Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de daha önce Musa'yı sorguya çekenler gibi, elçinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim, iman yerine küfrü t
ercih
ederse o dosdoğru yoldan sapmış olur....
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Hani melekler: "Ey Meryem! Allah, seni seçti, arındırdı ve seni bütün dünya kadınlarına t
ercih
etti." demişti....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, ahiret hayatını dünya hayatına t
ercih
edenler, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, Biz, ona ileride büyük bir karşılık vereceğiz....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onların yerine Kitap'a mirasçı olanlar, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek dünyanın geçici menfaatlerini t
ercih
ettiler; kendilerine buna benzer şeyler gelse, onu da t
ercih
ederler. Onlardan, Kitap'a bağlı kalacaklarına ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Oysaki onlar, o Kitap'ta olanı okumuşlardı. Ahiret yurdu takva sahibi olanlar için daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?...
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi evliya edinmeyin. Sizden kim onlara dönerse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 38. Ayet:
Ey iman edenler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda seferber olun denildiği zaman, işi ağırdan aldınız. Yoksa ahiret hayatı yerine dünya hayatını mı t
ercih
etiniz. Ama ahiret hayatının yanında dünya hayatının değeri pek azdır....
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Eğer Allah, seni onlardan bir grupla karşılaştırırsa, onlar da seninle savaşa çıkmak için izin isterlerse; de ki: "Benimle asla çıkamayacaksınız. Artık benimle hiçbir düşmanla savaşamayacaksınız. Çünkü siz daha önce oturup kalmayı t
ercih
ettiniz. Artık, geride kalanlarla oturun!"...
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Onlar, geride kalanlarla beraber olmayı t
ercih
ettiler. Kalpleri mühürlendi, artık onlar anlamazlar....
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Kur'an'la dağlar yürütülseydi veya onunla yeryüzü yarılıp parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı yine de bir şey değişmezdi. Hayır! Bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hala anlamadılar mı ki Allah t
ercih
edecek olsa bütün insanları doğru yola iletir. Yaltaklanmalarından dolayı Kafirler bela ile karşı karşıya kalıp duracaktır. Veya evlerinin yanı başına inecek. Allah'ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Kuşkusuz Allah sözünden dönmez....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını ahiret hayatına t
ercih
ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onda eğrilik ararlar. İşte onlar, derin bir sapkınlık içindedirler....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bunun nedeni, onların dünya hayatını sevip onu ahirete t
ercih
etmeleridir. Allah, Kafir halkı doğru yola iletmez....
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
"Mademki onlardan ve Allah'tan başka kulluk ettikleri şeylerden ayrılmayı t
ercih
ettiniz, o halde mağaraya sığının ki, Rabb'iniz size rahmetini açsın ve size destek olarak işlerinizi kolaylaştırsın."...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani! Biz, meleklere, "Âdem'e secde edin." demiştik. İblis hariç hepsi secde etmişti. O cinlerdendi. Böylece Rabb'inin sözünden dışarı çıktı. Benim yanım sıra, onu ve soyunu evliya mı ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir t
ercih
tir bu!...
Taha Suresi, 72. Ayet:
"Bizim açımızdan, ortaya konan bu kanıtlayıcı bilgiden sonra, yaradılışımızın esaslarını belirleyen yaratıcıya karşı seni asla t
ercih
etmeyiz. İstediğin şeyi yap. Senin hükmün ancak bu dünya hayatında geçer." dediler....
Həcc Suresi, 10. Ayet:
İşte bu kendi t
ercih
inle yaptığın şeylerden dolayıdır. Kuşkusuz Allah, kullarına haksızlık edici değildir....
Şüəra Suresi, 112. Ayet:
"Onların t
ercih
lerini belirleyici ben değilim." dedi....
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Resul'ü bir konuda karar verdiği zaman, hiçbir inanan erkek ve inanan kadın için, o konuda t
ercih
hakkı yoktur. Kim Allah ve Resul'üne asilik ederse o, açık bir sapkınlıkla sapmış olur....
Saffat Suresi, 153. Ayet:
Allah; kızları, oğullara t
ercih
etmiş öyle mi?...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud halkına gelince, onlara doğru yolu göstermiştik. Fakat onlar körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Bunun üzerine, yaptıkları şeyler nedeniyle, alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakaladı....
Şura Suresi, 41. Ayet:
Kim de haksızlığa uğradıktan sonra hakkını alırsa, onun aleyhine bir yol t
ercih
edilmez....
Şura Suresi, 42. Ayet:
Fakat insanlara haksızlık yapanların ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanların aleyhlerine bir yol t
ercih
edilir. İşte onlar, kendileri için acı bir azap olanlardır....
Duxan Suresi, 32. Ayet:
Ant olsun ki onları bilerek diğer alemler üzerine t
ercih
ettik....
Casiyə Suresi, 16. Ayet:
Ant olsun ki İsrailoğulları'na Kitap, hüküm ve nebilik verdik. Ve onları temiz rızıklarla rızıklandırdık. Ve onları alemlere t
ercih
ederek ihsanda bulunduk....
Fəth Suresi, 16. Ayet:
Bedevi Araplardan, geride kalmayı t
ercih
edenlere de ki: "Yakında çok güçlü bir halkla savaşmaya çağrılacaksınız, ya onlarla savaşırsınız ya da onlar teslim olurlar. Bundan sonra, eğer bu çağrıya uyarsanız Allah size en iyi karşılığı verir. Ama daha önce yan çizdiğiniz gibi yine yan çizecek olursanız, size acıklı bir azapla, azap eder."...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce Medine'yi yurt edinen ve kalplerine iman yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilen ganimetlerden dolayı, -kendileri muhtaç olsa bile- kalplerinde bir kaygı, kıskançlık duymazlar. Onları kendilerine t
ercih
ederler. Kim, kendisini cimrilikten korursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Yalnızca dünya hayatını t
ercih
etmişse, ...
Əla Suresi, 16. Ayet:
Ne var ki siz dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Gazabına uğrayan zâlimlerin, âsilerin, dinine, Kur’ân’ına düşmanlık edenlerin, zalimleri, yahudilerin; başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerin, cahillerin, hristiyanların doğruluğu, muhkemliği, güvenliği olmayan yolundan bizi uzak tut Allahım....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar doğru yolun, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolun yerine, dalâleti başlarına belâ olarak satın alanlar, başlarına buyruk yaşamayı, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerdir. Onların ticaretleri kazançlı olmamıştır. Doğru yola gelmeye istekli de değiller....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, hakkı açıklamak için sayısız darb-ı meselli delillerden birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı meselli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Nitekim onlar rablerine kavuşacaklarını / rableriyle karşılaşacaklarını (mülaku) ve O'na döneceklerini (raciun) bilirler (yezunnune). (S.Ateş'in notu: İbn Mesud'un mushafında yezunnun yerine yalemun yazıldığından bu anlamı t
ercih
ettik.)...
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Sizlere in'âm ettiğim nîmetimi ve sizi âlemlere t
ercih
ettiğimi hatırlayınız....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Mûsâ’ya kutsal kitabı vermiştik. Hakkı bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriat ve mûcizeler vermiş, düşmanına karşı zafer ihsan etmiştik. Doğru yolu bulup t
ercih
edersiniz diye sizi uyarmıştık....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! (Peygambere) "Bizi dinle" demeyin; onun yerine, "Bize karşı tahammüllü ol!" demeyi t
ercih
edin. Ve (O'na) kulak verin. Çünkü, hakikati inkar edenleri şiddetli azap bekliyor....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa, size gönderilmiş olan Elçi'den, daha önce Musa'dan istenenleri mi istiyorsunuz? Ama her kim, hakikate inanmak yerine onu inkar etmeyi t
ercih
ederse doğru yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ama hala Allah'a rakip gördükleri varlıklara inanmayı t
ercih
eden ve onları (yalnızca) Allah'a özgü (olması gereken) bir sevgi ile seven insanlar var: Halbuki imana ermiş olanlar, Allah'ı başka her şeyden daha çok severler. Zulüm yapmaya şartlanmış olanlar, (Kıyamet Günü) azaba uğratıldıkları zaman görecekleri gibi, bütün kudretin yalnızca Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın cezalandırmada ne çetin olduğunu da keşke görselerdi!...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine Kur’ân’a tâbi olun, Kur’ân’ı uygulayın' denildiğinde: 'Hayır. Biz Kur’ân’a değil, gördüğümüz, bildiğimiz atalarımızın yoluna, hayat tarzına, onların uygulaya geldikleri eski âdetlere, geleneklere uyarız' derler. Atalarının akılları hiçbir şeye ermiyor olsa da, onlar hak yolu t
ercih
etmemişler, doğruyu, aydınlığı, refahı bulamamışlarsa da mı, onların yolundan gidecekler?...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, doğru yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol karşılığında, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederek başlarına buyruk yaşamayı, bağışlanma karşılığında azâbı kendilerine belâ olarak satın alanlardır. Bunlar ateş ile cezalandırılma azâbına rağmen ne kadar da cüretli davranıyorlar!...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden gelecek bir lütfu, kazancı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafattan akın akın indiğinizde, Meş’ar-i Haram yanında, Müzdelife’de Allah’ı zikredin. Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. Allah’ın, Kur’ân’da ve Rasûlünün sünnetinde size öğrettiği şekilde şer’î mükellefiyetleri yerine getirerek, dinini, kitabını ve sünneti anlatarak onu zikredin. Doğrusu siz, bundan önce, başlarına buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni,...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölüp de geride kadın bırakanların eşleri, dört ay on gün beklemelidir. Bu süreyi bitirdikten sonra artık kendi haklarında meşru olarak t
ercih
edecekleri hareketten size bir sorumluluk yoktur. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah'a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah'a îmân ederse (mü'min olur, Allah'a ulaştıran yolu t
ercih
ederse), böylece o, (Allah'tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem'î'dir, Alîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim ailesini, Imran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere t
ercih
etti. Allah isitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere t
ercih
etti. Allah işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim âilesini ve İmran âilesini âlemlere t
ercih
etmiş, üstün kılmıştır....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim ailesini, Imran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere t
ercih
etti. Allah isitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere t
ercih
etti. Allah işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına t
ercih
etti....
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına t
ercih
etti....
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Hani bir zamanlar da melekler şöyle demişlerdi: -Ey Meryem, Allah seni seçip, tertemiz yarattı ve dünya kadınlarına seni t
ercih
etti....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı ne yapıp edip sizin, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
inizin önünü açmak istediler. Kendilerinden, birbirlerinden başkasının, hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerinin önünü açamadılar. Bunun bile farkında değiller....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed’in Allah tarafından gönderilen hak peygamber olduğu bilgilerinin doğruluğunu göre göre, kendilerine apaçık âyetler deliller geldikten sonra, inkâr bataklığına giren kavimlere, yahudilere ve hristiyanlara Allah nasıl hidayeti, doğru yolu nasip eder? Allah küfrü imana t
ercih
eden, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olan zâlim bir kavmi, bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed peygamber olarak görevlendirilince inkâra, küfre sapanların; sonra İslâm’ın ilerlemesinin, müslümanların gelişmesinin önünü kesme plânları yaparak savaş açan, küfürde ileri giden yahudilerin ve hristiyanların, küfür bataklığında kaldıkları müddetçe tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar işte onlar, başlarına buyruk hareket ederek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 177. Ayet:
İmana bedel inkârı t
ercih
edenler Allah’ın dînine hiç bir zarar veremezler ve onlar için gayet acı bir azap vardır....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan ehl-i kitap âlimlerini görmüyor musun? Dalâleti, bozuk düzeni, başlarına buyruk yaşamayı, kendilerine belâ olarak satın alıyorlar, sizin de doğru yoldan uzaklaşmanızı, başınıza buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
inizi istiyorlar....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene Kur’ân’a, senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara inandıklarını ileri sürenleri görmüyor musun? Putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişkilerini kesmeleri emrolunduğu halde, onların hâkimiyetine teslim olmak istiyorlar. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar da onların, bir daha dönemeyecekleri kadar, hak yoldan uzaklaşmalarının, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerinin önünü açmak istiyor....
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Nedir bu şaşkınlığınız, müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklar konusunda iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah, onları, yaptıkları kötülükler, işledikleri günahlar, hak ettikleri cezalar sebebiyle, ters çevirerek ayıplarını açığa çıkarmıştır. Allah’ın hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine özgürlük tanıdığı, akıllı ve sorumlu kimseleri, siz doğru yola mı getirmek istiyorsunuz? Allah’ın, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozu...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyla, canlarıyla mücâhedede bulunanlar müsavî olmazlar. Allah Teâlâ malları ile ve canları ile cihada atılanları, oturanlar üzerine derece itibariyle tafdil buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ hepsine de hüsnayı vaadetmiştir. Ve Allah Teâlâ mücahit olanları, oturanlar üzerine pek büyük bir mükâfaat ile t
ercih
kılmıştır....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmanın dalâleti, helâki t
ercih
inin önünü açabilirlerdi. Onlar yalnızca kendilerini, birbirlerini başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, helâki t
ercih
lerine imkân sağlayabilirler. Sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı, Kur’ân’ı, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu büyükt...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim, kendisine haklar sağlayan, doğru, hak yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol açıkça ortaya konduktan sonra, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a, sünnetine karşı çıkar mü’minlerin yolundan İslâmî hayat tarzından ayrılıp, başka bir yola giderse, onu t
ercih
ettiği, sorumluluğuna katlandığı yolda bırakırız. Onu cehenneme yaslarız. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî bir dönüş yeridir....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim de kendisine hidâyet belli olduktan sonra, peygambere karşı gelir ve mü’minlerin yolundan başkasına tâbi' olursa, onu (kendi) tercîh ettiğinde bırakırız ve kendisini Cehenneme atarız! Ve (o) ne kötü varılacak yerdir!...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Ama, kendisine hidayet bahşedildikten sonra Peygamber ile bağını koparan ve müminlerin yolundan başka bir yola sapana gelince, onu kendi t
ercih
ettiği yolda bırakacak ve ona cehennemi tattıracağız: o ne kötü bir sondur!...
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Allah, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koşulmasını, Allah’a imanın gerektirdiği esasların inkâr edilmesini bağışlamayacaktır. Bunun dışındaki, bunun altındaki büyük-küçük günahları, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimse için bağışlar. Kim, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarsa, tamamen başına buyruk hareket ederek büsbütün hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk d...
Nisa Suresi, 119. Ayet:
'Onları başlarına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlayacağım. Mutlaka onları boş kuruntulara sevk edeceğim, kesinlikle onları idare edeceğim, sağmal hayvanların kulaklarını yaracaklar, putlar için bel yapacaklar. Şüphesiz onlara emredeceğim de, Allah’ın koyduğu dini, düzeni, yaratılışa uygun özellikleri, kanunları, safiyeti, masumiyeti, yapılan taahhüdü, kurulan düzeni bozarak değiştirecekler.' dedi. Kim Allah’ı bırakarak kulu ...
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, Allah’a, Rasûlüne, Rasûlüne bölüm bölüm indirdiği kitaba, Kur’ân’a, daha önce indirdiği kitaplara hakkıyla iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, Rasullerini, son günü, âhiret gününü inkâr ederse, tamamen başına buyruk hareket ederek büsbütün hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
etmiş olur....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
Küfür ile iman arasında bocalamaktadırlar. Ne mü’minlere bağlanırlar, ne de şu kâfirlere. Allah kimin haktan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine özgürlük tanırsa, sen ona bir kurtuluş yolu, bir çıkış yolu bulamazsın....
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoyanlar, İslâm’ı engelleme tedbirleri alanlar, tamamen başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
etmiş olurlar....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki, Allah İsrâiloğulları’nın, kesin sözünü, taahhüdünü almıştı. İçlerinden on iki dinî lider görevlendirmiştik. Allah onlara: 'Ben sizlerle beraberim. Namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılarsanız, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verirseniz, Rasullerime iman ederseniz, onlara yardımda bulunursanız, Allah’a karz-ı hasen olarak borç verirseniz, mâli mükellefiyetlerin dışında, Allah rızası için, Allah yolunda cihad edenlerin masraf...
Maidə Suresi, 60. Ayet:
'Allah katında, bundan daha ağır cezaya uğrayacak olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından bazılarını maymunlar, domuzlar ve putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlere, idarelere, şeytanî güçlere, tağuta boyun eğip uşaklık edenler haline getirdiği kimseler, işte onlar yeri en kötü olanlar, doğru, dengeli bir yoldan, İslâmî hayat tarzından en uzak başlarına buyruk yaşayarak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerdir.' de....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, hak ve doğru bilgileri bir kenara itip içinizdeki yahudiler gibi, Meryem’e zina isnad ederek, Îsâ’nın peygamberliğini tanımayarak; hristiyanlar gibi Îsâ’nın ilâhlığı, Allah hakkında, baba olma, oğul edinme, bedenlere girme, değişme, birleşme iddialarında bulunup haddi aşarak sorumluluk ve cezanızı artırmayın. Daha önce hak yoldan uzaklaşarak, başlarına buyruk hareket edip, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerin; birçoklarını da başlarına buyruk hale g...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki ka sıdsız hatâ(larınız) ile mes’ûl tutmaz; fakat (bi le rek)yap tığınız yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Artık bunun keffâreti, (t
ercih
inize göre)ya âilenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu (bir gün sabah ve akşam) doyurmak ve ya on la rı (baştan ayağa) giydirmek veya bir köle âzâd etmektir.Bununla berâber kim (bunları) bulamazsa (vermeye güç yeti remezse) artık (keffâret olarak ona) üç gün oruç (tutma borcu) vardır.Yemîn ettiğiniz zaman; (bozduğunuz)...
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey iman edenler, kendinize ve birbirinize sahip çıkın, duyarlı davranın. Siz doğru yolda bulunduğunuz, İslâm’ı yaşayarak sebat ettiğiniz takdirde, başlarına buyruk hareket edip, hak yoldan uzaklaşanlar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenler size zarar veremezler. Hepiniz hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna getirileceksiniz, işlemekte olduğunuz amellerinizin hepsini birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecekti...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer bu şahitlerin bir günah işledikleri anlaşılırsa o vakit t
ercih
e şayan olan bu iki kişinin yerine, bunların aleyhlerinde bulundukları karşı taraftan iki şahit dikilir, bunlar da şöyle yemin ederler: «Vallahi bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur, biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik, aksi halde şüphesiz zalimlerden oluruz.»...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer onların bir günah işledikleri kesinlikle anlaşılırsa o zaman, t
ercih
edilmiş olan bu ikisinin yerine bunların aleyhinde bulundukları taraftan iki kişi geçerek şöyle yemin ederler: "Allah şahit olsun ki bizim tanıklığımız, onların tanıklığından daha doğrudur. Biz hiçbir haksızlık yapmadık. Aksi halde mutlaka zalimlerden olurduk."...
Ənam Suresi, 39. Ayet:
Âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı yalanlayanlar, inkâr ve cehalet karanlıkları içinde sağır ve dilsiz kesilenlerdir. Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseyi de doğru, muhkem, güvenli yolda yürütür, görevlendirir, İslâmî hayatı yaşatır....
Ənam Suresi, 56. Ayet:
'Allah’ın dışında, kulları durumundaki yalvardıklarınıza kulluk ve ibadet etmem bana yasaklandı' de. 'Ben sizin çarpık isteklerinize, şahsî arzu ve ihtiraslarınıza uymayacağım. Aksi takdirde, hak yoldan uzaklaşarak, dalâleti, bozuk düzeni t
ercih
etmiş olurum. O takdirde vahyile gösterilen hak yolda, İslâm’da sebat edenlerden de olamam.' de....
Ənam Suresi, 77. Ayet:
Ayı doğarken görünce: 'Rabbim budur' dedi. O da batınca: 'Rabbim bana doğru yolu gösterme lütfunda bulunmazsa, elbette hak yoldan uzaklaşan, başına buyruk yaşayan, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
eden toplumdakilerden biri olurum' dedi....
Ənam Suresi, 86. Ayet:
Ve İsmail'i, Elyesa'yı ve Yûnus ile Lût'u da (hidâyete nâil ettik) ve hepsini âlemlerin üzerine t
ercih
eyledik....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
(Ama) Biz, onlara vahyi, sağlam muhakemeyi ve peygamberliği bahşettik. Ve şimdi inançsızlar bu hakikatleri inkar etmeyi t
ercih
edebilirler, (ama bilin ki) Biz onları, asla reddetmeyecek olan insanlara bahşetmekteyiz;...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Şimdi Rabbinizden size (bu ilahi kelam yoluyla) anlama ve kavrama araçları verilmiştir. O halde, kim görmek isterse kendi lehine, ve kim de körlüğü t
ercih
ederse kendi aleyhine davranmış olur. Ve (kalbi katılaşmış olanlara de ki): "Ben sizin bekçiniz değilim!"...
Ənam Suresi, 116. Ayet:
Eğer ülkedeki, yeryüzündeki insanların çoğunluğunun düşüncelerine, inançlarına ve uygulamalarına uyarsan, onlar, seni başına buyruk hale getirerek, Allah yolundan uzaklaşmana, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine imkân sağlarlar. Onlar kesinlikle, ilme, delile dayanmayan zanlarına uyarlar ve onlar kesinkes yalan-yanlış saçmalarlar....
Ənam Suresi, 117. Ayet:
Rabbin, kendi yolundan, İslâm’dan uzaklaşarak başlarına buyruk davrananları, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenleri iyi bilir. Hidayet rehberiyle gösterilen, öğretilen yola girmek isteyenleri, hak yolda, İslâm’da sâbit-kadem olanları da iyi bilir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Bildiğiniz bir şey mi var ki Allah’ın emrinden uzak duruyor, Allah’ın adı anılarak kesilen hayvanların etinden yemiyorsunuz? Oysa Allah, mecburiyet altında yemek durumunda kaldıklarınızın dışındaki haram olan şeyleri size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları, bilgisizce, şahsî arzu ve ihtiraslarına uyarak hak yoldan ayrılıyorlar, insanları doğru yoldan uzaklaştırıyorlar, başlarına buyruk hale getiriyorlar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlıyorlar. Rabbin haddi aşanları,...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi hidâyete erdirmek isterse, gönlünü İslâm’a açarak ferahlık verir. Kimin de, hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti t
ercih
ine özgürlük tanımak isterse, sanki güçlükle göğe yükselirken nefes almakta zorlandığı gibi, artan oranda o kimsenin göğsünü sıkmaya, bunaltmaya devam eder. Allah inanmayacakların boyunlarına, pis, kâfir, lânetli ve ceza mahkûmu yaftasını takarak işte böyle sıkıntıya sokar....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlikleri yüzünden akılsızca, ahmakça, dar kafalı düşünerek çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah adına uydurma hükümlerle haram kılanlar kesinlikle ziyana uğradılar. Başlarına buyruk hale gelerek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ettiler. Doğru, hak yolu bulmaya istekli de değiller....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden de iki, sığırdan da iki. 'O, bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavrularını mı haram kıldı? Yoksa, Allah’ın size bunu tekrar tekrar emir ve tavsiye ettiğine bizzat şâhit mi oldunuz? Hiçbir bilgiye dayanmadan, insanları başlarına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlamak için Allah adına yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Allah zâlim bir toplumu doğru yola sevketme lüt...
Əraf Suresi, 38. Ayet:
Allah onlara: 'Sizden önce yaşamış, geçip gitmiş cin ve insan topluluklarıyla birlikte siz de ateşe, Cehennem’e girin' buyurur. Her millet Cehennem’e girdiğinde, hak yoldan uzaklaşarak, sapıklığa düşmesine sebep olan yakınlarına, idarecilerine güç ve iktidar sahiplerine lânet eder. Nihayet, birbirlerinin peşinden girip, hepsi Cehennem’de toplandığında, halk, iktidar sahibi liderleri kastederek: 'Rabbimiz, işte bunlar, bizi hak yoldan uzaklaştırarak, başımıza buyruk hale getirip, dalâleti, bozuk ...
Əraf Suresi, 111. Ayet:
Kâlû
ercih
ve ehâhu ve ersil fîl medâini hâşirîn(hâşirîne). ...
Əraf Suresi, 111. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ercih
: onu geriye bırak, beklet
3.
ve ehâ-hu
: ve kardeşini
4.
ve ersil
: ve gönder (yolla)<...
Əraf Suresi, 140. Ayet:
'Size ALLAH'ın dışında bir tanrı mı arayayım? Oysa O, lütfuyla sizi başkalarına t
ercih
etti. '...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için, kutsal kitap sayfaları olan o levhalarda her şey ile ilgili, ihtiyaçları ile ilgili bilgileri yazdık. Nasihat, sorumluluk uyarısı ve her konuda faydalı olmak üzere genel kuralları, ayrıntılarıyla açıklayarak koyduk. Haydi bunlara sıkı sarıl, bunlarla amel et, kavmine de, kısas yerine affı t
ercih
, güç durumda olanın elinden tutarak rahatlatmak, başkalarına karşı sabırlı davranmak gibi amellerin en güzeline, en faziletlisine sarılmalarını ve uygulamalarını emret. Size yakında, ibret ...
Əraf Suresi, 149. Ayet:
İş işten geçip pişmanlıktan kıvranırlarken, başlarına buyruk davranarak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ettiklerini gördüklerinde: 'Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi koruma kalkanına almaz, bağışlamazsa, hüsrana uğrayanlardan oluruz' dediler....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte kavminden ehil ve güvenilir yetmiş erkeği, en hayırlılarını temsilci seçti. Onları şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı yakalayınca Mûsâ: 'Ey Rabbim, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradenin tecellisine uygun olsaydı, onları da, beni de, daha önce helâk ederdin. İçimizden bir takım beyinsizlerin işlediği günahlar yüzünden hepimizi mi helâk edeceksin? Bu yalnızca, senin imtihanındır. Bununla sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradenin tecell...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
'Ey insanlar, ben sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü ve hâkimiyetine sahip olan Allah’ın emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüyüm. Hak ilâh yalnızca O’dur. O hayat verir, yaşatır, eceller gelince de ölümü gerçekleştirir. O halde, Allah’a; Allah’ın kelâmına, kitaplarına âyetlerine, mûcizelerine, emirlerine, hükümlerine iman eden ümmî Rasûlüne, Mekke’li, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idrakl...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Dileseydik onu âyetlerimizle yükseltir (kadrini yüce kılar)dık; ne var ki o maddeye yönelip aşağılığa bağlı kalmayı (t
ercih
etti), hevesine uydu. Onun hali ve tutumu, üzerine varsan da kendi durumuna bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin haline benzer. İşte bu âyetlerimizi yalanlayan topluluğun misâlidir. Artık sen olayı onlara nakledip anlat, olur ki düşünürler....
Əraf Suresi, 178. Ayet:
Allah, kime hak yolu aydınlatıcı bilgiler verirse o doğru yolu bulup t
ercih
eder. Kimlerin de, hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine özgürlük tanırsa, işte asıl ziyana uğrayanlar onlardır....
Əraf Suresi, 186. Ayet:
Allah kimin hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine özgürlük tanırsa, kimse onu doğru yola iletemez. Onları azgınlıkları içinde bocalar vaziyette bırakır....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen benimsenmesi ve yapılması kolay olanı t
ercih
et. Mallarından gönül rızalarıyla ihtiyaç fazlasını al. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşru olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adâleti uygulayarak kamu düzenini sağla, iyiliği emret. Bilgiden, muhakemeden uzak, tutarsız davranışlarda bulunan cahillerin faaliyetlerine karşı tedbir al....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey inananlar, kâfirliği severler ve küfrü imana t
ercih
ederlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi de dost edinmeyin ve içinizden kim onları severse onlardır zulmedenler....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer hakikati inkârı imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. . . Sizden kim onları velî edinir ise, işte onlar zâlimlerin ta kendileridirler....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi velî-dost edinmeyin, kamu görevlerini icraya onları yetkili kılmayın. Sizden kim onların hâkimiyetini kabul eder, dostça muamele ederse, onlar, işte onlar, kendilerine zarar veren zâlimlerin ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ederlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi kendinize dost edinmeyin. İçinizden kim onları kendisine dost edinirse işte onlar zalimdirler....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz, iman üzerine küfrü t
ercih
edip seviyorlarsa, onları dostlar edinmeyiniz. Sizden kim, onları veli (dost) edinirse, işte onlar, nefislerine zulmedenlerdir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey inananlar! Babalarinizi, kardeslerinizi kufru imana t
ercih
ediyorlarsa dost edinmeyin. Sizden onlari kim dost edinirse dogrusu kendine yazik etmis olurlar....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey inananlar! Babalarınızı, kardeşlerinizi küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa dost edinmeyin. Sizden onları kim dost edinirse doğrusu kendine yazık etmiş olurlar....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey inananlar, inkarı imana t
ercih
ettikleri taktirde ana babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Kim onları dost edinirse onlar zalimlerdir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey müminler, eğer babalarınız ve kardeşleriniz kâfirliği, müminliğe t
ercih
ediyorlarsa sakın onları dost, yandaş edinmeyiniz. Kimler böylelerini dost edinirlerse onlar zalimlerin ta kendileridirler....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey inananlar, eğer inanca karşı küfrü sevip t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey îman edenler, babalarınızı, kardeşlerinizi — eğer küfrü sevib Onu îman üzerine tercîh ediyorlarsa — velîler edinmeyin. İçinizden kim onların velilikleri altına girerse onlar zaalimlerin ta kendileridir. ...
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey îmân edenler! Eğer îmâna karşı küfrü (tercîh edip) seviyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (dahi gerçek) dostlar edinmeyin! Artık içinizden kim onları (o hâlde iken gerçek) dost edinirse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler; eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı, kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden her kim onları dost edinirse; işte onlar, zalimlerin kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerdir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
-Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana t
ercih
ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi bile veli edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler, zalimlerin ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler, eğer imana karşı küfrü sevip t
ercih
ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte zulme sapanlar bunlardır....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Ey iman edenler! İnkârı imana t
ercih
ettikleri takdirde, babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte onlar zalimlerin tâ kendisidir....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilâve ederek, hileli takvim düzenlemek, kesinlikle Allah’ın sene ve aylarla ilgili koyduğu hükmü inkârda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, bu yüzden başlarına buyruk bırakılarak, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, he...
Tövbə Suresi, 38. Ayet:
Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete t
ercih
mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır....
Tövbə Suresi, 38. Ayet:
Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete t
ercih
mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır....
Tövbə Suresi, 38. Ayet:
Ey mü'minler, size ne oldu da «Allah yolunda savaşa çıkınız» dendiğinde yere çakıldınız. Yoksa dünya hayatını ahirete t
ercih
mi ettiniz? Oysa dünya hayatının hazzı, ahiretin hazzı yanında pek azdır....
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Eğer Allah onlardan bir topluluğun yanına dönmeni nasip eder de onlar bir dahaki sefere seninle çıkmak için izin isteyecek olurlarsa, sen de ki: Bir daha asla benimle sefere çıkmayacak ve benim yanımda düşmana karşı savaşmayacaksınız. İlk defasında evinizde oturmayı t
ercih
etmiştiniz; şimdi de geride kalanlarla birlikte oturun....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Asıl cezalandırma yolu zengin oldukları halde kalmak için senden izin isteyenleredir. Onlar, geride kalan kadınlarla beraber olmayı t
ercih
ettiler. Allah da kalplerini mühürledi; artık başlarına geleceği bilmezler....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı t
ercih
ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler....
Tövbə Suresi, 115. Ayet:
Allah bir kavme doğru yolu gösterdikten sonra, nelerden arınıp, nelerden korunacaklarını, hangi emirleri yerine getireceklerini, kime sığınacaklarını, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak nasıl şahsiyetli davranacaklarını, dinî ve sosyal görevlerinin nasıl bilincinde olacaklarını iyice açıklamadan onları başlarına buyruk hale getirecek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân tanıyacak bir sebep yaratmaz. Her şey Allah’ın ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmaz, olmadı
2.
li ehli el medîneti
: Medine halkı için, şehir halkı için
3.
ve men
: ve kimse (ler)
4.
havle-hum...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medine halkına gerekse çevresindeki Bedevîlere, Allâh Rasûlünden geri kalmaları ve kendi nefslerini O'nun nefsine t
ercih
etmeleri yakışmaz! Onların Allâh yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa maruz kalmaları, hakikat bilgisini inkâr edenleri öfkelendirecek yerlere yerleşmeleri, düşmana karşı bir zafer kazanmaları; kendilerine imanın gereği fiiller olarak yazılmıştır! Muhakkak ki Allâh muhsinleri mükâfatsız bırakmaz....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medinelilere ve gerekse onların etrafındaki bedevilere Allah'ın Peygamberinden geriye kalmaları ve kendi canlarını onun canına t
ercih
etmeleri yaraşmaz. Çünkü onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık çekmeleri, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında bir başarı sağlamaları dolayısıyla mutlaka kendileri için bir salih amel yazılır. Şüphesiz Allah iyilik edenlerin ecirlerini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine t
ercih
etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medinelilere ve cevrelerinde bulunan bedevilere, savasta Allah'in peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona t
ercih
etmek yarasmaz. Cunku Allah yolunda susuzluga, yorgunluga, acliga ugramak, kafirleri kizdiracak bir yeri isgal etmek ve dusmana basari kazanmak karsiliginda, onlarin yararli bir is yaptiklari mutlaka yazilir. Dogrusu Allah iyilik yapanlarin ecrini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki Bedevilere (savaşta ve diğer umumu ilgilendiren konularda) Allah'ın Peygamberinden geri kalmaları ve kendilerini t
ercih
edip Peygamberden yüzçevirmeleri yakışmaz ve yaraşmaz. Bu böyledir; çünkü onlara Allah yolunda bir susuzluk veya yorgunluk veya bir açlık sıkıntısı ; kâfirlerin öfkesini kabartacak bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarıya nail olmaları karşılığında mutlaka kendilerine iyi-yararlı bir amel yazılır. Şüphesiz ki Allah iyilerin mükâfatını...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medinelilere ve çevrelerinde bulunan Bedevilere, savaşta Allah'ın Peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona t
ercih
etmek yaraşmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa uğramak, kafirleri kızdıracak bir yeri işgal etmek ve düşmana başarı kazanmak karşılığında, onların yararlı bir iş yaptıkları mutlaka yazılır. Doğrusu Allah iyilik yapanların ecrini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne şehir halkı, ne de onların çevresindeki Araplar, ALLAH'ın elçisinden geri kalmamalı ve kendilerini ona t
ercih
etmemelidir. Zira ALLAH yolunda uğrayacakları her bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlık, kafirleri öfkelendirecek her bir adım ve düşmana karşı kazandıkları her bir başarı, kendileri için bir kredi olarak yazılır. ALLAH iyi davrananların mükafatını yitirmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkının ne de etrafındaki bedevilerin Resulullah'tan geride kalmaları ve kendilerini t
ercih
edip ondan yüz çevirmeleri yakışmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir açlık ve kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine güzel bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyilerin mükafatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine ehline ve çevresindeki bedevilere, Tanrı'nın elçisinden geri kalmaları, kendi nefslerini onun nefsine t
ercih
etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Tanrı yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Tanrı, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medine'liler için, gerekse onların çevresinde bulunan Bedeviler için; Allah'ın peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona t
ercih
etmek yaraşmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık, kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmak ve düşmana karşı başarı kazanmak karşılığında; onlara mutlaka bir salih amel yazılır. Muhakkak ki Allah, ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevrelerinde bulunan bedevilere Resulullah’tan geri kalmaları ve kendilerini O’na t
ercih
etmeleri yaraşmaz. Bu, onların Allah yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa ve kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı zafer kazanmaları karşılığında, onların doğru bir iş yaptıklarının yazıldığı içindir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, peygamberden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine t
ercih
etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Mûsâ: 'Ey Rabbimiz! Sen, Firavun ve kodamanlarına dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve büyük servetler verdin. Ey Rabbimiz! Bu kadar serveti, insanları, başlarına buyruk hale getirerek, senin yolundan, İslâm’dan uzaklaştırıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlasınlar diye mi verdin? Ey Rabbimiz onların mallarını yok et. Kalplerini katılaştır, kafalarını kalınlaştır, mühürle. Gene de can yakıp inleten müthiş azâbı görünceye kadar, onlar iman etmeyecekler.' dedi....
Yunus Suresi, 108. Ayet:
'Ey insanlar! Toplumda hakça bir düzen gerçekleştirmeniz için Hak kitap Kur’ân Rabbinizden size geldi. Kim hidayet rehberi Kur’ân’ı, hak yolu, İslâm’ı t
ercih
ederek kabullenir, hak yolda sebat ederse, ancak kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim başına buyruk davranarak hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederse, yalnızca kendi felâketini hazırlamış, kendisi zarara ziyana uğramış olur. Ben sizin adınıza Allah’a karşı savunma yapamam...
Yusif Suresi, 91. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
tallâhi
: Allah'a yemin olsun
3.
lekad
: andolsun ki
4.
âserekellâhu
: Allah seni t
ercih
etmi...
Yusif Suresi, 91. Ayet:
Dediler ki: "Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı t
ercih
edip seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik."...
Yusif Suresi, 91. Ayet:
Dediler ki: "Tanrı adına, hayret, Tanrı seni gerçekten bize karşı t
ercih
edip seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik."...
Yusif Suresi, 91. Ayet:
Dediler ki: «Allah'a kasem olsun, Allah seni bizim üzerimize elbette t
ercih
buyurmuştur. Halbuki, biz elbette hata edicilerden olmuştuk.»...
Yusif Suresi, 91. Ayet:
Dediler ki: «Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı t
ercih
edip seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik.»...
Yusif Suresi, 91. Ayet:
Dediler: "Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı/seni bize t
ercih
etti. Doğrusu biz de büyük suç işlemiştik."...
Yusif Suresi, 109. Ayet:
Ve Biz senden önce de (elçilerimiz olarak) her topluma (kendi içlerinden, onlara mesajlarımızı ulaştırmak üzere) kendilerine vahyettiğimiz (ölümlü) adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden önce gelip geçen (inkarcı)ların sonlarının nasıl olduğunu görmüyorlar mı? Ve (bilmiyorlar mı ki,) Allah'a karşı sorumululuk bilinci taşıyan kimseler için ahiret yurdu (bu dünyadan) daha t
ercih
e şayandır? Öyleyse artık akıllarını kullanmayacaklar mı?...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler: 'Ona, hak peygamber olduğunun delili olarak Rabbinden maddî bir mûcize indirilmeli değil miydi?' diyorlar. 'Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkların hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti t
ercih
ine özgürlük tanır, kendisine gönül vereni, boyun eğeni de doğru yola iletir' de....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin işlediği ameller, hakettiği mükâfatlar ve cezalar sebebiyle, sorumluluklarının gereğini yapmalarını isteyeni, denetleyeni, üzerlerinde hükümranlığının icabını, hükmünü icra edeni, Allah’ı mı alaya alıyorlar? Bir de tutup ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortaklar koştular. 'Onlara isimler verip durun bakalım. Yoksa siz ona yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz? Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman...
İbrahim Suresi, 1. Ayet:
(1-3) Elif, Lâm, Râ. Bu, Rab’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, azîz ve hamîd (üstün kudret sahibi ve her işi övgüye lâyık olan) Allah’ın yoluna, göklerde ve yerdeki her şeyin sahibinin yoluna insanları çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Kendilerini bekleyen o çetin azaptan ötürü vay o inkârcıların hallerine! Vay onlara ki, âhirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyayı âhirete t
ercih
ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İ...
İbrahim Suresi, 2. Ayet:
(1-3) Elif, Lâm, Râ. Bu, Rab’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, azîz ve hamîd (üstün kudret sahibi ve her işi övgüye lâyık olan) Allah’ın yoluna, göklerde ve yerdeki her şeyin sahibinin yoluna insanları çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Kendilerini bekleyen o çetin azaptan ötürü vay o inkârcıların hallerine! Vay onlara ki, âhirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyayı âhirete t
ercih
ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İ...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yestehıbbûne
: t
ercih
ederler, severler
3.
el hayâte ed dunyâ
: dünya hayatını
4.
alâ el âhı...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını ahiret hayatına t
ercih
ederler. Ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Ve onu eğriltmek isterler. İşte onlar, uzak bir dalâlet içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Dünya hayatını ahirete t
ercih
edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Dünya hayatını ahirete t
ercih
edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar (hakikat bilgisini inkâr edenler) ki, (sınırlı) dünya hayatını sonsuz geleceğe t
ercih
ederler ve Allâh yolundan alıkoyup, o yolun sapmasını isterler. . . İşte onlar dönüşü zor bir sapkınlık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Kâfirler, dünya hayatını âhirete, ebedî yurda t
ercih
edenler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoyanlar, İslâmî hayatı yaşamaya, İslâmî faaliyetlere engel tedbirler alanlar, Allah yolunda tezat, tenakuz, pürüz, yalan, sapma arayanlardır. İşte onlar tamamen başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar dünya hayatını ahirete t
ercih
eder, (başkalarını) Allah'ın yolundan alıkoyar ve onda çarpıklık ararlar. İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, o kimselerdir ki, dünya hayatını ahiret üzerine t
ercih
edip severler; Allah yolundan alıkoyarlar ve onun eğrilmesini isterler. İşte bunlar, hakdan çok uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar dunya hayatini ahirete t
ercih
ederler, Allah'in yolundan alikoyup onun egriligini isterler. Iste onlar uzak bir sapiklik icindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki Dünya hayatını sever, Âhiret'e tercîh ederler; Allah'ın yolundan alıkoyarlar da onu eğri göstermek isterler. İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler, Allah'ın yolundan alıkoyup onun eğriliğini isterler. İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Dünya hayatını ahirete t
ercih
edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki Dünya hayatı sever, Âhırete t
ercih
ederler de Allah yolundan çevirirler ve onun eğrilmesini isterler, işte bunlar çok uzak bir dalâl içindedirler...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki dünya hayatını sevip ahirete t
ercih
ederler; Allah' ın yolundan çevirirler ve onun eğrilmesini isterler. İşte bunlar çok uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, o kimselerdir ki dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler, (insanları) Allah'ın yolundan çevirirler ve onun eğrilmesini isterler. İşte bunlar, çok büyük bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler, insanları Allah yolundan alıkoyarlar ve bu yolu eğri göstermeye yeltenirler. İşte onlar koyu bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler. Tanrı'nın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, dünya hayâtını (severek) âhirete tercîh ederler; (insanları) Allah yolundan çevirirler ve ona (o yola) bir eğrilik (bulmak) isterler. İşte onlar, (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki; dünya hayatını ahiret t
ercih
ederler. Allah yolundan alıkoyarlar ve onda eğrilik ararlar. İşte onlar, derin bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, dünya hayatını ahiret üzerine seve seve t
ercih
ederler ve Allah'ın yolundan çevirirler ve onun için eğrilik isterler, işte onlar pek uzak bir sapıklıktadırlar....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler, insanları Allah'ın yolundan alıkoyarlar, Allah'ın yolunu eğriltmeye çalışırlar. İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
(1-3) Elif, Lâm, Râ. Bu, Rab’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, azîz ve hamîd (üstün kudret sahibi ve her işi övgüye lâyık olan) Allah’ın yoluna, göklerde ve yerdeki her şeyin sahibinin yoluna insanları çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Kendilerini bekleyen o çetin azaptan ötürü vay o inkârcıların hallerine! Vay onlara ki, âhirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyayı âhirete t
ercih
ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İ...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Ki onlar, dünyâ hayâtını âhirete t
ercih
ederler, Allâh'ın yoluna engel olur ve onun eğrilmesini isterler. İşte onlar,derin bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını ahirete t
ercih
ederler, Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar) . İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar, dünya hayatını âhirete t
ercih
eden, halkı Allah'ın yolundan alıkoyan ve o yolu eğri göstermeye çalışanlardır. İşte onlar pek derin bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki sefil ve iğreti hayatı âhirete t
ercih
ederler ve Allah yolundan alıkoyup o yolu eğri büğrü yapmayı isterler. İşte bunlar, dönüşü olmayan bir sapıklık içindedirler....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Allah’ın emirlerini iyice açıklasın diye, her Rasulü, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere, yalnız kendi milletinin diliyle gönderdik. Bu sebeple Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti t
ercih
lerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri doğru yola da sevkeder. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin durumu, işledikleri amelleri, tıpkı fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Yaptıkları iyiliklerin, kazandıkları hayırların karşılığında hiçbir şey elde edemezler. Başına buyruk yaşayarak büsbütün hak yoldan uzaklaşma, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
işte budur....
İbrahim Suresi, 24. Ayet:
Görmüyor musun? Allah nasıl bir misal verdi. Helâllerin hâkim olduğu, faziletin t
ercih
edildiği, vicdanlarda mâkes bulan güzel, doğru, sağlıklı, hayırlı, meşrû bir düzen, kökü, saçakları yerde tutunmuş, gıdasını alan, dalları göğe dogru uzanan, canlılığını koruyan bir ağaca benzer....
İbrahim Suresi, 27. Ayet:
Allah, gönüllere yerleşen Kelime-i Şehâdet’le, benliklerini oluşturan sağlam temelleri olan Kur’ân ile iman edenleri, dünya hayatında, cesur, güçlü, itibarlı ve devletli hale getirerek ayaklarını yere sağlam bastırır. Kabirdeki sorgu sırasında, mahşerde, âhiret hayatında ise korkudan emin olmalarını sağlar, itibarlarını yüceltir, makamlarını, mevkilerini ebedîleştirir. Allah inkârda, isyanda ısrar eden, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetle...
İbrahim Suresi, 28. Ayet:
(28-29) Allah’ın nimetine bedel, inkâr ve nankörlüğü t
ercih
edenleri, ayrıca kendi halklarını da helâk yurduna, cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? Onların hepsi oraya girecekler. Cehennem ne kötü bir yerleşim yeridir!...
İbrahim Suresi, 29. Ayet:
(28-29) Allah’ın nimetine bedel, inkâr ve nankörlüğü t
ercih
edenleri, ayrıca kendi halklarını da helâk yurduna, cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? Onların hepsi oraya girecekler. Cehennem ne kötü bir yerleşim yeridir!...
İbrahim Suresi, 30. Ayet:
İnsanları Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaştırıp dalâleti t
ercih
lerinin önünü açmak için bile bile ona eşler, ortaklar koştular. 'Biraz daha zevkü safa sürün. Cezalandırma ve nihaî dönüş yeriniz ateştir.' de....
İbrahim Suresi, 36. Ayet:
'Rabbim, bu putlar insanların birçoğunu başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağladılar. Kim bana tâbî olursa, o bendendir. Kim de, bana âsî olursa, bilsin ki, Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.' diyordu....
Hicr Suresi, 56. Ayet:
İbrâhim: 'Hak yoldan uzaklaşarak, başına buyruk yaşayanların, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerin dışında kim Rabbinin rahmetinden ümit kesebilir?' dedi....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet gününde, kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve yüklenecekleri sorumluluğu, karşılaşacakları cezayı bilmedikleri için başlarına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağladıkları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için öyle derler. Bakın, yüklenecekleri günahlar ne kötüdür....
Nəhl Suresi, 37. Ayet:
Sen, kâfirlerin hidayete ermelerini, hak yolda olmalarını ne kadar istesen de, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti t
ercih
lerine özgürlük tanıdığı akıllı ve sorumlu varlıkları Allah, doğru yola sevketme lütfunda bulunmaz. Onların yardım edenleri de yoktur....
Nəhl Suresi, 57. Ayet:
1.
ve yec'alûne
: ve kılıyorlar, yapıyorlar, isnad ediyorlar
2.
li allâhi
: Allah'a
3.
el benâti
: kızlar
4.
subhâne-hu
Nəhl Suresi, 57. Ayet:
Ve Allah'a, kızlar isnat ediyorlar. O, Sübhan'dır (Allah çocuk edinmekten münezzehtir). Ve beğendikleri (t
ercih
ettikleri; erkek çocuklar) ise kendilerinin (onların) oluyor....
Nəhl Suresi, 93. Ayet:
Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, elbette sizi aynı inanç ve düşünceyi paylaşan bir tek millet yapardı. Fakat Allah, insanları irade hürriyetine ve seçme özgürlüğüne sahip kıldığı için, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkların hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti t
ercih
lerine özgürlük tanır, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimsele...
Nəhl Suresi, 104. Ayet:
Allah’ın âyetlerine iman etmeyenler var ya (onlar inkârı, t
ercih
ettikleri müddetçe)Allah onları hidâyete erdirmez. Onlara gayet acı bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete t
ercih
etmelerinden ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete t
ercih
etmelerinden ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bunun sebebi, onların (sınırlı - sefil) dünya hayatını sonsuz geleceğe t
ercih
etmeleri; Allâh'ın hakikat bilgisini inkâr edenler topluluğunu hakikate erdirmemesidir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu azap, onların dünya hayatını severek, âhirete ebedî yurda t
ercih
etmelerinden dolayıdır. Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir toplumu, doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, onların dünya hayatını ahirete t
ercih
etmeleri ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete eriştirmemesinden dolayıdır....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Şundan dolayı ki, onlar, dünya hayatını ahiret üzerine t
ercih
edip sevmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, dunya hayatini ahirete t
ercih
etmelerinden ve Allah'in da, inkarci milleti dogru yola eristirmemesinden oturu boyledir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu böyledir. Çünkü onlar Dünya hayatını sevip Âhirete t
ercih
etmişlerdir ve Allah da kâfirler topluluğunu doğru yola eriştirmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, dünya hayatını ahirete t
ercih
etmelerinden ve Allah'ın da, inkarcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü böyledir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete t
ercih
etmelerinden ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Çünkü onlar dünya hayatını ahirete t
ercih
ettiler. İnkarcı topluluğu ALLAH doğru yola iletmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bunun sebebi: çünkü onlar Dünya hayatı sevmiş âhırete t
ercih
etmişlerdir, Allah da kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz...
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bunun sebebi, onların dünya hayatını sevip onu ahirete t
ercih
etmiş olmalarıdır; Allah da kafirler güruhunu doğru yola çıkarmaz....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete t
ercih
etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Çünkü onlar dünya hayatını ahirete t
ercih
etmişlerdir ve çünkü Allah, kâfirleri doğru yola iletmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, doğrusu onların âhirete mukabil dünya hayâtını (tercîh ederek)sevmelerinden ve şübhesiz ki Allah’ın kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmeyeceğindendir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, dünya hayatını ahirete t
ercih
etmeleri ve Allah'ın da kafirler topluluğunu hidayete eriştirmemesinden ötürü, böyledir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu da, (bu korkunç ceza da) onların dünya hayatı üzerine (t
ercih
en) daha ziyâde sevmiş olmalarındandır ve şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirler olan bir kavme hidâyet etmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu da onların dünya hayatını ahirete t
ercih
etmelerinden ve Allah'ın da inkâr eden topluluğu hidayete erdirmemesinden ötürüdür....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Çünkü onlar dünya hayatını âhirete üstün tutmuşlar, âhiretlerini dünyalarına feda etmişlerdir ve çünkü onlar inkârı t
ercih
ettikleri müddetçe Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu, onların dünyâ hayâtını âhirete t
ercih
etmelerinden ve Allâh'ın, inkâr eden kavmi doğru yola iletmeyeceğinden ötürü böyledir....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Buna sebep, onların dünya hayatını seve seve âhirete t
ercih
etmeleridir. Çünkü Allah kâfirler güruhuna yol göstermez....
Nəhl Suresi, 107. Ayet:
Bu böyledir, çünkü, onlar şu iğreti hayatı âhirete t
ercih
etmişlerdir. Ve Allah, küfre sapanlar topluluğunu doğruya kılavuzlamaz....
Nəhl Suresi, 125. Ayet:
Sen Rabbinin yoluna, ilimle, hikmetli sözlerle, sağlıklı ve ahlâklı yaşayışınla, kurduğun örnek toplum düzeni ile, sünnetinle gönül alacak güzel öğütlerle, sorumluluklarını hatırlatarak, uyararak davet et. Onlarla, en güzel metotları kullanarak mücadele et. Rabbin, başına buyruk hareket ederek, yolundan uzaklaşanları, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenleri iyi bilir. Hidayet rehberiyle gösterilen, öğretilen hak yola girmeye istekli olanları, İslâm’da sebat edenleri de iyi bilir....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Manevî ve ahlâkî t
ercih
lerinin sonucu her insanın kaderini, uğurlarını ve uğursuzluklarını, hayır ve şerden paylarını boynuna astık. Kıyamet günü, açılmış olarak karşılaşacağı amel defterini önüne çıkarırız....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayeti t
ercih
eder, İslâm’da sebat ederse, sadece kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederse, yalnızca kendi felâketini hazırlamış, kendisi zarara, ziyana uğramış olur. Hiçbir günahkâr, günah yüklü, suçlu bir kişi, başkasının günahının suçunun cezasını çekmez. Biz, tebliğ ile görevli, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul göndermedikçe ki...
İsra Suresi, 48. Ayet:
İbret nazarıyla bak, senin için ne türlü benzetmeler yaptılar. Bu yüzden başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaştılar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ettiler, artık doğru yola ulaşabilecekleri bir çıkış yolu da bulamayacaklar....
İsra Suresi, 85. Ayet:
Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki; «Ruh Rabbimin tekelinde olan bir olgudur. Size bilginin çok az bir bölümü verilmiştir. (T
ercih
edilen görüşe göre bu soruyu kitap ehli sormuştu. Bu ayet ve ondan sonraki yedi ayet yine bu görüşe göre Medine'de inmişlerdi.)...
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kime hak yolu aydınlatıcı bilgiler lütfederse, işte o doğru yolu bulup t
ercih
eder. Kimlerin de hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine özgürlük tanırsa artık onlara, Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden asla koruyucular bulamazsın. Kıyamet günü, onları görme, konuşma ve duyma nimetinden mahrum bir halde yüzükoyun sürükleyerek toplar getiririz. Onların mekânları cehennemdir. Ateşi azaldıkça, cehennemin yakıtını takviye eder, körüklemeyi ve püsküren al...
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
(İçlerinden biri demişti ki): «Madem ki, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından uzaklaşmayı t
ercih
ettiniz, o halde mağaraya çekilin ki, sizin için Rabbiniz rahmetini yaysın ve size işinizden bir kolaylık hazırlasın.»...
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Rasûlüm, orada bulunsaydın, güneşle mağara arasındaki ilişkiyi görürdün. Güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneliyor, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçiyordu. Böylece onlar güneş ışığından rahatsız olmaksızın, mağaranın geniş bir yerinde uyuyorlardı. İşte bu Allah’ın kudretini gösteren delillerdendir. Allah, kimlere hak yolu aydınlatıcı bilgiler lütfederse, onlar doğru yolu bulup t
ercih
eder. Kimlerin de hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerin...
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
'Toplumda hakça bir düzen gerçekleştirecek olan hak kitap, Kur’ân Rabbiniz tarafından gelmiştir. Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradesi ve t
ercih
i ile dileyen İslâm’a ve Kur’ân’a iman etsin. Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradesi ve t
ercih
i ile dileyen bu hak dini inkâr etsin.' de. Biz inkâr ile isyan ile Kur’ân’ı hafife alan zâlimlere, duvarları, alevi, dumanı kendilerini saracak bir ateş hazırladık. F...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' demiştik. İblis hariç, meleklerin tamamı secde ederek saygı gösterdi. O cinlerdendi. Doğru ve mantıklı düşünmeyi terkederek Rabbinin icra planının dışına çıktı, isyan etti, günah işledi. Allah: 'Şimdi, siz, beni bırakıp da, onu ve onun soyunu mu emirlerine itaat edilecek otorite, koruyucu, dost ediniyorsunuz? Onlar sizin düşmanınızdır. Âsiler, zâlimler ve kâfirlerin, şeytanın dostluğunu Allah’ın dostluğuna t
ercih
leri ne kötü bir değişme, ne kö...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (t
ercih
) değiştirmedir....
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani Rabb'in meleklere «Adem'e secde ediniz» dedi. Onlar da secde ettiler. Yalnız İblis (şeytan) secde etmedi. O cin kökenli idi ve Rabb'inin buyruğu dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Zalimlerin yaptığı bu dost değişimi ne kötü t
ercih
tir!...
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, (böylelikle) rabbinin buyruğundan dışarı çıkmıştı (fefeseka). Bu durumda beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (t
ercih
) değiştirmedir....
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Hani meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (t
ercih
) değiştirmedir....
Kəhf Suresi, 51. Ayet:
'Ben onları, İblis ve soyunu, ne göklerin ve yerin yaratılışında, ne de bizzat kendilerinin yaratılışında bulundurdum, ne de onlardan düşüncelerini açıklamalarını istedim. Kâinatın planlamasında, yaratılışında ve aslî düzeninin sağlanmasında onlar benim ortaklarım da değildir. Ben, insanları başlarına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaştırıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlayanları yardımcı edinmiş değilim.' buyurdu....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Kendisine Rabbinin âyetleri, ilkeleri tebliğ edilerek öğüt verilip uyarılanlardan; âyetlerinin, Kur’ân ilkelerinin sosyal, siyasî ve ahlâkî hayatta uygulanmaması için engelleyici tedbirler alanlardan; bizzat kendi elleriyle işlediği günahları, hakkı, Kur’ân’ı alay konusu yaptığını, bâtılı bayraklaştırdığını unutanlardan daha zâlim kim olabilir? Biz onların kafalarına, kalplerine, Kur’ân’ı anlamalarına engel olacak kılıflar geçirdik, kulaklarını da sağır hale getirdik. Sen onları doğru yola çağır...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
'Kim hak yoldan uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederek başına buyruk bir hayat içindeyse, rahmet sahibi Rahman olan Allah, tehdit edildikleri azâbı, yenilgiyi veya kıyametin kopacağı ânı görecekleri zamana kadar ona mühlet versin. İşte o zaman, kimin mevkiinin daha kötü olduğunu, kimin askerî erkânının, ordusunun daha zayıf olduğunu öğrenecekler.' de....
Məryəm Suresi, 76. Ayet:
Allah, doğru, hak yolu, hayrı t
ercih
e istekli olanların, t
ercih
edenlerin, hak yolda, hayırlı yolda sebat edenlerin, hakkı, hayrı aydınlatıcı bilgilerini imandaki, hayırlı işlerdeki şevklerini artırır. Hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni temelli hayata geçirmenin, köklü müesseseler ve vakıflar kurmanın, hürriyetleri ve devletin bekasını teminat altına almanın Rabbin katında sevabı daha fazladır, elde etmek istediğiniz sonuçlar, varmak istediğiniz hedefler için bunlar, en ha...
Taha Suresi, 65. Ayet:
Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı t
ercih
edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler....
Taha Suresi, 72. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
len nu'sire-ke
: asla seni t
ercih
etmeyiz, üstün tutmayız
3.
alâ mâ câe-nâ
: bize gelenlere karşı
4.
min e...
Taha Suresi, 72. Ayet:
“Bize gelen mucizeler karşısında asla seni t
ercih
etmeyiz (üstün tutmayız). Çünkü bizi, O yarattı. Bu durumda sen, yapacağını yap. Fakat sen, ancak bu dünya hayatında yaparsın.” dediler....
Taha Suresi, 72. Ayet:
Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla t
ercih
etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.”...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Şu bize gösterilen apaçık mûcizelere karşı artık yaradanımıza tercîh edemeyiz seni dediler, elinden geleni yap, zâten ancak şu dünyâ yaşayışında hükmünü yürütebilirsin....
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: "Seni, bize gelen açık açık mucizelere ve bizi yaratana t
ercih
edemeyiz. Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin."...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: "Bize gelen apaçık mucizelerden sonra, bizi yaratan üstüne seni asla t
ercih
etmeyeceğiz. . . Ne hükmedeceksen hükmet! Sen sadece şu dünya hayatına hükmedersin. "...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Sihirbazlar: 'Bize gelen bu açık mûcizelere ve bizi yoktan var edene, yaratana seni asla t
ercih
etmeyiz. Ne ceza vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatında ceza verebilirsin.' dediler....
Taha Suresi, 72. Ayet:
(Büyücüler) dediler ki: 'Bize gelen açık delillere ve bizi yaratana seni t
ercih
etmeyeceğiz. Sen ne hüküm veriyorsan ver. Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin....
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 't
ercih
edip seçmeyiz." Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin."...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Sihirbazlar dediler ki: “- Bize gelen bu açık mucizelere ve bizi yaratana karşı, asla seni t
ercih
edemeyiz. Artık neye hükmün geçiyorsa, hükmünü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm geçirirsin....
Taha Suresi, 72. Ayet:
İmân eden sihirbazlar ona dediler ki: «Seni, bize gelen bunca acık belge ve mu'cizelere ve bizi yoktan var kılıp meydana getirene elbette tercîh etmeyeceğiz. Artık neye hükmedeceksen hükmet. Senin ancak Dünya hayatına hükmün geçer....
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: «Seni, bize gelen açık açık mucizelere ve bizi yaratana t
ercih
edemeyiz. Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin.»...
Taha Suresi, 72. Ayet:
İhtimali yok dediler: bize gelen bu açık mu'cizelere ve bizi yaratana karşı seni t
ercih
edemeyiz, artık neye hukmün geçer, ne yapabilirsen yap, senin olsa olsa bu Dünya hayata hukmün geçer...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Onlar: «İhtimali yok, bize gelen bu açık mucizelere ve bizi yaratana karşı seni t
ercih
edemeyiz. Artık ne yapacaksan yap; senin hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçerli olur....
Taha Suresi, 72. Ayet:
(İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: «Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni t
ercih
edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.»...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Büyücüler dediler ki; «Biz seni, bize gelen açık delillere ve yaratıcımıza t
ercih
edemeyiz. Vereceğin hükmü ver. Senin hükmün ancak dünya hayatında geçerli olabilir....
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana (fetarena) seni asla 't
ercih
edip seçmeyiz'." Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin....
Taha Suresi, 72. Ayet:
(Sihirbazlar) dediler: «Seni bize gelen (şu) apaçık mucizelere, (hakıykatde ise) bizi yaratana kat'iyyen tercîh edemeyiz. Artık neye haakim isen hükmünü ver. Sen hükmünü ancak bu dünyâ hayaatında geçirebilirsin». ...
Taha Suresi, 72. Ayet:
(O sihirbazlar ise) dediler ki: 'Seni, bize gelen apaçık mu'cizelere ve bizi yaratana aslâ tercîh etmeyiz; artık ne hüküm vereceksen ver! (Sen) ancak bu dünya hayâtında hükmedersin!'...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Berikiler: "Bize gelen hakkın apaçık belirtilerini ve bizi yaratan varlığı bırakıp asla seni t
ercih
edecek değiliz! Artık (hakkımızda) nasıl bir yargıda bulunacaksan bulun: sen ancak bu dünya hayatında (geçerli) yargılarda bulunabilirsin!...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: «Elbette seni bize gelen âyetlere ve bizi yoktan var etmiş olana t
ercih
edemeyiz. Artık sen, ne ile hükmedeceksen hükmet. Sen ancak bu dünya hayatında hükmedersin.»...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: “Biz seni, bize gelen apaçık delillere (mucizelere) ve bizi yaratana t
ercih
edip üstün tutmayacağız. Yapacağını yap, ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. ”...
Taha Suresi, 72. Ayet:
"Mümkün değil" dediler, "bize gelen bunca delillere ve bizi Yaratana karşı seni t
ercih
edemeyiz. İstediğin hükmü ver. Senin hükmün nihayet, bu dünyada geçer."...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: "Biz, seni, bize gelen açık delillere ve bizi yaratana t
ercih
edemeyiz. Yapacağını yap, sen ancak bu dünyâ hayâtında istediğini yapabilirsin."...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler ki: «Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 't
ercih
edip seçmeyiz'. Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin.»...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Dediler: "Biz seni, bize gelen açık seçik kanıtlara ve bizi yaratmış olana asla t
ercih
etmeyeceğiz. Verdiğin hükmü uygula. Senin hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçer."...
Taha Suresi, 79. Ayet:
Firavun kavmini, başlarına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağladı. Allah’ın peygamberi vasıtasıyla öğrettiği doğru, hak yolu da göstermedi, öğretmedi....
Taha Suresi, 85. Ayet:
'Biz, senin ardından kavmini imtihan ettik. Sâmirî, onların hak yoldan uzaklaşarak dalâleti t
ercih
lerinin yolunu açtı.' buyurdu....
Taha Suresi, 92. Ayet:
Mûsâ: 'Ey Hârûn, bunların başlarına buyruk davranarak hak yoldan uzaklaştıklarını, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ettiklerini gördüğün vakit, senin onlara karşı koymanı engelleyen ne idi?' dedi....
Taha Suresi, 135. Ayet:
'Herkes dünyadaki işlerin nasıl bir sonuca varacağını beklemektedir. Öyleyse siz de bekleyin. Doğru, dengeli yolun yolcuları kimlermiş, doğru, yolu t
ercih
edenler kimlermiş, yakında anlayacaksınız.' de....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Şeytanın, kendisini dost edineni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine imkân sağlayacağı, dostunu körüklenen, alev püsküren ateş cezasına sürükleyeceği hükmü yazılı kanun haline getirilmiştir....
Həcc Suresi, 9. Ayet:
Bunlar sırf insanları başına buyruk hale getirerek, Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaştırıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlamak için, yanını eğip bükerek, tavırdan tavıra girerek Allah hakkında tartışırlar. Onlar için dünyada rezillik vardır. Kıyamet gününde ise, onlara harlı ateş azâbını tattıracağız....
Möminun Suresi, 49. Ayet:
Andolsun biz, Mûsâ’ya, onlar doğru yolu görüp t
ercih
etme imkânı bulur ümidiyle kutsal kitabı vermiştik....
Möminun Suresi, 90. Ayet:
Hayır, Biz onlara hakkı ulaştırdık; buna rağmen onlar yine de yalanı t
ercih
ediyorlar!...
Möminun Suresi, 90. Ayet:
Hayır, Biz onlara gerçeği getirdik; fakat buna rağmen onlar yalanı t
ercih
ediyorlar. İşte gerçek:...
Möminun Suresi, 106. Ayet:
Onlar: 'Ey Rabbimiz, azgınlığımız, bayağı zevklerimiz bizi alt etti. Biz hak yoldan uzaklaşarak, başına buyruk yaşayan, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
eden bir toplum haline geldik.' derler....
Furqan Suresi, 9. Ayet:
Yâ Muhammed, seninle ilgili yaptıkları benzetmelere ibret nazarıyla bak. Bu yüzden onlar hak yoldan uzaklaşarak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ettiler. Senin peygamberliğine dil uzatacak, eksik gedik bir tarafını da bulamıyorlar....
Furqan Suresi, 17. Ayet:
Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden taptıkları şeyleri topladığı gün: 'Şu kullarımı, başlarına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine siz mi imkân sağladınız, yoksa kendileri mi başlarına buyruk hale gelerek, doğru yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ettiler.' der....
Furqan Suresi, 29. Ayet:
'Andolsun ki, Kur’ân bana geldikten sonra, beni, okunması ibadet olan övünç kaynağı Kur’ân’dan, şeriattan, Allah’ı zikirden ayırıp uzaklaştırarak, başıma buyruk hale getirip, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ime imkân sağladı. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler insanı yüzüstü bırakıp rezil ediyor.'...
Furqan Suresi, 34. Ayet:
Haşrolup, yüzükoyun sürüklenerek Cehenneme doldurulacak olanlar, işte onlar, yerleri en kötü, hiçbir çıkış yolu bulamayacak derecede hak yoldan uzak, başlarına buyruk yaşayanlar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerdir....
Furqan Suresi, 42. Ayet:
'Şâyet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, neredeyse, bizi tanrılarımızdan uzaklaştırıp, dalâleti t
ercih
imize sebep olacaktı' diyorlar. Azâbı gördükleri zaman kimin, kendilerinin mi, mü’minlerin mi hak yoldan daha uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
etmiş olduklarını öğrenecekler....
Furqan Suresi, 57. Ayet:
'Kur’ân’a ve tebliğe karşılık Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde sizden, kendi iradesi ve t
ercih
i ile Rabbine giden doğru bir yol, İslâmî bir hayat tarzı tutmayı dileyen kimseler olmanızın dışında herhangi bir ücret istemiyorum' de....
Şüəra Suresi, 36. Ayet:
Kâlû
ercih
ve ehâhu veb’as fîl medâini hâşirîn(hâşirîne)....
Şüəra Suresi, 36. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ercih
(erci-hu)
: onu tehir et, beklet
3.
ve ehâ-hu
: ve onun kardeşi
4.
veb'as
: ve gönder
Şüəra Suresi, 86. Ayet:
'Babamı da bağışla. O başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşanlardan, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlerden.'...
Şüəra Suresi, 99. Ayet:
'Bizi, kesinlikle, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, günahkârlar hak yoldan uzaklaştırıp başımıza buyruk hale getirerek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
imize imkân sağladılar.'...
Şüəra Suresi, 224. Ayet:
Akılsızlar, şaşkınlar, müşrikler, hain düşünceler taşıyan azgınlar, hak yoldan uzaklaşarak bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenler şâirlerin peşinden giderler....
Nəml Suresi, 24. Ayet:
'Onun ve kavminin Allah’ı bırakıp, yarattıkları içinden güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler onlara amellerini süsleyip güzel göstermiş, onları doğru yoldan, İslâmî bir hayat tarzı yaşamaktan alıkoymuş. Hak dini t
ercih
etmiyorlar.'...
Nəml Suresi, 41. Ayet:
Süleyman: 'Onun tahtını kendisince tanınmayacak hale getirin. Bakalım hakkı, hakikatı tanımayı başarabileceği yolu bulabilecek mi? Yoksa o da hakka, hakikate ulaşabileceği yolu t
ercih
edemeyenlerden mi olacak?' dedi....
Nəml Suresi, 92. Ayet:
'İnsanlara Kur’ân’ı okuyarak, tebliğ etmem, onları davet ve irşad etmem emrolundu.' Artık kim hak yolu t
ercih
eder, İslâm’da sebat ederse, kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederse, ona: 'Ben sadece sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılardanım' diye bildir....
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
Mûsâ, idarecilerin, halkın farkına varamayacakları bir sırada şehre girdi. Orada iki kişinin kavga ettiklerini gördü. Şu kendi tarafındandı. Öteki de düşman tarafından. Kendi kabilesinden olan, düşman tarafından olana karşı Mûsâ’dan yardım istedi. Mûsâ da, ötekine yumruk vurma durumunda kaldı, ölümüne sebep oldu. Bunun üzerine: 'Bu şeytanın işidir. O düşmandır, insanı başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaştıran, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine imkân sağlayandır.' dedi....
Qəsəs Suresi, 50. Ayet:
Eğer senin talebini yerine getiremezlerse, bil ki, onlar sırf şahsî arzu ve ihtiraslarına uymaktadırlar. Allah’tan gelen bir hidayet rehberine, hak yolu aydınlatan bilgilere dayanmadan şahsî ihtiraslarına uyandan daha başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşan, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
eden kim olabilir? Belli ki, Allah inkârı, isyanı alışkanlık haline getiren zâlim, hakka, adâlete riâyet etmeyen müşrik bir kavme hidayet, başarı nasip etmeyecek, doğru yola sevketmeyecektir!...
Qəsəs Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak saydığınız varlıkları çağırın' denilir. Onlar da çağırırlar. Fakat, kendilerine cevap vermezler ve karşılarında azâbı görürler. Ne olurdu, dünyada iken doğru yolu t
ercih
etselerdi!...
Qəsəs Suresi, 68. Ayet:
1.
ve rabbu-ke
: ve senin Rabbin
2.
yahluku
: yaratır
3.
mâ
: şey
4.
yeşâu
: diler
Qəsəs Suresi, 68. Ayet:
Rabbin, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olanları yaratır. Kâinatta mevcut akıllı ve sorumlu varlıkları, mahlûkatı, cemâdâtı, imkânları, kurulmuş düzenleri ve tedbirleri O seçer. İnsanların da seçme ve t
ercih
hakları vardır. Yüceler yücesi olan Allah ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında onların kendisine koştukları şirkten münezzehtir....
Qəsəs Suresi, 68. Ayet:
Rabbin dilediği gibi yaratır ve t
ercih
te bulunur. Yoksa, t
ercih
hakkı onların değildir. Allah onların ortak koştuğu şeylerden münezzeh ve yücedir....
Ənkəbut Suresi, 64. Ayet:
Bu dünya hayatı, ancak bir eğlence ve bir oyundan ibarettir. Ahiret yurdu ise, ölmez gerçek hayat işte budur. Eğer bilselerdi, (geçici dünya hayatını ebedî ahiret hayatına t
ercih
etmezlerdi)......
Rum Suresi, 29. Ayet:
Gel gör ki, inkâr ile isyan ile kendilerine zulmedenler, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenler, haksızlık edenler, şirke girenler şahsî arzu ve ihtiraslarına uydular. Allah’ın, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti t
ercih
lerine özgürlük tanıdığı akıllı ve sorumlu varlıkları kim doğru yola sevk edebilir? Onlara yardım eden de bulunmaz....
Loğman Suresi, 6. Ayet:
Bilgisizce insanları Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaştırmak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlayarak, başlarına buyruk hale getirmek, sonra da ayetlerimizi alay konusu yapmak için parayla şarkıcı kadınlar, hokkabazlar, boş gevezelik eden kimseler getirenler var. İşte onlara alçaltıcı, zillete düşüren bir azap vardır....
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Biz, Lokman'a şu hikmeti bağışladık: "Allah'a şükret; çünkü (O'na) şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük etmeyi t
ercih
eden ise (bilsin ki), Allah, kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman hamde layıktır"....
Səcdə Suresi, 3. Ayet:
Yoksa onu: 'Muhammed uydurdu' mu, diyorlar. Hayır! O, senden önce kendilerine sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan birçok uyarıcılar gelmiş toplumları senin de uyarman için, Rabbin tarafından gönderilen gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak bir kitaptır. Ola ki, onların doğru yolu t
ercih
etmelerine vesile olur....
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Eğer bizim sünnetimiz, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, herkese hidayet nasip eder, doğru, hak yola sevk ederdik. Fakat: 'Hür iradelerine ve özgürce seçme hakkına sahiplerken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için dalâleti t
ercih
eden insanlar ve cinlerle, hepsiyle, kesinlikle Cehennemi dolduracağım' şeklindeki kararım da gerekçeli olarak kesinlik kazandı....
Əhzab Suresi, 20. Ayet:
Onlar Müttefiklerin (gerçekten) çekilmediklerini zannediyorlardı; ve Müttefikler geri dönecek olsalar, bunlar, (bu iki yüzlüler,) çölde bedeviler arasında kalıp sizin hakkınızda (ey müminler, uzaktan) haber almayı t
ercih
ederlerdi; aranızda bulunsalar bile, (sizin yanınızda) savaşır görünmekten başka bir şey yapmazlardı....
Səba Suresi, 50. Ayet:
'Eğer başıma buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti t
ercih
etmişsem, günah işleyerek, helâkime, felâketime sebebiyet vermiş olurum. Eğer hak yolu t
ercih
ediyor, İslâm’da sebat ediyorsam, bu da Rabbimin bana vahyettiği Kur’ân sayesindedir. O her şeyi işitir ve kuluna yakındır.' de....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Bilinçli olarak işlediği kötü ameli kendisine, süslenerek güzel gösterilip de, onu güzel gören kimse, kötülüğü hiç istemeyen mü’min kimse gibi midir? Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkların hak yoldan uzaklaşıp dalâleti t
ercih
lerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkları doğru yola sevketme lütfunda da bulunur. Onlar adına üzülerek, için yanmasın...
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Biz, bu ilahi vahyi kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik. Onlardan bazısı kendilerine zulmeder, bazısı (doğru ile eğri arasında) ara yolu t
ercih
eder, bir kısmı da Allah'ın izniyle iyilikte başı çekenlerden olur. Bu (ise) en büyük fazilettir....
Yasin Suresi, 19. Ayet:
Peygamberler: 'Sizin uğurlarınız ve uğursuzluklarınız, hayra kavuşmanız, şerre maruz kalmanız kendi t
ercih
inizden kaynaklanmaktadır. Size tebliğ yapıldı, öğüt verildi diye mi, uğursuzluğa uğradınız? Doğrusu siz, isyanı, kural tanımazlığı âdet edinmiş, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyan, hatalar içinde yüzen, cahilce davranan bir kavimsiniz.' dediler....
Saffat Suresi, 32. Ayet:
'Doğru olan şu, biz sizin hak yoldan uzaklaşmanıza, dalâleti, hıyaneti t
ercih
inize imkân sağladık. Hep birlikte azdık, hain düşünceler içine daldık, helâke maruz kaldık.'...
Saffat Suresi, 69. Ayet:
Onlar, atalarının, hak yoldan uzaklaşarak dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edip, başlarına buyruk yaşadıklarını bile bile atalarına uydular....
Saffat Suresi, 71. Ayet:
Onlardan önce, geçmiş milletlerin çoğu, andolsun başlarına buyruk hareket ederek, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
etmişlerdi....
Sad Suresi, 26. Ayet:
Ey Dâvûd, biz seni yeryüzünde, ülkede ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya yetkili halife-rasul olarak tayin ettik. İnsanlar arasında hakkaniyet ile, adâlet ile hüküm ver, icraat yap. Şahsî arzu ve ihtiraslarına, bâtıla uyma. Bu seni başına buyruk hale getirerek, Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaşmana, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine imkân sağlar. Başlarına buyruk hareket ederek Allah yolundan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edenlere, h...
Sad Suresi, 32. Ayet:
O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı t
ercih
ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar....
Sad Suresi, 32. Ayet:
«Ben, dedi, at sevgisini, Rabbimi anmaktan ötürü t
ercih
ettim.» Nihayet atlar perdenin arkasına gizlendi....
Sad Suresi, 32. Ayet:
O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini rabbimi zikretmekten dolayı t
ercih
ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar....
Sad Suresi, 32. Ayet:
Dedi ki: "Ben mal sevgisini Rabbimi anmama vesile olduğu için t
ercih
ettim. " Tâ ki toz perdesi altında gözden kayboldular....
Sad Suresi, 32. Ayet:
"Ben, dedi, mal sevgisini, Rabbimi anmaktan (ötürü) t
ercih
ettim." Nihâyet bu atlar perde ile gizlendi (koşup dağın arkasına düşmekle gözden kayboldu)....
Sad Suresi, 32. Ayet:
O da demişti ki: «Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı t
ercih
ettim.» Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar....
Sad Suresi, 82. Ayet:
İblis: 'Senin kudret ve hükümranlığına yemin olsun ki, onların hepsinin hak yoldan uzaklaşmasına, helâki, hıyaneti t
ercih
lerine imkân sağlayacağım' dedi....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir zarar, bir sıkıntı dokunduğu zaman Rabbine yönelerek gönülden O’na dua eder. Sonra Allah, tarafından ona bir nimet lütfedince, kendisini sıkıntıdan kurtarınca, önceden yalvarmış olduğunu unutur, insanları başlarına buyruk hale getirerek, Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlamak için bile bile ona eşler, ortaklar koşar. Böylesine: 'İnkârınla, küfrünle biraz eğlen. Kesinlikle sen Cehennem ehlindensin.' de....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
'Ey Allah’a şirk koşanlar! Siz de Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradeniz ve t
ercih
inizle, O’nun dışında, yarattıklarından, dilediğinize tapın.' de. 'Kıyamet günü, asıl hüsrana uğrayanlar, dünyada birbirlerini, kendilerini, ailelerini, vatandaşlarını, milletlerini hak yoldan uzaklaştırarak zarar ve ziyana sokan liderler, güç ve iktidar sahipleridir. Bilesiniz ki, işte kıyas kabul etmeyecek zarar budur.'...
Zümər Suresi, 18. Ayet:
Sözü Kur’ân’ı ve sünneti dinleyip, kendilerine emredilenlerin en güzelini, en faziletlisini t
ercih
edip uygulayanları, konuşmaları, hikmetli sözleri dinleyip en iyisini, en doğrusunu benimseyenleri müjdele. İşte onlar, Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir. Onlar, işte onlar akıl ve vicdan sahibi kimselerdir....
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Hiç Allah’ın, göğsünü İslâm’a açması sebebiyle, Rabbi tarafından nûra kavuşan kimse, kötü t
ercih
inden ötürü fıtratını değiştiren, kalbi katılaşan, göğsü daralan kimse gibi olur mu? Yazıklar olsun, kalpleri Allah’ı anmak hususunda katılaşmış olanlara! İşte onlar besbelli bir sapıklık içindedirler....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah sözün en güzelini, birbirine benzeyen, biri diğerini te’yit eden, tefsir eden, coşkunluk içinde tekrar tekrar okunan, uyumlu, âhenkli bir kitap olarak Kur’ân’ı bölüm bölüm indirdi. Rablerinden korkanların, Rablerine saygılı olanların, Kur’ân okunurken tüyleri ürperir. Sonra nefisleri, kalpleri, gönülleri, akılları Allah’ı zikre, Allah’a şükre yatkın hale gelir, zikretmeye, şükretmeye dalar. İşte bu kitap, Allah’ın peygamberiyle size ulaştırdığı hidayet rehberidir. Sünnetine, düzeninin yasa...
Zümər Suresi, 36. Ayet:
Allah kendisini ilâh tanıyan, candan müslüman olarak kendisine bağlanan, saygılı kuluna kâfi değil mi? Kâfirler, inanmayanlar, seni Allah’ın dışında, bir değer ifade etmeyen derekedeki aşağılık varlıklarla korkutabilirler mi? Allah kimlerin hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine özgürlük tanırsa, onları kimse doğru yola getiremez....
Zümər Suresi, 37. Ayet:
Allah kimleri de doğru yola iletme lütfunda bulunursa, kimse onları başlarına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlayamaz. Allah kudretli ve hükümran değil mi? Düşmanlarına ve isyankârlara layık oldukları cezayı vermez mi?...
Zümər Suresi, 41. Ayet:
Biz bu kitabı sana, gerekçeli, hikmete dayalı toplumda hakça düzeni gerçekleştirmen için, insanların iyiliği, kurtuluşu için indirdik. Artık kim hidayeti t
ercih
eder, İslâm’da sebat ederse, kendi iyiliği, kurtuluşu için bunları yapmış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni. helâki t
ercih
ederse, yalnızca kendi felaketini hazırlamış, kendisi zarara, ziyana uğramış olur. Sen Allah’a karşı onları savunmaya, Allah adına da onlar üzerinde zor kullanmaya...
Zümər Suresi, 43. Ayet:
Ama onlar, Allah'ın yanısıra (hayali) şefaatçiler(e de kulluk yapmayı) t
ercih
ederler. De ki: "Nasıl olur? Onların hiçbir şeye güçleri yetmese de ve akılları (hakikati) kavramıyor olsa da mı?"...
Zümər Suresi, 55. Ayet:
Ansızın, siz farkında olmadan, azap ile yüz yüze gelmeden önce, Rabbinizden, Kur’ân’da size indirilen emir ve hükümlerin en güzelini, en faziletlisini t
ercih
edip uygulayın.....
Mömin Suresi, 33. Ayet:
'İkbalinize ve istikbalinize sırt çevirip, arkanızı dönmek mecburiyetinde olacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah’ın azâbından, O’nun elinden kimse kurtaramaz. Allah kimlerin hak yoldan uzaklaşmasının, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerinin önünü açarsa, kimse onlara doğru yolu gösteremez.'...
Mömin Suresi, 34. Ayet:
'Daha önce size, apaçık delillerle Yûsuf gelmişti. Onun size getirdiği dinî hakikatlerden şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince, Allah ondan sonra özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere asla rasul görevlendirmez, dediniz. İşte geçmiştekilerin başına gelenlere benzer şekilde, Allah cahilce davranarak kural tanımayan, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyan, hak dinde şüpheye düşürecek konular arayan, ithamlarda bulunan isyankârların, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti ter...
Mömin Suresi, 74. Ayet:
'Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koştuğunuz varlıklar nerede?' Onlar: 'Uzaklaşıp kayboldular. Doğrusu, önceden de, onlara hiçbir şekilde tapıp yalvarmıyorduk.' derler. İşte Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere, o yalancılara özgürlük tanıdığı gibi, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, hel...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
1.
ve emmâ
: ve fakat, ise
2.
semûdu
: Semud (kavmi)
3.
fe
: böylece, ondan sonra
4.
hedeynâ-hum
: onları hidayete...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Ve Semud (kavmine) gelince, o zaman onları hidayete erdirdik. Buna rağmen hidayete karşı âmâ olmayı sevdiler (t
ercih
ettiler). Bu sebeple kazanmış olduklarından dolayı onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakaladı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete t
ercih
etmişler ve yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd'a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a (Sâlih'in halkına) gelince, biz onlara hidâyet ettik de onlar âmâlığı (körlüğü) sevip, hüdaya (hakikate) t
ercih
ettiler. . . Bu hâlleri yüzünden kazandıkları ile horlayıcı - alçaltıcı azabın yıldırımı kendilerini yakaladı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd kavmine de hak yolu göstermiştik. Hak yolda, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolda yaşamak, faaliyet göstermek varken, onu bırakıp dalâleti, sapıklığı, körlüğü t
ercih
ettiler. Onları, işledikleri ameller, yüklenmeye devam ettikleri günahlar sebebiyle alçaltıcı bir ceza olan yıldırım çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a gelince; biz onları doğru yola ilettik. Ama onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Bu yüzden onları kazanmakta olduklarına karşılık alçaltıcı azabın yıldırımı çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a gelince; Biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Böylece kazandıkları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd kavmine gelince: Biz onlara doğru yolu gösterdik de onlar, körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Onun için, kazandıkları günah yüzünden kendilerini, o şiddetli azab yıldırımı yakalayıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud milletine, dogru yolu gostermistik, ama onlar korlugu, dogru yolda gitmege t
ercih
ettiler. Kazandiklarinin karsiligi olarak onlari alcaltici azabin yildirimi carpti....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd kavmine gelince Kendilerine doğru yolu gösterdikse de onlar körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Bu sebeple kazanıp elde ettiklerine karşılık aşağılayıcı azâb (olarak) yıldırım onları yakalayıver di....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud milletine, doğru yolu göstermiştik, ama onlar körlüğü, doğru yolda gitmeye t
ercih
ettiler. Kazandıklarının karşılığı olarak onları alçaltıcı azabın yıldırımı çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd'a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a gelince, onlara yolu gösterdik. Ne var ki onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Sonunda, kazandıklarına karşılık, onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakaladı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu gösterdik. Fakat onlar körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Bunun üzerine kazandıkları kötülük yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarpıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud kavmine gelince onlara doğru yolu gösterdik; fakat onlar, körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Böylece yaptıkları yüzünden alçaltıcı azab yıldırımı onları yakaladı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a gelince; biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Böylece kazandıkları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semuuda gelince: Biz onlara da doğru yolu gösterdik. Amma onlar körlüğü hidâyete tercîh etdiler. Onun için kendilerini, kazanageldikleri (şirk ve meaasî) yüzünden, o horlayıcı azâb yıldırımı tutuverdi. ...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Ve Semûd (kavmin)e gelince, onlara da doğru yolu göstermiştik; fakat (onlar)körlüğü (îman hakikatlerini görmemeyi), hidâyete tercîh ettiler; böylece kazanmakta oldukları(günahlar) yüzünden aşağılayıcı azâbın yıldırımı onları yakalayıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a gelince; onlara hidayeti göstermiştik, ama onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler ve yaptıkları yüzünden onları horlayıcı azabın yıldırımı çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud (kavmine) gelince, onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola t
ercih
ettiler. Ve böylece, yaptıkları (kötülükler)in bir karşılığı olarak onların üzerine alçaltıcı bir azap yıldırımı düştü....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud kavmine gelince, onlara doğru yolu göstermiştik, amma onlar körlüğü doğru yolda gitmeye t
ercih
ettiler. Böylece yapmakta oldukları fenalıkların karşılığı olarak alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd’a gelince, onlara doğru yolu göstermiştik. Onlar ise körlüğü kılavuza t
ercih
ettiler. Bu sebeple onları, yaptıklarına karşılık zelil edici bir azabın sarsıntısı tutmuştu....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd halkına gelince, Biz onlara da doğru yolu gösterdik fakat onlar körlüğü hidâyete t
ercih
ettiler. Derken işledikleri işler sebebiyle alçaltıcı bir azap yıldırımı onları alıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd'a da gelince; biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Böylece kazanmakta oldukları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd'a gelince, biz onlara kılavuzluk ettik ama onlar körlüğü hidayete t
ercih
ettiler. Bunun üzerine, kazandıkları yüzünden, alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakaladı....
Fussilət Suresi, 29. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: 'Ey Rabbimiz! Bizi başımıza buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmamıza, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
imize imkân sağlayan cinleri ve insanları göster de, aşağılık mahlûklardan olsunlar diye onları ayaklarımızın altına alalım.' derler....
Fussilət Suresi, 52. Ayet:
'Hiç düşündünüz mü? Eğer bu Kur’ân Allah katından gelmişse, sonra, siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman büsbütün haktan uzak bir muhâlefet ve düşmanlık içinde olanlardan daha başına buyruk, hak yoldan daha uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki daha çok t
ercih
eden kim olabilir?' de....
Şura Suresi, 44. Ayet:
Allah kimin hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine özgürlük tanırsa, artık bundan sonra onu hiç kimse koruyamaz, ona hiç kimse yardım edemez. Baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, inkârda, isyanda ısrar eden zâlimlerin, azâbı gördükleri zaman: 'Dünyaya dönecek bir yol, bir çıkış yolu var mı?' dediklerini göreceksin....
Şura Suresi, 46. Ayet:
Onların, Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah kimin hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ine özgürlük tanırsa, artık onun için bir çıkar yol da yoktur....
Zuxruf Suresi, 10. Ayet:
Allah, yeryüzünü, sizin yaşamanız, yerleşmeniz için tarıma elverişli ovalar, iskana uygun araziler haline, işlevli hale getiren, orada sizin için geçinme imkânları hazırlayan ve yollar planlayandır. Umulur ki, doğru hak yolu bulup t
ercih
edersiniz....
Zuxruf Suresi, 16. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
ittehaze
: edindi
3.
mimmâ (min mâ)
: şey(ler)den
4.
yahluku
: yaratır
Zuxruf Suresi, 36. Ayet:
Rahman'ın uyarısını görmezden gelmeyi t
ercih
eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere (kalıcı) bir şeytani dürtü yerleştiririz....
Zuxruf Suresi, 49. Ayet:
Onlar azâbı görünce, Mûsâ’ya: 'Ey bilge kişi, sende olan ahdi, sana verdiği sözü hürmetine, bizim için Rabbine dua et. Biz de doğru, hak yolu t
ercih
edeceğiz' dediler....
Duxan Suresi, 32. Ayet:
And olsun ki, İsrail oğulları' nın durumunu bilerek onları Dünya milletlerinin üzerine seçip t
ercih
ettik....
Duxan Suresi, 32. Ayet:
Andolsun ki Biz onları bilerek bütün milletler üzerine seçip t
ercih
etmiştik....
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Şahsî arzu ve ihtiraslarını, kendisine ilâh haline getireni; hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmeyeceğini bildiği için, Allah’ın hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti t
ercih
ine özgürlük tanıdığı, kulaklarını duyarsız, kalbini, kafasını anlayışsız hale getirdiği, gözlerine perde çektiği, basiretini bağladığı kimseyi görmüyor musun? Allah’ın dışında kim onu doğru yola iletebilir? Hâlâ öğüt almayacak mısınız?...
Əhqaf Suresi, 5. Ayet:
Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden, kıyamet gününe kadar, kendilerine cevap veremeyecek olanlara tapanlardan, yalvaranlardan, hak yoldan daha uzak, daha başına buyruk, dalâleti, bozuk düzeni, helâki, daha çok t
ercih
eden kimler olabilir? Oysa putlar, onların yalvarmalarından bile habersizdirler....
Məhəmməd Suresi, 17. Ayet:
Allah, doğru, hak yolu, hayrı t
ercih
e istekli olanların, t
ercih
edenlerin, hak yolda, imanda sebat edenlerin, hakkı, hayrı aydınlatıcı bilgilerini, imandaki şevklerini artırır. Onlara takva esaslarını-Kur’ân esaslarını, takva esaslarının hayata geçirilmesiyle ilgili sorumluluğu, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranma, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olma ilkelerini, takvaya dayalı düzenlerini gerçekleştirecek kanunları-kuralları tevdi ...
Məhəmməd Suresi, 22. Ayet:
(Onlara sor:) "Siz, (Allah'ın buyruğundan) uzaklaştıktan sonra, (kendi eski yollarınıza dönmeyi t
ercih
ederek) yeryüzünde bozgunculuk yapar ve (bir kez daha) akrabalık bağlarınızı koparır mıydınız?"...
Tur Suresi, 39. Ayet:
Yahut, (eğer Allah'a inanıyorsanız), siz (yalnız) erkek çocuk sahibi olurken O(nun) kız çocuk sahibi (olmayı t
ercih
ettiğine nasıl inanırsınız?)...
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
Hemşehriniz, arkadaşınız Muhammed, başına buyruk hareket etmedi, hak yoldan uzaklaşmadı, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
etmedi, bâtıla inanmadı, insanlara karşı hiçbir zaman haince bir düşünce taşımadı....
Nəcm Suresi, 30. Ayet:
Bu tür kimselerin ilimleri ancak kendilerini dünya zevkleri ile ilgilendirecek seviyededir. Rabbin, işte O, yolundan İslam’dan uzaklaşanı, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederek başına buyruk yaşayanı iyi bilir. Hidayet rehberiyle gösterilen, öğretilen hak yola, İslâm’a girmeye istekli olanları, İslâm’da sebat edenleri de iyi bilir....
Vaqiə Suresi, 20. Ayet:
T
ercih
edecekleri meyve;...
Vaqiə Suresi, 20. Ayet:
Bir de... t
ercih
edecekleri meyveler......
Vaqiə Suresi, 51. Ayet:
Dahası, siz, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
ederek başlarına buyruk hayat yaşayanlar, Kur’ân’ı ve peygamberleri yalanlayanlar!...
Hədid Suresi, 26. Ayet:
Nûh’u ve İbrâhim’i de peygamber olarak özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirip gönderdik. Peygamberliği ve kitabı da, onların nesilleri içinde devam ettirdik. Onlardan doğru yolu t
ercih
edenler, doğru yolda sebat edenler vardı. Onların çoğu da doğru ve mantıklı düşünmeyi terkeden fâsıktı, âsi ve bozguncu idi....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve onlar
2.
tebevveû
: konakladılar, mesken edindiler
3.
ed dâre
: yurt
4.
ve el îmâne
: ve îmân<...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Ve onlardan önce (Medine'yi) yurt edinmiş olup kalplerinde îmân yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden (dağıtılan ganimetlerden) dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefslerine t
ercih
ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o taktirde işte onlar, onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine'ye) ve imana yerleşmiş olan kimseler (Ensar), kendilerine hicret edenleri severler. Onlara (muhacirlere) verilenlerde gözleri yoktur, buna ihtiyaç duymazlar! Kendileri ihtiyaç içinde olsalar da, onları kendi nefslerine t
ercih
ederler! Kim nefsinin (bilincinin) cimriliğinden - ihtirasından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Bu ganimet malları, daha önce Medine’yi Allah’ın dinine, İslâm’a, devletine yurt olarak hazırlamış ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimselerin, baskı zulüm ve işkencenin hakim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edip kendilerine gelenleri sevenlerin, onlara ilâveten verilen ganimet mallarından dolayı gönüllerinde bir rahatsızlık hissetmeyenlerindir. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, onları, kendilerine, birbirleri...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce o yurda yerleşen ve imana sarılanlar kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı gönüllerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile (onları) kendilerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Muhacirlerden önce, Medine’yi yurd ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edib gelenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar; kendilerinde ihtiyaç bile olsa, (onları) nefisleri üzerine t
ercih
ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa; işte bunlar (azabdan) kurtulanlardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Bunlardan önce (Medine'yi) yurt edinip, imânı (kalblerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilen şeylerden dolayı kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar; ihtiyaçları olsa bile onları kendilerine t
ercih
ederler. Kim de nefsinin aşırı cimrilik, kıskançlık ve ihtirasından korunursa, işte onlar umduklarına kavuşanlardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Ve şunlar ki onlardan önce yurdu hazırlayıp iymana sahib oldular, kendilerine hicret edenlere mahabbet beslerler ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar, kendilerinde ihtiyaç bile olsa iysar ile nefislerine t
ercih
ederler, her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlardır o felah bulanlar!...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Ve şunlar ki, onlardan önce yurdu hazırlayıp imana sahip oldular, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler, onlara verilenlerden nefislerinde bir kaygı duymazlar, kendilerinin ihtiyacı olsa bile onları kendilerine t
ercih
ederler. Her kim de nefsinin hırsından (cimriliğinden) korunursa, işte onlardır o kurtuluş bulanlar!...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Daha önce Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, göç eden yoksul kardeşlerini öz canlarına t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp inancı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefslerine t
ercih
ederler. Kim nefsini 'cimri ve bencil tutkularından' korumuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce o yurda (Medîne’ye) yerleşmiş ve (samîmâne) îmâna sarılmış olanlar(Ensar), kendilerine hicret edip gelen (Muhâcir)leri severler; hem (onlara) verilenlerden dolayı sînelerinde bir ihtiyaç (bir rahatsızlık) duymazlar ve kendilerinde bir sıkıntı (bir ihtiyaç)bile olsa, (o kardeşlerini) kendi nefislerine tercîh ederler! Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir!...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce o diyarı yurt edinmiş ve göğüslerine imanı yerleştirmiş olanlar; kendilerine hicret edip gelenleri severler. Ve onlara verilenlerden ötürü içlerinde bir çekememezlik duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları, kendilerine t
ercih
ederler. Her kim nefsinin tamahkarlığından korunabilmişse; işte onlar, felaha erenlerin kendileridir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce bu yöreyi yurt edinmiş ve (gönüllerine) imanı yerleştirmiş olanlar (arasındaki yoksullara da ganimetin bir kısmı verilecektir), bir sığınak arayışı içinde kendilerine gelenlerin hepsini seven ve başkasına verilmiş olanlara karşı kalplerinde hiçbir haset olmayan, aksine kendileri yoksulluk içinde bulunsalar bile diğerlerini kendilerine t
ercih
edenler; işte böyleleri, açgözlülükten korunanlardır, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar!...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Ve o kimseler ki onlardan evvel yurt ve imân edinmişlerdir, kendilerine muhâcerette bulunanları severler ve onlara verilen şeylerden dolayı kendi kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar ve kendilerinde bir ihtiyaç bulunsa dahi onları kendi nefislerine t
ercih
ederler. Ve her kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte felâha ermiş olanlar onlardır!...
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Muhacirlerden evvel Medine'yi yurt ve iman evi edinmiş olan Ensar, kendilerine hicret edip gelenleri severler. Onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir kaygı hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, muhacir kardeşlerini t
ercih
ederler. Kim nefsinin mala olan hırs ve cimriliğinden korunursa, işte onlar saâdete erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce o diyarı yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olanlar, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendi ihtiyaçları olsa bile onları kendilerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin tamahkârlığından korunursa, işte onlar, kurtuluşa erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Bunlardan önce Medine’yi yurt edinip imana sarılanlar ise, kendi beldelerine hicret edenlere sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma veya istek duymazlar. Hatta kendileri ihtiyaç duysalar bile o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini t
ercih
ederler. Her kim nefsinin hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte felah ve mutluluğa erenler onlar olacaklardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Ve onlardan önce o yurda (Medine'ye) yerleşen, imânâ sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen (ganimet)lerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç (eğilimi) duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, (göç eden yoksul kardeşlerini) öz canlarına t
ercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Daha önce kendilerine bir yurt edinmiş ve imanı benliklerine sindirmiş olanlar, kendilerine hicret edenlere muhabbet beslerler; onlara verilenlerden dolayı gönüllerinde bir sıkıntı duymazlar; hattâ kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine t
ercih
ederler. Kim nefsinin tutkularından korunmuşsa, işte onlar kurtuluşa ermiş olanlardır....
Həşr Suresi, 9. Ayet:
Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine t
ercih
ederler. Nefsinin cimriliğinden/doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir....
Mümtahinə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, benim düşmanımı ve kendi düşmanınızı kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost-müttefik velî edinmeyin. Siz hâlâ sevgi ve dostluk sebebiyle onlara sır veriyorsunuz. Halbuki onlar, size gelen gerekçeli, hikmete dayalı, toplumunuzda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur’ân’ı, İslâm dinini inkârda ısrar ettiler. Rabbiniz Allah’a iman ediyorsunuz diye, Rasulullah’ı ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer benim yolumda hayatlarınızı ortaya koyarak, konuşa...
Mümtahinə Suresi, 10. Ayet:
Ey iman edenler, mü’min kadınlar özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret ederek size geldiği zaman onları imtihan edin. Allah onların imanlarını iyi bilir. Eğer siz de onların mü’min kadınlar olduklarını öğrenirseniz, onları kâfirlere geri göndermeyin. Mü’min kadınların kâfirlerle, ehl-i kitap ve müşriklerle evlenmeleri helâl ve meşrû değildir. Kâfirlerin mü’min kadınlarla evliliklerini devam etttirmeleri, evlenmeleri de meşrû değildir. Onların kocalarının...
Qələm Suresi, 7. Ayet:
Rabbin, işte O, başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşanı, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
edeni iyi bilir, hidayet rehberiyle gösterilen, öğretilen hak yola, İslâm’a girmeye istekli olanları, İslâm’da sebat edenleri de iyi bilir....
Nuh Suresi, 24. Ayet:
'Birçok kimseyi başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağladılar. Sen de inkâr ile, isyan ile, baskı ile, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, suikastler tertipleyen, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimlerin, müşriklerin yalnızca, kayıplarını ve hüsranlarını artır!'...
Nuh Suresi, 27. Ayet:
'Sen, eğer onları bırakırsan, kullarını başlarına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki t
ercih
lerine imkân sağlarlar.Zürriyetlerinden yalnız ahlâksız, azgın kâfirler, nankörler çoğaltırlar.'...
Müzzəmmil Suresi, 19. Ayet:
İşte bunlar birer öğüttür. Artık Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde sizden kim kendi iradesi ve t
ercih
i ile bunlardan faydalanır, öğüt alırsa, Rabbine giden bir yol, İslâmî bir hayat tarzı benimser....
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
Biz cehennemde, infaz memurları olarak yalnızca sert ve haşin tabiatlı melekler yerleştirdik. Onların sayısını da, inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin karakterleri ortaya çıksın diye bir imtihan vesilesi haline getirdik. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, Kur’ân’ın hak kitap, Muhammed’in hak peygamber olduğunu delilleriyle, gerekçeleriyle kavrayıp kesin olarak inansın, iman edenlerin imanını artırsın. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanl...
Müddəssir Suresi, 37. Ayet:
Aranızdaki ilerlemek isteyenler için de, geriye gitmeyi t
ercih
edenler için de....
Müddəssir Suresi, 55. Ayet:
Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, dileyen kendi iradesini ve t
ercih
ini kullanarak düşünür, ondan öğüt alır....
Qiyamə Suresi, 26. Ayet:
Dünyayı âhirete nasıl t
ercih
ederler? Can, boğaza dayandığı zaman, aranacaklar!...
Qiyamə Suresi, 26. Ayet:
Hayır hayır, (dünya ahirete t
ercih
edilemez). Can köprücük kemiklerine dayanınca,...
İnsan Suresi, 27. Ayet:
Şunlar (inanmayanlar) dünyayı t
ercih
ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar....
İnsan Suresi, 29. Ayet:
Bu sûre, bu âyetler, bir öğüt bir uyarıdır. Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kim kendi iradesi ve t
ercih
i ile bunlardan faydalanır, öğüt alırsa, Rabbine giden bir yol, İslâmî bir hayat tarzı benimser....
İnsan Suresi, 30. Ayet:
Ancak, Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olması halinde iradenizi ve t
ercih
inizi kullanarak dilediğinizi yapabilirsiniz, Rabbinize giden yolu tutabilirsiniz. Allah her şeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Nəbə Suresi, 39. Ayet:
İşte bu, gerçekleşeceği, hesap sorulacağı konusunda şüphe olmayan hakkın teslim edileceği gündür. Allahın sünneti, düzenin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde kim kendi iradesini ve t
ercih
ini o günü düşünerek kullanırsa, Rabbine giden bir yol, İslâmî bir hayat tarzı tutar....
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını t
ercih
ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır....
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-38) Iste, azip da dunya hayatini t
ercih
edenin varacagi yer suphesiz cehennemdir....
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir....
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-39) İşte, azıp da dünya hayatını t
ercih
edenin varacağı yer şüphesiz cehennemdir....
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-39) Azana ve dünya hayatını ahirete t
ercih
edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır....
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-39) Artık kim azgınlık etmiş ve dünya hayâtını (âhirete) tercîh etmişse, artık şübhesiz (o kimse için) varılacak olan yer, ancak Cehennemdir!...
Naziat Suresi, 37. Ayet:
(37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını t
ercih
eylemiş ise....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Ve dünya hayatını t
ercih
etmiş ise....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını t
ercih
ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Ve dünya hayatını ahirete t
ercih
etmişse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Dünya hayatını âhirete t
ercih
edene mekân vardır....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Dünya hayatını t
ercih
ederse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(Ahiret üzerine) dünya hayatını t
ercih
etmişse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-38) Iste, azip da dunya hayatini t
ercih
edenin varacagi yer suphesiz cehennemdir....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-39) İşte, azıp da dünya hayatını t
ercih
edenin varacağı yer şüphesiz cehennemdir....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-39) Azana ve dünya hayatını ahirete t
ercih
edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Dünya hayatı t
ercih
eylemiş ise...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
dünya hayatını t
ercih
etmişse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Ve dünya hayatını t
ercih
etmişse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
dünyâ hayâtını tercîh eylemişse, ...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-39) Artık kim azgınlık etmiş ve dünya hayâtını (âhirete) tercîh etmişse, artık şübhesiz (o kimse için) varılacak olan yer, ancak Cehennemdir!...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Ve kim dünya hayatını t
ercih
etmişse;...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
ve bu dünya hayatını (ruh temizliğine) t
ercih
eden(in)...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
(37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını t
ercih
eylemiş ise....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Ve dünya hayatını ahirete t
ercih
ederse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Dünya hayatını t
ercih
ettiyse....
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Âhireti unutup dünya zevkini t
ercih
ettiyse,...
Naziat Suresi, 38. Ayet:
Ve dünya hayatını t
ercih
etmişse,...
Naziat Suresi, 39. Ayet:
(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını t
ercih
ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır....
Naziat Suresi, 39. Ayet:
(37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir....
Naziat Suresi, 39. Ayet:
(37-39) İşte, azıp da dünya hayatını t
ercih
edenin varacağı yer şüphesiz cehennemdir....
Naziat Suresi, 39. Ayet:
(37-39) Azana ve dünya hayatını ahirete t
ercih
edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır....
Naziat Suresi, 39. Ayet:
(37-39) Artık kim azgınlık etmiş ve dünya hayâtını (âhirete) tercîh etmişse, artık şübhesiz (o kimse için) varılacak olan yer, ancak Cehennemdir!...
Əbəsə Suresi, 12. Ayet:
Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradesini ve t
ercih
ini kullanarak, dileyen Kur’ân’ı düşünür, ondan öğüt alır....
Təkvir Suresi, 28. Ayet:
Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, içinizden kendi iradesi ve t
ercih
i ile doğru olmayı, doğru, muhkem, güvenli yolda, itaatte daim olmayı dileyen için bir öğüttür....
Təkvir Suresi, 29. Ayet:
Ancak, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olması halinde, iradenizi ve t
ercih
inizi kullanarak dilediğinizi yapabilirsiniz, Hakka yönelik bir yol tutabilirsiniz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
1.
bel
: hayır
2.
tu'sırûne
: siz t
ercih
ediyorsunuz, üstün tutuyorsunuz
3.
el hayâte
: hayat
4.
ed dunyâ
: dünya<...
Əla Suresi, 16. Ayet:
Hayır, siz dünya hayatını üstün tutuyorsunuz (t
ercih
ediyorsunuz)....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat sizler dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz (ey insanlar!) dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz dünya hayatını (en aşağı yaşam düzeyini) t
ercih
ediyorsunuz!...
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz ey gafiller, dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Gerçek şu ki, siz dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat (ey kâfirler!) siz dünya hayatını (ahirete) t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Ama sizler dunya hayatini t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Ama siz Dünya hayatını (Âhiret'e) tercîh ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Ama sizler dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
(16-17) Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz Dünya hayatı t
ercih
ediyorsunuz...
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz, dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz, dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Ama hayır, (ey insanlar,) siz bu dünya hayatını t
ercih
edersiniz,...
Əla Suresi, 16. Ayet:
(16-17) Belki siz, dünya hayatını t
ercih
edersiniz. Halbuki, ahiret daha hayırlıdır ve daha bâkîdir....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz dünya hayatını (ahirete) t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Siz, dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat bilakis siz dünya hayatını ve zevklerini t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 16. Ayet:
Fakat siz dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 17. Ayet:
(16-17) Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını t
ercih
ediyorsunuz....
Əla Suresi, 17. Ayet:
(16-17) Belki siz, dünya hayatını t
ercih
edersiniz. Halbuki, ahiret daha hayırlıdır ve daha bâkîdir....
Adiyat Suresi, 8. Ayet:
İnsan, kendi t
ercih
lerine, menfaatine, mal sevgisine de aşırı düşkündür....
Maun Suresi, 5. Ayet:
Namazlarını terketmeyi umursamayanların, başka şeylerle meşgul olmayı namaza t
ercih
edenlerin, vakitlerine ve şartlarına riâyet etmeyenlerin, gaflet içinde, geçiştirerek namaz kılanların vay haline!...
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmadı, olmaz
2.
kâne
: oldu
3.
li mu'minin
: mü'min bir erkek için
4.
ve lâ
: ve yoktur
<...
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda t
ercih
kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır....
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allâh ve Rasûlü bir iş hakkında hükmettiklerinde, iman etmiş bir erkek ve iman etmiş bir kadının, o işlerinde, kendileri için t
ercih
- seçim hakkı yoktur! Kim Allâh'a ve Rasûlüne isyan ederse (uygulamazsa), gerçekten apaçık yanlış olan bir inanca sapmıştır!...
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Rasulü bir planı icraya karar verdiği zaman, Kur’ân ve sünnetteki emirler, hükümler söz konusu olunca, mü’min bir erkeğin ve mü’min bir kadının, şahsî düşünce ve kararlarına dayalı başka t
ercih
lerini dikkate almaları mümkün değildir. Kim Allah’a ve Rasulüne bağlılığı ve saygıyı terkeder, emirlerine itaat etmez, savsaklar ve rızalarını gözetmez, Kur’ân’ı ve sünneti uygulamazsa, kesinkes başına buyruk hareket ederek açıkça hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki, ahmaklığı t...
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Bununla beraber, Allah ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte t
ercih
hakları olamaz. Her kim Allah'a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur....
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir t
ercih
hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur....
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Elçisi bir konuda hüküm verdikten sonra artık inanmış bir erkek ve kadının kendileriyle ilgili konularda t
ercih
serbestisi yoktur; (bu, hakkı kendinde görerek) Allah'a ve Elçisi'ne isyan eden kimse, apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur....
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir t
ercih
te bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur....
Əhzab Suresi, 67. Ayet:
'Ey Rabbimiz, biz iktidar sahibi liderlerimize, âlimlerimize ve büyüklerimize boyun eğdik. Onlar bizi hak yoldan, İslâm’dan uzaklaştırıp, dalâleti t
ercih
imize imkân sağlayarak, başımıza buyruk hale getirdiler' derler....
Yasin Suresi, 62. Ayet:
Böyle iken, o sizden birçok nesillerin hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti t
ercih
lerine özgürlük tanıdı. Hâlâ akıl erdirir hâle gelemediniz mi?...
Saffat Suresi, 141. Ayet:
(Yunus) kura çekti (seçim yaptı) de delili geçersiz kılınanlardan oldu (bu t
ercih
i - seçimi onu yanlışa sürükledi ve). . ....
Saffat Suresi, 153. Ayet:
1.
astafe
: seçti, t
ercih
etti
2.
el benâti
: kız çocukları, kızlar
3.
alâ el benîne
: erkek çocuklarına, oğlanlara
...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
(Allah), kızları oğlanlara t
ercih
(mi) etti?...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
Yoksa Allah kızları erkeklere t
ercih
mi etti?...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
Allah, kızları oğullara t
ercih
mi etmiş!...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
(Allâh) kızları oğullara t
ercih
mi etmiş?...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
Allah kızları oğullara t
ercih
mi etmiş?'...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
O (Allah), kızları oğlanlara t
ercih
mi etti?...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
(Allah,) Kızları, erkek çocuklara t
ercih
mi etmiş?...
Saffat Suresi, 153. Ayet:
(Yoksa Allah), kızları oğullara t
ercih
mi etmiş?...