Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Bilakis, gerçekten kim iyi bir kimse olarak benliğini Allah'a t
eslim
etmişse, onun ödülü Rabb'inin yanındadır. Onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! Bizi, Sana t
eslim
olanlardan kıl. Bizim soyumuzdan da Sana t
eslim
olan bir toplum yap. Bize, menasikimizi göster. Tevbelerimizi kabul et. Kuşkusuz Tevbeleri Kabul Eden, Rahmeti Kesintisiz Olan yalnızca Sen'sin....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz, Yakup'un ölümü anında onun yanında mıydınız? Hani oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. Onlar da: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek ilaha kulluk edeceğiz. Biz, O'na t
eslim
olanlardanız." demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz; Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve onların soyundan gelenlere indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rabb'lerinden verilenlere, iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Ve biz O'na t
eslim
olanlardanız."...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer, seninle tartışırlarsa de ki: "Ben, bütün benliğimle Allah'a t
eslim
oldum, bana tabi olanlar da." Kendilerine Kitap verilenlere ve Kitap verilmeyenlere: "Siz de t
eslim
oldunuz mu?" de. Eğer t
eslim
olmuşlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah, Kullarını Hakkıyla Görendir....
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan'dı. O, Allah'ı birleyen ve O'na t
eslim
olandı. O, müşriklerden değildi....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar. Oysa yerde ve gökte bulunanların tamamı isteyerek veya istemeyerek, O'na t
eslim
olmuşlardır. Ve hepsi O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz; Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onun soyundan gelenlere indirilene; Musa'ya, Îsa'ya, nebilere Rabb'lerinden verilene iman ettik. Onları, birbirinden ayırt etmeyiz. Biz, O'na t
eslim
olanlardanız."...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye kadar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye tenezzül etmesin. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını t
eslim
ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabb'ine ant olsun ki, aralarında anlaşmazlığa düştükleri işlerde seni hakem tayin edip, sonra da verdiğin hükme tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Kimin dini, kendisini muhsin olarak Allah'a t
eslim
etmiş; hanif olan İbrahim'in milletine tabi olandan daha iyi olabilir? Allah, İbrahim'i "halil" edinmişti....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Kuşkusuz, Biz, doğru yola iletici ve aydınlatıcı olan Tevrat'ı indirdik. Nebiler, onunla t
eslim
olan Yahudiler için hüküm veriyorlardı. Rabbaniler ve ahbar olanlar da Allah'ın kitabından ezberletilmiş olmasından dolayı, ona tanıklık ediyorlardı. Öyleyse siz insanlardan değil, Bana karşı gelmekten sakının. Benim ayetlerimi az bir bedele değişmeyin! Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, Kafirlerin ta kendileridir....
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De ki: "Göklerin ve yerin fıtratını belirleyen; herkesi yedirip içiren, fakat kendisinin yeme ve içmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana, t
eslim
olanların ilki olmam emredildi." Ve sakın müşriklerden olma!...
Ənam Suresi, 71. Ayet:
De ki: "Allah'ı bırakıp da bize faydası da zararı da olmayan şeylere mi yalvaralım? Allah, bizi doğru yola ilettikten sonra, ökçelerimiz üzerinde gerisin geri mi dönelim? Arkadaşlarının "Bize gel" diye doğru yola çağırdıkları; şeytanların ise ayartıp şaşırttığı kimse gibi mi olalım? De ki: "Doğru yol ancak Allah'ın gösterdiği yoldur. Ve biz Âlemlerin Rabb'ine t
eslim
olmakla emrolunduk."...
Ənam Suresi, 163. Ayet:
"O'nun hiçbir ortağı yoktur. Bana böyle buyruldu. Ben t
eslim
olanların öncüsüyüm."...
Əraf Suresi, 126. Ayet:
"Rabb'imizin bize gelen ayetlerine iman etmemizden dolayı, bizden intikam almak istiyorsun. Ey Rabbimiz! Bizi sabırlı kıl ve canımızı t
eslim
olanlar olarak al."...
Əraf Suresi, 161. Ayet:
Onlara, "Şu beldeye yerleşin ve orada dilediğiniz şeylerden yiyin. Af dilediğinizi söyleyin ve t
eslim
olmuş/kabullenmiş olarak kapısından girin" denilmişti. Biz, "Yanlışlarınızı bağışlayalım ve iyilik edenlere fazlasıyla verelim."...
Yunus Suresi, 84. Ayet:
Musa dedi ki: "Ey halkım! Eğer Allah'a iman etmişseniz ve O'na t
eslim
olmuşsanız, o halde O'na tevekkül edin."...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
"Rabbimiz! Gerçekten ben, n
eslim
den bir kısmını sahipsiz, ekine elverişli olmayan vadiye; Beyt-i Haram'ın yanına yerleştirdim; Rabb'imiz! Salatı ikame etsinler. İnsanlardan bir kısmının gönlünü onlara yönelt. Ve onları kimi ürünlerle rızıklandır. Umulur ki onlar şükrederler."...
Nəhl Suresi, 28. Ayet:
Melekler, kendilerine haksızlık yapanların canlarını alacakları zaman, onlar, t
eslim
iyet içinde: "Biz, kötü bir iş yapmadık." dediler. Hayır! Kuşkusuz, Allah, yapmış olduğunuz şeyleri çok iyi bilendir....
Nəhl Suresi, 81. Ayet:
Allah, sizin için, yarattığı şeylerden gölgeler yaptı. Sizin için dağlardan sığınaklar, sizi sıcaktan koruyacak giysiler ve şiddetli darbelerden koruyacak giysiler yaptı. Sizin üzerinizdeki nimetini işte böyle tamamlıyor. Umulur ki; böylece t
eslim
olursunuz....
Nəhl Suresi, 87. Ayet:
İzin Günü, Allah'a t
eslim
olurlar. Uydurdukları şeyler, yüzüstü bırakarak onlardan uzaklaşırlar....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Biz, o gün, her ümmet için kendi aralarından üzerlerine bir tanık getireceğiz. Seni de t
eslim
olanlar için yol gösterici, rahmet ve haber verici olarak sana indirdiğimiz kitap ile her şeyin açıklandığına dair bunlara tanıklık yapman için getireceğiz....
Ənbiya Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Bana, sizin ilahınızın ancak tek bir ilah olduğu vahyolundu. Artık O'na t
eslim
olacak mısınız?"...
Həcc Suresi, 34. Ayet:
Rızık olarak verilen hayvanların üzerine Allah'ın adını anmaları için bütün ümmetlere mensek tayin ettik. Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Artık yalnızca ona t
eslim
olun. Samimi insanları haberdar et....
Şüəra Suresi, 46. Ayet:
Sihirbazlar hemen t
eslim
iyetlerini ilan ettiler....
Nəml Suresi, 31. Ayet:
"Sakın bana karşı büyüklük taslamayın. T
eslim
iyet içinde bana gelin!" diyor....
Nəml Suresi, 38. Ayet:
Süleyman: "Ey meleler! Onlar t
eslim
iyet içinde bana gelmeden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?" dedi....
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Melike geldiğinde ona: "Senin tahtın böyle miydi?" denildi. "Sanki onun gibi." dedi. Ve "Bize daha önce bilgi verildi ve biz t
eslim
iyet gösterdik!"...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona, "Köşke gir!" denildi. Köşkü görünce, onu derin su sanarak bacaklarını sıvadı. Süleyman, "Bu billurdan döşenmiş şeffaf bir zemindir." dedi. Melike, "Rabb'im, ben kendime haksızlık ettim. Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a t
eslim
oldum." dedi....
Nəml Suresi, 81. Ayet:
Sen körleri, sapkınlıktan çevirip doğru yola iletemezsin; sen ancak ayetlerimize iman edip t
eslim
olanlara gerçeği duyurabilirsin....
Qəsəs Suresi, 53. Ayet:
Onlara okunduğu zaman: "Ona inandık. Kuşkusuz o, Rabb'imizden gelen Hak'tır. Biz ondan önce de t
eslim
olanlardık." dediler....
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
Haksızlık edenleri hariç, Kitap Ehli ile ancak en iyi şekilde mücadele edin. Ve deyin ki: "Biz, bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim ve sizin ilahınız birdir. Biz de O'na t
eslim
olanlarız."...
Rum Suresi, 53. Ayet:
Sen, körleri sapkınlıklarından kurtarıp doğru yola iletemezsin. Sen, ayetlerimizi ancak iman edeceklere duyurabilirsin; zira onlar t
eslim
olmuş kimselerdir....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Mü'minler, düşman birliklerini gördükleri zaman: "İşte bu, Allah'ın ve Resul'ünün bize söz verdiği şeydir. Allah ve O'nun Resul'ü doğru söyledi." Bu, onların yalnızca iman ve t
eslim
iyetlerini arttırdı....
Saffat Suresi, 26. Ayet:
Hayır! Onlar o gün t
eslim
olmuşlardır....
Saffat Suresi, 103. Ayet:
Sonra, ikisi de t
eslim
olup, yanı üzere getirdi, ...
Sad Suresi, 24. Ayet:
"Gerçekten, senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle doğrusu sana haksızlık etmiştir. Ortakların çoğu, birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve salihatı yapanlar haksızlık etmezler. Ancak onlar da ne kadar azdır!" dedi. Davud, kendisini fitnelendirdiğimizi iyice anladı. Hemen Rabbinden bağışlanma diledi, ruku ederek, tam bir t
eslim
iyetle Rabb'ine yöneldi....
Zümər Suresi, 12. Ayet:
"Ve bana t
eslim
olanların ilki olmam buyruldu."...
Zümər Suresi, 54. Ayet:
Rabb'inize yönelin! Ve size azap gelmeden önce O'na t
eslim
olun. Sonra yardım olunmazsınız....
Mömin Suresi, 66. Ayet:
De ki: "Bana, Rabb'imden gelen açık kanıtlar içeren bilgilerle; sizin, Allah'tan başka yöneldiklerinize kulluk etmekten kesinlikle men edildim ve ben alemlerin Rabb'ine t
eslim
olmakla emrolundum."...
Zuxruf Suresi, 69. Ayet:
"Ayetlerimize iman edenler ve t
eslim
olanlarsınız."...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne ve babasına çok iyi davranmasını öğütledik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle bıraktı. Onun taşınması ve ayrılması otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına ulaştığı ve kırk yaşını tamamladığında: "Ey Rabbim! Bana, anne ve babama bağışladığın nimetlerin karşılığında şükretmede ve hoşnut olacağın işler yapmada beni başarılı kıl. Ve soyuma da düzgün ve düzeltici olmayı nasip et. Kuşkusuz ben, Sana yöneldim. Ve kuşkusuz ben, Sana t
eslim
olanlardanım." dedi....
Fəth Suresi, 16. Ayet:
Bedevi Araplardan, geride kalmayı tercih edenlere de ki: "Yakında çok güçlü bir halkla savaşmaya çağrılacaksınız, ya onlarla savaşırsınız ya da onlar t
eslim
olurlar. Bundan sonra, eğer bu çağrıya uyarsanız Allah size en iyi karşılığı verir. Ama daha önce yan çizdiğiniz gibi yine yan çizecek olursanız, size acıklı bir azapla, azap eder."...
Hucurat Suresi, 14. Ayet:
Bedevi Araplar, "İnandık." dediler. De ki: "Siz inanmadınız, fakat t
eslim
olduk, deyin. Çünkü henüz iman kalbinize girmedi. Eğer Allah'a ve Resul'üne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez." Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Hucurat Suresi, 17. Ayet:
Onlar, t
eslim
olmalarını başına kakıyorlar. De ki: "İslam'a boyun eğdiniz diye, benden minnet beklemeyin. Bilakis, eğer özü-sözü bir kimselerseniz, sizi imana erdirdiği için, siz Allah'a minnet duyun."...
Təhrim Suresi, 5. Ayet:
Eğer o sizi boşarsa, Rabb'inin ona sizden daha hayırlı olan; Allah'a t
eslim
olan, inanan, saygıda kusur etmeyen, tevbe eden, kulluk eden, seyahat eden dul ve bakire eşler vermesi umulur....
Qələm Suresi, 35. Ayet:
İşte böyle, hiç Allah'a t
eslim
olanları, suçlularla bir tutar mıyız?...
Cin Suresi, 14. Ayet:
"Bizden, Allah'a t
eslim
olanlar da var, asilik edip kendilerine haksızlık yapanlar da. Allah'a t
eslim
olanlar, gerçeği arayanlardır."...
Fatihə Suresi, 4. Ayet:
Allahım, yalnız seni ilâh tanıyor, candan müslümanlar olarak sana t
eslim
oluyor, saygıyla sana kulluk ve ibadet ediyor, yalnız senin şeriatına bağlanıyor, sana boyun eğiyoruz. Gayretimizin, sabırla mücadeleye devamımızın başarıya ulaşması için sadece senden medet umuyor, bize arka çıkmanı istiyoruz....
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara birr'i (tezkiye ve t
eslim
olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabredip, mücadeleye devam ederek, kendinizi eğitip sıkıntılara katlanarak, kötülüğe engel olup iyilik yaparak, namazları kılarak Allah’tan medet umun, size arka çıkmasını isteyin. Bunlar, tam bir t
eslim
iyetle Allah’a imanın, kulluk ve itaatin şuuruna erip saygılı davrananların dışındakilere ağır gelen kulluk görevleridir....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kulnâ
: dedik
4.
udhulû
: girin
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bizim İsrâiloğulları’ndan, yalnızca Allah’ı ilâh tanımaları, candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne t
eslim
olmaları, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmeleri, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanmaları, Allah’a boyun eğmeleri, anaya-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara devamlı iyilik ve ihsanda bulunmaları konusunda kesin taahhüt aldığımızı ehl-i kitaba-yahudilere hatırlat: 'Bütün insanların iyiliği için doğruları söyleyin. Namazları âdâbına riâyet ede...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
1.
belâ
: hayır, bilâkis, öyle değil
2.
men
: kimse, kişi
3.
esleme
: t
eslim
etti
4.
veche-hu
: vechini, fizik vüc...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır, (öyle değil), kim vechini (fizik vücudunu) Allah'a t
eslim
ederse, o muhsin olur. Artık Rabbinin katında onun ecri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi, İbrâhim’i bir takım kelimeler, suallerle imtihan etmiş, sınamış; İbrâhim imtihanını başarı ile tamamlayınca, Allah: 'Ben seni insanların iyiliği, kurtuluşu için imam, önder olarak hazırlayıp görevlendireceğim' buyurmuştu. İbrâhim: 'Benim n
eslim
den de imamlar, önderler görevlendir ya Rabbi' dedi. Allah: 'Benim peygamberlik ve önderlik ile ilgili sözüm, taahhüdüm zâlimler, âsiler için geçerli olmayacaktır' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve hatırlayın o zamanı ki, Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemiş, o da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) ona : «Seni insanlara imam (bir rehber, bir önder) yapacağım» demişti. İbrahim : «Benim n
eslim
den de...» deyince, Allah : «Benim ahdim (imamet ve önderlik rahmetim) zâlimlere erişmez,» buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve bir zaman Rabbi, İbrâhîm’i birtakım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihân etmiş, bunun üzerine (o) onları tamâmen yerine getirmişti. (Rabbi de ona:) 'Doğrusu ben seni insanlara imam (her hususta kendisine tâbi' olunan rehber) yapıcıyım' buyurdu.(İbrâhîm ise:) 'N
eslim
den de (imamlar yap)!' dedi. (Rabbi de:) 'Verdiğim söz (senin neslinden de olsa, aslâ) zâlimlere ulaşmaz!' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Ve (şunu hatırlayın): Rabbi, İbrahim'i buyrukları ile sınadığında ve İbrahim de bunları yerine getirdiğinde O'na: "Seni insanlara önder yapacağım!" demişti. İbrahim de sormuştu: "Benim n
eslim
den de mi (önderler çıkaracaksın)?" (Allah) cevap vermişti: "Benim ahdim zalimleri kapsamaz."...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da hatırda tutun ki: Bir vakit Rabbi İbrâhim’i birtakım emirlerle sınamıştı. O da onları hakkıyla yerine getirdiğinden Rabbi kendisine: "Seni insanlara önder (İmam) yapacağım." dedi. İbrâhim: "Ya Rabbî, n
eslim
den de önderler çıkar!" deyince, Allah: "Zalimler ahdime (nübüvvete) nail olamazlar." buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani İbrahim'i Rabbi birtakım buyruk ve yasaklarla sınamış, o da bu imtihanı tamamlamıştı. Allah 'Seni insanlara önder yapacağım' buyurdu. İbrahim, 'N
eslim
den de önderler yap' dedi. Allah ise, 'Benim ahdim zalimleri kapsamaz' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
ve ic'al-nâ
: ve bizi kıl
3.
muslimeyni
: t
eslim
olan (iki kişi)
4.
leke
: sana
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Rabbimiz, bizim ikimizi sana t
eslim
olanlardan kıl, zürriyetimizden de sana t
eslim
olan bir ümmet (kıl) ve bize (hac) ibadetinin yerlerini (ve kurallarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki Sen, Sen, tövbeleri kabul edensin, rahmet edensin (rahmet nuru gönderensin)....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
“Rabbimiz! Bizi sana t
eslim
olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana t
eslim
olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Rabbimiz, bizi sana teslîm olmuş kullardan et, soyumuzdan da Müslüman bir ümmet izhar eyle. İbadet yerlerini, ibadetimizin yolunu yordamını göster bize. Tövbe ettikçe tövbemizi kabul et. Şüphe yok ki sen, tövbeleri kabul eden rahîmsin....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, n
eslim
izden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, bizi sana t
eslim
olmuş kıl ve n
eslim
izden de sana t
eslim
olmuş bir topluluk oluştur. Bize menasıkın (hac uygulamasının şartlarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki sen (Tevvab) tövbeleri kabul eden Rahıym'sin (sonucunda onun salt güzelliklerini yaşatansın). "...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
'Ey Rabbimiz! İkimizi sana t
eslim
olmuş kimseler eyle. Soyumuzdan da sana t
eslim
olan bir ümmet çıkar. Bize ibadet yer ve yöntemlerimizi göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz sen her zaman tevbeleri kabul edensin ve rahmet sahibisin.'...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, ikimizi sana t
eslim
olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana t
eslim
olmuş (müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey Rabbimiz, bizi sana t
eslim
ve ihlâs sahibi olmakta sabit kıl. Soyumuzdan bir topluluğu da, Sana boyun eğen bir ümmet yap; bize ibadet yollarımızı ve hac vazifelerimizi göster, kusurlarımızı afvedip tevbemizi kabul buyur. Muhakkak ki, Sen tevbeleri kabul edensin, müminlere merhamet buyuransın....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
«ORabbimiz! Ikimizi Sana t
eslim
olanlardan kil, soyumuzdan da Sana t
eslim
olanlardan bir ummet yetistir. Bize ibadet yollarimizi goster, tevbemizi kabul buyur, cunku tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin"....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey Rabbimiz! İkimizi Müslüman olarak Sana boyun eğmekte sabit kıl, soyumuzdan da yalnız Sana t
eslim
iyet gösterip boyun eğen bir ümmet meydana getir. Bize hac ibâdetimizi göster. Tevbelerimizi de kabul buyur. Şüphesiz ki tevbeyi en çok kabul eden, en çok merhametli olan Sensin Sen!....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
'Rabbimiz! İkimizi Sana t
eslim
olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana t
eslim
olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin'....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, n
eslim
izden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
'Rabbimiz, ikimizi sana t
eslim
olanlar (müslümanlar) yap. Soyumuzdan da sana t
eslim
olan bir topluluk çıkar. Bize nasıl ibadet edeceğimizi göster, sana yönelmemizi kabul et, kuşkusuz sen yönelişleri kabul edensin, Rahimsin.'...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey Rabbimiz, ikimizi de sana t
eslim
olanlardan eyle, soyumuzdan da sana t
eslim
olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur. Hiç şüphesiz sen tevbeleri kabul edensin ve çok merhametlisin....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, ikimizi sana t
eslim
olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana t
eslim
olmuş bir ümmet çıkar / ver. Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Kuşkusuz sen tevbeleri kabul edensin, rahimsin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
«Ey Rabbimiz, ikimizi de sana teslîmiyyetde sabit kıl. Soyumuzdan da (yalınız Sana boyun eğen) müslüman bir ümmet (yetişdir), Bize ibâdet edeceğimiz yerleri (Hac amellerini) göster (öğret), tevbemizi kabul et. Çünkü tevbeleri en çok kabul eden, ve (mü'minleri) hakkıyle esirgeyen Sensin Sen». ...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
'Rabbimiz! Bizi, sana teslîm olan kimseler eyle ve n
eslim
izden sana teslîm olan bir ümmet (çıkar)! Bize, (râzı olacağın hac, kurban gibi) kulluk usûllerimizi göster ve tevbelerimizi kabûl buyur! Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (merhameti bol olan) ancak sensin!'...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Rabbımız ikimizi de sana t
eslim
olanlar kıl. Soyumuzdan da sana t
eslim
olanlar yetiştir, bize ibadet edeceğimiz yerleri göster, tevbelerimizi kabul et. Çünkü Sensin Sen, Tevvab, Rahim....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Ey Rabbimiz, bizi Sana t
eslim
olanlardan kıl ve bizim soyumuzdan Sana t
eslim
olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et: Şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan!"...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
“Ey Rabbimiz! Bizi sana t
eslim
olanlardan kıl. N
eslim
izden de sana t
eslim
olan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yerlerimizi göster. Tevbemizi kabul buyur. Tevbeleri çok kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. ”...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Rabbimiz, bizi sana t
eslim
olan iki kul ve soyumuzdan da sana t
eslim
olan bir ümmet çıkar. Bize ibadet yollarımızı göster ve tevbelerimizi kabul et, zira tevbeleri kabul edip, bağışlayan ancak sensin!...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey bizim Kerîm Rabbimiz! Bizi, yalnız Sana boyun eğen müslüman kıl. Soyumuzdan da yalnız Sana t
eslim
iyet gösteren bir Müslüman ümmet yetiştir. Ve bizlere ibadetimizin yollarını göster, tövbelerimizi kabul buyur. Muhakkak ki tövbeleri en güzel şekilde kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin!"...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, bizi sana t
eslim
olanlar yap, n
eslim
izden de sana t
eslim
olan bir ümmet çıkar; bize ibâdet yerlerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. Sen!"...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
«Rabbimiz, ikimizi sana t
eslim
olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana t
eslim
olmuş (müslüman) bir ümmet (kıl) . Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.»...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
'Rabbimiz, bizi yalnız Sana t
eslim
olmuş kullar eyle. N
eslim
izden de Sana t
eslim
olan bir ümmet yarat. İbadetlerimizin yolunu bize göster, tevbelerimizi kabul et. Çünkü Sen tevbeleri çok kabul edersin ve çok merhametlisin....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabb'imiz! Bizi, sana t
eslim
olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana t
eslim
olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Rabbimiz! Onlara (n
eslim
ize) de içlerinden bir peygamber gönder ki, kendilerine senin âyetlerini okusun ve kendilerine Kitâb’ı ve hikmeti (Kitabdaki hükümleri) öğretsin ve onları (günahlardan) temizlesin! Muhakkak ki Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin!'...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Rabbimiz, n
eslim
izden bir elçi gönder de onlara Senin âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin, onları arındırsın. Senin kudretin herşeye üstündür; hikmetin ise herşeyi kuşatır.'...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
İz kâle lehû rabbuhû
eslim
kâle eslemtu li rabbil âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
1.
iz kâle
: dediği zaman, demişti
2.
lehu
: ona
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
eslim
: t
eslim
ol
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: “T
eslim
ol!” dediği zaman “Ben, âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum.” dedi...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona “T
eslim
ol” dediğinde, “Âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum” demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
O zaman Rabbi, İbrahîm'e, râm ol, teslîm ol dedi. İbrahîm dedi ki: Âlemlerin Rabbine teslîm oldum....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani Ona Rabbi: "T
eslim
ol" demiş, O da: "Âlemlerin Rabbi'ne t
eslim
im" demişti (İbrahim'e Âlemlerin Rabbi'ne t
eslim
durumunda olduğu fark ettirilmişti)....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi ona: 'İslâm’ı yaşayan müslüman ol, bana t
eslim
olarak hükmüme razı ol' buyurunca, 'Ben yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbine t
eslim
olarak hükmüne razı oldum, İslâm’ı yaşayan müslüman oldum.' dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: 'T
eslim
ol!' dediğinde 'Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum' demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "T
eslim
ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum" demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
İbrahim (Aleyhisselâma) Rabbi: “- Benim emrime t
eslim
ol.” buyurduğu zaman o şöyle demişti: “- Kendimi âlemlerin Rabbine t
eslim
ettim.”...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «T
eslim
ol» buyurdugunda, «Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum» demisti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Ve hani Rabbin ona: «T
eslim
iyette devam et!» deyince, o da, «âlemlerin Rabbine t
eslim
olup (boyun eğdim)» demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: 'T
eslim
ol' buyurduğunda, 'Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum' demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabb'i, kendisine 'T
eslim
ol,' dediğinde; 'Evrenlerin Rabbine t
eslim
oldum,' diye karşılık vermişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbı ona İslâm emrini verince, t
eslim
oldum Rabbilâlemine dedi...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «Bana t
eslim
ol!» emrini verince, o da: «Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum.» dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona, «İslâm ol!» emrini verince, o «Ben âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum.» dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani Rabbi ona; «T
eslim
ol» buyurunca o da; «Ben alemlerin Rabbine t
eslim
oldum» dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "T
eslim
ol" dediğinde (O:) "Alemlerin rabbine t
eslim
oldum" demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «(Kendini Hakka) t
eslim
et» dediği zaman o, «Âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Bir zaman Rabbi ona: '(İhlâs ve îmân ile emirlerime) teslîm ol!' buyurduğunda, (o da:) 'Âlemlerin Rabbine teslîm oldum' demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani, Rabbı ona; t
eslim
ol buyurduğu zaman, o da, alemlerin Rabbına t
eslim
oldum, demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi, O'na: "Bana t
eslim
ol!" dediğinde; "(Sana), bütün alemlerin Rabbine t
eslim
oldum!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani o vakit ki İbrahim'e Rabb-i Kerîm'i «İslâm ol!» dedi. O da, «Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum (ümurumu O'na tefviz ettim)», dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: “T
eslim
ol!” dediği zaman o, “Ben âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi, O’na “t
eslim
ol” dediği zaman: -Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum, demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "Kendini canı gönülden Hakka t
eslim
et!" deyince o derhal: "Âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum" demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "İslâm ol!" demişti, "Âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum." dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «T
eslim
ol» deyince (o:) «Alemlerin Rabbine t
eslim
oldum» demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona 'T
eslim
ol' dediğinde, o da 'Âlemlerin Rabbine t
eslim
oldum' cevabını vermişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabb'i ona, "Müslüman olup bana t
eslim
ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "T
eslim
oldum âlemlerin Rabb'ine!"...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
1.
ve vassâ
: ve vasiyet etti
2.
bi-hâ
: onunla
3.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
4.
benî-hi
: kendi oğullarına
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve, İbrâhîm (a.s) onu (Allah'a t
eslim
olmayı) kendi oğullarına vasiyet etti. Ve Yâkub (a.s) da: “Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz, Allah'a t
eslim
olmadan ölmeyin.” diye (vasiyet etti).....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
İbrahim (bu gerçek doğrultusunda) oğullarına vasiyette bulundu, Yakup da: "Oğullarım, Allâh sizin için bu dini (sistem anlayışını) seçti. Allâh'a t
eslim
olmuşluğunuzun farkında olmadan sakın ölmeyin. " (Müslim, Allâh'a tam - kesin t
eslim
olmuş olduğunun bilincine ermiş olan. )...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Bu dini, İbrâhim oğullarına tekrar tekrar tavsiye etti. Yâkub da: 'Ey benim oğullarım, Allah bu dini, İslâm’ı sizin için seçti. Kesinlikle, İslâm’ı yaşayan müslümanlar olarak ruhunuzu t
eslim
edin' diye tekrar tekrar tavsiyede bulundu....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ibrahim bunu ogullarina vasiyet etti. Yakub da: «Ogullarim! Allah dini size secti, siz de ancak O'na t
eslim
olmus olarak can verin» dedi....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Bunu (dini ve t
eslim
iyeti) İbrahim kendi oğullarına tavsiye etti. Yâkub da tavsiyede bulunarak (dedi ki): «Oğullarım! Allah bu dini sizin için beğenip seçmiştir. Artık siz de ancak müslüman olarak (Hakk'a gönülden bağlanıp boyun eğerek) can verin.»...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakub da: 'Oğullarım! Allah dini size seçti, siz de ancak O'na t
eslim
olmuş olarak can verin' dedi....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve İbrâhîm bunu oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da. (O böylece dedi ki:) 'Ey oğullarım! Şübhesiz ki Allah, sizin için bu dîni seçti; öyleyse siz ancak (Allah’a) teslîm olmuş kimseler olarak can verin!'...
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
Ve İbrahim çocuklarına bunu aynen vasiyet etti; Yakup da (böyle yaptı): "Evlatlarım! Bakın, Allah size en saf ve temiz inancı bahşetti; öyleyse O'na t
eslim
olmadan ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin."...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
kuntum
: siz oldunuz
3.
şuhedâe
: şahitler
4.
iz hadara
: hazır olduğu zaman, hazır olmuştu...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz Yâkub (a.s), öleceği zaman (ona): “şahit mi oldunuz?” O (Yâkub a.s.), oğullarına: “Bundan (ben öldükten) sonra neye (kime) kul olacaksınız?” demişti. (Onlar): “Senin ilâhına ve senin ataların İbrâhîm (as), İsmail (as) ve İshak (as)'ın ilâhı olan tek İlâh'a kul olacağız. Ve biz, O'na t
eslim
olanlarız.” dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa Yakup ölürken oradaydınız da gözlerinizle mi gördünüz? Yakup, ölüm haline gelince oğullarına, benden sonra kime tapacaksınız dedi. Dediler ki: Senin Allah'ına tapacağız. Babalarının, İbrahîm'in, İsmâîl'in, İshak' ın Allah'ı olan bir Allah'a. Biz, ona teslîm olanlarız....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na t
eslim
olmuşuzdur, dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz Yakup ölmek üzereyken olaya şahit olanlardan mıydınız? Hani O oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti de, onlar da:"Senin ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan İlâhun VAHİD'e (hakikatlerini meydana getiren Allâh Esmâ'sına) kulluğumuza devam edeceğiz. Biz ona t
eslim
olmuşluğun bilincinde olanlarız" demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz de bu olaya şâhit mi oldunuz? Hani Yâkub’a ölüm gelip çattığında, oğullarına: 'Benden sonra, neyi ilâh tanıyıp, neye gönülden bağlanarak t
eslim
olacak, neye saygıyla kulluk ve ibadet edeceksiniz?' demişti. Oğulları da: 'Senin ilâhına, ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın ilâhına, bir tek olan ilâha, bir tek tanrıya kulluk ve ibadet edeceğiz. O’na boyun eğen, O’na t
eslim
olarak hükmüne razı olanlarız, İslâm’ı yaşayan müslümanlarız.' dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona t
eslim
olduk" demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa Yakub can verirken sizler yaninda mi idiniz? O, ogullarina: «Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?» diye sormustu; Onlar da: «Senin Tanrina ve atalarin Ibrahim, Ismail, Ishak'in Tanrisi olan tek Tanriya kulluk edecegiz, bizler O'na t
eslim
olmusuzdur» demislerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa (ey Yahudiler ve ey Hıristiyanlar!) Yâkub'a ölüm hazır olunca siz orada bulunuyor muydunuz ? Hani Yâkub (o sırada) oğullarına : «Benden sonra neye ibâdet edeceksiniz ?» demişti de, onlar da, «Senin Tanrına, babaların İbrahim, İsmail ve İshâk'ın tek olan Tanrısına ibâdet edeceğiz; biz ancak O'na t
eslim
olmuşuzdur» diye cevap vermişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa Yakub can verirken sizler yanında mı idiniz? O, oğullarına: 'Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?' diye sormuştu; Onlar da: 'Senin Tanrına ve ataların İbrahim, İsmail, İshak'ın Tanrısı olan tek Tanrıya kulluk edeceğiz, bizler O'na t
eslim
olmuşuzdur' demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na t
eslim
olmuşuzdur, dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yakup can verirken tanık olsaydınız. O, çocuklarına: 'Benden sonra kime kulluk edeceksiniz,' diye sormuştu. Onlar da, 'Senin Tanrın, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Tanrısı olan tek Tanrıya kulluk edeceğiz, biz O'na t
eslim
olanlarız,' demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz Yakub ölmek üzereyken yanında mıydınız? Hani O oğullarına; «Benden sonra kime kulluk edeceksiniz (kime tapacaksınız?)» diye sordu. Onlar da; «Senin ve ataların İbrahim'in, İsmail'in ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz O'na t
eslim
olmuşuz» dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz Yakub'un ölüm anında orada şahitler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin tanrına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısı olan tek bir tanrıya kulluk edeceğiz, biz O'na t
eslim
olanlarız / bizler ona t
eslim
olduk" demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa (Ey Yahudiler), ölüm Yakubun önüne geldiği vakit siz de orada haazır mı idiniz? (Hayır) o, oğullarına: «Benden (ölümümden) sonra neye ibâdet edeceksiniz?» dediği zaman onlar: «Senin Tanrına ve babaların İbrâhîmin, İsmâîlin, İshakın birtek Tanrı olan Allahına ibâdet edeceğiz. Biz, ona teslîm olmuşuzdur» demişlerdi. ...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz Ya'kub’a ölüm geldiği zaman yanında mı idiniz? O zaman oğullarına:'Benden sonra neye ibâdet edeceksiniz?' demişti. (Oğulları da:) 'Senin İlâhın ve ataların İbrâhîm, İsmâîl ve İshâk’ın İlâhı olan tek bir İlâha (Allah’a) ibâdet edeceğiz. Zaten biz, O’nateslîm olan kimseleriz!' dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa Ya'kub 'a ölüm geldiğinde siz orada mıydınız? Hani o, oğullarına: Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? demişti. Onlar da: Senin İlah'ına ve ataların İbrahim'in, İshak'ın İlah'ına tek ilah olarak ibadet edeceğiz. Ve biz O'na t
eslim
olmuşuz, demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Evet, siz, (ey İsrailoğulları) Yakub'un, son nefesini vermeye yaklaşırken oğullarına: "Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz? diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: "Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısına, O Tek Tanrıya kulluk edecek ve O'na t
eslim
olacağız!" diye cevap verdiler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz Yakub'a ölüm geldiği zaman orada mı idiniz? Hani o oğullarına: “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” diye sormuştu. Onlar da: “Senin Allah'ın ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz. Biz O'na t
eslim
olanlarız. ” dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz, Yakub’a ölüm yaklaşıp da oğullarına: -Ey oğullarım, Benden sonra neye kulluk edeceksiniz? diye sorduğu ve onların da: -Senin ilahına, ataların İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, bir tek ilahına kulluk edeceğiz. Biz O’na t
eslim
olanlarız! dediklerinde, siz onların yanında şahit miydiniz?...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Ne o, yoksa siz ölüm Yâkub’a gelip çattığında, o evlatlarına: "Benim ölümümden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde siz orada mı bulunuyordunuz? Onlar cevaben şöyle demişlerdi: "Senin İlahına, senin ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın İlahı olan Tek İlaha kulluk ederiz. Ve biz ancak O’na t
eslim
olan müslümanlarız."...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz, Ya'kub'a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub), oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. "Senin tanrın ve ataların İbrâhim, İsmâ'il ve İshak'ın tanrısı olan tek Tanrı'ya kulluk edeceğiz, biz O'na t
eslim
olanlarız." dediler....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: «Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?» demişti de, onlar: «Senin ilahına ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona t
eslim
olmuşuz.» demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa, Yakub'a ölüm gelip çattığı zaman siz orada mıydınız? O, oğullarına 'Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?' diye sorduğunda, onlar şöyle cevap vermişti: 'Biz senin ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın birtek tanrısı olan Allah'a kulluk ederiz. Biz de Ona t
eslim
olmuşuz.'...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilâhına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilâhına, tek ve biricik olan ilâha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na t
eslim
olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
1.
kûlû
: deyin, söyleyin
2.
âmennâ
: biz îmân ettik
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'a
4.
ve mâ unzile
: ve indiril...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: “Biz Allah'a, bize indirilenlere, İbrâhîm (as.)'a, İsmail (as.)'a, İshak (as.)'a, Yâkub (as.) ve torunlarına indirilenlere, Musa (as.) ve İsa (as.)'ya verilenlere ve (diğer) nebîlere, Rab'leri tarafından verilenlere (sahife, kitap ve vahiylere) îmân ettik. Onların arasından hiçbirini ayırmayız (fark gözetmeyiz). Ve biz, O'na t
eslim
olanlarız.”...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona t
eslim
olmuş kimseleriz.”...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: Allah'a, bize indirilen kitaba, İbrahîm'e İsmâîl'e, İshak'a, Yakup'a, Yakup'un oğullarına indirilenlere, Mûsâ'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık, onların hiçbirini öbüründen ayırt etmeyiz ve biz, Allah'a teslîm olanlarız....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a t
eslim
olduk deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "(Biz tüm varlığın aslı ve hakikati olan) Allâh'a, bize inzâl olana, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve oğullarına inzâl olunana; Musa ve İsa'ya verilenlere; Rablerinden Nebilere verilenlere iman ettik. . . Onlardan hiçbirini ayırmayız bu yönden. Biz O'na t
eslim
olmuşlardanız!"...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a onların soylarından gelen diğer peygamberlere indirilene; Musa'ya ve İsa'ya verilene ve bütün peygamberlere Rableri katından verilenlere iman ettik. Onların aralarında bir ayırım yapmayız. Biz O'na (Allah'a) t
eslim
olanlarız' deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na t
eslim
olmuşlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
«Allah'a, bize gonderilene, Ibrahim'e, Ismail'e, Ishak'a, Yakub'a ve torunlarina gonderilene, Musa ve Isa'ya verilene, Rableri tarafindan peygamberlere verilene, onlari birbirinden ayirt etmeyerek inandik, biz O'na t
eslim
olanlariz» deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'Allah'a, bize gönderilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına gönderilene, Musa ve İsa'ya verilene, Rableri tarafından peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na t
eslim
olanlarız' deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
«Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a t
eslim
olduk» deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya verilene ve tüm peygamberlere Rab'leri tarafından verilenlere inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece O'na t
eslim
olanlarız,' deyiniz....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Onlara deyin ki; «Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inanırız. Onlar arasında ayırım yapmayız. Biz Allah'a t
eslim
olanlarız.»...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Tanrı'ya, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya verilen ile peygamberlere rabbinden verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız / Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz. Biz sadece O'na t
eslim
olanlarız"....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
(Ey mü'minler) deyin ki: «Biz Allaha, bize indirilene (Kur'ân-ı Kerîme), İbrâhîme, İsmâîle, İshaka, Yakuba ve torunlarına (esbaata) indirilenlere, Musâya, İsâye verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rableri katından verilen (Kitâb ve âyetler) e îman etdik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâretmek suretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz (Allaha) teslîm olmuş (müslümanlar) ız». ...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'(Biz) Allah’a, bize indirilene, İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya'kub’a ve (onun)torunlar(ın)a indirilenlere, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya verilenlere ve Rableri tarafından (diğer)peygamberlere verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (Allah’ın birer peygamberi olmaları cihetiyle) ayırım yapmayız. Çünki biz, O’na teslîm olan kimseleriz' deyin!...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Biz; Allah'a, bize indirilmiş olana, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub 'a, ve torunlarına indirilmiş olanlara, Musa'ya, İsa'ya verilenlere, peygamberlere Rabbları tarafından verilmiş olanlara iman ettik. Onların hiçbirinin arasını diğerinden ayırmayız. Biz ona t
eslim
olmuşlardanız, deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Allah'a inanırız; ve bize indirilene ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onların soyundan gelenlere indirilene; ve Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdi edilmiş olana (inanırız); onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve biz O'na t
eslim
olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki: “Biz Allah'a iman ettik. Bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya, İsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak O'na t
eslim
olanlarız. ”...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Ve deyin ki: -Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, Yakub’a, İshak’a ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilenlere ve peygamberlere Rab’leri katından verilenlere iman ettik. Bunlardan hiç biri arasında ayırım yapmayız. Biz Allah’a t
eslim
olanlarız....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki: "Biz Allah’a, bize indirilen Kur’ân’a, Keza İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a ve onun torunlarına indirilene Ve yine Mûsâ’ya, Îsâ’ya, Hülasa bütün peygamberlere Rab’leri tarafından verilen kitaplara iman ettik. Onlar arasında asla bir ayrım yapmayız. Biz yalnız O’na t
eslim
olan Müslümanlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
"Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kub'a ve sıbt(torun kabile)lere indirilene, Mûsâ ve Îsâ'ya verilene ve (diğer) peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah'a t
eslim
olanlarız." deyin....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: «Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na t
eslim
olmuşlarız.»...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Siz şöyle deyin: Biz Allah'a da, bize indirilene de; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene de; Musa'ya ve İsa'ya verilene de; Rablerinden bütün peygamberlere verilene de iman ettik. Biz onların hiçbirini ayrı tutmayız. Biz ancak Allah'a t
eslim
olmuşuzdur....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a t
eslim
olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve t
eslim
olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” derler....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman t
eslim
iyet göstererek: “-Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allanın (t
eslim
olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir. ...
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Ki onlar başlarına bir belâ geldiği zaman: “Biz Allah'ın (dünyada takdirine t
eslim
olmuş kulları)yız ve biz (ahirette de) yine O'na döneceğiz.” derler....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Ki onlar, kendilerine bir belâ geldiği zaman ancak: “Biz Allah için (t
eslim
olmuş kullar)ız ve elbette (yine) biz, ancak O'na döneceğiz.” derler....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Öyle sabredenler ki, kendilerine bir bela geldiğinde: “Biz Allah'ın (t
eslim
olmuş kulları)yız. Ve biz (ahirette de) ancak O'na dönücüleriz.” derler....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
O t
eslim
iyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet (ve cennet) vardır; ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar (o sabredip Allah'a bağlılık ve t
eslim
iyet gösterenler var ya) onlara, Rab'larından bol mağfiretler ve rahmet vardır. Doğru yola erişenler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Onlar (o teslîmiyyet ve istircâı gösterenler yok mu?) Rablerinden mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilenlerin ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
O t
eslim
iyeti gösterenlere, Rablerinden mağfiret ve rahmet (Cennet) vardır. Onlar doğru yolu bulanlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte Rabblerinden mağfiret ve rahmet, (Allah'a t
eslim
iyet gösteren) onların üzerinedir; işte doğru yolu bulanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
4.
udhulû<...
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Hepiniz silm'e dahil olun (Allah'a t
eslim
olun)! Ve şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Muhakkak ki o, size apaçık düşmandır....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey iman edenler, hepiniz t
eslim
iyete girin, şeytanın (kendini yalnızca beden kabul ettiren düşüncenin) adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
İnananlar, tümüyle t
eslim
olun. Şeytanın adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey imana ermiş olanlar! Allah'a kendinizi tam olarak t
eslim
edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey iman edenler! Hep birden tam bir t
eslim
iyetle İslâm'ın sulh ve selâmetine girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
1.
ve el vâlidâtu
: ve anneler
2.
yurdı'ne
: süt emzirirler
3.
evlâde-hunne
: kendi evlâtlarını
4.
havleyni
: iki ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, (nikâhlı olsun veya boşanmış olsun, doğan) çocuklarını tam iki sene emzirirler. (Bu hüküm) süt emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler içindir. (Annelerin) yiyecekleri ve giyecekleri marufla (örf ve adete uygun olarak) kendisi için doğurulmuş olanın (babanın) üzerinedir. (Hiç) kimse kendi gücünün yettiğinden fazlasıyla mükellef (sorumlu) tutulmasın. Ne bir anne çocuğu ile, ne de kendisi için doğurulmuş olan (baba), çocuğu ile zarara uğratılmasın. Ve mirasçının üzerindeki (sorumluluk) da b...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup)...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için, boşanmış anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne çocuğu sebebiyle ve hiçbir baba çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Vârislere de buna benzer hükümler uygulanır. Eğer anne ve baba karşılıklı rıza ve karşılıklı istişare ile anlaşarak çocuğu annesinden ay...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, (boşanmadan önce veya boşandıktan sonra doğan) çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu hüküm süt emzirmeyi tamamlamak istiyenler içindir. Annelerin yiyeceği ve giyeceği, orta hal üzere gücü yettiği kadar çocuğun babası üzerinedir. Hiç kimse gücünden ziyadesiyle mükellef tutulamaz. Ne bir anne, ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Babanın ölümü ile mirascı olan da, yiyecek, giyecek ve zarar hususlarında baba gibidir. Eğer ana ve baba, aralarında danışma ve rızâ ile iki sene ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup)...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını tamam iki yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Onların yiyeceği, giyeceği ma’ruf vech üzre çocuk kendisinden olana aiddir. Kimse, takatından fazlasıyla mükellef olmaz. Ne bir anne çocuğu sebebiyle, ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir. Eğer kendi aralarında rıza ve müşavere ile memeden kesmeyi arzu ederlerse, ikisinin üstüne de bir vebal yoktur. Çocuklarınızı emzirmek isterseniz, meşru şekilde verdiğinizi tesl...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını iki bütün yıl emzirirler. (Bu hüküm) emmeyi tamam yapdırmak isteyen (ler) içindir. Onların (annelerin) ma'ruf vech ile yiyeceği, giyeceği; çocuk kendisinin olan (babaya) âiddir. Kimse taakatınden ziyadesiyle mükellef tutulmaz. Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de bir çocuk kendisinin olan (bir baba) çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen (vazıyfe) de bunun gibidir. Eğer (ana ve baba) aralarında rızaa ve müşavere ile (bil'ittifak çocuğu iki sene dolmadan) memeden ke...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler de, emzirmeyi tamamla mak isteyen (baba) için, çocukları nı tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisinin olan (babaya) da, meşrû' (örfe uy gun) bir şekilde onların (annelerin)yiyecek ve giyecekleri(ni te’mîn etme borcu) vardır. Kimse gücünün yet meyeceği bir şey le mükellef tutulmaz. Ne anne, yavrusu yüzünden ne de çocuk kendisinin olan (baba), çocuğu yüzünden zarara uğratılır. (Baba öldüğü zaman) mîras¬çının üzerine de bunun aynısı (borçtur). Artık (anne ile baba) kendi rızâ la rıyla ve müş...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Bu, emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Onların yiyeceği, giyeceği uygun şekilde çocuk kendisinden olana aittir. Kimse gücünün üstünde bir şeyle mükellef olmaz. Ne anne çocuğu yüzünden, ne de baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir. Eğer kendi aralarında anlaşıp, danışarak çocuğu memeden kesmek isterlerse; ikisine de bri vebal yoktur. Çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, vereceğinizi güzelce t
eslim
etmek şartıyla size ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Ve (boşanmış) anneler, eğer emzirme müddetini tamamlamak istiyorlarsa, çocuklarına iki tam yıl bakabilirler; onların yeme-içme ve giyimlerini uygun bir şekilde temin etmek, çocuğun babasına düşer. Hiç kimse taşıyabileceğinden daha fazlasıyla yükümlü tutulmaz: Ne anneye çocuğundan dolayı eziyet çektirilsin, ne de çocuğundan dolayı babasına. Ve (babanın) mirasçısına da aynı görev düşer. Ve eğer (anne-baba), her ikisi, (anne ile çocuğun) ayrılmasına karşılıklı rıza ve danışma ile karar verirlerse, ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler çocuklarını tam iki sene emzirirler, emzirmeyi tamam yaptırmak isteyen için. Bu validelerin nafakaları ve elbiseleri kadri ma'ruf üzere mevludün leh üzerinedir. Hiçbir şahıs kendi takatinden ziyâdesiyle mükellef olmaz. Ne bir ana çocuğu sebebiyle, ne de bir baba evladı sebebiyle zarara sokulmasın. Varis üzerine de onun mislidir. İmdi ana ile baba kendi rızaları ile ve bir müşavere ile çocuğu memeden kesmek isterlerse ikisinin üzerine de bir günah yoktur. Ve siz evladınızı başkasına emz...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını - emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için - tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiç bir benlik yaratılış kapasitesi dışında bir şeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarını...
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
"Salât"lara (namaz - Allâh'a yöneliş), özellikle orta "salât"a (ikindi - şuurda her an bunu yaşamaya) dikkat edin. Kanitîn (tam t
eslim
olmuşlar) olarak, Allâh için yaşayın....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
T â I û t orduyla beraber (işleri düzene koyup şehirden) ayrılıp çıkınca dedi ki: «Şüphesiz Allah bir ırmakla sizi deneyecektir; ondan su içen benden değildir; sadece ondan tatmayan bendendir. Ancak eliyle bir avuç alanlar müstesnadır (onlara izin vardır). Onlardan pek azının dışında diğerleri o sudan (doyasıya) içtiler. Ne vakit ki T â I û t ve beraberindeki mü'minler ırmağı geçtiler, (sağlam bir imân ve irfan sahibi olmayanlar), «Bugün C â I û t 'a ve ordusuna karşı (durup savaşacak) gücümüz y...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Onlar (o t
eslim
iyet gösteren mü'minler) Câlût'a ve onun ordusuna karşı (savaşmak üzere) çıkınca (şöyle duada bulunup) dediler ki: «Rabbimiz ! Üzerimize sabır (güç ve kudretini) boşalt (tıpkı bolca yağan yağmur gibi). Ayaklarımızı (savaş alanında, düşman karşısında) sağlam ve sabit tut ve bize, İnkâr ve haksızlık içinde bulunan millete karşı yardım et!»...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız zaman ihmal etmeyin, alacak-borç ilişkisini yazın. Aranızda, yazı yazmayı bilen birisi adaletten ayrılmadan yazsın. Yazı bilen birisi, Allah’ın kendisine lütfederek yazı öğrettiği gibi, resmî-ticarî belgelerdeki usül ve geleneklere göre, adalet ve hakkaniyet ölçüleri içinde, yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde sorumluluk olan kimse, borçlu da yazdırsın. Günahlardan korunup Allah’a, Rabbine sığınsın, emirlerine yapışsın. Borcunu,...
Ali-İmran Suresi, 12. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olanlara de ki: "Siz (t
eslim
olup) boyun eğecek ve cehenneme toplanacaksınız, ne kötü bir mesken(dir o)!"...
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
Onlar, sabredenlerdir, doğru sözlülerdir, gönülden t
eslim
olanlardır, insanlara yardım edenler ve seherlerde bağışlanma dileyenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Muhakkak ki Allah'ın indinde dîn, İslâm'dır (t
eslim
dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim Allah'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
ALLAH tarafından onaylanan biricik din, T
eslim
Olmak (islam) dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine bilgi geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. ALLAH'ın ayetlerini inkar edenler için ALLAH hesabı çabuk görür...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah nezdinde tek (hak) din, (insanın) O'na t
eslim
iyetidir; daha önce vahiy verilenler, kıskançlıklarından dolayı, kendilerine (hakikat) bilgi(si) geldikten sonra (bu konuda) farklı görüşlere sarıldılar. Allah'ın mesajlarının doğruluğunu inkar edenlere gelince; unutma, Allah hesap görmede hızlıdır....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında din İslam'dır/barış ve esenlik için Allah'a t
eslim
olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
1.
fe in hâccû-ke
: bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa
2.
fe kul
: o zaman de, söyle
3.
eslemtu
: ben t
eslim
ettim
4.
vech...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a t
eslim
ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) t
eslim
ettiniz mi?" de. Eğer t
eslim
ettilerse, o taktirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a t
eslim
ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle çekişirlerse hemen de ki: Ben ve bana uyanlar, özümüzü Allah'a teslîm ettik. Kendilerine kitap verilenlerle analarından doğdukları gibi kalanlara de ki: Siz de teslîm oldunuz mu? Özlerini Allah'a taşırırlar, İslâm dinini kabul ederlerse şüphe yok ki doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse sana düşen ancak bildirmedir ve Allah, kullarını görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a t
eslim
ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a t
eslim
oldunuz mu?" de. Eğer t
eslim
oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Vechim Allâh'a t
eslim
dir; bana tâbi olanların da!" Hakikat - Sünnetullah bilgisi verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar - müşriklere) de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?. . " Eğer t
eslim
olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allâh, kullarındaki Esmâ'sının sonucu olarak da Basıyr'dir (değerlendirendir)....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a t
eslim
ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a t
eslim
ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya girerlerse: 'Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a t
eslim
ettim' de. Kendilerine Kitab verilmiş olanlara ve din adına bir şey bilmeyenlere (müşriklere) de: 'T
eslim
oldunuz mu?' diye sor. Eğer t
eslim
olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğdir Allah kulları görmektedir. [3]...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a t
eslim
ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de t
eslim
oldunuz mu?" Eğer t
eslim
oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Ey Rasûlüm, din işinde Yahudi ve Hristiyanlar seninle münakaşaya kalkışırlarsa şöyle de: “- Ben, bana bağlı olanlarla birlikte kendimi Allah’a t
eslim
ettim.” Kendilerine kitap verilenlerl Arap müşriklerine de söyle: “- Siz İslâmı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâmı kabul ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır; yok eğer yüz çevirirlerse artık sana düşen (vazife) ancak tebliğdir. Allah, kullarının tasdiklerini de, inkârlarını da hakkıyle görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
O halde seninle tartışmaya kalkışanlara, «Ben bana uyanlarla birlikte yüzümü Allah'a çevirip kendimi O'na t
eslim
ettim» de ve kendilerine kitap verilenlerle ümmî (kitap verilmeyen müşrik)lere de ki: «Siz de Allah'a teslîm oldunuz mu ?» Eğer İslâm'a girerlerse, doğru yolu bulmuş olurlar, yüzçevirirlerse, sana düşen sadece tebliğdir. Allah kullarını görüp bilendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: «Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a t
eslim
ettim.» Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: «Siz de Allah'a t
eslim
oldunuz mu?» de. Eğer t
eslim
oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışırlarsa, 'Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH'a t
eslim
ettik,' de. Kitap verilenlere ve kitap verilmeyenlere (ümmilere), 'T
eslim
oldunuz mu,' de. T
eslim
olurlarsa, doğruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktır. ALLAH kulları görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: «Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a t
eslim
etmişimdir». Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: «Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?» Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki; 'Ben bana uyanlar ile birlikte tüm varlığım ile Allah'a t
eslim
oldum.' Kendilerine kitap verilenler ile kitapsız müşriklere 'Siz de t
eslim
oldunuz mü?' diye sor. Eğer t
eslim
olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt dönerlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyle görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle çekişip tartışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Tanrı'ya t
eslim
ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de t
eslim
oldunuz mu?" Eğer t
eslim
oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ (etmek)dir. Tanrı, kulları hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
(Habîbim) seninle mücâdele ederlerse (şöyle) de: «Ben, bana tâbi olanlarla birlikde, kendimî Allaha teslîm etmişimdir», Kendilerine Kitab verilenlerle ümmîlere (Arab müşriklerine) de deki: «Siz de İslâmı (Allaha teslîm olmayı) kabul etdiniz mi»? Eğer İslama girerlerse muhakkak doğru yolu bulurlar. Eğer yüz çevirirlerse artık sana düşen (vâzîfe) ancak tebliğdir. Allah kulları (nı) lâyıkıyle görücüdür. ...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Buna rağmen (onlar) seninle tartışırlarsa, artık de ki: '(Ben) kendimi Allah’a teslîm ettim, bana tâbi' olanlar da!' Hem kendilerine kitab verilenlere ve ümmîlere(diğer müşriklere) de ki: '(Siz de) teslîm oldunuz mu?' Bunun üzerine İslâm’a girerlerse, o hâlde muhakkak doğru yola ermiş olurlar. Artık yüz çevirirlerse, o takdirde sana düşen ancak tebliğdir. Allah ise, kulları(nı) hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışmaya girişirlerse: Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a t
eslim
ettim, de. Kendilerine kitab verilenler ve ümmilere: Siz de İslam oldunuz mu? de. Eğer İslam olurlarsa; doğru yola girmişlerdir. Şayet yüz çevirirlerse; sana, yalnız tebliğ etmek düşer. Ve Allah, kullarını görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
O halde (ey Peygamber,) seninle tartışanlara de ki: "Ben tüm benliğimi Allah'a t
eslim
ettim ve bana tabi olan herkes (de öyle yaptı)!" Daha önce vahiy verilmiş olanlara ve kitap ile ilgisi olmayanlara sor: "Siz (de) kendinizi O'na t
eslim
ettiniz mi?" Ve eğer O'na t
eslim
olurlarsa muhakkak doğru yol üzerindedirler; ama yüz çevirirlerse, unutma ki senin görevin sadece mesajı iletmektir: zira Allah, yarattıklarını(n kalplerindeki her şeyi) görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Artık seninle mücadelede bulunurlarsa de ki: «Ben nefsimi Allah Teâlâ'ya t
eslim
ettim, bana tâbi olanlar da.» Ve kendilerine kitap verilmiş olanlar ile ümmîlere de de ki: «İslâmiyet'i kabul ettiniz mi?» Eğer İslâmiyet'i kabul etmişler ise şüphesiz hidâyete ermişlerdir. Ve eğer kaçınırlarsa senin üzerine lâzım gelen ancak tebliğdir. Allah Teâlâ ise kulları büsbütün görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya girişirlerse de ki: “Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a t
eslim
ettim. ” Kendilerine kitap verilenlere ve kitapsız ümmilere de, de ki: “Siz de İslâm oldunuz mu?” Eğer İslâm olurlarsa doğru yolu bulurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse sana düşen yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışmaya girişirlerse de ki: -Ben, bana tabi olanlarla birlikte kendimi Allah’a t
eslim
ettim. Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere de de ki: -Siz de t
eslim
oldunuz mu? Eğer t
eslim
oldularsa doğru yolu bulmuşlar demektir. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca tebliğdir. Allah kullarını görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Buna karşı seninle münakaşaya kalkışanlara de ki: "Ben yüzümü, özümü Allah’a t
eslim
ettim. Bana bağlı olanlar da O’na t
eslim
oldular." O Ehl-i kitapla, kitap ehli olmayan ümmîlere (müşriklere) de ki: "Siz de t
eslim
olup müslüman olmaya var mısınız?" Eğer hakka t
eslim
olup İslâm’a girerlerse doğru yolu bulmuş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse, sana düşen görev, sadece hakkı tebliğdir. Allah kullarını hakkıyla görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: "Ben de özümü Allah'a t
eslim
ettim bana uyanlar da." Kendilerine Kitap verilenlere ve ümmilere de ki: "Siz de İslâm oldunuz mu?" Eğer İslâm olurlarsa doğru yolu bulmuşlardır. Yok eğer dönerlerse, sana düşen, sadece duyurmaktır. Allâh kulları(nın yaptıklarını) görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: «Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a t
eslim
ettim.» Ve kendilerine kitap verilenlerle ümmilere, de ki: «Siz de t
eslim
oldunuz mu?» Eğer t
eslim
oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık yalnızca sana düşen duyurup bildirme (tebliğ) dir. Allah, kulları hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Onlar seninle tartışacak olurlarsa de ki: 'Ben yüzümü Allah'a döndüm ve Ona t
eslim
oldum; bana uyanlar da böyle yaptılar.' Kendilerine kitap verilenlere de, verilmeyenlere de 'Siz de t
eslim
oldunuz mu?' diye sor. Onlar da hakka t
eslim
olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğden ibarettir. Allah ise kullarını görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle kanıt yarıştırmaya girerlerse şöyle söyle: "Ben yüzümü Allah'a t
eslim
ettim. Bana uyanlar da." Kitap verilenlerle ümmîlere de sor: "Siz de t
eslim
oldunuz mu?" Eğer t
eslim
olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır. Yüz çeviririlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Habibim, (Yahudi ve Hıristiyanlardan) din hususunda seninle münakaşaya kalkışanlara şöyle de: “Ben ve bana bağlı olanlar kendimizi Allah'a t
eslim
ettik.” Kendine kitap verilenlere ve okuma-yazma bilmeyenlere de ki: “Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm'ı kabul ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Yok yüz çevirirlerse sana düşen vazife ancak tebliğdir. Allah kullarını hakkıyla görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
(Ey Muhammed!) seninle (din hususunda tartışırlarsa de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a t
eslim
ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve (ümmî olan müşrik Kureyşlilere) “Siz de müslüman oldunuz mu?” de. Eğer müslüman olurlarsa kesinlikle hidayete ererler. Şayet yüz çevirirlerse, sana sadece tebliğ etmek düşer....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Ya Muhammed ! Din hususunda, Yahudiler ve Nasâra, seninle mücadele ederlerse de ki: “Ben, bana tâbî olanlarla birlikte kendimi Allahû Tealâ'ya t
eslim
etmişimdir.” Ya Muhammed! kitap verilenlere ve Arab'ın müşriklerine deki; “Siz islâm'ı kabul ettiniz mi?” Eğer tevhidde ve Muhammed (AS)'ı tasdikte ihlâs ederlerse, dalâletten çıkmış, hidayete ermişlerdir. Eğer İslâm'dan yüz çevirirlerse, sana vacib olan ancak risaletini tebliğdir. (Yoksa hidayet değil.) Allah Teale, kullarının tasdik ve tekzibini ...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: “Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a t
eslim
ettim.” Ehl-i kitaba ve ümmilere de; “Siz de Allah'a t
eslim
oldunuz mu?” de. Eğer t
eslim
oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Ey Muhammed, din işinde eğer seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a t
eslim
ettim.” (kendilerine) kitap verilenlerle, ümmilere (Arap müşriklerine) de de ki: “Siz de İslâm oldunuz mu?” Eğer İslâm olurlarsa, muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Yok eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak duyurmaktır....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
“(Râsûlüm) eğer seninle uğraşırlarsa; “Bana uyanlarla birlikte yüzümü Allâh’a t
eslim
ettim.” de. Kitap verilenler ile ümmîlere de: “Müslüman oldunuz mu?” de. Eğer müslüman olurlarsa, hidâyete ermişlerdir. Şâyet yüz çevirirlerse, artık sana tebliğ düşer. Allâh da kullarını görendir.”...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Şu halde, eğer seninle tartışırlarsa de ki: Ben tüm varlığımla Allah’a t
eslim
oldum, bana uyanlara da… Daha önce kendilerine vahiy emanet edilmiş olanlara ve vahiyden bîhaber olanlara “Siz de tüm varlığınızla t
eslim
oldunuz mu?” diye sor! Eğer t
eslim
olurlarsa, işte o zaman doğru yolu bulmuş olurlar, yok eğer yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca tebliğ etmektir. Zira Allah kulları her hâliyle görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle delil yarışına girerlerse de ki: “Ben kendimi Allah’a t
eslim
ettim. Benim ardımdan gelenler de öyle.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere de ki: “Siz de t
eslim
oldunuz mu?” Eğer t
eslim
oldularsa doğru yolu bulmuşlar demektir. Yok eğer yüz çevirirlerse sana düşen, sadece Allah’ın emrini duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Onlar seninle münakaşa edecek olurlarsa de ki: “Ben, bana tâbî olanlarla beraber kendimi tamamen Allah'a t
eslim
ettim.” Kendilerine kitap verilenlerle (kitaptan haberi olmayan) ümmilere de ki: “Siz de İslâmı kabul ediyor musunuz?” Müslüman olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse sana düşen yalnız (Allah'ın gönderdiğini) bildirmektir. Allah kullarını görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle münakaşaya girişirlerse, (onlara) de ki: “Ben, bana tâbî olanlar ile birlikte Allah'a t
eslim
oldum.” Kendilerine kitap verilenlere ve cahil müşriklere de de ki; “Siz de Allah'a t
eslim
oldunuz mu?” Eğer t
eslim
olmuşlarsa (ve İslâm'a girmişlerse) doğru yolu bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, sana (sadece bunu onlara) duyurmak düşer....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle mücadeleye kalkışırlarsa de ki: “Ben ve bana tâbi olanlar, Allahû Tealâ'ya t
eslim
olanlarız” Ehl-i kitaba ve müşriklere (ümmî Araplar), “İslâm oldunuz mu?” diye sor. Eğer müslüman olurlarsa muhakkak doğru yolu bulurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen sadece tebliğdir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: “Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a t
eslim
ettim.” Ehl-i kitaba ve ümmîlere de de ki; “Siz de Allah'a t
eslim
oldunuz mu?” Eğer t
eslim
olurlarsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır....
Ali-İmran Suresi, 43. Ayet:
'Meryem, Rabbine t
eslim
ol, secdeye kapan, eğilenlerle birlikte eğil.'...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
'Allah benim Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’nu ilâh tanıyın, candan müslüman olarak O’na t
eslim
olun, saygıyla O’na kulluk ve ibadet edin, O’nun şeriatına bağlanın, O’na boyun eğin. İşte bu dosdoğru, muhkem, güvenli yoldur, İslâmî hayattır.'...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
1.
fe lemmâ
: fakat, ... olunca
2.
ehassa îsâ
: Hz Îsâ hissetti
3.
min-hum
: onlardan
4.
el kufre
: küfür, inkâr e...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Fakat İsa, onlardan inkâr hissedince “Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler: “Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a îman ettik (ruhumuzu ölmeden önce Allah'a ulaştırmayı diledik) ve bizim (Allah'a) t
eslim
olduğumuza şahit ol.” dediler....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa, onların küfrünü duyunca dedi ki: Kimlerdir Allah uğrunda yardımcılarım? Havârîler, biziz Allah için yardım edenler dediler, Allah'a inandık, sen de tanık ol ki, biz, ona teslîm olanlarız....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Ne zaman ki İsa, onların hakikati inkâr ettiklerini hissetti, sordu: "Kim bana Allâh yolunda yardım edecek?" Havariler cevap verdiler: "Biziz Allâh yardımcıları. . . "B" işareti kapsamıyla (hakikatimizin Allâh Esmâ'sı olduğuna) iman ettik; hakikatinle şahit ol! Biz Allâh'a t
eslim
olmuşlarız. "...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Isa onlarin inkarlarini hissedince: «Allah ugrunda yardimcilarim kimlerdir?» dedi. Havariler soyle dediler: «Biz Allah'in yardimcilariyiz, Allah'a inandik, O'na t
eslim
oldugumuza sahid ol"....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsâ onların (Yahudi haham ve devlet adamlarının) inkâr ve inatlarını hissedince, «Allah yolunda yardımcılarım kim ?» dedi. Havariler: «Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a imân ettik; şâhid ol ki, biz herhalde müslümanlar (Hakk'a dosdoğru t
eslim
iyet gösterenleriz» dediler....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa onların inkarlarını hissedince: 'Allah uğrunda yardımcılarım kimlerdir?' dedi. Havariler şöyle dediler: 'Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a inandık, O'na t
eslim
olduğumuza şahid ol'....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa onların inkar ettiklerini sezince: «Kimdir benim Allah yolunda arkadaşlarım?» dedi. Havariler: «Biziz Allah dininin yardımcıları, biz Allah'a iman ettik. Sen bizim lekesiz bir iman ile t
eslim
olduğumuza şahit ol!» dediler....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa, onların hakikati reddettiklerinin farkına varınca sordu: "Kim Allah yolunda benim yardımcılarım olacak?" Beyazlara bürünmüş olanlar cevap verdi: "Biz, (Allah yolunda) senin yardımcıların olacağız! Biz Allah'a inanırız: Sen de şahit ol, biz O'na t
eslim
olmuşuz!...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa, onların küfrünü hissedince: -Allah uğrunda bana yardımcı olacak kim vardır? dedi. Havariler de şöyle cevap verdiler: -Biz Allah’ın (dininin) yardımcılarıyız, Allah’a iman ettik, O’na t
eslim
olduğumuza da şahit ol!...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa onların inkârını sezdiğinde, 'Allah yolunda bana yardım edecek kim var?' diye sordu. Havâriler, 'Allah yolunda yardımcılar biziz,' dediler. 'Biz Allah'a iman ettik. Sen de şahit ol ki biz Allah'a t
eslim
olmuş Müslümanlarız....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa onlardan inkârı sezince şöyle konuştu: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kim?" Havâriler dediler ki: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız. Allah'a iman ettik biz. Tanık ol, biz müslümanlarız/Allah'a t
eslim
olanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli (yahudiler ve hristiyanlar)
3.
teâlev
: gelin
4.
ilâ kelimetin
...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: “Ey Kitab Ehli! Sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye (Tevhit sözüne) geliniz. Allah'tan başkasına kul olmayalım ve O'na hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayalım ve bir kısmımız, bazılarını, Allah'tan başka Rab'ler edinmesinler.” Bundan sonra eğer dönerlerse, o zaman; “Bizim müslüman olduğumuza (t
eslim
olduğumuza) şahit olun” deyiniz....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: Ey kitap ehli, gelin aramızda eşit olan tek söze: Ancak Allah'a kulluk edelim, ona hiçbir şeyi eş ve ortak etmeyelim, Allah'ı bırakıp da bâzılarımız, bâzılarımızı Tanrı tanımayalım. Gene de yüz döndürürlerse deyin ki tanık olun, özümüzü Tanrıya teslîm edenleriz biz....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, gelin aramızdaki şu ortak anlayışa; Allâh'tan başkasına kulluğu düşünmeyelim; hakikatimiz olan Allâh'a hiçbir şeyi şirk koşmayalım; bazımız bazımızı (mesela İsa'yı) Allâh dûnunda Rab ittihaz etmesin (Allâh yanı sıra ilâh - tanrı edinmeyelim). " Eğer bunlara karşı çıkıp yüz çevirirlerse, o takdirde deyin ki: "Şahit olun ki biz Allâh'a t
eslim
olmuşlardanız. "...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i şehadete, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne t
eslim
olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey geçmiş vahyin izleyicileri! Sizinle bizim aramızdaki şu ortak ilkeye gelin: Allah'tan başka kimseye kulluk etmeyeceğiz, O'ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayacağız ve Allah ile birlikte insanları rab edinmeyeceğiz." Ve eğer yüz çevirirlerse de ki: "Şahit olun ki biz kendimizi O'na t
eslim
etmişiz!"...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: Ey Kitap Ehli! Aramızda ortak olan bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, hiçbir şeyi Ona ortak koşmayalım, birbirimizi Allah'ın yanı sıra rab edinmeyelim. Yine de yüz çevirecek olurlarsa, siz deyin ki: 'Şahit olun, biz hakka t
eslim
olmuş Müslümanlarız.'...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan şu söze gelin: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbirşeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim." Eğer yüz çevirirlerse şöyle söyle: "Tanık olun, biz müslümanlarız/Allah'a t
eslim
olanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmadı
2.
ibrâhîmu
: Hz. İbrâhîm
3.
yahûdiyyen
: yahudi
4.
ve lâ nasrâniyyen
: ve hristiyan olmadı
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
Hz. İbrâhîm, yahudi veya nasrani olmadı. Fakat hanif (Allah'ın tek oluşuna, ölmeden önce ruhun O'na ulaştırılmasının ve Allah'a t
eslim
olmanın farz olduğuna inanan), (Allah'a t
eslim
olmuş) bir müslümandı. Ve o müşriklerden olmadı....
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
İbrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyan. . . Fakat o tanrıya (dışsal ötesinde bir ilâha) inanmayan (hanîf), yalnızca Allâh'ın var olduğunun idrakında olarak O'na t
eslim
olmuş (varlığında Allâh'ın mutlak tasarrufu olan) idi. Anlayışında şirk yoktu!. ....
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
İbrâhîm, ne bir yahudi ne de bir hristiyandı; fakat (o, Allah’a) t
eslim
olmuş bir Hanîf (hakka yönelmiş bir mü’min) idi. Ve (o, sizin gibi) müşriklerden değildi....
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
İbrahim, ne bir "Yahudi", ne de "Hristiyan" idi, ama kendini Allah'a t
eslim
ederek her türlü batıldan yüz çevirmiş biriydi; ve O'ndan başka bir şeye ilahlık yakıştıranlardan değildi....
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
İbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir Hıristiyan. O, sadece Hanîf bir müslümandı/Allah'a t
eslim
olandı. O müşriklerden değildi....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Ehlikitap'tan öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet t
eslim
etsen onu sana iade eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, tepesine çökmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar: "Ümmîlerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir." demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
1.
ve lâ ye'mure-kum
: ve size emretmez
2.
en tettehizû
: edinmenizi
3.
el melâikete
: melekleri
4.
ve en nebiyyîne
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve size: "Melekleri ve peygamberleri Rab'ler edinin!" diye emretmez. Siz, müslüman olduktan (t
eslim
olduktan) sonra size küfrü emreder mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Size, melekleri veya Nebileri, Rabler edinmenizi de emretmez (o ilim sahibi beşer). Siz Allâh'a t
eslim
olduktan sonra, hakikatinizi inkâr etmenizi ister mi?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Hem melekleri ve peygamberleri rablar (tanrılar) edinmenizi de emretmez. Siz müslüman (Hakk'a dosdoğru teslîm) olduktan sonra size küfre sapmanızı mı emreder?...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, melekleri ve peygamberleri tanrı edinmenizi emretmez: (zaten) kendinizi Allah'a tam t
eslim
ettikten sonra hiç O sizi hakikati inkara davet eder mi?...
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
1.
e fe gayre
: hâlâ başkasını mı
2.
dîni allâhi
: Allah'ın dîni
3.
yebgûne
: arıyorlar, istiyorlar
4.
ve lehû
: v...
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Onlar, hâlâ Allah'ın dîninden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, hepsi tav'an ve kerhen (isteyerek ve istemeyerek) O'na t
eslim
oldular ve onlar, O'na (Allah'a), geri döndürülecekler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Artık Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Göklerde ve yeryüzündekiler, istekleriyle veya zorla ona teslîm olmuşlardır ve her şey de, sonucu, gerisin geriye, dönüp onun tapısına varacaktır....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na t
eslim
olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Semâlarda ve arzda (evrenin mânâ ve madde boyutlarında) ne varsa, isteyerek veya istemeyerek O'na t
eslim
olmuş durumda iken, Allâh Dini'nden (İslâm'dan - yaratmış olduğu sistem ve düzenden) başkasını mı arıyorlar. (Oysa) O'na döndürülmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki akıllı ve sorumlu varlıklar ister istemez ona boyun eğip, t
eslim
olarak hükmüne rıza gösterdikleri, tesbih ile zikir halinde kanunlarına, kudretine boyun eğdikleri, İslâm’ı yaşadıkları halde, ehl-i kitap Allah’ın dininden, Allah’ın şerîatından başka din mi, düzen mi, medeniyet mi arıyor? Halbuki, sonuçta O’nun huzuruna götürülüp hesaba çekilecekler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Onlar Allah'ın dininden başkasını mı arzuluyorlar! Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez O'na t
eslim
olmuştur ve O'na dündürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na t
eslim
olmuştur ve O'na döndürülmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Alah'in dininden baska bir din mi arzu ediyorlar? Oysa goklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na t
eslim
olmustur, O'na doneceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Hâlâ onlar Allah'ın dininden başkasını mı arzuluyorlar?! Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi de ister istemez O'na teslîm olmuştur ve ancak O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Allah'ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na t
eslim
olmuştur, O'na döneceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na t
eslim
olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
ALLAH'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde ne varsa ister istemez O'na t
eslim
olmuştur ve hepsi O'na döndürülecektir...
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Daha Allah dininin gayrısını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa hepsi ister istemez ona t
eslim
olmuş hep döndürülüb ona götürülüyorlar...
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O'na t
eslim
olmuş, hep döndürülüp O'na götürülüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Yoksa onlar Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde bulunanların tümü ister- istemez O'na t
eslim
olmuşlardır ve O'nun huzuruna döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Peki onlar, Tanrı'nın dininden başka bir din mi arıyorlar ? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na t
eslim
olmuştur ve O'na döndürülmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
O hâlde Allah’ın dîninden başkasını mı arıyorlar? Hâlbuki göklerde ve yerde kim varsa, isteyerek veya istemeyerek O’na teslîm olmuştur ve ancak O’na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa; ister istemez O'na t
eslim
olmuştur. Ve O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Şimdi onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez O'na t
eslim
olmuşlardır, nihayet de O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Allah’ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa, göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez O’na t
eslim
olmuştur. O’na döneceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Allâh'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez, O'na t
eslim
olmuştur ve O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na t
eslim
olmuştur ve O'na döndürülmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Yoksa onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, hepsi ister istemez Ona t
eslim
olmuştur ve hepsi de Ona döndürülecektir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Hâlâ Allah'ın dininden gayrısını mı arıyorlar? Oysaki, göklerdeki şuurlulur da, yerdekiler de ister istemez O'na t
eslim
olmuşlardır ve yalnız O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
âmennâ
: biz îmân ettik
3.
bi allâhi
: Allah'a
4.
ve mâ unzile
: ve indirilen şeye
...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
"Allah'a ve bize indirilene ve İbrâhîm (A.S)'a, İsmâil (A.S)'a, İshâk (A.S)'a, Yâkub (A.S)'a ve Yâkub oğulları'na indirilenlere, Hz. Mûsâ'ya ve Hz. Îsâ'ya ve nebilere Rab'leri tarafından verilenlere îmân ettik. Onların arasından birini (diğerlerinden) ayırdetmeyiz. Ve biz O'na (Allah'a) t
eslim
olanlarız." de....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na t
eslim
olanlarız.”...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: İnandık Allah'a ve bize indirilene, İbrahîm'e, İsmâîl'e, İshak'a, Yakup'a, torunlarına indirilene. Mûsâ'ya, İsa'ya ve peygamberlere, Rablerinden verilene; aralarından hiçbirini ayırt etmeyiz ve biz, ona teslîm olmuşuz....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na t
eslim
oluruz....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Hakikatimizi dahi kendi Esmâ'sından var ettiğine inanmış olarak Allâh'a, bize inzâl ettiklerine; İbrahim, İsmail, İshak ve Yakup'a ve torunlarına inzâl olana; Musa ve İsa'ya ve Nebilere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayrım yapmayız. Biz, O'na t
eslim
olmuşlarız. "...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: 'Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a ve onların evlatlarına indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onların hiçbiri arasında bir ayrım yapmayız. Ve biz O'na (Allah'a) t
eslim
olmuş kimseleriz.'...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na t
eslim
olmuşlarız."...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
«Allah'a, bize indirilene, Ibrahim'e, Ismail'e, Ishak'a, Yakub'a ve torunlarina indirilene, Rableri tarafindan Musa, Isa ve peygamberlere verilene inandik, onlari birbirinden ayirt etmeyiz biz O'na t
eslim
olanlariz» de....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: Allah'a imân ettik ; bize indirilen (Kur'an)a da ; İbrahim'e. İsmail'e, İshak'a, Yâkub'a ve O'nun evlâdına indirilene de; Rableri katından Musa'ya ve isa'ya, diğer peygamberlere verilenlere de inandık. Onlardan hiç birini diğerinden ayırd etmeyiz. Biz ancak O'na (Allah'a) teslîm olup boyun eğmişizdir....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
'Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Rableri tarafından Musa, İsa ve peygamberlere verilene inandık, onları birbirinden ayırt etmeyiz, biz O'na t
eslim
olanlarız' de....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na t
eslim
oluruz....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: 'ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlara indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rab'leri tarafından verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz O'na t
eslim
olanlarız.'...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: «Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na t
eslim
olmuşlarız»....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki; Allah 'a, bize indirilen kitaba; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilen ilahi mesajlara; Musa'ya, İsa'ya ve diğer peygamberlere Rabbleri tarafından verilenlere inandık; onlar arasında ayırım yapmayız, biz O'na t
eslim
olmuşuz;...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz Tanrı'ya, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere rablerinden verilenlere inandık. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na t
eslim
olmuşlarız....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: «Allaha îman etdik. Bize indirilen (Kur'an-ı kerîm) e, İbrâhîme, İsmâîle, İshaaka, Ya'kuba ve oğullarına indirilenlere, Mûsâya, îsâya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere de (inandık) Onlardan hiç biri arasında (peygamber olmaları bakımından) fark gözetmeyiz. Biz Ona (Allaha) t
eslim
olmuşlarız». ...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: '(Biz) Allah’a, bize indirilene ve İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya'kub’a ve (onun) torunlar(ın)a indirilenlere ve Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve (bütün) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (peygamberlik cihetiyle)fark gözetmeyiz. Ve biz, ancak O’na teslîm olan kimseleriz.'...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: Allah'a iman ettik. Ve bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve oğullarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere; Rabbları tarafından verilenlere de iman ettik. Onların hiç birisi arasında fark gözetmeyiz. Ve biz, O'na t
eslim
olanlarız....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz, Allah'a; bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve o'nun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve kendimizi O'na t
eslim
ederiz."...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: “Biz Allah'a iman ettik. Bize indirilene de; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlara indirilenlere de; Musa'ya, İsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Ve biz ancak O'na t
eslim
olanlarız. ”...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: -Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Rab’lerinden, Musa, İsa ve peygamberlere verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayırım yapmayız. Biz Allah’a t
eslim
olanlarız!...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz Allah’a iman ettik. Bize indirilen vahye, İbrâhim’e, İsmâil’e İshak’a, Yâkub’a ve torunlarına indirilen keza Mûsâ’ya, Îsâ’ya, hasılı bütün peygamberlere Rab’leri tarafından verilen vahiylere de iman ettik. (Peygamberlikleri noktasında) onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız ve biz yalnız Allah’a t
eslim
oluruz....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a ve sıbtlara (Ya'kûb oğullarından türeyen kabilelere) indirilene; Mûsâ'ya, Îsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na t
eslim
olanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: «Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na t
eslim
olmuşlarız.»...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: Biz Allah'a da, bize indirilene de; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene de; Musa'ya, İsa'ya ve bütün peygamberlere Rablerinden verilene de iman ettik. Biz onların hiçbirini ayrı tutmayız. Biz ancak Allah'a t
eslim
olmuşuzdur....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilmiş olana, Mûsa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na t
eslim
olanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 85. Ayet:
Kim İslâm'dan (t
eslim
olunmuşluğun idrakından) başka bir Din (sistem ve düzen) arayışındaysa, bu geçersizdir! Sonsuz gelecek sürecinde de hüsrana uğrayanlardan olur....
Ali-İmran Suresi, 85. Ayet:
Kim islamdan (Tanrı'ya t
eslim
olmaktan) başka bir din ararsa kendisinden kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır...
Ali-İmran Suresi, 85. Ayet:
Kim Allah'a t
eslim
iyetten başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır....
Ali-İmran Suresi, 85. Ayet:
Kim İslam'dan/Allah'a t
eslim
olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana düşenlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
sadaka allâhu
: Allah doğruyu söyledi
3.
fe ittebiû
: öyle ise tâbî olun
4.
millete ibrâhîme
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: îmân edenler
3.
ittekû allâhe
: Allah'a karşı takva sahibi olun
4.
hakka tukâti-hî
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı “O'nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allah'a) t
eslim
olmadan ölmeyin!...
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman edenler. . . Allâh'tan (size yaptıklarınızın sonuçlarını kesinlikle yaşatacağı için) hakkıyla korunun ve ancak t
eslim
olmuşluğunu yaşayanlar olarak ölün....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, müttakî olmanın bütün icaplarını yerine getirerek, takva esaslarını hayata geçirerek lâyıkı vechile Allah’a sığının, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp kendinizi Allah’ın azabından koruyun. Kesinlikle İslâm’ı yaşayan müslüman olarak ruhunuzu t
eslim
edin....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
İnananlar! ALLAH'ı gereğince dinleyin ve müslümanlar (Tanrı'ya t
eslim
olanlar) olarak ölmeye bakın....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Derin bir duyarlıkla Allah'a karşı sorumluluğunuzun hakkıyla bilincinde olun ve O'na kendinizi yürekten t
eslim
etmeden önce ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman edenler, Allah’tan gerektiği gibi korkup/sakının ve yalnızca (O’na) t
eslim
olarak can verin....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının! Ona lâyık olduğu tazimi gösterin ve ancak O’na t
eslim
olan Müslüman olarak can verin!...
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'tan, kendisinden korkmaya yaraşır biçimde korkun. Müslümanlar olmanın/Allah'a t
eslim
olmanın dışında bir hal üzere sakın can vermeyin....
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Allâh'ın size yönetme hakkı verdiği mallarınızı sefihlere (anlayışı sınırlı, fazla düşünmeden yaşayanlara) vermeyin, t
eslim
etmeyin. Ancak o mallardan onları besleyin, giydirin ve onlara yararlı öğütler verin....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Ve yetimleri nikâh çağına gelinceye kadar deneyin. Bundan sonra eğer kendilerinde bir rüşd (yeterlilik) hissederseniz, o taktirde mallarını onlara t
eslim
edin. Ve büyürler (geri alırlar) diye, onları (malları) israf etmeyin ve acele ile yemeyin. Ve (vâsi) zengin bir kimse ise, o taktirde iffetli olsun (yetimlerin mallarını yemekten kaçınsın). Ve (vâsi) fakir bir kimse ise, o taktirde örfe uygun olarak yesin. Nihayet onlara mallarını geri vereceğiniz zaman, onlara karşı şahit tutun. Hesap görücü ...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikâhlanabilecekleri yaşa gelene kadar gözetip deneyin. Şayet onların olgunlaştığını gözlerseniz, mallarını kendilerine t
eslim
edin. Onlar büyüyünce mallarına sahip olacaklar diye, acele edip mallarını israf etmeyin. Zengin olan iffetli davransın (yetim malını yemekten uzak dursun). Yoksul olan ise, ondan örfte olan kadarıyla (haddi aşmadan) yararlansın. Mallarını kendilerine iade ederken de şahit bulundurun (yaptıklarınızın değerlendirilmesi için). Hakikatiniz olan Allâh Esmâ'sından H...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri evlenme çağına gelmelerine kadar deneyin. Olgunluk çağına erdiklerini hissederseniz mallarını kendilerine t
eslim
edin. Büyüyecekler diye o malları israfla ve çarçabuk yemeyin. Zengin olan dokunmasın. Fakir olan da uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine t
eslim
ettiğinizde yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Ey yetimlerin velileri! Yetimleri, nikâh çağına ermelerine kadar deneyin. Eğer bulüğa vardıktan sonra kendilerinde bir akıl ve rüşd görür ve anlarsanız, hemen mallarını onlara t
eslim
edin. Büyüyecekler de ellerine alacaklar diye, o malları, israfla yemeğe kalkmayın. Veli zenginse, yetimin malına dokunmasın. Fakir olduğu takdirde, örfe göre (meşru surette) bir şey yesin. Mallarını kendilerine t
eslim
ettiğiniz zaman da karşılarında şâhid bulundurun. Allah hesap sorucu olarak kâfidir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
(Himayeniz altındaki) yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar deneyin ; onlarda (din ve dünya işlerinde, malı koruma ve bilerek harcama hususunda) bir olgunluk görürseniz, mallarını kendilerine teslîm ediniz. Büyürler de (geri alırlar) diye mallarını tezelden gereksiz harcayıp yemeyiniz. Zengin olan (vasî ya da veli) müstağni davransın ; fakir olanı ise örfe uygun şekilde yesin. Bir de yetimlerin mallarını (vakti gelip) kendilerine teslîm ettiğiniz zaman onlara karşı şâhid tutunuz. Hesap soruc...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
ve yetimleri nikâh çağına ermelerine kadar gözedib deneyin, o vakit kendilerinden bir rüşd hissettiniz mi hemen mallarını kendilerine t
eslim
edin, büyüyecekler de ellerine alacaklar diye o malları israfla yemeğe kalkmayın ihtiyacı olmıyan tenezzül etmesin, muhtac olan da meşru' surette bir şey yesin, mallarını kendilerine t
eslim
ettiğiniz zaman da karşılarında şahid bulundurun, hisabınızı doğru tutmak için Allahın harekâtınızı hisaba çekmekte olması yeter...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar gözetin ve denetleyin. Onlarda bir olgunlaşma hissettiğinizde hemen mallarını kendilerine t
eslim
edin, büyüyüp ellerine alacaklar diye o malları israfla yemeye kalkmayın. İhtiyacı olmayan tenezzül etmesin. Muhtaç olan da örfe uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine t
eslim
ettiğiniz zaman karşılarında şahit bulundurun. Hesabınızı doğru tutmak için Allah'ın hareketlerinizi hesaba çekmesi yeter!...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların akılca olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine t
eslim
edin. «Büyüyecekler de mallarına sahip olacaklar» endişesiyle onları israf ederek, tez elden yemeyin. Zengin olan, onların malını yemekten çekinsin. Fakir olan ise, meşrû sûrette yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, bunu şahitler karşısında yapın. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri evlenme çağına gelene kadar deneyiniz. Eğer olgunlaştıklarını görürseniz hemen mallarını kendilerine t
eslim
ediniz. Yetimler büyüyecek endişesi ile bu malları savurganca yemeyiniz. Zengin veliler bu mallara hiç el sürmesin. Fakir veliler ise bu malların geleneklere uygun düşecek kadarını yesin. Yetimlere mallarını t
eslim
ederken yanınızda şahit bulundurunuz. Gerçi hesap sorma merci olarak Allah yeterlidir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikâh (çağın) a erdikleri zamana kadar (gözetib) deneyin. O vakit kendilerinde bir akıl ve salâh gördünüz mü mallarını onlara t
eslim
edin. Büyüyecekler (de ellerine alacaklar) diye bunları israf ile tez elden yemeyin. (Velîlerden) kim zengin ise (yetimin malını yemiye tenezzül etmesin) kaçınsın. Kim de fakir ise o halde örfe göre (bir şey) yesin. Artık onlara mallarını t
eslim
etdiğiniz vakit karşılarında şâhid bulundurun. Tam bir hesâb sorucu olmak bakımından ise Allah yeter. ...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Artık yetimleri, evlilik çağına gelinceye kadar (gözetip) deneyin! Nihâyet onlarda rüşdüne ermiş bir hâl görürseniz, o takdirde mallarını kendilerine teslîm edin! Ve büyüyecekler (de mallarını elimizden alacaklar) diye israfla ve acele ile onları yemeyin!(Yetîmin malını idâre eden, fakat) zengin olan kimse ise, böylece (onun malını yemekten)kaçınsın! (O velîlerden) fakir olan kimse ise artık (ihtiyaç ve emeği nisbetinde) örfe uygun mikdarda yesin! Sonunda onlara mallarını teslîm ettiğiniz zaman ...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Öksüzleri evlenme çağına gelene kadar deneyin. O vakit kendilerinde bir olgunlaşma görürseniz; mallarını kendilerine t
eslim
edin. Büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf edip de tez elden yemeyin. Zengin olan sakınsın. Fakir olan da uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğinizde yanlarında şahid bulundurun. Hesab sorucu olarak Allah kafidir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
(Sorumluluğunuz altındaki) yetimleri evlenebilecekleri yaşa gelinceye kadar deneyin; sonra aklen olgunlaştıklarını tesbit ederseniz, mallarını onlara iade edin; (sakın,) onlar büyümeden önce, aceleyle ve müsrifçe harcayarak mallarını tüketmeyin. Zengin olan kimseyi (vesayeti altındakinin malından) tamamen uzak tutun. Fakiri ise ondan uygun bir şekilde istifade ettirin. Mallarını kendilerine t
eslim
ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun ve (unutmayın ki) nihai hesap sorucu olarak Allah kafi...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikah çağına erinceye kadar deneyiniz. Eğer kendilerinde bir rüşt hissederseniz mallarını kendilerine hemen t
eslim
ediniz ve büyüyecekler diye o malları israf ile alelacele yemeyiniz. Ve kim zengin ise kaçınsın ve kim fakir ise ma'ruf veçhile yesin. Onlara mallarını t
eslim
edeceğiniz vakit de onlara karşı şahit bulundurunuz. Ve Allah Teâlâ hesapları görmeğe kâfidir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri evlenme çağına gelinceye kadar tecrübe edip deneyin. Eğer onlarda bir olgunlaşma görürseniz mallarını derhal kendilerine t
eslim
edin. Büyüyecekler de elinizden alacaklar diye mallarını aceleye getirip israf ederek yemeye kalkmayın. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın (kendi malı ile yetinsin). Fakir olan da uygun olarak (zaruri ihtiyaçlarına yetecek kadar) yesin. Mallarını kendilerine t
eslim
ederken yanlarında şâhit bulundurun. Hesap sorucu olarak da Allah yeter!...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri evlenme çağına varıncaya kadar gözetip deneyin. Akılca olgunlaştıklarını görürseniz mallarını kendilerine t
eslim
edin. Büyüyünce ellerine alacakları düşüncesiyle o malları israfla tüketmeyin. İhtiyacı olmayan veli, yetim malına tenezzül etmesin. Muhtaç olan ise meşrû sûrette, ihtiyaç ve emeğine uygun olarak yararlansın. Onlara mallarını t
eslim
ettiğinizde bunu şahitlerle tesbit ettirin. Allah hesab sorandır ve O’nun hesap sorması kâfidir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri, nikâh çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan, iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine t
eslim
ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
allâhe
: Allah
3.
ye'muru-kum
: size emrediyor
4.
en tueddû
: iade etmeniz, t
eslim
etmeniz
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah emanetleri sahiplerine t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emretmektedir. Allah ne güzel öğüt veriyor! Allah duyandır, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hic suphesiz Allah size, emanetleri ehline t
eslim
etmenizi ve insanlar arasinda hukmettiginiz zaman adaletle hukmetmenizi emreder. Allah size ne guzel ogut veriyor. suphesiz Allah isitir ve gorur....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz Tanrı, size emanetleri ehline (sahiplerine) t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi buyuruyor. Bununla Tanrı, size ne güzel öğüt veriyor... Doğrusu Tanrı, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, size emanetleri ehline t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) t
eslim
etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Şüphesiz ki Allah, sizlere emanetleri sahiplerine t
eslim
etmeyi emrediyor....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline t
eslim
etmenizi emreder....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene Kur’ân’a, senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara inandıklarını ileri sürenleri görmüyor musun? Putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişkilerini kesmeleri emrolunduğu halde, onların hâkimiyetine t
eslim
olmak istiyorlar. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar da onların, bir daha dönemeyecekleri kadar, hak yoldan uzaklaşmalarının, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerinin önünü açmak istiyor....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sen (ey Peygamber), sana ve senden öncekilere indirilene inandıklarını iddia eden, (ama öte yandan) şeytani güçlerin hakimiyetine t
eslim
olmakta beis görmeyenlerin farkında değil misin? Halbuki, Şeytanın kendilerini derin bir sapıklığa yöneltmek istediğini görerek onu inkar etmekle emrolunmuşlardı....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Fe lâ ve rabbike lâ yu’minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecera beynehum, summe lâ yecidû fî enfusihim haracen mimmâ kadayte ve yusellimû teslîmâ(teslîmen)....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
1.
fe lâ
: artık hayır
2.
ve rabbi-ke
: Rabbine andolsun
3.
lâ yu'minûne
: îmân etmezler
4.
hattâ
: ... oluncaya k...
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Artık hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şey hakkında, seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükümden dolayı “içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça” îmân etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir t
eslim
iyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Fakat öyle değil; andolsun Rabbine ki onlar iman etmiş olmazlar aralarında çıkan ihtilâflarda seni hakem etmedikçe ve sonra da yüreklerinde hiçbir sıkıntı, üzüntü duymadan verdiğin hükmü kabul eylemedikçe ve tamamıyla sana teslîm olmadıkça....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Öyle değil! Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı (itiraz) duymadan tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça, iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarındaki çekişmeli, ihtilâflı konularda, seni hakem yapmadıkça, senin icraatından, uygulamandan dolayı içlerinde hiçbir burukluk duymaksızın, tam bir t
eslim
iyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmayacaklar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır. Rabb'ine yemin olsun, onlar aralarında çıkan meselelerde seni hakem tayin etmedikleri, senin verdiğin hüküm konusunda içlerinde bir sıkıntı duymayacak derecede tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkları sürece iman etmiş sayılamazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça, iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Rabbin hakkı için, onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiç bir darlık duymadan tam bir t
eslim
iyetle boyun eğmedikçe, iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, Rabbine andolsun, anlaşmazlıklarında seni aralarında hakem kılmadıkça ve verdiğin kararı, kalplerinde bir burukluk duymadan kabul etmedikçe ve tam t
eslim
olmadıkça inanmış olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Yok, yok rabbına kasem ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıb sonra da verdiğin hukümden nefislerinden hiç bir darlık duymaksızın tam bir t
eslim
iyyetle t
eslim
olmadıkça iyman etmiş olmazlar...
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Yok, yok! Rabbine yemin ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabbine andolsun ki iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir t
eslim
iyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda senin hakemliğine başvurmadıkça sonra da vereceğin karara, gönüllerinde hiçbir burukluk duymaksızın, kesin bir t
eslim
iyetle uymadıkça mümin olamazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır öyle değil; rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça inanmış olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Öyle değil, Rabbine andolsun ki onlar aralarında kimi oraya, kimi buraya çekdikleri (kavga etdikleri) şeylerde seni hakem yapıb sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiç bir sıkıntı duymadan tam bir teslîmiyyetle teslîm olmadıkça îman etmiş olmazlar. ...
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Fakat hayır! Rabbine yemîn olsun ki, (onlar) aralarında çıkan karışık işler husûsunda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı kendi (gönül)lerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslîmiyetle teslîm olmadıkça îmân etmiş olmazlar!...
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta'yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen t
eslim
etmedikçe iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, (ey peygamber), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir t
eslim
iyetle tabi olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki münazaada seni hakem tayin etmedikçe, sonra da hükmedeceğin şeyden dolayı nefislerinde bir sıkıntı bulmaksızın, tam bir t
eslim
iyet ile t
eslim
olmadıkça imân etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, öyle değil!. . Rabbin hakkı için! Onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı yüreklerinde hiçbir sıkıntı, bir burukluk duymadan tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tanıyıp, senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir t
eslim
iyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyle t
eslim
olmadıkça inanmış olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı bulmaksızın, tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça, iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında başgösteren meseleler için senin hükmüne başvurup, sonra da senin vermiş olduğun hükme, gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir t
eslim
iyetle t
eslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar.25...
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, Rabbine yemin olsun ki iş, onların sandığı gibi değil. Onlar, aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam bir t
eslim
iyete ulaşmadıkça iman etmiş olamazlar....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
yasılûne
: vasıl olurlar, gelirler, sığınırlar, iltica ederler
4.
ilâ
...
Nisa Suresi, 91. Ayet:
1.
se tecidûne
: siz bulacaksınız
2.
âharîne
: başkaları
3.
yurîdûne
: istiyorlar
4.
en
: olmak
Nisa Suresi, 92. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmaz, olamaz
2.
kâne
: oldu, ...idi, ...dır
3.
li
: için
4.
mu'minin
: bir mü'min
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve bir mü'minin, bir mü'mini öldürmesi, “hata ile olması hariç” olamaz (caiz değildir) ve kim bir mü'mini bir hata sonucu öldürürse, o zaman bir mü'min köle azad etmesi ve ölenin ailesine bir diyet t
eslim
edilmiş olması gerekir, ancak onların, (o diyeti) sadaka olarak bağışlamaları hariç. Fakat o (hata ile öldüren) eğer, size düşman bir kavimden olup ve o mü'minse, o taktirde, bir mü'min köle azad etmesi gerekir. Ve eğer sizinle arasında anlaşma bulunan bir kavimden ise o zaman ölenin ailesine t...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine t
eslim
edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine t
eslim
edilecek bir diyet ve bir mümin k...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine t
eslim
edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sadâkatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine t
eslim
edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve ...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olamaz, ancak hata yolu ile olabilir; ve kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, mü’min bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (vârislerine) t
eslim
edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki vârisler, o diyeti sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer öldürülen, mü’min olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azat etmesi lâzımdır (diyet gerekmez, çünkü kâfirler arasında bulunan mü’minin vârisleri kâfir olacağından kendisine ...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'minin diğer bir mü'mini öldürmesi hiç de doğru ve yakışır değildir; meğerki yanlışlıkla (öldürmüş) ola.. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse, mü'min bir köle azâd etmesi (hürriyetine kavuşturması) ve öldürülenin vârislerine teslîm edilecek bir diyet (kan pahası) ödemesi gerekir. Meğerki mirasçılar o diyeti sadaka olarak bağışlasınlar, (o takdirde diyet kalkar). Eğer (yanlışlıkla) öldürülen kimse mü'min olduğu halde, size düşman bir kavimden ise, o takdirde bir inanmış köle azâd etmesi g...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine t
eslim
edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine t
eslim
edilecek bir diyet ve bir mümin k...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'minin bir mü'mini öldürmesi olamaz meğerki hatâ ola ve kim bir mü'mini hatârâ öldürürse mü'min bir esir azad etmesi ve ölenin vârislerine t
eslim
edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir, meğer ki vârisler tasadduk edeler, eğer öldürülen kendi mü'min olmakla beraber size düşman bir kavmden ise o zaman öldürenin bir esir azad etmesi lâzım gelir ve eğer kendileriyle aranızda bir misak bulunan bir kavmden ise o zaman vârislerine t
eslim
edilecek bir diyet vermek ve mü'min bir esir azad etmek lâz...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir müminin diğer bir mümini öldürmesi caiz olmaz, meğer ki yanlışlıkla ola. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin mirasçılarına t
eslim
edilecek bir diyet vermesi lazım gelir, meğer ki mirasçılar o diyeti sadaka olarak bağışlamış olalar. Eğer öldürülen -kendi mümin olmakla beraber- size düşman bir kavimden ise, o zaman öldürenin bir esir azad etmesi gerekir. Şayet kendileriyle aranızda bir antlaşma bulunan bir kavimden ise, mirasçılarına t
eslim
edilecek bir d...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) t
eslim
edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi ge...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir inançlıya, -hata sonucu olması dışında- bir başka inançlıyı öldürmesi yakışmaz. Kim bir inançlıyı 'hata sonucu' öldürürse, inançlı bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ehline (ailesine) t
eslim
edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, inançlı olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda inançlı bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ehline (ail...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'minin diğer bir mü'mini, yanlışlık eseri olmayarak, öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse mü'min bir köleyi azadetmesi ve (ölenin) ailesine (mirasçılarına) t
eslim
edilecek bir diyet (kan bahası) vermesi lâzımdır. Meğer ki onlar (o diyeti) sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer (öldürülen) mü'min olmakla beraber size düşman bir kavmden ise o zaman (öldürenin) mü'min bir köle azadetmesi lâzımdır. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir kavmden ise o vakit mirasçıl...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hem hatâ ile olması müstesnâ, bir mü’minin bir mü’mi ni öldürmesi olamaz! Kim bir mü’mini hatâ ile öldürürse, bunun üzerine (Allah’ın hak kı olarak) mü’min bir köle âzâd etmek ve (kulun hakkı olarak da, ölenin) âilesine teslîm edilecek bir diyet (vermek borcu)vardır; ancak onların (o diyeti) bağışlaması müstesnâ! Fakat (öldürülenin)kendisi mü’min olmakla berâber, size düşman olan (kâfir) bir kavimden ise, (öldüren için sâdece) mü’min bir köle âzâd etmek (mecbûriyeti) vardır.Bununla berâber (öldü...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'min'in diğer mü'mini hata dışında öldürmesi olur şey değildir. Bir mü'min'i yanlışlıkla öldürenin bir mü'min köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça ona t
eslim
edilmiş bir diyet ödemesi gerekir. Öldürülen mü'min, düşmanınız olan bir topluluktan ise; mü'min bir köle azad etmek gerekir. Şayet sizin ile kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluluktan ise; ailesine verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin Allah tarafından tevbes...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'min için layık değildir ki, bir mü'mini öldürüversin, meğer ki, yanlışlıkla olsun. Ve kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse bir mü'min rakabe azad etmesi ve öldürülenin varislerine t
eslim
edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki, tasadduk etsinler. Eğer maktul, mü'min olduğu halde size düşman olan bir kavimden ise her halde bir mü'min rakabe azad edilmesi icab eder. Ve eğer maktul, sizin ile aralarında bir muâhede bulunan bir kavimden ise o zaman varislerine t
eslim
olunmuş bir diy...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Bir mümini yanlışlıkla öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin âilesine t
eslim
edilecek bir diyet ödemesi gerekir. Ancak ölünün âilesi diyeti bağışlaması müstesnâ. Öldürülen mümin, düşmanınız olan bir topluluktan ise, mümin bir köle azad etmek gerekir. Şayet sizin ile kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluluktan ise, âilesine verilecek bir diyet ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunları bu...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir müminin bir mümini, hata dışında öldürmesi olmaz. Eğer bir kimse bir mümini yanlışlıkla öldürürse, onun cezası mümin bir köle azat etmek ve öldürülenin ailesine t
eslim
edilen bir diyettir. (Öldürülenin ailesi bağışlarsa o hariç.) Eğer ölen, mümin olduğu halde size düşman bir toplumdan ise, bu takdirde ceza bir mümin köle azat etmektir. Eğer sizinle aranızda anlaşma bulunan bir toplumdan ise, öldürülenin ailesine t
eslim
olunan bir diyet ve mümin bir köle azad etmektir. Fakat kim bunu bulamazs...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Müminin mümini öldürmesi olacak iş değildir, ancak yanlışlıkla olursa başka. Kim yanlışlıkla bir mümini öldürürse mümin bir esir (köle) âzad etmesi ve öldürülenin ailesine t
eslim
edilecek bir diyet vermesi gerekir; ancak onlar diyetten vazgeçip bağışlarsa o başka. Eğer yanlışlıkla öldürülen, kendisi mümin olmakla birlikte, size düşman bir topluluktan ise, öldürenin mümin bir köle âzad etmesi gerekir. Eğer öldürülen, aranızda anlaşma bulunan bir topluluktan olursa, vârislerine t
eslim
edilecek bir...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine t
eslim
edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda da mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda da ailesine bir diyet ödem...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'ın yolunda (savaşmak üzere) sefere çıktığınız zaman artık (mü'mini kâfirden ayırt etmek için) iyice araştırıp açığa çıkarın. Ve size selâm verip (t
eslim
olan) kimseye, dünya hayatının geçici metaını (çıkarını) isteyerek: “Sen mü'min değilsin.” demeyin. Oysa Allah'ın katında ganimet çoktur. Daha önce siz de öyle idiniz, o zaman Allah (lütufta bulunup) sizin üzerinize ni'met verdi. O halde iyice araştırıp açığa çıkarın. Muhakkak ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah yolunda (cihâd için) sefere çıktığınız zaman, artık iyi araştırın, size selâm veren (veya teslîm olan) bir kimseye, dünya hayâtının geçici menfaatini arzulayarak (onu öldürüp mallarını ganîmet olarak almak için): 'Sen mü’min değilsin(veya sana eman yok)!' demeyin! İşte (unutmayın ki) Allah katında birçok ganîmetler vardır. Daha evvel siz de öyle idiniz de Allah size (hidâyeti) lûtfetti; öyleyse iyi araştırın! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
ahsenu
: ahsen, en güzel, daha güzel
3.
dînen
: dîn bakımından, dînen
4.
mimmen (min men)
: ...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm'in dînine tâbî olmuş ve vechini (fizik vücudunu) Allah'a t
eslim
ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrâhîm'i dost edindi....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a t
eslim
eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Kimin dini daha güzeldir iyilikte bulunarak özünü Allah'a teslîm eden ve Tanrıyı bir tanıyan İbrahîm'in dinine uyan kişinin dininden ve Allah İbrahîm'i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Muhsin olarak (varlığının Allâh Esmâ'sının açığa çıkışıyla yaratıldığının idrakı içinde), vechinin Allâh için olduğunun t
eslim
iyetinde olan ve hanîf olarak (tanrı kavramı olmayan - yalnızca Allâh'a kulluk edilmekte olduğunun bilincinde) İbrahim milletine tâbi olanın din anlayışından daha güzeli ne olabilir ki! Allâh, İbrahim'i Haliyl edindi. (Ona "Hullet makamı" yaşamı ihsan etti. Bu konuda ek bilgi: El İnsan-ı Kâmil, Abdülkerîm el Ciylî, Abdülaziz Mecdi Tolun çevirisi. A. H. )...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idareci, askerî erkân ve bir müslüman olarak, varlığını benliğini Allah’a t
eslim
ederek hükmüne razı olandan, hakka ve tevhide yönelik İbrâhim’in dinine...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik sahibi olarak kendini Allah'a t
eslim
etmiş ve bütün sapık dinlerden uzak durarak İbrahim'in dinine uymuş olandan daha güzel dinli kim olabilir! Allah, İbrahim'i kendisine yakın dost edinmişti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik yaparak kendini Allah'a t
eslim
eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik eden bir kimse olarak kendini tam bir hulûsla Allah’a t
eslim
eden ve İbrahim’in tevhîd dinine uymuş olan kimseden daha güzel din sahibi kimdir? Allah,İbrahim’i (a.s.) dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Iyilik yaparak kendisini Allah'a t
eslim
edip, hakka yonelen Ibrahim'in dinine uyandan, din bakimindan daha iyi kim olabilir? Allah Ibrahim'i dost edinmisti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
iyiliği kendine iş ve âdet edinerek Allah'a yönelip yüzünü O'na teslîm eden ve İbrahim'in Hanîf Milleti (dini)ne uyan kimseden daha güzel dinli kim vardır? Allah, ibrahim'i Halîl (yakın dost) edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik yaparak kendisini Allah'a t
eslim
edip, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmişti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
ALLAH'a t
eslim
olarak iyilik yapan ve İbrahim'in tektanrıcı dinine uyandan daha güzel bir dine kim sahip olabilir? ALLAH İbrahimi arkadaş edindi....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik yaparak kendisini Allah'a t
eslim
eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Hem iyi ameller yapıp hem de tüm varlığı ile Allah'a t
eslim
olandan ve İbrahim'den tek ilahlı dine uyandan daha iyi bir dindar kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik yaparak kendini Tanrı'ya t
eslim
eden ve hanif olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel dinli kimdir? Tanrı, İbrahim'i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik yapan (bir insan) olarak, (tam bir hulus ile) kendisini Allaha t
eslim
eden, İbrahim'in Allâhı bir tanıyıcı dînine tâbi' olan kimseden daha güzel dinli kimdir? Allah İbrahim'i bir dost edinmişdir. ...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Ve kendisi iyilik eden bir kimse olarak, nefsini Allah’a teslîm eden ve Hanîf(hakka yönelmiş) olarak İbrâhîm’in dînine tâbi' olan kimseden, din bakımından daha güzel kim olabilir? Zîrâ Allah, İbrâhîm’i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İhsan ederek kendini Allah'a t
eslim
eden ve İbrahim'in dinine uymuş olandan daha güzel din sahibi kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Bütün benliğini Allaha t
eslim
eden, daima iyilik yapan ve her türlü batıldan yüz çeviren İbrahimin inanç sistemine Allahın onu sevgisiyle yücelttiğini görerek uyan kişiden daha iyi iman sahibi kim vardır?...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Ve din itibariyle daha güzel kimdir o kimseden ki, muhsin olduğu halde yüzünü Allah Teâlâ'ya t
eslim
etmiş, ve Hanîf olarak İbrahim'in milletine tâbi olmuştur. Allah Teâlâ da İbrahim'i bir dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İşlerinde doğru muhsin (iyilik yapıcı) olarak kendini Allah'a t
eslim
eden ve İbrahim'in Allah'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden, din bakımından daha güzel kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmişti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik eden bir kimse olup, kendisini tam bir yönelişle Allah’a t
eslim
eden ve İbrahim’in hanif olan yoluna uyan kimseden daha güzel din sahibi kimdir? ki Allah, İbrahim’i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Hep iyiliği şiar edinmiş olarak, yüzünü ve özünü Allah’a t
eslim
edip bir de İbrâhim’in tevhid dinine tâbi olan kimsenin dininden daha güzel din olabilir mi? Bundandır ki Allah İbrâhim’i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Hangi insan, din yönünden, iyilik edici olarak yüzünü Allah'a t
eslim
edip dosdoğru İbrâhim dinine tâbi olandan daha güzel olabilir? Allâh, İbrâhim'i dost edinmişti....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyilik yaparak kendini Allah'a t
eslim
eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Kulluğunu güzel bir şekilde takınarak tam bir t
eslim
iyetle Allah'a yönelen ve bütün bâtıl inançlardan yüz çevirerek İbrahim'in dinine tâbi olan kimseden daha güzel bir inanç sahibi kim var? İbrahim'i ise Allah dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doğru bir halde İbrahim'in milletine uyarak yüzünü Allah'a t
eslim
edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah İbrahim'i dost edinmişti....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Ne Mesih, ne de Allah’a yakın, gözde Melekler asla Allah’ı ilâh tanımaktan, candan müslümanlar olarak Allah’a t
eslim
olmaktan, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmekten, O’nun şeriatına bağlanmaktan, O’na boyun eğmekten yüksünerek, burun kıvırarak kaçınmazlar. Kimler Allah’ı ilâh tanımaktan, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanmaktan, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmekten yüksünerek, burun kıvırarak kaçınır, büyüklük taslayarak serkeşlik ederlerse, bilsinler ki, Allah onların hepsini h...
Maidə Suresi, 1. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
evfû
: ifâ edin, yerine getirin
4.
<...
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşıp t
eslim
olmayı dileyenler)! (Yaptığınız) akidleri yerine getirin. Ve ihramda iken av'ı (avlanmayı) helâl saymamakla beraber size okunacak olanların dışında kalan, dört ayaklı hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır. Muhakkak ki Allah dilediği şeye hükmeder....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşıp t
eslim
olmayı dileyenler)! Allah'ın (koyduğu) şeriat hükümlerine, Haram ay'a, (hediye olarak Kâbe'ye gönderilen) kurbanlıklara, gerdanlıklı (boyunları bağlı) kurbanlık develere, Rabb'lerinden bir fazl ve (O'nun) rızasını isteyerek, Beyt-el Haram'a gelenlerin güvenliğine saygısızlık etmeyin.Ve ihramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-il Haram'dan alıkoymalarından (çevirmelerinden) dolayı bir kavme beslediğiniz kin, sakın sizi haddi aşmaya sevk etmes...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Size ölmüş hayvan eti, kan, domuz eti, Allâh'tan gayrı adına boğazlananlar haram kılınmıştır. Ayrıca boğularak, dövülerek öldürülen veya bir yerden düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi hayvan tarafından parçalanmış olan veya tapınaklardaki dikili taşlarda kesilmiş olan hayvanların etleri de haramdır. Fal oklarıyla (veya bu amaçlı araçlarla geleceğe dönük) kısmet aramanız da! Bütün bunlar fısktır (yoldan çıkmaktır). . . Bu gün hakikati inkâr edenler, sizin Dininizi geçersiz kıl...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölü eti, kan ve domuz eti ve üstünde Allahtan başkasının anıldığı hayvanlar ve boğulan, dövülerek öldürülen veya düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar, canlı iken (bizzat) kestikleriniz hariç, size yasaklanmıştır ve putperest sunaklarında kesilenler (de yasaktır). Kehanet yoluyla gelecekte sizi neyin beklediğini öğrenmeye çalışmanız da (yasaklanmıştır): Bu günahkarca bir davranıştır. Bugün hakikati inkara şartlanmış olanlar, sizin dini...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin iç...
Maidə Suresi, 6. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
izâ kumtum
: kalktığınız zaman
4.
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a yaşarken ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler)! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinize ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın ve başlarınıza meshedin ve ayaklarınızı da topuklarınıza kadar yıkayın. Eğer cünüp iseniz o taktirde iyice yıkanıp temizlenin (boy abdesti alın). Eğer hasta veya yolcu iseniz veya biriniz tuvaletten gelmişse veya kadınlara dokunmuş (temas etmiş) ise, eğer su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa teyemmüm edin. Ve de ondan yüzlerinize ve ellerin...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
kûnû
: olun!
4.
ka...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler)! Allah için kavvâmîn olun (hakkı ayakta tutun)! Adaletli şâhidler olun! Ve bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın! O takvaya en yakın olandır. Allah'a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Maidə Suresi, 9. Ayet:
1.
vaade allahu
: Allâh (cc). vaad etti
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve ıslah edici amel yapanlar, nefs tezkiyesi yapanlar
...
Maidə Suresi, 11. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
uzkurû
: zikredin, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 11. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler)! Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; bir kavim size ellerini uzatmaya kalktığı zaman (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun (ruhunuzu, vechinizi (fizik vücudunuzu), nefsinizi ve iradenizi Allah'a t
eslim
edin)! Mü'minler artık Allah'a tevekkül etsinler (güvensinler)....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
1.
yehdî bihi Allâhu
: Allâh onunla (Resûlü ile) hidayet eder (ulaştırır)
2.
men(i) ittebea
: tâbî olan kişi, kim tâbî olursa
3.
rıdvâne-hu
: onun rızasına
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) t
eslim
yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır)....
Maidə Suresi, 35. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: Allâh'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler
3.
ittekû Allâhe
: Allâh'a (c.c.) karşı takvâ sahibi olun
4.
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, t
eslim
olmayı dileyenler); Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ er resûlu
: ey Resul
2.
lâ yahzun-ke
: seni üzmesin (mahzun etmesin)
3.
ellezîne yusâriûne
: yarışan kimseler, yarışanlar
4.
Maidə Suresi, 44. Ayet:
1.
innâ enzelnâ
: muhakkak ki biz indirdik
2.
et tevrâte
: Tevratı
3.
fî- hâ huden ve nûrun
: içinde hidayet ve nur vardır
4.
y...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Muhakkak ki Tevrat'ı Biz indirdik, onda hidayet ve nur vardır. Kendileri (Hakk'a) t
eslim
olmuş peygamberler, yahudilere, onunla hükmeder. Rabbanîler (kendilerini Rabb'lerine adamış olanlar) ve Ahbar olanlar da (zahidler, yahudi âlimler, hahamlar) Allah'ın Kitab'ından korumakla görevli oldukları ile hüküm verirler ve onlar, onun üzerine şahitler oldular. Artık insanlardan korkmayın, Ben'den korkun ve Benim âyetlerimi az bir değere satmayın. Ve kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, o taktirde i...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) t
eslim
olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Şüphe yok ki biz, Tevrat'ı indirdik, onda doğru yola sevk ediş ve nûr var. Tanrıya teslîm olan peygamberlerle hükümleri bilenler ve Allah kitabını korumaya memûr olan bilginler, Yahûdilere, hep ona göre hüküm verirlerdi ve hepsi de o kitabın doğruluğuna tanıktı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi, az bir menfaat karşılığında satmayın ve kimler, Allah'ın indirdiği hükme uygun olarak hüküm vermezlerse onlardır kâfirlerin ta kendileri...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (Allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah'ın Kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine t
eslim
olmuş zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfir...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçek ki, içinde nur ve hakikat bilgisi olan Tevrat'ı biz inzâl ettik. . . T
eslim
olmuş Nebiler, onunla Yahudilere hükmederdi; Rabbanîler (Tevrat'a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenenler) ve Ahbar (ilim ve hikmet sahipleri) da onun üzerine şahitler olarak hakikat bilgisini korumakla görevliydiler. . . O hâlde insanlardan korkmayın, Ben'den korkun! Benim bildirdiğim gerçekleri az bir menfaate satmayın! Kim Allâh'ın inzâl ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar hakikati inkâr edenlerin ta ...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz içinde hak yolu aydınlatıcı bilgiler ve nur olan Tevrat’ı indirdik. Varlıklarını Allah’a t
eslim
eden, İslâm’ı yaşayan müslüman olan peygamberler, yahudiliğin takipçilerine, Tevrat’taki kuralları esas alarak hüküm verirler, icraat yaparlardı. Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmeleri sebebiyle, kendilerini Rablerine adamış olan zâhitler ve âlimler de, Allah’ın kitabından, korumaya memur edildikleri, muhafaza edebildikleri kurallarla hüküm verirler, icraat yaparlardı. Hepsi de Tevrat’ı b...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Gerçekten Tevrat'ı içinde hidayet ve nur bulunduğu halde indirdik. Allah'a t
eslim
olmuş peygamberler yahudilerin arasında onunla hükmederlerdi. Yine Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmiş olmaları itibariyle alimler ve fakihler de onunla hükmederlerdi. Bunlar onun üzerine şahittiler. [6] Artık insanlardan korkmayın benden korkun ve ayetlerimi az bir değer karşılığında satmayın. Kimler Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezlerse işte onlar kâfirdirler....