Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Onlar, her türlü planı yapmışlardı. Oysaki dağları yerinden oynatacak derecede güçlü olduğunu sandıkları planları Allah'ın d
enet
imi altındadır....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan böyle başka kadınlarla evlenmen, eşlerini boşayıp yerine iyi olması hoşuna gitse bile başka kadın alman sana helal olmaz. Ancak antlaşma yolu ile hak sahibi olduğun hariç. Allah, her şeyi gözetleyip d
enet
leyendir....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, kendi yolunda bir duvarın taşları gibi k
enet
lenip saf tutarak savaşanları sever....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel mesk
enet
u ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve mesk
enet
vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve mesk
enet
vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmeler...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve mesk
enet
binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve mesk
enet
damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve mesk
enet
damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Yine bir vakit şöyle demiştiniz: 'Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret helvası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!' (Mûsâ da onlara:) 'O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır' dedi. Böylece üzerlerine zillet ve mesk
enet
(yoksullu...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için Rabbine duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın. ” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var. ” demişti. Üzerlerine zillet ve mesk
enet
, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haks...
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi siz ey iman edenler, (g
enet
ik geçmişi bu olan Yahudilerin) size inanmalarını mı ümit ediyorsunuz? Oysa onların bir kısmı vardı ki, kelâmullahı (Musa'yı) dinler, dediklerini anlar, sonra da bile bile tahrif ederlerdi (değiştirirler başka anlamlara çevirirlerdi)....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Ve le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe seneh(s
enet
in), ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammer(yuammere), vallâhu basîrun bimâ ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
1.
ve le tecidenne-hum
: ve mutlaka onları bulursun
2.
ahrasa
: en hırslı, çok hırslı
3.
en nâsi
: insanlar
4.
alâ hayâtin
<...
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve
enet
tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ has
enet
en ve fîl âhirati has
enet
en ve kınâ azâben nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men yekûlu
: kim derse
3.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
4.
âti-nâ
: bize ver
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, savaş haram olan ayda savaşı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan çıkarmak, onu inkâr etmek, halkı Mescid-i Harâm'dan m
enet
mek ve mescit ehlini, oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitneyse adam öldürmeden de beterdir. Gücü yeterse sizi dininizden döndürmedikçe sizinle savaştan geri kalmaz onlar. Sizden birisi dininden döndü de kâfir olarak öldü mü işlediği hayırlı işler, dünyada da heder olup gitmiş demektir, âhirette de. O...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid- i Haram'dan m
enet
mek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Birbirinize belirli bir süreye kadar borç verdiğiniz zaman onu yazın (s
enet
yapın). Aranızda bir kâtip onu adaletle yazsın. Ve kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, aynı şekilde yazsın. İzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve emirlerinden sakınsın) ve ondan bir şey eksiltmesin. Fakat, eğer üzerinde hak olan (borçlu) olan kişi, sefih (aklı ermeyen) veya zayıf (küçük, güçsüz) ise veya kendisi onu (söy...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Yolculukta olup bir yazıcı bulamasanız, ödemeyi garantileyecek bir s
enet
veya makbuz gönderin. Birbirinize bu şekilde güvenirseniz, senedin sahibi ödemeyi zamanında yapsın ve Rabbi olan ALLAH'ı saysın. Tanıklığı gizlemeyin. Kim gizlerse kalbi günahkardır. ALLAH tüm yaptıklarınızı bilir....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskeneh(mesk
enet
u), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
1.
duribet
: vuruldu
2.
aleyhim
: onların üzerine
3.
ez zilletu
: zillet
4.
eyne mâ
: nerede olursa
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Nerede bulunsalar üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. —Allah'ın ve inanan insanların ahdine sığınmış olanlar müstesna— Allah'tan gelen bir gazaba uğradılar; üzerlerine mesk
enet
damgası vuruldu. Sebebine gelince : Onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar; haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Onların bu tutumu (Allah'a) isyan etmelerinden ve (ilâhî) sınırları aşıp aşırı gitmelerindendi....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
nerede bulunsalar zillet altında kalmağa mahkûmdurlar, meğerki Allahın ahdına ve mü'minlerin ahdına sığınmış olsunlar, döne dolaşa Allahın gazabına müstehıkk oldular ve mesk
enet
altında ezilmeğe mahkum kaldılar, çünkü Allahın âyetlerine küfrediyorlardı ve Peygamberleri bile bile haksızlıkla öldürüyorlardı, çünkü âsi olmuşlardı ve aşırı gidiyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Nerede bulunsalar, (cizye vermek şartıyla) Allah’ın ahdi ve insanların(mü’minlerin) ahdi ile (sığınmış olmaları) müstesnâ, üzerlerine aşağılık (damgası)vurulmuştur; Hem Allah’ın gazabına uğradılar ve üzerlerine mesk
enet
(yoksulluk damgası)vuruldu! Bu, şübhesiz onların, Allah’ın âyetlerini inkâr etmekte ve haksız yere peygamberleri öldürmekte olmaları sebebiyledir. (Ve yine) bu, (onların) isyân etmeleri ve haddi aşmakta olduklarından dolayıdır....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onların üzerlerine nerede bulunurlarsa bulunsunlar zillet (damgası) vurulmuştur. Meğer ki, Allah Teâlâ'dan bir ahde ve nâstan bir ahde sarılsınlar. Ve Allah Teâlâ'dan bir gazaba uğradılar ve onların üzerine mesk
enet
de vuruldu. Bu da onların âyât-ı ilâhîyyeye küfretmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri sebebiyledir. Çünkü âsi olmuşlar ve haddi tecavüz eylemekte bulunmuşlardı....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Allah’tan gelmiş olan bir ipe ve insanlar tarafından uzatılan bir ipe (sisteme) tutunmaları müstesna, onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine zillet damgası vurulmuştur. Allah’ın gazabına uğramış, mesk
enet
e mahkûm edilmişlerdir. Bu, onların Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyle olmuştur. Çünkü âsi olmuşlar ve haddi aşmışlardır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
İn temseskum has
enet
un tesû’hum, ve in tusibkum seyyietun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum keyduhum şey’a(şey’en), innallâhe bi mâ ya’melûne muhît(muhîtun). ...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
1.
in temses-kum
: eğer size değerse, dokunursa
2.
has
enet
un
: hasene, iyilik, güzellik
3.
tesû'-hum
: onları hüzünlendirir
4.
...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Summe enzele aleykum min ba’dil gammi em
enet
en nuâsen yagşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayral hakkı zannel câhiliyyeh(câhiliyyeti), yekûlûne hel lenâ minel emri min şey’(şey’in), kul innel emre kullehu lillâh(lillâhi), yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lek(leke), yekûlûne lev kâne lenâ minel emri şey’un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimul katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yum...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele
: indirdi
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
min ba'di
: sonradan, ...den sonra, arkasında...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (em
enet
en) (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Tanrı'ya karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak : "Bu buyruktan bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz buyruğun tümü Tanrı'nındır". Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu buyruktan bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine ö...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Onların Rabbi de dualarına şöyle icabet buyurdu: "Sizden gerek erkek, gerek kadın, hayır işleyen hiçbir kimsenin çalışmasını zayi etmem. Çünkü siz birbirinizdensiniz, birbirinizden farkınız yoktur. Benim rızam için hicret edenlerin, vatanlarından sürülenlerin, Benim yolumda işkenceye, zarara uğrayanların, Benim yolumda savaşanların ve öldürülenlerin, Elbette kusurlarını örtecek ve elbette onları Allah tarafından mükâfat olarak içinden ırmaklar akan c
enet
lere yerleştireceğim. En güzel ödüller All...
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey imân edenler, sabrederek mücadeleye devam edin, sebat ve kararlılık gösterin. Hazırlıklı ve uyanık olun, sabrederek mücadelede yarışı siz kazanın, gücünüzü, birliğinizi, devletinizi, topraklarınızı, ümmetin menfaatlerini korumak, îlây-ı kelimetullah (Allah’ın düzeninin hakim kılınması) ve tebliğe devam edebilmek için dinî, sosyal, siyasî, ekonomik müesseseler, savunma işbirlikleri kurun, öncü teşekküller, araştırma-geliştirme kurumları oluşturarak münasebetlerinizi ilerletin, ordular, özel sa...
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkeklerin ve kadınların üremesini sağlayıp yaygınlaştıran Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Adını kullanarak biri birinizden istekte bulunduğunuz Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun, akrabalık bağlarını, akrabalık haklarını koruyun. Unutmayın ki, devamlı Allah’ın d
enet
imi altındasınız....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar gözetin ve d
enet
leyin. Onlarda bir olgunlaşma hissettiğinizde hemen mallarını kendilerine teslim edin, büyüyüp ellerine alacaklar diye o malları israfla yemeye kalkmayın. İhtiyacı olmayan tenezzül etmesin. Muhtaç olan da örfe uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman karşılarında şahit bulundurun. Hesabınızı doğru tutmak için Allah'ın hareketlerinizi hesaba çekmesi yeter!...
Nisa Suresi, 21. Ayet:
Ve onu nasıl alırsınız ki, biribirinize mukar
enet
te bulundunuz, ve sizden kuvvetli bir ahit almışlardır....
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Sizin üzerinize (şu kadınlar) haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, hemşireleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, birâderinizin kızları, hemşirenizin kızları; ve sizi emzirmiş olan süt analarınız, süt hemşireleriniz, zevcelerinizin valideleri, ve kendilerine mukar
enet
te bulunmuş olduğunuz zevcelerinizden yanlarınızda bulunan üvey kızlarınız. Şâyet zevcelerinize mukar
enet
te bulunmamış iseniz sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve kendi sulblerinizden olan oğullarınızın zevceleri de ve iki hemşire...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; d
enet
leyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Nisa Suresi, 40. Ayet:
İnnallâhe lâ yazlimu miskâle zerreh(zerretin), ve in teku has
enet
en yudâıfhâ ve yu’ti min ledunhu ecran azîmâ(azîmen)....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
allâhe
: Allah
3.
lâ yazlimu
: zulmetmez, haksızlık yapmaz
4.
miskâle
: ölçü, ağırlık, mikta...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin). Ve in tusıbhum has
enet
un yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min indike. Kul kullun min indillâh(indillâhi). Fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen)....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
1.
eyne mâ
: nerede
2.
tekûnû
: olursunuz
3.
yudrik-kum
: size yetişir, erişir
4.
el mevtu
: ölüm
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Mâ esâbeke min has
enet
in fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen). Ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
1.
mâ
: şey (ne ise)
2.
esâbe-ke
: sana isabet etti
3.
min has
enet
in
: bir güzellik, bir iyilik
4.
fe
: işte o
Nisa Suresi, 80. Ayet:
Rasûlullah’a itaat eden, tebliğ ettiği Kur’ân’a, teşriine, sünnetine uyup uygulayan Allah’a itaat etmiş olur. Bilesin ki, Kurân’a ve sünnetine itaatten yüz çevirenler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam edenler, elimizden kurtulacaklarını zannetmesinler. Biz seni onların üzerinde koruma, d
enet
im ve zabıta memuru olarak görevlendirmedik....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Men yeşfa’ şefâaten has
enet
en yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten)....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
1.
men
: kim, kimse, kişi
2.
yeşfa'
: şefaat eder, yardımcı olur
3.
şefâaten has
enet
en
: güzel şefaat, iyiliğe yardım etme
4.
y...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim hayırlı bir işe aracılık eder, haklı bir meselenin çözümünde üstün çaba gösterirse, onun kazandıracağı nimetlerden pay ve sevap kazanır. Kim de kötü bir işe aracılık eder, haksız bir mesele için koşuşturursa onun da işin vebalinden sorumluluğunu gerektiren bir payı olur. Allah her şeyi d
enet
ler, amelleri kaydeder, karşılığını verir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar, sizin ahvâlinizi gözetip dururlar. Siz, Allah'ın lütfüyle bir fetih elde ederseniz biz de derler, sizinle değil miydik? Kâfirlere bir zafer payı düşse üstünlüğünüzü temin etmedik mi, inananların, size hücumunu m
enet
medik mi derler. Kıyamet gününde, Allah hakkınızda hükmeder ve Allah, kâfirlere, müminler aleyhine bir yol, bir başarı vermez....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Yahûdi olanlardan meydana gelen zulüm yüzünden de onlara helâl edilen tertemiz şeyleri haram ettik ve bu, halkın çoğunu Allah yolunda m
enet
meleri....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Yahudilerin yaptıkları zulümden, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden, m
enet
melerinden dolayı kendilerine (daha önce) helâl kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık...
Nisa Suresi, 160. Ayet:
(160-16) 1 Yahudilerin haksizliklarindan, coklarini Allah yolundan m
enet
melerinden, yasak edilmisken faiz almalari ve insanlarin mallarini haksizlikla yemelerinden oturu kendilerine helal kilinan temiz seyleri onlara haram kildik. Onlardan inkar edenlere, elem verici azap hazirladik....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Yahudilerin haksızlıklarından, çoklarını Allah yolundan m
enet
melerinden, yasak edilmişken faiz almaları ve insanların mallarını haksızlıkla yemelerinden ötürü kendilerine helal kılınan temiz şeyleri onlara haram kıldık. Onlardan inkar edenlere, elem verici azab hazırladık....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
(160-161) Hasılı o Yahudilerden taşan bir zulüm, insanları Allah yolundan m
enet
meleri, kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faizi almaları, halkın mallarını haksızlıkla yemeleri yüzündendir ki Biz, kendilerine daha önce helâl kılınan bazı temiz nimetleri haram kıldık ve içlerinden kâfir kalanlara can yakıcı azap hazırladık....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
(160-16) 1 Yahudilerin haksizliklarindan, coklarini Allah yolundan m
enet
melerinden, yasak edilmisken faiz almalari ve insanlarin mallarini haksizlikla yemelerinden oturu kendilerine helal kilinan temiz seyleri onlara haram kildik. Onlardan inkar edenlere, elem verici azap hazirladik....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
Yahudilerin haksızlıklarından, çoklarını Allah yolundan m
enet
melerinden, yasak edilmişken faiz almaları ve insanların mallarını haksızlıkla yemelerinden ötürü kendilerine helal kılınan temiz şeyleri onlara haram kıldık. Onlardan inkar edenlere, elem verici azab hazırladık....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
(160-161) Hasılı o Yahudilerden taşan bir zulüm, insanları Allah yolundan m
enet
meleri, kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faizi almaları, halkın mallarını haksızlıkla yemeleri yüzündendir ki Biz, kendilerine daha önce helâl kılınan bazı temiz nimetleri haram kıldık ve içlerinden kâfir kalanlara can yakıcı azap hazırladık....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Ne Allah’ın hac âdetlerine, ne haram aya (Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarına), ne kurbanlık hediyelere, ne (onlardaki) gerdanlıklara, ne de Rablerinden gerek fazlını ve gerek rızâsını arayarak Beyt-i Harâm’ı kasdedip gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan m
enet
tiler diye bir kavme karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze götürmesin. İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yard...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey Inananlar! Allah'in nisanelerine, hurmet edilen aya, (Kabe'ye) hediye olan kurbanliga, gerdanliklar takilan hayvanlara, Rab'lerinden bol nimet ve riza talep ederek Beyt-i Haram'a gelenlere sakin hurmetsizlik etmeyin. Ihramdan ciktiginiz zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan m
enet
tigi icin bir topluluga olan kininiz, asiri gitmenize sebep olmasin; iyilikte ve fenaliktan sakinmakta yardimlasin, gunah islemek ve asiri gitmekte yardimlasmayin. Allah'tan sakinin, Allah'in cezasi siddetli...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey İnananlar! Allah'ın nişanelerine, hürmet edilen aya, hediye olan kurbanlığa, gerdanlıklar takılan hayvanlara, Rab'lerinden bol nimet ve rıza talep ederek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan m
enet
tiği için bir topluluğa olan kininiz, aşırı gitmenize sebep olmasın; iyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah'tan sakının, Allah'ın cezası şiddetlidir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! ne Allahın şeâirine, ne şehri harâma, ne kurbanlık hediyyelere, ne gerdanlıklarına ne de mevlâlarının gerek fazlını ve gerek rızasını arayarak beyti harâma doğru gelenlere sakın hurmetsizlik etmeyin, ihramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanın, sizi Mescidi haramdan m
enet
tiler diye bir takımlarına karşı beslediğiniz kin sakın sizi tecavüze sevk etmesin, birr-ü takvâ üzere yardımlaşın, günah-ü taaddi üzere yardımlaşmayın, Allahdan korkun çünkü Allahın ıkabı çok şiddetli...
Maidə Suresi, 11. Ayet:
Ey mü’minler! Allah’ın üzerinizdeki ni’metini hatırlayın. Hani bir kavim (Kureyş) size ellerini uzatmayı (sizi öldürmeyi) kurmuştu da Allah, bunların ellerini sizden m
enet
mişti. Allah’dan korkun. Müminler yalnız Allah’a tevekkül etsinler....
Maidə Suresi, 11. Ayet:
Ey imân edenler! Sizin üzerinize olan nîmet-i ilâhiyeyi yâd ediniz ki bir vakit bir kavim size ellerini uzatmayı kurmuştu, onların ellerini Cenâb-ı Hak sizden m
enet
ti. Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz ve mü'minler artık Allah Teâlâ'ya tevekkül etsinler....
Maidə Suresi, 11. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk size el uzatmaya, sizi öldürüp yok etmeye teşebbüs etmişti de O, bunların ellerini size zarar vermekten m
enet
mişti. Allah’ın hukukuna haksızlık etmekten sakının! Müminler yalnız Allah’a dayansınlar....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Kâle fe innehâ muharremetun aleyhim erbaîne s
enet
(s
enet
en), yetîhûne fîl ardı fe lâ te’se alel kavmil fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fe inne-hâ
: artık muhakkak ki o (orası)
3.
muharremetun
: haram kılınmış
4.
aleyhim
: onlara
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da (Ey Muhammed !) önündeki kitabı (Tevrat, Zebur ve İncil'i) doğrulayan, onları gözetip d
enet
liyerek tashîh eden HAK KİTAB'I indirdik. Artık onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet; sana gelen haktan sonra onların heveslerine uyma. Her biriniz için bir şeriat ve açık bir yol meydana getirdik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı ; ama size verdiğiyle sizi denemek için (tek bir ümmet yapmadı). O halde hayırlara koşuşun ; hepinizin dönüşü ancak Allah'adır. Hakkında ayrılığ...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, daha önceki kitapları, hem tasdik edici, hem de onları d
enet
leyici olarak bu kitabı, gerçeğin ta kendisi olarak indirdik. O halde bütün Ehl-i kitabın aralarında, Allah’ın sana indirdiği ile hükmet, sana gelen bu hakikati terkedip de onların keyiflerine uyma!Her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği farklı şeriatlar dairesinde sizi imtihan etmek istediği için ayrı ayrı ümmetler yaptı. Öyleyse durmayın, ...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu d
enet
leyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, t...
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Bâri, hükümleri bilenleri ve bilginleri, onları, suç olan sözleri söylemekten ve haram yemekten m
enet
selerdi. İşledikleri iş, ne de kötüdür....
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten m
enet
selerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!...
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten m
enet
selerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!...
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Hahamları ve din adamları onları bu günah sözleri söylemekten, haram yemekten m
enet
meli değil miydi? İşledikleri ne fena!...
Maidə Suresi, 63. Ayet:
Rabbânilerin ve hahamların, onları günâh söz söylemekten, harâm yemekten m
enet
meleri gerekmezmiydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!...
Maidə Suresi, 79. Ayet:
İşledikleri kötülükten, birbirlerini m
enet
mezlerdi. Gerçekten de yaptıkları iş, ne de kötüydü....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
(116-118) Hem Allah Teâlâ: "Ey Meryem oğlu İsa!" Sen mi insanlara "Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin" dedin? sorguladığı vakit o şöyle diyecek: "Hâşa! Sen şerikden ve her noksandan münezzehsin Ya Rabbî! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem doğru olmaz, bana yakışmaz." "Hem söylediysem malûmundur elbet. Benim varlığımda olan her şeyi Sen bilirsin, ama ben Sen’in Zatında olanı bilemem. Bütün gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin." "Sen ne emrettinse ben onlara, bundan başka bir şey söyle...
Maidə Suresi, 117. Ayet:
'Ben onlara, yalnızca bana emrettiğini söyledim. Benim Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin.' dedim. 'İçlerinde bulunduğum müddetce, kutsal kitabı bilen, onlara tebliğ eden, çözüm üreten, örnek bir önder, olanları, doğruları bilen ve konuşan bir şâhit idim. Fakat sen, ecelimle benim ruhumu alarak ölümümü gerçekleştirince, onları d
enet
leyen sadece Sen oldun. Sen her an, açık-gizli, her şeye şâhitsin...
Maidə Suresi, 117. Ayet:
Onlara sadece bana emrettiğini söyledim: «Benim de Rabbim, sizin de Rabblniz olan Allah'a kulluk edin». Onlar arasında bulunduğum sürece kendilerine şâhid idim. Beni aralarından tutup aldığında, üzerlerinde d
enet
leyici olarak (sadece) sen kaldın ; sen her şeye yeterince şâhidsin....
Maidə Suresi, 117. Ayet:
(116-118) Hem Allah Teâlâ: "Ey Meryem oğlu İsa!" Sen mi insanlara "Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin" dedin? sorguladığı vakit o şöyle diyecek: "Hâşa! Sen şerikden ve her noksandan münezzehsin Ya Rabbî! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem doğru olmaz, bana yakışmaz." "Hem söylediysem malûmundur elbet. Benim varlığımda olan her şeyi Sen bilirsin, ama ben Sen’in Zatında olanı bilemem. Bütün gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin." "Sen ne emrettinse ben onlara, bundan başka bir şey söyle...
Maidə Suresi, 118. Ayet:
(116-118) Hem Allah Teâlâ: "Ey Meryem oğlu İsa!" Sen mi insanlara "Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin" dedin? sorguladığı vakit o şöyle diyecek: "Hâşa! Sen şerikden ve her noksandan münezzehsin Ya Rabbî! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem doğru olmaz, bana yakışmaz." "Hem söylediysem malûmundur elbet. Benim varlığımda olan her şeyi Sen bilirsin, ama ben Sen’in Zatında olanı bilemem. Bütün gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin." "Sen ne emrettinse ben onlara, bundan başka bir şey söyle...
Ənam Suresi, 103. Ayet:
'Allah, gözleri ve akılları d
enet
im ve idraki içine alırken, gözler Allah’ı dünyada göremez, akıllar dünyada ve âhirette Allah’ı kavrayamaz. O hikmetine nüfuz edilmeyen yüce varlıktır ve gizli-açık her şeyden haberdardır.'...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
'Size Rabbinizden önünüzü aydınlatan, ufkunuzu açan, güven sağlayan, basiretinizle anlayabileceğiniz Kur’ân âyetleri gelmiştir. Kim basiretli davranarak hakkı görürse, faydası kendisine, kim de kör kesilmeye devam ederse zararı kendisinedir. Benim sizin üzerinizde, koruma, d
enet
im, zabıta görevim yok.'...
Ənam Suresi, 107. Ayet:
Eğer Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, onlar ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşamazlardı. Biz seni, onlar üzerinde koruma, d
enet
im memuru olarak, inzibat olarak görevlendirmedik. Sen onların adına Allah’a karşı savunma yapamazsın; Allah adına onların üzerinde zor da kullanamazsın....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Hel yanzurûne illâ en te’tiyehumul melâiketu ev ye’tiye rabbuke ev ye’tiye ba’du âyâti rabbik(rabbike), yevme ye’tî ba’du âyâti rabbike lâ yenfeu nefsen îmânuhâ lem tekun âm
enet
min kablu ev kesebet fî îmânihâ hayrâ(hayran), kul intezırû innâ muntezırûn(muntezırûne)....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
1.
hel
: ...mi?
2.
yanzurûne
: bakıyorlar, bekliyorlar
3.
illâ
: ancak, sadece mutlaka, illâ
4.
en te'tiye-hum
: o...
Ənam Suresi, 160. Ayet:
Men câe bil has
enet
i fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne)....
Ənam Suresi, 160. Ayet:
1.
men
: kim
2.
câe
: geldi
3.
bi el has
enet
i
: bir hasene ile
4.
fe lehu
: artık, o taktirde onundur
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, onların (o ikisinin) görünmesi ayıp olan ve kendilerinden örtülmüş (gizlenmiş) yerlerinin açığa çıkarılması için onlara vesvese verdi ve sonra da şöyle dedi: “Rabbiniz (ikinizin Rabbi) sadece iki melek olursunuz veya (orada) ebedî kalanlardan olursunuz, diye bu ağaçtan sizin ikinizi m
enet
ti (nehyetti).”...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan o ikisinin bedenlerinden gizlenmiş olan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbinizin sizi bu ağaçtan m
enet
mesi sırf melek yahut sonsuz hayat süreceklerden olmamanız içindir dedi....
Əraf Suresi, 20. Ayet:
seytan, ayip yerlerini kendilerine gostermek icin onlara fisildadi: «Rabbinizin sizi bu agactan m
enet
mesi melek olmaniz veya burada temelli kalmanizi onlemek icindir.»...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: 'Rabbinizin sizi bu ağaçtan m
enet
mesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.'...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan bedenlerini ortaya çıkarmak için onlara fısıldadı: 'Rabbinizin sizi bu ağaçtan m
enet
mesinin sebebi, ikinizin birer melek veya birer ebedi varlık olmamanız içindir,' dedi....
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: “Rabbiniz, sırf melek olursunuz veya burada ebedi kalanlardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan m
enet
ti, başka bir sebepten değil. ” dedi....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Onları böylece aldattı. Derken o ağacın meyvesinden tadınca avret yerlerini gördüler ve cennetteki ağaçların yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye koyuldular. Rableri nidâ edip onlara dedi ki: Sizi, şu ağacın meyvesini yemeden m
enet
medim mi ve demedim mi ki Şeytan, hiç şüphe yok ki size apaçık bir düşmandır....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları aldatıp bulundukları yerden aşağı indirdi. Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine göründü ve üzerlerini cennet yaprakları ile örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rabbleri onlara: 'Ben sizi bu ağaçtan m
enet
memiş miydim ve size 'şüphesiz ki şeytan size açık bir düşmandır' dememiş miydim?' diye seslendi....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan m
enet
memiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Boylece onlarin yanilmalarini sagladi. Agactan meyve tattiklarinda kendilerine ayip yerleri gorundu, cennet yapraklarindan oralarina ortmege koyuldular. Rableri onlara, «Ben sizi o agactan m
enet
memis miydim? seytanin size apacik bir dusman oldugunu soylememis miydim? diye seslendi....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeğe koyuldular. Rableri onlara, 'Ben sizi o ağaçtan m
enet
memiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?' diye seslendi....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları yalanlarla aldattı. Ağacı tadınca bedenleri kendilerine göründü. Üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri kendilerini çağırdı: 'O ağaçtan ikinizi m
enet
medim mi ve şeytanın ikinize düşman olduğunu söylemedim mi?'...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan m
enet
memiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"...
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Cennet yapraklarından oralarına örtmeye başladılar. Rableri onlara: “Ben sizi o ağaçtan m
enet
memiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?” diye nidâ etti....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: «Ben sizi bu ağaçtan m
enet
memiş miydim? Ve şeytanın da sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?»...
Əraf Suresi, 57. Ayet:
Allah, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak estirendir. Belli bir süre sonra, rüzgârlar yüklü ağır bulutları hafif bir şeymiş gibi kaldırıp yüklendiği zaman, biz onları ölü bir beldeye hayat vermek için sevkederiz, sürükleriz. O suyu, o beldeye indiririz. O su ile her türlü meyvayı o beldede üretiriz. Biz su ile g
enet
ik şifrelerini harekete geçirerek bitkilere hayat verdiğimiz gibi ölüleri de kabirlerden dirilterek çıkarırız. Herhalde düşünür, bundan ibret alırsınız....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
İnananları tehdît ederek Allah yolundan m
enet
mek ve o yolun eğri bir hâle gelmesini sağlamak için her yolun başında oturup pusu kurmaya kalkmayın ve hatırlayın o zamânı ki azlıktınız, o sizi çoğalttı. Bozgunculukta bulunanların sonuçları ne olmuş, ne hale gelmişler, bakın da görün....
Əraf Suresi, 95. Ayet:
Summe beddelnâ mekânes seyyietil has
enet
e hattâ afev ve kâlû kad messe âbâenad darrâu ves serrâu fe ehaznâhum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne)....
Əraf Suresi, 95. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
beddel-nâ
: değiştirdik
3.
mekâne es seyyieti
: kötülüğün yerini
4.
el has
enet
e
: iyilik
<...
Əraf Suresi, 131. Ayet:
Fe izâ câethumul has
enet
u kâlû lenâ hâzih(hâzihî), ve in tusibhum seyyietun yettayyerû bi mûsâ ve men meah(meahu), e lâ innemâ tâiruhum indallahi ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Əraf Suresi, 131. Ayet:
1.
fe
: artık, bundan sonra
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
câet-hum el has
enet
u
: onlara hasene, iyilik geldi
4.
kâlû
: ...
Əraf Suresi, 156. Ayet:
Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ has
enet
en ve fîl âhıreti innâ hudnâ ileyk(ileyke), kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’(şey’in), fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn(yu’minûne)....
Əraf Suresi, 156. Ayet:
1.
vektub (ve uktub)
: ve yaz
2.
lenâ
: bize
3.
fî hâzihi ed dunyâ
: bu dünyada
4.
has
enet
en
: hasene, iyilik (der...
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Bir de "Daha önce atalarımız yalnızca müşrik olarak yaşarlardı; biz de onların devamı bir zürriyetiz (onların g
enet
ik özelliklerinin devamıyız); Hakk'ı inkâr eden atalarımız yüzünden bizi helâk mı edeceksin?" demeyesiniz (için yukarıdaki olayı açıkladık. Zira her insan İslâm fıtratı {programı} üzere yaratılır. Din anlayışı çevresinin şartlandırmasıyla başlar)....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O sizi bir tek nefisten (aynı g
enet
ik özellikten) yarattı. Ondan da eşini yarattı ki dinginlik bulsun. Eşine yaklaşınca, hafif bir yükle yüklendi ve onunla gezindi. Yükü ağırlaşınca her ikisi Rab'leri ALLAH'a: 'Bize kusursuz bir çocuk verirsen şükredenlerden olacağız,' diye yalvardılar....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, o (Zât-ı Ecell-i Âlâ)dır ki, sizi bir nefisten yaratmıştır ve eşini ondan yapmıştır ki onunla ünsiyette buluna. Vaktâ ki ona mukar
enet
te bulundu, hafif bir yük yüklendi. Bir müddet bununla gidip geldi. O zaman ki, ağırlaştı. Allah Teâlâ'ya, Rablerine dua ettiler ki eğer bize bir sâlih çocuk verir isen andolsunki, biz elbette şakirlerden oluruz....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
İz yugaşşîkumun nuâse em
enet
en minhu ve yunezzilu aleykum mines semâi mâen li yutahhirakum bihî ve yuzhibe ankum riczeş şeytâni ve li yarbıta alâ kulûbikum ve yusebbite bihil akdâm(akdâme)....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
1.
iz
: idi, olmuştu, olduğu zaman
2.
yugaşşî-kum
: sizi bürüyor, kaplıyor
3.
en nuâse
: uyuklama hali
4.
em
enet
en
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani kendisinden bir güvenlik (em
enet
en) olarak sizi bir uyuklama bürüyüp (yatıştırıyordu). [Susuzluğun oluşturduğu bunalımdan] Sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (umutsuzluğu) sizden savmak / gidermek, kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (yeryüzünde) sağlamlaştırmak için üzerinize gökten su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların, Kabe'deki namazları hile ve m
enet
mekten başka bir şey değil. İnkarınızdan dolayı azabı tadın....
Ənfal Suresi, 36. Ayet:
İnkar edenler, insanları ALLAH yolundan m
enet
mek için paralarını harcarlar ve daha da harcamaya devam edecekler. Fakat bu, sonradan kendileri için bir üzüntü kaynağı olacak ve ardından yenilecekler. İnkar edenler cehenneme sürüleceklerdir....
Tövbə Suresi, 50. Ayet:
İn tusıbke has
enet
un tesu'hum, ve in tusıbke musîbetun yekûlû kad ehaznâ emrenâ min kablu ve yetevellev ve hum ferihûn(ferihûne)....
Tövbə Suresi, 50. Ayet:
1.
in tusıb-ke
: eğer sana isabet ederse
2.
has
enet
un
: bir iyilik, bir hasene, bir hayır
3.
tesu'-hum
: onları üzer
4.
ve in t...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
İnnemâ meselul hayâtid dunyâ ke mâin enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı mimmâ ye'kulun nâsu vel en'âm(en'âmu), hattâ izâ ehazetil ardu zuhrufehâ vezzeyy
enet
ve zanne ehluhâ ennehum kâdirûne aleyhâ etâhâ emrunâ leylen ev nehâren fe cealnâhâ hasîden ke en lem tagne bil ems(emsi), kezâlike nufassilul âyâti li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
1.
innemâ
: sadece, yalnız, ancak
2.
meselu el hayâti ed dunyâ
: dünya hayatının meselesi (örneği, durumu)
3.
ke mâin
: su gibidir
4.
Yunus Suresi, 90. Ayet:
Ve câveznâ bi benî isrâîlel bahre fe etbeahum fir’avnu ve cunûduhu bagyen ve advâ(adven), hattâ izâ edrekehul gareku kâle âmentu ennehu lâ ilâhe illellezî âm
enet
bihî benû isrâîle ve ene minel muslimîn(muslimîne). ...
Yunus Suresi, 90. Ayet:
1.
ve câvez-nâ
: ve biz geçirdik
2.
bi benî isrâîle
: İsrailoğullarını
3.
el bahre
: deniz
4.
fe etbea-hum
: böyle...
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Fe lev lâ kânet karyetun âm
enet
fe nefeahâ îmânuhâ, illâ kavme yûnus(yûnuse), lemmâ âmenû keşefnâ anhum azâbel hızyi fîl hayâtid dunyâ ve metta’nâhum ilâ hîn(hînin). ...
Yunus Suresi, 98. Ayet:
1.
fe
: bundan sonra, artık
2.
lev lâ
: keşke olsaydı, olmaz mıydı
3.
kânet
: oldu
4.
karyetun
: bir ülke, bir kar...
Hud Suresi, 12. Ayet:
Belki de sen, onların: 'Ona bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi' diyerek seni yalanlamaları endişesiyle sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını tebliğ etmeyi terkedeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. Unutma ki, sen sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcısın. Her şeyi d
enet
leyen, her şeyin kaydını yapan, hesabını soran, himaye eden Allah’tır....
Hud Suresi, 56. Ayet:
'Ben Allah’a, Rabbime, Rabbinize dayanıp güvendim, işlerimi ona havale ettim. Yürüyen bütün canlılar, koyduğu düzenin gereği, yalnızca Allah’ın koruması, gözetimi ve d
enet
imi altındadır. Çünkü benim rabbim, doğru, muhkem, güvenli bir düzenin var edeni, koruyanı ve devamını sağlayanıdır.' dedi....
Hud Suresi, 56. Ayet:
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp d
enet
lemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"...
Hud Suresi, 56. Ayet:
"Ben gerçekten, benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan Tanrı'ya tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp d
enet
lemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"...
Hud Suresi, 56. Ayet:
«Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp d
enet
lemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)»...
Hud Suresi, 57. Ayet:
'Söylediklerime aldırmaz, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirirseniz Allah’ın azâbından kurtulamazsınız. Ben size özgürce tebliğe memur olduğum dini tebliğ ettim. Rabbim dilerse sizin yerinize başka bir kavmi getirir. Ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Rabbim her şeyi d
enet
lemekte, kaydetmekte, koruyup kollamaktadır.' dedi....
Hud Suresi, 57. Ayet:
Eğer benim çağrıma sırt dönecek olursanız, ben size gönderilen mesajı duyurdum. Rabbim, sizin yerinize başka bir toplum getirir. Siz O'na hiçbir zarar dokunduramazsınız. Hiç kuşkusuz, her şey Rabbimin gözetimi ve d
enet
imi altındadır....
Hud Suresi, 57. Ayet:
Eğer haktan yüz çevirirseniz, ben müsterihim, zira size ulaştırmakla görevli olduğum buyrukları size tebliğ ettim. Rabbim dilerse, sizi gönderip yerinize başka bir topluluk getirir. Ama siz O’na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Muhakkak ki Rabbim her şeyi d
enet
lemektedir....
Hud Suresi, 86. Ayet:
Eğer mü’minseniz, Allah’ın arınmış nimeti, helâlinden bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde d
enet
im, zabıta görevi yapamam.' dedi....
Hud Suresi, 88. Ayet:
Dedi ki: 'Ey kavmim! Ya ben Rabbimden gelen açık bir belge üzere isem ve O beni kendi katından güzel bir rızıkla rızıklandırmışsa? Sizi m
enet
tiğim şeylerde size karşı aykırılıkta bulunmak istemiyorum. [11] Gücümün yettiği ölçüde düzeltme yapmaktan başka bir şey istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben O'na güvendim ve O'na gönülden yönelirim....
Hud Suresi, 88. Ayet:
Şu'ayb dedi ki: «Ey kavmim! Şayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi m
enet
tiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum. Muvaffakiyetim de ancak Allah'ın yardımı ile olacaktır. Ben yalnızca O'na dayandım ve ancak O'na döneceğim.»...
Hud Suresi, 88. Ayet:
"Ey kavmim, dedi, bakın, ya ben Rabbimden bir kanıt üzerinde isem ve (O), bana kendinden güzel bir rızık vermişse? Ben size m
enet
tiğim şeylerde size aykırı davranmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadar düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allâh(ın yardımı) iledir. Yalnız O'na dayandım ve yalnız O'na yönelirim!"...
Hud Suresi, 103. Ayet:
Bunda, âhiretin, ebedî yurdun azâbından korkanlar için gerçekten ibretler, uyarılar vardır. Hesap günü olması sebebiyle, kıyamet günü bütün insanların toplanacağı bir gündür. Bu, ümmetlerin ve insanların d
enet
lendiği, hesaba çekildiği, delilleri, şâhitleri ortaya konarak, mü’minlere yapılan zulmün hesabının sorulduğu bir gündür....
Yusif Suresi, 66. Ayet:
Babaları: 'Hepiniz kuşatılıp, çaresiz kalmadıkça, onu mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına bir söz, bir yemin vermedikçe, onu asla sizinle göndermem' dedi. Onlar da, Allah’a and içerek babalarına söz verince, babaları: 'Bu söylediklerimizi d
enet
leyen, kaydeden, hesabını soracak, şâhitlik edecek olan Allah’tır' dedi....
Rəd Suresi, 6. Ayet:
Ve yesta’cilûneke bis seyyieti kablel has
enet
i ve kad halet min kablihimul mesulât(mesulâtu), ve inne rabbeke lezû magfiretin lin nâsi alâ zulmihim, ve inne rabbeke le şedîdul ıkâb(ıkâbi)....
Rəd Suresi, 6. Ayet:
1.
ve yesta'cilûne-ke
: ve senden acele (acil) istiyorlar
2.
bi es seyyieti
: kötülüğü
3.
kable el has
enet
i
: iyilikten önce
4.
Rəd Suresi, 11. Ayet:
Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup d
enet
lerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil has
enet
is seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri). ...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
1.
vellezîne (ve ellezîne)
: ve o kimseler
2.
saberû
: sabrettiler
3.
ibtigâe
: istedi
4.
vechi rabbi-him
: Rab'le...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin işlediği ameller, hakettiği mükâfatlar ve cezalar sebebiyle, sorumluluklarının gereğini yapmalarını isteyeni, d
enet
leyeni, üzerlerinde hükümranlığının icabını, hükmünü icra edeni, Allah’ı mı alaya alıyorlar? Bir de tutup ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortaklar koştular. 'Onlara isimler verip durun bakalım. Yoksa siz ona yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz? Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman...
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Bizim arzı (yeri) alıp onu uçlarından nasıl eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Allah öyle hükmeder ki onun hükmünü d
enet
leyecek hiç bir merci yoktur. O, hesabı çabuk görür....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Bizim yeryüzüne gelip de onu kenarlarından eksiltmekte olduğumuzu onlar görmediler mi? Allah hükmeder; Onun hükmünü d
enet
leyecek hiç kimse yoktur. Onun hesap görmesi ise pek çabuktur....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Görmüyorlar mı ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Allah hükmeder; O'nun hükmünü d
enet
leyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Onlar kuracakları tuzağı kurdular. Fakat tuzakları dağları yerlerinden oynatabilecek nitelikte olsa bile, Allah'ın d
enet
imi altındadır....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Seni konuk kabûl etmekten m
enet
medik miydi dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Onlar: 'Biz seni başkalarına karışmaktan m
enet
memiş miydik?' dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
'İnsanlarla diyalog kurmaktan seni m
enet
memiş miydik,' dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: “Biz seni elâlemin işine karışmaktan m
enet
memiş miydik?”...
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Onlarsa: "Biz seni elalemin işine karışmaktan m
enet
memiş miydik (şunu bunu korumak sana mı kalmış!)" dediler....
Hicr Suresi, 70. Ayet:
"Seni âlemlerden (başkalarının işine karışmaktan) m
enet
memiş miydik?" dediler....
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
Ve kîle lillezînettekav mâ zâ enzele rabbukum, kâlû hayrâ(hayren), lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh(has
enet
en), ve le dârul âhıreti hayr(hayrun), ve le ni’me dârul muttekîn(muttekîne). ...
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
1.
ve kîle
: ve denir
2.
mâzâ
: ne
3.
enzele
: indirdi
4.
rabbu-kum
: sizin Rabbiniz
Nəhl Suresi, 41. Ayet:
Vellezîne hâcerû fillâhi min ba’di mâ zulimû li nubevvi ennehum fîd dunyâ haseneh(has
enet
en), ve le ecrul âhıreti ekber(ekberu), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Nəhl Suresi, 41. Ayet:
1.
ve ellezîne hâcerû
: ve hicret edenler
2.
fîllâhi (fî allâhi)
: Allah yolunda
3.
min ba'di mâ
: şeyden sonra
4.
zulimû
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi, birbirinizi aldatmaya vâsıta edinmeyin, sonra ayağınız adamakıllı pekişip yerleştikten sonra kayıverir ve halkı, Allah yolundan m
enet
menize karşılık kötülüğe uğrarsınız ve hakkınız olur pek büyük azap....
Nəhl Suresi, 122. Ayet:
Ve âteynâhu fîd dunyâ haseneh(has
enet
en), ve innehu fîl âhıreti le mines sâlihîn(sâlihîne)....
Nəhl Suresi, 122. Ayet:
1.
ve âteynâ-hu
: ve biz ona verdik
2.
fî ed dunyâ
: dünyada
3.
has
enet
en
: haseneler, güzellikler, iyilikler, (pozitif) dereceler
4.
Nəhl Suresi, 125. Ayet:
Ud’u ilâ sebîli rabbike bil hikmeti vel mev’ızatil has
enet
i ve câdilhum billetî hiye ahsen(ahsenu), inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne). ...
Nəhl Suresi, 125. Ayet:
1.
ud'u
: davet et, çağır
2.
ilâ sebîli
: yola
3.
rabbi-ke
: senin Rabbinin
4.
bi el hikmeti
: hikmet ile
Taha Suresi, 92. Ayet:
Dedi ki: «Ey Harun! Onların dalâlete düştüklerini gördüğün zaman seni ne m
enet
ti?»...
Taha Suresi, 117. Ayet:
Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ'sı...
Ənbiya Suresi, 6. Ayet:
Mâ âm
enet
kablehum min karyetin ehleknâhâ, e fe hum yu’minûn(yu’minûne). ...
Ənbiya Suresi, 6. Ayet:
1.
mâ âm
enet
: îmân etmedi
2.
kable-hum
: onlardan önce
3.
min karyetin
: ülkelerden (biri)
4.
ehleknâ-hâ
: onu bi...
Ənbiya Suresi, 78. Ayet:
Dâvûd ve Süleyman’ı da hatırlayarak insanlara anlat. Hani onlar ziyan verilmiş ekili bir tarla konusunda muhakemeler yaparak hükümler veriyorlardı. Bir kavmin davar sürüsü birilerinin ekinine girip yayılmıştı. Biz de onların, bu tür görevler yapan hakimlerin hükümlerini, idarecilerin tasarruflarını d
enet
lemeye, tesbite devam ediyoruz....
Ənbiya Suresi, 82. Ayet:
Şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık yapan ve bunun dışında başka işler görenleri de onun hizmetine verdik. Onları biz d
enet
im altında tutuyorduk....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar. . . Eğer bâ'stan (yeni bir yapıyla yaşama devamdan) şüphe içinde iseniz; (düşünün ki önceden) sizi bir topraktan, sonra spermden, sonra bir g
enet
ik yapı, embriyodan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık; açık seçik bildirelim! Dilediğimizi muayyen bir süre rahimlerde tutarız, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız, sonra kemâle erme çağınıza ulaşmanız için (gerekeni sağlarız). . . Sizden kiminiz (erken yaşta) vefat ettirilir, kiminiz de bildiklerini unutmuş hâlde ömr...
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Ve yesta’cilûneke bil azâbi ve len yuhlifallâhu va’deh(va’dehu), ve inne yevmen inde rabbike ke elfi s
enet
in mimmâ teuddûn(teuddûne)....
Həcc Suresi, 47. Ayet:
1.
ve yesta'cilûne-ke
: ve senden acele (olarak) istiyorlar
2.
bi el azâbi
: azabı
3.
ve len yuhlife allâhu
: ve Allah asla dönmez (mutlaka yerine getirir)
Möminun Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki insanı tıyn'den (balçıktan; su + mineral terkibinden) meydana gelen bir sülaleden (sperm - g
enet
ik yapıdan) yarattık....
Möminun Suresi, 14. Ayet:
Sonra o nutfeyi bir alaka (g
enet
ik yapılı embriyo) yarattık, sonra o alakayı bir mudga (bir çiğnemlik et) yarattık, sonra o mudgaya kemikler yarattık, nihayet o kemiklere de et giydirdik. . . Sonra onu bir başka (ruhun oluşumu) ile inşa ettik. . . Yaratıcıların en güzeli Allâh, ne yücedir!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylece ona, gözümüzün önünde (Bizim d
enet
imimizde) ve vahyimizle bir gemi yapmasını vahyettik. Böylece emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı zaman hemen ona (gemiye) her çiftten ikişer tane ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında bir söz (hüküm) geçenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Bana hitap etme (onlar için bir şey, bir af isteme). Muhakkak ki onlar, boğulacak olanlardır (boğulmalarına daha önce hükmedilmiş olanlardır)....
Furqan Suresi, 4. Ayet:
Ve o küfredenler «bu sırf bir iftira onu o, uydurdu, diğer bir kavim de buna karşı ona muav
enet
te bulundu» dediler, doğrusu zulm-ü tezvire gittiler...
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Görmediler mi arzı ki, orada her cömert çiftten (g
enet
ik çifte sarmalından) nice (şeyler) yetiştirip büyüttük?...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Süleyman uçar kuvvetleri, kuşları gözden geçirdi, d
enet
ledi. 'İbibiği niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?' dedi....
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Kuşları d
enet
ledi ve dedi ki: 'Neden Hudhud'u göremiyorum? Yoksa kayıplardan mı oldu?...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Kuşları d
enet
ledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?"...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Bir de kuşları d
enet
leyip araştırdı, derken, «nerede Hüdhüd'ü (çavuşkuşu) göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı ?...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Kuşları d
enet
ledi ve, 'Neden hüdhüdü görmüyorum, yoksa kaçak mı?' dedi....
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Bir de kuşları d
enet
ledi ve: «Bana ne oluyor, Hüdhüd'ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Süleyman, ordusunun kuşlardan oluşan birliğini d
enet
leyince dedi ki «Hüdhüd'ü niçin göremiyorum, yoksa burada değil mi?...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Kuşları d
enet
ledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?"...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Ve kuşları d
enet
ledikten sonra dedi ki: «Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?»...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Kuşları d
enet
lerken, 'Hüdhüdü niye göremiyorum?' dedi. 'Yoksa kayıplara mı karıştı?...
Nəml Suresi, 46. Ayet:
Kâle yâ kavmi lime testa’cilûne bîs seyyieti kablel haseneh(has
enet
i), lev lâ testagfirûnallâhe leallekum turhamûn(turhamûne)....
Nəml Suresi, 46. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
lime
: neden, niçin
4.
testa'cilûne
: acele istiyorsunuz, acele ediyorsu...
Nəml Suresi, 89. Ayet:
Men câe bil has
enet
i fe lehu hayrun minhâ, ve hum min fezein yevmeizin âminûn(âminûne)....
Nəml Suresi, 89. Ayet:
1.
men
: kim, kimse
2.
câe
: geldi
3.
bi el has
enet
i
: hasenat, kazanılan dereceler
4.
fe
: işte, o zaman
Qəsəs Suresi, 28. Ayet:
Mûsâ: 'Bu, seninle benim aramda. Bu iki süreden hangisini tamamlarsam tamamlayayım, bana darılmak-kırılmak yok. Söylediklerimizi d
enet
leyen, kaydını yapan, hesabını soracak, şahitlik edecek olan Allah’tır.' dedi....
Qəsəs Suresi, 54. Ayet:
Ulâike yu’tevne ecrehum merreteyni bimâ saberû ve yedraûne bil has
enet
is seyyiete ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne)....
Qəsəs Suresi, 54. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
yu'tevne
: verilir
3.
ecre-hum
: onların ecirleri, ücretleri
4.
merreteyni
: iki kez, ik...
Qəsəs Suresi, 84. Ayet:
Men câe bil has
enet
i fe lehu hayrun minhâ ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczellezîne amilûs seyyiâti illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Qəsəs Suresi, 84. Ayet:
1.
men
: kim
2.
câe
: geldi
3.
bi
: ile
4.
el has
enet
i
: hasene, iyilik, sevap
Ənkəbut Suresi, 14. Ayet:
Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî, fe lebise fîhim elfe s
enet
in illâ hamsîne âmâ(âmen), fe ehazehumut tûfânu ve hum zâlimûn(zâlimûne)....
Ənkəbut Suresi, 14. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
erselnâ
: biz gönderdik
3.
nûhan
: Nuh
4.
ilâ kavmi-hi
: onun kavmine
Rum Suresi, 19. Ayet:
Ölüden diriyi, tohum ve yumurtadan canlıyı Allah çıkarır. Diriden ölüyü, canlıdan tohum ve yumurtayı da o çıkarır. Yeryüzünü, ölümünün ardından o canlandırıyor. İşte siz de, g
enet
ik şifreleri harekete geçirilerek hayat verilen bitkiler gibi, kabirlerinizden çıkarılacaksınız....
Loğman Suresi, 17. Ayet:
'Sevgili oğlum, namazı gözet, iyiliği emret, kötülükten m
enet
ve başına gelene sabret. Bunlar temel davranışlardandır.'...
Səcdə Suresi, 5. Ayet:
Yudebbirul emre mines semâi ilel ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe s
enet
in mimmâ teuddûn(teuddûne)....
Səcdə Suresi, 5. Ayet:
1.
yudebbiru
: tedbir eder, düzenler
2.
el emre
: emir, Allah'tan gelen ve Allah'a dönen herşey
3.
min es semâi
: göklerden
4.
...
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
Mü’minlerin etrafınızda k
enet
lenmesi sebebiyle sizi kıskanırlar. Düşman hücumu sırasında, korkulu durumlar gelip çattı mı, üzerlerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi, gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku geçince ise, ganimetten, hazineden fazla pay alma ihtirasına kapılarak, keskin dilleriyle sizi incitirler. Onlar iman etmiş değildirler. Bunun için Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bunu yapmak Allah’a kolaydır....
Əhzab Suresi, 21. Ayet:
Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun has
enet
un limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıre ve zekerallâhe kesîrâ(kesîren). ...
Əhzab Suresi, 21. Ayet:
1.
lekad
: andolsun
2.
kâne
: oldu (vardır)
3.
lekum
: sizin için
4.
fî resûli allâhi
: Allah'ın Resûl'ünde
Səba Suresi, 14. Ayet:
Fe lemmâ kadaynâ aleyhil mevte mâ dellehum alâ mevtihî illâ dâbbetul ardı te’kulu minseeteh(minseetehu), fe lemmâ harre tebeyy
enet
il cinnu en lev kânû ya’lemûnel gaybe mâ lebisû fîl azâbil muhîn(muhîni)....
Səba Suresi, 14. Ayet:
1.
fe
: o zaman, artık
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
kadaynâ
: karar verdik
4.
aleyhi
: ona, onun üzerine
<...
Səba Suresi, 21. Ayet:
Halbuki, şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak âhirete, ebedî yurda inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip bilelim diye ona bu fırsatı verdik. Rabbin her şeyi d
enet
lemekte, kaydetmekte, koruyup kollamaktadır....
Səba Suresi, 43. Ayet:
Ve onlara karşı bizim açık açık âyetlerimiz okunduğu vakit, dediler ki: «Bu, bir adamdır ki, sizi atalarınızın ibadet ettikleri şeyden m
enet
mek istiyor.» Ve dediler ki: «Bu (Kur'an) başka değil, sırf uydurulmuş bir iftiradır.» Ve kâfir olanlar, hak için de kendilerine geldiği vakit dediler ki: «Bu apaçık bir sihirden başka değil.»...
Səba Suresi, 45. Ayet:
Onlardan öncekiler de yalanlamıştı (g
enet
ik özellik)! (Oysa bunlar) onlara verdiğimizin onda birine bile ulaşmamışlardır. . . (Buna rağmen) Rasûllerimi yalanladılar. . . İşte bak, benim de onları inkârımın sonucu nasıl oldu!...
Səba Suresi, 46. Ayet:
Rasulüm onlara: 'İlimde, teknikte, ahlakî güzellikte çağınızın örneği, önderi olarak Allah için, ikişer ikişer, birer birer, harekete geçip İslâmî sorumlulukları sırtlanarak yerine getirmenizi; insanlara İslam esaslarını öğretmenizi; İslâmî eğitimi kurumsallaştırmanızı, İslamda sebatınızı; ailenizin ve halkınızın meselelerine itina göstermenizi; ihtiyaçlarını karşılamanızı, sorumluluklarının gereğini yapmalarını istemenizi; İslam ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığını d
enet
lemenizi; bunları yapar...
Səba Suresi, 47. Ayet:
'Ben sizden bir ücret, bir mükâfat istemedim. İstemişsem eğer, o sizin olsun. Benim ücretim, mükâfatım, yalnızca Allah’a aittir. O açık-gizli her şeyi her an d
enet
liyor ve her şeye şâhittir.' de....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Allah, rüzgârları gönderen, bulutları harekete geçirendir. Biz bulutları, ölü, kurak bir beldeye sevkederiz. Ölümünün ardından, o topraklara hayat veririz. Ölülerin ölümden önceki vasıflarla diriltilmesi de g
enet
ik şifreleri harekete geçirilen toprakların canlandırılması gibidir....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allâh sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı; sonra sizi çiftler (ikili g
enet
ik sarmal) olarak meydana getirdi. O'nun (g
enet
ik sarmaldan açığa çıkan) ilmi dışında hiçbir dişi (üreten) ne hamile kalır (üretim aşamasına geçer) ve ne de doğurur (yeni bir canlı meydana getirir). . . Bir yaşam sahibinin ömür süresi muhakkak bir kitapta (yaratılış g
enet
ik kodlarında) yazılıdır! Muhakkak ki bu Allâh üzerine çok kolaydır....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Şüphe yok ki biz, boyunlarına lâleler vurduk, elleri, âdeta çenelerine k
enet
lendi lâlelerle, bu yüzden onlar, başlarını dimdik tutarlar....
Zümər Suresi, 10. Ayet:
Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh(has
enet
un), ve ardullâhi vâsiah(vâsiatun) innemâ yuveffas sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb(hisâbin). ...
Zümər Suresi, 10. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ
: ey
3.
ıbâdı
: benim kullarım
4.
ellezîne
: kimseler, onlar
Zümər Suresi, 62. Ayet:
Allah her şeyin yaratıcısıdır. Her şeyi d
enet
leyen her şeyin kaydını yapan, hesabını soracak olan, savunmasını yapan O’dur....
Zümər Suresi, 71. Ayet:
Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum haz
enet
uhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne). ...
Zümər Suresi, 71. Ayet:
1.
vesîka
: sürüldü
2.
ellezîne
: onlar
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
ilâ cehenneme
: cehenneme
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Vesîkallezînettekav rabbehum ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum haz
enet
uhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne). ...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
1.
vesîka
: sevkedildi
2.
ellezîne
: onlar
3.
ittekav
: takva sahibi oldular
4.
rabbe-hum
: onların Rabbi
Mömin Suresi, 40. Ayet:
«Kim bir kötülük işlerse onun bunun benzerinden başkasıyle karşılık yapılmaz. Kim de — erkek olsun, kadın olsun, (fakat) o mü'min olarak — iyi amel (ve hareket) de bulunursa işte onlar, kinde hesabsız rızıklara kavuşdurulmak üzere, c
enet
e girerler». ...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ve kâlellezîne fîn nâri li haz
enet
i cehennemed’û rabbekum yuhaffif annâ yevmen minel azâb(azâbi). ...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: onlar
3.
fî
: de, içinde
4.
en nâri
: ateş
Fussilət Suresi, 34. Ayet:
Ve lâ testevîl has
enet
u ve les seyyieh(seyyietu), idfa’ billetî hiye ahsenu fe izellezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun). ...
Fussilət Suresi, 34. Ayet:
1.
ve lâ testevî
: ve eşit, müsavi değil
2.
el has
enet
u
: hasenat, sevap, iyilik
3.
ve
: ve
4.
lâ
: değil
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Senin, yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de Allah’ın âyetlerinden, kudretinin delillerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır. G
enet
ik şifrelerini harekete geçirerek yeryüzüne hayat veren Allah, elbette ölüleri de diriltir. O’nun gücü, kudreti her şeye yeter....
Şura Suresi, 6. Ayet:
Allah’ın dışında kulları durumundakilerden, veliler, koruyucular, otoriteler edinenleri, Allah devamlı gözetim, d
enet
im altında tutmaktadır. Sen Allah’a karşı onların savunucusu değilsin. Allah adına da onlar üzerinde zor kullanamazsın....
Şura Suresi, 23. Ayet:
Zâlikellezî yubeşşirullâhu ibâdehullezîne âmenû ve amilûs sâlihât(sâlihâti), kul lâ es’elukum aleyhi ecren illel meveddete fîl kurbâ ve men yakterif has
enet
en nezid lehu fîhâ husnâ(husnen), innellâhe gafûrun şekûr(şekûrun)....
Şura Suresi, 23. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
ellezî
: onlar
3.
yubeşşiru
: müjdeliyor
4.
allâhu
: Allah
Şura Suresi, 48. Ayet:
Eğer Rablerinin davetinden yüz çevirirler, tebliği engelleme tedbirleri alırlarsa, bilesin ki, biz seni onlar üzerinde d
enet
im, zabıta görevi yapmaya göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Biz insana, tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda sevinir. Ama geçmişte elleriyle, bizzat yaptıkları kötülükler, işledikleri günahlar sebebiyle, başlarına bir felâket gelirse, işte o zaman insan şükürden uzaktır, pek nankördür, nimeti unutup bela okur....
Zuxruf Suresi, 11. Ayet:
Allah, gökten bir hesap bir plan dâhilinde, belirli miktarlarda, düzenli olarak su indirendir. Biz onunla, kupkuru, ölü beldelere hayat vererek ölümünden önceki haline getiririz. İşte siz de, suyla g
enet
ik şifreleri harekete geçirilerek hayat verilen bitkiler gibi, kabirlerinizden çıkarılacaksınız....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Ve vassaynel insâne bi vâlideyhi ihsânâ(ihsânen), hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhâ(kurhan), ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehrâ(şehren), hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne s
enet
en kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn(muslimîne)....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
1.
ve vassay-nâ
: ve vasiyet ettik
2.
el insâne
: insan
3.
bi vâlidey-hi
: anne ve babasına
4.
ihsânen
: ihsanla d...
Qaf Suresi, 11. Ayet:
Kullara rızık olsun diye yetiştirdik. Ölü bir beldeye, o su ile hayat verdik. İşte diriltilip, kabirlerden çıkma da, su ile g
enet
ik şifreleri harekete geçirilerek hayat verilen bitkilerin çıkışı gibidir....
Qaf Suresi, 17. Ayet:
Hani sağında ve solunda oturan d
enet
leyici ve tesbit edip yazıcı iki melek vardır....
Tur Suresi, 37. Ayet:
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin d
enet
im ve yönetim) sahipleri kendileri midir?...
Tur Suresi, 37. Ayet:
Yoksa rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin d
enet
im ve yönetim) sahipleri kendileri midir?...
Tur Suresi, 37. Ayet:
Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa, d
enet
im ve yönetim sahibi onlar mıdır?...
Tur Suresi, 37. Ayet:
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin d
enet
im ve yönetim) sahipleri kendileri midir?...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Ve onu, tahtalardan yapılmış ve mıhlarla k
enet
lenmiş bir gemide taşıdık....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Onu ise taşıdık elvahlı ve k
enet
li bir hamule üzerinde ki akar...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Ve onu elvahlı ve k
enet
li (tahta ve çivilerden yapılı) bir gemi üzerinde taşıdık,...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve k
enet
leri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak....
Qəmər Suresi, 14. Ayet:
Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve d
enet
imimiz altında yüzüp yol alıyordu....
Qəmər Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve k
enet
leri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak....
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
Fe ashâbul meym
enet
i mâ ashâbul meym
enet
i....
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
1.
fe
: işte
2.
ashâbu
: ashab, sahip olanlar
3.
el meym
enet
i
: meymene, hayırlı, uğurlu
4.
mâ
: ne
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
Meym
enet
liler, ne mutludur meym
enet
liler!...
Vaqiə Suresi, 27. Ayet:
Meym
enet
liler, ne mutludur meym
enet
liler!....
Vaqiə Suresi, 36. Ayet:
(36-37-38) Onları hep bakire, meym
enet
li olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık....
Vaqiə Suresi, 37. Ayet:
(36-37-38) Onları hep bakire, meym
enet
li olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık....
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
(36-37-38) Onları hep bakire, meym
enet
li olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık....
Mücadilə Suresi, 16. Ayet:
Yeminlerini bir kalkan edinmedeler de halkı Allah yolunda m
enet
medeler, onlaradır artık aşağılatıcı bir azap....
Mümtahinə Suresi, 4. Ayet:
Kad kânet lekum usvetun has
enet
un fî ibrâhîme vellezîne meah(meahu), iz kâlû li kavmihim innâ bureâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedee beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tû’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfirenne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr(masîru)....
Mümtahinə Suresi, 4. Ayet:
1.
kad
: olmuştu
2.
kânet
: idi, oldu
3.
lekum
: size, sizin için
4.
usvetun
: örnek
Mümtahinə Suresi, 6. Ayet:
Lekad kâne lekum fîhim usvetun has
enet
un li men kâne yercûllâhe vel yevmel âhire ve men yetevelle fe innallâhe huvel ganiyyul hamîd(hamîdu). ...
Mümtahinə Suresi, 6. Ayet:
1.
lekad
: andolsun
2.
kâne
: idi, oldu
3.
lekum
: sizin için
4.
fî-him
: onlarda vardır
...
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden m
enet
mez. Çünkü Allah âdil olanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine k
enet
lenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, yan yana, kurşunla k
enet
lenip kurulmuş bir duvar gibi saf kurarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, kendi yolunda k
enet
lenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah kendi yolunda, İslâm uğrunda duvarları kurşun dökülerek, k
enet
lenerek yapılmış sağlam bina gibi saf bağlayarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz Allah kendi yolunda k
enet
lenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine k
enet
lenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Biliniz ki Allah, kendi yolunda (aksamı) birbirine k
enet
lenmiş bir bina gibi saf bağlıyarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Dogrusu Allah, kendi ugrunda, k
enet
lenmis bir duvar gibi, sira halinde savasanlari sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah kendi yolunda birbirlerine kurşunla k
enet
lenmiş bir yapı gibi saff halinde savaşanları elbette sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Doğrusu Allah, kendi uğrunda, k
enet
lenmiş bir duvar gibi, saf halinde çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, kendi yolunda k
enet
lenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
ALLAH kendi yolunda k
enet
lenmiş bir duvar gibi düzenli birlikler halinde savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, kendi yolunda k
enet
lenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Doğrusu Allah, kendi yolunda k
enet
lenmiş bir duvar gibi saf bağlıyarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz Tanrı, kendi yolunda, sanki birbirlerine k
enet
lenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Muhakkak ki Allah, kendi yolunda sanki (kurşunla) k
enet
lenmiş bir binâ gibi, saftutarak (omuz omuza) savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Muhakkak ki Allah; kendi uğrunda k
enet
lenmiş bir duvar gibi saf halinde savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Gerçek şu ki Allah (yalnızca) kendi davası uğrunda, sağlam ve yekpare bir bina gibi, k
enet
lenmiş saflar halinde savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, kendi yolunda k
enet
lenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz ki Allah, kendi yolunda, tuğlaları birbirine k
enet
lenmiş binalar gibi saf halinde savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, taşları birbirine k
enet
lenmiş bir bina gibi saflar halinde, Kendi yolunda savaşanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allâh, kendi yolunda k
enet
lenmiş binâlar gibi saf bağlayarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine k
enet
lenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever....
Səff Suresi, 4. Ayet:
Allah, taşları birbirine k
enet
lenmiş bir bina gibi saf tutarak Onun yolunda savaşanları sever....
Mülk Suresi, 8. Ayet:
Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum haz
enet
uhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun)....
Mülk Suresi, 8. Ayet:
1.
tekâdu
: az kalsın, neredeyse
2.
temeyyezu
: çatlayacak, parçalanacak
3.
min el gayzi
: öfkeden
4.
kullemâ
: he...
Məaric Suresi, 4. Ayet:
Ta'rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh(s
enet
in)....
Məaric Suresi, 4. Ayet:
1.
ta'rucu
: uruc eder, yükselir
2.
el melâiketu
: melekler
3.
ve er rûhu
: ve ruh
4.
ileyhi
: ona
Müddəssir Suresi, 2. Ayet:
Kalk, meydanlara çık, İslamı öğret, insanların ihtiyaçlarıyla sorumluluklarıyla ilgilen, Müslümanları d
enet
le, artık insanları ve cinleri uyar....
Qiyamə Suresi, 14. Ayet:
Aslında insan kendi kendinin d
enet
leyicisidir....
Qiyamə Suresi, 38. Ayet:
Sonra katılaşmış kanda g
enet
ik yapı oldu da; yarattı, tesviye etti (amacına göre programladı)....
İnsan Suresi, 2. Ayet:
Muhakkak ki biz insanı, bir takım katkılarla (g
enet
ik kalıtımla) karışık bir spermden yarattık da; onu algılayan ve değerlendiren olarak meydana getirdik....
İnsan Suresi, 12. Ayet:
Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (c
enet
teki) ipekleri lütfeder....
Naziat Suresi, 40. Ayet:
Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden m
enet
miş ise,...
Naziat Suresi, 40. Ayet:
Ancak kim Rabbinin huzurunda durup hesap vermekten korkmuş ve nefsini kötü heveslerden m
enet
mişse....
İnfitar Suresi, 8. Ayet:
Dilediği surette (şekilde) seni terkip etti (farklı g
enet
ik şifreleri biraraya getirip (her insana) farklı suretler verdi)....
Mutəffifin Suresi, 33. Ayet:
Halbuki onlar, müminleri d
enet
leyici olarak gönderilmediler....
Mutəffifin Suresi, 33. Ayet:
Halbuki onlar, müminleri d
enet
leyici olarak gönderilmediler....
Bürüc Suresi, 3. Ayet:
Muhammed’e, peygamberlere, meleklere, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir, örnek önderlere, müslümanlara zulmeden zâlimlerin aleyhinde şahitlik yapanlara, d
enet
lenen ümmetlere ve insanlara, delilleri, şâhitleri ortaya konarak, uğradıkları zulmün hesabı sorulacak olan mü’minlere yemin ederim....
Tariq Suresi, 1. Ayet:
(1-4) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir d
enet
leyici bulunmasın....
Tariq Suresi, 2. Ayet:
(1-4) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir d
enet
leyici bulunmasın....
Tariq Suresi, 3. Ayet:
(1-4) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir d
enet
leyici bulunmasın....
Tariq Suresi, 4. Ayet:
Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir d
enet
leyici bulunmasın....
Tariq Suresi, 4. Ayet:
Kesinlikle herkesin başında bir koruma, bir d
enet
leyici vardır....
Tariq Suresi, 4. Ayet:
(1-4) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir d
enet
leyici bulunmasın....
Tariq Suresi, 4. Ayet:
Hiçbir nefis yoktur ki başında bir d
enet
leyici bulunmasın....
Fəcr Suresi, 14. Ayet:
Rabbin elbette onların davranışlarını ve amellerini gözetlemekte, d
enet
lemektedir....
Bələd Suresi, 17. Ayet:
(17-18) Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meym
enet
sahipleri onlardır....
Bələd Suresi, 18. Ayet:
Ulâike ashâbul meymeneh(meym
enet
i)....
Bələd Suresi, 18. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ashâbu
: sahip
3.
el meym
enet
i
: meymene, bereket, saadet, amel defteri (hayat filmi) sağından verilenler
...
Bələd Suresi, 18. Ayet:
Ki onlardır işte meym
enet
sahibleri (Ashab-ı Meymene)...
Bələd Suresi, 18. Ayet:
İşte onlardır meym
enet
sahipleri (kitapları sağ taraflarından verilecekler)....
Bələd Suresi, 18. Ayet:
(17-18) Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meym
enet
sahipleri onlardır....
Ələq Suresi, 4. Ayet:
O ki, (O Rabbanî özellikleri ve g
enet
iğini) Kalem olarak öğretti (programladı)!...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
1.
lâ yahıllu
: helâl olmaz
2.
leke
: sana, senin için
3.
en nisâu
: kadınlar
4.
min ba'du
: sonradan, bundan sonr...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra sana (başka) kadınlar ve zevcelerinden birini, güzelliği hoşuna gitse bile (başka bir hanımla) değiştirmen helâl değildir. Elinin (altında) sahip oldukların (cariyeler) hariç. Ve Allah, herşeyi murakebe (d
enet
leyen) edendir....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, meşrû şekilde sahip olduğun, üzerinde meşrû hakların ve otoriten, kendileriyle düzgün insanî münasebetlerin olan câriyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunları boşayarak yerlerine başka hanımlar alman sana helâl ve meşrû değildir. Allah her şeyi her an d
enet
liyor....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah her şeyi gözetleyip d
enet
leyendir....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Tanrı her şeyi gözetleyip d
enet
leyendir....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz. Ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah, her şeyi gözetleyip d
enet
leyendir....
Zariyat Suresi, 53. Ayet:
Bunu (g
enet
ik olarak) birbirlerine tavsiye mi ettiler! Hayır, onlar taşkınlık içinde olan bir toplumdur!...
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
(90-91) Ve eğer meym
enet
lilerden ise, meym
enet
lilerden sana selâm olsun !...
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
(90-91) Ve eğer meym
enet
lilerden ise, meym
enet
lilerden sana selâm olsun !...
Səff Suresi, 14. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû ensârallâhi kemâ kâle îsebnu meryeme lil havâriyyîne men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel havâriyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), fe âm
enet
tâifetun min benî isrâîle ve keferet tâifeh(tâifetun), fe eyyednellezîne âmenû alâ aduvvihim fe asbehû zâhirîn(zâhirîne)....
Səff Suresi, 14. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
3.
kûnû
: olunuz
4.
ensâra allâhi
Leyl Suresi, 1. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği, vahyin aydınlığını; bilgiyi ve g
enet
ik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Leyl Suresi, 2. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği, vahyin aydınlığını; bilgiyi ve g
enet
ik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Leyl Suresi, 3. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği, vahyin aydınlığını; bilgiyi ve g
enet
ik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Leyl Suresi, 4. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği, vahyin aydınlığını; bilgiyi ve g
enet
ik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Qəmər Suresi, 43. Ayet:
"Sizin kâfirleriniz; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa yazıtlarda sizin için kurtulacaklarına dair Allah tarafından verilmiş bir s
enet
veya ferman mı var? "...
Cin Suresi, 19. Ayet:
Ve şu bir gerçek ki Allah'ın kulu/ Peygamber O'na çağırarak ayaklandığı/ harekete geçtiği zaman o yabancılardan bir grup o'nun çevresinde neredeyse k
enet
lenecekler. ...
Hud Suresi, 53. Ayet:
(53-57) Onlar dediler ki: “Ey Hûd! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz, sana inananlar da değiliz. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz.” Hûd dedi ki: “Şüphesiz ben Allah'ı şâhit tutuyorum, siz de şâhit olun ki, ben, Allah'ın astlarından O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a iş...
Hud Suresi, 54. Ayet:
(53-57) Onlar dediler ki: “Ey Hûd! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz, sana inananlar da değiliz. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz.” Hûd dedi ki: “Şüphesiz ben Allah'ı şâhit tutuyorum, siz de şâhit olun ki, ben, Allah'ın astlarından O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a iş...
Hud Suresi, 55. Ayet:
(53-57) Onlar dediler ki: “Ey Hûd! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz, sana inananlar da değiliz. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz.” Hûd dedi ki: “Şüphesiz ben Allah'ı şâhit tutuyorum, siz de şâhit olun ki, ben, Allah'ın astlarından O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a iş...
Hud Suresi, 56. Ayet:
(53-57) Onlar dediler ki: “Ey Hûd! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz, sana inananlar da değiliz. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz.” Hûd dedi ki: “Şüphesiz ben Allah'ı şâhit tutuyorum, siz de şâhit olun ki, ben, Allah'ın astlarından O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a iş...
Hud Suresi, 57. Ayet:
(53-57) Onlar dediler ki: “Ey Hûd! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz, sana inananlar da değiliz. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz.” Hûd dedi ki: “Şüphesiz ben Allah'ı şâhit tutuyorum, siz de şâhit olun ki, ben, Allah'ın astlarından O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a iş...
Hud Suresi, 88. Ayet:
(88-90) Şu‘ayb: “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü? Şâyet ben, Rabbimden bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şâyet O, bana Kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse!? Ve Ben, size karşı çıkmakla sizi m
enet
tiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeyi istiyorum. Başarıya ulaşabilmem de ancak Allah iledir. Ben, yalnızca O'na işin sonucunu havale ettim ve ancak O'na yönelirim. Ve ey toplumum! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nûh toplumunun veya Hûd toplumunun...
Hud Suresi, 89. Ayet:
(88-90) Şu‘ayb: “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü? Şâyet ben, Rabbimden bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şâyet O, bana Kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse!? Ve Ben, size karşı çıkmakla sizi m
enet
tiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeyi istiyorum. Başarıya ulaşabilmem de ancak Allah iledir. Ben, yalnızca O'na işin sonucunu havale ettim ve ancak O'na yönelirim. Ve ey toplumum! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nûh toplumunun veya Hûd toplumunun...
Hud Suresi, 90. Ayet:
(88-90) Şu‘ayb: “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü? Şâyet ben, Rabbimden bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şâyet O, bana Kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse!? Ve Ben, size karşı çıkmakla sizi m
enet
tiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeyi istiyorum. Başarıya ulaşabilmem de ancak Allah iledir. Ben, yalnızca O'na işin sonucunu havale ettim ve ancak O'na yönelirim. Ve ey toplumum! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nûh toplumunun veya Hûd toplumunun...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
"Ve hani bir zamanlar siz, “Ey Mûsâ! Biz, tek yemeğe asla dayanamayız, artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın” demiştiniz. Mûsâ da size, “O, üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya/ Mısır'a inin, o vakit istediğiniz şeyler sizin olacaktır” demişti. Ve üzerlerine aşağılık ve mesk
enet
damgalandı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. İşte bu, küfretmiş; All...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
"Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek –güzellikleri hoşuna gitse bile– sana helal olmaz. Ancak yemininin malik olduğu/harp esiri olup da senin himayene verilen başka; onu nikâhlayabilirsin. Allah, her şeyi gözetleyip d
enet
leyendir. "...
Nisa Suresi, 33. Ayet:
"Ve Biz, anne, baba ve akrabaların bıraktıkları herşey için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizin bağladığı kimseler; sözlü, s
enet
li, yasal borçlu olduğunuz kimseler ve vasiyetle hak sahibi kılınmış kimseler onların nasiplerini de hemen verin. Şüphesiz Allah, her şeye en iyi şâhittir. "...
Səff Suresi, 4. Ayet:
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda k
enet
lenmiş bir duvar gibi saf saf olarak savaşan kimseleri sever. ...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
(33,34) "Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp d
enet
im altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, ...
Maidə Suresi, 34. Ayet:
(33,34) "Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp d
enet
im altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, ...
Rum Suresi, 50. Ayet:
Allah’ın rahmetinin eserlerine ibret nazarıyla bir bak. Arzı, toprağı ölümünün ardından nasıl canlandırıyor. İşte, ölüleri de kesinlikle, g
enet
ik şifreleri harekete geçirilerek hayat verilen toprak gibi diriltecek. O’nun her şeye gücü kudreti yeter....
Leyl Suresi, 3. Ayet:
və g
enet
ik xüsusiyyətləri sübut gətirirəm ki, ...