Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler, sözü, söyl
enen
den başka bir şekle soktular. O zalimlere, doğru yoldan sapmalarına karşılık gökten bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: "Bizim için Rabb'ine söyle, onun nasıl bir sığır olduğunu açıklasın." dediler. Musa, "Allah, onun ne tam yaşlı ne de yavru; ikisinin arasında bir yaşta olduğunu söylüyor; öyleyse sizden ist
enen
i yapın." dedi....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur'an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil kolaylık diler. Allah, belirl
enen
günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden, Kendisini yüceltmenizi ister ki böylece şükretmiş olursunuz....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana "adet görme durumundan" soruyorlar. De ki: "O bir rahatsızlıktır." Kadınlar adet hali durumundayken onlardan uzak durun. Adet görme bitinceye kadar onlara yaklaşmayın. Adet hali bitince, onlara Allah'ın buyruğuna uygun şekilde yaklaşın. Kuşkusuz, Allah, tevbe edenleri sever. Ve temizl
enen
leri de sever....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar dediler ki: Allah, "Ateş tarafından y
enen
bir kurban getirmedikçe, hiçbir resule inanmamamız konusunda bizden söz aldı." De ki: "Kuşkusuz, benden önce nice resuller açık kanıtlarla ve sizin istediğiniz şeyi getirmişti. Eğer doğru söyleyenlerdenseniz, onları niçin öldürdünüz?"...
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Mallarınızla ve canlarınızla d
enen
eceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvalı olursanız, bilin ki bu, kesin kararlılık gösterilmesi gereken işlerdendir....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde de olsanız, ölüm gelir sizi bulur. Onlara, bir iyilik isabet etse, "Bu Allah'tandır." derler. Onlara, bir kötülük isabet etse, bu "senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu halka ne oluyor ki söyl
enen
sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Ama iman edip, salihatı yapan kimselerin, yaptıklarının karşılığı eksiksiz verilecektir. Ve Kendi fazlından daha da artıracaktır. Ama büyüklük taslayan ve kibirl
enen
kimselere gelince, onlara can yakıcı bir azap ile azap edecek. Ve onlar, Allah'tan başka ne bir yardımcı ne de bir veli bulabilirler....
Əraf Suresi, 15. Ayet:
"Sen gözl
enen
lerdensin." dedi....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayan ve büyükl
enen
ler var ya, onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar deve iğnenin deliğinden geçmedikçe, Cennet'e giremeyeceklerdir. Mücrimleri böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Ancak onlardan haksızlık yapanlar, kendilerine söyl
enen
sözü başka bir söze çevirdiler. Biz de haksızlık yapmaları yüzünden, üzerlerine gökten bir azap gönderdik....
Hud Suresi, 62. Ayet:
"Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda ümit besl
enen
biriydin. Şimdi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Ve biz, gerçekten de senin bizi çağırdığın şey hakkında ikilem içindeyiz, kaygılanıyoruz." dediler....
Hud Suresi, 81. Ayet:
"Ey Lut! Biz, Rabb'inin elçileriyiz." dediler. "Onlar, sana dokunamazlar. Ailenle birlikte gecenin bir bölümünde hemen yola çık. Hanımın hariç, hiç kimse arkada kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan musibet onun da başına gelecektir. Onlara belirl
enen
vakit sabahtır. Sabah da yakın değil mi?"...
Nəhl Suresi, 22. Ayet:
Sizin ilahınız, bir tek ilahtır. Buna rağmen, ahirete inanmayanların kalpleri, bunu kabul etmez. Ve onlar büyükl
enen
kimselerdir....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve yapacağı hileleri hazırlattıktan sonra belirl
enen
yere geldi....
Taha Suresi, 130. Ayet:
O halde söyl
enen
şeylere sabret! Ve Rabb'ini, Güneş'in doğmasından önce ve batmasından önce ve gecenin bir kısmında ve gündüzün taraflarında hamd ile tesbih et. Umulur ki böylece O'nun hoşnutluğunu kazanırsın....
Ənbiya Suresi, 110. Ayet:
"O, açıkça söyl
enen
sözleri de bilir, gizlediklerinizi de bilir."...
Həcc Suresi, 73. Ayet:
Ey insanlar! Verilen örneği dikkatle dinleyin: Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleriniz bir araya gelseler, kesinlikle bir sineği bile yaratamazlar. Değil yaratmak, sinek onlardan bir şey kapsa, onu bile kurtaramazlar. İsteyen de kendisinden ist
enen
de ne kadar acizdir....
Möminun Suresi, 20. Ayet:
Tur-i Sina'da, yağ elde edilen ve aynı zamanda katık olarak y
enen
ağaç yetiştirdik....
Nur Suresi, 26. Ayet:
Habis kadınlar habis erkeklere, habis erkekler habis kadınlara yakışır. Tayyib kadınlar tayyib erkeklere, tayyib erkekler de tayyib kadınlara yakışır. Bunlar, söyl
enen
lerden uzak olanlardır. Onlar için bağışlanma ve cömertçe rızık vardır....
Şüəra Suresi, 38. Ayet:
Böylece sihirbazlar, belirl
enen
bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildiler....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Ant olsun, bu bize söyl
enen
daha önce atalarımıza da söylenmişti. Ancak bunlar evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Eğer Biz sözümüze güv
enen
lerden olması için gönlünü pekiştirmeseydik az kalsın durumu açığa vuracaktı....
Loğman Suresi, 18. Ayet:
"Kibirli bir tavırla insanları küçümseyerek onlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Kuşkusuz Allah, kendisini beğ
enen
ve övünüp duranları sevmez."...
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanların yaptıklarının hesabını hemen görecek olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat O, onlara belli bir zamana kadar süre vermektedir. Belirl
enen
süre dolduğu zaman da kuşkusuz Allah kendi kullarını en iyi görendir....
Sad Suresi, 6. Ayet:
Onlardan, meleler harekete geçerek: "Bildiğiniz yoldan gitmeye devam edin, ilahlarınızı bırakmayın. Kesinlikle sizden bekl
enen
budur." dediler....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı yükl
enen
ler ve çevresinde bulunanlar, Rabblerini övgü ile yüceltirler. Ve O'na iman ederler. İman edenler için bağışlanma dilerler: "Rabb'imiz! Sen, rahmet ve bilgice her şeyi kuşattın. Tevbe edip senin dosdoğru yoluna uyan kimseleri bağışla. Onları Cehennem azabından koru."...
Mömin Suresi, 60. Ayet:
Rabb'iniz: "Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Bana kulluk etmeye büyükl
enen
ler, horlanmış olarak Cehennem'e gireceklerdir." dedi....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi topraktan yaratandır. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan. Sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiriyor. Nihayet olgunluk çağına ulaşır, derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirl
enen
süreye kadar yaşarsınız. Umulur ki aklınızı kullanırsınız....
Mömin Suresi, 76. Ayet:
Orada sürekli kalmak üzere Cehennem'in kapılarından girin. İşte, büyükl
enen
lerin yeri ne kötüdür!...
Hucurat Suresi, 4. Ayet:
Sana odaların dışından sesl
enen
lerin çoğu, düşüncesiz kimselerdir....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Kaybettiklerinize üzülmemeniz, Allah'ın verdiği şeylerle şımarmamanız içindir. Allah, kendisini beğenip böbürl
enen
hiç kimseyi sevmez....
Həşr Suresi, 12. Ayet:
Eğer yurtlarından çıkarılsalar, münafıklar kesinlikle onlarla birlikte çıkmazlar. Eğer savaşırlarsa, kesinlikle onlara yardım da etmezler. Yardım etseler bile, sıkışınca savaştan kaçarlar. Sonra onlara güv
enen
ler de yardımsız kalırlar....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Hani Nebi, eşlerinden birine aralarında kalmak üzere bir hadis söylemişti. Fakat o eşi, söyl
enen
şeyi başkasına söyleyince, Allah Nebi'ye bunu izhar etti. Nebi de bir kısmını açıklamış ve bir kısmından da vazgeçmişti. Eşine, bundan haberdar olduğunu söyleyince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" deyince, Nebi: "Bana, Her Şeyi Bilen, Her Şeyden Haberdar Olan bildirdi." demişti....
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
Belirl
enen
bir süreye kadar....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Geçmiş kutsal kitaplarda, Muhammed’e vahyedileceği müjdel
enen
, bütün insanların iman etmekle, uygulamakla yükümlü olduğu, yürürlükteki tek ve son ilâhî kitap yalnızca bu mükemmel, kutsal kitaptır, Kur’ân’dır. Allah katından indirildiğinde, kaynağında, vahyinde ve içindeki bilgilerde; geçmiş kitaplarda müjdel
enen
, bütün insanları muhatap alan, yürürlükteki tek ve son kitap olduğunda, şüphe ve tereddüt yoktur. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve...
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âm
enen
nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O öyle bir lutufkâr ki sizin için yeri bir döşek yaptı, semayı bir bina ve sizin için semadan bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden size bir rızk çıkardı, sizde artık bilecek halde iken tutupta Allah'a m
enen
dler koşmayın...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî sem
enen
kalîlen ve iyyâye fettekûni. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve âminû
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
2.
bi mâ
: şeye
3.
enzeltu
: ben indirdim
4.
musaddikan
: tas...
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabull
enen
kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabull
enen
kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Onlar, kesinlikle Rabblerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabull
enen
kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
İşte o kalbi Allah'a saygı ile ürperenler, kendilerinin herhalde Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve kabull
enen
kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söyl
enen
den başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine Biz de, fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söyl
enen
den başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zulmedenler, sözü, kendilerine söyl
enen
şekilden başka bir şekle sokmuşlar, değiştirmişlerdi. Biz de zulmedenlere, kötülükte bulunduklarından dolayı gökten bir azap indirivermiştik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler, kendilerine söyl
enen
leri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ne var ki, onların arasındaki nefsine zulmedenler, kendilerine söyl
enen
sözü başka bir sözle değiştirdiler. Bunun sonucu olarak biz de semâdan (beyindeki amigdala özelliklerinden) ricz (vehim, azaba sebep olacak fikirler) inzâl ettik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ama zulmedenler, kendilerine söyl
enen
sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Kendilerine zulmedenler, söyl
enen
leri başka bir sözle değiştirdiler. Bu yüzden o zulmedenler üzerine ilâhî buyrukların dışına çıkmalarına karşılık gökten kötü bir azâb indirdik.....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler, kendilerine söyl
enen
leri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat zalimler o sözü kendilerine söyl
enen
den başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları bu kötülükten dolayı o zalimlere gökten ağır bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ancak zalimler kendilerine söyl
enen
sözü (kavlen) (yani: 'dileğimiz bağışlanmadır'ı-?) başkasıyla değiştirdiler (bedele). Biz de fasıklık (yapma)larına karşılık o zalimlerin üzerine gökten iğrenç bir azap (riczen) indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
(Evet, öyle demişdik de içlerinden nefislerine) zulmedenler sözü kendilerine söyl
enen
den başkasına çevirmişlerdi, biz de o zaalimlerin üstüne gökden etdikleri fıskın karşılığı olmak üzere murdar bir azâb indirmişdik. ...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fakat o zulmedenler, (alay ederek o sözü) kendilerine söyl
enen
den başka bir sözle(buğday ma'nâsındaki 'hınta’ ile) değiştirdiler (biz) de isyân etmekte olduklarından dolayı zulmedenlerin üzerine gökten kötü bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenler, sözü; kendilerine söyl
enen
den başkasıyla değiştirdiler. Biz de fasıklık etmelerinden dolayı o zalimlerin üstüne gökten korkunç bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Derken o zâlimler, onu, kendilerine söyl
enen
den başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azâb indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ama zulmedenler, kendilerine söyl
enen
sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerine gökten iğrenç bir azab indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenler, kendilerine söyl
enen
sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de, yoldan çıkıp durmaları yüzünden, o zalimlerin üzerine, gökten pek fena bir azap indirdik....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar (tekrar) şöyle dediler: “ - Bizim için Rabbine dua et de bize açıklasın, nedir o? Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse, biz (kesilmesi ist
enen
o sığırı) elbette buluruz ve hidayete ereriz.”...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Yine) demişlerdi: «Bizim için Rabbine duâ et de o nedir? Apaçık anlatsın bize. Çünkü bizce bir çok inekler birbirine benziyor. Allah dilerse (ist
enen
ineği bulmıya) muvaffak oluruz (yahud hidâyete erdirilmiş bulunuruz). ...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar yine dediler ki: Bizim adımıza Rabbine yalvar da onun nasıl olacağını bize iyice bildirsin. Zira ist
enen
sığır, bize diğerlerine benzer geldiğinden tereddütte kaldık. Ama inşaallah asıl ist
enen
sığırı buluruz....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
O diyor ki: "Muhakkak ki o inek boyunduruğa bağlanmamış, toprak sürmemiş, ekini sulamamış, serbest bırakılmış dolaşan, alacası olmayan biri!" Dediler: "İşte şimdi Hak olarak ortaya koydun ist
enen
i. " İşte bundan sonra (güçlükle bulup o vasıftaki tek ineği) boğazladılar. . . (Ancak çok bedel ödediler o özellikteki tek inek için. ) Neredeyse başaramayacaklardı!...
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Ve onlar, gizl
enen
ve açıklanan şeyleri “Allah'ın bildiğini” bilmiyorlar mı?...
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Onların, gizledikleri inkârlarını ve yalanlamalarını, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faaliyetleri, açığa vurdukları nifaklarını, al
enen
yaptıklarını Allah’ın bildiğini, kendileri bilmiyorlar mı?...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî sem
enen
kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne)....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
veylun
: yazıklar olsun, vay haline
3.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
4.
yektubûne
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve kâlû len temess
enen
nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söyl
enen
leri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söyl
enen
leri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman'ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil'deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğr
enen
ler de Allah'ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! "Râinâ" demeyin, "unzurnâ" deyin. (Söyl
enen
leri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! «Râinâ» demeyin, «unzurnâ» deyin. (Söyl
enen
leri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! (Peygamber'e hitâp ederken): “Râinâ=Bizi de dinle!” demeyin, “Unzurnâ=Bizi gözet!” deyin. Söyl
enen
leri dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne önceki vahyin takipçilerinden hakikati inkara yelt
enen
ler, ne de Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlar, Rabbin tarafından sana indirilen bir hayrı görmekten hoşlanırlar; ancak Allah dilediğini rahmete ulaştırır; zira Allah, sınırsız lütuf Sahibidir....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa, size gönderilmiş olan Elçi'den, daha önce Musa'dan ist
enen
leri mi istiyorsunuz? Ama her kim, hakikate inanmak yerine onu inkar etmeyi tercih ederse doğru yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa, siz de Peygamberinizden, daha önce Musa'dan ist
enen
lere benzer şeyler mi isteyeceksiniz? Kim imanı inkârla değişirse, dümdüz yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezl
enen
ler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. ...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (ist
enen
leri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle denemişti. O da (ist
enen
leri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Tanrı İbrahim'e:) "Seni kuşkusuz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Tanrı:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
O zaman Biz Mabed'i insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık: Öyleyse İbrahim için vaktiyle belirl
enen
yeri ibadet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrahim ve İsmail'e emrettik: "Mabedimi, onu tavaf edecekler için, onun yanında tefekküre dalacaklar için ve (namazda) rüku ve secde edecekler için temiz tutun."...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz senin, yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu, yücelerden haber beklediğini biliyoruz, görüyoruz. İşte şimdi, seni, memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Siz de ey mü’minler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kıble ile ilgili, Rablerinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı bu emrin, doğru olduğunu, kitaplarında müjdel
enen
peygamber Muhammed’in atası ...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gercek Rabb'indendir, sakin suphel
enen
lerden olma. *...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek Rabb'indendir, sakın şüphel
enen
lerden olma....
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû olanlar, îmân edenler(Allah'a ulaşmayı dileyenler)
4.
istain...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde depr
enen
hayvanatı yaymasında, rüzgârları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine âyetler var...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde depr
enen
hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde depr
enen
hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, depr
enen
her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (Hakkın emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) v...
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
O zaman, izl
enen
ler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkâr edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara sesl
enen
(çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkar edenlerin örneği, bağırıp haykırmadan başka bir şeyi duymayan varlığa sesl
enen
birinin örneği gibidir. [34] Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler dolayısıyla bir şeyden anlamazlar....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkâra sapıp küfür üzere kalanların durumu, bağırıp çağırmaktan başka bir şey işitmeyen (ve tıpkı davarlara sesl
enen
çoban) gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler ; bu yüzden akledip anlayamazlar....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size, (eti y
enen
hayvanlardan) boğazlanmaksızın ölmüş olanı, akan kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası için (putlar ve şahıslar adına) kesilenleri, kesin olarak haram kıldı. Fakat helâk olacak derecede darlığa düşen kimse, helâl benimsemiyerek ve hududu aşmıyarak (zarurî ihtiyacını giderecek kadar) bu haram şeylerden yiyebilir, ona bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah Gafûr’dur = çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî sem
enen
kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun)....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey(ler)
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dil
enen
lere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Ancak iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, O'nun sevgisi ile malı yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmış olana, dil
enen
lere ve kölelere veren, namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini yerine getiren, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda sabreden kimselerin yaptıklarıdır. İşte bunlar doğru olanlardır. Takva sahibi olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dil
enen
e ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki ol...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi (namazda) doğu ve batı tarafına çevirmeniz hayır ve taat değildir. Fakat hayır ve ibadet, Allah’a, âhirete, meleklere, Allah’ın indirdiği kitablara ve peygamberlere iman edenin ibadetidir ve Allah sevgisi üzere, yahud mala olan sevgisine rağmen, malı (fakir) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa , dil
enen
lere, köle ve esirlere (kurtulmaları için) harcayan, namazı gereği üzere kılan ve zekâtı veren kimsenin; ahidleştikleri zaman sözlerine sâdık kalanların, ihtiyaç ve sıkıntı ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz (hakikî imânı yansıtan) iyilik ve erdemlik değildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdemlik: Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inananların, malı —ona olan sevgisiyle— yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dil
enen
lere, köle ve esirleri kurtarmaya harcayanların, namaz kılan ve zekât verenlerin; andlaşıp anlaştıkları zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaşın kızıştığında sabredenlerin (bu. durumlar...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dil
enen
lere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dil
enen
lere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dil
enen
lere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerde...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dil
enen
lere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dil
enen
e ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dil
enen
lere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaareb...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dil
enen
lere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirl...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz «bir» değildir. Lakin asıl «bir»; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dil
enen
lere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Birr (takvâ) yüzlerinizi maşrık ve mağrip tarafına çevirmeniz değildir. Fakat birr, o kimsenin birridir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân etmiş olur. Ve malını seve seve karabet sahiplerine, yetimlere, yoksullara, yolculara, dil
enen
lere verir. Ve esirleri azad etmek hususuna sarfeder. Ve namazını kılar, zekâtını verir. Bir de muâhede yaptıkları zaman ahidlerini yerine getirirler ve ihtiyaç, hastalık ve şiddetli savaş hallerinde de sabırlı bulunurlar. İşte sâdık...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dil
enen
e ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler(in tutum ve davranışıdır) . İşte bunlar, do...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söyl
enen
ler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söyl
enen
ler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Her kim bu vasiyeti işittikten sonra değiştirirse, bunun bilerek işl
enen
günahı, vebali, değiştirenlerin boynunadır. Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Size farz kılınan oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olanlar, bir yolculukta bulunanlar, oruç tutamadıkları günler sayısınca diğer günlerde oruç tutarlar. Oruca dayanmakta zorlananların, takatleri tük
enen
lerin, her gün için çevresi, çaresi olmayan bir yoksul doyuracak fidye vermeleri gerekir. Kim de gönül hoşluğu ile daha fazla yoksul doyurmak suretiyle fazla fidye verirse, bu onun hakkında daha hayırlıdır. Zor da olsa oruç tutmanız fidye vermekten ve kazaya bırakmaktan hayırlıdır. Eğer or...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, içerisinde insanlar için hidayet rehberi, doğruyu gösteren açık belgeleri kapsayan ve hak ile batılı birbirinden ayıran kitap olarak Kur'an'ın indirilmiş olduğu aydır. Sizden kim bu aya erişirse onda oruç tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günlerin sayısınca başka günlerde tutar. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, belirl
enen
sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola eriştirdiği için Allah'ı yüceltmeniz için ve olur ki şükredersiniz diyedir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirl
enen
günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister)....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana, mayalanmış, zihnî melekeleri bulandıran şarap ve benzeri içkiler ve kumarla ilgili sualler soruyorlar. 'Her ikisinde de bilerek işlenmiş büyük günah, zarar var ve insanlar için bir takım faydalar da var. Ancak her ikisinin de bilerek işl
enen
günahı, zararı, faydasından daha çok ve büyüktür.' de. Bir de sana Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü ne kadar harcayacaklarını soruyorlar. 'Gönül rızaları ile ihtiyaç fazlasını, değerlisini' de. Allah dünya ve âhiretle ilgili iş...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
1.
ve yes'elûne-ke
: ve sana soruyorlar, sorarlar
2.
anil mahîdi (an el mahîdi)
: (kadınların) hayz (ay) hallerinden
3.
kul
: de, söyle
4.
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayz halinden (kadınların belirli günlerinden) soruyorlar. De ki: “O bir ezadır. Bu yüzden hayz zamanında (belirli günlerinde) kadınlardan (cinsel olarak) uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise artık Allah'ın emrettiği yerden onlarla biraraya gelin. Muhakkak ki Allah, tevvabin olanları (tövbe edenleri) sever ve temizl
enen
leri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizl
enen
leri sever.”...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayız hakkında da soruyorlar. De ki: O bir pisliktir. Hayız vaktinde kadınlardan çekilin, temizleninceye dek onlara yaklaşmayın. Temizlendiler mi Allah size nasıl emrettiyse öylece yaklaşın. Şüphe yok ki Allah, adamakıllı tövbe edenleri ve iyice temizl
enen
leri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızlı, aybaşılı iken, kadınlarla ilişkinin hükmünü soruyorlar. 'Aybaşı her iki tarafı da rahatsız eden, sağlıklı olmayan bir kirlilik halidir, zafiyet sebebidir. Bu sebeple, aybaşı halinde iken hanımlarınızdan uzak durun, aybaşı kanı kesilip temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlenip gusül abdesti aldıkları zaman Allah’ın meşrû kıldığı helâl yoldan onlara yaklaşın. Allah günah işlemekten vazgeçip tevbe edenleri, kendisine itaate yönelenleri sever, çok temizl
enen
leri de sever.' de...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana bir de ay halinden soruyorlar. De ki: 'O bir eziyettir. Ay hali görmekte oldukları sırada kadınlarınızdan uzak durun ve temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. [45] Temizlenmelerinden sonra artık Allah'ın size emretmiş olduğu yerden kendilerine varın. Şüphesiz Allah çokça tevbe edenleri sever ve temizl
enen
leri de sever.'...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri de sever."...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay (âdet) hallerini de soruyorlar. De ki: “- O, nefret edilen bir pisliktir. Bunun için hayız (âdet) zamanında kadınlarınızdan ayrılın (cinsî münasebette bulunmayın) ve temizl
enen
e kadar onlara yanaşmayın. Tam olarak temizlendikleri zaman, Allahın size emrettiği (Meşrû ve mübah) yerden onlara gidin (münasebette bulunun). Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri de sever, pisliklerden pâk olanları da sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana, kadinlarin aybasi hali hakkinda da sorarlar, de ki: «O bir ezadir". Aybasi halinde iken kadinlardan el cekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklasmayin. Temizlendikleri zaman, Allah'in size buyurdugu yoldan yaklasin. Allah suphesiz daima tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay hâlinden de soruyorlar, de ki: O bir ezâ (kadını sıkıcı, erkeği tiksindirici, fakat kadın için yararlı) bir şeydir. Bu sebeple ay hâlinde iken kadınlardan uzak durun ; temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman Allah'ın size emrettiği yerden (üreme organından) onlara yaklaşın. Şüphesiz ki Allah çokça tevbe edenleri ve iyice temizl
enen
leri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana, kadınların aybaşı hali hakkında da sorarlar, de ki: 'O bir ezadır (rahatsızlıktır)'. Aybaşı halinde iken kadınlardan el çekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allah'ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Allah şüphesiz daima tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızdan da soruyorlar, deki o bir ezadır, onun için hayız zamanı kadınlardan çekilin ve temizl
enen
e kadar onlara yanaşmayın, iyi temizlendiler mi o vakit Allahın emrettiği yerden onlara varın, her halde Allah çok tevbe edenleri de sever, çok temizl
enen
leri de sever...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların aybaşı adetlerinden soruyorlar. De ki: «O, bir eziyettir. Onun için adet günlerinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. İyice temizlendikleri vakit, Allah'ın emrettiği yerden onlara varın. Allah, çok tevbe edenleri de sever çok temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar. De ki: O bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman ise Allah'ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde olan kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine / ondan kurtuluncaya kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde / Kurtuldukları zaman Tanrı'nın size buyurduğu yerden onlara gidin. Kuşkusuz Tanrı tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri / arınanları da sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay haalini de sorarlar. De ki: «O bir ezadır (pislikdir). Onun için hayız zamanında kadınlar (ınızla cinsî münâsebet) den ayrılın, temizlendikleri vakta kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi o zaman Allahın size emretdiği yerden onlara gidin. Her halde Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizl
enen
leri sever. ...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızdan da soruyorlar. De ki: 'O bir ezâdır!' Bu sebeble, hayızlı iken kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın! Temizlendikleri zaman ise, artık Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın! Şübhesiz ki Allah, çok tevbe edenleri sever, çok temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana adet halinden de soruyorlar. De ki: O, bir ezadır. Onun için adet halinde kadınlarınızdan ayrılın. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın. Şüphesiz ki Allah; hem çok tevbe edenleri sever, hem de çok temizl
enen
leri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Ve sana hayz halinden soruyorlar. De ki: «O bir kerih şeydir. Artık hayz zamanında kadınlarınızdan çekiliniz. Ve onlara temizleninceye kadar yaklaşmayınız. Fakat iyice temizlendikleri vakit onlara Allah'ın size emrettiği yerden varın. Şüphe yok ki Allah Teâlâ çok tevbe edenleri sever ve çok temizl
enen
leri de sever.»...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Resulüm! Sana kadınların âdet hali hakkında soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. “Âdet halinde iken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki Allah tevbe edenleri de sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana, kadınların adet halinden de soruyorlar. De ki: -O bir ezadır, adet halinde iken kadınlardan uzak durun, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allah’ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Allah, şüphesiz daima tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Bir de sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: Bu, bir rahatsızlıktır, Onun için, âdet sırasında kadınlardan geri durun ve onlar temizleninceye kadar, kendilerine cinsel yaklaşmada bulunmayın! Temizlendikten sonra, Allah’ın izin verdiği şekilde onlara yaklaşın! Allah tövbe ile kendisine dönenleri sever, temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana âdet görmeden soruyorlar. De ki: "O eziyettir." Âdet halinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allâh'ın emrettiği yerden onlara varın. Allâh tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: «O, bir rahatsızlık (eza) dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Eğer temizlenirlerse, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizl
enen
leri de sever.»...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların ay halini de soruyorlar. De ki: O bir rahatsızlıktır. Onun için, ay halinde olan kadınlardan geri durun ve temizleninceye kadar onlarla ilişkiye girmeyin. Temizlendikten sonra ise, Allah'ın izin verdiği yönden onlara varın. Şüphesiz, Allah çok tevbe edenleri ve çok temizl
enen
leri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana adet halini de sorarlar. De ki: "O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizl
enen
leri de sever....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (ya da ay halinden üç temizlenme) beklerler. Allah'ın onların dölyatağında yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz ; Allah'a ve Âhiret gününe inanıyorlarsa bunu gizlemezler. Kocaları barışmak, arayı düzeltmek istiyorlarsa, belirl
enen
bekleme süresi (iddet) içinde eşlerini geri almaya daha haklıdırlar. Kadınların erkekler üzerinde, erkeklerin de kadınlar üzerinde örfe uygun denk hakları vardır. Ne var ki erkeklerin onlar üzerinde bir üstün der...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söyl
enen
ler Allah'ın koy...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söyl
enen
ler Allah'ın koy...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer (düşman ve benzeri bir tehlikeden korkar da belirl
enen
şekilde huzurda duramazsanız) yaya ya da süvari olarak (namazı kılın). Korkuyu atıp güvene kavuştuğunuzda, size bilmediğiniz şeyleri öğrettiği gibi Allah'ı anın, namazı yine (belirl
enen
şekilde) kılmaya devam edin....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Menzellezî yukridullâhe kardan has
enen
fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah(kesîraten), vallâhu yakbidu ve yebsut(yebsutu) ve ileyhi turceûn(turceûne)....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
1.
men
: kim
2.
zellezî (zâ ellezî)
: o kimse ki sahip, o ki sahip, yapan
3.
yukridu
: borç verir
4.
allâhe
: Alla...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda dir
enen
hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, ribadan bekl
enen
artışı mahveder, sadakalar karşılığında artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiç birini sevmez....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz hakkında söyl
enen
leri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz hakkında söyl
enen
leri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, adaleti, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî meselelerle ilgil
enen
leri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Zâlike bi ennehum kâlû len temess
enen
nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne). ...
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten has
enen
, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın). ...
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
1.
fe tekabbele-hâ
: böylece onu kabul etti (buyurdu)
2.
rabbu-hâ
: onun Rabbi
3.
bi kabûlin hasenin
: güzel bir kabul ile
4.
v...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona; Kitabı (hakikat bilgisini), Hikmeti (Allâh Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışma mekanizmasını), Tevrat'ı (vahyi - Musa'ya vahyolan bilgiyi) ve İncil'i (müjdel
enen
Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek - programlayacak)....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
(Resûlüm!) Bu söyl
enen
leri biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
(Resûlüm!) Bu söyl
enen
leri biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gercek Rabb'indendir, o halde suphel
enen
lerden olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gerçek Rabb'indendir, o halde şüphel
enen
lerden olma....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söyl
enen
ler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söyl
enen
ler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
İşte (İsa hakkında söyl
enen
) gerçek kıssa budur. Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Muhakkak ki Allah çok güçlüdür ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i şehadete, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, İbrahim hakkında deliller getirerek niçin tartışıyorsunuz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?'...
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, kitaplarınızda doğruyu gördüğünüz halde, niçin Allah’ın âyetlerini, Muhammed’in peygamberliğini tasdik etmenizi gerektiren bilgileri, Kur’ân’ın hak kitap ve Muhammed’in hak peygamber olduğunu inkâr ediyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, niçin gerekçeli, hikmete dayalı gelen hak kitaba bâtılı karıştırıyor, hakkı bâtıla âlet ediyor, bile bile hakikati, Muhammed’in hak Peygamber olduğu gerçeğini, ilâhî hükümleri gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
İnnellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim sem
enen
kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîm(elîmun). ...
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
yeşterûne
: satarlar
3.
bi ahdi allâhi
: Allah'ın ahdini
4.
ve eymâni-him
...
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, Allah, alenî-gizli bütün yaptıklarınızı görüp dururken, niçin Allah’ın âyetlerini, kitaplarınızdaki Muhammed’in hak peygamber olduğunu gösteren bilgileri inkâr ediyorsunuz' de....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hileli amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirl
enen
e özendiren, kötülük ve çirkinlik belirl
enen
den sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Nice yüzlerin ak olacağı, nice yüzlerin kara olacağı gün onlara acı bir azap vardır. Yüzü kara olanlara: 'Kitaplarınızda, Tevrat’ta ve İncil’de vasıfları belirtilen, müjdel
enen
, açıkça görevlendirileceği size bildirilen Muhammed’e, görevlendirilmeden önce iman ettiğiniz halde görevlendirildikten sonra inkâr mı ediyorsunuz? O halde, inkârınız, küfrünüz sebebiyle azabı tadın.' denir....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini y
enen
ler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
O sakınanlar, ferahlıkta, darlıkta mallarını yoksullara harcayanlar, öfkelerini y
enen
ler ve insanları affedenlerdir ve Allah, ihsânda bulunanları sever....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini y
enen
ler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Onlar, bollukta da , darlıkta da infak edenler, öfkelerini y
enen
ler ve insanlar (daki hakların) dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Tanrı, iyilik yapanları sever....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini y
enen
ler ve insanlar (daki hakların) dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberler var ki kendilerini Rab'lerine adamış birçok kişi onlarla birlikte savaştı. ALLAH yolunda başlarına gelenden ötürü gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. ALLAH dir
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey müminler, yolculuğa çıkan ya da savaşa katılan kardeşleri hakkında «Eğer onlar yanımızda olsalardı ölmezler ya da öldürülmezlerdi» diyen kâfirler gibi olmayınız. Allah bu asılsız saplantıyı onların kalplerine çörekl
enen
acı bir hayıflanmaya dönüştürdü. Oysa can veren de öldüren de Allah'tır. Hiç kuşkusuz Allah yaptıklarınızı görür....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
1.
fe bi-mâ
: o zaman sebebiyle
2.
rahmetin
: rahmet
3.
min allâhi
: Allah'tan
4.
linte
: yumuşak davrandın
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
O zaman, Allah'tan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Ve eğer sen, kaba, katı yürekli olsaydın, mutlaka senin etrafından dağılırlardı. Artık onları affet ve onlar için mağfiret dile ve işler konusunda onlarla muşavere et (danış). Azmettiğin zaman, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri (Allah'a güv
enen
leri) sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'tan olan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Eğer katı kalpli, kaba birisi olsaydın muhakkak etrafından dağılırlardı. Onları affet, kendileri için bağış dile ve işlerde onlarla görüş alışverişinde bulun. Bir şeye kesin karar verdiğin zaman da Allah'a güven. Allah (kendisine) güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'in rahmetinden dolayi, sen onlara karsi yumusak davrandin. Eger kaba ve kati kalbli olsaydin, suphesiz etrafindan dagilir giderlerdi. Onlari affet, onlara magfiret dile, is hakkinda onlara danis, fakat karar verdin mi Allah'a guven, dogrusu Allah guv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
ALLAH'ın sana bir bağışı olarak onlara yumuşak davrandın. Kaba ve katı yürekli olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi. Onları affet, bağışlanmalarını dile ve yapılacak işler hakkında onlara danış. Karar verince de ALLAH'a güven; ALLAH güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Sen yalnızca Allah'ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer katı yürekli bir nobran olsaydın kesinlikle etrafından dağılıp gitmişlerdi. O halde onları bağışla, bağışlanmalarını dile ve yapılacak işlerde onların görüşlerini al. Sonra bir kere karar verdin mi artık Allah'a dayan, çünkü Allah, kendisine güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
-Sen, Allah’ın rahmeti ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın elbette etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. İş hususunda onlarla istişare et, karar verdiğin zaman, artık Allah’a güven, Allah kendisine güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile, ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allâh'ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse onlar(ın kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile. İşini onlara danış, karar verince de Allah'a dayan; çünkü Allâh kendine dayanıp güv
enen
leri sever....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
1.
le tublevunne
: elbette, mutlaka imtihan olacaksınız, d
enen
eceksiniz
2.
fî emvâli-kum
: kendi mallarınız konusunda, hususunda
3.
ve enfusi-kum
: ve nefsleriniz, kendiniz, canlarınız
...
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
And olsun ki; mallarınız ve nefisleriniz konusunda d
enen
eceksiniz. Sizden önce kendilerine kitab verilenlerden ve Allah'a şirk koşanlardan birçok incitici şeyler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız işte bu, azme değer işlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Mallarınız ve canlarınız hususunda d
enen
eceksiniz; sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden ve ortak koşanlardan çok incitici (sözler) duyacaksınız. Ama sabreder, korunursanız; işte bunlar, yapmağa değer işlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tubeyyinunnehu lin nâsi ve lâ tektumûneh(tektumûnehu), fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî sem
enen
kalîlâ(kalîlen), fe bi’se mâ yeşterûn(yeşterûne). ...
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
1.
ve iz ehaze allâhu
: ve Allah ... almıştı
2.
mîsâka
: misâk, kesin söz, yemin
3.
ellezîne
: onlar
4.
ûtû el kitâbe
...
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
O ettikleriyle zevkl
enen
, yapmadıkları şeylerle övünmeyi seven kişileri bir şey sanma. Artık, onları azaptan kurtulmuş da sanma. Korkunç bir azap vardır onlar için....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
Rabbimiz, gerçekten de biz, bir sesl
enen
duyduk, inanç için sesleniyor, Rabbinize inanın, diyordu, hemencecik inandık. Rabbimiz, yarlıga suçlarımızı, ört kötülüklerimizi, iyilere kat bizi, onlarla al rûhumuzu....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
Ey Rabbimiz, biz «Rabbinize inanınız» diye sesl
enen
bir davetçinin çağrısını işittik ve hemen iman ettik. Ey Rabbimiz, günahlarımızı affeyle, kusurlarımızı ört ve iyiler ile birlikte canımızı al....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ve inne min ehlil kitâbi le men yu’minu billâhi ve mâ unzile ileykum ve mâ unzile ileyhim hâşiîne lillâhi, lâ yeşterûne bi âyâtillâhi sem
enen
kalîlâ(kalîlen), ulâike lehum ecruhum inde rabbihim innallâhe serîul hısâb(hısâbi). ...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak ki
2.
min ehli el kitâbi
: Kitap ehlinden, kitab sahiplerinden
3.
le men
: elbette, mutlaka o kimseler
4.
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar, sizi tek bir nefsten (benlikten) yaratan (bütün beyinlerde tek bir "BEN" kavramı vardır. Bu "BEN" daha sonra beynin açılımlarına göre çeşitl
enen
özelliklerle farklı "benlik"ler hâlini alır. Ki bu oluşmuş "benlik"tir. Ana "ben" ise tektir orijin "ben"dir. A. H. ) ve ondan da kendi eşini (bedensel benlik) halk eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın üretip (Dünya'ya) yayan Rabbinizden korunun! Korunun O Allâh'tan ki, siz O'nun hürmetine (kişinin hakikatinin Esmâ olması sebebiyle haki...
Nisa Suresi, 10. Ayet:
Haksız yere yetimlerin, dulların mallarını yiyenler, karınlarına ateş doldurmuş, bedenlerini ateşle beslemiş olurlar. Yakında körükl
enen
alev püsküren cehennemin dehşet verici ateşine yaslanacaklar....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size, çocuklarınızın (mirası) hakkında şöyle tavsiye ediyor. Erkeğe, kadının payının iki katı, fakat, eğer kadınlar ikiden fazla iseler, o zaman terekenin (mirasın) üçte ikisi onlarındır ve eğer o (kadın) bir tek ise, o zaman yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, onun anne ve babasının herbiri için, bıraktığı mirasın altıda biri pay vardır. Fakat onun çocuğu yoksa ve yalnız ana-baba mirasçı oluyorsa, o taktirde, üçte biri annesinindir (geriye kalan babanındır). Fakat eğer ölenin kardeş...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah, çocuklarınız hakkında (mîras konusunda) şunu tavsiye eder, (ilâhî hükümlerini bildirir): Erkeğe, iki dişi payı vardır. Dişiler ikiden fazla ise, (erkek kardeşleri de yoksa) terekenin üçte ikisini alırlar. Dişi bir tane ise, (yine erkek kardeşi de yoksa) terekenin yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, ana-baba-dan her birine altıda bir hisse verilir. Ölenin çocuğu yoksa, ana-babası da kendine mîrasçı bulunuyorsa, anasına üçte bir, (geriye kalanı babasına) verilir. Ölenin kardeşleri var...
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Savaş tutsağı olarak elinize geçmiş cariyeler dışında evli kadınlar ile evlenmeniz haramdır. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığı yasaklardır. Bunların dışında kalan kadınları iffetli yaşamanız, zina işlememeniz şartı ile mehirlerini vererek nikahlamanız size helâl kılındı. Bu kadınlardan sağladığınız faydanın karşılığı olarak kendilerine aranızda kararlaştırdığınız mehirlerini hakları olarak veriniz. Daha önce belirl
enen
mehri eşinizle anlaşarak yeni bir miktara bağlamanızın sakıncası yoktur. Hiç ...
Nisa Suresi, 36. Ayet:
1.
va'budû (ve u'budû)
: ve kul olun
2.
allâhe
: Allah
3.
ve lâ tuşrikû
: ve ortak koşmayın
4.
bi-hi
: ona
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirl
enen
ve övünen kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğ
enen
ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, Allah’a kulluk ve ibadet edin, O’nun şeriatına bağlanın, O’na boyun eğin. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, gizli şirke düşmeyin. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yakınlığı olan müslüman komşulara, yabancı, gayrimüslim komşulara, yanında bulunan arkadaşlara (eşine, hizmetkârlara ve arkadaşlarına), yolda kalan muhtaç yolcuya, meşrû ş...
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a kulluk edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakındaki arkadaşa, yolcuya ve sahibi olduğunuz köle ve cariyelere iyilik edin. Allah kendini beğenip böbürl
enen
leri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürl
enen
i sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah’a ibadet edin ve ona hiç bir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya ve babaya iyilik edin; akrabaya da, öksüzlere de, yoksallara da, yakın komşuya da, yakın arkadaşa da, yolda kalmışa da, ellerinizdeki kölelere de... Allah, kurumlu ve böbürl
enen
kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibâdet edin (kulluk vecîbelerini yerine getirin), hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Anaya, babaya iyilik edin ; hısımlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sahip olduğunuz elinizin altındaki (köle, câriye, hizmetçi, işçi)lere de iyilik edin, (alçak gönüllü, güzel sözlü davranın). Şüphesiz ki, Allah kendini beğenip böbürl
enen
i ve övüneni sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğ
enen
ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirl
enen
ve övünen kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Tanrı'ya ibadet edin ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Tanrı, her büyüklük taslayıp böbürl
enen
i sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allaha ibâdet edin, ona hiç bir şey'i eş tutmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, sağ ellerinizin mâlik olduğu kimselere (memlûklerinize) iyilik edin. Allah, kendini beğ
enen
ve dâima böbürl
enen
kimseyi sevmez. ...
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Ve Allah’a ibâdet edin, hem O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın; sonra ana-babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve ellerinizin altında bulunan (kölelere ve bütün canlı)lara iyilik (edin)! Şübhe yok ki Allah, kendini beğ
enen
, çok övünen kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin. O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya da iyilik. Yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve sağ elinizin sahib olduklarına da. Allah, kendini beğenip böbürl
enen
leri elbette sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a kulluk edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, akrabalara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya ve uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışlara ve elinizin altında bulunanlara iyilik edin. Allah kendini beğenip böbürl
enen
leri elbette sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah’a kulluk edin ve O’na hiç bir şeyi şirk koşmayın. Anaya babaya da iyilik edin, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, elinizin altındaki (köle, cariye, işçi, hizmetçi vb.)lere de iyilik edin. Şüphesiz Allah, büyüklük taslayıp, böbürl
enen
hiç bir kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi şerik yapmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındaki (köle, cariye, hizmetçi, işçi) lere de güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğ
enen
ve övünüp duran kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a kulluk edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya, akrabâya, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yan(ınız)daki arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyilik edin. Allâh, kurumlu, böbürl
enen
insanları sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürl
enen
i sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Hiçbir şeyi Ona ortak koşmadan Allah'a kulluk edin. Anne ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındaki hizmetçi ve kölelere iyilik edin. Şu bir gerçek ki, Allah kendini beğ
enen
leri ve böbürl
enen
leri hiç sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürl
enen
şımarıkları sevmez....
Nisa Suresi, 45. Ayet:
Allah düşmanlarınızı pek iyi bilir. İşlerinizi üstl
enen
bir veli olarak da, bir yardımcı olarak da elbette Allah yeter!...
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Yahudilerden bir kısmı ona iman etti. Bir kısım da peygamberin faaliyetlerine engel tedbirler aldı. İman etmeyenlere körükl
enen
, alev püsküren, dehşet verici bir ateş olarak cehennem yeter....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder. Gerçekten Allah bununla size ne güzel nasihat veriyor. Şüphesiz Allah, (söyl
enen
leri) işiten, (yaptıklarınızı) görendir....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Ve eğer onlara: “Nefslerinizi öldürün.” veya “Yurtlarınızdan çıkın.” diye yazsaydık (farz kılsaydık) muhakkak ki, onlardan pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Ve eğer onlar, kendilerine öğütl
enen
i yapsalardı mutlaka bu kendileri için daha hayırlı ve sebatı bakımından (îmânları) daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Biz onlara, kendinizi öldürün, yahut ülkenizden çıkın diye emretseydik, bunu onlara farz etmiş olsaydık ancak içlerinden pek azı bunu yapardı. Halbuki kendilerine verilen öğüdü tutsalar, d
enen
i yapsalardı bu, hem onlara daha hayırlı olurdu, hem de inançlarını kökleştirirdi....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
'Canınızı adayın' yahut 'Yurtlarınızdan çıkın,' diye emretmiş olsaydık, pek azı hariç bunu yapmazlardı. Kendilerine öğütl
enen
i uygulasalardı onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlara: «Nefislerinizi öldürün!» veya «Yurdunuzdan çıkın!» diye teklif etmiş olsaydık -pek azı hariç- bunu yapmazlardı. Fakat kendilerine öğütl
enen
i yapsalardı, elbette haklarında çok hayırlı ve inançları ebedileştirmek itibariyle de en sağlam bir hareket olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlara: "Kendinizi öldürün, ya da yurtlarınızdan çıkın!" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Ama kendilerine öğütl
enen
i yapsalardı, elbette kendileri için daha iyi ve daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlar üzerine, "Kendinizi öldürün yahut yurtlarınızdan çıkın!" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Ama onlar kendilerine öğütl
enen
i yapsalardı, onlar için hem daha hayırlı olurdu hem de ömürlü olmaları bakımından daha yarayışlı....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Görmez misin savaştan el çekin ve namaz kılın, zekât verin d
enen
leri? Onlara savaş farz edilince içlerinden bir kısmı, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hattâ daha da fazla korkmaya başladılar da ne olurdu, yakın olan ölümümüze dek bu emri geciktirseydin, bize savaşı emretmeseydin dediler. De ki: Dünyanın zevki azdır, âhiretse sakınanlar için daha hayırlıdır ve onlar, hurma çekirdeğinin içindeki incecik kıl kadar bile zulüm görmezler....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin' d
enen
leri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir grup Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar ve: 'Ey Rabb'imiz! Bizim üzerimize savaşı niçin farz kıldın? Yakın bir zamana kadar bize mühlet verseydin olmaz mıydı?' dediler. De ki: 'Dünyanın geçimliği azdır. Ahiret ise fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır ve bir kıl kadar dahi haksızlığa uğratılmazsınız.'...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" d
enen
leri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmaya...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: «Elinizi savastan cekin, namaz kilin, zekat verin» d
enen
leri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda, iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha cok korkarlar ve «Rabbimiz! Bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir zamana kadar tehir edemez miydin? derler. De ki: «Dunya gecimligi azdir, ahiret, Allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size zerre kadar zulmedilmez"....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin' d
enen
leri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve 'Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir edemez miydin?' derler. De ki: 'Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez'....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" d
enen
leri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup insanlardan Tanrı'dan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir süreye (ecelin) ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğ...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine; «Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekâtı verin» d
enen
leri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve «Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?» dediler. De ki: «Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmaya...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, surlarla tahkim edilmiş kalelerin içinde bile olsanız, ölüm sizi bulur. Eğer onlar bir iyilikle karşılaşırlarsa 'bu Allah'tandır' derler, ama başlarına bir kötülük gelirse 'bu senin yüzündendir' derler. Onlara de ki; "Hepsi Allah'tandır." Niye bu adamlar kendilerine söyl
enen
sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
«Nerede olursanız olun velev tahkim edilmiş yüksek kafalarda bulunun, ölüm size çatıb yetişir». Eğer onlara bir iyilik dokunursa: «Bu, Allah katındandır» derler. Şayet onlara bir fenalık dokunursa. «Bu, senin katından (senin yüzünden) dir» derler. De ki: «Hepsi Allah tarafındandır». Böyle iken onlara, o kavme ne oluyor ki (kendilerine söyl
enen
) hiç bir sözü anlamıya yanaşmıyorlar? ...
Nisa Suresi, 107. Ayet:
Kendilerine hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma. Allah, hainlikte dir
enen
sucluyu sevmez....
Nisa Suresi, 107. Ayet:
Kendilerine hainlik edenlerden yana uğraşmaya kalkma. Allah, hainlikte dir
enen
suçluyu sevmez....
Nisa Suresi, 107. Ayet:
Nefislerine hıyânet edib duranlar tarafından mücâdeleye kalkışma, çünkü Allah vebal yükl
enen
, hıyanetkâr olan kimseleri sevmez...
Nisa Suresi, 107. Ayet:
Nefislerine hainlik etmiş kimseleri savunma. Allah; hainlikte dir
enen
günahkarları sevmez....
Nisa Suresi, 112. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yeksib
: kazanır
3.
hatîeten
: kasti işl
enen
suç, günah
4.
ev
: veya
Nisa Suresi, 122. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve onlar, ...olanlar
2.
âmenû
: amenu oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah'a ulaşmayı dilediler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve salih amel, nefsi tezkiye edici amel işlediler
Nisa Suresi, 122. Ayet:
İman eden ve iyi işler yapanları, içinde ebedî kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, (bu söyl
enen
leri) hak bir söz olarak vâdetti. Söz verme ve onu tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru olabilir?...
Nisa Suresi, 122. Ayet:
İman eden ve iyi işler yapanları, içinde ebedî kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, (bu söyl
enen
leri) hak bir söz olarak vâdetti. Söz verme ve onu tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru olabilir?...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: 'Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor. Bu, onlar için belirl
enen
hakları vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı arzuladığınız yetim kadınlar ve zayıf durumdaki çocuklar hakkında ve yetimlere karşı adaletli davranmanız konusunda size Kitap'ta bildirilenlerdir. Hayır adına her ne işlerseniz Allah onu bilir.'...
Nisa Suresi, 134. Ayet:
Kim dünya mükâfatını isterse, bilsin ki, dünyanın da, âhiretin de bütün mükâfatı Allah’ın katındadır. Allah söyl
enen
leri işitici ve yapılanları görücüdür....
Nisa Suresi, 148. Ayet:
Allah çirkin sözün al
enen
söylenmesini sevmez. Zulme uğrayanlar başka. Allah her şey'i işidici, hakkıyle bilicidir. ...
Nisa Suresi, 148. Ayet:
Zulme uğrayanların ki başka; Allah çirkin sözün al
enen
söylenmesini sevmez. Allah Semi, Alim olandır....
Nisa Suresi, 150. Ayet:
(150-151) Allahı ve peygamberlerini inkâr ederek kâfir olan, bir de Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak istiyen (Allaha inanıb peygamberlerine inanmayan), «(Bunlardan) kimine inanırız, kimini inkâr ederiz» diyen ve böylece (küfr ile îman) arasında bir yol tutmıya yelt
enen
kimseler (yok mu?) işte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz o kâfirlere hor ve hakîr edici bir azâb hazırlamışızdır. ...
Nisa Suresi, 151. Ayet:
(150-151) Allahı ve peygamberlerini inkârederek kâfir olan,bir de Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak istiyen (Allaha inanıb peygamberlerine inanmayan), «(Bunlardan) kimine inanırız, kimini inkâr ederiz» diyen ve böylece (küfr ile îman) arasında bir yol tutmıya yelt
enen
kimseler (yok mu?) işte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz o kâfirlere hor ve hakîr edici bir azâb hazırlamışızdır. ...
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Böylece, o zaman, Yahudi itikadına mensup olanlar tarafından işl
enen
zulümden dolayı, (daha önce) tattırdığımız hayatın bazı nimetlerinden onları yoksun bıraktık; (böyle yaptık), çünkü Allah yolundan her an sapmaktaydılar,...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, içinizdeki yahudiler gibi Meryem’e zina isnad ederek Îsâ’nın peygamberliğini tanımayarak; hristiyanlar gibi Îsâ’nın ilâhlığını iddia ederek, haddi aşıp sorumluluk ve cezanızı artırmayın. Allah hakkında da baba olma, oğul edinme, bedenlere girme, değişme ve birleşme iddialarında da bulunmayın. Yalnızca hakkı ve doğruları söyleyin. Mesih, Meryem oğlu Îsâ, Allah’ın Rasulüdür, o Allah’ın Meryem’e ilettiği 'ol' emrinin eseridir, mûcizesidir, ilâhî lütufla yaratılmış...
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Ne Mesîh ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup büyükl
enen
kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Ne Mesîh ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup büyükl
enen
kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Ne İsa, Allahın kulu olmaktan kaçınacak kadar gurura kapıldı, ne de Ona yakın olan melekler. Ona kulluk etmeyi gururlarına yediremeyenler ve küstahça böbürl
enen
ler (bilsinler ki hesap günü) Allah hepsini kendi katında toplayacaktır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Fakat âmenû olan (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyen) ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yapanlara ise, onların ecirleri (mükâfatları), onlara ödenir ve (Allah), onlara kendi fazlından daha da artırır. Ve (kulluk etmekten) çekinen ve kibirl
enen
kimselere ise, “elîm azap” ile azap edilir. Ve onlar, kendileri için Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı bulamazlar....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İman edip iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çeviren ve kibirl
enen
lere gelince onlara acı bir şekilde azap edecektir. Onlar, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulurlar. (Kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir kimse bulamazlar.)...
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, onlara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara kendi fazlından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve büyükl
enen
ler, onları acıklı bir azabla azablandıracaktır ve kendileri için Allah'tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İman edip iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çeviren ve kibirl
enen
lere gelince onlara acı bir şekilde azap edecektir. Onlar, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulurlar. (Kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir kimse bulamazlar.)...
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İnanıp erdemli davrananların ödüllerini eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazla verecektir. Küçümseyip kibirl
enen
leri ise acıklı bir azapla cezalandıracak. Kendilerine ALLAH'tan başka ne bir sahip ve ne de bir yardımcı bulamıyacaklardır...
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Ama inananlar ve salih amellerde bulunanlar, onlara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara kendi fazlından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve büyükl
enen
ler, onları acıklı bir azabla azablandıracaktır ve kendileri için Tanrı'dan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
orada, iman edip doğru ve yararlı işler yapanlara bütün mükafatlarını bağışlayacak ve lütfuyla fazlasını da verecektir; gururlanan ve küstahça böbürl
enen
leri ise şiddetli bir azap ile cezalandıracaktır: onlar kendilerini ne Allahtan koruyacak ve ne de yardım edecek birini bulabileceklerdir....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İman edip iyi ve yararlı işler yapanların mükâfatlarını Allah, tam tamına ödeyecek, hatta lütfundan onlara hak ettiklerinden daha fazlasını da verecektir. Kulluktan kaçınıp kibirl
enen
leri ise can yakıcı bir azaba sokacak ve onlar Allah’tan başka ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, onlara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara kendi fazlından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve büyükl
enen
ler, onları acıklı bir azabla azablandıracaktır ve kendileri için Allah'tan başka bir (veli) koruyucu, dost ve yardımcı da bulamıyacaklardır....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler, akitlerinizin, sözleşmelerinizin icaplarını yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl ve meşrû saymamak şartıyla, Kur’ân’da belirtilenlerin dışında kalan ot ile besl
enen
hayvanların eti size helâl kılındı. Allah dilediği kanunları kor, dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Antlaşmalarınıza sadık olun!(Bundan sonra) belirtilecek olanlar dışında ot ile besl
enen
hayvanlar(ın eti) sizin için helaldir: ancak ihramda iken avlanmanıza izin verilmemiştir. Bilin ki Allah, iradesinin gereğini emreder....
Maidə Suresi, 3. Ayet:
1.
hurrimet
: haram kılındı
2.
aleykum(u)
: sizin üzerinize, size
3.
el meytetu
: ölü, kesilmeksizin ölen hayvan
4.
ve ed demu<...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah'tan başkasının adına boğazlanan (kesilen), boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp y
enen
hayvan (ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bunlar fısktır. Bugün kâfirler sizi dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size şunlar haram kılındı: (Eti y
enen
hayvanlardan boğazlanmaksızın ölen) ölü hayvan, akmış kan, domuz eti, Allah’dan başkası adına boğazlanan hayvan, bir de henüz canı üzerinde iken yetişip kesmediğiniz boğulmuş,vurulmuş, yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından boynuzlanmış, canavar tarafından parçalanmış hayvanlar; ancak yetişip (Besmele ile) kestiğiniz hayvan müstesna. Bir de dikili taşlar üzerinde (Câhiliyyet devrinde taşlara hürmeten) kesilenler, fal okları ile kısmet aramanız. İşte bunlar...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü eti, kan ve domuz eti ve üstünde Allahtan başkasının anıldığı hayvanlar ve boğulan, dövülerek öldürülen veya düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar, canlı iken (bizzat) kestikleriniz hariç, size yasaklanmıştır ve putperest sunaklarında kesilenler (de yasaktır). Kehanet yoluyla gelecekte sizi neyin beklediğini öğrenmeye çalışmanız da (yasaklanmıştır): Bu günahkarca bir davranıştır. Bugün hakikati inkara şartlanmış olanlar, sizin dini...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan has
enen
le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ehaze allâhu
: Allâh (c.c.) aldı
3.
mîsâka
: mîsâk
4.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
Maidə Suresi, 13. Ayet:
İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları ist
enen
şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever....
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Sözlerini bozdukları için onları la'netledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine öğütl
enen
şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, dâimâ onlardan hâinlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allâh güzel davrananları sever....
Maidə Suresi, 14. Ayet:
“Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları ist
enen
şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!...
Maidə Suresi, 14. Ayet:
"Biz hıristiyanız" diyenlerin de sözünü almıştık, ama kendilerine öğütl
enen
şeyden pay almayı unuttular. Bu yüzden kıyâmet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allâh, onlara, ne yaptıklarını haber verecektir....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, kendi mensuplarınızdan ve başkalarından gizlemekte olduğunuz, kitaplarınızdaki hükümlerden birçoğunu, size açıklayan birçok hükmü de yürürlükten kaldıran Rasulümüz, tebliğ ve davet görevi ile kesinlikle size de geldi. Allah’tan size bir nur, Muhammed, İslâm dini, Allah, insan, kâinat ilişkilerini, ilâhî düzeni açıklayan apaçık bir kitap Kur’ân geldi....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, Rasullerden sonraki fetret devrini, insanlığın peygambersiz kaldığı devri takiben hak dini açıkça anlatan Rasulümüz tebliğ göreviyle size de geldi. Kıyamet gününde: 'Bize rahmetini, merhametini, ihsanını, sevgini müjdeleyici ve sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan, uyarıcı gelmedi' şeklinde itiraz edemeyesiniz diye size de geldi. İşte size müjdeci ve uyarıcı gelmiştir. Allah’ın her şeye gücü kudreti yeter....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Rasûl! Kalpleriyle (şuurlu olarak - anlamını hissedip yaşayarak) iman etmedikleri hâlde, ağızlarıyla "İman ettik" diyenlerden küfürde koşuşanlar, seni mahzun etmesin. . . Yahudi olanlardan öylesi var ki, yalan uydurmak için veya sana gelmemiş bir topluluk adına (aracı olarak) dinleyendir. . . Yerli yerince söyl
enen
Kelimeleri tahrif ederek, "Size şu verilirse alın, eğer o verilmez (Allâh hükmü ile hükmedilir) ise sakın yanaşmayın" derler. . . Allâh bir kimsenin dalâletini dilerse, artık onun ...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey şanlı Rasûl! Kalbleriyle inanmadıkları halde ağızlarıyla “İnandık” diyenlerle (münafıklarla) Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. Onlar, durmadan yalan dinleyenler ve senin huzuruna gelmiyen başka bir kavim için, casusluk edenlerdir. Yerli yerinde hak olarak söyl
enen
kelimeleri sonradan değiştirirler: “- Eğer size şu (fetva) verilirse, onu kabul edin, verilmezse sakının” derler. Allah kimin fitneye düşmesini dilerse, asla sen onun lehine Allah’dan hiç bir şeye sahip olamazsın. O...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey o şanlı Resul, seni mahzun etmesin o küfürde yarış edenler: gerek o ağızlariyle «amenna» deyib de kalbleri mü'min olmıyanlardan olsun ve gerek Yehudî olanlardan, onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmiyen diğer bir kavm için dinlerler, yerli yerinde söyl
enen
kelimeleri sonradan tahrif ederler, size böyle fetva verilirse tutun verilmezse sakının derler, kim ki Allah onun fitneye düşmesini murad etmiştir sen, ihtimali yok, onun lehine Allahdan zerrece bir şey'e malik olamazsın; onlar ...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey şanlı Peygamber, gerek ağızlarıyla «Biz inandık.» deyip de kalpleriyle inanmayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler, yerli yerinde söyl
enen
kelimeleri sonradan değiştirirler, «Size böyle fetva verilirse tutun, verilmezse sakının!» derler. Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse sen onun lehine Allah'tan hiçbir şey koparamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek ...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
İnnâ enzelnet tevrâte fîhâ huden ve nûr(nûrun), yahkumu bihen nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bimestuhfizû min kitâbillâhi ve kânû aleyhi şuhedâe, fe lâ tahşevûn nâse vahşevni ve lâ teşterû bi âyâtî sem
enen
kalîlâ(kalîlen) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul kâfirûn(kâfirûne)....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
1.
innâ enzelnâ
: muhakkak ki biz indirdik
2.
et tevrâte
: Tevratı
3.
fî- hâ huden ve nûrun
: içinde hidayet ve nur vardır
4.
y...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek ki, içinde nur ve hakikat bilgisi olan Tevrat'ı biz inzâl ettik. . . Teslim olmuş Nebiler, onunla Yahudilere hükmederdi; Rabbanîler (Tevrat'a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgil
enen
ler) ve Ahbar (ilim ve hikmet sahipleri) da onun üzerine şahitler olarak hakikat bilgisini korumakla görevliydiler. . . O hâlde insanlardan korkmayın, Ben'den korkun! Benim bildirdiğim gerçekleri az bir menfaate satmayın! Kim Allâh'ın inzâl ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar hakikati inkâr edenlerin ta ...
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer gerçek müminler iseniz, inancınızı küçümseyen ve onunla eğl
enen
leri bunlar ister sizden önce vahiy verilenlerden, isterse (bu vahyin) hakikati(ni) inkar edenlerden olsunlar- dost edinmeyin ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun:...
Maidə Suresi, 59. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, yalnızca, Allah’a, bize indirilene, Kur’ân’a ve daha önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara inandığımız için mi, çoğunuz, doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkmış fâsık, âsi, bozguncu kimseler olduğunuz için mi bizi ayıplıyor, baskı ve işkence yaparak bizi cezalandırıyorsunuz?' de....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini açıklayarak yerine getirmedikçe, Rabbinizden size indirilenleri, Kur’ân’ı gereğince uygulamadıkça, amellerinize, ibadetlerinize değer kazandıran hak dinde, hakyolda değilsiniz' de. Rabbinden sana indirilenler, Kur’ân onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas e...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahipl
enen
ler, hak ve doğru bilgileri bir kenara itip içinizdeki yahudiler gibi, Meryem’e zina isnad ederek, Îsâ’nın peygamberliğini tanımayarak; hristiyanlar gibi Îsâ’nın ilâhlığı, Allah hakkında, baba olma, oğul edinme, bedenlere girme, değişme, birleşme iddialarında bulunup haddi aşarak sorumluluk ve cezanızı artırmayın. Daha önce hak yoldan uzaklaşarak, başlarına buyruk hareket edip, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin; birçoklarını da başlarına buyruk hale g...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey îmân edenler! Siz ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Ve sizden kim kasten (bilerek) onu öldürürse, o zaman kendisine öldürdüğünün dengi bir hayvanın cezası vardır ki, (bunun öldürülen hayvanın dengi olduğuna dair) içinizden, âdil iki kimse takdir edip karar verir. Kâbe'ye ulaşacak (Kâbe'ye götürülüp orada kesilecek) bir kurban veya yoksulları yedirme şeklinde bir kefâret, ya da buna denk bir oruçtur ki bu, böylece o yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah, geçmiştekileri (işl
enen
bu t...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey inananlar, ihramdayken avlanmayın; içinizden kim, bir av hayvanını bilerek öldürürse sizden iki adâlet sahibinin hükmüne göre cezası, öldürdüğü hayvanın benzeri olan ve Kâ'be'ye götürülen bir hayvanı kurban etmek, yahut işlediği suça karşılık yoksulları doyurmak, yahut da bunlara denk olacak kadar oruç tutmaktır, böylece yaptığının cezasını tatması gerektir. Allah, geçmişte işl
enen
suçları bağışlamıştır. Fakat bundan böyle de kim bu suçu işlerse şüphe yok ki Allah öç alır ondan ve Allah üstün...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten av hayvanı öldürürse, yaptığı işin cezasını çekmesi için öldürdüğü hayvanın dengi bir hayvanı ceza olarak Kâbe’ye ulaştırıp kurban etmesi gerekir. İçinizden iki âdil kişi bu denkliğe karar verir. Yahut ceza olarak bir keffârettir, o nisbette fakir karnı doyurulur. Yahut ona denk gelecek şekilde yaptığının cezasını tatması için oruç tutmaktır. Allah yasaklama âyetinden önce işl
enen
suçların cezalarını affetmiştir. Kim bu su...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey imân edenler! Siz ihrâmlı iken avı öldürmeyin ; sizden kim bile bile onu öldürürse kendisine ceza vardır. O da öldürdüğüne benzer bir davardır ki, öldürülen gibi olduğunu iki âdil kimse takdîr eder, hüküm verir. Davar, hacı kurbanı olmak üzere Kabe'ye götürülür, orada kesilir; yahut yoksullara yemek vermek veya onun dengince oruç tutarak keffaretini edâ etsin. Tâ ki işlediği (bu cinayetin) vebalini tatmış olsun. Geçmişteki (işl
enen
bu tür cinayetleri) Allah bağışladı. Kim dönüp bir daha böyle...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! Siz ihramlı iken av öldürmeyin. İçinizden kim onu bilerek öldürürse kendisine bir ceza vardır. O ceza da, öldürdüğüne benzer bir hayvan olup, öldürülenin emsali olduğuna içinizden iki âdil kişinin karar vermesi gerekir. Ceza, Kâbe’ye ulaşıp orada kesilecek bir kurbanlıktır. Yahut fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmak şeklinde bir keffarettir, ta ki işlediğinin vebalini tatsın. Allah daha önce işl
enen
bu tür fiilleri affetti. Fakat kim dönüp tekrar böyle yaparsa Allah ...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû şehâdetu beynikum izâ hadara ehadekumul mevtu hînel vasiyyetisnâni zevâ adlin minkum ev âharâni min gayrikum in entum darabtum fîl ardı fe esâbetkum musîbetul mevt(mevti) tahbisûnehumâ min ba’dis salâti fe yuksîmâni billâhi in irtebtum lâ neşterî bihî sem
enen
ve lev kâne zâ kurbâ ve lâ nektumu şehâdetallâhi innâ izen le minel âsimîn(âsimîne)....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler
3.
şehâdetu
: şâhid yapın, şahitlik etsin
4.<...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer daha sonra bu şahitlerin günaha girdiği ortaya çıkarsa, şahitlikleri yüzünden hakları çiğn
enen
iki kişi onların yerine geçerek «bizim şahitliğimiz onlarınkinden daha doğrudur, biz hiçbir hakkı çiğnemiyoruz, yoksa zalimlerden oluruz» diye yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Bu şahitlerin yalan günahını işledikleri ortaya çıkarsa, hakları y
enen
ölü yakınlarından iki kişi onların yerini alsın ve 'Bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik; edersek zalimlerden oluruz' diye Allah'a yemin ettirin....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
İşte bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarına veya yeminlerinden sonra, yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah'tan korkun ve söyl
enen
i iyi dinleyin! Çünkü Allah fasıklar topluluğunu doğru yola çıkarmaz....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
İşte bu yol, tanıklığı gereğince yerine getirmelerine, yemin etmelerinden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına en yarayışlı olandır. Allah'tan korkun ve söyl
enen
e kulak verin. Allah, sapıklar topluluğunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Onlar, ayrıca, "Neden ona (al
enen
) bir melek gönderilmiş değil?" derler. Ama bir melek göndermiş olsaydık, muhakkak ki, her şeyin hükmü verilip bitmiş olurdu ve onlara (pişmanlık için) başka bir fırsat tanınmazdı....
Ənam Suresi, 10. Ayet:
And olsun ki, senden once bircok peygamberler alaya alinmisti, onlarla egl
enen
leri, alaya aldiklari sey mahvetti. *...
Ənam Suresi, 10. Ayet:
And olsun ki, senden önce birçok peygamberler alaya alınmıştı, onlarla eğl
enen
leri, alaya aldıkları şey mahvetti....
Ənam Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki; senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Onlarla eğl
enen
leri, alaya aldıkları şey çepeçevre kuşatıverdi....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
hem yerde debel
enen
hiç bir hayvan ve iki kanadiyle uçan hiç bir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar, biz kitâbda hiç bir tefrıt yapmamışızdır, sonra hepsi toplanır Rablarına haşrolunurlar...
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde debel
enen
hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde debel
enen
hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş da yoktur ki, sizin gibi birer ümmet (yaratılışları ve ihtiyaçları ile aynı birer nevi') olmasınlar! (Biz)kitabda (Levh-i Mahfûz’da) hiçbir şeyi eksik bırakmadık; sonra (hepsi) ancak Rablerinin huzûrunda toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde debel
enen
hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler....
Ənam Suresi, 44. Ayet:
Derken söyl
enen
leri, verilen öğütleri unuttukları zaman her şeyin kapılarını açtık onlara ve onlar, kendilerine verilen şeylerle genişliğe ulaştıkları gibi hemen ve ansızın onları tutup alıverdik de bütün umduklarından mahrum oldular....
Ənam Suresi, 58. Ayet:
De ki: "Eğer bu kadar şiddetle arzuladığınız şey benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda (verilmesi bekl
enen
) hüküm verilmiş olurdu. Ama kimin zulüm işlediğini en iyi Allah bilir"....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimize dalıp da onlarla eğl
enen
leri gördüğünde, başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana bunu unutturduğunda ise, hatırladıktan sonra artık o zalimler güruhuyla beraber oturma....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlenceye alan ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Ancak onunla (Kur'an'la) uyar ki, bir kimse kazandığından dolayı helake gitmesin. Aksi halde Allah'tan başka ne bir dostu ne de bir şefaatçisi olur. Her türlü fidyeyi verse de kabul edilmez. İşte bu duruma düşenler kazandıklarından dolayı helake sürükl
enen
lerdir. Onlara inkar etmelerine karşılık kızgın bir içecek ve acıklı bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyuncak ve eğlence haline getiren, kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri kendi hallerine bırak!Sen yalnız Kur’ân ile va’z et ki, Allah’tan başka yardımcısı ve şefaatçisi bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günahlar yüzünden helâke teslim edilmesin. O, her türlü fidyeyi denkleştirse bile, yine ondan kabul edilmez. İşledikleri günahları yüzünden helâke sürükl
enen
ler, mahvolanlar, işte bunlardır. İnkârlarından dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve acı veren bir azap vardır...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a boş yere iftirâ edenden, yahut, kendisine hiçbir şey vahyedilmediği halde bana da vahyedildi diyenden ve Allah'ın indirdiği hükümlere benzer hükümleri ben de yakında indireceğim diye söyl
enen
den daha zâlim kimdir ki? Meleklerin, ellerini uzattıkları ve delillerine karşı ululuk satmak istediğinizden ve haksız olarak Allah hakkında söylediğiniz şeylerden dolayı horlukla cezalandırılacak, aşağılık bir azâba uğrayacaksınız, haydi, kurtarın bugün canlarınızı dedikleri zaman o zâlimlerin, ölüm...
Ənam Suresi, 96. Ayet:
Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sek
enen
veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi). ...
Ənam Suresi, 96. Ayet:
1.
fâliku el ısbâhı
: sabahı yarıp çıkaran
2.
ve ceale el leyle
: ve geceyi kıldı (yaptı)
3.
sek
enen
: bir sukûn (dinlenme) vakti
4.
Ənam Suresi, 105. Ayet:
Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasipl
enen
bir toplum için onu iyice açıklayalım....
Ənam Suresi, 114. Ayet:
Allah size kitabı bölüm bölüm (yeterince) açıklanmış biçimde indirmişken, O'ndan başkasını mı hakem isteyeyim ? Kendilerine (daha önce) kitap verdiklerimiz bilirler ki, O (Kur'ân) elbette hak olarak Rabbından indirilmiştir. Artık sen şüphel
enen
lerden olma !...
Ənam Suresi, 114. Ayet:
Şimdi de: Allah size mufasselen kitab indirmiş iken ben Allahtan başkasını mı hakem istiyeceğim? kendilerine kitab verdiklerimiz de bilirler ki o temamiyle hakk olarak senin rabbından indirilmiştir, sakın şübhel
enen
lerden olma...
Ənam Suresi, 114. Ayet:
Şimdi de Allah size kitabı, içinde herşey inceden inceye açıklanmış olarak göndermişken Allah'tan başkasını mı hakem isteyeceğim? Kendilerine kitap verdiklerimiz de bilirler ki, o tamamıyla gerçek olarak Rabbin tarafından indirilmiştir. Sakın şüphel
enen
lerden olma!...
Ənam Suresi, 134. Ayet:
Size söyl
enen
uyarı, muhakkak gelecektir, siz onu engelleyemezsiniz....
Ənam Suresi, 142. Ayet:
O, hayvanlardan yük taşıyanları, etleri y
enen
leri ve yünlerinden döşekler, giyim eşyaları yapılanları yaratandır. Allah’ın size verdiği rızıklardan yiyin. Şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin peşlerine takılmayın, izlerinden gitmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır....
Ənam Suresi, 142. Ayet:
Yük taşımaya mahsus olan ve etleri için besl
enen
hayvanlardan, Allahın size rızık olarak verdiklerini yiyin ve Şeytanın izinden gitmeyin: unutmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır!...
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: 'Bana vahyolunanlar içinde bunu (bu haram dediklerinizi) yiyecek olan bir yiyici kimseye, haram kılınmış bir şey bulmuyorum; ancak (o şeyin) ölü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen bir hayvan) veya akıtılmış kan veya domuz eti, ki o pistir, veya (kesilirken) üzerine Allah’dan başkasının adı zikredilmiş (olmakla açıkça işl
enen
) bir fısk olması müstesnâ. Fakat (başkasının hakkına) tecâvüz edici ve haddi (zarûret mikdârını) aşıcı olmadan, kim(ölmeyecek kadar bunlardan yemeye) mecbur ka...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yahut: «Eğer bize kitap indirilmiş olsaydı, herhalde onlardan daha çok muvaffak olurduk.» demeyesiniz diye. İşte size Rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet geldi. Artık Allah'ın ayetlerini inkar edenden ve onlardan alıkoymaya kalkışandan daha zalim kim olabilir? Elbette Biz, o ayetlerimizi engellemeye yelt
enen
leri, bu suçları sebebiyle, en müthiş bir azapla cezalandıracağız....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: Ben, Allah'tan başka bir Rabb mı arayacağım? Halbuki O; herşeyin Rabbıdır. Herkes ne kazanırsa kendine aittir. Yük yükl
enen
kimse, başkasının yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbınızadır. Artık O; size ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir....
Əraf Suresi, 15. Ayet:
(Allah:) "Sen gözlenip ertel
enen
lerdensin" dedi....
Əraf Suresi, 15. Ayet:
(Tanrı:) "Sen gözlenip ertel
enen
lerdensin" dedi....
Əraf Suresi, 15. Ayet:
(Allah:) «Sen gözlenip ertel
enen
lerdensin» dedi....
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizl
enen
çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizl
enen
çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan olmamanız içindir."...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizl
enen
çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: «Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.»...
Əraf Suresi, 33. Ayet:
De ki: Rabbin ancak açığa vurulabilen ve gizl
enen
kötülüklerle günahı, haksız yere isyan etmeyi ve hiçbir delil indirmediği halde Allah'a şirk koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri tutup Allah'a isnâd ederek söylemenizi harâm etmiştir....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirl
enen
ler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacaklardır)....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
(Esmâ özelliklerinin açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı benlik taslayıp büyükl
enen
ler (var ya), işte onlar Nâr (ateş - dalga boyu yapı - radyasyon) ehlidirler! Onlar orada sonsuza dek kalıcılardır....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyükl
enen
ler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyükl
enen
ler, İşte onlar ateşin arkadaşlarıdır; orada sonsuzca kalacaklardır....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyükl
enen
ler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı kibirl
enen
lere gelince, onlar da ateş ehlidirler; orada sürekli kalacaklardır....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Muhakkak ki âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara kibirl
enen
ler; onlara gök kapıları açılmaz (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştıramazlar). Deve (veya urgan) iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler. Mücrimleri (suçluları) işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
İşaretlerimizi yalanlayıp, onlara karşı büyükl
enen
ler (var ya muhakkak ki) onlara semâ kapıları (hakikati müşahede boyutu) açılmaz ve halat iğne deliğinden geçinceye kadar (ki bu da olanaksızdır!) (onlar) cennete (varlıklarındaki Esmâ kuvvelerini yaşama şartlarına) dâhil olamazlar. . . Mücrimleri böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyükl
enen
ler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Kuşkusuz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyükl
enen
ler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şübhesiz ki âyetlerimizi yalanlayıp, ona karşı kibirl
enen
ler yok mu, onlara gök kapıları açılmaz ve deve, iğne deliğine girinceye kadar (onlar) Cennete giremezler. İşte suçluları (kâfirleri) ise, böyle cezâlandırırız!...
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyükl
enen
ler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkârları işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı kibirl
enen
lere semâ kapıları açılmaz; deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar da Cennete giremezler. Mücrimleri Biz işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ki âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara îmân etmekten kaçınıp böbürl
enen
lere gök kapıları açılmaz....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı Nâr (ateş - radyasyon) ehline: "Rabbimizin bize söz verdiklerini hakkıyla bulduk. . . Rabbinizin söz verdiklerini hakkıyla buldunuz mu?" diye nida ettiler. . . Onlar da: "Evet" dediler. . . (Derken) aralarından bir sesl
enen
: "Allâh lâneti zâlimler üzerinedir" diye ilan eder....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden sesl
enen
biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecek: "Bize rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden sesl
enen
biri (şöyle) seslenecektir: "Tanrı'nın laneti zalimlerin üzerine olsun."...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: «Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek olarak bulduk; siz de Rabbinizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?» Onlar da: «Evet» derler. Bundan sonra içlerinden sesl
enen
biri (şöyle) seslenecektir: «Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.»...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ceh
enen
m ashabı; cennet ashabına: Sudan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize akıtın, diye seslenirler. Onlar da derler ki: Doğrusu Allah; onları kafirlere haram kıldı....
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Onlar, kitapta söyl
enen
lerin gelip çıkmasını mı bekliyorlar ancak? Bir gün o söyl
enen
şeyler, o sözlerin sonucu gelecek de evvelce onu unutanlar, gerçekten de Rabbimizin peygamberleri diyecekler, hak olarak gelmişlerdi; şimdi şefaatçilerden biri var mı ki şefaat etsin bize, yahut da tekrar dünyâya dönmemize imkân verilse de oradayken yaptığımız işlerden başka işler yapsak. Gerçekten de kendilerine yazık etmişlerdir, aslı yokken inanıp durdukları mabutlar da onları bırakmış, kaybolup gitmiştir....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi başınıza gelebilecek tehlikeler hakkında uyarmak için sizden birine Rabbiniz tarafından bir tebliğ gelmesine hayret mi ediyorsunuz?Hatırlayın ki, O sizi Nuh kavminden sonra onların yerine geçirdi ve sizi bed
enen
güçlü kuvvetli, gösterişli kıldı. O halde Allah’ın nimetlerini unutmayıp zikredin ki felah bulasınız."...
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Onun kavminden ileri gelenlerden kibirl
enen
ler, onlardan îmân edenlerden güçsüz, zayıf gördüklerine şöyle dediler: “Salih'in şüphesiz onun Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” (Onlar): “Muhakkak ki; biz onunla gönderilen şeye inananlarız.” dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Salih’in kavminden imana gelmeyip kibirl
enen
ler, içlerinden iman eden zayıflar için, alay yollu, şöyle dediler; “- Siz Salih’in hakikaten Rabbi tarafından gönderilmiş bir Peygamber olduğunu biliyor musunuz?” Onlar da: “- Biz, doğrusu, onunla gönderilen her şeye iman edenleriz.” dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (büyükl
enen
ler), içlerinden inanıp da onlarca zayıf bırakılanlar (müstazaflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz gerçekten onunla gönderilene inançlılarız / inançlı olanlarız" dediler....
Əraf Suresi, 76. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
ellezîne istekberû
: kibirl
enen
kimseler
3.
innâ
: muhakkak ki biz
4.
bi ellezî
: onu (o şeyi)
Əraf Suresi, 76. Ayet:
Kibirl
enen
ler şöyle dedi: “Muhakkak biz, sizin inandığınız şeyi inkâr edenleriz.”...
Əraf Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine büyükl
enen
ler: 'Biz de sizin iman ettiğinizi inkar edenleriz' dediler....
Əraf Suresi, 76. Ayet:
Büyükl
enen
ler (şöyle) dedi: "Biz de gerçekten sizin inandığınıza küfredenleriz."...
Əraf Suresi, 76. Ayet:
(Yine) o kibirl
enen
kimseler: «Biz, doğrusu o sizin îman etdiğinizi inkâr ile kâfir olanlarız» dedi (ler). ...
Əraf Suresi, 76. Ayet:
O kibirl
enen
ler ise, "Doğrusu, biz sizin iman ettiğiniz şeyi inkâr ediyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizl
enen
insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizl
enen
insanlarmış!" demekten başka olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizl
enen
insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: «Onları (Lût'u ve taraftarlarını) kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizl
enen
insanlarmış!» demelerinden başka bir şey olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: "Yurudunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizl
enen
insanlarmış" demekten başka olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Hâlbuki kavminin cevâbı (alay ederek): 'Onları memleketinizden çıkarın! Çünki onlar fazla temizl
enen
insanlarmış!' demelerinden başka bir şey olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: -Çıkarın onları memleketinizden, çünkü onlar temiz olmaya öz
enen
insanlarmış! demekten başka bir şey olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: "Onları (şu Lût taraftarlarını) kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizl
enen
insanlarmış!" demelerinden başka olmadı....
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin cevabı: «Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizl
enen
insanlarmış!» demekten başka olmadı....
Əraf Suresi, 88. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
el meleu
: ileri gelenler
3.
ellezîne estekberû
: kibirl
enen
kimseler
4.
min kavmi-hi
: onun kav...
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Onun kavminden kibirl
enen
lerin ileri gelenleri şöyle dedi(ler): “Ya Şuayb, seni ve seninle beraber âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka ülkemizden çıkaracağız! Ya da siz mutlaka bizim milletimize (dînimize) dönersiniz.” (Şuayb A.S): “Şâyet biz kerih görüyorsak da mı?” dedi....
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Kavminin önde gelenlerinden büyükl
enen
ler dediler ki: "Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte inananları ya ülkemizden sürüp çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz." (Şuayb) "Biz istemesek de mi?" dedi....
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Halkından kibirl
enen
eşraf grubu: "Bak Şuayb!" dediler, "yeminle söylüyoruz:Ya tekrar dinimize dönersiniz. Ya da seni de, sana inanan taraftarlarını da ülkemizden süreriz!"Şuayb şöyle cevap verdi: "Peki, istemesek de mi dinimizden döndürüp süreceksiniz (Ya istemezsek ne olacakmış!)...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Musa, belirl
enen
vakitte bize gelince ve Rabbi kendisiyle konuşunca, 'Rabbim, bana görün, sana bakayım,' dedi. 'Beni göremezsin. Ancak şu dağa bak; yerinde durursa o zaman beni göreceksin,' dedi. Rabbi, dağa görününce onu paramparça etti ve bunun üzerine Musa kendinden geçti. Ayılınca, 'Sen yücesin, sana yöneliyorum. Ben (buna) inananların en önde olanıyım,' dedi....
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Musa, belirl
enen
sürede gelince ve rabbi kendisiyle konuşunca: "Rabbim, bana göster, seni göreyim" dedi. (Tanrı:) "Beni asla göremezsin. Ancak şu dağa bak; yerinde durursa o zaman beni göreceksin" dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen yücesin, sana tevbe ettim ve ben inançlıların ilkiyim" dedi....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere kibirl
enen
kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere böbürl
enen
leri âyetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün mucizeleri görseler de iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Haksız olarak arzda büyükl
enen
leri, mucizevî kuvvelerimden uzak tutacağım; çünkü onlar hangi mucizeyi görseler, ona iman etmezler! Rüşd yolunu görseler, o yola girmezler. . . Sapıklık yolunu görseler, onu yol edinirler. . . Bu, onların (hakikate) işaretlerimizi yalanlamaları ve onlardan gâfiller olmaları dolayısıyladır....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere büyükl
enen
leri ayetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün ayetleri (mucizeleri) görseler de iman etmezler. Doğru yolu görseler de onu yol olarak benimsemezler. Azgınlık yolunu görürlerse onu yol olarak benimserler. Bu, ayetlerimizi yalanlamaları ve onlara karşı umursuz davranmaları yüzündendir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere kibirl
enen
leri, âyetlerimi anlamaktan (Kur’an’ı kabulden) çevireceğim. Onlar (büyükl
enen
ler), her mû’cizeyi görseler de ona inanmazlar, rüşd yolunu da görseler onu kendilerine yol edinmezler. Fakat sapıklık yolunu görürlerse, onu yol edinirler. İşte böyle hareket etmeleri, âyetlerimizi yalan saymalarından ve onlardan gafil bulunmalarından dolayıdır....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere böbürl
enen
leri âyetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün mucizeleri görseler de iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere büyükl
enen
leri mucizelerimden çevireceğim. Her türlü mucizeyi de görseler inanmazlar. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Zira onlar ayetlerimizi yalanladılar ve aldırış etmediler....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Âyetlerimden uzaklaştıracağım yer yüzünde o haksızlıkla büyükl
enen
leri, ki her âyeti görseler de ona iyman etmezler, rüşd yolunu görseler de onu yol tutmazlar, ve eğer sapıklık yolunu görürlerse onu yol tutarlar, öyle: çünkü onlar âyetlerimizi tekzib etmeyi âdet edinmişler ve hep onlardan gâfil olagelmişlerdir...
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksızlıkla büyükl
enen
leri, ayetlerimden uzaklaştıracağım. Bütün mucizeleri görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler de onu yol tutmazlar. Eğer sapıklık yolunu görürlerse onu yol edinirler. Çünkü onlar ayetlerimizi yalanlamayı adet edinmişler ve onlardan gafil olagelmişlerdir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere büyükl
enen
leri ayetlerimden engelleyeceğim / çevireceğim. Onlar her türlü ayeti görseler bile inanmazlar. Dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler; azgınlık yolunu gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları nedeniyledir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yer yüzünde haksızlıkla kibirl
enen
leri âyetlerim (i idrâk) den çevireceğim. Onlar her âyeti görseler ona inanmazlar, akl-ı selimin yolunu (doğru yolu) görseler de onu bir yol edinmezler. (Fakat) azgınlığın yolunu görürlerse (yol diye işte) onu edinirler! Bu, âyetlerimizi yalan saydıklarından, onlardan gaafil olmalarındandır. ...
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere kibirl
enen
leri (de) âyetlerimden yakında uzaklaştıracağım. (Onlar) her mu'cizeyi görseler de (yine) ona îmân etmezler. Hem hidâyet yolunu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlığın yolunu görseler, onu (hemen kendilerine) yol edinirler. Bunun sebebi, şübhesiz onların âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kimseler olmalarıdır....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Haksız yere yeryüzünde büyükl
enen
kimseleri ayetlerimden uzak tutacağım. Onlar her ayeti görseler bile onu yol edinmezler. Taşkınlık yolunu gördüklerinde ise hemen onu yol edinirler. İşte bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmalarından dolayıdır....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Dünyada haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimi gereği gibi anlamaktan uzaklaştırırım. O kibirl
enen
ler her türlü mûcizeyi bile görseler yine de onlara iman etmezler. Doğru yolu görseler o yolu tutmazlar. Ama sapıklık yolunu görseler o yola girerler. Öyle! Çünkü onlar âyetlerimizi yalan saymayı âdet haline getirmiş ve onlardan gafil olagelmişlerdir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere büyükl
enen
leri âyetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar her âyeti görseler de yine ona inanmazlar. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler, ama azgınlık yolunu görseler, onu yol edinirler. Çünkü onlar, âyetlerimizi yalanladılar ve onları umursamaz oldular....
Əraf Suresi, 148. Ayet:
Musa'nın (belirl
enen
vakitte Tûr Dağı'na çıkması) ardından kavmi, kendi zînetlerinden üç boyutlu böğüren bir buzağı heykeli yapıp (tanrı) edindiler. O buzağının kendileriyle konuşamıyacağını ve bir yol da gösteremiyeceğini görmediler mi ?! Onu kendilerine ilâh edindiler; zaten onlar zâlimler idiler....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
1.
fe beddele
: böylece değiştirdi
2.
ellezîne zalemû
: onlar ki zulmettiler, zulmedenler
3.
min-hum
: onlardan
4.
kavlen gayra...
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Böylece onlardan zulmedenler, sözü; onlara söyl
enen
den başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine, yapmış oldukları zulümler sebebiyle, semadan onların üzerine bir azap gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söyl
enen
den başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söyl
enen
den başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlardan bilfiil zulmedenler, sözü, kendilerine söyl
enen
den başka (söz) ile değiştirdiler. . . Bu yüzden zulümlerinin karşılığı olarak semâdan azap irsâl ettik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden bir kısım zâlimler sözü değiştirdiler. Kendilerine söyl
enen
den başka bir şekle soktular. Zulmü, haksızlığı alışkanlık haline getirdikleri için biz de onların üzerlerine gökten azap yağdırdık....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söyl
enen
den başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Nihayet içlerinden o zulmedenler (edecekleri duayı eğlenceye alarak) sözü değiştirdiler, kendilerine söyl
enen
den başka şekle koydular (Hıtta’yi Hınta= Bizi bağışla’yı buğday mânası haline soktular.) Zulmü âdet edinmeleri sebebiyle, biz de üstlerine, gökten murdar bir azâp indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlarin zulmedenleri, kendilerine soyl
enen
sozu baskasiyle degistirdiler. Biz de, o zalimlere, zulumlerinden oturu gokten azap indirdik. *...
Əraf Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden haksızlığı âdet edinenler kendilerine söyl
enen
i başka bir söze çevirip değiştirdiler. Bu yüzden biz de onlara işledikleri haksızlığa karşılık gökten murdar bir azâb gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onların zulmedenleri, kendilerine söyl
enen
sözü başkasiyle değiştirdiler. Biz de, o zalimlere, zulümlerinden ötürü gökten azab indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söyl
enen
den başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Derken içlerinden o zulm edenler, sözü değiştirdiler, kendilerine söyl
enen
den başka bir şekle koydular, zulmü âdet etmeleri sebebiyle biz de üzerlerine Semadan bir azâb salıverdik...
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Derken içlerinden zulmedenler, sözü değiştirdiler, kendilerine söyl
enen
den başka bir şekle soktular; zulmu adet haline getirmeleri sebebiyle, Biz de üzerlerine gökten azap salıverdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden bir kısım zalimler, sözü değiştirdiler, kendilerine söyl
enen
den başka şekle soktular. Zulmü alışkanlık haline getirdikleri için biz de üzerlerine gökten azap yağdırdık....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söyl
enen
den başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Fakat içlerinden o zulmedenler sözü kendilerine söyl
enen
den başka bir şeyle koydu. Biz de üstlerine, zulmeder oldukları için, gökden murdar bir azâb indirdik. ...
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Fakat içlerinden zulmedenler, o sözü kendilerine söyl
enen
den başkasıyla değiştirdi; bu sebeble (biz de) zulmetmekte olduklarından dolayı üzerlerine gökten kötü bir azab gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden zulmedenler, kend, lerine söyl
enen
sözü başkasıyla değiştirdiler. Biz de onlara, zulmeder olduklarından dolayı gökten azab indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Ama (ne yazık ki), onlardan kötülüğe eğilimli olanlar kendilerine söyl
enen
sözü başka bir sözle değiştirdiler: ve bu yüzden Biz de, yaptıkları bütün kötülüklerin karşılığı olarak onların üzerine gökten bir bela, bir afet gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Fakat içlerinden zâlim olanlar, kendilerine söyl
enen
sözü başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulümlerinden dolayı gökten üzerlerine iğrenç bir azap gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onların zulmedenleri, sözü kendilerine söyl
enen
den başkası ile değiştirdiler. İşledikleri zulüm dolayısıyla onlara gökten bir azap gönderdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlardan zulme sapanlar, sözü kendilerine söyl
enen
den başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulme sapmaları dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onlardan zulmedenler, kendilerine söyl
enen
sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de zalimlikleri yüzünden onların üzerine gökten pek fena bir azap indirdik....
Əraf Suresi, 162. Ayet:
Onların zulme sapanları, sözü, kendilerine söyl
enen
in dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı saldık; çünkü zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 167. Ayet:
Rabbin ilan edip bildirmiştir ki: "Kıyamet sürecine kadar, kendilerine azabın en kötüsünü yapacak kimseleri mutlaka bâ'sedecektir". . . Muhakkak ki Rabbin, elbette Seriy'ul 'Ikab'dır (işl
enen
suçun karşılığını anında oluşturan). . . Muhakkak ki O elbette Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki; ben kendime, Allah'ın dilediğinden başka bir yarar ya da zarar dokunduracak güçte değilim. Eğer görünmeyeni, gaybı bilseydim, daha çok iyilik elde ederdim. Ve başıma hiçbir kötülük gelmezdi. Ben sadece müminler toplumuna sesl
enen
bir uyarıcı ve müjdeciyim....
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Eğer şeytandan bir engel, seni, emrolunduğun şeyi yapmaktan çevirecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, (söyl
enen
leri) hakkıyla işitendir, kalblerindekini tam bilendir....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güv
enen
kimselerdir....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Allah zikredilirken, Allah’a ibadet edilirken, Allah’ın dini, şeriatı anlatılırken mü’minler, lâyıkı veçhile ilgilenememe endişesiyle kalpleri ürperenlerdir; Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğu zaman imanlarını artıranlardır; sadece Rablerine dayanıp güv
enen
lerdir....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güv
enen
kimselerdir....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
Hani Rabbin melâikeye şöyle vahyetmişti: "Muhakkak ben sizinle beraberim (Allâh melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak ist
enen
{tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen}: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allâh'ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır). . . İman edenleri sâbitleyin. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım. . . (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına da...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu söyl
enen
ler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu söyl
enen
ler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(has
enen
), innallâhe semîun alîm(alîmun)....
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
1.
fe lem taktulû-hum
: oysa, halbuki onları siz öldürmediniz
2.
ve lâkinne allâhe
: ve lâkin, fakat, ama Allah
3.
katele-hum
: onları öldürdü
4.
...
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Siz, Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz. Lâkin Allah size yardım etmekle onları öldürdü. Ey Rasûlüm, düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı; ve bunu, güzel bir ganimet ve zafer tecrübesi vermek için (yaptı) Muhakkak ki Allah, (söyl
enen
leri) işiten, (her şeyi) bilendir....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Gerçek şu ki, Allah katında, yerde debel
enen
lerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Çünkü yer yüzünde debel
enen
lerin ındallah en kötüsü o sağırlar o dilsizlerdir ki hakkı akıllarına koymazlar...
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Çünkü yeryüzünde debel
enen
lerin Allah katında en kötüsü, gerçeği akıllarına koymayan o sağır ve dilsizlerdir....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Gerçek şu ki, Tanrı katında, yerde debel
enen
lerin en kötüsü (bir türlü) akletmez olan sağırlar ve dilsizlerdir....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Şübhe yok ki, (yeryüzünde) debel
enen
hayvanların Allah katında en kötüsü, o(hakkı) anlamayan sağırlar ve (o’nu i'tirâf etmeyen) dilsizlerdir!...
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Gerçek şu ki, Allah katında, yerde debel
enen
lerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Çünkü yeryüzünde debel
enen
lerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır dilsizlerdir....
Ənfal Suresi, 36. Ayet:
Bakın, hakkı inkara şartlanmış olanlar insanları Allahın yolundan çevirmek için (nasıl da) harcıyorlar mallarını; ve (daha da) harcayacaklar, ta ki bu harcadıkları kendileri için derin bir ızdırap ve yerinme (kaynağı) oluncaya kadar; ve sonra haklarından gelinecek! Ve (ölünceye kadar) hakkı inkarda dir
enen
bu kimseler topluca cehenneme tıkılacaklar,...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit (Bedir günü ey müslümanlar), siz vâdinin beri tarafında (Medine yakınında) idiniz; onlar (Düşmanlar) ise, öte yanında (Medine’den uzakta) ve süvarileri de sizden aşağıda (sahil kenarında sağlam ve sulu bir yerde) idiler. Eğer siz savaş için düşmanla muayyen bir vakitte karşılaşmak üzre sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki (az oluşunuzdan ve düşmanların da Peygamberin heybetinden korkmasından dolayı) vâdinizde ihtilâfa düşerdiniz. Fakat mukadder olan müslümanların zafer işini yerine getirmek...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani bir zaman siz vadinin yakın bir yerinde, onlar da uzak bir ucunda bulunuyordunuz; kervan ise sizden epeyce aşağıda idi; öyle ki, eğer (daha önce) onlarla (savaş konusunda) sözleşmiş olsaydınız, belirl
enen
vakitte (orada bulunmak hususunda) görüş ayrılığına düşerdiniz. Ama Allah, olacak bir durumu yerine getirmek için (sizi oldubittiyle karşılaştırdı). Tâ ki, mahvolacak olan, açık belgeleri (görüp) mahvolsun; yaşayacak olan da açık belgeleri (görüp öylece) yaşasın. Şüphesiz ki, Allah her şey...
Ənfal Suresi, 49. Ayet:
O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), "Bunları, dinleri aldatmış" diyorlardı. Halbuki kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güv
enen
i üstün ve galip kılacak O'dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir)....
Ənfal Suresi, 49. Ayet:
O sıra münafıklarla, kalblerinde bir hastalık bulunanlar (henüz İslâmı kabul etmekle imanları kökleşmiyenler), şöyle diyorlardı. “- Bu müslümanları, dinleri aldattı.” Halbuki Allah’a tevekkül edip ona güv
enen
galip olur. Çünkü Allah (her şeye) galiptir; (yaptıklarında) hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 49. Ayet:
O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), «Bunları, dinleri aldatmış» diyorlardı. Halbuki kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güv
enen
i üstün ve galip kılacak O'dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir)....
Ənfal Suresi, 53. Ayet:
Kâfirlere bu azabın yapılış sebebi şu: Bir kavim, kendilerinden olan iyi hali (kötülüğe) çevirmedikçe, Allah da onlara ihsan ettiği bir nimeti (azaba) çevirici değildir. Gerçekten Allah (her söyl
enen
i) işitendir, (bütün yapılanları) kemâliyle bilendir....
Ənfal Suresi, 55. Ayet:
Bütün o debel
enen
lerin Allah ındinde en şerlisi şol kimselerdir ki küfretmişlerdir de iymana gelmezler...
Ənfal Suresi, 55. Ayet:
Bütün debel
enen
lerin Allah katında en kötüsü küfretmiş olup imana gelmeyenlerdir....
Ənfal Suresi, 55. Ayet:
Allah katında kımıldayıp debel
enen
canlıların en kötüsü, inkara saplanıp da bir türlü iman etmeyenlerdir....
Ənfal Suresi, 55. Ayet:
Şübhesiz ki (yeryüzünde) debel
enen
hayvanların Allah katında en kötüsü, o kimselerdir ki, inkâr ettiler. Artık onlar îmân etmezler!...
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
1.
ve eıddû
: ve hazırlayın
2.
lehum
: onlar için
3.
mâsteta'tum (mâ isteta'tum)
: gücünüz ne kadar yeterse
4.
min kuvvetin
...
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Onlara karşı kuvvetiniz (gücünüz) ne kadar yeterse ve bağlanan (savaş için besl
enen
) atlardan (hazırlayın)! Onunla Allah'ın düşmanlarını ve sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka diğerlerini korkutun. Siz onları bilmezsiniz, Allah onları bilir. Allah'ın yolunda her ne infâk ederseniz, size vefa edilir (ödenir) ve siz zulmedilmezsiniz (haksızlığa uğratılmazsınız)....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Onlara karşı gücünüzün yettiğince kuvvet ve (cihad için) bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın ki, bunlarla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan ayrı sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bildiği daha başkalarını korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız karşılığı size verilir ve haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Siz de düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar her türlü kuvvet ve cihad için, bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın ki, bununla Allah düşmanını, kendi düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, onun sevabı eksiksiz size ödenir ve aslâ haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
(Ey Müslümanlar!) Onlara karşı gücünüzün yettiğince her türlü kuvveti ve (savaş için) besl
enen
atları (gereken araçları) hazırlayın. Bununla hem Allah'ın düşmanlarını, hem sizin düşmanlarınızı ve sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırırsınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, (karşılığı) size tastamam ödenir, hiç de haksızlığa uğramazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve cihad için besl
enen
atlardan hazırlık yapın, onunla hem Allah düşmanını korkutursunuz hem sizin düşmanınızı hem de onlardan başka diğerlerini ki onları siz bilmezsiniz, Allah bilir ve Allah yolunda her ne masraf verseniz ecri size tamamen ödenir, hiç de ziyan etmezsiniz....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Sizler de onlara karşı gücünüzün yettiği her çeşit kuvvetten savaş için besl
enen
atlardan hazırlayın; onunla hem Allah'ın düşmanı hem sizin düşmanınızı, hem de sizin bilmediğinizi fakat Allah'ın bildiği diğer düşmanlarınızı korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız mükafatı size tamamen ödenir ve hiç zarara uğramazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Siz de onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yetdiği kadar kuvvet ve (cihâd için) bağlanıb besl
enen
atlar hazırlayın ki bununla (bu hazırlanma ile) Allahın düşmanı ve sizin düşmanınız (olanlar) ı ve bunlardan başka sizin bilemeyib de Allahın bildiği diğerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız (ecri) size eksiksiz ödenir ve siz asla haksızlığa uğratılmazsınız. ...
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve (cihâd için) bağlanıp besl
enen
atlardan (sürekli bakımı yapılan savaş vâsıtalarından) hazırlayın; bununla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin kendilerini bilmediğiniz, Allah’ın onları bildiği diğer (düşman) kimseleri korkutursunuz. Hem Allah yolunda her ne şey sarf ederseniz, karşılığı size tam olarak verilir ve siz (aslâ) haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın ki bununla Allah'ın düşmanı, sizin düşmanınız ve bunlardan başka sizin bilmeyip te Allah'ın bildiği diğerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size ödenir ve siz asla zulmolunmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
(Ey iman edenler!) Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın. Bununla hem Allah'ın düşmanlarını, hem de sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında sizin bilmediğiniz Allah'ın bildiği diğer düşmanlarınızı korkutup yıldırırsınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size eksiksiz ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihâd için bağlanıp besl
enen
atlar hazırlayın. Bununla Allâh'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allâh'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allâh yolunda ne harcarsanız tam olarak size ödenir, hiç haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 66. Ayet:
Ancak, ALLAH sizde zayıflık bulunduğunu bildiğinden şimdi sizden yükü hafifletti. Sizden dirençli yüz kişi olsa, iki yüz kişiyi yenebilir. Sizden bin kişi olsa, ALLAH'ın izniyle iki bin kişiyi yenebilir. ALLAH sabredip dir
enen
lerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak, kendileriyle sizin (ey inananlar) bir andlaşma yapmış bulunduğunuz Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar arasından size karşı yükümlülüklerinde bundan böyle bir kusur işlemeyen ve size karşı kimseye arka çıkmayan kimseler bu söyl
enen
lerin dışındadırlar; öyleyse onlarla olan andlaşmanıza, üzerinde anlaştığınız süre doluncaya kadar riayet edin. (Ve bilin ki) Allah, yalnızca, kendisine karşı sorumluluk bilinci içinde olanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirl
enen
süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 9. Ayet:
İşterev bi âyâtillâhi sem
enen
kalîlen fe saddû an sebîlihî, innehum sâe mâ kânû ya'melûn(ya'melûne)....
Tövbə Suresi, 9. Ayet:
1.
işterev
: sattılar
2.
bi âyâti allâhi
: Allah'ın âyetlerini
3.
sem
enen
: bedel
4.
kalîlen
: az
Tövbə Suresi, 13. Ayet:
Andlarını bozan, elçiyi sürmeye yelt
enen
ve sizinle (savaşı) ilk defa başlatan topluluğa karşı savaşmıyacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? İnanıyorsanız asıl çekinmeniz gereken ALLAH'tır....
Tövbə Suresi, 13. Ayet:
Yeminlerini bozan ve Peygamber'i Mekke'den çıkarmaya yelt
enen
kimseler ile, üstelik size karşı savaşı başlatan taraf oldukları halde, savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa eğer mümin iseniz asıl Allah'dan korkmalısınız....
Tövbə Suresi, 13. Ayet:
Andlarını bozan, Elçiyi (Mekke'den) çıkarmağa yelt
enen
ve ilk önce kendileri siz(inle savaş)a başlamış olan bir kavimle savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer gerçekten inanan insanlar iseniz, kendisinden korkmanıza en lâyık olan Allah'tır....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
(Haram ayları) terketmek (ertelemek) ancak küfürde artıştır. Kâfirler onunla saptırılır. Allah'ın haram ettiği şeyin (haram ayların) adedinin (müddetinin) uyması için onu (tehir edilen, ertel
enen
ayı) bir yıl helâl sayarlar ve onu (tehir edilen, ertel
enen
ayı) bir yıl haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram ettiği şeyi helâl sayarlar. Onların kötü amelleri onlara süslendi (güzel gösterildi). Ve Allah, kâfir kavmi hidayete erdirmez....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
(Aylara) ilave yapmak, (onların) hakkı tanımaktan kaçınma tavırları içinde olsa olsa fazladan bir örnek, hakkı inkara yelt
enen
leri (daha da) saptıran bir (vesile)dir. Bu (ilaveyi), ayların sayısını Allahın yasak kıldığı takvime uyarlamak amacıyla bir yıl olumlayıp bir yıl yasak sayıyor ve böylece Allahın yasak kıldığı şeyi (kendilerince) meşrulaştırmaya kalkışıyorlar. Kendi yaptıkları (bu) kötülük güzel görünüyor onlara. Zaten Allah hakkı tanımaktan kaçınan insanları doğru yola yöneltmez....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Söz budur ancak; sadakalar, yoksulların, hiçbir şeyi bulunmayanların, o malı toplayıp devşirmeye memûr olanların, gönülleri Müslümanlıkla uzlaştırılmak ist
enen
kişilerin, kölelerle tutsakların, borçluların, Allah yolunda savaşanların ve yolda kalmışların hakkıdır, Allah'ın hükmüdür bu ve Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar Allâh'tan bir farz olarak; ancak yoksullar, düşkünler, sadaka işleri ile ilgili çalışanlar, İslâm'a yönlendirilmek ist
enen
ler, köleler, borçlular, Allâh yolunda (harcama) ve yolcular içindir. . . Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah tarafından bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekât toplayıcıları, kalbleri müslümanlığa ısındırılmak ist
enen
ler, mükâteb köleler, borçlular, Allah yolundaki gaziler ve yolda kalmışlar. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, ancak fakirler, miskinler, zekat toplama görevlileri, kalpleri islamiyete ısındırılmak ist
enen
ler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah tarafından kesin olarak böyle farz edildi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekât gelirleri) sadece yoksullara, düşkünlere, zekât toplamakla görevli memurlara, kalpleri islâma ısındırılmak ist
enen
lere, sözleşmeli kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışanlara ve yarı yolda kalanlara verilir. Bu paylaştırma sırası Allah tarafından belirlenmiştir. Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, Allahdan bir farz olarak, ancak fakirlere, miskinlere, (sadakaların) üzerine me'mur olanlara, kalbleri (müslümanlığa) alışdırılmak ist
enen
lere, kölelere, esirlere, (borcundan fazla nisaabı olmayan) borçlulara, Allah yolunda (harcamıya) ve yol oğluna (ya'ni memleketinde zengin bile olsa meşru' bir maksadla seyr-ü sefer ederken muhtâc kalmış olan yolculara) mahsusdur. Allah hakkıyle bilendir, tam hüküm ve hikmet saahibidir. ...