Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Həşr Suresi, 11. Ayet:
Münafiqlərin kitab əhlindən inkar edən qardaşlarına: “Əgər siz yurdunuzdan çıxarılsanız, əlbəttə, biz də sizinlə birlikdə çıxacağıq. Sizin əleyhinizdə heç kimə itaət etmərik! Əgər onlar sizinlə vuruşarlarsa, mütləq sizə yardım edəcəyik!” - dediklərini görmədinmi? Allah onların yalançı olduqlarına şahidlik edir. (Yuxarıdakı ayədə münafiqlərin başçısı Abdullah ibn Üb
eyyin
yəhudilərdən Nəzir oğulları ilə məktublaşmasına işarə edilir.)...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ant olsun ki Musa'ya Kitap'ı verdik. Ardı sıra resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da B
eyyin
at'ı verdik ve O'nu Kudus'un Ruhu ile destekledik. Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şey getirdiyse, büyüklük taslayarak kimini yalanlayıp, kimini de öldürmediniz mi?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Gerçekten Musa size b
eyyin
at ile geldi. Sonra siz onun arkasından buzağı figürünü yaptınız. İşte siz, o zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçiler ki her birine farklı lütuflarda bulunduk. Allah, onların kimisi ile konuşmuş, kimisinin de derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya b
eyyin
eler verdik ve onu Kudus'un Ruhu ile destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, bunca açık kanıttan sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Yalnız onlar ihtilafa düştüler; onlardan kimisi iman etti, yine onlardan kimisi de inkar etti. Eğer Allah dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Ancak, Allah neyi dilerse onu yapar....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla." Hani seni Kudus'un Ruhu ile desteklemiştim, insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Ve hani Ben'im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey tasarlıyordun ve ona üflüyordun, Ben'im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abrası Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Hani Ben'im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları'nı senden uzaklaş...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Veya "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha iyi doğru yolda olurduk." dememeniz için, Rabb'inizden size apaçık bir b
eyyin
at, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp, ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik: "Ey halkım: Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir b
eyyin
at gelmiştir. İşte şu Allah'ın dişi devesi, sizin için bir ayettir. Bırakın onu, Allah'ın arzında otlasın. Kötü bir amaçla ona yaklaşmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar." dedi....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı. Dedi ki: "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir b
eyyin
at gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanlara mallarını eksik vermeyin. Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer mü'minler iseniz bu, sizin için hayırlı olandır."...
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o beldeler ki sana bazı haberlerini anlatıyoruz. Resulleri onlara b
eyyin
at getirmişlerdi. Ancak onlar, daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmak istemediler. Allah Kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
"Allah adına, hakikatten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size, Rabb'inizden açık b
eyyin
elerle geldim. Öyleyse İsrailoğulları'nı benimle gönder."...
İbrahim Suresi, 9. Ayet:
Sizden öncekilerin; Nuh, Âd, Semud halklarının ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Allah'tan başkası onları bilmez. Resulleri onlara b
eyyin
elerle geldiği halde onlar zorla susturmaya çalışarak: "Biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi küfrediyoruz; bizi çağırdığınız şey konusunda kaygı verici ikilem içindeyiz." dediler....
Nəhl Suresi, 44. Ayet:
Onları b
eyyin
elerle zeburlarla gönderdik. Sana da zikri indirdik. İnsanlara, kendilerine indirileni beyan edesin. Ki böylece düşünüp öğüt alırlar....
Nur Suresi, 1. Ayet:
Bu indirip, farz kıldığımız bir suredir. Onda b
eyyin
at ayetler ortaya koyduk. Umulur ki öğüt alırsınız....
Rum Suresi, 47. Ayet:
Ant olsun ki, senden önce, birçok resulü halklarına gönderdik. Onlara b
eyyin
eler getirdiler. Ardından suçlulardan intikam aldık. Mü'min kimselere yardım etmek Bize hak oldu....
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra yakardıklarınıza bir bakın bakalım! Onların, yeryüzünde yarattıkları bir şey varsa bana gösterin! Yoksa onların göklerde bir ortakları mı var? Ya da onlara bir kitap verdik de onlar, ondan bir b
eyyin
e üzerinde midirler? Hayır, hayır! Zalimlerin birbirlerine verdikleri sözler, aldatmacadan başka bir şey değildir....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Îsa, apaçık b
eyyin
elerle geldiği zaman: "Ben size Hikmeti getirdim. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah için takvalı olun ve bana itaat edin." dedi....
Hədid Suresi, 25. Ayet:
Ant olsun ki resullerimizi b
eyyin
elerle gönderdik. Ve insanlar haktan yana olsunlar diye resullerle birlikte Kitap'ı ve mizanı indirdik. Ayrıca kendisinde büyük bir güç ve insanlar için pek çok yararlar bulunan demiri indirdik, Kendisine ve resullerine, onların gıyabında destek olan kimseler açıkça bilinsin! Kuşkusuz Allah, Mutlak Güç Sahibi'dir, Mutlak Üstün Olan'dır....
Səff Suresi, 6. Ayet:
Hani Meryem oğlu Îsa: "Ey İsrailoğulları! Ben, elinizdeki Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek olan, adı ahmed olan bir resulü müjdeleyen Allah'ın Resul'üyüm." demişti. Fakat onlara b
eyyin
eler getirince, onlar: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler....
Beyyinə Suresi, 1. Ayet:
Kitap Ehli'nden ve Müşriklerden Kafirler kendilerine b
eyyin
e gelmeden ayrılığa düşmüş değillerdi....
Beyyinə Suresi, 4. Ayet:
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine b
eyyin
e geldikten sonra ayrılığa düştüler....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yub
eyyin
lenâ mâ hiy(hiye), kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikr(bikrun), avânun beyne zâlik(zalike) fef’alû mâ tu’merûn(tu’merune)....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ
: bize, bizim için
4.
rabbe-ke
: senin Rabbin
...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için rabbine dua et de onun niteliğini / durumunu (hiy) bize açıklasın / bildirsin (yüb
eyyin
)". (Musa) Dedi ki: "O diyor ki, o ne yaşlı, ne de genç, ikisinin ortasında / arasında (avanün) bir sığırdır. Artık buyrulduğunuzu yapın / yerine getirin."...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yub
eyyin
lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne)....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
1.
kâlû ûd'u
: dua et dediler
2.
lenâ rabbe-ke
: bizim için Rabbine
3.
yub
eyyin
: açıklasın
4.
lenâ
: bize
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yub
eyyin
lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne)....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ rabbe-ke
: bizim için Rabbine
4.
yub
eyyin
: açıklasın
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için rabbine dua et de onun niteliğini / durumunu (hiye) bize (biraz daha) açıklasın / bildirsin (yüb
eyyin
)". Çünkü bize göre sığırlar birbirine benziyor. Tanrı dilerse doğru yolu / doğruyu (muhtedun) buluruz"....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel b
eyyin
âti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
el kitâbe
: kitap
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya b
eyyin
eler (açık deliller) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki Musa'ya (Kitap) hakikat bilgisi verdik; ondan sonra da birbiri ardınca içinizden Rasûllerle takviye ettik. Meryemoğlu İsa'ya da b
eyyin
eler (hakikat bilgisinin apaçık tasdiki olan hâller) verdik. Onu Ruh-ül Kuds (Onda açığa çıkardığımız kuvve) ile teyit ettik. Nefsinizi yüceltmek uğruna, ne zaman hevânıza uymayan gerçekleri dillendiren Rasûller gelse, onların bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya o kitabı verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da b
eyyin
eler (açık belgeler ve mu'cizeler) verdik ve O' nu Ruhu'l-Kuds (Melek Cebrail) ile de destekledik. (Bütün bu peygamberler aynı esas ve çoğu aynı şeriat üzerine birbirini takip edip İsrail oğullarına gönderildiği halde) Size (Ey Yahudiler!) Ne kadar peygamber, nefslerinizin hoşlanmayacağı bir buyrukla geldiyse, büyüklük tasladınız. Öyle ki, bir kısmını yalanladınız, bir kısmın...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için: Musaya o kitabı verdik arkasından bir takım Peygamberlerle de takib ettik, hele Meryemin oğlu İsaya b
eyyin
eler verdik ve onu ruhülkudüs ile te'yit eyledik, ya artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emr ile bir Peygamber geldikçe her def'asında kafa tutarsınız kibrinize dokunduğu için kimine yalan der kimini öldürür müsünüz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki biz Musa’ya kitap verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da b
eyyin
eler verdik. Ve onu Ruh-ul-Kudüs ile te’yid ettik. Demek bir peygamber ne vakit size gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şeyi getirirse, kibirlenmek isteyeceksiniz de kiminiz tekzip edecek, kiminiz de öldüreceksiniz öyle mi?.....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun (lekad) Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik / ardından elçileri sıraladık. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık (deliller) (b
eyyin
ati) verdik ve onu Kutsal Ruh (ruhılkudüs) ile destekledik (eyyednahü). Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şeyle size gelse büyüklük taslayarak bir bölümünüz onu yalanlayacak, bir bölümünüz de onu öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, Musâya o Kitabı verdik, ondan (Musâdan) sonra da birbiri ardınca (ayni şerîatle memur) peygamberler gönderdik. Meryemin oğlu İsâye de b
eyyin
eler (gaayet açık burhanlar, mu'cizeler) verdik ve onu Ruuh-ül kuds ile destekledik. Demek, size ne vakit bir peygamber gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şey'i getirirse kibirlenmek isteyeceksiniz de kiminiz yalanlayacak, kiminiz de öldüreceksiniz, öyle mi. ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, biz Musa'ya kitab verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da b
eyyin
eler verdik. Ve onu ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Demek, bir peygamber size ne zaman gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şeyi getirirse, kibirlenmek isteyeceksiniz de; kimini yalanlayarak, kimini de öldüreceksiniz öyle mi?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Zât-ı Akdesime yemin olsun ki muhakkak Biz Mûsa'ya kitap verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem'in oğlu İsâ'ya da b
eyyin
eler verdik. Ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid ettik. Sizler ise her ne vakit nefislerinizin hoşlanmadığı bir emir ile peygamber gelince tekehhürde bulunarak bir kısmını tekzîp etmiş olacak, bir kısmını da öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Ve lekad câekum mûsâ bil b
eyyin
âti summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
câe-kum
: size geldi
3.
mûsâ
: Musa
4.
bi el b
eyyin
âti
: b
eyyin
elerle, açık delillerl...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Ve andolsun ki, Musa (a.s) size b
eyyin
eler (açık deliller) ile geldi. Sonra siz onun ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz ve siz zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim hakkı için Musa size b
eyyin
elerle gelmişti de arkasından tuttunuz danaya taptınız siz o zalimlersiniz...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun Musa size b
eyyin
elerle gelmişti, fakat onun ardından buzağıyı (Tanrı) edindiniz ve (böylece) zalimler oldunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
«Ve şüphe yok ki Mûsa sizlere b
eyyin
eler ile geldi. Sonra siz O'nun arkasından buzağıyı tanrı ittihaz ettiniz. Siz zalim kimselersiniz.»...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin b
eyyin
ât(b
eyyin
âtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne)....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
enzelnâ
: biz indirdik
3.
ileyke
: sana
4.
âyâtin
: âyetler
...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el b
eyyin
âti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne)....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Muhakkak ki, b
eyyin
elerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz b
eyyin
atı ve ayni bidayet olan âyâtı insanlar için biz kitabda beyan ettikten sonra ketm edenler muhakkak ki onlara Allah lâ'net eder, lâ'net şanından olanlar da lâ'net eder...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve b
eyyin
âtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
1.
şehru
: ay
2.
ramadân
: ramazan
3.
ellezî
: o ki, ki o
4.
unzile
: indirildi
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve b
eyyin
eler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Şehri Ramazan ki insanları irşad için hak fürkanı, hidayet delili b
eyyin
eler halinde Kur'an onda indirildi, onun için sizden her kim bu Ay şuhudda -ya'ni hazarda- ise onu oruç tutsun, kim de hasta yahud seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin, Allah size kolaylık irade buyuruyor zorluk irade buyurmuyor, hem buyuruyor ki sayıyı ikmal eyleyesiniz de size hidayet buyurduğu veçh üzere Allahı tekbir ile büyükleyesiniz ve gerek ki şükredesiniz...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yub
eyyin
ullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul b
eyyin
âtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, fakat, hâlâ
2.
in zelel-tum
: eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
3.
min ba'di
: sonradan
4.
...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Artık size b
eyyin
eler geldikten sonra eğer hâlâ (Allah'a ulaşan yoldan) saparsanız, o zaman Allah'ın azîz (üstün), Hakîm (hüküm sahibi) olduğunu bilin!...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size bunca b
eyyin
eler geldikten sonra yine kayarsanız eyi bilin ki Allah çok onurlu bir hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
İmdi size bunca b
eyyin
eler geldikten sonra yine kayarsanız, artık biliniz ki, Allah Teâlâ şüphesiz azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Sel benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin b
eyyin
eh(b
eyyin
etin), ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi)....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
1.
sel
: sor
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
kem
: kaç tane, nice
4.
âteynâ-hum
: onlara verdik
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul b
eyyin
âtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) b
eyyin
eler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkında ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir . Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa d...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere Peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile kitab indirdi ki nas arasında ıhtilâf ettikleri noktada hakem olsun, bunda da sırf o kitab verilenler kendilerine bunca b
eyyin
eler geldikten sonra tuttular aralarındaki ihtiras yüzünden ıhtilâfa düştüler, bunun üzerine Allah onların ıhtilâf ettikleri hakka izni ilâhîsiyle bu iman edenleri doğrudan doğru muvaffak buyurdu, öyle ya Allah di...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Yes’elûneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yub
eyyin
ullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar, sorarlar
2.
an el hamri
: şaraptan
3.
ve el meysiri
: ve kumar
4.
kul
: de, söy...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yub
eyyin
u âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yub
eyyin
uhâ li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
Kezâlike yub
eyyin
ullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
1.
kezâlike
: işte böyle
2.
yub
eyyin
u
: beyan ediyor, açıklıyor
3.
allâhu
: Allah
4.
lekum
: sizin için, size
...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel b
eyyin
âti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul b
eyyin
âtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu)....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
er rusulu
: resûller
3.
faddalnâ
: biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4.
ba'da-hum
: onların bir k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Ve Biz, Meryem'in oğlu İsa'ya b
eyyin
eler verdik. Ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine b
eyyin
eler (ispat vasıtaları) geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O zaman onlardan kimi îmân etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o b
eyyin
eleri verdik ve kendisini Ruhul'kudüs ile te'yid eyledik, eğer Allah dilese idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o b
eyyin
eler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah dilese idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lak...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
(Bu sûrede zikredilen) o peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyyetler verdik. Allah onlardan biri ile söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmişdir. Meryem'in oğlu İsa'ya o b
eyyin
eleri (açık âyetleri, burhanları, mu'cizeleri) biz verdik ve onu Ruhul kuds (Cebrâîl) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi onların arkasındaki (ümmet) ler, kendilerine o apaçık bürhanlar geldikten sonra, birbirini öldürmez (ler) di. Fakat ihtilâfa düşdüler. Binnetîce onlardan kimi îman e...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O resûller yok mu, Biz onların bazılarını bazıları üzerine tafdil ettik. Onlardan kimi vardır ki, Allah Teâlâ onunla mükâlemede bulunmuştur. Bazılarına da yüksek dereceler vermiştir. Meryem'in oğlu İsa'ya da b
eyyin
eler verdik ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid eyledik. Eğer Allah Teâlâ dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine o b
eyyin
eler geldikten sonra birbirini öldürüp durmazlardı. Fakat ihtilâfa düştüler, artık onlardan kimi imân etti ve onlardan kimi de kâfir oldu ve eğer Allah Teâlâ dilemiş ol...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yub
eyyin
ullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne). ...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
1.
e yeveddu
: ister mi, temenni eder mi
2.
ehadu-kum
: sizden biriniz
3.
en tekûne
: olmasını
4.
lehu
: onun
...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul b
eyyin
ât(b
eyyin
âtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne). ...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmânlarından sonra inkâr eden kavmi, Allah nasıl hidayete erdirir? Ve onlar, Resûl'ün Hak olduğuna şahit oldular ve onlara b
eyyin
eler (açık deliller) geldi. Ve Allah, zâlimler kavmini hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
nasıl muvaffak eder Allah? bir kavmi ki kendilerine b
eyyin
eler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna şehadet getirmişler iken imanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Fîhi âyâtun b
eyyin
âtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
1.
fîhi
: orada
2.
âyâtun
: âyetler, deliller, kanıtlar
3.
b
eyyin
âtun
: açık b
eyyin
eler
4.
makâmu ibrâhîme
: Hz. İ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada (Beytullah'da) açık b
eyyin
eler, Hz.İbrâhîm'in makamı vardır. Ve kim oraya girerse emin (emniyette) olur. Ona yol bulmaya (Hacc'a gitmeye) gücü yetenlere, Allah için o Beyt'in hac edilmesi, insanların üzerine (farz)dır. Ve kim inkâr ederse, artık muhakkak ki Allah, âlemlerden ganidir (hiçbir şeye muhtaç değildir)....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yub
eyyin
ullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
1.
ve ı'tasımû
: ve sarılın
2.
bi habli allâhi
: Allah'ın ipine
3.
cemîân
: topluca, hepiniz
4.
ve lâ teferrekû
: ...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve lâ tekûnû kellezîne teferrakû vahtelefû min ba’di mâ câehumul b
eyyin
ât(b
eyyin
âtu), ve ulâike lehum azâbun azîm(azîmun)....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
1.
ve lâ tekûnû
: ve olmayın
2.
ke ellezîne
: onlar gibi
3.
teferrakû
: ayrıldılar
4.
ve ihtelefû
: ve ihtilâfa, a...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve kendilerine b
eyyin
eler (açık deliller) geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Ve işte onlar, onlar için “azîm azap” vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve şunlar: Şu kendilerine b
eyyin
eler geldikten sonra ayrılık çıkarıb ihtilâf edenler gibi olmayın, onlar için büyük bir azab var...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve kendilerine b
eyyin
eler geldikten sonra ayrılık çıkarıp ihtilâfa düşenler gibi de olmayınız. Ve işte onlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Ve ke
eyyin
min nebiyyin kâtele, meahu rıbbiyyûne kesîr(kesîrun), fe mâ vehenû li mâ asâbehum fî sebîlillâhi ve mâ daufû ve mestekânû vallâhu yuhibbus sâbirîn(sâbirîne)....
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
1.
ve ke
eyyin
: ve niceleri
2.
min nebiyyin
: peygamberlerden
3.
kâtele
: savaştı
4.
mea-hu
: onunla beraber
<...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Ellezîne kâlû innallâhe ahide ileynâ ellâ nu’mine li resûlin hattâ ye’tiyenâ bi kurbânin te’kuluhun nâr(nâru), kul kad câekum rusulun min kablî bil b
eyyin
âti ve billezî kultum fe lime kateltumûhum in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne). ...
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
kâlû
: dediler
3.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
4.
ahide
: ahd etti
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar, "Muhakkak ki Allah, “bize ateşin yiyeceği bir kurbanı getirinceye kadar, hiçbir Resûl'e“ îmân etmememiz için bize ahdetti" dediler. Onlara de ki: "Benden önce Resûller, b
eyyin
elerle ve sizin söylediğiniz o şey ile size gelmişlerdi. Eğer siz sâdıklar (doğru söyleyenler) iseniz, o halde onları niçin öldürdünüz....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Onlar ki «Allah dediler: bize şöyle and verdi: bize ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar hiç bir Resule iman etmiyeceğiz» de ki size benden evvel bir takım Resuller b
eyyin
elerle gelmiş ve o dediğinizi de getirmiş idi ya onları niçin katlettiniz doğru iseniz?...
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Fe in kezzebûke fe kad kuzzibe rusulun min kablike câu bil b
eyyin
âti vez zuburi vel kitâbil munîr(munîri)....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
1.
fe in kezzebûke
: artık seni yalanlarlarsa
2.
fe kad kuzzibe
: oysa, halbuki, öyle ki yalanlanmıştı
3.
rusulun
: resûller, elçiler
4.
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Şimdi seni tekzib ettilerse senden evvel de bir çok Resuller tekzib olundu ki o b
eyyin
eler ve o hikmetli sahifeler, ve o nurlu kitab ile gelmişlerdi...
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
İmdi seni tekzîp ederlerse şüphe yok senden evvel de peygamberler tekzîp olunmuşlardı ki, b
eyyin
eler ile, hikmet dolu sahifeler ve nûrlu kitap ile gelmişlerdi....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tub
eyyin
unnehu lin nâsi ve lâ tektumûneh(tektumûnehu), fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe bi’se mâ yeşterûn(yeşterûne). ...
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
1.
ve iz ehaze allâhu
: ve Allah ... almıştı
2.
mîsâka
: misâk, kesin söz, yemin
3.
ellezîne
: onlar
4.
ûtû el kitâbe
...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ yahıllu lekum en terisûn nisâe kerhâ(kerhen). Ve lâ ta’dulûhunne li tezhebû bi ba’dı mâ âteytumûhunne illâ en ye’tîne bi fâhışetin mub
eyyin
eh(mub
eyyin
etin), ve âşirûhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), fe in kerihtumûhunne fe asâ en tekrahû şey’en ve yec’alallâhu fîhi hayran kesîrâ(kesîran)....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
4.
lâ yahıllu...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Yurîdullâhu li yub
eyyin
e lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum. Vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
1.
yurîdu
: diler, ister
2.
allâhu
: Allah
3.
li yub
eyyin
e
: açıklamak için, açıklamayı
4.
lekum
: sizin için, siz...
Nisa Suresi, 153. Ayet:
Yes’eluke ehlul kitâbi en tunezzile aleyhim kitâben mines semâi fe kad seelû mûsâ ekbera min zâlike fe kâlû erinâllâhe cehraten fe ehazethumus sâikatu bi zulmihim, summettehazûl ıcle min ba’di mâ câethumul b
eyyin
âtu fe afevnâ an zâlik(zâlike), ve âteynâ mûsâ sultânen mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 153. Ayet:
1.
yes'elu-ke
: senden istiyorlar
2.
ehlu el kitâbi
: Kitap ehli
3.
en tunezzile
: indirmeni
4.
aleyhim
: onlara
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yub
eyyin
ullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
1.
yesteftûne-ke
: senden fetva istiyorlar, soruyorlar
2.
kul
: de, söyle
3.
allâhu
: Allah
4.
yuftî-kum
: size fe...
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yub
eyyin
u lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey Kitap ehli (sahipleri)!
2.
kad câe-kum
: size gelmişti
3.
resûlu-nâ
: Resûlümüz
4.
yub
eyyin
u lekum
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yub
eyyin
u lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey Kitab ehli
2.
kad câe-kum
: size gelmişti
3.
resûlu-nâ
: Resul'ümüz
4.
yub
eyyin
u lekum
:...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil b
eyyin
âti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
1.
min ecli zâlike
: bundan dolayı
2.
ketebnâ
: yazdık
3.
alâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
4.
ennehu men
: kim...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu ecilden Beni İsraîle kitabda bildirmiştik ki her kim bir nefsi bir nefis mukabili veya yer yüzünde bir fesadı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur, kim de bir adamın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur; Celâlim hakkı için Resullerimiz onlara b
eyyin
elerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu bütün bunların arkasından hâlâ yer yüzünde fesad ve cinayette israf etmekte bulunuyorlar...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayıdır ki İsrâîl oğullarına şu hakıykatı hükmetdik: Kim bir canı, bir can mukaabilinde veya yer yüzünde bir fesâd çıkarmakdan dolayı olmayarak, öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun ki peygamberimiz onlara b
eyyin
eler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişdi. Sonra hakıykaten yine içlerinden bir çoğudur ki bunların arkasından, (haalâ) yer yüzünde (fesâd ve cînâyet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır. ...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayı İsrailoğullarının üzerine yazdık ki, her kim bir şahsı, bir şahıs mukabilinde veya yerdeki bir fesattan dolayı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur ve her kim de bir şahsın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanları ihya etmiş gibi olur. And olsun ki, Bizim peygamberlerimiz onlara b
eyyin
eler ile gelmişlerdir. Sonra onlardan birçokları bunu müteakib yeryüzünde muhakkak müsrif kimseler olmuşlardır....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nub
eyyin
u lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ resûlun
: ancak sad...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yub
eyyin
ullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
İz kâlellâhu yâ îsebne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehl(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil b
eyyin
âti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
1.
iz kâle
: demişti
2.
allâhu
: Allâh (cc.)
3.
yâ îsâ ibne meryeme
: ey Meryem oğlu İsâ (as.)
4.
uzkur ni'metî
: ...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
Kul innî alâ b
eyyin
etin min rabbî, ve kezzebtum bih(bihî), mâ indî mâ testa’cilûne bih(bihî), inil hukmu illâ lillâh(lillâhi), yakussul hakka ve huve hayrul fâsılîn(fâsılîne)....
Ənam Suresi, 57. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
innî
: muhakkak ki ben
3.
alâ b
eyyin
etin
: bir delil üzerinde
4.
min rabbî
: Rabbimden
<...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: “Muhakkak ki ben, Rabbimden bir b
eyyin
e (delil) üzerindeyim, ve siz onu yalanladınız. Acele ettiğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm ancak Allah'ındır. O, hakkı anlatır. Ve O (hakkı bâtıldan), fasıl fasıl ayıranların en hayırlısıdır.”...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki ben rabbımdan bir b
eyyin
e üzerindeyim, siz ise onu tekzib ettiniz, acele istediğiniz azâb benim elimde değil, huküm ancak Allahındır, o hakkı anlatır, hem o da'va fasledenlerin en hayırlısıdır...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: «Ben şüphesiz Rabbimden bir b
eyyin
e üzerindeyim. Siz ise O'nu tekzîp ettiniz. Sizin alelacele istediğiniz şey benim yanımda değil, hüküm ise ancak Allah'ındır. Hakkı o beyan eder ve o ayırdedenlerin en hayırlısıdır.»...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: "Ben Rabbimden gelen bir b
eyyin
e üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur."...
Ənam Suresi, 105. Ayet:
Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nub
eyyin
ehu li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne)....
Ənam Suresi, 105. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
nusarrifu el âyâti
: âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz
3.
ve li yekûlû
: ve derler diye
4.
der...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Ev tekûlû lev ennâ unzile aleynel kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum b
eyyin
etun min rabbikum ve huden ve rahmeh(rahmetun), fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel azâbi bimâ kânû yasdifûn(yasdifûne). ...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
1.
ev
: veya
2.
tekûlû
: siz dersiniz
3.
lev
: eğer
4.
ennâ
: bize olsa
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Veya “Eğer bize de bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidayete ererdik.” dersiniz. İşte size Rabbinizden hidayet (hidayete erdiren), b
eyyin
e (delil) ve rahmet gelmiştir. Öyleyse kim, Allah'ın âyetlerini yalanlayandan ve O'ndan yüz çeviren kimseden daha zalimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiş olmalarından dolayı ağır (kötü) bir azapla cezalandıracağız....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yahut, 'Bize de kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk,' da diyemezsiniz. Size Rabbinizden bir delil (b
eyyin
e), bir hidayet ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. ALLAH'ın ayetlerini yalanlayıp ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yâhud demiyesiniz ki: Eğer bize kitâb indirilmiş olsa idi her halde onlardan daha ziyade muvaffak olurduk, işte size rabbınızdan b
eyyin
e geldi, hidayet de geldi, rahmet de geldi, artık Allahın âyetlerini inkâr eden ve onlardan men'a kıyam eyliyenden daha zâlim kim olur? Elbette biz o, âyetlerimizi men'a kıyam edenleri bu kabahatleri yüzünden azabın en müdhişiyle cezâlandıracağız...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yahut demeyesiniz ki, «Eğer bize kitap indirilmiş olsa idi, elbette biz onlardan daha ziyâde hidâyete ermiş olurduk». İşte size Rabbinizden b
eyyin
e de geldi, hidâyet ve rahmet de. Artık Allah Teâlâ'nın âyetlerini tekzîp edenden ve ondan (yüz) çevirenden daha zalim kimdir? Biz âyetlerimizden iraz edenleri elbette böyle irazları sebebiyle azabın en kötüsü ile cezalandıracağızdır....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Şunu da söylemelisiniz: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir b
eyyin
e, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Ve ilâ semûde ehâhum sâlihan kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, kad câetkum b
eyyin
etun min rabbikum hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten fe zerûha te’kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbun elîm(elîmun)....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
1.
ve ilâ semûde
: ve Semud'a
2.
ehâ-hum
: onların kardeşi
3.
sâlihan
: Salih
4.
kâle
: dedi
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: 'Ey halkım, ALLAH'a kulluk edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Rabbinizden, size bir b
eyyin
e (kanıt) gelmiştir. Şu ALLAH'ın devesi sizin için bir işaret olacaktır. Onu bırakın, ALLAH'ın toprağında otlasın. Ona bir zarar vermeyin; yoksa sizi acı bir azap yakalar.'...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Size Rabbinizden bir b
eyyin
e/açık bir kanıt gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin için bir mucize. Rahat bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü bir niyetle dokunmayın ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi."...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu kad câetkum b
eyyin
etun min rabbikum fe evfûl keyle vel mîzâne ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ tufsidû fîl ardı ba’de ıslahıhâ zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne). ...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
1.
ve ilâ medyene
: ve Medyen'e
2.
ehâ-hum
: onların kardeşi
3.
şuaybâ
: Şuayb
4.
kâle
: dedi
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Kardeşleri Şuayb; Medyen (kavmine)'e şöyle dedi: “Ey kavmim Allah'a kul olun! O'ndan başka sizin ilâhınız yoktur. Rabbinizden size b
eyyin
e (bir mucize, ispat edici bir açıklama) gelmiştir. Artık ölçü ve tartıya vefa edin (tam ve doğru ödeyin). İnsanların eşyalarının değerini eksiltmeyin. Yeryüzünde, O'nun ıslâhından sonra fesat (bozgunculuk) çıkarmayın. Şâyet mü'minler iseniz, işte bu sizin için hayırlıdır.”...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen kavmine de kardeşleri Şuayb Peygamberi: Ey kavmim, dedi: Allaha kulluk edin, ondan başka bir ilâhınız daha yok, işte size rabbınızdan bir b
eyyin
e geldi, artık kileyi, teraziyi tam tutun, nâsın eşyasına haksızlık etmeyin, yer yüzünü ıslahından sonra yine fesada vermeyin, bana inanırsanız bu söylediklerim sizin için hayırlıdır...
Əraf Suresi, 101. Ayet:
Tilkel kurâ nakussu aleyke min enbâihâ ve lekad câethum rusuluhum bil b
eyyin
âti fe mâ kânû liyu’minû bi mâ kezzebû min kablu kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbil kâfirîn (kâfirîne)....
Əraf Suresi, 101. Ayet:
1.
tilke el kurâ
: ülkeler işte bunlar
2.
nakussu
: anlatıyoruz
3.
aleyke
: sana
4.
min enbâi-hâ
: onların haberle...
Əraf Suresi, 101. Ayet:
Sana haberlerini anlattığımız (durumlarından bahsettiğimiz) ülkeler işte bunlar. Andolsun ki; onlara, onların resûlleri b
eyyin
eler (ispat vesikaları ve mucizelerle) geldi. Artık daha önce tekzip ettikleri (yalanladıkları) şeyden dolayı îmân etmediler. Böylece Allah kâfirlerin kalplerini tabeder....
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o memleketler, bunların başına gelenlerden bâ'zısını sana kıssa olarak nakl ediyoruz; celâlım hakkı için onlara Peygamberleri b
eyyin
elerle geldiler öyle iken iyman etmek istemediler, çünkü ondan evvel inkâr etmeği âdet etmişlerdi, Allah kâfirlerin kalblerini işte böyle tab'eder...
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o ülkeler, sana onların haberlerinden bazılarını hikaye ediyoruz. Muhakkak ki, onlara peygamberlerimiz b
eyyin
eler ile geldiler. Evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere yine imân eder olmadılar. İşte Allah Teâlâ kâfirlerin kalblerini böylece mühürler....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
Hakîkun alâ en lâ ekûle alallâhi illel hakk(hakka), kad ci’tukum bi b
eyyin
etin min rabbikum fe ersil maiye benî isrâîl(isrâîle)....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
1.
hakîkun
: doğru olan, gerçek olan, hak olan
2.
alâ
: üzerine, ...’a
3.
en lâ ekûle
: (benim) söylemememdir
4.
alâ allahi
...
Əraf Suresi, 105. Ayet:
Hak olan (doğru olan) Allah'a karşı Hakk'tan başka bir şey söylemememdir. Size Rabbinizden b
eyyin
e (açık delil, mucize) ile geldim (gelmiştim). Artık İsrailoğullarını benimle beraber gönder....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
Birinci vazifem Allaha karşı haktan başka bir şey söylememekliğimdir, hakikat ben size rabbınızdan bir b
eyyin
e ile geldim, artık Beni İsraîli benimle beraber gönder...
Əraf Suresi, 105. Ayet:
"Allah hakkında gerçek dışında birşey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur. Ben size Rabbinizden bir b
eyyin
e getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder."...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
İz entum bil udvetid dunyâ ve hum bil udvetil kusvâ ver rekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum lehteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef'ûlen li yehlike men heleke an b
eyyin
etin ve yahyâ men hayye an b
eyyin
eh (b
eyyin
etin), ve innallâhe le semîun alîm(alîmun)....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman
2.
entum
: siz
3.
bil udvetid dunyâ
(bi el udveti ed dunyâ)
(udve)
(dünya)
: vadinin yakın kenarında
: (vadinin kenarı, kıyısı)
: (edna (yakın) kelimesinin mue...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafı) idiniz ve onlar (da) vadinin uzak tarafında (Mekke tarafı) idiler ve kervan, sizden daha aşağıda idi. Ve şâyet sözleşseydiniz, zaman konusunda mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz. Ve fakat yapılması gerekli olan bir işin (emrin) yapılması, Allah'ın vukua getirmesi; helâk olanın bir b
eyyin
eden helâk olması için yaşayanın bir b
eyyin
e üzerine yaşaması içindir. Ve muhakkak ki Allah, mutlaka işitendir, bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakıt ki siz vâdînin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında, süvarileri de tam sizden aşağıda idiniz, öyleki onlarla va'dleşmiş olsa idiniz mutlak mîâdda ıhtilâf ederdiniz ve lâkin Allah mukadder bir emri yerine getirmek için o yapılmış idi ki hem helâk olan b
eyyin
eden helâk olsun, hem de yaşıyan b
eyyin
eden yaşasın ve çünkü Allah her halde semî'dir alîmdir...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu. Ta ki, ölen b
eyyin
e üzerine ölsün, yaşayan da b
eyyin
e üzerine yaşasın. Allah elbette ki çok iyi işitir, çok iyi bilir....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi medyene vel mu’tefikât(mu’tefikâti), etethum rusuluhum bil b
eyyin
at(b
eyyin
ati), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
1.
e lem ye'ti-him
: onlara gelmedi mi
2.
nebeu
: haber
3.
ellezîne min kabli-him
: onlardan önceki kimselerin
4.
kavmi nuhin
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlardan öncekilerin; Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin ve İbrâhîm kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara (kendi) resûlleri, b
eyyin
eler (açık deliller) getirdi. Öyleyse Allah, onlara zulmetmedi. Ve lâkin onlar, kendilerine zulmettiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Bunlara o kendilerinden evvelkilerin: kavmı Nuhun, Âdın, Semudün, kavmı İbrahimin, Eshabı medyenin, Mü'tefikelerin haberi gelmedi mi? Hep bunlara Peygamberleri b
eyyin
elerle gelmişlerdi, demek ki Allah onlara zulmetmiş değil idi ve lâkin kendileri kendilerine zulmediyorlardı...
Tövbə Suresi, 115. Ayet:
Ve mâ kânallâhu li yudılle kavmen ba’de iz hedâhum hattâ yub
eyyin
e lehum mâ yettekûn(yettekûne), innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Tövbə Suresi, 115. Ayet:
1.
ve mâ kâne allâhu
: ve Allah olmadı, değildir
2.
li yudılle
: saptıracak, dalâlette bırakacak
3.
kavmen
: bir kavmi
4.
ba'de...
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Ve lekad ehleknel kurûne min kablikum lemmâ zalemû ve câethum rusuluhum bil b
eyyin
âti ve mâ kânû li yu’minû, kezâlike neczil kavmel mucrimîn(mucrimîne)....
Yunus Suresi, 13. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
ehlek-nâ
: helâk ettik
3.
el kurûne
: asırlar, devirler, çağlar, o çağlarda yaşayan nesiller
4.
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Andolsun, sizden önceki devirlerde yaşayanları zulmettikleri zaman helâk ettik. Ve onlara resûlleri b
eyyin
eler (deliller) ile geldi. Ve onlar inanmadılar. Mücrim kavmi işte böyle cezalandırırız....
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Celâlim hakkı için biz sizden evvelki kurunu, kendilerine Peygamberleri b
eyyin
at ile geldikleri halde zulmettikleri ve iymana gelmeleri ıhtimali kalmadığı vakıt helâk eyledik, işte mücrim kavmleri biz böyle cezalandırırız...
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Andolsun ki, Biz sizden evvelki nice nesilleri, zulmettikleri zaman helâk ettik. Halbuki, onlara peygamberleri b
eyyin
eler ile gelmişlerdi. Onlar ise imân eder olmadılar. İşte günahkârlar olan kavmi Biz böyle cezalandırırız....
Yunus Suresi, 15. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ b
eyyin
âtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin)....
Yunus Suresi, 15. Ayet:
1.
ve izâ tutlâ
: ve okunduğu zaman
2.
aleyhim
: onlara
3.
âyâtu-nâ
: âyetlerimiz
4.
b
eyyin
âtin
: belgeler olarak,...
Yunus Suresi, 15. Ayet:
Böyle iken âyetlerimiz birer b
eyyin
e olarak karşılarında okunduğu zaman likamızı arzu etmiyenler «bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir» dediler, de ki, onu kendiliğimden değiştirmekliğim benim için olacak şey değildir, ben ancak bana vahyolunana ittiba' ederim; ben, rabbıma isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azâbından korkarım...
Yunus Suresi, 74. Ayet:
Summe beasnâ min ba’dihî rusulen ilâ kavmihim fe câûhum bil b
eyyin
âti fe mâ kânû li yu’minû bimâ kezzebû bihî min kabl(kablu), kezâlike natbeu alâ kulûbil mugtedîn(mugtedîne)....
Yunus Suresi, 74. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
beas-nâ
: biz gönderdik
3.
min ba'di-hi
: ondan sonra
4.
rusulen
: resûller
Yunus Suresi, 74. Ayet:
Sonra onun arkasından onların kavimlerine resûller gönderdik. Onlara b
eyyin
eler (açık deliller) getirdiler. Daha önce (hidayete erip sonradan) onu yalanladıklarından dolayı böylece (fıska düştükleri için) mü'min olmadılar. Haddi aşanların kalplerini işte böyle mühürleriz (tabederiz)....
Yunus Suresi, 74. Ayet:
Sonra onu müteakip kavimlerine peygamberler gönderdik. Onlara b
eyyin
eler ile geldiler. Onlar ise evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere imân eder olmadılar. İşte haddi tecavüz edenlerin kalpleri üzerine böylece mühürleriz....
Hud Suresi, 17. Ayet:
E fe men kâne alâ b
eyyin
etin min rabbihî ve yetlûhu şâhidun minhu ve min kablihî kitâbu mûsâ imâmen ve rahmeh(rahmeten), ulâike yu'minûne bih(bihî), ve men yekfur bihî minel ahzâbi fen nâru mev'ıduh(mev'ıduhu), fe lâ teku fî miryetin minhu innehul hakku min rabbike ve lâkinne ekseren nâsi lâ yu'minûn(yu'minûne)....
Hud Suresi, 17. Ayet:
1.
e fe men
: artık (o) kimse mi
2.
kâne
: oldu
3.
alâ b
eyyin
etin
: kesin bir delil üzerinde
4.
min rabbi-hi
: onu...
Hud Suresi, 17. Ayet:
Ya onlara benzer mi? artık o kim rabbından bir b
eyyin
e üzerinde bulunmuş hem bunu ondan bir şâhid ta'kıb ediyor hem de önünden bir imam ve rahmet olarak Musânın kitabı var, işte bunlar ona iyman ederler, hiziblerden her kim de ona küfrederse artık ateş onun mev'ıdidir, sakın bunda şüpheye düşme, çünkü bu haktır rabbındandır ve lâkin nâsın ekserisi iymana gelmezler...
Hud Suresi, 17. Ayet:
Böyleleri şu kimse gibi olur mu: Rabbinden bir b
eyyin
e üzerinedir, O'ndan bir tanık da kendisini izler. Tanıktan önce de bir kılavuz ve rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var. Onlar ona inanırlar. Hiziplerden onu inkâr edenin varış yeri ateştir. Ondan asla kuşkuya düşme; o Rabbinden bir haktır ama insanların çokları inanmıyorlar....
Hud Suresi, 28. Ayet:
Kâle yâ kavmi e reeytum in kuntu alâ b
eyyin
etin min rabbî ve âtânî rahmeten min indihî fe ummiyet aleykum, e nulzimukumûhâ ve entum lehâ kârihûn(kârihûne). ...
Hud Suresi, 28. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
e reeytum
: sizin reyiniz, görüşünüz mü
4.
in kuntu
: eğer ben isem
...
Hud Suresi, 28. Ayet:
Dedi ki: “Ey kavmim! Sizin reyiniz (görüşünüz) bu mu? Eğer ben, Rabbimden bir b
eyyin
e üzerinde isem ve bana Kendi katından bir rahmet verdi ise ve artık o, size gizli tutulduysa ve siz onu kerih görüyorken, sizi ona mecbur mu edelim (zorlayalım mı)?”...
Hud Suresi, 28. Ayet:
Ey kavmim! dedi: söyleyin bakayım reyiniz nedir? Eğer ben rabbımdan (bir b
eyyin
e) açık bir bürhan üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet bahşetmiş de size onu görecek göz verilmemiş ise biz size onu istemediğiniz halde ilzam mı edeceğiz?...
Hud Suresi, 28. Ayet:
Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir b
eyyin
e üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?"...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Kâlû yâ hûdu mâ ci'tenâ bib
eyyin
etin ve mâ nahnu bi târikî âlihetinâ an kavlike ve mâ nahnu leke bi muminîn(muminîne)....
Hud Suresi, 53. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ hûdu
: ey Hud
3.
mâ ci'te-nâ bi
: bize getirmedin
4.
b
eyyin
etin
: delil, apaçık bir belge,...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Ey Hûd, dediler: sen bize bir b
eyyin
e getirmedin, biz ise senin sözünle ilâhlarımızı terk etmeyiz ve biz sana inanmayız...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: «Ey Hûd! Sen bize bir b
eyyin
e ile gelmedin ve biz de senin sözünden dolayı kendi tanrılarımızı terkedici değiliz ve sana inanan kimseler de değiliz.»...
Hud Suresi, 63. Ayet:
Kâle yâ kavmi e reeytum in kuntu alâ b
eyyin
etin min rabbî ve âtânî minhu rahmeten fe men yansurunî minallâhi in asaytuhu fe mâ tezîdûnenî gayre tahsîr(tahsîrin). ...
Hud Suresi, 63. Ayet: