Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Demişdi ki: “Ey Rəbbim! Sümüklərim zəifləyib, başım da ağappaq ağarıb. Ey Rəbbim! Sənə etdiyim dua sayəsində heç vaxt bədbəxt olmamışam....
Hicr Suresi, 56. Ayet:
İbrahim: "Pərvərdigarının mərhəmətindən azğınlardan başqa kim ümidini kəsə bilər?" dedi....
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
"Ey Rəbbim! Həqiqətən də gücümü itirmişəm. Saçlarım ağarıb. Və Rəbbim, Sənə etdiyim dualar heç vaxt cavabsız qalmamışdır."...
Nəml Suresi, 83. Ayet:
O gün hər ümmətdən ayələrimizi təkzib edənləri dəstə-dəstə yığarıq. Sonra onlar (bir yerə cəm edilib məhşərə) sürüklənərlər....
Tur Suresi, 30. Ayet:
Yoxsa onlar (sənin barəndə): “(O) şairdir. Biz (ruzigarın gərdişi nəticəsində) onun başına gələcək müsibəti (ölüb getməsini) gözləyirik!” – deyirlər....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirlerini ardı sıra takip etmesinde; insanların yararlanmaları için denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, onunla ölü toprağa hayat vererek, orada her türlü canlının yaşamasını sağladığı suda, rüzgarın yönlendirilmesinde, emre hazır bulutların yer ile gök arasında hareket ettirilmesinde aklını kullanan bir halk için birçok kanıt vardır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rabb'lerine nankörlük edenlerin yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şey ellerinde kalmaz. İşte bu derin bir sapkınlıktır....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tan yeri ağarırken korkunç bir ses onları yakaladı....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Hanifler, onunla Allah'a şirk koşmayanlardır. Allah'a şirk koşan kimse, sanki gökten düşen ve kuşun kaptığı veya rüzgarın uzak yerlere sürüklediği kimse gibidir....
Furqan Suresi, 48. Ayet:
Rahmetinin önünde rüzgarı haberci olarak gönderen O'dur. Biz, gökten tertemiz bir su indirdik....
Rum Suresi, 48. Ayet:
Allah, rüzgarı göndererek bulutları hareket ettirir. Sonra onu gökyüzünde dilediği gibi yayıp kütleler haline getirir. Sonra onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Böylece kullarından dilediğine onu isabet ettirdiği zaman onlar sevinirler....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine rüzgarı onun emrine verdik. Onun emri ile dilediği yere yumuşak bir esinti ile akıp gidiyordu....
Mömin Suresi, 41. Ayet:
"Ey halkım! Ne gariptir ki siz beni ateşe, ben ise sizi kurtuluşa çağırıyorum!"...
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgarı durdurur da denizin yüzünde kalakalırlar. Kuşkusuz bunda çok sabreden ve çok şükredenler için ayetler vardır....
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
Biz, onların üzerine felaketleri gün boyu süren çok sarsıcı rüzgarı gönderdik....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Yahudiler, Süleyman’ın devleti, iktidarı aleyhine şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin uydurup ortaya sürdükleri şeylerin, rüzgârın ve cinlerin Süleyman’a hizmetinin sihirle gerçekleştirildiği uydurmasının ardına düştüler. Süleyman sihirle uğraşarak inkâr edip kâfir olmamıştı. Fakat şeytanlar, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar iyice küfre saplandılar. İnsanlara sihri, büyüyü öğretiyorlardı. Babil’deki iki meleğe, Hârût ve Mârût’a, sihirle ilgili bir bilgi, bir emir ...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlar için faydalı olan şeylerde, denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdiği ve her türlü canlıyı orada yaydığı suda, rüzgarı dilediği yöne sevk edişinde ve gökyüzü ile yeryüzü arasında emre tabi olan bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbirini izlemesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirdiği suda, o suyla ölmüş yeryüzünü diriltip üzerinde her türden canlıyı yaymasında, rüzgârı şekilden şekle sokup estirmesinde ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutlarda, aklı eren bir topluluk için âyetler vardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah’ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında s...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde iti...
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana Allah yolunda kimlere ve ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: İnfak edeceğiniz mal anne baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış gariplere verilmelidir. Hayır olarak daha ne yaparsanız Allah muhakkak onu bilir....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Bir gündür o gün ki yüzler ağarır, yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, inandıktan sonra denir, kâfir mi oldunuz? Kâfir olmanıza karşılık tadın azâbı....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: «İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın» (denecektir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün kimi yüzler ağarır, kimi yüzler kararır. Yüzleri kararanlara 'Siz iman ettikten sonra tekrar kâfir mi oldunuz? O halde kafir olmanızın karşılığı olarak bu azabı tadın' denir....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün; nice yüzler ağarır, nice yüzler kararır. O zaman yüzleri kara olanlara: İmanınızdan sonra küfür mü ettiniz? İşte o küfrünüzün cezası olarak tadın azabı, denir....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: “İnanmanızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmenizden dolayı tadın azabı!” denilecektir....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: "İnanmanızdan sonra inkâr ettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azâbı tadın!" (denilir)....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
O gün kimi yüzler ağarır, kimi yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara gelince: İman ettikten sonra tekrar inkâra sapar mısınız? İnkârınızdan dolayı tadın öyleyse azabı!...
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!"...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların (kâfirlerin), bu dünya hayatında (gösteriş ve övünmek için) infâk ettikleri şeylerin durumu, kendilerine zulmeden (Allah'ın emirlerine ve nehiylerine itaat etmeyerek, devamlı derecat kaybeden) bir kavmin, "kavurucu, dondurucu soğuk bir rüzgarın isabet ederek, böylece helâk ettiği" ekininin durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine düşmüş de onu mahvetmektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dunya hayatinda sarfettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soguk bir ruzgarin durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazik ettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misâli, kendi kendilerine haksızlık eden bir kavmin ekinine dokunup mahveden kavurucu (ya da dondurucu) soğuk (ya da çok sıcak) bir rüzgârın misâli gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında sarfettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazık ettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünyâ hayaatında harc-u sarf edegeldiklerinin misâli, kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerini vurub da mahveden, kavurucu ve soğuk bir rüzgârın haali gibidir. Onlara Allah zulmetmedi. Fakat kendileri kendilerine zulmediyorlar. ...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir kavmin ekinine isâbet edip de onu helâk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında onların sarfettikleri şeylerin durumu; kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet ederek mahveden kavurucu bir rüzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar; kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
O batıl yollarda olanların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendi öz canlarına zulmeden kimselerin ekinine isabet eden ve o mahsulü kasıp kavuran bir rüzgarın durumuna benzer. Doğrusu, Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendi kendilerine zulmettiler....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi şerik yapmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındaki (köle, cariye, hizmetçi, işçi) lere de güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
O, rahmetinin önünden rüzgârı müjdeci gönderendir. Nihayet bunlar (su ile yüklü) ağır ağır bulutları kaldırıb yüklendiği zaman (görürsün ki) biz on (lar) ı ölmüş bir memlekete sevketmişizdir. Derken ona su indirmişizdir de orada her (türlüsünden) meyveler (mahsuller) çıkarmışızdır. İşte ölüleri de (diriltib kabirlerinden) böyle çıkaracağız biz. Gerek ki (bunları) iyi düşünüb ibret alasınız. ...
Əraf Suresi, 57. Ayet:
O'dur ki rahmetinin önünde rüzgarı müjdeci olarak gönderir. Nihayet bunlar, ağır yüklü bulutları yüklendiğinde; Biz, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her tür mahsulleri yetiştiririz. İşte ölüleri de böylece çıkarırız. Ta ki iyice düşünüp ibret alasınız....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
Rüzgârı rahmetinin önünde müjdeci gönderen de Odur. Nihayet o rüzgâr ağır bulutları yüklendiğinde, Biz onu ölü beldelere gönderir, sonra ondan suyu indirir, o suyla da yerden her türlü ürünü çıkarırız. Ölüleri de kabirlerinden Biz böyle çıkaracağız. Umulur ki düşünür ve ibret alırsınız....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ve evresnel kavmellezîne kânû yustad’afûne meşârikal ardı ve me
gâri
behelletî bâreknâ fîhâ, ve temmet kelimetu rabbikel husnâ alâ benî isrâîle bi mâ saberû, ve demmernâ mâ kâne yasnau fir’avnu ve kavmuhu ve mâ kânû ya’rişûn(ya’rişûne)....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
1.
ve evresnâ el kavme
: o kavmi varis kıldık
2.
ellezîne kânû
: ki onlar oldular
3.
yustad'afûne
: zayıf, güçsüz bırakılanlar
4.
...
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Bir de malumunuz olsun ki savaşta elde ettiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ındır. Yani Resulullâha, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara (gariplere) aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, hak ile batılın iyice açığa çıktığı o Bedir günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman ediyorsanız, bu hükmü böylece kabul edeceksiniz. Allah her şeye kadirdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
1.
ve etîu allâhe
: ve Allah'a itaat edin
2.
ve resûle-hu
: ve O'nun resûlüne
3.
ve lâ tenâzeû
: ve anlaşmazlığa, nizaya düşmeyin
4.
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allâh'a ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle zıtlaşmayın; (yoksa) korkuya kapılırsınız ve rüzgârınız (kuvvetiniz) gider. . . Sabredin. . . Muhakkak ki Allâh "Es Sabur" isminin özelliğiyle sabredenlerledir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allaha ve Onun Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekinmeyin. Sonra korku ile za'fa düşersiniz, rüzgârınız (kesilib) gider. Bir de sabr(-u sebat) edin (katlanın). Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. ...
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne itâat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de (size heybet veren) rüzgârınız (kuvvetiniz) gider; o hâlde sabredin! Şübhesiz ki Allah, sabredenlerle berâberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve Rasulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da zaafa düşerseniz ve rüzgarınız gider. Sabredin, muhakkak ki Allah; sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah’a ve Resulüne itaat edin, sakın birbirinizle ihtilaf etmeyin; sonra korkuya kapılıp za’fa düşersiniz, rüzgârınız (kuvvetiniz) gider. Bir de tam mânasıyla sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız, rüzgârınız kesilir. Sabredin; Allah sabredenlerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahracehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl
gâri
iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm (hakîmun)....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
1.
illa
: .. dışında, ...'den başka, ancak, hariç
2.
tensurû-hu
: ona yardım edersiniz
3.
fe kad
: o zaman olur, olmuştu
4.
nas...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İnnemâs sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel
gâri
mîne ve fî sebîlillâhi vebnis sebîl(vebnis sebîli), farîdaten minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun)....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
1.
innemâ es sadakâtu
: muhakkak ki sadakalar
2.
li el fukarâi
: fakirler için
3.
ve el mesâkîni
: ve miskinler, yoksullar
4.
v...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Zekâtlar sadece fakirlere, düşkünlere, zekât toplayan görevlilere, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyenlere, borçlulara,Allah yoluna ve bir de muhtaç kalmış yolcu ve gariplere mahsustur. Allah tarafından kesin olarak böyle farz buyuruldu. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
1.
e
: mı
2.
kâne
: oldu
3.
li en nâsi
: insanlar için
4.
aceben
: acayip, garip
Yunus Suresi, 2. Ayet:
Onlardan bir adama, "insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab'lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”...
Yunus Suresi, 2. Ayet:
Kendilerinden bir adama: 'İnsanları uyar ve inananlara Rab'leri katında önemli bir yere sahip olduklarını müjdele,' diye vahyetmemiz halka garip mi geliyor? İnkarcılar, 'Bu, apaçık bir büyücüdür,' dediler....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Gemide olduğunuz zaman; (yolcuları) tatlı bir rüzgârın yürüttüğü ve onların bununla neşelendikleri sırada birden sert bir fırtına çıkıp, her yönden dalgalar geldiğinde ve kendilerinin her yönden kuşatıldıklarına kanaat getirdiklerinde dini yalnız O'na has kılarak yalnız Allah'a dua etmeye başlarlar: 'Eğer bizi bu durumdan kurtarırsan şükredenlerden olacağız!'...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Öyle ki, gemilerle denize açıldığınızda, gemilerin elverişli bir rüzgarın önünde yolcuları alıp götürdüğü zaman (olanları düşünün,) gemidekiler sevinç ve güvenlik içinde hissederler kendilerini; derken bir fırtına yakalar gemiyi ve dalgalar her yandan kuşatır onları, öyle ki, (ölümün) kendilerini çepeçevre sardığını düşünürler de (o zaman) dinlerine sıkı sıkı sarılıp yalnızca Allah'a yönelerek: "Bizi bu (felaketten) kurtarırsan, andolsun ki şükreden kimsele...
Hud Suresi, 72. Ayet:
'Vay başıma gelenler,' dedi, 'Ben bir yaşlı kadın ve kocam da ihtiyar bir adam iken çocuk mu doğuracağım? Bu çok garip bir şey!'...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Konukları dediler ki; «Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz; onlar sana ilişemeyecekler. Geceleyin bir ara aileni yanına alarak yola çık, hiçbiriniz geride kalmasın. Yalnız eşini yanına alma. Çünkü soydaşlarının başına ne gelecekse onun da başına gelecektir. Vadeleri tanyeri ağarınca dolacaktır. Tanyerinin ağarması yakın değil mi?»...
Yusif Suresi, 94. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
fasalatil'îru (fasalati el îru)
: kafile ayrıldı
3.
kâle
: dedi
4.
ebû-hum
: onla...
Yusif Suresi, 94. Ayet:
Ve kafile (Mısır'dan) ayrıldığı zaman onların babası şöyle dedi: “Bana 'bunuyor' demezseniz, gerçekten ben Yusuf'un rayihasını (kokusunu, Yusuf'tan gelen rüzgârın esintisini) duyuyorum.”...
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rab'lerini inkâr edenlerin amellerinin durumu, şiddetli rüzgârın savurduğu kül gibidir. İktisab ettiklerinden (kazandıklarından) bir şeye kaadir olamazlar. İşte o “uzak dalâlet”tir....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu, derin sapıklıktır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın, şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İyiden iyiye sapıtma işte budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini (hakikatlerindeki Esmâ özelliklerini) küfür (inkâr) edenlerin yaptıklarının misali, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir küle benzer. . . Kazandıklarından bir şey elde edemezler. . . İşte bu, (hakikatten) en büyük sapmanın ta kendisidir!...
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin durumu, işledikleri amelleri, tıpkı fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Yaptıkları iyiliklerin, kazandıkları hayırların karşılığında hiçbir şey elde edemezler. Başına buyruk yaşayarak büsbütün hak yoldan uzaklaşma, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih işte budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkar edenlerin örneği şudur: Onların yaptıkları fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremezler. İşte bu uzak bir sapıklıktır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerine küfredenlerin (kâfirlerin) hali şudur: Yaptıkları ameller (boşa gitme bakımından) fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu biri küle benzer. Kazandıklarından hiç bir şey ellerine geçmez. İşte bu, hakdan uzak olan asıl sapıklıktır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkar edenlerin isleri, firtinali bir gunde, ruzgarin siddetle savurdugu kule benzer; yaptiklarindan hicbir sey elde edemezler. Iste bu uzak sapikliktir....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edip küfre sapanların (Allah'ı tanımıyanların) misâli, amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle esip savurduğu küle benzer. Kazandıklarından bir şey elde edemezler. Bu da (gerçekten) uzak sapıklığın, şaşkınlığın kendisidir....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkar edenlerin işleri, fırtınalı bir günde, rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer; yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu uzak sapıklıktır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İyiden iyiye sapıtma işte budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rab'lerini inkar edenlerin yaptıkları işler, fırtınalı bir günde rüzgarın savurduğu kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. İşte gerçek kayıp budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerine küfredenlerin misali şöyledir: Amelleri fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzer; kazandıklarından hiçbir şey ellerine geçmez! İşte asıl o uzak sapıklık budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rabblerini inkâr edenlerin durumu tıpkı fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İşte asıl uzak sapıklık budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerine küfredenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini küfr-ü inkâr edenlerin misâli şudur: yapdıkları işler fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey'i ellerine geçiremezler. İşte bu, (Hakdan) uzak sapıklığın ta kendisidir. ...
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin misâli şöyledir: Onların amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeye güçleri yetmez. İşte (haktan) uzak olan dalâlet budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rabblarına küfredenlerin hali; fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer. Yaptıklarından dolayı hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, uzak bir sapıklıktır....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkara şartlanmış olanların yapıp ettikleri, fırtınalı bir günde rüzgarın hışımla saçıp savurduğu küle benzemektedir; böyleleri kazandıkları (iyi) şeylerden (de ahirette) hiçbir yarar sağlayamazlar: çünkü (Allah'a karşı sergiledikleri) bu (inkarcı tutum) sapıklıkların en kötüsüdür....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin amelleri tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, uzak sapıklığın tâ kendisidir....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini tanımayanların işleri, fırtınalı bir günde, rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer; kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte en uzak sapıklık odur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerine karşı nankörlük edenlerin iyi işleri, tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi ele geçiremezler. İşte derin sapıklık budur!...
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerine küfredenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerini inkâr edenlerin hali, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şey ellerinde kalmaz. En büyük aldanış işte budur....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Rablerine nankörlük edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın tarumar ettiği küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir....
Hicr Suresi, 22. Ayet:
Rüzgarı aşılayıcı olarak gönderdik; gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Oysa siz onu depo edemezdiniz....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tanyeri agarirken, ciglik onlari yakalayiverdi....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tan ağarırken onları felaketli bir gürültü yakaladı....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tanyeri ağarırken korkunç bir gürültüye tutuldular....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tan yeri ağarırken çığlık onları yakalayıverdi....
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Ve derken, tan yeri ağarırken, (hak ettikleri azabın) gürültüsü apansız yakaladı onları...
Hicr Suresi, 73. Ayet:
Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi....
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
hasibte
: sen sandın
3.
enne
: olduğunu
4.
ashâbe el kehfi
: kehf (mağara) ehli (mağarada b...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Sen Kehf ve Rakîm Ashabını Bizim âyetlerimiz içinde garip birşey mi sandın?...
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatının MİSALİNİ ver. . . (Dünya hayatı) semâdan indirdiğimiz bir su gibidir ki, onunla arzın nebatı birbirine karıştı. . . Derken (o bitki) rüzgârın savurduğu çöp kırıntısı hâline geldi. . . Allâh her şeye Muktedir'dir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz suyu gören bitkinin haline benzer. O su ile bitkiler büyüyerek birbirine karışır, ardından da rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelir. Allah her şeye, hayat vermeye de, yok etmeye de muktedirdir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara, dunya hayati misalinin tipki soyle oldugunu anlat: Gokten indirdigimiz su ile yeryuzunde yetisen bitkiler birbirine karisir, ama sonunda ruzgarin savuracagi cercope doner. Allah her seyin ustunde bir kudrete sahip olandir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara Dünya hayatının misâlini şöyle ver: O, gökten indirdiğimiz suya benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışır, derken (çok geçmeden) rüzgârın savuracağı çer-çöpe döner. Allah her şeyin üstünde (sınırsız) kudret sahibidir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara, dünya hayatı misalinin tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatının örneği olarak, gökten indirdiğimiz suyla beslenen ve sonra rüzgarın savurduğu çer çöpe dönen yeryüzünün bitkisini ver. ALLAH her şeye gücü yetendir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Dünya hayatının misalini de anlat onlara. Gökten indirdiğimiz su gibidir. Ki bununla yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır. Ama sonunda da rüzgarın savuracağı çörçöpe döner. Allah; her şeyin üstünde bir kudret sahibidir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Dünya hayatının gökten indirdiğimiz suya benzediğini onlara anlat: Öyle ki, yerin bitkileri onu emerek zengin bir çeşitlilik içinde boy verip birbirine karışırlar; ama bütün bu canlılık, çeşitlilik sonunda rüzgarın savurup götürdüğü çer çöpe döner. İşte (bunun gibi,) her şeye karar veren (yalnız) Allah'tır....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: O, gökten indirdiğimiz suya benzer ki, o su sayesinde yeryüzünün bitkileri birbirine karışır, arkasından da rüzgarın savurduğu çöp kırıntısı haline döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatının örneğini ver: O, gökten indirdiğimiz su gibidir. Suyla yerin bitkisi birbirine karışır. Sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Her şeyin üstünde güç sahibi olan Allah vardır....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Dünya hayatı hakkında onlara şu misali ver: Dünya hayatının durumu şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, onun sayesinde yeryüzünde bitkiler yeşerip gürleşir, çok geçmeden kurur, rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatının misalini de ver. O, tıpkı gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, onunla yeryüzünün bitkisi birbirine karışık halde yeşermiş, sonra da rüzgârın savurduğu bir çöp haline gelmiştir. Allah, herşey üzerinde dilediğini yapmaya kadirdir....
Kəhf Suresi, 63. Ayet:
Adam: «Gördün mü! dedi. Kayaya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı, muhakkak şeytan bana unutturdu. O denizde garip bir yol tutup gitmişti.»...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
"Rabbim. . . Gerçek ki, kemiklerim gevşedi, saçlarım ağarıp bembeyaz oldu! Rabbim, sana dua edip de hiç hüsrana uğramadım. . . "...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
'Rabbim,' dedi, 'Vücudumdaki kemik gevşedi, başım ağarıp tutuştu. Sana yalvarışta, Rabbim, hiç bir vakit umut kesmedim.'...
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz, her şeyi hakkıyla bileniz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Ve Süleyman'a kasırga gibi esen rüzgârı râm ettik, emriyle, kutladığımız yere esip giderdi ve biz her şeyi biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman’ın faydalanması için de, bereketli, kutsal kıldığımız topraklara doğru, onun planlamasına göre kasırga gibi şiddetli esen rüzgârı verdik. Her şey bizim ilmimiz, irademiz, planımız dâhilinde ger-çekleşmeye devam etmektedir....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetle esen rüzgarı (boyun eğdirmiştik). O, onun emriyle içini bereketli kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bileniz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman’ın emrine de şiddetli rüzgârı bağlı kıldık ki, bu rüzgâr onun emriyle, kendisini içine bereketler verdiğimiz yere (Şam’a, civar yerlerden) götürürdü. Biz her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Bereketli kildigimiz yere dogru, Suleyman'in emriyle yuruyen siddetli ruzgari, onun buyruguna verdik. Biz herseyi biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a şiddetle esen rüzgârı baş eğdirdik; onun emriyle, mübarek kıldığımız yere akıp eserdi ve biz her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz herşeyi biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman için de şiddetli rüzgârı ki o içine bereketler verdiğimiz Arza emriyle cereyan ediyordu ve biz her şeyi biliriz...
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman için de, bereketli kıldığımız yere doğru emriyle esip giden şiddetli rüzgarı verdik; Biz herşeyi biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz her şeyi biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleymana da şiddetli esen rüzgârı (müsehhar kıldık ki) bu kendisini içerisine (feyz-ü) bereket verdiğimiz yere onun emriyle akar götürürdü. Biz her şey'i bilenleriz. ...
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleymân’a da şiddetli esen rüzgârı (boyun eğdirdik); (rüzgâr) onun emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere (Şam’a) akıp giderdi. Ve (biz) herşeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetli esen rüzgarı müsahhar kıldık. Rüzgar, onun emri ile mübarek kıldığımız yere doğru eserdi. Ve Biz, her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Kutlu ülkeye doğru o'nun buyruğuyla esip gitsin diye o zorlu rüzgarı Süleyman'ın buyruğuna (Biz verdik); çünkü her şeyin aslını bilen Biziz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Ve Süleyman'a da şiddetli esen rüzgarı (musahhar kıldık) ki, içinde bereketler vücuda getirmiş olduğumuz yere O'nun emriyle cereyan ederdi. Ve Biz her şeye âlimleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetli esen rüzgârı musahhar kıldık. Rüzgâr onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman’a da şiddetli rüzgârı âmade kıldık. Rüzgâr, onun emriyle kutlu beldeye doğru eserdi. Çünkü her şeyin gerçek mahiyetini Biz biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetli rüzgârı boyun eğdirdik ki, onun emriyle, bereketli kıldığımız topraklara doğru eserdi. Çünkü Biz herşeyi hakkıyla biliriz....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah için, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde tasarruflarında O’na ortak koşmayan, Hakka ve tevhide yönelen kimseler olun. Allah’a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların didikleyerek kapıştığı veya rüzgârın uzak bir yere sürüklediği şeye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah'a ortak kosmaksizin O'na yonelerek pis putlardan kacinin, yalan sozden cekinin. Allah'a ortak kosan kimse, gokten dusup de kuslarin kaptigi veya ruzgarin bir ucuruma attigi seye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah'a ortak koşmaksızın O'na yönelerek pis putlardan kaçının, yalan sözden çekinin. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah için, O'na eş koşmayan, O'nun birliğine inanmış kimseler olun. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma sürüklediği şeye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah'a şirk koşmaksızın, hanifler olarak. Kim Allah'a şirk koşarsa; gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın uçuruma attığı bir şeye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
(ve bunu,) O'ndan başka kimseye, hiçbir şeye tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın (ve) sahte ve düzmece olan her şeyden yüz çevirip yalnızca Allah'a yönelerek (yapın): çünkü, bilin ki, Allah'tan başkasına tanrılık yakıştıran kimse, gökten savrulup düşen, kuşların didikleyip kapıştığı, yahut rüzgarın uzak, ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
O'na ortak koşmadan, Allah'ın hanifleri (birleyenleri olun). Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah’a şirk koşmayan hanifler olun. Kim Allah’a şirk koşarsa, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın uçuruma attığı kimseye benzer....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Allah’a ortak tanımayan halis muvahhidler olun. Çünkü bilin ki Allah’a şirk koşan kimse, gökten düşüveren ve kuşların didik didik edip kapıştığı birine yahut rüzgârın uzak ve ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer....
Furqan Suresi, 48. Ayet:
Ve rüzgârı, müjdeleyici olarak rahmetinin önünde gönderen, O'dur. Ve Biz, semadan tertemiz su indirdik....
Furqan Suresi, 48. Ayet:
Rüzgârı rahmetinin önünde müjdeci gönderen de yine Odur. Böylece, Biz gökten tertemiz bir su indirdik....
Furqan Suresi, 48. Ayet:
O gönderdi rüzgârı bir müjde olarak rahmetinin önünden. Biz indirdik gökten tertemiz bir su....
Nəml Suresi, 63. Ayet:
Yoksa, karanın ve denizin karanlıkları, sıkıntıları, korkuları içinde size yolunuzu bulduran, rahmetinin, yağmurun önünde rüzgârı müjdeci olarak estiren mi hayırlı? Allah ile birlikte bir başka tanrı olabilir mi? Allah ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında onların kendisine koştukları ortaklardan münezzehtir, çok yücedir....
Nəml Suresi, 63. Ayet:
Yoksa, karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren, rüzgarı rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen mi var? Allah ile birlikte bir başka ilah mı var? Allah, sizin ortak koşmanızdan çok yücedir....
Nəml Suresi, 63. Ayet:
Onlar mı hayırlı, yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârı müjdeci gönderen mi? Allah ile beraber başka tanrı mı olur? Allah, onların ortak koştukları şeylerden yücedir....
Əhzab Suresi, 9. Ayet:
-Ey İman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani üstünüze ordular gelmişti de biz de onların üzerine rüzgarı ve göremediğiniz orduları göndermiştik. Allah, ne yaptığınızı görüyordu....
Səba Suresi, 9. Ayet:
Önlerinde ve arkalarında (gelecekte ve geçmişte), semâdan ve arzdan (bilinç ve bedenen) neler olduğunu görmediler mi? Eğer dilesek onları arza batırırız (bedensellikte boğarız Esmâ'mızdan açığa çıkan bir şekilde) yahut üzerlerine semâdan parçalar düşürürüz (düşüncelerini alt - üst ederiz)! Muhakkak ki bunda (hakikatine) yönelen her kul için elbette bir işaret vardır....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman’ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgârı verdik. Erimiş bakır ocağını da ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun önünde çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa, ona alevli ateş azabını tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Ve Süleymân'a da rüzgârı râm ettik, sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin bir aylık yol ve ona bakır mâdenini, sel gibi akıttık ve cinlerden, huzûrundan iş işliyenler vardı Rabbinin izniyle ve onlardan, emrimizden çıkana yakıp kavuran azâbı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman’ın faydalanması için de rüzgârı koyduğumuz kurallara boyun eğdirdik. Gündüzün ilk saatlerinde, bir aylık yol aldırıyor, gündüzün son saatlerinde de bir aylık yol, mesafe kat ettiriyordu. Erimiş bir bakır madenini de ocağından, onun için sel gibi akıttık. Rabbinin bilgisi ve iradesi dahilinde, emriyle, yalnız Süleyman’ın gözü önünde çalışan, iş yapan cinlerden bir grup da vardı. İçlerinden, icra planımızın dışına çıkanlara körüklenen, alev püsküren, dehşetli cehennem ateşinin azâbını tat...
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgârı (boyun eğdirdik). Onun için erimiş bakır madenini sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabbinin izniyle onun emrinde çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden sapacak olsa ona şiddetli azaptan tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Gunduz estiginde bir aylik mesafeye gidip, aksam da bir aylik mesafeden gelen ruzgari Suleyman'in buyrugu altina verdik. Onun icin su gibi erimis bakir akittik. Rabbinin izniyle, yaninda is goren cinleri onun buyrugu altina verdik ki, bunlar icinde buyrugumuzdan cikan olursa ona alevli atesin azabini tattirirdik....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da rüzgârı (boyun eğdirdik). Sabah bir aylık, akşam bir aylık (mesafeden esmekte idi). Erimiş bakırı ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun ellerinin altında çalışanlar vardı. Onlardan buyruğumuzun gereğini yapmayıp sapanlara çılgın ateşin azabını tattırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da, sabah gidişi bir ay (lık yol alan), akşam dönüşü de bir ay (lık yol alan) rüzgarı verdik ve onun için petrol kaynağını fışkırtarak akıttık. Rabbinin izniyle, cinlerden de bir kısım emrinde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden saparsa onu çetin bir cezayı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'ın emrine de rüzgarı verdik. Sabah gidişi bir aylık akşam dönüşü bir aylık yol idi. Erimiş bakır kaynağını da ona sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan da her kim emrimizden saparsa, ona ateş azabını tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'ın emrine de rüzgarı verdik. Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık yol idi. Erimiş bakır menbaını da ona sel gibi akıttık. Hem Rabbi'nin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan da kim emrimizden dışarı çıkarsa ona ateş azabından tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'ın buyruğuna da rüzgârı vermiştik. Bu rüzgâr sabahleyin esince bir aylık uzaklığa gider ve akşamleyin de bir aylık mesafeyi aşarak geri gelirdi. Onun için erimiş bakırı su gibi akıttık. Rabb'inin izni ile yanında çalışan bazı cinleri de buyruğuna sunmuştuk. Bu cinlerden buyruğumuzun dışına çıkanlara kızgın alevli ateşin azabını tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleymana da rüzgârı (müsahhar kıldık) ki sabahı bir ay (lık yol), akşamı bir ay (lık yol) du. Erimiş bakır ma'denini ona sel gibi, akıtdık. Önünde, Rabbinin izniyle, iş gören ba'zı cinler de vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden ayrılıb saparsa ona çılgın azâbdan tatdırırdık. ...
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleymân’a da rüzgârı (boyun eğdirdik)! (Öyle ki) sabah gidişi bir ay(lık mesâfe), akşam dönüşü de bir ay(lık mesâfe)dir. Ve erimiş bakır menba'ını onun için (sel gibi)akıttık. Rabbisinin izniyle onun önünde çalışan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli ateş azâbından tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da rüzgarı, gündüz estiğinde gidişi bir aylık mesafedir. Akşamleyin de gelişi bir aylık mesafedir. Ve onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Cinnlerden de Rabbının izniyle elinin altında iş göreni verdik. Onlardan her kim, Bizim emrimizden çıkarsa; ona alevli ateşin azabından tattırırız....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Biz rüzgarı Süleyman(ın emrin)e verdik: sabahki hareketi bir aylık yolculuk (mesafesinde), akşamki hareketi de bir aylık (mesafede tamamlanan) rüzgarı. Ve erimiş bakır menbaını o'nun buyruğu altında akıttık; görünmeyen varlıklardan bir kısmı (da) Rablerinin izniyle o'nun için çalış(maya mecbur kılın)dılar; ve hangisi emrimizden çıktıysa ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık:...
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan rüzgârı boyun eğdirdik. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan her kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman’a da, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü de bir ay süren rüzgarı verdik. Ona bakırı su gibi akıttık. Cinlerden bir kısmı da Rabbinin emriyle onun emrinde çalışırdı. Onlardan, kim emrimizden çıkarsa, ateş azabından tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman’ın emrine de rüzgârı verdik. Onun sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe idi. Onun istifadesi için, erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırlardı. Onlardan kim emrimizden saparsa, ona ateş azabı tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleymân'a da, sabah gidişi bir ay(lık mesafe), akşam dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgârı boyun eğdirdik ve onun için katran (petrol) kaynağını da akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona alevli azâbı taddırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman'ın emrine de rüzgârı verdik ki, sabah bir aylık, öğleden sonra bir aylık yol giderdi. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabbinin izniyle onun gözü önünde çalışanlar vardı ki, onlardan her kim emrimizden çıkmak istese, ona alevli ateş azabından tattırırdık....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse, alevli ateş azabını kendisine tattırdık....
Səba Suresi, 51. Ayet:
Görecek olsan telaşa düştükleri zaman (ne garip bir manzara görmüş olursun) artık kurtuluş yok ve onlar yakın bir mahalden yakalanmışlardır....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Ve o Allah ki, rüzgârı gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra da onu ölü beldeye sevkederiz. Böylelikle arzı, ölümünden sonra onunla (yağmurla) diriltiriz. Nuşur (yeniden dirilip yayılma), işte bunun gibidir....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
O Allah ki, rüzgârı gönderir de bir bulut kaldırır, onu ölü bir beldeye sevkederiz, derken yeri ölümünden sonra onunla diriltiriz. îşte yeniden dirilip kabirlerden kalkmak da böyledir!....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Bulutu harekete geçiren rüzgarı, gönderen Allah’tır. Onu ölü bir beldeye sevk ederiz, onunla yeryüzüne, ölümden sonra hayat verir. İşte ölülerin diriltilmesi de böyledir....
Fatir Suresi, 21. Ayet:
Cennet gölgeleriyle, cehennemin yakıcı sıcağı, sıcak rüzgârı bir olmaz....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
neşe'
: dileriz
3.
nugrık-hum
: onları boğarız, garkederiz
4.
fe
: artık, o zaman
...
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Ve dilersek onları boğarız, o zaman onlara yardım edilmez ve onlar kurtarılmaz....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilersek sulara boğarız onları da ne bir imdatlarına yeten olur, ne de kurtarılır onlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilesek onları suda boğarız da, ne imdatlarına yetişen olur ve ne de kurtarılırlar!...
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olursa onları denizde boğarız. O zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne onlar kurtulur, ne de kurtarılır....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilesek onları (suda) boğarız. Bu durumda ne onların imdatlarına yetişen olur, ne de kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de kurtulabilirler....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilersek onları (denizde) boğarız da, o takdirde kendilerine ne bir imdatçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilersek onları (suda) boğarız da artık ne çığlıklarına koşan bulunur, ne de kurtarılma şansları olur....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilersek onları (suda) boğarız da o zaman onlara ne feryatçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de kurtulabilirler....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilersek onları (suda) boğarız. O suretde kendileri için bir imdadcı da yokdur, onlar kurtarılamazlar da. ...
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Hâlbuki dilersek onları suda boğarız; o zaman ne kendilerine imdâd eden olur, ne de onlar kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilersek onları suda boğarız. Ne kendilerine bir yardımcı bulunur, ne de kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer istersek onları suda boğarız. Onlara bir yardımcı da bulunmaz, kendi kendilerine de kurtulamazlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilesek onları (suda) boğarız, ne kendilerine imdad (eden) olur, ne de kurtarılırlar....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilersek onları batırır boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de onlar kurtulabilirler....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Dilesek onları boğarız da ne yardımlarına koşan olur, ne bir kurtuluş yolu bulunur....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine rüzgârı ona musahhar (emre amade) kıldık. Onun emri ile dilediği yere hafif hafif eserek giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Ve ona rüzgârı râm etmiştik de emriyle dilediği yere hafif hafif esip giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine rüzgârı (gibi akıp gideni) Onun hizmetine verdik; Onun emriyle, dilediği yere, hiçbir şeyi sarsmadan - yıkmadan akıp giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine, biz rüzgârı onun faydalanması için koyduğumuz kurala boyun eğdirdik. Onun yaptığı plan dahilinde, ulaşması gereken hedefe doğru kolayca akar giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Onun emriyle dilediği tarafa yumuşak bir şekilde akıp gidiyordu....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine rüzgârı onun emrine bağlı kıldık; emriyle istediği yere rahatça akar giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
(36-38) Bunun uzerine Biz de, istedigi yere onun buyrugu ile kolayca giden ruzgari, bina kuran ve dalgiclik yapan seytanlari, demir halkalarla bagli digerlerini onun buyrugu altina verdik....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr Onun emriyle tatlı tatlı istediği yana eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
(36-38) Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik....
Sad Suresi, 36. Ayet:
(36-38) Bunun üzerine biz de, istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine komutuyla hareket eden rüzgarı onun emrine verdik. Dilediği yere yağmur yağdırırdı....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi...
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Biz rüzgarı onun emrine verdik. Emriyle istediği yere yumuşacık akardı....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Süleyman'ın buyruğu ile istediği yere kolayca giden rüzgârı emrine verdik....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece rüzgarı onun kullanımına / boyunduruğuna verdik. Onun buyruğuyla dilediği yöne yumuşakça eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine biz de ona rüzgârı müsahhar etdik ki bu, onun emriyle, onun dilediği yere yumuşacık akar giderdi. ...
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine rüzgârı ona boyun eğdirdik; onun emriyle istediği yere yumuşak olarak akıp giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Biz de rüzgarı emrine verdik. Emri ile istediği yere kolayca giderdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine rüzgarı o'nun emrine verdik ki o'nun direktifi ile istediği yöne doğru kolayca essin;...
Sad Suresi, 36. Ayet:
(36-37) Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O'nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık)....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz rüzgârı onun emrine verdik, onun emri ile istediği yere akıp gidiyordu....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Rüzgarı ona boyun eğdirmiştik. Emri ile dilediği yere yumuşak bir şekilde eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle istediği yere tatlı tatlı eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz, rüzgârı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun istediği yere tatlı tatlı eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece biz, rüzgârı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz de rüzgârı ona boyun eğdirdik ki, onun emriyle istediği yöne doğru tatlı tatlı eserdi....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine, rüzgârı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi....
Sad Suresi, 37. Ayet:
(36-38) Bunun uzerine Biz de, istedigi yere onun buyrugu ile kolayca giden ruzgari, bina kuran ve dalgiclik yapan seytanlari, demir halkalarla bagli digerlerini onun buyrugu altina verdik....
Sad Suresi, 37. Ayet:
(36-38) Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik....
Sad Suresi, 37. Ayet:
(36-38) Bunun üzerine biz de, istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik....
Sad Suresi, 37. Ayet:
(36-37) Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O'nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık)....
Sad Suresi, 38. Ayet:
(36-38) Bunun uzerine Biz de, istedigi yere onun buyrugu ile kolayca giden ruzgari, bina kuran ve dalgiclik yapan seytanlari, demir halkalarla bagli digerlerini onun buyrugu altina verdik....
Sad Suresi, 38. Ayet:
(36-38) Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik....
Sad Suresi, 38. Ayet:
(36-38) Bunun üzerine biz de, istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik....
Fussilət Suresi, 16. Ayet:
Biz de kendilerine Dünya hayatta zillet azâbını tattırmak için nuhusetli günlerde üzerlerine bir sarar rüzgârı salıverdik ve elbette Âhıret azâbı daha zilletlidir, hem de onlar kurtarılamıyacaklardır...
Fussilət Suresi, 16. Ayet:
Biz de kendilerine dünya hayatında zillet azabını tattırmak için uğursuz günlerde üzerlerine sarsar rüzgarı (dondurucu veya çok gürültülü bir kasırga) gönderdik. Elbette ki, ahiret azabı daha zahmetlidir; hem de onlar kurtarılamayacaklardır....
Şura Suresi, 32. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer O (Allah), dilerse rüzgârı durdurur. O zaman (gemiler) onun üzerinde hareketsiz kalırlar. Muhakkak ki bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için mutlaka âyetler (ibretler) vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgârı durdurur da denizin üstünde, öylece kalakalırlar; şüphe yok ki bunda, iyiden iyiye sabreden ve çok şükreden herkese elbette deliller var....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse O, rüzgârı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer dilerse, rüzgârı durdurur da (rüzgârın gücü ile akıp gidenler, denizin) üzerinde durup kalırlar. . . Muhakkak ki bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için elbette işaretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygunsa, rüzgârı durdurur da, yelkenliler denizin üzerinde hareket edemez hale gelirler. Bunda, çok sabrederek mücadeleye devam eden ve çok şükreden kimseler için, açıkça Allah’ın kudretini gösteren deliller vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilese rüzgarı sakinleştirir ve böylece onlar onun (denizin) üzerinde durakalırlar. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve çokça şükreden herkes için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer Allah dilerse, o rüzgârı durduruverir de, (gemiler) deniz üzerinde kalakalırlar. Şübhesiz bunda, (Allah’ın nimetlerine) çok şükreden, ziyade sabırlı olan herkes için bir çok ibretler var....
Şura Suresi, 33. Ayet:
O, dilerse ruzgari durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yuzunde durakalir. Bunlarda, sabirli olan ve cok sukreden kimseler icin deliller vardir....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgârı durdurur da (yelkenli olanları) su üstünde durakalırlar. Şüphesiz ki bunda, çokça sabreden, çokça şükreden kimse için deliller, belgeler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
O, dilerse rüzgarı durdurur, yelkenle giden gemiler o zaman denizin yüzünde durakalır. Bunlarda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için deliller vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse O, rüzgârı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgarı durdurur ve onlar suyun üzerinde hareketsiz kalırdı. Bunda, her sabreden ve şükreden kişi için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
dilerse o rüzgârı durduruverir de sırtı üzerinde dura kalırlar, şübhesiz ki bunda nice âyetler var; çok sabırlı çok şükredici her kimse için....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse o rüzgarı durduruverir de (yelkenle giden gemiler) sırtı üzerinde durakalırlar. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ayetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Allah dilerse rüzgarı durdurur, gemiler denizin yüzünde durakalır. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer O, dilerse rüzgârı durdurur da (gemiler denizin) sırtı üstünde (akmayıb) kalırlar. Şübhesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için kat'î âyetler vardır. ...
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer (Allah) dilerse, (onlara hareket veren) rüzgârı durdurur da, (o gemiler denizin) sathı üstünde hareketsiz şeyler olarak kalıverirler. Şübhesiz ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse O; rüzgarı durdurur da denizin yüzünde durakalırlar. Muhakkak ki bunda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için ayetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
dilerse rüzgarı dindirir, o zaman denizin üstünde hareketsiz kalıverirler; bunda, şüphesiz, sıkıntılara göğüs geren ve (Allah'a) gönülden şükreden herkes için mesajlar vardır;...
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer dileyecek olsa rüzgarı durdurur. Artık onun sırtı üzerine durakalırlar. Şüphe yok ki, bunda elbette âyetler vardır, her ziyâde sabreden, ziyâde şükreden kimse için....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer Allah dilerse rüzgârı durdurur. Böylece onlar denizin üstünde durakalırlar. Çok sabreden ve çok şükreden herkes için, şüphesiz ki bunda âyetler (ibretler) vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgarı durdurur da su üstünde kalakalırlar. İşte bunda da çok sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgârı durdurur, (gemiler denizin) sırtında durakalır. Kuşkusuz bunda sabreden, şükreden herkes için ibretler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Eğer dileyecek olsa, rüzgârı durdurur, böylece onlar da onun üstünde kalakalırlar. Hiç şüphe yok, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
O dilerse rüzgârı durdurur da denizin üstünde hareketsiz kalıverirler. Çok sabreden ve çok şükreden herbir kul için bunda âyetler vardır....
Şura Suresi, 33. Ayet:
Dilerse rüzgârı durdurur da o akıp giden gemiler denizin sırtında donmuş gibi kalırlar. Gereğince sabreden, gereğince şükreden herkes için bütün bunlarda elbette ki ibretler vardır....
Şura Suresi, 34. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Şura Suresi, 35. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve hikmetinin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Ve geceyle gündüzün, birbiri ardınca gelip gitmesi ve Allah'ın, gökten, rızka âit yağmur yağdırıp da o sâyede ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesi ve rüzgârı dilediği yerden dilediği yere estirmesi, delillerdir akıl eden topluluğa....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gecenin ve gündüzün birbiri ardına gelmesinde, gökten, Allah'ın rızık vermek için yağmur indirip, yeri onunla ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarı estirmesinde aklını kullanan kimseler için dersler vardır....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah’ın rızık olarak gökten indirdiği şeyde ki onunla, yeryüzü kuruduktan sonra, yeniden ona hayat veren rüzgarı estirmesinde de aklını kullanan bir toplum için ayetler/işaretler vardır....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gece ve gündüzün peş peşe gelmesinde, Allah'ın gökten rızık indirip ölmüş yeryüzünü onunla diriltmesinde ve rüzgârı şekilden şekle sokup estirmesinde aklı eren bir topluluk için âyetler vardır....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Ad kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Ad'da da. . . Hani onların üzerine o hayır ve bereketi olmayan rüzgârı (hortum) irsâl etmiştik. . ....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Ad (kavminde) de (ibret vardır). Hani onların üzerlerine o kökleri kesen (kısır) rüzgarı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd kavminde de ibret vardır: Hani onların üzerine o kökü kurutan rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Bir de Âd de, ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Bir de Ad'da (ibret verici deliller vardır) ki, üzerlerine köklerini kesen rüzgarı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Ad kavminde de ibretler vardır. Onlara kasıp kavuran rüzgarı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Aad (kavminin helak edilmesin) de de (ibret vardır). Hani onların üzerine o kısır rüzgârı göndermişdik. ...
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd (kavmin)de de (ibretler vardır); o vakit onların üzerine (helâk edici) o kısır rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Ad'da da. Hani onların üzerine kasıp kavuran rüzgarı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
(41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd kavminin başından geçende de ibret vardır. Onların üzerine kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd’da da vardır. Onların üzerine ölüm rüzgarı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd kavminde de ibretler vardır. Onların üzerine de Biz köklerini kazıyan rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 41. Ayet:
Âd kavminde de bir ibret var. Onlar üzerine, her şeyi yerinden söken rüzgârı göndermiştik....
Zariyat Suresi, 42. Ayet:
(41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu....
Qəmər Suresi, 7. Ayet:
onlar kederli gözlerle, (rüzgarın) dağıtıp savurduğu çekirgeler gibi mezarlarından kalkacaklar,...
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
Muhakkak ki Biz, onların üzerine uğursuzluğu (felâketleri), gün boyu devam eden sarsaran rüzgârı (çok şiddetli, uğultulu ve çok soğuk bir kasırga) gönderdik....
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde, dondurucu bir rüzgârı görevlendirerek estirdik....
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
(19-20) Nitekim uzerlerine, insanlari, sokulmus hurma kutugu gibi kopararak yere seren, dondurucu bir ruzgari ugursuzlugu devam eden bir gunde gonderdik....
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
(19-20) Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik....
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
Nitekim uğursuz günde üzerlerine şiddetli bir rüzgarı devamlı olarak gönderdik....
Qəmər Suresi, 20. Ayet:
(19-20) Nitekim uzerlerine, insanlari, sokulmus hurma kutugu gibi kopararak yere seren, dondurucu bir ruzgari ugursuzlugu devam eden bir gunde gonderdik....
Qəmər Suresi, 20. Ayet:
(19-20) Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik....
Rəhman Suresi, 15. Ayet:
halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş alevinden yaratmıştır....
Həşr Suresi, 7. Ayet:
Savaş olmaksızın fethedilen ülkelerin halklarına ait mallardan Allah’ın, Peygamberine nasib ettiği ganimetler; Allaha, Resulüne, akrabalara (Peygamber’in yakın akrabalarına), yetimlere, fakirlere ve yolda kalmış gariplere aittir. Ta ki o mallar, sizden yalnız zenginler arasında el değiştiren bir servet haline gelmesin. Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz. Allah’a karşı gelmekten sakınınız. Muhakkak ki Allah’ın cezası pek çetindir....
Haqqə Suresi, 5. Ayet:
(5-7) Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır....
Haqqə Suresi, 6. Ayet:
(5-7) Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır....
Haqqə Suresi, 7. Ayet:
Allah onlarin kokunu kesmek uzere, uzerlerine o ruzgari yedi gece sekiz gun, estirdi. Halkin, kokunden cikarilmis hurma kutukleri gibi yere yikildiklarini gorursun....
Haqqə Suresi, 7. Ayet:
Allah onların kökünü kesmek üzere, üzerlerine o rüzgarı yedi gece sekiz gün, estirdi. Halkın, kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün....
Haqqə Suresi, 7. Ayet:
Onların kökünü kesmek için, üzerlerine yedi gece sekiz gün, rüzgarı estirdi. Halkın, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere yıkıldığını görürdün....
Haqqə Suresi, 7. Ayet:
(5-7) Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Fe lâ uksimu bi rabbil meşârikı vel me
gâri
bi innâ le kâdirûn(kâdirûne)....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
1.
fe lâ
: artık hayır (öyle değil)
2.
uksimu
: yemin ederim
3.
bi rabbi
: Rabbine
4.
el meşârikı
: şark, doğu(lar...
Müddəssir Suresi, 34. Ayet:
Yemin olsun sabaha, ağarıp ışıdığında,...
Nəbə Suresi, 14. Ayet:
(14-15-16) (Rüzgârın te'siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik....
Nəbə Suresi, 14. Ayet:
Ve rüzgarın sürüklediği bulutlardan şarıldayan sular indirdik,...
Nəbə Suresi, 15. Ayet:
(14-15-16) (Rüzgârın te'siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik....
Nəbə Suresi, 16. Ayet:
(14-15-16) (Rüzgârın te'siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik....
Təkvir Suresi, 18. Ayet:
Teneffüs eden (ağarıp nefes nafes belirginleşen) sabaha ki,...
Leyl Suresi, 2. Ayet:
Andolsun, ağarıp açıldığı vakit gündüze!...
Qədr Suresi, 5. Ayet:
'Bütün kâinata, kâinattakilere selâm olsun. Herkes, her şey âfetten, kederden, uzak, selâmette olsun.' derler. Şafak sökünceye, tan yeri ağarıncaya kadar, bu böyle devam eder, gider....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O, tan yeri ağarıncaya kadar esenliktir....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır. ...
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selamettir....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O (gece) tan yeri ağarıncaya değin bir selâmettir....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O gece, tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır, esenliktir....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
Esenliktir o, tâ tan yeri ağarıncaya kadar!...
Qədr Suresi, 5. Ayet:
Bir esenliktir o gece, tanyeri ağarıncaya kadar....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri ağarıncaya kadar!...
Mülk Suresi, 17. Ayet:
O göktekinin, çakıl taşları taşıyan bir rüzgârı üzerinize salmayacağından emin misiniz? O zaman bileceksiniz nasılmış uyarım!...
Sad Suresi, 36. Ayet:
(36-38) "Bunun üzerine Biz de, o'nun emriyle istediği yere yumuşacık akıp giden rüzgârı, şeytânları; tüm dalgıç ve yapı ustalarını ve zincirlere bağlanmış olan diğerlerini o'nun emrine verdik. -"...
Sad Suresi, 37. Ayet:
(36-38) "Bunun üzerine Biz de, o'nun emriyle istediği yere yumuşacık akıp giden rüzgârı, şeytânları; tüm dalgıç ve yapı ustalarını ve zincirlere bağlanmış olan diğerlerini o'nun emrine verdik. -"...
Sad Suresi, 38. Ayet:
(36-38) "Bunun üzerine Biz de, o'nun emriyle istediği yere yumuşacık akıp giden rüzgârı, şeytânları; tüm dalgıç ve yapı ustalarını ve zincirlere bağlanmış olan diğerlerini o'nun emrine verdik. -"...
Yasin Suresi, 43. Ayet:
(43,44) "Ve Biz dilersek –Bizden bir rahmet ve bir zamana kadar yararlanma; süre tanınması dışında– onları suda boğarız da o zaman onların çığlığına hiç yetişen olmaz. Onlar kurtarılamazlar da. "...
Yasin Suresi, 44. Ayet:
(43,44) "Ve Biz dilersek –Bizden bir rahmet ve bir zamana kadar yararlanma; süre tanınması dışında– onları suda boğarız da o zaman onların çığlığına hiç yetişen olmaz. Onlar kurtarılamazlar da. "...
Səba Suresi, 12. Ayet:
"Süleymân için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı boyun eğdirdik; ve Biz erimiş bakır madenini o'na sel gibi akıttık. Ve eli altında Rabbinin izniyle/ bilgisiyle iş görmekte olan yabancı kişileri boyun eğdirdik. Ve onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından tattırdık. "...
Şura Suresi, 32. Ayet:
(32-35) Denizde dağlar gibi akıp gidenler de O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur da giden gemiler denizin sırtında duruverirler. Şüphesiz bunda tüm çok sabreden ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını çok çok ödeyen kimseler için nice alâmetler/ göstergeler vardır. Yahut Allah, onların kazandıkları şeyler sebebiyle o gemileri değişime/ yıkıma uğratır. Birçoğunu da bağışlar. Ve âyetlerimiz/ alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında mücâdele edenler kendile...
Şura Suresi, 33. Ayet:
(32-35) Denizde dağlar gibi akıp gidenler de O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur da giden gemiler denizin sırtında duruverirler. Şüphesiz bunda tüm çok sabreden ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını çok çok ödeyen kimseler için nice alâmetler/ göstergeler vardır. Yahut Allah, onların kazandıkları şeyler sebebiyle o gemileri değişime/ yıkıma uğratır. Birçoğunu da bağışlar. Ve âyetlerimiz/ alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında mücâdele edenler kendile...
Şura Suresi, 34. Ayet:
(32-35) Denizde dağlar gibi akıp gidenler de O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur da giden gemiler denizin sırtında duruverirler. Şüphesiz bunda tüm çok sabreden ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını çok çok ödeyen kimseler için nice alâmetler/ göstergeler vardır. Yahut Allah, onların kazandıkları şeyler sebebiyle o gemileri değişime/ yıkıma uğratır. Birçoğunu da bağışlar. Ve âyetlerimiz/ alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında mücâdele edenler kendile...
Şura Suresi, 35. Ayet:
(32-35) Denizde dağlar gibi akıp gidenler de O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur da giden gemiler denizin sırtında duruverirler. Şüphesiz bunda tüm çok sabreden ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını çok çok ödeyen kimseler için nice alâmetler/ göstergeler vardır. Yahut Allah, onların kazandıkları şeyler sebebiyle o gemileri değişime/ yıkıma uğratır. Birçoğunu da bağışlar. Ve âyetlerimiz/ alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında mücâdele edenler kendile...
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Ve sen, onlara basit dünya hayatının misalini ver: O basit dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sebebiyle yeryüzünün bitkileri birbirine karışmış, sonra da rüzgârın savurup durduğu bir çöp kırıntısı oluvermiştir. Ve Allah, her şeye gücünü kabul ettirendir. ...
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
"Kâfirlerin; Rablerini bilerek reddeden/ inanmayan kimselerin durumu, onların yaptıkları tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde tutamazlar. İşte bu, uzak sapıklığın ta kendisidir. "...
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Ve Süleymân'a, içinde bolluklar oluşturduğumuz toprağa doğru o'nun emriyle akıp giden kasırga hâlindeki rüzgârı boyun eğdirdik. Ve Biz her şeyi bilenleriz. ...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu basit dünya hayatında harcadıklarının durumu, şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık eden bir toplumun ekinlerine isabet edip de onları değişime/yıkıma uğratan, içinde kavurucu soğuğu olan rüzgârın durumu gibidir. Ve Allah, onlara haksızlık etmedi. Fakat onlar, şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık ediyorlar. ...
Həcc Suresi, 30. Ayet:
(30,31) İşte böyle! Ve kim, Allah'ın dokunulmaz kıldıklarına saygı gösterirse, artık bu, kendisi için Rabbinin katında hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O hâlde Allah'a yönelmişler olarak, O'na ortak kabul edenler olmayarak o putlardan olan kirlilikten kaçının, yalan sözden de kaçının. Allah'a kim ortak koşarsa artık o kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın kendisini ıssız bir yere sürüklediği şey gibidir. ...
Həcc Suresi, 31. Ayet:
(30,31) İşte böyle! Ve kim, Allah'ın dokunulmaz kıldıklarına saygı gösterirse, artık bu, kendisi için Rabbinin katında hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O hâlde Allah'a yönelmişler olarak, O'na ortak kabul edenler olmayarak o putlardan olan kirlilikten kaçının, yalan sözden de kaçının. Allah'a kim ortak koşarsa artık o kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın kendisini ıssız bir yere sürüklediği şey gibidir. ...
Rum Suresi, 51. Ayet:
Ve eğer Biz, rüzgârı göndersek, böylece onu (ekinleri) sararmış görseler (bile) bundan sonra mutlaka inkâra devam ederler....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Diləsək onları (suda) boğarıq, o zaman onlara kömək edilməz və onlar qurtarılmaz....
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Dedi: «Rəbbim! Mənim sümüklərim süst və zəif olub və başımın tükləri ağarıb. Olmamışam dua ilə Sənə, Rəbbim, məşəqqətli....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Və beləcə (həmin yerin əhalisini onları uzun yuxudan oyatdığımız kimi) öz aralarında yenidən dirildilmələri barəsində mübahisə etdikləri zaman Allahın vədinin haqq olmasını və Qiyamət günün(ün gəlməsin)də heç bir şəkk-şübhənin olmamasını bilmələri üçün onlar(ın halın)dan xəbərdar etdik. Beləliklə (bu hadisədən qane olmayan müşriklər) dedilər: «Onların (cəsədləri) üzərində bir bina tikin (və boşlayın), onlardan Rəbbi daha yaxşı xəbərdardır.» (Amma möminlər, yəni) onların işi (barəsi)ndə (mübahisə...
Məryəm Suresi, 4. Ayet:
Dedi: Ey Rəbbim, həqiqətən (bədənimdəki) sümüklərim süstləşib və baş da (başımın tükü də) qocalıqdan (ağarıb) parıldayır. Ey Rəbbim, duamda heç vaxt Səndən (dilədiyimi almaqdan) məhrum olmamışam [və ya: Ey Rəbbim heç vaxt Sənin dəvət və əmrində itaətsiz olmamışam]....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Biz istəsək, onları suda boğarıq, onlar üçün nə köməyə çağıran tapılar, nə də qurtularlar....