edenlere dedi ki: «Bizim yolumuza tâbi olun ve biz sizin hatalarınızı yükl
enel
im.» Halbuki onlar, bunların hatalarından bir şey yüklenici değildirler. Şüphe yok ki, onlar elbette yalancılardır....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Kâfirler iman edenlere: “Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz yükl
enel
im. ” derler. Oysa onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekten onlar yalancıdırlar....
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
Küfre sapanlar, iman etmekte olanlara dedi ki: «Siz bizim yolumuzu izleyin, sizin hatalarınızı biz yükl
enel
im.» Oysa kendileri, onların hatalarından hiç bir şeyi yüklenecek değiller. Gerçekten onlar, elbette yalancılardır....
Ənkəbut Suresi, 41. Ayet:
Meselullezînettehazû min dûnillâhi evliyâe ke meselil ankebût(ankebûti), ittehazet beytâ(beyten) ve inne evh
enel
buyûti le beytul ankebût(ankebûti), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne)....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen O'ndan (inzâl ettiğimiz BİLGİden) önce (Tevrat, İncil gibisinden) bir kitap okumuyor ve onu sağ elinle de yazmıyordun. . . (Demek ki g
enel
anlamda okur - yazar olabilir. . . Furkan: 5) (Eğer okuyup yazıyor olsaydın) o takdirde dediklerini çürütmek isteyenler elbette şüphe ederdi....
Rum Suresi, 4. Ayet:
1.
fî
: içinde
2.
bıd'ı
: birkaç (3 ila 9 arası)
3.
sinîne
: s
enel
er, yıllar
4.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'a aitt...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
cealnâ
: kıldık, yaptık
3.
fî a'nâkı-him
: onların boyunlarında
4.
aglâlen
: halkalar...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Muhakkak ki Biz, onların boyunlarına, ç
enel
erine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar, başları yukarı kaldırılmış olanlardır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar ç
enel
erine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Şüphe yok ki biz, boyunlarına lâleler vurduk, elleri, âdeta ç
enel
erine kenetlendi lâlelerle, bu yüzden onlar, başlarını dimdik tutarlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar ç
enel
ere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Muhakkak ki biz onların boyunlarında, ç
enel
erine kadar dayanmış boyunduruklar (şartlanma ve değer yargıları) oluşturduk! Artık (onlar kendi hakikatlerini göremezler) başları yukarı doğru kalkıktır (benlikleriyle yaşarlar)!...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz onların boyunlarına demir halkalar, lâleler geçirdik. Halkalar ç
enel
erine dayanır. Bu yüzden burunları yukarda, gözlerini yere dikip somurtmuş kalmışlardır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Gerçekten biz onların boyunlarına, ç
enel
erine kadar dayanan halkalar geçirdik. Bu yüzden başları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Gerçekten biz onların boyunlarına, ç
enel
ere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Çünkü biz, o kâfirlerin boyunlarına bağlar geçirmişiz ki, bunlar ç
enel
erine dayanmıştır da başları yukarı kalkık bulunuyorlar. (Artık hak tarafına başlarını çeviripte boyun eğmezler.)...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Boyunlarina, c
enel
erine kadar varan demir halkalar gecirmisizdir, bunun icin baslari yukari kalkiktir....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Şüphesiz ki biz onların boyunlarına, ç
enel
erine dayanacak şekilde demir halkalar geçirdik. Bu yüzden başları yukarıya kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Boyunlarına, ç
enel
erine kadar varan demir halkalar geçirmişizdir, bunun için başları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar ç
enel
ere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Boyunlarına, ç
enel
erine kadar varan prangalar taktık da kafaları yukarıya dikilmiştir....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar ç
enel
erine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Çünkü Biz, onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz de onlar, ç
enel
erine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler ç
enel
erine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Ç
enel
ere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Gerçekten biz onların boyunlarına, ç
enel
ere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Hakıykat, biz onların boyunlarına öyle lâleler geçirdik ki bunlar ç
enel
erine kadar (dayandı). Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler. ...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Muhakkak ki biz onların boyunlarına halkalar geçirdik; öyle ki o (demir halkalar)ç
enel
erine kadar (dayanmış)tır; bu yüzden onlar başları yukarı kalkık kimselerdir....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Doğrusu Biz; onların boyunlarına, ç
enel
erine kadar varan demir halkaları geçirdik. Bunun için artık başları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Onların boyunlarına ç
enel
erine kadar uzayan demir halkalar geçirdik ki kafalarını dik tutmak zorunda kalsınlar;...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Şüphe yok ki, Biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişizdir, tâ ki onların ç
enel
erine kadar dayanmıştır. Artık onlar başları yukarı kaldırılmış, gözleri aşağıya çevrilmiş kimselerdir, bir şey görüp anlayamazlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Gerçekten biz onların boyunlarına demir halkalar geçirdik. O halkalar ç
enel
erine kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına, ç
enel
erine varan halkalar geçirdik. Onun için başları kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Boyunlarına öyle boyunduruklar koyduk ki onlar ç
enel
erine dayanmaktadır. Boyunları yukarı, ç
enel
eri kalkık, gözleri havada bir durumdadırlar....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Ç
enel
ere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Gerçekten biz onların boyunlarına, ç
enel
ere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz onların boyunlarına öyle boyunduruklar geçirdik ki, ç
enel
erine dayanır da başları havaya dikili kalır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar ç
enel
ere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır....
Saffat Suresi, 59. Ayet:
İllâ mevtet
enel
ûlâ ve mâ nahnu bi muazzebîn(muazzebîne). ...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allâhu nezzele ahs
enel
hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin). ...
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Ve kâlûl hamdu lillâhillezî sadakanâ va’dehu ve evres
enel
arda netebevveu minel cenneti haysu neşâ(neşâu), fe ni’me ecrul âmilîn(âmilîne)....
Zuxruf Suresi, 15. Ayet:
(İnkarcı putperestler ve azgın sapıklar) ise, Allah'a O'nun kullarından bir cüz' (çocuk) yakıştırdılar. Şüphesiz insan (g
enel
likle) açıktan inkarcı ve çok nankördür. (Ancak Allah'ın korudukları müstesna)....
Rəhman Suresi, 54. Ayet:
Muttekiîne alâ furuşin betâinuhâ min istebrak(istebrakin), ve c
enel
cenneteyni dân(dânin)....
Məaric Suresi, 4. Ayet:
Melekler de, Ruuh da oraya bir günde yükselib çıkar ki mesafesi (dünyâ s
enel
eriyle) elli bin yıldır. ...
Nəbə Suresi, 14. Ayet:
O sıkıcı meng
enel
erden de şarıl şarıl su indirdik, ...
Hud Suresi, 114. Ayet:
Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki has
enel
er (kazanılan dereceler), seyyiati (kaybedilen dereceleri) giderir. İşte bu, zikredenler için bir öğüttür....
Yasin Suresi, 77. Ayet:
Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o ç
enel
i bir çekişgen kesildi...
Yasin Suresi, 77. Ayet:
İnsan görmüyor mu ki, Biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o ç
enel
i bir çekişgen kesildi....
Saffat Suresi, 125. Ayet:
Eted’ûne ba’len ve tezerûne ahs
enel
hâlikîn(hâlikîne). ...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, Firavun sülâlesini, düşünüp öğüt alsınlar diye s
enel
erle kuraklıklarla/ s
enel
erce kıtlık ve ürün noksanlığı ile yakaladık. ...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Şüphesiz ki Biz, onların boyunlarının içinde demir halkalar geçirdik. Öyle ki onlar ç
enel
erine kadardır. Böylece onlar burunları yukarı kaldırılmış olanlardır. ...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-207) Gördün mü/hiç düşündün mü, onlara s
enel
erce kazanç sağlatsak, sonra kendilerine vaat edilen gelip çatıverse, o kazandıkları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır. ...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-207) Gördün mü/hiç düşündün mü, onlara s
enel
erce kazanç sağlatsak, sonra kendilerine vaat edilen gelip çatıverse, o kazandıkları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır. ...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-207) Gördün mü/hiç düşündün mü, onlara s
enel
erce kazanç sağlatsak, sonra kendilerine vaat edilen gelip çatıverse, o kazandıkları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır. ...
İsra Suresi, 107. Ayet:
(107,108) "De ki: “Siz Kur’ân'a ister inanın, ister inanmayın; şu daha önce kendilerine bilgi verilenler; Kur’ân onlara okunduğunda onlar, boyun eğip teslimiyet göstererek ç
enel
eri üstü kapanırlar. Ve “Rabbimiz her türlü kusurdan arınıktır. Rabbimizin vaadi kesinlikle gerçekleşecektir” derler.” "...
İsra Suresi, 108. Ayet:
(107,108) "De ki: “Siz Kur’ân'a ister inanın, ister inanmayın; şu daha önce kendilerine bilgi verilenler; Kur’ân onlara okunduğunda onlar, boyun eğip teslimiyet göstererek ç
enel
eri üstü kapanırlar. Ve “Rabbimiz her türlü kusurdan arınıktır. Rabbimizin vaadi kesinlikle gerçekleşecektir” derler.” "...
İsra Suresi, 109. Ayet:
Ve onlar, ağlayarak ç
enel
eri üstü kapanırlar. Ve Kur’ân, onların saygılarını, alçak gönüllüğünü artırır. ...
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, güneşi bir aydınlık, ay'ı bir ışık yapan ve s
enel
erin sayısını ve hesabını bilesiniz diye, aya menziller ayarlayandır. Allah bunu ancak gerçek ile oluşturmuştur. O, bilecek olan bir toplum için âyetleri ayrıntılı olarak açıklar. ...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
(47-49) "Yûsuf dedi ki: “Yedi sene âdet üzere ziraat edeceksiniz; her türlü gıda ürününü üreteceksiniz, sonra da ürettiğiniz ürünleri yiyeceğiniz miktar hariç, başağında bırakınız; stoklayınız. Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek. Bu kurak s
enel
er önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyecek. Sonra da onun arkasından bir sene gelecek ki, insanlar onda yağmura kavuşacak ve onda sıkıp sağacaklar; zeytin yağı, üzüm suyu, pekmez gibi gıdaya da kavuşacaklar; hayat n...
Yusif Suresi, 48. Ayet:
(47-49) "Yûsuf dedi ki: “Yedi sene âdet üzere ziraat edeceksiniz; her türlü gıda ürününü üreteceksiniz, sonra da ürettiğiniz ürünleri yiyeceğiniz miktar hariç, başağında bırakınız; stoklayınız. Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek. Bu kurak s
enel
er önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyecek. Sonra da onun arkasından bir sene gelecek ki, insanlar onda yağmura kavuşacak ve onda sıkıp sağacaklar; zeytin yağı, üzüm suyu, pekmez gibi gıdaya da kavuşacaklar; hayat n...
Yusif Suresi, 49. Ayet:
(47-49) "Yûsuf dedi ki: “Yedi sene âdet üzere ziraat edeceksiniz; her türlü gıda ürününü üreteceksiniz, sonra da ürettiğiniz ürünleri yiyeceğiniz miktar hariç, başağında bırakınız; stoklayınız. Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek. Bu kurak s
enel
er önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyecek. Sonra da onun arkasından bir sene gelecek ki, insanlar onda yağmura kavuşacak ve onda sıkıp sağacaklar; zeytin yağı, üzüm suyu, pekmez gibi gıdaya da kavuşacaklar; hayat n...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Mûsâ, delikanlısına: “Ben iki bilgin kişinin toplandığı yere varıncaya kadar durmayacağım yahut s
enel
erce gideceğim” demişti. ...
Ənkəbut Suresi, 12. Ayet:
"Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, mü’minlere: “Bizim yolumuza uyun, kesinlikle sizin hatalarınızı/ günahlarınızı biz yükl
enel
im” dediler. Oysa onların hatalarından, ne olursa olsun hiçbir şeyi onlar taşıyıcı değillerdir. Onlar, kesinlikle yalancıdırlar. "...
Ənkəbut Suresi, 14. Ayet:
"Ve andolsun ki Biz, Nûh'u kendi toplumuna elçi gönderdik de, içlerinde elli yılı sıkıntısız nice uzun sıkıntılı s
enel
er kaldı. Sonunda, onlar şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına işlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi. "...