Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veliler edinmeyin. Onlar, birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları müt
evel
li edinirse, kuşkusuz o, onlardandır. Kuşkusuz, Allah, zalim topluma hidayet etmez....
Vaqiə Suresi, 55. Ayet:
Hem de susuz kalmış d
evel
erin içişi gibi içeceksiniz....
Təkvir Suresi, 4. Ayet:
Gebe d
evel
er başıboş bırakıldığı zaman, ...
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Summe t
evel
leytum min ba’di zâlik(zâlike), fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirîn(hâsirîne)....
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
t
evel
leytum
: siz döndünüz
3.
min
: den
4.
ba'di zâlike
: bundan sonra
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Siz ise bundan sonra da yüz çevirdiniz / döneklik ettiniz (t
evel
leytüm). Tanrı'nın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı kaybedenlerden / hüsrana uğrayanlardan / kendini aldatanlardan / aldatılanlardan (hasiriyn) olurdunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe t
evel
leytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn(mu’ridûne)....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka
: misak, yemin, kesin söz
3.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
4.
lâ ta'budûne
...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından "Tanrı'dan başkasına kulluk etmeyin, anaya babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın (ihsanen), insanlara güzel söz söyleyin, namazı gözetin ve zekatı verin" diye misak almıştık Sonra siz pek azınız dışında döndünüz / yüz çevirdiniz (t
evel
leytüm) ve (hala) yüz çeviriyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in t
evel
lev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu)....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde
2.
in
: eğer
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
bi misli
: benzeri, gibi
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve izâ t
evel
lâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallâhu lâ yuhıbbul fesâd(fesâda)....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
t
evel
lâ
: döndü
3.
seâ
: çalıştı
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu t
evel
lev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: görmedin mi
2.
el melei
: ileri gelenleri, eşrafı
3.
min benî isrâîle
: İsrailoğulları'ndan
4.
min ba'di mû...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadinlara, ogullara, kantar kantar altin ve gumuse, nisanli atlar ve d
evel
ere, ekinlere karsi asiri sevgi beslemek insanlara guzel gosterilmistir. Bunlar dunya hayatinin nimetleridir, oysa gidilecek yerin guzeli Allah katindadir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve d
evel
er ile ekinlerden gönül çekici, şehvete seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve d
evel
ere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlarından oğullarından, kantar kantar altın ve gümüşten, nişanlı atlardan, d
evel
erden ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük; insanlar için süslenip hoş göründü. Bunlar dünya hayatının geçimidir. Oysa gidilecek yerin güzel olanı Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in t
evel
lev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
1.
fe in hâccû-ke
: bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa
2.
fe kul
: o zaman de, söyle
3.
eslemtu
: ben teslim ettim
4.
vech...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yet
evel
lâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne). ...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
1.
e lem tera
: görmedin mi
2.
ilâ ellezîne
: onlar
3.
ûtû nasîben
: nasip verildi
4.
min el kitâbi
: kitaptan
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in t
evel
lev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn(kâfirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
etîû allâhe
: Allah'a itaat edin
3.
ve er resûle
: ve resûle, elçiye
4.
fe in t
evel
lev
: bun...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Fe in t
evel
lev fe innallâhe alîmun bil mufsidîn(mufsidîne). ...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
1.
fe in t
evel
lev
: buna rağmen dönerlerse
2.
fe inne allâhe
: o zaman muhakkak ki Allah
3.
alîmun
: en iyi bilen
4.
bi el mufs...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in t
evel
lev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli (yahudiler ve hristiyanlar)
3.
teâlev
: gelin
4.
ilâ kelimetin
...
Ali-İmran Suresi, 82. Ayet:
Fe men t
evel
lâ ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn(fâsikûne). ...
Ali-İmran Suresi, 82. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
men
: kim
3.
t
evel
lâ
: yüz çevirir, döner
4.
ba'de zâlike
: bundan sonra
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
İnnellezîne t
evel
lev minkum yevmel tekal cem’âni, inne mestezellehumuş şeytânu bi ba’di mâ kesebû, ve lekad afâllâhu anhum innallâhe gafûrun halîm(halîmun). ...
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
t
evel
lev
: yüz çevirdiler
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
yevme ilteka
:...
Nisa Suresi, 80. Ayet:
Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men t
evel
lâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen)....
Nisa Suresi, 80. Ayet:
1.
men
: kim
2.
yutiı
: itaat eder
3.
er resûle
: resûl, elçi
4.
fe kad
: böylece ... olmuş olur
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Veddû lev tekfurûne kemâ keferû fe tekûnûne sevâen fe lâ tettehızû minhum evliyâe hattâ yuhâcirû fî sebîlillâh(sebîlillâhi). Fe in t
evel
lev fe huzûhum vaktulûhum haysu vecedtumûhum, ve lâ tettehızû minhum veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîran)....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
1.
veddû
: istediler
2.
lev
: keşke, olsa, ise
3.
tekfurûne
: inkâr edersiniz
4.
kemâ
: gibi
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Ve men yuşâkıkır resûle min ba’di mâ tebeyyene lehul hudâ ve yettebi’ gayra sebîlil mu’minîne nuvellıhî mâ t
evel
lâ ve nuslihî cehennem(cehenneme). Ve sâet masîrâ(masîran)....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yuşâkıkı
: ayrılık yapar, muhalefet eder, karşı gelir
3.
er resûle
: resûl, elçi
4.
min ba'di
Nisa Suresi, 117. Ayet:
(117-11) 9 Onlar Allah'i birakip tanricalara taparlar ve: «Elbette senin kullarindan belli bir takimi alip onlari saptiracagim, onlara kuruntu kurduracagim, d
evel
erin kulaklarini yarmalarini emredecegim, Allah'in yarattigini degistirmelerini emredecegim» diyen, Allah'in lanet ettigi azgin seytana taparlar. Allah'i birakip seytani dost edinen suphesiz aciktan aciga kayba ugramistir....
Nisa Suresi, 117. Ayet:
(117-119) Onlar Allah'ı bırakıp tanrıçalara taparlar ve: 'Elbette senin kullarından belli bir takımı alıp onları saptıracağım, onlara kuruntu kurduracağım, d
evel
erin kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim' diyen, Allah'ın lanet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır....
Nisa Suresi, 118. Ayet:
(117-11) 9 Onlar Allah'i birakip tanricalara taparlar ve: «Elbette senin kullarindan belli bir takimi alip onlari saptiracagim, onlara kuruntu kurduracagim, d
evel
erin kulaklarini yarmalarini emredecegim, Allah'in yarattigini degistirmelerini emredecegim» diyen, Allah'in lanet ettigi azgin seytana taparlar. Allah'i birakip seytani dost edinen suphesiz aciktan aciga kayba ugramistir....
Nisa Suresi, 118. Ayet:
(117-119) Onlar Allah'ı bırakıp tanrıçalara taparlar ve: 'Elbette senin kullarından belli bir takımı alıp onları saptıracağım, onlara kuruntu kurduracağım, d
evel
erin kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim' diyen, Allah'ın lanet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır....
Nisa Suresi, 119. Ayet:
(117-11) 9 Onlar Allah'i birakip tanricalara taparlar ve: «Elbette senin kullarindan belli bir takimi alip onlari saptiracagim, onlara kuruntu kurduracagim, d
evel
erin kulaklarini yarmalarini emredecegim, Allah'in yarattigini degistirmelerini emredecegim» diyen, Allah'in lanet ettigi azgin seytana taparlar. Allah'i birakip seytani dost edinen suphesiz aciktan aciga kayba ugramistir....
Nisa Suresi, 119. Ayet:
(117-119) Onlar Allah'ı bırakıp tanrıçalara taparlar ve: 'Elbette senin kullarından belli bir takımı alıp onları saptıracağım, onlara kuruntu kurduracağım, d
evel
erin kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim' diyen, Allah'ın lanet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü g
evel
er) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Tanrı için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Tanrı onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü g
evel
er) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları) nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü g
evel
er) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşıp teslim olmayı dileyenler)! Allah'ın (koyduğu) şeriat hükümlerine, Haram ay'a, (hediye olarak Kâbe'ye gönderilen) kurbanlıklara, gerdanlıklı (boyunları bağlı) kurbanlık d
evel
ere, Rabb'lerinden bir fazl ve (O'nun) rızasını isteyerek, Beyt-el Haram'a gelenlerin güvenliğine saygısızlık etmeyin.Ve ihramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-il Haram'dan alıkoymalarından (çevirmelerinden) dolayı bir kavme beslediğiniz kin, sakın sizi haddi aşmaya sevk etmes...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Ve keyfe yuhakkimûneke ve indehumut tevrâtu fîhâ hukmullâhi summe yet
evel
levne min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne)....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
yuhakkimûne-ke
: sana hüküm verdiriyorlar (seni hakem yapıyorlar)
3.
ve inde-hum(u)
: ve onların yanında var
4.
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Ve enıhkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum vahzerhum en yeftinûke an ba’dı mâ enzelallâhu ileyk(ileyke) fe in t
evel
lev fa’lem ennemâ yurîdullâhu en yusîbehum bi ba’dı zunûbihim ve inne kesîran minen nâsi le fâsıkûn(fâsıkûne)....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
1.
ve en ihkum
: ve hükmetmek (hükmet)
2.
beyne-hum
: onların aralarında
3.
bi mâ enzele allâhu
: Allâh'ın (c.c.) indirdiği ile
4.
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yet
evel
lehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne)....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)
3.
lâ tettehızû
: edinmeyin
4.
<...
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve men yet
evel
lallâhe ve resûlehu vellezîne âmenû fe inne hızbellâhi humul gâlibûn(gâlibûne)....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
1.
ve men yet
evel
le
: ve kim dönerse, ve dönen kimseler
2.
allâhe ve resûle-hu
: Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
3.
ve ellezîne âmenû
: ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı ve teslim olmayı dileyenler
...
Maidə Suresi, 80. Ayet:
Terâ kesîran minhum yet
evel
levnellezîne keferû lebi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne)....
Maidə Suresi, 80. Ayet:
1.
terâ
: görürsün
2.
kesîran min-hum
: onlardan bir çoğunu
3.
yet
evel
levne
: dönerler, dostluk ederler
4.
ellezîne keferû
<...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Ve etîûllâhe ve etîûr resûle vahzerû, fe in t
evel
leytum fa’lemû ennemâ alâ resûlinel belâgul mubîn(mubînu)....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
1.
ve etîû allâhe
: ve Allâh'a (cc.) itaat edin
2.
ve etîû er resûle
: ve Resûl'e itaat edin
3.
vahzerû (ve ıhzerû)
: ve hazer edin, sakının, çekinin
4.
Maidə Suresi, 97. Ayet:
1.
ceale allâhu
: Allâh (cc.) yaptı, sebep kıldı, var etti
2.
el ka'bete
: Kâ'be
3.
el beyte el harâme
: Beytel Haram, Kâ'be
4.
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Allah, (câhiliyyet devrindeki âdet üzere) kulağı yarılıp salıverilen ve putlara adak yapılan d
evel
erle, putlar için kesilen erkek koyunların ve sırtı yüke haram kılınan d
evel
erin hiç birini meşru kılmamıştır. Fakat, küfredenler, Allah’a yalan uydururlar. Onların çoğunun akılları ermez....
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Belli bir erkek ve dişi kombinezonuyla yavrulayanların, yemin sonucu salıverilenlerin, arka arkaya iki erkek doğuranların ve on kez döl veren erkek d
evel
erin haram edilişini ALLAH onaylamıyor; inkarcılar ALLAH'a iftira ediyor. Çoğu akletmez onların....
Əraf Suresi, 79. Ayet:
Fe t
evel
lâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlete rabbî ve nesahtu lekum ve lâkin lâ tuhıbbûnen nâsıhîn(nâsıhîne)....
Əraf Suresi, 79. Ayet:
1.
fe t
evel
lâ
: o zaman yüz çevirdi, döndü
2.
an-hum
: onlardan
3.
ve kâle
: ve dedi
4.
yâ kavmi
: ey kavmim
<...
Əraf Suresi, 93. Ayet:
Fe t
evel
lâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlâti rabbî ve nesahtu lekum, fe keyfe âsâ alâ kavmin kâfirîn(kâfirîne). ...
Əraf Suresi, 93. Ayet:
1.
fe t
evel
lâ
: o zaman yüz çevirdi
2.
an-hum
: onlardan
3.
ve kâle
: ve dedi
4.
yâ kavmi
: ey kavmim
Əraf Suresi, 196. Ayet:
İnne veliyyiyallâhullezî nezzelel kitâbe ve huve yet
evel
les sâlihîn(sâlihîne). ...
Əraf Suresi, 196. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
veliyyiye allâhu ellezine
: benim velîm Allah'tır ki o
3.
nezzele el kitâbe
: kitabı indirdi
4.
ve huv...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû etîullâhe ve resûlehu ve lâ t
evel
lev anhu ve entum tesmeûn(tesmeûne)....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olan kimseler
3.
etîu allâhe
: Allah'a itaat edin
4.
ve resûle-hu
: ve...
Ənfal Suresi, 23. Ayet:
Ve lev alimallâhu fî him hayran le esmeahum, ve lev esmeahum le t
evel
lev ve hum mu'ridûn (mu'ridûne)....
Ənfal Suresi, 23. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, ise
2.
alime allâhu
: Allah bildi
3.
fî-him
: onların içinde, onlarda
4.
hayran
: bir hayır
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar Mescid-i Haram'ın müt
evel
lîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın müt
evel
lîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar, mü’minleri Kâbe yolundan geri çevirirlerken, engeller çıkarırken, Allah’ın onları cezalandırmaması için bir imtiyazları mı var? Onlar Mescidi Haram’ın müt
evel
lisi de değildirler. Mescid-i Haram’ın hizmetinde görevli olanlar, yalnızca Allah’a sığınanlar, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerdir, müttakilerdir, takvâ sah...
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar Mescid-i Haram'ın müt
evel
lîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın müt
evel
lîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Ve neleri vardır ki, Allah Teâlâ onları muazzep kılmasın? Ve onlar Mescid-i Haram'dan men ediyorlar. Halbuki O'nun müt
evel
lileri değildirler. Onun müt
evel
lileri muttakîlerden başka değildir. Velâkin onların bir çokları bilmezler....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar Mescid-i haram'ın hizmetine ehil olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onun gerçek dostları (müt
evel
lisi) ancak takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Ve in t
evel
lev fa'lemû ennallâhe mevlâkum, ni'mel mevlâ ve ni'men nasîr(nasîru)....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer, şayet
2.
t
evel
lev
: yüz çevirirler, dönerler
3.
fa'lemû (fe i'lemû)
: artık bilin
4.
enne allâhe
<...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Ve ezanun minallâhi ve resûlihî ilân nâsi yevmel haccıl ekberi ennallâhe berîun minel muşrikîne ve resûluhu, fe in tubtum fe huve hayrun lekum, ve in t
evel
leytum fa'lemû ennekum gayru mu'cizîllâh (mu'cizîllâhi), ve beşşirillezîne keferû bi azâbin elîm(elîmin)....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
1.
ve ezanun
: ve ilândır, açıkça bildirmektir, bir bildiridir
2.
min allâhi
: Allah'tan
3.
ve resûli-hi
: ve onun resûlü
4.
il...
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû âbâekum ve ihvânekum evliyâe inistehabbûl kufre alâl îmâni, ve men yet
evel
lehum minkum fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Tövbə Suresi, 23. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: inanan, âmenû olan kimseler
3.
lâ tettehızû
: edinmeyin
4.
âbâe-kum
: babala...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla g
evel
edikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: 'Üzeyr, Allah’ın oğludur' dediler. Hristiyanlar da: 'Mesih, Allah’ın oğludur' dediler. Bu onların ağızlarında g
evel
edikleri sözlerdir. Bu sözlerle kendilerinden önce kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden, küfre sapmış olanların sözleri arasında benzerlik de kuruyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl haktan batıla dönüyorlar....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, «Uzeyr Allah'in ogludur» dediler; Hiristiyanlar, «Mesih Allah'in ogludur» dediler. Bu, daha once inkar edenlerin sozlerine benzeterek agizlarinda g
evel
edikleri sozdur. Allah onlari yok etsin! Nasil da uyduruyorlar;...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudîler, «Üzeyr, Allah'ın oğludur» dediler. Nasâra (= Hıristiyanlar) da «Mesîh (İsâ) Allah'ın oğludur» dediler. Bu daha önce inkâra sapanların söylediklerine benzer anlamda, ağızlarında g
evel
edikleri sözlerdir. Allah kahredesiler! Nasıl da (hak'tan saptırılıp) yüzleri çevriliyor?!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, 'Üzeyr Allah'ın oğludur' dediler; Hıristiyanlar, 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, daha önce inkar edenlerin sözlerine benzeterek ağızlarında g
evel
edikleri sözdür. Allah onları yok etsin, nasıl da uyduruyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla g
evel
edikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: «Üzeyr Allah'ın oğludur.» dediler. Hıristiyanlar da: «Mesih, Allah'ın oğludur.» dediler. Bu, onların, önceden Allah'ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla g
evel
edikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar?...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler «Uzeyr, Allah'ın oğludur» dediler. Hıristiyanlar da «Mesih (İsa) Allah'ın oğludur» dediler. Bunlar, onların ağızları ile g
evel
edikleri dayanaksız sözlerdir. Böyle demekle daha önceki kâfirlerin sözlerine özeniyorlar. Allah kahretsin onları. Nasıl gerçeklerden sapıyorlar?...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler «Uzeyr Allahın oğludur» dedi (ler), Hıristiyanlar da «Mesîh» (îsâ) Allahın oğludur» dedi (ler). Bu, onların ağızlariyle (g
evel
edikleri câhilce) sözleridir ki (bununla gûyâ) daha evvel küfredenlerin sözlerini taklîd ediyorlar. Hay Allah kahredesi adamlar! (Hakdan baatıla) nasıl da döndürülüyorlar!.. ...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: 'Uzeyr, Allah’ın oğludur' dediler; hristiyanlar da: 'Mesîh, Allah’ın oğludur' dediler. (Hâşâ!) Bu, onların ağızlarıyla g
evel
edikleri sözleridir. (Ki) önceden inkâr edenlerin sözüne benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: “Üzeyir Allah'ın oğludur. ” dediler. Hıristiyanlar da: “Mesih (İsa) Allah'ın oğludur. ” dediler. Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek g
evel
edikleri sözlerdir. Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar?...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: -Uzeyir Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da ‘Mesih Allah’ın oğludur.’ dediler. Bu daha önce kafir olanların sözlerine benzeterek ağızlarında g
evel
edikleri sözdür. Allah onları kahretsin, nasıl da uyduruyorlar!...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: "Üzeyir Allah’ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar da "Mesih, Allah’ın oğludur." dediler. Bu onların ağızlarında g
evel
edikleri sözlerden ibarettir. Onlar, sözlerini daha önce geçmiş kâfirlerin sözlerine benzetiyorlar. Hay Allah kahredesiler! Nasıl da haktan batıla döndürülüyorlar?...
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahûdiler: "Uzeyr, Allâh'ın oğludur." dediler. Hıristiyanlar da: "Mesih Allâh'ın oğludur." dediler. Bu, onların ağızlariyle g
evel
edikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden inkâr etmiş(olan müşrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allâh onları kahretsin, nasıl da (haktan bâtıla) çevriliyorlar!?...
Tövbə Suresi, 50. Ayet:
İn tusıbke hasenetun tesu'hum, ve in tusıbke musîbetun yekûlû kad ehaznâ emrenâ min kablu ve yet
evel
lev ve hum ferihûn(ferihûne)....
Tövbə Suresi, 50. Ayet:
1.
in tusıb-ke
: eğer sana isabet ederse
2.
hasenetun
: bir iyilik, bir hasene, bir hayır
3.
tesu'-hum
: onları üzer
4.
ve in t...
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Yahlifûne billâhi mâ kâlû, ve lekad kâlû kelimetel kufri ve keferû ba’de islâmihim ve hemmû bi mâ lem yenâlû, ve mâ nekamû illâ en agnâhumullâhu ve resûluhu min fadlihi, fe in yetûbû yeku hayran lehum, ve in yet
evel
lev yuazzibhumullâhu azâben elîmen fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve mâ lehum fîl ardı min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin)....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
1.
yahlifûne
: yemin ediyorlar
2.
bi allâhi
: Allah'a
3.
mâ kâlû
: söylemediler
4.
ve lekad
: ve andolsun ki
<...
Tövbə Suresi, 76. Ayet:
Fe lemmâ âtâhum min fadlihî bahılû bihî ve t
evel
lev ve hum mu’ridûn(mu’ridûne)....
Tövbə Suresi, 76. Ayet:
1.
fe
: bundan sonra, böylece
2.
lemmâ
: olunca, olduğu zaman
3.
âtâ-hum
: onlara verdi
4.
min fadli-hi
: kendi fa...
Tövbə Suresi, 92. Ayet:
Ve lâ alâllezîne izâ mâ etevke li tahmilehum kulte lâ ecidu mâ ahmilukum aleyhi t
evel
lev ve a'yunuhum tefîdu mined dem'i hazenen ellâ yecidû mâ yunfikûn(yunfikûne)....
Tövbə Suresi, 92. Ayet:
1.
ve lâ alâ ellezîne
: ve o kimselerin üzerine yoktur
2.
izâ mâ etev-ke
: sana geldikleri zaman
3.
li tahmile-hum
: onları taşıman, bindirip sevketmen için
<...
Tövbə Suresi, 129. Ayet:
Fe in t
evel
lev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi)....
Tövbə Suresi, 129. Ayet:
1.
fe in
: bundan sonra, eğer
2.
t
evel
lev
: yüz çevirirler, dönerler
3.
fe kul
: o zaman de (ki)
4.
hasbiye allâhu
Yunus Suresi, 72. Ayet:
Fe in t
evel
leytum fe mâ se’eltukum min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâllâhi ve umirtu en ekûne minel muslimîn(muslimîne). ...
Yunus Suresi, 72. Ayet:
1.
fe in
: eğer
2.
t
evel
leytum
: yüz çevirirseniz, dönerseniz
3.
fe mâ se'eltu-kum
: o zaman sizden istemem
4.
min ecrin
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve enistagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yumetti’kum metâan hasenen ilâ ecelin musemmen ve yu’ti kulle zî fadlin fadleh(fadlehu), ve in t
evel
lev fe innî ehâfu aleykum azâbe yevmin kebîr(kebîrin)....
Hud Suresi, 3. Ayet:
1.
ve en istagfirû
: ve mağrifet istemeniz
2.
rabbe-kum
: sizin Rabbinizden
3.
summe
: sonra
4.
tûbû
: tövbe edin<...
Hud Suresi, 52. Ayet:
Ve yâ kavmistagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yursilis semâe aleykum midrâran ve yezidkum kuvveten ilâ kuvvetikum ve lâ tet
evel
lev mucrimîn(mucrimîne). ...
Hud Suresi, 52. Ayet:
1.
ve yâ kavmi istagfirû
: ve, ey kavmim mağfiret isteyin (dileyin)
2.
rabbe-kum
: Rabbinizin
3.
summe
: sonra
4.
tûbû
...
Hud Suresi, 57. Ayet:
Fe in t
evel
lev fe kad eblagtukum mâ ursiltu bihî ileykum, ve yestahlifu rabbî kavmen gayrekum, ve lâ tedurrûnehu şey’â(şey’en), inne rabbî alâ kulli şey'in hafîz(hafîzun). ...
Hud Suresi, 57. Ayet:
1.
fe in
: eğer, buna rağmen, hâlâ
2.
t
evel
lev
: yüz çevirirsiniz, dönersiniz
3.
fe
: artık
4.
kad
: oldu, olmuştu...
Yusif Suresi, 82. Ayet:
1.
ves'elil karyete
: ve o karyeye, şehir halkına sor
2.
elletî
: ki o
3.
kunnâ
: biz olduk
4.
fîhâ
: içinde, orad...
Yusif Suresi, 84. Ayet:
Ve t
evel
lâ anhum ve kâle yâ esefâ alâ yûsufe vebyaddat aynâhu minel huzni fe huve kezîm(kezîmun)....
Yusif Suresi, 84. Ayet:
1.
ve t
evel
lâ
: ve yüz çevirdi
2.
an-hum
: onlardan
3.
ve kâle
: ve dedi
4.
yâ esefâ alâ yûsufe
: ey Yusuf'a olan ...
Nəhl Suresi, 62. Ayet:
Hoşlanmadıkları şeyleri ALLAH'a malediyorlar ve kendilerinin iyi hakkettikleri yalanını dillerinde g
evel
iyorlar. Elbette, ateşe terkedilecekler....
Nəhl Suresi, 62. Ayet:
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah'a yakıştırırlar. Buna rağmen en güzel akıbet kendilerinin olacak diye asılsız kuruntular g
evel
erler. Oysa, hiç kuşku yok ki, yerleri cehennemdir, oraya öncelikle gireceklerdir....
Nəhl Suresi, 82. Ayet:
Fe in t
evel
lev fe innemâ aleykel belâgul mubîn(mubînu)....
Nəhl Suresi, 82. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
in t
evel
lev
: eğer yüz çevirirlerse
3.
fe
: bundan sonra
4.
innemâ
: yalnızca, sadece
<...
Nəhl Suresi, 100. Ayet:
İnnemâ sultânuhu alellezîne yet
evel
levnehu vellezîne hum bihî müşrikûn(müşrikûne). ...
Nəhl Suresi, 100. Ayet:
1.
innemâ
: fakat, sadece
2.
sultânu-hu
: onun sultanlığı, yaptırım gücü
3.
alellezîne (alâ ellezîne)
: onların üzerinde
4.
yet...
Kəhf Suresi, 10. Ayet:
İz
evel
fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ reşedâ(reşeden)....
Məryəm Suresi, 85. Ayet:
(85-86) Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz d
evel
er gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün!...
Məryəm Suresi, 86. Ayet:
(85-86) Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz d
evel
er gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün!...
Taha Suresi, 48. Ayet:
İnnâ kad ûhıye ileynâ ennel azâbe alâ men kezzebe ve t
evel
lâ....
Taha Suresi, 48. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak
2.
kad
: olmuştu
3.
ûhıye
: vahyolundu
4.
ileynâ
: bize
Taha Suresi, 60. Ayet:
Fe t
evel
lâ fir’avnu fe cemea keydehu summe etâ....
Taha Suresi, 60. Ayet:
1.
fe
: böylece, öyleyse
2.
t
evel
lâ
: yüz çevirdi, dönüp gitti, vazgeçti
3.
fir'avnu
: firavun
4.
fe
: artık, böyl...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Fe in t
evel
lev fe kul âzentukum alâ sevâ’(sevâin), ve in edrî e karîbun em baîdun mâ tûadûn(tûadûne)....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
1.
fe in
: o zaman, bundan sonra eğer
2.
t
evel
lev
: dönerler
3.
fe kul
: o zaman de
4.
âzentu-kum
: size ilân etti...
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Kutibe aleyhi ennehu men t
evel
lâhu fe ennehu yudılluhu ve yehdîhi ilâ azâbis saîr(saîri)....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
1.
kutibe
: yazıldı
2.
aleyhi
: ona, onun üzerine
3.
enne-hu
: onun olduğu
4.
men
: kim
...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
(26-28) Zira Biz vaktiyle İbrâhim’e Beytullah'ın yerini belirlediğimiz zaman: "Sakın Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve Ben’im Mâbedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut!" Hem bütün insanları hacca dâvet et ki gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun argın d
evel
er üzerinde sana gelsinler. Gelsinler de bunun kendilerine sağlayacağı çeşitli faydaları görsünler ve Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanları, belirli günlerde All...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
1.
ve ezzin
: ve ilân et
2.
fî en nâsi
: insanların arasında
3.
bi el hacci
: haccı
4.
ye'tû-ke
: sana gelsinler
Həcc Suresi, 27. Ayet:
Ve insanların arasında haccı ilân et ki, yaya olarak ve d
evel
er üzerinde uzak dağ yollarının hepsinden sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun d
evel
er üzerinde sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın d
evel
er üzerinde sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
İnsanlar arasında Allah’ın haccı farz kıldığını ilân et. Yaya olarak veya uzak yollardan incelmiş binekler, yorgun argın d
evel
er üstünde derin vâdileri aşarak sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
"İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş d
evel
er üstünde sana gelsinler."...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
(27-28) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın d
evel
er üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe'ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
Bütün insanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak ve gerek uzak yoldan gelen incelmiş d
evel
er üzerinde sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
İnsanlara haccı ilân et. Gerek yaya olarak ve gerekse uzak yolları aşarak yorgun d
evel
er üzerinde sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
"İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş d
evel
er üstünde sana gelsinler."...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
«İnsanlar içinde haccı i'lân et. Gerek yaya, gerek her uzak yoldan gelecek arık d
evel
erin üstünde (süvârî) olarak sana gelsinler». ...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
'Ve insanlar içinde Hacc’ı i'lân et, gerek yaya olarak, gerekse bütün uzak yollardan gelen yorgun d
evel
er üzerinde sana gelsinler!'...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
«Ve nâs arasında haccı ilân et, sana piyade olarak ve her bir geniş, uzak yoldan gelen zayıf d
evel
er üzerine binmiş olarak geliversinler.»...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
(26-28) Zira Biz vaktiyle İbrâhim’e Beytullah'ın yerini belirlediğimiz zaman: "Sakın Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve Ben’im Mâbedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut!" Hem bütün insanları hacca dâvet et ki gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun argın d
evel
er üzerinde sana gelsinler. Gelsinler de bunun kendilerine sağlayacağı çeşitli faydaları görsünler ve Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanları, belirli günlerde All...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
İnsanlar içinde haccı ilân et; yaya olarak veya uzak yollardan gelen yorgun d
evel
er üzerinde sana gelsinler....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
«İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş d
evel
er üstünde sana gelsinler.»...
Həcc Suresi, 28. Ayet:
(27-28) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın d
evel
er üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe'ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin....
Həcc Suresi, 28. Ayet:
(26-28) Zira Biz vaktiyle İbrâhim’e Beytullah'ın yerini belirlediğimiz zaman: "Sakın Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve Ben’im Mâbedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut!" Hem bütün insanları hacca dâvet et ki gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun argın d
evel
er üzerinde sana gelsinler. Gelsinler de bunun kendilerine sağlayacağı çeşitli faydaları görsünler ve Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanları, belirli günlerde All...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Büyük d
evel
eri de Allah'ın size meşrû kıldığı kurbanlık hayvanlar olarak yarattık, onlarda hayır ve menfaat var size. Artık onlar, ayaktayken onları boğazlayın ve Allah'ın adını anın, yanüstü düştükleri zaman da hem siz yiyin ondan, hem de yoksulluğunu bildirip isteyen ve gizleyip istemeyen yoksulları doyurun; siz şükredesiniz diye böylece onları da râm ettik size....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
D
evel
eri de sizin için Allâh'ın kurallarından kıldık; sizin için onlarda hayır vardır. . . Ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta iken, Allâh'ın ismini zikredin (hatırlayın). . . Yere yıkıldıklarında da, onlardan yeyin ve orada bulunanlara da, isteyen kimseye de yedirin. . . İşte böylece onları size boyun eğdirdik ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Besili kurbanlık sığır ve d
evel
eri de, sizin faydalanmanız için, Allah’ın emirleriyle bağlantılı kurban ibadeti için belirlediği kurbanlık hayvanlar arasında saydık. Sizin için, onlarda hayır vardır. Ön ayaklarından biri bükülmüş vaziyette bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerine düşüp canları çıktığı zaman da, onların etinden yeyin. Kanaatkâr olup dilenmeyen ve istemek zorunda kalan fakirlere de verin. İşte böylece biz onları sizin faydalanmanız için emrimize ...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık d
evel
eri de sizin için Allah'ın işaretlerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar (kesilmek üzere) bağlı olarak ayakta dururlarken üzerlerine Allah'ın adını anın. (Kesilip) yanları üstüne düştüklerinde artık onlardan yiyin; kanaat ed(ip istemey)ene ve isteyene de yedirin. İşte böylece onları sizin emrinize verdik. Olur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
İri cüsseli d
evel
eri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz, kurbanlık deve ve sığırları da, Allah’ın size verdiği dinin alâmetlerinden kıldık. Sizin için bu kurbanlıklarda (dinî ve dünyevî) hayır vardır. O halde d
evel
eri, ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta boğazlarken, üzerlerine Allah’ın ismini anın (besmele getirin). Yere düşüb canları çıktığı zaman da, onlardan yeyin; kanaatkâra da verin, dilenene de verin. İşte böylece, şükredesiniz diye, o kurbanlıkları (maddi ve manevî faydalar bakımından) sizin emrinize bağlı kıldık....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık d
evel
eri de sizin için Allah'a ibâdet nişanelerinden kıldık. Sizin için onda hayır vardır. O halde bir dizi halinde (ayakta) boğazlanırken üzerlerine Allah'ın ismini anın ; yanüstü yere yıkılınca da onlardan yeyin ve hem kanaat edip istemiyene, hem de isteyen fakire yedirin. İşte böylece biz, onları size boyun eğdirdik, ola ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
İri cüsseli d
evel
eri size Tanrı'nın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Tanrı'nın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz, kurbanlık d
evel
eri de sizin için Allahın şeaairinden kıldık. Onlarda size hayır vardır. O halde onlar ayakda dur (ub boğazlanır) larken üzerlerine Allahın ismini anın. Yanları üstü düş (üb öl) dükleri vakit da ondan hem kendiniz yeyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve gizlemeyib dilenen fakîr (ler) e yedirin. Onları, şükredesiniz diye, böylece size müsahhar kıldık. ...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık d
evel
eri (ve sığırları) da sizin için Allah’ın (dîninin) alâmetlerinden kıldık; onlarda sizin için hayır vardır. Öyle ise (onlar) ayakta dururken, üzerlerine Allah’ın ismini zikredin (ve kurbân edin)! Nihâyet yanları yere yaslandığında (canları çıkınca)onlardan yiyin ve kanâat edene (istemeyene) de (açıkça) isteyene de yedirin! İşte böylece onları sizin istifâdenize verdik; tâ ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz, kurbanlık d
evel
eri de sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Kesilince onlardan yeyin. İsteyene de, istemeyene de verin. Şükredersiniz diye, onları böylece sizin emrinize müsahhar kıldık....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Ve d
evel
eri de sizin için Allah'ın şeâirinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Artık onların üzerlerine birer ayakları bağlı, üçer ayakları bağlı, üçer ayakları üzerine kâim bulundukları halde Allah'ın ismini zikredin. Yanları üzerine yere düşünce de artık etlerinden yeyin; haline kanaat edip istemeyene de ve isteyene de yediriniz. Onları size öylece musahhar kıldık, tâ ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz kurbanlık d
evel
eri sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı olduğu halde keserken Allah'ın adını anın. Yanları üstüne düştüklerinde ise onlardan yiyin. Kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Şükredersiniz diye onları böylece sizin emrinize musahhar kıldık....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık d
evel
eri, sizin için Allah’ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onları keserken üzerlerine sadece Allah’ın adını anın. Kesilip yere düşünce onlardan yiyin. İsteyene de, istemeyene de yedirin. Şükredesiniz diye, onları işte böyle sizin emrinize sunduk....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz o kurbanlık d
evel
eri de size Allâh'ın (dininin) işâretlerinden yaptık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar ön ayaklarını sıra halinde yere basmış durumda iken üzerlerine Allâh'ın adını anın (da boğazlayın) yanları yere düş(üp canları çık)ınca da onlardan yeyin, kanâat eden(fakir)e de; isteyen(fakir)e de yedirin. Allâh o(kocaman hayva)nları, size boyun eğdirdi ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
İri cüsseli d
evel
eri de size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık d
evel
eri de sizin için Allah'ın belirlediği nişanlardan kıldık ki, onlarda sizin için hayır vardır. Ayakta oldukları halde onları kurban ederken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yere düştüklerinde onlardan hem siz yiyin, hem de dilenene, dilenmeyene yedirin. Şükredesiniz diye, onları size böylece boyun eğdirmiş bulunuyoruz....
Nur Suresi, 11. Ayet:
İnnellezîne câû bil ifki usbetun minkum, lâ tahsebûhu şerren lekum, bel huve hayrun lekum, li kullimriin minhum mektesebe minel ism(ismi), vellezî t
evel
lâ kibrehu minhum lehu azâbun azîm(azîmun)....
Nur Suresi, 11. Ayet:
1.
innellezîne (inne ellezîne)
: muhakkak o kimseler, onlar
2.
câû
: geldiler
3.
bi el ifki
: ifk ile, uydurulmuş iftira ile
4.
Nur Suresi, 15. Ayet:
Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda g
evel
eyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız, ciddi, kesin bilgiye dayalı delilinizin bulunmadığı şeyi, ağızlarınızda g
evel
eyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki, bunun doğurduğu günah ve zarar Allah katında çok büyüktür....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda g
evel
eyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Çünkü siz bu iftirayı, gelişi güzel birbirinizin ağzından alıyor ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız (bu uydurma haberi) ağızlarınızda g
evel
eyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük bir suçtur....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Hani bu iftirayı dilden dile yayıyordunuz. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız bu söylentiyi rastgele ağızlarınızda g
evel
iyordunuz. Yaptığınız kötülüğü önemsiz sanıyordunuz. Oysa o, Allah katında ağır bir suçtu....
Nur Suresi, 15. Ayet:
O sırada siz o iftirayı dilden dile birbirinize aktarıyor, işin aslına dair hiç bilginiz olmayan sözleri ağızlarınızda g
evel
eyip duruyordunuz ve bunu basit, önemsiz bir şey sanıyordunuz. Halbuki o, Allah’ın nazarında pek büyük bir vebaldi!...
Nur Suresi, 47. Ayet:
Ve yekûlûne âmennâ billâhi ve bir resûli ve ata’nâ summe yet
evel
lâ ferîkun minhum min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne)....
Nur Suresi, 47. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve onlar derler
2.
âmennâ
: îmân ettik
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'a
4.
ve bi er resûli
: ve r...
Nur Suresi, 53. Ayet:
(Münafıklar) eğer kendilerine emr edersen (cihâda) behemehal çıkacaklarına, olanca hızlarıyle, yemîn etdiler. (Onlara) de ki: «(Bîhûde) yemîn etmeyin. (Bu), âdet (iniz) vech ile (sâde dilinizin g
evel
ediği) bir itâatdır. Şübhesiz ki Allah, yapageldiğiniz şeylerden hakkıyle haberdârdır». ...
Nur Suresi, 54. Ayet:
Kul atîullâhe ve atîur resûl(resûle), fe in t
evel
lev fe innemâ aleyhi mâ hummile ve aleykum mâ hummiltum, ve in tutîûhu tehtedû, ve mâ aler resûli illel belâgul mubîn(mubînu)....
Nur Suresi, 54. Ayet:
1.
kul
: de (söyle)
2.
atîu allâhe
: Allah'a itaat edin
3.
ve atîu
: ve itaat edin
4.
er resûle
: resûl
...
Şüəra Suresi, 155. Ayet:
(Sâlih) dedi ki: "Şu (başıboş) dişi deve. . . Onun da bir su içme sırası var, sizin d
evel
erinizin de. . . "...
Nəml Suresi, 28. Ayet:
İzheb bi kitâbî hâzâ fe elkıh ileyhim summe t
evel
le anhum fenzur mâzâ yerciûn(yerciûne)....
Nəml Suresi, 28. Ayet: