Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda öğüt olmak üzere her şeyi açık bir şekilde yazdık. "Onu kuvvetle tut ve halkına da onu en iyi şekilde tutmalarını buyur. Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim."...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara: "Benim yokluğumda ne kötü işler yapmışsınız! Rabb'inizin emrini çabuklaştırdınız mı?" dedi. Levhaları bırakıp, kardeşinin başını tutup kendine çekti. "Ey annemin oğlu! Gerçekten bu halk beni zayıf buldu, neredeyse beni öldüreceklerdi; sen de düşmanları benimle sevindirme, beni bu zalim kimselerle bir tutma." dedi....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Öfkesi geçince Musa levhaları aldı, onlardaki yazıda Rabb'leri için korkanlara bir yol gösterme ve bir rahmet vardı....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: 'Onun krallığının, komutanlığının alâmeti size o ahit sandığının gelmesi olacaktır. Onda Rabbinizin ilâhî kudretinin bir tecellisi, bir huzur, kalplerinize bir ferahlık; Mûsâ ve Hârûn ailelerinin bıraktıkları eşyalardan Tevrat parçaları, asâ ve levhalar, vesaire vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanmış kimseler iseniz bunda sizin için kesinlikle bir ibret, bir ikaz vardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: “- Talût’un, Mûsâ’ya verilen Tabut’u (sandığı) getirmesi padişahlığına alâmettir. O Tabut’da, Rabbiniz tarafından size mânevi bir kuvvet ve Mûsâ ailesiyle Hârun ailesinin arkaya bıraktıkları Tevrat levhalarından bakıyye (arta kalanlar) vardır. Melekler onu taşıyacaktır. Şüphesiz ki bu Tabut’un size gelmesi, peygamberin sözünün doğruluğuna delildir, eğer iman getirenlerdenseniz....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba’dihî, ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve suleymân(suleymâne), ve âteynâ dâvûde zebûrâ(zebûran)....
Nisa Suresi, 163. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
evhaynâ
: biz vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
kemâ
: gibi
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne)....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
1.
ve iz evhaytu
: ve vahyettiğim zaman
2.
ilâ el havâriyyîne
: havârilere
3.
en âminû bî
: bana iman etmelerini
4.
ve bi resûl...
Əraf Suresi, 117. Ayet:
Ve evhaynâ ilâ mûsâ en elkı asâke, fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûn(ye’fikûne). ...
Əraf Suresi, 117. Ayet:
1.
ve evhay-nâ
: ve biz vahyettik
2.
ilâ mûsâ
: Musa (as)'a
3.
en elkı
: atmasını
4.
asâ-ke
: asasını
Əraf Suresi, 145. Ayet:
1.
ve keteb-nâ
: ve biz yazdık
2.
lehu
: ona
3.
fî el elvâhı
: levhaların içine
4.
min kulli şey'in
: herşeyden
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve Biz, ona (Hz. Musa'ya) levhalarda herşeyden vaaz ederek (öğüt vererek) ve herşeyi tafsil ederek (kesin hükümle ayrı ayrı açıklayarak) yazdık. Artık onu kuvvetlice tut ve kavmine emret. Onu, en güzel şekilde alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıklar yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: “Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim.”...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Musa için levhalarda, kaçınılması gereken şeyler hakkında öğüt ve yaşam için gerekli olan şeyleri detaylarıyla yazdık. . . "Bunları sıkıca tut ve kavmine, bunlara en güzel şekilde uyup muhafaza etmelerini emret. . . (Bu hükümlere uymayan) itaatten çıkmışların yurdunu göstereceğim size. "...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için, kutsal kitap sayfaları olan o levhalarda her şey ile ilgili, ihtiyaçları ile ilgili bilgileri yazdık. Nasihat, sorumluluk uyarısı ve her konuda faydalı olmak üzere genel kuralları, ayrıntılarıyla açıklayarak koyduk. Haydi bunlara sıkı sarıl, bunlarla amel et, kavmine de, kısas yerine affı tercih, güç durumda olanın elinden tutarak rahatlatmak, başkalarına karşı sabırlı davranmak gibi amellerin en güzeline, en faziletlisine sarılmalarını ve uygulamalarını emret. Size yakında, ibret ...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Onun için levhalarda her şeyle ilgili bir öğüt ve her şey hakkında bir açıklama yazdık. 'Bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de bunlara en güzel şekilde uymalarını emret. Size fasıkların yurdunu göstereceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz ona Levhalar'da her şeyden bir öğüt ve her şeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim" (dedik)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Mûsa için Tevrat’ın Levhalarında her şeyden yazdık: Öğüdlere ve din hükümlerinin açıklanmasına ait her şeyi... Sonra: “- Bunları kuvvetle benimseyip al, kavmine de, o hükümlerin en sevablısını tutmalarını emret; (ibret için) ileride size o fasıkların (harap olan) yurdunu göstereceğim.” (dedik)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona levhalarda her seyden bir ogut yazdik ve her seyi uzun uzadiya acikladik; onlara sikica saril, milletine de emret en guzel sekilde tutsunlar. Size Allah'a karsi gelenlerin yurdunu gosterecegim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz onun için Levhalar'da (dinî bir hayat düzenlemesi için) her şeyden bir öğüt ve her şeyin hükmünü açıklar mahiyette yazdık. (Artık ey Musa!) bunları çok ciddi olarak tut ve kavmine de bunların en güzelini (derleyip) tutmalarını emret. İlâhî sınırları aşıp azgınlık gösterenlerin yurdunu size göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık; onlara sıkıca sarıl, milletine de emret en güzel şekilde tutsunlar. Size Allah'a karşı gelenlerin yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Her şeyin detaylı açıklaması ve öğüt olarak her ne varsa Musa için levhalara yazdık: 'Bu öğretilere sıkı sarıl, halkına da söyle ona en güzel biçimde sarılsınlar. Yoldan çıkmışların son durağını size göstereceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için levhalarda herşeyden yazdık; öğüt ve hükümlerin ayrıntılarına dair herşeyi. Dedik ki: «Haydi bunları sıkı tut, kavmine de emret, onları en güzeliyle tutsunlar! İleride sizi o fasıkların yurduna göndereceğim!»...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için o levhalarda her şeyden yazdık, nasihat ve hükümlerin ayrıntılarına ait herşeyi (belirttik). Haydi bunlara sıkı sarıl, kavmine de emret, onlar da en güzeline sarılsınlar. Size yakında o fasıkların yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Bu levhalarda, Musa'ya her konuya ilişkin öğüt, her konuda ayrıntılı açıklama yazdık. «Bunlara sımsıkı sarıl ve soydaşlarına da onlara en güzel biçimde uymalarını emret. Yoldan çıkmışların yurtlarının ne hale geldiğini yakında size göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz ona Levhalar'da her şeyden bir öğüt ve her şeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de buyur ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim" (dedik)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz onun için levhalarda her bir şey'i, mev'ızaya ve (hükümlerin) tafsîline âid her şey'i yazdık. «Haydi bunları kuvvetle (ciddiyetle, azm ile) tut, kavmine de onun en güzel (hükümler) ini tutmalarını emret. Size ileride faasıkların yurdunu göstereceğim». ...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Hem (biz,) bir nasîhat ve herşey için bir açıklama olmak üzere, ona (Tevrât’a âid) levhalarda herşeyi yazdık da (dedik ki): 'Bunları kuvvetle tut, kavmine de emret, bunların (takvâ cihetiyle) en güzelini tutsunlar! Size, yakında (görüp ibret almanız için)fâsıkların (harâb olmuş) yurdunu göstereceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz, ona levhalarda herşeyden bir öğüt yazdık ve herşeyi uzun uzadıya açıkladık. Öyleyse sen, bunları kuvvetle al, kavmine de emret. Onları en güzel şekilde tutsunlar. İlerde size fasıklar yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve levhalara onun için her konuda öğüt ve her şey hakkında yeterli açıklamalar yazdık. Ve (ona): "Onlara kuvvetle sarıl ve halkına emret ellerinden gelen en güzel bir biçimde onlar da sıkıca sarılsınlar!" (dedik). Size günaha batmış kimselerin gittiği yolu (da) göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için l
evhâ
lârda her şeyden bir mev'iza yazdık ve her bir şeyi uzun uzadıya açıkladık. «Artık onu kuvvet ile tut ve kavmine emret, onu en güzeliyle tutsunlar. Elbette sizlere fâsıkların yurdunu göstereceğim.»...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Musa için levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık. “Onlara sıkıca sarıl, kavmine de emret, en güzel şekilde tutsunlar. İleride size yoldan çıkmış fâsıkların harap olan yurdunu göstereceğim. ”...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona levhalarda her şeyi öğüt yazdık ve hüküm olan her şeyi yazdık. -Levhalara kuvvetle sarıl ve kavmine de ona iyice sarılmalarını emret. Size fasıkların yurdunu göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda, insanlara öğüt olmak üzere her şeyi tafsilatlı olarak yazdık. Sen bunlara kuvvetle sarıl ve ümmetine de o hükümlerin daha sevaplı olanlarına sarılmalarını emret. İtaat dışına çıkanların diyarlarını ise nasıl târumar ettiğimi yakında size göstereceğim."...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Öğüte ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Mûsâ için levhalara yazdık: "Bunları kuvvetle tut, kavmine de emret, bunların en güzelini tutsunlar (bu en güzel buyruklar gereğince amel etsinler); size, yoldan çıkmışların yurdunu (nasıl târumâr ettiğimi) göstereceğim!"...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz ona Levhalar'da her şeyden bir öğüt ve her şeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) «Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim» (dedik) ....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Musa'ya Biz Tevrat levhalarında bir öğüt olmak üzere herşeyi yazdık ve herşeyi açıkladık. Ona sıkıca yapış. Kavmine de emret, onun en güzelini alsınlar. Yoldan çıkanların yurdunu ne hale getirdiğimi yakında size göstereceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Musa için levhalarla herşeyi yazdık: Öğüt olarak, herşeyin ayrıntısı olarak. "Kuvvetle tut bunları ve emret toplumuna da onları en güzel şekliyle tutsunlar. Fasıklar yurdunu göstereceğim size."...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman, olunca
2.
recea mûsâ
: Musa (as) döndü
3.
ilâ kavmi-hî
: kavmine
4.
gadbâne
: öfkel...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Ve Musa (A.S), (Allahû Tealâ'nın huzurundan) üzüntülü ve öfkeli olarak döndüğü zaman (Allahû Tealâ, ona kavminin saptığını söylemişti: Taha-85). Onlara şöyle dedi: “Benden sonra (benim yokluğumda) bana ne kötü halef oldunuz. Rabbinizin emrine acele mi ettiniz (beklemediniz)?” Ve levhaları bıraktı. Kardeşinin başını tuttu. Onu kendine doğru çekiyor(ken), (Harun A.S) şöyle dedi: “Ey annem oğlu! Muhakkak ki; (bu) kavim, beni zayıf (güçsüz) buldu. Neredeyse beni öldürüyorlardı. Artık benimle (bana b...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi) “Ey anam oğlu” dedi, “Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.”...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): "Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!" dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa halkına öfkeli ve üzgün olarak döndüğünde: "Arkam sıra ne kadar çirkin şeyler yaptınız! Rabbinizin hükmünü bekleyemediniz mi?" dedi. . . (Derken) levhaları yere bırakıp, kardeşinin başını tuttu ve onu kendine çekti. . . (Harun) dedi ki: "Anamın oğlu! Muhakkak ki bu topluluk beni zayıf - güçsüz buldu ve nerede ise beni öldüreceklerdi. . . Düşmanlarımı sevindirme ve beni şu zâlimler topluluğu ile bir tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsâ öfkeli ve üzüntülü bir halde kavmine döndüğünde: 'Ben gittikten sonra bana ne kötü bir halef oldunuz! Rabbinizin planının, programının gerçekleşmesini beklememeniz, bu aceleniz niye?' dedi. Elindeki kutsal kitap sayfaları olan levhaları yere attı. Kardeşi Hârûn’un başından tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Hârûn: 'Ey anamın oğlu, inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme. Beni de, bu, isyanda inkârda ısrar eden z...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa öfkeli ve üzgün bir halde kavminin yanına döndüğünde: 'Benim arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?' dedi [10]. Levhaları yere attı ve kardeşinin kafasından tutup kendine doğru çekti. (Kardeşi Harun): 'Ey annemin oğlu! Bu topluluk beni iyice zayıf görüp hırpaladı ve neredeyse beni öldüreceklerdi. Üzerime düşmanları güldürme ve beni zalimler topluluğu ile beraber tutma' dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsa, kavmine öfkeli ve kederli dönünce şöyle dedi: “- Ben ayrıldıktan sonra yerime geçtiniz de ne çirkin iş yaptınız! Rabbinizin emriyle dönüşüme sabretmeyip buzağı mı yaptınız?” Öfkesinden elindeki Tevrat levhalarını yere bıraktı ve kardeşi Harûn’u başından (saç-sakalından) tutup kendine doğru çekmeğe başladı. Harûn şöyle dedi: “- Ey anam oğlu (öz kardeşim), gerçekten bu kavim beni zayıf gördüler. Az kaldı ki beni öldüreceklerdi. Sen de bana düşmanları sevindirecek harekette bulunma böyle. Ben...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, milletine, kizgin ve uzgun olarak donunce «Benim arkamdan ne kotu olmussunuz! Rabbinizin emrinin cabucak gelmesini mi istiyorsunuz?» dedi, levhalari atti ve kardesinin basindan tutup kendine dogru cekti. Harun: «Ey annem oglu! Bu millet beni kucumsedi; az kalsin olduruyorlardi. Bana, dusmanlari sevindirecek sekilde davranma beni bu zalim milletle bir sayma» dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa (Tûr Dağı'ndaki görevini tamamlayıp kavmine) öfkeli ve üzgün bir halele dönünce, (Harun'a): «Benden sonra yerime geçip ne kötü işler işlemişsin! Rabbimizin emrini (size vereceği azabı) mı acele beklediniz ?» dedi ve elindeki (Tevrat âyetleri yazılı) Levhaları bırakıverdi de kardeşinin başından tutup kendine doğru çekmeğe başladı. Kardeşi ona : «Anamın oğlu I Doğrusu bu kavim beni küçümseyip hırpaladılar ve neredeyse beni öldürüyorlardı; artık sen de bana karşı düşmanları sevindirme ve bu zâ...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, milletine, kızgın ve üzgün olarak dönünce 'Benim arkamdan ne kötü olmuşsunuz! Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?' dedi, levhaları attı ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekti. Harun: 'Ey annem oğlu! Bu millet beni küçümsedi; az kalsın öldürüyorlardı. Bana, düşmanları sevindirecek şekilde davranma, beni bu zalim milletle bir sayma' dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: «Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?» dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): «Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!» dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kızgın ve hayal kırıklığına uğramış olarak halkına döndüğü zaman, 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrine dayanamadınız mı,' dedi, levhaları yere attı, kardeşinin başını tutup kendine doğru çekti. (Kardeşi): 'Anamın oğlu, dedi, bu halk benim zayıflığımdan yararlandı, nerdeyse beni öldüreceklerdi. Üzerime vararak düşmanı güldürme, beni bu zalim halkla bir tutma.'...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kızgın ve üzgün olarak kavmine döndüğü vakit: «Bana arkamdan ne kötü halef oldunuz. Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?» dedi ve levhaları bırakıp kardeşinin başından tuttu ve kendine doğru çekmeye başladı. Harun: «Anamın oğlu! İnan ki, bu adamlar beni hırpaladılar, az daha beni öldürüyorlardı. Sen de benimle düşmanları sevindirecek bir harekette bulunma ve beni bu zalim kavimle bir tutma.» dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndüğünde şöyle dedi: «Bana arkamdan ne kötü bir halef oldunuz! Rabbinizin emriyle dönüşümü beklemeden acele mi ettiniz?» Elindeki levhaları bıraktı ve kardeşi Harun'u başından tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Harun, «Ey anamın oğlu!» dedi, «inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardı, sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma.»...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kızgın ve üzgün olarak soydaşlarının yanına dönünce «Benim arkamdan yokluğumda ne kötü işler yapmışsınız? Yoksa Rabbinizin hükmünü öne almaya mı kalkıştınız?» dedi, levhaları yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekti. Kardeşi ise, «Ey anamoğlu, soydaşlarım beni saymadılar, horladılar, neredeyse beni öldüreceklerdi, beni düşmanları güldürecek biçimde hırpalama, zalimlerle bir tutma» dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan ne kötü temsil ettiniz. Rabbinizin buyruğunu çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekti (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye kalkıştılar. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kavmine öfkeli, kederli döndüğü zaman dedi ki: «Size bırakdığım şu makaamımda arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyib) acele etdiniz ha»? (Tevrat) levhaları (nı) bırakıverib kardeşinin başından tutdu, onu kendine doğru çekiyordu. (Harun) «Anam oğlu», dedi, bu kavm (bu adamlar) beni cidden zaîf gördüler (hırpaladılar). Az kaldı ki beni öldüreceklerdi. Sen de bana düşmanları sevindirecek hareketde bulunma böyle. Beni zâlimler gürûhiyle beraber, tutma». ...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Böylece Mûsâ (Tûr dağından, onların yaptıklarından dolayı) kızgın ve üzgün olarak kavmine dönünce: 'Bana ardımdan ne kötü halef oldunuz! Rabbinizin emrine(sabretmeden) acele mi ettiniz?' dedi. (Tevrât) levhaları(nı yere) bıraktı ve kardeşinin başından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi de:) '(Ey) anamın oğlu! Doğrusu (bu) kavim beni hırpaladı ve nerede ise beni öldürüyorlardı! Artık düşmanları bana güldürme ve beni (bu) zâlimler gürûhuyla berâber tutma!' dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa; kavmine kızgın ve üzgün dönünce; benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız? Rabbınızın emrinin çabucak gelmesini mi istediniz? dedi ve levhaları attı. Kardeşinin başından tutup kendisine doğru çekiyordu: Ey anamın oğlu, bu kavim beni gerçekten zayıf gördüler. Az kalsın öldürüyorlardı. Sen de bana düşmanları sevindirecek harekette bulunma ve beni zalimler güruhu ile bir tutma, dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Ve Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara, "Benim yokluğumda ne kötü bir yol tutmuşsunuz böyle!" dedi, "Rabbinizin buyruğunu bir kenara attınız, öyle mi?" Ve (Kanun) levhalarını yere attı, kardeşinin başından yakalayıp kendine doğru çekti. Harun: "Ey anamın oğlu" diye sızlandı, "halk beni güçsüz gördü ve neredeyse öldüreceklerdi beni: bunun için benim acımla düşmanlarımı sevindirme ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Vaktâ ki, Mûsa kavmine gazaplı, pek kederli bir halde döndü, dedi ki: «Benden sonra bana ne kötü halef oldunuz! Rabbinizin emrini acele mi ediverdiniz?» Ve levhaları bıraktı ve kardeşinin başından tutarak kendisine doğru çekiverdi. (Kardeşi de) Dedi ki: «Ey anamın oğlu! Bu kavim muhakkak ki beni zayıf saydılar ve az kaldı beni öldürüyorlardı. Artık benimle düşmanları sevindirme ve beni zalimler olan kavim ile beraber kılma.»...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kavmine öfkeli ve üzgün bir halde dönünce: “Ben sizi geride bırakıp gidince ne kötü olmuşsunuz. Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?” dedi. Elindeki Tevrat levhalarını bırakıverdi ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “Anamın oğlu! Bunlar beni zayıf görüp hırpaladılar, az daha beni öldürüyorlardı. Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma. Beni bu zâlimler gürûhu ile bir tutma!” dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak dönünce: -Benim ardımdan ne kötü işler yaptınız. Rabbinizin azabını mı acele istediniz? dedi. Levhaları bırakıp kardeşinin başını tutarak kendisine çekti. Harun: -Ey anamın oğlu, toplum beni güçsüz bıraktı. Zayıf gördü, bana tabi olmadı. Neredeyse beni öldürüyorlardı. Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma, zalim toplumla bir tutma! dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsâ pek öfkeli ve üzgün olarak halkına dönünce:"Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini çarçabuk terk mi ettiniz!" dedi ve... levhaları yere bırakıverdi. Kardeşini başından tutup, kendisine doğru çekmeye başladı. Harun ise ona: "Ey annemin oğlu!" dedi: "İnan ki bu millet beni fena halde hırpaladı, nerdeyse beni linç edip öldüreceklerdi. Ne olur, düşmanlarımı üstüme güldürme, beni bu zalim milletle bir tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün bir halde dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız? Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi, levhaları yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): "Anamın oğlu, dedi, bu insanlar beni hırpaladılar, az daha beni öldürüyorlardı. (Ne olur) düşmanları üstüme güldürme, beni bu zâlim kavimle beraber tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: «Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz. Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?» dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) «Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)» dedi....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kızgın ve üzgün şekilde kavmine dönünce, 'Benim arkamdan ne kötü şeyler yapmışsınız!' dedi. 'Rabbinizin emrini beklemeyip de acele mi ettiniz?' Levhaları bıraktı, kardeşini başından tutup kendisine çekti. Harun, 'Ey anamın oğlu,' dedi. 'Bu millet beni zayıf buldu da sözümü dinlemedi. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Bana kızıp da düşmanları sevindirme; beni zalimler güruhuyla bir tutma.'...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi? Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
1.
ve lemmâ
: olduğu zaman, olunca
2.
sekete an
: sakinleşti, sukûn buldu, yatıştı
3.
mûsâ el gadabu
: Musa (as)'ın öfkesi
4.
e...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Ve Musa (A.S)'nın öfkesi yatışınca levhaları aldı. Onun (levhaların bir) nüshasında hidayet (Hakk'a hidayet, Allah'a ulaşma) vardır. Ve o, Rab'lerinden korkan kimseler için bir rahmettir....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Mûsâ’nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı. Onların yazısında Rableri için korku duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi geçince, levhaları aldı. . . O yazılı metinde, Rablerinden korkanlar için hüda ve rahmet vardır....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Mûsâ’nın öfkesi geçince, kutsal kitap sayfaları olan levhaları aldı. Levhalar’daki yazıda, Rablerinin azâbından dehşete düşenler, korkanlar için, hak yolu aydınlatan bilgiler ve rahmet konuları vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi geçince levhaları aldı. Onların içinde yazılanlarda Rabblerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhalar'ı aldı. (Onlardan bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır" (yazılıydı.)...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Mûsa’dan, öfke sönünce, levhaları aldı. Onların bir nüshasında; “- Rablerinden korkanlar için hidâyet ve mağfiret vardır.” yazılmıştı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa, ofkesi yatisinca, bir nushasinda Rablerinden korkanlar icin dogru yol ve rahmet yazili olan levhalari aldi....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi yatışınca, Levhaları koyduğu yerden aldı; onların bir nüshasında, Rablarından korkanlar için doğru yolu gösterir belgeler ve rahmet (yazılı) idi....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa, öfkesi yatışınca, bir nüshasında Rablerinden korkanlar için doğru yol ve rahmet yazılı olan levhaları aldı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın sinirleri yatışınca levhaları aldı. Onda Rab'lerini sayanlar için bir yol gösterme ve rahmet yazılıydı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi geçince levhaları aldı. Onlardaki yazıda sırf Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi geçince levhaları aldı. Onlardaki yazıda, ancak Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi yatışınca attığı levhaları yerden aldı. Bu levhalarda Rabblerinden korkanlar için doğru yolu gösteren, rahmet niteliğinde yazılar vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa kabaran öfkesi yatışınca Levhalar'ı aldı. (Onların bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır" (yazılıydı)...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Vaktaki Mûsâdan o öfke uzaklaşıb sükûn haasıl oldu, (bırakdığı) levhaları aldı. Onun bir nüshasında (şu da yazılı idi: «Sapıklıkdan kurtulub) hidâyet (e), (azâbdan sıyrılıb) rahmet (e kavuşmak) o kimselere mahsusdur ki onlar Rablerinden korkarlar». ...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Nihâyet Mûsâ’nın öfkesi yatışınca, levhaları aldı. Onların (bir) nüshasında ise, o kimseler için bir hidâyet ve bir rahmet vardır ki, onlar Rablerinden korkarlar....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Öfkesi dinip, sükun hasıl olunca; Musa levhaları aldı. Onlardaki nüshasında Rabblarından korkanlara hidayet ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Ve öfkesi yatışınca, Musa, üzerinde Rablerinden korkanlar için yol gösterici, rahmet vaat eden öğretiler yazılı levhaları yerden kaldırdı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Vaktâ ki, Mûsa'dan o öfke sükûnet buldu. Levhaları alıverdi ve onun nüshasında Rablerinden korkanlar için bir hidâyet ve bir rahmet olduğu yazılmış bulunuyordu....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi geçtikten sonra levhaları aldı. Onların bir nüshasında: “Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır. ” yazılmıştı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa’nın kızgınlığı yatışınca levhaları aldı. Onların içinde Rabbinden korkanlar için yol gösteriş ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Mûsâ’nın öfkesi yatışınca, levhaları yerden aldı. Onlardaki yazıda, Rab’lerinden çekinenler için hidâyet ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Öfkesi dinince Mûsâ, levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için yol gösterme ve rahmet vardı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musanın kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhalar'ı aldı. (Onlardan bir) Nüshasında «Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır» (yazılıydı.)...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Öfkesi geçtikten sonra Musa levhaları yerden aldı. Onlarda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet yazılıydı....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Öfke, Musa'yı rahat bırakınca, levhaları aldı. Onlardaki yazıda, yalnız Rableri karşısında ürperenler için bir rahmet ve bir kılavuz vardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Ve katta’nâhumusnetey aşrete esbâtan umemâ(umemen), ve evhaynâ ilâ mûsâ izisteskâhu kavmuhu enıdrıb bi asâkel hacer(hacere), fenbeceset minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum, ve zallelnâ aleyhimul gamame ve enzelnâ aleyhimul menne ves selvâ, kulû min tayyibâti mâ rezaknâkum, ve mâ zâlemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne). ...
Əraf Suresi, 160. Ayet:
1.
katta'nâ-hum
: eğer Allah size yardım ederse
2.
isnetey aşrate
: on iki
3.
esbâtan
: sıbt’lar, sıbt nesil, kol, grup
4.
umem...
Əraf Suresi, 177. Ayet:
Âyetlerimizi yalan sayarak sırf kendi kendilerine zulmeden o kimselerin hali, ne çirkin bir ibret levhasıdır!...
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani O, kendinden bir sükûn ve güven hâli oluşturuyordu; sizi onunla (nefsanî duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları (-nızı) (bu ilimle) sâbit tutmak için de üzerinize semâdan bir su inzâl ediyordu (SU, ilmî marifet; kesinlikle Allâh muradı neyse onun yerine geleceğine, yakîn hâline işaret eder). (Bu âyet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su - yağmur, ayakları yere ba...
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Summe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alâl mu'minîne ve enzele cunûden lem ter
evhâ
ve azzebellezîne keferû ve zâlike cezâul kâfirîn(kâfirîne)....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahracehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem ter
evhâ
ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm (hakîmun)....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun)....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
1.
e
: mı
2.
kâne
: oldu
3.
li en nâsi
: insanlar için
4.
aceben
: acayip, garip
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Orada herkes, geçmişte yaptıklarını karşısında bulur, amel defterinde teker teker okur. Gerçek Mevlâları, koruyucuları, emrinde oldukları otorite olan Allah’ın huzuruna götürülürler. Uydurmaya devam ettikleri bütün evham ve hayaller, yanlarından kaybolup gitmiştir....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Ve evhaynâ ilâ mûsâ ve ahîhi en tebevveâ li kavmikumâ bi mısra buyûten vec’alû buyûtekum kıbleten ve akîmus sâlah(sâlate), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne). ...
Yunus Suresi, 87. Ayet:
1.
ve evhaynâ
: ve biz vahyettik
2.
ilâ mûsâ
: Musa'ya
3.
ve ahî-hi
: ve onun kardeşine
4.
en tebevveâ
: yerleşmek...
Yusif Suresi, 3. Ayet:
Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzel kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîn(gâfilîne)....
Yusif Suresi, 3. Ayet:
1.
nahnu
: biz
2.
nakussu
: anlatıyoruz, naklediyoruz, kıssa ediyoruz
3.
aleyke
: sana
4.
ahsene el kasası
: en gü...
Yusif Suresi, 15. Ayet:
Fe lemmâ zehebû bihî ve ecmeû en yec’alûhu fî gayâbetil cubb(cubbi), ve evhaynâ ileyhi le tunebbiennehum bi emrihim hâzâ ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne)....
Yusif Suresi, 15. Ayet:
1.
fe lemmâ
: böylece, bundan sonra, olduğu zaman
2.
zehebû bi-hî
: onu götürdüler (onunla gittiler)
3.
ve ecmeû
: ve topluca, toplu olarak, hep beraber
4....
Rəd Suresi, 30. Ayet:
Kezâlike erselnâke fî ummetin kad halet min kablihâ umemun li tetluve aleyhimullezî evhaynâ ileyke ve hum yekfurûne bir rahmân(rahmâni), kul huve rabbî lâ ilâhe illâ hû(hûve), aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metâb(metâbi)....
Rəd Suresi, 30. Ayet:
1.
kezâlike
: böyle, böylece, öyle
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
fî ummetin
: bir ümmetin içine
4.
kad
: oldu<...
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû li rusulihim le nuhricennekum min ardınâ ev le teûdunne fî milletinâ, fe
evhâ
ileyhim rabbuhum le nuhlikennez zâlimîn(zâlimîne)....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne keferû
: inkâr eden kimseler
3.
li rusuli-him
: resûllerini
4.
le nuhricenne-kum
...
Nəhl Suresi, 68. Ayet:
Ve
evhâ
rabbuke ilen nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn(ya’rişûne)....
Nəhl Suresi, 68. Ayet:
1.
ve
evhâ
: ve vahyetti
2.
rabbu-ke
: senin Rabbin
3.
ilâ en nahli
: balarısına
4.
en ittehızî
: (edinmek) edinme...
Nəhl Suresi, 123. Ayet:
Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). ...
Nəhl Suresi, 123. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
evhaynâ
: biz vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
en ittebi'
: tâbî olmayı
...
İsra Suresi, 39. Ayet:
Zâlike mimmâ
evhâ
ileyke rabbuke minel hikmeh(hikmeti), ve lâ tec’al meallâhi ilâhen âhare fe tulkâ fî cehenneme melûmen medhûrâ(medhûren)....
İsra Suresi, 39. Ayet:
1.
zâlike
: işte bunlar
2.
mimmâ
: şeylerden
3.
evhâ
: vahyetti
4.
ileyke
: sana
İsra Suresi, 73. Ayet:
Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ gayreh(gayrehu) ve izen lettehazûke halîlâ(halîlen)....
İsra Suresi, 73. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
kâdû
: neredeyse, az kalsın (oluyordu)
3.
le yeftinûne-ke
: gerçekten seni fitneye düşürüyorlar
4.
anille...
İsra Suresi, 86. Ayet:
Ve lein şi’nâ le nezhebenne billezî evhaynâ ileyke summe lâ tecidu leke bihî aleynâ vekîlâ(vekîlen)....
İsra Suresi, 86. Ayet:
1.
ve le in
: ve eğer
2.
şi'nâ
: dileseydik
3.
le nezhebenne
: mutlaka gideririz
4.
bi ellezî
: onu
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa bizim işaretlerimizden (sadece) Ashab-ı Kehf (mağara arkadaşları) ve Rakîm'in (bilgi yazılı taş levha) bilgisinin mi şaşılacak şey olduklarını sandın?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen mağara ve yazılı levha sahiplerini bizim şaşılacak âyetlerimizden mi sandın ?...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe
evhâ
ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen)....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
1.
fe
: böylece, bundan sonra
2.
harece
: çıktı
3.
alâ
: a
4.
kavmi-hî
: onun kavmi, kavmine
Taha Suresi, 38. Ayet:
İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ....
Taha Suresi, 38. Ayet:
1.
iz evhaynâ
: vahyetmiştik
2.
ilâ ummi-ke
: senin annene
3.
mâ yûhâ
: vahyolunan şeyi
...
Taha Suresi, 77. Ayet:
Ve lekad evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ibâdî fadrib lehum tarîkan fîl bahri yebesâ(yebesen), lâ tehâfu dereken ve lâ tahşâ....
Taha Suresi, 77. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
evhaynâ
: vahyettik
3.
ilâ mûsâ
: Musa'ya
4.
en esri
: yürümek, yürümesi
Ənbiya Suresi, 73. Ayet:
Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne). ...
Ənbiya Suresi, 73. Ayet:
1.
ve cealnâ-hum
: ve onları kıldık
2.
eimmeten
: imamlar
3.
yehdûne
: hidayete erdirirler
4.
bi emri-nâ
: bizim e...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne)....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
evhay-nâ
: biz vahyettik
3.
ileyhi
: ona
4.
en ısnai
: yapmasını
Şüəra Suresi, 52. Ayet:
Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ıbâdî innekum muttebeûn(muttebeûne)....
Şüəra Suresi, 52. Ayet:
1.
ve evhay-nâ
: ve biz vahyettik
2.
ilâ mûsâ
: Musa'ya
3.
en esri
: gece yürümesi, gece yola çıkması
4.
bi
: ile<...
Şüəra Suresi, 63. Ayet:
Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahr(bahra), fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîm(azîmi). ...
Şüəra Suresi, 63. Ayet:
1.
fe
: o zaman
2.
evhaynâ
: vahyettik
3.
ilâ mûsâ
: Musa'ya
4.
en ıdrib
: vurması
Şüəra Suresi, 225. Ayet:
Görmez misin ki onlar hayal - evham dünyalarında yaşarlar!...
Qəsəs Suresi, 7. Ayet:
Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en erdıîh(erdıîhi), fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn(murselîne)....
Qəsəs Suresi, 7. Ayet:
1.
ve evhaynâ
: ve vahyettik
2.
ilâ ummi
: annesine
3.
mûsâ
: Musa
4.
en erdıî-hi
: onu emzirmesi
Əhzab Suresi, 9. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhim rîhan ve cunûden lem ter
evhâ
, ve kânallâhu bimâ ta’melûne basîrâ(basîren)....
Əhzab Suresi, 14. Ayet:
Ve lev duhılet aleyhim min aktârihâ summe suilûl fitnete le ât
evhâ
ve mâ telebbesû bihâ illâ yesîrâ(yesîran)....
Əhzab Suresi, 20. Ayet:
Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi....
Əhzab Suresi, 20. Ayet:
Münâfıklar düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefik ordularının, geri gelmesi halinde, çölde göçebe Araplar içinde bulunsalar da, sizin başınıza gelen felâketlerin haberlerini uzaktan sorsunlar, isterler. Zaten içinizde bulunsalardı, bir kaç gösteri yapmanın dışında savaşacak değillerdi....
Əhzab Suresi, 20. Ayet:
Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi....
Fatir Suresi, 31. Ayet:
Vellezî evhaynâ ileyke minel kitâbi huvel hakku musaddikan limâ beyne yedeyh(yedeyhi), innallâhe bi ibâdihî le habîrun basîr(basîrun). ...
Fatir Suresi, 31. Ayet:
1.
ve ellezî
: ve ki o
2.
evhaynâ
: vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
min el kitâbi
: kitaptan
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve
evhâ
fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi)....
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
kadâ-hunne
: onları kada etti, yarattı, tamamladı
3.
seb'a
: yedi
4.
semâvâtin
: semalar...
Şura Suresi, 7. Ayet:
Ve kezâlike evhaynâ ileyke kur’ânen arabiyyen li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ ve tunzire yevmel cem’i lâ reybe fîh(fîhi), ferîkun fîl cenneti ve ferîkun fîs saîr(saîri). ...
Şura Suresi, 7. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böyle, böylece
2.
evhaynâ
: biz vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
kur'ânen
: Kur'ân
...
Şura Suresi, 13. Ayet:
Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu)....
Şura Suresi, 13. Ayet:
1.
şerea
: şeriat kıldı
2.
lekum
: size, sizin için
3.
min ed dîni
: dînden
4.
mâ vassâ
: vasiyet ettiği şey, farz...
Şura Suresi, 52. Ayet:
Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)....
Şura Suresi, 52. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
evhaynâ
: vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
rûhan
: ruh
...
Tur Suresi, 16. Ayet:
Isl
evhâ
fasbirû ev lâ tasbirû sevâun aleykum, innemâ tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne)....
Tur Suresi, 16. Ayet:
1.
ısl
evhâ
: ona yaslanın
2.
fe isbirû
: artık sabredin
3.
ev
: veya
4.
lâ tasbirû
: sabretmeyin
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
Fe
evhâ
ilâ abdihî mâ
evhâ
....
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
1.
fe
evhâ
: böylece vahyetti
2.
ilâ abdi-hî
: onun kuluna
3.
mâ
: şey
4.
evhâ
: vahyetti
...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
1.
ve hamelnâ-hu
: ve onu taşıdık
2.
alâ
: üzerinde
3.
zâti elvâhın ve dusurin
: perçinlenmiş levhalardan oluşan (gemi)
...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Ve onu, perçinlenmiş levhalardan oluşan (gemi) üzerinde taşıdık....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Nûh’u da, levhalardan demir ve tahta çivilerle perçinlenerek yapılmış gemilerde taşıdık....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Onu (Nuh'u) da, (tahta) levhalardan ve çivilerden yapılmış olan (gemi)de taşıdık....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Biz, Nûh’u (ve onunla iman edenleri), levhalardan yapılmış ve perçinleşmiş gemiye yükledik;...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Onu (Nuuhu) levhalar ve mıhlarla yapılmış (gemiy) e yükledik, ...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Biz Nuh’u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik....
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde....
Qəmər Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak....
Qələm Suresi, 26. Ayet:
Fe lemmâ re
evhâ
kâlû innâ le dâllûn(dâllûne)....
Müddəssir Suresi, 29. Ayet:
İnsan için tablolar/levhalar/ekranlar sunandır o....
Əbəsə Suresi, 14. Ayet:
(14-15) Yüksek tertemiz (l
evhâ
lârda). Sefirlerin elleriyle....
Əbəsə Suresi, 15. Ayet:
(14-15) Yüksek tertemiz (l
evhâ
lârda). Sefirlerin elleriyle....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
1.
fî
: de, da
2.
levhın
: levha
3.
mahfûzın
: muhafaza edilen
...
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Korunmuş levhada....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Allah katında muhafaza edilen levhada, Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Korunmuş bir ana levhadadır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Korunan bir levhada (Levh-i Mahfuz'da)'dır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Ki mahfuuz bir levhadadır (o). ...
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Levh-i Mahfûz’da (korunmuş bir levhada)dır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
kaybolmayan bir levha üzerine (işlenmiş (bir hitabe))....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Mahfûz olan bir levhadadır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Korunan bir levhada (yazılı)dır....
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır....
Zəlzələ Suresi, 5. Ayet:
1.
bi enne
: olması ile
2.
rabbe-ke
: senin Rabbin
3.
evhâ
lehâ
: ona vahyetti
...
Müddəssir Suresi, 26. Ayet:
(26-30) Ben, “Kur’ân beşer sözüdür” diyen kimseyi yakında Sekar'a yaslayacağım. Bilir misin nedir Sekar? O, ortada tutmaz, yok da etmez. O, insan/deri için olağanüstü levhalar yapandır/susayandır/uzaktan görünendir/bir gösterge olandır. Sekar'ın üzerinedir “on dokuz.” ...
Müddəssir Suresi, 27. Ayet:
(26-30) Ben, “Kur’ân beşer sözüdür” diyen kimseyi yakında Sekar'a yaslayacağım. Bilir misin nedir Sekar? O, ortada tutmaz, yok da etmez. O, insan/deri için olağanüstü levhalar yapandır/susayandır/uzaktan görünendir/bir gösterge olandır. Sekar'ın üzerinedir “on dokuz.” ...
Müddəssir Suresi, 28. Ayet:
(26-30) Ben, “Kur’ân beşer sözüdür” diyen kimseyi yakında Sekar'a yaslayacağım. Bilir misin nedir Sekar? O, ortada tutmaz, yok da etmez. O, insan/deri için olağanüstü levhalar yapandır/susayandır/uzaktan görünendir/bir gösterge olandır. Sekar'ın üzerinedir “on dokuz.” ...
Müddəssir Suresi, 29. Ayet:
(26-30) Ben, “Kur’ân beşer sözüdür” diyen kimseyi yakında Sekar'a yaslayacağım. Bilir misin nedir Sekar? O, ortada tutmaz, yok da etmez. O, insan/deri için olağanüstü levhalar yapandır/susayandır/uzaktan görünendir/bir gösterge olandır. Sekar'ın üzerinedir “on dokuz.” ...
Müddəssir Suresi, 30. Ayet:
(26-30) Ben, “Kur’ân beşer sözüdür” diyen kimseyi yakında Sekar'a yaslayacağım. Bilir misin nedir Sekar? O, ortada tutmaz, yok da etmez. O, insan/deri için olağanüstü levhalar yapandır/susayandır/uzaktan görünendir/bir gösterge olandır. Sekar'ın üzerinedir “on dokuz.” ...
Bürüc Suresi, 21. Ayet:
(21,22) Aksine o, korunmuş levhada şerefli bir Kur’ân'dır. ...
Bürüc Suresi, 22. Ayet:
(21,22) Aksine o, korunmuş levhada şerefli bir Kur’ân'dır. ...
Qəmər Suresi, 13. Ayet:
(13,14) "Nûh'u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/ gözetimimiz altında akıp giden levhaları; tahtaları ve çivileri/urganları olan filika/ küçük gemi üzerinde taşıdık. "...
Qəmər Suresi, 14. Ayet:
(13,14) "Nûh'u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/ gözetimimiz altında akıp giden levhaları; tahtaları ve çivileri/urganları olan filika/ küçük gemi üzerinde taşıdık. "...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve Biz o'nun için o levhalarda her şeyden, bir nasihat ve her şey için bir ayrıntı yazdık. “Haydi, bunları kuvvetle al, toplumuna da en güzel şekilde almalarını emret. Yakında size o hak yoldan çıkanların yurdunu göstereceğim. ...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Ve Mûsâ, öfkeli ve üzüntülü olarak toplumuna döndüğünde, “Bana arkamdan ne kötü bir halef/ nesil oldunuz! Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız mı?” dedi. Ve levhaları bıraktı ve kardeşi Hârûn'u kendine çekerek başından tuttu. Hârûn: “Ey anamın oğlu! İnan ki, bu toplum beni güçsüz düşürdü, az daha beni öldüreceklerdi. Onun için bana düşmanları sevindirecek bir şey yapma. Ve beni bu zâlimler toplumu ile bir tutma” dedi. ...
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Öfkesi Mûsâ'yı rahat bırakınca da levhaları aldı. Onlardaki yazıda da, ancak Rablerinden korkan kimseler için bir kılavuzluk ve rahmet vardı. ...