Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Münafiqlərin kitab əhlindən inkar edən qardaşlarına: “Əgər siz yurdunuzdan çıxarılsanız, əlbəttə, biz də sizinlə birlikdə çıxacağıq. Sizin əleyhinizdə heç kimə itaət etmərik! Əgər onlar sizinlə vuruşarlarsa, mütləq sizə yardım edəcəyik!” - dediklərini görmədinmi? Allah onların yalançı olduqlarına şahidlik edir. (Yuxarıdakı ayədə münafiqlərin başçısı Abdullah ibn Üb
eyyi
n yəhudilərdən Nəzir oğulları ilə məktublaşmasına işarə edilir.)...
Nur Suresi, 11. Ayet:
Həqiqətən, (Aişə barəsində) yalan xəbər gətirənlər öz içərinizdə olan bir zümrədir (münafiqlərdir). Onu (o xəbəri) pis bir şey zənn etməyin. O, bəlkə də, sizin üçün xeyirlidir. O zümrədən olan hər bir şəxsin qazandığı günahın cəzası vardır. Onlardan günahın böyüyünü öz üstünə götürəni (Abdulah ibn Ub
eyyi
) isə (qiyamət günü) çox böyük (şiddətli) bir əzab gözləyir!...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ant olsun ki Musa'ya Kitap'ı verdik. Ardı sıra resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da B
eyyi
nat'ı verdik ve O'nu Kudus'un Ruhu ile destekledik. Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şey getirdiyse, büyüklük taslayarak kimini yalanlayıp, kimini de öldürmediniz mi?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Gerçekten Musa size b
eyyi
nat ile geldi. Sonra siz onun arkasından buzağı figürünü yaptınız. İşte siz, o zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçiler ki her birine farklı lütuflarda bulunduk. Allah, onların kimisi ile konuşmuş, kimisinin de derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya b
eyyi
neler verdik ve onu Kudus'un Ruhu ile destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, bunca açık kanıttan sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Yalnız onlar ihtilafa düştüler; onlardan kimisi iman etti, yine onlardan kimisi de inkar etti. Eğer Allah dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Ancak, Allah neyi dilerse onu yapar....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla." Hani seni Kudus'un Ruhu ile desteklemiştim, insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Ve hani Ben'im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey tasarlıyordun ve ona üflüyordun, Ben'im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abrası Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Hani Ben'im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları'nı senden uzaklaş...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Veya "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha iyi doğru yolda olurduk." dememeniz için, Rabb'inizden size apaçık bir b
eyyi
nat, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp, ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik: "Ey halkım: Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir b
eyyi
nat gelmiştir. İşte şu Allah'ın dişi devesi, sizin için bir ayettir. Bırakın onu, Allah'ın arzında otlasın. Kötü bir amaçla ona yaklaşmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar." dedi....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı. Dedi ki: "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir b
eyyi
nat gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanlara mallarını eksik vermeyin. Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer mü'minler iseniz bu, sizin için hayırlı olandır."...
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o beldeler ki sana bazı haberlerini anlatıyoruz. Resulleri onlara b
eyyi
nat getirmişlerdi. Ancak onlar, daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmak istemediler. Allah Kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
"Allah adına, hakikatten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size, Rabb'inizden açık b
eyyi
nelerle geldim. Öyleyse İsrailoğulları'nı benimle gönder."...
İbrahim Suresi, 9. Ayet:
Sizden öncekilerin; Nuh, Âd, Semud halklarının ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Allah'tan başkası onları bilmez. Resulleri onlara b
eyyi
nelerle geldiği halde onlar zorla susturmaya çalışarak: "Biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi küfrediyoruz; bizi çağırdığınız şey konusunda kaygı verici ikilem içindeyiz." dediler....
Nəhl Suresi, 44. Ayet:
Onları b
eyyi
nelerle zeburlarla gönderdik. Sana da zikri indirdik. İnsanlara, kendilerine indirileni beyan edesin. Ki böylece düşünüp öğüt alırlar....
Nur Suresi, 1. Ayet:
Bu indirip, farz kıldığımız bir suredir. Onda b
eyyi
nat ayetler ortaya koyduk. Umulur ki öğüt alırsınız....
Rum Suresi, 47. Ayet:
Ant olsun ki, senden önce, birçok resulü halklarına gönderdik. Onlara b
eyyi
neler getirdiler. Ardından suçlulardan intikam aldık. Mü'min kimselere yardım etmek Bize hak oldu....
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra yakardıklarınıza bir bakın bakalım! Onların, yeryüzünde yarattıkları bir şey varsa bana gösterin! Yoksa onların göklerde bir ortakları mı var? Ya da onlara bir kitap verdik de onlar, ondan bir b
eyyi
ne üzerinde midirler? Hayır, hayır! Zalimlerin birbirlerine verdikleri sözler, aldatmacadan başka bir şey değildir....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Îsa, apaçık b
eyyi
nelerle geldiği zaman: "Ben size Hikmeti getirdim. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah için takvalı olun ve bana itaat edin." dedi....
Hədid Suresi, 25. Ayet:
Ant olsun ki resullerimizi b
eyyi
nelerle gönderdik. Ve insanlar haktan yana olsunlar diye resullerle birlikte Kitap'ı ve mizanı indirdik. Ayrıca kendisinde büyük bir güç ve insanlar için pek çok yararlar bulunan demiri indirdik, Kendisine ve resullerine, onların gıyabında destek olan kimseler açıkça bilinsin! Kuşkusuz Allah, Mutlak Güç Sahibi'dir, Mutlak Üstün Olan'dır....
Səff Suresi, 6. Ayet:
Hani Meryem oğlu Îsa: "Ey İsrailoğulları! Ben, elinizdeki Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek olan, adı ahmed olan bir resulü müjdeleyen Allah'ın Resul'üyüm." demişti. Fakat onlara b
eyyi
neler getirince, onlar: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler....
Beyyinə Suresi, 1. Ayet:
Kitap Ehli'nden ve Müşriklerden Kafirler kendilerine b
eyyi
ne gelmeden ayrılığa düşmüş değillerdi....
Beyyinə Suresi, 4. Ayet:
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine b
eyyi
ne geldikten sonra ayrılığa düştüler....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yub
eyyi
n lenâ mâ hiy(hiye), kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikr(bikrun), avânun beyne zâlik(zalike) fef’alû mâ tu’merûn(tu’merune)....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ
: bize, bizim için
4.
rabbe-ke
: senin Rabbin
...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için rabbine dua et de onun niteliğini / durumunu (hiy) bize açıklasın / bildirsin (yüb
eyyi
n)". (Musa) Dedi ki: "O diyor ki, o ne yaşlı, ne de genç, ikisinin ortasında / arasında (avanün) bir sığırdır. Artık buyrulduğunuzu yapın / yerine getirin."...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yub
eyyi
n lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne)....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
1.
kâlû ûd'u
: dua et dediler
2.
lenâ rabbe-ke
: bizim için Rabbine
3.
yub
eyyi
n
: açıklasın
4.
lenâ
: bize
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yub
eyyi
n lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne)....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ rabbe-ke
: bizim için Rabbine
4.
yub
eyyi
n
: açıklasın
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için rabbine dua et de onun niteliğini / durumunu (hiye) bize (biraz daha) açıklasın / bildirsin (yüb
eyyi
n)". Çünkü bize göre sığırlar birbirine benziyor. Tanrı dilerse doğru yolu / doğruyu (muhtedun) buluruz"....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Belâ men kesebe s
eyyi
eten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
1.
belâ
: bilâkis, hayır, öyle değil
2.
men
: kimse
3.
kesebe
: kazandı
4.
s
eyyi
eten
: günah
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Evet kim bir s
eyyi
e kesbetmiş de hatîesi kendini her taraftan kuşatmış ise işte öyleler, ateş ehli, hep onda muhalleddirler...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel b
eyyi
nâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
el kitâbe
: kitap
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya b
eyyi
neler (açık deliller) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki Musa'ya (Kitap) hakikat bilgisi verdik; ondan sonra da birbiri ardınca içinizden Rasûllerle takviye ettik. Meryemoğlu İsa'ya da b
eyyi
neler (hakikat bilgisinin apaçık tasdiki olan hâller) verdik. Onu Ruh-ül Kuds (Onda açığa çıkardığımız kuvve) ile teyit ettik. Nefsinizi yüceltmek uğruna, ne zaman hevânıza uymayan gerçekleri dillendiren Rasûller gelse, onların bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya o kitabı verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da b
eyyi
neler (açık belgeler ve mu'cizeler) verdik ve O' nu Ruhu'l-Kuds (Melek Cebrail) ile de destekledik. (Bütün bu peygamberler aynı esas ve çoğu aynı şeriat üzerine birbirini takip edip İsrail oğullarına gönderildiği halde) Size (Ey Yahudiler!) Ne kadar peygamber, nefslerinizin hoşlanmayacağı bir buyrukla geldiyse, büyüklük tasladınız. Öyle ki, bir kısmını yalanladınız, bir kısmın...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için: Musaya o kitabı verdik arkasından bir takım Peygamberlerle de takib ettik, hele Meryemin oğlu İsaya b
eyyi
neler verdik ve onu ruhülkudüs ile te'yit eyledik, ya artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emr ile bir Peygamber geldikçe her def'asında kafa tutarsınız kibrinize dokunduğu için kimine yalan der kimini öldürür müsünüz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki biz Musa’ya kitap verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da b
eyyi
neler verdik. Ve onu Ruh-ul-Kudüs ile te’yid ettik. Demek bir peygamber ne vakit size gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şeyi getirirse, kibirlenmek isteyeceksiniz de kiminiz tekzip edecek, kiminiz de öldüreceksiniz öyle mi?.....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun (lekad) Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik / ardından elçileri sıraladık. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık (deliller) (b
eyyi
nati) verdik ve onu Kutsal Ruh (ruhılkudüs) ile destekledik (eyyednahü). Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şeyle size gelse büyüklük taslayarak bir bölümünüz onu yalanlayacak, bir bölümünüz de onu öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, Musâya o Kitabı verdik, ondan (Musâdan) sonra da birbiri ardınca (ayni şerîatle memur) peygamberler gönderdik. Meryemin oğlu İsâye de b
eyyi
neler (gaayet açık burhanlar, mu'cizeler) verdik ve onu Ruuh-ül kuds ile destekledik. Demek, size ne vakit bir peygamber gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şey'i getirirse kibirlenmek isteyeceksiniz de kiminiz yalanlayacak, kiminiz de öldüreceksiniz, öyle mi. ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, biz Musa'ya kitab verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da b
eyyi
neler verdik. Ve onu ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Demek, bir peygamber size ne zaman gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şeyi getirirse, kibirlenmek isteyeceksiniz de; kimini yalanlayarak, kimini de öldüreceksiniz öyle mi?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Zât-ı Akdesime yemin olsun ki muhakkak Biz Mûsa'ya kitap verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem'in oğlu İsâ'ya da b
eyyi
neler verdik. Ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid ettik. Sizler ise her ne vakit nefislerinizin hoşlanmadığı bir emir ile peygamber gelince tekehhürde bulunarak bir kısmını tekzîp etmiş olacak, bir kısmını da öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Ve lekad câekum mûsâ bil b
eyyi
nâti summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
câe-kum
: size geldi
3.
mûsâ
: Musa
4.
bi el b
eyyi
nâti
: b
eyyi
nelerle, açık delillerl...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Ve andolsun ki, Musa (a.s) size b
eyyi
neler (açık deliller) ile geldi. Sonra siz onun ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz ve siz zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim hakkı için Musa size b
eyyi
nelerle gelmişti de arkasından tuttunuz danaya taptınız siz o zalimlersiniz...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun Musa size b
eyyi
nelerle gelmişti, fakat onun ardından buzağıyı (Tanrı) edindiniz ve (böylece) zalimler oldunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
«Ve şüphe yok ki Mûsa sizlere b
eyyi
neler ile geldi. Sonra siz O'nun arkasından buzağıyı tanrı ittihaz ettiniz. Siz zalim kimselersiniz.»...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin b
eyyi
nât(b
eyyi
nâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne)....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
enzelnâ
: biz indirdik
3.
ileyke
: sana
4.
âyâtin
: âyetler
...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el b
eyyi
nâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne)....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Muhakkak ki, b
eyyi
nelerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz b
eyyi
natı ve ayni bidayet olan âyâtı insanlar için biz kitabda beyan ettikten sonra ketm edenler muhakkak ki onlara Allah lâ'net eder, lâ'net şanından olanlar da lâ'net eder...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve b
eyyi
nâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
1.
şehru
: ay
2.
ramadân
: ramazan
3.
ellezî
: o ki, ki o
4.
unzile
: indirildi
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve b
eyyi
neler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Şehri Ramazan ki insanları irşad için hak fürkanı, hidayet delili b
eyyi
neler halinde Kur'an onda indirildi, onun için sizden her kim bu Ay şuhudda -ya'ni hazarda- ise onu oruç tutsun, kim de hasta yahud seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin, Allah size kolaylık irade buyuruyor zorluk irade buyurmuyor, hem buyuruyor ki sayıyı ikmal eyleyesiniz de size hidayet buyurduğu veçh üzere Allahı tekbir ile büyükleyesiniz ve gerek ki şükredesiniz...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yub
eyyi
nullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul b
eyyi
nâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, fakat, hâlâ
2.
in zelel-tum
: eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
3.
min ba'di
: sonradan
4.
...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Artık size b
eyyi
neler geldikten sonra eğer hâlâ (Allah'a ulaşan yoldan) saparsanız, o zaman Allah'ın azîz (üstün), Hakîm (hüküm sahibi) olduğunu bilin!...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size bunca b
eyyi
neler geldikten sonra yine kayarsanız eyi bilin ki Allah çok onurlu bir hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
İmdi size bunca b
eyyi
neler geldikten sonra yine kayarsanız, artık biliniz ki, Allah Teâlâ şüphesiz azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Sel benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin b
eyyi
neh(b
eyyi
netin), ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi)....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
1.
sel
: sor
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
kem
: kaç tane, nice
4.
âteynâ-hum
: onlara verdik
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul b
eyyi
nâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) b
eyyi
neler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkında ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir . Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa d...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere Peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile kitab indirdi ki nas arasında ıhtilâf ettikleri noktada hakem olsun, bunda da sırf o kitab verilenler kendilerine bunca b
eyyi
neler geldikten sonra tuttular aralarındaki ihtiras yüzünden ıhtilâfa düştüler, bunun üzerine Allah onların ıhtilâf ettikleri hakka izni ilâhîsiyle bu iman edenleri doğrudan doğru muvaffak buyurdu, öyle ya Allah di...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Yes’elûneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yub
eyyi
nullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar, sorarlar
2.
an el hamri
: şaraptan
3.
ve el meysiri
: ve kumar
4.
kul
: de, söy...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yub
eyyi
nu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yub
eyyi
nuhâ li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
Kezâlike yub
eyyi
nullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
1.
kezâlike
: işte böyle
2.
yub
eyyi
nu
: beyan ediyor, açıklıyor
3.
allâhu
: Allah
4.
lekum
: sizin için, size
...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel b
eyyi
nâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul b
eyyi
nâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu)....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
er rusulu
: resûller
3.
faddalnâ
: biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4.
ba'da-hum
: onların bir k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Ve Biz, Meryem'in oğlu İsa'ya b
eyyi
neler verdik. Ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine b
eyyi
neler (ispat vasıtaları) geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O zaman onlardan kimi îmân etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o b
eyyi
neleri verdik ve kendisini Ruhul'kudüs ile te'yid eyledik, eğer Allah dilese idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o b
eyyi
neler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah dilese idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lak...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
(Bu sûrede zikredilen) o peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyyetler verdik. Allah onlardan biri ile söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmişdir. Meryem'in oğlu İsa'ya o b
eyyi
neleri (açık âyetleri, burhanları, mu'cizeleri) biz verdik ve onu Ruhul kuds (Cebrâîl) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi onların arkasındaki (ümmet) ler, kendilerine o apaçık bürhanlar geldikten sonra, birbirini öldürmez (ler) di. Fakat ihtilâfa düşdüler. Binnetîce onlardan kimi îman e...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O resûller yok mu, Biz onların bazılarını bazıları üzerine tafdil ettik. Onlardan kimi vardır ki, Allah Teâlâ onunla mükâlemede bulunmuştur. Bazılarına da yüksek dereceler vermiştir. Meryem'in oğlu İsa'ya da b
eyyi
neler verdik ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid eyledik. Eğer Allah Teâlâ dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine o b
eyyi
neler geldikten sonra birbirini öldürüp durmazlardı. Fakat ihtilâfa düştüler, artık onlardan kimi imân etti ve onlardan kimi de kâfir oldu ve eğer Allah Teâlâ dilemiş ol...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yub
eyyi
nullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne). ...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
1.
e yeveddu
: ister mi, temenni eder mi
2.
ehadu-kum
: sizden biriniz
3.
en tekûne
: olmasını
4.
lehu
: onun
...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İn tubdûs sadakâti fe niimmâ hiy(hiye), ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min s
eyyi
âtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
1.
in
: eğer
2.
tubdû
: açıkça ortaya çıkarırsanız
3.
es sadakâti
: sadakalar
4.
fe
: o zaman, o taktirde, işte
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Kad kâne lekum âyetun fî fieteynil tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra’yel ayn(ayni), vallâhu yû
eyyi
du bi nasrihî men yeşâ’(yeşâu) inne fî zâlike le ibreten li ulîl ebsâr(ebsâri). ...
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
1.
kad kâne
: olmuştu
2.
lekum
: sizin için
3.
âyetun
: âyet, ibret
4.
fî fieteyni
: iki topluluk hakkında, toplul...
Ali-İmran Suresi, 27. Ayet:
Tûlicul leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leyl(leyli), ve tuhricul hayya minel m
eyyi
ti ve tuhricul m
eyyi
te minel hayy(hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb(hısâbın). ...
Ali-İmran Suresi, 27. Ayet:
1.
tûlicu el leyle
: geceyi sokarsın
2.
fî en nehâri
: gündüzün içine
3.
ve tûlicu en nehâra
: ve gündüzü sokarsın
4.
fî el ley...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Fe nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve s
eyyi
den ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihîn(sâlihîne). ...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
1.
fe nâdet-hu el melâiketu
: bunun üzerine, melekler ona nida etti
2.
ve huve
: ve o
3.
kâimun yusallî
: ayakta namaz kılıyor
4.
...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine, o (Zekeriyya A.S) mihrabda kaim olarak namaz kılarken, melekler, "Allah'ın, onu, "Allah'tan bir kelimeyi (Hazreti İsa'yı) tasdik edici olarak, s
eyyi
d, nefsine hakim, ve Nebî olan, salihlerden "Yahya" ile müjdelediğini" nidâ ettiler (bildirdiler)....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike Ona nida etti: "Allâh'tan sana Bi-kelimeyi (İsa - özel kuvvelerin açığa çıktığı Allâh kelimesini) tasdik edici, s
eyyi
d (kuvvelerinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk'ı yaşayan) Yahya'yı müjdeler. "...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriya mihrapta kâim olarak namaz kılmakta iken ona melekler nidâ etti: «Muhakkak Allah Teâlâ sana Allah tarafından olan bir kelimeyi musaddık ve s
eyyi
d ve nefsine hakim ve sâlihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjde eder.»...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul b
eyyi
nât(b
eyyi
nâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne). ...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmânlarından sonra inkâr eden kavmi, Allah nasıl hidayete erdirir? Ve onlar, Resûl'ün Hak olduğuna şahit oldular ve onlara b
eyyi
neler (açık deliller) geldi. Ve Allah, zâlimler kavmini hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
nasıl muvaffak eder Allah? bir kavmi ki kendilerine b
eyyi
neler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna şehadet getirmişler iken imanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Fîhi âyâtun b
eyyi
nâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
1.
fîhi
: orada
2.
âyâtun
: âyetler, deliller, kanıtlar
3.
b
eyyi
nâtun
: açık b
eyyi
neler
4.
makâmu ibrâhîme
: Hz. İ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada (Beytullah'da) açık b
eyyi
neler, Hz.İbrâhîm'in makamı vardır. Ve kim oraya girerse emin (emniyette) olur. Ona yol bulmaya (Hacc'a gitmeye) gücü yetenlere, Allah için o Beyt'in hac edilmesi, insanların üzerine (farz)dır. Ve kim inkâr ederse, artık muhakkak ki Allah, âlemlerden ganidir (hiçbir şeye muhtaç değildir)....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yub
eyyi
nullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
1.
ve ı'tasımû
: ve sarılın
2.
bi habli allâhi
: Allah'ın ipine
3.
cemîân
: topluca, hepiniz
4.
ve lâ teferrekû
: ...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve lâ tekûnû kellezîne teferrakû vahtelefû min ba’di mâ câehumul b
eyyi
nât(b
eyyi
nâtu), ve ulâike lehum azâbun azîm(azîmun)....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
1.
ve lâ tekûnû
: ve olmayın
2.
ke ellezîne
: onlar gibi
3.
teferrakû
: ayrıldılar
4.
ve ihtelefû
: ve ihtilâfa, a...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve kendilerine b
eyyi
neler (açık deliller) geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Ve işte onlar, onlar için “azîm azap” vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve şunlar: Şu kendilerine b
eyyi
neler geldikten sonra ayrılık çıkarıb ihtilâf edenler gibi olmayın, onlar için büyük bir azab var...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve kendilerine b
eyyi
neler geldikten sonra ayrılık çıkarıp ihtilâfa düşenler gibi de olmayınız. Ve işte onlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
İn temseskum hasenetun tesû’hum, ve in tusibkum s
eyyi
etun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum keyduhum şey’a(şey’en), innallâhe bi mâ ya’melûne muhît(muhîtun). ...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
1.
in temses-kum
: eğer size değerse, dokunursa
2.
hasenetun
: hasene, iyilik, güzellik
3.
tesû'-hum
: onları hüzünlendirir
4.
...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Şayet size bir hasenat (güzellik) dokunursa onları hüzünlendirir. Ve şayet size bir s
eyyi
at (kötülük) isabet ederse, onunla ferahlanırlar (ona sevinirler). Ve eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız, onların hileleri size hiçbir şeyle zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını (ilmi ile) kuşatandır (bilendir)....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Ve ke
eyyi
n min nebiyyin kâtele, meahu rıbbiyyûne kesîr(kesîrun), fe mâ vehenû li mâ asâbehum fî sebîlillâhi ve mâ daufû ve mestekânû vallâhu yuhibbus sâbirîn(sâbirîne)....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
1.
ve ke
eyyi
n
: ve niceleri
2.
min nebiyyin
: peygamberlerden
3.
kâtele
: savaştı
4.
mea-hu
: onunla beraber
<...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Ellezîne kâlû innallâhe ahide ileynâ ellâ nu’mine li resûlin hattâ ye’tiyenâ bi kurbânin te’kuluhun nâr(nâru), kul kad câekum rusulun min kablî bil b
eyyi
nâti ve billezî kultum fe lime kateltumûhum in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne). ...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
kâlû
: dediler
3.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
4.
ahide
: ahd etti
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar, "Muhakkak ki Allah, “bize ateşin yiyeceği bir kurbanı getirinceye kadar, hiçbir Resûl'e“ îmân etmememiz için bize ahdetti" dediler. Onlara de ki: "Benden önce Resûller, b
eyyi
nelerle ve sizin söylediğiniz o şey ile size gelmişlerdi. Eğer siz sâdıklar (doğru söyleyenler) iseniz, o halde onları niçin öldürdünüz....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar ki «Allah dediler: bize şöyle and verdi: bize ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar hiç bir Resule iman etmiyeceğiz» de ki size benden evvel bir takım Resuller b
eyyi
nelerle gelmiş ve o dediğinizi de getirmiş idi ya onları niçin katlettiniz doğru iseniz?...
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Fe in kezzebûke fe kad kuzzibe rusulun min kablike câu bil b
eyyi
nâti vez zuburi vel kitâbil munîr(munîri)....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
1.
fe in kezzebûke
: artık seni yalanlarlarsa
2.
fe kad kuzzibe
: oysa, halbuki, öyle ki yalanlanmıştı
3.
rusulun
: resûller, elçiler
4.
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Şimdi seni tekzib ettilerse senden evvel de bir çok Resuller tekzib olundu ki o b
eyyi
neler ve o hikmetli sahifeler, ve o nurlu kitab ile gelmişlerdi...
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
İmdi seni tekzîp ederlerse şüphe yok senden evvel de peygamberler tekzîp olunmuşlardı ki, b
eyyi
neler ile, hikmet dolu sahifeler ve nûrlu kitap ile gelmişlerdi....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tub
eyyi
nunnehu lin nâsi ve lâ tektumûneh(tektumûnehu), fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe bi’se mâ yeşterûn(yeşterûne). ...
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
1.
ve iz ehaze allâhu
: ve Allah ... almıştı
2.
mîsâka
: misâk, kesin söz, yemin
3.
ellezîne
: onlar
4.
ûtû el kitâbe
...
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ s
eyyi
âtinâ ve teveffenâ meal ebrâr(ebrâri). ...
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
inne-nâ
: muhakkak ki biz
3.
semi'nâ
: işittik
4.
munâdiyen
: nida eden, davetçi
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
Rabbimiz! Muhakkak ki biz, “Rabbiniz'e âmenû olun” diye îmâna davet eden davetçiyi işittik, böylece îmân ettik (davetçiye tâbî olarak âmenû olduk) Rabbimiz artık bizim günahlarımızı mağfiret et, s
eyyi
atlarımızı ört ve bizi ebrar olan (Allah'a ulaşan ve veli olan cennetlik) kullarınla beraber vefat ettir....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Festecâbe lehum rabbuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba’dukum min ba’d(ba’dın), fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum s
eyyi
âtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâr(enhâru), sevâben min indillâh(indillâhi) vallâhu indehû husnus sevâb(sevâbi)....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
1.
fe istecâbe
: o zaman, icabet etti, dualarına cevap verdi
2.
lehum
: onlara, onlar için
3.
rabbu-hum
: onların Rabbi
4.
ennî...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
O zaman Rab'leri, onların dualarına icabet etti. (Şöyle buyurdu): Sizden erkek veya kadın amel edenin amelini, Ben kesinlikle zayi etmem. Siz birbirinizdensiniz. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Ben'im yolumda işkenceye uğrayanların, savaşanların ve öldürülenlerin s
eyyi
atlarını mutlaka örteceğim. Ve onları mutlaka, altlarından nehirler akan cennetlere sokacağım, Allah'ın katından bir mükâfat olarak. Ve Allah, O'nun katında mükâfatların en güzelidir....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Ve leysetit tevbetu lillezîne ya’melûnes s
eyyi
ât(s
eyyi
âti), hattâ izâ hadara ehadehumul mevtu kâle innî tubtul’âne ve lâllezîne yemûtûne ve hum kuffâr(kuffârun). Ulâike a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen)....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
1.
ve leyset(i)
: ve değil
2.
et tevbetu
: tövbe
3.
li ellezîne
: onların
4.
ya'melûne
: yapıyorlar
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Ve onlardan birine (kendilerine) ölüm gelinceye kadar s
eyyi
at işleyenlerden (kötülük yapanlardan), “Gerçekten ben, şimdi tövbe ettim." diyen birinin tövbesi, tövbe değildir. Ve kâfir olarak ölenlerin tövbesi de (tövbe değildir). İşte onlar, onlar için “elim azap” hazırladık....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ yahıllu lekum en terisûn nisâe kerhâ(kerhen). Ve lâ ta’dulûhunne li tezhebû bi ba’dı mâ âteytumûhunne illâ en ye’tîne bi fâhışetin mub
eyyi
neh(mub
eyyi
netin), ve âşirûhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), fe in kerihtumûhunne fe asâ en tekrahû şey’en ve yec’alallâhu fîhi hayran kesîrâ(kesîran)....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
4.
lâ yahıllu...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Yurîdullâhu li yub
eyyi
ne lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum. Vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
1.
yurîdu
: diler, ister
2.
allâhu
: Allah
3.
li yub
eyyi
ne
: açıklamak için, açıklamayı
4.
lekum
: sizin için, siz...
Nisa Suresi, 31. Ayet:
İn tectenibû kebâira mâ tunhevne anhu nukeffir ankum s
eyyi
âtikum ve nudhılkum mudhalen kerîmâ(kerîmen)....
Nisa Suresi, 31. Ayet:
1.
in tectenibû
: eğer çekinirseniz, kaçınırsanız
2.
kebâira
: büyükler
3.
mâ tunhevne
: yasaklandığınız şeyler
4.
an-hu
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin). Ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum s
eyyi
etun yekûlû hâzihî min indike. Kul kullun min indillâh(indillâhi). Fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen)....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
1.
eyne mâ
: nerede
2.
tekûnû
: olursunuz
3.
yudrik-kum
: size yetişir, erişir
4.
el mevtu
: ölüm
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min s
eyyi
etin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen). Ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
1.
mâ
: şey (ne ise)
2.
esâbe-ke
: sana isabet etti
3.
min hasenetin
: bir güzellik, bir iyilik
4.
fe
: işte o
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana iyilikten (hasenatdan) ne isabet ederse, işte o Allah'tandır. Ve sana kötülükten (s
eyyi
attan) ne isabet ederse, o taktirde o, kendi nefsindendir (derecat kaybedecek bir şey yapmandan dolayıdır). Ve seni, insanlara Resûl olarak gönderdik ve şahit olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Ve yekûlûne tâatun, fe izâ berazû min indike beyyete tâifetun minhum gayrallezî tekûl(tekûlu). Vallâhu yektubu mâ yub
eyyi
tûn(yub
eyyi
tûne), fe a’rıd anhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve diyorlar
2.
tâatun
: itaat, bağlılık, kabul etme
3.
fe
: sonra
4.
izâ berazû
: ayrıldıkları za...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten s
eyyi
eten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten)....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
1.
men
: kim, kimse, kişi
2.
yeşfa'
: şefaat eder, yardımcı olur
3.
şefâaten haseneten
: güzel şefaat, iyiliğe yardım etme
4.
y...
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Yestahfûne minen nâsi ve lâ yestahfûne minallâhi ve huve meahum iz yub
eyyi
tûne mâ lâ yardâ minel kavl(kavli). Ve kânallâhu bi mâ ya’melûne muhîtâ(muhîtan)....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
1.
yestahfûne
: gizlerler
2.
min en nâsi
: insanlardan
3.
ve
: ve
4.
lâ yestahfûne
: gizleyemezler
Nisa Suresi, 153. Ayet:
Yes’eluke ehlul kitâbi en tunezzile aleyhim kitâben mines semâi fe kad seelû mûsâ ekbera min zâlike fe kâlû erinâllâhe cehraten fe ehazethumus sâikatu bi zulmihim, summettehazûl ıcle min ba’di mâ câethumul b
eyyi
nâtu fe afevnâ an zâlik(zâlike), ve âteynâ mûsâ sultânen mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 153. Ayet:
1.
yes'elu-ke
: senden istiyorlar
2.
ehlu el kitâbi
: Kitap ehli
3.
en tunezzile
: indirmeni
4.
aleyhim
: onlara
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yub
eyyi
nullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
1.
yesteftûne-ke
: senden fetva istiyorlar, soruyorlar
2.
kul
: de, söyle
3.
allâhu
: Allah
4.
yuftî-kum
: size fe...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum s
eyyi
âtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ehaze allâhu
: Allâh (c.c.) aldı
3.
mîsâka
: mîsâk
4.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yub
eyyi
nu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey Kitap ehli (sahipleri)!
2.
kad câe-kum
: size gelmişti
3.
resûlu-nâ
: Resûlümüz
4.
yub
eyyi
nu lekum
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yub
eyyi
nu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey Kitab ehli
2.
kad câe-kum
: size gelmişti
3.
resûlu-nâ
: Resul'ümüz
4.
yub
eyyi
nu lekum
:...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil b
eyyi
nâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
1.
min ecli zâlike
: bundan dolayı
2.
ketebnâ
: yazdık
3.
alâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
4.
ennehu men
: kim...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu ecilden Beni İsraîle kitabda bildirmiştik ki her kim bir nefsi bir nefis mukabili veya yer yüzünde bir fesadı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur, kim de bir adamın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur; Celâlim hakkı için Resullerimiz onlara b
eyyi
nelerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu bütün bunların arkasından hâlâ yer yüzünde fesad ve cinayette israf etmekte bulunuyorlar...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayıdır ki İsrâîl oğullarına şu hakıykatı hükmetdik: Kim bir canı, bir can mukaabilinde veya yer yüzünde bir fesâd çıkarmakdan dolayı olmayarak, öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun ki peygamberimiz onlara b
eyyi
neler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişdi. Sonra hakıykaten yine içlerinden bir çoğudur ki bunların arkasından, (haalâ) yer yüzünde (fesâd ve cînâyet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır. ...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayı İsrailoğullarının üzerine yazdık ki, her kim bir şahsı, bir şahıs mukabilinde veya yerdeki bir fesattan dolayı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur ve her kim de bir şahsın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanları ihya etmiş gibi olur. And olsun ki, Bizim peygamberlerimiz onlara b
eyyi
neler ile gelmişlerdir. Sonra onlardan birçokları bunu müteakib yeryüzünde muhakkak müsrif kimseler olmuşlardır....
Maidə Suresi, 38. Ayet:
Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir mü
eyyi
de olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Maidə Suresi, 38. Ayet:
Hırsızlık eden erkeğe ve hırsızlık eden kadına gelince, işlemiş oldukları fiillere karşılık, Allahtan (gelen) caydırıcı bir mü
eyyi
de olarak her ikisinin ellerini kesin: zira Allah kudretlidir, hikmet sahibidir....
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Ve lev enne ehlel kitâbi âmenû vettekav le keffernâ anhum s
eyyi
âtihim ve le edhalnâhum cennâtin naîm(naîmi)....
Maidə Suresi, 65. Ayet:
1.
ve lev enne
: ve şayet, eğer olsa
2.
ehle el kitâbi
: kitap ehli, kitap sahipleri
3.
âmenû
: âmenû oldular, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dilediler
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nub
eyyi
nu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ resûlun
: ancak sad...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yub
eyyi
nullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
İz kâlellâhu yâ îsebne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehl(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil b
eyyi
nâti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 110. Ayet: