Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Kuşkusuz Kafir olup, Kafir olarak ölenler; kurtulmak için yeryüzü dolusu altını fidye olarak v
ersele
r de onlardan kabul edilmeyecektir. Onlar için can yakıcı bir azap vardır. Ve onların hiçbir yardımcıları da yoktur....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, Kafirlerin olsa ve Kıyamet Günü'nün azabından kurtulmak için bunları karşılık olarak v
ersele
r, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye v
ersele
r bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
İnkar edip kâfir olarak ölenlerin hiç birinden bütün yeryüzü dolusunca altın fidye v
ersele
r bile kabul edilmeyecektir. Onlar için acıklı bir azap vardır ve onların yardımcıları da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Şüphesiz ki, inkâra sapıp kâfir olarak ölenler —kurtuluş fidyesi olarak— dünya dolusu altın v
ersele
r hiç birinden mümkün değil kabul edilmiyecektir. Bunlar için çok acıklı bir azâb vardır ve yardımcıları da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
İnkar edip inkarcı olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye olarak v
ersele
r dahi kendilerinden kabul edilmeyecektir. Onlar acıklı bir azabı hakkettiler ve hiç bir yardımcıları da olmayacak....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye v
ersele
r bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
İnkâr yoluna sapan ve kâfir olarak can veren kimseler, kurtuluş fidyesi olarak dünya dolusunca altın v
ersele
r de, mümkün değil, hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Bunların hakkı, çok acı bir azaptır ve kendilerini bundan kurtaracak olan da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar o münafıklardır ki kendileri savaşa çıkmayıp evde oturmaları yetmiyor gibi, bir de kalkıp (bilgiçlik taslayarak) savaşta şehid olan arkadaşları hakkında: "Sözümüze kulak v
ersele
rdi böyle öldürülmezlerdi." derler. De ki: "Eğer, iddianızda tutarlı iseniz, haydi elinizden geliyorsa kendinizi ölümün elinden kurtarın bakalım!"...
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki o kâfir olanlar, eğer yeryüzünde olanların hepsi, ve onunla birlikte bir misli daha onların olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için onları feda edecek olsalar (fidye olarak v
ersele
r), onlardan kabul edilmez. Ve onlar için “acı azap” vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Kâfir olanlar, yeryüzünde ne varsa hepsine, hattâ bir misli fazlasına sahip olsalar da kıyâmet gününün azâbından kurtulmak için hepsini v
ersele
r gene makbule geçmez ve onlara pek elemli bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Şüphe yok ki kâfir olanlar, yer yüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye v
ersele
r onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Hakikati inkâr edenlere gelince; eğer yeryüzünde bulunanların hepsi ve bir o kadarı da beraber onların olsa da kıyamet sürecinin azabından kurtulmak için onu fidye v
ersele
r, onlardan bu asla kabul edilmez! Onlar için üzücü azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, yeryüzündeki servetlerin ve imkânların hepsine sahip olsalar, bunun yanında bir o kadar daha varlıkları olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak v
ersele
r, onların teklif edeceği hiçbir fidye kabul edilmez. Onlara can yakıp inleten, müthiş bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
İnkar edenler varya! Yeryüzünde olanların tümü ve bir o kadarı daha onların olsa da bütün bunları kıyamet gününün azabından kurtulmaları için fidye olarak v
ersele
r kendilerinden kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Dogrusu, yeryuzunde olan butun seyler ve onlarin bir kati daha kafirlerin olsa da, kiyamet gununun azabindan kurtulmak icin fidye v
ersele
r kabul edilmez. Onlara elem verici azab vardir....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Şüphesiz yeryüzündeki bütün şeyler ve bir misli de beraberinde o küfredenlerin olsa da Kıyamet gününün azabından kurtulmak karşılığında v
ersele
r, yine de kendilerinden kabul edilmez; onlar için elem verici bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Doğrusu, yeryüzünde olan bütün şeyler ve onların bir katı daha kafirlerin olsa da, kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye v
ersele
r kabul edilmez. Onlara elem verici azab vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Şüphe yok ki kâfir olanlar, yer yüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye v
ersele
r onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
İnkarcılar, yeryüzündekilerin hepsine ve bir o kadarına da sahip olsalardı ve onları diriliş gününün azabından kurtulmak için fidye v
ersele
rdi kendilerinden kabul edilmezdi. Onlara acıklı bir azap var....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak v
ersele
r yine onlardan kabul edilmez. Onlar için can yakıcı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Kafirlere gelince eğer yeryüzünün tüm varlıkları bir kat fazlası ile birlikte kendilerinin olsa da bu servetlerini kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye olarak v
ersele
r bu fidyeleri kabul edilmez. Onları acıklı bir azap beklemektedir....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki yeryüzündeki bütün şeyler ve onların bir katı daha kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye olarak v
ersele
r; onlardan kabul olunmaz ve onlara elim bir azab vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Doğrusu, yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye v
ersele
r kabul edilmez. Onlara acı verici bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Kâfirler, kıyamet günü cezaları olan azaptan kurtulmaları için, dünyada olan her şeyi, bir misli fazlasıyla v
ersele
r dahi kendilerinden kabul edilmez. Onlara can yakıcı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
O inkâr edenler var ya, eğer yeryüzünde olanların hepsi ve onun bir katı daha kendilerinin olsa da, kıyâmet gününün azâbından kurtulmak için (bunları) fidye v
ersele
r, kendilerinden kabul edilmez. Onlar için acı bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Küfre batanlar var ya, yeryüzündekilerin hepsi ve yanında bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye v
ersele
r, onlardan bu bile kabul edilmez. Korkunç bir azap vardır onlar için....
Maidə Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlar Tevrat'ın, İncil'in ve Rablerinden onlara indirilmiş olan şeylerin hakkını v
ersele
rdi, başlarının üzerinden ve ayaklarının altından nimetlerle besleneceklerdi. Gerçi onlardan orta yolda olanlar da vardır; birçoğunun yapmakta olduğu ise pek kötü birşeydir....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Huvellezî
ersele
resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne)....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
1.
huve ellezî
: ki... O'dur
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü, kendi resûlü
4.
bi el hudâ
: hidayet...
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Fe lemmâ semiat bi mekrihinne
ersele
t ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinn(aleyhinne), fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm(kerîmun)....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece, olduğu zaman
2.
semiat
: işitti (kadın)
3.
bi mekrihinne
: çekiştirdiklerini, dedikodu yaptıklarını
4.
e...
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
Allah lütufta bulunarak, servette, bir kısmınızı diğerlerine üstün kıldı. Lütfa lâyık görülerek üstün kılınanlar, sahip oldukları rızık ve servetten meşrû şekilde sahip oldukları, üzerlerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan köle, cariye ve hizmetkârlara ve işyerlerinde çalışan sözleşmeli işçilerine kâfi miktarda vermiyorlar. V
ersele
r, o rızkın kullanımında eşit hâle gelecekler. Eşit şekilde kullanmaları söz konusu iken, bile bile Allah’ın ihsan ettiği ...
Furqan Suresi, 48. Ayet:
Ve huvellezî
ersele
r riyâha buşren beyne yedey rahmetih(rahmetihî), ve enzelnâ mines semâi mâen tahûrâ(tahûran)....
Furqan Suresi, 48. Ayet:
1.
ve huve
: ve o
2.
ellezî
: o ki
3.
ersele
: gönderdi
4.
er riyâha
: rüzgâr(lar)
Şüəra Suresi, 53. Ayet:
Fe
ersele
fir’avnu fîl medâini hâşirîn(hâşirîne). ...
Şüəra Suresi, 53. Ayet:
1.
fe
: artık, böylece, bunun üzerine
2.
ersele
: gönderdi
3.
fir'avnu
: firavun
4.
fî el medâini
: şehirlere
...
Ənkəbut Suresi, 41. Ayet:
Allah dışında başka dostlar, başka dayanaklar edinenlerin durumu; ağdan örülmüş bir yuva edinen örümceğin durumuna benzer. Hiç kuşkusuz en dayanıksız ev, örümcek yuvasıdır. Onlar keşke bunun bilincine
ersele
rdi....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Vallâhullezî,
ersele
r rîyâha fe tusîru sehâben fe suknâhu ilâ beledin meyyitin fe ahyeynâ bihil arda ba’de mevtihâ, kezâliken nuşûr(nuşûru)....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
ellezî
: onlar
3.
ersele
: gönderdi
4.
er rîâha
: rüzgâr(lar)
Fatir Suresi, 41. Ayet:
Doğrusu gökleri ve yeri, yok oluvermelerinden Allah tutuyor. Andolsun ki, eğer yok oluv
ersele
r, O'ndan başka kimse tutamaz onları. O, gerçekten çok halim, çok bağışlayandır....
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Yeryuzunde olanlarin hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmus olsa, kiyamet gunundeki kotu azap icin fidye v
ersele
r kabul edilmez. Allah katindan onlara, hic hesaplamadiklari seyler beliriverir....
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmuş olsa, kıyamet günündeki kötü azap için fidye v
ersele
r kabul edilmez. Allah katından onlara, hiç hesaplamadıkları şeyler beliriverir....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
(20-21) Inananlar: «Keske bir sure indirilse de cihada ciksak» derlerdi. Fakat kesin anlamli bir sure inip, orada savas zikredilince, kalblerinde hastalik olanlarin, olum korkusuyla bayilmis kimselerin bakislari gibi, sana baktiklarini gordun. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olani soylemek yarasirdi. is ciddilesince Allah'a verdikleri anda dogruluk gost
ersele
rdi, onlarin iyiligine olurdu....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
(20-21) İnananlar: 'Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak' derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk göst
ersele
rdi, onların iyiliğine olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Bu konuda onlara düşen) itaat ve yerinde bir söz! Hüküm kesinleştiğinde, Allâh'a sadakat göst
ersele
rdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın ve Rasulünün emirlerine, devletin kararlarına itaat etmeleri, imanlarının gereği meşrûiyyet sınırları içinde söz söylemeleri icap eder. Plan kesin karara bağlandığı zaman, Allah’ın, emrine, hükmüne, icraatına sadâkat göst
ersele
rdi elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve güzel sözdü. İş kesinlik kazanınca Allah'a karşı doğruluk (sadakat) göst
ersele
rdi muhakkak kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Fakat bir itaat ve güzel bir söz, onlar için hayırlıdır. Sonra (cihadın farziyetine dair) emir kesinleşince, Allah’a sadakat göst
ersele
rdi, elbette haklarında daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(20-21) Inananlar: «Keske bir sure indirilse de cihada ciksak» derlerdi. Fakat kesin anlamli bir sure inip, orada savas zikredilince, kalblerinde hastalik olanlarin, olum korkusuyla bayilmis kimselerin bakislari gibi, sana baktiklarini gordun. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olani soylemek yarasirdi. is ciddilesince Allah'a verdikleri anda dogruluk gost
ersele
rdi, onlarin iyiligine olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onlara gereken,) itaat ve güzel bir sözdür. İş, ciddileşip kesinlik kazanınca, Allah'a sadakatlerini göst
ersele
rdi, elbette kendileri için çok hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(20-21) İnananlar: 'Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak' derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip, orada savaş zikredilince, kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi, sana baktıklarını gördün. Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddileşince Allah'a verdikleri yeminde doğruluk göst
ersele
rdi, onların iyiliğine olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat göst
ersele
rdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat etmek ve güzel söz söylemektir. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat buyruk kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Tanrı'ya sadakat göst
ersele
rdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(Onların vazîfesi) tâatdı, güzel söz söylemek (tatlı dil kullanmak) dı. Bunun için onlar, iş ciddîleşince, derhal Allaha (verdikleri sözde) sadâkat göst
ersele
rdi kendileri için elbet hayırlı olurdu. ...
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve güzel söz. Bunun için iş ciddileşince derhal Allah'a sadakat göst
ersele
rdi; elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
Oysa onlara itaat etmek ve uygun olanı söylemek yaraşırdı. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu....
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet onlar Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu....
Fəth Suresi, 28. Ayet:
Huvellezî
ersele
resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihî), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden)....
Fəth Suresi, 28. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki, o ...dır
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü
4.
bi hudâ
: hidayet ile
...
Səff Suresi, 9. Ayet:
Huvellezî
ersele
resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikû(muşrikûne)....
Səff Suresi, 9. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ..... dır
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü, resûlü
4.
bi el hudâ
: hidayet ile
Fil Suresi, 3. Ayet:
Ve
ersele
aleyhim tayren ebâbîl(ebâbîle)....
Fil Suresi, 3. Ayet:
1.
ve
ersele
: ve gönderdi
2.
aleyhim
: onların üzerine
3.
tayren
: kuş, uçan
4.
ebâbîle
: ebabil
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
"Şüphesiz ki küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş ve bu durumda oldukları hâlde de ölen şu kişilerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altın –onu fidye/kurtulmalık v
ersele
r bile– asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar, dayanılmaz azap kendileri için olanlardır. Onlar için yardımcılardan da yoktur. "...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
(20,21) "İman eden kimseler: “Keşke bir sûre indirilse” derler. Ama yasalarla donatılmış bir sûre indirildiği ve içerisinde savaş anıldığı zaman, kalplerinde hastalık olanların; zihniyeti, inancı bozuk olanların, ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Artık itaat ve örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen söz onlara daha yakındır. Sonra iş kesinleşince artık Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, kesinlikle kendileri için daha hayırlı olurdu. "...
Məhəmməd Suresi, 21. Ayet:
(20,21) "İman eden kimseler: “Keşke bir sûre indirilse” derler. Ama yasalarla donatılmış bir sûre indirildiği ve içerisinde savaş anıldığı zaman, kalplerinde hastalık olanların; zihniyeti, inancı bozuk olanların, ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Artık itaat ve örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen söz onlara daha yakındır. Sonra iş kesinleşince artık Allah'a sadakat göst
ersele
rdi, kesinlikle kendileri için daha hayırlı olurdu. "...